ODTÜ Geliştirme Vakfı Ankara Özel İlköğretim Okulu Yayınıdır. Yıl: 2012 Sayı: 5 *** ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları Eğitim Hizmetleri A.Ş. Adına Deniz Keskin Kurucu Temsilcisi *** Ankara Okulları Genel Müdürü Nevzat Adil *** Okul Müdürü Meliha Bilge *** Sorumlu Öğretmen Nihal Işılak *** İnceleme ve Yayın Kurulu Meliha Bilge Sıdıka Gökçelik Nihal Işılak *** Tasarım ve Dizgi Nihal Işılak 8-B Sınıfından Alper Tanrısever *** Kapak Tasarım Melih Top Ön Kapak 8-E Sınıfından E.Güngör Can Şahin Arka Kapak 8-B Sınıfından Doruk Bal 8-B Sınıfından Erdil Şen *** Katkıda Bulunanlar I. Kademe Sınıf Öğretmenleri II. Kademe Türkçe Öğretmenleri *** Baskı Elma Teknik Basım Matbaacılık Tel: 0312 229 92 65 Faks: 0312 231 67 06 elma@elmateknikbasim.com.tr *** Bu dergi 2140 sayılı Tebliğler Dergisi’nde belirtilen esaslara göre hazırlanmıştır. *** Nisan 2012 2 BİRİKİM ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu I. KADEME İ Ç İ N D E K İ L E R 2. SINIFLAR 4-6 3. SINIFLAR 7-9 4. SINIFLAR 10 - 13 5. SINIFLAR 14 - 17 II. KADEME OYUNCAKLAR 18 - 19 BİR SÖZ Kİ YAŞAMIMA BEDEL 20 - 21 AYRIMCILIK 22 - 23 HOŞGÖRÜNÜN SIRRI 24 - 27 GENÇ KALEMLERİN DÜNYASI 28 - 31 Birikim BA ŞLARK E N... Kalem, çok sevdiği kâğıtla buluştuğu anda, yeni bir dünyanın kapıları açılıverir. Kapıdan adımımızı attığımızda dünya, hayallerimize göre şekillenmeye başlar. Elimizdeki kalem, hayallerimizi açığa çıkaran bir araçtır aslında. Okula başladığımız ilk zamanlarda henüz tüm sözcükler anlamını bulamamış, yüreklerimizle zihinlerimiz bütünleşememişti. Yaşamı tanıma sürecinde ailemize sorduğumuz sorularla anlamlandırmaya başladık sözcükleri. Sonra bizim de duygularımız, düşüncelerimiz gelişti. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, derslerimiz, okuduklarımız, yaşadıklarımız, paylaştıklarımız “BİRİKİM”lerimizi artırdı birer birer. Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin ışığıyla aydınlanan yolda dünü ve bugünü birleştiren, yaşadığımız çağı anlamamızı sağlayan, bizi geleceğe taşıyacak nice bilimsel bilgiyle donanırken bir yandan da dilimizi doğru, güzel ve etkili kullanmaya; yazmanın, yazarak paylaşmanın keyfine varmaya çalıştık. Her yıl biraz daha sıkı sarıldık kalemlerimize. Kalemlerimiz aracılığıyla umutlara, hayallere sarıldık aslında. ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu’nun düşünen, sorgulayan, araştıran, yenilikçi, çağdaş öğrencileri olarak aydınlık yarınlar için sorumluluklarımızın sözünü verdik yazdıklarımızla… Hayallerimizin yolculuğunda uğradığımız her bir durağın izidir bu dergide okuyacaklarınız. Her yazı, umuttur yarınlara… Her dize bir kucaktır yaşama sarılan… Ve her imza gururumuzdur, varlığımızın anlamıdır bu yaşamda… Zihnimizden ve yüreğimizden taşanlarla doldurduğumuz hayal kumbaramızdaki “BİRİKİM”lerin rengârenk yolculuğunda keyifli okumalar dileriz… ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu Öğrencileri Adına Merve Erşahin Öğrenci Meclisi Başkanı Birikim 3 TEMİZ BİR ÇEVRE İÇİN EL ELE... 2. S I N I F L A R 4 GÜZEL DOĞAM Bize sunulan kıymetli doğamıza, Çok iyi bakmalı ve onu korumalıyız. İşte o zaman göreceğiz ki, Şefkatli kollarıyla tüm dünyamız Bir anne sıcaklığıyla Nasıl da kucaklayacak bizi... Güzel davranırsak doğamıza, Göreceğiz ki, O da bize güzel yüzünü gösterecek. Zeynep Ünal 2-A ÇEVREMİZ DEĞERLİ Çevremiz değerlidir, Evimiz gibidir. Canlılar çevrede yaşar, Rahat yaşatalım onları. En güzel çevre için, Masmavi gökyüzü ve yemyeşil bir doğa için, İnsanları uyaralım. Zaman geçmeden çevremizi koruyalım. Almila Bulu 2-A ÇEVREMİZİ KORUYALIM Haydi gelin çocuklar, Çevremizi koruyalım. Bu güzel dünyamızı temiz tutalım. Çevremiz temiz olmazsa biz hasta oluruz, Hasta olduğumuzda mutsuz oluruz. Hasta ve mutsuz olmamak için Çevremizi koruyalım. Havamız temiz olsun, Bol bol oksijen dolsun. Caddeler, sokaklar tertemiz olsun. Atıklar geri dönüşsün, Haydi gelin arkadaşlar, El ele verelim çevremiz için... Aslı Nur Gözen 2-A ÇEVREMİZİ KORUYALIM Çevremizi korumalıyız. Bunun için çöpleri, çöp kutusuna atmalıyız. Ağaçlara zarar vermemeliyiz. Ormanları yakıp onların yerine oteller kurmamalıyız. Yoksa diğer hayvanlara yaşam alanı kalmaz. Çevreyi korursak bütün canlılar, sağlıklı ve mutlu yaşarlar. Çevremize zarar verirsek sağlıklı ve mutlu olamayız. Haydi, hep birlikte çevremizi koruyup bütün canlılara ve geleceğe temiz bir dünya bırakalım! Nehir Şahin 2-B TEMİZ ÇEVRE Sevgili arkadaşım, Çevreyi koruyalım. Yerlere çöp atmayalım, Canım arkadaşım. ÇEVRE Arkadaşım çevre, Gel sen de oyna bizimle. Sincaplar da gelsin, Şarkı söyleyelim birlikte. Ağaçlar dikelim mi? Çimenler ekelim mi? Bahçelerde koşarız Bitkileri sularız. Sonra yağmur yağsın, Su birikintileriyle oynayalım. Güneş gelsin ve kurusun yağmur, Çok güzel bir gün geçirelim. Mert Kıncal 2-B Ormanları seviyorum, Çevreyi koruyorum, Bunu yapmayanları Her zaman uyarıyorum. Simya Say 2-B Birikim ÇEVREYİ DÜŞÜNEN OTOMOBİL Aile odaları olan, çok renkli, şirin bir otomobil. Benim tasarladığım bu otomobil, güneş enerjisi ile çalışıyor ve çevreyi kirletmiyor. Güneş enerjisi ile çalıştığı için çok da ucuz. Aile odaları olan ve çevreyi düşünen tek araç. Mevsimlere uygun renk seçenekleri de bulunuyor. Melis Semerci 2-C HAVALI, SÜPER MONT Sizler için temiz havayla çalışan, renkli bir mont tasarladım. En büyük özelliği, kollarında havayı temizleyen ağaçlar olması. Çalışması için ne pile ne de elektriğe ihtiyacı var. Sadece hava olması yeterli. Kollarındaki ağaçlar sayesinde kirli havayı temizler ve sizi sıcacık tutar. Doğayı koruyan bu montu herkese tavsiye ediyorum. Duru Çelik 2-C DOĞA DOSTU SU ISITICISI Üzerindeki güneş panelleriyle suyu ısıtan ve elektriğe ihtiyaç duymayan bir ısıtıcı. Bu ısıtıcı sayesinde kaynaklarınızı tüketmemiş, daha bilinçli kullanmış olursunuz. Üstelik üzerinde hava sıcaklığı da yazıyor. Çok ucuz bir eşya; ama kaliteli. Daha da ötesi, ısıtmasını durdurabiliyorsun! Ece Genç 2-C DOĞAYI KORUYALIM Biz insanlar doğayı korumalıyız. Çünkü doğa bizim için çok önemli. Ama herkes böyle düşünmüyor. Bazı insanlar doğamızı çok kirletiyor; ama biz onlara doğamızı korumayı, korumazsak neler olabileceğini anlatmalı ve öğretmeliyiz. Bu da bizim yapmamız gereken en önemli sorumluluklardan biri bence. İpek Koç 2-D DOĞAYI KORUYALIM Temiz bir dünya istiyorsak Doğayı koruyalım, haydi! Hepimiz koruyalım dünyayı. Çöpleri atalım çöp kutusuna. Kavuşalım temiz dünyaya. Hazen Tekin 2-D ÇEVRE KORUMA Çevreyi, gelecek kuşaklara temiz bir dünya bırakmak için korumalıyız. Bütün çöpler, çöp kutusuna atılmaz. Plastik, cam, kâğıt gibi atıklar geri dönüşüm kutusuna atılmalıdır. Ağaçları kesmemeli, çevreyi korumalıyız. Çünkü ağaçları kesersek temiz hava alamayız. Böyle olursa da yaşamamız zorlaşır. Her yere bina yapılmamalı, herkes ağaç dikmelidir. Birinin yere çöp attığını görürseniz lütfen onu uyarın. Herkes çevreyi korumalı! F. Alp Tayfur 2-F ÇEV R Çevr E KİRL eni h E iç kir NMESİ Kirle N Dİ let te YE Hayv ne de “du me, anlar r” de ım . Doğa mız k ız ölmes in, Çevr irlenm en At çö i düşün b esin... ir p Sayg ü çöp kut az da, ı duy usun a, h Çevr e kirl er ağaca, enme sin d iy Sued e... a Öz lek 2 -G ÇEVRE , TEMİZ koru , çevreyi v e s i ğ li oru. Temiz de, onu k n li e in n l, Evren se a nefes a d a ğ o d i ca. Mis gib aya çıkın ğ o d ın s a tl İçin raha r yeri , koru he n tu s o d inci nin çevre bil Çevre se ir il n e r ğ eği şta ö Erken ya oğa yiyeceği, içec d lar. a Verir san vre, kirletirsen so çe Renklidir v, çevreni kurtar. se eniz 2-E Evin gibi Ada Ayd Birikim 2. S I N I F L A R 5 2. S I N I F L A R 6 ÇEVREYİ KORUYALIM Güzel, yemyeşil bir ormanın kenarında bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar çok mutlularmış. Ama bu güzel köyün değerini bilmiyorlarmış. Köyün yaşlı bilge dedesi onlara ormana zarar vermemelerini öğütlediği halde halk, ormana zarar veriyormuş. “Aman canım, birkaç ağacı kesmekle koca orman bitecek değil ya!” diyerek bilge dedenin sözlerine kimse kulak asmamış. Çok da uzun bir zaman geçmeden yağmurlar daha az yağar olmuş, hayvanların otlakları yok olmuş. Ormandan eskisi gibi meyveler de toplayamıyorlarmış. Üstelik ormanların azalmasıyla zayıflayan bitki örtüsü, güçlü yağmurları engelleyemeyince seller bahçelerine, evlerine zarar vermeye başlamış. O güzel köy, kurak bir yere dönmüş. Daha önce mutlu yaşayan insanlar, üzgün ve mutsuz olmuşlar. Bilge dedenin öğütlerini dinlemediğimiz için çok pişmanız. Doğal çevremizin bizim yaşamımız için ne kadar önemli olduğunu öğrendik. Ama bu bizim için çok acı bir ders oldu.” demişler. O günden sonra doğaya zarar verecek hiçbir şey yapmamışlar. Berin Işık Aktaş 2-G M I L A Y U İ KOR ÇEVREY malı, ÇEVREY oru İ TEMİZ , lı a Çevreyi k TUTARS Ç tm e tu v r iz e y m i temiz tuta AK n te a m a z r r e s ak, H Sağlıklı, m , li e m v e s utlu yaşar Canlıları ız. Hastalık n meli. e tm le e ir d k ir ı y b a il ğ m o eyiz, D Eğlenerek zel, eklerle gü yaşarız. Çevre çiç parmamalı, A ğaçları ke ko smezsek , lı a Çiçekleri G m a ö lg tm e a le p r ö in de yatarız aç Sokaklar , Mutlu bir . li e m v e ş s e k ı il y a d y e n yaşa Dü “Burası p ak, is!” sözün rız, korumazs ı y a y n ü r. ü duymay D Çevreyi k yamız olu uyun. ız. n ir ü le d tm ir b e zsek Kirli ı kor T y e a m y n iz ü h d ava b de unu. Haydi siz Kirli hava ize kalır, aşarırız b b k a s r a p yı a İşbirliği y önüşüm yapmalı, Hayatımız ağaçlar alır, d i r bize kalır. e Bir de g , k ti s la p , ğıt Defne Gü Metal, kâ alı. ven 2-E tm a . e lı a in r m e r Hepsini y irlenmekten kurta ik lier 2-G Çevremiz Buket İş SİZİN KAHRAMANINIZ KİM? BİR KAHRAMANIM Ben bir kahramanım, herkesi kurtarırım. Herkes beni sever ve özler. Ben bir insan değilim, bir uzaylıyım. Dün birini kurtardım ve o kişi bana teşekkür etti. Ben insanları kurtarmayı çok severim. Çocukları çok seviyorum. Kahraman olmak çok güzel. Zor olsa bile... Pelin Karaman 2-D KAHRAMANIM Benim kahramanım Atatürk’tür. Kahramanlar akıllı, planlı, vatansever ve mert insanlardır. Gerekirse vatanları için canlarını seve seve verirler. Halkı için durmadan, yorulmadan çalışırlar. İşte Atatürk de böyle bir lider Ece Bayar 2-F olduğu için benim kahramanımdır. KAHRAMAN ANNEM Annem benim gözümde bir kahramandır. O her sabah beni uyandırır. Ben üstümü giyinirken bana kahvaltımı hazırlar. Zamanında okuluma gitmem için her şeyi planlar. Arabaya bindiğimde emniyet kemerimi taktığıma emin olur. Her akşam, beni tam zamanında okuldan alır. Annem yardımsever, eğlenceli ve sevecendir. Zor durumda kaldığımda hep benim arkamdadır. Bu nedenle annem benim kahramanımdır. Tuğçe İstem Uğurlu 2-F BENİM KAHRAMANIM Benim kahramanım babamdır. Çünkü o çok bilgilidir. Babam nerede, nasıl davranacağını çok iyi bilir. Ayrıca benim babam çok ama çok tatlıdır. Onun kafası zehir gibi çalışır. Babam bana hayatı, terbiyeyi ve becerileri öğrettiği için onu kahramanım seçtim. Babamı çok seviyorum. Anıl Gökçe 2-E Birikim GEZDİK, GÖRDÜK, ANLATTIK KANADA GEZİM Geçtiğimiz yaz, ailemle Kanada’ya gitmeye karar verdik. Çok uzak olduğunu duymuştum. Bu nedenle oraya gitmeyi çok istememe rağmen bu yolculuğun sıkıcı olacağını da düşünüyordum. Nihayet gideceğimiz gün geldi çattı. Gerçekten uzun bir yolculuktan sonra Montreal’e vardık. İlk izlenimim, Türkiye’den çok değişik oluşuydu. En başta, kimse dilimizi konuşmuyordu. Daha sonraki günlerde önemli yerleri gezmeye başladık. Önce kocaman bir adanın üzerine kurulmuş en büyük lunapark olan La Rond’a gittik. Ben sadece yaşımın ve boyumun uygun olduğu oyuncaklara binebildim. Üçüncü günümüzde Biodam’a gittik. Ünlü Montreal Stadyumu’nun yanında her türlü hayvanın kendi doğal koşullarında yaşadığı ve dünyanın dört ayrı iklimindeki yaşamın birebir gerçekleştirildiği kocaman bir doğa parkını gezdik. Maymunlar, timsahlar ve kuşlar yağmur ormanlarında yaşıyorlardı. Penguenler kutup bölümündeydi. Filmlerde gördüğüm hayvanlar karşımda duruyordu. Daha sonraki günlerde görülmesi gereken her yeri gezdik. Benim hiç unutmayacağım ve tekrarlamak istediğim harika bir seyahat oldu. Bütün arkadaşlarıma bu geziyi tavsiye ediyorum. Defne Yalçın 3-A İZ ir ’e NU GEZİM erek Eskişeh HAFTA SO in b e n e tr lı hız ptık. sonu ailemle ir yürüyüş ya b l e