birikim

advertisement
ODTÜ Geliştirme Vakfı
Ankara Özel İlköğretim Okulu
Yayınıdır.
Yıl: 2012 Sayı: 5
***
ODTÜ Geliştirme Vakfı Okulları
Eğitim Hizmetleri A.Ş. Adına
Deniz Keskin
Kurucu Temsilcisi
***
Ankara Okulları Genel Müdürü
Nevzat Adil
***
Okul Müdürü
Meliha Bilge
***
Sorumlu Öğretmen
Nihal Işılak
***
İnceleme ve Yayın Kurulu
Meliha Bilge
Sıdıka Gökçelik
Nihal Işılak
***
Tasarım ve Dizgi
Nihal Işılak
8-B Sınıfından Alper Tanrısever
***
Kapak Tasarım
Melih Top
Ön Kapak
8-E Sınıfından E.Güngör Can Şahin
Arka Kapak
8-B Sınıfından Doruk Bal
8-B Sınıfından Erdil Şen
***
Katkıda Bulunanlar
I. Kademe Sınıf Öğretmenleri
II. Kademe Türkçe Öğretmenleri
***
Baskı
Elma Teknik Basım Matbaacılık
Tel: 0312 229 92 65
Faks: 0312 231 67 06
elma@elmateknikbasim.com.tr
***
Bu dergi 2140 sayılı Tebliğler
Dergisi’nde belirtilen esaslara göre
hazırlanmıştır.
***
Nisan 2012
2
BİRİKİM
ODTÜ Geliştirme Vakfı Özel İlköğretim Okulu
I. KADEME
İ
Ç
İ
N
D
E
K
İ
L
E
R
2. SINIFLAR
4-6
3. SINIFLAR
7-9
4. SINIFLAR
10 - 13
5. SINIFLAR
14 - 17
II. KADEME
OYUNCAKLAR
18 - 19
BİR SÖZ Kİ
YAŞAMIMA BEDEL
20 - 21
AYRIMCILIK
22 - 23
HOŞGÖRÜNÜN
SIRRI
24 - 27
GENÇ
KALEMLERİN
DÜNYASI
28 - 31
Birikim
BA ŞLARK E N...
Kalem, çok sevdiği kâğıtla buluştuğu anda, yeni bir dünyanın kapıları açılıverir.
Kapıdan adımımızı attığımızda dünya, hayallerimize göre şekillenmeye başlar. Elimizdeki
kalem, hayallerimizi açığa çıkaran bir araçtır aslında.
Okula başladığımız ilk zamanlarda henüz tüm sözcükler anlamını bulamamış,
yüreklerimizle zihinlerimiz bütünleşememişti. Yaşamı tanıma sürecinde ailemize
sorduğumuz sorularla anlamlandırmaya başladık sözcükleri. Sonra bizim de duygularımız,
düşüncelerimiz gelişti. Öğretmenlerimiz, arkadaşlarımız, derslerimiz, okuduklarımız,
yaşadıklarımız, paylaştıklarımız “BİRİKİM”lerimizi artırdı birer birer.
Mustafa Kemal Atatürk’ün ilkelerinin ışığıyla aydınlanan yolda dünü ve bugünü
birleştiren, yaşadığımız çağı anlamamızı sağlayan, bizi geleceğe taşıyacak nice bilimsel
bilgiyle donanırken bir yandan da dilimizi doğru, güzel ve etkili kullanmaya; yazmanın,
yazarak paylaşmanın keyfine varmaya çalıştık. Her yıl biraz daha sıkı sarıldık kalemlerimize.
Kalemlerimiz aracılığıyla umutlara, hayallere sarıldık aslında. ODTÜ Geliştirme Vakfı
Özel İlköğretim Okulu’nun düşünen, sorgulayan, araştıran, yenilikçi, çağdaş öğrencileri
olarak aydınlık yarınlar için sorumluluklarımızın sözünü verdik yazdıklarımızla…
Hayallerimizin yolculuğunda uğradığımız her bir durağın izidir bu dergide
okuyacaklarınız. Her yazı, umuttur yarınlara… Her dize bir kucaktır yaşama sarılan…
Ve her imza gururumuzdur, varlığımızın anlamıdır bu yaşamda…
Zihnimizden ve yüreğimizden taşanlarla doldurduğumuz hayal kumbaramızdaki
“BİRİKİM”lerin rengârenk yolculuğunda keyifli okumalar dileriz…
ODTÜ Geliştirme Vakfı
Özel İlköğretim Okulu Öğrencileri Adına
Merve Erşahin
Öğrenci Meclisi Başkanı
Birikim
3
TEMİZ BİR ÇEVRE İÇİN EL ELE...
2.
S
I
N
I
F
L
A
R
4
GÜZEL DOĞAM
Bize sunulan kıymetli doğamıza,
Çok iyi bakmalı ve onu korumalıyız.
İşte o zaman göreceğiz ki,
Şefkatli kollarıyla tüm dünyamız
Bir anne sıcaklığıyla
Nasıl da kucaklayacak bizi...
Güzel davranırsak doğamıza,
Göreceğiz ki,
O da bize güzel yüzünü gösterecek.
Zeynep Ünal 2-A
ÇEVREMİZ DEĞERLİ
Çevremiz değerlidir,
Evimiz gibidir.
Canlılar çevrede yaşar,
Rahat yaşatalım onları.
En güzel çevre için,
Masmavi gökyüzü ve yemyeşil bir doğa için,
İnsanları uyaralım.
Zaman geçmeden çevremizi koruyalım.
Almila Bulu 2-A
ÇEVREMİZİ KORUYALIM
Haydi gelin çocuklar,
Çevremizi koruyalım.
Bu güzel dünyamızı temiz tutalım.
Çevremiz temiz olmazsa biz hasta oluruz,
Hasta olduğumuzda mutsuz oluruz.
Hasta ve mutsuz olmamak için
Çevremizi koruyalım.
Havamız temiz olsun,
Bol bol oksijen dolsun.
Caddeler, sokaklar tertemiz olsun.
Atıklar geri dönüşsün,
Haydi gelin arkadaşlar,
El ele verelim çevremiz için...
Aslı Nur Gözen 2-A
ÇEVREMİZİ KORUYALIM
Çevremizi korumalıyız. Bunun için çöpleri,
çöp kutusuna atmalıyız. Ağaçlara zarar
vermemeliyiz. Ormanları yakıp onların yerine
oteller kurmamalıyız. Yoksa diğer hayvanlara
yaşam alanı kalmaz. Çevreyi korursak bütün
canlılar, sağlıklı ve mutlu yaşarlar. Çevremize
zarar verirsek sağlıklı ve mutlu olamayız.
Haydi, hep birlikte çevremizi koruyup bütün
canlılara ve geleceğe temiz bir dünya bırakalım!
Nehir Şahin 2-B
TEMİZ ÇEVRE
Sevgili arkadaşım,
Çevreyi koruyalım.
Yerlere çöp atmayalım,
Canım arkadaşım.
ÇEVRE
Arkadaşım çevre,
Gel sen de oyna bizimle.
Sincaplar da gelsin,
Şarkı söyleyelim birlikte.
Ağaçlar dikelim mi?
Çimenler ekelim mi?
Bahçelerde koşarız
Bitkileri sularız.
Sonra yağmur yağsın,
Su birikintileriyle oynayalım.
Güneş gelsin ve kurusun yağmur,
Çok güzel bir gün geçirelim.
Mert Kıncal 2-B
Ormanları seviyorum,
Çevreyi koruyorum,
Bunu yapmayanları
Her zaman uyarıyorum.
Simya Say 2-B
Birikim
ÇEVREYİ DÜŞÜNEN OTOMOBİL
Aile odaları olan, çok renkli, şirin bir otomobil.
Benim tasarladığım bu otomobil, güneş enerjisi
ile çalışıyor ve çevreyi kirletmiyor. Güneş enerjisi
ile çalıştığı için çok da ucuz. Aile odaları olan ve
çevreyi düşünen tek araç. Mevsimlere uygun renk
seçenekleri de bulunuyor.
Melis Semerci 2-C
HAVALI, SÜPER MONT
Sizler için temiz havayla çalışan, renkli
bir mont tasarladım. En büyük özelliği,
kollarında havayı temizleyen ağaçlar
olması. Çalışması için ne pile ne de
elektriğe ihtiyacı var. Sadece hava olması
yeterli. Kollarındaki ağaçlar sayesinde
kirli havayı temizler ve sizi sıcacık tutar.
Doğayı koruyan bu montu herkese tavsiye
ediyorum.
Duru Çelik 2-C
DOĞA DOSTU SU ISITICISI
Üzerindeki güneş panelleriyle suyu ısıtan ve
elektriğe ihtiyaç duymayan bir ısıtıcı. Bu ısıtıcı
sayesinde kaynaklarınızı tüketmemiş, daha bilinçli
kullanmış olursunuz. Üstelik üzerinde hava sıcaklığı
da yazıyor. Çok ucuz bir eşya; ama kaliteli. Daha da
ötesi, ısıtmasını durdurabiliyorsun!
Ece Genç 2-C
DOĞAYI KORUYALIM
Biz insanlar doğayı korumalıyız.
Çünkü doğa bizim için çok önemli. Ama
herkes böyle düşünmüyor. Bazı insanlar
doğamızı çok kirletiyor; ama biz onlara
doğamızı korumayı, korumazsak neler
olabileceğini anlatmalı ve öğretmeliyiz.
Bu da bizim yapmamız gereken en önemli
sorumluluklardan biri bence.
İpek Koç 2-D
DOĞAYI KORUYALIM
Temiz bir dünya istiyorsak
Doğayı koruyalım, haydi!
Hepimiz koruyalım dünyayı.
Çöpleri atalım çöp kutusuna.
Kavuşalım temiz dünyaya.
Hazen Tekin 2-D
ÇEVRE KORUMA
Çevreyi, gelecek kuşaklara temiz bir dünya
bırakmak için korumalıyız. Bütün çöpler, çöp
kutusuna atılmaz. Plastik, cam, kâğıt gibi atıklar
geri dönüşüm kutusuna atılmalıdır. Ağaçları
kesmemeli, çevreyi korumalıyız. Çünkü ağaçları
kesersek temiz hava alamayız. Böyle olursa da
yaşamamız zorlaşır. Her yere bina yapılmamalı,
herkes ağaç dikmelidir. Birinin yere çöp attığını
görürseniz lütfen onu uyarın. Herkes çevreyi
korumalı!
F. Alp Tayfur 2-F
ÇEV
R
Çevr E KİRL
eni h
E
iç kir NMESİ
Kirle
N Dİ
let
te
YE
Hayv ne de “du me,
anlar
r” de
ım
.
Doğa
mız k ız ölmes
in,
Çevr
irlenm
en
At çö i düşün b esin...
ir
p
Sayg ü çöp kut az da,
ı duy
usun
a,
h
Çevr
e kirl er ağaca,
enme
sin d
iy
Sued e...
a Öz
lek 2
-G
ÇEVRE ,
TEMİZ
koru
, çevreyi
v
e
s
i
ğ
li
oru.
Temiz
de, onu k
n
li
e
in
n
l,
Evren se
a nefes a
d
a
ğ
o
d
i
ca.
Mis gib
aya çıkın
ğ
o
d
ın
s
a
tl
İçin raha
r yeri
, koru he
n
tu
s
o
d
inci
nin
çevre bil
Çevre se
ir
il
n
e
r
ğ
eği
şta ö
Erken ya oğa yiyeceği, içec
d
lar.
a
Verir san vre, kirletirsen so
çe
Renklidir v, çevreni kurtar.
se
eniz 2-E
Evin gibi
Ada Ayd
Birikim
2.
S
I
N
I
F
L
A
R
5
2.
S
I
N
I
F
L
A
R
6
ÇEVREYİ KORUYALIM
Güzel, yemyeşil bir ormanın kenarında bir köy varmış. Bu köyde yaşayanlar çok mutlularmış.
Ama bu güzel köyün değerini bilmiyorlarmış. Köyün yaşlı bilge dedesi onlara ormana zarar
vermemelerini öğütlediği halde halk, ormana zarar veriyormuş. “Aman canım, birkaç ağacı kesmekle
koca orman bitecek değil ya!” diyerek bilge dedenin sözlerine kimse kulak asmamış. Çok da uzun
bir zaman geçmeden yağmurlar daha az yağar olmuş, hayvanların otlakları yok olmuş. Ormandan
eskisi gibi meyveler de toplayamıyorlarmış. Üstelik ormanların azalmasıyla zayıflayan bitki örtüsü,
güçlü yağmurları engelleyemeyince seller bahçelerine, evlerine zarar vermeye başlamış. O güzel
köy, kurak bir yere dönmüş. Daha önce mutlu yaşayan insanlar, üzgün ve mutsuz olmuşlar. Bilge
dedenin öğütlerini dinlemediğimiz için çok pişmanız. Doğal çevremizin bizim yaşamımız için ne
kadar önemli olduğunu öğrendik. Ama bu bizim için çok acı bir ders oldu.” demişler. O günden
sonra doğaya zarar verecek hiçbir şey yapmamışlar.
Berin Işık Aktaş 2-G
M
I
L
A
Y
U
İ KOR
ÇEVREY malı,
ÇEVREY
oru
İ TEMİZ
,
lı
a
Çevreyi k
TUTARS
Ç
tm
e
tu
v
r
iz
e
y
m
i
temiz tuta
AK
n te
a
m
a
z
r
r
e
s
ak,
H
Sağlıklı, m
,
li
e
m
v
e
s
utlu yaşar
Canlıları
ız.
Hastalık n
meli.
e
tm
le
e
ir
d
k
ir
ı
y
b
a
il
ğ
m
o
eyiz,
D
Eğlenerek
zel,
eklerle gü
yaşarız.
Çevre çiç parmamalı,
A
ğaçları ke
ko
smezsek
,
lı
a
Çiçekleri
G
m
a
ö
lg
tm
e
a
le
p
r
ö
in
de yatarız
aç
Sokaklar
,
Mutlu bir
.
li
e
m
v
e
ş
s
e
k
ı
il
y
a
d
y
e
n
yaşa
Dü
“Burası p
ak,
is!” sözün rız,
korumazs
ı
y
a
y
n
ü
r.
ü duymay
D
Çevreyi k
yamız olu uyun.
ız.
n
ir
ü
le
d
tm
ir
b
e
zsek
Kirli
ı kor
T
y
e
a
m
y
n
iz
ü
h
d
ava b
de
unu.
Haydi siz
Kirli hava ize kalır,
aşarırız b
b
k
a
s
r
a
p
yı
a
İşbirliği y önüşüm yapmalı,
Hayatımız ağaçlar alır,
d
i
r
bize kalır.
e
Bir de g
,
k
ti
s
la
p
,
ğıt
Defne Gü
Metal, kâ
alı.
ven 2-E
tm
a
.
e
lı
a
in
r
m
e
r
Hepsini y irlenmekten kurta
ik
lier 2-G
Çevremiz
Buket İş
SİZİN KAHRAMANINIZ KİM?
BİR KAHRAMANIM
Ben bir kahramanım, herkesi kurtarırım. Herkes beni
sever ve özler. Ben bir insan değilim, bir uzaylıyım. Dün
birini kurtardım ve o kişi bana teşekkür etti. Ben insanları
kurtarmayı çok severim. Çocukları çok seviyorum.
Kahraman olmak çok güzel. Zor olsa bile...
Pelin Karaman 2-D
KAHRAMANIM
Benim kahramanım Atatürk’tür. Kahramanlar akıllı,
planlı, vatansever ve mert insanlardır. Gerekirse vatanları
için canlarını seve seve verirler. Halkı için durmadan,
yorulmadan çalışırlar. İşte Atatürk de böyle bir lider
Ece Bayar 2-F
olduğu için benim kahramanımdır.
KAHRAMAN ANNEM
Annem benim gözümde bir
kahramandır. O her sabah beni
uyandırır. Ben üstümü giyinirken
bana kahvaltımı hazırlar. Zamanında
okuluma gitmem için her şeyi planlar.
Arabaya bindiğimde emniyet kemerimi
taktığıma emin olur. Her akşam, beni
tam zamanında okuldan alır. Annem
yardımsever, eğlenceli ve sevecendir.
Zor durumda kaldığımda hep benim
arkamdadır. Bu nedenle annem benim
kahramanımdır.
Tuğçe İstem Uğurlu 2-F
BENİM KAHRAMANIM
Benim kahramanım babamdır. Çünkü o çok bilgilidir. Babam nerede, nasıl davranacağını çok iyi
bilir. Ayrıca benim babam çok ama çok tatlıdır. Onun kafası zehir gibi çalışır. Babam bana hayatı,
terbiyeyi ve becerileri öğrettiği için onu kahramanım seçtim. Babamı çok seviyorum.
Anıl Gökçe 2-E
Birikim
GEZDİK, GÖRDÜK, ANLATTIK
KANADA GEZİM
Geçtiğimiz yaz, ailemle Kanada’ya gitmeye karar verdik. Çok uzak olduğunu duymuştum.
Bu nedenle oraya gitmeyi çok istememe rağmen bu yolculuğun sıkıcı olacağını da düşünüyordum.
Nihayet gideceğimiz gün geldi çattı. Gerçekten uzun bir yolculuktan sonra Montreal’e vardık.
