T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA ANTENATAL DÖNEMDE VERİLEN EĞİTİMİN KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ EBELİK ANABİLİM DALI PROGRAMI Yüksek Lisans Tezi Araştırma Görevlisi Yeliz ÇAKIR KOÇAK DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR İZMİR 2007 T.C. EGE ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA ANTENATAL DÖNEMDE VERİLEN EĞİTİMİN KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ EBELİK ANABİLİM DALI PROGRAMI Yüksek Lisans Tezi Araştırma Görevlisi Yeliz ÇAKIR KOÇAK DANIŞMAN Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR İZMİR 2007 DEĞERLENDİRME KURULU ÜYELERİ Adı Soyadı Başkan İmza : Yrd. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR .......................................... Üye : Doç. Dr. Esin ÇEBER .......................................... Üye : Yrd. Doç. Dr. Neriman SOĞUKPINAR .......................................... Üye : .......................................... (Danışman) Yüksek Lisans Tezinin kabul edildiği tarih: ...................................................... ÖNSÖZ Araştırmamın tüm aşamalarında her türlü destek ve yardımlarını esirgemeyen, kişiliğini ve meslek yaşamını örnek aldığım danışmanım Sayın Yard. Doç. Dr. Dilek ÇAKIR’a, Araştırmamın uygulanmasına olanak sağlayan T. C. Sağlık Bakanlığı İzmir İli Bornova İlçesi Evka 4 Sağlık Ocağı’nda görevli ebe, hemşire ve hekimlere, Tezimin istatistik aşamasında bana yardımcı olan Sayın Doç. Dr. Gönül DİNÇ’e, Araştırmaya katılmayı kabul eden ve soruları içtenlikle yanıtlayan anne ve baba adaylarına, Sürekli yanımda olduklarını bana hissettiren ve beni destekleyen annem Bağdat ÇAKIR, Elmas KOÇAK, babam Ali Haydar ÇAKIR, Ahmet KOÇAK, kardeşlerim ve eşim A. Ozan KOÇAK’a Yüksek lisans eğitimim ve tez çalışmalarım sırasında bana destek olan, cesaret veren E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu öğretim elemanları, bölüm arkadaşlarım, bütün hocalarım ve arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. İZMİR, 2007 YELİZ ÇAKIR KOÇAK İÇİNDEKİLER Sayfa No ÖNSÖZ ……………………………………………………………………….... IV İÇİNDEKİLER ……………………………………………………………….. V TABLOLAR DİZİNİ ……………………………………………………….... XIII GRAFİKLER DİZİNİ …………..……………………………………………. XV BÖLÜM I 1. GİRİŞ 1.1. Araştırmanın Konusu ……………………………………………………….... 1 1.2. Araştırmanın Amacı …………………...……………………………….…….. 3 1.3. Araştırmanın Hipotezleri …………………………………………………….. 4 1.4. Varsayımlar …………………………………………………………………... 4 1.5. Araştırmanın Önemi ………………………………………...………………... 4 1.6. Sınırlılıklar ve Karşılaşılan Güçlükler ……………………………………….. 5 1.7. Tanımlar …………………………………………………………….………... 6 1.7.1. Gebelik …...……………………………………………………….. 6 1.7.2. Kaygı ………………………………………….…………………... 6 1.7.2.1. Durumluk Kaygı ………………………………………….. 7 1.7.2.2. Sürekli Kaygı ……………………………………………... 7 1.8. Genel Bilgiler ……………………………………………………………….... 7 1.8.1. Kaygı …………………………………………………………….. 12 1.8.1.1. Kaygının Tanımı ………………………………………. 12 1.8.1.2. Kaygının Belirtileri …………………………………..... 14 1.8.1.3. Kaygının Tipleri ……………………………………...... 16 1.8.1.4. Kaygının Nedenleri ……………………………………. 19 1.8.2. Gebelik …………………………………………………………... 19 1.8.2.1. Gebelikte Oluşan Fizyolojik Değişiklikler ……………………..... 20 1.8.2.1.1. Üreme Sistemi ………………………………………..... 20 1.8.2.1.2. Memeler ……………………………………………...... 20 1.8.2.1.3. Cilt ………………………………………………..…... 21 1.8.2.1.4. Kas-İskelet Sistemi ………………………………….... 21 1.8.2.1.5. Kardiyovasküler Sistem …………………………..…... 21 1.8.2.1.6. Solunum Sistemi …………………………………….... 22 1.8.2.1.7. Gastrointestinal Sistem ……………………………….. 22 1.8.2.1.8. Üriner Sistem ……………………………………..…... 22 1.8.2.1.9. Endokrin Sistem ……………………………………..... 22 1.8.2.1.10. Metabolik Değişiklikler ……………………………... 23 1.8.2.2. Anne Adayında Görülen Psikolojik Değişiklikler …………….... 23 1.8.2.2.1. Birinci Trimester …………………………………….... 24 1.8.2.2.2. İkinci Trimester ……………………………………….. 24 1.8.2.2.3. Üçüncü Trimester ……………………………………... 25 1.8.2.3. Anne Adayında Görülen Fiziksel ve Emosyonel Yakınmalar ...... 26 1.8.2.3.1. Bulantı-Kusma ………………………………………... 26 1.8.2.3.2. Mide Yanması ……………………………………….... 27 1.8.2.3.3. Diş Etlerinde Hipertrofi ……………………………..... 27 1.8.2.3.4. Sık İdrara Çıkma …………………………………….... 28 1.8.2.3.5. Konstipasyon ………………………………………….. 28 1.8.2.3.6. Hemoroidler …………………………………………... 28 1.8.2.3.7. Varisler ………………………………………………... 28 1.8.2.3.8. Bacaklarda Kramp …………………………………..... 29 1.8.2.3.9. Sırt-Bel-Eklem Ağrısı ……………………………….... 29 1.8.2.3.10. Memelerde Hassasiyet ………………………………. 29 1.8.2.3.11. Vaginal Akıntı ……………………………………...... 29 1.8.2.3.12. Solunum Sıkıntısı …………………………………..... 29 1.8.2.3.13. Yorgunluk ve Uyku Problemleri …………………….. 30 1.8.2.3.14. Baş Ağrısı ………………………………………..…... 30 1.8.3. Gebelikte Beslenme ………………………………………….…... 31 1.8.4. Gebelikte İlaç Kullanımı ……………………………………….... 32 1.8.5. Gebelikte Sigara Kullanımı …………………………………….... 33 1.8.6. Gebelikte Alkol Kullanımı ……………………………………..... 33 1.8.7. Gebelikte Vücut Hijyeni ve Giyim ……………………………..... 34 1.8.8. Gebelikte Egzersiz ……………………………………………...... 35 1.8.9. Gebelikte Seyahat ………………………………………………... 36 1.8.10. Gebelikte Cinsel Yaşam ………………………………………..... 36 1.8.11. Baba Adayı ………………………………………………………. 39 1.8.11.1. Baba Adayında Görülen Psikolojik Değişiklikler ……………... 40 1.8.11.1.1. Birinci Trimester ………………………………...…... 40 1.8.11.1.2. İkinci Trimester ………………………………….…... 40 1.8.11.1.3. Üçüncü Trimester …………………………………..... 41 1.8.11.2. Baba Adayında Görülen Fiziksel ve Emosyonel Yakınmalar ..... 41 1.8.12. Antenatal Bakım …………………………………………………. 43 BÖLÜM II 2. GEREÇ VE YÖNTEM 2.1. Araştırmanın Tipi ………………………………………………………….... 47 2.2. Araştırmada Kullanılan Gereçler ………………………………………….... 47 2.2.1. Anne Adayı Tanıtım Formu ……………………………………….... 47 2.2.2 Baba Adayı Tanıtım Formu …………………………………..……... 47 2.2.3. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri …………………………….…... 48 2.2.4. Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı …………………….…………... 50 2.2.5. Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber………………………………………………………. 50 2.3. Araştırmanın Yeri ve Zamanı ……………………………………………..... 51 2.4. Araştırmanın Evreni ……………………………………………………….... 52 2.5. Araştırmanda Örneklem …………………………………………………...... 52 2.6. Bağımlı ve Bağımsız Değişkenler ………………………………………...... 52 2.7. Veri Toplama Yöntemi ve Süresi …………………………………………... 53 2.8. Verilerin Analizi …………………………………………………………..... 54 2.9. Süre ve Olanaklar ……………………………………………………….…... 55 2.10. Etik Açıklamalar …………………………………………………………... 55 BÖLÜM III 3. BULGULAR 3.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular ...….. 58 3.1.1. Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………...... 58 3.1.2. Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin Bazı Özelliklerine Göre Dağılımları ……………..……………….…... 60 3.1.3. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam Özelliklerine Göre Dağılımları ………………………... 62 3.1.4. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları …….……... 64 3.1.5. Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları …..……... 65 3.1.6. Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarına Göre Dağılımları ……..……………..……... 66 3.1.7. Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma Durumlarına Göre Dağılımları …...………..…... 69 3.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına İlişkin Bulgular ……...…………………………...…... 71 3.2.1. Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………………………………………..…... 71 3.2.2. Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ………………………………………………………. 73 3.2.3. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………………………………………………..... 75 3.2.4. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………………………………………..…... 77 3.2.5. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki ….………... 78 3.2.6. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………...………..……….... 79 3.2.7. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki …...………………..…...... 80 BÖLÜM IV 4. TARTIŞMA 4.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulguların İncelenmesi …………………………………………...…. 82 4.1.1. Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik Özelliklerinin İncelenmesi ……………………………………………. 82 4.1.2. Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin Bazı Özelliklerin İncelenmesi ………..…………………..………...…. 84 4.1.3. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam Özelliklerinin İncelenmesi ……………………….……. 85 4.1.4. Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarının İncelenmesi ……..…………. 86 4.1.5. Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerinin İncelenmesi …………….... 87 4.1.6. Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarının İncelenmesi …… 88 4.1.7. Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma Durumlarının İncelenmesi …………………….... 91 4.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına İlişkin Bulguların İncelenmesi …...……………………...…. 94 4.2.1. Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ………………………….…. 94 4.2.2. Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ….……...…………………. 97 4.2.3. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının İncelenmesi ….....…... 99 4.2.4. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının İncelenmesi ….. 100 4.2.5. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 101 4.2.6. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 102 4.2.7. Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişkinin İncelenmesi ……………………………………. 102 BÖLÜM V 5. SONUÇ VE ÖNERİLER 5.1. Sonuç ………………………………………………………………………. 104 5.2. Öneriler ……………………………………………………………………. 106 BÖLÜM VI 6. ÖZET VE ABSTRACT 6.1. Özet …………………………………………………………………..……. 108 6.2. Abstract ……………………………………………………………………. 110 BÖLÜM VII 7. YARARLANILAN KAYNAKLAR …………………………………….…. 112 EKLER EK I Bilgilendirilmiş Onam Formu EK II Anne Adayı Tanıtım Formu EK III Baba Adayı Tanıtım Formu EK IV Durumluk Kaygı Ölçeği EK V Sürekli Kaygı Ölçeği EK VI E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksek Okulu Bilimsel Etik Kurul İzin Yazısı EK VII T.C. İzmir Valiliği İzmir İl Sağlık Müdürlüğü İzin Yazısı EK VIII Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı EK IX Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber ÖZGEÇMİŞ TABLOLAR DİZİNİ Tablo Sayfa No No 1 Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………..……... 58 2 Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin Bazı Özelliklerine Göre Dağılımları …………………………..…………... 60 3 Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam Özelliklerine Göre Dağılımları ……………………………………..……... 62 4 Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………. 64 5 Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları …………...…. 65 6 Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………………...... 66 7 Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma Durumlarına Göre Dağılımları …………………………………….....……. 69 8 Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………….……..…..…. 71 9 Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması ……………………...……... 73 Tablo Sayfa No No 10 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………….....……. 75 11 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının Karşılaştırılması …………….…..……... 77 12 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki ……………………………...……... 78 13 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………………………………...……... 79 14 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ………………………....……... 80 GRAFİKLER DİZİNİ Grafik Sayfa No 1 No Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması……………………………...……... 2 Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………….……..... 3 72 74 Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması …………………………….. 76 BÖLÜM I GİRİŞ 1.1. ARAŞTIRMANIN KONUSU Gebelik, doğum ve doğum sonu dönemler tüm bireyleri etkileyen stres ve kaygı dönemleri olarak tanımlanır. Aynı zamanda gebelik ve doğum, üreme sağlığının temel yapılarından biridir ve hem kadını hem de erkeği etkileyen bir kavramdır. Ebeveyn olma kadın ve erkek için yeni rol ve sorumlulukları da beraberinde getirir (14,100). Gebelik, doğum ve doğum sonrası fizyolojik süreçler olmasına karşın, sağlık hizmeti gereksinimlerinin arttığı dönemlerdir. Doğum öncesi bakım; sağlık profesyoneli (hekim, ebe ve hemşire gibi) tarafından anne ve fetusun gebelik döneminde düzenli aralıklarla muayene, öneri ve eğitimler yapılarak izlenmesidir (81,92,98,101). Doğum öncesi bakımın eksikliği anne ölümlerinin en önemli nedenlerindendir. The United Nations Children's Fund (UNICEF) 2005 yılı verilerine göre en az bir kez doğum öncesi bakım alma oranı Küba, Finlandiya ve Avusturya’da %100, Fransa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde %99, Afganistan’da %37, Somali’de %32’dir (99). Görüldüğü gibi Küba, Finlandiya ve Avusturya'da yaşayan tüm kadınlar gebelikleri süresince en az bir kez sağlık profesyoneli ile karşılaşırken; az gelişmiş ülkeler için oranlar çok düşüktür. Ülkemizde ise bu oran Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü’nce yapılan 2003 Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (TNSA) verilerine göre %81.1’dir (96). Gebelik döneminde doğuma hazırlık ve cinsel yaşama ilişkin yapılan çalışmalarda anne ve baba adaylarının eğitime gereksinmelerinin olduğu saptanmıştır (48,53,78,107,108). Günümüzde erkeklerin gebelik, doğum ve ebeveynlik gibi durumlardaki katılımlarının artmasına neden olabilecek birçok faktör bulunmaktadır. Bunlar arasında en önemlisi ekonomik ihtiyaçlardır. Kadınların iş gücüne katılmaları ile birlikte babalar, çocuk bakımında daha aktif rol almaktadırlar. Kadın ve erkeklerin rol tanımlarının gittikçe esnekleşmesi, ebeveynlik görevlerinin daha fazla oranda paylaşılmasına izin vermektedir (14,20,21,43,46,62,95,103). Yapılan çalışmalarda ilk kez baba olacak bireylere gebelik ve doğuma ilişkin bilgilerin anne adaylarına göre daha az verildiği görülmektedir (21,49,100). Ancak, baba adayları sürece ne kadar erken dahil olurlarsa kendilerini yeni ailenin bir parçası olarak hissetmeleri de o kadar kolaylaşacaktır. Ayrıca kadınlar gebelikleri süresince pek çok fizyolojik ve psikolojik değişiklikler yaşarken; benzer değişiklikler bu süreci anne adayıyla paylaşan baba adaylarında da görülmektedir (66,74). Anne ve babalık rolü toplumda zaman içerisinde ve ailelerin değişen gereksinimleri doğrultusunda yeni boyutlar kazanabilir. Birçok anne ve baba adayı nasıl bir ebeveyn olacakları konusunda kaygı yaşabilirler (21,31,48,77). Olin ve Faxelid (2003) tarafından yapılan bir araştırmada; gebelik döneminde kadınların %66’sının korku-kaygı yaşadığı, bu kadınların eşleri ya da ebeler ile konuşma ihtiyacı duydukları, ayrıca ilk kez baba olacak bireylerin korku-kaygı yüzdelerinin doğumda %14 ve doğum sonrası dönemde %8 oranında babalık deneyimi olan adaylardan daha yüksek olduğu görülmektedir (77). Benzer bir şekilde yapılan diğer çalışmalarda da, ilk kez baba olan bireylerin doğum sonrası kaygı ve depresyon oranlarının, deneyimi olan baba adaylarına göre daha yüksek olduğu görülmektedir (40,103). Jones ve Thomas (1989) tarafından yapılmış bir çalışmada ise; ilk kez baba olacak bireylerin sistolik ve diastolik kan basınçlarının doğum anında, doğum öncesi ve sonrası sürece göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (61). Doğum öncesi anne ve baba adaylarının sürece hazırlanmaları doğum eylemini olumlu yönde etkilemektedir (48,77,103). Yapılan çalışmalarda; anne ve baba adaylarına gebelik, doğum ve doğum sonrası bakım sürecine ilişkin, kendilerini geliştirmeleri ve kaygılarını azaltmaları bağlamında profesyonel destek sağlanmasının gerekliliği üzerinde durulmaktadır. Doğuma hazırlık sürecinde, anne ve baba adayları ile erken dönemde kurulan iletişimin kaygı düzeyini azalttığına ilişkin araştırmalar bulunmaktadır. Ayrıca, ailelere bu desteğin sağlık profesyonelleri tarafından sağlanmasının uygun olacağı görüşü araştırmacılar tarafından da desteklenmektedir (1,30,43,46,51,53,77,88). 1.2. ARAŞTIRMANIN AMACI Bu çalışmanın temel amacı; ilk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamaktır. Çalışmanın alt amacı; Bireylerin kaygı düzeylerinin azalması ile gebelik döneminde daha sağlıklı annebaba adayları, doğum sonrası süreçte de bilinçli birer anne-baba olmaları konusunda yardımcı olmaktır. 1.3. ARAŞTIRMANIN HİPOTEZLERİ H1: Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim I- sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir. II- H1: Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir. III- H1: Baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir. IV- H1: Baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir. 1.4. VARSAYIMLAR Bu araştırma, kadını ve erkeği birçok yönden etkileyen gebelik dönemine ait özelliklerin ilk kez anne-baba olacak bireylere eş zamanlı aktarılması ve eşlerin duygudüşüncelerini sağlık profesyoneli ile paylaşması durumunda kaygı düzeylerinin azalacağı varsayımı ile yapılmıştır. 1.5. ARAŞTIRMANIN ÖNEMİ Ülkemizde, antenatal döneme ilişkin yapılan çalışmalarda; genellikle anne adayının yalnız değerlendirildiği, baba adayının bu sürece gerektiği ölçüde dahil edilmediği görülmektedir. Baba adayının, eşinin gebelik hakkında neler hissettiğinin bilincinde olması, anne adayının da gebeliğin kendisi için olduğu kadar eşi için de stres oluşturduğunu öğrenmesi eşit derecede önemlidir (14). Gebe ile sağlık ekibi arasındaki ilişki gebelik süresince ve doğumda çok önemlidir. Genellikle gebeler sağlık ekibinde yer alan ebe, hemşire ya da hekime olumlu duygularla bağlanmaktadırlar. Sağlık ekibinin ilgisi, yaklaşımı ve açıklamalarıyla anne ve baba adaylarının kaygı ve endişeleri giderilebilmektedir (1,31,45,46,86,89). Bu bağlamda, ekip üyeleri arasında etkin bir yeri olan ebelerin anne ve baba adayına doğum öncesi süreçte verilecek danışmanlıkta yer almaları gerekmektedir (24,53,77,84). İlk kez anne ve baba olacak bireylere ebeler tarafından verilecek danışmanlık ile bu süreçte yer alan; gebeliğin yaşamdaki yeri, gebelik ile ilgili olumlu ve olumsuz duyguların ifadesi, gebelikte olası sorunlar ve anne ve baba adaylarının olumlu annebabalık rolleri bağlamındaki konuların aktarılmasının bireylerin kaygı düzeylerine olumlu yönde etkisi olacağı düşünülmektedir. Bu çalışma, anne ve baba adayını birlikte değerlendirecek diğer çalışmalara da katkıda bulunacağı için önem taşımaktadır. 1.6. SINIRLILIKLAR VE KARŞILAŞILAN GÜÇLÜKLER Araştırmaya; 20 yaş altı ve 35 yaş üstü, kronik hastalık (kalp hastalığı, hipertansiyon, tiroid hastalıkları, böbrek hastalığı vb) öyküsü olan, abortus / küretaj öyküsü olan, çoğul gebeliği olan anne adayları ile Rh uyuşmazlığı, akraba evliliği, madde bağımlılığı olan, infertilite tedavisi almış olan, ayrıca psikolojik problemleri olan anne ve baba adayları alınmamıştır. İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde kayıtlı bulunmayan anne ve baba adaylarının araştırmaya alınmaması, anne ve baba adaylarının çalışmaya katılımlarını etkilemiştir. Bazı anne ve baba adaylarının çalışması nedeniyle bireylere aynı zaman diliminde ulaşmak zor olmuş, bu durum çalışmanın devamını güçleştirmiştir. Yeterli anne ve baba adayına ulaşılamaması nedeniyle ek süre talep edilmiştir. İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nin göç bölgesi olması ve çalışmanın kesitsel tipte bir çalışma olması nedeni ile randevu alınan bazı anne ve baba adaylarına daha sonraki süreçlerde ulaşılamamıştır. İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’ne bağlı bulunan Eğridere ve Çamiçi köyleri bölgeye ulaşımın zor olması nedeni ile çalışma dışı bırakılmıştır. Anne ve baba adayı tanıtım formları ile belirlenen değişkenlere ilişkin olarak, gruplar içi ve gruplar arası heterojenlik olması nedeniyle verilen eğitimin kaygı düzeyi üzerine etkinliği değerlendirilememiştir. Araştırma grubunun 30 anne adayı ve 30 baba adayından oluşuyor olması, bu konudaki analizlere fırsat vermemiştir. Belirtildiği şekilde, farklı özelliklere sahip bireylerde eğitimin etkinliğinin farklı olup olmadığının değerlendirilmemiş olması araştırmanın sonuçlarına gölge düşürmemektedir. Çünkü her birey kendi kendinin kontrolü olarak ele alınmıştır. 1.7. TANIMLAR 1.7.1. GEBELİK Doğurgan çağdaki her kadının yaşayabileceği fizyolojik bir olaydır. Aile yaşam siklusunda önemli bir olay olarak gebelik; bir kriz, yaşamda önemli bir değişiklik, stres dolu bir zaman ve çiftleri ve çevrelerini etkileyen bir değişim olarak tanımlanır (98). 1.7.2. KAYGI Her bireyin yaşamının belirli dönemlerinde yaşadığı, genellikle bilinmeyen ve anlaşılmayan yakın bir tehlikeyi beklemekte olmanın doğurduğu ve sıklıkla fizyolojik belirtilerin (kan basıncı, nabız, solunumun artması gibi) eşlik ettiği, hoş olmayan sıkıntıendişe duygusu ve yaşantısıdır (10,67,79,80). 1.7.2.1. Durumluk Kaygı: Bireyin içinde bulunduğu stresli durumdan dolayı hissettiği subjektif korkudur. Stresin yoğun olduğu zamanlar durumluk kaygı seviyesinde yükselme, stres ortadan kalkınca düşme olur (79,80). 1.7.2.2. Sürekli Kaygı: Bireyin kaygı yaşantısına olan yatkınlığıdır. Kalıtımın büyük ölçüde katkıda bulunduğu kabul edilen değişik şiddet derecelerinde olmakla beraber devamlı bir kaygı halidir (79,80). 1.8. GENEL BİLGİLER Doğum öncesi dönem, doğum ve ebeveynliğe fiziksel ve psikolojik olarak hazırlanma sürecidir (101). Doğum öncesi bakım gebeliğin saptandığı en erken dönemde başlamalı, düzenli aralıklarla annenin gereksinimlerine uygun bir şekilde doğuma kadar sürdürülmelidir (81,92,98). Sağlık Bakanlığı’nın önerilerine göre normal gebeliklerde ortalama 6 kez, riskli gebeliklerde daha fazla sayıda doğum öncesi bakım verilmelidir. Ancak Özbaşaran ve Yanıkkerem (2004) tarafından yapılan çalışma göstermektedir ki; gebelerin yalnızca %16.6’sı sağlık ocağı ebesi tarafından ziyaret edilmektedir (81). Yapılan çalışmalara bakıldığında, gebelerin doğum öncesi bakım almama nedenleri; sosyo-demografik engeller, sistemsel engeller (sağlık sigortası olup-olmaması vb), geleneksel/tutumsal engeller, ekonomik ve kişisel problemler genel başlıkları altında belirtilmektedir (64,101). Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından geliştirilen, kadın erkek eşitliği ve Temel Sağlık hizmetlerini sunmada adaleti temel alan, anne ve çocuk sağlığında müdahale ve eylemleri yönlendiren ve rehberlik eden “Güvenli Annelik Paketi”nde, anne ve yenidoğan ölümlerinin azaltılmasında temel müdahale olarak yer alan doğum öncesi bakım hizmetlerinin kapsayıcılığının arttırılması gerektiği vurgulanmaktadır (81). Gebelik kadın yaşamı içinde bir geçiş ve kriz dönemi olarak bilinmektedir (14,30,35,49,88). Baba adayları gebelik ve doğum konusunda anne adaylarının yaşadığı endişeleri benzer bir şekilde yaşayabilirler. Psikolojik değişikliklerin temelinde baba kimliği kazanmakla artacak olan sorumluluklara ilişkin kaygılar yatar. Bu endişe ve kaygılar fiziksel belirtiler verebileceği gibi bir sendrom (Couvade Sendromu) olarak da karşımıza çıkabilir ve baba adaylarında tedavi gerektirecek boyutlara ulaşabilir (16,31,49,74,90). Gebelik ve doğum, fizyolojik bir olay olmakla beraber, kadının kişisel deneyimleri, eğitim düzeyi ve yaşam felsefesi, aile tipi, aile içi ilişkileri, ailedeki bireylerin gebeliğe karşı tutumları, ailenin sosyo-ekonomik durumu, gebeliğin istenen ve istenmeyen bir gebelik olması, çoğul gebelik gibi faktörler gebeliğin kadın için büyük bir yük ve stresli bir yaşam olayı olmasına neden olur (2,39,56,100). Fatoye ve arkadaşları (2004), Cury ve Menezes (2007) ile Chandler ve Field (1997) tarafından yapılan çalışmalarda; düşük gelirli ailelerde, gebelik ve doğum ile artacak giderlerin ek bir stres kaynağı oluşturabileceği bunun da doğuma hazırlık sürecini olumsuz yönde etkileyebileceği belirtilmektedir (21,27,39). Gebeliğe özgü fizyolojik ve hormonal değişiklikler ile fetusun varlığı gebelik dönemi psikolojik değişikliklerin kaynağını oluşturmaktadır (98). Cheung ve arkadaşları (2007) tarafından yapılan çalışmada da; anne adaylarının doğum eyleminde kaygı yaşadıkları, latent faz ve aktif faz dönemleri arasında kaygı düzeylerinin farklı olduğu belirtilmektedir (22). Gebelikte farklı dönemlerde çelişki, belirsizlik, içe dönüklük, pasiflik, bağımlılık ve korku, kaygı gibi psikolojik değişiklikler görülür. Bu değişikliklerden özellikle kaygı; gebelik sürecinde, doğumda ve doğum sonrası dönemde kadınları olumsuz yönde etkilemektedir (31,88). Renkert ve Nutbeam (2001) tarafından yapılan, Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nın maternal sağlığı geliştirmeye yönelik katkılarına ilişkin çalışmada; bu sınıflarda eğitim veren sağlık profesyonellerinin, anne adaylarının doğum ağrısı ve doğuma ilişkin kaygılarının mevcut olduğunu belirttikleri görülmektedir (81). Hildingsson ve Häggström (1999) tarafından yapılan çalışmada; ebelerin mesleki deneyimleri yolu ile anne adaylarının kaygılarını fark edebildikleri belirtilmektedir (53). Gençalp (2001) tarafından yapılan çalışmada; doğum eylemi sürecinde sağlık profesyonellerinden destekleyici bakım alan anne adaylarının, doğum sonrası sorgulanan düşüncelerinin, destekleyici bakım almayan anne adaylarına göre daha olumlu olduğu belirtilmektedir (45). Gebelik ve doğum sonu dönemlerde meydana gelen fiziksel ve psikolojik değişiklikler nedeniyle eşlerin cinsel yaşamları da etkilenebilmektedir. Bu değişiklikler gebeliğin her trimesterinde görülebilmektedir. Çünkü gebelik çeşitli fiziksel ve psikolojik değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir (43,68,107,108). Benzer değişiklikler, bu süreci anne adayı ile paylaşan baba adaylarında da görülmektedir (66,78,107,108). Cinsel istek ve cinsel işlev birçok çevresel, kişiler arası ve kişinin kendine özgü etmenlerden etkilenmektedir. Cinsel performansı ise bilgisizlik, öfke, korku ve çeşitli olumsuz tutumlar değiştirebilir. Bu nedenle gebelikteki endişe ve kaygı durumu anne ve baba adayını cinsel açıdan stres altında bırakabilmektedir (107). Yapılan çalışmalarda; gebelikte, gebelik öncesi döneme göre cinsel doyum ve cinsel aktivitenin giderek azaldığı, cinsel yaşam ile ilgili birçok yakınmanın olduğu bildirilmektedir. En yaygın yakınmalar; bebeğe zarar verme kaygısı, yorgunluk, abortus korkusu, libidoda azalma, disparoni, enfeksiyon kaygısıdır (32,100,107,108). Kaygı; her bireyin yaşamının belirli dönemlerinde zaman zaman yaşadığı ve sıklıkla fizyolojik belirtilerin eşlik ettiği, yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan, rahatsız edici bir endişe ve korku duygusudur. Kişi kendini bir çeşit alarm durumunda ve “sanki” kötü bir şey olacakmış gibi bir duygu içinde hisseder (88). Bu sorunların bireyi daha az etkileyerek atlatılabilmesi, destekleyici bireylerin nitelikleri ve ulaşılabilirliğiyle doğrudan ilgilidir (30,49). Doğum öncesi eğitimlerde ebe ve hemşireler tarafından sunulan danışmanlık ile anne ve baba adayının bu endişeleri giderilebilir (30,35,46,86,88). Ebe ve hemşireler, ailenin ve toplumun sağlığını korumak, geliştirmek ve gerektiğinde uygun bakımı sağlamaya yönelik birçok rol üstlenecek şekilde eğitilmektedir. Profesyonel bir meslek üyesi olarak çalışan ebe ve hemşirelerin doğum öncesi-sırası-sonrası, evlilik öncesi, infertilite, aile planlaması ve jinekolojik cerrahi müdahaleler gibi pek çok konuda eğitim ve danışmanlık rolleri vardır (107). Holistik bir yaklaşım içerisinde birey sağlığının bir bütün olarak ele alınması gerektiğinden; gebelik sürecindeki kaygı yaratan sorunlar da diğer tıbbi sorunlar kadar dikkatle incelenmeli ve çözümlenmelidir. Bu nedenle, sağlık ekibi üyelerinin anne ve baba adaylarının desteklenmesi konusundaki sorumluluklarının bilincinde olması gerekmektedir. Tahmini doğum tarihine yakın dönemde bulunan bir anne adayına ebenin evde bakım sağlaması, annelik ve doğum hakkında bilgi vermesi, doğuma hazırlaması gebelikte kaygı ve endişe açısından çok önemlidir. Doğuma hazırlanmış olan bir annenin doğumda çok daha uyumlu ve başarılı olması beklenir (46). Yapılan çalışmalarda anne adaylarının gebelik ve doğuma yönelik kaygılarını azaltmak için eğitim, ebelerin desteği, sosyal destek ve müzik ile terapi gibi çeşitli yöntemler önerilmektedir (22,46,97). Günümüzde Batı ülkelerinde doğumdan bir gün önce gebeler hastaneye yatırılıp doğum hakkında bilgilendirilmektedir (11). Doğum öncesi bakım için gelişmiş ülkelerde çeşitli Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları açılmıştır. Bu sınıfların eğitim içerikleri hizmet verdikleri gruba göre farklılık göstermektedir. Ülkemizde ise genel eğitim sınıfları, bazı özel hastaneler ile belirli eğitim hastanelerinde bulunmaktadır (64,101). Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları, çiftlerin kendilerini daha iyi hissetmelerine yardımcı olacak, kadınların gebeliklerini daha rahat geçirmelerini sağlayacak, doğum korkularını giderecek, bebekle baş etmelerine yardımcı olacak toplumsal temelli bir yaklaşımdır (64). Manson ve arkadaşları (2004) tarafından Çin, Arap ve Vietnam asıllı kadınlar üzerinde doğum öncesi ve sonrası bakım ihtiyaçlarını belirlemek amacıyla yapılan çalışmada; ilk kez anne olacak Arap asıllı kadınların çok az bir kısmının, Çin asıllı kadınların yarısının ve Vietnam asıllı kadınların hemen hepsinin Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’na katılmak istedikleri belirtilmektedir (71). Doğum öncesi bakım konusunda uzman sağlık personelinin, anne-baba adaylarının gebelik, doğum ve doğum sonrası döneme ilişkin farkındalıklarını artırmada ve bilgi düzeylerini geliştirmede önemli rolleri bulunmaktadır. Bu nedenle gebelik döneminde eğitim sunan sağlık ekibinin gebelik, doğum ve doğum sonu sürece karşı holistik bir bakış açısı izleyerek bilgilerini paylaşmak için dinamik bir yaklaşım göstermeleri önem taşır. 1.8.2.KAYGI 1.8.1.1. KAYGININ TANIMI Latince boğulmak, tıkanmak, darlık ve sıkışma anlamına gelen “angere” kelimesinden türetilmiş olan anksiyete; nedeni bilinmeyen korku, kaygı, sıkıntı, kötü bir şey olacakmış endişesiyle yaşanan bir bunaltı duygusudur (57,58). Anlamı değişik dillerde benzerlik göstermektedir; Almanca’da “angst”, İngilizce’de “anxiety”, Türkçe’de ise “kaygı”, “bunaltı” ya da “iç sıkıntısı” kelimeleri karşılığında kullanılmaktadır (33,57,82). Kaygı, yaşamı tehdit eden ya da tehdit şeklinde algılanan, rahatsız edici bir endişe ve korku duygusudur. İçsel ya da dış dünyadan kaynaklanan bir tehlike, tehlike olasılığı ya da birey tarafından tehlikeli olarak algılanıp yorumlanan herhangi bir durum karşısında yaşanan bir duygu durumudur. Birey, kendini bir çeşit “alarm” durumunda ve “sanki kötü bir şey olacakmış gibi” bir duygu içinde hissetmektedir. Kaygı, içsel çatışmalardan ya da yaşamdaki kayıplardan kaynaklanabildiği gibi, aynı zamanda içsel dürtülerle, dış talepler ve diğer sistemler arasındaki çatışmalardan da kaynaklanabilmektedir. Kaygı fiziksel ve toplumsal çevreden gelen tehlikelere karşı bireyi uyarma, gerekli uyumu sağlama ve yaşamı sürdürme işlemine de katkıda bulunmaktadır (57). 1800’lü yılların ortalarında Otto Domrichn’in tanımladığı gibi Freud da kaygıyı; kronik veya bazen yalın bir halde bazen de aniden ölme korkusu ile birlikte, birden bire bilinç düzeyine çıkan şekliyle ele almıştır (15). 1900’lü yıllarda Freud, ilk kaygı kuramında kaygıyı; egonun bastırılması ile ortaya çıkan bir iç tehlike olarak kabul etmiştir. İkinci kaygı kuramında ise; kaygının tehlike durumundan korunmanın bir işareti olduğunu ileri sürmüştür. Freud ayrıca, kaygıyı üç grupta toplamıştır: 1. Gerçeklik Kaygısı: Bireyin, dıştan gelen tehlikeyi algılayarak korku duymasıdır. 2. Moral Kaygısı: Bireyin, süperego ve ego içgüdülerine zıt bir şey yapmaktan ötürü, süperego tarafından yöneltilen suçluluk, utanma, değersizlik gibi duygularla ilintili olarak yaşadığı kaygıdır. 3. Nevrotik Kaygı: Bireyin, id ve süperego arasındaki çatışma nedeni ile çaresiz kaldığı durumlarda ortaya çıkan kaygıdır. Tehlike, bireyin kendi içinden kaynaklanır ve onun içgüdülerine bağlıdır (57,67). 1930’lu yıllarda yeni Freud’cu görüşü savunan Sullivan, kaygı oluşumunda kişilerarası ilişkilere önem vermiş ve bu ilişkilerdeki bozulma sonucu yaşanan gerginliğin kaygı olduğunu belirtmiştir. Karen Horney’in geliştirdiği temel kaygı kavramına göre; kaygı, doğuştan itibaren mevcuttur ve ortaya çıkmasında doğa ve ölüm duygusu rol oynamaktadır. Erich Fromm ise; kaygının kültürel bir olay olduğunu, bireyin yaşadığı çaresizlik, yalnızlık ve çevreye yabancılaşma duygularının, kaygının ortaya çıkmasında rol oynağını ileri sürmüştür (57). 19. yüzyılın sonlarında Pavlow ve bazı kuramcılar, kaygının öğrenme ile olumlu bir şekilde ilişkili olduğunu göstermişlerdir (57,67). Gregory, Newell ve Simon, Chomsky, Piaget ve Kohlberg'in üzerinde çalışmalar yaptığı bilişsel yaklaşıma göre ise; kaygının nedeni, olayların kendisi değil bireyin beklentileri, olayları nasıl ve ne biçimde algılayıp yorumladığı olarak belirtilmektedir. Bilişsel kuram davranış üzerine etkisi olan emosyonel ve çevresel faktörleri tamamen göz ardı etmektedir (57). 1.8.1.2. KAYGININ BELİRTİLERİ Kaygı, birbiriyle uyumlu bir ilişki içinde ve bir bütün halinde çalışan birçok alt sistemi etkiler. Kaygının varlığında, gerginlik ve korku gibi psikolojik belirtilere, davranışsal ve fiziksel belirtiler de eşlik eder (10,57,89). Bu belirtiler: I- BİLİŞSEL BELİRTİLER: Normal bilişsel işlevlerin abartılı hale gelmesi ya da normal işlevlerin bastırılması söz konusudur. Birey kendisini huzursuz eden düşünce ve duygulardan rahatsızlık duyar (13,57). 1. Duyusal-Algısal Belirtiler: Bireyler “sanki” ile açıkladıkları algısal sapmalar yaşarlar (sanki çevre değişiyor, gibi). Duyusal-algısal belirtiler; bilinç bulanıklığı, çevredeki nesneleri uzakmış gibi ya da bulanık görme, aşırı uyanıklık hali, kendini aşırı gözleme, çevrenin olduğundan farklı ve gerçek dışı görülmesi ve gerçeklik duygusunda değişmedir (13,57,58). 2. Düşünce Zorlukları: Önemli şeyleri hatırlayamama, düşünceyi kontrol edememe, konsantrasyon güçlüğü, dikkat dağınıklığı, düşüncede duraksamalar, kesintiler, objektif düşünme güçlüğü ve nedenselleştirme güçlüğü şeklinde kendini gösterir (57,58). 3. Kavramsal Zorluklar: Beklenen tehlike ne kadar akla yatkınsa ve olabilirliği ne kadar fazlaysa, bireyin kaygıları da o oranda yoğun şekilde izlenmektedir. Kavramsal zorluklarına ait belirtiler; kontrolü kaybetme korkusu, fiziksel zarar görme endişesi, başa çıkamama korkusu, aklını yitirme korkusu, başkalarınca olumsuz değerlendirilebileceği korkusu, yineleyici korkulu düşünceler, korku veren görsel imgeler ve bilişsel sapmalar şeklinde kendini gösterir. 4. Duygusal (Affektif) Belirtiler: Bireyin yaşadığı ve onu rahatsız eden duygulardır. Duyusal (affektif) belirtiler; korku, endişe, huzursuzluk, çaresizlik, gerginlik, sinirlilik, alarm durumuna geçme, panik duygusu ve dehşet duygusudur (57,58). 5. Davranışsal Belirtiler: Normal davranışların hiperaktivasyonu ya da inhibisyonu şeklinde izlenir. Davranışsal belirtiler; kaçma, kaçınma, huzursuzluk, koordinasyon bozukluğu, konuşma akışında bozukluk ve olduğu yerde hareketsiz kalmadır (13). II- FİZYOLOJİK BELİRTİLER: Kaygı, otonom sinir sistemi hiperaktivitesine bağlı olarak organ ve sistemleri etkiler (58). Bu durum, organizmanın kendini korumaya yönelik bir savunma durumu içine girdiğini göstermektedir (57). 1. Kalp-Damar Sistemi Belirtileri: Çarpıntı, taşikardi, arteriyel kan basıncı değişiklikleri, bayılma hissi ya da bayılmalar, soluk renk ya da yüzde kızarma ve aritmi şeklinde kendini gösterir. 2. Solunum Sistemi Belirtileri: Hava açlığı, nefes darlığı, takipne, kesik soluma, boğazda düğümlenme hissi, boğulma hissi, kalp krizini çağrıştıracak düzeyde yaşanan göğüste ağrı, yanma, basınç ve sıkışma hissi şeklinde kendini gösterir (13,36,57,58). 3. Kas-İskelet ve Sinir Sistemi Belirtileri: Tremor, baş dönmesi, kaslarda gerginlik, spazm, ağrılar ve yalancı romatizmal ağrılar, yorgunluk hissi ve çabuk yorulma, uyuşma, karıncalanma ya da yanma hissi, huzursuzluk, yerinde duramama hissi, reflekslerde artma, yüzde ve göz kapaklarında daha fazla olmak üzere seyirme, uykuya dalma güçlüğü, uykusuzluk, kabuslar ve ertesi gün dinlenmemiş olarak uyanma şeklinde kendini gösterir (13,57,58). 4. Sindirim Sistemi Belirtileri: Yutma güçlüğü, hava yutma, bulantı- kusma, diyare, karın ağrısı, abdominal distansiyon, spazm, iştahsızlık, ağızda kuruma ya da sulanma, nöbetler şeklinde yaşanan acıkma ya da susama şeklinde kendini gösterir. 5. Boşaltım ve Genital Sistem Belirtileri: Pollaküri, poliüri, libido azalması, empotans ve erken boşalma şeklinde kendini gösterir. 6. Cilt Belirtileri: Terleme, sıcak ve soğuk basma nöbetleri, kızarma ya da solukluk ve kaşınma krizi şeklinde kendini gösterir (13,36,57,58). Bu belirtileri, her birey zaman zaman yaşamaktadır. Kaygı belirtilerinin hepsi, normal işlevlerin abartılı hale gelmiş şekilleri ya da normal işlevlerdeki baskılanmalardır (13,57). 1.8.1.3. KAYGININ TİPLERİ I- NORMAL VE PATOLOJİK KAYGI 1. Normal Kaygı: İnsanlarda doğuştan var olan ve belirli düzeye kadar sağlıklı, yaşanması gereken bir duygu durumudur. Normal ve patolojik kaygı arasındaki sınırlar kesin değildir. Normal kaygı, bireye potansiyel tehlike işaretlerini bildirmekte ve harekete geçmesi için onu hazırlamaktadır (57). 2. Patolojik Kaygı: Kaygı duygusu, belirli bir sınırı aşıp bireyi olumsuz biçimde etkilemeye, günlük yaşamını bozmaya ve ona zarar vermeye başlamıştır. Bu duyguyla baş edebilme; bireyin gücünü aştığı için, onu yaşam biçimini değiştirmek zorunda bırakabilir, kaçınma ve kaçma davranışı izlenebilir, ayrıca bireyin yaşamı bazen tamamen alt üst olabilir. Patolojik kaygı, normal kaygıya oranla daha yoğun ve acı verici olarak yaşanır. Çok hafif tedirginlik ve gerginlik duygusundan, panik derecesine varan değişik yoğunlukta olabilir (13,57,82). II- ENDOJEN VE EKSOJEN KAYGI 1. Endojen Kaygı: Ataklar şeklinde ortaya çıkarak, inişli çıkışlı belirtiler gösterir. Çevreden gelen uyaranlarla ilgisi yoktur ya da çok azdır. Daha çok bireye özel ve iç nedenlerle ilgili olduğu, ayrıca kalıtımsal ve metabolik etkenlerin de rol oynadığı düşünülmektedir. 2. Eksojen Kaygı: Normal kaygıya benzer. Dış dünyadan gelen uyaranlara (duygusal travmalar, stres gibi) bir yanıt olarak ortaya çıkar (13,57). III- DURUMLUK VE SÜREKLİ KAYGI 1. Durumluk Kaygı: Ortaya çıkışında endojen ve eksojen etkenler rol oynar. Bireyin içinde bulunduğu stresli durumdan dolayı hissettiği subjektif korkudur. Durumluk kaygı düzeyi; stresin yoğun olduğu zamanlarda yüksek, stresin ortadan kalktığı zamanlarda düşüktür (79,80). 2. Sürekli Kaygı: Bireyin kaygı yaşantısına olan yatkınlığıdır; kişilik yapısı, algılama ve yorumlama biçimi kaygı oluşumunu etkilemektedir. Kalıtımın büyük ölçüde katkıda bulunduğu kabul edilen değişik şiddet derecelerinde olmakla beraber sürekli ve kronik bir kaygı halidir (56,79,80). Durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri, N. Öner ve A. Le Compte tarafından Türkçe formuna uyarlanan “Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” ile değerlendirilebilmektedir. Envanterin en önemli özellikleri; kısa olması, uygulama ve puanlama kolaylığı sağlaması, kısa zaman içinde değişen heyecansal reaksiyonları değerlendirmede oldukça duyarlı olması, güvenilir ve geçerli olması, diğer dillerde ve diğer ülkelerde denenmiş ve denenmekte olmasıdır. Bu envanter uygulanabilmektedir (30,41,56,79,80). antenatal dönemde anne adaylarına Yapılan çalışmalarda; Durumluk Kaygı Ölçeğinin, sınanma ya da sınama koşulları ile ilgili tedirginlik, heyecan gibi duyusal, fizyolojik ve bilişsel dönemlere duyarlı olduğu, bireyin başlangıçtaki olumsuz algılamalarına ifade olanağı verdiği belirtilmektedir. Bu suretle anlık kaygı güvenilir bir düzeyde ölçülmüş olur. Durumluk Kaygı Ölçeği’nin tekrarlanarak uygulanması, bu ölçeğin amacına uygundur. Sürekli Kaygı Ölçeği’nde uygulama tekrarlanabilir ancak, ölçek geçici koşullara bağlı olarak değişen koşullara duyarlı değildir (41,56,79,80). IV. PSİKODİNAMİK YAKLAŞIM AÇISINDAN KAYGI 1. Doğum Kaygısı: Doğumun gerçekleşmesiyle birlikte, bebeğin hem biyolojik hem de psikolojik çaresizlik duygusu içinde bulunması; kaygının kaynağını ve diğer kaygı tiplerinin de temelini oluşturan ilk kaygı örneğidir (57). 2. Ayrılma (seperasyon) Kaygısı: Bireyin kendisi için önemli olan bir insanı kaybetme ya da o insanla ilişkisinin sona ermesi korkusudur (13). 3. Kastrasyon Kaygısı: Herhangi bir beden bölgesinin zarar görebileceğine ya da insanın yetilerinin azalabileceğine ilişkin korkular şeklinde ortaya çıkmaktadır (57). 4. Üstbenlik (süperego) Kaygısı: Bireyin, yaptığı bir davranıştan duyduğu suçluluk duygusudur. Birey, yaptığı davranışın yanlış olduğunu bilir ve başkalarının bunu fark etmesinden korkarak kaygı duyar (13). 5. Altbenlik (id) Kaygısı: Bilinçdışında bastırılan öfke, kızgınlık, saldırganlık gibi dürtülerin farkına varılması ve bunların kontrol edilemeyeceği ya da bunlar üzerindeki denetimin kaybedileceği korkusuyla yaşanan kaygı duygusudur. Birey, iradesine hakim olamayacağı korkusu yaşamaktadır (13,57). 1.8.1.4. KAYGININ NEDENLERİ Bireyler sosyal ortamların nasıl algılanacağını, içinde yetiştikleri kültürden öğrenirler. Ancak, bütün toplumlar için geçerli bazı genellemeler yapmak mümkündür. Bu genellemeler, kaygı duygusunun ortaya çıkmasına yol açan ortamlardaki bazı ortak yönleri belirtmektedir. Bunlar: 1. Desteğin Çekilmesi: Alışılagelmiş çevrenin ortadan kalktığı durumlarda kaygı ortaya çıkmaktadır. 2. Olumsuz Bir Sonucu Beklemek: Olumsuz sonuçların ortaya çıkacağı durumlarda kaygı ortaya çıkmaktadır. 3. İç Çelişki: İnanılan ve önem verilen bir fikir ile gerçekleştirilen davranış arasında bir çelişki ortaya çıktığı zaman kaygı görülmektedir. 4. Belirsizlik: Gelecekte ne olacağını bilmemek, insanlar için en önemli kaygı nedenlerinden biridir (28). Ayrıca, kadınlarda, düşük sosyoekonomik düzeyi olan bireylerde ve göçmenlik durumu varlığında da kaygı riski artmaktadır (27,58). 1.8.13. GEBELİK Her canlı, kendinden önceki bir canlının devamıdır. Her cins kendi sürekliliğini, üreme fonksiyonu ile sağlar. Kadın ve erkek bedeni bu fonksiyonu yerine getirebilecek özelliklere sahiptir (38). Gebelik, olgun ovum ve spermin birleşerek kromozomların kaynaşması sürecinde gerçekleşen fertilizasyon sonucunda meydana gelir (88). Ovulasyondan sonraki 24–48 saat içinde gebelik gerçekleşir. Gebeliğin süresi, son mensturasyonun ilk gününden itibaren 280 gün ya da 10 gebelik ayı (28 günlük lunar ay) ya da 40 haftadır. Gerçek gebelik süresi ise, fertilizasyon gününden itibaren 267 gündür (84,98). Fertilizasyon ile başlayan ve doğumla sonlanan gebelik periyodu, gebe ve fetusta fizyolojik, psikolojik değişikliklerin meydana geldiği doğal bir süreçtir. Gebelik, kadın rolünün ötesinde anne rolüne ilişkin tüm emosyonel, sosyal, psikolojik ve davranışsal beklenti, çatışma, umut ve arzuları ön plana çıkaran bir dönemdir (35,86). Yapılan çalışmalarda; anne adayının antenatal dönemde yaşadığı kaygı ve stresin, annelerin çocuk bakımındaki başarılarını olumsuz etkilediği ve yenidoğanda ilerleyen yıllarda davranışlar ve emosyonel durum üzerine olumsuz etkilerinin olduğu belirtilmektedir (17,41,75,97). 1.8.2.1. GEBELİKTE OLUŞAN FİZYOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER Gebelik normal, fizyolojik bir olaydır. Gebelik süresince, annenin genital organları hızlı bir değişim gösterirken, diğer organ ve sitemleri de etkilenmektedir (84). 1.8.2.1.1. Üreme Sistemi Gebelik süresince üreme sistemindeki değişiklikler genellikle, damarlaşma ve hormon yapımındaki artış ile ilişkilidir (26,68). Damarlaşmanın artması, ödem ve konjektif doku değişiklikleri nedeni ile vulva ve perine dokusu gebelikte esnek bir hal alır (106). Gebelik döneminde artan progesteron ve östrojen hormonları memeler ve cinsel organlarda değişikliklere, gebenin cinsel ilişkiye daha hassas ve duyarlı hale gelmesine neden olur (4). 1.8.2.1.2. Memeler Memelerdeki gelişme, ilk gebelik belirtilerinden biridir. Gebelikte hormon yapımındaki artma nedeniyle, memeler şekil ve görünüm olarak değişir ve büyür. İkinci trimesterde areolanın pigmentasyonu artar, koyulaşır ve daha erektil bir durum alır. Gebeliğin 12. haftasından itibaren, memeler elle sağıldığında kolostrum gelmeye başlar (31,88). 1.8.2.1.3. Cilt Gebeliğin ikinci ayında pigmentasyonda artış görülür. Pigmentasyon artışı nedeniyle yüzde gebelik maskesi (kloasma), karın duvarında çatlaklar (stria) ve simfizis pubisten umblikusa doğru uzanan koyu renkli bir çizgi (linea nigra) görülür. Gebelikte ter ve yağ bezleri de çok aktiftir (26). 1.8.2.1.4. Kas-İskelet Sistemi Gebelikte belirgin postür değişiklikleri gözlenir. Büyüyen uterusun öne doğru oluşturduğu ağırlık nedeniyle lordoz artışı, boyunda fleksiyon ve omuzlarda düşme ortaya çıkar (106). Gebelikte östrojen ve progesteron miktarının artması, başta pelvis olmak üzere tüm vücuttaki kas-iskelet sisteminde gevşemeye neden olur. Pelvik eklemlerdeki ve bağ dokusundaki gevşemeler doğum eyleminin başarı ile gerçekleşmesinde önemlidir (59). 1.8.2.1.5. Kardiyovasküler Sistem Gebelikte kan hacmi ilk trimesterde artmaya başlar, en hızlı artış ikinci trimesterde gerçekleşir. Gebelik süresince maternal kan hacmi termde bir gebede %40-45 oranında artar (26). Gebeliğin ikinci yarısında demir ihtiyacı oldukça fazladır. Anne adayında, gebeliğin fizyolojik anemisi olan demir eksikliği anemisi görülür. Depolardan kullanılan demir dışında, besinlerle alınan demir miktarı, genellikle gebeliğe bağlı ihtiyacı karşılamak için yetersizdir (98). Gebelikte oksijen gereksiniminin, kan volümünün artması ve daha çok uterusta oluşan vasküler değişikliklere bağlı olarak kardiyak out-put artar. Bu nedenlerden dolayı, gebelikte kalp atım sayısı dakikada 10-15 vuruş artar (106). Gebelik esnasında arteriyel kan basıncı anne adayının pozisyonundan etkilenir. Gebeliğin sonlarında yan yatar pozisyondaki out-put, sırtüstü yatar pozisyondaki output ile karşılaştırıldığında belirgin oranda yüksektir (26). 1.8.2.1.6. Solunum Sistemi Gebelikte anatomik değişiklikler nedeniyle uterus diyafragmayı yukarı iter. Ayrıca, anne adayı ve fetusa ait hücre sayısındaki artma nedeniyle oksijene olan gereksinim %15-20 artar ve pulmoner ventilasyon %40 artar. Oluşan respiratuar değişiklikler sonucu gebede nefes alma isteği, dispne, hiperventilasyon gibi semptomlar ortaya çıkar (26,98,106). 1.8.2.1.7. Gastrointestinal Sistem Gastrointestinal sistemde ortaya çıkan en önemli değişim, progesteronun etkisi ve büyüyen uterusun yaptığı baskı nedeniyle motilite azalmasıdır (106). 1.8.2.1.8. Üriner Sistem Gebelikte üriner sistemde fonksiyonel ve yapısal değişiklikler ortaya çıkar. Progesteronun düz kaslar üzerine yaptığı gevşetici etki nedeniyle mesane kapasitesi artar ve peristaltik hareketler azalır. Ayrıca, böbrek boyutu büyür, glomerüler filtrasyon hızı ve idrarla besin atılımının miktarı da artar (26). 1.8.2.1.9. Endokrin Sistem Gebelikte vücudun değişik organları tarafından salgılanan hormonların kompleks etkileşimi, gebeliğe fizyolojik uyumu geliştirmede önemli rol oynar. Gebelik süresince, maternal endokrin glandlardan, trofoblastlardan, korpus luteumdan çeşitli hormonlar salgılanır (98). 1.8.2.1.10. Metabolik Değişiklikler Gebelikte oksijen harcamasının artmasına bağlı metabolizma hızında artış olur. Gebeliğin ilk üç ayında basal metabolizmada değişiklik görülmez. Gebelik ilerledikçe, özellikle son üç ayda basal metabolizma hızında %20 artış olur (98). 1.8.2.2. ANNE ADAYINDA GÖRÜLEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER Gebelik, kadının yaşamında bir dönüm noktasıdır. Bu dönemi, değişik ve yeni rollere uyum gerektiren bir kriz dönemi olarak görmek de mümkündür. Gebeliğe uyum süreci; her kadının geçmiş yaşam deneyimleri, sağlık, eğitim, sosyo-kültürel ve ekonomik durumu ile eş ve çevresinin destek durumu, ihtiyaçları ve beklentilerine göre değişiklik gösterir (35,49,86). Kadının psikolojik durumu ve yaşantısı, gebeliğin gidişini etkilediği gibi; gebelik, doğum, doğum sonu ve laktasyon dönemleri de psikolojik ve emosyonel durum üzerinde önemli etkiler ortaya çıkarır (35,54,109). Özellikle, gebeliğin başında psikolojik durumda hızlı değişiklikler gözlenir. Kadınlarda gebeliğin ikinci evresinde ise bir iyilik hali mevcuttur. Gebeliğin son dönemlerinde anne adayının doğum nedeniyle birtakım korkuları olabilir ve bu korkuların varlığında doğum sonunda postnatal depresyon ve püerperal psikoz ortaya çıkma olasılığı yüksektir. Temel gelişimsel ve psikolojik zorluklar gebeliğin evrelerine göre değişiklik gösterebilir (35,75,109). Field ve arkadaşları (2006) tarafından yapılan çalışmada; depresyonda olan anne adaylarının %58.8’inin ve depresyonda olmayan anne adaylarının %29.6’sının gebelik döneminde stresli olduklarını ifade ettikleri belirtilmektedir (42). O’Connor ve arkadaşlarının (2002) çalışmasında; antenatal dönemde anne adaylarının %15’inin yüksek düzeyde kaygı yaşadıkları, %64.6’sının kaygılarının olmadığı belirtilmektedir. Kaygı düzeyini etkileyen etmenler olarak ise; anne adayının gebeliğe ilgi durumu, sigara ve alkol kullanımı, eğitim durumu ve yaşı belirtilmektedir (75). Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada; anne adaylarının birçoğunun gebelikten kaynaklanan fiziksel ve emosyonel semptomlar nedeniyle kaygı yaşadıkları ve bu dönemde desteklenmelerinin oldukça önemli olduğu belirtilmektedir (86). 1.8.2.2.1. Birinci Trimester Gebeler özellikle birinci trimesterde bir dizi psikolojik süreç yaşamaktadırlar. Yorgunluk, bulantı ve kusma gibi fizyolojik belirti ve bulgulara paralel olarak oral döneme gerileme özellikleri ortaya çıkar (35). Bu dönemde zıt duygular (ambivalan) hakimdir ve kadın, yaşadığı fiziksel rahatsızlıklar nedeniyle gebeliği istememekte ya da bebekle ilgili çok az sevinç duymaktadır. Anne adayı gebelik sürecini düşünerek kaygı ve korku yaşamakta, fiziksel değişiklikler nedeniyle eşinin kendisini çekici bulmayacağından korkmaktadır (49,86). Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; ilk kez anne olacak kadınların, birinci trimesterde %39.6’sının duygularının karma karışık olduğunu ifade ettikleri belirtilmektedir (32). Genel olarak ilk trimesterde görülen bu olumsuz emosyonel durum, ikinci ve üçüncü trimesterlere kadar devam etmez (35). 1.8.2.2.2. İkinci Trimester Anne adayı tarafından bebeğin hareketlerinin hissedilmesiyle birlikte, gebe tarafından bebeğin kendisinden ayrı bir birey olduğu kabul edilir, gebe annelik rolünü de kabullenmeye başlar. Bu dönemde anne adayı, yaşadığı fiziksel değişikliklerden dolayı zıt duygular yaşamaz (98). Ayrıca, anne adayı fiziksel ve emosyonel açıdan kendisini daha iyi durumda ve enerjik hisseder, bu dönemde cinsel istekte artış söz konusudur ayrıca, eşinin desteğine daha çok ihtiyaç duyar (49,86). Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; ikinci trimesterde, ilk kez anne olacak kadınların %88’inin gebeliğini kabullendiği, %78’inin rahat ve mutlu olduğunu ifade ettiği belirtilmektedir (32). Ancak, ikinci trimesterde anne adayı tarafından gebelik kabullenilmiş olmasına rağmen; zaman zaman aşırı duyarlılık, alınganlık, huzursuzluk, kızgınlık ve aşırı derecede mutluluk gibi duygularda ani ve nedensiz değişimler görülebilir (98). 1.8.2.2.3. Üçüncü Trimester Gebelik ilerledikçe doğum, bebeğin sağlığı ve annelik rolüne ilişkin ortaya çıkan kaygılar, yaşanan emosyonel yakınmaları daha da arttırmaktadır. Bu süreçte, genel olarak duyarlılığın artması ve buna bağlı olarak annelik rolüne adaptasyonun etkilenmesi söz konusudur. Gebelik döneminde kadının emosyonel durumunu doğrudan etkileyen diğer önemli faktörler; eşin tutumu ve içinde yaşadığı psikososyal çevredir. Ayrıca, çalışan gebenin işinden ayrılmak zorunda kalması ya da çalışma dönemine ara vermesi, hem anne hem de baba adayında sosyal ve ekonomik kaygılar yaratır (35,49). Bu dönemde anne adayı zıt duyguları tekrar yaşamaya başlar; gebelikten nefret eder, bebeği ister fakat doğumdan korkar (98). Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; üçüncü trimesterde, ilk kez anne olacak kadınların %79.2’sinin bebeği ile ilgili hayaller kurduğu, %60.4’ünün doğumda bebeğinin ölmesinden korktuğu, %45.3’ünün doğumda ölmekten korktuğunu ifade ettikleri belirtilmektedir (32). Gebelikten kaynaklanan fiziksel rahatsızlık ve gebeliğin artan sorumluluğu anne adayının psikolojik olarak doğuma hazırlanması gerekliliğini ortaya çıkarmaktadır. Aksi halde, anne adayında kızgınlık, çaresizlik gibi duygular ortaya çıkabilir. Bu nedenle ebe ve hemşirelerin, anne adayının yaşadığı duyguları bilerek desteklemesi, kadının kendine olan güvenini arttırır (32). 1.8.2.3. ANNE ADAYINDA GÖRÜLEN FİZİKSEL VE EMOSYONEL YAKINMALAR İlk trimesterde; kadın birçok fiziksel rahatsızlık yaşamasına rağmen gebeliğinin farkında değildir. İkinci trimesterde; anne adayı birinci trimesterdeki yakınmalarından kurtulur ve psikolojik olarak gebeliğe uyum sağlamaya başlar, gebe olduğu gerçeğini ve hayatına getireceği değişiklikleri benimser. Gebe bu dönemde fiziksel değişikliklere uyum sağlar, yorgunluk, bulantı-kusma azalır ve pelvik konjesyon artar. İkinci trimesterde azalan fiziksel şikayetler üçüncü trimesterde uterusun büyümesine paralel olarak tekrar ortaya çıkar (4,32,86). Dal (2002) tarafından gebelerin ve eşlerinin algıladıkları fiziksel ve emosyonel yakınmaların (Couvade Sendromu) incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelik döneminde anne adaylarının %63.3’ünün kaygı yaşadığı, %75.3’ünün sık idrara çıkma, %62.0’sinin bel ağrısı ve %51.3’ünün hazımsızlık, mide yanması ve normalden daha az aktivite sorunları yaşadıkları belirtilmektedir (31). Ünsal (2004) tarafından gebelerde ve eşlerinde aile dinamiklerinin incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada ise; gebelik döneminde anne adaylarının %92.1’inin sık idrara çıkma, %85.5’inin yorgunluk, %81.6’sının bel ağrısı ve %77.6’sının bulantıkusma şikayetleri yaşadıkları belirtilmektedir (100). 1.8.2.3.1. Bulantı-Kusma “Gebeliğin sabah hastalığı” olarak tarif edilen bulantı-kusma, günün erken saatlerinde sık görülür. Bu semptom gebeliğin ilk haftalarında başlar ve 12.-15. haftalarında kendiliğinden kaybolur. Bu durumun nedeni bilinmemekle birlikte; yüksek seviyedeki Human Chorionic Gonadotropin (hCG) hormon ile ilişkili olduğu düşünülmektedir (26,88). Gebelerin koku alma duyuları çok hassas olduğu için, normal zamanda kötü olmayan kokular bu dönemde rahatsız edici olabilir. Bu nedenle de bulantı-kusmalar görülebilir (85). İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada; gebelerin en çok bulantı (%34.7) sorunu yaşadıkları belirtilmektedir (60). Akköz ve Acar (2005) tarafından yapılan çalışmada ise; bulantı kusması olan gebelerin kaygı düzeyinin normal gebelere göre daha fazla olduğu ifade edilmektedir (2). 1.8.2.3.2. Mide Yanması Gastrointestinal sistemde motilite azalması sonucu, özafageal sfinkterin etkili çalışmaması ve uterusun büyümesiyle birlikte midenin pozisyonunda meydana gelen değişiklik sonucu, gebeliğin ikinci trimesterinde mide yanmaları sık görülür (26). 1.8.2.3.3. Diş Etlerinde Hipertrofi Gebelikte sistematik sağlık ve ağız sağlığı birbirini etkilemektedir. Gebelik süresince artan östrojen ve vasküler hipertrofi nedeniyle dişetleri yumuşamış ve hiperemik olabilir. Ayrıca, dişetleri diş fırçası ile hafif travmatize edildiğinde kolaylıkla kanayabilir. Ayrıca, ağız içi pH değeri asidik olduğundan, aside dayanıklı bakterilerin üremesi nedeniyle diş çürümeleri görülebilir (106). Fogle ve arkadaşları (2006) ile Clothier ve arkadaşları (2007) tarafından gebelikte diş sağlığına yönelik yapılan çalışmalarda; preterm doğum eylemi, düşük doğum ağırlıklı bebek ve periodontal hastalıklar arasında ilişki olduğu belirtilmektedir (23,44). Diş sağlığını korumak için, dişler öğünlerden sonra ve yatmadan önce fırçalanmalıdır. Gebelik sırasında genel diş tedavisi ve çekimi lokal anestezi altında yapılabilir. Anne adayı, diş doktoruna gebe olduğunu söylemelidir. Ancak radyolojik tetkikler ve yoğun diş tedavisi mümkün olduğunca doğumdan sonraya bırakılmalıdır (98). 1.8.2.3.4. Sık İdrara Çıkma İlk trimester süresince, büyüyen uterus mesaneye basınç uygulayarak sık idrara çıkma ihtiyacına yol açabilir. Gebelik ilerledikçe uterusun karın içinde yükselmesi ile birlikte idrara çıkma sıklığında azalma olur. Fakat gebeliğin sonuna doğru, fetus başı annenin pelvisine indiğinden; mesanenin hacim kapasitesine yaptığı etki nedeniyle sık idrara çıkma ihtiyacı tekrar görülür (26). Ayrıca, gebelik döneminde sık idrara çıkmanın diğer bir nedeni de, gebeliğin erken dönemlerinde pelvik bölgede kanlanma artışıdır (98). 1.8.2.3.5. Konstipasyon Gebelik döneminde gastrointestinal sistemde motilite azalmasına bağlı olarak gastrik boşalma zamanı uzar. Barsaklarda su absorbsiyonu artar ve sonuçta konstipasyon sık görülür. Bunun yanı sıra gebelerin kullandıkları demir preparatları kabızlık şikayetlerini arttırabilir (85). Karataş (1999) tarafından yapılan çalışmada gebelerin %82.9’unun konstipasyon şikayetlerinin olduğu belirtilmektedir (64). 1.8.2.3.6. Hemoroidler Gebelik döneminde sık görülen konstipasyon ve büyüyen uterus seviyesinin altındaki venlerde meydana gelen yüksek basınç nedeniyle gebede hemoroid oluşabilir ya da varsa şiddetlenebilir (26). 1.8.2.3.7. Varisler Gebelikte varis oluşumu, konjenital yatkınlığa bağlı olarak gelişebilir. Varisler; uzun süre ayakta durma, gebelik ve ilerleyen yaşla beraber artar. Gebelikte, vulva ve perinede damarlaşmanın artması ve büyüyen uterusun baskısı ile özellikle genital bölgede varislere eğilim artar (26). 1.8.2.3.8. Bacaklarda Kramp Bacaklarda kramplara neden olan faktörler tam olarak bilinmemekle birlikte, bacak kramplarının magnezyum ve kalsiyum eksikliğine bağlı olabileceği düşünülmektedir. Genellikle uykuda başlar ve anne adayını uykudan uyandıracak kadar şiddetlidir (106). 1.8.2.3.9. Sırt-Bel-Eklem Ağrısı Gebelikteki bel ağrısı multifaktöriyeldir; gebeliğin 14. haftasından sonra, büyüyen uterusun öne doğru çıkması ile lumbo-sakral bölgede lordosis artar ve sakro-iliak eklemin yükünün artması ile sırt ve bel ağrıları meydana gelir. Gebeliğin son dönemlerinde ise postür değişimleri nedeniyle eklem ağrıları görülür (31). 1.8.2.3.10. Memelerde Hassasiyet Gebeliğin erken döneminde kadınlarda memelerde hassasiyet, ağrı ve dolgunluk görülür (100). Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından ilk gebeliği olan kadınlarla yapılan çalışmada; anne adaylarının %92.0’sinin memelerde hassasiyet yakınmalarının olduğu belirtilmektedir (32). 1.8.2.3.11. Vaginal Akıntı Gebelikte östrojen hormonunun artması ile Naboth glandlarının sekresyonu artarak vaginal akıntının artmasına neden olur. Ayrıca, artan vaginal sekresyon ve glikojen kandida albikans için uygun bir ortam oluşturur. Bu nedenle gebelikte, inatçı mantar enfeksiyonları ile sık karşılaşılır (98). 1.8.2.3.12. Solunum Sıkıntısı Solunum sıkıntısı gebeliğin başlangıcından itibaren var olan bir durumdur. Büyüyen uterusun diyafragmayı yukarı itmesi nedeniyle görülür (26). Gebelikte östrojenin etkisiyle üst solunum yollarının vaskülaritesi ve kanlanmasının artmasına bağlı olarak; burun, larinks, farinks ve trakeanın kapillerinde ödem ve hiperemi gelişir. Gelişen konjesyon sonucunda, nazal ve sinüs tıkanmaları, burun kanaması, seste değişiklik, kulakta dolgunluk ve ağrı ortaya çıkabilir (98). 1.8.2.3.13. Yorgunluk ve Uyku Problemleri Uyku ve dinlenme sağlığın ön koşuludur. Gebelikte ise fiziksel ve psikolojik sağlık için yeterli dinlenmek önemlidir. Gebelikte yorgunluk ve halsizlik, erken gebelik döneminde sık rastlanan karakteristik bir özelliktir. Yaşanan yorgunluk ve halsizliğe bağlı kaygı, gerginlik, korku, duygusallık, huzursuzluk ve uykusuzluk gelişebilir (59). Gebelik döneminde yorgunluğun ortaya çıkmasında progesteronun uyku verici etkisinin rol aldığı belirtilmektedir. Yorgunluk hissi kalabalık, sıcak ortamda bulunma, ani pozisyon değişikliği ile artabilir. Bu durum genellikle ikinci trimesterde kendiliğinden düzelir (26). Gebelik döneminde uyku problemleri psikolojik nedenlere bağlı olabildiği gibi fiziksel faktörlerden de etkilenir. Büyüyen uterus, hareket eden fetusun varlığı, sık idrara çıkma, solunum sıkıntısı ve bacak krampları gibi rahatsızlıklar uyuma güçlüğüne neden olur (98). 1.8.2.3.14. Baş Ağrısı Genellikle gebeliğin erken dönemlerinde sık rastlanan bir sorundur. Gebelik ilerledikçe azalır ya da tamamen kaybolur. Baş ağrısının nedeni sinüzit gibi bir takım hastalıklar olabileceği gibi birçok gebede neden gösterilememektedir. Ancak, tekrarlayıcı özellikteki baş ağrısı, gebelikte preeklampsi ve eklamsi açısından uyarıcı bir bulgudur (26). 1.8.14. GEBELİKTE BESLENME Gebenin beslenmesi ile fetal sağlık arasında önemli bir ilişki bulunmaktadır. Fetusun fiziksel ve zihinsel olarak büyümesi ve gelişmesi anne adayının gebeliği süresince yeterli ve dengeli beslenmesi ile mümkündür (85). Gebelikte birçok besin maddesine olan gereksinim artmaktadır. Bu gereksinim anne adayında yeme isteği şeklinde ortaya çıkar. Gebelikte, kilo artışı, fetus ve anne adayına ait organların büyümesine, anne adayında yağ ve protein depolanmasına, kan ve interstisyel sıvı hacminin artmasına bağlı olarak gelişir (98). Institute of Medicine (1990) tarafından onaylanan Beden Kitle İndeksi (BKİ, Body Mass Index: BMI) kategorilerine göre, gebelik döneminde belirli sınırlarda kilo alımları önerilmiştir. Gebelik öncesi kilosu normal sınırlarda olan bireylerin; BKİ: 18.5-24.9 kg/m²arası: 11.25-15.75 kg. BKİ: 25-29.9 kg/m² arası: 6.75-11.25 kg. BKİ: 30 kg/m² üzeri: 6.75 kg altında kilo almalarına izin verilmelidir. Önerilen bu kilo artışları, doğumdan sonra obesiteye neden olmamaktadır. Bu değerler üzerindeki kilo artışları ise doğum sonrası obesiteye yol açmaktadır. Gebelik süresince ağırlığın artış hızı gebelik döneminde alınması gereken kilo kadar önemlidir. Normal gebelerde ilk trimesterde ayda 1.35-2.25 kg, daha sonra haftada 0.45-0.9 kg kilo artışı önerilmektedir (106). Gebelik dönemindeki beslenme şekli, anne ve doğacak bebeğin sağlığını büyük ölçüde etkilemektedir (38). Gebelik öncesi dönemden itibaren gebelik döneminde; Temel besin gruplarının hepsinden düzenli olarak her gün alınmasına, Günde 3 öğün yemek yenmesine, Kalsiyum, demir, folik asit gibi önemli vitamin ve mineralleri içeren besinlerden yeterli miktarda alınmasına dikkat edilmelidir. Gebeliğin erken dönemlerinde anne adayının dolaşımında glikoz konsantrasyonu düşer. Bu nedenle, enerji için yağlar kullanılır. Sürekli beslenen fetusa karşı anne adayı, aralıklarla beslenmektedir. Bu nedenle, gebelikte sık aralarla ve yeterli düzeyde karbonhidrat ile beslenilmesi önerilir (98). Birinci ve ikinci trimesterde kilo artımından anne adayının meme ve uterus dokusu büyümesi, kan volümü ve yağ dokusu artışı sorumluyken, üçüncü trimesterde fetus büyümesi, plasenta ve amnion sıvısındaki artış ve anne ödemi sorumludur (106). Gebelikte fazla ya da az kilo alma, anne ve fetusta olumsuz etkilere neden olabilmektedir. Tüm kadınlar gebe kalmadan önce ideal kilolarına yakın bir kiloya getirilmeli, ayrıca dengeli ve yeterli beslenmenin yanı sıra gebelikte uygun kilo alımı sağlanmalı ve gerekli görülen anne adayları, ek vitamin-mineral desteği açısından eğitilmelidirler (50). İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada; kadınların %81.2’sinin gebelikte beslenme sorunu yaşadığı belirtilmektedir (60). 1.8.15. GEBELİKTE İLAÇ KULLANIMI Gebelik süresince tıbbi tedavi kullanımı hem anne hem de fetus için potansiyel bir risk oluşturmaktadır. Bu nedenle gebelik süresince, özellikle ilk trimesterde kesinlikle ilaç kullanılmamalı, gereksinim olduğunda mutlaka doktora danışılarak kullanılmalıdır (98). Gebelik döneminde çoğu gebede demir eksikliği saptandığı için genellikle demir takviyesine gereksinim duyulur (106). TNSA 2003 yılı raporuna göre, Türkiye’de kadınların %64’ü demir hapı aldıklarını ya da şurubu içtiklerini belirtmişlerdir (96). 1.8.16. GEBELİKTE SİGARA KULLANIMI Tütündeki kimyasallar gebeden kan akımı ile fetusa geçerek anne ve fetus için risk oluşturmaktadırlar. Gebede sigara kullanımı, gebelik komplikasyonları, erken doğum, düşük doğum ağırlığı, erken membran rüptürü, plasenta previa, ölü doğum ve neonatal ölüm gibi önlenebilir risk faktörleri açısından oldukça önemlidir (25,72,87). Ayrıca, gebelikte sigara içmek stres düzeyini arttırmakta, benzer etki pasif içicilik durumlarında da görülmektedir (25,29). Yapılan çalışmalarda; sigara kullanımından dolayı psikolojik süreçte meydana gelen olumsuz değişikliklerle birlikte, erken doğum ve düşük doğum ağırlıklı yenidoğan oranlarında da artış olduğu belirtilmektedir (41,55). Pek çok kadın zararlarını bilmesine rağmen, gebelik süresince sigara içmeye devam etmektedir (29,72). Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı Raporları’na göre; gebelik döneminde sigara içme oranı %11, Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine göre de; %11.4’tür (52,105). İrge ve arkadaşları (2005) tarafından gebelikte beslenmenin değerlendirilmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelerin %20.8’inin gebelikleri süresince sigara içtiği belirtilmektedir (60). 1.8.17. GEBELİKTE ALKOL KULLANIMI Alkol psikolojik bozukluklar ve hastalıklar, ayrıca sosyal yapıda meydana getirdiği olumsuz değişiklikler ile insan bedenine birtakım zararlar vermektedir. Alkol kullanımından kaynaklanan zararlar, gebeler gibi önemli risk gruplarında daha fazla ve yıkıcı olmaktadır (25,109). Alkol, plasentadan bebeğe kolaylıkla geçerek fetus ve yenidoğanda fiziksel ve mental sorunların oluşmasına neden olmaktadır (18,29). İrge ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada; gebelerin %2’sinin alkol kullandıkları (60), Haas ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmada ise; gebelerin %14’ünün alkol kullandıkları belirtilmektedir (50). Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine göre antenatal dönemde; alkol kullanma oranları %21.4 ile %65.2 arasında değişmektedir (105). Anderson ve Baumberg (2006) tarafından Avrupa’da alkol kullanımına ilişkin rapora göre ise; gebelik döneminde kadınların alkol kullanma oranları %25.0 ile %50.0 oranlarında değişmektedir (9). Birleşik Devletler’de her 12 gebe kadından birinin alkol kullandığı rapor edilmektedir. Yenidoğanda görülen Fetal Alkol Sendromu, gebelikte alkol kullanımının önlenmesi ile %100 önlenebilecek bir hastalıktır (18,25). Bu nedenle antenatal dönemde ve öncesinde anne adayları sağlık profesyonellerince mutlaka bilgilendirilmelidirler. 1.8.18. GEBELİKTE VÜCUT HİJYENİ VE GİYİM Gebelikte banyo yapılması ile ilgili herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Ancak, gebeliğin son dönemlerinde ağırlaşmış uterus gebenin dengesini kaybederek düşme ihtimalini arttırır. Bu nedenle, özellikle son trimesterde duş alma tercih edilmeli ve düşme riskine karşı dikkatli olunmalıdır. Banyonun ayakta duş şeklinde ya da su dökülerek yapılması sağlığa uygun bir davranıştır. Suyun ısısının ılık olarak ayarlanması gebe için yararlıdır. Vaginal duştan, vaginanın normal savunma mekanizmasını bozduğu için gebelik dönemi ve gebelik dışı zamanlarda da kaçınılmalıdır (26). Banyodan sonra deriye yağlı bir krem sürülmesi; gebelikte görülen cilt değişiklikleri nedeniyle ortaya çıkan çatlakları önleyerek, esneklik sağlayacağından gebe için oldukça faydalı olmaktadır (98). Gebelik döneminde giyilen kıyafetlerin rahat ve vücudu sıkmayan özellikte olması tavsiye edilmektedir. Memelerde gerçekleşen hipertrofi ve hiperplazi nedeniyle ortaya çıkan rahatsızlıkları en aza indirmek için destekleyici sutyenler kullanılmalıdır. İç çamaşırlar pamuklu olmalı ve her gün değiştirilmelidir. Yüksek topuklu ayakkabılar sırt eğimini arttırdıkları için sırt rahatsızlıklarının artmasına neden olabilmektedir. Ayrıca, özellikle gebeliğin son aylarında uterus baskının artmasına bağlı olarak ayaklarda ödem görülebilmektedir. Bu nedenlerle ayakkabılar geniş ve alçak topuklu olmalıdır (84). 1.8.19. GEBELİKTE EGZERSİZ Gebelikte yapılan egzersiz ile yaygın gebelik problemlerinin birçoğunun azalması, gebelik ve sonrasında ortaya çıkabilecek komplikasyonların önlenmesi ve fetal iyilik hali arasında bir ilişki bulunmaktadır (104). The American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG), egzersiz sonrasında kontraksiyonları olmayan gebelere; haftanın her günü ya da çoğunluğunda, 30 dakika süreyle, hafif egzersizler yapmalarını önermektedir. Ayrıca, anne adayının sağlık profesyoneli ile birlikte belirleyeceği, güvenli ve sağlıklı bir egzersiz programının gebeyi doğuma hazırlayacağı belirtilmektedir (7). Komplikasyonlu olmayan gebeliklerde, egzersiz gebeliğin sonuna kadar sürdürülebilir (98). Gebelikte aerobik, yürüyüş, yüzme gibi hafif egzersizlerin olumsuz bir bulgusuna rastlanılmamıştır. Ancak dalış, su kayağı, ata binme, kayak yapma, raket sporları veya sauna gibi anne adayında ağır yorgunluğa ve yaralanmaya neden olabilecek aktivitelerden kaçınılmalıdır (84). Downs ve Hausenblas (2004) yaptıkları çalışmada; gebelikte yapılan egzersizin, depresyon ve kaygının azalması ayrıca, gebelerin kendilerine olan saygılarının artması yönünde olumlu etki sağladığını göstermişlerdir (34). Ayrıca egzersiz, erken membran rüptürü, preterm doğum eylemi, preeklampsi ve gestasyonel diyabet gibi bazı hastalıkların da görülme olasılığını azaltır (7,104). 1.8.20. GEBELİKTE SEYAHAT ACOG’ye göre; gebelikte en uygun seyahat zamanı, gebelik komplikasyonları görülme olasılığının en az olduğu 14–28. haftalar arası olarak belirtilmektedir. Bu haftalarda, anne adayı kendini çok daha iyi hissetmektedir (8). Araba ile seyahat gün içinde 5–6 saatten fazla olmamalı ve emniyet kemeri mutlaka kullanılmalıdır. Emniyet kemerini takarken kemerin alt abdominal bölgeye gelmesine dikkat edilmelidir. Uçak ve deniz yolculukları öncesinde sağlık profesyoneli ile görüşülmelidir. Anne adayları uzun süreli seyahatlerde ise her 2 saatte bir yürüyüş yapmalıdır (8,84). 1.8.21. GEBELİKTE CİNSEL YAŞAM Gebelik ve doğum sonu dönemde meydana gelen fiziksel ve emosyonel değişiklikler nedeniyle çiftlerin cinsel yaşamları etkilenebilmektedir. Bu değişiklikler gebeliğin her trimesterinde görülebilir. Çünkü gebelik çeşitli fiziksel ve emosyonel değişikliklerin meydana geldiği bir dönemdir. Bu dönemde anne ve baba adayları cinsel açıdan stres altındadırlar (68,90,107,108). İlk trimesterde; anne adayında gebeliğe bağlı fiziksel rahatsızlıklar nedeniyle libido ve cinsel ilişki sıklığında azalma görülür. Cinsel ilginin azalması semptomların derecesiyle ilişkilidir. Salgı artışı, fiziksel ve estetik sorunlar fiziksel aktiviteyi sınırlayabilir. Bazı anne adayları eşlerinin normal vücut ve nefes kokularına bile dayanamayabilirler. Bebeğe zarar verme ve abortus gerçekleşmesi korkusu libidoyu etkiler. Buna karşın doğum kontrolü gerekmediği için istek artışı da olabilir (4,100). Cinsel aktivite için en uygun zaman ise ikinci trimesterdir. Birinci trimesterdeki yakınmalardan kurtulan ve psikolojik olarak gebeliğe uyum sağlayan anne adayında cinsel ilişkiye ilginin arttığı gözlenir. Bazı baba adayları bebeğe zarar vermekten korkabilir ve bebeğin cinsel ilişki sırasında hareket etmesini “fetüs onları algılıyor” gibi düşünebilirler (107). Birinci ve ikinci trimesterde azalan fiziksel şikayetler üçüncü trimesterde uterusun büyümesi ile birlikte tekrar ortaya çıkabilir. Cinsel ilişki sırasında uterus kasılmaları ile birlikte, beklenen doğum tarihinin yaklaşması, enfeksiyon gelişme korkusu ve doğumda ağrı duyma korkusu ayrıca, ilk gebeliği olan kadının bilinmeyene karşı duyduğu korku, libidonun azalması ile birlikte anne adayının cinselliği ikinci plana atmasında etkilidir (16,68,100). Herhangi bir abortus ya da preterm doğum tehdidi varlığında cinsel aktiviteden (koitus) kaçınılmalıdır. Sağlıklı gebelerde ise; cinsel ilişkinin gebeliğin son 4 haftasına kadar genellikle zararsız olduğu kabul edilmektedir (26,106) Gebelikte cinsel ilişkiyle ilgili inanışlarda kültürel farklılıklar vardır. Anne ve baba adaylarında koitus sonucu fetüsün zarar görebileceği korkusu olabilir. Sağlık profesyonelleri, gebelikte koitusun sakıncalı olabileceğine ilişkin kanıt yoksa bireylerin bu korkularını gerekli açıklamalarla gidermelidirler. Gebede erken membran rüptürü varlığı ya da eşin cinsel yolla bulaşan hastalık taşıyıcısı olması durumunda amnion enfeksiyonu riski çok artacağı için koitus yasaklanmalıdır (16,108). Yangın (2004), tarafından yapılan çalışmada, gebelerin tamamı gebelikte cinsel ilişki sıklığında değişiklik yaşadıklarını, eşleri ile cinsel ilişki yaşamayan gebelerin %26.9’u eşlerinin seks işçilerine gidebileceğini, %7.6’sı eşlerinin seks işçilerine gidebileceği tehdidi karşısında cinsel ilişkiye istemeden girdiklerini ifade etmişlerdir (107). Valladares Cardoza (2005) tarafından gebelikte anne adayının partneri tarafından uğradığı şiddetin psikososyal faktörleri ve yenidoğana ilişkin sonuçlarının incelendiği çalışmada; anne adayının yaşı, sigara içme durumu, yüksek emosyonel distres, düşük sosyoekonomik durum, ayrıca şiddete maruziyet ile, yenidoğanın düşük doğum ağırlıklı olması ve preterm doğum eylemi arasında ilişki bulunduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada; anne adaylarının %32.4’ünün duygusal şiddete, %13.4’ünün fiziksel şiddete ve %6.7’sinin cinsel şiddete maruz kaldığı belirtilmektedir. Ayrıca, düşük doğum ağırlıklı yenidoğanların %60’ının, eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete maruz kalan anne adaylarının bebekleri olduğu görülmektedir (102). Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine göre ise; gebelikte eşi ya da partneri tarafından fiziksel şiddete uğrayan gebe oranı Kuzey Dakota’da %24.4 ve Alaska’da %55.2’dir (105). İnsanlığın başlangıcından itibaren her toplumun ana unsuru kadındır. Ancak kadınların toplumsal statüsünün düşük olması, sosyal, ekonomik, psikolojik güç dengesizliğine yol açmakta ve kadının şiddete uğraması için zemin hazırlamaktadır. Kaynaklarda kadın gebe kaldığında aile içi şiddete uğrama riskinin arttığı belirtilmektedir. Gebelerde aile içi şiddetin tanısı ve görülme sıklığı ile ilgili pek çok çalışmada; düşükle gelen kadınlarda anamnez ve muayenede aile içi şiddetin sorgulanması önerilmektedir (5,12,38).Giray ve arkadaşları (2005) tarafından gebelikte aile içi şiddet ve etkileyen etmenleri belirlemek amacıyla yapılan çalışmada; gebelerin %20’sinin gebelikleri süresince, %23.7’sinin evlilikleri süresince aile içi fiziksel şiddete maruz kaldıkları belirtilmektedir (47). BABA ADAYI Gebelik, evlilik ilişkisinde yeni değişiklikleri gündeme getirirken, baba adayına da belirli rol ve görevler yükler (35). Baba adayı, kendi babası ve çevresinde gözlemlediği diğer babalar ile yeni rolüne uyum sağlamaya çalışır. Baba adayının yeni rolüne uyum sağlaması için geçirdiği psikososyal değişim, anne adayının yaşadığı değişimlerden daha zor olabilir. Çünkü baba adayı genellikle hem aile çevresi hem de sağlık profesyoneli tarafından ihmal edilmektedir (16,98). Baba adayları da anne adayları ile birlikte antenatal bakıma dahil edilmeli ve hem gebelik hem de doğum sonrası dönem için babalık rollerine hazırlanmalıdırlar (6). Bazı baba adayları gebelik sürecinde belirli şeyleri bilmeleri gerektiğini düşünmektedirler. Ayrıca, kendi kaygıları ile, eşlerinin kaygılarını da arttırmak istemediklerinden problemlerini ifade etmemektedirler (98). Baba adayları eşlerinin gebelikleri sürecinde aşağıdaki davranış kalıplarından birini gösterirler: 1. İzleyici baba adayları; kendilerini gebelik gerçeğinden soyutlayarak, sanki olaylar kendi dışlarındaki bir çevrede gerçekleşiyormuş gibi hissederler. 2. Katılımcı baba adayları; duygusal ve tüm yönlerden eşleriyle işbirliği içindedirler. Gebelik gerçeğinin ve gebeliğin ortaya çıkardığı değişikliklerin farkındadırlar. Sorumluluk duyguları belirgindir. 3. İşlevsel baba adayları; izleyici ve katılımcı baba adaylarının arasında yer alırlar. Duygusal açıdan gebeliğe uzak olmalarına rağmen somut sorumluluklarının tamamen farkındadırlar (16,66). Baba adayının anne adayına destek olması, güven vermesi ve yakın ilgisi eşlerin yaşadığı psikolojik karmaşayı azaltır. Baba adayının gebelik döneminin başından itibaren, gebeliğe ilişkin gelişmeleri takip etmesi ve doğumda anne adayının yanında olması, eşler arasındaki ilişkinin kuvvetlenmesi ve bireylerin birlikte ebeveyn rolüne hazırlanmaları yönünde önemli katkılar sağlar (35). Anne adayının çevresiyle, özellikle eşiyle olan ilişkileri gebeliğin kabulünde önemli rol oynar. Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından yapılan çalışmada; gebelik döneminde, anne adaylarının eşlerinin desteğini %90.7 oranında yeterli buldukları belirtilmektedir. Eşlerinin desteğini yeterli bulan anne adaylarının %76.6’sının kendilerini anneliğe hazır hissettikleri ifade edilmektedir (32). 1.8.11.1.BABA ADAYINDA GÖRÜLEN PSİKOLOJİK DEĞİŞİKLİKLER 1.8.11.1.1. Birinci Trimester Gebelik, baba adayı için ilk olarak yalnızca bir tanıdır ve gebelik belirtileri bir hastalık semptomu gibi algılanabilir (31). Erkeklerde de eşi gebe kaldıktan sonra farklı reaksiyonlar görülebilir. Gebelik haberine baba adayının ilk tepkisi gurur ve sevinç şeklinde olur. Baba adayının sorumluluk almaya hazır olmadığı durumlarda ve babalık rolüne ilişkin bilinmeyenlere bağlı olarak da zıt duygular yaşaması beklenir (90). 1.8.11.1.2. İkinci Trimester Baba adayı, baba olmanın ne anlama geldiğini daha fazla fark etmeye başlar. Bu süreçte, anne adayının büyüyen uterusu ve baba adayının bebek hareketlerini hissetmesi babalık rolünde etkin rol oynar. Baba adayı çevresindeki gebeleri ve çocukları gözlemeye başlar. Anne adayının beklentilerini karşılayabilme ya da iyi bir baba olabilmeye ilişkin korku ve kaygıları vardır (31,49). 1.8.11.1.3. Üçüncü Trimester Bu dönemde baba adayı babalığın anlamını yeniden tanımlamaya yoğunlaşır. Baba adayı daha hassastır, eşine ve çevresine karşı ilgisi artmıştır, ekonomik sorumluluklarla ilgilenmeye başlamıştır. İleriye dönük hayalleri vardır, bebeğinin büyüdüğünü düşünür ancak eşinin zarar göreceğine dair korkular da yaşar (14). 