z ü g k Ben bir hafta o ç anında namayıp k Nehri’nin y rdüm. Daya ö g k e p ö k yla gittim. Porsu , ebru sanatı r geçmez bir m e e ç e n g n A n e ı. d rd rü a Köp laştık. tçıları v ir müzeyi do da ebru sana b ra a O d . ra sı im d v O se tespihler ve e aldı bana. r, ly e o ll k e k ir y b e h ış yapılm pılmış vaya taşından ya yedik. Tram n le te lü k re e ö d b e z . iğ ü M ra meşhur ç k’ta dolaştık n u o rs S o P ı. rd ip a v in b pipolar knesine . Son akit geçirdik rda, nehir te v la l k e a z k ü g so k o ip bin ldi. Ç döndük. teknesi güze ve evimize ik d in b e n En çok nehir unu e ir şehir olduğ onlu hızlı tr b y k iz ü v y le ü b te lu k o olara ylerle d . çok meşhur şe n ’i ir h i öneriyorum e n iş si e sk E m z -A e g se ve herke Ada Gürer 3 düşünüyorum AFRİKA tim. Afrika’ya git e d n li ti ta Önce Bayram karşılaştım. a rl la n sa in . Çok farklı k yaşadım lu u tl u m ra son den şaşkınlık, fetleri ile biz a ıy k , ri le k e i başka Renkleri, yem Bir an kendim i… k ı rd la nra lı öyle fark hissettim. So i ib g iş m it g aynı bir gezegene da hepimizin ın sl a e v ım n onları tanıd e güler yüzü v i g v e S . m rdü ginin olduğunu gö eşfettim. Sev k u n u ğ u ld o ortak bir dil ş, dedim. ülkesi yokmu i Çağlar 3-B Serdar Şevk 3. S I N I F L PARİS’E YOLCULUK Annem, babam ve ben yurt dışında nereye gideceğimizi düşünürken birden aklımıza Paris geldi. Yolculuğumuz üç buçuk saat sürdü. Otele vardığımızda şöyle bir etrafıma bakındım. Otelin girişinden Eifel Kulesi gayet rahat görünüyordu. Eifel Kulesi düşündüğümden daha güzeldi. Asansör ile kuleye çıktık. Paris, yukarıdan çok güzel görünüyordu. Aşağıda Sen Nehri kıvrıla kıvrıla akıyordu. Disneyland’ı da unutmamak gerek. Orası kesinlikle biz çocuklar için harika bir yerdi. Orada harika oyuncaklara binip çok eğlendim. Kaan Yaşar 3-C Birikim A R 7 3. S I N I F L A R 8 GEZİP GÖRDÜKLERİM Ben, Arthur adlı bir yere gitmiştim. Oranın havası çok rahat ve ferahlatıcıdır. Oraya gitme nedenimiz tatildi. Ben sabahları ağaçların, rüzgârların sesi ile uyanırdım. Orası minik beyaz evlerle doluydu. Denizi ve kumsalı çok güzeldi. Bir de benim asıl sevdiğim, açık hava sinemasıydı. Ben her hafta oraya giderim. Sinema yerinin tepesi açıktır. Film izlerken yukarıdaki yıldızları da izlerim. Orada bir sürü yıldız kayar. Ben de hepsinde dilek tutarım. Sonra evde denizin sesiyle uyurum. Uyanırım, hemen denize giderim. Suyla zıplaya hoplaya oynarım. İnsan orada yeşilliklerin ve ağaçların arasında huzur bulur. Bir de kumdan kale yaparım. Denize dalarım sürü sürü balık ile dubaların önüne doğru giderim. Midye toplarım. Her gün, her saat eğlenirim. Ayrıca oranın balığı da meşhurdur, çok güzel ve lezzetlidir. Bu lezzet ve güzellik sadece Arthur’da bulunur. Bütün bu Güneş Vaha Töngür 3-E güzelliklerin adı Arthur’dur. KARTALKAYA Kartalkaya Kayak Merkezi, Bolu’da bulunmaktadır. Biz de kış mevsimi geldiğinde, oraya kayak yapmaya gidiyoruz. Kartalkaya, ülkemizin en büyük kış ve doğa sporları merkezlerinden biridir. Çok temiz bir havası vardır. Sadece kış turizmine değil, yaz aylarındaki kamp, piknik gibi etkinliklere de imkân sağlamaktadır. Ben, Kartalkaya’yı en çok kış mevsiminde seviyorum. Çünkü çam ağaçları bembeyaz karla kaplı oluyor ve ben orada kayak yapmayı seviyorum. Kartalkaya çok yüksek bir dağ olduğu için uzun süre karlar erimez. İlkbahar mevsimi gelince karlar erimeye başlar, yemyeşil ağaçlar ortaya çıkar. Bu yüzden orayı çok severim. Gezerken çok şey öğreniyorum. Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı? Efe Ertürk 3-F LONDRA Yemyeşil ormanları, Ne güzeldir parkları, Halkı kucaklar sarayı, Ne güzel şehir Londra. Bir tarafta müzeler, Bir tarafta London Eye. Yollarda kırmızı otobüsler. Saat kulesi Big Ben, İhtişamıyla durur. Nehirde gezmek, Muhteşem olur. Lara Tekkök 3-G BARIŞ ÜZERİNE… DÜNYADA BARIŞ İSTİYORUM! Ben dünyada barış olmasını ve insanların mutlu yaşamasını istiyorum. Çünkü dünyada savaş olmazsa, insanlar yaralanıp ölmezse çocuklar mutlu büyürler. Herkes dost olur. Biz küçüğüz, savaşlara engel olamayız; ama büyükler bunu başarabilirler. Örneğin geçmiş zamanlarda atılan atom bombasının olduğu yerlerde hiçbir canlı yaşayamamaktadır. Dünyada barış olursa tüm insanlar mutlu yaşarlar. Çünkü biliyorum ki savaş çok kötü bir olaydır. Kıvanç Doğan 3-A BARIŞ Her yer de barı ş Olsun i ste Herkes rim. ba Olsun i rışçıl ste Barış g rim. üzeldir , Barışm ak mut l ul İnsan h er zama uk verir. n Barışı s evmeli d Yiğit İn ir. san 3-C Barış çok önemlidir. Çünkü ülkelerin birlik ve beraberlik ruhu içinde yaşamalarını sağlar. Her zaman barışçı insanlar olmalıyız. Dünyayı barış ve sevgiyle yaşanır hale getirmek gerek. Atalarımızın dediği gibi “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” Barış bize iyilik, dostluk, kardeşlik duygularını yaşatır. Zeynep Gökçe Kırca 3-B Birikim Barış deyince aklıma; Sevgi gelir, barış gelir. Barış deyince aklıma; Güzel ülkem, Ata’m gelir. Barış deyince aklıma Gülen, koşan, oynayan Sevgi dolu dünyalarında Çocuklar gelir. Defne Saral 3-B BARIŞ NE DEMEK? En güzel şey bence, Sağlanmalı her yerde. Para ile satılmaz, Çok da kolay bulunmaz. Küslüğün zıttı, Hayatın anlamı, En yakın arkadaşı da Sevgi olmalı. Selin Aksoy 3-C BARIŞMAK GÜZELDİR Barışmak güzeldir. Barış demek, mutluluk demek. Barış, içimizi ısıtır. Barışın olmadığını düşünün. Ateşler, silahlar, mermiler, kurşunlar… Hepsiyle birbirine saldıran insanlar. Hiçbiri, barışın önemini bilmiyor; herkes dünyanın güzelliğini bozuyor. Barışı çok seviyorum. Artık dünyadaki insanlar barışsın istiyorum. Ali Ögeday Demirtola 3-E BARIŞ Minik bir tohumdu barış, toprağa dikilmeyi bekleyen. Dikenler ona özenle bakıp, onu sulayıp büyüteceklerdi. Kocaman bir ağaç olup meyve verecekti. Umutları, hayalleri vardı. Kırılgandı gövdesi, bir rüzgâr esse uçup gidecekti sanki. Acımasızdı insanlar. Gittikçe büyüyordu ağaç. Tek o değil, onunla beraber sorunları da büyüyordu. Kökleriyle tutuyordu toprağı. Biliyordu, toprağı bıraksa umutları, hayalleri de uçup giderdi. Eğer toprağı bıraksaydı, şu anda dünyada barış diye bir şey olmazdı. Ilgın Simay Özcan 3-F BARIŞ Barış olsam, Sarılsam bütün dünyaya, Kavga edenleri barıştırsam. Barış olsam, Savaşları sonlandırsam, Küsenleri barıştırsam. Barış olsam, Damlasam evrene, Yayılsam her yere. Barış olsam, Uçsam göklerde, Bulutlardan barış alıp Dağıtsam dünyaya. Barış olsam, Girsem insanların duygularına, Mutlu etsem onları. Barış olsam, Kızgınlıkları, üzüntüleri unutturup Sevinç çığlıkları attırsam. Barış olsam, Mutlu etsem insanları, evreni. Bütün dünyada barışı korusam, korusam... Güliz Yüksel 3-G BARIŞ NE DEMEK? Barış, dostluk içinde mutlu bir şekilde yaşamak demektir. Savaşı önlemek için çok çalışmak gerekir. Mesela biz birbirimizi çok seviyoruz; ama biz bir ipiz ve bu ip koptuğunda biz dost olamayız değil mi? İşte barış, sevgi ve saygı çerçevesi içinde hep birlikte yaşayabilmek demektir. Barış çok önemli bir şeydir. Eğer barış diye bir kavram olmasaydı dünya şu ankinden çok daha kötü bir yer olurdu. Barış içinde yaşamak istiyorsanız herkese, her şeye saygılı olun ve kimseyle kavga etmeyin. Ezgi Akar 3-F “Bence barış …” diye başladık, hepimiz ayrı bir yönünü anlattık... Bence barış bitki gibidir. Çünkü bitki yetiştirmek emek ister, barış da emek ister. Bitki yetiştirmek için su vermek, onun hava almasını sağlamak gerekir. Barış için de iyilik yapmak, hoşgörülü ve dürüst olmak gerekir. Itır Portakal 3-D Bence barış su gibidir. Çünkü barış da su kadar önemlidir. Su olmazsa hayat olmaz, barış sağlanmazsa barışçıl hayat da olmaz. Doğan Oğulcan Güleç 3-D Bence barış oyuna benzer, çünkü herkes oyun oynarken eğlenir ve üzüntülerini unutur. Barış da bize üzüntülerimizi unutturur. Eren Özen 3-D Barış deyince aklıma Atatürk geliyor. Çünkü yurdumuzu kurtardı ve dünyada barışı sağladı. Mete Karataş 3-D Birikim BARIŞ Ey barış! Ey insanlar! Buraya gelin, Burada birleşin. Tüm dünyaya yayılın, Hep birlikte oynayın, Savaşı bırakın, Kendinizi barışa bırakın. Barış demek, Mutluluk demek! Barış demek, İnsanlık demek! Hep birlikte Eğlenmek demek! Eren ŞEN 3-G 3. S I N I F L A R 9 SORUMLULUK 4. S I N I F L A R 10 SORUMLULUK Sorumluluktur, İnsanı yaşatan. Sorumluluktur, Gülüp oynatan. SORUMLULUK İYİDİR Sorumluluğunu bilen öğrenci, Sorumluluğunu bilen aile, Sorumluluğunu bilen millet, Sorumluluğunu bilen dünya! SORUMLULUK Hayatını çizmelisin, Sorumluluğunu bilmelisin. Her şeyi yerine getirmeli, Hayatını düzenlemelisin. Kimileri sorumludur, Kimileri değil. Bazıları önem verir, Bazılarına şaka gelir. Sorumluluk iyidir, Sorumluluk her şeydir! Sorumluluğunu bilen insana, Açılır tüm kapılar her fırsatta. Sorumluluğunu almalı, Kendine güvenmelisin. Ödevlerini yapmalı, Kardeşine bakmalı… Sorumluluk olmazsa, Gör bak her yerde karmaşa. Düzen olsun istersen hayatta, Sen de uy kurallara. Alp Ata Türkoğlu 4-A Dünya iyi olsun, Herkes mutlu olsun. Sorumluluğunu yerine getirene, Helal olsun! Deniz Küçükkaya 4-B Derslerini iyi dinlemeli, Sınavları kaçırmamalı. Her şeyi zamanında yapmalı, Düzenini kurmalısın. Yasemin Defne Pak 4-B SORUMLULUK SAHİBİ OLMAK… Mert adında bir çocuk varmış. Mert çok iyi, arkadaş canlısı bir çocukmuş; ama Mert’in kötü bir huyu varmış. Ödevlerini aksatır, çalışmalarını zamanında yapmaz; kısacası her işi boşlarmış. Oyun oynamak, diğer işleri yapmaktan hep daha önce gelirmiş. Son günlerde okulda işler pek yolunda gitmiyormuş. Sınav notları pek de Mert’in istediği gibi değilmiş. O, bütün sınavlardan çok iyi notlar almak istiyormuş; ama bunun çalışmadan yapılamayacağının farkında değilmiş hâlâ. Bir gün öğretmeni Mert ile dersleri ve sorumlulukları hakkında konuşmuş. Sorumluluklarımızı yerine getirmenin sonucunda istediğimiz şeyleri de gerçekleştirebileceğimizi anlatmış. Mert, öğretmeninin söylediklerini anlamış ve o günden sonra derslerine sıkı sıkı çalışmış, ödevlerini zamanında ve eksiksiz yapmış. Görmüş ki sorumluluklarını yerine getirmek hiç de zor değilmiş. Üstelik sorumluluk sahibi olmak ona başarı da getirmiş… Atilla Tibet İncekara 4-A SORUMLU OLMAK ZORUNDA MIYIM? Merhaba, ben Zıpır. Benim ailem; annem, babam ve kardeşim Kardelen’den oluşuyor. Ben oldum olası oyuna çok düşkün, biraz da yaramaz bir çocuk olmuşumdur. Babam bu yüzden bana kızıyor. Ama ben bunu değiştiremem ki! Yine bir cuma günü. Ödevlerimi hafta sonuna bıraktım, dışarıda arkadaşlarımla top oynuyordum. Hava açıktı, gökyüzünde tek bir bulut yoktu. Maç da çok iyi geçiyordu.Tam penaltı atılacakken babam seslendi: “Zıpır, çabuk SORUMLULUK buraya gel ve ödevlerini yap!” Off, ödevmiş… Sorumluluktan Sorumluluk varsa, nefret ediyorum. Yetişkinler bunun çok önemli olduğunu Hayat daha güzel. düşünüyorlar. Bence sorumluluk denen şey resmen hapis. İçine Sorumluluk varsa, tıkılıp kalıyorsun. Neyse… Babam yüzünden eve gittim. Zorlana İnsan daha rahat. zorlana bütün ödevlerimi yaptım. Tam çıkacaktım ki, ödevlerimi Sorumluluk varsa, çantama koymam gerekiyormuş. Yine sorumluluk! Sonrasında Kurallar hiç de zor değil. düşündüm de aileme sürekli bunu söyletmemin de bir anlamı yoktu. Sorumluluk varsa, İnsanın sorumluluklarını yerine getirmesi ne kadar zor olabilirdi ki? Ne güzel yaşanılası dünya! Başak Özdemir 4-A O günden sonra sorumluluklarımı zamanında yerine getirmek için elimden geleni yaptım ve gördüm ki, sorumluluk sahibi olmak insanı daha da iyiye götürüyor. Böylece aileme bir daha asla “sorumluluk” dedirtmedim. Ayşe Elif Sert 4-B Birikim NE DİR? NELER GELDİ BAŞIMA! Eskiden sorumluluklarımın çoğunu hatırlamazdım bile. Başıma gelen bir olay sonrasında sorumlulukların ne kadar önemli olduğunu öğrendim. O kadar çok utanmıştım ki, ertesi gün okula gitmemek için çok ağlamıştım. Bir gün arkadaşlarımla dışarıda oynuyorduk. Annem sürekli odamı toplamamı söylüyordu. Benim de gönlüm oyunu bırakıp odamı toplamaya el vermiyordu. Bu yüzden eve gitmedim. Akşam gelince de ortalığı topluyormuş gibi yaptım. O sırada, bir ay önce “Aman, daha bir ay var.” diyerek kaldırıp attığım ödevim elime geldi. Sonra annemin ayak seslerini duydum. Hatamı görmesin diye ödevi bir köşeye sıkıştırmaya çalışırken yere attığım çamurlu çoraplarıma bastım. Kendimi yatağa attım ve anneme çok hasta olduğumu söyledim. Annem