sında döviz kurlarından yararlanma yol ve yöntemlerini

advertisement
1971 SONRASINDA TÜRKİYE'DE iZLENEN DÖVİZ
KURU POLİTİKASI
Nahit TÖRE(*)
GİRİŞ
Döviz kuru politikası, ekonominin dış dengesinin sağlanma­
sında döviz kurlarından yararlanma yol ve yöntemlerini anlatmak için kullanılan bir deyimdir. Sabit kurlar ilkesine dayalı
Bretton Woods uluslararası para sisteminde her ülkenin ulusal
parasını altın ya da A.B.D. doları cinsinden IMF'ye kaydettirme
zorunluğu vardı. Fon Anasözleşmesi, bu yolla oluşan resmi paritelerin ancak «temelli dış dengesizlik» durumunda ve belE
kurallara uyularak değiştirilmesine izin verdiğinden, Bretton
Woods sisteminde döviz kuru politikasının uygulanması bir sorun yaratmamıştır. Bu dönemde özellikle gelişmekte olan ülkeler sık sık devalüasyon yaparak dış dengelerini sağlamaya çalışmışlardır.
Bretton Woods sisteminin çöküşüyle büyük ba·
tı paraları arasında başlayan ve aynı yıl sonbaharında Snıith·
sonian anlaşmasıyla sabit kurların yeniden kısa bir süre denenmesinden sonra, 1973 yılında yaygınlaşan dalgalı kur uygu·
lamaları ise, ülkeler para otoritelerini döviz kuru politikası alanında uygulamaya ilişkin bir dizi sorunla karşı karşıya getirmiştir. Bu sorunlar her ülke para ya da kambiyo
otoritesinin
karşısına, ulusal paranın dış değerinin dalgalanmaya mı bıra­
kılacağı, yoksa eskiden olduğu gibi sabit mi tutulacağı; dalgalanmaya bırakılacaksa bunun serbest bir dalgalanma mı olacağı, yoksa belli sınırlar içinde gözetim altında mı tutulacağı; sabit tutulacaksa bir başka ulusal paraya mı, yoksa birkaç para1971
(*)
yılında
Doç. Dr., AJJ. Hukuk Fakültesi
Oğretim
lJyesi.
bir «Sepete» mi bağlanması gerekeceği; «sepet» seçeneğine gidilm.esi durumunda özel bir sepet mi hazırlanacağ!.,
yoksa SDR (ya da ECUJ gibi hazır bir sebep mi kabul edileceği; özel sepet hazırlama yolunun seçilmesi
durun1unda hangi
ulusal paraların hangi ağırlıklarda bu sepete konulacağı gibi
birçok soru biçiminde dikilmişlerdir. İşte, bu tür yeni sorunlardır ki, 197ü'lerde birçok iktisatçıyı bu alanda çalışınaya ve ulusal para otoritelerinin anılan konularda yapmaları gereken «seçişleri» döviz kuru politikası olarak isimlendirmeye itmiştir.
dan
oluşan
Bu çalışmada, Türkiye'nin 1971 sonrasında bu yeni anlamıyla ne tür bir döviz kuru politikası izlediğini saptamaya çalışacağız. Bu amaçla söz konusu dönemi, ilk tepkiler, 1974 - 79
yılları arasını kapsayan dönem ve 24 Ocak 1980 kararları sonrası olarak birbirini izleyen üç aşamada ele alıp inceleyeceğiz.
Çalışma ile güttüğümüz bir amaç da bu dönemde, Türk döviz
kuru politikasının «gerçekçi>> olup olmadığını, başka bir deyiş- ·
le, yurtiçi ve yurtdışı enflasyon oranlarını gözönünde bulundu
rarak, döviz kurlarını, Türk ihraç ürünlerinin uluslararası pi
yasalarda rekabet gücünü· yitirmesini önleyecek oranlarda değiştirip değiştirmediğini saptamaktır. Çalışmanın
değerlendir­
me bölümünde ise, izlenen politikayı ilkin Türk lirasının yaban-cı paralara bağlanış biçimi, sonra da ödemeler dengesi açısın ·
dan eleştirmeye çalışacağız.
I.
DALGALANMA
KARŞlSlNDA
TÜRK
DÖVİZ
KURU
POLİTİKASI
itibaren büyük paraların dalgalanmaya bıra­
kılma;sının, tüm öteki gelişmekte olan ülkeler gibi, Türkiye'yi
de sorunlarla karşı karşıya bırakacağı açıktı. Biz, çalışmanin
konusunu gözönünde bulundurarak, burada yalnız dalgalanmanın Türk döviz kuru politikasına nasıl yansıdığını, başka bi!'
deyişle, bu politikada daha önceki dönemlere oranla bir deği·
1971
yılından
şiklik yapıp yapmadığını irdeleyeceğiz.
A -
Dalgalanmaya İlk Tepkiler
15 Ağustos 1971'de altından ayrılmasıyla başlayan dalgalanma, parasını dalı&,
bir yıl önce önemli ölçüde devalüe etmiş ve döviz kurlarıyla
sık sık oynama alışkanlığı bulunmayan Türkiye'yi hayli şaşırt­
mış olmalıdır. Böyle bir belirsizlik ortamında otoritelerin bir
haftalık «bekle- gör»den sonra 23 Ağustos 1971 tarihinde Türk
Büyük paralar
2
arasında,
A.B.D.
dolarının
lirasının
dolar alış ve satış kurlarını sırasıyla 14.85 ve 15.00 TL
de «tutma» kararı aldıklarını görüyoruz. Daha sonra 15 Ekim'de dolar alış kuru değiştirilmemekle birlikte, satış kuru 15.00
TL' den 15.375 TL'ye çıkarılmıştır Cl). 18 Aralık 1971 günü imza.
Ianan ve büyük paralar arasındaki paritelerin yeniden saptanarak daha geniş dalgalanma marjları içinde sabit kurlara dö.
nülmesini öngören Smithsonian Anlaşmasına Türkiye'nin tepkisi ise daha çabuk olmuştur. 20 Aralık ı97ı tarihinde çıkarılan
Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında ıs Sayılı Karara Ek
Karar'ın (2) ı. maddesinde aynen şöyle denilmekteydi:
«Milletlerarası
son para buhranı dolayısıyla A.B.D.
doları ve diğer bazı memleketler paraları değerlerinde
yapılan değişiklikler karşısında Türk parası kıymetinin
ınuhafazasına karar verilmiş ve Türk
lirasının A.B.D,
dalarına nazaran muadeleti (paritesi) aşağıdaki istisnalar dışında, ı dolar = ı4 TL. sı. olarak tespit edilmiştir.
İstisnalar:
i - Pamuk, fındık, kuru üzüm, kuru incir,· zeytinyağı, küspe ve melasın ihracatından sağlanacak dövizlerin alışları için parite ı A.B.D. doları = ı3 TL. sı,
Hariçte çalışan işçilerin yurda gönderdikleri
veya getirdikleri ...... dövizlerin alışlarında ı A.B.D. doları = ı4 TL. lık muadeleti sağlamak üzere, bu dövizlerin alışlarİ için parite, ı A.B.D. doları = ıo.5o TL. sı,
ii -
ın
... vergiye tabi tutulan dış seyahat harcamaları için parite, ı A.B.D. doları = 9,3333 TL. sı,
olarak tespit edilmiştir.»
Görüldüğü
gibi, bu karar, küçük oranlı da olsa, Türk lirasının ilk kez A.B.D. doları karşısında revalüasyonu öngörüyordu. Gerçekten, Ağustos ı970'te saptanan ı dolar = ı5 TL. lık
parite şimdi ı dolar = 14 TL. ye indirilmekle, Türk lirası A.B.D
dalarına karşı % 6.6 oranında revalüe ediliyordu. Smithsoniac.
Anlaşmasıyla doların tüm paralar karşısında % 6.5- 7.75 arasında değer yitirdiğini düşünürsek (3), metindeki «Türk parası
(1)
(2)
(3)
IMF (J972), Twenty- Third Anımal Report on Exchange Restrictions, 1972, vVaslıington·, D.C., s. 43f.
Bkz. : T.C. Resmi Gazete, 23 Aralık 1971, sayı : 14051.
Robert Solomon (11977), The International Monetary System : 19!15 1976, New York, Harper and Row Publislıers, 1977, s. 209.
3
kıymetinin muhafazasına
karar
verilmiştir»
deyimiyle, dolar
dışında kalan paralar karşısındaki değerin aniatılmak istendiği sonucuna varabiliriz. Dönem içinde daha sonraları genellik.
le yapıldığının aksine, Smithsonian ertesinde dolar/TL kurunun
sabit tutulmayıp, Türk lirasının daha çok öteki paralar karşı­
sındaki değerinin korunmasına çalışılmasının nedeni belli değildir (4). Bununla birlikte, 1971 yılında 1970 devalüasyonunun
olumlu sonuçlarını almaya başlayan hükümetin TL'nin dolarla
birlikte değer yitirmesini gerekli bulmadığı düşünülebilir.
1972 yılında saptayabildiğiıniz tek kur değişikliği ise, sterlinin Haziran ayında Smithsonian paritelerinden ayrılması üzerine, bu paranın TL alış ve satış kurlarında yapılan değişiklik­
tir. Sterlindeki dalgalanmanın sürmesi karşısında, Kasım ayın­
da TL paritesi yeniden değiştirilmiştir (5).
