Ruhsal Nedenli Baş ağrıları Arif ÇELEB İ*, Ahmet Güner ALTUNHALKA** ÖZET Uluslararası Başağrısı Derneği, Başağrıları S ınıflama Komitesi tarafından, 1988 y ılında yayınlanan, "Başağrıları , Kraniyal Nevraljiler ve Yüz A ğrılarının Sınıflanması ve Tan ı Kriterleri'nde" ruhsal kökenli başağrısına ayrı bir başlık ya da bir başağrısı tipinin alt formu olarak yer verilmemi ştir. Bununla birlikte psikososyal streslerin sonucu olarak veya psikiyatrik hastal ıkların bazılarını n bir semptomu olarak gerilim tipi başağrısı= ortaya çıkabileceğ i belirtilmiştir. Bu yaz ıda başağrısı na yol açabilen ruhsal hastalı klar verilmiş, ruhsal nedenli ağrının ortaya çıkışı nda etkili olabilecek psikofizyolojik (psikosomatik), psikiyatrik, psikososyal düzenekler ve ö ğrenilmiş ağrı davranışı gözden geçirilmi ş, psikojenik ağrının ve bu tip ağrısı olan hastaların genel özellikleri tan ımlanm ış ve tedavi yaklaşımları üzerinde durulmuştur. cy Düşünen Adam; 1995, 8 (2): 18-23 a Anahtar kelimeler: Başağrısı , kranial nevralji SUMMARY pe In the "Classification and Diagnostic Criteria for Headache Disoders, Cranial Neuralgias and Facial Pain" published in 1988 by Headache Classification Committee of the Internatinal Headache Society, headache of psychologic origin was not included as a seperate heading or a subform of a headache type. Neverthless, it was accepted that tension type headache may be caused by psychological stress or by some of the psychiatric disorders. In the presented article, psychiatric disorders which can cause headache were giyen, and the psychophysiologic (psychosomatic), psychiatric, psychological n ı echanisms which may act upon the development of psychogenic headache and the learned pain and of the patients whit this type of pain was described, and therapeutic approches were dwelt on. Key words: Headache, cranial neuralgia Başağrıları hekimin üstesinden gelmesi gereken sorunlar yönünden üç ana gruba aynlabilir: 1. Semptomatik başağnlan • baş ve/veya yüz olu şumlanndaki yapısal lezyona bağlı başağnlan ve yüz ağrıları • fizik, toksik, metabolik, vb. nedenlere ba ğlı başağnlan * Vakı f Gureba Hastanesi Nöroloji Klini ği ** Bakırköy Ruh ve Sinir Hastal ıkları Hastanesi, Nöroloji Kliniği 18 2. Primer başağrılan • migren, • gerilim tipi başağrısı • küme başağrısı • kronik paroksismal hemikrania. 3. Ruhsal nedenli (psikojen) ba şağnlan Çelebi, Altunhalka Ruhsal Nedenli Başağrdan Semptomatik ba şağrılarında hekim için en önemli sorun ivedilikle do ğru tanıya varmaktır. Subaraknoid kanama, menenjit, beyin uru, K İBAS, glokom, temporal arterit... gibi durumlarda doğru tanının konulamarnas ı ya da gecikmesi, hasta için, hayatı tehdit eden ciddi sonuçlar do ğurur. Semptomatik başağrısı grubunda, başağrısı , hastayı hekime getiren semptomlardan biri olmaktan öte bir anlam taşımaz ve hastada başağnsma yol açan hastalığın tanısı konur ve tedavisi uygulan ır. mamıştır (18) Oysa somatik yakınrnalan nedeniyle psikiyatri polildiniğine başvuran ya da gönderilen hastalarda ba şağrısı en sık garülen ikinci yakınmayı oluşturmu ş ve %39 s ıklığında görüldüğü bildirilmiştir ( 15 Primer başağrılarında ise başağrısı asıl septomu oluşturur. Primer başağrıları grubu'ndaki hastalıklar klinik olarak kolay