1.8.11.2. BABA ADAYINDA GÖRÜLEN FİZİKSEL VE EMOSYONEL YAKINMALAR Gebelik süreciyle birlikte başlayan sorunlarla mücadelede, baba adaylarının gebeliğe ilişkin tepkileri ve katılım düzeyleri, bireylerin kişilik yapılarına bağlıdır (14). Gebelik, baba adayında ilk olarak psikolojik değişikliklere ve ilerleyen durumlarda da fiziksel belirtilerin ortaya çıkmasına neden olabilir. Psikolojik değişikliklerin temelinde, baba kimliğini kazanmakla birlikte artacak sorumlulukların yarattığı kaygılar yatmaktadır. Özellikle katılımcı baba adayları, gebelik ve doğum konusunda anne adayının yaşadığı endişeleri yaşayabilirler. Bu endişe ve kaygılar kendini baş ağrısı veya bel ağrısı şeklinde dışa vurabileceği gibi gerçek bir gebelik sendromu (Couvade Sendromu) olarak da karşımıza çıkabilir (31,66). Baba adayları emosyonel ve fiziksel yakınmalarını, duygusal olarak gebeliği kabullenmeye başladıkları dönemde ve doğumdan hemen önceki dönemde yaşayabilirler (31). Hiçbir fizyolojik temel yokken ortaya çıkan bu semptomlar genellikle; iştahta değişme, gastrointestinal sistem hastalıkları, kokulara karşı hassasiyet, bulantı, uyku problemleri ve kilo almadır (74,100). Dal (2002) tarafından gebelerin ve eşlerinin algıladıkları fiziksel ve emosyonel yakınmaların (Couvade Sendromu) incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelik döneminde baba adaylarının %58.7’sinin kaygı yaşadığı, %28.0’inin yorgunluk-çok uyuma, %26.0’sının diş-dişeti ağrısı ve %23.3’ünün sık idrara çıkma sorunları yaşadıkları belirtilmektedir (31). Ünsal (2004) tarafından gebelerde ve eşlerinde aile dinamiklerinin incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada ise; gebelik döneminde baba adaylarının %35.5’inin dişdişeti ağrısı, %31.6’sının iştahta artma, %21.1’inin hazımsızlık-mide yanması ve %19.1’inin iştahta azalma sorunları yaşadıkları belirtilmektedir (100). Gebelik süresince anne adaylarına bakım veren ebe ve hemşirelerin baba adayının da yaşayabileceği bu sıkıntılı durumu bilerek her ziyaretinde baba adayını Couvade Sendromu yönünden değerlendirmeleri uygun olacaktır. Bu sendromu yaşayan “gebe erkeğin” kaygılarıyla başa çıkması zor olabilir (66,90). Bu nedenle, Couvade Sendromu ile ilgili olduğu belirlenen bütün semptomlar, ebelik ve hemşirelik uygulamalarını yakından ilgilendirmektedir. Bu bağlamda, ebe ve hemşireler Couvade Sendromu’nun engellenmesinde en önemli kaynak kişilerdir. Ebelerin, çiftleri doğum öncesi her ziyarette değerlendirerek, onlara gerekli öneri ve eğitimlerde bulunması gerekir. Anne ve baba adaylarına, gebelerin yaşadığı fizyolojik ve psikolojik değişikliklere benzer değişiklikleri baba adaylarının da yaşayabileceği ayrıca, baba adaylarının da gebelik ve doğum sürecinde önemli rollerinin olduğu anlatılmalıdır (31,74). Baba adaylarına yaşadıkları bu semptomların hastalıktan daha çok ebeveynlik konusundaki yetersiz bilgilenmelerinden kaynaklandığı açıklanmalı ve bu konuda anne ve baba adayları birlikte bilgilendirilmeli ve danışmanlık yapılmalıdır. Gebe çiftlerle yapılan çalışmalarda, Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’na katılan erkeklerin daha olumlu bir psikolojiyle doğuma katıldıkları ve aile ilişkilerinin güçlendiği belirtilmektedir. Antenatal bakım hizmetlerinde önemli rol oynayan ebe ve hemşireler, aileyi bütüncül bir yaklaşımla ele alıp, anne ve baba adaylarının bu yeni duruma fiziksel ve psikososyal yönden uyum sağlayabilmesi için bakım ve eğitim gereksinimlerinin karşılanmasına yardım etmeli ve danışmanlık yapmalıdırlar (90). 1.8.22. ANTENATAL BAKIM Doğum öncesi bakım, gebenin ve fetusun sağlık bakımıdır. Bu bakım, biyolojik, fizyolojik ve psikolojik alanları içerir ve koruyucu sağlık hizmetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Doğum öncesi bakımın amacı; istenilen her gebeliğin, anne sağlığını tehlikeye atmadan ve sağlıklı bir bebeğin doğumuyla sonlanmasını sağlamaktır (101). Doğum öncesi bakım ziyaretlerinin toplam sayısı doğum öncesi bakımın yeterliliğini değerlendirme açısından önemli bir göstergedir. Gebenin sağlık kontrolü, gebeliğin ilk üç ayında başlar ve 28. gebelik haftasına kadar aylık muayenelerle devam eder, 28–36. haftalar arası iki ya da üç haftada bir, 36 haftadan itibaren haftalık muayenelerle sonlanır (96,101). Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerine göre; antenatal bakım hizmeti sosyo-demografik özelliklere göre farklılıklar göstermektedir. Adölesan gebelik, multiparite, planlanmamış gebelik, düşük eğitim seviyesi ve düşük gelir durumuna sahip anne adayları yetersiz antenatal bakım almaktadırlar (105). Ülkemizde de, eğitim durumu yükseldikçe yoksul olma riski azalmakta ve antenatal bakım alma sayısı yükselmektedir (93,96). TNSA 2003 yılı raporuna göre, anne adaylarının %81.1’i araştırma tarihinden önceki son beş yıl içinde gerçekleşen en son doğumlarında en az bir kez, sağlık profesyonelinden doğum öncesi bakım almışlardır. Doğum öncesi bakım gebeliğin erken dönemlerinde başlatılıp gebelik süresince devam ettirilirse daha yararlı olmaktadır. Gebeliğin erken belirlenmesinin avantajı, kadının temel sağlık durumunun değerlendirilmesini ve normal olmayan herhangi bir durumun daha kolay ve erken teşhis edilmesini sağlamasıdır (96). Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı Raporları’na göre; gebeliğinin ilk trimesteri içinde antenatal bakım almaya başlayan anne adayı %84.1’dir (52,73). Gebelik, doğum ve doğum sonu dönem fizyolojik olaylar olmasına rağmen, bu dönemler sağlık hizmeti gereksiniminin arttığı dönemlerdir (38). 2001 Barselona Anne ve Yenidoğan Hakları Bildirgesi’nde doğum öncesi eğitim hizmetlerinin önemini vurgulayan aşağıdaki madde yer almaktadır: “Her kadının üreme sağlığı, gebelik, doğum ve yenidoğan bakımı konusunda yeterli eğitim ve bilgi alma hakkı vardır. Sağlık kuruluşları ve uzmanlar, anne ve eşine bu eğitimi vermek, doğum öncesi bakımın bir parçası olarak eşlerin hazırlık kurslarına katılmalarını özendirmek zorundadırlar.” (63). Üreme sağlığı ve güvenli annelik kavramı birçok unsuru içermektedir. Bu unsurlardan temel ve vazgeçilmez olan ise bireylerin bilgilendirilmesi, eğitim ve danışmanlık hizmetidir (76). Eğitimler esnasında bilgilerin, eğitim materyali verilerek desteklenmesi hatırlamayı sağladığından önemlidir. Eğitim ve bireysel danışmanlık hizmetlerinin istenilen amaca ulaşabilmesi için eğitimlerin; konuya hakim ve deneyimli, iletişim ve eğitim becerileri konusunda yetkin olan ebe veya hemşireler tarafından verilmesi önemli ve gerekli görülmektedir (24,65). Sağlık profesyonelinin erken gebelik döneminde riskli davranışları belirleyerek sağlığı geliştirmede çok önemli rolleri bulunmaktadır (73). Cevrioğlu ve arkadaşlarının (2004) kadınların gebelik takiplerini yaptırdıkları hekim tercihinde, hekimin cinsiyetine önem verip vermediklerini araştırdıkları çalışmada; kadınların hekimin cinsiyetinden çok mesleki bilgi ve deneyimine ya da hastaya yakın davranma ve iletişimde başarılı olma gibi kişisel özelliklerine önem verdikleri belirtilmektedir (19). Lewallen’in çalışmasında (2004); bazı gebe kadınlar tarafından gebelik hakkında bilgilenmenin sağlıklı kalmak için bir yol olduğu bildirilmiştir. Anne adayları tarafından kitaplar, broşürler ve dergiler gibi yazılı ve görsel kaynaklardan bilgi alma önemli olarak bulunmuştur. Araştırmada, anne adaylarının başlıca bilgi kaynakları olarak kitaplar, aile üyeleri ve sağlık profesyonelleri belirtilmektedir (69). Özbaşaran ve Yanıkkerem’in çalışmasında (2004); gebelerin %55’inin ebe ve hemşireden, %49’unun ise doktordan gebelik ve doğum ile ilgili bilgi aldıkları görülmektedir (81). Lindgreen’in (2003) yaptığı çalışmada ise, şehir merkezinde oturan kadınların antenatal bakım almada küçük kentte yaşayan kadınlara göre daha fazla zorluk yaşadığı, fakat arkadaş ve ailelerinden bilgi edinerek kendi sağlık bakımları için girişimde bulundukları belirtilmektedir (70). Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada; anne adaylarının birçoğunun gebeliğe adaptasyon sürecinde, yaşadıkları fiziksel ve duygusal değişiklikler nedeniyle birtakım problemler yaşadıkları ifade edilmektedir. Bu nedenle antenatal dönemde verilecek eğitimin ve Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nın oldukça önemli olduğu vurgulanmaktadır (86). Dünyada 1930’lu yıllardan başlayarak Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları açılmaya başlamış, 1970’li yıllardan itibaren giderek artmıştır. Değişik dönemlerde, değişik akımların etkisi ile farklı doğum öncesi eğitim yöntemleri kullanılmıştır. Bu yöntemlerde; gebelik, doğum ve doğum sonu dönem hakkında bilgilendirme ortak amaçlardandır (24). Ülkemizde üreme sağlığına ilişkin birçok aktivite düzenlenmekte ve topluma yönelik eğitim hizmeti yürütülmektedir. Eğitim ve bireysel danışmanlık hizmetleri, anne ve baba adayının gereksinim duyduğu her zaman, özel bir ortam yaratılarak verilebilmektedir (24,76). Bireysel eğitim için en uygun ortamların başında kişinin evi gelmektedir. Ülkemizde, doğum öncesi genel eğitim sınıfları ile bazı özel hastaneler ve belirli eğitim hastanelerinde gerekli eğitimler verilmektedir. Dünyada ise çok yaygın ve çeşitli olmakla birlikte, bu sınıfları ebe ve hemşireler yürütmektedir (16,64,76,84). BÖLÜM II GEREÇ VE YÖNTEM 2.1. ARAŞTIRMANIN TİPİ Araştırma, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin doğum öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla planlanmış, yüz yüze görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte bir müdahale çalışmasıdır. 2.2. ARAŞTIRMADA KULLANILAN GEREÇLER Araştırma için gerekli verileri toplama amacı ile aşağıdaki veri toplama araçları kullanılmıştır: 2.2.1. Anne Adayı Tanıtım Formu (EK-II): Araştırmaya alınacak anne adaylarında sosyo-demografik veriler, evlilik durumu, eş ve çevre ile uyum, annelik rolü, gebelik ve doğumu algılayış, aile planlama yöntemi kullanma öyküsü, gebelikdoğum-doğum sonrası destek durumu, doğum öncesi bilgi alıp-almama durumu, ilk kez anne olacak bireylerin bebek bakımında deneyimlerinin olup-olmaması, gebelikte cinsellik, gebelikte şiddet durumunu belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından ilgili literatürden yararlanılarak hazırlanmış olan 47 maddelik bir formdur. 2.2.2. Baba Adayı Tanıtım Formu (EK-III): Araştırmaya alınacak baba adaylarında sosyo-demografik veriler, evlilik durumu, eş ve çevre ile uyum, babalık rolü, gebelik ve doğumu algılayış, aile planlama yöntemi kullanma öyküsü, gebelikdoğum-doğum sonrası destek durumu, doğum öncesi bilgi alıp-almama durumu, ilk kez baba olacak bireylerin bebek bakımında deneyimlerinin olup-olmaması, gebelik döneminde cinsellik, gebelik döneminde şiddet durumunu belirlemek amacıyla araştırmacı tarafından ilgili literatürden yararlanılarak hazırlanmış olan 42 maddelik bir formdur. 2.2.3. Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (EK-IV/EK-V): Araştırma kapsamına alınan ve ilk kez anne-baba olacak bireylerin eğitim öncesi ve eğitim sonrası kaygı düzeylerini doğum öncesi dönemde ölçmek amacı ile kullanılmıştır. Asıl formu İngilizce (State-Trait Anxiety Inventory) olan Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri, C.D. Spielberger, R.L. Gorsuch ve R.E. Lushene tarafından geliştirilmiş ve Türkçe formuna N. Öner ve A. Le Compte tarafından uyarlanmıştır (79,80). Envanter, durumluk ve sürekli kaygı düzeylerini ölçmektedir. Her biri 20 maddelik toplam 40 maddeden oluşan iki ayrı ölçeği içeren likert tipi bir öz değerlendirme (selfevaluation) anketidir. Ölçek türü, kağıt ve kalem testidir. Testin kullanımı için özel bir eğitim gerekmez; 14 yaş ve üzeri bireylere, okuma yazma bilmeyenlere uygulanabilir. Ölçeklerin cevaplandırılması sırasında zaman kısıtlaması yoktur. Ancak, 20 dakikada her iki ölçek cevaplandırılabilir (79,80). Materyali / Uygulanışı: Her bir ölçek için ayrı soru formu ve cevap anahtarı vardır. Bireyin kendi kendine yanıtlayabileceği, uygulanması kolay bir envanterdir. Her iki ölçek de aynı zamanda uygulanabilir. Bu durumda, önce Durumluk Kaygı Ölçeği, sonra Sürekli Kaygı Ölçeği verilmelidir (79,80). Yanıtlanması: Durumluk Kaygı Ölçeği’nin yanıtlanmasında; maddelerin ifade ettiği duyuş, düşünce ya da davranışların şiddet derecesine göre “hiç”, “biraz”, “çok” ve “tamamiyle” şıklarından birinin seçilmesi; Sürekli Kaygı Ölçeği’nin yanıtlanmasında ise maddelerin ifade ettiği duyuş, düşünce ya da davranışların sıklık derecesine göre “hemen hiçbir zaman”, “bazen”, “çoğu zaman” ve “hemen her zaman” şıklarından birinin seçilmesi ve işaretlenmesi istenir (79,80). Puanlanması: Ölçeklerde doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadeler vardır. Olumlu duyguları dile getiren “ters” ifadeler puanlanırken 1 ağırlık değerinde olanlar 4’e, 4 ağırlık değerinde olanlar ise 1’e dönüştürülür. Olumsuz duyguları dile getiren doğrudan ifadelerde 4 değerindeki yanıtlar kaygının yüksekliğini gösterir. Tersine çevrilmiş ifadelerde ise 4 değerindeki yanıtlar düşük, 1 değerindeki yanıtlar yüksek kaygıyı gösterir. Durumluk Kaygı Ölçeği’nde 10 tane (1, 2, 5, 8, 10, 11, 15, 16, 19 ve 20. maddeler), Sürekli Kaygı Ölçeği’nde ise 7 tane (21, 26, 27, 30, 33, 36 ve 39. maddeler) tersine çevrilmiş ifade vardır. Puanlama iki şekilde yapılabilir (79,80). 1- Elle Puanlama: Doğrudan ve tersine çevrilmiş ifadelerin toplam ağırlıklarının saptanması için iki ayrı anahtar hazırlanır. Doğrudan ifadeler için elde edilen toplam ağırlıklı puandan, ters ifadelerin toplam ağırlıklı puanı çıkartılır ve bu sayıya değişmeyen bir değer eklenir. Bu değer Durumluk Kaygı Ölçeği için 50, Sürekli Kaygı Ölçeği için ise 35’tir. En son elde edilen değer bireyin kaygı puanıdır. 2- Bilgisayarla Puanlama: Büyük örneklem gruplarında, ölçeklerin puanlanması ve maddelerin istatistiksel olarak değerlendirilebilmesi için bilgisayar programlarından yararlanılabilir. Puanların Yorumlanması: Her iki ölçekten elde edilen toplam puan değeri 20 ile 80 arasında değişir. Büyük puan yüksek kaygı seviyesini, küçük puan ise düşük kaygı seviyesini ifade eder. (42,79,80). Bazen yönergeyi ya da ölçekteki bazı ifadeleri anlamada güçlük çekenler olabilir. Bu durumda üçten fazla ifadeye cevap verilmemiş ise, doldurulan form geçersiz sayılır (80). 2.2.4. Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı (EK-VIII): Eğitim kitapçığı aşağıda belirtilen başlıklar bağlamında geliştirilmiştir: 1. Gebelik Döneminde Görülen Rahatsızlıklar-Öneriler 2. Gebelikte Tehlike Belirtileri (Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar) 3. Gebelik Döneminde Duygusal Değişiklikler 4. Gebelikte Beslenme 5. Gebelikte İlaç Kullanımı 6. Gebelikte Sigara-Alkol Kullanımı 7. Gebelikte Hijyen (banyo, diş bakımı, giysiler) 8. Gebelikte Egzersiz 9. Gebelikte Seyahat 10. Gebelikte Cinsel Yaşam 11. Doğumda Bulundurulması Gereken Malzemeler 12. Anne Sütü-Emzirme 2.2.5. Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber (EK-IX): Resimli rehber eğitim kitapçığı doğrultusunda, aşağıda belirtilen başlıklar bağlamında geliştirilmiştir: 1. Gebelik Döneminde Görülen Rahatsızlıklar-Öneriler 2. Gebelikte Tehlike Belirtileri (Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar) 3. Gebelik Döneminde Duygusal Değişiklikler 4. Gebelikte Beslenme 5. Gebelikte İlaç Kullanımı 6. Gebelikte Sigara-Alkol Kullanımı 7. Gebelikte Hijyen (banyo, diş bakımı, giysiler) 8. Gebelikte Egzersiz 9. Gebelikte Seyahat 10. Gebelikte Cinsel Yaşam 11. Doğumda Bulundurulması Gereken Malzemeler 12. Anne Sütü-Emzirme 2.3. ARAŞTIRMANIN YERİ VE ZAMANI Araştırma, 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde yürütülmüştür. Evka-4 Sağlık Ocağı 1999 yılında kurulmuştur. Hizmet vermekte olduğu nüfus sayısı Haziran 2006 tarihi itibari ile 15.091’dir. Bölgede bulunan Eğridere ve Çamiçi köyleri de Evka-4 Sağlık Ocağı’na bağlıdır. İki köyün toplam nüfusu 860’dır. Her iki köyde de sağlık evi bulunmamaktadır. Evka-4 Sağlık Ocağında 4 doktor, 8 ebe, 3 hemşire, 1 memur ve 1 hizmetli çalışmaktadır. Evka-4 Sağlık Ocağı’nın hizmet vermekte olduğu bölge genelde göç alan bir bölgedir. Bölge yaşayanlarının çoğunluğunun sağlık güvenceleri vardır. Evka-4, ev kiralarının uygun olması nedeni ile düşük ve orta gelir grubu aileler ve öğrenciler tarafından yaşanılmak üzere tercih edilen bir bölgedir. Bölgenin göç alan bir yerleşim birimi olması anne ve baba adaylarının doğum öncesi bakım konusunda eğitime ihtiyaçları olduğunu düşündürmektedir. Bu nedenle çalışma Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde yapılmıştır. 2.4. ARAŞTIRMANIN EVRENİ Araştırmanın evrenini, 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı bulunan tüm anne adayları ve eşleri oluşturmuştur. Bölgeye bağlı Eğridere ve Çamiçi köylerinde bulunan gebe ve eşleri araştırmacının tek kişi olması ve ulaşım zorlukları nedeni ile çalışma kapsamına alınmamıştır. 2.5. ARAŞTIRMADA ÖRNEKLEM Yapılan müdahale çalışmasında; örnekleme gidilmemiştir. 08 Mayıs 2006- 25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı bulunan, araştırmanın yapıldığı zaman diliminde, poliklinik başvurusunda gebe olduğu tespit edilerek antenatal izlemleri İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda yapılan, ilk gebeliği olan, 20-35 yaş arası anne adayları, ilk kez baba olacak baba adayları ile iletişim kurulabilen ve çalışma amacı anlatıldıktan sonra çalışmaya katılmayı sözel ve yazılı onamları ile (EK-I) kabul eden anne ve baba adaylarının tümü çalışma kapsamına alınmıştır. 2.6. BAĞIMLI VE BAĞIMSIZ DEĞİŞKENLER Araştırmada aşağıda belirtilen bağımlı ve bağımsız değişkenlerin dağılım ve ilişkileri incelenmiştir. Bağımlı Değişkenler: İlk kez anne ve baba olacak bireylerin doğum öncesi dönemde kaygı puanları araştırmanın bağımlı değişkenleridir: Anne adaylarının durumluk kaygı puanları Baba adaylarının durumluk kaygı puanları Anne adaylarının sürekli kaygı puanları Baba adaylarının sürekli kaygı puanları Bağımsız Değişken: İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilen eğitim araştırmanın bağımsız değişkenidir. 2.7. VERİ TOPLAMA YÖNTEMİ VE SÜRESİ Veri toplama işlemi, araştırmacı tarafından yüz yüze görüşme yöntemi ile gerçekleştirilmiştir. Gebelik döneminde sağlık ocağına başvurma durumuna göre belirlenen, anne ve baba adaylarının ilk ev ziyareti araştırmacı tarafından yapılarak anne ve baba adayları ile tanışılmıştır. Araştırmacı amacını belirterek, bireylerin sözlü ve yazılı onaylarını almış ve görüşme için bir gün belirlenmiştir. Belirlenen görüşme gününde; anne ve baba adayı ile birlikte bireylerin kendi evlerinde görüşülerek, eğitim öncesinde Anne Adayı Tanıtım Formu (EK-II), Baba Adayı Tanıtım Formu (EK-III) ve Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri (EK-IV, EK-V) uygulanmıştır. Anne ve baba adayları kendilerine verilen tanıtım formları ve ölçekleri aynı zamanda ancak, birbirlerinin yanıtlarını görmeyecek ve etkilenmeyecek şekilde doldurmuşlardır. Form ve ölçek uygulamalarından sonra anne ve baba adaylarına, araştırmacı tarafından ilgili literatür incelenerek geliştirilen “AnneBaba Adayı Eğitim Kitapçığı (EK-VIII)” ve “Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber (EK-IX)” ile eğitim verilmiştir. “Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı (EK-VIII)” bireylerin sonraki süreçte faydalanabilmeleri amacıyla ailelerin ellerine verilmiştir. Anne-baba adayları verilen eğitim dışında öğrenmek istedikleri veya ihtiyaç duydukları konulara ilişkin olarak da bilgilendirilmişlerdir. Bu görüşme sonunda, eğitimin kaygı üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla DurumlukSürekli Kaygı Envanteri (EK-IV, EK-V) tekrar uygulanmıştır. Ancak, çalışmanın veri toplama aşamasına geçmeden önce; hazırlanan Anne ve Baba Adayı Tanıtım Formlarının anlaşılırlığını ve kullanılabilirliğini değerlendirmek amacıyla, araştırma bölgesi dışında kalan Bornova 9 Nolu Ana Çocuk Sağlığı ve Aile Planlaması Merkezi’nde araştırmanın sınırlılıklarına uygun 10 olgu ile pilot çalışma yapılarak veri toplama formları yeniden düzenlenmiştir. 2.8. VERİLERİN ANALİZİ Araştırmadan elde edilen verilerin analizi Statistical Package for Social Science for Windows (SPSS) 15.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulgularının analizinde: Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları ile eğitim sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının hesaplanmasında elle puanlama yöntemi kullanılmıştır. Anne ve baba adaylarının tanımlayıcı özelliklerine ilişkin bulgular sayı ve yüzde dağılımları ile gösterilmiştir. Anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları bağımlı gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır. Baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları bağımlı gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları bağımsız gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk ve sürekli kaygı puan fark ortalamaları bağımsız gruplarda t testi ile karşılaştırılmıştır. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk ve sürekli kaygı puan farkları arasındaki ilişki iki yönlü korelasyon analizi ile incelenmiştir. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki ilişki Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı analizi ile incelenmiştir. Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk ve sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki ilişki Pearson momentler çarpımı korelasyon katsayısı analizi ile incelenmiştir (3). 2.9. SÜRE VE OLANAKLAR Ekim 2005-Aralık 2005 döneminde ilgili literatürler taranıp, tez konusu belirlenerek araştırma planı yapılmıştır. 25 Ocak 2006 tarihinde tez önerisi olarak sunulmuştur. Araştırmanın, 30 Mart 2006 tarihinde E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Bilimsel Etik Kurulu tarafından yüksek lisans tezi olarak hazırlanması kabul edilmiştir. Şubat, Mart ve Nisan aylarında düzeltmeler yapılarak, çalışmanın yürütülebilmesi için gerekli izinler alınmıştır. 08 Mayıs 2006 – 25 Ekim 2006 tarihleri arasında veriler toplanmış bu aşamadan sonra araştırmacı tarafından kodlamalar yapılmıştır. 13–19 Temmuz 2007 tarihleri arasında istatistiksel analizler yapılmıştır. Değerlendirme çalışmaları yürütüldükten sonra araştırma raporu yüksek lisans tez çalışması olarak sunulmuştur (Şekil 1). 2.10. ETİK AÇIKLAMALAR Araştırmaya başlamadan önce Evka-4 Sağlık Ocağı Bölgesi’nde çalışmanın gerçekleştirilebilmesi için E.Ü. İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Bilimsel Etik Kurulu (EK-VI) ve T.C. İzmir Valiliği İzmir İl Sağlık Müdürlüğü’nden (EK-VII) gerekli izinler alınmıştır. Araştırmaya katılan anne-baba adaylarından araştırmanın amacı açıklanarak sözel ve yazılı onamları alınmıştır (EK-I). ŞEKİL 1: ZAMAN ÇİZELGESİ TARİH Ekim Yapılan Çalışmalar ve Konu Seçimi Araştırma Deseninin Seçimi Tez Önerisi Düzeltmelerin Yapılmasıİzinlerin Alınması Veri Toplama Aşaması Verilerin Kodlanması Verilerin DeğerlendirilmesiAnalizi Tez Yazımı Ocak 2005 2006 Kasım 2005 Literatür İnceleme Aralık Şubat Mayıs Kasım Ocak Nisan Ekim Aralık Ağustos 2006 2006 2006 2007 BÖLÜM III BULGULAR İlk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla yapılan çalışmadan elde edilen bulgular iki bölümde ele alınmıştır: 3.1. Anne ve Baba Adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulgular 3.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına İlişkin Bulgular 3.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ TANIMLAYICI ÖZELLİKLERİNE İLİŞKİN BULGULAR 3.1.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 1: Anne ve Baba Adaylarının Sosyo-Demografik Özelliklerine Göre Dağılımları Anne Adayı Yaş 20-24 yaş 25-29 yaş 30-34 yaş 35 yaş ve üstü Eğitim Durumu İlkokul Ortaokul/Lise Yüksekokul / Fakülte Meslek Öğrenci Ev hanımı Serbest meslek İşçi Memur Çalışma Durumu Çalışan Çalışmayan Doğumdan Sonra Çalışma Durumu Evet Hayır Sosyal Güvence Durumu Var Yok Sosyal Güvence Tipi Bağ-Kur Emekli Sandığı SSK (Sosyal Sigortalar Kurumu) Ev Halkı Gelir Durumu Düşük gelir (449 YTL ve altı) Alt orta gelir (450 YTL–1123 YTL) Üst orta gelir (1124 YTL–2365 YTL) En Uzun Süre Yaşanılan Yer Köy/Kasaba İlçe Kent/Merkez Yaşanılan Evin Bireylere Ait Olma Durumu Evet Hayır TOPLAM Baba Adayı Sayı % Sayı % 15 10 5 - 50.0 33.3 16.7 - 2 19 7 2 6.7 63.3 23.3 6.7 5 15 10 16.7 50.0 33.3 2 21 7 6.7 70.0 23.3 1 15 6 4 4 3.3 50.0 20.0 13.3 13.3 7 14 9 23.3 46.7 30.0 10 20 33.3 66.7 30 - 100.0 - 13 17 43.3 56.7 30 - 100.0 - 28 2 93.3 6.7 28 2 93.3 6.7 2 7 19 6.7 23.3 63.3 2 7 19 6.7 23.3 63.3 5 21 4 16.7 70.0 13.3 5 21 4 16.7 70.0 13.3 3 10 17 10.0 33.3 56.7 3 8 19 10.0 26.7 63.3 15 15 30 50.0 50.0 100.0 15 15 30 50.0 50.0 100.0 Tablo 1’de, anne ve baba adaylarının sosyo-demografik özelliklerine göre dağılımlarına ilişkin bulgulara yer verilmiştir: Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %50.0’si 20-24 yaş, %33.3’ü 25- 29 yaş, %16.7’si 30-34 yaş grubunda yer almaktadır. Anne adaylarının yaş ortalaması 25.16±3.4’tür. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının %63.3’ü 25-29 yaş, %6.7’si 20-24 yaş, %23.3’ü 30-34 yaş, %6.7’si 35 yaş ve üstündedir. Baba adaylarının yaş ortalaması 28.96±4.34’tür. Anne ve baba adaylarının eğitim durumlarına göre dağılımlarına bakıldığında; anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının ise %70.0’i ortaokul/lise düzeyinde eğitim aldıklarını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %50.0’si ev hanımıdır ve %66.7’si herhangi bir işte çalışmadığını ifade etmiştir. Doğumdan sonra anne adaylarının %43.3’ü tekrar çalışmaya başlayacaklarını ifade etmektedirler. Baba adaylarının ise; %46.7’sı işçi, %30.0’u memur ve %23.3’ü serbest meslek mensubu olup tamamı çalışmaktadır. Anne ve baba adaylarının %93.3’ünün sosyal güvenceleri bulunmaktadır. Anne ve baba adaylarının, %63.3’ü Sosyal Sigortalar Kurumu (SSK), %23.3’ü Emekli Sandığı ve %6.7’si Bağ-Kur’a bağlı olduklarını belirtmişlerdir. Anne ve baba adaylarının %70.0 ile büyük bir çoğunluğu alt orta gelir grubunda (450–1123 YTL) yer almaktadır (91). Anne adaylarının %56.7’sinin, baba adaylarının ise %63.3’ünün en uzun süre yaşadıkları yer kent/merkezdir. Bireylerin %50.0’si kendi evlerinde yaşadıklarını belirtmişlerdir. 3.1.