1972'ye oranla 1973 yılı döviz kuru politikası açısından çok
daha hareketli geçmiştir. Bunun da nedeni, hiç kuşkusuz, büyük paralar arasındaki dalgalanmanın o yıl yaygınlaşmış olınasıdır. Dolayısıyla, 1973 yılına Türkiye'nin (ve öteki gelişmek­
te olan ülkelerin) yeni anlamında döviz kuru politikası sorunlarıyla tam karşı karşıya geldiği
ilk yıl gözüyle bakabiliriz.
A.B.D. doları o yıl Şubat ayında altın karşısında -Smithsonian' ·
dan sonra ikinci kez- % 10 devalüe edilmiştir. Türkiye'nin bu
devalüasyona tepkisi, 1971 yılındakinin tam tersi olmuş ve bu
kez Türk lirasının dolar paritesi ı dolar = 14 TL'de tutulmuş
ve dolayısıyla paramız öteki büyük paralar karşısında dolarla
birlikte devalüe edilmiştir. Böylece söz konusu dönemde TL'nin
dalgalanan büyük paralardan A.B.D. dalarına bağlanması yolunda ilk adım da atılmış oluyordu. Dalgalanmaların büyük
boyutlar alması karşısında aynı yıl Mart ayında Merkez Bankasının Avusturya şilini, Belçika, İsviçre ve Fransız frankları.
Alman markı ve Hollanda florini üstüne işlem yapmayı geçici
olarak durdurmak zorunda kaldığı görüyoruz (6).
Aslında, aşağıda göreceğimiz gibi, Türkiye'de söz konusu dönemde
uygulanan kur politikasının hangi gerekçelere dayandığı hiçbir zaman resmen açıklanmamıştır. Bkz. : Yavuz Canevi (1976), -«Sürekli
Enflasyon Devrelerinde Uygulanması Onerilen Bir Kur Politikası :
Mini - Devalüasyon>,., Türkiye Ekonomi J(urumu Konferans Dizisi
1978, Ankara, 1979, s. 20.
(5) IMF (1973),. Twenty ~ Fourth Annual Report on Exchange Restrictions, 1973, Washington, D.C. s. 485.
(6) IMF (1974), Twenty- Fifth Annual Report on Exchange Restriction~,
1974, \Vashington, D.C., s. 441.
(4)
4
1973 yılının konumuz açısından belki de en ilginç gelişme·
si ise, Bakanlar Kurulunun, 1567 Sayılı Kanundan aldığı parite
saptama yetkisini Maliye Bakanlığına devretmiş olmasıdır. Büyük paralar arasında başgösteren dalgalanmayla başetmenin
bu konuda sık ve hızlı kararlar alınmasını gerektireceğini çok
geçmeden anlayan hükümetin, 20 Haziran ı973 tarihini taşıyan
ek bir Türk Parası Kıymetini Koruma Kararıyla (7) «A.B.D. do·
ları için T.C. Merkez Bankasının görüşünü alarak zaman zamaı:i.
farklı parite saptamaya Maliye Bakanlığını yetkili kılması» kuş­
kusuz yerinde olmuştur. 1974 yılından itibaren bu yetkinin sık
sık kullanılarak dalgalı kur koşullan içinde nasıl daha dinamik bir döviz kuru politikası izlenıneye çalışıldığını aşağıda
göreceğiz.
Bakanlar Kurulunun söz konusu kararını açıklamak için
Maliye Bakanlığınca çıkarılan Tebliğ'de (8) ise, bu kararla Bakanlar Kurulunun «halen bütün yabancı paraların esas kurlarını tayinde kullanılan TL. nın A.B.D. dolar ınuadeleti sistemini değiştirdiği» öne sürülerek doların Türk lirası için «değer
standardı» olma işlevini sürdüreceği belirtiliyordu.
bir başka gelişmesi de, o za·
mana değin ı dolar = ı3 TL'de tutulan tarımsal ihracat kuru
nun Ağustos başında kaldırılarak, resmi kur ı dolar = 14 TL'nin bu ürünler için de geçerli kılınması olmuştur (9).
1973
yılının anılmaya değer
B -
1974- 79 Yılları Arasında izlenen Kur Politilıası
1.
Seçilen Politika
Allnaşığı
Aşağıda değineceğimiz
gibi, bu dönemde Türk lirasının yabancı paralar karşısındaki resmi pariteleri sık sık değiştirilmiş
ve bu değişikliklere genellikle «kur ayarlaması» adı verilmiştir.
Ne var ki, bu değişiklikler bir pariteden resmen öbürüne geçiş
biçiminde olduğundan ve arada Türk lirası ne serbest, ne de
gözetimli . dalgalanmaya bırakılmadığından, seçilen alınaşığın
sabit kurlar almaşığı olduğu ortadadır. Yalnız, paritelerde sık
sık değişiklik yapılması, Türkiye'nin bu dönemde izlediği politikayı bir bakıma Bretton Woods sisteminin «sabit, fakat ayarlanabilir kurları»na benzetmiştir. Şu farkla ki, Bretton Woods
(7)
(S)
(9)
Bkz. : T.C. Hesıni Gazete, 25
Bkz. : Aynı yerde.
TMF (1 97 4), s. 442.
Ağustos
1973.
5
sisteminde Türkiye'nin Fona bildirdiği paritede yalnız iki kez
«resmen» (1960 ve 1970 yıllarında) değişiklik yapılmasına karşın, b~rada ele aldığımız dönemde parite çok sık değiştirilmiş­
tir. Bunun bir n~deni büyük paralar arasındaki dalgalanmaların, bunlarla pa~amız arasındaki sabit kur ilişkilerinin sürdürülmesi sonucu, çapraz kurlarda bükülmelere ve dolayısıyla
arbitraja yol açmasında aranabilir. İkinci neden ise, otoritelerin, hızlı fiyat artışları karşısında TL'nin aşırı değerlenınesini
önlemek için sık sık mini ve hatta yüksek oranlı devalüasyonlar yapma, başka bir deyişle, aktif bir kur politikası izleme yolunu seçmiş olmalarıdır.
Canevi'den (lO) esinlenerek ve TÜSİAD'ın (ll) saptamala.
rından yararlanarak
düzenlediğimiz Tablo : ı' e
baktığımızda
söz konusu dönemde otoritelerin TL'nin A.B.D. paritesini, öteki
paraların paritelerinden daha az değiştirme eğiliminde olduk
larını görüyoruz. Gerçekten, ı Ocak 1974- 12 Haziran 1979 tarihleri arasında kalan dönemde dolar paritesi 18 kez değiştiri­
lirken, söz gelişi Alınan markının paritesinde 24, sterlinin paritesinde 23, Fransız frankının paritesinde 26 kez değişiklik yapılmıştır. Acaba, buna bakarak bu dönemde TL için bir dolar
bağlantısının seçildiği sonucuna varabilir miyiz? Bazı özel çalışmalarda bu yola gidildiğini ve Türk lirasının dolara bağlı
paralar arasında sayıldığını görüyoruz (12). Ne var ki, bu dö
nemde yapılan kur değişikliklerini daha yakından incelediği
mizde(l3), doların paritesinde bir değişiklik yapılmadan öteki
paraların kurlarının değiştirildiğini gördüğümüz gibi, bunların
paritesi sabitken, doların kurunda değişiklik yapıldığına da tanık oluyoruz. Örneğin, 1974 yılı başında 14 lira olan dolar alış
kuru, aynı yıl 14 Mayıs ve 20 Eylül tarihlerinde sırasıyla 13.50
ve 13.85 liraya çevrilmiştir. Oysa aynı tarihlerde Alman markı­
nın alış kurunun 525 kuruşta tutulduğunu görüyoruz. Bunun
gibi, 1975 Nisan ayından itibaren Ekime kadar dolar alış kuru
sırasıyla 14.00, 14.25, 14.50, 14.75 ve nihayet 15.00 liraya çıkarı­
lırken, mark alış kuru yine aynı yıl 30 Ocak tarihinde saptanan
Canevi (1976), s; 16, Tablo : :3.
(10)
(11)
TtTSİAD (1979), 1979 Yılının Ortasında Durum~ İstanhul, 1979, "·
(12)
42.
Ornek için bkz.: Andrew D. Croekett ve Salel1 ;\1. Nsouli
(1977), ·
Rate Policies for Devdopİng Countries>ı-, The .Journal
of Development Studies~ Vol. 13, No. 2 (.Tannary 1977), s. 133,
Tablo : 1..
~-<Exchange
(13)
6
Bkz. : TtTSİAD (1979), s. 112.
TABLO:
1
TÜRK LİRASI RESMİ KURLARINDA DEGİŞMELER
1974- 79
Yabancı
Paralar
A.B.D. doları
Alman markı
.Sterlin
Fransız frankı
İsviçre frankı
Avusturya şil ini
Belçika frankı
Hollanda florini
Norveç kronu
Danimarka kronu
İsveç kronu
İtalyan lireti ( 100)
Kanada doları
1.1.1974'
12.6.1979'
teki TL
alış kuru
daki TL
alış kuru 1
14.00
5.25
32.30
3.04
4.34
0.72
0.35
5.03
2.46
2.23
3.07
2.28
14.10
4 7.10 (35.00)
24.64 (18.31)
97.12 (72.1 7)
10.60 ( 7.88)
27.01 (20.07)
3.35 ( 2.49)
1.55( 1.15)
22.49 (16.71)
9.08 ( 6.75)
8:55 ( 6.35)
10.75 ( 7.99)
5.46 ( 4.08)
40.06 (29.77)
Dönem
içindeki parite
ğerindek~
değişikliği
değişme
sayısı
18
24
23
26
22
21
22
23
24
24
23
19.
