tonya giriş

advertisement
TONYA
GİRİŞ
Tonya ile ilgili yazılı belgeler 16.
yüzyıldan eskiye gitmiyor. Engebeli bir
arazide, ormanların yoğun olduğu bir
bölgedeki ilk yerleşimle ilgili yeterli belge
olmayınca Doğu Karadeniz’in tarihini
ortaya
koyan
kaynaklara
dayanmak
zorunluluğu vardır.
Uluslar mezarlığı olarak bilinen
Kafkasya’da ve Karadeniz’in kuzeyinde
yaşayan
topluluklar
ile
Anadolu’da
uygarlık kuran uluslar, zaman zaman Doğu
Karadeniz’de etkili olmuştur.
Asyatik kökenli olduğu tezi kabul gören Kimmerlerin, M.Ö. 1900 – 1700 yılları arasında Anadolu’yu ve
tüm Karadeniz’i içine alan bir egemenlik kurdukları bilinmektedir.
Batılı kaynaklar, Doğu Karadeniz tarihini genellikle Pontus/Pontos ile başlatır.
Helenlerin, bölgede oluşturduğu ticaret merkezleri ile burada kentleşmenin başladığını söylerler.
M.Ö. 800 – 700 yıllarında,
Trabzon’un Helenler tarafından
kurulduğu varsayılırsa, şu sorunun
yanıtını bulmak gerekir:
Helenler
Karadeniz’e
gelmeden
Doğu
önce
buraları boş muydu? Boş olan bir
bölgede ticaret kolonileri kurmanın
anlamı var mıydı?
Oysa, Doğu Karadeniz’de Hazar, Hun,
İskit, Kuman, Kıpçak, Peçenek vb. halkların izlerini
görme olanağı var. Birçok yer adı bu tür
halklardan gelmektedir.
Sabahattin Eyüboğlu, Mavi ve Kara adlı
yapıtında şöyle der:
”Bu memleket bizim olduğu için bizim,
fethettiğimiz
için
değil.
Aramızda
dışardan
gelmeler çoğunluk olsa bile ki değil elbette
kaynaşmış, halleşmiş hepsi. Fetheden de biziz artık,
fethedilen de. Eriten de biziz, eriyen de. Biz bu
toprakları yoğurmuşuz, bu topraklar da bizi. Onun
için en eskiden en yeniye ne varsa yurdumuzda öz
malımızdır bizim. Halkımızın tarihi Anadolu’nun
tarihidir. Paganmışız bir zaman, sonra Hıristiyan olmuşuz, sonra Müslüman. Tapınakları kuran da bu halkmış,
kiliseleri, camileri de. Bembeyaz tiyatroları dolduran da bizmişiz, kervansarayları da. Kâh bozkıra çıkmışız, kâh
mavi denize. Sayısız devletler, medeniyetler bizim sırtımızda
yükselmiş, bizim sırtımızda çökmüş. Yetmiş iki dil konuşmuşuz
Türkçe’de karar kılmadan önce. Hepsinin tadı kalmış
damağımızda.
Aylarımızın,
günlerimizin,
köylerimizin,
ketlerimizin adlarına bakın. Ne değişik eller, ne değişik halk
oyunlarında tutuşmuş, ne horonlara, ne halaylara girmişiz…”
Pontus/Pontos adı Helenlere ait bir kavram olsa da
aslında Karadeniz’e verilen bir addır.
Pontus Eukseinos Karadeniz’in bilinen en eski adıdır.
Eukseinos, mutluluk veren, dost ve konuksever anlamında,
Pontus ise deniz karşılığıdır. Pontus Eukseinos, mutluluk denizi
demektir.
İlk Pontus Devleti, M.Ö. 298 yılında Persler tarafından
kurulmuş, M.Ö. 63 yılında Romalılar tarafından yıkılmıştır.
Goloğlu’nun “Anadolu’nun Milli Devleti Pontus” dediği devlet
budur. Bunlar, Anadolu’nun bağımsızlığını savunan, Helenlere ve Romalılara karşı bir mücadele içinde idiler.
Fransız akademisyenlerinden Lebeau, “İlk Pontus hanedanı olan Mitrhradates, Pont ülkesine geldiği
zaman bu yörede oturmakta olan halk üç grup idi. Birincisi İranlılar, ikincisi Yunanlar ki, kıyı kentlerinde
oturuyorlardı, üçüncüsü ise Turanlılar ki, çok eskiden beri burayı vatanları yapmış olan bölgenin asıl ahalisi
idiler. ”
Mahmut
Goloğlu,
milattan
önce
298
Persler
tarafından
yılında
kurulan
“Anadolu’nun Milli Devleti:
Pontus” ile M.S. 1204 yılında
kurulup
1461’de
ortadan
kalkan Trabzon Pontus Rum
Devleti’ni
karıştırmamak
birbirine
gerektiğini
belirtir.
Bu bakımdan Pontos
tarihi,
Pontos’ta
(Karadeniz’de)
yaşayan
ulusların ortak tarihidir.
Tarihin
derinliklerinden
Karadeniz’de
beri
Doğu
yaşayan
ve
birbirinin egemenliği altında
kalan uluslar, değişik inanç ve
kültürleri de harmanlamıştır.
Egemen olan ulusların yönetiminde kalan öteki topluluklar, zaman zaman dillerini ve inançlarını da
değiştirmekle karşı karşıya kalmıştır.
Tonya’da ilk yerleşimin başlaması ile ilgili
kesin bir bilgi olmamakla birlikte konu ile dolaylı
bağıntısı
bulunan
Karadeniz’de,
Orta
yazılı
kaynaklar,
Asya’dan
göç
eden
Doğu
Türk
boylarının yerleştiğini belirtiyorlar. Daha sonra bu
bölgenin, değişik uygarlıkların etkisi altında kaldığı
yine
bu
tür
kaynakların
incelenmesinden
anlaşılmaktadır. Diyarbakırlı Sait Paşa, “Mirât’ül
İber” adlı yapıtında Trabzon ve dolayına sekizinci
yüzyılda Yunanların göç ettiklerini yazar.
Ksenephon’un M.Ö. 400 yıllarında kaleme
aldığı Onbinlerin Dönüşü (Anabasis) adlı yapıt,
anlattığı dönem
açısından
Anadolu’nun
tarihi,
coğrafyası, gelenekleri, yerel halkları ve bunların
yaşam koşulları hakkında önemli bilgiler verir.
Antik
çağda,
Doğu
Karadeniz’de Greklerin adı bile geçmez.
Anabasis’te
anlatılan
askerleri,
Yunan
Trabzon
paralı
dolaylarına
geldiklerinde burada yaşayan insanlarla
farklı
dilleri
konuştuklarından
anlaşamazlar.
Egemenlik
Kafkas
kavimlerinin elindedir.
Pers prensi Kyros, ağabeyi kral
Artakserkses’e
karşı
Grek
paralı
askerlerini de içine alan bir orduyla
Lidya’nın Sardes kentinden yola çıkar.
