Basyazı

advertisement
Basyazı
,
Yıl: 52 • Sayı: 613 • HAZİRAN 2013
Sahibi
Türk Standardları Enstitüsü Adına
Hulusi ŞENTÜRK
Sorumlu Yazı İşleri Müdürü
Bilal DURDALI
Yayına Hazırlayanlar
Hatice ALTIN
Funda ÖZEN
A. Sabit YÖNEY
Sevilay ÜRÜN
Tamer KARABAY
Yönetim Yeri
TSE
Halkla İlişkiler ve Yayın Müdürlüğü
OFİM 100. Yıl Bulvarı No: 99
06374 Ostim / ANKARA
Tel: 0 312 592 50 86 • 592 50 85
Faks: 0 312 592 50 91
e-mail: standarddergi@tse.org.tr
Reklam ve Abone
A. Sabit YÖNEY
0.312 592 50 86
Eda BIYIKLI
tel: 0.312 592 50 83
e-mail: pazarlama@tse.org.tr
2013 Yılı Reklam Tarifesi
Arka Kapak: 2000 TL + KDV
Kapak İçleri: 1500 TL + KDV
Son Sayfa: 1500 TL + KDV
İç Tam Sayfa: 1300 TL + KDV
Grafik Tasarım
İrfan KORKMAZ
Tasarım, Baskı, Dağıtım
KORZA YAYINCILIK
Korza Yayıncılık Basım San. ve Tic. Ltd. Şti
Büro: Büyük Sanayi 1. cadde 95/11 • İskitler - Ankara
Matbaa: Yenice Mah. Çubuk Yolu No:3
Esenboğa - Ankara
Tel: 0.312 342 22 08 (Pbx) • Fax: 0.312 341 14 27
www.korzabasim.com.tr
Yayın Türü: Yerel Süreli
Basım Tarihi: 20/06/2013
Dergide yayınlanan yazılardaki görüşler
yazarına ait olup Derginin ve yazarın
adı alınarak iktibas edilebilir. Dergimize
gönderilen yazılar yayınlansın veya
yayınlanmasın iade edilmez.
Değerli okuyucular,
Geçtiğimiz Mayıs ayı içerisinde,
yapı malzemelerinin yangına dayanım deneyleri ile kapı, cam ve pencerelerin performans deneylerinin
yapılabildiği ülkemizin ilk ve tek Entegre Deney Laboratuvarını, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün
teşrif ettiği açılış töreniyle sanayicilerimizin hizmetine açtık. Sanayicilerimizin ihtiyaçları doğrultusunda
gerçekleştirdiğimiz bu tür yatırımlar
önümüzdeki günlerde de devam
edecek elbette. Bu tür yatırımlarda
hedeflediğimiz önemli unsurlardan
biri de ülkemizi ve sanayicilerimizi
dışa bağımlı olmaktan kurtararak,
ülkemizin öz kaynaklarıyla ekonomik gelişmesini sürdürebilmesinde
rol oynamaktır. Türk Standardları Enstitüsü (TSE) olarak misyonumuz gereği böyle
yatırımları yaparken vizyonumuzun gereği olarak da dünyadaki gelişmeleri takip
ederek bunları hızlı bir şekilde ülkemizde de başta sanayicilerimiz olmak üzere
hitap ettiğimiz tüm kesimlere ulaştırmak kararlılığındayız.
Sanayicilerimizle sektörlerine göre gerçekleştirdiğimiz anket çalışmaları, yüzyüze
yaptığımız görüşmeler veyahut sanayicilerin bizzat TSE’ye başvurarak yaptıkları
talepler, dünyada yakından izlediğimiz gelişmelerin yanında bize önemli bir rehberlik sunmaktadır. Gerek yatırımlarımızda gerekse başlatacağımız yeni hizmet
alanlarında bu rehberlikten önemli ölçüde yararlanıyoruz. Bu konuda en güzel
örnek, TSE’nin uzun süredir çalışmalarını yürüttüğü “Yeşil Bina Sertifikası” konusunun, İnşaat Müteahhitleri Konfederasyonu (İMKON) ve Türkiye Genç İşadamları
Derneği (TÜGİAD) heyeti tarafından da gündeme getirilmesidir. Enstitümüzün yürüttüğü çalışmayı, İMKON ve TÜGİAD’ın da katkılarıyla kısa sürede tamamlayarak
bu alanda sertifika vermeye başladık.
