Kroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra Görülen İleti Bozuklukları

advertisement
Kroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra Görülen
İleti Bozuklukları
Dr. Ertan Onursal, Dr. Emin Tireli, Dr. T. Elmacı, Dr. Mesut Şişmanoğlu, Dr. Enver
Dayıoğlu, Dr. Cemil Barlas
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi, Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı, İstanbul
Koroner arter bypass cerrahisinden (CABG) sonra görülen ileti bozukluklarına %4-34 arasında
değişen bir sıklıkta rastlanmaktadır. Ameliyat esnasındaki cerrahi teknik farklılıklarının yanında
spesifik damar lezyonlarının da bu ileti bozukluklarının ortaya çıkmasında etken olabildiği ileri
sürülmektedir.
Son bir yıl içinde İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Göğüs, Kalp Damar Cerrahisi Anabilim
Dalı’nda koroner arter bypass cerrahisi uygulanan hastalar arasından rastgele seçilen 100 hastada
koroner arter patolojisi ile ameliyat sonrası ileti bozukluğu arasındaki ilişkiyi araştırdık. Bu
araştırmada; Mosseri ve arkadaşlarının(6) 1. septal arterdeki patolojiye göre yaptıkları sınıflama
temel alınmıştır. Elde edilen sonuçlara göre septal arterin kanlanması ile ameliyat sonrası blok
insidansı arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu (p<0.001) bulunmuştur.
GKD Cer. Derg. 1992;1: 152-156
Conduction Disturbances After Coronary Artery Bypass Grafting
Conduction disturbances after the coronary artery bypass grafting (CABG) can be seen in 4 to
34% of patients. It has been claimed that, differences in surgical technique as well as specific
arteriel lesions contribute to these conduction abnormalities. We studied 100 patients randomly
selected among patients who have been admitted to Department of Thoracic and Cardiovascular
Surgery, Medical Faculty of Istanbul, Istanbul University for CABG in the last year. This research
was conducted to study the relationship between CABG and conduction disturbances.
Our study wa based on the Mosseri’s classification for first septal artery pathology. We found a
signifiant relationship between first septal oronary artery blood flow and the incidence of
conduction disturbances after the coronary artery bypass grafting (p<0.001).
GKD Cer. Derg. 1992;1: 152-156
Koroner arter bypass cerrahisinden (CABG)
sonra görülen ileti bozuklukları hala nedeni tam
olarak izah edilememiştir ve ameliyat sonrası
dönemde önemli bir sorun olarak karşımıza
çıkmaktadır.
Görülme
sıklığı
muhtelif
isatitistiklere göre %4 ile %34 arasında
değişmektedir (1,2,11).
Miyokardın
zedelenmesinin
bu
ileti
bozukluklarında büyük etken olduğu ve
intermittant kross klemp tekniği kullanımının,
soğuk potasyumlu (K+) kardiyoplejiye oranla
daha az ileti bozukluğuna yol açtığı ileri
sürülmektedir. Muhtelif çalışmalarda cerrahi
teknik ve miyokardı koruma tekniklerinin etkileri
yanında, spesifik koroner arter lezyonlarının
ilişkisi de son zamanlarda araştırma konusu
olmaktadır. Mosseri ve arkadaşları(6) koroner
arterin sol ön inen dalının (LAD) lezyonlarını
birinci septal dal ile olan ilişkilerine göre
incelemişler ve tiplere ayırmışlardır.
GDK Cer. Derg.
1992;1:152-156
Onursal ve ark.
Koroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra
Görülen İleti Bozuklukları
Biz de bu çalışmamızda ameliyat sonrası
dönemde gördüğümüz ileti bozukluklarının
koroner arter patoloji ile olan ilişkisini aynı
tiplendirmeye bağlı kalarak araştırdık(6).
Materyal ve Metod
Bu çalışmada İstanbul Üniversitesi Tıp
Fakültesi, Göğüs, Kalp ve Damar Cerrahis
Anabilim Dalı’nda son bir yıl içinde koroner arter
bypass cerrahisi uygulananlar arasından rastgele
seçilen 100 hasta yaş, cins, bypass adedi,
geçirilmiş ameliyat öncesi MI, ameliyat sonrası
MI, ameliyat sonrası ileti bozukluğu açısından
incelenmiştir. Hastaların ameliyat öncesi
angiografik değerlendirilmesi Mosseri ve
arkadaşlarının
sınıflaması
esas
alınarak
yapılmıştır(6). Buna göre: (Şekil 1)
Tip 1a: LAD’de lezyon yok.