Fırat
üzerinde
savaşta
Kunaksa’da
Kyros
ve
yapılan
generalleri
öldürülünce, yurtlarından 2400 km.
uzakta, sarp ve düşman bir ülkede kalan
savaş
gönüllüleri,
kuzeye
doğru
ilerleyerek Siirt, Ağrı, Erzurum Bayburt
üzerinden Zigana’yı aşarak Trabzon’a
gelirler.
Trabzon’da
egemenliklerini
sürdüren Kolkihdlerle karşılaşırlar.
Kolkihdlerden ayrı olarak Doğu
Karadeniz’de,
İskitler,
Makronlar,
Driller, Peçenekler, Kıpçaklar/Kumanlar,
Khalbyler, Tibarenler, Maklar, Avarlar ve
Mossynoiklerin
yaşadığı,
kaynaklarda
ortaya konmuştur. Rum kaynaklarında
Kıpçaklar, Kumanlar olarak geçer. Aynı
kaynaklarda Kumanların sarı saçlılar
olduğu belirtilir.
Tonya’ya bağlı Sağrı Köyü’nün
eski adı olan Manganaboz adının Maklara,
Kalınçam’ın
doğusunda
bulunan
Kumanandoz yaylasının Kumanlara işaret
ettiği, benzer adlara Trabzon’un birçok
yerinde de rastlandığı bilinmektedir.
Makrandos
(Kutlular/Çamburnu/Sürmene), Makhitla
(Karatepe/Araklı),
Makrinamoz
(Kaleköy/Vakfıkebir),
Makdanos
(Soğanlı/Çaykara)
Necati
Demir’in,
Karadeniz
Bölgesi’nde Peçenek ve Kıpçaklar başlıklı
bildirisinde,
“Kommenos
hanedanı,
Trabzon Rum Devletini kurmadan önce bu
bölgede ağırlıklı olarak
Peçenek
ve
Kıpçaklar oturmaktaydı.” ifadesi yer alır.
Tonya’da bu bölgenin içindedir.
Dördüncü Haçlı Seferi sırasında
Bizans’ın
(İstanbul)
yağmalanması
sırasında İstanbul’dan ayrılan Kommenos
sülalesi Trabzon’a gelerek Gürcülerin de
desteğiyle Trabzon Pontos Devleti’ni kurar
(1204).
Trabzon İmparatorluğu, Sinop’tan Batum’a, güneyde Kızılırmak boylarına kadar uzanan bölgede egemen
olan bir devlettir. Pontus Devleti, Anadolu’da yerleşen Türk boyları, Selçuklular, Akkoyunlular gibi devletlerle
sınır durumundadır.
Dede Korkut Hikayeleri’ndeki olayların birçoğu Trabzon Tekfurları ile Türkler arasında geçer. Bu
bakımdan bölgede yaşayan topluluklar, kültürel yönden birbirini etkilemiştir.
Haçka
(Düzköy)
Medresesi
Müderrislerinden
merhum Lermioğlu Hüseyin Efendi’nin özel notları arasında,
el yazması bir kitaptan aldığını belirttiği şöyle bir bölüm yer
almaktadır:
”Vaktaki Romalılar, desti taarruz ve tecavüzlerini
Trabzon ve havalisinde temdit edip bu havaliyi nüfuzlarına
alarak Dini İseviyeti neşri tamime başladılar. Trabzon
dahilindeki dağlık bulunan Tonya ve civarında bu
tarihlerden mukaddem gelip tavattun etmiş olan
Türkmen
kabileleri
arasına
sokulan
Rum
papazlarının telkinatı fasideleri ile hem dini
kadimlerini ve hem de kendi lisanlarını gitgide terk
ederek Rum lisanında konuşmağa başladılar.
Bunlar bir ara davai istiklale kıyam etmişlerse de
Trabzon Rum tekfurlarının idaresinde muhtar
kalabilmişlerdir.”
Paskalos, Moma ve Tsulukos adındaki üç kişinin bölgede Hıristiyanlığı yaymaya çalıştığı söylentisi
yukarıdaki ifade ile örtüşmektedir.
Antony Bryer, Bizans Eserleri ve Pontos Topoğrafyası adlı makalesinde, Tonya’dan söz ederken Tonya
tarihinde de Of (Ophis) tarihi gibi klasik bir bilgiye ulaşma olanağı olmadığını belirtir.
1.
Bryer’e göre, Tonyalılar, müslüman, Yunanca konuşan, vahşi (gaddar) insanlardır. Tonya, sahilden izole
edilmiş bir bölgedir. Geleneksel kan davaları acımasızca sürmektedir. Tonyalılar bu yönüyle korkunç bir
üne sahiptir. Zerdeva denilen, İskoç çoban köpeği yetiştirmeleriyle bilinirler. Tonyalılar, Yunanca konuşan
müslümanlardır. Bu dil, yavaşça yok olmakta, ama bugün Tonya’nın Kesli, Tumaslı, Patartirli, Beskeli,
Mamalı, Tsuluk, Melikse ve Ağırköy köylerinde bu dili konuşan insanlar vardır.
Bunlar, Türk mü (Yunanca’yı sahilin itibarlı dili olarak benimseyen Çepni Türkleri), yoksa dininden dönmüş,
Yunanca konuşan Pontik Hıristiyanlar mı? sorsunu sorar ve yer adlarından hareketle ikincisinin olacağını iddia
eder.
1.
Bryer, aynı makalesinde, “20. yüzyılın başlarında, Ophis’te sekiz, Trikomia’da on Ortodoks cemaati
olmasına karşın, Tonya’da bırak bir cemaati, hiçbir Hıristiyan ruhu yoktu” değerlendirmesinde bulunur.
Şevket Şakir, Trabzon Tarihi adlı kitabında Of ilçesi ile ilgili bilgi verirken Tonya’dan da söz ederek şöyle
demektedir:
“Türk dili, Fatih’in gelişinden sonra burada
taammüm etmiş değildir. Türkçe, burada yaşayan
halkın çoğunluğunun ana dili idi. Yalnız kilise dili,
Türkçe
ile
karışık
Rumca
idi.
Doğu
Roma
İmparatorluğunun tesirinden beri hıristiyanlığın
ruhani
merkezi
haline
gelmiş
olan
bilfarz
Vakfıkebir’in Tonya bucağının Kumyatak dolayındaki
birkaç köy halkı ile Of ilçesinin halkı, yakın maziye
kadar öztürkçe ile Rumca’nın karışımından doğan bir
Rumca ile konuşurlardı. Bunlar da bilindiği gibi Orta
Asya’dan Milattan Önce gelmiş ve buraya yerleşmiş
olan Türklerdi.”