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ EVLİLİKLERİNE İLİŞKİN BAZI ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 2: Anne ve Baba Adaylarının Evliliklerine İlişkin Bazı Özelliklerine Göre Dağılımları Anne Adayı Sayı % Evlilik Yaşı 19 yaş ve altı 20–24 yaş 25–29 yaş 30 yaş ve üstü Evlilik Sayısı 1 kez 2 kez Evlilik Süresi 0-1 yıl 1-2 yıl 2 yıl ve üstü Medeni Durum Resmi nikah Dini nikah Her ikisi Evlilik Sonrası Aile Tipi Çekirdek aile Geniş aile Eş İle Uyum Her zaman uyumlu Genellikle uyumlu Çevre İle Uyum Her zaman uyumlu Genellikle uyumlu TOPLAM Baba Adayı Sayı % 3 19 7 1 10.0 63.3 23.3 3.3 7 17 6 23.3 56.7 20.0 30 - 100.0 - 27 3 90.0 10.0 14 10 6 46.7 33.3 20.0 14 10 6 46.7 33.3 20.0 8 1 21 26.7 3.3 70.0 8 1 21 26.7 3.3 70.0 28 2 93.3 6.7 28 2 93.3 6.7 15 15 50.0 50.0 23 7 76.7 23.3 10 20 30 33.3 66.7 100.0 14 16 30 46.7 53.3 100.0 Tablo 2’de, anne ve baba adaylarının evliliğe ilişkin bazı özelliklerin dağılımları verilmiştir: Anne adaylarının büyük bir çoğunluğu %63.3 ile 20–24 yaş arasında evlenmişlerdir ve evlenme yaş ortalaması 23.00±3.0’tür. Baba adayları ise; %56.7’si 25– 29 yaş arasında evlenmişlerdir ve evlenme yaş ortalaması 26.76 ± 4.3’tür. Anne ve baba adaylarının tamamı eşleriyle isteyerek evlendiklerini ifade etmişlerdir. Anne adaylarının tamamının, baba adaylarının ise; %90.0’ının ilk evliliğidir. Anne ve baba adaylarının %46.7 ile büyük bir çoğunluğunun evlilik süresi 1 yıl ve altındadır. Bireylerin %96.7’sinin (n=29) resmi nikahı varken, %3.3’ünün (n=1) resmi nikahı yoktur. Resmi nikahla birlikte dini nikah yaptırma oranı %70 (n=21) olarak belirlenmiştir. Ayrıca, ailelerin %93.3’ünün evlilik sonrası aile tiplerinin çekirdek aile olduğunu ifade ettikleri görülmüştür. Anne adaylarının %50.0’si ve baba adaylarının %76.7’si eşleri ile her zaman uyumlu olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %66.7’si ve baba adaylarının %53.3’ü çevre ile genellikle uyumlu olduklarını ifade etmişlerdir. 3.1.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE CİNSEL YAŞAM ÖZELLİKLERİNE GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 3: Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Cinsel Yaşam Özelliklerine Göre Dağılımları Anne Adayı Sayı % Eş İle Cinsellikle İlgili Konuları Rahat Paylaşabilme Durumu Evet Hayır Gebelik Nedeniyle Cinsel İlişki Sıklığında Azalma Durumu Azalma olan Azalma olmayan Cinsel Davranışlarda Değişiklik Olma Durumu Bir değişiklik olmayan Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başlayan Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başlayan Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaşan Eşi İstediği İçin Cinsel İlişki Gerçekleşme Durumu Evet Hayır Cinsel İlişki Reddedildiğinde Eşin Tepkisi Olumlu Olumsuz Cinsel İlişkiyi Reddetme Nedenleri* Fiziksel rahatsızlık Bebeğin zarar görmesinden korkma Cinsel isteğin öncekine göre daha az olması Anne adayının çekiciliğini yitirdiğini düşünme Gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşama Gebelik dışı nedenler Sağlık personeli önerisi Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi TOPLAM *Bu soru için birden fazla seçenek işaretlenmiştir. Baba Adayı Sayı % 30 - 100.0 - 27 3 90.0 10.0 25 5 83.3 16.7 28 2 93.3 6.7 15 4 9 2 50.0 13.3 30.0 6.7 22 3 5 73.3 16.7 10.0 7 23 23.3 76.7 5 25 16.7 83.3 29 1 96.7 3.3 24 6 80.0 20.0 23 25 12 3 6 2 11 30 76.7 83.3 40.0 10.0 20.0 6.7 36.7 100.0 30 7 12 2 18 4 30 100.0 23.3 40.0 6.7 60.0 13.3 100.0 Tablo 3’te, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde cinsel yaşam özelliklerine göre dağılımları verilmiştir: Anne adaylarının %100.0’ü, baba adaylarının %90.0’ı gebelik döneminde eşleri ile cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabildiklerini bildirmişlerdir. Anne adaylarının %83.3’ü, baba adaylarının %93.3’ü gebelik döneminde cinsel ilişki sıklıklarında azalma olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının ise %73.3’ü gebelik döneminde cinsel davranışlarında bir değişiklik olmadığını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %23.3’ü, baba adaylarının %16.7’si gebelik döneminde istemedikleri halde eşleri istediği için cinsel ilişkiye girdiklerini belirtmişlerdir. Anne adaylarının %96.7’si, baba adaylarının ise %80.0’i gebelik döneminde cinsel ilişkiyi reddettikleri zaman eşlerinin olumlu karşıladığını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %83.3’ü ve baba adaylarının tamamı gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri belirtmişlerdir. olarak “bebeğin zarar görmesinden korkma” durumunu 3.1.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE SİGARA VE ALKOL KULLANMA DURUMLARINA GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 4: Anne ve Baba Adaylarının Gebelik Döneminde Sigara ve Alkol Kullanma Durumlarına Göre Dağılımları Anne Adayı Sayı % Sigara Kullanma Durumu Evet Hayır Alkol Kullanma Durumu Evet Hayır TOPLAM Baba Adayı Sayı % 3 27 10.0 90.0 18 12 60.0 40.0 30 30 100.0 100.0 6 24 30 20.0 80.0 100.0 Tablo 4’te, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde sigara ve alkol kullanma durumlarına göre dağılımları verilmiştir: Anne adaylarının %90.0’ı gebelik döneminde sigara, tamamı alkol kullanmadıklarını belirtirken; baba adaylarının %60.0’ı gebelik döneminde sigara, %80.0’i da alkol kullanmadıklarını belirtmişlerdir. 3.1.5. ANNE ADAYLARININ DAĞILIMLARI OBSTETRİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE Tablo 5: Anne Adaylarının Obstetrik Özelliklerine Göre Dağılımları Sayı % Gebelik Haftası 1-12 hafta 7 23.3 13-24 hafta 8 26.7 25-40 hafta 15 50.0 Gebelik Öncesi BKİ Zayıf (18.49 kg/m² ve altı) Normal (18.5-24.9 kg/m²) Hafif şişman (25.0-29.9 kg/m²) TOPLAM 4 21 5 30 16.7 70.0 13.3 100.0 Tablo 5’te, anne adaylarının obstetrik özelliklerine göre dağılımları verilmiştir: Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %23.3’ü 1-12. gebelik haftasında, %26.7’si 13-24. gebelik haftasında ve %50.0’si 25-40. gebelik haftasındadır. Anne adaylarının %16.7’sinin gebelik öncesi dönemde Zayıf, %70.0’inin Normal ve %13.3’ünün Hafif Şişman sınırları içerisinde BKİ’ye sahip olduğu belirlenmiştir. Anne adaylarının gebelik öncesi dönem BKİ ortalaması 21.50±3.1 olarak bulunmuştur. 3.1.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EMOSYONEL DURUMLARINA GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 6: Anne ve Baba Adaylarının Emosyonel Durumlarına Göre Dağılımları Anne Adayı Baba Adayı Sayı % Sayı % Gebelik İstemi İsteyerek/Planlı İstemeden/Plansız Anne/Baba Olunacağı İlk Öğrenildiğindeki Hisler Hiçbir şey anlayamama Üzülme ve olumsuz duygular Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular Annelik/Babalık İçin Kendini Hazır Hissetme Hazır hissediyor Hazır hissetmiyor Emin değil Gebeliğe Bağlı Oluşan Fiziksel Değişimi Algılayış Kötü/Çok kötü Normal İyi/Çok iyi Doğuma İlişkin Düşünceler Ağrılı ve korku verici Mutluluk verici ve normal Stresli fakat mutluluk verici Duygularını tanımlayamama Doğumu Yaptıracak Sağlık Personelinin Cinsiyetine İlişkin Düşünceler Cinsiyet önemli Cinsiyet önemli değil Araştırmacının Verdiği Eğitimden Önce Başka Kaynaklardan Bilgi Alma Durumu Bilgi alan Bilgi almayan Bilgi Kaynakları* Kitle iletişim araçları (TV/radyo/internet/kitap/dergi vb) Doğum öncesi hazırlık sınıfları Aile büyükleri Ebe/hemşire Doktor Doğum Öncesi Hazırlık Sınıflarında Eğitim Almayı İsteme Durumu İstiyor İstemiyor TOPLAM *Bu soru için birden fazla seçenek işaretlenmiştir. 24 6 80.0 20.0 28 2 93.3 6.7 8 1 21 26.7 3.3 70.0 4 1 25 13.3 3.3 83.3 26 4 86.7 13.3 28 2 93.3 6.7 3 22 5 10.0 73.3 16.7 23 7 76.7 23.3 7 6 15 2 23.3 20.0 50.0 6.7 3 5 18 4 10.0 16.7 60.0 13.3 6 24 20.0 80.0 6 24 20.0 80.0 23 7 76.7 23.3 17 13 56.7 43.3 20 2 7 11 5 66.7 6.7 23.3 36.7 16.7 12 1 4 3 7 40.0 3.3 13.3 10.0 23.3 26 4 30 86.7 13.3 100.0 22 8 30 73.3 26.7 100.0 Tablo 6’da, anne ve baba adaylarının emosyonel durumlarına göre dağılımları verilmiştir: Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %80.0’i ve baba adaylarının %93.3’ü isteyerek ve planlayarak gebeliğin gerçekleştiğini belirtmişlerdir. Doğacak bebeğin cinsiyet tercihi durumlarına bakıldığında; anne adaylarının %16.7’si kız çocuk, %3.3’ü erkek çocuk istediklerini ve %80.0’i de cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %13.3’ü kız çocuk, %16.7’si erkek çocuk istediklerini ve %70.0’i da cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %70.0’i, baba adaylarının ise; %83.3’ü anne-baba olacaklarını ilk öğrendiklerinde mutluluk, sevinç ve olumlu duygular yaşamışlardır. Anne adaylarının %86.7’si kendilerini annelik için hazır hissederken; baba adaylarının da %93.3’ü kendilerini babalık için hazır hissettiklerini ifade etmişlerdir. Anne adaylarının %73.3’ü, baba adaylarının ise %76.7’si gebeliğe bağlı oluşan fiziksel değişimi normal olarak algıladıklarını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının %60.0’ı doğumu stresli fakat mutluluk verici olarak belirtmişlerdir. Anne ve baba adaylarının %80.0 ile büyük bir çoğunluğu doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin cinsiyetinin önemli olmadığını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının ise; %56.7’si araştırmacı tarafından verilen eğitim öncesi dönemde başka kaynaklardan; gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda bilgi almışlardır. Bilgi alan anne adaylarının %66.7 ve baba adaylarının %40.0 ile büyük çoğunluğu kitle iletişim araçlarından (televizyon, radyo, internet, kitap, dergi vb) bilgi almışlardır. Ayrıca, anne adaylarının %86.7’si, baba adaylarının ise; %73.3’ü doğum öncesi hazırlık sınıflarında eğitim almayı istemektedirler. Araştırmacı tarafından verilen eğitim öncesi dönemde, anne adaylarının %50.0’sinin bebek bakımında deneyimi (kardeş, yeğen vb) olmuş, %50.0’sinin bebek bakımında deneyimi olmamıştır. Baba adaylarının ise; %30.0’unun bebek bakımında deneyimi (kardeş, yeğen vb) olmuş, %70.0’inin bebek bakımında deneyimi olmamıştır. 3.1.7. ANNE VE BABA ADAYLARININ SOSYAL DESTEK ALMA DURUMLARINA GÖRE DAĞILIMLARI Tablo 7: Anne ve Baba Adaylarının Sosyal Destek Alma Durumlarına Göre Dağılımları Anne Adayı Sayı % Baba Adayının Anne Adayına Destek Olma Durumu Destek olan Destek olmayan Gebelik Döneminde Destek Alınan Bireyler Eş Aile büyükleri Arkadaş Sağlık personeli Destek almama Doğumdan Sonra Bebek Bakımında Destek Olabilecek Kişilerin Varlığı Var Yok Destek olmayı düşünüyor Destek olmayı düşünmüyor Doğumda Eşin Olmasını/Olmayı İsteme Durumu İstiyor İstemiyor TOPLAM Baba Adayı Sayı % 28 2 93.3 6.7 29 1 96.7 3.3 23 2 1 4 - 76.7 6.7 3.3 13.3 - 9 10 1 8 2 30.0 33.3 3.3 26.7 6.7 26 4 - 86.7 13.3 - 28 2 93.3 6.7 7 23 30 76.7 23.3 100.0 28 2 30 93.3 6.7 100.0 Tablo 7’de, anne ve baba adaylarının sosyal destek alma durumlarına göre dağılımları verilmiştir: Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %93.3’ü eşlerinin gebelik döneminde kendilerine destek olduğunu ve en büyük desteği %76.7 oranında yine eşlerinden aldıklarını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %96.7’si gebelik döneminde eşlerine destek olduklarını, kendilerinin ise en büyük desteği %33.3 oranında aile büyüklerinden aldıklarını belirtmişlerdir. Anne adaylarının %86.7’si doğumdan sonra kendilerine bebek bakımında destek olabilecek kişilerin olduğunu, %13.3’ü doğumdan sonra kendilerine bebek bakımında destek olabilecek kişilerin olmadığını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %93.3’ü doğumdan sonra eşlerine bebek bakımında destek olmayı düşünürken, %6.7’si doğumdan sonra eşlerine bebek bakımında destek olmayı düşünmediklerini belirtmişlerdir. Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının %93.3’ü doğumda birlikte olmak istediklerini belirtmişlerdir. 3.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARINA İLİŞKİN BULGULAR Bu bölümde, anne ve baba adaylarının durumluk-sürekli kaygı düzeylerine ilişkin bulgular verilmiştir. 3.2.1. ANNE ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Tablo 8:Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması Eğitim Öncesi (n=30) Ort Durumluk Kaygı Puan Ortalaması Sürekli Kaygı Puan Ortalaması Ss Eğitim Sonrası (n=30) Ort Ss t p* 33.96 ± 7.98 28.20 ± 5.97 5.616 0.000 42.63 ± 5.64 41.76 ± 5.32 1.710 0.098 * Bağımlı gruplarda t testi Tablo 8’de, anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk kaygı puan ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir: Anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalamaları, eğitim öncesi 33.96±7.98, eğitim sonrası 28.20±5.97 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (t=5.616, p<0.01). Sürekli kaygı puan ortalamaları ise; eğitim öncesi 42.63±5.64 ve eğitim sonrası 41.76±5.32 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlı değildir (t=1.710, p>0.05). 42.63 45 40 35 O R T A L A M A 41.76 33.96 28.20 30 25 20 15 10 5 0 Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası DURUMLUK KAYGI PUANI SÜREKLİ KAYGI PUANI Grafik 1: Anne Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması 3.2.2. BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Tablo 9: Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması Eğitim Öncesi (n=30) Ort Durumluk Kaygı Puan Ortalaması Sürekli Kaygı Puan Ortalaması Ss Eğitim Sonrası (n=30) Ort Ss t p* 30.26 ± 7.31 27.30 ± 6.83 4.111 0.000 38.16 ± 6.31 35.40 ± 7.09 3.222 0.003 * Bağımlı gruplarda t testi Tablo 9’da, baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir: Baba adaylarının durumluk kaygı puan ortalamaları, eğitim öncesi 30.26±7.31, eğitim sonrası 27.30±6.83 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (t=4.111, p<0.01). Sürekli kaygı puan ortalamaları ise; eğitim öncesi 38.16±6.31 ve eğitim sonrası 35.40±7.09 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel olarak anlamlıdır (t=3.222, p<0.01). 38.16 35.40 40 35 30.26 27.30 O R T A L A M A 30 25 20 15 10 5 0 Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası DURUMLUK KAYGI PUANI SÜREKLİ KAYGI PUANI Grafik 2: Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması 3.2.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Tablo 10: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası DurumlukSürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması Anne Adayı (n=30) Ort Ss Baba Adayı (n=30) Ort Ss t p* Eğitim Sonrası 33.96 ± 7.98 28.20 ± 5.97 30.26 ± 7.31 27.30 ± 6.83 1.871 0.543 0.066 0.589 Sürekli Kaygı Puan Ortalaması Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası 42.63 ± 5.64 41.76 ± 5.32 38.16 ± 6.31 35.40 ± 7.09 2.889 3.932 0.005 0.000 Durumluk Kaygı Puan Ortalaması Eğitim Öncesi * Bağımsız gruplarda t testi Tablo 10’da, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluksürekli kaygı puan ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir: Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 33.96±7.98, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97’dir. Baba adaylarının ise; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 27.30±6.83’tür. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (t=1.871, p>0.05). Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmamıştır (t=0.543, p>0.05). Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 42.63±5.64, eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32’dir. Baba adaylarının ise; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 38.16±6.31, eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 35.40±7.09’dur. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (t=2.889, p<0.01). Anne ve baba adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında da istatistiksel olarak anlamlı farklılık saptanmıştır (t=3.932, p<0.01). Anne Adayı Baba Adayı 42.63 38.16 45 40 35 O R T A L A M A 41.76 35.40 33.96 30.26 28.20 27.30 30 25 20 15 10 5 0 Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası Eğitim Öncesi Eğitim Sonrası DURUMLUK KAYGI PUANI SÜREKLİ KAYGI PUANI Grafik 3: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarının Karşılaştırılması 3.2.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARK ORTALAMALARININ KARŞILAŞTIRILMASI Tablo 11: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk- Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalamalarının Karşılaştırılması Anne Adayı Baba Adayı (n=30) (n=30) Ort Ss Ort Ss Durumluk Kaygı Puan Fark Ortalaması (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalaması (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) t p* 0.030 5.76 ± 5.62 2.96 ± 3.95 2.231 0.86 ± 2.77 2.76 ± 4.70 -1.906 0.063 * Bağımsız gruplarda t testi Tablo 11’de, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluksürekli kaygı puan fark ortalamalarının karşılaştırılması gösterilmiştir: Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan fark ortalaması (5.76±5.62) ve baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan fark ortalamasından (2.96±3.95) istatistiksel olarak anlamlı farklı bulunmuştur (t=2.231, p<0.05). Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (0.86±2.77) ve baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (2.76±4.70) arasında istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (t=1.906, p>0.05). 3.2.5. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİ Tablo 12: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi ve Sonrası Durumluk- BABA ADAYI (n=30) Sürekli Kaygı Puan Farkları Arasındaki İlişki ANNE ADAYI (n=30) Durumluk Kaygı Puan Farkı (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) r p* Durumluk Kaygı Puan Farkı (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) 0.087 0.649 Sürekli Kaygı Puan Farkı (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) Sürekli Kaygı Puan Farkı (Eğitim Öncesi - Eğitim Sonrası) r p* 0.161 0.394 * Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi Tablo 12’de, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygı puan farkları arasındaki ilişki gösterilmiştir: Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları ile baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (r=0.087, p>0.05). Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları ile baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır (r=0.161, p>0.05). 3.2.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİ Tablo 13: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı BABA ADAYI (n=30) Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ANNE ADAYI (n=30) Eğitim Öncesi Durumluk Kaygı Puan Ortalaması r p* Eğitim Öncesi Durumluk Kaygı Puan Ortalaması 0.486** 0.007 Eğitim Öncesi Sürekli Kaygı Puan Ortalaması Eğitim Öncesi Sürekli Kaygı Puan Ortalaması r p* 0.220 0.244 * Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi **p<0.01 Tablo 13’te, anne ve baba adaylarının eğitim öncesi durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki ilişki incelenmiştir: Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönlü orta dereceli anlamlı bir ilişki bulunmuştur (r=0.486, p<0.01). Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=0.220, p>0.05). 3.2.7. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİ Tablo 14: Anne ve Baba Adaylarının Eğitim Sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı BABA ADAYI (n=30) Puan Ortalamaları Arasındaki İlişki ANNE ADAYI (n=30) Eğitim Sonrası Durumluk Kaygı Puan Ortalaması r p* Eğitim Sonrası Durumluk Kaygı Puan Ortalaması 0.330 0.074 Eğitim Sonrası Sürekli Kaygı Puan Ortalaması Eğitim Sonrası Sürekli Kaygı Puan Ortalaması r p* 0.164 0.386 * Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi Tablo 14’te, anne ve baba adaylarının eğitim sonrası durumluk-sürekli kaygı puan ortalamaları arasındaki ilişki incelenmiştir: Anne adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönde orta dereceli anlamlı olmayan bir ilişki bulunmuştur (r=0.330, p>0.05). Anne adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamıştır (r=0.164, p>0.05). BÖLÜM IV TARTIŞMA Araştırma, ilk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilen eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacı ile planlanmış ve uygulanmıştır. Bu bölümde araştırma sonucunda elde edilen bulgular literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır. Çalışmadan elde edilen bulgular iki bölümde ele alınmıştır: 4.1. Anne ve Baba adaylarının Tanımlayıcı Özelliklerine İlişkin Bulguların İncelenmesi 4.2. Anne ve Baba Adaylarının Durumluk-Sürekli Kaygı Puan Ortalamalarına İlişkin Bulguların İncelenmesi 4.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ TANIMLAYICI ÖZELLİKLERİNE İLİŞKİN BULGULARIN İNCELENMESİ Bu bölümde, anne ve baba adaylarının tanımlayıcı özelliklerine ilişkin sayı ve yüzde dağılımı olarak verilen bulgular literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır. Tanımlayıcı özelliklere ait verilerin özellikle sunulmasının amacı, elde edilen sonuçların toplamın hangi özelliği için geçerli olduğu konusunda bilgi vermektir. 4.1.1. ANNE VE BABA ADAYLARININ SOSYO-DEMOGRAFİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Yapılan çalışmada; anne adaylarının %50.0’si 20-24 yaş, %33.3’ü 25-29 yaş, %16.7’si 30-34 yaş grubunda yer almaktadır. Anne adaylarının yaş ortalaması 25.16±3.4’tür. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının %63.3’ü 25-29 yaş, %6.7’si 20-24 yaş, %23.3’ü 30-34 yaş, %6.7’si 35 yaş ve üstündedir. Baba adaylarının yaş ortalaması 28.96±4.34’tür (Tablo 1). Doğurganlık çağı ile ilgili Berkiten (1999) ve Gençalp (2001) tarafından yapılan diğer çalışmalar da bu çalışma verileri ile benzer yaş gruplarını kapsamaktadır (14,45). TNSA 2003 yılı verilerine göre kadınların ilk doğum yaş ortalaması 21.8’dir (96). Çalışmadan elde edilen sonuçlar Türkiye genelindeki ilk doğum yaş ortalamasından daha büyüktür. Yapılan çalışmalar ve bu çalışmaya ait ilk doğum yaş ortalamasının TNSA verilerinden farklı olmasının nedeni; araştırma verilerinin kentsel yerleşim bölgelerinde toplanmış olmasından kaynaklandığını düşündürmektedir. Anne adaylarının %50.0’sinin, baba adaylarının ise %70.0’inin ortaokul/lise düzeyinde eğitim aldıkları saptanmıştır (Tablo 1). TNSA 2003 yılı verilerine göre ise; kadınların %37.6’sının ilkokul, %9.5’inin ortaokul, %14.2’sinin lise ve üstü düzeyde eğitim aldıkları, erkeklerin de %39.2’sinin ilkokul, %14.7’sinin ortaokul, %22.5’inin lise ve üstü düzeyde eğitim aldıkları saptanmıştır (96). Çalışmadaki eğitime yönelik veriler TNSA verilerinden farklılık göstermektedir. Bu farklılık; çalışmanın kentsel bir alanda yapılmasının yanı sıra Türkiye’de kadınlarda eğitim durumunun yükselmekte olması ayrıca, çalışmanın ilk kez anne ve baba olacak bireyler ile yürütülmesinden kaynaklandığı düşünülmektedir. Çalışma daha önce gebeliği deneyimleyen anne-baba adayları ile yapılmış olsaydı, bireylerin yaş ortalamalarının daha yüksek ve eğitim durumlarının daha düşük olması beklenebilirdi. Anne adaylarının %66.7’si herhangi bir işte çalışmamaktadır. Baba adaylarının ise tamamı çalışmaktadır (Tablo 1). T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) Hanehalkı İşgücü Araştırması 2007 Mayıs Dönemi sonuçlarına göre; erkeklerin %28.2’sinin, kadınların %73.7’sinin çalışmadığı belirtilmektedir (95). TNSA 2003 yılı verilerine göre de; kadınların %73.0’ünün çalışmadığı belirtilmektedir (96). Hem TÜİK ve TNSA hem de araştırma verilerinde görüldüğü gibi kadınların büyük bir çoğunluğu çalışmamaktadır. Bu durum Türk toplumunda genel olarak ailenin maddi sorumluluğunu erkeğin üstlenmesi, kadınların eğitim durumlarının düşüklüğü, çalışma alanlarının sınırlılığı ve kadınların bu konuda daha az sorumluluk almaları ile açıklanabilir. Anne ve baba adaylarının %16.7’si düşük gelir grubunda (449 YTL ve altı) yer alırken, %70.0 ile büyük bir çoğunluğu alt orta gelir grubunda (450–1123 YTL) yer almaktadır (Tablo 1). Anne ve baba adaylarının büyük çoğunluğunun alt orta gelir grubunda yer alması, verilerin kentsel yerleşim bölgesinde toplanması ile açıklanabilir. Anne adaylarının %56.7’sinin, baba adaylarının ise %63.3’ünün en uzun süre yaşadıkları yer kent/merkez olarak bulunmuştur (Tablo 1). Anne ve baba adaylarının çoğunluğunun kent/merkezde yaşaması, gebelik süresince bireylerin sağlık profesyonellerinden izlem, bakım ve eğitim almaları konusunda önem taşımaktadır. 4.1.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ EVLİLİKLERİNE İLİŞKİN BAZI ÖZELLİKLERİN İNCELENMESİ Yapılan bu çalışmada; anne adaylarının büyük bir çoğunluğu %63.3 ile 20-24 yaş arasında evlenmiş ve evlenme yaş ortalaması 23.00±3.0 olarak bulunmuştur. Baba adaylarının ise; %56.7’si 25-29 yaş arasında evlenmiş ve evlenme yaş ortalaması 26.76±4.3 olarak bulunmuştur. Bireylerin tamamı eşleriyle isteyerek evlendiklerini ifade etmişlerdir (Tablo 2). TÜİK evlenme ve boşanma istatistikleri 2006 yılı sonuçlarına göre; kadınların ilk evlenme yaş ortalaması 22.8, erkeklerin ise; 26.1 olarak belirtilmektedir (94). Çalışmadaki evlenme yaş ortalamasına ilişkin veriler TÜİK verileri ile uygunluk göstermektedir. Bu sonuç ülkemizde ilk evlenme yaşının yükselmekte olduğunu düşündürmektedir. Anne adaylarının %50.0’si ve baba adaylarının %76.7’si eşleri ile her zaman uyumlu olduklarını belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %66.7’si ve baba adaylarının %53.3’ü çevre ile genellikle uyumlu olduklarını ifade etmişlerdir (Tablo 2). Gebelik, eşlerin her ikisini de etkileyen bir kriz dönemidir (98). Gebeliğin kabulü sürecinde anne ve baba adayları benzer emosyonel tepkiler vermekle birlikte, bu çalışmada görüldüğü gibi anne adayları eşe uyum konusunda daha çok sorun yaşamaktadırlar. Bu nedenle, anne adaylarının eşleri ile karşılıklı uyum içinde olmaları gebelik sürecini daha olumlu deneyimlemeleri açısından önemlidir. Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından ilk gebeliği olan kadınların psikolojik tepkilerinin incelenmesi amacıyla 259 anne adayı ile yapılan çalışmada; anne adayının çevresiyle, özellikle eşiyle olan ilişkilerinin gebeliğin kabulünde ve olumlu emosyonel tepkilerin ortaya çıkmasında önemli rol oynadığı belirtilmektedir (32). Dülgerler ve arkadaşları (2005) tarafından gebelerin ruhsal belirti dağılımlarının incelenmesi amacıyla yapılan çalışmada; gebelikleri nedeniyle eşleriyle ilişkilerinin etkilendiğini ifade eden anne adaylarının kaygılarının anlamlı düzeyde yüksek olduğu belirtilmektedir (35). 4.1.