İlk izlenimim, Türkiye’den çok değişik oluşuydu. En başta, kimse dilimizi konuşmuyordu. Daha
sonraki günlerde önemli yerleri gezmeye başladık. Önce kocaman bir adanın üzerine kurulmuş en
büyük lunapark olan La Rond’a gittik. Ben sadece yaşımın ve boyumun uygun olduğu oyuncaklara
binebildim. Üçüncü günümüzde Biodam’a gittik. Ünlü Montreal Stadyumu’nun yanında her türlü
hayvanın kendi doğal koşullarında yaşadığı ve dünyanın dört ayrı iklimindeki yaşamın birebir
gerçekleştirildiği kocaman bir doğa parkını gezdik. Maymunlar, timsahlar ve kuşlar yağmur
ormanlarında yaşıyorlardı. Penguenler kutup bölümündeydi. Filmlerde gördüğüm hayvanlar karşımda
duruyordu. Daha sonraki günlerde görülmesi gereken her yeri gezdik. Benim hiç unutmayacağım ve
tekrarlamak istediğim harika bir seyahat oldu. Bütün arkadaşlarıma bu geziyi tavsiye ediyorum.
Defne Yalçın 3-A
İZ
ir ’e
NU GEZİM
erek Eskişeh
HAFTA SO
in
b
e
n
e
tr
lı
hız
ptık.
sonu ailemle
ir yürüyüş ya
b
l
e
z
ü
g
k
Ben bir hafta
o
ç
anında
namayıp
k Nehri’nin y
rdüm. Daya
ö
g
k
e
p
ö
k
yla
gittim. Porsu
, ebru sanatı
r geçmez bir
m
e
e
ç
e
n
g
n
A
n
e
ı.
d
rd
rü
a
Köp
laştık.
tçıları v
ir müzeyi do
da ebru sana
b
ra
a
O
d
.
ra
sı
im
d
v
O
se
tespihler ve
e aldı bana.
r,
ly
e
o
ll
k
e
k
ir
y
b
e
h
ış
yapılm
pılmış
vaya
taşından ya
yedik. Tram
n
le
te
lü
k
re
e
ö
d
b
e
z
.
iğ
ü
M
ra meşhur ç
k’ta dolaştık
n
u
o
rs
S
o
P
ı.
rd
ip
a
v
in
b
pipolar
knesine
. Son
akit geçirdik
rda, nehir te
v
la
l
k
e
a
z
k
ü
g
so
k
o
ip
bin
ldi. Ç
döndük.
teknesi güze
ve evimize
ik
d
in
b
e
n
En çok nehir
unu
e
ir şehir olduğ
onlu hızlı tr
b
y
k
iz
ü
v
y
le
ü
b
te
lu
k
o
olara
ylerle d
.
çok meşhur şe
n
’i
ir
h
i öneriyorum
e
n
iş
si
e
sk
E
m
z
-A
e
g
se
ve herke
Ada Gürer 3
düşünüyorum
AFRİKA
tim.
Afrika’ya git
e
d
n
li
ti
ta
Önce
Bayram
karşılaştım.
a
rl
la
n
sa
in
.
Çok farklı
k yaşadım
lu
u
tl
u
m
ra
son
den
şaşkınlık,
fetleri ile biz
a
ıy
k
,
ri
le
k
e
i başka
Renkleri, yem
Bir an kendim
i…
k
ı
rd
la
nra
lı
öyle fark
hissettim. So
i
ib
g
iş
m
it
g
aynı
bir gezegene
da hepimizin
ın
sl
a
e
v
ım
n
onları tanıd
e güler yüzü
v
i
g
v
e
S
.
m
rdü
ginin
olduğunu gö
eşfettim. Sev
k
u
n
u
ğ
u
ld
o
ortak bir dil
ş, dedim.
ülkesi yokmu
i Çağlar 3-B
Serdar Şevk
3.
S
I
N
I
F
L
PARİS’E YOLCULUK
Annem, babam ve ben yurt dışında nereye gideceğimizi düşünürken birden aklımıza Paris
geldi. Yolculuğumuz üç buçuk saat sürdü. Otele vardığımızda şöyle bir etrafıma bakındım. Otelin
girişinden Eifel Kulesi gayet rahat görünüyordu. Eifel Kulesi düşündüğümden daha güzeldi.
Asansör ile kuleye çıktık. Paris, yukarıdan çok güzel görünüyordu. Aşağıda Sen Nehri kıvrıla
kıvrıla akıyordu. Disneyland’ı da unutmamak gerek. Orası kesinlikle biz çocuklar için harika bir
yerdi. Orada harika oyuncaklara binip çok eğlendim.
Kaan Yaşar 3-C
Birikim
A
R
7
3.
S
I
N
I
F
L
A
R
8
GEZİP GÖRDÜKLERİM
Ben, Arthur adlı bir yere gitmiştim. Oranın havası çok rahat ve ferahlatıcıdır. Oraya gitme
nedenimiz tatildi. Ben sabahları ağaçların, rüzgârların sesi ile uyanırdım. Orası minik beyaz evlerle
doluydu. Denizi ve kumsalı çok güzeldi. Bir de benim asıl sevdiğim, açık hava sinemasıydı. Ben
her hafta oraya giderim. Sinema yerinin tepesi açıktır. Film izlerken yukarıdaki yıldızları da izlerim.
Orada bir sürü yıldız kayar. Ben de hepsinde dilek tutarım. Sonra evde denizin sesiyle uyurum.
Uyanırım, hemen denize giderim. Suyla zıplaya hoplaya oynarım. İnsan orada yeşilliklerin ve
ağaçların arasında huzur bulur. Bir de kumdan kale yaparım. Denize dalarım sürü sürü balık ile
dubaların önüne doğru giderim. Midye toplarım. Her gün, her saat eğlenirim. Ayrıca oranın balığı
da meşhurdur, çok güzel ve lezzetlidir. Bu lezzet ve güzellik sadece Arthur’da bulunur. Bütün bu
Güneş Vaha Töngür 3-E
güzelliklerin adı Arthur’dur.
KARTALKAYA
Kartalkaya Kayak Merkezi, Bolu’da bulunmaktadır. Biz de kış
mevsimi geldiğinde, oraya kayak yapmaya gidiyoruz. Kartalkaya,
ülkemizin en büyük kış ve doğa sporları merkezlerinden biridir.
Çok temiz bir havası vardır. Sadece kış turizmine değil, yaz
aylarındaki kamp, piknik gibi etkinliklere de imkân sağlamaktadır.
Ben, Kartalkaya’yı en çok kış mevsiminde seviyorum. Çünkü
çam ağaçları bembeyaz karla kaplı oluyor ve ben orada kayak
yapmayı seviyorum.
Kartalkaya çok yüksek bir dağ olduğu için uzun süre karlar
erimez. İlkbahar mevsimi gelince karlar erimeye başlar, yemyeşil
ağaçlar ortaya çıkar. Bu yüzden orayı çok severim. Gezerken çok
şey öğreniyorum. Çok gezen mi bilir, çok yaşayan mı?
Efe Ertürk 3-F
LONDRA
Yemyeşil ormanları,
Ne güzeldir parkları,
Halkı kucaklar sarayı,
Ne güzel şehir Londra.
Bir tarafta müzeler,
Bir tarafta London Eye.
Yollarda kırmızı otobüsler.
Saat kulesi Big Ben,
İhtişamıyla durur.
Nehirde gezmek,
Muhteşem olur.
Lara Tekkök 3-G
BARIŞ ÜZERİNE…
DÜNYADA BARIŞ İSTİYORUM!
Ben dünyada barış olmasını ve insanların
mutlu yaşamasını istiyorum.
Çünkü
dünyada savaş olmazsa, insanlar yaralanıp
ölmezse çocuklar mutlu büyürler. Herkes
dost olur. Biz küçüğüz, savaşlara engel
olamayız; ama büyükler bunu başarabilirler.
Örneğin geçmiş zamanlarda atılan atom
bombasının olduğu yerlerde hiçbir canlı
yaşayamamaktadır. Dünyada barış olursa
tüm insanlar mutlu yaşarlar. Çünkü
biliyorum ki savaş çok kötü bir olaydır.
Kıvanç Doğan 3-A
BARIŞ
Her yer
de barı
ş
Olsun i
ste
Herkes rim.
ba
Olsun i rışçıl
ste
Barış g rim.
üzeldir
,
Barışm
ak mut
l
ul
İnsan h
er zama uk verir.
n
Barışı s
evmeli
d
Yiğit İn ir.
san 3-C
Barış çok önemlidir. Çünkü ülkelerin birlik ve beraberlik
ruhu içinde yaşamalarını sağlar. Her zaman barışçı insanlar
olmalıyız. Dünyayı barış ve sevgiyle yaşanır hale getirmek gerek.
Atalarımızın dediği gibi “Bir elin nesi var, iki elin sesi var.” Barış
bize iyilik, dostluk, kardeşlik duygularını yaşatır.
Zeynep Gökçe Kırca 3-B
Birikim
Barış deyince aklıma;
Sevgi gelir, barış gelir.
Barış deyince aklıma;
Güzel ülkem, Ata’m gelir.
Barış deyince aklıma
Gülen, koşan, oynayan
Sevgi dolu dünyalarında
Çocuklar gelir.
Defne Saral 3-B
BARIŞ NE DEMEK?
En güzel şey bence,
Sağlanmalı her yerde.
Para ile satılmaz,
Çok da kolay bulunmaz.
Küslüğün zıttı,
Hayatın anlamı,
En yakın arkadaşı da
Sevgi olmalı.
Selin Aksoy 3-C
BARIŞMAK GÜZELDİR
Barışmak güzeldir. Barış demek, mutluluk demek.
Barış, içimizi ısıtır. Barışın olmadığını düşünün.
Ateşler, silahlar, mermiler, kurşunlar… Hepsiyle
birbirine saldıran insanlar. Hiçbiri, barışın önemini
bilmiyor; herkes dünyanın güzelliğini bozuyor. Barışı
çok seviyorum. Artık dünyadaki insanlar barışsın
istiyorum.
Ali Ögeday Demirtola 3-E
BARIŞ
Minik bir tohumdu barış, toprağa dikilmeyi bekleyen. Dikenler
ona özenle bakıp, onu sulayıp büyüteceklerdi. Kocaman bir
ağaç olup meyve verecekti. Umutları, hayalleri vardı. Kırılgandı
gövdesi, bir rüzgâr esse uçup gidecekti sanki. Acımasızdı
insanlar. Gittikçe büyüyordu ağaç. Tek o değil, onunla beraber
sorunları da büyüyordu. Kökleriyle tutuyordu toprağı. Biliyordu,
toprağı bıraksa umutları, hayalleri de uçup giderdi. Eğer toprağı
bıraksaydı, şu anda dünyada barış diye bir şey olmazdı.
Ilgın Simay Özcan 3-F
BARIŞ
Barış olsam,
Sarılsam bütün dünyaya,
Kavga edenleri barıştırsam.
Barış olsam,
Savaşları sonlandırsam,
Küsenleri barıştırsam.
Barış olsam,
Damlasam evrene,
Yayılsam her yere.
Barış olsam,
Uçsam göklerde,
Bulutlardan barış alıp
Dağıtsam dünyaya.
Barış olsam,
Girsem insanların duygularına,
Mutlu etsem onları.
Barış olsam,
Kızgınlıkları, üzüntüleri unutturup
Sevinç çığlıkları attırsam.
Barış olsam,
Mutlu etsem insanları, evreni.
Bütün dünyada barışı korusam, korusam...
Güliz Yüksel 3-G
BARIŞ NE DEMEK?
Barış, dostluk içinde mutlu bir şekilde
yaşamak demektir. Savaşı önlemek için çok
çalışmak gerekir. Mesela biz birbirimizi
çok seviyoruz; ama biz bir ipiz ve bu ip
koptuğunda biz dost olamayız değil mi? İşte
barış, sevgi ve saygı çerçevesi içinde hep
birlikte yaşayabilmek demektir. Barış çok
önemli bir şeydir. Eğer barış diye bir kavram
olmasaydı dünya şu ankinden çok daha
kötü bir yer olurdu. Barış içinde yaşamak
istiyorsanız herkese, her şeye saygılı olun ve
kimseyle kavga etmeyin.
Ezgi Akar 3-F
“Bence barış …” diye başladık, hepimiz ayrı bir yönünü
anlattık...
Bence barış bitki gibidir. Çünkü bitki yetiştirmek emek ister, barış
da emek ister. Bitki yetiştirmek için su vermek, onun hava almasını
sağlamak gerekir. Barış için de iyilik yapmak, hoşgörülü ve dürüst
olmak gerekir.
Itır Portakal 3-D
Bence barış su gibidir. Çünkü barış da su kadar önemlidir. Su
olmazsa hayat olmaz, barış sağlanmazsa barışçıl hayat da olmaz.
Doğan Oğulcan Güleç 3-D
Bence barış oyuna benzer, çünkü herkes oyun oynarken eğlenir ve
üzüntülerini unutur. Barış da bize üzüntülerimizi unutturur.
Eren Özen 3-D
Barış deyince aklıma Atatürk geliyor. Çünkü yurdumuzu kurtardı
ve dünyada barışı sağladı.
Mete Karataş 3-D
Birikim
BARIŞ
Ey barış!
Ey insanlar!
Buraya gelin,
Burada birleşin.
Tüm dünyaya yayılın,
Hep birlikte oynayın,
Savaşı bırakın,
Kendinizi barışa bırakın.
Barış demek,
Mutluluk demek!
Barış demek,
İnsanlık demek!
Hep birlikte
Eğlenmek demek!
Eren ŞEN 3-G
3.
S
I
N
I
F
L
A
R
9
SORUMLULUK
4.
S
I
N
I
F
L
A
R
10
SORUMLULUK
Sorumluluktur,
İnsanı yaşatan.
Sorumluluktur,
Gülüp oynatan.
SORUMLULUK İYİDİR
Sorumluluğunu bilen öğrenci,
Sorumluluğunu bilen aile,
Sorumluluğunu bilen millet,
Sorumluluğunu bilen dünya!
SORUMLULUK
Hayatını çizmelisin,
Sorumluluğunu bilmelisin.
Her şeyi yerine getirmeli,
Hayatını düzenlemelisin.
Kimileri sorumludur,
Kimileri değil.
Bazıları önem verir,
Bazılarına şaka gelir.
Sorumluluk iyidir,
Sorumluluk her şeydir!
Sorumluluğunu bilen insana,
Açılır tüm kapılar her fırsatta.
Sorumluluğunu almalı,
Kendine güvenmelisin.
Ödevlerini yapmalı,
Kardeşine bakmalı…
Sorumluluk olmazsa,
Gör bak her yerde karmaşa.
Düzen olsun istersen hayatta,
Sen de uy kurallara.
Alp Ata Türkoğlu 4-A
Dünya iyi olsun,
Herkes mutlu olsun.
Sorumluluğunu yerine getirene,
Helal olsun!
Deniz Küçükkaya 4-B
Derslerini iyi dinlemeli,
Sınavları kaçırmamalı.
Her şeyi zamanında yapmalı,
Düzenini kurmalısın.
Yasemin Defne Pak 4-B
SORUMLULUK SAHİBİ OLMAK…
Mert adında bir çocuk varmış. Mert çok iyi, arkadaş canlısı bir çocukmuş; ama Mert’in kötü
bir huyu varmış. Ödevlerini aksatır, çalışmalarını zamanında yapmaz; kısacası her işi boşlarmış.
Oyun oynamak, diğer işleri yapmaktan hep daha önce gelirmiş. Son günlerde okulda işler pek
yolunda gitmiyormuş. Sınav notları pek de Mert’in istediği gibi değilmiş. O, bütün sınavlardan
çok iyi notlar almak istiyormuş; ama bunun çalışmadan yapılamayacağının farkında değilmiş hâlâ.
Bir gün öğretmeni Mert ile dersleri ve sorumlulukları hakkında konuşmuş. Sorumluluklarımızı
yerine getirmenin sonucunda istediğimiz şeyleri de gerçekleştirebileceğimizi anlatmış. Mert,
öğretmeninin söylediklerini anlamış ve o günden sonra derslerine sıkı sıkı çalışmış, ödevlerini
zamanında ve eksiksiz yapmış. Görmüş ki sorumluluklarını yerine getirmek hiç de zor değilmiş.
Üstelik sorumluluk sahibi olmak ona başarı da getirmiş…
Atilla Tibet İncekara 4-A
SORUMLU OLMAK ZORUNDA MIYIM?
Merhaba, ben Zıpır. Benim ailem; annem, babam ve kardeşim
Kardelen’den oluşuyor. Ben oldum olası oyuna çok düşkün, biraz
da yaramaz bir çocuk olmuşumdur. Babam bu yüzden bana kızıyor.
Ama ben bunu değiştiremem ki! Yine bir cuma günü. Ödevlerimi
hafta sonuna bıraktım, dışarıda arkadaşlarımla top oynuyordum.
Hava açıktı, gökyüzünde tek bir bulut yoktu. Maç da çok iyi
geçiyordu.Tam penaltı atılacakken babam seslendi: “Zıpır, çabuk SORUMLULUK
buraya gel ve ödevlerini yap!” Off, ödevmiş… Sorumluluktan Sorumluluk varsa,
nefret ediyorum. Yetişkinler bunun çok önemli olduğunu Hayat daha güzel.
düşünüyorlar. Bence sorumluluk denen şey resmen hapis. İçine Sorumluluk varsa,
tıkılıp kalıyorsun. Neyse… Babam yüzünden eve gittim. Zorlana İnsan daha rahat.
zorlana bütün ödevlerimi yaptım. Tam çıkacaktım ki, ödevlerimi Sorumluluk varsa,
çantama koymam gerekiyormuş. Yine sorumluluk! Sonrasında Kurallar hiç de zor değil.
düşündüm de aileme sürekli bunu söyletmemin de bir anlamı yoktu. Sorumluluk varsa,
İnsanın sorumluluklarını yerine getirmesi ne kadar zor olabilirdi ki? Ne güzel yaşanılası dünya!