Tip 1b: LAD’de lezyon var, fakat septal arteri
ilgilendirmiyor (Resim 1).
Tip 2a: LAD’dekilezyon septal arterin çıkış
bölgesinde Tip 2b: LAD’de lezyon
septal arterin çıkış bölgesinin öncesi ve
Resim 2.
sonrasında (Resim 2).
Tip 2c: LAD’de lezyon yok, lezyon septal
arterin kendisinde (Resim 3.)
Teknik
Tüm hastalara kardiyak cerrahide uygulanan
standart anestezi tekniği altında median
sternotomi uygulandı. Kardiyopulmoner bypass
altında orta derecede hipotermi (28ºC) sağlandı.
(+) 4ºC St Thomas kristaloid kardiyoplejik
solüsyon (20 ml/kg) aort kökünden verildi ve her
30 dk da bir 5 ml/kg kardioplejik tekrarlandı.
Miyokard ısısı 16ºC civarında tutuldu. Distal
anastomozlar
önce
yapıldı.
Prokimal
anastomozlar
ise
aortik
kross
klemp
kaldırıldıktan sonra lateral klemp kullanılarak
yapıldı.
Tüm hastalar ameliyat sonrası erken dönemde
GDK Cer. Derg.
1992;1:152-156
Onursal ve ark.
Koroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra
Görülen İleti Bozuklukları
Tablo I.
Preop MI
Stable Angina Pectoris
Unstable Angina Pectoris
40
25
35
100
Toplam
Tablo II.
Toplam
Grup I
Grup II
1a:17
Ib:43
IIa: 17
IIb: 19
IIc: 4
40
60
Tablo III.
Sayı
Preop MI
I
60
22
II
40
18
Toplam
100
40
günlük EKG ile izlendi. Şüpheli miyokard
enfarktüsü bulgusu olmaksızın ileti bozukluğu
olan hastalara CPKMB ölçümleri yapıldı.
Arterial kan gazı, hemoglobin, elektrolit
değerlerinin normal düzeylerde olması sağlandı.
İlk 24 saatte sağ atrium basıncı, pulmoner
kapiller tıkalı basıncı, arteriel kan basıncı saatlik
izlendi. İlk 48 saatte kaybolan sağ dal bloğu
(RBBB) vakaları geçici; 48 saat sonra devam
edenler ise kalıcı olarak alındı.
Sonuçlar
1000 hastanın 94’ü erkek, 6’sı kadın idi.
Hastaların yaş dağılımı 35 ile 75 arasında olup
ortalama 56 idi. Bu hastalardan 40 tanesi
postinfarktüs angina pektoris, 35 tanesi stable
angino pektoris nedeni ile ameliyat edilmişlerdir.
(Tablo 1).
1. gruptaki hastaların ortalama kardiyopolmoner bypass süreleri 115+20 ak., 2. grupta ise
120+8 dk.’dır. Ortalama aortik kross klemp
süresi 1. gruptaki hastalarda 2.9, 2. grupta ise 3.1
idi.
Tablo IV.
Grup I
Sağ dal bloğu
Sol dal bloğu
Sol anterior hemiblok
A-V Tam blok
Toplam
1
1
Grup II
7
2
2
11
Hastalarımızın 60’ı 1. gruptan; 40’ı 2.
gruptandı. Grup 1’deki hastaların 17 tanesi 1a, 43
tanesi 1b olarak saptandı. 2 . gruptaki 40 hastanın
17 tanesi 2a, 19 tanesi 2b, 4 tanesi 2c olarak
bulundu (Tablo II). 1. gruptaki 60 hastanın 22
tanesi, 2. gruptaki 40 hastadan 18 tanesi preop
MI geçirmişti (Tablo III).
1. gruptaki 60 hastadan sadece 1 tanesinde sağ
dal bloğu görüldü (%1.66). 2. gruptaki 40
hastanın 7 tanesinde sağ dal bloğu, 2 tanesine sol
dal bloğu, 2 tanesinde sağ dal bloğu + sol anterior
hemiblok saptandı (LAH) (Tablo IV).