19
2
TL de-
oranı
( %) 3
-236
-369
-200
-248
-522
-365
-342
-347
-269
-283
-250
-139
-184
Kavnak : TUSİAD'ın (1979. s. 42) saptamalarmdaıı yararlanılarak hesaplamnıştır.
1.
2.
Parantez içindeki rakamlar, tarımsal ürün ihracatı ile ham petrol,
henziıı, fuel- oil. LPG, motorin, gazyağı ve gübre hammaddeleri ithalatı için geçerli ~'prİmsİz>~ kurları göstermektedir.
J 979'da 1O Nisan. JO
:Mayıs. 10 ve 12 1-:Iaziran tarihlerinde 4 kur de·
ı);işikliği yapıldığı düşünülmüştür.
:3.
Oranlar. 12.6.1979 tarihindeki primli kurlara göre hesaplanmıştır.
595 kuruşta bırakılnııştır. Kısacası, Maliye Bakanlığının yukar-
da değindiğimiz tebliğinde Türk lirası için «değer standardı>>
olma işlevini sürdüreceği açıklanan A.B.D. dolarının kurunda
da zaman zaman tek başına değişiklik yapılmış olması gerçeği
karşısında, bu dönemde seçilen kur politikası almaşığını basit
bir dolar bağlantısı gibi göremiyoruz. Bu konuda resmi bir açık­
lama yapıln1adığı için, yapılan kur değişikliklerinin TL'nin de7
ğerini
bir «Sepet» cinsinden sabit tutma aınacına yönelik olup
oln1adığını da bilen1iyoruz. Bununla birlikte, IMF yayınlarında
Türkiye'nin sepet alınaşığını seçen ülkeler arasında sayılmayı­
şı, böyle bir olasılığın da pek geçerli olmadığını göstermektedir.
Bu durumda, Türk lirasının aşırı değerlenmesinden kaygılarran
otoritelerin, bu soruna pratik bir çözüm olarak A.B.D. dolan
uluslararası kambiyo piyasalarında değer yitirdiği sürece, dolar/TL kurunu olduğu gibi bırakıp, öteki paraların kurlarını
yükseltme (yani paramızı bunlar karşısında devalüe etme) yolunu uygun bulduklarını düşünebiliriz. Tablo: 2'de bazı büyük
paraların 1970'lerde IMF'nin geliştirdiği MERM sisten1ine göre
hesaplanmış reel kur (Fon terminolojisindeı «efektif kur») en.
deksleri görülmektedir.
TABLO:
2
BAZI BÜYÜK PARALARlN REEL KUR ENDEKSLERİ, 1971- 78
(Mayıs
1971 1972 1973 1974 1975 1976 1977 .1978
Paralar
A.B.D.
Aln1an
S terlin
1970 = 100)
doları
Markı
İsviçre frankı
Hollanda florini
Fransız frankı
Japon yeni
İtalyan lireti
96.8
103.6
100.0
104.4
101.0
98.4
102.4
98.8
89.8
107.1
96.7
106.1
102.4
101.7
114.5
98.0
Kaynak : International Financial
ları amx satırlan.
82.3
119.3
87.5
118.3
105.7
106.3
123.2
89.7
84.2
125.5
84.8
128.6
111.7
99.3
115.4
81.0
. 83.5
127.6
78.3
145.0
113.5
109.3
111.7
77.8
87.7
132.3
66.3
157.0
115.8
103.7
115.7
63.7
Statistiesı çeşitli sayılar,
86.7
143.1
63.0
161.5
121.5
98.5
128.1
58.6
78.6
153.1
63.9
198.6
124.5
98.6
158.9
55.8
ülkeler sayfa-
İlgili paraların 20 öteki büyük para karşısındaki kurlarının
MERM sisteminden alınan ağırlıklarla çarpılması sonucu bulunan reel kurlara baktığımızda, 1970'lerde Alman markı, İsviçre
frankı, Hollanda florini, Japon yen'i gibi paraların dış değerin­
de artış olurken, başta dolar olınak üzere, sterlin ve İtalyan li
reti gibi paraların değer yitirdiğini görüyoruz. Bu durumda
Türk lirasının - dış ekonomik ilişkilerimizde büyük yer kapla
masına _k;arşın Alman markı gibi dış değeri sürekli artan bir
paraya bağlanamayacağı açıktı. Değer yitiren paralardan dola, rın, yukardaki açıklamalardan sonra «kesintili,, olarak niteleyebileceğimiz bir bağlantı için seçilmesi ise, Bretton Woods sis·
8
:.
terründen gelen alışkanlıklarla, bu paranın dünyada hala azalmayan önen1iyle ve A.B.D.'nin Türk dış ekonomik ve siyasal iliş­
kilerindeki ağırlığıyla açıklanabilir ve isabetsiz sayılamaz. Bununla birlikte, bu söylediklerimizden, seçilen bu kur politikası
nın tün1üyle başarılı olduğu anlamı da çıkarılınamalıdır Aşa­
ğıda değineceğiıniz gibi sistemin bazı sakıncaları bulunmaktadır.
2.
Kur
Ayarlmnaları,
Oranlı
Mini - Devalüasyonlar ve
Devalüasyonlar
Yükselı
1974'ten sonra günümüze değin uzanan döneınde ülkemizde
uygulanan döviz kuru politikası, büyük paralar arasındaki dalgalanma yanında, ister istemez, şiddetli yurtiçi enflasyonun
da etkisi altında kaln1ıştır. Aslında otoritelerin dolar/TL kurunu sabit tutmaya çalışarak bu paranın dünya piyasalarında değer yitirişinden dalaylı biçimde yararlanmak isteyişlerinin nedeni de budur. Bununla birlikte, otoriteleri bu dönemde yalnız
Türk lirasını dolara bağlamanın pasif tutumu içinde de görmü
yoruz. Aksine, Tablo: ı'den anlaşıldığı gibi, bu yıllar ülkemizde çok sayıda kur değişikliğinin yapl:ldığı, başka bir deyişle.
önceki dönemlere oranla çok daha aktif bir döviz kuru politikası izlendiği bir dönem olmuştur. Yalnız burada konuınuz açı­
sından önemli olan, söz konusu kur değişikliklerinin ne kadannın Türkiye'nin çapraz kurlarındaki bükülmeleri önlemek, ne
kadarının ise yurtiçi enflasyon sonucu aşırı değerlenen paramı­
zın dış değerini yeniden gerçekçi boyutlara indirmek amacıyla
yapıldığını bilmektir.
Türkiye'de son yıllarda resıni makamlar -anlaşılabilecek
nedenlerle- «devalüasyon» sözcüğünü kullanınaktan kaçınmış­
lardır. Bunun yerine, hemen hemen yapılan tüm kur değişiklik
lerine «kur ayarlaması>> adı verilmiştir. Oysa kur ayarlaınası,
büyük paralarla parası arasındaki sabit değer ilişkilerini sürdürmek isteyen bir ülkenin, söz konusu paralar arasındaki dalgalanmanın çapraz kurlarda bükülmeye yol açmasını önlemek
için, bunların paritelerini değiştirmesi durumunda kullanılabi­
lecek bir deyimdir. Böyle olunca, ancak bu paralardan bazıları­
nı içeren ya da tümünü içermekle birlikte, bunlardan bazıları­
nın paritesini yükseltirken ötekilerininkini düşüren_ değişiklik­
lere kur ayarlaması gözüyle bakılabilir. Bunun ötesinde, tüm
büyük paraların paritesini aynı oranda olmasa bile, aynı yön
de değiştiren bir operasyonun adı, iktisat kuramında devalüasyon ya da revalüasyondur.
9
1974'ten itibaren ülkemizde yapılan
kur değişikliklerini, bizim için en öneınli iki hü.yük para olan
dolar ve markın paritelerine bakarak irdelediğimizde, bunlardan çeşitli tarihlerde yapılan 19'unda ·ya doların ya da markın
paritelerinin değiştirildiğini görüyoruz ki, bu değişiklikler yukardaki anlamda birer kur ayarlaması sayılabilir. Bunların yapılış nedenleri, dolarla mark arasında dünya piyasalarında or.
taya çıkan kur değişikliklerinin bizim çapraz kurlanmızda yol
açtığı bükülm"leri önlemektir. Buna karşılık, yine aynı yıllar­
da yapılan kur değişikliklerinden ıo'unda (14) dolar ve ınark
paritelerinin aynı yönde değiştiğini görüyoruz. Bunlardan 7'sin-de Türk lirasının dış değeri hem dolar, hem de ınark karşısında
düşürülmüştür. Dolayısıyla, bunlar konun1uz açısından birer
devalüasyondur. Ne var ki, bunlardan 5'inde dolara ve öteki
paralaı~a göre Türk parasının dış değeri % 10 ya da daha aşağ:
oranlarda düşürüldüğünden, bunları «mini- devalüasyonlar,
gözüyle görmek daha uygun olur. Bu değişikliklere bakarak
söz konusu dönemde ve özellikle 1976 yılından itibaren Türkiye'nin mini - devalüasyon politikasına doğru bir adım attığı öne
sürülebilir(15). Yalnız bu uygulamayı tam bir «kayan pariteler'' politikası sayma olanağı yoktur. Çünkü söz konusu politikayı benimseyen ülkelerde kurlar çok daha sık ve düzenli aralarla değiştirilmektedir. Örneğin Brezilya'da 1965 yılından sonra uygulanmaya başlanan sistem altında yurtiçi enflasyon hı­
zına göre kurlar her ay devalüe edilmiştir.