Başak Özdemir 4-A
O günden sonra sorumluluklarımı zamanında yerine getirmek için
elimden geleni yaptım ve gördüm ki, sorumluluk sahibi olmak insanı
daha da iyiye götürüyor. Böylece aileme bir daha asla “sorumluluk”
dedirtmedim.
Ayşe Elif Sert 4-B
Birikim
NE DİR?
NELER GELDİ BAŞIMA!
Eskiden
sorumluluklarımın
çoğunu
hatırlamazdım bile. Başıma gelen bir olay
sonrasında sorumlulukların ne kadar önemli
olduğunu öğrendim. O kadar çok utanmıştım ki,
ertesi gün okula gitmemek için çok ağlamıştım.
Bir gün arkadaşlarımla dışarıda oynuyorduk.
Annem sürekli odamı toplamamı söylüyordu.
Benim de gönlüm oyunu bırakıp odamı toplamaya
el vermiyordu. Bu yüzden eve gitmedim. Akşam
gelince de ortalığı topluyormuş gibi yaptım.
O sırada, bir ay önce “Aman, daha bir ay var.”
diyerek kaldırıp attığım ödevim elime geldi.
Sonra annemin ayak seslerini duydum. Hatamı
görmesin diye ödevi bir köşeye sıkıştırmaya
çalışırken yere attığım çamurlu çoraplarıma
bastım. Kendimi yatağa attım ve anneme çok
hasta olduğumu söyledim. Annem ateşimi kontrol
etti ve uzun bir süre başımda bekledi. Ben de
ödevimi yapamadım. Ertesi gün sorumsuzluğum
nedeniyle okulda gün boyu müdür yardımcımıza
yardım etmekle görevlendirildim. Böylece
sorumluluk almanın kötü bir şey olmadığını,
hatta yaşamımızı düzenlediğini öğrendim. Şimdi
sorumluluklarımı yerine getiriyor, hayatımı güzel
leştiriyorum.
Pınar Çamur 4-C
SORUMLULUKLAR
Ela yine yemeğini üstüne dökmüştü. Annesi Eda
Hanım çok tatlı biriydi. Yemek kazası nedeniyle ona
kızmadı; ama sorumluluklar konusunda çok titiz
olduğundan Ela’dan, yemekten sonra kıyafetlerini
kirli çamaşır sepetine atmasını rica etti. Fakat Ela,
yemekten sonra oyun oynamaya başladı. İşte böyle
zamanlarda Eda Hanım kızabiliyordu Ela’ya. Bir
gün yine sorumluluğunu yerine getirmeyi unutan
Ela, annesinden büyük azar işitmişti. Çünkü o gün
köpeği Luli’yi gezdirmeyi unutmuştu. Önceki
gün ise Luli, Ela yüzünden yemek yiyememişti!
Çünkü her gün saat ikide Ela’nın Luli’ye yemek
vermesi gerekiyordu; ama bunu yapmayınca Luli
aç kaldı. O günden itibaren Luli’nin yemeğini de
Eda Hanım vermeye başladı. Ancak Eda Hanım o
gün gerçekten çok sinirlendi; çünkü Luli, Ela’nın
köpeğiydi ve bu konudaki sorumluluğu Ela
üstlenmişti. Ela, yaptığından pişmanlık duyuyordu.
Ama dersini almamıştı.
Yağmur Kurtoğlu 4-D
SORUMLULUK
Sorumluluklarımız vardır. Onları yerine
getirmeliyiz. Eğer bunları yapmazsak başımız
derde girer. Mesela odamızı toplamazsak
hiçbir eşyamızı bulamayız. Yürüyecek yer
bile kalmaz. Ailelerimiz bizi hep uyarır. Ödev
yaparken dikkatimiz dağılır, rahat edemeyiz.
Aklımız orada kalır; sonunda bu dağınıklık
birikir ve bize yük olur. Bunları önlemek için
sorumluluklarımızı bilmeliyiz. Yaşamda yerine
getirmemiz gereken birçok sorumluluğumuz
vardır. Bizim görevlerimizi kimse yerine
getiremez; çünkü onlar bizim görevlerimizdir.
Sorumluluklarımızı yerine getirmeliyiz.
Ece Nadi 4-C
SORUMLULUK
Sorumluluk bize verilen görevleri yerine
getirmek demektir. Odamızı toplamak,
banyo yapmak, ödev yapmak, ders çalışmak
gibi… Sorumluluk olmasaydı ne olurdu hiç
düşündünüz mü? Dünyada karmaşa olur, her
şey birbirine girer. İnsanlarda düzensizlik
başlar. Her yer kirlenir, dağınık olur. Nasıl mı?
Size daha birinci sınıfa giden küçük Gözde’nin
hikâyesini anlatayım:
Gözde çok dağınık bir çocuktu. Öyle ki
bazı çoraplarının eşi, yastığının altından
çıkabiliyordu. Bazı kitapları tişörtlerinin
arasında olurdu. Aradığı şeyleri bir türlü
bulamıyordu odasında. Çünkü sorumsuzdu,
sorumluluklarını yerine getirmiyordu. Ama
arkadaşlarından Melis, sorumluluk sahibiydi.
Çok da düzenliydi. Odası da tertemizdi. Gözde,
Melis’ten yardım alarak sorumluluklarını
yerine getirmeye başladı. Artık çok mutluydu.
Melis’e teşekkür etmeyi de unutmadı. İstediği
her şeyi de bulabiliyordu. Ben bundan bir ders
çıkardım: Sorumluluklarımı yerine getirirsem
aradığım her şeyi bulabilirim ve düzenli olurum.
Sorumluluk, hayatın önemli bir parçasıdır.
O olmasaydı hayat düzensiz olurdu. Şehirler
planlarla kuruluyor, para kazandığımız işler
planlı olduğumuzda iyi sonuçlar getiriyor.
İşte sorumluluk, sıkıcı gibi görünse de
aslında çok güzel ve önemli bir şey. Öyle değil
mi yoksa?
Sude Aydın 4-D
Birikim
4.
S
I
N
I
F
L
A
R
11
PAYLAŞMAK GÜZELDİR...
4.
S
I
N
I
F
L
A
R
12
PAYLAŞMAK GÜZELDİR
Sevdiklerimizle paylaşmalıyız;
Sevincimizi,
Sevgiyi, saygıyı,
Doğruyu ve yanlışı,
Yani her şeyi...
Her zaman ve her yerde.
Arkadaşın üzülünce
Paylaş sevgini onunla,
Mutlu olsun.
Sonra bir gün sen üzülünce
O da paylaşır sevgisini seninle.
Dünya yüzünü sana döner ve gülümser
Dünya paylaşınca güzel...
İrem Duru 4-E
ÜŞÜYEN ELLERİ ISITAN YÜREK
Soğuk, karlı bir kış günüydü. Okul yolundaydım. Lapa lapa kar yağıyordu. Hava soğuktu;
ama ben üşümüyordum. Botlarım, berem, atkım ve anneannemin ördüğü yün eldivenlerim beni
sıcacık tutuyordu. Bütün çocuklar, okul yolunda cıvıl cıvıl kar oynuyorlardı. Bir an önce okula
ulaşıp ben de arkadaşlarımla kar oynamak istiyordum. Okul bahçesine ulaşmıştım. Bir iki tane kar
topu yapıp arkadaşlarıma attım. Ne güzel şey şu kar, bütün çocukların oyuncağı… Kar yağıyordu,
hava çok soğuktu; ama ben üşümüyordum. Yün eldivenlerim vardı. Karı tutabiliyordum. Sonra
bir çocuk gördüm. Köşede duruyordu, titriyordu sanki ve diğer çocuklarla oynamıyordu. Ellerini
ovuşturuyordu. Besbelli çok üşüyordu, çünkü onun yünden eldivenleri yoktu. O çocuk için çok
üzüldüm. Sonra aklıma bir fikir geldi. Paylaşmalıydım. Neyi mi? Tabi ki eldivenlerimi. Biri bana,
biri ona. Eldivenimin birini ona uzattım. Çocuk bana baktı, galiba beni anlamadı. Ben iki elimi
bir eldivene sokunca durumu anladı ve aynısını o da yaptı. Birbirimize bakıp gülüştük. Kar topu
oynayamadık, ama oynayanları izledik. Paylaşmanın mutluluğuyla içim şimdi daha da sıcak
olmuştu.
Bartu Bilgen 4-E
PAYLAŞIM
Paylaşırsan herkes dost olur seninle,
Mutluluk içinde.
Paylaşmak güzeldir her zaman,
Sevgi dolu yüreklerle.
Paylaşmamazlık yapma hiç,
Hayatının tamamında.
Sevinçle paylaş her şeyi,
Hiç durmadan artan sevdanla.
Paylaşmazsan üzülürsün,
Paylaş ki üzülme.
Küçücük yüreğinle,
Her zaman, her yerde...
Defne Zeynep Ergün 4-E
ÇAMURUNU PAYLAŞMAYAN DOMUZ
Bir varmış, bir yokmuş... Kedi ve köpeklerin kavga
etmediği, hayallerin gerçek olduğu bir diyarda bir domuz
ailesi yaşarmış. Anne domuz her gün işten gelip çocuklarına
yemek yaparmış. Baba domuz her gece çocuklarına masal
okurmuş. Bu ailenin bir kızı, bir de oğlu varmış. Kızları çok
uslu ve paylaşmayı seven bir çocukmuş. Fakat erkek çocuk
paylaşmayı hiç sevmezmiş.Günlerden bir gün ormanın iyi
kalpli cadısı, yeryüzündeki tüm çamurları toplamış. Yalnızca
erkek domuzun çamuru kalmış. Fakat o da kimseyle çamurunu
paylaşmıyormuş. Günler böyle geçmiş. Gel zaman git
zaman erkek domuz yalnız kalmaya başlamış. Herkes parkta
oyun oynarken erkek domuz paylaşmayı sevmediği için
arkadaşsız kalmış. Öğretmenleri, paylaşmanın arkadaşlığın
ilk adımı, olduğunu söylermiş hep; ama bizim erkek domuz
dinlemezmiş. Kendisini çok yalnız hissettiği bir gün, erkek
domuz hatasını anlamış ve elinde kalan çamurunu herkesle
paylaşmış. Aslında bu olay iyi kalpli cadının erkek domuza
yaptığı bir sınavmış...
Zeynep Ulucanlar 4-F
Birikim
PAYLAŞMANIN ÖNEMİ VE
MUTLULUĞU
Paylaşmak, iki ayrı nehrin
bir anda birleşip daha büyük
bir nehir olmasını sağlar. Yani
paylaşmak üzüntüyü mutluluğa
çevirir, yeni bir dostluk yaratır.
Bu nehirlerin ayrılması çok
zordur. Bu büyük nehrin denize
açılmasıysa paylaştıkça kolaylaşır.
Bu nehirlerin denize ulaşması artık
hiç ayrılmayacaklarını gösterir. Bu
deniz, okyanusa ulaşırsa bu dostluk
ölene kadar devam eder. Yani bir
şeyi paylaşmak, yıllarca süren
bir dostluğu başlatır. Okyanuslar
çoğalırsa yoksulluk ve üzüntü bu
dünyadan gider.
Taylan Toker 4-G
PAYLAŞMA
Bir zamanlar annesi ve babası olmayan,
yalnız bir çocuk vardı. Adı Mete idi. Bir de çok
zengin olan ve ailesiyle yaşayan Mutlu adında
bir çocuk vardı.
Bir gün Mutlu çok sıkılmış ve dolaşmaya
çıkmıştı. Mete ise her zamanki gibi mutsuz
bir şekilde kaldırıma oturmuş ne yapacağını
düşünüyordu. Tam o sırada Mete’nin gözüne
bir şey takıldı. Bu, yerde duran bir şekerdi.
Birden Mete’nin gözleri ışıldamaya başladı.
Hemen koştu, bir hamlede şekeri yerden aldı.
Tam şekeri afiyetle ağzına atacaktı ki Mutlu’yu
gördü. Koşup Mutlu’nun yanına gitti. Gözlerinin
içine bakarak elindeki küçük şekerin yarısını
böldü ve Mutlu’ya verdi. İşte o an Mutlu’nun
yüreğini büyük bir sevinç kapladı. İlk kez
yüreğinin ısındığını hissetti.
Zeynep Beren Kaya 4-F
PAYLAŞIM
az. Üç yaşında da
Paylaşmanın yaşı olm
da olsak paylaşım
olsak, yetmiş yaşında
duygularını,
Annelerimiz
bitmez.
her şeylerini nasıl
düşüncelerini, kısaca
rsa, kardeşlerimiz
bizimle paylaşıyorla
mle paylaşıyorlarsa
nasıl her şeylerini bizi
alıyız. Paylaşmanın
biz de öyle paylaşm
ça
Dostluklar paylaştık
yaşı yoktur.
çoğalır, değerlenir.
İpek Çakıroğlu 4-G
PAYLAŞMAK
Bilirsiniz, paylaşmak dünyadaki en güzel
şeylerden biridir. İnsanlar bir şeyleri paylaşınca
genellikle kendilerini ve paylaştıkları kişiyi
mutlu etmeyi başarabilirler. Örneğin bir
çocuk, arkadaşıyla oyuncağını paylaştığında
birlikte oynamış olurlar. Böylece ikisi de
mutlu olur. Paylaşınca iyi şeyler iki katına
çıkar. Kötü şeyler ise azalır. Paylaşmak bir
yaranın ilacı, kötü bir düşünceninse dermanıdır.
Daha doğrusu paylaşmak kötü olan her şeyin
ilacıdır, merhemidir. Hayat paylaşınca güzeldir.
Paylaşmayı bilmeyen insanlar yalnızlığa
mahkûmdur. Bu nedenle paylaşmak, birlikte
yaşamanın en güzel sonuçlarından biridir.
İpek Balsoy 4-F
Paylaşma
k çok
şey pay
güzeldir.
laşılır.
Hayatta
Mesela
giysilerim
oyuncakla çok
izi, yeme
rım
kle
paylaşırız
. Paylaştı rimizi ve duygula ızı,
kça sank
r
doğar ve
i içimizd ımızı
yeni bir
e
güneş
ha
yaparsak
kötü şeyle yat başlar. Ama
te
r
rsini
olabilir; iç
batar ve s
anki haya
imizdeki
t biter.
güneş
Ege Özta
ş 4-H
DOSTLUK VE PAYLAŞIM
Narnia küçük bir kuş. Hayatın anlamını kuşlar
okulunda öğrendi. Her gün kuş boyama kursuna
gidiyor. Orada renk değiştiriyorlar. Sabah kuş
boyama kursuna gitti. Geç kalmıştı. Bu yüzden
bütün güzel renkleri öbür güzel kuşlar almıştı.
Narnia da kendini siyah renkle boyamak zorunda
kaldı. Karşısında rengarenk kuşlar uçup dans
ediyordu. Narnia kendine bir arkadaş buldu.
Adı Mini’ydi. Mini, pembe renkli olduğundan
Narnia’ya güldü. Mini, Narnia ile sürekli alay
ediyordu. Narnia, onun neden bu kadar acımasız
olduğunu bir türlü anlayamıyordu. Çünkü Narnia,
arkadaşları üzgün olduğunda hep yanlarındaydı,
bunun için de arkadaşları artıyordu. Şimdi de diğer
kuşlar Narnia’nın yanına uçmuş, renkleriyle onun
siyahındaki ışıltıyı ortaya çıkarmışlardı. Mini ise
arkadaşlarının değerini bilmediği için hep yalnızdı.
Alay ederken yalnız kaldığı gibi.
Selin Akalın 4-H
PAYLAŞIM
Bir ses geliyordu. Sanki yağmurun
damlalarıydı. Baktım mavi gökyüzüne, ne
yağmur ne de damlaları vardı. Sesi takip ettim.
Baktım bir kızmış. Ağlıyordu hüngür hüngür.
“Ne oldu?’’ diye sordum. Meğer kedisini
kaybetmiş. Buna çok üzüldüm. Çünkü ben
de kedimi kaybetmiştim. Üzücü bir şeydi
gerçekten; ama üzüntüden kurtulmasının bir
yolu vardı elbet. Ona yardım ettim. Beraber
aradık kedisini ve bulduk. İkimiz de çok mutlu
olmuştuk. Daha sonra dost olduk. Bir gün
başka bir olay yaşamıştım. O, yanıma geldi.
Sordu “Neden mutlusun?” diye. Anlattım
bir bir yaşadıklarımı. O da anlattı. Üzgün ve
mutlu günlerimizi paylaştık birer birer. Birden
yüzünde bir gülümseme belirdi ve boynuma
sarıldı. Bana paylaşımlarımızın onu ne kadar
mutlu ettiğini söyledi. Ben de ona karşı aynı
hisleri besliyordum. İyi günümüzde ve kötü
günümüzde hep birbirimizin yaşadıklarını
paylaştık. İşte böyle gelişti bizim dostluğumuz.
Paylaşarak kazanılan bir dostluk.
Nehir Ergezer 4-H
Birikim
4.