ateşimi kontrol etti ve uzun bir süre başımda bekledi. Ben de ödevimi yapamadım. Ertesi gün sorumsuzluğum nedeniyle okulda gün boyu müdür yardımcımıza yardım etmekle görevlendirildim. Böylece sorumluluk almanın kötü bir şey olmadığını, hatta yaşamımızı düzenlediğini öğrendim. Şimdi sorumluluklarımı yerine getiriyor, hayatımı güzel leştiriyorum. Pınar Çamur 4-C SORUMLULUKLAR Ela yine yemeğini üstüne dökmüştü. Annesi Eda Hanım çok tatlı biriydi. Yemek kazası nedeniyle ona kızmadı; ama sorumluluklar konusunda çok titiz olduğundan Ela’dan, yemekten sonra kıyafetlerini kirli çamaşır sepetine atmasını rica etti. Fakat Ela, yemekten sonra oyun oynamaya başladı. İşte böyle zamanlarda Eda Hanım kızabiliyordu Ela’ya. Bir gün yine sorumluluğunu yerine getirmeyi unutan Ela, annesinden büyük azar işitmişti. Çünkü o gün köpeği Luli’yi gezdirmeyi unutmuştu. Önceki gün ise Luli, Ela yüzünden yemek yiyememişti! Çünkü her gün saat ikide Ela’nın Luli’ye yemek vermesi gerekiyordu; ama bunu yapmayınca Luli aç kaldı. O günden itibaren Luli’nin yemeğini de Eda Hanım vermeye başladı. Ancak Eda Hanım o gün gerçekten çok sinirlendi; çünkü Luli, Ela’nın köpeğiydi ve bu konudaki sorumluluğu Ela üstlenmişti. Ela, yaptığından pişmanlık duyuyordu. Ama dersini almamıştı. Yağmur Kurtoğlu 4-D SORUMLULUK Sorumluluklarımız vardır. Onları yerine getirmeliyiz. Eğer bunları yapmazsak başımız derde girer. Mesela odamızı toplamazsak hiçbir eşyamızı bulamayız. Yürüyecek yer bile kalmaz. Ailelerimiz bizi hep uyarır. Ödev yaparken dikkatimiz dağılır, rahat edemeyiz. Aklımız orada kalır; sonunda bu dağınıklık birikir ve bize yük olur. Bunları önlemek için sorumluluklarımızı bilmeliyiz. Yaşamda yerine getirmemiz gereken birçok sorumluluğumuz vardır. Bizim görevlerimizi kimse yerine getiremez; çünkü onlar bizim görevlerimizdir. Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz. Ece Nadi 4-C SORUMLULUK Sorumluluk bize verilen görevleri yerine getirmek demektir. Odamızı toplamak, banyo yapmak, ödev yapmak, ders çalışmak gibi… Sorumluluk olmasaydı ne olurdu hiç düşündünüz mü? Dünyada karmaşa olur, her şey birbirine girer. İnsanlarda düzensizlik başlar. Her yer kirlenir, dağınık olur. Nasıl mı? Size daha birinci sınıfa giden küçük Gözde’nin hikâyesini anlatayım: Gözde çok dağınık bir çocuktu. Öyle ki bazı çoraplarının eşi, yastığının altından çıkabiliyordu. Bazı kitapları tişörtlerinin arasında olurdu. Aradığı şeyleri bir türlü bulamıyordu odasında. Çünkü sorumsuzdu, sorumluluklarını yerine getirmiyordu. Ama arkadaşlarından Melis, sorumluluk sahibiydi. Çok da düzenliydi. Odası da tertemizdi. Gözde, Melis’ten yardım alarak sorumluluklarını yerine getirmeye başladı. Artık çok mutluydu. Melis’e teşekkür etmeyi de unutmadı. İstediği her şeyi de bulabiliyordu. Ben bundan bir ders çıkardım: Sorumluluklarımı yerine getirirsem aradığım her şeyi bulabilirim ve düzenli olurum. Sorumluluk, hayatın önemli bir parçasıdır. O olmasaydı hayat düzensiz olurdu. Şehirler planlarla kuruluyor, para kazandığımız işler planlı olduğumuzda iyi sonuçlar getiriyor. İşte sorumluluk, sıkıcı gibi görünse de aslında çok güzel ve önemli bir şey. Öyle değil mi yoksa? Sude Aydın 4-D Birikim 4. S I N I F L A R 11 PAYLAŞMAK GÜZELDİR... 4. S I N I F L A R 12 PAYLAŞMAK GÜZELDİR Sevdiklerimizle paylaşmalıyız; Sevincimizi, Sevgiyi, saygıyı, Doğruyu ve yanlışı, Yani her şeyi... Her zaman ve her yerde. Arkadaşın üzülünce Paylaş sevgini onunla, Mutlu olsun. Sonra bir gün sen üzülünce O da paylaşır sevgisini seninle. Dünya yüzünü sana döner ve gülümser Dünya paylaşınca güzel... İrem Duru 4-E ÜŞÜYEN ELLERİ ISITAN YÜREK Soğuk, karlı bir kış günüydü. Okul yolundaydım. Lapa lapa kar yağıyordu. Hava soğuktu; ama ben üşümüyordum. Botlarım, berem, atkım ve anneannemin ördüğü yün eldivenlerim beni sıcacık tutuyordu. Bütün çocuklar, okul yolunda cıvıl cıvıl kar oynuyorlardı. Bir an önce okula ulaşıp ben de arkadaşlarımla kar oynamak istiyordum. Okul bahçesine ulaşmıştım. Bir iki tane kar topu yapıp arkadaşlarıma attım. Ne güzel şey şu kar, bütün çocukların oyuncağı… Kar yağıyordu, hava çok soğuktu; ama ben üşümüyordum. Yün eldivenlerim vardı. Karı tutabiliyordum. Sonra bir çocuk gördüm. Köşede duruyordu, titriyordu sanki ve diğer çocuklarla oynamıyordu. Ellerini ovuşturuyordu. Besbelli çok üşüyordu, çünkü onun yünden eldivenleri yoktu. O çocuk için çok üzüldüm. Sonra aklıma bir fikir geldi. Paylaşmalıydım. Neyi mi? Tabi ki eldivenlerimi. Biri bana, biri ona. Eldivenimin birini ona uzattım. Çocuk bana baktı, galiba beni anlamadı. Ben iki elimi bir eldivene sokunca durumu anladı ve aynısını o da yaptı. Birbirimize bakıp gülüştük. Kar topu oynayamadık, ama oynayanları izledik. Paylaşmanın mutluluğuyla içim şimdi daha da sıcak olmuştu. Bartu Bilgen 4-E PAYLAŞIM Paylaşırsan herkes dost olur seninle, Mutluluk içinde. Paylaşmak güzeldir her zaman, Sevgi dolu yüreklerle. Paylaşmamazlık yapma hiç, Hayatının tamamında. Sevinçle paylaş her şeyi, Hiç durmadan artan sevdanla. Paylaşmazsan üzülürsün, Paylaş ki üzülme. Küçücük yüreğinle, Her zaman, her yerde... Defne Zeynep Ergün 4-E ÇAMURUNU PAYLAŞMAYAN DOMUZ Bir varmış, bir yokmuş... Kedi ve köpeklerin kavga etmediği, hayallerin gerçek olduğu bir diyarda bir domuz ailesi yaşarmış. Anne domuz her gün işten gelip çocuklarına yemek yaparmış. Baba domuz her gece çocuklarına masal okurmuş. Bu ailenin bir kızı, bir de oğlu varmış. Kızları çok uslu ve paylaşmayı seven bir çocukmuş. Fakat erkek çocuk paylaşmayı hiç sevmezmiş.Günlerden bir gün ormanın iyi kalpli cadısı, yeryüzündeki tüm çamurları toplamış. Yalnızca erkek domuzun çamuru kalmış. Fakat o da kimseyle çamurunu paylaşmıyormuş. Günler böyle geçmiş. Gel zaman git zaman erkek domuz yalnız kalmaya başlamış. Herkes parkta oyun oynarken erkek domuz paylaşmayı sevmediği için arkadaşsız kalmış. Öğretmenleri, paylaşmanın arkadaşlığın ilk adımı, olduğunu söylermiş hep; ama bizim erkek domuz dinlemezmiş. Kendisini çok yalnız hissettiği bir gün, erkek domuz hatasını anlamış ve elinde kalan çamurunu herkesle paylaşmış. Aslında bu olay iyi kalpli cadının erkek domuza yaptığı bir sınavmış... Zeynep Ulucanlar 4-F Birikim PAYLAŞMANIN ÖNEMİ VE MUTLULUĞU Paylaşmak, iki ayrı nehrin bir anda birleşip daha büyük bir nehir olmasını sağlar. Yani paylaşmak üzüntüyü mutluluğa çevirir, yeni bir dostluk yaratır. Bu nehirlerin ayrılması çok zordur. Bu büyük nehrin denize açılmasıysa paylaştıkça kolaylaşır. Bu nehirlerin denize ulaşması artık hiç ayrılmayacaklarını gösterir. Bu deniz, okyanusa ulaşırsa bu dostluk ölene kadar devam eder. Yani bir şeyi paylaşmak, yıllarca süren bir dostluğu başlatır. Okyanuslar çoğalırsa yoksulluk ve üzüntü bu dünyadan gider. Taylan Toker 4-G PAYLAŞMA Bir zamanlar annesi ve babası olmayan, yalnız bir çocuk vardı. Adı Mete idi. Bir de çok zengin olan ve ailesiyle yaşayan Mutlu adında bir çocuk vardı. Bir gün Mutlu çok sıkılmış ve dolaşmaya çıkmıştı. Mete ise her zamanki gibi mutsuz bir şekilde kaldırıma oturmuş ne yapacağını düşünüyordu. Tam o sırada Mete’nin gözüne bir şey takıldı. Bu, yerde duran bir şekerdi. Birden Mete’nin gözleri ışıldamaya başladı. Hemen koştu, bir hamlede şekeri yerden aldı. Tam şekeri afiyetle ağzına atacaktı ki Mutlu’yu gördü. Koşup Mutlu’nun yanına gitti. Gözlerinin içine bakarak elindeki küçük şekerin yarısını böldü ve Mutlu’ya verdi. İşte o an Mutlu’nun yüreğini büyük bir sevinç kapladı. İlk kez yüreğinin ısındığını hissetti. Zeynep Beren Kaya 4-F PAYLAŞIM az. Üç yaşında da Paylaşmanın yaşı olm da olsak paylaşım olsak, yetmiş yaşında duygularını, Annelerimiz bitmez. her şeylerini nasıl düşüncelerini, kısaca rsa, kardeşlerimiz bizimle paylaşıyorla mle paylaşıyorlarsa nasıl her şeylerini bizi alıyız. Paylaşmanın biz de öyle paylaşm ça Dostluklar paylaştık yaşı yoktur. çoğalır, değerlenir. İpek Çakıroğlu 4-G PAYLAŞMAK Bilirsiniz, paylaşmak dünyadaki en güzel şeylerden biridir. İnsanlar bir şeyleri paylaşınca genellikle kendilerini ve paylaştıkları kişiyi mutlu etmeyi başarabilirler. Örneğin bir çocuk, arkadaşıyla oyuncağını paylaştığında birlikte oynamış olurlar. Böylece ikisi de mutlu olur. Paylaşınca iyi şeyler iki katına çıkar. Kötü şeyler ise azalır. Paylaşmak bir yaranın ilacı, kötü bir düşünceninse dermanıdır. Daha doğrusu paylaşmak kötü olan her şeyin ilacıdır, merhemidir. Hayat paylaşınca güzeldir. Paylaşmayı bilmeyen insanlar yalnızlığa mahkûmdur. Bu nedenle paylaşmak, birlikte yaşamanın en güzel sonuçlarından biridir. İpek Balsoy 4-F Paylaşma k çok şey pay güzeldir. laşılır. Hayatta Mesela giysilerim oyuncakla çok izi, yeme rım kle paylaşırız . Paylaştı rimizi ve duygula ızı, kça sank r doğar ve i içimizd ımızı yeni bir e güneş ha yaparsak kötü şeyle yat başlar. Ama te r rsini olabilir; iç batar ve s anki haya imizdeki t biter. güneş Ege Özta ş 4-H DOSTLUK VE PAYLAŞIM Narnia küçük bir kuş. Hayatın anlamını kuşlar okulunda öğrendi. Her gün kuş boyama kursuna gidiyor. Orada renk değiştiriyorlar. Sabah kuş boyama kursuna gitti. Geç kalmıştı. Bu yüzden bütün güzel renkleri öbür güzel kuşlar almıştı. Narnia da kendini siyah renkle boyamak zorunda kaldı. Karşısında rengarenk kuşlar uçup dans ediyordu. Narnia kendine bir arkadaş buldu. Adı Mini’ydi. Mini, pembe renkli olduğundan Narnia’ya güldü. Mini, Narnia ile sürekli alay ediyordu. Narnia, onun neden bu kadar acımasız olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Çünkü Narnia, arkadaşları üzgün olduğunda hep yanlarındaydı, bunun için de arkadaşları artıyordu. Şimdi de diğer kuşlar Narnia’nın yanına uçmuş, renkleriyle onun siyahındaki ışıltıyı ortaya çıkarmışlardı. Mini ise arkadaşlarının değerini bilmediği için hep yalnızdı. Alay ederken yalnız kaldığı gibi. Selin Akalın 4-H PAYLAŞIM Bir ses geliyordu. Sanki yağmurun damlalarıydı. Baktım mavi gökyüzüne, ne yağmur ne de damlaları vardı. Sesi takip ettim. Baktım bir kızmış. Ağlıyordu hüngür hüngür. “Ne oldu?’’ diye sordum. Meğer kedisini kaybetmiş. Buna çok üzüldüm. Çünkü ben de kedimi kaybetmiştim. Üzücü bir şeydi gerçekten; ama üzüntüden kurtulmasının bir yolu vardı elbet. Ona yardım ettim. Beraber aradık kedisini ve bulduk. İkimiz de çok mutlu olmuştuk. Daha sonra dost olduk. Bir gün başka bir olay yaşamıştım. O, yanıma geldi. Sordu “Neden mutlusun?” diye. Anlattım bir bir yaşadıklarımı. O da anlattı. Üzgün ve mutlu günlerimizi paylaştık birer birer. Birden yüzünde bir gülümseme belirdi ve boynuma sarıldı. Bana paylaşımlarımızın onu ne kadar mutlu ettiğini söyledi. Ben de ona karşı aynı hisleri besliyordum. İyi günümüzde ve kötü günümüzde hep birbirimizin yaşadıklarını paylaştık. İşte böyle gelişti bizim dostluğumuz. Paylaşarak kazanılan bir dostluk. Nehir Ergezer 4-H Birikim 4. S I N I F L A R 13 ADALET VE HAKSIZLIK ADALET VE HAKSIZLIK 5. S I N I F L A R 14 Adalet, hak ve hukuka uygunluk durumudur. Haksızlık ise hak ve adalete aykırılıktır. Örneğin; çok çalıştığım bir sınavda arkadaşım benim yanıtlarıma bakıp benden daha iyi not alırsa bu haksızlık olur. Fakat arkadaşım az çalıştığı için düşük not alırsa bu adalet olur. Doğum günümde, benim günüm diye diğer arkadaşlarımdan daha büyük bir dilim pasta yemem haksızlıktır, herkese eşit dilim pasta vermek adalete bir örnektir. Hayat, çeşitli haksızlıklarla doludur. Adalet ve haksızlık, yaşamımızın bir parçasıdır. Haksızlıkla karşılaştığımızda nasıl davranmamız gerektiğini bilmeli, haklarımızı savunmalıyız. Hayatımızda adil olmaya önem vermeli ve kimseye haksızlık yapmamalıyız. Nazlı Özkürkçü 5-B HAKSIZLIK Adalet, herkesin eşit haklara sahip olmasıdır. Haksızlık ise herkesin eşit haklara sahip olmaması durumudur. Bu durumda adalet ve haksızlık zıt kavramlardır diye düşünebiliriz. Şöyle bir baktığımızda dünyada pek çok haksızlık vardır. Bazılarımız der ki: “O, havuzlu villada yaşıyor, ben gecekonduda…” ya da “ Onun haftalık harçlığı 30 lira, benimse 10 lira.” Bunlar insanların haksızlık olarak ifade edebildiği bazı durumlardır. Her canlı, bu dünyada bir şeyleri haksızlık olarak görür. Mesela hayvanlar konuşabilseydi bu durumu bence şöyle ifade ederlerdi: “O kuş uçabiliyor, ben filim, uçamıyorum; ama uçmak istiyorum.”, “O balık suda nefes alıyor; ama ben sadece açık havada nefes alabiliyorum.” Hatta bitkilerin de yaşadıkları haksızlıklar vardır. Onlar konuşsaydı bunu şöyle anlatabilirlerdi belki de: “Ben neden nilüfer gibi suda yaşayamıyorum?”, “Neden ben kaktüs gibi dikenli değilim?”