Bu
düşüncenin ışığında
incelediğimiz
dönemin daha büyük oranlı devalüasyonları-·
na gelince, bunlar 1978 ve 1979 yıllarında yapılmıştır. 1 J\tfart
1978 tarihinde dolar kurunun 19.25 liradan 25.00 liraya çıkarıl­
n1ası C16), önceki mini - devalüasyonlara
göre oldukça yüksek
oranlı (% 30) bir devalüasyondur. Türk lirasının dış
değeri
l970'ten sonra bir defada ilk olarak bu denli düşürülmüştür.
1979'da ise daha ilginç ve aşamalı bir devalüasyon yöntemiyle karşılaşıyoruz. İlkin 10 Nısan tarihinde o zamana değin
25.00 lira olan dolar paritesinin Maliye Bakanlığınca 26.50 liraya çıkarıldığını görüyoruz. Fakat bu kur· değişikliğiyle yetinil-memiş ve Bakanlığın aynı Tebliğinde yurtdışında çalışanların
(Ili)
Bu rakamı, f{) Nisaıı - 1~ Haziran :l97D tarihleri nr::ısuıdı:ı yürürliiğ;c konulan kademelİ prim nvş.nılamal<ın sonucu kurlarda lı kez cle:1;işi.klik oldui'bı düşüncesinden hareketle sap!adık.
(1.5)
(16!
10
Canevi (1976), s. 14.
Bkz. : T.C. Resmi Gazete, J lVlm'L :197t\, sayı : J 6~"15 (mükerrer).
gönderecekleri dövizler ile bozduracakları efektiflere ve turistil\:
an1açlı döviz ve efektif alışlarına % 40 oranında prin1 ödenece ·
ği öngörülmüştür. Ayrıca, yurda getirilmesi zorunlu olmayan
döviz ve efektif alışlannda dolar bazına göre 10 Nisan- 9 Mayıs 1979 tarihleri arasında 10 lira, ıo Mayıs - 9 Haziran 1979 tarihleri arasında da 5 lira «ek prim,, ödenınesi kararlaştırılmış­
tır (ı 7). Ek prim uygulaınasının sona erdiği 10 Haziran tarihinde resmi dolar kurunun yeniden 26.40 liraya, % 40 primli kurun
da 37 lira 10 kuruşa düşmesi gibi bir durumla karşılaşılmışsa
da, bunun heınen ardından 11 Haziran günü Bakanlar Kurulu
Türk lirasının resmen devalüasyonuna karar vererek, ·ı A.B.D
dolan = 35 TL yeni paritesini saptamıştır. Ne var ki, karara göre bu parite yalnız hükümetçe alımı desteklenen çekirdeksiz
kuru üzüm, fındık, antep fıstığı, kuru incir, pamuk, tütün, larnpant zeytinyağı, hububat, m.erciınek, tiftik, canlı hayvan ile
küspe ve ınelas ihracatı karşılığı dövizlerle, ham petrol, benzin,
fuel- oil, LPG, motorin, gazyağı, ve gübre hammaddeleri ithalatı karşılığı dövizler için geçerli olacaktı. Bunlar dışında kalan
tüm döviz ve efektif alış ve satışlarında ı A.B.D, doları için 12.10
TL prim ödenecek ya da tahsil edilecekti (18). Böylece Türk li·
rası dolar karşısında yeni primsiz kur gözönüne alındığın,dı:~
% 32, primli kur hesaba katıldığında ise % 78 oranlarında devalüe edilmiş oluyordu.
Görüldüğü
gibi, 1974 yılından itibaren Türkiye'de, koşulla·
nn da zorlamasıyla, önceki dönemlere oranla çok daha yürekli
bir kur politikası izlenmiş ve birçok kur ayarlaması, mini - devalüasyon ve iki büyük devalüasyon yapılmıştır. Tün1 bu kur
değişiklikleri sonucu Türk lirasının belli başlı Batı paraları karşısında ne kadar değer yitirdiğini Tablo : l'in son sütunundan
izliyoruz. Ne var ki, yapılan kur değişikliklerinin ve bunlar so
nucu paramızın dış değerinde ortaya çıkan düşüşlerin sayısına
ve büyüklüğüne bakarak dönemin kur politikasının başarılı ya
da başarısız olduğu konusunda bir yargıya varamayız. Bunu
( 1/)
(181
Bkz. : T.C. R{'smi Gazete, 1 O Nisan 1979. savı : 16605.
Bkz. : T.C. Hesınİ Gazete. LL Haziran 1979. sa~·ı : H:3663.
lar Kurulunun a,·nı karanııda ~<uluslararası para
lwlirsizlik ve ekoııoınik gerekler nedeııi~·le .:\Icrkez
rüşünü alarak A.B.D. doları lwrşılı~;ı Türk lirasının
zmnan
Bakaıı­
piyasalarındaki
Bankasının g:ödeğ·erini zaman
vcııidcn saptmııava. :t\Tıcalıklar
t.espite ve
farkl:ı
Babuı hğ·ı
deııilerek
bu konuda ayıu
daha fln g-enişle­
g:ulamava i\lalivC'
hakanlıt;f;a
n•tkilidir»
un:~ \·ılmda verilıni::; vetl.;:iııin sımrları
11arite u,._
Lilmişti r.
ll
yapabilmek için tüm bu değişikliklerin, yurtiçi enflasyonun
Türkiye'nin dış rekabet gücünün bozulmasını ne ölçüde önlediğini bilmemiz gerekir. Bu da dönem içinde reel kurların gelişi­
minin izlenmesiyle anlaşılabilir. Aşağıda bu konuyu irdeleme ·
ğe çalışacağız.
3.
Reel Kurlardaki
Değişmeler
197ü'lerde Türkiye'de öneınli fiyat artışları olduğunu çeşit
li fiyat endeksierinden anlıyoruz. Fakat aynı yıllarda pek çok
yabancı ülkede de -değişik hızlarda da olsa- enflasyon olgusunun yaşanması, bir ülkenin nominal kurlarını yurtiçi fiyat
endeksieriyle deflate ederek reel kurları hesaplama yöntemini
yetersiz duruma düşürmüştür. Gerçeğe daha uygun bir hesap-·
laına yapabilmek için, artık yurtiçi fiyat artışlan yanında ya·
bancı ülkelerde görülen fiyat artışlarının da gözönüne alınma­
sı gerekmektedir. Kuşkusuz buradaki «yabancı ülkeler», ilgili
ülkenin uluslararası ekonomik ilişkiler içinde bulunduğu ve
özellikle mal ve hizmet alışverişi yaptığı ülkelerdir.
Türkiye dış ticareti içinde önemli paya sahip ve hepsi de
OECD üyesi olan (ve dolayısıyla Türkiye'nin dış ticaretini ikili
anlaşmalar çerçevesinde yürüttüğü ülkeler grubu dışında kalan) 9 gelişmiş ülkenin 1975, 76 ve 77 yıllan verileri(19) ortalaınasına göre dış ticaretimiz Cihracat+ithalat)
içindeki payları
yüzde olarak şöyledir:
Almanya
A.B.D . .
İtalya .
Fransa .
19
9
8
7
7
İngiltere
İsviçre
6
Japonya
Hollanda .
Belçika- Lüksemburg
4
3
3
Toplaın
66
Bu ülkelerin 1971- 78 dönemine ilişkin toptan eşya fiyat endekslerinin (20) bu paylara göre ağırlıklı ortalamasını alır ve
(f9)
(20)
12
Bunlar için bkz. : Aylık lstatistik Bülteni~ '1978~ IX- XI~ Ankara,
Devlet İstatistik Enstitüsü. 1979. s. 40- 47.
Bunlar için bkz. :International Financial Statistics, çeşitli sayılar,
ülkeler sayfaları, 63 no. lu satır1ar. Endeksierin bu kaynaklarda
1975 olan temel vılım hiz 1971=100 olarak değiştirdik
Türk lirasının aynı döneme ilişkin nominal kurlarını önce Türkiye toptan eşya fiyat endeksleriyle(21) deflate edip, sonra da
bu ortalama endeksle çarparsak Tablo : 3'te yer alan reel kurları buluruz.
TABLO:
3
TÜRK LiRASININ REEL KURLARINDAKi
DEGİŞMELER, 1971 - 78
(Bir A.B.D.