S
I
N
I
F
L
A
R
13
ADALET VE HAKSIZLIK
ADALET VE HAKSIZLIK
5.
S
I
N
I
F
L
A
R
14
Adalet, hak ve hukuka uygunluk durumudur. Haksızlık ise hak
ve adalete aykırılıktır. Örneğin; çok çalıştığım bir sınavda arkadaşım
benim yanıtlarıma bakıp benden daha iyi not alırsa bu haksızlık
olur. Fakat arkadaşım az çalıştığı için düşük not alırsa bu adalet
olur. Doğum günümde, benim günüm diye diğer arkadaşlarımdan
daha büyük bir dilim pasta yemem haksızlıktır, herkese eşit dilim
pasta vermek adalete bir örnektir. Hayat, çeşitli haksızlıklarla
doludur. Adalet ve haksızlık, yaşamımızın bir parçasıdır. Haksızlıkla
karşılaştığımızda nasıl davranmamız gerektiğini bilmeli, haklarımızı
savunmalıyız. Hayatımızda adil olmaya önem vermeli ve kimseye
haksızlık yapmamalıyız.
Nazlı Özkürkçü 5-B
HAKSIZLIK
Adalet, herkesin eşit haklara sahip olmasıdır. Haksızlık ise herkesin eşit haklara sahip
olmaması durumudur. Bu durumda adalet ve haksızlık zıt kavramlardır diye düşünebiliriz. Şöyle
bir baktığımızda dünyada pek çok haksızlık vardır. Bazılarımız der ki: “O, havuzlu villada
yaşıyor, ben gecekonduda…” ya da “ Onun haftalık harçlığı 30 lira, benimse 10 lira.” Bunlar
insanların haksızlık olarak ifade edebildiği bazı durumlardır. Her canlı, bu dünyada bir şeyleri
haksızlık olarak görür. Mesela hayvanlar konuşabilseydi bu durumu bence şöyle ifade ederlerdi:
“O kuş uçabiliyor, ben filim, uçamıyorum; ama uçmak istiyorum.”, “O balık suda nefes alıyor;
ama ben sadece açık havada nefes alabiliyorum.” Hatta bitkilerin de yaşadıkları haksızlıklar
vardır. Onlar konuşsaydı bunu şöyle anlatabilirlerdi belki de: “Ben neden nilüfer gibi suda
yaşayamıyorum?”, “Neden ben kaktüs gibi dikenli değilim?”... Bu örnekleri artırmak o kadar
kolaydır ki… Peki bunlar gerçekten haksızlık mı? Çevremizde haksız olan pek çok durum
varken yaşamımızı zorlaştırmadığı takdirde kendimizi ve hayatı olduğu gibi kabul etmeliyiz.
Farklılıklara haksızlık dememeliyiz.
Kaan Göçmen 5-A
ADALET VE HAKSIZLIK
“Adalet ve haksızlık” sözcüklerinin anlamını
hiç düşündünüz mü? Günlük hayatımızda bu
sözcükleri ne de çok kullanıyoruz… Okulda, işte,
arkadaşlarımızla oyun oynarken defalarca “Bu
haksızlık!” ya da “Adaletli olunmalı.” deriz. Bazı
kişilerin parası yokken bazıları paraya boğulur.
Eminim ki bunu okuyan herkes “Bu haksızlık!”
demiştir. Gerçekten de bu haksızlık.
Bir ülkenin kralı canı istediğinde her şeyi
yapabilseydi ve kırmızıyı sevmediği için kırmızı
evleri yıktırsaydı o evlerde oturan kişilere
adaletsizce davranılmış olurdu. Ya da tam tersi
herkese eşit davranılan bir ülkede yaşadığımızı
düşünelim. Herkes aynı haklara sahip olsaydı.
Herkese eşit miktarda maaş, yiyecek, içecek ve
eşyalar verilseydi. Herhalde bu da çok güzel
olmazdı. Herkes aynı şeylere sahipken ve aynı
şeyleri yaparken hayat çok sıkıcı olmaz mıydı?
Ada Bazlamaçcı 5-A
Birikim
ADALET VE HAKSIZLIK
Adaletli olmalıdır hayat,
Eşitlik hüküm sürmelidir.
Adaletli olmalıdır hayat,
Haksızlık yok olmalıdır.
Haksızlık olursa eğer
Gece ile gündüz birbirine girer.
Haksızlık insanları yok eder.
Haksızlıklar olmasın,
Adalet boğulmasın.
Ben isterim ki,
Haksızlık gitsin,
Yerine adalet gelsin,
Korksun haksızlık adaletten.
Her sabah servise binerken
Geçerim mahkemenin önünden.
Aklıma gelir adalet,
Tüm insanlık için var olsun hürriyet!
Alper Batıgün 5-B
ADALET VE HAKSIZLIK
Hayatın kendisidir adalet,
Haksızlıklar da olacaktır elbet.
Vardır haksızlığa maruz kalan çok insan
Adalettir haksızlığa karşı koyan.
BİRİ HAKSIZLIK, DİĞERİ ADALET
Bir düşünün bu dünyayı,
Kimi evde, kimi sokakta yatar.
Soğuktur hava, donar gözlerinden akan yaşlar,
Sarıldığı battaniye, yarasını zor sarar.
Vardır bu dünyada bir düzen,
Haksızlığa karşı gelen.
Adalettir onun adı,
Hayatımızın olmazsa olmazı.
Biri zengin, biri fakir
Biri “pis” ne bilmiyor, diğeri kirden görünmüyor.
Zengin der ki, “Bu kadar şans başka kimdedir?”
Fakirse bilmez ki hayatını yitirmiştir.
Her gün görürüz onları
Haksızlık derinden yaralar insanları.
Haksızlıktır çoğu insanın acısı,
Vardır bir yerde adalet ilacı.
Kaan Kaptanoğlu 5-C
Biri haksızlık der, biri adalet,
İkisi de sanır kendini dünyada tek.
Biri en güzel restoranlarda yer,
Birininse dileğidir bir gün yemek yemek.
Tolga Turhan 5-D
KULLANSAK HAKLARIMIZI DOYA DOYA
Haksızlık bu olanlar,
Yerdeki pasla örtünen minikler,
Evde anne öpücüğüyle uykuya dalan şanslılar,
Adaletsizlik bu aslında!
Yoksullardan başka kimin umurunda?
Bir çıkıp baksalar sokağa
Bu bakış tüm olanları anlatır bir anda.
HAKSIZLIK
Haksızlık bazen,
Kavga yaratabilir.
Bunu önlemek,
Senin elindedir.
Haksızlık bazen,
Birini üzebilir.
Bunu yaratmamak,
En iyi seçenektir.
Bir gün hakları ellerinden alınınca
Hemen ağlayanlar,
Hayatlarına biri dokununca
Gülücüğe boğulanlar,
Bir değişiklik yapsak da
Bu sefer herkes gülücüklere boğulsa!
Haksızlık bazen,
Dostluğu bozabilir.
Dostunu kaybedersen,
Onu bir daha kazanamazsın.
Bundan dolayı
Dinleyin beni.
Haksızlık yerine,
Adalet mutlaka gelmeli.
Alp Emre Şahin 5-F
Bir sabah herkes uyansa,
Toplansa bir araya,
Herkes ellerinden tutan aileleriyle,
Kullansa haklarını doya doya!
Göksu Gündüzalp 5-D
ADALET VE HAKSIZLIK
Bütün çocuklar eşit doğar ama
Sanmayın bütün çocuklar eşit yaşar bu dünyada.
Bak, gör bakalım depremzede çocuklara
Aç susuz milyonlarca çocuk var sokaklarda.
ADALET VE HAKSIZLIK
Herkese adalet dağıtsam,
Avuç avuç, lokma lokma...
Kumbarama haklarımı atsam
Haksızlığa uğrayanlara dağıtsam.
Gelin adaleti, eşitliği sağlayalım,
Bütün çocuklara mutluluk dağıtalım,
Şanslı olan bizler, daha şansız olanlara el uzatalım,
Dünyaya barış, adalet ve sevgi yayalım...
Dorukhan Demirel 5-G
Herkes haklarını bilse,
Saygı duysa, korusa.
Dünyada hiç haksızlık olmasa,
Herkes adil yaşasa!
Ilgaz Er 5-G
Birikim
5.
S
I
N
I
F
L
A
R
15
HAKLAR VE ÖDEVLER
5.
S
I
N
I
F
L
A
R
16
HAYATIN DÜZENİNİ SAĞLAYAN ÖDEVLER
Hayatta herkesin yapması gereken ödevler vardır. Bunlar sadece
okulda verilen ödevler değildir. Odamızı toplamak, vaktinde
banyo yapmak, zamanında uyumak da bir ödevdir. Ödevlerimiz,
hayallerimizin gerçekleşmesi için de önemlidir. Örneğin; ressam
olmak, kendi sanat okulunu açarak orada öğrenciler yetiştirmek
isteyen birisinin de çok çalışması gerekir.
Ödevler hayatımız için çok önemlidir; yerine getirilmezse
kargaşalar yaşanıp tartışmalar çıkabilir. Bir kişinin ödevini
yapmaması, o ödevle ilgili işleyişin aksamasına neden olur. Bu
durumda başkalarının hakkını kullanmasına engel olur. Ödevler ve
haklar birbiriyle yakından ilişkilidir. Ödevlerin olmadığı bir yerde
haklardan da söz edemeyiz.
Herkesin kendine ve başkalarına karşı ödevleri vardır. Sınavlarda
ve derslerde başarılı olmak, kursuna düzenli bir şekilde gitmek,
trafikte dikkatli olmak; öğretmenimize, ailemize, arkadaşlarımıza
saygılı davranmak, onların kalbini kırmamak bunlardan birkaçıdır.
Haklarımız da ödevlerimiz de çok önemlidir. İkisi de hayatın
düzenini sağlar.
Ayça Erdem 5-D
AYRILMAZ İKİLİ
Nasıl bizim bir annemiz varsa, sorumluluklarımızın da bir doğuranı var. Onların annesi,
haklar. Nasıl biz ve annemiz ayrılmaz bir ikiliysek onlar da ayrılmazlar. Bir kolye koptuğunda
nasıl dağılıyorsa, onlar da ayrıldıklarında ortalık, kırık kolyenin boncukları gibi karışır.
Hepimiz bazı haklarla doğmuşuzdur ve büyüdükçe onlara yenileri eklenir. Bir anne bir
yere giderken çocuğunu nasıl yanına alıyorsa, bu haklar da gelirken yanlarında çocuklarını,
yani sorumluluklarını getirir. Sorumluluğu olmayan hak yoktur. Okula gitme hakkımıza bağlı
olarak dersi dinleme, ödev yapma gibi sorumluluklarımız vardır. Evde de çeşitli haklarımız ve
sorumluluklarımız var. Kardeşimle oynama hakkım olduğu gibi ödevlerim olduğunda bu süreyi
ayarlamak, oyuncakları ve ortalığı toplamak da benim sorumluluğumdur.
Anlaşılan o ki, bu iki dost, birbirlerine öyle bir kenetlenmiş ki hiçbir zaman ayrılamazlar. Biz
de bu dostluğun bozulmasına izin vermeyerek daha düzenli bir dünyaya “Merhaba!” diyelim.
Irmak Şıvgın 5-E
HAKLAR VE ÖDEVLER
“Bugün de ödevlerim var.” diye düşünürüz çoğu zaman. Oysa bu ödevler haklarımızın bir
parçasıdır. Okula gidip eğitim görmek hakkımızdır; ama doğal olarak getirdiği sorumluluklar da
vardır.
Düşünsenize sorumluluklarımızı yerine getirmezsek dünya ne kadar karışık bir yere dönüşür.
Hiç kimsenin görevini yapmadığı bir dünya!
Sinemaya gitmek istiyorsunuz; bu sizin hakkınız. Ancak gittiğinizde film bir türlü başlamıyor.
Çünkü görevini yerine getirmesi gereken kişi, işini yapmıyor. Taksiye binmek istiyorsunuz;
ama ortada kimse yok. Çünkü taksici görevini yerine getirmek yerine evinde dinlenmeyi tercih
ediyor. Her şey ne kadar da karışık olurdu, sorumluluklar yerine gelmediği zaman.
Üstümüze düşenleri zamanında ve düzenli bir biçimde yapıp yapmayanları da uyarırsak daha
düzenli, sorunsuz bir dünyaya sahip oluruz. Haydi başlayalım o halde!
Duru Parlak 5-E
Birikim
ADALET, ÖDEVLER, HAKLAR
İnsanlara karşı sorumluluklarımız vardır. Bu
sorumluluklar aslında insan için bir ödev gibidir.
Örneğin bir arkadaşınız size bir sır verdiğinde, o
sırrı saklamalı, kimseye söylememelisiniz. Yani bir
ödev üstlenirsiniz. “Ödev” deyince insanın aklına
hep ev ödevi gelir. Sakın böyle düşünmeyin. Ödevler
hayatımızın içinde yer alır. Bu görevlerin, işlerin
getirdiği ödevler de sorumluluktur.
Hayatta pek çok hakkımız vardır. Bu haklar insanı
yüceltir, özgür kılar. Haklarımızı savunmazsak,
arkalarında durmazsak hayatta özgür yaşamanın ne
önemi var ki? Bazen insanın “Haksızlık!” dediği olur.
Bu durum, insanın kendinden kaynaklanır. Haklarını
bilen, onların arkasında duran insanlar adaletli
bir dünyada yaşarlar. Bu sözü söylemeye ihtiyaç
duymazlar. Haksızlık, insanın özgürlüğünü çalmaktır.
Bu nedenle kimseye haksızlık yapmamalısın. Adalet
insanın nüfus cüzdanıysa, haksızlık da insanın sabıka
kaydı gibidir.
Adalet ve ödevler, insanın sicilini oluşturur; yani
insanın yaptığı davranışlara göre kimliği belirlenir.
Yağmur Kocaman 5-F
HAKLAR DA VAR ÖDEVLER DE
Haklarımız var bu dünyada
Yapmamız gereken ödevlerimiz de
Ödevlerimizi yapmadıysak,
Mahrum kalırız haklarımızdan.
Siz karar verin hangisi
Ödevleri yapıp hakları kullanmak mı,
Ödevleri yerine getirmeden
Haksızlığı yaşamak mı?
Alp Küçükkömürcü 5-C
HAKLAR
SORUML
ULUKLA
Herkesin v
R
ardır hakla
rı
,
Peşinden g
elir sorumlu
lukları.
Annem ald
ı bir kolye,
Boncukları
n adı
“Hak ve So
rumluluk”
olsun diye.
Birbirinden
ayrılmaz b
u boncukla
Tıpkı hakla
r
r ve sorum
luluklar.
Eğer kopars
a bu kolye,
Nasıl dağıl
ırlar her ye
re...
Bir daha bir
leştirmek z
or olur,
Görevler y
erine getiri
lmezse.
Takalım ko
lyemizi bo
y
numuza,
Unutmayalı
m sorumlu
luklarımızı
asla.
Naz Pınar
Erbaş 5-E
HAKLAR VE ÖDEVLER
Hiç ödev olmayan bir gezegen düşündünüz mü? Bunu okuyanların çoğu, çok güzel bir yer
olduğunu hayal etmiştir; ama düşünürseniz hiç de öyle olamayacağını hemen anlarsınız. Ödevleri
olmayan bir gezegende insanların hakları da olamaz. Emek ya da para vererek elde ettiğimiz
mutluluklarımızı bazı kişiler sırf zevkleri için bozabilirler. Burada herkes istediğini yaptığı için
birçok insan mutsuz olur. İnsanların hiçbir hakkı, başkalarının umurunda değildir bu gezegende.
Hayatımızda yapmamız gereken pek çok ödev vardır. Yaptığımız ödevler hayatın bir düzen
içinde devam etmesini sağlar. Zaten ödevleri de kurallar ve yasalar belirler. Biz ödevleri bize
hep yetişkinler verir zanneder, onlara özeniriz; ama hayır, bize verilen ödevlerimizi bazen de
kendimiz seçeriz. Sorumluluk alırız ve sorumluluğumuzu yerine getirmezsek kimseyi bundan
sorumlu tutamayız. İnsanlar ödevlerini yerine getirmeli, görevlerini bilmeli ki hakları olsun. Bir
işi serbestçe, özgürce ve huzurlu bir şekilde yapabilmek için o yerin huzurlu ve güvenli olması
gerekir. Bu da sadece görevlerimizi yerine getirirsek olur. Yani haklarımızı kullanabilmek için
görevlerimizi yerine getirmemiz gerekir. Böyle huzurlu bir dünya varken, çoğu insan tembellik
ederek, görevlerini yapmayarak yaşamında kargaşaya neden oluyor. Çoğu insan görevlerini ve
ödevlerini sadece sınır gibi görüp birileri başında beklemedikçe bu görevleri yerine getirmiyor.
Halbuki işimizin polisi ve bekçisi kendimiz olmalıyız.
Aslında insanların hayalleri ve istekleri çoktur. Hayattaki birçok şeye sahip olmak isteriz;
ama iş çalışmaya gelince çoğu insan tembellik eder durur. Yapmak istediklerimizi yapabilmek,
hayallerimize ulaşabilmek ve başarılı olabilmek için öncelikle ödevlerimizi yapmalıyız.
Pelin Tarhan 5-G
Birikim
5.
S
I
N
I
F
L
A
R
17
OYU N CA K LAR I M I Z . . .