tanınabilen ve bir bütünlü ğü olan semptomlar gösterirler. Bu hastalarda fizik ya da ruhsal bazı etkilerin kortiko-subkortikal bağlantılar ve otonomik sinir sistemi üzerinden i şleyen bazı mekanizmalarla, kranio-fasial alanda, vasküler, müsküler ya da otonomik periferik bazı değişiklikler yaparak başağnsına yol açtığı kabul edilir. Olay ı başlatan çevresel zorlanman ın ya da ruhsal sorunların varlığı bunlara yönelik kontrol ve düzenlemelere imkan verir. Hastal ığın lokal (vasküler, müsküler, biyokimyasal) değişikliklerle birlikte olması bu mekanizmalara etkili ilaçlarla ba şağrısı= tedavi etmemizi olanakl ı kılar. DSM-III-R' ve başka bazı kaynalclarcla aşağıdaki ruhsal hastalıklarda beden ya da baş ağrısı yalunmasmın ortaya çıkabileceği belirtilmiştir: . ). Somatoform ağn bozukluğunda ağn yakınması ana semptomu oluşturur. Aşağıda belirtilen öteki ruhsal hastalıklarda ise ağn hastalığın seyrinde ortaya ç ıkabilen bir semptomdur. • Depresif bozukluk (tiplerinden biri) (5.12.15,16,18) • Anksiyete bozuklukları (tiplerinden biri) (5,6.9,12,15. 16,18) cy a • Somatoform bozukluk (tiplerinden biri) • Konversiyon bozukluğu (6,9,12,15,16) Somatizazyon bozuklu ğu (5,6,15,16) • Hipokondriazis (5,12,15,16) • Somatoform ağn bozulduğu (1,2,2,6,12,16,19) • Kişilik bozukluğu • Histrionik kişilik bozukluğu (9,12) Şizoid kişilik bozukluğu (5) • Borderline ki şilik bozukluğu ) • Bağımlı kişilik bozukluğu • Obsesif kompulsif kişilik bozukluğu (9) • Dissosiyatif kişilik bozukluğu (21 ) • Somatik tipte delüzyonel bozukluk (6 . 18) • Şizofreni (5,6) • Şizofreniform bozukluk (5,6) • Organik psikoz ve demanslar, mental retardasyon pe Psikojen (ruhsal nedenli) ağrı : Ağrı ya da başağrısı, somatoform ağ'n bozukluğunda ana semptomu oluşturur veya bir psikiyatrik hastal ığın semptomlarından biri olarak ortaya ç ıkar. Doğaldır ki bunlarda esas tedaviyi ruhsal hastal ığa yönelik tedavi (psikoterapi ya da ilaç tedavisi) olu şturacaktır. Ruhsal hastal ığı olanlarda organik nedene bağlı ağrının da ortaya ç ıkabileceği gözden uzak tutulmamalıdır. HANGI RUHSAL HASTALIKLARDA BAŞAĞRISI GÖRÜLEBILIR? Uluslararası Başağrısı Derne ğinin, 1988'de yayınlanan başağrısı sınıflamasında, psikojenik başağrısı olarak tanımlanmış bir başağrısı grubu, alt grubu ya da ba şağrısı tipi yoktur. Buna karşılık stres ve çeşitli ruhsal hastal ıklar gerilim başağnsına yol açan etiyolojik bir faktör olarak ele al ınmıştır. Diğer bir deyişle gerilim tipi başağrısı= ruhsal hastal ık ya da faktörlere ba ğlı olarak ortaya ç ıkabileceği belirtilmiş, psikojenik başağrısı sınıflamada yer al- (5 ( 9) (9) • Alkol, diazeparn, opioid al ışkanlıkları ) • Psikosomatik bozukluk olarak ba şağrısı • Stres ( 18) • Yapay bozukluklar (factitious disorder) ( 12) • Temaruz (malingering) (9 RUHSAL NEDENLI AĞRININ ORTAYA ÇIKIŞ MEKANIZMALAR! Psikofizyolojik ve psikosomatik mekanizmalar (432, 14,20) Psikosomatik bozukluk terimi psikolojik faktörlerle ortaya çıkan ya da ağırlaşan bedensel hastal ıkları an- 19 Ruhsal Nedenli Başağrdart Çelebi, Altunhalka latmak için kullanılır. Hastalıkların çoğu stres, ruhsal çatışma ve yaygın anksiyeteden etkilenir. Baz ı hastalıklarda bu etkilenme daha fazlad ır. Hepimiz günlük hayatımızda belirli bir direnme s ınırımız