Mehmet Bilgin, ’Doğu
Karadeniz/tarih kültür insan’
adlı çalışmasında Tonya’nın
Kumyatak bölgesindeki köylere
Osmanlı
Devleti
Arnavut
döneminde
göçmenlerin
yerleştirildiğini
yazarken,
bölgenin daha önce burada
bulunan
Çepnilerin
elinde
olduğunu belirtir.
Bu durumda Tonya ve
dolayında ilk yerleşim, Helen
kolonilerinin
oluşturduğu
kıyı
boyunca
egemenlikten
eskiye dayanır.
Pontus
Devletinin
egemenliği sırasında bölgede,
ekonomik, kültürel ve dinsel
etkenlerin baskısı ile din ve dil değişikliği oluşmuştur.
Kilise, Ortodoks Hıristiyan olan çeşitli etnik gruplara kendi dillerini öğretmeye çaba göstermiş, yerli halk
ticari ve resmi ilişkiler sırasında gerekli olan bu dili öğrenmek zorunda kalmıştır. Bölgede yaşayanların çoğu,
Yunan ve Roma kökenli olmadığı halde Ortodoks inancını benimsemeleri nedeniyle, kimi araştırmacılar
tarafından Rum (Romalı) olarak nitelendirilmişlerdir. Kullandıkları dil olan Pontus dili (Romayka), yerli halkın
dilinden karışan sözcüklerle, daha sonra Osmanlı döneminde islamiyetin ve Türkçe’nin etkisiyle bozulmuş, kimi
sözcükler unutulmuş, yerlerine Türkçeleri kullanılmış, kimi sözcüklerin söylenişi değiştirilmiştir. Bu bakımdan
Tonya, Maçka, Çaykara ve Of’ta konuşulan Rumca ile bölgeden göç ederek Yunanistan’a giden Rumların
konuştuğu Pontus dili arasında önemli farklılıklar ortaya çıkmıştır.
Bunun yanında Pontusların kullandığı dil ’Pontiaca’ ile Grek dili ’Helenica’ birbirinden farklı dillerdir.
Bölgeden Yunanistan’a göç edenlerle oradaki Yunanlar arasında faklı diller konuşulur.
Roma ve Bizans egemenliğinin yöreyi de etkisi altına alabilmesi için başlatılan çalışmalar, büyük ölçüde
başarıya ulaşmıştır. Trabzon’dan gelen bazı Rum misyonerler, hem Hıristiyan dininin yayılması hem de Rumcanın
öğretilmesi için çalışmalarda bulunmuşlardır. Bu misyonerler, önce Ağırköy (Büyükmahalle)’de yerleşmiş, daha
sonra Kumyatak semtine kadar uzanmışlardır. Adından da anlaşılacağı gibi “Kumyatak” Türkçe bir addır. Çamlık
deresinin vadisinde bulunan kumların yatak gibi düzgün ve temiz oluşu nedeniyle bu ad verilmiştir.
Ruhani önderlerin ardından gelen
diğer Rumlar da yörede yerleşince, yerli
halkla
daha
kolay
kaynaşabilmiş
ve
kültürlerini yayabilmişlerdir. Bu kültürün
etkisi
ile
Tonya
dolayındaki
“İstron,
İspendamoto, Savalas, Raşi, Lofos, Ağreliyaz,
Pararaobo, Asanara, Kuçis, Livalobo…” gibi
birçok
semt,
şimdi
bile
aynı
adlarla
anılmaktadır.
Roma ve Bizans’ın etkisi Pontus Rum
İmparatorluğu döneminde de devam etmiştir.
Yaklaşık beş yüz yıl kadar devam eden Rum
egemenliği döneminden kalma tarihsel bir
kalıntı yoktur. Yüzyıllarca Roma kültürünün
egemenliği altında kalan yörede, toprak
altından
çıkarılan
eski
bir
esere
rastlandığında, halk buna “Ceneviz’den
kalma” diyerek eskiliğini vurgulamaktadır.
26 Ekim 1461 tarihinde Trabzon’un
Fatih Sultan Mehmet tarafından alınması ile Rum egemenliğine son verilmiştir.
Trabzon
ve
dolayında
Türk
egemenliğinin kurulması ile çeşitli Türk
boyları göç ederek buraları yurt edinmeye
başladılar. Zaten Anadolu’da, Anadolu
Selçuklu Devletinin parlak dönemleri
sırasında,
Trabzon
boylarının
bir
kolu
çevresine
olan
Oğuz
Çepniler
yerleşmişti. Çepniler, Oğuz boyuna bağlı
Üçok kolunun Sungurlu aşiretindendir.
Selçuklu Sultanı Alaaddin Keykubat’ın
orduları Trabzon’u fethetmek amacıyla
harekete geçmiş, Trabzon kalesi surlarına
kadar ilerlemişler, ancak kaleyi alamadan
geri dönmüşlerdir (Şevket Şakir). Osmanlı
dönemindeki yerleşim, ikinci belki de
üçüncü yerleşim dönemi olarak anılabilir.
Bu dönemde Tonya’ya yerleşenler, güney
yönden gelerek önce Fol ve Palehor
yörelerini kendilerine yurt tutmuşsa da
buralara kışın fazla kar yağması nedeniyle kuzeye doğru ilerlemişlerdir. Torul, Gümüşhane ve Bayburt’tan gelen
bu boylar, Tonya’da Hıristiyan Rum kültürü ile yaşayan yerli halkla kaynaşmış, onların kültürlerini ve inanışlarını
etkileyerek değişmelerini sağlamışlardır.
OSMANLI BELGELERİNDE
TONYA
Doğrudan Tonya ile ilgili ilk yazılı
bilgiler 1583 tarihli Osmanlı Tahrir Defterinde
önümüze çıkar. Tonya, bu tarihlerde Akçaabat’a
bağlı bir köy olarak gösterilir. Kumyatak da
Tonya’nın bir mezrası olarak belirtilir. Ayrıca
Karaağaçlı da Hola mezrası ile birlikte Tahrir
Defteri’nde yer alır. Palehor adlı bir köyün de
Torul’a bağlı olduğu görülür.
Tonya’nın
değişik
zamanlarda
Trabzon’a, Akçaabat’a, Vakfıkebir’e bağlı nahiye
olduğu bilinir. Merkeze bağlı mutasarrıflık olarak,
Şarlı (Beşikdüzü) ve Ağasar (Şalpazarı) bucakları
ile aynı müdür tarafından yönetildiği, nahiye
müdürünün dört ay süre ile üç ayrı yerleşim
biriminde görev yaptığı belirtilir.
1583 tarihli Tahrir Defteri’nde hane
sayısı, yetiştirilen ürünler ve vergi miktarı gibi bilgiler yer almaktadır.
Muhammet Atmaca, Tarih İçinde Tonya adlı kitabında 1583 tarihli belgeye dayanarak Tonya’nın
Kumyatak ve Karaağaçlı ile birlikte nüfusunun 1000 dolayında olabileceğini belirtir. Ödenen vergi çeşitlerinden
hareketle de Tonya’da 171 haneden dördünün, Karaağaçlı’da 53 haneden 36’sının Müslüman olmadığını saptar.