Öte yandan TSE’nin yakın döneminde başlattığı bir diğer belgelendirme de, patenti tamamıyla kurumumuza ait olan Müşteri Dostu Kuruluş (MDK) ve Müşteri
Dostu Marka (MDM) belgelendirmeleridir. Bunun yanısıra, sektörel belgelendirme
alanında Orman Genel Müdürlüğü ile orman ürünlerinin belgelendirilmesi alanında
çok önemli bir ortaklığa da imza attık.
TSE’nin bu çalışmalardaki nihai hedefi, iş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm standardizasyon, sertifikasyon ve test hizmetleri ile gözetim hizmetlerini, onlara en
uygun maliyetlerle sunabilmektir. Enstitü’nün bu hedef doğrultusunda güçlenerek
yoluna devam etmesi, ülkemiz sanayisinin de aynı paralelde güçlenmesine imkân
verecektir.
Saygılarımla.
Hulusi ŞENTÜRK
TSE BAŞKANI
1
HAZİRAN 2013
içinde
18
HNRQRPLN
SD]DUODPD
GHðLíLP
SDUD
DNÜP
PHG\D
4
talep
VHUYHW
önemli
SHUIRUPDQV
WDQÜWÜP
JHOLíLP
NXUXPVDO
ILQDQV
ELOJL
IDUNOÜOÜN
AR-GE
îJKR=OUKJ
WDVDUÜP
RUJDQL]DV\RQ
VRUXPOXOXN
teknoloji
ÖUHWHQ
\HQLOHíPH
X]XQ\RO
ÖUHWHQ
WHNQRORML
VWUDWHML
JLULíLPFLOLN
ULVN
ŬŽŶŽŵŝŬǀĞdĞŬŶŝŬĞƌŐŝͻzŦů͗ϱϮͻ^ĂLJŦϲϭϯͻ,ĂnjŝƌĂŶϮϬϭϯͻ/^^E͗ϭϯϬϬͲϴϯϲϲ
37
Haberler
43
Sorunsuz
Bir Dünya ve
Gelecek İçin:
''Standardizyon''
48
85
Söyleşi:
Oğuz Saygın ile
Pozitif Düşünce
Sistemi NLP
Üzerine
Gözetim ve
Muayene
Hizmetlerinde
İnovasyon
101
106
Kombine
Taşımacılıkta
TSE
Güvencesi
2
TSE
Laboratuvarlarında
İnovatif
Hedefler
Aslan
Seni
Yemeden
78
66
Ayın Konuğu:
Ekonomi Bakanı
Zafer Çağlayan
İnovasyonu
Destekleyen
Bir Güç Olarak
Standardizyon
108
TSE Ankara
Kimya
Laboratuvarı
Standart
Dünyasından
Haberler
ekiler
25
35
29
Standart
ve Kalitede
İnovasyonun
Türk Sanayi ve
Ekonomisine Etkileri
51
İnovasyon,
Türkiye,
ve
Küresel
Rekabet
63
60
92
Ölçülemeyen
Hiçbir Olgu
Kontrol
Edilemez
Eski Köye Yeni
Adetler Getirin;
Katma Değer
Sağlayın
''Kalite'' Özel
Olanı da
Yakalayabilmelidir
Belgelendirmede
Yeni Açılımlar
88
Bir Hizmet ve
Organizasyon
İnovasyonu Olarak
Çözüm Ortaklığı
94
TSE İnovasyon
ve Proje
Müdürlüğü
Devir ''Siber
Güvenlik'' Devri
110
Sempozyuma
Çağrı
Standardizyonun
Küresel
Ekonomiye
Etkileri
3
HAZİRAN 2013
TSE KAYSERİ YÜKSEK TEKNOLOJİ ENTEGRE
DENEY LABORATUVARI CUMHURBAŞKANI
ABDULLAH GÜL TARAFINDAN HİZMETE AÇILDI
Yapı malzemelerinin yangına dayanım deneyleriyle,
kapı, cam ve pencerelerin performans deneylerinin yapılabildiği ülkemizin ilk ve tek Entegre Deney Laboratuvarı Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından 18 Mayıs