Çocukluğumuz nasıl geçerse geçsin; yine de hayatımızın en
unutulmaz karesidir oyuncaklar. Oyuncaklar çocukluğumuzun
ayrılmaz birer parçasıdır. Öyle ki oyuncaksız geçen bir çocukluğu,
hayal bile edemeyiz.
İnsanlar bazen kendi çocukluklarını yeniden yaşamak isterler.
Oyuncaklarını yıllar sonra bir yerlerde ararlar. Şanslı insanlar,
oyuncaklarıyla yıllar sonra bir müzede karşılaşırlar. Çocukluklarını
yeniden yaşama fırsatını yakalarlar.
Yıllar sonra oyuncak müzesinde karşılaşmak istediğimizi,
karşılaşınca neler hissedeceğimizi anlattık satırlarda…
YILLAR SONRA
Yıllar sonra bir çift mavi göz görmek isterim Oyuncak
Müzesinde. Beni gördüğünde hatırlayacağından eminim bu güzel
gözlerin. Küçüklüğümün sırdaşı, neredeyse aynı boylardaydık onunla.
Yıllar sonra böyle güzel, hayalleri süsleyen oyuncaklar kalmayacak
belki de. Şimdi her şey bir paket içinde sunuluyor. Mavi gözlümse
hayallerimi süsleyen, yanımdan hiç ayrılmayan arkadaşımdı. Eskinin
özlemini hissedince yüreğimde, koşarak gideceğim çocuğumun elinden
tutup Oyuncak Müzesine. Belki de çocuğumdan daha da çocuklaşacağım
bir çift mavi gözü gördüğümde. Bir denizde kaybolur gibi kaybolurdum
onun bakışlarında. Kısacık saçları hâlâ ona çok yakışıyor. Her baktığımda
yanakları kızarırdı bebeğimin. Şimdi biraz solmuş mu acaba? Yok, hayır
beni görünce gülümsedi ve yanakları kızardı. Bu güzel gözlerin burada
başka gözlerle buluşmasından çok mutluyum, onu yıllar sonra görmenin
huzuru içindeyim.
Rana Acar 6-A
PÜSKÜL
Püskül, hayatıma girdiğinde ben iki buçuk yaşındaydım. Annemler
bana arkadaş olsun diye almışlardı Püskül’ü. Bana geldiğinde adı Püskül
değildi tabi. Dağınık tüyleri yüzünden bu ismi ona ben verdim. Püskül,
en sıkıntılı zamanlarımda, en mutlu anlarımda, uyurken, uyanıkken
hep yanımdaydı. Bana destek verircesine ışık saçarak gülümsüyordu
her zaman. O güneş sarısı saçlarıyla beni gıdıklıyordu. Kahkahasıyla
beni de güldürüyordu. Sonra soldu gülüşlerimiz. Kaybettim dostumu.
Aradım, bulamadım. Zaman, her şeyi olduğu gibi bunu da unutturdu
bana. Derken büyüdüm; ama ruhumda hâlâ biraz da olsa çocukluğum
vardı. Ailemle gezmeye çıktığım bir gün, eski dostumu gördüğüm gün,
unutulmazdı. Oyuncak Müzesinde tam karşımdaydı Püskül ve yine bana
gülümsüyordu. Onu unuttuğum için bana kızgın değildi sanırım. İnsan
dostlarına kızamaz ki…
Gizem Karaaslan 6-E
18
Birikim
TAHMİN ETMEZDİM KARŞILAŞACAĞIMI
Çocukluğumda kaybetmiştim onu. Tahmin etmezdim bir daha karşılaşacağımı. En yakın arkadaşım
almıştı onu bana ve artık en yakın ikinci arkadaşım olmuştu. Kocaman sarı bir köpekti ya da küçük
olduğum için bana kocaman geliyordu. Hep gülerdi parlak gözleri. Sapsarı kulaklarını hep kaldırırdı ben
odaya girdiğimde. Yıllar sonra onu nerede gördüğümü tahmin edemezsiniz. Oyuncak Müzesinde çok
heyecanlandım onu görünce. Emindim, oydu. Cama tıklattım, başını kaldırıp havlamaya başladı. Oynarken
sırtında oluşan yırtık hâlâ duruyordu. Bu yüzden emindim o olduğuna. Evet, hayat tesadüflerden oluşurmuş;
ama bu kadarı da olmaz sanırdım. Koştum, müze görevlisinin yanına gittim. Heyecanla anlattım ona o sarı
köpeğin benim olduğunu, bana göz kırptığını. Büyükler neden zor inanır ki bizlere! Epey nefes tükettikten
sonra inandırdım müze görevlisini, kabul de etti köpeği bana vermeyi. Ancak onu müzeden alıp evime
götürebilmem için yüksek bir bedel ödemeliymişim. Kabul ettim. Onu bir kez daha yalnız ve bensiz
bırakamazdım. Çok mutluydum. Çocukluğuma geri döndüm, daha doğrusu satın aldım çocukluğumu.
Artık yine beraber ağlıyoruz, yine beraber gülüyoruz. Oyuncak Müzesi deyip geçmeyin. Nice mutluluklar
saklıyor içinde.
Sera Erbişim 6-F
UYKUCU KALK BAKALIM
Aradan uzun yıllar geçtikten sonra Oyuncak Müzesine gidip en iyi
dostumu, Uykucu’yu, görmek isterdim. Winnie The Pooh çizgi filminin Iyor’u,
sekiz yaşımdan beri yanımda, rüyalarımda… Onu ilk gördüğümde “Beni al!”
diye bağırıp durdu sanki bana. Yeşil pijaması nasıl da yakışmıştı ona. Sabah
akşam pijamasıyla dolaşmaktan çok mutlu olduğu için “Uykucu” dedim ona.
Onunla uyumak bana huzur verirdi, uyku tutmadığı gecelerde az dertleşmedik.
Gözünden uyku aksa da dinlerdi beni. Uykusuz gecelerin sabahında hep
geç kalkardı, ona bahane olurdu uyumak için. Onunla Oyuncak Müzesinde
karşılaşırsam çok duygulanırım. Geçirdiğimiz zamanlar, uykusuz geceler
gözlerimin önüne gelir. Uzunca süre soğuk camın ardından uykulu gözlerle bana
bakışını izlerim. Dokunmak isterim ona, hatta alıp yeniden beraber uyumak.
Ama orada o kadar güzel bir yeri var ki, bindiği kırmızı araba onu nasıl da
sevindirmiş. Çocuklar onu görünce nasıl da mutlu oluyor, bu tabloyu bozmak
istemem. O, camın ardından uykulu gözlerle bana ne güzel şeyler anlattı yine.
Söz verdim en kısa zamanda tekrar geleceğime...
Eyşan Giz Ünsal 6-G
TATLI VARLIK
Hayatımda hep görmek isteyeceğim peluş bir kedim var.
Büyüdüğümde Oyuncak Müzesinde onu görmek isterim. Boncuk
gözleriyle bana bakar ve “Seni çok özledim. Neredeydin bunca
zaman?” derdi. “Bana, senin gibi olmasa da çok iyi baktılar.” diyerek
küçük inci tanesi dişleriyle gülümsemesi beni çok mutlu ederdi.
Küçücük yüreklerin gelip ona yıldız gibi parlayan gözleriyle bakarak
“Ne tatlı bir kedi.” demeleri çok hoşuma giderdi. Sonra gözlerim
yaşarmaya başlardı belki de, ama kedimin gülümseyişini görüp
tutardım gözyaşlarımı. Cama bir öpücük kondurup kedimi görmenin
mutluluğuyla çıkardım müzeden.
Özge Kılınç 6-İ
Birikim
19
BİR SÖZ Kİ, YAŞAMIMA BEDEL...
Günün Sözü: Gülümsemeyen insan, hayata bağlanamaz.
HAYDİ GÜLÜMSE
Gülün... Açan çiçeğe, oynayan çocuğa, doğan güneşe gülün... Mutluluğa
gülün. Kısa boyunuza, farklı saçlarınıza, kocaman kulaklarınıza gülün. Siz
güldüğünüzde anlayacak herkes, kimse mükemmel değildir, aynı da değildir.
Baksana güneş gülüyor kendi yuvarlaklığına, yıldızlar gülüyor küçücük
gözlerine... Ne kaybeder ki insan gülünce? Hayata bağlanmanın tek yoludur
gülmek aslında. Yaşadığımız anın kıymetini bilmek... Tüm dişlerini gülmek
için inadına göstermek... Bırakın “Deli!” desinler. Siz öyle olmadığınızı
biliyorsunuz ya, derlerse desinler. Kazanan siz olacaksınız çünkü. Siz güldükçe
hayatın renkleri de gülümseyecek size.
Ezgi Ersoy 7-A
Günün Sözü: Hayatın amacını kaybetmek, hayatın kendisini kaybetmekten daha acıdır.
İDEALLER ÜZERİNE
İnsanların hayalleri ve hedefleri vardır. Bunlar hayatın amacıdır, gerçeğidir. Gelecekte de başarılı
olmak için bir hedef belirlemeli, o hedef üzerine yoğunlaşmalıyız. O zaman adım adım hedefimize ulaşırız.
Ancak çoğu insan, özellikle de yeni nesil, bunun pek farkında değil. Yeni nesil, yakında zamanın kölesi
olacak. Gün boyu internetin başında zaman geçirmek yerine, yaşamın içinde olup geleceği şekillendirecek
çalışmalar yapmalıyız. Hiçbir zaman umutsuzluğa kapılmamalı ve ideallerimizi gerçekleştirmek için her
zaman savaşmalıyız. Umudumuzu ve sabrımızı kaybetmemeliyiz. En güzel olayların, hiç beklenmedik
anlarda gerçekleşebileceğini bilmeliyiz. Unutmamalıyız ki hayatın amacını kaybetmek, hayatın kendisini
kaybetmekten daha acıdır.
Sezen Ceren Tekeli 7-B
Günün Sözü: Hayatta mutluluk duyabileceğimiz
o kadar çok şey var ki... Sadece onları fark
etmemiz gerekir.
KORKMA, SÖYLE
Hayatta mutluluk duyabileceğimiz o kadar çok
şey var ki... Sadece onları fark etmemiz gerekir.
Mutluluk en basit saydığımız anlarda bile yanı
başımızdadır. Sabah kalktığınızda “günaydın”
demeden somurtan bir yüzle çıkıyorsunuz evden.
Oysa bir “günaydın”, mutlu etmeye yeter sizi. O
güzel yüzlerimizi asmak için elimizden geleni
yapıyoruz. Hayatı siyah beyaz görüyoruz. Bir
“günaydın”la başlar, sonra bir kelebeğin kanadına
takılır mutluluk. Takın pembe gözlüklerinizi,
renklendirin yaşamınızı. Sizi bilmem; ama ben
mutluluk dolu bir dünya istiyorum. Dünyanın
renklerini görmek, bir damla suyla bile mutlu
olmak istiyorum. Neden mi? Çünkü suya ihtiyacı
olan milyonlarca insan var. Elinizde mutluluğu
yaşamak için bu kadar çok neden varken niçin
hayatı zehrediyorsunuz kendinize? Renkleri fark
etmenin, siyah beyaz bir dünyaya veda etmenin
tam zamanı. Mutluluk, “Mutlu olacağım artık!”
diyebilmek kadar yakınınızda.
Pınar Çarhoğlu 7-C
20
Günün Sözü: Nereye gideceğini
bilmiyorsan, nereye gittiğinin önemi
yoktur.
SAHİP ÇIKIN
İnsan, kim olduğunu bilmiyorsa, ne
yaptığının önemi yoktur. Çoğu insan
hayatına, yeteneklerini bilmeden devam
eder. Başkalarının onlar için planladıkları
hayatı yaşar, kendi hayatıymış gibi.
İnsanlar istemeye istemeye gittikleri
işlerinde mutlu olmaya çalışırlar. Çoğu
zaman başaramasalar da. Hayatları gibi
meslekleri de kendilerine ait değildir
çünkü. Belki babasının ideallerini, belki
de annesinin ideallerini yaşıyorlardır
onlar. Peki ya kendi beklentileri? Siliktir,
tozludur. Kendilerine ait olmayan bir
hayatı yaşadıkları için topluma da faydalı
olmaz böyle kişiler. Yeteneklerinizi
keşfedin. Hayatınıza sahip çıkın ki önce
kendinize, sonra da yaşadığınız topluma
faydanız olsun.
Doruk Gerçel 7-D
Birikim
Günün Sözü: Sevmek, unutulmaması gereken tek değerdir.
ADIM
görmez olduk. Birbirimize
güzellikleri
Çevredeki
Unuttuk…
selam vermez, hayatı umursamaz olduk. Yaşlandık… Sevmeyi
unutunca yaşlandık. Aslında böyle olsun istemezdik. Şimdi anlıyorum
ve korkuyorum. Görünce sevgisiz dünyayı korkuyorum, üşüyorum.
Yalnız kalmaktan, unutmaktan ve unutulmaktan korkuyorum.
İnsanlara gülümsüyorum ve bana gülümsemelerini bekliyorum. Belki
bir gün tüm insanlar, sevgiyi unutmadan yaşayacak ve sevgi dolu
dünyaya adım atacaklar. Bilmiyorum; ama öyle olsun istiyorum…
Esra Nur Baştuğ 7-E
Günün Sözü: Herkese gülümseyin, tanıdığınız ya da tanımadığınız herkese, hatta hayata bile.
YAŞAMA SEVİNCİ
Bana göre gülümsemek, insanların hayatlarını değiştirebilir. Yaşamda herkese ve her şeye gülümseyin. O
an sıkıntılarınızdan uzaklaşır ve huzurlu olursunuz. Tanımadığınız insanlara dahi gülümseyin; parkta, okulda,
bir binanın girişinde... Gülücükler saçmak, hem sizi hem de etrafınızdakileri mutlu edecektir. Siz hiç etrafında
sürekli sinirli bakan kişinin mutlu olduğunu ya da insanları mutlu ettiğini gördünüz mü? Gününüz çok yoğun
ve yorucu geçti, bir an kendi iç dünyanızdaki güzellikleri düşünerek kendinizi rahatlatın, gülümseyin... O
an keyfiniz yerine gelecektir. Unutmayın ki gülümsemek insanın yaşam tarzını, hayata bakışını değiştirir.
Çevrenizdekiler de böyle insanlarla vakit geçirmek ister, mutluluğunuz onları da etkiler. Gülümsemek tek
başına yeterli midir? Tatlı dilli de olmak gerekir güzelliklere erişebilmek için. Aslında gülümsemek, tatlı
dilin yardımcısı gibidir. Bu iki dost bir araya geldiğinde yaşam daha bir anlamlı, daha bir keyifli geçer.
Efe Yalım 7-F
Günün Sözü: Sevgi, hayata yeni kapılar açar.
SİHİRLİ SÖZ
Yorgun argın eve dönerken yaptığım alışverişte poşetime atılan
sihirli bir söz: “Sevgi, hayata yeni kapılar açar.” Sevgi, hayatı değiştiren
en özel güçtür. Sevgi, insana yeni şeyler kazandırır; arkadaşlıklar,
dostluklar, kardeşlikler bile sevginin ürünüdür. Sevgi, hayatın verdiği
en güzel armağandır. Hayata sen ne kadar sevgi verirsen o sana en az
iki katını verir. Duygu yoğunluğunun seline alır seni. Ben de bu sözden
sonra tüm bu gerçekleri düşünerek hayatımdan sevginin olmadığı
çürümüş parçaları söküp attım. Yerlerine yepyeni tohumlar ektim.
Sevgimle suladım o tohumları her sabah, sevdim; yaşamı, yaşamayı,
insanları ve kendimi.
Ömer Çağrı Ergin 7-G
Günün Sözü: Kendine öyle değer ver ki çevrendekilerin sana değer vermesi kolaylaşsın.
KENDİMİ SEVİYORUM
Her insan kendini sever; ama yaşam telaşı içinde kendini kolayca ihmal de eder. Herkesin beğenmediği
bir özelliği vardır ve bu özellik yüzünden kendini güçsüz hissettiği anlar... Bu anlarda yaşamla aramıza
bir duvar öreriz. Benim torbama atılan sözün bana bu konuda güç verecek bir söz olmasını isterdim.
“Kendine öyle değer ver ki çevrendekilerin sana değer vermesi kolaylaşsın.” Kendime değer verirdim.
Her sabah kalktığımda ilk önce aynanın karşısına geçip kendime gülücükler yollardım. İnsanların bana
söyledikleri olumsuz sözleri umursamaz, önceliği kendi düşüncelerime verirdim. Sonra bir bakardım, daha
dik duruyorum toplumda ve herkesin bana verdiği değer artmış. Mutluluğumu kendim başlatmışım. Sonra
hayatımın her anına taşırdım değerli biri olduğum düşüncesini ve kendini güçsüz hissedenlerle paylaşırdım
düşündüklerimi. Artık kimse bana kendimi değersiz hissettiremez, ben kendime aşık olduğum sürece.
Defne Çulha 7-H
Birikim
21
AYRIMCILIK
BENİ HOR GÖRME KARDEŞİM!
“Beni hor görme kardeşim; sen altınsın, ben tunç muyum? Aynı
vardan var olmuşuz; sen gümüşsün, ben sac mıyım?” demiştir Aşık
Veysel. Ayrımcılık, tarih boyunca toplumsal yaşamı etkilemiş; kimi
zaman siyahî-beyaz, kimi zaman sınıfsal ayrımcılık şeklinde kendini
göstermiştir. Yaşadığımız yüzyıla ise kadınlara yapılan ayrımcılık
damgasını vurmuştur. Her ne kadar bu durumun yanlışlığı anlatılmaya
çalışılsa da ayrımcılık bir şekilde herkesin sergilediği bir davranıştır.