Bu tarihlerde Trabzon’daki nüfusun yüzde seksenden fazlasının gayrimüslim olduğunu göz önüne alarak
Tonya’daki müslüman nüfusun yoğunluğuna dikkat çeker. Atmaca’ya göre Tonya’da İslamlaşma süreci öteki
bölgelere oranla daha erken başlamış ve 16. yüzyıl sonlarında hemen hemen tamamlanmıştır.
1583 tarihli tahrir defterinde, Tonya’nın Kumyatak mezrası ile birlikte serbest tımar olduğu ve vergi
mükellefi olarak 171 hanenin kaydedildiği belirtilir.
Osmanlı Devletinde toprak devletindi. Toprağı işleyen, karşılığında devlete vergi öderdi.
Müslümanlardan
alınan
vergiye öşür, müslüman olmayanlardan
alınan vergiye ispenç adı verilirdi.
Müslüman olmayanlardan alınan ayrı
bir vergi de cizyedir. Cizye, askere
alınmayanların ödediği vergi idi.
1583 tarihli defterde Tonya’da
dört aile reisinin ispenç adlı vergiyi
ödediği yazılı. Bu da belirtilen tarihte
Tonya’da
dört
ailenin
müslüman
olmadığını gösterir.
Bu arada tahrir defterinde
yazılı hane reisi adlarından da önemli
ölçüde yararlanılabilir. Arapça, Farsça
adlar yanında Uğur, Karaca, Alagöz,
Kurt, Aykut, Turhan, Pirali… gibi
Türkçe kökenli adlar ve çok az sayıda
Kosta,
Aleks,
müslüman
adlara
Yuri,
rastlanır.
müslüman
Mihail
olmayanların
Bu
nüfusun
da
gibi
kullandığı
bölgede
yoğunluğunu
gösterir.
Aynı belgede Karaağaçlı Köyü
(Aspuryanlı), Hola mezrası ile birlikte
değerlendirilirken yörede 53 hane olduğu ve bunlardan 36’sının müslüman olmadığı belirtilir.
Tonya ve Kumyatak’ta 171, Karaağaçlı ve Hola’da 53, toplam 224 hanede 1000 dolayında bir nüfusun
yaşadığı görülür.
1830 tarihinde ise Tonya’nın nüfusu 1910 olarak gösterilir. II. Mahmut döneminde 1830’da yapılan ilk
nüfus sayımında kadın nüfusun sayılmadığı bilinir. 1830’da yapılan ilk nüfus sayımında asker sayısına yönelik
bilgilerin toplandığı dikkate alındığında Tonya’nın nüfusunun belirtilen sayıdan daha çok olduğu ortaya çıkar.
Başbakanlık Osmanlı Arşivi, Trabzon Ahkâm Defteri’ndeki bir belgeye göre de Tonya’nın Gümüşhane’ye
bağlı bir kaza merkezi olduğu görülür. 1751 tarihli belgede “Gümüşhane’ye bağlı Tonya kazası” ifadesi,
Tonya’nın Kalınçam (Fol) Köyü’nde işletilen madenlerin değişik kaynaklarda Gümüşhane madenleri olarak
anılması ile örtüşmektedir.
TRABZON SALNAMELERİNDE
TONYA
Trabzon’da ilk salname 1869
yılında
yayımlandı.
günümüzde
Salnameler,
yayımlanan
yıllıklar
gibidir. Dönemin yönetim, ekonomi,
nüfus gibi bilgilerini içerir. ”1869
Trabzon Vilayet Salnamesi”nde, Tonya
ve Vakfıkebir’in nüfusu birlikte yer
almaktadır. 106 köyde, 4058 hane
olduğu ve 15 711 müslüman nüfusun
yaşadığı
belirtilmekte,
“Çerakis/Çerkez,
Rum,
Ermeni,
Katolik” nüfusa rastlanmamaktadır.
1870 tarihli salnamede ise nüfus sayısı
15 701 olarak düzeltilmiştir. Ancak,
gerek Trabzon Salnamelerinde, gerekse
başka belgelerde, Vakfıkebirle olan
yönetsel bağlılığın sürekli olmadığı,
Tonya’nın Gümüşhane’ye bağlı bir ilçe
ya da merkeze bağlı bir bucak merkezi
olduğu da ortaya çıkmaktadır.
1879
tarihli
Trabzon
Salnamesi’nde Tonya, merkeze bağlı
bir bucak olarak gösterilmekte, Nahiye
Müdürü Mehmet Sabri Efendi, Kâtip
Celal Efendi, Naib (Kadı) Vekili
Mehmet Nazif Efendi, Vukuat Kâtibi
Ahmet Efendi ve Nüfus Mukayyidi Şakir Efendi olarak yöneticilerin adları yer almaktadır.
Aynı salnamede merkeze bağlı olarak gösterilen Tonya nahiyesi ile ilgili daha ayrıntılı bilgiler yer alır.
1879 bilgilerine göre Tonya’da, 1 çeşme, 19 cami ve mescit, 30 oda, 20 ambar, 500 sergen, 9 dink, 20 değirmen,
5 dükkan, 1507 hane, 200 fırın, 100 dam ve ahır, 358 samanlık, 19 müslüman mezarlığı ve 3 medrese bulunduğu,
19 köyde 3 978 nüfusun yaşadığı kayıt altına alınmıştır.
1879’da
Tonya
ve
köylerindeki arazinin 400 dönüm
çalılık, 4120 dönüm tarla, 100 dönüm
orman olduğu ve yörede, ceviz,
çavdar, arpa, fasulye, mısır, kendir,
elma,
armut…
gibi
ürünlerin
yetiştirildiği belirtilir.
Aynı salnamede üç medrese
bulunduğu
belirtilirse
de
hangi
köylerde bulunduğundan söz edilmez.
Tonya,
1881
tarihli
salnamede yine merkeze bağlı 21 867
dönüm arazisi olan bir bucaktır. Bu
kez
bucak
Veliyüddin
yöneticileri,
Efendi,
Müdür
Kâtip
Celal
Efendi, Tapu Kâtibi Musa Efendi,
Naib vekili Mehmet Nazif Efendi,
Vukuat
Kâtibi
Ahmet
Efendi,
Sertahsildar Mehmet Efendi, vekilleri
olarak da Kepemalioğlu Ali Ağa,
Hasan Ağa ve Feyzioğlu Mustafa
Efendi olarak gösterilmiştir.
1888
Salnamesi’nde
tarihli
Tonya’da
Trabzon
dört
medrese olduğu belirtilir. Bunlar Barkozmanlı (Kayacan), Ağırköy (Büyükmahalle), Kumyatak (Turalı) ve Şova
(Şenocak) medreseleridir. Barkozmanlı’da 38, Ağırköy’de 45, Turalı’da 33, Şova’da 36 olmak üzere dört
medresede toplam 152 öğrenci olduğu gösterilmiştir.