2013 Cumartesi günü Kayseri’de hizmete açıldı.
Açılış törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yanısıra, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Ak
Parti Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi
Orhan Düzgün, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki, TSE üst düzey yöneticileri ile
Kayseri’nin önde gelen işadamları katıldı.
Açılış töreninde konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi
Şentürk, bugüne kadar Türkiye’de böyle bir laboratuvar olmadığı için üreticilerin yangına dayanım deneylerini yurt dışında yaptırmak zorunda kaldıklarını belirtti.
TSE Başkanı ülkemiz için milli kaynağın yurtdışına çıkışı, üreticilerimiz için ise yüksek maliyet ve zaman kaybı
anlamına gelen bu zorunluluğun TSE Kayseri Laboratuvarı ile ortadan kalktığını vurguladı.
4
Şentürk 10 milyon lira yatırım bedeli ile hizmete sunulan laboratuvar kompleksinin aynı zamanda üreticilere
AR-GE imkânları ile yeni ürün tasarımı gerçekleştirebilme imkanı sağladığını belirtti.
Laboratuvarın sanayicilere yüzde 40 indirimli olarak
hizmet vereceğini vurgulayan Şentürk, burada yapılacak deneylerin ücretlerinin Avrupa’daki ücretlerin onda
biri kadar olduğunu belirtti.
TSE’nin son dönemde yaptığı çalışmalarla her zaman
olduğundan daha çok sanayici ve KOBİ’lerimizin ihtiyaç ve taleplerine yanıt verecek adımlar attığını belirten
Enstitü Başkanı şöyle konuştu:
“İş dünyamızın ihtiyaç duyduğu tüm standardizasyon,
sertifikasyon ve test hizmetleri ile gözetim hizmetlerini,
onlara en uygun maliyetlerle sunabilmeyi temel düstur
edinen Enstitü, bu amaçla 300 milyon dolarlık yatırım
planlarını peyderpey uygulamaya koymaktadır.
HABERLER
TSE Başkanı
Hulusi Şentürk,
Laboratuvarda
Sanayicilere
Yüzde 40
İndirimli Hizmet
Verileceğini
Müjdeledi
TSE olarak bir yandan da uluslararası ve bölgesel
standardizasyon kuruluşlarının karar mekanizmalarındaki etkinliğimizi arttırmakta, bu sayede sanayicimizin,
tüm dünyada geçerli olacak standartların hazırlanması
sürecine katılımına olanak sağlamaktayız. Standardizasyon alanında sahip olduğumuz tecrübe ve deneyim ile özellikle Ortadoğu, Balkanlar, Türk Cumhuriyetleri ve Afrika Kıtası ülkelerine liderlik etmekte, yeni
bölgesel standardizasyon kuruluşlarının oluşumunda
görev almaktayız. Tüm bu faaliyet ve çalışmaların amacı, TSE’nin sunduğu hizmetlerde; ulusal, bölgesel ve
uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider
bir kuruluş olmasıdır. TSE’nin bu amaç doğrultusunda
güçlenerek yoluna devam etmesi, ülkemiz sanayinin
de aynı paralelde güçlenmesine imkan verecektir”
Konuşmaların ardından Cumhurbaşkanı Abdullah Gül,
Enerji ve Tabii Kaynakları Bakanı Taner Yıldız, Ak Parti
Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş, Kayseri Valisi Orhan
Düzgün, Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Özhaseki ve TSE Başkanı Hulusi Şentürk kurdela
keserek tesisin açılışını gerçekleştirdi.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve protokol üyeleri laboratuvar tesislerini gezerek yapılan deneylerle ilgili bilgi
aldı. TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz’ün cihazlara
ilişkin verdiği bilgilerle yakından ilgilenen Cumhurbaşkanı Gül, tesisin ülkemiz sanayicileri için hayırlı olması
temennisinde bulundu.