olduğunu biliriz. Zorlay ıcı yaşam olayları , karşılanamayan ruhsal gereksinmeler psikofizyolojik savunmaların yıkılmasına yol açar. Burada, serebral korteks, limbik sistem, hipotalamus, adrenal medüllası ve otonomik sinir sistemi üzerinden giden etkiler ve kortisol, thyroxine ve epinefrin gibi hormon ve arac ı maddeler rol alır. Her insanın strese duyarl ı bir 'şok organ' ı (sindrim sistemi, dolaşım sistemi, deri...) vardır. Benzer şekilde, anksiyete ve situasyonel stres, yukarıda belirtilen yollar üzerinden geliş en vasküler ya da müsküler mekanizmalarla migren veya gerilim başağrısı na yol açar. Kronik ağrı , sık gelen migren ataklar ı ve gerilim başağrısı da ayrıca anksiyete ve depresyona neden olur. , PSİKOJENİK AĞRININ ve PSİKOJENİK AĞRISI OLAN HASTALARIN GENEL ÖZELLİKLERİ (8,14) a Psikiyatrik ve psikososyal haline gelir. Nosiseptif uyan, doku hasar ve ağndan çok, hastan ın ağnya karşı geliştirdiği reaksiyonlar ön plana geçer. Algısal çevreyi etkileyen tüm emosyonel faktörler, hastan ın ruhsal gereksinmeleri; hekimler, aile ve toplumun ağrıya karşı tutum ve de ğer yargıları doğrultusunda hastan ın ilgi görmesi, sosyal güvenlik ve hastal ık tazminatı gibi yollarla ödüllendirilmesi, iş ve sorumluluklarından ağnyı bahane ederek kaç ınabilmesi sonucu hastada, nosiseptif uyan devam etmese bile, ö ğrenilmiş ağn davranışı yerleşir. Hastalar uyku bozuklu ğu, irritabilite, depresyon gösterir. Uyumlan, ki şiler aras ı ilişkileri bozulur. Sağlığına karşı aşırı endişeli, tüm tedavi çabalarına güvensizdirler. Ağnya karşı dirençleri azalmıştır. Hasta rolünü iyice benimserler. Tedaviye ve sağlık sistemine aşırı bağımlılık ve kronik analjezik kullanımı gelişir. Psikojenik ağn belirli bir anatomik yap ıya uymaz. Bedenin birbiriyle ilgisiz birden çok yerinde ortaya çıkar. Ağnnın yeri zaman içinde değişkenlik gösterir (1,2,14). ltdavi ile bir bölgedeki a ğn geçerse bir başka bölgede tekrar ortaya ç ıkar. Hastalar analjezik ilaçlardan hiç fayda görmediklerini söylerler. A ğrı yakınması genelde devaml ıdır, günlük ya da ba şka türlü zamansal de ğişkenlik • belirtilmez. Oysa, organik nedenli a ğrı genellikle artıp azalmalar gösterir, analjezik ilaçlarla geçici olarak azal ır veya kaybolur cy Ruhsal hastalıkları n bir semptomu (ya da semptomlanndan biri) olarak ortaya ç ıkan başağrılarında, başağnsına eş lik eden lokal ya da periferik bir değiş iklik ya da lezyon gösterilemez. Ba şağrısı , hastalığı meydana çıkaran mekanizmalarla ilgilidir. Örneğin, konversiyon bozuklu ğunda bilinç altı çatışmanı n sembolik ifadesiyle (14) depresyonda santral norepinefrin veya serotonin düzeylerinin azalmas ıyla ve kognitif yapının bozukluğuyla ilgili olabileceği belirtilmiştir (8 pe , ). Duygularını sözel dille ifade etme becerisi s ınırlı olan kişilerde ya da psikolojik ve davran ışsal iletişim yollarının engellendiği ortamlarda, ruhsal çatışma, kaygı ve gereksinmeler beden dili ile ifade edilirler. Hasta ağn yakınması ile, bilinç dışı olarak kırgınlığını , öfkesini, tepkisini dolaylı olarak dile getirir. ilgi, destek ve bakım elde etmek için a ğn yakınmasını kullanır. Böylece ağn, çeşitli psikiyatrik gereksinmeleri kar şılayan bir iletişim aracı olur. Kronik ağrı modeli, ağrı davranışı ve öğrenme (3,7, 