... Bu örnekleri artırmak o kadar kolaydır ki… Peki bunlar gerçekten haksızlık mı? Çevremizde haksız olan pek çok durum varken yaşamımızı zorlaştırmadığı takdirde kendimizi ve hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz. Farklılıklara haksızlık dememeliyiz. Kaan Göçmen 5-A ADALET VE HAKSIZLIK “Adalet ve haksızlık” sözcüklerinin anlamını hiç düşündünüz mü? Günlük hayatımızda bu sözcükleri ne de çok kullanıyoruz… Okulda, işte, arkadaşlarımızla oyun oynarken defalarca “Bu haksızlık!” ya da “Adaletli olunmalı.” deriz. Bazı kişilerin parası yokken bazıları paraya boğulur. Eminim ki bunu okuyan herkes “Bu haksızlık!” demiştir. Gerçekten de bu haksızlık. Bir ülkenin kralı canı istediğinde her şeyi yapabilseydi ve kırmızıyı sevmediği için kırmızı evleri yıktırsaydı o evlerde oturan kişilere adaletsizce davranılmış olurdu. Ya da tam tersi herkese eşit davranılan bir ülkede yaşadığımızı düşünelim. Herkes aynı haklara sahip olsaydı. Herkese eşit miktarda maaş, yiyecek, içecek ve eşyalar verilseydi. Herhalde bu da çok güzel olmazdı. Herkes aynı şeylere sahipken ve aynı şeyleri yaparken hayat çok sıkıcı olmaz mıydı? Ada Bazlamaçcı 5-A Birikim ADALET VE HAKSIZLIK Adaletli olmalıdır hayat, Eşitlik hüküm sürmelidir. Adaletli olmalıdır hayat, Haksızlık yok olmalıdır. Haksızlık olursa eğer Gece ile gündüz birbirine girer. Haksızlık insanları yok eder. Haksızlıklar olmasın, Adalet boğulmasın. Ben isterim ki, Haksızlık gitsin, Yerine adalet gelsin, Korksun haksızlık adaletten. Her sabah servise binerken Geçerim mahkemenin önünden. Aklıma gelir adalet, Tüm insanlık için var olsun hürriyet! Alper Batıgün 5-B ADALET VE HAKSIZLIK Hayatın kendisidir adalet, Haksızlıklar da olacaktır elbet. Vardır haksızlığa maruz kalan çok insan Adalettir haksızlığa karşı koyan. BİRİ HAKSIZLIK, DİĞERİ ADALET Bir düşünün bu dünyayı, Kimi evde, kimi sokakta yatar. Soğuktur hava, donar gözlerinden akan yaşlar, Sarıldığı battaniye, yarasını zor sarar. Vardır bu dünyada bir düzen, Haksızlığa karşı gelen. Adalettir onun adı, Hayatımızın olmazsa olmazı. Biri zengin, biri fakir Biri “pis” ne bilmiyor, diğeri kirden görünmüyor. Zengin der ki, “Bu kadar şans başka kimdedir?” Fakirse bilmez ki hayatını yitirmiştir. Her gün görürüz onları Haksızlık derinden yaralar insanları. Haksızlıktır çoğu insanın acısı, Vardır bir yerde adalet ilacı. Kaan Kaptanoğlu 5-C Biri haksızlık der, biri adalet, İkisi de sanır kendini dünyada tek. Biri en güzel restoranlarda yer, Birininse dileğidir bir gün yemek yemek. Tolga Turhan 5-D KULLANSAK HAKLARIMIZI DOYA DOYA Haksızlık bu olanlar, Yerdeki pasla örtünen minikler, Evde anne öpücüğüyle uykuya dalan şanslılar, Adaletsizlik bu aslında! Yoksullardan başka kimin umurunda? Bir çıkıp baksalar sokağa Bu bakış tüm olanları anlatır bir anda. HAKSIZLIK Haksızlık bazen, Kavga yaratabilir. Bunu önlemek, Senin elindedir. Haksızlık bazen, Birini üzebilir. Bunu yaratmamak, En iyi seçenektir. Bir gün hakları ellerinden alınınca Hemen ağlayanlar, Hayatlarına biri dokununca Gülücüğe boğulanlar, Bir değişiklik yapsak da Bu sefer herkes gülücüklere boğulsa! Haksızlık bazen, Dostluğu bozabilir. Dostunu kaybedersen, Onu bir daha kazanamazsın. Bundan dolayı Dinleyin beni. Haksızlık yerine, Adalet mutlaka gelmeli. Alp Emre Şahin 5-F Bir sabah herkes uyansa, Toplansa bir araya, Herkes ellerinden tutan aileleriyle, Kullansa haklarını doya doya! Göksu Gündüzalp 5-D ADALET VE HAKSIZLIK Bütün çocuklar eşit doğar ama Sanmayın bütün çocuklar eşit yaşar bu dünyada. Bak, gör bakalım depremzede çocuklara Aç susuz milyonlarca çocuk var sokaklarda. ADALET VE HAKSIZLIK Herkese adalet dağıtsam, Avuç avuç, lokma lokma... Kumbarama haklarımı atsam Haksızlığa uğrayanlara dağıtsam. Gelin adaleti, eşitliği sağlayalım, Bütün çocuklara mutluluk dağıtalım, Şanslı olan bizler, daha şansız olanlara el uzatalım, Dünyaya barış, adalet ve sevgi yayalım... Dorukhan Demirel 5-G Herkes haklarını bilse, Saygı duysa, korusa. Dünyada hiç haksızlık olmasa, Herkes adil yaşasa! Ilgaz Er 5-G Birikim 5. S I N I F L A R 15 HAKLAR VE ÖDEVLER 5. S I N I F L A R 16 HAYATIN DÜZENİNİ SAĞLAYAN ÖDEVLER Hayatta herkesin yapması gereken ödevler vardır. Bunlar sadece okulda verilen ödevler değildir. Odamızı toplamak, vaktinde banyo yapmak, zamanında uyumak da bir ödevdir. Ödevlerimiz, hayallerimizin gerçekleşmesi için de önemlidir. Örneğin; ressam olmak, kendi sanat okulunu açarak orada öğrenciler yetiştirmek isteyen birisinin de çok çalışması gerekir. Ödevler hayatımız için çok önemlidir; yerine getirilmezse kargaşalar yaşanıp tartışmalar çıkabilir. Bir kişinin ödevini yapmaması, o ödevle ilgili işleyişin aksamasına neden olur. Bu durumda başkalarının hakkını kullanmasına engel olur. Ödevler ve haklar birbiriyle yakından ilişkilidir. Ödevlerin olmadığı bir yerde haklardan da söz edemeyiz. Herkesin kendine ve başkalarına karşı ödevleri vardır. Sınavlarda ve derslerde başarılı olmak, kursuna düzenli bir şekilde gitmek, trafikte dikkatli olmak; öğretmenimize, ailemize, arkadaşlarımıza saygılı davranmak, onların kalbini kırmamak bunlardan birkaçıdır. Haklarımız da ödevlerimiz de çok önemlidir. İkisi de hayatın düzenini sağlar. Ayça Erdem 5-D AYRILMAZ İKİLİ Nasıl bizim bir annemiz varsa, sorumluluklarımızın da bir doğuranı var. Onların annesi, haklar. Nasıl biz ve annemiz ayrılmaz bir ikiliysek onlar da ayrılmazlar. Bir kolye koptuğunda nasıl dağılıyorsa, onlar da ayrıldıklarında ortalık, kırık kolyenin boncukları gibi karışır. Hepimiz bazı haklarla doğmuşuzdur ve büyüdükçe onlara yenileri eklenir. Bir anne bir yere giderken çocuğunu nasıl yanına alıyorsa, bu haklar da gelirken yanlarında çocuklarını, yani sorumluluklarını getirir. Sorumluluğu olmayan hak yoktur. Okula gitme hakkımıza bağlı olarak dersi dinleme, ödev yapma gibi sorumluluklarımız vardır. Evde de çeşitli haklarımız ve sorumluluklarımız var. Kardeşimle oynama hakkım olduğu gibi ödevlerim olduğunda bu süreyi ayarlamak, oyuncakları ve ortalığı toplamak da benim sorumluluğumdur. Anlaşılan o ki, bu iki dost, birbirlerine öyle bir kenetlenmiş ki hiçbir zaman ayrılamazlar. Biz de bu dostluğun bozulmasına izin vermeyerek daha düzenli bir dünyaya “Merhaba!” diyelim. Irmak Şıvgın 5-E HAKLAR VE ÖDEVLER “Bugün de ödevlerim var.” diye düşünürüz çoğu zaman. Oysa bu ödevler haklarımızın bir parçasıdır. Okula gidip eğitim görmek hakkımızdır; ama doğal olarak getirdiği sorumluluklar da vardır. Düşünsenize sorumluluklarımızı yerine getirmezsek dünya ne kadar karışık bir yere dönüşür. Hiç kimsenin görevini yapmadığı bir dünya! Sinemaya gitmek istiyorsunuz; bu sizin hakkınız. Ancak gittiğinizde film bir türlü başlamıyor. Çünkü görevini yerine getirmesi gereken kişi, işini yapmıyor. Taksiye binmek istiyorsunuz; ama ortada kimse yok. Çünkü taksici görevini yerine getirmek yerine evinde dinlenmeyi tercih ediyor. Her şey ne kadar da karışık olurdu, sorumluluklar yerine gelmediği zaman. Üstümüze düşenleri zamanında ve düzenli bir biçimde yapıp yapmayanları da uyarırsak daha düzenli, sorunsuz bir dünyaya sahip oluruz. Haydi başlayalım o halde! Duru Parlak 5-E Birikim ADALET, ÖDEVLER, HAKLAR İnsanlara karşı sorumluluklarımız vardır. Bu sorumluluklar aslında insan için bir ödev gibidir. Örneğin bir arkadaşınız size bir sır verdiğinde, o sırrı saklamalı, kimseye söylememelisiniz. Yani bir ödev üstlenirsiniz. “Ödev” deyince insanın aklına hep ev ödevi gelir. Sakın böyle düşünmeyin. Ödevler hayatımızın içinde yer alır. Bu görevlerin, işlerin getirdiği ödevler de sorumluluktur. Hayatta pek çok hakkımız vardır. Bu haklar insanı yüceltir, özgür kılar. Haklarımızı savunmazsak, arkalarında durmazsak hayatta özgür yaşamanın ne önemi var ki? Bazen insanın “Haksızlık!” dediği olur. Bu durum, insanın kendinden kaynaklanır. Haklarını bilen, onların arkasında duran insanlar adaletli bir dünyada yaşarlar. Bu sözü söylemeye ihtiyaç duymazlar. Haksızlık, insanın özgürlüğünü çalmaktır. Bu nedenle kimseye haksızlık yapmamalısın. Adalet insanın nüfus cüzdanıysa, haksızlık da insanın sabıka kaydı gibidir. Adalet ve ödevler, insanın sicilini oluşturur; yani insanın yaptığı davranışlara göre kimliği belirlenir. Yağmur Kocaman 5-F HAKLAR DA VAR ÖDEVLER DE Haklarımız var bu dünyada Yapmamız gereken ödevlerimiz de Ödevlerimizi yapmadıysak, Mahrum kalırız haklarımızdan. Siz karar verin hangisi Ödevleri yapıp hakları kullanmak mı, Ödevleri yerine getirmeden Haksızlığı yaşamak mı? Alp Küçükkömürcü 5-C HAKLAR SORUML ULUKLA Herkesin v R ardır hakla rı , Peşinden g elir sorumlu lukları. Annem ald ı bir kolye, Boncukları n adı “Hak ve So rumluluk” olsun diye. Birbirinden ayrılmaz b u boncukla Tıpkı hakla r r ve sorum luluklar. Eğer kopars a bu kolye, Nasıl dağıl ırlar her ye re... Bir daha bir leştirmek z or olur, Görevler y erine getiri lmezse. Takalım ko lyemizi bo y numuza, Unutmayalı m sorumlu luklarımızı asla. Naz Pınar Erbaş 5-E HAKLAR VE ÖDEVLER Hiç ödev olmayan bir gezegen düşündünüz mü? Bunu okuyanların çoğu, çok güzel bir yer olduğunu hayal etmiştir; ama düşünürseniz hiç de öyle olamayacağını hemen anlarsınız. Ödevleri olmayan bir gezegende insanların hakları da olamaz. Emek ya da para vererek elde ettiğimiz mutluluklarımızı bazı kişiler sırf zevkleri için bozabilirler. Burada herkes istediğini yaptığı için birçok insan mutsuz olur. İnsanların hiçbir hakkı, başkalarının umurunda değildir bu gezegende. Hayatımızda yapmamız gereken pek çok ödev vardır. Yaptığımız ödevler hayatın bir düzen içinde devam etmesini sağlar. Zaten ödevleri de kurallar ve yasalar belirler. Biz ödevleri bize hep yetişkinler verir zanneder, onlara özeniriz; ama hayır, bize verilen ödevlerimizi bazen de kendimiz seçeriz. Sorumluluk alırız ve sorumluluğumuzu yerine getirmezsek kimseyi bundan sorumlu tutamayız. İnsanlar ödevlerini yerine getirmeli, görevlerini bilmeli ki hakları olsun. Bir işi serbestçe, özgürce ve huzurlu bir şekilde yapabilmek için o yerin huzurlu ve güvenli olması gerekir. Bu da sadece görevlerimizi yerine getirirsek olur. Yani haklarımızı kullanabilmek için görevlerimizi yerine getirmemiz gerekir. Böyle huzurlu bir dünya varken, çoğu insan tembellik ederek, görevlerini yapmayarak yaşamında kargaşaya neden oluyor. Çoğu insan görevlerini ve ödevlerini sadece sınır gibi görüp birileri başında beklemedikçe bu görevleri yerine getirmiyor. Halbuki işimizin polisi ve bekçisi kendimiz olmalıyız. Aslında insanların hayalleri ve istekleri çoktur. Hayattaki birçok şeye sahip olmak isteriz; ama iş çalışmaya gelince çoğu insan tembellik eder durur. Yapmak istediklerimizi yapabilmek, hayallerimize ulaşabilmek ve başarılı olabilmek için öncelikle ödevlerimizi yapmalıyız. Pelin Tarhan 5-G Birikim 5. S I N I F L A R 17 OYU N CA K LAR I M I Z . . . Çocukluğumuz nasıl geçerse geçsin; yine de hayatımızın en unutulmaz karesidir oyuncaklar. Oyuncaklar çocukluğumuzun ayrılmaz birer parçasıdır. Öyle ki oyuncaksız geçen bir çocukluğu, hayal bile edemeyiz. İnsanlar bazen kendi çocukluklarını yeniden yaşamak isterler. Oyuncaklarını yıllar sonra bir yerlerde ararlar. Şanslı insanlar, oyuncaklarıyla yıllar sonra bir müzede karşılaşırlar. Çocukluklarını yeniden yaşama fırsatını yakalarlar. Yıllar sonra oyuncak müzesinde karşılaşmak istediğimizi, karşılaşınca neler hissedeceğimizi anlattık satırlarda… YILLAR SONRA Yıllar sonra bir çift mavi göz görmek isterim Oyuncak Müzesinde. Beni gördüğünde hatırlayacağından eminim bu güzel gözlerin. Küçüklüğümün sırdaşı, neredeyse aynı boylardaydık onunla. Yıllar sonra böyle güzel, hayalleri süsleyen oyuncaklar kalmayacak belki de. Şimdi her şey bir paket içinde sunuluyor. Mavi gözlümse hayallerimi süsleyen, yanımdan hiç ayrılmayan arkadaşımdı. Eskinin özlemini hissedince yüreğimde, koşarak gideceğim çocuğumun elinden tutup Oyuncak Müzesine. Belki de çocuğumdan daha da çocuklaşacağım bir çift mavi gözü gördüğümde. Bir denizde kaybolur gibi kaybolurdum onun bakışlarında. Kısacık saçları hâlâ ona çok