Kayseri Entegre Deney Laboratuvarı, Cam, Kapı-Pencere Sistemleri ile Yangına Dayanım deneylerinde,
üreticilerin Avrupa Birliği Direktiflerinde öngörülen Yapı
Malzemeleri Yönetmeliği Sistem 3-CE İşaretlemesi
gerekliliklerini karşılayacak şekilde geniş bir kapsamda TÜRKAK tarafından Onaylanmış Laboratuvar olarak akredite edildi. Avrupa Komisyonu TÜRKAK’ın
akreditasyonunu takiben Kayseri Entegre Deney Laboratuvarını, Onaylanmış Laboratuvarlar veri tabanı
olan NANDO’da yayınlandı. Yangın konusunda ülkemiz yapı sektörünün bilgi birikimi ve kalite altyapısının
gelişmesinde önemli katma değer sağlayacak olan
EGOLF (The European Group of Organizations for
Fire Testing, Inspection and Certification) üyelikleri de
gerçekleştirildi.
Laboratuvar Kompleksi’nde tüm yapı malzemelerinin
yangına dayanım deneylerinin, 1240 dereceye kadar
ısınabilen cihazlarda ürünlerin çeşidine göre maksimum 6 saate kadar test edilebilme imkânı bulunmaktadır. Öte yandan Kompleks’te kapı pencere sistemlerinin performans deneyleri kapsamında ısı iletkenlik
testi ile kapı ve pencerelerdeki ısı kaybı ölçülebilmekte,
akustik deneyleri ile ses yalıtımı testleri yapılabilmektedir. Laboratuvarda, Haziran ayından itibaren KapıPencere Sistemlerinde Hırsızlığa Direnç Deneyleri de
yapılabilecektir.
5
HAZİRAN 2013
HABERLER
TSE BAŞKANI ŞENTÜRK, EMD ÜYELERİYLE
BİRARAYA GELDİ
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Başkanı Hulusi Şentürk, Ekonomi Muhabirleri Derneği (EMD) tarafından
düzenlenen sohbet toplantısında TSE’nin çalışmalarıyla ilgili bilgi verdi ve gazetecilerin sorularını yanıtladı.
Standardizasyon faaliyetlerinin üreticiye, tüketiciye ve
ekonomiye olan faydalarını anlatan Şentürk, “Başta
Almanya olmak üzere pek çok ülke, geliştirdikleri teknolojinin ilk önce standardını hazırlıyor. Aksi takdirde
standart hazırlanmazsa o teknolojinin kapı kapı dolaşılıp anlatılması lazım” diye konuştu. Gelişmekte olan
ülkelerin standardizasyon alanına gereken önemi vermediğini ifade eden Şentürk, Türkiye’deki sanayicilerin
ve ilgili kuruluşların uluslararası standardizasyon komitelerinde daha etkin rol oynaması gerektiğini belirtti.
TSE Başkanı Şentürk, standartları belirleme konusunda uluslararası bir mücadelenin olduğunu dile getirerek, “Amerika, İngiltere ve Almanya gibi büyük ülkeler
standartlarda liderliği koruyamadıkları takdirde, teknoloji ihracatında ekonomi liderliklerini koruyamayacaklarının bilincindeler” dedi. Standartların kısa vadede değişkenlik göstermeyeceğine değinen Şentürk, “Hiçbir
standart sabahtan akşama değişmez. Bir standardın
hazırlanma süresi ortalama 2,8 yıldır. Standartlar yayınlandıktan sonra 6 ay gibi bir geçiş süresi vardır” dedi.