1971
Nominal kurlar 1
Reel kurlar 2
Reel kurlar3
doları başına
TL olarak)
1972 1973 1974 1975 1976 1977 1978
14.00 14.00 14.00 13.85 15.00 16.50 19.25 25.00
14.00 11.86 9.85 7.49 7.38 7.02 6.57 5.62
14.00 12.29 11.30 10.35 10.76 11.05 11.10 9.85
L
Yıl
'J
Türk toptan
3.
Dokuz ülke toptan eşya fiyat endekslerinin. bunların Türk dış ticareti içindeki payiarına göre ağırlıklandırılmış ortalamalarıyla çarpıl­
mış -<<satınalma gticü paritesine ayarlı>~ kurlar.
sonunda geçerli olan kurlar.
eşya
fiyat endeksieriyle deflate
edilmiş
kurlar.
Tabloda görüldüğü gibi, 1971- 78 yıllarını kapsayan dönem.de Türk toptan eşya fiyatları endeksine göre hesaplanan reel
kurlarda, nominal kurların birçok kez yükseltilmesine karşın
yine de çok hızlı bir düşüş olmuştur. Bu açıdan bakınca, yapı­
lan kur değişikliklerinin yurtiçi fiyat artışlarının etkisini gidermekten çok uzak kaldığı görülınektedir. Bununla birlikte, aynı
dönemde Türkiye'nin dış ticareti içinde % 66 paya sahip ülke- lerde ortaya çıkan fiyat artışları hesaba katıldığında, reel kurlardaki düşüşün daha az olduğu da dikkati çekmektedir.
Bu dönemde de Türkiye'de, bundan önceki dönemlerde olduğu gibi, gümrük vergi, resim ve harçlarının, ithalat teminatlarının, ihracatta uygulanan vergi
iadelerinin efektif kurlar:.:
nominal kurlardan ayırdığı açıktır. Fakat, gümrük vergi ve re(21)
Bkz. : Aynı yerde, Türkiye sayfası, 63a no. lu satır. Bu endeksin
de söz konusu kaynakta 1975 olan temel yılını 1971 = 100'e dönüştürdük.
13
simlerinde önemli artışlar yapılmadığından ithalat efektif kurlarında fiyat artışlarının reel kurlar üzerindeki etkisini giderecek yükselişler olmamıştır(22), Öte yandan, özellikle 1973'ten
sbnra ihracatta vergi iadesinin kapsam ve oranlarının artırıl­
masının ihracat efektif kurlarını bir miktar yükselttiği düşünü­
lebilir. Bununla birlikte, iade edilen vergilerin yalnız dolay1ı
vergiler olduğu gözönünde bulundurulursa, bu yükselişin reel
kur düşüşlerinin ancak küçük bir bölümünü karşıladığı sonucuna varılabilir (23).
Her durumda, dönern içindeki reel kurların izlenmesi, bize,
bu dönemde izlenen döviz kuru politikasının fazla gerçekçi ol-·
madığı ve kurların hızlı yurtiçi enflasyon karşısında aşırı değerlenmesini önleyemediği izlenimini vermektedir. Bu durumun
dış denge üzerindeki olumsuz etkilerini aşağıda irdeleyeceğiz.
C -
24
Ocak
1980 Kararları
ve
Sonrası
Ekonomik idarede karar bütünlüğü, enflasyonu denetim altına alma, mevcut atıl kapasiteyi tam olarak kullanma, ihracatı hızla geliştirme, yurtiçi tasarrufları artırma, yabancı özel serınayeyi teşvik gibi, daha
önceki istikrar programlarında da
rastlanabilecek amaçlarla yürürlüğe konulan 24 Ocak Kararlarının en önemli öze~liği, hiç kuşkusuz, ekonomik dengelerin oluşumunda fiyat mekanizmasından eskisine oranla çok daha faz·
la yararlanmayı amaçlamış olmasıdır. Paketin içeriği ineelen ·
diğinde, getirilen önlemlerin bu temel felsefe doğrultusunda oldukça tutarlı bir bütün oluşturduğu dikkati çekmektedir.
(22)
J-Iattn Krueger'in verdiği rakamlara bakılırsa, g·ümrük verg·i ve resimlerinin itlw]at c.i.f. değ·erİne oranı 197:3'te 0/n 34.9'dan, 1977'd·~
% :31.1 'c inmiştir. Bunda, Türkiye'nin Katma Protokol uyarınca
AET karşısında yaptıp;ı tarife indirimlerinin rolü olsa gerektir. Bkz. :
Anne O. Kruger (1978), Policies to be adopted in the outward
orientation of the Turkish Economy : The role of exchange rate
policy in opening· up the economy (basılmamış), fstanbul, Ekonomik
ve Sosyal Etüdler Konferans Fleyeti, J978, s. 30, Tablo : 2.
'Y)
(')..i..lt)
Bela Balassa (:1. 979), "Growth Policies and the Exchang-e Rat e in
Turkey,» The Role of Exchange Rate Policy in Achieving the
Outward Orientation of the Turkish Econoıny, istanbul, Meban
Securities Brokerage and Finance Corporation, 1979 s. 13 (hasılma­
mış). Yine Krueg·er'in yararlandığ'l vef'İlerclen, ~yapılan verg·i iadesinin 1973'te ihracat gelirlerinin °/n 6'sı düzeyinele bulunmasına kaı ·
şılık, 1977'cle bu
payın °/0 fi'e yükseldiğini görüyoruz.
Bkz. :
Krueger (1978), s. 30, Tablo : 2.
14
Temel ınalların kapsamını daraltan, Fiyat Kontrol Komitesi'ni kaldıran, mevduat ve kredi faizlerini serbest bırakan bir
istikrar programının, döviz kurlarını da serbest dalgalanmaya
bırakmaması ilk bakışta bir çelişki gibi görünmektedir. N e
var ki, paketle birlikte, «TL'nin değerini yapay olarak yüksek tutulması çabasından vazgeçilerek, sürekli biçimde gerçek
değerinde tanırnlamak demek olan gerçekçi, esnek bir kur politikasının izleneceğinin>> açıklanması,
otoritelerin başlangıçta
serbest dalgalanınanın getireceği şok ve sorunlarla karşılaşma
yerine, böyle bir dalgalann1adan beklenebilecek yararlan ~ur­
larla sık sık oynayarak sağlama yolunu seçtiklerini göstermektedir.
bir zamanda bu politika nasıl
uygulanmıştır? Saptayabildiğimiz kadarıyla, 25 Ocak 1980 tari·
hinden bu satırların yazıldığı ana kadar dolar/TL kuru 10 kez
değiştirilmiş bulunuyor. 25 Ocak 1980 tarihinde yapılan % 32.7
oranındaki büyük devalüasyonu bir yana bırakırsak, öteki kur
operasyonlarının tümü % 1.5- 5.5 oranları arasında değişen mini - devalüasyonlar niteliğindedir. Yine aynı dönemde, çapraz
kurların önceki dönemlere oranla çok daha büyük bir dikkatle
izlendiğini ve sık sık bu kurlarda bükülmeyi önleyen ayarlama·
larının yapıldığını görüyoruz (24).
Acaba aradan geçen 13
aylık
izlenen politikanın «gerçekçi>> olup olmadığına gelince, bunu saptayabilmek için yurtiçi fiyat artışlarıyla TL'nin dış değe­
rinde yapılan değişiklikleri karşılaştırmamız gerekir. Ticaret
Bakanlığı Konjonktür ve Yayın Müdürlüğü Toptan Eşya Fiyat
Endeksieri ile dolar/TL kurunda çeşitli tarihlerde yapılan deği·­
şiklikleri yan yana koyduğumuz Tablo : 4 böyle bir karşılaştır­
maya olanak vermektedir. Tabloda görüldüğü gibi, Ocak 1980Ocak 1981 döneminde Toptan Eşya Fiyat Endeksindeki artış
% 86'yı buJınaktadır. Buna karşılık 1 Ocak 1980 tarihinde geçerli olan ı dolar = 47.10 TL kurunu esas alırsak, 5 Şubat 1981'de kurun ı dolar = 95.95 TL' ye yükseltilmesiyle kümülatif de·
valüasyon oranı % 104'e varmıştır. Bu durumda izlenen politi
(24)
25 Ocak 1980 tarihinde çıkarılan Türk Parası Kıymetini Koruma
Hakkmdaki 25 Sayılı Karara Ek Kararın 3. maddesi -<-< ••• uluslararası para piyasalarındaki gelişmelere göre ortaya çıkabilecek çapraz kurları Para- Kredi Kurulunda görüşülerek gerektiğ·inde T.C.
Merkez Bankası düzeltir>>. hükmünü ko.yarak, bn konuda gerekli
seyyaliyeti sağhınişlır. Bkz. : T.C. Hesınİ Gazete, 25.1..1980, sayı ;
1'6880 (mü.k.), Karar Sayısı. 8/167.