Kozluca Köyü’ndeki medresenin kitabesinde ise 1889 tarihinde yapıldığı belirtilmektedir.
1903 tarihli salnamede ilk kez Tonya ile ilgili başka bilgiler de yer alır. Bucak yöneticileri belirtildikten
sonra, “Nahiyeye Dair Malumat” başlığı altında verilen bilgi şöyledir:
“Tonya nahiyesi Trabzon’un canibi cenubiyesinde ve Trabzon’a on dört saat mesafede vaki ve 1676 hane
ile 21 792 dönüm araziyi havidir. Nahiyei mezkurede her nev meyva ve mahsulat husule gelmekte olup buranın
sade yağı nefasetçe meşhur ve makbul bulunduğu cihetle Trabzon’a götürülmekte olduğu gibi Dersaadet’e ve sair
mahallere dahi nakl ve irsal olunmaktadır.”
1903 Vilayet Salnamesinde
Tonya ile ilgili bilgiler ise şöyledir:
Tonya
nahiyesi
merkezi
vilayete tabi dağlık ve taşlık bir yer
olup
ra’yine
hayvan
güdülmesine)
mahsus
(hayvan
müteaddid
yaylaları vardır.
Ahalinin kısmı azamı ziraatı
adiye ile temini maişet eder. İçlerinde
demircilik,
taşçılık,
dülgerlik
ve
katırcılık edenler de bulunur.
Silâh
istimalinde
(kullanılmasında) ve bilhassa kurşun
atmakta ve cesarette ve çeviklikte
şöhretleri
darbı
mesel
hükmünü
almıştır. Arazinin hususan ziraata
kabiliyeti olan yerlerin mahdutiyeti
nahiye ahalisinden birçok kimselerin
Çarşamba, Terme ile Araklı taraflarına gitmelerine bais (sebep) olmaktadır.
Tarzı telebbüsleri bazı mülhakat ahalisi gibi yünden mamul karavana tabir olunur şalvar ve başlık ile mintandır.
Merkez-i nahiye olan kariyede bir hükümet konağı ile civarında harap bir cami ve müceddiden inşa olunmuş bir
mekteb-i ibtidai, iki dükkân ile bir fırın, on ev ve nahiyeye tabi olan yirmi pare köyde dahi 15 cami, 5 medrese, 19
mekteb-i ibtidai ile 2455 ev, 5 dükkân, 2 kahvehane, 66 fırın, 39 su değirmeni vardır.
Yaz mevsiminde ahali ekseriyetle Kadiralağ (Kadıralak) yaylasına çıkarlar. Nahiyenin başlıca mahsulât-ı arziyesi
mısır ile fasulyedir. Bazı köylerde kendir de zer’olunur (ekilir).
Buğday ve arpa hasılatı ehemmiyetsiz bir derecededir. ”Dastar” tabir edilen kilim taklidi mensucat dahilde sarf
olunmaktadır.
Nahiyenin mahsulat-ı hayvaniyesi tereyağı, bal, balmumu ve yumurta ile yalnız ihtiyacat-ı dahiliyeye kifayet
edebilen peynirden ibaret gibidir.
NÜFUS
Hicri 1321 (1903 – 1904) tarihli Trabzon Vilâyeti Salnamesinde Tonya’nın nüfusu 10 438 olarak
gösterilmiştir. Nahiyede Rum ve Ermeni gibi gayri müslim tebaa olmadığı da belirtilmektedir.
1321 seneyi hicriyesinde (1903 – 1904) Tonya’nın idarecileri:
Müdür: Hacı Sani Bey
Naib Vekili: Hasan Efendi
Vergi ve Mal Kâtibi: Mehmed Temel Efendi. muhafızlığı görevini de Hacısalihoğlu Ali Ağa’ya verir.
TONYA AYANI ALİ AĞA
Tonya’nın eski ailelerden birisi
Hacısalihoğulları’dır. İlk ataları Ağırköy
(Büyükmahalle)’de
yerleşen
Hacı
Salih
Ağadır.
Mahmut Goloğlu, “Trabzon TarihiFetihten Kurtuluşa Kadar” adlı kitabında
Trabzon ağalarını anlatırken Tonyalı Ali
Ağa’dan
söz
etmektedir.
Ali
Ağa,
Hacısalihoğulları ailesinin atası olan Hacı
Salih Ağa’nın torunlarındandır. Hacı Salih’in
oğlu Mustafa, torunu Abdurrahman ve onun
oğlu da Hasan Ağa’dır. Hasan Ağa’nın üç
oğlunun biri olan Mustafa Ağa’nın oğlu
yoktur. Diğer oğullarından Mehmet Ağa’ nın
tek oğlu Küçük Ali Ağa’dır. Ömer Ağa’nın ise
Genç Osman, Tufan, Pir Ali ve Büyük Ali
adında
dört
oğlu
olmuştur.
Tonya’da
derebeylik yapan Ali Ağa, 1776 da Ağırköy’de doğan Ömer Ağa’nın oğlu Ali Ağa’ dır. Ali Ağa, yaşadığı dönemde
adını duyuran bir kişidir. Adı, Ahmet Rasim’in yazdığı Osmanlı Tarihinde (Sf: 1690) asi olarak geçmektedir.
Ancak, Muzaffer Lermioğlu tarafından yazılan Akçaabat Tarihi’nde, bu görüşün kesin olamayacağı belirtilerek
dönemin yönetimindeki zayıflığın doğurduğu sorunlar olarak ele alınmaktadır.
On dokuzuncu yüzyıl başlarında bölgenin asayişi bozulur, Trabzon ağaları ve derebeylerinin tutumu
hükümeti uğraştıracak bir önem kazanır. Yöre ağalarının, güvenliği bozan hareketlerini bastırmak için Trabzon
valilisi olarak görevlendirilen Hazinedarzade Süleyman Paşa, Canik’teki yardımcısı Çeçenzade Hasan Ağa’yı,
başkaldıran Trabzon ağalarını yola getirmekle görevlendirir. Çeçenzade Hasan Ağa, Trabzon’a gelir gelmez
Hacısalihoğlu Ali Ağa üzerine kuvvet gönderir, Ali Ağa Of’a kaçar. Sıranın kendilerine geldiğini anlayan ağalar
doğrudan Süleyman Paşa’ya başvurarak gereken vergi ve salmaları ödeyeceklerini, emrinde bulunmaya hazır
olduklarını belirterek bağlılıklarını bildirirler. Birkaç yıl uyum içinde geçtikten sonra, Rize Ayanı Tuzcuoğlu
Memiş Ağa ile Vali Süleyman Paşa’nın aralarının açılması üze-rine huzur yeniden bozulur. 1816 yılında Trabzon
üzerine yürüyen Tuzcuoğlu Memiş Ağa, Trabzon çevresi ağaları ile birleşir. 1816 yılı ağustosunda Trabzon kalesi,
ayaklanan ağaların eline geçer. Memiş Ağa bir tür Devlet Başkanı olur. Trabzon kalesi muhafızlığı görevini de
Hacısalihoğlu Ali Ağa’ya verir.