“Bizim toplumumuzun başarı gösterememesinin sebebi, kadınlarımıza
gösterdiğimiz ihmal ve kusurdan kaynaklanmaktadır.” demiştir Atatürk.
Ta o zamanlarda anlaşılmaya başlanan kadının önemi, günümüzde
yeniden unutulmuştur. Küçücük kızların evlendirilmesi, erkekler
okutulurken kızlara okulun çok görülmesi en büyük ayrımcılıktır. Bir
çocuğun geleceğinin sadece kız olduğu için tek kalemde silinmesi…
Bunları yapan bizler, asıl yanına yaklaşmaktan korkulması ve
acıyan gözlerle bakılması gereken insanlarız. Asıl böyle düşünenleri
ayırmalıyız. Benim filmimde biber, ayrılıkları ortadan kaldıran bir ışık
olacaktır…
Yeliz İlkem Şahin 8-A
RENKLERİN BİTMEYEN SAVAŞI
Ayrımcılık, sonsuz bir savaş başlatır hayatımızda.
Dış görünüşün savaşı, bunlardan sadece bir tanesidir.
Hepimiz şaşkın gözlerle bakarız farklı olanlara. Onları
ayırırız bir bakışımızla bile. Bu, her yerde böyledir. İster
insan olsun, ister hayvan, ister bitki; hep farklıyı dışlar,
değerini merak bile etmeyiz. Bizim ışığımız olabileceğini,
karanlığımızda yakılabilecek bir mum olduğunu görmeyiz.
Farklılıklar bizi biz yapanlardır aslında. Filmimin
afişinde biber küçüklüğüyle, rengiyle yıkılmış köprüleri
birleştirecek, renklerin bitmeyen savaşına son verecek
olandır. Gökyüzündeki mutluluk, denizlerdeki serinlik,
bulutlardaki beyazlık olacaktır. Her zaman ayrımcılığı
hatırlatacak, zararlarını öğretecektir bize. O bir ders, bir
ışık, bir yıldız ve bir mum; renklerin bitmeyen savaşını
gökkuşağına çevirecek olandır. Her şeyin bir sonu olduğu
gibi ayrımcılığın sonu da bu filmle olacaktır.
Aslı Evrim Özer 8-C
PERDELER
Hepimiz aynıydık küçücük ciğerlerimize
ilk çekişimizde temiz havayı. Hepimizin
değerleri eşitti. Ama zamanın gemisiyle
açılmaya başladıkça ufuklara, zihniyetler
uyuşmamaya başladı. Hoşgörünün gölgesinde
kalanlar unutmaya başladılar aynı güneşte
büyüdüğümüzü. Rengimizi bahane ederek
kenara atıldık, umursanmadık. Zamanla
ışıklar çekilmeye başladı üzerimizden.
Düşüncelerimiz umursanmamaya, fikirlerimiz
hor görülmeye başlandı. Bencilliğin perdeleri
örtmüştü gözlerini... Karanlık... Perdelerdi
sonradan örtülüp gerçeği gizleyen. Perdelerdi
düşüncelerini değiştiren. Perdelerdi toprağın
altındaki değerlerimizi farklı gösteren.
Erdil Şen 8-B
BULUTLAR DİYARI
Yüreğime bir terazi koymuşlar. Zengini, fakiri, siyahı, beyazı, kadını, erkeği, Hıristiyanı, Müslümanı tartsın ve
seçsin diye. Yüreğimin eli uzanmamış seçmeye, dokunmaya korkmuş. Peki ya siz, insan kardeşlerim? Siz neden
seçmek zorunda bırakıyorsunuz kendinizi? Yeri göstermiyor, bulutu yağmura neden hasret bırakıyorsunuz?
Yargılarınızın duvarlarıyla bir labirentte kaybolmuşsunuz. Farkında olmadan her gün güçlendiriyorsunuz,
büyütüyorsunuz küflü duvarlarınızı. Gözlüklerinizi çıkarın artık. Taktığınız o siyah gözlükleriniz, sizi bir
cellat yapıyor, siz bilmeden. İnsanın yüreğini, ruhunu, gerçekliğini görmüyorsunuz; onlara dokunamıyorsunuz.
İnsanları farklılıkları ile yargılamaktansa el ele tutuşup türkü tadında yaşamak var şu hayatta. Umudumuzun
ışığını yakalamak ve renk renk, çeşit çeşit bir yelpaze gibi yaşamak var. İnsanları kendi farklılıklarıyla
yargıladığınız mahkemelerinizi terk edin ve sizler de gelin mahkemelerin, acımasızlıkların olmadığı bulutlar
diyarına.
Yağmur Kınay 8-D
22
Birikim
SADECE DIŞI İÇ AÇICI DEĞİL
Ayrımcılık; insanın tenine, diline, ırkına ve inancına bağlı olarak zihninde, yüreğinde yetişen bir
canavardır. Bunların hepsi, insanın kalbine ok gibi saplansa da en üzücü olanı insanın dış görünüşüne yapılan
ayrımcılıktır. İşte böyle bir ayrımcılıkta kalpler hiç onarılmayacak şekilde kırılır. Bir günde kim bilir kaç insan
dış görünüşünden dolayı farklı muamele görüyor? Sırf siyah olduğu için haklılığı kabul edilmeyen insanlar,
eğitimde eşitlik diye bağırıp okullarına sadece beyazları alanlar… Ne yazık ki insanlar bir şeye bakmayı
unutuyor: İnsanın dışında değil, içinde taşıdığı cevhere… Bizler ayrımcılık yapmasak da yaşananlara göz
yummak, insanların dış görünüşlerinden dolayı sefalete terk edilmesine seyirci kalmak da ayrımcılığa destek
vermek değil midir? Düşüncelerimizin özgürleşmesine izin verdiğimiz bir zamanda yüreğimizin zincirlerini
de kıralım. Haykıralım dünyaya ayrımcılığın adil olmadığını.
Berke Egeli 8-E
ÇİMENLERİN ARASINDAKİ AYRIK
OTLARINI TEMİZLEMEK
Etrafınıza hiç baktınız mı? Çiçeklerin renkleriyle
uyumu, gökkuşağının tek renk olmaması... Doğada
her şey farklılıklarıyla nasıl da uyum içinde yaşıyor?
Doğadaki bu farklılıklar bize güzel gelirken
insanlar arasındaki farklılıkları kabullenemiyoruz.
İnsanlar da farklı özellikleriyle renklendirir, özel
kılar dünyayı. Doğarken bile eşit olunamayan bir
ayrımcılık dünyasında yaşıyoruz. Kimileri özel
hastanelerde rahatça tedavi olurken kimileri de
hastaneye ulaşmak için saatlerce yol almak zorunda.
Kimisi ten rengi siyah diye ayrım görürken kimisi de
cinsiyetinden ötürü yaşıyor bunu. Eşitlik mümkünse
herkesin araması lazım onu; çünkü tek başına eşitlik
olmaz. Kendi tercihlerimizi yaşayamadığımız bu
dünyada hepimiz insanken ayrımcılık yapılması
nasıl bir kötülüktür? Bu dünyada çimler de büyüyor,
ayrık otları da. Ayrık otlarını niye kopartırız ki?
Büyümelerine izin vermezsek onların ileride ne gibi
güzellikler oluşturacağını asla bilemeyiz…
Doğa Özdil 8-F
AYRIMCILIK YAPARAK İNSANLARI
DAMGALAMAK
Ayrımcılık, bazı insanlara belli özelliklerinden dolayı
önyargılı davranmaktır ve olumsuz bir davranıştır.
Ayrımcılık; dil, din, ten rengi, kadın, erkek, köylü,
şehirli, zengin, fakir, engelli… Yazmakla bitmeyecek
bu ayrımcılık örnekleri sadece bir önyargıdan ibarettir.
İnsanların bakış açıları değişmedikçe de ne yazık
ki devam edecektir. Amerikan başkanının siyahî
olması, Amerika’daki renk ayrımcılığını bitirmedi;
çünkü insanların içindeki kötülük, önyargı bitmedi.
Ayrımcılığı yapanlar birey halinde hareket edemeyip
bir topluluğa üye olarak sergilerler bu davranışlarını.
Ancak bu şekilde, bir gruba dahil olarak bireysel
zayıflıklarını yenmeye çalışırlar. Bu noktada, doğadaki
denge insanlarda neden yok diye düşünüyorum çoğu
zaman. Rengârenk çiçeklere bakıyorum, sadece bir
gün yaşayan kelebeğe... O kadar uyum içindeler ki...
Ayrımcılıktan uzak güzel bir gelecek için geleceğimizi
şekillendirirken ilk tuğlaları biz koymalıyız. Malcolm
X’in de dediği gibi “Gelecek, yarını bugünden
hazırlayanlarındır.”.
Melis Dinçer 8-G
AYRIMCILIĞIN GETİRDİKLERİ
Ayrımcılığı birçok konu başlığı altında toplayabiliriz;
cinsiyet, zengin-fakir, düşünce ayrımcılığı aklıma ilk
gelenler sadece. Ayrımcılık, insanların kapılarını yüzlerine
kapatmalarına neden olan bir yanlış. Ayrımcılığın
ortaya çıkışına neden olan ise önyargılarımız. Önyargı,
karşımızdakinin dünyasının derinliğini bilmeden yapılan
bilinçsizce yorumlar ve bunların davranışlara yansıması.
Yapılan bu yorumlar, ayrımcılığın ortaya çıkışına
neden olur; karşımızdakini üzeriz, kırarız, bir dünyayı
yıkarız. Umurumuzda olur mu bunlar, hiç düşünmeyiz.
Yargılarımız vardır; aman kızlar çok şey bilmesin,
okumasın… İşte bu yargıları yok etmek o kadar zor ki,
yıllarımızı bu ayrımcılıkla savaşa harcadık. Bu uğurda
canlar feda ettik belki de. Kızlarımızın minicik ellerinin
kalem tutmasını engelleyen bir zihniyetin içi ayrımcılığın
ağlarıyla örülmüştür. Ülkemiz bu ağları temizlemek
için uğraşsa da daha yetişmemiz gereken çok kardelen
var. Kardelenlerimiz, ayrımcılığın soğuğu altında yok
olmasın.
Begüm Balaban 8-H
KENDİMİZ, KENDİMİZE YAPIYORUZ
İnsandır farklı özellikleri, zevkleri, dilleri,
dinleri, renkleri olan... Hepsi insan olsa da
bazıları kendini üstün sayıp diğer insanları
eziyorlar, küçümsüyorlar; yani ayırıyorlar. Tabi
ki sadece bunlar değil. Okullarda, iş yerlerinde
ve evlerde de ayrımcılık yapılıyor. Örneğin;
ülkemizde Doğu Anadolu’da erkek çocuğunu
okutup da kız çocuğunu tarlaya gönderen anneler
ve babalar var. Erkek ya da kız, insan insandır
ve kimse ayıramaz. Bu noktada değerli bilim
insanı Türkan Saylan gibi gecesini gündüzüne
katıp kız çocuklarını okutmak için çabalayan,
toplumun aydınlanmasında ve karanlıkların
aşılmasında büyük rol oynayan, kız ve erkek
çocuklarını ayırt etmeksizin tüm insanları bir
görüp haklarını koruyanlar var. Onları en iyi
anlatan söz de şudur ki: “Hiçbir özelliği olmasa
dahi insan, insan olduğu için değerlidir.”
Ege Erden 8-İ
Birikim
23
H O Ş G ÖRÜ N Ü N
HUZURLU OLMAK
Hoşgörülü olursan, sever insanlar seni
Dostların olur yanında,
Mutluluk olur başucunda,
Huzurlu olursun yaşamında.
HOŞGÖRÜ
Hoşgörü insanın yapabileceği kadardır;
Ne kadar rahat olursan,
O kadar hoşgörülü olursun,
Bir gölü al örnek,
Bir de okyanusu...
Şefkat ve merhametle davran her insana,
Hangisi daha büyük
Ayrımcılık asla yapma dünyada.
Ve etkiliyse sen de o kadar ol.
Sev her insanı cömertçe, yılmadan,
Evren kadar geniş ol,
Huzurlu, mutlu yaşa her zaman.
Ne rengin olsun ne de ölçün.
Pelin Ayduran 6-C
Sen sadece, olabildiğin kadar
Hoşgörülükte iyi ol...
FARK ET
Ya olduğun gibi görün,
Hoşgörüde deniz gibi ol.
Ya da göründüğün gibi ol.
Deniz kadar sonsuz, uçsuz bucaksız ol.
Işıl Arğımak 6-H
Dünyaya hoş bir yürekle bak.
?
ü
dün m
Deniz tuzu gibi yak kötülükleri, kirlilikleri.
iç düşün
h
k
e
m
e
,
ü” ne d
rmek mi k mi?
ö
g
r
e
l
“Hoşgör
k
e
yeni çiç
dinleme
Kendini kusursuz zannetme.
Ormanda an derenin sesini
ak
Bak bir aynaya sen de.
Şırıl şırıl kınca
ba
,
Anlayışlı, merhametli ol her yerde,
Gençlere ilmediğini görür
r
ste
İyilikle gör dünyayı kendince.
Özen gö
rsın.
ğa kapılı
u
l
z
u
s
t
u
Um
larsın,
Hoşgörü deyince hatırla Mevlana’yı.
Sonra an bir bahçede
dir…
nk
Onun gibi gör bu güzel dünyayı.
kler gibi
Rengâre
e
ç
i
ç
n
a
l
e 6-G
ı
bas
Affetmeyi öğren insanları.
Aslı Bilg
Üzerine
HOŞGÖRÜ
Fark et hoşlukları.
Dünya elbet yok olur,
Pelin Demir 6-E
Yaşam elbet biter
Bir gün hata yapsan
Önemli olan tek şey
Bekler doğruyu bulmanı
SEN
Bıraktığın izler...
Gelince karşına
Hoşgörüde deniz gibi ol,
Açar kollarını hoşgörü.
Dürüstlükte tertemiz ol,
Yanlışı hoş görür
Bilgiye aç ol,
Doğruyu öğretirsen
Bir gün gözünden yaş akarsa
Saygıda sonsuz ol,
Hayat kolaylaşır
Bekler dinmesini bu bir damla yağmurun
Sen sadece kendin ol.
Sevip sevilirsen.
Fırtınayla uçuşan gözyaşlarının altında
Cenk Mermer 6-B
Gelir yanına hoşgörü.
Sevgide yaprak gibi ol,
Hayallerinde bir rüzgâr ol,
HOŞGÖRÜ
Geleceği hayal edersen bir gün
Dostlukta çiçek gibi ol,
Hoşgörüdür bizi özel kılan,
Anımsa güzellikleri
Kitapların kurdu ol,
Diğer canlılardan ayıran.
Yaşadıklarını anlayınca
Sen sadece kendin ol.
Kullanalım bu özelliği,
Kapıda karşılar hoşgörü.
Dinleyelim sevdiklerimizi.
Karanlığı yırtan ol,
Bir gün oynanırsa ilk ve son sahne
Savaşta barış ol,
Hoşgörünün başlangıcıdır
Anımsa bir hayat hikâyesini
Hayatta melek ol,
Sevgi, saygı.
Bulunca doğruyu, güzelliği
Ülkende istiklâl ol,
Önce sevmeli insanları, sonra saymalı
Karşındadır hoşgörü.
Sen sadece mutlu ol.
Başkalarını her zaman anlamalıyız.
Ecem Karakurt 6-İ
Damla Sucuka 6-F
Oya Çolakoğlu 6-D
24
Birikim
SIRR I
HERKESİN SESİ
Mevlana 13. yüzyılda yaşamış bir bilgin, şair ve aşıktır. Felsefesinin temelinde aşk vardır. Sevgisi
evrenseldir. O, insanlar arasında ayrım yapmaz. Felsefesi bütün insanları kapsar. Peki neden? Çünkü Mevlana
eserlerinde, şiirlerinde, sözlerinde yazıp dile getirdiklerini sadece belli bir ırka değil; bütün dünyaya, bütün
dinlere, ırklara ve insanlara yöneltmiştir. Sevgisini herkese yaymıştır.
Mevlana’nın öğrencileri arasında Müslümanlar, Yahudiler, Hristiyanlar, Rumlar, İranlılar, Araplar,
Ermeniler, Türkler bulunmaktaydı. Mevlana tüm dinleri bir görmekteydi. Asıl mesele insandı ve dinler,
felsefeler, ahlâk sistemleri insanı daha mutlu ve daha değerli yapma yolundaki vasıtalardı. Mevlana’ya göre
tüm insanlar, yaradanın bir görüntüsüdür. Mevlana bu düşüncelerini “Mesnevi” adlı eserinde toplamıştır. Bu
eserdeki dizeleriyle de tüm insanlığı birliğe davet etmektedir. Ona göre her şeyin kaynağı sevgidir. Özellikle
şu dizesiyle bütün insanları sevgiye, barışa ve birliğe davet etmiştir:
“Gel, ne olursan ol, yine gel.”
İşte bu sözleriyle Mevlana, insanların yüreğine ışık saçmış, insanlar arası ayrımları ortadan kaldıran
felsefesiyle yürekleri fethetmiştir. Ölümünden yaklaşık sekiz yüz yıl geçmesine rağmen felsefesi unutulmamıştır.
Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden bugüne bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam
etmektedir. Dünyanın pek çok yerinde Mesnevi okunmakta, sema gösterileri düzenlenmektedir. İnsanlar
onun felsefesi olan sevgiyle, kendisini “Düğün Gecesi”nde anmaktadırlar. Mevlana’nın ışığıyla yüreklerini
aydınlatmakta ve aydınlanmaktadırlar.
Simay Acar 8-A
MEVLANA: SIRLARIN SÖZCÜSÜ
Mevlana, sırların sözcüsü… Hoşgörünün sırrına eren…
Sevgiyi yücelten… Düşünceleriyle dünyayı aydınlatan
gönüllerin efendisi… Mevlana; gönül gözüyle görebilen
her şeyi, gönül gözüyle sevebilen herkesi… Tanrı’nın
yarattıklarına ilahî bir aşkla bağlanmıştı Mevlana;
gönüllerdeki sır perdesini aralamış ve dünyayı sevginin
ışığıyla kucaklamıştı. O, bu dünyada yaşayan ve
Tanrı’nın dokunuşlarıyla hayat bulan her şeye âşık
olmuştu. Bu sırrı nasıl anlatacaktı, nasıl aktaracaktı
insanlara? Kelimelere nasıl can verecekti? Önce aklını
besledi… Kitaplar okudu, okudu… Aklındaki o uçsuz
bucaksız duygu denizinde oradan oraya sürüklenerek her
geçen gün daha çok okudu. Düşünceleri aydınlandı ilkin.
Ruhu özgür bir kelebek gibi dalında sevdi her çiçeği…
Hümanizmin tohumlarını attı dört bir yana… Mevlana…
Bir düşünür değil yalnızca… Hümanizmin atası o…
Gönüllerin efendisi…. Hoşgörünün duayeni o…
Ece Batur 8-B
MEVLANA’NIN EVRENSELLİĞİ
Mevlana 30 Eylül 1207’de doğdu. Babası
bilginler sultanıydı. Doğduğu şehir Belh, onun
ayrılamayacağı bir şehir gibiydi; ama babasıyla
Konya’ya doğru bir yolculuğa çıktı. Uçsuz
bucaksız bilgi birikimi bu yolculukta can
buldu. Yolculukta karşılaştığı bilginlerle uzun
sohbetlere daldı, babasının derslerine girdi.
Bu sohbetler, dersler bilgi birikimini, hoşgörü
anlayışını geliştirmesine yardımcı oldu. Farklı
insanlarla tanıştığı için birçok kültürün ilmini,
bilimini benimsedi. Konya’ya doğru uzun
bir yolculuktan sonra Şems’le tanıştığı kente
vardı. Şems, onun Mevlana olmasını sağlayan
kişidir. Şems, Mevlana’ya toplumsal değerlerin
önemini öğretti ve benimsetti. Her dinden insan,
farklı şeylere inansa bile insandır. Bu toplumsal
değerler her insan için geçerlidir.
Cansın Orak 8-E
MEVLANA YANSIMASI
Hoşgörüsü ile tüm dünyanın sevgisini kazanmış bir okyanus... Aşkını çok yoğun yaşayan bir bilge...
Mevlana... Öldükten 800 yıl sonra bile bir insanın anılmasının tek nedeni iyi bir kaleme sahip olması mıdır?
Yoksa tüm insanlığa içtenlikle seslenmesi mi? “Gel, gel ne olursan ol yine gel.” sözü ile herkese kucak
açmıştır Mevlana. İnsan sevgisini aktarabildiği herkese aktarmıştır. Sevgisi ve hoşgörüsü bu kadar engin
olan bir insanın eserlerinin tüm dünya dillerine çevrilmiş olması çok da tesadüf değildir. Anadolu toprakları
içinde yaşamış ve eserlerine burada imza atıp öğrencilerini burada yetiştirmesine rağmen ünü, o zamanlar
bile, tüm dünyaya yayılmıştır. Ve onu diğer düşünürlerden ayıran en büyük özelliği de uçsuz bucaksız
bilgisi, aşkı ve hoşgörüsüdür.
Beliz Güngör 8-F
Birikim
25
MANEVÎ MİMAR…
Mevlana Celaleddin Rumî, Anadolu’nun manevi mimarı… Öyle bir mimar ki… Moğollar Anadolu’da taş
üstünde taş koymuyor, insanları katlediyor, hayatlarını ellerinden alıyorlar. İnsanlar canlarından, mallarından
emin değiller. Mutsuzlar, huzursuzlar ve endişeliler. Böyle bir ortamda Mevlana bir toplum mühendisi gibi
çalışarak topluma moral aşılıyor, sevgi veriyor. Mevlana’nın bu güçlü ve engin mücadelesiyle Anadolu
insanı ona büyük sevgi, saygı beslemiş ve düşüncelerini benimsemiştir. Onun ölümünün ardından 800 yıl
geçmesine rağmen onun düşünceleri hâlâ Anadolu halkının ilgi ve sevgisini çekmeye devam etmektedir.
Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden bugüne, sadece Türk halkının değil, çeşitli din ve kültürden
olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı olmaya devam etmektedir. Kapıların din, dil, ırk ayrımı gözetmeden
tüm insanlara açık olduğunu; eksik gelen herkesin burada tamamlanacağını anlatır. “Biz birleştirmek için
geldik, ayırmak için gelmedik.” demiştir Mevlana. Evrenselliği, aşk noktasını burada yakalar. Hani bir
insanın içinde ne varsa dışarı da o sızar, Mevlana ruhunda bu birlik noktasını yakaladığı için sözleri de hep
birlik ve birleştirme üzerinedir. Görüşlerini şiirle ifade etmesinin de ayrı bir tadı vardır. Derler ki, düz yazıyla
elli ciltte anlatacağın bir konuyu bir şiire sığdırabilirsin, çünkü şiir, sembol yatağıdır. O sadece Anadolu’nun
değil, bütün dünyanın manevi mimarıdır.
Kumsal Aslan 8-C
MEVLANA’NIN EVRENSELLİĞİ
Mevlana’nın sevgi ve hoşgörüsü, yaşadığı günden
bugüne, yalnız Türk halkının değil, çeşitli din ve
kültürden olan bütün dünya insanlarının ilgi odağı
olmaya devam etmektedir. Nitekim İrene Melikoff
“Mevlana’nın eserlerini, dünya milletleri kendi
dillerine çevirip okusalar dünyada kötülük, harp,
kin, nefret diye bir şey kalmaz.” demiştir. Şu anda
Hollanda’da, Almanya’da Mesnevi okunmakta, sema
gösterileri düzenlenmektedir. Arayış içerisindeki
Batılılar, Mevlana ile huzur bulmaktadırlar.
Mevlana’nın çekim gücü, insanları çekmeye devam
etmektedir. Sadece Batıda değil. İran’da, Suriye’de,
Pakistan’da, Afganistan’da Mevlana’nın eserleri
okunmakta ve yaşam biçimi kabul görmektedir.
Mevlana’nın müthiş eserleri sebebiyle dünya insanı
ona büyük sevgi, saygı beslemiş ve onun düşüncelerini
benimsemiştir. Onun ölümünden 800 yıl geçmesine
rağmen onun düşünceleri hâlâ Anadolu halkının ilgi
ve sevgisini çekmeye devam etmektedir.
Alina Kaynak 8-D
UÇSUZ BUCAKSIZ BİR OKYANUS
Mevlana… Hoşgörü… Evrensellik… Hem çok
farklı hem de çok yakın kavramlar. Hoşgörülü
Mevlana’nın evrenselliği... Aslında Mevlana
deyince akla dünya kadar düşünce gelir. Mevlevilik,
Sema, dil, din, şiirler, öğütler… Peki, kimdir ki
bizi bu kavramlara iten, kimdir ki herkesin bir el
yazması kitap gibi andığı, saydığı kişi? Derler ki
Belh diye bir yer varmış. Orada bir nehir varmış.
Bir gün o nehir taşmış ve Konya’ya kadar gelmiş. O
kadar fazla taşmış ki bu nehir, okyanusla birleşmiş.
Okyanusu peşinden sürüklemiş. Gün gelmiş, bu
nehir kurumuş; ama okyanus çoğalmaya devam
etmiş, bütün dünyayı sarmış. İnsanlar bu okyanustan
beslenmiş. Tüm insanlığa ulaşmış. Kendisinden bir
parça bırakmış onlara. Hoşgörüyü...
Rüzgar Eserol 8-G
AKLIN ÖTESİ MEVLANA
Kan, nefret ve acının damgasını vurduğu 13. yüzyılda bir güneş doğdu adeta. İlahî aşkı yaşayan, topluma
değişik düşünceler yayan, insanın gerçeğe ve aşka dönüşünü keşfeden, insanları aydınlatmaya çalışan güneş:
Mevlana. Devrin ileri gelenleriyle sohbet ediyor, babası ne derse kaçırmıyor, bilgi doluyordu o. Ta ki babası
ölene, en iyi arkadaşı Bahaddin onun boşluğunu doldurmaya çalışana kadar. Bahaddin’den sonra Mevlana’yı
Mevlana yapan, onu benliğine kavuşturan, kalbindeki ışığı keşfeden Şems giriyor hayatına. Mevlana’yı
Şems’ten kıskanan halk, Şems’in ya gideceğini ya da öleceğini düşünüyordu. Bunu anlayan Şems, Mevlana
huzursuz olmasın diye bir sabah erkenden gitmiştir ve bu nedenle kahrolan Mevlana üzüntüsünü akla veda
olan sema ile hafifletmeye çalışmıştır. Dönerken sağ elini Tanrı’ya, sol elini yere doğru açan Mevlana,
gökten aldıklarını yere, toprağa vermeyi simgelemiştir. Manevi yolculuğun simgesi olan sema ile evrensel
bir değer haline gelen Mevlana, eseriyle de tüm insanlığı etkilemiştir. En önemli eseri olan Mesnevi birçok
dile çevrilmiştir ve her dinden insan, Mevlana’yı tanıma fırsatını bulmuş, ona saygı göstermiştir. Irk, dil,
din ayrımı yapmadan, insanlara insan oldukları için değer veren Mevlana, evrenselliğini “Gel, ne olursan ol,
yine gel.” sözüyle de açıklamıştır.
Ilgaz Yakar 8-H
26
Birikim
MEVLÂNA’NIN EVRENSELLİĞİ ÜZERİNE
Mevlâna gerçekten de bir insanın nasıl insan olması gerektiğini, insanlığın değer ve nimetlerini çok saf
ve temiz bir dille bize öğretmiştir. Dikkat ederseniz biz dedim, biz derken sadece Türk halkını kastetmedim.
Bütün dünyayı kastettim. Mevlâna’nın ölümünden yaklaşık sekiz yüz yıl geçmiş olsa bile sözleri, tutum
ve davranışları hep aklımızın bir köşesinden bize sesleniyor. Öyleyse neydi Mevlâna’yı sekiz yüz yıldır
hatırlarda bırakan? Yanıt basit; Mevlâna’nın kendisi elbet. O inanılmaz hoşgörüsü, insan sevgisi, Tanrı
aşkı… O kadar iyi özelliği var ki… Mevlâna bir ressamın yaptığı resim gibi her yorum ve düşünceye
açıktır. Daha doğrusu, her insanın yaptığı yorum ve düşünceye açıktır. Mevlâna’nın dil, din, ırk tanımaması,
onun evrensel olmasında büyük rol oynamıştır. O insanı, insan gibi görmüş ve hiçbir insana önyargı ile
yaklaşmamıştır. Mevlâna’nın çoğu ülkede tanınıp sevilmesi, onun evrensel olduğunun bir göstergesidir.
Onun ölümü kutlanmaktadır, onun ölümü onun düğünüdür, ölse dahi sevgisi bir annenin kucağı kadar
sıcaktır. O kadar sıcak ve sevgi doludur ki tüm dünyayı güneş gibi ısıtmıştır.
İlhan Şubat Kalkan 8-İ
HER ŞEYİN BAŞI HOŞGÖRÜ
Hoşgörü, insanlar arasındaki iletişimde önemli bir yere sahiptir. Hoşgörü sevgidir, mutluluktur,
affetmektir. Hoşgörüsüz insan sevemez. Kalbinde sevgi olmayan insan toplumda sevgi göremez ve mutlu
olamaz. Sabah uyandığınızda mutlu, sevecen ve hoşgörülü insanlarla mı yoksa somurtkan, mutsuz ve
sürekli bağıran insanlarla mı karşılaşmak istersiniz?
Mevlana’nın da dediği gibi hoşgörüde deniz gibi olmalı, insanları dengeleyebilmeli ve onlarla iyi
geçinmeliyiz; çünkü ağlattığımızı güldürmezsek, kızdığımızı affedemezsek; yani hoşgörülü olamazsak
sevemeyiz. Sevemezsek de mutlu olmanın ne anlamı kalır? Hiçbir anlam ifade etmez sevgisiz insan bu
hayatta.
Hoşgörü, yaşamın bize verdiği bir armağandır. Hani insanlar yaşlandıkça deneyim kazanır derler ya,
işte aynı zamanda hoşgörü duygusu da gelişir insanın büyüdükçe. Çünkü hayat bize öğretir hoşgörünün ne
olduğunu. Asıl deneyim de budur; sevgiyi, mutluluğu, acıyı hoşgörüyle yaşamak.
Hoşgörülü olup insanları anlamayı, sevmeyi öğrenmelisiniz. Her insan bunu hak ediyor. Aslında
yapraklar, ağaçlar, çiçekler, böcekler de… Yani tüm dünya, hoşgörülü olmayı hak ediyor.
Ceyda Elçin Kaya 7-G
Bir mum, diğer bir mumu tutuşturmakla
ışığından bir şey kaybetmez.
MEVLÂNA
GÖR, NE GÖRÜRSEN GÖR, YİNE DE HOŞ GÖR!
İki yaşında bıcırık bir oğlunuz var. Bıcırık bıcırık yürürken antika vazonuzu yere düşürüyor. Kızmayın,
sakın kızmayın! Hoş görün bu defalık. Daha bebek o, bilemez ki! O bıcırık bebek de büyüyüp hoş görmeyi
öğrenir sizden. Bu zincir böyle böyle devam eder… Siz hoş görürseniz, bilin ki, o da görür!
Hoş görmek, aslında susmak demek değildir; karşıdakinin hatasını onu incitmeden, hoş bir dille söylemek
ve affetmektir. Atalarımız, affetmenin büyük bir erdem olduğunu hep söylememiş miydi?
İnsanın olduğu yerde hata olabilir ve her insan mutlaka ikinci bir şansı hak eder. Peki ya üçüncü hakkı? Ya
dördüncü? Belki de beşincide anlar hatasını… Hayır, hiç sanmıyorum. Burada durumun biraz farklı olduğunu
düşünüyorum. Ortada bir ayıp var... İki kez affedilmiş; ama yine de aynı hatayı yapan kişinin ayıbı. Yani,
sakın hoşgörülü kişileri saf yerine koymayın! Kimse saf yerine konulmak istemez. Erdemli insanların da bir
sabrı ve aklı vardır. Bunu unutmamak gerekir. O saflık gibi görünen, gerçekte bir ışıltıdır. “Her erdem, kendi
ışığı ile parlar, hoşgörü çok güzel bir ışıltıdır.” der John Salisburg.
Aslında hoşgörü üzerine söylenen çok söz vardır. Tabi hoşgörünün sözden öte temsilcisi, Mevlana vardır
bir de. Mevlana’nın, bu büyük fikir ve gönül insanının, gönlü okyanuslar gibidir. Affedici, hoşgörülü olduğu
için yüreği zengindir. Sevgi ve huzur dolu bir dünyanın kapılarını sunmuştur bize öğretileriyle. Hoşgörülü
olmanın bunca anahtarı varken neden hâlâ birini çevirip girmiyoruz bu güzel kapıdan içeri?
Çerağ Oğuztüzün 7-İ
Birikim
27
GENÇ KALEMLERİN DÜNYASI
Bakıyorum gözlerine,
Kayboluyorum içinde.
O sonsuz derinliği,
Anlayabilsem keşke.
Ne yapsam diyorum,
Görmek için seni.
Baksam gözlerine,
Çeksen beni içine...
Geçiriyorum içimden,
Ne çok sevmişim seni.
Kimse bu kadar sevmemiş,
Benim sevdiğim gibi.
Yazacak kelime bırakmadın,
Önümdeki kâğıda.
Söyleyecek kelime bırakmadın,
Arkası yarınlarda...
Yazıyorum inatla,
Dökmek için içimi.
Dökemiyorum inan,
İçimdeki hasreti.
YENİ BİR DÜNYA
Okumak; hayata farklı bakmayı, insanın her anlamda gelişimini
sağlar. Okudukça ruhumuz, yüreğimiz beslenir. Kendimize çekidüzen
vermek için çaba göstermemizi sağlar okumak. Okudukça hayatın
anlamı artar. Okudukça dilimiz gelişir, düşüncelerimiz çeşitlenir, duygu
dünyamız berraklaşır. Her kitapta ayrı bir dünya, ayrı bir hazine, ayrı
bir güzellik… Bütün bu güzel hazinelere ulaşmak için tek bir kapıyı
aralamamız yeterlidir. Kitapların buluştuğu hazine, kütüphane. İşte
bu kapıyı araladığımızda ulaşabileceğimiz bir dünya vardır. Gerçek
bir okur, bu dünya içinde huzuru ve mutluluğu hisseder. Bu güzel
hazinenin kapısının herkese açık olduğunu göstermek gerekir. İyi
bir okur sadece kendi için okumamalı, okuduklarını paylaşabilmeli.