yakışıyor. Her baktığımda yanakları kızarırdı bebeğimin. Şimdi biraz solmuş mu acaba? Yok, hayır beni görünce gülümsedi ve yanakları kızardı. Bu güzel gözlerin burada başka gözlerle buluşmasından çok mutluyum, onu yıllar sonra görmenin huzuru içindeyim. Rana Acar 6-A PÜSKÜL Püskül, hayatıma girdiğinde ben iki buçuk yaşındaydım. Annemler bana arkadaş olsun diye almışlardı Püskül’ü. Bana geldiğinde adı Püskül değildi tabi. Dağınık tüyleri yüzünden bu ismi ona ben verdim. Püskül, en sıkıntılı zamanlarımda, en mutlu anlarımda, uyurken, uyanıkken hep yanımdaydı. Bana destek verircesine ışık saçarak gülümsüyordu her zaman. O güneş sarısı saçlarıyla beni gıdıklıyordu. Kahkahasıyla beni de güldürüyordu. Sonra soldu gülüşlerimiz. Kaybettim dostumu. Aradım, bulamadım. Zaman, her şeyi olduğu gibi bunu da unutturdu bana. Derken büyüdüm; ama ruhumda hâlâ biraz da olsa çocukluğum vardı. Ailemle gezmeye çıktığım bir gün, eski dostumu gördüğüm gün, unutulmazdı. Oyuncak Müzesinde tam karşımdaydı Püskül ve yine bana gülümsüyordu. Onu unuttuğum için bana kızgın değildi sanırım. İnsan dostlarına kızamaz ki… Gizem Karaaslan 6-E 18 Birikim TAHMİN ETMEZDİM KARŞILAŞACAĞIMI Çocukluğumda kaybetmiştim onu. Tahmin etmezdim bir daha karşılaşacağımı. En yakın arkadaşım almıştı onu bana ve artık en yakın ikinci arkadaşım olmuştu. Kocaman sarı bir köpekti ya da küçük olduğum için bana kocaman geliyordu. Hep gülerdi parlak gözleri. Sapsarı kulaklarını hep kaldırırdı ben odaya girdiğimde. Yıllar sonra onu nerede gördüğümü tahmin edemezsiniz. Oyuncak Müzesinde çok heyecanlandım onu görünce. Emindim, oydu. Cama tıklattım, başını kaldırıp havlamaya başladı. Oynarken sırtında oluşan yırtık hâlâ duruyordu. Bu yüzden emindim o olduğuna. Evet, hayat tesadüflerden oluşurmuş; ama bu kadarı da olmaz sanırdım. Koştum, müze görevlisinin yanına gittim. Heyecanla anlattım ona o sarı köpeğin benim olduğunu, bana göz kırptığını. Büyükler neden zor inanır ki bizlere! Epey nefes tükettikten sonra inandırdım müze görevlisini, kabul de etti köpeği bana vermeyi. Ancak onu müzeden alıp evime götürebilmem için yüksek bir bedel ödemeliymişim. Kabul ettim. Onu bir kez daha yalnız ve bensiz bırakamazdım. Çok mutluydum. Çocukluğuma geri döndüm, daha doğrusu satın aldım çocukluğumu. Artık yine beraber ağlıyoruz, yine beraber gülüyoruz. Oyuncak Müzesi deyip geçmeyin. Nice mutluluklar saklıyor içinde. Sera Erbişim 6-F UYKUCU KALK BAKALIM Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Oyuncak Müzesine gidip en iyi dostumu, Uykucu’yu, görmek isterdim. Winnie The Pooh çizgi filminin Iyor’u, sekiz yaşımdan beri yanımda, rüyalarımda… Onu ilk gördüğümde “Beni al!” diye bağırıp durdu sanki bana. Yeşil pijaması nasıl da yakışmıştı ona. Sabah akşam pijamasıyla dolaşmaktan çok mutlu olduğu için “Uykucu” dedim ona. Onunla uyumak bana huzur verirdi, uyku tutmadığı gecelerde az dertleşmedik. Gözünden uyku aksa da dinlerdi beni. Uykusuz gecelerin sabahında hep geç kalkardı, ona bahane olurdu uyumak için. Onunla Oyuncak Müzesinde karşılaşırsam çok duygulanırım. Geçirdiğimiz zamanlar, uykusuz geceler gözlerimin önüne gelir. Uzunca süre soğuk camın ardından uykulu gözlerle bana bakışını izlerim. Dokunmak isterim ona, hatta alıp yeniden beraber uyumak. Ama orada o kadar güzel bir yeri var ki, bindiği kırmızı araba onu nasıl da sevindirmiş. Çocuklar onu görünce nasıl da mutlu oluyor, bu tabloyu bozmak istemem. O, camın ardından uykulu gözlerle bana ne güzel şeyler anlattı yine. Söz verdim en kısa zamanda tekrar geleceğime... Eyşan Giz Ünsal 6-G TATLI VARLIK Hayatımda hep görmek isteyeceğim peluş bir kedim var. Büyüdüğümde Oyuncak Müzesinde onu görmek isterim. Boncuk gözleriyle bana bakar ve “Seni çok özledim. Neredeydin bunca zaman?” derdi. “Bana, senin gibi olmasa da çok iyi baktılar.” diyerek küçük inci tanesi dişleriyle gülümsemesi beni çok mutlu ederdi. Küçücük yüreklerin gelip ona yıldız gibi parlayan gözleriyle bakarak “Ne tatlı bir kedi.” demeleri çok hoşuma giderdi. Sonra gözlerim yaşarmaya başlardı belki de, ama kedimin gülümseyişini görüp tutardım gözyaşlarımı. Cama bir öpücük kondurup kedimi görmenin mutluluğuyla çıkardım müzeden. Özge Kılınç 6-İ Birikim 19 BİR SÖZ Kİ, YAŞAMIMA BEDEL... Günün Sözü: Gülümsemeyen insan, hayata bağlanamaz. HAYDİ GÜLÜMSE Gülün... Açan çiçeğe, oynayan çocuğa, doğan güneşe gülün... Mutluluğa gülün. Kısa boyunuza, farklı saçlarınıza, kocaman kulaklarınıza gülün. Siz güldüğünüzde anlayacak herkes, kimse mükemmel değildir, aynı da değildir. Baksana güneş gülüyor kendi yuvarlaklığına, yıldızlar gülüyor küçücük gözlerine... Ne kaybeder ki insan gülünce? Hayata bağlanmanın tek yoludur gülmek aslında. Yaşadığımız anın kıymetini bilmek... Tüm dişlerini gülmek için inadına göstermek... Bırakın “Deli!” desinler. Siz öyle olmadığınızı biliyorsunuz ya, derlerse desinler. Kazanan siz olacaksınız çünkü. Siz güldükçe hayatın renkleri de gülümseyecek size. Ezgi Ersoy 7-A Günün Sözü: Hayatın amacını kaybetmek, hayatın kendisini kaybetmekten daha acıdır. İDEALLER ÜZERİNE İnsanların hayalleri ve hedefleri vardır. Bunlar hayatın amacıdır, gerçeğidir. Gelecekte de başarılı olmak için bir hedef belirlemeli, o hedef üzerine yoğunlaşmalıyız. O zaman adım adım hedefimize ulaşırız. Ancak çoğu insan, özellikle de yeni nesil, bunun pek farkında değil. Yeni nesil, yakında zamanın kölesi olacak. Gün boyu internetin başında zaman geçirmek yerine, yaşamın içinde olup geleceği şekillendirecek çalışmalar yapmalıyız. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalı ve ideallerimizi gerçekleştirmek için her zaman savaşmalıyız. Umudumuzu ve sabrımızı kaybetmemeliyiz. En güzel olayların, hiç beklenmedik anlarda gerçekleşebileceğini bilmeliyiz. Unutmamalıyız ki hayatın amacını kaybetmek, hayatın kendisini kaybetmekten daha acıdır. Sezen Ceren Tekeli 7-B Günün Sözü: Hayatta mutluluk duyabileceğimiz o kadar çok şey var ki... Sadece onları fark etmemiz gerekir. KORKMA, SÖYLE Hayatta mutluluk duyabileceğimiz o kadar çok şey var ki... Sadece onları fark etmemiz gerekir. Mutluluk en basit saydığımız anlarda bile yanı başımızdadır. Sabah kalktığınızda “günaydın” demeden somurtan bir yüzle çıkıyorsunuz evden. Oysa bir “günaydın”, mutlu etmeye yeter sizi. O güzel yüzlerimizi asmak için elimizden geleni yapıyoruz. Hayatı siyah beyaz görüyoruz. Bir “günaydın”la başlar, sonra bir kelebeğin kanadına takılır mutluluk. Takın pembe gözlüklerinizi, renklendirin yaşamınızı. Sizi bilmem; ama ben mutluluk dolu bir dünya istiyorum. Dünyanın renklerini görmek, bir damla suyla bile mutlu olmak istiyorum. Neden mi? Çünkü suya ihtiyacı olan milyonlarca insan var. Elinizde mutluluğu yaşamak için bu kadar çok neden varken niçin hayatı zehrediyorsunuz kendinize? Renkleri fark etmenin, siyah beyaz bir dünyaya veda etmenin tam zamanı. Mutluluk, “Mutlu olacağım artık!” diyebilmek kadar yakınınızda. Pınar Çarhoğlu 7-C 20 Günün Sözü: Nereye gideceğini bilmiyorsan, nereye gittiğinin önemi yoktur. SAHİP ÇIKIN İnsan, kim olduğunu bilmiyorsa, ne yaptığının önemi yoktur. Çoğu insan hayatına, yeteneklerini bilmeden devam eder. Başkalarının onlar için planladıkları hayatı yaşar, kendi hayatıymış gibi. İnsanlar istemeye istemeye gittikleri işlerinde mutlu olmaya çalışırlar. Çoğu zaman başaramasalar da. Hayatları gibi meslekleri de kendilerine ait değildir çünkü. Belki babasının ideallerini, belki de annesinin ideallerini yaşıyorlardır onlar. Peki ya kendi beklentileri? Siliktir, tozludur. Kendilerine ait olmayan bir hayatı yaşadıkları için topluma da faydalı olmaz böyle kişiler. Yeteneklerinizi keşfedin. Hayatınıza sahip çıkın ki önce kendinize, sonra da yaşadığınız topluma faydanız olsun. Doruk Gerçel 7-D Birikim Günün Sözü: Sevmek, unutulmaması gereken tek değerdir. ADIM görmez olduk. Birbirimize güzellikleri Çevredeki Unuttuk… selam vermez, hayatı umursamaz olduk. Yaşlandık… Sevmeyi unutunca yaşlandık. Aslında böyle olsun istemezdik. Şimdi anlıyorum ve korkuyorum. Görünce sevgisiz dünyayı korkuyorum, üşüyorum. Yalnız kalmaktan, unutmaktan ve unutulmaktan korkuyorum. İnsanlara gülümsüyorum ve bana gülümsemelerini bekliyorum. Belki bir gün tüm insanlar, sevgiyi unutmadan yaşayacak ve sevgi dolu dünyaya adım atacaklar. Bilmiyorum; ama öyle olsun istiyorum… Esra Nur Baştuğ 7-E Günün Sözü: Herkese gülümseyin, tanıdığınız ya da tanımadığınız herkese, hatta hayata bile. YAŞAMA SEVİNCİ Bana göre gülümsemek, insanların hayatlarını değiştirebilir. Yaşamda herkese ve her şeye gülümseyin. O an sıkıntılarınızdan uzaklaşır ve huzurlu olursunuz. Tanımadığınız insanlara dahi gülümseyin; parkta, okulda, bir binanın girişinde... Gülücükler saçmak, hem sizi hem de etrafınızdakileri mutlu edecektir. Siz hiç etrafında sürekli sinirli bakan kişinin mutlu olduğunu ya da insanları mutlu ettiğini gördünüz mü? Gününüz çok yoğun ve yorucu geçti, bir an kendi iç dünyanızdaki güzellikleri düşünerek kendinizi rahatlatın, gülümseyin... O an keyfiniz yerine gelecektir. Unutmayın ki gülümsemek insanın yaşam tarzını, hayata bakışını değiştirir. Çevrenizdekiler de böyle insanlarla vakit geçirmek ister, mutluluğunuz onları da etkiler. Gülümsemek tek başına yeterli midir? Tatlı dilli de olmak gerekir güzelliklere erişebilmek için. Aslında gülümsemek, tatlı dilin yardımcısı gibidir. Bu iki dost bir araya geldiğinde yaşam daha bir anlamlı, daha bir keyifli geçer. Efe Yalım 7-F Günün Sözü: Sevgi, hayata yeni kapılar açar. SİHİRLİ SÖZ Yorgun argın eve dönerken yaptığım alışverişte poşetime atılan sihirli bir söz: “Sevgi, hayata yeni kapılar açar.” Sevgi, hayatı değiştiren en özel güçtür. Sevgi, insana yeni şeyler kazandırır; arkadaşlıklar, dostluklar, kardeşlikler bile sevginin ürünüdür. Sevgi, hayatın verdiği en güzel armağandır. Hayata sen ne kadar sevgi verirsen o sana en az iki katını verir. Duygu yoğunluğunun seline alır seni. Ben de bu sözden sonra tüm bu gerçekleri düşünerek hayatımdan sevginin olmadığı çürümüş parçaları söküp attım. Yerlerine yepyeni tohumlar ektim. Sevgimle suladım o tohumları her sabah, sevdim; yaşamı, yaşamayı, insanları ve kendimi. Ömer Çağrı Ergin 7-G Günün Sözü: Kendine öyle değer ver ki çevrendekilerin sana değer vermesi kolaylaşsın. KENDİMİ SEVİYORUM Her insan kendini sever; ama yaşam telaşı içinde kendini kolayca ihmal de eder. Herkesin beğenmediği bir özelliği vardır ve bu özellik yüzünden kendini güçsüz hissettiği anlar... Bu anlarda yaşamla aramıza bir duvar öreriz. Benim torbama atılan sözün bana bu konuda güç verecek bir söz olmasını isterdim. “Kendine öyle değer ver ki çevrendekilerin sana değer vermesi kolaylaşsın.” Kendime değer verirdim. Her sabah kalktığımda ilk önce aynanın karşısına geçip kendime gülücükler yollardım. İnsanların bana söyledikleri olumsuz sözleri umursamaz, önceliği kendi düşüncelerime verirdim. Sonra bir bakardım, daha dik duruyorum toplumda ve herkesin bana verdiği değer artmış. Mutluluğumu kendim başlatmışım. Sonra hayatımın her anına taşırdım değerli biri olduğum düşüncesini ve kendini güçsüz hissedenlerle paylaşırdım düşündüklerimi. Artık kimse bana kendimi değersiz hissettiremez, ben kendime aşık olduğum sürece. Defne Çulha 7-H Birikim 21 AYRIMCILIK BENİ HOR GÖRME KARDEŞİM! “Beni hor görme kardeşim; sen altınsın, ben tunç muyum? Aynı vardan var olmuşuz; sen gümüşsün, ben sac mıyım?” demiştir Aşık Veysel. Ayrımcılık, tarih boyunca toplumsal yaşamı etkilemiş; kimi zaman siyahî-beyaz, kimi zaman sınıfsal ayrımcılık şeklinde kendini göstermiştir. Yaşadığımız yüzyıla ise kadınlara yapılan ayrımcılık damgasını vurmuştur. Her ne kadar bu durumun yanlışlığı anlatılmaya çalışılsa da ayrımcılık bir şekilde herkesin sergilediği bir davranıştır. “Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi, kadınlarımıza gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan kaynaklanmaktadır.” demiştir Atatürk. Ta o zamanlarda anlaşılmaya başlanan kadının önemi, günümüzde yeniden unutulmuştur. Küçücük kızların evlendirilmesi, erkekler okutulurken kızlara okulun çok görülmesi en büyük ayrımcılıktır. Bir çocuğun geleceğinin sadece kız olduğu için tek kalemde silinmesi… Bunları yapan bizler, asıl yanına yaklaşmaktan korkulması ve acıyan gözlerle