Bulgularımıza göre ileti bozukluğu ile damar
lezyonları arasındaki ilişki şöyle özetlenebilir:
1. gruptaki 60 hastada ameliyat sonrası ileti
bozukluğu insidansı %1.66 iken; 2. gruptaki 40
hastada ameliyat sonrası ileti bozukluğu insidansı
yüksek idi (%27.5) (p<0.001).
2. grupta dal bloğu saptanan 11 hastanın 5
GDK Cer. Derg.
1992;1:152-156
tanesi ameliyat öncesi MI geçirmiş hastalardır:
bunların 3 tanesi inferior MI, 2 tanesi anterior MI
geçirmiş idi. Dal bloğu saptanan diğer 6 hastada
ise ameliyat öncesi MI yoktu. Buna göre ameliyat
öncesi MI ile ameliyat sonrası dal bloğu arasında
ilişki saptanmamıştır.
Tartışma
Kroner by-pass cerahisinden sonra görülen
ileti bozukluklarını araştıran bazı çalışmalarda
geçirilmiş MI, sol ventrikül disfonksiyonu,
kardiyopulmoner bypass zamanı, miyokard
koruma yöntemleri, aortik kross klemp zamanı ile
bu bozukluğun ilişkili olduğu gösterilmiştir (1-3, 7).
Koroner
arterlerin
tıkayıcı
lezyonları
lokalizasyonlarına göre incelenmiş ve CABG
sonrası ileti bozukluğu ile bunların ilgisi
araştırılmıştır(8). Birden fazla koroner arter
lezyonu olan hastalarda ameliyat sonrası gelişen
RBBB ile lezyon arasında ilişki saptanmamıştır
(2,8)
. Bantea ve arkadaşları(9) 3 damar hastalığı ile
RBBB’nin ilişkili olduğunu bildirmişlerdir. Bazı
çalışmalarda ise LAD veya sağ koroner arterin
total oklüzyonunun ileti bozukluğu ile ilişkisiz
olduğu iddia edilmektedir(2,8). Son zamanlarda
RBBB ile LAH’un sol ana koroner arter
lezyonlarında sık görüldüğü dikkati çekmişti(2).
Mosseri ve arkadaşları(6); 1991 yılında yaptıkları
çalışmada koroner bypasstan sonra görülen ileti
bozuklukları ile koroner arter patolojileri arasında
ilişki olduğunu göstermişlerdir. Buna göre septal
arterin kanlanması ile ileti bozuklukları arasında
ilişki mevcuttur. Bu araştırmacılar septal arterin
tutulduğu tip 2 lezyonlu vakalarda %55 oranında
ameliyat sonrası ileti bozukluğu bulmuşlardır (6).
Bilindiği gibi proksimal ileti yolu üst
interventriküler septumda lokalizedir ve LAD’nin
1. septal dalı ile beslenmektedir. LAD lezyonu
olmayan vakalarda ameliyat sorası ortaya çıkan
ileti bozukluğu başka nedenlere bağlanabilir.
Bununla birlikte LAD lezyonu olup da septal dal
başlangıcını ilgilendirmeyen lezyonların, koroner
arter patolojisi yönünden hastayı blok riskine
sokmadığı düşünülmektedir (Tip 1a ve 1b’deki
lezyonlar). Bu tipte (1a-b) septal dala kan akımı,
koroner arterden veya greftten sağlanır. Tip 2
lezyonlarda ise septal dala kan akımı
engellenmiştir. Sağ koroner arterden septal dala
kollateral akımın bulunmadığı ya da yeterli
olmadığı
lezyonlarda
daha
da
önem
kazanmaktadır. Koroner arterdeki lezyonunun
tipi ile ameliyat tekniğinin uygulanma şekli de
önemli olabilir. Kardiyopulmoner bypass
esnasında yetersiz akım ve yetersiz kardiyopleji
Onursal ve ark.
Koroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra
Görülen İleti Bozuklukları
ya da uzamış kross klemp süresi mevcut ise bu
olgularda ileti bozukluğu ortaya çıkabilir.
Kardiyopulmoner bypass optimal şartlarda olsa
bile, greftten gelen akım distal LAD’de
perfüzyon basıncını arttırır ve LAD’nin
proksimalinde akım azalabilir. Koroner arterlerde
proksimal arter hastalığının bypass sonrası arttığı
bildirilmektedir(10).