10) Ağrı , 6 ay ya da daha uzun sürerse kronik a ğn olarak isimlendirilir. Bu durumda psikosoyal davranış sal ve fonksiyonel bir özürlülük davran ışı gelişir ve ağrının kendisi bir hastal ık ya da sendrom 20 (14) . Hastalardan ağnyla ilgili bilgiler çok güç al ınır. Hasta çoğu kez birbiriyle çeli şik ya da uyumsuz belirsiz cevaplar verir ( 11 ). Ağrıyla ilgili basit özellikleri (ne zamandır olduğu, ne kadar sürdü ğü, şiddeti, yeri...) saptamak için hekim bo şuna çabaladığını bir süre sonra farkeder. Hasta bunlar ı tam olarak ifade edemez, kendisi de müphem olarak algılamaktadır. Ayrıca temeldeki ruhsal rahats ızlığı nedeniyle iyi iletişim kurma becerisi kaybolmu ştur. İfadelerinin çelişik ve müphem olu şuna rağmen iyi anlattığı , herşeyi söylediği inancı içindedir, hekimin bazı sorulan tekrar tekrar sormas ına anlam veremez ve kızar. Ayrıca çoğu zaman başağrısı üstünde fazla durmaksızın başka somatik yakınmalara kayar. Çelebi, Altunhalka Ruhsal Nedenli Ba şagrilan nan bir hekim arayacakt ır (9,14). Burada hekimin ilginç bir konumu söz konusudur. Ruhsal nedenli başağrısı olan hastalarda hekim, as ıl sorunun başağrısı değil ruhsal uyum bozukluğu olduğunu veya ağrının ruhsal hastal ığın bir belirtisi olarak ortaya ç ıktığını bilecek, fakat bunu bilmiyormu ş gibi davranacak, hastanın başağrısını asıl ve en önemli sorunmuş gibi ele alacaktır. Hekim, hastanın güvenini kazanmak, hekim hasta ilişkisini sürdürebilmek ve terapötik süreci başlatabilmek için, başlangıçta, hastanın beklentisine uygun rolü benimsemek zorandadır. Bir diğer deyi şle hekim, önce, hastayı olduğu gibi kabul eder. Başlangıçta ağn üzerinde durulur ve bu azaltılmaya çalışılır. Yeterli ileti şim ortamının oluşmasından sonra görüşme ağn yakınnıalanndan uzaklaşmalı ve afektif durum ve psikososyal alana dönük olarak sürdürülmelidir. Hekimin tedavi süreci içindeki amacı hastanın başağrısı= nedenleri konusunda biliçlenmesini, böylece ağn yakınması ile yaşam deneyimleri ve duygusal durumu aras ındaki ilişkiyi farketmesini ve başağnsına yol açan ruhsal ve çevresel nedenleri denetleyebilmesini sa ğlamaktır. Hikaye alma, muayene, laboratuar incelemeleri ve açıklamalar, bütün bunlar ruhsal tedaviden önceki süreçler de ğil, ruhsal tedavinin ayrılmaz bölümleridir. a Hastalar genellikle emosyonel sorunlan ve çatışmaları olduğunu kabul etmezler. Bu nedenle a ğrının hayati olmad ığı, ruhsal durumlarının bozuk olduğu gibi açıklamalar hekim-hasta ili şkisini çıkmaza sokar. Çoğunlukla duygu durumlannın bilincinde olmayan ya da bunları ifade etmekte güçlük çeken kişilerdir. Duygusal etkilenmelerinin, zorlay ıcı yaşam olaylarının, incinmelerinin farkında değillerdir. Ruhsal durumları ile ağn arasında bağlantı kurmazlar (14). Psişik engelleme ya da psiksosyal uyum güçlükleri ya da başansalıldan nedeniyle duygu ve ilgileri bedenlerine yönelmi ştir. Bir anlamda çevreyle ilişkiyi bedensel semptomlarla kurmaktad ırlar. Bu insanların bir çoğunda insanlar arası ve yakın aile içi ilişkilerde bozukluklar, artm ış ilgi beklenti ve gereksinmeleri, ya da bast ırılmış öfke ve dü şmanlık duyguları vardır. Başağnsından önceki dönemdeki ruhsal yapıları genellikle bozuktur (premorbid kişilik yapısı). Çoğu hastada ağrının başlangıcında belirli psikolojik