bakılması gereken insanlarız. Asıl böyle düşünenleri ayırmalıyız. Benim filmimde biber, ayrılıkları ortadan kaldıran bir ışık olacaktır… Yeliz İlkem Şahin 8-A RENKLERİN BİTMEYEN SAVAŞI Ayrımcılık, sonsuz bir savaş başlatır hayatımızda. Dış görünüşün savaşı, bunlardan sadece bir tanesidir. Hepimiz şaşkın gözlerle bakarız farklı olanlara. Onları ayırırız bir bakışımızla bile. Bu, her yerde böyledir. İster insan olsun, ister hayvan, ister bitki; hep farklıyı dışlar, değerini merak bile etmeyiz. Bizim ışığımız olabileceğini, karanlığımızda yakılabilecek bir mum olduğunu görmeyiz. Farklılıklar bizi biz yapanlardır aslında. Filmimin afişinde biber küçüklüğüyle, rengiyle yıkılmış köprüleri birleştirecek, renklerin bitmeyen savaşına son verecek olandır. Gökyüzündeki mutluluk, denizlerdeki serinlik, bulutlardaki beyazlık olacaktır. Her zaman ayrımcılığı hatırlatacak, zararlarını öğretecektir bize. O bir ders, bir ışık, bir yıldız ve bir mum; renklerin bitmeyen savaşını gökkuşağına çevirecek olandır. Her şeyin bir sonu olduğu gibi ayrımcılığın sonu da bu filmle olacaktır. Aslı Evrim Özer 8-C PERDELER Hepimiz aynıydık küçücük ciğerlerimize ilk çekişimizde temiz havayı. Hepimizin değerleri eşitti. Ama zamanın gemisiyle açılmaya başladıkça ufuklara, zihniyetler uyuşmamaya başladı. Hoşgörünün gölgesinde kalanlar unutmaya başladılar aynı güneşte büyüdüğümüzü. Rengimizi bahane ederek kenara atıldık, umursanmadık. Zamanla ışıklar çekilmeye başladı üzerimizden. Düşüncelerimiz umursanmamaya, fikirlerimiz hor görülmeye başlandı. Bencilliğin perdeleri örtmüştü gözlerini... Karanlık... Perdelerdi sonradan örtülüp gerçeği gizleyen. Perdelerdi düşüncelerini değiştiren. Perdelerdi toprağın altındaki değerlerimizi farklı gösteren. Erdil Şen 8-B BULUTLAR DİYARI Yüreğime bir terazi koymuşlar. Zengini, fakiri, siyahı, beyazı, kadını, erkeği, Hıristiyanı, Müslümanı tartsın ve seçsin diye. Yüreğimin eli uzanmamış seçmeye, dokunmaya korkmuş. Peki ya siz, insan kardeşlerim? Siz neden seçmek zorunda bırakıyorsunuz kendinizi? Yeri göstermiyor, bulutu yağmura neden hasret bırakıyorsunuz? Yargılarınızın duvarlarıyla bir labirentte kaybolmuşsunuz. Farkında olmadan her gün güçlendiriyorsunuz, büyütüyorsunuz küflü duvarlarınızı. Gözlüklerinizi çıkarın artık. Taktığınız o siyah gözlükleriniz, sizi bir cellat yapıyor, siz bilmeden. İnsanın yüreğini, ruhunu, gerçekliğini görmüyorsunuz; onlara dokunamıyorsunuz. İnsanları farklılıkları ile yargılamaktansa el ele tutuşup türkü tadında yaşamak var şu hayatta. Umudumuzun ışığını yakalamak ve renk renk, çeşit çeşit bir yelpaze gibi yaşamak var. İnsanları kendi farklılıklarıyla yargıladığınız mahkemelerinizi terk edin ve sizler de gelin mahkemelerin, acımasızlıkların olmadığı bulutlar diyarına. Yağmur Kınay 8-D 22 Birikim SADECE DIŞI İÇ AÇICI DEĞİL Ayrımcılık; insanın tenine, diline, ırkına ve inancına bağlı olarak zihninde, yüreğinde yetişen bir canavardır. Bunların hepsi, insanın kalbine ok gibi saplansa da en üzücü olanı insanın dış görünüşüne yapılan ayrımcılıktır. İşte böyle bir ayrımcılıkta kalpler hiç onarılmayacak şekilde kırılır. Bir günde kim bilir kaç insan dış görünüşünden dolayı farklı muamele görüyor? Sırf siyah olduğu için haklılığı kabul edilmeyen insanlar, eğitimde eşitlik diye bağırıp okullarına sadece beyazları alanlar… Ne yazık ki insanlar bir şeye bakmayı unutuyor: İnsanın dışında değil, içinde taşıdığı cevhere… Bizler ayrımcılık yapmasak da yaşananlara göz yummak, insanların dış görünüşlerinden dolayı sefalete terk edilmesine seyirci kalmak da ayrımcılığa destek vermek değil midir? Düşüncelerimizin özgürleşmesine izin verdiğimiz bir zamanda yüreğimizin zincirlerini de kıralım. Haykıralım dünyaya ayrımcılığın adil olmadığını. Berke Egeli 8-E ÇİMENLERİN ARASINDAKİ AYRIK OTLARINI TEMİZLEMEK Etrafınıza hiç baktınız mı? Çiçeklerin renkleriyle uyumu, gökkuşağının tek renk olmaması... Doğada her şey farklılıklarıyla nasıl da uyum içinde yaşıyor? Doğadaki bu farklılıklar bize güzel gelirken insanlar arasındaki farklılıkları kabullenemiyoruz. İnsanlar da farklı özellikleriyle renklendirir, özel kılar dünyayı. Doğarken bile eşit olunamayan bir ayrımcılık dünyasında yaşıyoruz. Kimileri özel hastanelerde rahatça tedavi olurken kimileri de hastaneye ulaşmak için saatlerce yol almak zorunda. Kimisi ten rengi siyah diye ayrım görürken kimisi de cinsiyetinden ötürü yaşıyor bunu. Eşitlik mümkünse herkesin araması lazım onu; çünkü tek başına eşitlik olmaz. Kendi tercihlerimizi yaşayamadığımız bu dünyada hepimiz insanken ayrımcılık yapılması nasıl bir kötülüktür? Bu dünyada çimler de büyüyor, ayrık otları da. Ayrık otlarını niye kopartırız ki? Büyümelerine izin vermezsek onların ileride ne gibi güzellikler oluşturacağını asla bilemeyiz… Doğa Özdil 8-F AYRIMCILIK YAPARAK İNSANLARI DAMGALAMAK Ayrımcılık, bazı insanlara belli özelliklerinden dolayı önyargılı davranmaktır ve olumsuz bir davranıştır. Ayrımcılık; dil, din, ten rengi, kadın, erkek, köylü, şehirli, zengin, fakir, engelli… Yazmakla bitmeyecek bu ayrımcılık örnekleri sadece bir önyargıdan ibarettir. İnsanların bakış açıları değişmedikçe de ne yazık ki devam edecektir. Amerikan başkanının siyahî olması, Amerika’daki renk ayrımcılığını bitirmedi; çünkü insanların içindeki kötülük, önyargı bitmedi. Ayrımcılığı yapanlar birey halinde hareket edemeyip bir topluluğa üye olarak sergilerler bu davranışlarını. Ancak bu şekilde, bir gruba dahil olarak bireysel zayıflıklarını yenmeye çalışırlar. Bu noktada, doğadaki denge insanlarda neden yok diye düşünüyorum çoğu zaman. Rengârenk çiçeklere bakıyorum, sadece bir gün yaşayan kelebeğe... O kadar uyum içindeler ki... Ayrımcılıktan uzak güzel bir gelecek için geleceğimizi şekillendirirken ilk tuğlaları biz koymalıyız. Malcolm X’in de dediği gibi “Gelecek, yarını bugünden hazırlayanlarındır.”. Melis Dinçer 8-G AYRIMCILIĞIN GETİRDİKLERİ Ayrımcılığı birçok konu başlığı altında toplayabiliriz; cinsiyet, zengin-fakir, düşünce ayrımcılığı aklıma ilk gelenler sadece. Ayrımcılık, insanların kapılarını yüzlerine kapatmalarına neden olan bir yanlış. Ayrımcılığın ortaya çıkışına neden olan ise önyargılarımız. Önyargı, karşımızdakinin dünyasının derinliğini bilmeden yapılan bilinçsizce yorumlar ve bunların davranışlara yansıması. Yapılan bu yorumlar, ayrımcılığın ortaya çıkışına neden olur; karşımızdakini üzeriz, kırarız, bir dünyayı yıkarız. Umurumuzda olur mu bunlar, hiç düşünmeyiz. Yargılarımız vardır; aman kızlar çok şey bilmesin, okumasın… İşte bu yargıları yok etmek o kadar zor ki, yıllarımızı bu ayrımcılıkla savaşa harcadık. Bu uğurda canlar feda ettik belki de. Kızlarımızın minicik ellerinin kalem tutmasını engelleyen bir zihniyetin içi ayrımcılığın ağlarıyla örülmüştür. Ülkemiz bu ağları temizlemek için uğraşsa da daha yetişmemiz gereken çok kardelen var. Kardelenlerimiz, ayrımcılığın soğuğu altında yok olmasın. Begüm Balaban 8-H KENDİMİZ, KENDİMİZE YAPIYORUZ İnsandır farklı özellikleri, zevkleri, dilleri, dinleri, renkleri olan... Hepsi insan olsa da bazıları kendini üstün sayıp diğer insanları eziyorlar, küçümsüyorlar; yani ayırıyorlar. Tabi ki sadece bunlar değil. Okullarda, iş yerlerinde ve evlerde de ayrımcılık yapılıyor. Örneğin; ülkemizde Doğu Anadolu’da erkek çocuğunu okutup da kız çocuğunu tarlaya gönderen anneler ve babalar var. Erkek ya da kız, insan insandır ve kimse ayıramaz. Bu noktada değerli bilim insanı Türkan Saylan gibi gecesini gündüzüne katıp kız çocuklarını okutmak için çabalayan, toplumun aydınlanmasında ve karanlıkların aşılmasında büyük rol oynayan, kız ve erkek çocuklarını ayırt etmeksizin tüm insanları bir görüp haklarını koruyanlar var. Onları en iyi anlatan söz de şudur ki: “Hiçbir özelliği olmasa dahi insan, insan olduğu için değerlidir.” Ege Erden 8-İ Birikim 23 H O Ş G ÖRÜ N Ü N HUZURLU OLMAK Hoşgörülü olursan, sever insanlar seni Dostların olur yanında, Mutluluk olur başucunda, Huzurlu olursun yaşamında. HOŞGÖRÜ Hoşgörü insanın yapabileceği kadardır; Ne kadar rahat olursan, O kadar hoşgörülü olursun, Bir gölü al örnek, Bir de okyanusu... Şefkat ve merhametle davran her insana, Hangisi daha büyük Ayrımcılık asla yapma dünyada. Ve etkiliyse sen de o kadar ol. Sev her insanı cömertçe, yılmadan, Evren kadar geniş ol, Huzurlu, mutlu yaşa her zaman. Ne rengin olsun ne de ölçün. Pelin Ayduran 6-C Sen sadece, olabildiğin kadar Hoşgörülükte iyi ol... FARK ET Ya olduğun gibi görün, Hoşgörüde deniz gibi ol. Ya da göründüğün gibi ol. Deniz kadar sonsuz, uçsuz bucaksız ol. Işıl Arğımak 6-H Dünyaya hoş bir yürekle bak. ? ü dün m Deniz tuzu gibi yak kötülükleri, kirlilikleri. iç düşün h k e m e , ü” ne d rmek mi k mi? ö g r e l “Hoşgör k e yeni çiç dinleme Kendini kusursuz zannetme. Ormanda an derenin sesini ak Bak bir aynaya sen de. Şırıl şırıl kınca ba , Anlayışlı, merhametli ol her yerde, Gençlere ilmediğini görür r ste İyilikle gör dünyayı kendince. Özen gö rsın. ğa kapılı u l z u s t u Um larsın, Hoşgörü deyince hatırla Mevlana’yı. Sonra an bir bahçede dir… nk Onun gibi gör bu güzel dünyayı. kler gibi Rengâre e ç i ç n a l e 6-G ı bas Affetmeyi öğren insanları. Aslı Bilg Üzerine HOŞGÖRÜ Fark et hoşlukları. Dünya elbet yok olur, Pelin Demir 6-E Yaşam elbet biter Bir gün hata yapsan Önemli olan tek şey Bekler doğruyu bulmanı SEN Bıraktığın izler... Gelince karşına Hoşgörüde deniz gibi ol, Açar kollarını hoşgörü. Dürüstlükte tertemiz ol, Yanlışı hoş görür Bilgiye aç ol, Doğruyu öğretirsen Bir gün gözünden yaş akarsa Saygıda sonsuz ol, Hayat kolaylaşır Bekler dinmesini bu bir damla yağmurun Sen sadece kendin ol. Sevip sevilirsen. Fırtınayla uçuşan gözyaşlarının altında Cenk Mermer 6-B Gelir yanına hoşgörü. Sevgide yaprak gibi ol, Hayallerinde bir rüzgâr ol, HOŞGÖRÜ Geleceği hayal edersen bir gün Dostlukta çiçek gibi ol, Hoşgörüdür bizi özel kılan, Anımsa güzellikleri Kitapların kurdu ol, Diğer canlılardan ayıran. Yaşadıklarını anlayınca Sen sadece kendin ol. Kullanalım bu özelliği, Kapıda karşılar hoşgörü. Dinleyelim sevdiklerimizi. Karanlığı yırtan ol, Bir gün oynanırsa ilk ve son sahne Savaşta barış ol, Hoşgörünün başlangıcıdır Anımsa bir hayat hikâyesini Hayatta melek ol, Sevgi, saygı. Bulunca doğruyu, güzelliği Ülkende istiklâl ol, Önce sevmeli insanları, sonra saymalı Karşındadır hoşgörü. Sen sadece mutlu ol. Başkalarını her zaman anlamalıyız. Ecem Karakurt 6-İ Damla Sucuka 6-F Oya Çolakoğlu 6-D 24 Birikim SIRR I HERKESİN SESİ Mevlana 13. yüzyılda yaşamış bir bilgin, şair ve aşıktır. Felsefesinin temelinde aşk vardır. Sevgisi evrenseldir. O, insanlar arasında ayrım yapmaz. Felsefesi bütün insanları kapsar. Peki neden? Çünkü Mevlana eserlerinde, şiirlerinde, sözlerinde yazıp dile getirdiklerini sadece belli bir ırka değil; bütün dünyaya, bütün dinlere, ırklara ve insanlara yöneltmiştir. Sevgisini herkese yaymıştır. Mevlana’nın öğrencileri arasında Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar, Rumlar, İranlılar, Araplar, Ermeniler, Türkler bulunmaktaydı. Mevlana tüm dinleri bir görmekteydi. Asıl mesele insandı ve dinler, felsefeler, ahlâk sistemleri insanı daha mutlu ve daha değerli yapma yolundaki vasıtalardı. Mevlana’ya göre tüm insanlar, yaradanın bir görüntüsüdür. Mevlana bu düşüncelerini “Mesnevi” adlı eserinde toplamıştır. Bu eserdeki dizeleriyle de tüm insanlığı birliğe davet etmektedir. Ona göre her şeyin kaynağı sevgidir. Özellikle şu dizesiyle bütün insanları sevgiye, barışa ve birliğe davet etmiştir: “Gel, ne olursan ol, yine gel.” İşte bu sözleriyle Mevlana, insanların yüreğine ışık saçmış, insanlar arası ayrımları ortadan kaldıran felsefesiyle yürekleri fethetmiştir. Ölümünden yaklaşık sekiz yüz yıl geçmesine rağmen felsefesi unutulmamıştır. Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden bugüne bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Dünyanın pek çok yerinde Mesnevi okunmakta, sema gösterileri düzenlenmektedir. İnsanlar onun felsefesi olan sevgiyle, kendisini “Düğün Gecesi”nde anmaktadırlar. Mevlana’nın ışığıyla yüreklerini aydınlatmakta ve aydınlanmaktadırlar. Simay Acar 8-A MEVLANA: SIRLARIN SÖZCÜSÜ Mevlana, sırların sözcüsü… Hoşgörünün sırrına eren… Sevgiyi yücelten… Düşünceleriyle dünyayı aydınlatan gönüllerin efendisi… Mevlana; gönül gözüyle görebilen her şeyi, gönül gözüyle sevebilen herkesi… Tanrı’nın yarattıklarına ilahî bir aşkla bağlanmıştı Mevlana; gönüllerdeki sır perdesini aralamış ve dünyayı sevginin ışığıyla kucaklamıştı. O, bu dünyada yaşayan ve Tanrı’nın dokunuşlarıyla hayat bulan her şeye âşık olmuştu. Bu sırrı nasıl anlatacaktı, nasıl aktaracaktı insanlara? Kelimelere nasıl can verecekti? Önce aklını besledi… Kitaplar okudu, okudu… Aklındaki o uçsuz bucaksız duygu denizinde oradan oraya sürüklenerek her geçen gün daha çok okudu. Düşünceleri aydınlandı ilkin. Ruhu özgür bir kelebek gibi dalında sevdi her çiçeği… Hümanizmin tohumlarını attı dört bir yana… Mevlana… Bir düşünür değil yalnızca… Hümanizmin atası o… Gönüllerin efendisi…. Hoşgörünün duayeni o… Ece Batur 8-B MEVLANA’NIN EVRENSELLİĞİ Mevlana 30 Eylül 1207’de doğdu. Babası bilginler sultanıydı. Doğduğu şehir Belh, onun ayrılamayacağı bir şehir gibiydi; ama babasıyla Konya’ya doğru bir yolculuğa çıktı. Uçsuz bucaksız bilgi birikimi bu yolculukta can buldu. Yolculukta karşılaştığı bilginlerle uzun sohbetlere daldı, babasının derslerine girdi. Bu sohbetler, dersler bilgi birikimini, hoşgörü anlayışını geliştirmesine yardımcı oldu. Farklı insanlarla tanıştığı için birçok kültürün ilmini, bilimini benimsedi. Konya’ya doğru uzun bir yolculuktan sonra Şems’le tanıştığı kente vardı. Şems, onun Mevlana olmasını sağlayan kişidir. Şems, Mevlana’ya toplumsal değerlerin önemini öğretti ve benimsetti. Her dinden insan, farklı şeylere inansa bile insandır. Bu toplumsal değerler her insan için geçerlidir. Cansın Orak 8-E MEVLANA YANSIMASI Hoşgörüsü ile tüm dünyanın sevgisini kazanmış bir okyanus... Aşkını çok yoğun yaşayan bir bilge... Mevlana... Öldükten 800 yıl sonra bile bir insanın anılmasının tek nedeni iyi bir kaleme sahip olması mıdır? Yoksa tüm insanlığa içtenlikle seslenmesi mi? “Gel, gel ne olursan ol yine gel.” sözü ile herkese kucak açmıştır Mevlana. İnsan sevgisini aktarabildiği herkese aktarmıştır. Sevgisi ve hoşgörüsü bu kadar engin olan bir insanın eserlerinin tüm dünya dillerine çevrilmiş olması çok da tesadüf değildir. Anadolu toprakları içinde yaşamış ve eserlerine burada imza atıp öğrencilerini burada yetiştirmesine rağmen ünü, o zamanlar bile, tüm dünyaya yayılmıştır. Ve onu diğer düşünürlerden ayıran en büyük özelliği de uçsuz bucaksız bilgisi, aşkı ve hoşgörüsüdür. Beliz Güngör 8-F Birikim 25 MANEVÎ MİMAR… Mevlana Celaleddin Rumî, Anadolu’nun manevi mimarı… Öyle bir mimar ki… Moğollar Anadolu’da taş üstünde taş koymuyor, insanları katlediyor, hayatlarını ellerinden alıyorlar. İnsanlar canlarından, mallarından emin değiller. Mutsuzlar, huzursuzlar ve endişeliler. Böyle bir ortamda Mevlana bir toplum mühendisi gibi çalışarak topluma moral aşılıyor, sevgi veriyor. Mevlana’nın bu güçlü ve engin mücadelesiyle Anadolu insanı ona büyük sevgi, saygı beslemiş ve düşüncelerini benimsemiştir. Onun ölümünün ardından 800 yıl geçmesine rağmen onun düşünceleri hâlâ Anadolu halkının ilgi ve sevgisini çekmeye devam etmektedir. Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden bugüne, sadece Türk halkının değil, çeşitli din ve kültürden olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Kapıların din, dil, ırk ayrımı gözetmeden tüm insanlara açık olduğunu; eksik gelen herkesin burada tamamlanacağını anlatır. “Biz birleştirmek için geldik, ayırmak için gelmedik.” demiştir Mevlana. Evrenselliği, aşk noktasını burada yakalar. Hani bir insanın içinde ne varsa dışarı da o sızar, Mevlana ruhunda bu birlik noktasını yakaladığı için sözleri de hep birlik ve birleştirme üzerinedir. Görüşlerini şiirle ifade etmesinin de ayrı bir tadı vardır. Derler ki, düz yazıyla elli ciltte anlatacağın bir konuyu bir şiire sığdırabilirsin, çünkü şiir, sembol yatağıdır. O sadece Anadolu’nun değil, bütün dünyanın manevi mimarıdır. Kumsal Aslan 8-C MEVLANA’NIN EVRENSELLİĞİ Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden bugüne, yalnız Türk halkının değil, çeşitli din ve kültürden olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Nitekim İrene Melikoff “Mevlana’nın eserlerini, dünya milletleri kendi dillerine çevirip okusalar dünyada kötülük, harp, kin, nefret diye bir şey kalmaz.” demiştir. Şu anda Hollanda’da, Almanya’da Mesnevi okunmakta, sema gösterileri düzenlenmektedir. Arayış içerisindeki Batılılar, Mevlana ile huzur bulmaktadırlar. Mevlana’nın çekim gücü, insanları çekmeye devam etmektedir. Sadece Batıda değil. İran’da, Suriye’de, Pakistan’da, Afganistan’da Mevlana’nın eserleri okunmakta ve yaşam biçimi kabul görmektedir. Mevlana’nın müthiş eserleri sebebiyle dünya insanı ona büyük sevgi, saygı beslemiş ve onun düşüncelerini benimsemiştir. Onun ölümünden 800 yıl geçmesine rağmen onun düşünceleri hâlâ Anadolu halkının ilgi ve sevgisini çekmeye devam etmektedir. Alina Kaynak 8-D UÇSUZ BUCAKSIZ BİR OKYANUS Mevlana… Hoşgörü… Evrensellik… Hem çok farklı hem de çok yakın kavramlar. Hoşgörülü Mevlana’nın evrenselliği... Aslında Mevlana deyince akla dünya kadar düşünce gelir. Mevlevilik, Sema, dil, din, şiirler, öğütler… Peki, kimdir ki bizi bu kavramlara iten, kimdir ki herkesin bir el yazması kitap gibi andığı, saydığı kişi? Derler ki Belh diye bir yer varmış. Orada bir nehir varmış. Bir gün o nehir taşmış ve Konya’ya kadar gelmiş. O kadar fazla taşmış ki bu nehir, okyanusla birleşmiş. Okyanusu peşinden sürüklemiş. Gün gelmiş, bu nehir kurumuş; ama okyanus çoğalmaya devam etmiş, bütün dünyayı sarmış. İnsanlar bu okyanustan beslenmiş. Tüm insanlığa ulaşmış. Kendisinden bir parça bırakmış onlara. Hoşgörüyü... Rüzgar Eserol 8-G AKLIN ÖTESİ MEVLANA Kan, nefret ve acının damgasını vurduğu 13. yüzyılda bir güneş doğdu adeta. İlahî aşkı yaşayan, topluma değişik düşünceler yayan, insanın gerçeğe ve aşka dönüşünü keşfeden, insanları aydınlatmaya çalışan güneş: Mevlana. Devrin ileri gelenleriyle sohbet ediyor, babası ne derse kaçırmıyor, bilgi doluyordu o. Ta ki babası ölene, en iyi arkadaşı Bahaddin onun boşluğunu doldurmaya çalışana kadar. Bahaddin’den sonra Mevlana’yı Mevlana yapan, onu benliğine kavuşturan, kalbindeki ışığı keşfeden Şems giriyor hayatına. Mevlana’yı Şems’ten kıskanan halk, Şems’in ya gideceğini ya da öleceğini düşünüyordu. Bunu anlayan Şems, Mevlana huzursuz olmasın diye bir sabah erkenden gitmiştir ve bu nedenle kahrolan Mevlana üzüntüsünü akla veda olan sema ile hafifletmeye çalışmıştır. Dönerken sağ elini Tanrı’ya, sol elini yere doğru açan Mevlana, gökten aldıklarını yere, toprağa vermeyi simgelemiştir. Manevi yolculuğun simgesi olan sema ile evrensel bir değer haline gelen Mevlana, eseriyle de tüm insanlığı etkilemiştir. En önemli eseri olan Mesnevi birçok dile çevrilmiştir ve her dinden insan, Mevlana’yı tanıma fırsatını bulmuş, ona saygı göstermiştir. Irk, dil, din ayrımı yapmadan, insanlara insan oldukları için değer veren Mevlana, evrenselliğini “Gel, ne olursan ol, yine gel.” sözüyle de açıklamıştır. Ilgaz Yakar 8-H 26 Birikim MEVLÂNA’NIN EVRENSELLİĞİ ÜZERİNE Mevlâna gerçekten de bir insanın nasıl insan olması gerektiğini, insanlığın değer ve nimetlerini çok saf ve temiz bir dille bize öğretmiştir. Dikkat ederseniz biz dedim, biz derken sadece Türk halkını kastetmedim. Bütün dünyayı kastettim. Mevlâna’nın ölümünden yaklaşık sekiz yüz yıl geçmiş olsa bile sözleri, tutum ve davranışları hep aklımızın bir köşesinden bize sesleniyor. Öyleyse neydi Mevlâna’yı sekiz yüz yıldır hatırlarda bırakan? Yanıt basit; Mevlâna’nın kendisi elbet. O inanılmaz hoşgörüsü, insan sevgisi, Tanrı aşkı… O kadar iyi özelliği var ki… Mevlâna bir ressamın yaptığı resim gibi her yorum ve düşünceye açıktır. Daha doğrusu, her insanın yaptığı yorum ve düşünceye açıktır. Mevlâna’nın dil, din, ırk tanımaması, onun evrensel olmasında büyük rol oynamıştır. O insanı, insan gibi görmüş ve hiçbir insana önyargı ile yaklaşmamıştır. Mevlâna’nın çoğu ülkede tanınıp sevilmesi, onun evrensel olduğunun bir göstergesidir. Onun ölümü kutlanmaktadır, onun ölümü onun düğünüdür, ölse dahi sevgisi bir annenin kucağı kadar sıcaktır. O kadar sıcak ve sevgi doludur ki tüm dünyayı güneş gibi ısıtmıştır. İlhan Şubat Kalkan 8-İ HER ŞEYİN BAŞI HOŞGÖRÜ Hoşgörü, insanlar arasındaki iletişimde önemli bir yere sahiptir. Hoşgörü sevgidir, mutluluktur, affetmektir. Hoşgörüsüz insan sevemez. Kalbinde sevgi olmayan insan toplumda sevgi göremez ve mutlu olamaz. Sabah uyandığınızda mutlu, sevecen ve hoşgörülü insanlarla mı yoksa somurtkan, mutsuz ve sürekli bağıran insanlarla mı karşılaşmak istersiniz? Mevlana’nın da dediği gibi hoşgörüde deniz gibi olmalı, insanları dengeleyebilmeli ve onlarla iyi geçinmeliyiz; çünkü ağlattığımızı güldürmezsek, kızdığımızı affedemezsek; yani hoşgörülü olamazsak sevemeyiz. Sevemezsek de mutlu olmanın ne anlamı kalır? Hiçbir anlam ifade etmez sevgisiz insan bu hayatta. Hoşgörü, yaşamın bize verdiği bir armağandır. Hani insanlar yaşlandıkça deneyim kazanır derler ya, işte aynı zamanda hoşgörü duygusu da gelişir insanın büyüdükçe. Çünkü hayat bize öğretir hoşgörünün ne olduğunu. Asıl deneyim de budur; sevgiyi, mutluluğu, acıyı hoşgörüyle yaşamak. Hoşgörülü olup insanları anlamayı, sevmeyi öğrenmelisiniz. Her insan bunu hak ediyor. Aslında yapraklar, ağaçlar, çiçekler, böcekler de… Yani tüm dünya, hoşgörülü olmayı hak ediyor. Ceyda Elçin Kaya 7-G Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla ışığından bir şey kaybetmez. MEVLÂNA GÖR, NE GÖRÜRSEN GÖR, YİNE DE HOŞ GÖR! İki yaşında bıcırık bir oğlunuz var. Bıcırık bıcırık yürürken antika vazonuzu yere düşürüyor. Kızmayın, sakın kızmayın! Hoş görün bu defalık. Daha bebek o, bilemez ki! O bıcırık bebek de büyüyüp hoş görmeyi öğrenir sizden. Bu zincir böyle böyle devam eder… Siz hoş görürseniz, bilin ki, o da görür! Hoş görmek, aslında susmak demek değildir; karşıdakinin hatasını onu incitmeden, hoş bir dille söylemek ve affetmektir. Atalarımız, affetmenin büyük bir erdem olduğunu hep söylememiş miydi? İnsanın olduğu yerde hata olabilir ve her insan mutlaka ikinci bir şansı hak eder. Peki ya üçüncü hakkı? Ya dördüncü? Belki de beşincide anlar hatasını… Hayır, hiç sanmıyorum. Burada durumun biraz farklı olduğunu düşünüyorum. Ortada bir ayıp var... İki kez affedilmiş; ama yine de aynı hatayı yapan kişinin ayıbı. Yani, sakın hoşgörülü kişileri saf yerine koymayın! Kimse saf yerine konulmak istemez. Erdemli insanların da bir sabrı ve aklı vardır. Bunu unutmamak gerekir. O saflık gibi görünen, gerçekte bir ışıltıdır. “Her erdem, kendi ışığı ile parlar, hoşgörü çok güzel bir ışıltıdır.” der John Salisburg. Aslında hoşgörü üzerine söylenen çok söz vardır. Tabi hoşgörünün sözden öte temsilcisi, Mevlana vardır bir de. Mevlana’nın, bu büyük fikir ve gönül insanının, gönlü okyanuslar gibidir. Affedici, hoşgörülü olduğu için yüreği zengindir. Sevgi ve huzur dolu bir dünyanın kapılarını sunmuştur bize öğretileriyle. Hoşgörülü olmanın bunca anahtarı varken neden hâlâ birini çevirip girmiyoruz bu güzel kapıdan içeri? Çerağ Oğuztüzün 7-İ Birikim 27 GENÇ KALEMLERİN DÜNYASI Bakıyorum gözlerine, Kayboluyorum içinde. O sonsuz derinliği, Anlayabilsem keşke. Ne yapsam diyorum, Görmek için seni. Baksam gözlerine, Çeksen beni içine... Geçiriyorum içimden, Ne çok sevmişim seni. Kimse bu kadar sevmemiş, Benim sevdiğim gibi. Yazacak kelime bırakmadın, Önümdeki kâğıda. Söyleyecek kelime bırakmadın, Arkası yarınlarda... Yazıyorum inatla, Dökmek için içimi. Dökemiyorum inan, İçimdeki hasreti. YENİ BİR DÜNYA Okumak; hayata farklı bakmayı, insanın her anlamda gelişimini sağlar. Okudukça ruhumuz, yüreğimiz beslenir. Kendimize çekidüzen vermek için çaba göstermemizi sağlar okumak. Okudukça hayatın anlamı artar. Okudukça dilimiz gelişir, düşüncelerimiz çeşitlenir, duygu dünyamız berraklaşır. Her kitapta ayrı bir dünya, ayrı bir hazine, ayrı bir güzellik… Bütün bu güzel hazinelere ulaşmak için tek bir kapıyı aralamamız yeterlidir. Kitapların buluştuğu hazine, kütüphane. İşte bu kapıyı araladığımızda ulaşabileceğimiz bir dünya vardır. Gerçek bir okur, bu dünya içinde huzuru ve mutluluğu hisseder. Bu güzel hazinenin kapısının herkese açık olduğunu göstermek gerekir. İyi bir okur