Bizim çalışmamızda en sık rastlanılan ileti
bozukluğu tipi, diğer yayınlarda da bildirildiği
gibi sağ dal bloğudur. Onu takiben sol dal bloğu
ve sol dal bloğu + sol anterior hemibloktur. Biz
de daha önce MI geçirmiş hastalarla, geçirmemiş
olanlar arasında ileti bozukuğu yönünden anlamlı
bir fark bulamadık.
Mosseri ve arkadaşlarının yaptığı 55 vakalık
çalışmada tip 1’e uyan anatomiye sahip 35 hasta
bildirilmiştir. Bunların hiçbirinde ameliyat
sonrası ileti bozukluğu saptanmamıştır. Tip 2’ye
uyan anatomiye sahip 20 hastada ise ameliyat
sonrası ileti bozukluğu insidansı %55 olarak
bulunmuştur(6) biz 100 vakalık serimizde tip 1
anatomiye uyan 60 hastanın yalnız 1 tanesinde
ileti bozukluğu saptadık. Tip 2’ye uyan 40
hastamızda ise 11 vakada (%27.5) ileti
bozukluğuna rastladık. Bizim hastalarımızda
olduğu gibi Mosseri ve arkadaşları(6) ameliyat
öncesi MI anamnezi olan hastalarda, ameliyat
öncesi MI ile ameliyat sonrası ileti bozukluğu
arasıda ilişki bulamamışlardır.
Sonuç olarak koroner bypass cerrahisi
uygulanacak Tip 2’deki hastalarda ameliyat
sonrası
ileti
bozuklukları
görülebileceği
gözönünde bulundurulmalıdır ve 1. septal dala
yeterli kan akımı sağlamak için intraoperatif
angioplasti, endarterektomi veya bu bölgeye
bypass zor da olsa düşünülmelidir.
Kaynaklar:
1.
2.
3.
4.
Satinsky JD, Collings JJ Jr, Dajen JE. Conduction defects
after cardiac surgery. Circulation 1974:50(Suppl 2):170-4
Caspi Y, Safadi T, Ammar R, Elamy A, Fishman NH, Merin
G. The significance of bundle branch block in the immediate
postoperative electrocardiograms of patients undergoing
coronary artery bypass: J Thorac Cardiovasc Surg
1987:93,442-6.
O’Connel JB, Wallis D, Johnsen SA, Pifare R, Unner RM:
Transient bundle branch block following use of hypothermic
cardioplegia in coronary artery bypass surgery: High
incidence without perioperative myocardial infarction. Am
Heart J. 1982:103, 85-92.
Davids HA, Hermans WTH, Hollaar L, Vand der Laarse A,
Hysmans HA: Extend of myocardial damage after open heart
GDK Cer. Derg.
1992;1:152-156
5.
6.
7.
8.
surgery assessed form serial plasma enzyme level in either of
two period (1975-1980) Br Heart J. 1982:47,167-72.
Espinoza J, Lipsy J, Litwah R, Donoso E, Dach S: New Q
waves after coronary artery bypass surgery for angina
pectoris. Am J Cardiol. 1974:33,221-4.
Moseri M, Meir G, Lotan C, Hasin Y, Applebaum A,
Rosenheck S, Shimon D, Gotsman MS: Coronary pathology
predicts conduction disturbances after coronary artery bypass
grafting: Ann Thorac Surg, 1991:51,248-52.
Griesmacher A, Grimm M, Scheiner W, Müller MM:
Diagnosis of perioperative myocardial infarction by
considering relationship of postoperative electrocardiogram
changes and enzyme increases after coronary bypass
operation. Clin Chem 1990:36(6):883-7.
Baerman JM, Kirs MM, De Buitleir M, et al: Natural history
and determinants of conduction defects following coronary
artery bypass surgery. Ann Thorac Surg 1987:44,150-3.
Onursal ve ark.
Koroner Arter Bypass Cerrahisinden Sonra
Görülen İleti Bozuklukları
9.
Bantea C: Bundle branch block after coronary bypass surgery
Am Heart J. 1987:104,1114
10.
Kronche GM, Kosolcharoen P, Clayman JA, Peduzzi PN,
Dtre K, Takar T: Five years changes in coronary arteries of
medical and surgical patients of the veterans administration
randomized study of bypass surgery. Circulation
1988:78,(Suppl):144-50.
11.
Zeldis SM, Morganroth J, Horowitz LN, Michelson EL,
Josephson ME, Lozner EC, et al: Fascicular conduction
disturbances after cronary bypass surgey. Am J Cardiol
1978:91,860-4.
Download