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE CİNSEL YAŞAM ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Yapılan çalışmada; anne adaylarının %100.0’ü, baba adaylarının %90.0’ı gebelik döneminde eşleri ile cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabildiklerini bildirmişlerdir (Tablo 3). Yangın (2004) tarafından gebelikte cinsel davranışların belirlenmesi amacıyla 26 anne adayı ile yapılan çalışmada; anne adaylarının %88.5’inin cinsel ilişkiyle ilgili konuları eşleriyle rahatlıkla paylaşabildikleri belirtilmektedir (107). Bu çalışmanın sonuçları Yangın’ının çalışma sonuçları ile benzerdir. Bu bize; toplumumuzda anne ve baba adaylarının isteyerek evlenme oranlarının ve eşler arası cinsellik ile ilgili paylaşımların arttığını düşündürmektedir. Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %83.3’ü, baba adaylarının %93.3’ü gebelik döneminde cinsel ilişki sıklıklarında azalma olduğunu belirtmişlerdir. Ayrıca, anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının ise %26.7’si gebelik döneminde cinsel davranışlarında değişiklik olduğunu belirtmişlerdir (Tablo 3). Gebelikte cinsel yaşama ilişkin Onah ve arkadaşları (2002), Al Bustan ve arkadaşları (1995), Lee (2002), Yangın (2004) ve Ünsal (2004) tarafından yapılan çalışmalarda da, bu çalışma sonuçlarına benzer şekilde anne ve baba adaylarının gebelik döneminde cinsel ilişki sürecinde birtakım sorunlar yaşadıkları saptanmıştır (4,68,78,100,107). Anne adaylarının %23.3’ü, baba adaylarının %16.7’si gebelik döneminde istemedikleri halde, eşleri istediği için cinsel ilişkiye girdiklerini belirtmişlerdir. Gebelik döneminde baba adayları tarafından cinsel ilişki reddedildiğinde; anne adaylarının %80.0’inin olumlu tepki vermesine karşın, %20.0’sinin olumsuz tepki verdiği saptanmıştır (Tablo 3). Gebelik döneminde cinsel şiddetin incelendiği; Giray ve arkadaşları (2005), Ayrancı ve arkadaşları (2002), Altan ve Şirin (2005), Valladares Cardoza (2005) ve Yangın (2004) tarafından yapılan çalışmalarda, daha çok anne adaylarının deneyimlediği şiddet türleri ve oranlarına ilişkin bilgiler verilmekte, baba adaylarına yönelik veri bulunmamaktadır (5,12,47,102,107). Bu çalışmada bireylerin cinsel yaşantılarında birbirlerine karşı çoğunlukla anlayışlı oldukları ancak, baba adaylarının anne adaylarından daha fazla duygusal ve sözel şiddet yaşadıkları bulunmuştur. Bu farklı sonuç gebelik döneminde anne adaylarının emosyonel yönden baba adaylarına göre daha hassas olmaları ile açıklanabilir. Anne adaylarının %83.3’ü ve baba adaylarının tamamı gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri olarak “bebeğin zarar görmesinden korkma” durumunu belirtmişlerdir (Tablo 3). Yangın (2004) tarafından yapılan çalışma da; bu konudaki araştırma bulgularını desteklemektedir (107). 4.1.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ GEBELİK DÖNEMİNDE SİGARA VE ALKOL KULLANMA DURUMLARININ İNCELENMESİ Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2003 Yılı Raporları ve Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verilerinde; gebelikte sigara kullanımı %11.0 ile %11.4 olarak belirtilmektedir (52,105). Ülkemizde ise; Marakoğlu ve Erdem (2007), Semiz ve arkadaşları (2006), Çöl (2007), İrge ve arkadaşları (2005) ve Berkiten (1999) tarafından gebelikte sigara kullanımının değerlendirildiği çalışmalarda; anne adaylarının gebelik döneminde %9.8 ile %20.8 arasında değişen oranlarda, baba adaylarının ise %52.5 ile %57.5 arasında değişen oranlarda sigara kullandıkları belirtilmektedir (14,29,60,72,87). Çalışmada ise; anne adaylarının gebelikte sigara kullanma oranı %10.0 ve baba adaylarının ise %40.0 olarak saptanmıştır (Tablo 4). Çalışmanın sonuçları biraz daha düşük olmakla birlikte, yapılan diğer çalışma sonuçları ile benzer olarak bulunmuştur. Yine yapılan çalışmalarda; anne adaylarının gebelik döneminde alkol kullanma oranlarının; Birleşik Devletler Ulusal Yaşam İstatistikleri 2002 Yılı Raporları’nda %0.9 olduğu belirtilmektedir (73). Birleşik Devletler Gebelik Risk Değerlendirme İzlem Sistemi 2002 yılı verileri ve Anderson ve Baumberg (2006) tarafından Avrupa’da alkol kullanımına ilişkin raporda ise; gebelik döneminde kadınların %21.4 ile %65.2 oranlarında alkol kullanmaya devam ettikleri belirtilmektedir (9,105). İrge ve arkadaşları (2005) ile Haas ve arkadaşları (2005) tarafından gebelikte beslenme ve sağlık durumunun değerlendirildiği çalışmalarda ise; alkol kullanımının gebelik döneminde %2 ile %14 arasında olduğu belirtilmektedir (50,60). Çalışmada ise; anne adaylarının tamamının alkol kullanmadıkları saptanmıştır (Tablo 4). Gebelik döneminde alkol kullanımına ilişkin çalışma sonuçları farklılık göstermektedir, bu farklılığın kültürel faktörlerden kaynaklandığı düşünülmektedir. 4.1.5. ANNE ADAYLARININ OBSTETRİK ÖZELLİKLERİNİN İNCELENMESİ Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının %23.3’ü 1-12. gebelik haftasında, %26.7’si 13-24. ve %50.0’si 25-40. gebelik haftasındadır (Tablo 5). Anne adaylarının çoğunun II. ve III. trimesterlerde olmasının nedeni; anne adaylarının kontroller için sağlık kuruluşlarına genellikle II. ve III. Trimesterlerde gitmeleri ile açıklanabilir. Yapılan çalışmada; anne adaylarının %16.7’sinin gebelik öncesi dönemde Zayıf, %70.0’inin Normal ve %13.3’ünün Hafif Şişman sınırları içerisinde BKİ’ye sahip olduğu belirlenmiştir. Anne adaylarının gebelik öncesi dönem BKİ ortalaması 21.50±3.1 olarak bulunmuştur (Tablo 5). Gebelik süresince ağırlığın artış hızı, gebelik döneminde alınması gereken kilo kadar önemlidir (106). Bu nedenle gebelik öncesi kadınların BKİ’nin belirlenmesi gebelik döneminde bireye özel beslenme planının çıkarılması ve kilo takibinin yapılabilmesi açısından önemlidir. 4.1.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EMOSYONEL DURUMLARININ İNCELENMESİ Yapılan çalışmada; anne adaylarının %80.0’i ve baba adaylarının %93.3’ü isteyerek ve planlayarak gebeliğin gerçekleştiğini belirtmişlerdir (Tablo 6). TNSA 2003 verilerine göre; ilk gebelikte annelerin %88.7’sinin isteyerek gebe kaldığı belirtilmektedir (96). Çalışma verilerimiz ile TNSA verileri paralellik göstermektedir. Doğacak bebeğin cinsiyet tercihi durumlarına bakıldığında; anne adaylarının %80.0’i, baba adaylarının ise; %70.0’i cinsiyet tercihlerinin olmadığını belirtmişlerdir (Tablo 6). Bu sonuç, ilk kez anne-baba olacak bireylerin çalışma kapsamına alınması nedeni ile cinsiyet tercihi yapmadıklarını düşündürmektedir. Anne adaylarının %70.0’i, baba adaylarının ise; %83.3’ü anne-baba olacaklarını ilk öğrendiklerinde mutluluk, sevinç ve olumlu duygular yaşamışlardır (Tablo 6). Bulgular; Field ve arkadaşları (2006) tarafından anne adaylarının psikolojik durumlarının değerlendirildiği ve Berkiten (1999) tarafından anne ve baba adaylarının gebelik ve doğum sürecine ilişkin beklenti ve katılımlarının değerlendirildiği çalışmalarla benzerlik göstermektedir (14,42). Anne ve baba adaylarının gebeliği öğrenme sürecinde olumlu duygular yaşamalarının nedeni; ilk gebelik olması ve gebeliğin bireyler tarafından istenme oranının çok yüksek olması ile açıklanabilir. Anne adaylarının %73.3’ünün, baba adaylarının ise %76.7’sinin gebeliğe bağlı oluşan fiziksel değişimi normal olarak algıladıkları bulunmuştur (Tablo 6). Dal (2002), Berkiten (1999) ve Demirci ve Karanisoğlu (2001) tarafından gebelik sürecine ilişkin yapılan çalışmalar araştırma bulgularını desteklemektedir (14,31,32). Anne adaylarının %50.0’si, baba adaylarının %60.0’ı doğumu stresli fakat mutluluk verici olarak belirtmişlerdir (Tablo 6). Anne ve baba adayları doğuma ilişkin benzer kaygılar yaşamaktadırlar. Dal (2002), Berkiten (1999), Gibbins ve Thomson (2001), Olin ve Faxelid (2003) ve Schneider (2002) tarafından yapılan, doğuma ilişkin beklentilerin değerlendirildiği, çalışmalar da araştırma bulgularını desteklemektedir (14,31,46,77,86). Anne ve baba adaylarının gebelik, doğum ve doğum sonrası döneme hazırlanmalarının önemi kabul edildikçe, bu süreçte anne ve baba adaylarının yaşadıkları kaygı azalacak ve eşlerin birbirlerine destek olmalarının önemi ortaya çıkacaktır. Anne ve baba adaylarının %80.0 ile büyük bir çoğunluğu doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin cinsiyetinin önemli olamadığını belirtmişlerdir (Tablo 6). Cevrioğlu ve arkadaşları (2004) tarafından doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin cinsiyetinin değerlendirilmesi amacıyla yapılan çalışma araştırma bulgularını desteklerken, Yangın (2004) tarafından yapılan çalışmada bireyler tarafından sağlık profesyonelinin cinsiyetinin önemli olduğu belirtilmektedir (19,107). Bu durum bize; bir kısım anne ve baba adayının doğumu yaptıracak sağlık profesyonelinin cinsiyetinden çok eğitim durumu ya da mesleki deneyimlerine önem verdiğini, bir kısmının ise; kültürel faktörlerden etkilenerek cinsiyet farklılığına önem verdiğini düşündürmektedir. Araştırmacı tarafından verilen eğitim öncesinde; anne adaylarının %23.3’ünün, baba adaylarının ise %43.3’ünün gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda daha önceden bilgilerinin olmadığı saptanmıştır (Tablo 6). Dal (2002), Demirci ve Karanisoğlu (2001) ile Kaya ve arkadaşları (2005) tarafından yapılan çalışmalarda; cinsellik, gebelik, doğum, doğum sonrası dönem konularında kadın ve erkeğe evlilik öncesi ve evlilik sürecinde yeterli düzeyde bilgi verilmediği belirtilmektedir (31,32,65). Ekici (2001) tarafından yapılan çalışmada; kadınların %95’inin, erkeklerin ise; %89’unun, anne ve baba olmadan önce eğitimin gerekli olduğunu düşündükleri ayrıca, kadınların %97’sinin ve erkeklerin 87’sinin ebe/hemşire tarafından verilen eğitimi eşleriyle birlikte almak istedikleri belirtilmektedir. Kadınların %26’sının ve erkeklerin %31’inin eğitimin ev ortamında verilmesini istedikleri ifade edilmektedir (37). Bu çalışmada; birebir görüşme yöntemi kullanılarak, tüm anne ve baba adayları birlikte iken ve ev ortamında eğitimler gerçekleştirilmiştir. Yine daha önce bilgi alan anne adaylarının %66.7’si ve baba adaylarının %40.0’ı ile büyük çoğunluğu kitle iletişim araçlarından (televizyon, radyo, internet, kitap, dergi vb) yararlanmışlardır. Anne adaylarının %36.7’sinin ve baba adaylarının %10.0’unun ebe/hemşireden, anne adaylarının %16.7’sinin ve baba adaylarının %23.3’ünün doktordan bilgi aldıkları bulunmuştur. Anne adaylarının %6.7’si Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’ndan, %23.3’ü aile büyüklerinden bilgi almışlardır. Baba adaylarının ise; %3.3’ü Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’ndan, %13.3’ü aile büyüklerinden bilgi almışlardır (Tablo 6). Bilgi alınan kaynaklar arasında sağlık profesyonellerinin oranının düşük oluşu; bireylerin sağlık profesyonellerinden çekindikleri, onları kaynak kişi olarak görmedikleri ve sağlık profesyonellerinin de eğitime gereken önemi vermediği şeklinde yorumlanabilir. Bu durum, Schneider (2002) tarafından ilk kez anne olacak kadınların deneyimlerini değerlendirmek amacıyla yapılan çalışma ile desteklenmektedir (86). Anne adaylarının baba adaylarına göre ebe ve hemşireden daha fazla bilgi almaları ise; gebelik izlemleri nedeniyle anne adaylarının ebe ve hemşirelerle daha sık karşılaşması ile açıklanabilir. Ayrıca, anne ve baba adaylarının eğitim düzeylerinin artması ile yazılı eğitim materyallerinin daha çok tercih edildiği de düşünülebilir. Ebeveynliğe geçişi hızlandıran en önemli faktörlerden biri doğum öncesi dönemde verilen eğitimdir (14). Çalışmada; anne adaylarının %86.7’sinin, baba adaylarının ise; %73.3’ünün Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nda eğitim almayı istedikleri saptanmıştır (Tablo 6). Manson ve arkadaşları (2004), Schneider (2002), Olin ve Faxelid (2003), Hildinsson ve Häggström (1999) ile Renkert ve Nutbeam (2001) tarafından doğum öncesi eğitimlerin değerlendirildiği çalışmalardan elde edilen bulgular araştırma sonuçları ile benzerdir (53,71,77,83,86). Bulgular doğrultusunda, çeşitli toplumlarda anne ve baba adaylarının kültürel farklılık gözetmeksizin doğum öncesi eğitim almak istedikleri görülmektedir. Benzer bir şekilde, Schneider (2002) tarafından yapılan çalışmada da; anne adaylarının gebeliğe adaptasyon sürecinde, deneyimledikleri fiziksel ve emosyonel değişiklikler nedeniyle birtakım problemler yaşadıkları ifade edilmektedir. Bu nedenle doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin oldukça önemli olduğu vurgulanmaktadır (86). 4.1.7. ANNE VE BABA ADAYLARININ DESTEK ALMA DURUMLARININ İNCELENMESİ Bu çalışmada; anne adaylarının %93.3’ü eşlerinin gebelik döneminde kendilerine destek olduğunu ve en büyük desteği %76.7 oranında yine eşlerinden aldıklarını belirtmişlerdir. Baba adaylarının ise; %96.7’si gebelik döneminde eşlerine destek olduklarını, kendilerinin ise en büyük desteği %33.3 oranında aile büyüklerinden aldıklarını belirtmişlerdir (Tablo 7). Kadınlar eşlerinden destek alırken, erkekler aile büyüklerinden destek almaktadırlar. Bu durum, gebelik döneminde kadınların fiziksel ve emosyonel yakınmaları nedeniyle biraz daha fazla kendilerine yönelmeleri ve baba adaylarının da benzer sıkıntıları (Couvade sendromu) yaşayabileceklerini bilmemeleri nedeniyle eşlerine destek olmadıklarını düşündürmektedir. Baba adayları ise eşlerinden sağlayamadıkları desteği, Türk kültürünün özellikleri nedeni ile aile büyüklerinden, özellikle de annelerinden almaktadırlar. Anne ve baba adaylarının gebelikten kaynaklanan fiziksel ve emosyonel semptomlar nedeniyle kaygı yaşadıkları ve bu dönemde desteklenmelerinin oldukça önemli olduğu belirtilmektedir (86). Sosyal çevredeki önemli kişilerden alınan destek kadının gebelik deneyiminde olumlu etkiye sahiptir. Ayrıca, yeterli sosyal destek alan bir kadın, gebeliği için yardım arama ve yararlı sağlık uygulamaları davranışlarını arttırarak, gebelik komplikasyonlarını azaltabilir. Destek eksikliği ise, bu deneyimi olumsuz olarak etkileyebilmektedir (98). Gençalp (2001) tarafından doğum eyleminde anneye verilen destekleyici hemşirelik bakımının doğum sürecine etkisinin değerlendirildiği çalışmada; doğum eylemi sürecinde sağlık profesyonellerinden destekleyici bakım alan anne adaylarının, doğum sonrası sorgulanan düşüncelerinin, destekleyici bakım almayan anne adaylarına göre daha olumlu olduğu belirtilmektedir (45). Anne adaylarının %76.7’si, baba adaylarının %93.3’ü doğumda birlikte olmak istediklerini belirtmişlerdir (Tablo 7). Güngör ve Beji (2007) tarafından babaların doğuma katılmasının doğum eylemi üzerine etkisini incelemek amacıyla 50 ilk gebeliği olan anne ve baba adayıyla yapılan çalışmada; doğumda eşi aktif rol alan anne adaylarının, doğum ve ağrı dönemini daha olumlu değerlendirdiği belirtilmektedir. Benzer bir şekilde baba adaylarının tamamının doğumda yaşadıklarını olumlu bir deneyim olarak değerlendirdikleri ve %92.0’sinin doğuma katılmalarındaki en önemli amaçlarının “eşine destek olmak” olduğu belirtilmektedir (49). Gibbins ve Thomson (2001) tarafından ise; ilk kez anne olan kadınların beklentileri ve doğum deneyimlerine ilişkin yapılan çalışmada; anne adaylarının kendilerinin ve bebeklerinin sağlıklarına ilişkin kaygı ve korkularının olduğu belirtilmektedir. Çalışma, ebeler ve eşleri tarafından desteklenen, ayrıca ebeler tarafından doğum öncesi dönemde bilgilendirilen anne adaylarının doğumda karar verici ve uygulayıcı olarak kendilerinden emin bir şekilde rol aldıklarını göstermektedir. Antenatal dönemde ebeler tarafından bilgilendirilen anne adayları, daha pozitif bir doğum deneyimi yaşamakta ve emosyonel problemler yaşamamaktadırlar (46). Doğumda kontrol duygusu ile annenin kaygısı arasında negatif ilişki bulunmaktadır, baba adaylarının doğum eyleminde eşlerinin yanında olması anne adaylarının kontrol duygusunu geliştirebilir ve bu sayede kaygı düzeyi azalabilir (22,46). 4.2. ANNE VE BABA ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARINA İLİŞKİN BULGULARIN İNCELENMESİ Bu bölümde, anne ve baba adaylarının durumluk-sürekli kaygı düzeylerine ilişkin bulgular literatür bilgiler doğrultusunda tartışılmıştır. 4.2.1. ANNE ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ EĞİTİM KAYGI ÖNCESİ PUAN VE SONRASI ORTALAMALARININ İNCELENMESİ Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 33.96±7.98, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlı olarak değerlendirilmiştir (p<0.01) (Tablo 8). Elde edilen sonuçlara göre; eğitim verilen anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Dülgerler ve arkadaşları (2005) tarafından gebelerin ruhsal belirti dağılımlarının incelenmesi amacıyla 94 anne adayı ile yapılan çalışmada; kadınların gebelik döneminde yüksek düzeyde kaygılarının olduğu belirtilmektedir (35). Bu çalışmada ise; anne adaylarının gebelik döneminde eğitim öncesi ve sonrası durumluk-sürekli kaygıları orta düzeyde bulunmuştur. Field ve arkadaşları (2004) tarafından 140 anne adayı ile yapılan çalışmada; sağlıklı anne adaylarının %29.6’sının gebelik döneminde kaygılı oldukları ve durumluk kaygı puan ortalamalarının 32.95 olduğu belirtilmektedir (42). Benzer bir şekilde, Hughes ve arkadaşları (1999) tarafından gebelikte kaygı risk faktörlerinin değerlendirilmesi amacı ile yapılan çalışmada da; ilk kez anne olacak sağlıklı anne adaylarının gebelik döneminde durumluk kaygı puan ortalamasının 32.8 olduğu belirtilmektedir (54). Field ve arkadaşları ile Hughes ve arkadaşlarının çalışmalarına ait sonuçlar, çalışmadan elde edilen durumluk kaygı puan ortalaması sonucu ile örtüşmektedir. Bu durumun çalışmaların benzer özelliklere sahip anne adayları ile gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Fatoye ve arkadaşları (2004) tarafından 156 anne adayı ile gebelikte emosyonel distresi değerlendirmek amacı ile yapılan çalışmada ise; anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalamasının 39.29±16.83 olduğu belirtilmektedir (39). Cury ve Menezes (2007) tarafından doğum öncesi döneme ilişkin yapılan kaygı prevalans çalışmasında da; anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalaması 43.5 ve sürekli kaygı puan ortalaması 40.8 olarak belirtilmektedir (27). Cury ve Menezes ile Fatoye ve arkadaşlarının çalışmalarındaki durumluk kaygı puan ortalamaları ile bu çalışmadaki durumluk kaygı puan ortalaması arasındaki farkın; araştırma gruplarının farklı eğitim ve sosyoekonomik özelliklere sahip bireyler ile gerçekleştirilmiş olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Spielberger de (1978), eğitim düzeyi ile kaygı düzeyi arasında ters ilişki olduğunu belirtmektedir (80). Brouwers ve arkadaşları (2001) tarafından gebelikte kaygı durumunun değerlendirildiği çalışmada; sağlıklı anne adaylarının durumluk kaygı puan ortalamalarının 29±5 ve sürekli kaygı puan ortalamalarının 28±4 olduğu belirtilmektedir (17). Çalışmadan elde edilen sonuçların Brouwers ve arkadaşları’nın çalışmasından farklı olduğu, bu çalışmadaki anne adaylarının eğitim öncesi durumluk ve sürekli kaygı puanlarının daha fazla olduğu görülmektedir. Bu durumun, çalışmanın sadece ilk gebeliği olan deneyimsiz anne adayları ile yapılmış olmasından kaynaklandığı düşünülmektedir. Koşulların değişmesi durumluk kaygı düzeyini etkilemektedir (79). Çucu (2001) ve Sertbaş (1998) tarafından anne adaylarının doğum öncesi ve doğum sonrası dönemlerde durumluk-sürekli kaygı düzeylerinin incelenmesi amacıyla yapılan çalışmalarda; doğum sonrası süreçte gebelerin durumluk ve sürekli kaygı düzeylerinin anlamlı bir şekilde düştüğü belirtilmektedir. Doğum öncesi dönemde alınan eğitimin durumluk-sürekli kaygı düzeyleri üzerinde etkisinin olduğu ifade edilmektedir (30,88). Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının eğitim öncesi ve sonrası sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 42.63±5.64 ve eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32 olarak saptanmıştır. Bu fark istatistiksel açıdan anlamlı bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 8). Elde edilen sonuçlara göre; eğitim verilen anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalmadığı saptanmıştır. İki faktörlü kaygı kuramına göre; koşulların değişmesinin sürekli kaygı düzeyinde çok önemli bir değişikliğe neden olmadığı belirtilmiştir (79). Çalışmada da anne adaylarında bilgilendirici yaklaşımın sürekli kaygı puanında değişikliğe neden olmadığı saptanmıştır. Ayrıca, eğitim sonrası anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı bir düşüş olmaması; başlangıçta gebelik nedeniyle var olan kaygının giderek yerini, doğacak bebeğin sağlığına yönelik kaygılara bırakmasından dolayı süreklileştiğini düşündürmektedir. Ziyalar (1999) tarafından, anne adaylarının, doğum nedeniyle birtakım kaygı ve korkularının olabileceği ve bu durumun varlığında doğum sonunda püerperal psikoz ortaya çıkma olasılığının yüksek olduğu belirtilmektedir (109). Hundley ve arkadaşları (1998) tarafından anne adaylarının durumluk ve sürekli kaygılarının, Durumluk-Sürekli Kaygı Ölçeği ile değerlendirilebilirliğinin incelenmesi amacıyla, 217 anne adayı ile yapılan çalışmada; gebelik sayısı ile kaygı düzeyi arasındaki ilişkinin anlamlı olduğu, ilk gebeliği olan kadınlarda kaygı düzeyi yüksek olarak bulunurken daha önce doğum deneyimi olan kadınlarda kaygı düzeyinin daha düşük olduğu belirtilmektedir. Ayrıca, Hundley ve arkadaşları; ilk kez gebe olan kadınların doğum öncesi ve doğum sonrası dönem 17-44. günler ve 45-56. günler arasındaki sürekli kaygı ölçeği puan ortalamaları arasındaki farkın istatistiksel açıdan anlamlı olduğunu belirtmişlerdir (56). Çalışma doğum sonrası süreci kapsamadığı için; gebelikte var olan stres durumunun devam ediyor olması, sürekli kaygı düzeyinde değişiklik olmamasının nedeni olarak düşünülmektedir. 4.2.2. BABA ADAYLARININ DURUMLUK-SÜREKLİ EĞİTİM KAYGI PUAN ÖNCESİ VE SONRASI ORTALAMALARININ İNCELENMESİ Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları incelendiğinde; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 27.30±6.83 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 9). Elde edilen sonuçlara göre; eğitim verilen baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının eğitim öncesi ve sonrası sürekli kaygı puan ortalamaları incelendiğinde ise; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 38.16±6.31 ve eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 35.40±7.09 olarak bulunmuştur. Aradaki fark istatistiksel açıdan anlamlıdır (p<0.01) (Tablo 9). Elde edilen sonuçlara göre; eğitim verilen baba adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azaldığı saptanmıştır. Jones ve Thomas (1989) tarafından ilk kez baba olacak bireylerin doğum ve doğum sonrası dönemlerde kaygıya verdikleri fizyolojik belirtilerin incelendiği çalışmada ise; ilk kez baba olacak bireylerin sistolik ve diastolik kan basınçlarının doğum anında, doğum öncesi ve sonrası sürece göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (61). Arteryel kan basıncı değişiklikleri durumluk kaygı belirtileri arasında yer almaktadır (13). Bu durum, durumluk kaygının değişen koşullara duyarlı olduğu kuramını desteklemektedir. Bu çalışmada da baba adaylarının durumluk kaygı puanlarının orta düzeyde olduğu ve baba adaylarının kaygılarının verilen eğitim ile birlikte azalma yönünde değişim gösterdiği saptanmıştır. Benzer bir şekilde; Ferketich ve Mercer (1995), Olin ve Faxelid (2003) ile Vehvilainen ve Liukkonen (1998) yapılan çalışmalarda da, ilk kez baba olan bireylerin doğum sonrası kaygı düzeylerinin, deneyimi olan baba adaylarına göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (40,77,103). Çalışmada, baba adaylarının eğitim öncesi dönemde durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarının yüksekliğinin; bireylerin ilk kez babalık rolünü üstlenecek olmalarından kaynaklandığı düşünülmektedir. Greenhalgh ve arkadaşları (2000) tarafından baba adaylarının antenatal hazırlık, doğum ve postpartum deneyimlerine ilişkin 78 baba ile yapılan çalışmada; doğum öncesi dönemde eğitim alan baba adaylarının kaygı düzeylerinin azaldığı belirtilmektedir (48). Çalışmada da, baba adaylarına antenatal dönemde verilen eğitimin kaygı düzeylerini azalttığı saptanmıştır. Her ne kadar kaygı kuramı bağlamında; koşulların değişmesinin sürekli kaygı düzeyini etkilemediği belirtilse de, bu çalışmada baba adaylarında bilgilendirici yaklaşımın sürekli kaygı puanında azalmaya neden olduğu saptanmıştır. Hundley ve arkadaşları (1998), Çucu (2001) ve Sertbaş (1998) tarafından yapılan çalışmalarda da sürekli kaygının, koşulların değişmesi ile anlamlı bir şekilde azaldığı belirtilmektedir (30,56,88). 4.2.3. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARININ İNCELENMESİ Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 33.96±7.98, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 28.20±5.97’dir. Baba adaylarının ise; eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması 30.26±7.31, eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması 27.30±6.83’tür. Eğitim verildikten sonra anne ve baba adaylarının durumluk kaygı puan ortalamalarının azalması, kuramsal beklentileri desteklemekledir. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın olmadığı saptanmıştır (p>0.05) (Tablo 10). Anne ve baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, eğitim öncesi ve eğitim sonrasında benzer bulunmuştur. Ancak, istatistiksel olarak fark olmamasına rağmen, eğitim öncesi ve eğitim sonrası anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinden yüksek olduğu görülmektedir. Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 42.63±5.64, eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 41.76±5.32’dir. Baba adaylarının ise; eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması 38.16±6.31, eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması 35.40±7.09’dur. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamaları karşılaştırıldığında istatistiksel açıdan anlamlı bir farklılığın olduğu saptanmıştır (p<0.01) (Tablo 10). Anne adaylarının sürekli kaygıları eğitim öncesi ve eğitim sonrasında, baba adaylarının sürekli kaygılarından fazladır. Eğitim sonrası, baba adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinden yüksek olduğu görülmektedir. Çünkü, literatürde de belirtildiği üzere kadınlar erkeklere göre kaygı yaşamaya daha yatkındır (27,58). Ayrıca, ilk kez anne olacak kadınlarda, başlangıçta gebelik nedeniyle var olan kaygı, giderek yerini; bilinmeyene karşı duyulan kaygı ve korkuya bırakmaktadır. Doğum ve doğum sonrası dönemlerde, anne adaylarının kendileri dışında bebeklerinin sağlıklarına ve annelik rolünün getireceği sorumluluklara ilişkin kaygılar yaşamaları da, gebelik döneminde verilen eğitime rağmen sürekli kaygının azalmamasının nedeni olabilir. Akköz ve Acar (2005) tarafından bulantı ve kusması olan gebelerde kaygı düzeyinin belirlenmesi amacıyla 100 anne adayı ile yapılan çalışmada; fiziksel yakınmaları olan anne adaylarının kaygı düzeylerinin normal gebelere göre daha yüksek olduğu belirtilmektedir (2). Anne adaylarının gebelik nedeniyle ortaya çıkan fiziksel ve emosyonel rahatsızlıklar nedeniyle yaşadıkları stresin baba adaylarından daha fazla oluşunun, kadınların kaygı düzeylerini belirgin bir şekilde arttırdığı düşünülmektedir. Yapılan çalışmalarda ve bu çalışmada eğitim verildikten sonra bireylerin özellikle durumluk kaygı düzeylerinde düşüş gözlenmesi, bilgilendirici ebelik yaklaşımının etkinliğini açık şekilde göstermektedir. 4.2.4. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARKLARININ İNCELENMESİ Anne adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk kaygı puan fark ortalaması (Durumluk Kaygı Puan Fark Ortalaması=Eğitim Öncesi-Eğitim Sonrası) (5.76±5.62) ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası durumluk kaygı puan fark ortalamasından (2.96±3.95) istatistiksel olarak anlamlı farklı bulunmuştur (p<0.05) (Tablo 11). Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinden daha fazla azaldığı saptanmıştır. Bu durum, verilen eğitimin anne ve baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri düşüşlerini farklı etkilediğini göstermektedir. Anne adaylarının eğitim öncesi-sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (Sürekli Kaygı Puan Fark Ortalaması=Eğitim Öncesi-Eğitim Sonrası) (0.86±2.77) ve baba adaylarının eğitim öncesi-sonrası sürekli kaygı puan fark ortalaması (2.76±4.70) arasında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır (p>0.05) (Tablo 11). Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri ile benzer bir azalma gösterdiği saptanmıştır. Bu durum, verilen eğitimin anne ve baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri düşüşlerini benzer bir şekilde etkilediğini göstermektedir. 4.2.5. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ VE SONRASI DURUMLUK-SÜREKLİ KAYGI PUAN FARKLARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları ile baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası durumluk kaygı puan farkları arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.087, p>0.05) (Tablo 12). Eğitim ile birlikte; anne ve baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin azalmasında, bireyler birbirinden etkilenmemiştir. Anne adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları ile baba adaylarının eğitim öncesi-eğitim sonrası sürekli kaygı puan farkları arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.161, p>0.05) (Tablo 12). Eğitim ile birlikte; anne ve baba adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalmasında, bireyler birbirinden etkilenmemiştir. 4.2.6. ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM ÖNCESİ DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönlü orta dereceli anlamlı ilişki bulunmuştur (r=0.486, p<0.01) (Tablo 13). Eğitim öncesi bireylerin durumluk kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmektedir; anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin artması ile baba adaylarının da durumluk kaygı düzeyleri artmaktadır. Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.220, p>0.05) (Tablo 13). Eğitim öncesi bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmemektedir; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin artması ile baba adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin artması beklenmemektedir. 4.2.7.ANNE VE BABA ADAYLARININ EĞİTİM SONRASI DURUMLUKSÜREKLİ KAYGI PUAN ORTALAMALARI ARASINDAKİ İLİŞKİNİN İNCELENMESİ Anne adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalaması arasında pozitif yönde orta dereceli anlamlı olmayan ilişki bulunmuştur (r=0.330, p>0.05) (Tablo 14). Eğitim sonrası bireylerin durumluk kaygı düzeyleri orta derecede birbirinden etkilenmektedir; anne adayının durumluk kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da durumluk kaygı düzeyleri azalmaktadır. Ancak, istatistiksel açıdan anlamlılığın olmaması, bu durumun tesadüfi olduğunu düşündürmektedir. Anne adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması ile baba adaylarının eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalaması arasında ilişki bulunmamıştır (r=0.164, p>0.05) (Tablo 14). Eğitim sonrası bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmemektedir; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin azalması beklenmemektedir. Anne adaylarının eğitim öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı puanları ile baba adaylarının eğitim öncesi Durumluk-Sürekli Kaygı puanları, anne adaylarının eğitim sonrası Durumluk-Sürekli Kaygı puanları ile baba adaylarının eğitim sonrası DurumlukSürekli Kaygı puanları değerlendirildiğinde; anne ve baba adaylarının yalnızca eğitim öncesi durumluk kaygıları birbirinden etkilenmektedir. Bu da, eğitim stresinden kaynaklanan bir kaygı olabilir. Baba adaylarının kaygısı, anne adaylarının kaygısına eşlik ediyor olsaydı; sürekli kaygıda da ilişkinin çıkması beklenirdi. BÖLÜM V SONUÇ VE ÖNERİLER 5.1. SONUÇ İlk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin doğum öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla, yüz yüze görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte, müdahale çalışması olarak yapılan araştırmanın sonuçları aşağıda verilmiştir: Araştırma kapsamına alınan anne adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, eğitim verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). “Anne adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir. Anne adaylarının sürekli kaygı düzeyleri ise; istatistiksel olarak anlamlı bir azalma göstermemiştir (p>0.05). “Anne adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmemektedir. Araştırma kapsamına alınan baba adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, eğitim verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). “Baba adaylarının eğitim öncesi durumluk kaygı puan ortalaması eğitim sonrası durumluk kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir. Baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri; eğitim verildikten sonra istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). “Baba adaylarının eğitim öncesi sürekli kaygı puan ortalaması eğitim sonrası sürekli kaygı puan ortalamasından yüksektir” hipotezi desteklenmektedir. Anne ve baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası durumluk kaygı düzeylerinin benzer olduğu (p>0.05), ancak anne adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası sürekli kaygı düzeylerinin baba adaylarının eğitim öncesi ve eğitim sonrası sürekli kaygı düzeylerinden istatistiksel olarak anlamlı şekilde fazla olduğu (p<0.01) saptanmıştır. Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin, baba adaylarının durumluk kaygı düzeylerinden istatistiksel olarak anlamlı daha fazla azaldığı saptanmıştır (p<0.05). Ancak eğitim verildikten sonra; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin baba adaylarının sürekli kaygı düzeyleri ile istatistiksel olarak benzer azalma gösterdiği saptanmıştır (p>0.05). Eğitim öncesi bireylerin durumluk kaygı düzeylerinin pozitif yönde orta derecede birbirinden etkilendiği, anne adaylarının durumluk kaygı düzeylerinin artması ile baba adaylarının da durumluk kaygı düzeylerinin arttığı saptanmıştır (p<0.01). Eğitim sonrası ise; bireylerin durumluk kaygı düzeylerinin orta derecede birbirinden etkilendiği saptanmıştır (p>0.05). Anne adayının durumluk kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da durumluk kaygı düzeyleri azalmaktadır. Ancak, istatistiksel açıdan anlamlılığın olmaması, bu durumun tesadüfi olduğunu düşündürmektedir. Eğitim öncesi bireylerin sürekli kaygı düzeylerinin birbirinden etkilenmediği saptanmıştır (p>0.05). Anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin artması ile baba adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin artması beklenmemektedir. Eğitim sonrası da benzer bir şekilde, bireylerin sürekli kaygı düzeyleri birbirinden etkilenmemektedir; anne adaylarının sürekli kaygı düzeylerinin azalması ile baba adaylarının da sürekli kaygı düzeylerinin azalması beklenmemektedir (p>0.05). 5.2 ÖNERİLER İlk kez anne ve baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri üzerindeki etkisini saptamak amacıyla yapılan bu çalışmadan elde edilen bulgular; anne ve baba adaylarına verilen eğitimin kaygı düzeylerini azalttığını göstermiştir. Bu veriler doğrultusunda, anne ve baba adaylarının gebelik döneminde daha olumlu deneyimler yaşayarak, doğum ve doğum sonrası dönemde de ailenin huzuru ve sağlığı açısından bu sürecin devam etmesine yardımcı olmak amacıyla aşağıdaki önerilerde bulunulmuştur. 1. Bu araştırma; ilk kez ebeveyn olacak 30 anne ve 30 baba adayı ile kentsel yerleşim bölgesinde gerçekleştirilmiştir. Bu nedenle; güncel çalışmalara önerilerde bulunabilir, ancak tüm topluma genellenemez. Benzer çalışmaların daha geniş gruplarda, farklı özelliklere sahip bireylerde, daha önce gebelik deneyimi olan anne ve baba adayları ile kırsal özellik taşıyan bölgelerde de yapılması, ayrıca yapılacak çalışmaların sosyal ve psikolojik boyutunun daha ayrıntılı incelenebilmesi için multidisipliner olması, 2. Antenatal takipler esnasında; gebelik izlemleri içinde yer alan kontroller ve bakıma ilişkin sürece baba adaylarının da mümkün olduğunca katılımlarının sağlanması ayrıca, sağlık profesyonelleri tarafından verilecek eğitim hizmetlerinde anne ve baba adaylarının birlikte ele alınarak ebeveynliğe hazırlanmaları ve desteklenmeleri, 3. Çalışmada anne ve baba adaylarının gebelikte cinsel yaşama ilişkin yanlış ve eksik bilgilerinin olduğu saptanmıştır. Bu nedenle; toplumun her kesimine kademeli olarak cinsel eğitimin verilmesi ayrıca, evlilik öncesi danışma merkezlerinin sayısının arttırılarak evlenecek çiftlerin üreme sağlığı ve cinsel sağlık konusunda bilgilendirilmelerinin sağlanması, 4. Çalışmada anne ve baba adaylarının gebeliğe ilişkin bilgileri çoğunlukla kitle iletişim araçlarından elde ettikleri, sağlık profesyonellerinin daha az tercih edildiği saptanmıştır. Bu nedenle; konu ile ilgili olarak sağlık profesyonellerinin, medya aracılığıyla görsel ve işitsel olarak düzenlen sağlıkla ilgili programlara ağırlık vermeleri konusunda duyarlılığın arttırılması, 5. Çalışmaya katılan anne ve baba adaylarının büyük bir çoğunluğunun Doğum Öncesi Hazırlık Sınıfları’nda eğitim almayı istedikleri saptanmıştır. Ülkemizde bu sınıflar sınırlı sayıdadır. Bu nedenle, doğum öncesi hazırlık sınıflarının yaygınlaştırılması önerilmektedir. BÖLÜM VI ÖZET 6.1. İLK KEZ ANNE-BABA OLACAKLARA ANTENATAL DÖNEMDE VERİLEN EĞİTİMİN KAYGI DÜZEYLERİNE ETKİSİ Araştırma, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitimin doğum öncesi durumluk ve sürekli kaygı düzeylerine etkisini belirlemek amacıyla, görüşme ve soru kağıdı tekniğine dayalı, kesitsel tipte bir müdahale çalışması olarak uygulanmıştır. Araştırmanın çalışma grubunu oluşturmak üzere, 08 Mayıs 2006-25 Ekim 2006 tarihleri arasında İzmir İli Bornova İlçesi Evka-4 Sağlık Ocağı’nda kayıtlı bulunan, poliklinik başvurusunda gebe olduğu tespit edilen, ilk gebeliği olan, 20-35 yaş arası 30 anne adayı ve ilk kez baba olacak 30 baba adayı sözel ve yazılı onamları alınarak çalışma kapsamına dahil edilmiştir. Araştırmanın yürütülebilmesi için gerekli izinler alınmıştır. Araştırmaya katılan anne ve baba adaylarının sosyodemografik özellikleri ve kaygı düzeyleri ile ilgili veriler; “Anne Adayı Tanıtım Formu”, “Baba Adayı Tanıtım Formu” ve “Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” kullanılarak elde edilmiştir. Veri toplama işlemi, araştırmacı tarafından karşılıklı görüşme yöntemi ile ev ziyareti yapılarak gerçekleştirilmiştir. Belirlenen görüşme gününde bireylere, eğitim öncesinde tüm formlar uygulanmış ve sonrasında “Anne-Baba Adayı Eğitim Kitapçığı” ve “Anne-Baba Adaylarına Yönelik Gebelik Danışmanlığı İçin Resimli Rehber” ile eğitim verilmiştir. Bu görüşme sonunda, eğitimin kaygı üzerindeki etkisini belirlemek amacıyla “Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri” tekrar uygulanmıştır. Araştırmadan elde edilen verilerin analizi SPSS 15.0 paket programı kullanılarak gerçekleştirilmiştir. Araştırma bulgularının analizinde; bireylerin tanımlayıcı özelliklerine ilişkin bulgular sayı ve yüzde dağılımları, eğitim öncesi ve sonrası saptanan durumluk-sürekli kaygı puan ortalamalarına ilişkin bulgular ise bağımlı ve bağımsız gruplarda t testi, Pearson momentler çarpımı korelasyon analizi yöntemleri ile değerlendirilmiştir. Eğitim verildikten sonra; anne adaylarının durumluk kaygı düzeyleri, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). Ancak, anne adaylarının sürekli kaygı düzeyleri, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmamıştır (p>0.05). Baba adaylarının ise; durumluk ve sürekli kaygı düzeyleri, istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde azalmıştır (p<0.01). Sonuç olarak, ilk kez anne-baba olacak bireylere antenatal dönemde verilen eğitim doğum öncesi durumluk-sürekli kaygı düzeylerini etkilemektedir. Anahtar kelimeler: Kaygı, Anne- baba adayı, Doğum öncesi, Eğitim ABSTRACT 6.2. THE EFFECT OF EDUCATION ON THE ANXIETY LEVELS OF THE FIRST-TIME PARENTS-TO-BE DURING THE ANTENATAL PERIOD The purpose of this survey is to determine the effect of education on the antenatal state and trait anxiety levels of the first-time parents-to-be during the antenatal period. As a cross sectional type intervention study it was based on face-to-face interview and question sheet techniques. The study population was formed between 08 May, 2006 and 25 October, 2006 with 30 first-time mothers-to-be aged between 20-35 and stated to be pregnant according to the policlinic registers of the Evka-4 Health Center in Bornova Distcrict of İzmir and with 30 first-time fathers-to-be after getting their oral and written allowance. For carrying out the study all the necessasry permission was taken. The data about the sociodemographic characteristics and anxiety levels of parentsto-be was acquired through; ‘The Mother-to-be Introduction Form’, ‘The Father-to-be Introduction Form’ and ‘State-Trait Anxiety Inventory’. The data collecting process was held by the researcher by means of the face-to-face interview method including home visits. Firstly, all the necessary forms were applied to the individulas on certain days before education and then those parents-to-be were given education through ‘The Education Booklet for Parents-to-be’ and ‘The Illustrated Guidebook of Pregnancy Counselling for Parents-to-be’. At the end of the interview ‘State-Trait Anxiety Inventory’ was hold once more to evaluate the effect of education on anxiety. The data analysis of the survey was attained through the SPSS 15.0 package programme. On one hand, while analyzing the survey findings the point and percentage dispersion related to the descriptive characteristics of the individuals were evaluated. On the other hand, the findings related to the state and trait anxiety grade point averages which were stated before and after education were estimated by means of t test and Pearson's product moment correlation analysis methods in terms of dependent and independent groups. After the education the state anxiety levels of the mothers-to-be statistically decreased (p<0.01) whereas the trait anxiety levels of them did not decrease to a great extend (p>0.05). However, it was found that the state and trait anxiety levels of the fathers-to-be statistically decreased to a great extend (p<0.01). As a result, this study suggests that the education given to the first-time parents-tobe during the antenatal period affects the prenatal state-trait anxiety levels. Keywords: Anxiety, mother-to-be, father-to-be, antenatal, education BÖLÜM VII YARARLANILAN KAYNAKLAR 1. Akan, N., Kaya, D. (2007) Planlı ve Planlı Olmayan Gebeliklerde Yaşanan Anksiyete, 5. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Sözel Bildiri, Kongre Kitabı, Ankara:233-234. 2. Akköz, S., Acar, A. (2005) Bulantı ve Kusması Olan Gebelerde Kaygı Düzeyinin Belirlenmesi, Jinekoloji ve Obstetrik Dergisi;19(3):171-176. 3. Aksakoğlu, G. (2001) Sağlıkta Araştırma Teknikleri ve Analiz Yöntemleri, D.E.Ü. Rektörlük Matbaası, İzmir:125-151,212-231,305-324. 4. Al Bustan, M.A., El Tomi, N.F., Faiwalla, M.F., Manav, V. (1995) Maternal Sexuality During Pregnancy and After Childbirth in Muslim Kuwaiti Women, Archives of Sexual Behavior;24(2):207-215. 5. Altan, Ü., Şirin A. (2005) Şiddete Maruz Kalan Gebe Kadınların Evde İzlenimi, Aile ve Toplum Dergisi;2(8):49-54. 6. American Academy of Pediatrics (AAP) (2001) Committee on Psychosocial Aspects of Child and Family Health. The Prenatal Visit, Pediatrics;107(6):1456– 1458. 7. American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) Committee, Benefits of Exercise, Erişim Tarihi: 20 Haziran 2007, Erişim Adresi: http://www.acog.org/publications/patient_education/bp119.cfm 8. American College of Obstetricians and Gynecologists (ACOG) Committee, Travel During Pregnancy, Erişim Tarihi: 20 Haziran 2007, Erişim Adresi: http://www.acog.org/publications/patient_education/bp055.cfm 9. Anderson, P., Baumberg, B. (2006) Avrupa’da Alkol Kullanımı Halk Sağlığı Bakış Açısıyla, Avrupa Komisyonu İçin Rapor, Alkol Araştırmaları Enstitüsü, İngiltere:5. Erişim Tarihi: 20.08.2007 Erişim Adresi: http://www.ias.org.uk/eureport2006/translations/turkey.pdf 10. Arkonaç, O. (1999) Açıklamalı Psikiyatri Sözlüğü, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul:36. 11. Aydın, D. (2005) Evde Bakım Hizmetleri, Sağlıklı Nesiller Derneği Sağlık ve Eğitim Yayınları 1, Ankara:72-73. 12. Ayrancı, Ü., Günay, Y:, Ünlüoğlu, İ. (2002) Hamilelikte Aile İçi Şiddet: Birinci Basamak Sağlık Kurumuna Başvuran Kadınlar Arasında Bir Araştırma, Anadolu Psikiyatri Dergisi;3:75-87 13. Beck, C.M., Rawlins, R.P., Williams, S.R., (1984) “Anxiety”, Mental Health Psychiatric Nursing – A Holistic Life - Cycle Approach, The C.V. Mosby Company, St. Louis Toronto:401-440. 14. Berkiten, A. (1999) Babaların Gebelik ve Doğum Sürecine İlişkin Beklenti ve Katılımlarının Anneler ve Babalar Tarafından Değerlendirilmesi, Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul:1,2,22-37,44,50,6173,140-144. 15. Berksun, O., Anksiyete Kavramının Tarihçesi, Erişim Tarihi: 05.08.2007 Erişim Adresi: http://psikiyatri.net/psikiyatri_net/content/view/71/9/ 16. Bobak, I.M., Jensen, M.D., Lowdermilk, D.L. (1993) Maternity & Gynecologic Care, Fifth Edition, Publish by Mosby, United States of America: 251-254,292,293,336-339. 17. Brouwers, E., Baar, A.L., Pop, V.J.M. (2001) Maternal Anxiety During Pregnancy And Subsequent Infant Development, Infant Behavior & Development;24:95-106. 18. Centers for Disease Control and Prevention National Center for Birth Defects and Developmental Disabilities (2005) Fetal Alcohol Syndrome Fact Sheets: Alcohol Use and Pregnancy, Erişim Tarihi: 05.07.2007 Erişim Adresi: http://www.cdc.gov/ncbddd/factsheets/FAS_alcoholuse.pdf. 19. Cevrioğlu, A.S., Oğur, P., Ellidokuz, H., Bayram, F., Özyürek, P., Yücebilgin, A. (2004) Does Gender Affect Patient’s Physician Choice During The Antenatal Follow-Up?, The Medical Journal of Kocatepe;5:35-40. 20. Chalmers, B., Meyer, D. (1996) What Men Say About Pregnancy, Birth and Parenthood, J Psychosom Obstet Gynaecol;17(1):47-52. 21. Chandler, S., Field, P.A. (1997) Becomıng A Father First-Time Fathers’ Experience of Labor and Delivery, The American College of Nurse-Midwives;42(1):17-24. 22. Cheung, W., Ip W.Y., Chan, D. (2007) Maternal Anxiety and Feelings of Control During Labour: A Study of Chinese First-Time Pregnant Women, Midwifery;23:123–130. 23. Clothier, B., Stringer, M., Jeffcoat, M. K. (2007) Periodontal Disease and Pregnancy Outcomes: Exposure, Risk and Intervention, Best Practice & Research Clinical Obstetrics and Gynaecology;21(3);451-466. 24. Coşkun, A. (2007) Gebelik ve Üreme Sağlığı Danışmanlığı, 5. Uluslararası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı, Ankara:140–143. 25. Crome, I.B., Kumar, M.T. (2007) Epidemiology of Drug and Alcohol Use in Young Women, Seminars in Fetal and Neonatal Medicine;12(2):98-105. 26. Cunningham, G. at all , Akman A.C. (Çev. Ed.) (2005) Williams Doğum Bilgisi Cilt 1, 21. Baskı, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul: 23,172-190,231,232,239-244. 27. Cury, F., Menezes, R. (2007) Prevalence of Anxiety And Depression During Pregnancy In A Private Setting Sample, Archives Women’s Mental Health;10:25-32. 28. Cüceloğlu, D. (2002) İnsan ve Davranışı, Remzi Kitabevi, İstanbul, 11. Basım:276278,294. 29. Çöl, M. (2007) Kadın Sağlığı, Sigara ve Madde Bağımlılığı, 5. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı, Ankara:101-103. 30. Çucu, N.Ö. (2001) Adölesan Gebelerin Kaygı Düzeylerinin ve Prenatal Risk Faktörlerinin İncelenmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Programı, Yüksek Lisans Tezi, İzmir:4-29. 31. Dal, G. (2002) Gebe Kadınların ve Eşlerinin Algıladıkları Fiziksel ve Emosyonel Yakınmaların (Couvade Sendromu) İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir:7-12,2530,41,123-165. 32. Demirci, H., Karanisoğlu, H. (2001) İlk Gebeliği Olan Kadınların Psikolojik Tepkilerinin İncelenmesi, I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik Kongre Kitabı, Antalya:193-196. 33. Doğan, O. (2001) Özgen, G., Aker, T. (ed.), Anksiyete Bozukluğu, Psikiyatrinin Birinci Basamak Boyutu, 5US Yayınlar, İstanbul:1. 34. Downs, D.S., Hausenblas, H.A. (2004) Women’s Exercise Beliefs and Behaviors During Their Pregnancy and Postpartum, J. Midwifery Womens Health;49(2):138-144. 35. Dülgerler, Ş., Engin, E., Ertem, G. (2005) Gebelerin Ruhsal Belirti Dağılımlarının İncelenmesi, Ege Üniversitesi Hemşirelik Yüksek Okulu Dergisi;21(1): 115-126. 36. Ebert, M.H., Loosen, P.T., Nurcombe, B. (2003) Birsöz, S., Karaman, T. (çev. ed.) Psikiyatrik Görüşme, Psikiyatri Tanı ve Tedavi, Güneş Kitabevi, Ankara: 101. 37. Ekici, B. (2001) Anne-Baba Adaylarının Eğitim Gereksinimlerinin Belirlenmesi, I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik Kongre Kitabı, Antalya:214-220. 38. Er, S. (2006) Gebelikte Sağlık Uygulamaları Ölçeği Türkçe Formunun Geçerlik ve Güvenirlik Çalışması, Ege Üniversitesi, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir:7,25,33,36,38,58-96. 39. Fatoye, F.O., Adeyemi, A.B., Oladimeji, B.Y. (2004) Emotional Distress And Its Correlates Among Nigerian Women in Late Pregnancy, Journal of Obstetrics and Gynaecology;24(5):504-509. 40. Ferketich, S.L., Mercer, R.T. (1995) Predictors of Role Competence for Experienced and Inexperinced Fathers, Nursing Research;44(2):89-95. 41. Field, T., Diego, M., Dieter, J., Hernendez-Reif, M., Schanberg, S., Kuhn, C., Yando, R., Bendell, D. (2004) Prenatal Depression Effects on The Fetus and The Newborn, Infant Behavior & Development;27:216–229. 42. Field, T., Hernendez-Reif, M., Diego, M. (2006) Risk Factors and Stress Variables That Differentiate Depressed From Nondepressed Pregnant Women, Infant Behavior & Development;29: 169–174. 43. Finnbogadottir, H., Svalenius, E.C., Persson, E.K. (2003) Expectant First-Time Fathers’ Experiences of Pregnancy, Midwifery;19:96-105. 44. Fogle, D. at all (2006) Effect of Dental Hygiene and Overall Health Behavior During Pregnancy on Preterm Birth and Length of Gestation, American Journal of Obstetrics and Gynecology;195(6):152. 45. Gençalp, N.S. (2001) Doğum Eyleminde Anneye Verilen Destekleyici Hemşirelik Bakımının Doğum Sürecine Etkisi, I. Uluslararası & VIII. Ulusal Hemşirelik Kongre Kitabı, Antalya:276-279. 46. Gibbins, J., Thomson, A.M. (2001) Women's Expectations and Experiences of Childbirth, Midwifery;17:302-313. 47. Giray, H., Keskinoğlu, P., Sönmez, Y. (2005) Gebelikte Aile İçi Fiziksel Şiddet ve Etkileyen Etmenler, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;14(10):217-220. 48. Greenhalgh, R., Slade, P., Spiby, H. (2000) Fathers’ Coping Style, Antenatal Preparation and Experiences of Labor and The Postpartum, Birth; 27(3):177-184. 49. Güngör, İ., Beji, N.K. (2007) Effects of Fathers’ Attendance to Labor and Delivery on the Experience of Childbirth in Turkey, Western Journal of Nursing Research;29(2):212-231. 50. Haas, J. S., Jackson, R. A., Afflick, F. E. et all. (2005) Changes in the Health Status of Women During and After Pregnancy, Journal of General Internal Medicine, 20(1):45. 51. Hallgren, A., Kihlgren, M., Forslin, L., Norberg, A. (1999) Swedish Fathers’ Involvement and Experiences of Childbirth Preparation and Childbirth, Midwifery;15:6-15. 52. Hamilton, B.E., Martin, J.A., Sutton, P.D. (2004) Births: Preliminary Data For 2003. National Vital Statistics Reports;53(9):1–16. 53. Hildinsson, I., Häggström, T. (1999) Midwifes’ Lived Experiences of Being Supportive to Prospective Mothers/Parents During Pregnancy, Midwifery;15:82-91. 54. Hughes, P.M., Turton, P., Evans, C.D.H. (1999) Stillbirth As Risk Factor For Depression and Anxiety in The Subsequent Pregnancy: Cohort Study, BMJ;318:1721–1724. 55. Huizink, A.C., Mulder, E.J.H. (2006) Maternal Smoking, Drinking or Cannabis Use During Pregnancy and Neurobehavioral and Cognitive Functioning in Human Offspring, Neuroscience&Biobehavioral Reviews;30(1):24-41. 56. Hundley, V., Gurney, E., Graham, W., Rennie, A.M. (1998) Can Anxiety in Pregnant Women Be Measured Using The State-Trait Anxiety Inventory, Midwifery;14:118-121. 57. Işık, E., Tamer, Y. I. (2006) Çocuk, Ergen ve Erişkinlerde Anksiyete Bozuklukları, Baskı Golden Print, İstanbul:3-18, 26-36. 