sadece kendi için okumamalı, okuduklarını paylaşabilmeli. Paylaştıkça güzellikler artacak, hoşgörü etrafı kaplayacak. Okudukça dünyamız güzelleşecek. Bora İmirgi 6-G RENGÂRENK ÇOCUKLUK Çocukluk zordur… Eğlencedir, cesarettir, özgürlüktür. Çabucak yaşanır gider, O güzel, renkli günler Hızla biter, özlersin... Dilersin o günler geri gelsin. Ama kimse gibi sen de O günlerin kıymetini bilemezsin. Doya doya gönlünce, Parlayan gözlerinle, Eğlenemezsin... Eylem Yağmur Karaca 6-C Kapatıyorum defteri, Bitirmek için şiiri. Bitirmek için değil aslında, Unutabilmek için seni. Unutmak nasıl mümkün, Hâlâ severken seni? Seviyorum seni, Unutma sakın beni... Başlığını sen koy, Şu sekiz kıtalık şiirin. Anlatmaya yetmez sana, İçimdeki sevgiyi. Hızır Süleymanoğlu 6-B 28 SENDEKİ MAVİLİKLER Yeni bir okul günüydü. Okula geldim ve karşıma o çıktı. Yine gözlerinde kayboldum, o uçsuz bucaksız mavilikte... Bir an korktum “Neler oluyor?” dedim kendi kendime. Saçlarına baktım; o güneşten daha parlak, daha çok ışık saçan saçlarına... Yanından geçerken “Selam!” dedi, sesini duyunca aklım uçtu gitti… Hani o güzel, sizleri bambaşka güzelliklere sürükleyen müzikler vardır ya, işte öyleydi sesi... O; gözlerinde kaybolduğum, saçında güneşi hissettiğim tek kişiydi... Birol Emre Akpınar 6-B Birikim SİHİRLİ ANAHTARIM VE KORKULARIM Elimde sihirli bir anahtar ve önümde üç farklı korkumun kapısı var. Bu anahtarla içlerinden birinden kurtulacağım. Birinci korkum karanlık; ikinci korkum illuminati; üçüncü korkum geleceğim. Her insana göre değişen bu korkular, benim geçmişimle ilgili aslında. Çocukken karanlıkta “korkutucu şeyler”in yakınıma geldiğini düşünürdüm. Bunun nedeni “bilinmeyen varlıklarla, vampirlerle” ilgili okuduğum o saçma kitaplardı. Keşke okumasaydım. İkinci korkum; kuzenim Ada yüzünden oldu. Ateist olan insanlar ve ateistlik hakkında bir video izledik, o kadar etkilendim ki geceleri bazen ‘şeytan’ denen meleğin gelebileceğinden korkuyorum. Üçüncü korkumun nedeni, derslerim; yani Matematik, Fen ve Teknoloji ve diğerleri... Korkularımın hepsi de benim yaşam standartlarımı düşürüyor elbette; fakat ben elimdeki anahtarla üçüncü korkumun kapısını açacağım; çünkü geleceğimin güzel olmasını istiyorum ve şu sıralar bunun için çok uğraşıyorum. Ve biliyorum ki diğer korkularım anlamsız, bunları ben zihnimde yaratıyorum... Sadece çözecek gücü kendimde bulamıyorum. Eğer “gelecek” korkumdan kurtulabilirsem, biliyorum ki gelecek benim için çok daha iyi olacak. Peki siz benim yerimde olsanız hangi kapıyı açardınız? Sonat Su 6-H EN BÜYÜK KORKU Korkmam ben böcekten, karanlıktan, ölümden de. Ama yüreğimde öyle bir korku yerini alır ki işte o zaman öleceğimi sanırım kalbimin çarpıntısından. Korkudan korkarım ben. Elim ayağım tutmaz olur korku yanı başıma gelince. Korku ziyarete gelirse öyle tek gelmez, getirir yanında karanlığı ve bilinmezliği. Korku yok olmazsa bilinmezlik de ayrılmaz yanı başınızdan. Asıl bu bilinmezliktir insanın yüreğine korkuyu salan. Bilinmezlik çözülürse korkular da yüreğimizden erir gider. Bilinmezlikler çözülünce korkularıma gülerim belki de. Karanlıktan değil; karanlıkta, kapıların ardında ne olduğunu bilmediğimizden korkarız. Önemli olan yüreğimizde yer alan bilinmezliği çözebilmek. Begüm Güven 6-A eri üzel es g n e şın den yaradılı tediklerini, be k e r ö g oka ek is Bana nlatır. S nin söylem a n e l a y s i n r İ epsi ketle danstır. lu hare fark etmez. H işimi m u y u , diliyle n, ilet ır. sı, hiç a n r a u d v n rd lo şa veya sa duyguları dı n hareketler va z, ye mu özünde nsanları etkile ulur. Vücudu la i b as , başlatan a figürler can llar geçse de yı arl 7-G Dansçıl ur. Dans, yüz Buse Şimşek ol dilimiz z. a kaybolm Birikim ÇOCUKLUKTUR EN GÜZELİ Çocukluktur bu; Ne zaman, Ne olacağı belli olmayan… Bazen delirtip çıldırtan, Bazen evin neşesi olup Güldürmekten coşturan. Kimi zaman zorludur. Ödevler de çok boldur. Dışarıda oynamak varken Evde oturmak zordur… Ama büyümek de zordur, Hiç kimse bilmiyor. Bütün gün çalış, yorul… Hayallerde eve gelip dinlenmek. Oysa iş bitiyor; Yorgunluk evde de devam ediyor. Büyüklerin de dediği gibi, Hayatın en güzel dönemi, Çocukluk ve oyundur. Öğrencilik de pek hoştur. İpek Gökalp 6-D 29 ATTIĞIM HER ADIM 2000 yılında 21 Haziran’ın kavurucu sıcağında Hacettepe Hastanesi’nin duvarları arasında gözlerimi açmışım. Yaşamımın başlangıcını ailemden dinlediğim tatlı hikâyeler sayesinde öğrendim. Beyaz tenim, mavi gözlerimle Pamuk Prenses’e benzediğimi söyler annem, tek farkım Pamuk Prenses’inki gibi uzun, siyah saçlarımın olmamasıymış. Üçüncü doğum günümde başladım kreşe, tüm günümü ağlayarak geçirdiğim bu günde, uslu çocukluğum da geride kalmış. Kreşe başlamamın üzerinden uzun zaman geçmeden kaşımın kenarına atılan dikişle tanıştım yaralanmanın ne demek olduğuyla. Ana okulu yıllarımda sosyal çevre bakımından zorlandığımı söyleyemem. O zamanlar en korkulu rüyam, 1. sınıfa başlamaktı. Ancak bunun tahmin ettiğim gibi uçurumdan aşağı düşmek olmadığını, yeni aynalara bakarak kendini keşfetmek, dünyayı tanımak olduğunu anladım. Yanlışlar yaparak doğruya ulaşmanın, bir birey olduğunu keşfetmenin tadına vardım minicik sıralarda. 1. sınıfta uzak durduğum, arkadaş olabileceğimi düşünmediğim insanlar en yakınım olmuşlardı. Öğrendim önyargının ne kadar yanlış olduğunu. 5. sınıfta okulumdan, arkadaşlarımdan ayrılmak zor geldi. Asıl zorluğu ve mücadeleyi şimdi yaşıyorum. Burada edindiğim dostlar bana geçmişe duyduğum özlemi, yaşanan zorlukları unutturuyor. Sahip olduğum dostlarımı kaybetmekten korksam da bugünlerimin değerini bilerek yaşıyorum. Çağla Genç 6-İ SIRADAN MIYIM RENKLER KADAR, SIRA DIŞI MIYIM ŞİİRLER KADAR? Bebekliğimden başlayayım anlatmaya. O zamanlar bile farklıydım yaşıtlarımdan. Acıktığımda ağlamazdım, annemi koklardım ilginç bir şekilde. Annem beni uyutmaya çalışırken kendisi uyuyakalırdı, ben uyumazdım kolay kolay ki hâlâ öyle. Ne verirlerse yerdim, erken doğduğum için hastalanmamam gerekirdi. Yoksa en küçük bir gripte bile ölebilirdim. Ana sınıfında bir köfteden fazla yemezdim çoğunlukla, öğretmenlerden korkardım. Öğle aralarında uyuma taklidi yapardım; ama bazen inandıramazdım. 1. sınıfa çalışkandım; ama hayatım sıradandı. Bir kez bisikletle yokuştan uçtum, bir kez bisiklet üzerimden geçti, üç kez sağ ayak bileğimi burktum. Birinci ve ikinci sınıfta başıma gelen en güzel şey, şiirle tanışmam ve yazmaya başlamamdı. Şiirlere hayran oldum, yazmaya da... Üç yıl gitar çaldım, üçüncü sınıfta bir resim yarışmasında ilk üçe girdim; ama kaçıncı olduğumu bir türlü öğrenemedim. Üçüncü sınıfta Deniz’le en iyi arkadaş olduk ki ikinci sınıfta da aynı sınıftaydık; ama ben ona karşı çok önyargılıydım. Şimdi ise en iyi arkadaşım. Beşinci sınıfta okulumu değiştirdim ve ODTÜ Geliştirme Vakfı İlköğretim Okulu’na geldim. O yıl arkadaşım Su Eda’yla “Fen Bilgisi Bilim Şenliği”nde plaket kazandık. Bilim Şenliği’ndeki projemizi beğenmeseler şaşardım zaten. O yıl annem kalp ameliyatı oldu. Milyonda bir ölüm tehlikesi, onun kapısını çaldı. Ölümle randevusundan son anda kaçtı. Beni en çok üzen, bütün bunlar olurken hiçbir şeyden haberimin olmamasıydı. Altıncı sınıfta kutu oyunları yarışmasında altı kişi seçildi. Altıncıda yazıyordu adımız Su Eda’yla. Ne kadar heyecanlandık bir bilseniz. Çocukluğumu hatırlıyorum; tek çocuk olmaktan sıkılıyordum. Odama gider, yere yatar ve gözlerimi kapardım. Asla uyuyamayacağımı bilirdim, uyumak istemezdim zaten. Hayal ederdim bir şeyler. Akla hayale gelmeyecek şeyler. Bazen uzayda bir okula gider, bazen tarlama turp eker, bazen şelaleden kaçmaya çalışan bir tavşan olurdum ve daha neler neler… Hayal dünyasında yaşamak en sevdiğim şeydir; ama hayat hep sıradan gelir bana. Hayal alemindeki vampir olabilsem keşke. Sizce bu hayat sıradan mı, sıradışı mı diğerlerinden? Ecem Varma 6-C 30 Birikim FIRTINA SONRASI GÖKKUŞAĞI İçinizdeki dünyayı kara bulutlar kaplamış olabilir. Bitmek bilmeyen fırtınada kaybolmuş olabilirsiniz, sizi nereye götürdüğünü bilmediğiniz bir geminin içinde... Dost sandıklarınız arkanızdan vurmuş, hayalleriniz yıkılmış olabilir; hatta değer verdiğiniz herkesi, her şeyi kaybetmiş olabilirsiniz. Çevrenizdeki herkes yaşamak için gerekli olan tüm umudunu kaybetmiş olabilir. Hayatınızın baş aşağı gittiğini söylemek kolay. Peki daha iyi olabilmesi için çabalamayı hiç düşündünüz mü? Unutmamalı ki çözüm yollarını aramak, başarının en temel anahtarlarından biri olmuştur. Bir Çin atasözünde “Çok derin olan kuyu değil, çok kısa olan iptir.” denir. İşte mutluluk, nereye odaklandığınızla ilgilidir. Kuyunun derin olduğuna ve su çekemediğinize odaklanırsanız ipin kısa olduğunu fark edemez, değiştirmek için de hiçbir çaba sarf edemezsiniz. Büyük mutluluklar, sonu iyi biten acılar değil midir? Acılara odaklanırsanız hayatı yalnızca seyredersiniz. Önünüzde gidilecek çok yol var... Eğer bu yola umut filizleri dikerseniz, gelecekte bunların gölgesine sığınabilirsiniz. Hiçbir zaman gökten gül yağmayacaktır. Daha çok gül istiyorsanız daha çok fidan dikmeniz gerekir. Mutluluk sorunsuz bir yaşam değil, sorunlarla başa çıkabilme yeteneği demektir. Böyle bir yetenek ise ancak olumlu düşüncelerle sağlanabilir. Eşeğin biri, derin bir çukura düşmüş. Eşeği yerinden kaldıramayan insanlar, uğraşmaktan vazgeçip eşeği bu çukura gömmeye karar vermişler. Eşeğin üzerine kürekle toprak atmaya başlamışlar; fakat eşek üzerine gelen her toprağı silkinerek üstünden atmış. Ayaklarının altında birikmeye başlamış silkelendiği toprak. Her an biraz daha yükselmiş ve sonunda herkesi şaşırtarak yukarı çıkmayı başarmış. Hayat bazen bize çok zor gelir ve bizi karanlıklara gömmek isteyen çok olur. Bunlarla baş etmeye çalışmanın tek yolu, yakınıp sızlanmak değil; düşünüp silkelenmek ve aydınlığa adım atmaktır. Fırtına ortasında yağmuru değil, yağmur sonrası gökkuşağını görmeye çalışın. Bakış açınızı ve çözüm yollarınızı değiştirin; çünkü tek bir hayatınız var ve bir gün sona erecek. Umarım her anınızı değerlendirirsiniz. Şebnem Türe 7-B Kİ... mem ki... A DİYEMEM M K R O na korkma diye K sa A N a, nr SA so an nin şt rumluluğunu se üğün onca sava so rd ın gö an a, ny nr dü so an en onca şeyd n birçok eden harcan Tanık olduğun nra, hiç düşünm iliyorum, evet se B so n ... te ki ik tt em le m iz ye lki di uşunu sana ış istiyorsun, be a, sana korkma ar nr B so .. n a. te Dünyanın yok ol ny ik dü ed r kl iğini, fret dolu bi omuzlarına yü rkmaman gerekt ko şlar, kavgalar, ne n va ta bir suçun yokken sa ak a; uç el t es ğı M kâ oluyorsun. n. Dünyayı biz de ısın. Geçen bir in kl el ha i , lk un be rs kötü şeye tanık k yo dı ti is n her ukluğunu al uğunu yaşamak cuk, tanık olduğu medik sana. Çoc te ço re n sı de biraz çocukl öğ lı i ak in H iğ kt k. B r şey yo naman gere Lizge Öksüz 8şka yaptığımız bi ba aslında onunla oy en kt li il nc be rganlık ve bitiriyoruz; savu mem ki... na korkma diye şeyden sonra, sa BATAN GÜNEŞ Bugünlerde hayatınızda bir eksiklik hissediyor musunuz? Size bir şeyler ters geliyor mu? Eğer yanıtınız evet ise bu sorulara neden olan durumu hemen söyleyeyim: İnsanları birbirine bağlayan güneşin batması. O batan güneş, sevgidir. Ne yazık ki günümüzde bu güneşin batışıyla kin, nefret, öfke, acı ve şiddetin karanlığı çökmüştür her yere. Sevgisiz bir dünya, kopuk bir halata benzer. İpler birbirine sıkıca bağlanmadan halat tek parça halinde duramaz. Aynı şekilde birbirine sevgiyle bağlanmamış insanlar olursa toplum ayakta duramaz. Yani nefretle bölünmüş bir yuva, ayakta duramaz ve insan değerini kaybeder. Sevgi sadece eşimizi, sevgilimizi, çocuğumuzu sevmek değildir. Sevgi; başkalarına saygı duymak, hoşgörü göstermek, önemsemek, toplumu ayakta tutan halatın iplerini güçlendirmektir aynı zamanda. Sevgi, nefretin düşmanıdır. Eğer bugün insanlar sevginin gerçek anlamını bilselerdi savaşlar, cinayetler, ayrımcılık... hiçbiri olmazdı. Sonuç olarak her şey insanın elinde. Toplumu ayakta tutan ipleri kesen de güçlendiren de insandır. Bu güneş tekrar doğmadan daha renkli ve güzel bir dünyanın hayali bile kurulamaz. Bu yüzden asla unutmamalıyız ki ancak sevgi güneşi, nefret ve öfkenin gölgesinde kalan dünyanın renklerini ona geri kazandırabilir. Bartu Soyuer 8-E Birikim 31