Paylaştıkça güzellikler artacak, hoşgörü etrafı kaplayacak. Okudukça
dünyamız güzelleşecek.
Bora İmirgi 6-G
RENGÂRENK ÇOCUKLUK
Çocukluk zordur…
Eğlencedir, cesarettir, özgürlüktür.
Çabucak yaşanır gider,
O güzel, renkli günler
Hızla biter, özlersin...
Dilersin o günler geri gelsin.
Ama kimse gibi sen de
O günlerin kıymetini bilemezsin.
Doya doya gönlünce,
Parlayan gözlerinle,
Eğlenemezsin...
Eylem Yağmur Karaca 6-C
Kapatıyorum defteri,
Bitirmek için şiiri.
Bitirmek için değil aslında,
Unutabilmek için seni.
Unutmak nasıl mümkün,
Hâlâ severken seni?
Seviyorum seni,
Unutma sakın beni...
Başlığını sen koy,
Şu sekiz kıtalık şiirin.
Anlatmaya yetmez sana,
İçimdeki sevgiyi.
Hızır Süleymanoğlu 6-B
28
SENDEKİ MAVİLİKLER
Yeni bir okul günüydü. Okula geldim ve karşıma o çıktı. Yine
gözlerinde kayboldum, o uçsuz bucaksız mavilikte... Bir an korktum
“Neler oluyor?” dedim kendi kendime. Saçlarına baktım; o güneşten
daha parlak, daha çok ışık saçan saçlarına... Yanından geçerken “Selam!”
dedi, sesini duyunca aklım uçtu gitti… Hani o güzel, sizleri bambaşka
güzelliklere sürükleyen müzikler vardır ya, işte öyleydi sesi... O;
gözlerinde kaybolduğum, saçında güneşi hissettiğim tek kişiydi...
Birol Emre Akpınar 6-B
Birikim
SİHİRLİ ANAHTARIM VE KORKULARIM
Elimde sihirli bir anahtar ve önümde üç farklı korkumun kapısı var. Bu anahtarla içlerinden birinden
kurtulacağım.
Birinci korkum karanlık; ikinci korkum illuminati; üçüncü korkum geleceğim. Her insana göre değişen
bu korkular, benim geçmişimle ilgili aslında. Çocukken karanlıkta “korkutucu şeyler”in yakınıma
geldiğini düşünürdüm. Bunun nedeni “bilinmeyen varlıklarla, vampirlerle” ilgili okuduğum o saçma
kitaplardı. Keşke okumasaydım. İkinci korkum; kuzenim Ada yüzünden oldu. Ateist olan insanlar
ve ateistlik hakkında bir video izledik, o kadar etkilendim ki geceleri bazen ‘şeytan’ denen meleğin
gelebileceğinden korkuyorum. Üçüncü korkumun nedeni, derslerim; yani Matematik, Fen ve Teknoloji
ve diğerleri...
Korkularımın hepsi de benim yaşam standartlarımı düşürüyor elbette; fakat ben elimdeki anahtarla
üçüncü korkumun kapısını açacağım; çünkü geleceğimin güzel olmasını istiyorum ve şu sıralar bunun
için çok uğraşıyorum. Ve biliyorum ki diğer korkularım anlamsız, bunları ben zihnimde yaratıyorum...
Sadece çözecek gücü kendimde bulamıyorum. Eğer “gelecek” korkumdan kurtulabilirsem, biliyorum ki
gelecek benim için çok daha iyi olacak.
Peki siz benim yerimde olsanız hangi kapıyı açardınız?
Sonat Su 6-H
EN BÜYÜK KORKU
Korkmam ben böcekten, karanlıktan, ölümden de. Ama yüreğimde öyle bir korku yerini alır ki
işte o zaman öleceğimi sanırım kalbimin çarpıntısından. Korkudan korkarım ben. Elim ayağım tutmaz
olur korku yanı başıma gelince. Korku ziyarete gelirse öyle tek gelmez, getirir yanında karanlığı ve
bilinmezliği. Korku yok olmazsa bilinmezlik de ayrılmaz yanı başınızdan. Asıl bu bilinmezliktir insanın
yüreğine korkuyu salan. Bilinmezlik çözülürse korkular da yüreğimizden erir gider. Bilinmezlikler
çözülünce korkularıma gülerim belki de. Karanlıktan değil; karanlıkta, kapıların ardında ne olduğunu
bilmediğimizden korkarız. Önemli olan yüreğimizde yer alan bilinmezliği çözebilmek.
Begüm Güven 6-A
eri
üzel es
g
n
e
şın
den
yaradılı tediklerini, be k
e
r
ö
g
oka
ek is
Bana
nlatır. S nin
söylem
a
n
e
l
a
y
s
i
n
r
İ
epsi
ketle
danstır.
lu hare fark etmez. H işimi
m
u
y
u
,
diliyle
n, ilet ır.
sı, hiç
a
n
r
a
u
d
v
n
rd
lo
şa
veya sa duyguları dı n hareketler va z,
ye
mu
özünde nsanları etkile ulur. Vücudu la
i
b
as
,
başlatan a figürler can llar geçse de
yı
arl
7-G
Dansçıl ur. Dans, yüz Buse Şimşek
ol
dilimiz z.
a
kaybolm
Birikim
ÇOCUKLUKTUR EN GÜZELİ
Çocukluktur bu;
Ne zaman,
Ne olacağı belli olmayan…
Bazen delirtip çıldırtan,
Bazen evin neşesi olup
Güldürmekten coşturan.
Kimi zaman zorludur.
Ödevler de çok boldur.
Dışarıda oynamak varken
Evde oturmak zordur…
Ama büyümek de zordur,
Hiç kimse bilmiyor.
Bütün gün çalış, yorul…
Hayallerde eve gelip dinlenmek.
Oysa iş bitiyor;
Yorgunluk evde de devam ediyor.
Büyüklerin de dediği gibi,
Hayatın en güzel dönemi,
Çocukluk ve oyundur.
Öğrencilik de pek hoştur.
İpek Gökalp 6-D
29
ATTIĞIM HER ADIM
2000 yılında 21 Haziran’ın kavurucu sıcağında Hacettepe Hastanesi’nin duvarları arasında
gözlerimi açmışım. Yaşamımın başlangıcını ailemden dinlediğim tatlı hikâyeler sayesinde öğrendim.
Beyaz tenim, mavi gözlerimle Pamuk Prenses’e benzediğimi söyler annem, tek farkım Pamuk
Prenses’inki gibi uzun, siyah saçlarımın olmamasıymış. Üçüncü doğum günümde başladım kreşe,
tüm günümü ağlayarak geçirdiğim bu günde, uslu çocukluğum da geride kalmış. Kreşe başlamamın
üzerinden uzun zaman geçmeden kaşımın kenarına atılan dikişle tanıştım yaralanmanın ne demek
olduğuyla. Ana okulu yıllarımda sosyal çevre bakımından zorlandığımı söyleyemem. O zamanlar
en korkulu rüyam, 1. sınıfa başlamaktı. Ancak bunun tahmin ettiğim gibi uçurumdan aşağı düşmek
olmadığını, yeni aynalara bakarak kendini keşfetmek, dünyayı tanımak olduğunu anladım. Yanlışlar
yaparak doğruya ulaşmanın, bir birey olduğunu keşfetmenin tadına vardım minicik sıralarda. 1. sınıfta
uzak durduğum, arkadaş olabileceğimi düşünmediğim insanlar en yakınım olmuşlardı. Öğrendim
önyargının ne kadar yanlış olduğunu. 5. sınıfta okulumdan, arkadaşlarımdan ayrılmak zor geldi. Asıl
zorluğu ve mücadeleyi şimdi yaşıyorum. Burada edindiğim dostlar bana geçmişe duyduğum özlemi,
yaşanan zorlukları unutturuyor. Sahip olduğum dostlarımı kaybetmekten korksam da bugünlerimin
değerini bilerek yaşıyorum.
Çağla Genç 6-İ
SIRADAN MIYIM RENKLER KADAR, SIRA DIŞI MIYIM ŞİİRLER KADAR?
Bebekliğimden başlayayım anlatmaya. O zamanlar bile farklıydım yaşıtlarımdan. Acıktığımda
ağlamazdım, annemi koklardım ilginç bir şekilde. Annem beni uyutmaya çalışırken kendisi
uyuyakalırdı, ben uyumazdım kolay kolay ki hâlâ öyle. Ne verirlerse yerdim, erken doğduğum
için hastalanmamam gerekirdi. Yoksa en küçük bir gripte bile ölebilirdim. Ana sınıfında bir
köfteden fazla yemezdim çoğunlukla, öğretmenlerden korkardım. Öğle aralarında uyuma taklidi
yapardım; ama bazen inandıramazdım. 1. sınıfa çalışkandım; ama hayatım sıradandı. Bir kez
bisikletle yokuştan uçtum, bir kez bisiklet üzerimden geçti, üç kez sağ ayak bileğimi burktum.
Birinci ve ikinci sınıfta başıma gelen en güzel şey, şiirle tanışmam ve yazmaya başlamamdı.
Şiirlere hayran oldum, yazmaya da... Üç yıl gitar çaldım, üçüncü sınıfta bir resim yarışmasında
ilk üçe girdim; ama kaçıncı olduğumu bir türlü öğrenemedim. Üçüncü sınıfta Deniz’le en iyi
arkadaş olduk ki ikinci sınıfta da aynı sınıftaydık; ama ben ona karşı çok önyargılıydım. Şimdi
ise en iyi arkadaşım. Beşinci sınıfta okulumu değiştirdim ve ODTÜ Geliştirme Vakfı İlköğretim
Okulu’na geldim. O yıl arkadaşım Su Eda’yla “Fen Bilgisi Bilim Şenliği”nde plaket kazandık.
Bilim Şenliği’ndeki projemizi beğenmeseler şaşardım zaten. O yıl annem kalp ameliyatı
oldu. Milyonda bir ölüm tehlikesi, onun kapısını çaldı. Ölümle randevusundan son anda kaçtı.
Beni en çok üzen, bütün bunlar olurken hiçbir şeyden haberimin olmamasıydı. Altıncı sınıfta
kutu oyunları yarışmasında altı kişi seçildi. Altıncıda yazıyordu adımız Su Eda’yla. Ne kadar
heyecanlandık bir bilseniz. Çocukluğumu hatırlıyorum; tek çocuk olmaktan sıkılıyordum.
Odama gider, yere yatar ve gözlerimi kapardım. Asla uyuyamayacağımı bilirdim, uyumak
istemezdim zaten. Hayal ederdim bir şeyler. Akla hayale gelmeyecek şeyler. Bazen uzayda
bir okula gider, bazen tarlama turp eker, bazen şelaleden kaçmaya çalışan bir tavşan olurdum
ve daha neler neler… Hayal dünyasında yaşamak en sevdiğim şeydir; ama hayat hep sıradan
gelir bana. Hayal alemindeki vampir olabilsem keşke. Sizce bu hayat sıradan mı, sıradışı mı
diğerlerinden?
Ecem Varma 6-C
30
Birikim
FIRTINA SONRASI GÖKKUŞAĞI
İçinizdeki dünyayı kara bulutlar kaplamış olabilir. Bitmek bilmeyen fırtınada kaybolmuş olabilirsiniz, sizi
nereye götürdüğünü bilmediğiniz bir geminin içinde... Dost sandıklarınız arkanızdan vurmuş, hayalleriniz
yıkılmış olabilir; hatta değer verdiğiniz herkesi, her şeyi kaybetmiş olabilirsiniz. Çevrenizdeki herkes
yaşamak için gerekli olan tüm umudunu kaybetmiş olabilir. Hayatınızın baş aşağı gittiğini söylemek kolay.
Peki daha iyi olabilmesi için çabalamayı hiç düşündünüz mü? Unutmamalı ki çözüm yollarını aramak,
başarının en temel anahtarlarından biri olmuştur.
Bir Çin atasözünde “Çok derin olan kuyu değil, çok kısa olan iptir.” denir. İşte mutluluk, nereye
odaklandığınızla ilgilidir. Kuyunun derin olduğuna ve su çekemediğinize odaklanırsanız ipin kısa olduğunu
fark edemez, değiştirmek için de hiçbir çaba sarf edemezsiniz. Büyük mutluluklar, sonu iyi biten acılar
değil midir? Acılara odaklanırsanız hayatı yalnızca seyredersiniz. Önünüzde gidilecek çok yol var... Eğer
bu yola umut filizleri dikerseniz, gelecekte bunların gölgesine sığınabilirsiniz. Hiçbir zaman gökten gül
yağmayacaktır. Daha çok gül istiyorsanız daha çok fidan dikmeniz gerekir. Mutluluk sorunsuz bir yaşam
değil, sorunlarla başa çıkabilme yeteneği demektir. Böyle bir yetenek ise ancak olumlu düşüncelerle
sağlanabilir. Eşeğin biri, derin bir çukura düşmüş. Eşeği yerinden kaldıramayan insanlar, uğraşmaktan
vazgeçip eşeği bu çukura gömmeye karar vermişler. Eşeğin üzerine kürekle toprak atmaya başlamışlar;
fakat eşek üzerine gelen her toprağı silkinerek üstünden atmış. Ayaklarının altında birikmeye başlamış
silkelendiği toprak. Her an biraz daha yükselmiş ve sonunda herkesi şaşırtarak yukarı çıkmayı başarmış.
Hayat bazen bize çok zor gelir ve bizi karanlıklara gömmek isteyen çok olur. Bunlarla baş etmeye çalışmanın
tek yolu, yakınıp sızlanmak değil; düşünüp silkelenmek ve aydınlığa adım atmaktır.
Fırtına ortasında yağmuru değil, yağmur sonrası gökkuşağını görmeye çalışın. Bakış açınızı ve
çözüm yollarınızı değiştirin; çünkü tek bir hayatınız var ve bir gün sona erecek. Umarım her anınızı
değerlendirirsiniz.
Şebnem Türe 7-B
Kİ...
mem ki...
A DİYEMEM
M
K
R
O
na korkma diye
K
sa
A
N
a,
nr
SA
so
an
nin
şt
rumluluğunu se
üğün onca sava
so
rd
ın
gö
an
a,
ny
nr
dü
so
an
en
onca şeyd
n birçok
eden harcan
Tanık olduğun
nra, hiç düşünm
iliyorum, evet se
B
so
n
...
te
ki
ik
tt
em
le
m
iz
ye
lki
di
uşunu sana
ış istiyorsun, be
a, sana korkma
ar
nr
B
so
..
n
a.
te
Dünyanın yok ol
ny
ik
dü
ed
r
kl
iğini,
fret dolu bi
omuzlarına yü
rkmaman gerekt
ko
şlar, kavgalar, ne
n
va
ta
bir suçun yokken
sa
ak
a;
uç
el
t
es
ğı
M
kâ
oluyorsun.
n. Dünyayı biz
de
ısın. Geçen bir
in
kl
el
ha
i
,
lk
un
be
rs
kötü şeye tanık
k
yo
dı
ti
is
n her
ukluğunu al
uğunu yaşamak
cuk, tanık olduğu
medik sana. Çoc
te
ço
re
n
sı
de biraz çocukl
öğ
lı
i
ak
in
H
iğ
kt
k.
B
r şey yo
naman gere
Lizge Öksüz 8şka yaptığımız bi
ba
aslında onunla oy
en
kt
li
il
nc
be
rganlık ve
bitiriyoruz; savu
mem ki...
na korkma diye
şeyden sonra, sa
BATAN GÜNEŞ
Bugünlerde hayatınızda bir eksiklik hissediyor musunuz? Size bir şeyler ters geliyor mu? Eğer
yanıtınız evet ise bu sorulara neden olan durumu hemen söyleyeyim: İnsanları birbirine bağlayan güneşin
batması. O batan güneş, sevgidir. Ne yazık ki günümüzde bu güneşin batışıyla kin, nefret, öfke, acı ve
şiddetin karanlığı çökmüştür her yere. Sevgisiz bir dünya, kopuk bir halata benzer. İpler birbirine sıkıca
bağlanmadan halat tek parça halinde duramaz. Aynı şekilde birbirine sevgiyle bağlanmamış insanlar
olursa toplum ayakta duramaz. Yani nefretle bölünmüş bir yuva, ayakta duramaz ve insan değerini
kaybeder. Sevgi sadece eşimizi, sevgilimizi, çocuğumuzu sevmek değildir. Sevgi; başkalarına saygı
duymak, hoşgörü göstermek, önemsemek, toplumu ayakta tutan halatın iplerini güçlendirmektir aynı
zamanda. Sevgi, nefretin düşmanıdır. Eğer bugün insanlar sevginin gerçek anlamını bilselerdi savaşlar,
cinayetler, ayrımcılık... hiçbiri olmazdı. Sonuç olarak her şey insanın elinde. Toplumu ayakta tutan ipleri
kesen de güçlendiren de insandır. Bu güneş tekrar doğmadan daha renkli ve güzel bir dünyanın hayali
bile kurulamaz. Bu yüzden asla unutmamalıyız ki ancak sevgi güneşi, nefret ve öfkenin gölgesinde kalan
dünyanın renklerini ona geri kazandırabilir.
Bartu Soyuer 8-E
Birikim
31
Download