Yeniden toparlanan
hükümet kuvvetleri, Trabzon
kalesini geri aldıktan sonra
Ali Ağa, Süleyman Paşa’ya
mektup
yazarak
bağışlanmasını ister. İki yıl
sonra
1817’de
ayaklanan
Ali
yeniden
Ağa
arkadaşları
ve
başarılı
olamazlar. 1825’te Trabzon
Valiliğine getirilen Çeçenzade
Hasan Paşa’nın sert huyunu
bilen Trabzon ağaları, boyun
eğmekten
başka
çare
bulamazlar. Hacısalihoğlu Ali
Ağa
gelip
sığınır.
Vali
Durum
Paşa’ya
İstanbul’a
bildirilir. Bir daha zorbalığa kalkarsa idam edilmek üzere bağışlanır. 1827 yılında da Tonya’dan Akçaabat’a göç
etmeye zorunlu tutulur.
Büyük Ali Ağa ile Genç Osman Ağa Kalanima’da, Küçük Ali Ağa Sera deresinde, Mehmet Ağa
Kaleğra’da, Tufan Ağa Mula ve Sidiksa’da, Pir Ali Ağa Mucura ve Haçka’da yerleştirilirler. Buraların yetkili
“onbaşı”ları olurlar.
Ali Ağa, derebeyi olarak asker besler, çevrenin güvenliğini sağlardı. Savaş durumunda devlet emrine 150
sipahi göndermek zorundaydı. Halkın devlete ödeyeceği vergiyi toptan öder, ürün zamanı borçlulardan kendi
adına vergi toplardı. Derebeyin askerleri olan “Kırserdarları” çevrede güvenliği sağladıkları gibi, hükümet
istediği zamanlarda ordu ile birlikte sefere çıkarlardı. Kırserdarları, Vamenli (Kaleönü) Mahallesi’nin
güneyindeki “Kale Taşı”nı bir barınak olarak kullanmışlardır. Kale taşındaki çeşitli mevziler ve su sarnıçları
doğal etkiler sonucu bozulmuşsa da kimi özelliklerini korumaktadır.
Ali Ağa, devlet hizmetinde de bulunmuş Kapıcıbaşı (Muhafız başı) olarak görev yapmıştır.
Mezarı Trabzon’da Sülüklü Mezarlığındadır. Mezar taşındaki kitabe kişiliğini ortaya koyan anlatımlar
taşır.
Tonya, Vakfıkebir’e bağlı bir bucak (nahiye) olarak bilinir. Ancak, dönemin yönetsel sistemine göre
Tonya’nın, merkeze bağlı nahiye, Vakfıkebir’e bağlı nahiye ve Gümüşhane’ye bağlı kaza merkezi olarak
bulunduğu görülür.1876 tarihli salnamede yer alan sayısal bilgiler, Vakfıkebir’e bağlı Tonya köylerini de
sıralamakta, köylerin hayvan sayısı, aşar, vergi miktarları ile nüfus ve hane sayılarını da göstermektedir.
RUS İŞGALİNE DİRENİŞ
Birinci Dünya Savaşı sırasında 18
Nisan 1916’da Trabzon, Rus kuvvetlerinin
eline geçti.
Rusların
ardından
batıya
Trabzon’u
doğru
işgalinin
çekilen
Türk
kuvvetleri, Akçaabat Kalanima (Söğütlü)
Deresi
boyunca
bir
savunma
hattı
oluşturdular. 19 Nisan 1916 tarihinde Rus
donanması
Akçaabat,
Vakfıkebir
ve
Beşikdüzü (Şarlı)’nü bombalar. Çok sayıda
bina yıkılır.
Ruslar,
21
Nisan
1916’da
Akçaabat’a çıkartma yapınca Kalanima
Deresi boyunca savunma hattı oluşturan kuvvetler, Tonyalı milislerin desteği ile ilerleyişi durdurur. Hıdırnebi,
Eşek Meydanı, Fenko, Karadağ, Rısafa, Işıklar (Visera) hattını düşman birlikleri geçemez.
Bu cepheyi tutan kuvvetlerimiz Albay Hacı Hamdi Bey (Pirselimoğlu) komutasındaki Sahil Müfrezesi,
Trabzon ve Giresun Jandarma Alayları, Teşkilatı Mahsusa Alayı ve gönüllülerden oluşuyordu.
Öte yandan Trabzon Cephesi Komutanlığına atanan Miralay Selahattin Adil Bey, Zigana Bölgesine
gönderilir. Selahattin Adil Bey, 11. Kolordu’ya bağlı 18. Tümenle Zigana’nın batısında kalan Bohoç (Üçgedik),
Yeri ve Malaka (Mulaka) tepelerindeki geçitleri kontrol altında tutar. Birkaç ay sonra karadan yoğunlaşan
düşman saldırısına karşı, Tonya köylerinden toplanan milisler, cephe oluşturmak için harekete geçerler. Tonyalı
milislerin bu mücadelesi, milislerden Kadıoğlu Muhammet Hafızın daha sonra işgal sırasında öldürülmesi üzerine
yazılan destanda şiirsel bir dille anlatılmaktadır.
Tonyalı dedik edelim şirket
Gidelim harbe verelim kuvvet
Umulur Halik eyleye nusret
Kovalım Rus’i gitsin geriye…
Üçüncü Orduya bağlı 37. Tümeni yönettiği için “paşa” olarak anılan Trabzon’lu Albay Hacı Hamdi Bey
(Pirselimoğlu) komutasındaki askeri birliklerle birleşen Tonyalı milisler Karadağ, Rısafa ve Beypınarı
yaylalarında, keşif saldırıları yapan Rus kuvvetlerine karşı yiğitçe direnirler. Akçaabat ilçesi sınırları içinde
bulunan “Eşek Meydanı”nda şiddetli çarpışmalar olur. Öldürülen düşman askerlerinden alınan silahlar,
Tonya’ya bağlı Karasu Köyü’ndeki silah ustaları
tarafından kimi değişiklikler yapılarak dolma
mermilerle kullanıma hazır hale getirilir.
Teşkilatı Mahsusa Alayı, Trabzon ve
Giresun Jandarma Alayları ile birlikte Ruslara karşı
yürütülen
direnişe
katılan
milis
kuvvetlerinin
başında çarpışan Bozahmetoğlu Mustafa Çavuş,
Kalyoncuoğlu
Kerim
Çavuş,
Mollabektaşoğlu
Porosot Mehmet Çavuş, Tekavütün Salih, Lâtifoğlu
Ali
Hafız,
Hacısalihoğlu
Pirağa,
Kadıoğlu
Muhammet Hafız, Lermioğlu Keleş, Lermioğlu
Halim, Mollaoğlu Sefer Çavuş, Garbetoğlu Ahmet
Çavuş, Kâtipoğlu Mehmet Onbaşı, Hapsioğlu Halit
Onbaşı, Güneylioğlu Mehmet Ali ve Sanoğlu İzzet
Çavuş önemli başarılar elde ederler.