15
il
ı
TABLO:
4
24 OCAK KARARLARlNDAN SONRA FİYAT ENDEKSLERİNDE
VE DÖVİZ KURLARINDAKi DEGİŞMELER
Toptan
Eşya fiyat Endeksleri
1980
I
II
ı 722.9
'
III
IV
V
VI
VII
VIII
IX
X
1981
XI
XII
I
Değişme
(%)
2227.5
2326.5
2408.8
2479.7
2547.9
2552.4
2591.6
2681.2
2872.1
9.2
29.3
4.4
3.5
2.9
2.7
0.2
1.5
3.5
7.1
2980.0
3071.4
3.8
3.1
3211.2
4.5
II
Kümülatif değişme
(1980 I- 1981 ID
Kümülatif değişme
(1980 IV- 1981 ID
Kaynak
Değişme
Dolar/TL
Kuru
(%)
70.00 (25 Ocak)
32.7
73.70 (2 Nisan)
5.0
78.00 (9 Haziran)
5.5
Ağustos)
2.5
80.00 (4
82.70
84.80
87.95
89.25
(12 Ekim)
(25 Ekim)
(8 Kasım)
cıo AralıkJ
91.90 (27 Ocak)
95.95 (5 Şubat)
3.3
2.5
3.6
1.5
2.9
4.4
86
104
33
30
Ticaret Bakanlığı Konjonktür ve
Resmi Gazele (çeşitli sayı lar).
Yayın
Müdürlüğ·ü
ve T.C.
ka «aşırı gerçekçi» bulunabilir. Kaldı ki, ~ele aldığımız dönemde
Türkiye'nin ticaret ortaklarında da fiyat artışları olmuştur. Bununla birlikte, tabloda da görüldüğü gibi, dönemin mini- devalüasyonlarına Nisan ayından itibaren başlanmış ve paramız oldukça düzenli aralarla ve birbirine yakın oranlarda devalüe
edilmiştir. Bu neden1e fiyat artışı devalüasyon oranları karşılaştırmasına o tarihten başlann1ası
kanımızca daha anlamlı
olacaktır.
Tablodan, özellikle Ekim ayına gelene değin Türk lirasının
her iki ayda bir ve genellikle ilgili ayın ilk 10 günü içinde de16
i
i
i
valüe edildiği gözlenmektedir. Ekim ayından sonra ise devalüasyonlara her ay -hatta bazen ayda iki kez- başvurulmuştur.
Bir çeşit «resmen açıklanmamış kayan pariteler» uygulaması
sayabileceğimiz bu uygulama sonucunda 2 Nisan 1980 tarihi ile
5 Şubat 1981 tarihi arasında Türk lirası % 30 oranında devalüe
edilmiştir. Aynı tarihler arasında toptan eşya fiyat endeksierinde % 33 oranında bir artış olduğuna göre, izlenen döviz kuru
politikasına gerçekçi bir politika gözüyle bakabiliriz. Bu politikanın dış denge üzerindeki
etkilerine -henüz aradan yeterli
zaınan geçmemiş olmasına karşın- yine aşağıda değinrneğe
çalışacağız.
II.
DEGERLENDlRME
Bu kesimde, 1974'ten itibaren Türkiye'de izlencın kur politikasının dış denge üzerindeki etkilerini araştırac;~gız. Yalnız
bunu yapmadan önce, seçilen politika almaşığını11: . isabetli olup
olmadığı üzerinde kısaca durmak istiyoruz.
·
A -
Seçilen Kur
Politikası Almaşığı Açısından
Türkiye'nin dalgalanma koşullan altında sabit kur almaşı­
ğını seçmesi ilk bakışta isabetli görünmektedir. Ne "v'ar ki, Tür-·
kiye dış ticaretinin gerek ürün gerek ülke açısından birçok gelişınekte olan ülkeden daha çeşitlenmiş olması (25) ba,ğlantı için
tek paranın seçilmesini güçleştirmektedir. Bu duruında TL'nin
tek bir para yerine bir paralar sepetine bağlanınası daha uygun olur. Ele aldığımız dönemde -kesintilerle d~ olsa- dolar
bağlantısının sürdürülmeye çalışılmış olması ise, yukarda de ·
ğindiğimiz gibi, en başta bu paranın dünya piyasalarında değer
yitirmesinden dalaylı biçimde yararlanma pratik arnacıyla yapılmıştır.
(25)
Alkin'in yaptığı çalışmalar, Türkiye ihracatındaki ülke çeşitlenıne­
sinin önemsiz bir oranda da olsa Rzalırken, mal çeşitlenmesinin arttığ'lnı ortaya koymaktadır. Bkz. : Erdoğ·an Alkin (1978), Uluslararu~
sı Ekonomik İlişkiler, İstanbul, l.tJ. İktisat Fakültesi, s. 298 - 303.
N e var ki, h u konuda trendlere değil, bugünkü duruma baktığımız­
da, Türkiye'nin gelişmekte olan ülkeler arasında oldukça çeşitlen­
miş bir dış ticaret yapısına sahip olduğunu görüyoruz. Uzun döneın­
de seçilecek kur politikası açısından trendierin önemi ise kuşkusuz
yadsınamaz. Bu konuda bir yandan Türkiye - AET ilişkilerindeki
gelişmelerin, öte yandan AET içindeki parasal bütünleşme hareketinin yakından izlenmesi yerinde olacaktır.
17
Uygulanan politikaya yöneltilebilecek en ciddi eleştiri, kanımızca büyül{ paralar (özellikle dolar ve mark) arasındaki kur
değişikliklerinin günü gününe izlenememiş olmasıdır. Türk lirasının bu paralar karşısındaki paritelerinin dalgalanınanın gerekli kıldığı hızla değiştirilemeyişi, başka bir deyişle, kur ayarlamalannda çoğu kez geç kalınması, çapraz kurlarda bükülıne­
lere ve dolayısıyla arbitraja yol açmıştır. Söz konusu arbitraj
işlemlerinde de Türkiye'nin zararlı çıkmış olduğu k~sindir. Ne
var ki, döviz rezervlerimizin yabancı para bileşimini bilmediği­
mizden, bu zararın nıiktarı konusunda kesin birşey söyleyemiyoruz.
Söz konusu sakınca, bu dönemde Türk lirasının bir özel paralar sepetine ya da SDR'ye bağlanmasıyla önlenebilirdi. 1978
yazında bir ara hüküınetin özellikle SDR bağlantısını düşündü­
ğü söylentileri çıkmış ve hatta bunlar bakan düzeyinde resmi
kişilerce doğrulanmışsa da, sonradan konu yeniden ilginç bir
sessizliğe bürünmüştür. Aslında büyük paralar arasındaki kurlarda göreli bir istikrar olduğu sürece bu tür bir uygulanıadan
13'üyük zararların doğması pek bekleneınez. Başka bir deyişle,
ılımlı dalgalanma döneınlerinde kur ayarlamalarında biraz da
ha çabuk davranılması çapraz kurlarda bükülmeyi ve dolayı­
sıyla arbitrajı önleyebilir. Ne var ki, gelecekte büyük paralar
arasındaki dalgalanmaların yönünün ve boyutlarının ne olacağının bilinmeınesi karşısında biz yine de paramız için çoklu
bağlantı alınaşığının seçilmesinin yerinde olacağını düşünüyo­
ruz. Özel sepet uygulamasının çeşitli güçlük ve sorunları karşı­
sında, SDR bağlantısı bize kısa ve orta dönemde seçilebilecek
en iyi almaşık gibi görünınektedir (26). Gerçi, büyük paraların
SDR sapetindeki oranlarıyla(27) bu paraları çıkaran ülkelerin
Uzun dönemde ise, yukarda da değindiğimiz g'ibi, Türkiye - AET
yönüne bakmak ve belki de Türk lirasını Avrupa paralarma (ya da gerçekleştiği takdirde -«Avrupa parasP>na) bağ
lamak gerekecektir. Halen bu ilişkilere egemen olan belirsizlikler
nedeniyle bu almaşığı tartışma konusu yapmıyoruz.
(27) İlk kez 1970 yılı başlarında IMF üyesi ülkelere tahsis edilen SDR
birimleri, başlangıçta, tıpkı dolar gibi, altınla tanımlanmıştı. Başka
bir deyişle, 1 SDR birimi 0.888 671 granT saf altına denkti. Bu durumda da 1 dolar=1 SDR oluyordu. SDR.'lerle mark, frank, sterlin
gibi paralar arasındaki kurlar da bu paraların dolar kuruna eşit bulunuyordu. Ne var ki~ doların 1971 ve 1973 yıllarmda peşpeşe iki
kez devalüe edilmesi altının dolar fiyatını yükseltmiş ve bunun sonucu dolar- SDR eşitliği bozulmuştur. Yeni kur da 1 SDR=11.20635
dolara dönüşmüştür. Bundan sonra öteki paralada SDR arasındaki
{26)
ilişkilerinin gelişme
18
bizim dış ticaretimiz içindeki paylan aynı değildir. Bununla
birlikte, bugün SDR sepetinde yer alan 16 paradan 14'ünün
OECD ülkelerine ait olması ve bu ülkelerin de dış ticaretin1iz
içinde % 70 dolayında pay sahibi bulunnıası, Türkiye açısından
SDR ile düşünülebilecek bir özel sepet arasındaki farkları azaltmaktadır. Başka bir deyişle, Türkiye parası için bir özel sepet
oluşturma yoluna gitse bile, bu sepete girmesi gerekecek paralar büyük ölçüde SDR sepeti içinde yer alan paralar olacaktır.
kurlar da bunlarla dolar arasındaki piyasa kurlarının SDR- dolar
kuruyla c;.arpımı sonucu hesaplanır olmuştur. '1973 yılı sonunda
Yayg;ınlaşan dalg·alı kur uygulamaları
bu değ·erJendirıne yönteminin çeşitli yönlerden sakmeali olcluğ·unu ortaya ko:vunca da IMF
(,'erçevesinde ~'eni bir değ·erlendirme yöntemi araştmlmış ve hug·üıı
de geçerli olan «sepet de~;erlendirmesi» (basket valuation) yöntemi
geliştirilmiştir. 'l Temmuz 197 4 tarihinden
itibaren uygulanmayd
başlanan bu yeni yöntemde, önce dünya ticaretinde önemli yer tulan 1G (ilkenin paeası ele alınarak bunlara belli bir .vüzde ağulık
· verilmiş; sonra da bu ağıdıldara g·öre her paradan SDR sepetin·~
kaç birim atılnca~;ı hesaplanmıştır. l Temmuz '1978 tarihinden gççerli olmak üzere. SDH sepetinin bileşiminde ve her paraya verilen
ağırlıkta değ·işiklik ~Tapılmıştır. Halen sepeti oluşturan ulusal paralara tanınan a~;ırlıklar ve bunlara göre her paradan sepete g·ıren
miktarlar şöyledir :
Ağırlık
0
( /ô)
Miktar
Ağıı·lık
0
( / 0)
A.B.D.
doları
33
Alman
Japon
markı
12.5
yenı
Fransız frankı
İngiliz sterlini
İtalyan lireti
Hollanda Horini
Kanada doları
Miktar
s.