faktör veya stres vard ır (2). Psikojenik ağn mesleki ve sosyal i şlevleri anlamlı derecede bozan (2) . Anksiyeteleri nedeniyle ağn eşiği düşer. cy Hastalar ağnlannın gerçekliğini ve ağır şekilde hasta olduklarını ispata yönelik abartılı tutumlar sergilerler. Yıllardır müthiş, dayanılmaz ağrılar çekmektedirler. Kimse dertlerini anlamam ıştır. Yapılan tedavilerin hiçbirisi yararlı olmamıştır. pe PSİKOJEN BAŞAĞRILARINDA TEDAVİ Fizyolojik ya da psikojen olsun ağn gerçek ve ac ı verici bir yaşantı olarak algılanır ve yapılır. Ruhsal nedenli ağrısı olan hastalar genellikle duygularının bilincinde olmayan kişilerdir. Bu nedenle yakınına ve davranışlarının kökeninde psikolojik süreçlerin olabileceği düşüncesi ve tutumuna direnirler. Hekimin, hastadaki ağrının ciddi olmadığını, asıl sorunun ruhsal oldu ğunu belirtmesi veya ağrının gerçekliğinden veya şiddetinden kuşku duymas ı hastalarda karşı koymaya ve alınmaya yol açar. Hasta ağnsına daha çok sarılır. Başağrısı olduğuna inanılmamayı kişisel bütünlüğüne saldırı olarak görür. Başağrısı yoksa hekime niçin gelmi ştir? Yalan mı söylüyordur? Bütün bu tetkikler niçin yapılmış, ağrı ilaclan niçin verilmiştir? Hasta hekim arasındakitedavi ili şkisi savaşa dönüşür, psikoterapötik tedaviyi sürdürmek mümkün olmaz. Hasta ilişkisini kesip ağrısının gerçek oldu ğuna ina Hekim hastaya zaman ay ırmak, hastay ı ilgili've sabırlı bir tutumla dinlemelidir. Hastaya semptomların natürü hakkında bilgi verilir, ağrının hayatı tehdit eden bir yönü olmadığı belirtilir. Başağrısı ile stres ve anksiyete aras ındaki ilişki, yaşam olaylarının ağrıyla bağlantısı, başağnsının altında yatan çeşitli fizyolojik ve psikolojik meknizmalar, helcim-hasta ilişkisi içinde hasta bunları anlayacak düzeye geldi ği oranda, hastanın anlayacağı dille anlatılır ve açıklamr. Hasta sempatik bir atmosferde kendi sorunlar ını ortaya koyma, anlama daha sonra da çözme yönünde cesaretlendirilmelidir ( 13). Hastanın günlük yaşam pratiği, iş, aile ve sosyal yaşantısından kaynaklanan zorlanmalar, bunlar ın kendi üstündeki etkileri ve uyandırdtğı duygular, beklentileri ve hayal k ınldıkları üstüne konuşulur. Duygulanım ve ağn semptomlar' arasındaki bağlantı irdelenir. 21 Ruhsal Nedenli Başağnlan Çelebi, Altunhalka Hastaya bu amaçla günlük tutturulmas ı yararlıdır. Hastadan ba şağrısının ortaya ç ıkış koşullarını, o sırada olan olayları, yaşadıklarını ve hissettiklerini kaydetmeleri istenir. Bu. hem ba şağrısının ortaya çıkış şeklini ve nedenini ortaya koyar, hem de hastanın bu konuda bilinçlenmesini sa ğlar. Hasta, kat ı süperego standart ının gevşetilmesi; duygularını, incinrnelerini, dü şmanlıklannı fark etmesi, kabul etmesi; beklentilerinin gerçekçi zemin oturtulmas ı, aşırı bedensel ve ruhsal zorlanmaları n azaltılması yönlerinde desteklenir. Ağrı yakınmasının hastanın davranışlarına, aile ilişkilerine ve sosyal yaşamı na etkisi irdelenir. Hasta ağrıyı nası l ortaya koyuyor, hastada a ğrıya eşlik eden duygu ve tutumlar nelerdir, a ğrı hastayı nasıl etkiliyor, nelerden al ıkoyuyor, hangi yaşam amaçlarını engelliyor? Bu konular gözlenir ve tart ışılır. Ağrı çabuk unutulur. Hastalar yak ın zamandaki hafif ağrılarını abartma, geçmiş dönemdeki şiddetli ağrılarını küçültme e ğilimindedirler ( 13). Tedavi sonuçları ile elde edilen başarıyı hastaya bazen hatırlatmakta fayda vard ır. Genellikle hasta-hekim ili şkisi, ilk bir kaç balayı dönemi görü şmesinde olumlu geçer. Hasta nihayet, kendini dinleyen, anlayan ve iyi edecek bir hekim bulduğuna inanır. ilerleyen görü şmelerde hastanın ruhsal yapısı, sosyal ilişkileri irdelenip hastanın tedaviye aktif olarak kat ılması, çaba göstermesi ve bazı sorumlululdar yüklenmesi istendi ğinde hekimhasta ilişkisinin kopması süpriz olmamalı ve hekimde hayal lunldığı yaratmamal ıdır. Psikojen başağrısı olan hastaların bir savunma mekanizmas ı olarak başağnsına ihtiyaçları vardır ve iyi olmaktan korkarlar ( 17). pe cy a Genel olarak hastan ın yaşam alan ındaki işlevselliğini artırmaya yönelik girişimleri desteklenir. Duygularını , tepki ve öfkelerini ifade etmeleri cesaretlendirilir. Hastada çeli şki ve zorlanma yaratan yaşam biçimleri ve koşulları nda (aile alanı , iş alanı, çevreyle ilişkileri) olumlu yönde düzenlemeler yapılır ( 13). Bunlar değiş tirmek mümkün olmazsa hastanı n bu olaylara tepki verme biçimleri, daha az stres ve anksiyete yaratacak şekilde değiştirilmeye çalışılır. Yaşam biçimi için do ğrudan öğüt verme ve iknadan kaç ınılmalı, hastanın çözümlerini kendisinin bulması yönünde yard ımcı olunmalıdır ( 13). zısının etkisi plasebo etkisine e şdeğerdir (9) . Hastaların çoğunluğu içgörü kazanmaya kapal ıdır ve psikolojik açıklamalara direnç gösterir. Belirtilen alternatif tedavi yöntemleri hasta taraf ından daha kolay kabul edilir, hastayla ileti şimi sürdürmeyi sağlar ve başarılı sonuç verebilir. Yukarda belirtilen genel yakla şımın dışında, tedavi, hastadaki ağnnı n biyolojik, psikodinamik ve davranış sal komponentlerine göre planlan ır. Tıbbi ve psikiyatrik yaklaşı m bütünleyici olarak sunulmal ıdır. Farmakolojik tedavide analjezik, myorelaksan, trankilizan, antidepresif, antikonvulzif, nöroleptik etkili ilaçlar uygun endikasyonlarla verilir. Hastaya, verilen ilaçların, veriliş nedeni ve yan etkileri aç ıklanın Akut dönemde ağnnın başarılı tedavisi ve hastanı n uygun manipülasyonu kronik a ğrının gelişmesini engeller. Alışageldikleri, yerle şmiş davranış ve tepkime biçimlerini, bilinç dışı olarak, değiştirmek istemezler; çevreyle ileti şim ve çevreyi manipülasyon arac ı olan başağnsından kurtulmaya direnç gösterirler. Tekrarlanan araştırmaların negatif kalmasına, hekimin semptomların fizik temeli olmadığını defalarca söylemesine ve güvence vermesine kar şın; ısrarla tıbbi araştırma talebinde bulunma, hekime yeterince güvenmeme ve hastal ığını anlayıverecek ve kolayca tedavi edecek yeni bir hekim arama somatoforn ı bozukluğu olan hastaların genel özelliğidin Hekime düşen, böyle bir durumun hekim-hasta ili şkisinin olağan bir yönü olduğunu benimsemek, etik ilkelerden ayrılmaksızı n, bilgi, beceri ve inanışları çerçevesinde hekimlik rolünü üstlenmek ve sürdürmektir. KAYNAKLAR Hekimin deneyimine, laboratuar olanaklar ına, birlikte çal ıştığı ekibin özelliklerine göre, hastaya, fizik tedavi, TENS, kognitif ve davran ışçı yöntemler, biofeedback, gevş eme teknikleri, akupunktur, transandantal rneditasyon uygulanabilir. Bunlar ın ba22 1. Amerikan Psikiyatri Birli ği. Mental Bozukluklar ın Tanısal ve Sayımsal El Kitab ı , Gözden Geçirilmi ş Üçüncü Baskı (DSM-IIIR), 1987. E. Köroğlu çevirisi, Hekimler Yay ın Birliği, Ankara, s.152, 1989. 