Batıya
ve
güneye
doğru
yayılma
çabasındaki Rus kuvvetleri, bir yanda da Bayburt
cephesinde
direnişle
karşılaşan
kuvvetleri
ile
buluşup bölgeyi tamamen ele geçirmek için saldırılara başlarlar. Akçaabat’ın güneyinde savunma hatları
oluşturan güçleri kırmak için Akçaabat’ tan karaya çıkma denemesi yapar, bölgeyi top ateşine tutar. Trabzon’un
işgalinden iki gün sonra Akçaabat da düşer.
Teşkilatı Mahsusa Alayı,
Trabzon ve
Giresun Jandarma Alayları, yerli günüllülerden
oluşan kuvvetlerimiz, Hıdırnebi, Karadağ, Fenko,
Rısafa,
Beypınarı
hattında
direniş
merkezleri
oluşturur.
Rus kuvvetlerinin yoğun saldırısına karşı
direnen güçlerimiz, üç ay boyunca önemli başarılar
elde ederler. Türk kuvvetlerinin elinde bulunan tek
top, tepeden tepeye taşınarak yer yer Rus toplarını
susturur. Eşek Meydanı denilen tepeden topçu ateşi
desteğinde Fenko yönünde ilerlemeye çalışan Rus
kuvvetleri bir türlü tepeyi elde edemez. Sisin
bastırması
sonucu
kaçmaya
çalışan
düşman
kuvvetleri kendi topçularının ateşi altında kalır.
Vakfıkebir ve Tonya çeteleri,
gecenin koyu karanlığından yararlanarak
Muhola (Doğanköy)’da karargah kurmuş
düşman kuvvetlerinin mevzilerine kadar
sızarlar. Herkesin uykuda olduğu sırada
mevziler üzerine attıkları el bombaları ile
Rus kuvvetleri şaşkına döner. Çetelerin
ateşi sonucu dağılan Rus kuvvetleri birçok
ölü vererek köyü boşaltır.
Tonyalılardan oluşan Lermioğlu
Halim
çetesi
de
Ortaalan
köyünde
konaklayan Rus askerlerine bir baskın
düzenler. Havanın sisli olmasından da
yararlanan
çeteler,
tüfek
çatarak
dinlenmeye çekilen askerlerin üzerine ateş
açar. Baskın beklemeyen Rus askerleri
direnemeyerek dere yönünde kaçmaya
başlarlar. Çok sayıda asker öldürülür. Çatılan tüfekler Lermioğlu Halim çetesinin eline geçer.
45 Temmuz 1916 günlerinde Hıdırnebi ve Karaptal tepelerine saldıran Rus kuvvetleri ile kanlı
çarpışmalar olur.
Karadağ, Hıdırnebi, Rısafa, Beypınarı hattında sürdürülen direniş başarılı olmuşsa da Bayburt
Cephesi’nin Ruslar tarafından yarılması ile bölgenin işgal edileceği anlaşılır. Milis kuvvetlerinin verdiği bilgi
üzerine bölge halkı, işgalden önce erken davranarak Tonya’yı terk eder. Bir bölümü Giresun ve Ordu’ya kadar
ilerler. Yola geç çıkanların, Harşit Çayı dolaylarında önleri kesilir ve geriye çevrilirler. 16 Temmuz 1916’da
Ruslar Tonya’yı işgal eder.
“Muhacirlik” diye anılan bu dönemde
Tonya’yı işgal eden Rus kuvvetleri, evleri yakıp
yıkıyor
ve
yağmalıyordu.
Söylentiye
göre
Tonyalıların yürüttüğü zorlu direnişe kızan
düşman kuvvetleri komutanı, yöreye girdiğinde üç
gün süreyle “kırım” emri verir. Ancak, daha sonra
üç günü, üç saate indirir. Muhacirlerden bir
grubun
önü
Karşular
Mahallesi’nde
kesilir. Dokuz kişi kurşuna dizilir. Bunların bir
bölümü Vakfıkebir’li, bir bölümü de Tonya’nın
Kayacan köyündendir.
İşgal hareketi tamamlandıktan sonra
yöreyi terk edenler evlerine dönerler. Birçok köyde
karakollar kuran Rus kuvvetlerinin yönetimi
altında yaşarlar. Bu sırada Trabzon ve dolayında
bir Pontus Rum Devleti kurmak için örgütlenmeye
çalışan Pontus çetelerinin etkinlikleri sürmektedir.
Trabzon Metropoliti Hrisanthos önderliğinde yürütülen Pontusçuluk kapsamında bazı Rumlar, Trabzon’dan
Tonya’ya gelerek yerleşmeye çalışır, ancak Rusların bölgeden çekilmesiyle, herhangi bir etkinlik gösteremeden
geriye dönerler.
1917 yılı Rusya’da iç karışıklıkların en yoğun hale geldiği dönemdir. Ekim 1917’de gerçekleşen Bolşevik
ihtilalinden sonra 18 Aralık 1917’de Ruslarla Erzincan mütarekesi yapılır. Ruslar Doğu Anadolu’daki birliklerini
geri çekmeyi resmen kabul ederler. 37. Tümen birlikleri Giresun’daki 123. Alay ile güçlendirilerek Trabzon
üzerine yola çıkar. Vakfıkebir geriye alınır. Üç gün sonra da Tonya’daki düşman kuvvetleri geri çekilir. 17 Şubat
1918’de bir yıl yedi ay süren düşman işgali sona erer. 1968 yılından itibaren Tonya Belediyesi’nin öncülüğünde
17 Şubat tarihi, Tonya’nın kurtuluşu olarak kutlanıyor.
Trabzon merkeze bağlı Tonya ve
Şarlı
(Beşikdüzü)
nahiyelerinin
Vakfıkebir’e bağlanması yönünde alınan
kararın
uygulanmasında
zorluklar
yaşandı. Şarlı nahiyesi Vakfıkebir’in
batısında,
Trabzon’a
on dört saat
uzaklıkta, Vakfıkebir’e iki saat uzaklıkta
yer alıyordu. Bazı köylerin Trabzon’a
gidiş dönüşleri 25 – 30 saati buluyordu.
Tonya
nahiyesi
ise,
Akçaabat’ın
batısında, Vakfıkebir’in güneyinde yer
alıyordu.