58. İlkay, E. (Ed.) (2002) Samuk, F., Tosun, M., Savrun, M. (Yard. Ed.) Psikiyatri, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Yayın No:240, İstanbul:26-29,453-460. 59. İnanç, N., Coşkun, A., Okumuş, H. (1996) Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği El Kitabı, Birlik Ofset Ltd. Şti., İstanbul:31-70. 60. İrge, E., Timur, S., Zincir, H. ve ark. (2005). Gebelikte Beslenmenin Değerlendirilmesi, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;14(7):157-160. 61. Jones, L.C., Thomas, S.A. (1989) New Fathers’ Blood Pressure and Hearth Rate: Relationships to Interaction With Their Newborn Infants, Nursing Research;38(4):237-241. 62. Jordan, P.L. (1990) Laboring For Relevance Expectant and New Fatherhood, Nursing Research;39(1):11-16. 63. Kafkaslı, A., Tekin, N (çev.) Barselona Anne ve Yenidoğan Hakları Bildirgesi (2001) Erişim Tarihi: 20.06.2007, Erişim Adresi: (http://www.hayad.org.tr/component/option,com_docman/task,cat_view/gid,14) 64. Karataş, B. (1999) Hemşire Tarafından Verilen Doğum Öncesi Bakım Hizmeti ve Eğitiminin Etkinliğinin İncelenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Halk Sağlığı Hemşireliği Anabilim Dalı, Doktora Tezi, Ankara. 65. Kaya, Ö. K., Şimşek, Z., Karataş, H. (2005) Harran Üniversitesi Araştırma ve Uygulama Hastanesi Çocuk Cerrahi ile Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Kliniklerinde Yatan 0-24 Aylık Çocuğu Olan Annelerin Anne Sütü ile Beslenme ve Ek Gıdalara İlişkin Bilgileri,1-14. Erişim Tarihi: 25.06.2007 Erişim Adresi: http://www.sabem.saglik.gov.tr/Akademik_Metinler/linkdetail.aspx?id=1753 66. Kocatepe, K., Gebelikte Cinsel Yaşam ve Cinsellik, Gebeliğin Erkeğin Cinsel Yaşamı Üzerine Etkileri. Erişim Tarihi: 18/07/2007. Erişim Adresi: http://www.gebelik.org/dosyalar/cinsellik1.html, 67. Kum, N. (1996) Psikiyatri Hemşireliği El Kitabı, Vehbi Koç Yayınları No:13, 1. Baskı, Ankara: 132-139. 68. Lee, J.T. (2002) The Meaning of Sexual Satisfaction In Pregnant Taiwanese Women, Journal of Midwifery & Women’s Health;47(4):278-286. 69. Lewallen, L. P.(2004) Healthy Behaviors and Sources of Health Information Among Low Income Pregnant Women, Public Health Nursing, 21(3):200. 70. Lindgreen, K. (2003) A Comparison of Pregnancy Health Practices of Women in Inner-City and Small Urban Areas, JOGNN, 32(3):313,320. 71. Manson, A., O’Grady, S., Nunn, R., Redrup, K., Murrell, C., Nicolaci, G., White, R. (2004) Identifying the Information Needs of Chinese, Arabic and Vietnamese Speaking Women in Antenatal and Postnatal Care-A Families First Initiative Report. 72. Marakoğlu, K., Erdem, D. (2007) Konya’da Gebe Kadınların Sigara İçme Konusundaki Tutum ve Davranışları, Erciyes Tıp Dergisi;29(1):47-55. 73. Martin, J.A., Hamilton, B.E., Sutton, P.D., Ventura, S.J., Menacker, F., Munson, M.L. (2003) Births: Final Data For 2002. National Vital Statistics Reports;52(10):113. 74. Masoni, S., Maio, T., Trimarchi, G., de Punzio, C., Fioretti, P. (1994) The Couvade Syndrome, J Psychosom Obstet Gynaecol;15(3):125-131. 75. O’Connor, T.G., Heron, J., Golding, J., Beveridge, M., Glover, V. (2002) Maternal Antenatal Anxiety and Children’s Behavioral/Emotional Problems at 4 Years, British Journal of Psychiatry;180:502-508. 76. Okumuş, H. (2007) Doğum Öncesi Anne Eğitimi: Deneyimler ve Sonuçlar 1998– 2006, 5. Uluslar arası Üreme Sağlığı ve Aile Planlaması Kongresi, Kongre Kitabı, Ankara:110–112. 77. Olin, R.M., Faxelid, E. (2003) Parents’ Needs To Talk About Their Experiences of Childbirth, Nordic College of Caring Sciences:153-159. 78. Onah, H.E., Iloabachie, G.C., Obi, S.N., Ezugwu, F.O., Eze, J.N. (2002) Nigerian Male Sexual Activity During Pregnancy, International Journal of Gynecology & Obstetrics;76:219-223. 79. Öner, N. (1997) Türkiye’de Kullanılan Psikolojik Testler, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, Yayın No:584, İstanbul, 3. Basım:365–371. 80. Öner, N., Lecompte, A. (1983) Durumluk-Sürekli Kaygı Envanteri El Kitabı, Boğaziçi Üniversitesi Yayınları, No:333, 1. Baskı, İstanbul:1-26. 81. Özbaşaran, F., Yanıkkerem, E. (2004) Doğum Yapan Kadınların Doğum Öncesi Bakım Alma Durumlarının Değerlendirilmesi, Sendrom;Ocak:50-56. 82. Öztürk, M.O. (1998) Psikanaliz ve Psikoterapi, Bilimsel Tıp Yayınevi, Ankara, 3. Baskı:35,36,43. 83. Renkert, S., Nutbeam, D. (2001) Opportunities To Improve Maternal Health Literacy Through Antenatal Education: An Exploratory Study, Health Promotion International;16(4):381-388. 84. Robinson, M., Sturgess, G. (2004) Antenatal Classes, Conception, The Pregnancy Book, Revised Edition, Publised by The Department of Health:8-25, 64-65. 85. Samur, G. (2006) Gebelik ve Emziklilik Döneminde Beslenme, T.C. Sağlık Bakanlığı Yayını, Sinem Matbaacılık, Ankara:2,8,9 86. Schneider, Z. (2002) An Australian Study of Women’s Experiences of Their First Pregnancy, Midwifery;18:238-249. 87. Semiz, O., Sözeri, C., Cevahir, R., Şahin, S., Kılıçoğlu, S.S. (2006) Sakarya’da Bir Sağlık Kuruluşuna Başvuran Gebelerin Sigara İçme Durumlarıyla İlgili Bazı Özellikler, Sürekli Tıp Eğitim dergisi;15(8):149-152. 88. Sertbaş, G. (1998) Gebelerde Doğum Öncesi ve Doğum Sonrası Dönemlerde Durumluk-Sürekli Kaygı Düzeylerinin İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Hemşirelik Programı, Doktora Tezi, İzmir:1-3,35-40,122-139. 89. Sertbaş, G., Bahar, A. (2004) Anksiyete ve Anksiyete ile Başetmede Hemşirelik Girişimleri, Hemşirelik Forumu:39-40. 90. Sevil, Ü., Kavlak O. (2003) Couvade Sendromu (Sempatik Gebelik), Aile ve Toplum Dergisi;2(6):49-54. 91. Sönmez, M. (2001) Dağılmayan Gelir, Görüş Dergisi; Kasım:60-69. 92. Sönmez, Y. (2007) Doğum Öncesi Bakım Hizmetleri (Antenatal Care Services), Sürekli Tıp Eğitim Dergisi;16(1):9-12. 93. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) (2005) Yoksulluk Çalışması Sonuçları, Erişim Tarihi: 20.06.2007, Erişim Adresi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=409 94. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Evlenme ve Boşanma İstatistikleri 2006 Yılı Sonuçları, Sayı:100. Erişim Tarihi: 05.08.2007 Erişim Adresi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=519 95. T.C. Başbakanlık Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK), Hanehalkı İşgücü Araştırması 2007 Mayıs Dönemi Sonuçları (Nisan, Mayıs, Haziran 2007), Sayı:131. Erişim Tarihi: 05.08.2007 Erişim Adresi: http://www.tuik.gov.tr/PreHaberBultenleri.do?id=549 96. T.C. Türkiye Nüfus ve Sağlık Araştırması (2004). Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü, Hacettepe Üniversitesi Hastaneleri Basımevi, Ankara:22-24,3343,45-59, 65-70,91-95,99-106,119-129. 97. Tarkka, M.T., Paunonen, M., Laippala, P. (1999) Social Support Provided by Public Health Nurses and The Coping of First-Time Mothers With Child Care, Public Health Nursing;16(2):114-119. 98. Taşkın, L. (2005) Kadın Sağlığı ve Hastalıkları Hemşireliği, Genişletilmiş VII. Baskı, Sistem Ofset Matbaacılık, Ankara:69-103,176-191,221,222,413-434. 99. UNICEF. The State of The World's Children. Erişim Adresi: http://www.unicef.org/publications/files/SOWC_2005_(English).pdf, Erişim Tarihi: 17/07/2007. 100. Ünsal, Ş. (2004) Gebelerde ve Eşlerinde Aile Dinamiklerinin İncelenmesi, Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Doğum ve Kadın Hastalıkları Hemşireliği Anabilim Dalı, Yayınlanmış Yüksek Lisans Tezi, İzmir:31-34,50-53,168-176. 101. Üstünsöz, A. (2005) Gebelerin Doğum Öncesi Bakım Almama Nedenleri, Gülhane Tıp Dergisi;47:156-158. 102. Valladares Cardoza, E. (2005) Partner Violence During Pregnancy, Psychosocial Factors and Child Outcomes in Nicaragua, Public Health and Clinical Medicine Department, Published Doctoral Thesis:15,26-30,44-45. 103. Vehvilainen, J.K., Liukkonen, A. (1998) Fathers' Experiences of Childbirth, Midwifery;14:10-17. 104. Wadsworth, P. (2007) The Benefits of Exercise in Pregnancy, The Journal for Nurse Practitioners;3(5):333-339. 105. Williams, L., Morrow, B., Shulman, H., Stephens, R., D’Angelo, D., Fowler, C.I. (2006) Surveillance Report Pregnancy Risk Assessment Monitoring System 2002 (PRAMS), Atlanta:34-58,69,90,91,100-110,130. Erişim Tarihi: 05.06.2007 Erişim Adresi: http://www.cdc.gov/PRAMS/Reports.htm 106. Yamaç, K., Gürsoy, R., Çakır N. (2002), Gebelik ve Sistemik Hastalıklar, MN Medikal, Nobel Tıp Kitabevleri, İstanbul:1-16,208-212,512,526,728. 107. Yangın, H. B. (2004) Gebelikte Cinsel Davranışların Belirlenmesi, Hacettepe Üniversitesi Sağlık Ankara:4,7,8,190-198. Bilimleri Enstitüsü Yayınlanmış Doktora Tezi, 108. Yıldırım, A. (1999) Gebelikte Cinsellik, Sürekli Tıp Eğitim Dergisi; Aralık, 8(12):8-12. 109. Ziyalar, A. (1999) Sosyal Psikiyatri, Çevik Matbaacılık, İstanbul, İlaveli 2. Baskı:109,245,284,285. EKLER EK-I BİLGİLENDİRİLMİŞ ONAM FORMU Bu çalışma “İlk Kez Anne-Baba Olacak Bireylere Antenatal Dönemde Verilen Eğitimin Kaygı Düzeylerine Etkisi”ni belirlemeyi amaçlamaktadır. Çalışma, anne ve baba adaylarının kaygı düzeylerini önemli ölçüde etkileyen gebelik dönemine ilişkin fiziksel ve psikolojik etkileri açıklayıp, ebeveynlerin gereksinimleri konusunda ebelerin ve diğer sağlık çalışanlarının onlara yardım etmelerine ilişkin yararlı bilgiler sağlayacaktır. Çalışmaya katılmak sizin izninize bağlıdır ve bu konuda hiçbir zorunluluk bulunmamaktadır. Elde edilen veriler, sadece çalışma için kullanılacaktır. Özel hiçbir bilgi kişi ya da kuruluş tarafından kullanılmayacaktır. Teşekkür ederim. Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Bu onam formunu okudum ve çalışmaya katılmayı kabul ediyorum. Anne adayının İmzası ve Tarih Baba adayının İmzası ve Tarih Bu çalışma ile ilgili bilgileri yukarıdaki adı geçen ebeveynlere açıkladım ve yazılı onamlarını aldım. Araştırmacının İmzası ve Tarih EK-II (..…..….) ANNE ADAYI TANITIM FORMU İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin bireylerin kaygılarına etkisini belirlemek amacıyla yaptığım çalışmaya katıldığınız ve katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Vereceğiniz cevaplar sadece çalışma amaçlı kullanılacak ve gizli tutulacaktır. Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK Gebelik haftanız: ............................ 1. Yaşınız: ............ 2. Yaş grubunuz: a) 20-23 b) 24-27 c) 28-31 d) 32-35 3. Boyunuz: ........... 4. Gebe kalmadan önceki kilonuz: .……… 5. Gebe kaldığınızdan beri sigara kullanıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 6. Gebe kaldığınızdan beri alkol kullanıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 7. Eğitim durumunuz: a) Okur-yazar değil b) İlkokul c)Orta-Lise d) Yüksekokul / Fakülte e) Yüksek Lisans / Doktora 8. Mesleğiniz / işiniz: a) Öğrenci b) Ev Hanımı c) Serbest meslek d) Memur e) İşçi f) Diğer……………… 9. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 10. Doğumdan sonra tekrar çalışmaya başlayacak mısınız? a) Evet b) Hayır 11. Sosyal güvenceniz var mı? a) Evet b) Hayır 12. Yanıtınız “Evet” ise sosyal güvenceniz nedir? a) Bağ-Kur b) SSK c) Emekli Sandığı d) Yeşil Kart e) Diğer.................. 13. Ev halkı toplam gelir düzeyiniz aşağıdakilerden hangisine uyuyor? a) Düşük gelir grubu (449 YTL ve altı) b) Alt orta gelir grubu (450-1123 YTL) c) Üst orta gelir grubu (1124-2365 YTL) d) Yüksek gelir grubu (2366-4653 YTL) 14. Bugüne kadar en uzun süre yaşadığınız yer aşağıdakilerden hangisidir? a) Köy b) Kasaba c) İlçe d) Kent-Gecekondu e) Kent-Merkez 15. Oturduğunuz ev kendinize mi ait? a) Evet b) Hayır 16. Evde kimler ile birlikte yaşıyorsunuz? a) Sadece eşimle b) Eşim ve ailesiyle c) Eşim ve akrabalarımızla ( aile, kardeş, yeğen, kuzen vb.) 17. Evlenme yaşınız nedir? ………………. a) 18 ve altı b) 19-22 c) 23-26 d) 27-30 18. Ne kadar zamandır evlisiniz? ................................................. e) 31-34 19. Kaçıncı evliliğiniz? a) 1 b) 2 c) 3 ve üzeri 20. Halen resmi nikah mı yoksa imam nikahı ile mi yaşıyorsunuz? a) Resmi nikah b) İmam nikahı c) Her ikisi d) Hiçbiri 21. Eşiniz ile isteyerek mi evlendiniz? a) Evet b) Hayır 22. Eşiniz ile uyumunuz nasıldır? a) Her zaman uyumlu b) Genellikle uyumlu c) Uyumsuz 23. Çevre ve aile (kayınvalide, yakın akraba vb) ile uyumunuz nasıldır? a) Her zaman uyumlu b) Genellikle uyumlu c) Uyumsuz 24. Çocuk sahibi olmaya eşiniz ile birlikte planlayarak/isteyerek mi karar verdiniz? a) Evet b) Hayır 25. Anne olacağınızı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz? a) Üzülme ve olumsuz duygular b) Hiçbir şey anlayamama c) Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular d) Diğer................................. 26. Anneliğe kendinizi hazır hissediyor musunuz? a) Evet b) Hayır c) Emin değilim 27. Çocuğunuzun cinsiyetinin ne olmasını istiyorsunuz? (Yanıtınız “Fark etmez” ise 29. soruya geçiniz) a) Kız b) Erkek c) Fark etmez 28. Belli bir cinsiyeti tercih etmenizin nedeni nedir? a) Ben istiyorum b) Eşim istiyor c) İkimiz de istiyoruz 29. Bedeninizdeki gebeliğe bağlı oluşan değişiklikleri nasıl algılıyorsunuz? a) Çok kötü b) Kötü c) Normal d) İyi e) Çok iyi 30. Sizce doğum nasıl bir olaydır? a) Ağrılı b) Ağrılı ve korku verici c) Mutluluk verici ve normal d) Stresli fakat mutluluk verici e) Duygularımı tanımlayamıyorum 31. Gebelikten önce herhangi bir gebelikten korunma yöntemi uyguladınız mı? a) Evet b) Hayır 32. Yanıtınız “Evet” ise hangi yöntemi kullandınız? a) RİA (spiral) b) Doğum Kontrol Hapı c) Enjeksiyon e) Takvim g) Diğer……………………………. 33. Gebelik döneminizde en çok kimden destek aldınız / alıyorsunuz? a) Eş b) Aile büyükleri c) Arkadaş d) Sağlık personeli e) Hiç kimse 34. Gebeliğiniz döneminizde eşinizden duygusal düzeyde veya ev işleriyle ilgili destek aldınız mı / alıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 35. Doğumda eşinizin yanınızda olmasını ister misiniz? a) Evet b) Hayır 36. Doğumunuzu yaptıracak sağlık personelinin cinsiyeti sizin için önemli mi? a) Evet b) Hayır 37. Doğumdan sonra size bebek bakımında destek olabilecek kişiler var mı? a) Evet b) Hayır 38. Şu ana kadar olan dönemde gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda herhangi bir bilgi aldınız mı? a) Evet b) Hayır 39. Yanıtınız “Evet” ise bilgiyi nereden / nerelerden aldınız? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz) a) Televizyon / Radyo b) Kitap / Dergi / Gazete c) Doğum öncesi eğitim sınıfları d) Aile büyükleri (anne, abla, teyze vb) e) Ebe- hemşire g) Diğer ……………........................ f) Doktor 40. Doğum öncesi eğitim sınıflarında eğitim almayı ister misiniz? a) Evet b) Hayır 41. Şimdiye kadar bebek bakımında bir deneyiminiz oldu mu (kardeş, yeğen vb )? a) Evet b) Hayır 42. Gebelik döneminizde eşinizle cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabiliyor musunuz? a) Evet b) Hayır 43. Gebelik döneminizde cinsel ilişki sıklığınızda azalma oldu mu? a) Evet b) Hayır 44. Gebelik döneminizde cinsel davranışlarınızda bir değişiklik oldu mu? a) Bir değişiklik olmadı b) Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başladım c) Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başladım d) Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaştım 45. Gebelik döneminizde istemediğiniz halde sırf eşiniz istiyor diye cinsel ilişkiye girdiğiniz oldu mu? a) Evet b) Hayır 46. Gebelik döneminizde cinsel ilişkiyi reddettiğiniz zaman eşiniz size nasıl davranır? a) Olumlu karşılar b) Kızar c) Küser d) Zor kullanır e) Diğer……………………… 47. Gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri aşağıda sıralanmıştır. Sizce en önemli olanları işaretleyerek belirtiniz. ( ) Bedensel rahatsızlık (yorgunluk-halsizlik, memelerdeki değişim, sırt-bel ağrıları vb) ( ) Bebeğimizin zarar görmesinden korkuyorum ( ) Cinsel isteğim öncekine göre daha az ( ) Çekiciliğimi yitirdiğimi düşünüyorum ( ) Cinsel ilişki sırasında gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşıyorum (fiziki görünümümdeki değişiklikler vb nedeni ile) ( ) Gebelik dışı nedenler (dini-kültürel inançlar, geniş aileye sahip olma, mekanın uygun olmayışı vb ) ( ) Sağlık personeli önerisi (ebe, hemşire, doktor vb) ( ) Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi (anne, abla, teyze vb) EK-III (..…..….) BABA ADAYI TANITIM FORMU İlk kez anne ve baba olacak bireylere doğum öncesi dönemde verilecek eğitimin bireylerin kaygılarına etkisini belirlemek amacıyla yaptığım çalışmaya katıldığınız ve katkıda bulunduğunuz için teşekkür ederim. Vereceğiniz cevaplar sadece çalışma amaçlı kullanılacak ve gizli tutulacaktır. Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksekokulu Ebelik Anabilim Dalı Yüksek Lisans Öğrencisi Ar. Gör. Yeliz ÇAKIR KOÇAK 1. Yaşınız:............ 2. Yaş grubunuz: a) 19 ve altı b) 20-24 c) 25-29 c) 30-34 d) 35 ve üzeri 3. Eşiniz gebe kaldığından beri sigara kullanıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 4. Eşiniz gebe kaldığından beri alkol kullanıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 5. Eğitim durumunuz: a) Okur-yazar değil b) İlkokul c)Orta-Lise d) Yüksekokul / Fakülte e) Yüksek Lisans / Doktora 6. Mesleğiniz / işiniz: a) Öğrenci b) Serbest meslek 7. Herhangi bir işte çalışıyor musunuz? a) Evet b) Hayır c) Memur d) İşçi e) Diğer……... 8. Sosyal güvenceniz var mı? a) Evet b) Hayır 9. Yanıtınız “Evet” ise sosyal güvenceniz nedir? a) Bağ-Kur b) SSK c) Emekli Sandığı d) Yeşil Kart e) Diğer................. 10. Ev halkı toplam gelir düzeyiniz aşağıdakilerden hangisine uyuyor? a) Düşük gelir grubu (449 YTL ve altı) b) Alt orta gelir grubu (450-1123 YTL) c) Üst orta gelir grubu (1124-2365 YTL) d) Yüksek gelir grubu (2366-4653 YTL) 9. Bugüne kadar en uzun süre yaşadığınız yer aşağıdakilerden hangisidir? a) Köy b) Kasaba c) İlçe d) Kent-Gecekondu e) Kent-Merkez 10. Oturduğunuz ev kendinize mi ait? a) Evet b) Hayır 11. Evde kimler ile birlikte yaşıyorsunuz? a) Sadece eşimle b) Eşim ve ailesiyle c) Eşim ve akrabalarımızla ( aile, kardeş, yeğen, kuzen vb.) 12. Evlenme yaşınız nedir? …………………. a) 19 ve altı b) 20-25 c) 26-30 d) 31-35 e) 36 ve üzeri 13. Ne kadar zamandır evlisiniz? ................................................. 14. Kaçıncı evliliğiniz? a) 1 b) 2 c) 3 ve üzeri 15. Halen resmi nikah mı yoksa imam nikahı ile mi yaşıyorsunuz? a) Resmi nikah b) İmam nikahı c) Her ikisi d) Hiçbiri 16. Eşiniz ile isteyerek mi evlendiniz? a) Evet b) Hayır 17. Eşiniz ile uyumunuz nasıldır? a) Her zaman uyumlu b) Genellikle uyumlu c) Uyumsuz 18. Çevre ve aile (kayınvalide, yakın akraba vb) ile uyumunuz nasıldır? a) Her zaman uyumlu b) Genellikle uyumlu c) Uyumsuz 19. Çocuk sahibi olmaya eşiniz ile birlikte planlayarak/isteyerek mi karar verdiniz? a) Evet b) Hayır 20. Baba olacağınızı ilk duyduğunuzda ne hissettiniz? a) Üzülme ve olumsuz duygular b) Hiçbir şey anlayamama c) Mutluluk, sevinç ve olumlu duygular d) Diğer................................. 21. Babalığa kendinizi hazır hissediyor musunuz? a) Evet b) Hayır c) Emin değilim 22. Çocuğunuzun cinsiyetinin ne olmasını istiyorsunuz? (Yanıtınız “Fark etmez” ise 24. soruya geçiniz) a) Kız b) Erkek c) Fark etmez 23. Belli bir cinsiyeti tercih etmenizin nedeni nedir? a) Ben istiyorum b) Eşim istiyor c) İkimiz de istiyoruz 24. Gebeliğe bağlı eşinizin bedeninde oluşan değişiklikleri nasıl algılıyorsunuz? a) Çok kötü b) Kötü c) Normal d) İyi e) Çok iyi 25. Sizce doğum nasıl bir olaydır? a) Ağrılı b) Ağrılı ve korku verici c) Mutluluk verici ve normal d) Stresli fakat mutluluk verici e) Duygularımı tanımlayamıyorum 26. Eşinizin gebeliğinden önce herhangi bir gebelikten korunma yöntemi uyguladınız mı? a) Evet b) Hayır 27. Yanıtınız “Evet” ise hangi yöntemi kullandınız? a) Kondom (prezervatif) b) Geri Çekme c) Her ikisi 28. Eşinizin gebeliği döneminde en çok kimden destek aldınız / alıyorsunuz? a) Eş b) Aile büyükleri c) Arkadaş d) Sağlık personeli e) Hiç kimse 29. Eşinize gebeliği döneminde duygusal düzeyde veya ev işleriyle ilgili destek sağladınız mı / sağlıyor musunuz? a) Evet b) Hayır 30. Doğumda eşinizin yanında olmayı ister misiniz? a) Evet b) Hayır 31. Doğumu yaptıracak sağlık personelinin cinsiyeti sizin için önemli mi? a) Evet b) Hayır 32. Doğumdan sonra bebek bakımında eşinize destek olmayı düşünüyor musunuz? a) Evet b) Hayır 33. Şu ana kadar olan dönemde gebelik, doğum, bebek bakımı vb konularda herhangi bir bilgi aldınız mı? a) Evet b) Hayır 34. Yanıtınız “Evet” ise bilgiyi nereden / nerelerden aldınız? (Birden fazla seçenek işaretleyebilirsiniz) a) Televizyon / Radyo b) Kitap / Dergi / Gazete c) Doğum öncesi eğitim sınıfları d) Aile büyükleri (anne, abla, teyze vb) e) Ebe- hemşire g) Diğer………………………........ f) Doktor 35. Doğum öncesi eğitim sınıflarında eğitim almayı ister misiniz? a) Evet b) Hayır 36. Şimdiye kadar bebek bakımında bir deneyiminiz oldu mu (kardeş, yeğen vb )? a) Evet b) Hayır 37. Gebelik döneminde eşinizle cinsellikle ilgili konuları rahatlıkla paylaşabiliyor musunuz? a) Evet b) Hayır 38. Gebelik döneminde cinsel ilişki sıklığınızda azalma oldu mu? a) Evet b) Hayır 39. Eşinizin gebelik döneminde sizin cinsel davranışlarınızda bir değişiklik oldu mu? a) Bir değişiklik olmadı b) Cinsel ilişkiden daha fazla haz almaya başladım c) Cinsel ilişkiden daha az haz almaya başladım d) Cinsel ilişkiden tamamen uzaklaştım 40. Gebelik döneminde istemediğiniz halde sırf eşiniz istiyor diye cinsel ilişkiye girdiğiniz oldu mu? a) Evet b) Hayır 41. Gebelik döneminde cinsel ilişkiyi reddettiğiniz zaman eşiniz size nasıl davranır? a) Olumlu karşılar b) Kızar c) Küser d) Zor kullanır e) Diğer……………………… 42. Gebelikte cinsel ilişkiyi reddetme nedenleri aşağıda sıralanmıştır. Sizce en önemli olanları işaretleyerek belirtiniz. ( ) Bebeğimizin zarar görmesinden korkuyorum ( ) Eşimin çekiciliğini yitirdiğini düşünüyorum ( ) Cinsel isteğim öncekine göre daha az ( ) Cinsel ilişki sırasında gebeliğe bağlı deneyimsizlik yaşıyorum (eşimin fiziki görünümündeki değişiklikler vb nedeni ile) ( ) Gebelik dışı nedenler (dini-kültürel inançlar, geniş aileye sahip olma, mekanın uygun olmayışı vb ) ( ) Sağlık personeli önerisi (ebe, hemşire, doktor vb) ( ) Sağlık personeli dışındaki bireylerin önerisi (anne, abla, teyze vb) EK-IV (...............) DURUMLUK KAYGI ÖLÇEĞİ YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlamada kullandıkları bir takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da ŞU ANDA nasıl hissettiğinizi, ifadelerin sağ tarafındaki dairelerden uygun olan bir tanesini karalamak suretiyle belirtin. Doğru yada yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarf etmeksizin şu anda nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin. Hiç 1. Şu anda sakinim Biraz Ο Çok Tamamiyle Ο Ο Ο 2. Kendimi emniyette hissediyorum Ο Ο Ο Ο 3. Şu anda sinirlerim gergin Ο Ο Ο Ο 4. Pişmanlık duygusu içindeyim Ο Ο Ο Ο 5. Şu anda huzur içindeyim Ο Ο Ο Ο 6. Şu anda hiç keyfim yok Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 7. Başıma geleceklerden endişe ediyorum 8. Kendimi dinlenmiş hissediyorum 9. Şu anda kaygılıyım Ο Ο Ο Ο Hiç Biraz Çok Tamamiyle 10. Kendimi rahat hissediyorum Ο Ο Ο Ο 11. Kendime güvenim var Ο Ο Ο Ο 12. Şu anda asabım bozuk Ο Ο Ο Ο 13. Çok sinirliyim Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 15. Kendimi rahatlamış hissediyorum Ο Ο Ο Ο 16. Şu anda halimden memnunum Ο Ο Ο Ο 17. Şu anda endişeliyim Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 19. Şu anda sevinçliyim Ο Ο Ο Ο 20. Şu anda keyfim yerinde Ο Ο Ο Ο 14. Sinirlerimin çok gergin olduğunu hissediyorum 18. Heyecandan kendimi şaşkına dönmüş hissediyorum EK-V (...............) SÜREKLİ KAYGI ÖLÇEĞİ YÖNERGE: Aşağıda kişilerin kendilerine ait duygularını anlamada kullandıkları bir takım ifadeler verilmiştir. Her ifadeyi okuyun, sonra da GENEL OLARAK nasıl hissettiğinizi, ifadelerin sağ tarafındaki dairelerden uygun olan bir tanesini karalamak suretiyle belirtin. Doğru yada yanlış cevap yoktur. Herhangi bir ifadenin üzerinde fazla zaman sarf etmeksizin genel olarak nasıl hissettiğinizi gösteren cevabı işaretleyin. Hemen Bazen Hiçbir Çok Hemen Her Zaman Zaman Zaman 21. Genellikle keyfim yerindedir Ο Ο Ο Ο 22. Genellikle çabuk yorulurum Ο Ο Ο Ο 23. Genellikle kolay ağlarım Ο Ο Ο Ο 24. Başkaları kadar mutlu olmak Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 26. Kendimi dinlenmiş hissederim Ο Ο Ο Ο 27. Genellikle sakin, kendime hakim Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο isterim 25. Çabuk karar veremediğim için fırsatları kaçırırım ve soğukkanlıyım 28. Güçlüklerin yenemeyeceğim kadar biriktiğini hissederim Hemen Bazen Hiçbir Çok Hemen Her Zaman Zaman Zaman 29. Önemsiz şeyler hakkında Ο Ο Ο Ο 30. Genellikle mutluyum Ο Ο Ο Ο 31. Her şeyi ciddiye alır ve etkilenirim Ο Ο Ο Ο 32. Genellikle kendime güvenim Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 36. Genellikle hayatımdan memnunum Ο Ο Ο Ο 37. Olur olmaz düşünceler beni Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο Ο 39. Aklı başında ve kararlı bir insanım Ο Ο Ο Ο 40. Son zamanlarda kafama takılan Ο Ο Ο Ο endişelenirim yoktur 33. Genellikle kendimi emniyette hissederim 34.Sıkıntılı ve güç durumlarla karşılaşmaktan kaçınırım 35. Genellikle kendimi hüzünlü hissederim rahatsız eder 38. Hayal kırıklıklarını öylesine ciddiye alırım hiç unutamam konular beni tedirgin eder EK-VI E.Ü. İZMİR ATATÜRK SAĞLIK YÜKSEK OKULU BİLİMSEL ETİK KURUL İZİN YAZISI EK-VII T.C. İZMİR VALİLİĞİ İZMİR İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ İZİN YAZISI Doktora Gidilmesi Gereken Durumlar: Yorgunluk, güçsüzlük, solukluk, çabuk yorulma, çarpıntı, baş dönmesi şikayetleriniz varsa ve rutin kontrollerde demir hapları verilmemişse tekrar doktorunuzla görüşün. Hazneden kötü kokulu, koyu sarı, yeşil, kanlı, köpüklü görünümde veya kaşıntının eşlik ettiği akıntınız olursa doktorunuzla görüşün. ÖZGEÇMİŞ 1980 yılında Ankara’da doğdu. İlk, orta ve lise öğrenimini Ankara’da tamamladı. 1999–2004 yılları arasında Ankara Üniversitesi, Ankara Cebeci Sağlık Yüksek Okulu’nda lisans eğitimi aldı. Kasım 2004 – Ağustos2006 tarihleri arasında Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi, Acil Servis Biriminde çalıştı. 2004’te Ege Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü, Ebelik Ana Bilim Dalı’nda yüksek lisansa başladı. Eylül 2006 tarihinde Ege Üniversitesi İzmir Atatürk Sağlık Yüksek Okulu’na Araştırma Görevlisi olarak atandı. Halen aynı kurumda çalışmaktadır.