4
3
i,;:)
21
0.42
0.050
Belçika frank ı
Arahistan riyali
lsvec kronu
İran' riyali
Avustralya doları
0
52
İspanya pesetası
2
2
11.5
:1.5
Norveç kronu
Avusturya şilini
t.5
L5
F
0.40
-
1 .D
7.5
...
f)
-
~)
o.a2
O.:l4
0.070
1.6
0.13
0.11
1.7
0.017
1.5
0.10
0.28
iş günü. bu rakamlara dayanarak önce SDRlıesaplamaktadır. Bu da sepetteki paraların dünya
dolar ku··
kambiyo
borsalarında her gün oluşan dolar kurları yardımıyla yapılmakta ve
her paraııın sepcte giren miktarı. o paranın o günkü dolar kuruna
böli.i.nerf'k dolar (ya da cent) değ·eri bulunmaktadır. Orneğin bugün
- 1 dolar = 2 DM ise, sepetteki mark miktarının (0.32) dolar cinsinden değ·eri. :LG cent'c eşittir (0.32+2). Bö~'lece sepetteki her para
biriminin dolar cinsinden değeri hesaplanıp bunlar birbiriyle toplanınca SDR- dolar kuru bulunmu~ olmaktadır. Bu kur hesaplanıııca,
serbest piyasa dolar kurlarından hareketle, SDR ile sepete dahil
öteki ulusal paralar arasındaki kurlar da kolayca bulunmaktadH.
Bkz. : IMF Survey, Vol. 3, No. 13 (8 July 1974), s. 209, 213 -14;
Yol. 7, No. 13 (3 July 1978), s. 203; Finance and Development,
Vol. 15, No. 2(June 1978), s. 5.
IMF, her
runu
19
B -
Dış
Denge
Açısından
1970 devalüasyonunun dış denge üzerindeki olunılu etkile~
rini 1973 yılına değin gören ve o yıl 484 milyon dolarlık cari iş­
lemler dengesi fazlası veren Türkiye, 1974 yılından itibaren boyutları giderek büyüyen yeni bir döviz darboğazına girmiştir.
Tablo: 5'e baktığımızda bu dönemde ithalatın hızla arttığını,
ihracatın bir yıl artıp ertesi yıl azalan dalgalı bir gidiş izleyerek
ithalat artışlarını karşılamaktan çok uzak kaldığını görüyoruz.
Öyle ki, 1974'te % 40 olan ihracatın ithalatı karşılama oranı,
1977 yılında % 30'a düşmüştür. Bu arada işçi dövizlerinde de
1975 yılından başlayarak hızlı düşüşler olması, cari işlemler
dengesi açıklarının giderek çok büyüınesine yol açmıştır. Kısa­
cası, 1970'lerin ikinci yarısında Türkiye'nin içine düştüğü döviz
darboğazı 1950 ve 60'lara oranla çok daha büyük boyutlu olmuş
ve aşılması güç bir niteliğe bürünmüştür. Burada konumuz açı­
sından önemli olan, söz konusu dış dengesizliğin ortaya çıkma­
sında ve giderek büyümesinde izlenen döviz kuru politikasının
ne ölçüde sorumlu olduğunun saptanmasıdır. Bunu yapabilmek
için de ödemeler dengemizin Tablo: 5'te topladığımız en büyük üç bağımsız işlem kalemine (yani ithalat, ihracat ve işçi
dövizi girişlerine) daha yakından bakmamız gerekir.
Önce ithalatı ele alırsak, bu dönemde ithalat 1972 yılı ortalarında arz yetersizliği yüzünden besin maddeleri fiyatlarında
ve aşırı talep nedeniyle hammadde fiyatlarında ortaya çıkan
yükselmelerle başlayan, 1973'te petrol fiyatlannın kısa sürede
dört misli artmasıyla genişleyen dünya enflasyonunun etkisi altında kalmıştır. Dünya enflasyonu,
bir yandan izlenen ithal
ikamesine dayalı sanayileşme stratejisinin ithalini zorunlu kıl­
dığı yatırım malı ve hammadde fiyatlarında yükselmeler, öte
yandan spekülasyon amacıyla aşırı stok yapma eğilimi yüzünden, ithalatımızı artırmıştır (28). Kuşkusuz bu artış ta aşırı değerlenmiş kurların önemli payı olduğu da yadsınamaz. Yurtiçi
enflasyon hızıyla dünya ortalama fiyat artışları arasındaki farkı kapatacak bir kur politikası izlenememesi yüzünden ithal
malları göreli olan'k ucuzlamıştır. Bu da özellikle spekülasyon
amaçlı ithal talebini artırarak faturayı büyütmüştür(29). Son
(28)
(29)
20
Alkin (1978), s. 270.
Aşırı değ·erlenmiş kurların sağladığı ucuzluk yetmezmiş gibi, uzun
süre akaryakıt fiyatlarının bir de sühvansiyonlarla düşük tutulması
ve dolayısıyla tüm dünyada akaryakıt tüketimi kısıtlanırken Türki·
ye'de tüketimin ve ona bağ·lı olarak ithalatın özendirilmesi, bu dönemin akıl almaz politikalarından biridir.
--~----~~--~--=------------~~~----~~·
---~~-~----~~--~~------~~----------------~----------~----------~~-a~------~~~~~~~~~
TABLO:
5
Dış Ticaretimiz ve İşçi Dövizlerinde ki Geliş1neler, 1970- 79 (Milyon dolar J
1970
1971
1972
1973
1974
1975
1976
1977
1978
1979
588
677
885
1.317
1.532
1.401
1.960 .
1.753
2.288
2.261
948
1.171
'
1.563
2.086
3.778
4.739
5.129
5.796
4.599
5.069
Dış
Ticaret Dengesi -360
-494
-678
-769
-2.246
-3.338
-3.169
-4.043
-2.311
-2.808
işçi
Gelirleri
273
471
740
1.183
1.426
1.312
983
982
983
1.694
Cari İşlemler Dengesi -171
109
8
484
-719
-1.880
-2.301
-3.385
-1.418
-1.239
İhracat
İthalat
Kaynak : Hazine Ekonomik Göstergeleri.
N
.......
olarak, ithalatta % 70'e varan libera.syon oranının da bu sonuca
katkıda bulunduğunu belirtmek gereidr (30).
Reel kurlarda
öneınli düşüşler alınasını
önleyemeyen döviz
]{uru politikasının bu dönem.in ihracatı üzerindeki etkisi daha
da belirgindir. 1975, 76 ve 77 yıllarında ihracat, yıllık prograın ··
larda öngörülen düzeylerden sırasıyla % 30, % 7 ve SS 30 daha
eksik gerçekleşıniştir. Kuşkusuz bu olumsuz gelişınelerde aşırı
değerlenıniş kurlar yanında, kalite düşüklüğü, standardizasyon
eksikliği, pazarlama çabalarının yetersizliği, iç talepteki artışların ihraç edilebilir ürün fazlasını azaltınası gibi etkenierin de
rolü olmuştur. Ne var ki, aynı yıllarda sanayi yapınları ihracatının programlanan miktarların yine sırasıyla ancak % 66, % 83
ve % 65'i düzeyinde gerçekleşebi1mesi(3JJ, bu kalemin döviz kunı değişn1eleri karşısındaki duyarlılığı gözönüne alındığında.
en başta reel kurlardaki düşmeyle açıklanabilecek bir o1gudue.
İşçi dövizlerine gelince, bu kaynaktan Türkiye'ye gelen dö ·
vizlerin 1974 yılında ulaştığı ı ınilyar 426 milyon dolarlık düzeyden, 1977'de % 3J'lik bir azalışla 982 ınilyon dolara düşm.esi,
en başta kurlardaki aşırı değerlenmeyle açıklanabilir. Öte yandan, bu dönemde nominal kurların sık sık değiştirilınesi de iş­
çileri yeni devalüasyonlar olacak uınudu içinde bekleme eğ·ili­
ınine sokmuştur. Son olarak işçilerim.izin çalıştıkları Batı ülke~
lerinde başgösteren ekonomik bunalımın da, bu ülkeleri Türkiye'den emek talebini durdunnaya zorlayarak, işçi dövizi giriş~
lerini olumsuz yönde etkilediği öne sürülebilir (32).