Tonya ve Şarlı nahiyelerinin
bağlı
bulundukları
Trabzon
merkez
ilçeye olan uzaklık, mali ve idari işlerde
gecikmelere, gidiş gelişlerde birtakım
güçlüklere neden oluyordu. Trabzon
Valiliği, Dahiliye Nezareti’ne yazdığı 5
Şubat 1327 (9 Mart 1912) tarihli yazı ile
her iki nahiyenin Mart 1912 tarihinden
itibaren Vakfıkebir kazasına bağlanmasını talep eder. Tonya’nın Vakfıkebir’e bağlanması kararı, Dahiliye
Nezareti’nin 25 Temmuz 1329 (7 Ağustos 1913) tarihli kararı ile uygulamaya konur. 1954 yılında ilçe oluşuna
kadar Vakfıkebir’e bağlı kalır.
Şarlı nahiyesinin Vakfıkebir’e bağlanma kararı, itirazlar üzerine ancak 1918 yılında yürürlüğe girer.
Not: Araştırma yazısı için Araştırmacı Yazar Hasan KALYONCU ‘ ya teşekkür ederiz.
GEZELİM GÖRELİM
Tonya - Erikbeli Turizm Merkezi - Erikbeli Yaylası
Ulaşım: Tonya ilçesinden güneye 24 km. toprak yolla
ulaşılan, Erikbeli yaylasına yaz aylarında ticari taksi ve
dolmuşlarla yolcu taşımacılığı yapılmaktadır.
Özellikler: 1. 800 m. yükseklikteki yaylada alt yapı
hizmetleri tamamlanmış durumdadır. Erikbeli Turizm
Merkezi, Kadırga, Çatma Obası, Sazalanı, Zigana, Kent
yaylalarına giden yolların birleştiği kavşaktadır. Erikbeli,
Sazalanı, Ken, Sinlice, Şıkkıranı ve Siz dağı yaylaları
arası doğa yürüyüşü için idealdir. Ken yaylası Erikbeli
Turizm Merkezi'nin 9 km. kuzeyinde, Şıkkıran yaylası 19
km. kuzeyinde orman içerisindedir.
Konaklama-Yeme-İçme: Konaklama için kamp malzemeleri getirilmelidir. Ancak yayladan et, süt, yumurta,
ekmek gibi gıda maddelerini temin edilebilmektedir.
Sazalanı Yaylası
Ulaşım: Tonya'ya 24 km. mesafedeki Erikbeli Turizm
Merkezi'nin 5 km. batısında yer alan Sazalanı yaylasına ham
toprak yolla ulaşılmakta olup, yayla mevsiminde ticari
araçlarla yolcu taşımacılığı yapılmaktadır.
Özellikler: 1. 700 m. yükseklikteki yaylada alt yapı hizmetleri
tamamlanmış durumdadır. Yaylada lokanta, kır kahvesi,
bakkal bulunabilir.
Konaklama-Yeme-İçme: Konaklama için kamp malzemeleri
getirilmelidir. Ancak yayladan temel ihtiyaç malzemeleri
karşılanabilir.
Sis Dağı Yaylası
Ulaşım: Tonya'ya 24 km. mesafedeki Erikbeli Turizm Merkezi'nden
sonra kuzeybatıya 25 km. toprak yolla Sis dağı yaylasına ulaşılır.
Özellikler: 1. 550 m. yükseklikteki yaylada kısmen altyapı hizmetleri
getirilmiştir. Bakkal, kasap ve kır kahvesi bulunabilir. Her yıl Temmuz
ayının üçüncü cumartesi günü Sis Dağı Şenlikleri yapılmaktadır.
Konaklama-Yeme-İçme: Konaklama için kamp malzemeleri
getirilmelidir. Ancak yayladan temel ihtiyaç malzemeleri karşılanabilir.
Kadırga Yaylası
Ulaşım: Kadırga yaylası, Tonya'ya 24 km. mesafedeki
Erikbeli Turizm Merkezi'nin 14 km. doğusundadır. Ham
toprak yolla ulaşılan yaylaya yaz aylarında ticari taşıtlarla
yolcu taşımacılığı yapılmaktadır.
Özellikler: Yayla, 2. 300 m. yükseklikte ağaç yetişme
sınırının üzerindedir. Her yıl Temmuz ayının üçüncü cuma
günü kutlanan Kadırga Şenlikleri'ne on binlerce kişi
gelmektedir. Halk oyunları gösterileri, yarışmalar, davul
zurnalı eğlenceler sırasında tonlarca et, ekmek, yayık
ayranı tüketilen Kadırga Şenlikleri büyük bir pazara,
panayıra benzemektedir. Elektrik, su, WC. gibi altyapıya sahip yaylada bakkal, kasap, fırın, lokanta, tuhafiyeci,
kır kahveleri hizmet vermektedir.
Konaklama-Yeme-İçme: Konaklama için kamp malzemeleri getirilmelidir. Ancak yayladan temel ihtiyaç
malzemeleri karşılanabilir.
Çatma Obası Yaylası
Ulaşım: Tonya'ya 24 km. mesafedeki Erikbeli Turizm
Merkezi'nin 14 km. doğusunda yer alan Kadırga yaylasının
9 km. güneyindedir. Yaylaya özel araçlarla gidilebilir.
Özellikler: 2. 200 m. yükseklikteki Çatma obası küçük bir
yayladır. Erikbeli - Kadırga - Çatma Obası Yaylası ve
Zigana Kayak Merkezi arasında doğa yürüyüşü yapılabilir.
Mızraklı Su, Şehitler tepesi, Çıngıraklı kuyu gibi efsaneleri
olan mekanları vardır.
Mızraklı Su
Efsaneye göre, savaş sırasında çok susayan asker bir mızrağı
ortadan kırıp sağa sola bütün gücüyle fırlatır. Mızrağın bir
parçasının saplandığı yerden su çıkar, diğer parçasının
saplandığı yerde su kaybolur. 50-60 metre aşağıda esrarengiz
bir şekilde çimlerin arasında yok olan suyun çıktığı bölüm,
günümüzde beton koruma altına alınmıştır.
Çıngıraklı Kuyu Bu adı, kuyuya atılan bir taş parçasının uzun
süre ses çıkarmasından almaktadır. Girişin uzun zaman karla
kapalı kaldığı mağara bulunmaktadır.
Konaklama-Yeme-İçme: Konaklama ve yeme-içme
malzemeleri getirilmelidir.
Düzköy (Haçka Obası) Yaylası
Ulaşım: Yaylaya, Trabzon'a 40 km. mesafedeki Düzköy
ilçesinden güneye 12 km. toprak yolla ulaşılabilinir.
Özellikler: 1. 784 m. yükseklikteki yaylada alt yapı
hizmetleri tamamlanmış durumdadır. Yaylada bakkal,
kasap, manav, fırın ve kır kahveleri bulunmaktadır.
Temmuz ayının üçüncü cuma günü Kadırga, 14 Ağustos
da Karaabdal şenlikleri yapılan yaylada Haçkalı Baba
türbesi ilgi çekmektedir.
Konaklama-Yeme-İç
Her türlü yeme-içme imkanı bulunmaktadır.
Download