2. American Psychiatric Association. DSM-IV Options Book: Work in Progress (7.1.1991), Washington, p.I:9, 1991. Çelebi, Altunhalka Ruhsal Nedenli Ba şağrıları 14. Özkan S: Tıbbi-Psikiyatrik ve psikososyal aç ıdan ağrı . "Ağrıda Multidisipliner yaklaşımlar.. 3. Ulusal Ağrı Kongresi Kitab ı. Ed S Erdine, s:148-158, 3-5 Ekim 1991". 15. Özmen E, Demet MM, Gülseren L, Kültür S: Somatik yakmrnalar ı ile psikiyatri polikliniğine başvufanlarda DSM-III-R tanıları. Düşünen Adam, 6(1-2):16-21, 1993. 16. Radlila A: Psychogenic aspects of musle spasms and pain. In "Muscle spasms and pain. The proceeding of an international symposium held in Vienna, Austria•on 5 and 6 November, 1987. Ed by M Emre and H Mathies, Parthenon Publihing Group, p:4346, Lanes, 1988". 17. Saper JR: Daily chronic headache. In "Neurolgic Clinics (Headache), Vol 8, No 4, p:891-901, 1990. 18. Uluslararası Başağrısı Derne ği, Başağrıları sını flama Komitesi. Başağrıları , Kranial Nevraljiler ve Yüz Ağrılarının Sınıflanması ve Tanı Kriterleri (1988). Çeviri: A Çelebi, H Özcan, Sandoz Yay ını , İstanbul, 1990. 19. Wold Healt Organization. The ICD-10 Classification of MenDescriptions and Dital and Behavioral Disorders agnostic Guidlines), Oxford University Press, p:161-170, 1992. 20. Wolff HG: The relation of life situations, personality features and reaction to the migraine syndrome. In "Headache and Other Pain, Oxford University Press, New York, p:339-431, 1963". 21. Yargıç Lİ , Tutkun H, Şar V: Dissosiyatif kimlik bozuklu ğu hastalarında önde gelen bir yak ınma: Başağrısı. 2-5 Kas ım, İ stanbul, 3. Ulusal Konsultasyon-Liazon Psikiyatri Kongresi ve Mezuniyet Sonras ı Eğitim Kursu bildiri özet kitapç ığı , s 32, 1994. pe cy a 3. Andrasik F: Psychologic and behavioral aspect of chronic headache. Neurologic Clinics, V:8, No:4, p:961-976, 1988. 4. Blumenthal LS: Tension headache. In "Handbook of Clinical Neurology. Ed PJ Vinken and GW Bruyn, V:5. Headache and Cranial Neuralgias, North-Holland Publishing Company, Amsterdam, 2nd printing, p:247-257, 1975. 5. Doksat MK, Yeler B, Hac ıosman M: Organik olmayan başağrısı vakalarının çok yönlü bir psikiyatrik ve psikolojik değerlendirilmesi. Yeni symposium, 30(3), s:10-19, 1992. 6. Doksat MK: Algolojik Psikiyatri. Dü şünen Adam, 6(1-2): 5156, 1993. 7. Ertekin C: Nörolojide Fizyopatoloji ve Tedavi. Bilgehan matbaas ı , İzmir, s.154, 1987. 8. Field HL: Pain. McGraw-Hill information Servis Company, New York, p:171-201, 1989. 9. Hendler N: Diagnosis and nonsurgical management of chronic pain. Raven Press, New York, p:(64,80,93), 1981. 10. Hoffert MJ: The Neurophysiolgy of pain. Neurologic Clinics, 7(2), p:183-203, 1989. 1 I. Barsky AJ: Somatoform Disorders. In "Comrehensive Textbook of Psychiatry/ V Ed by HI Kaplan and Bi Sadock, V-1, fifth edition, p:I011-1027, Willams-Wilkins, London, 1989. 12. Kaplan HI, Sadock BJ: Pocket Handbook of Clinical Psychiatry. Will ims-Wilk ins, Baltimore, p:(81,96,109), 1990. 13. Merksey H: Psychiatric aspects of migraine. In "Modern topics in migraine. Ed by J Pearce, Williame Heinemann Med Books Lim, London, p:52-63, 1975". 23