· Tablo: 5'e yeniden baktığımızda 1978 yılında dış ticaret büyi.lklükierinde önceki yıJlara oranla bir değişme ortaya çıktığı­
nı görüyoruz. Gerçekten, bu yılda ithalat 1967 yılından beri ilk
kez bir yıl öncesine oranla % 2l geriteyerek 4 ınilyar 599 n1ilyon dolara düşmüştür. Bunun da başta gelen nedeni, yaşanan
döviz kıtlığının, otoriteleri ithalatı ilk kez bir önceki yıl rakanı
larının altında planlamaya zorlamış olmasıdır. Uygulamada bu
rakama bile ulaşılamaması ise, yine döviz olanaklannın d arlı·
ğıyla açıklanabilir. Bu nedenle, 1 Mart 1978'de dolar kurunun
19.25 liradan 25 Uraya çıkarılmasının ithalattaki bu gerilen1eyle doğrudan bir ilişkisini kurmak güçtür.
mm
(:H)
(32)
22
Allüıı (HI78), ~,.
:2(1D.
Rakamlar için bkz. : İktisadi Hapor 1978. Ankara. Türkiye Ticaret
Odaları, Smıa:yi Odaları ' e Ticaret Borsaları Birliği J'978, s. 4913
Tablo : 424 ve s. 499, J'ablo : 426.
Alkin (1978), s . .370.
1·
Öte yandan, aynı yıl ihracatının bir yıl öncesine oranla 535
milyon dolarlık bir sıçran1a yaparak 2 milyar 288 milyon dolara
çıkınasında söz konusu devalüasyonun katkısının da yine az ol
duğunu görüyoruz. Çünkü bu artış kur değişmelerine duyarlı
sanayi yapınlan ihracatındaki artıştan çok, birikmiş tarım ürünleri stoklarının eritilmesiyle sağlanmıştır. Tarıının toplam ihracattaki payının % 49A'ten % 67.4'e çıkmasına karşılık, sanayi
yapınlannın payının % 33.4'ten % 27.2'ye düşınesi bunu göster
m ektedir (33).
1979 devalüasyonlarının etkisine gelince, o yıl 2 milyar 261
ınilyon dolar olan ihracatımız program hedefinin % ı 7,8, bir
önceki yıl ihracatının da %1,2 kadar altında kalmıştır. İhraç
mallarımızın dış piyasalardaki fiyatlarının % 22'nin üzerinde
arttığı gözönünde bulundurulursa, 1979 yılında ihracatın mik
tar olarak önenıli ölçüde gerilediği anlaşılır(34). İhracatın özellikle yılın son üç ayında <?neınli ölçülerde düşn1esi ilginçtir ve
hızlı enflasyonun yapılan yüksek oranlı devalüasyonun etkilerini bile silip süpürdüğü anlamını taşıınaktadır. Nitekim, Ticacet Bakanlığı Konjonktür Yayın Müdürlüğünce hazırlanan Toptan Eşya Fiyat Endekslerinden, 1978 Aralık ayından 1979 Aralık
ayına kadar geçen 12 aylık dönem.de % 81,4'lük fiyat artışı ol
duğunu saptıyoruz.
Aynı
dönemde ihracatıınızın yapısal gelişmesine baktığı
ınızda ise, değer olarak tarıın kesimine dahil mallar ihracatın­
da % 12,9 oranında bir düşüş olurken, sanayi malları ihracatın
da % 26,4 gibi azımsanmayacak bir artış olduğunu görmekteyiz
(35). Bu da bize, sanayi yapınları ihracatının döviz kuru değiş
melerine olumlu tepki gösterdiğini bir kez daha kanıtlamakta­
dır.
1979 yılında ihracattaki bu gerilerneye karşılık, ithalatın
% 10,2'lik bir artışla 5 milyar 69 milyon dolar olarak gerçekleş­
mesi sonucu dış ticaret dengesi açığı 2 n1ilyar 808 milyon dolara çıkınıştır. Bu olumsuz gelişıneye karşın, cari işlemler açığı­
nın bir yıl öncesine oranla gerileyerek, ı milyar 239 milyon do.
lara düşmesinde hiç kuşkusuz işçi dövizlerindeki önemli artışın
-·---- - - -
-~.
(33)
(34)
Bkz. : iktisadi Rapor t978ı (Odalar Bir!Hü) s. 541.
Bkz. : İktisadi Rapor '1980~ Ankara, Türkiye Ticaret Odaları, Sana-
vi
(35)
Odaları
Aynı
ve Ticaret
yerde, s. 383.
Borsaları Birliği,
1980, s. 382.
23
büyük payı olmuştur. Tablo : 5'te görüldüğü gibi, işçi dövizleri
1979 yılında bir yıl öncesine oranla % 72,3 fazlasıyla ı milyar
694 milyon dolara yükselmiştir. Yılın ilk aylarında önceki yı:
düzeylerinin altında seyreden işçi dövizlerinin Nisan ve Mayıs
aylarında büyük sıçramalarla 128 ve 640 milyon dolara yüksel ·
mesi, yukarda sözü edilen primli kur uygulamalarıyla açıkla
nabilir. Bu gelişme işçi dövizlerinin ödemeler dengemiz içinde
döviz kuru değişmelerine en duyarlı kalem olduğunu açıkça
vurgulaınaktadır.
Bu satırlar yazılırken 1980 yılı ödemeler dengesi verileri
henüz resmen açıklanmamıştı. Bununla birlikte, resmi olmayan
rakamlardan, 1980 Ocak- Aralık dönemi ihracatının 2 milyar
910 milyon dolara yükseldiği anlaşılmaktadır. Bu, 1979 yılının
eş dönemine oranla yaklaşık % 29'luk bir artışı temsil etmektedir. Yine aynı dönemde işçi dövizleri girişinin 2 milyar 71 mil·
yon dolara ulaştığı bildirilmektedir ki, bu da bir önceki dönem
rakamından % 22 daha fazladır. Bunlar, Türkiye'de ilk kez gerçekçi -kur politikasının uygulanmaya başlandığı, başka bir deyişle, sık sık yapılan küçük oranlı devalüasyonlarla Türk lirasının aşırı değedenmesinin
önüne geçildiği bir dönemde ilk
bakışta gerçekçi kur politikasını savunanları haklı çıkarır nitelikte olumlu gelişmelerdir. Bununla birlikte, durum hakkın­
da tam bir yargıya varmak için vakit henüz erkendir.
SONUÇ
1971'den sonra büyük paralar arasında başlayan dalgalan··
ma Türk döviz kuru politikasını da ister istemez etkilemiştir.
Bu dönemde kurlarda daha önceki dönemlerde rastlanmayan
sıklıkta değişiklik yapılması, bir yerde bu etkiye bağlanabilir.
Bunun yanında, yaşanan hızlı yurtiçi enflasyonun da otoriteleri Türk lirasını kısa aralada devalüe etmek zorunda bıraktığı
açıktır. Türk lirasının paritesinin böyle sık sık değiştirilmeye
başlanması, kuşkusuz oluınlu bir gelişmedir ve önceki dönemlerin pasif döviz kuru politikası anlayışının artık. Türkiye' de de
yerini daha aktif bir politikaya bıraktığını göstermektedir. Sanırız dalgalı kurlar döneminin ülkemize kur politikası alanında
kazandırdığı tek yarar da bu olmuştur. Ne var ki, gösterilen
tüm dinamizme karşın, 24 Ocak 1980 kararları öncesi dönemde
kurların yine de yurtiçi fiyat artışlarının gerektirdiği oranda
değiştirilemediğini görüyoruz. Bunun sonucu olan aşırı değer· ·
24
t
ı
\
lenmenin
dış
dengeye olumsuz yönde
yansıdığını
da yine ra-
kaınlardan anlıyoruz.
Yine elde mevcut verilerden, 24 Ocak kararlarından günü
müze değin Türkiye'de ilk kez gerçekçi bir kur politikasının uygulanabildiğini saptan1ak mümkün görünmektedir. Henüz elde
resıni rakamlar bulunmaınakla birlikte, bu politikanın 1980 yılı
ihracat ve işçi dövizi girdilerine olumlu yansıdığı da anlaşıl­
maktadır. Ne var ki, yukarda da belirttiğimiz gibi, bu konuda
kesin ve sağlıklı analizler yapabilınek için vakit henüz erkendir.
Son olarak, döviz kurlarının bir ülkenin dış dengesini etki1eye n tek değişken olmadığı gerçeğini burada vurgulaınak istiyoruz. Kaldı ki, döviz kurlarının yurtiçi ve yurtdışı fiyat hareketlerine göre sık sık değiştirilmesi ilkesine dayanan bugünkü
politikanın da yurtiçi enflasyonu körüklemek, işletmeler için
altından güç kalkılır boyutlarda «kur farkı» ödemesi sorunları
yaratn1ak biçiminde çeşitli ınakro ve ınikro maliyetleri bulunduğu gözden ırak tutulmamalıdır.
25
Download