Belgelendirme, gözetim, muayene ve testleri kapsayan uygunluk değerlendirme hizmetlerinde büyük pay
sahiplerinin Avrupalı 7-8 kuruluş olduğunu ifade eden
Şentürk, söz konusu hizmetlerin dünyada 150-200
milyar dolarlık bir büyüklüğe ulaştığını, Türkiye’de ise
bu pazar hacminin yaklaşık 1,5 milyar dolar civarında
olduğunu söyledi. TSE’nin bu pazardan daha fazla
pay alabilmek için çeşitli yatırımlar yaptığını, test merkezleri oluşturduğunu, laboratuvarlar açtığını belirten
Şentürk, “TSE’nin yıllık 125 milyon dolar geliri var. 1,5
milyar dolarlık pazarda geri kalan para her yıl yurtdışına
çıkıyor. 1,5 milyarın en az yarısı Türkiye’de yapılabilecek
işler” dedi.
6
Nükleer santral konusunda gerekli teknik donanım ve
personel yeterliliğine sahip olduklarına değinen Şentürk, “Türkiye Atom Enstitüsü Kurumu (TAEK) lisansla ilgili hizmet alımı yapacak. Sonbahara doğru ya da
önümüzdeki sene ihaleyi alan Rus firması bu konuda
özellikle sertifika, personel eğitimi gibi konularda ihaleye çıkacak. Bu ihaleye gireceğiz” diye konuştu.
60 bin sanayiciye yönelik olarak yapılan anketlerde, sanayicilere yurtdışında yaptırmak zorunda oldukları testler ve almak zorunda oldukları belgeleri sorduklarını belirten Şentürk, “Laboratuvar kararlarını da bu taleplere
göre değerlendiriyoruz. Ayrıca bu talepler üzerine 40’ın
üzerinde yeni belgelendirme çalışması başlattık” dedi.
Avrupa’da özel şirketlerin, ithal edecekleri ürünlerde
ülkelerine ait belgelendirme kuruluşlarının sertifikalarını
talep ettiklerini, bu konuda milli bir dayanışma içinde
olduklarını kaydeden Şentürk, Türkiye özel sektöründe
de böyle bir bilinç gelişmesi gerektiğini söyledi.
TSE’nin Türkiye genelinde son 1 yılda 45 bin civarında
asansörü denetlediğini, bunların yüzde 60’ından fazlasının kullanılamaz nitelikte olduğunu belirten Şentürk,
kullanılamaz olarak belirlenen asansörlerde ikinci muayene sonuçlarına göre yüzde 81 oranında iyileşme
olduğuna dikkat çekti.
Bir gazetecinin, biber gazı kapsülünün standardının
olup olmadığına ilişkin sorusu üzerine biber gazı kapsülünün Türkiye’de bir standardı olmadığını belirten
Şentürk, “Mesele burada onun standardı değil, kullanımının standardını nasıl getireceğiz. Standart belirlenmesi için üretim teknolojisinin bilinmesi gerekiyor.
Türkiye’de üretilmemiş bir ürünün standardını hazırlayamayız” şeklinde konuştu.
HABERLER
TSE YAZILIM TEST LABORATUVARI HİZMETE AÇILDI
TSE, Türkiye’nin Siber Güvenlik Çalışmalarına Önemli Katkı
Sağlayacak olan Siber Güvenlik Özel Komitesi'ni Kurdu
Türk Standardları Enstitüsü, Türkiye’de TÜBİTAK’tan
sonra kamuda ikinci bilişim laboratuvarı olacak Yazılım
Test Laboratuvarını hizmete açtı.
Yazılım Test Laboratuvarında, yazılımların performans,
fonksiyonel ve güvenlik testleri yapılacak.
Laboratuvarda TS 13298-Elektronik Belge Yönetimi
Standardı Testleri, TS ISO/IEC 25051-Yazılım Paketleri
Testleri, TS ISO/IEC 27001-Sızma Testleri, Yazılım Kapalı Kutu ve Açık Kutu Sızma Testleri yapılacak.
Test Laboratuvarı, bu standartlar ile kamu kurum ve
kuruluşlarında kullanılan EBYS yazılımlarının performansının ve fonksiyonelliğinin bağımsız bir göz tarafından incelenmesini ve üreticinin iddia ettiği beyanların
doğruluğunun ölçülmesini sağlayacak.
Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı’nın başkanlığında, siber güvenlikle ilgili alınacak önlemleri belirlemek ve bunların uygulanmasını ve koordinasyonunu
sağlamak amacıyla kurulan Siber Güvenlik Kurulu’nun
2013-2014 Siber Güvenlik Eylem Planı kapsamında
sorumlu kurum olarak atanan TSE; üniversitelerden,
kamudan ve özel sektörden konunun uzmanları ile Siber Güvenlik Özel Komitesini kurdu.
Kamu kurum ve kuruşlarının kritik bilgi teknolojileri
ürünlerinin asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlendiği
kritik altyapıları için “Ulusal Koruma Profili Havuzu Pro-
jesi” kapsamında çalışmalarını yürüten komitenin faaliyet konularından bazıları şöyle: Güvenli E-Ticaret, Güvenli Elektronik Belge Yönetim Sistemi, Güvenli Coğrafi Bilgi Sistemleri, E-Kimlik, GEM, Mobile ID, Secure
IC, Embedded OS Koruma Profilleri, HBYS, AHBS,
PACS, LBYS, EBS ve internet üzerinden servis sunan
sağlık bilişimi uygulama yazılımlarının süreç, fonksiyon,
güvenlik, performans, karşılıklı işlerlik ve arayüz kılavuzlarının ve Güvenlik için Koruma Profilinin oluşturulması, Temel Seviye Güvenlik Kriterleri Belgelendirmesi,
Site Security Certification (Ortam Güvenlik Belgelendirmesi), Yazılım Testçileri için Kriterlerin BelirlenmesiSCRUM ve ISTQB, Cloud Computing-Bulut Bilişimi,
SSL kriterleri, Penetrasyon Testi yapan firmalar ve personeller için kriterlerin belirlenmesi, Biyometrik Ürünlerin Güvenlik Gereksinimleri ve Test Kriterlerinin, Açıklık
Analizi ve Siber Ataklar Kütüphanesi hazırlanması.
Söz konusu komitenin çalışmaları sonucunda ortaya
çıkacak koruma profilleri ve bu profillere uygun olarak
üretilecek yazılımların fonksiyonelliği, siber güvenliği
ve güvenilirliğinin de Yazılım Test Laboratuvarında test
edilmesi planlanıyor. Böylece kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılacak yazılımların, endüstri standartlarına
uygun olması sağlanacak ve Türkiye’nin siber güvenlik
çalışmalarına çok ciddi katkıda bulunulacak.
7
HAZİRAN 2013
HABERLER
TÜRK STANDARDLARI ENSTİTÜSÜ’NDEN TAPU VE
KADASTRO GENEL MÜDÜRLÜĞÜ’NE ‘KALİTE’ BELGESİ
Türk Standartları Enstitüsü (TSE), Tapu ve Kadastro
Genel Müdürlüğü’ne TS EN ISO 9001 Kalite Yönetimi
Sistem Belgesi verdi. Kalite Belgesi, TSE Başkanı Hulusi Şentürk ve Tapu ve Kadastro Genel Müdürü Davut Güney’in katılımıyla gerçekleştirilen törenle takdim
edildi.
Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü’nün kuruluşunun
166. yıldönümünü kutladığını belirten Genel Müdür
Davut Güney, kurumun bin 73 birime sahip olduğunu
ifade etti. Güney, “Önemli olan insana hizmet. Bunu
yaparken de konunun inceliklerinin bilinmesi gerekiyor.
2009 yılında başlattığımız Sürekli Kurumsal Gelişim
Projesi ve 2010 yılında TSE ile yaptığımız protokol çerçevesinde çok yoğun bir çalışma temposu sergiledik”
diye konuştu.
Şentürk, kamu kurum ve kuruluşlarımızın son dönemde yakaladığı kalite seviyesinin Türkiye adına gurur verici olduğunu belirterek, “Aslında tapusu bize
ait olan bir sistemin tekrar bu topraklara güçlü olarak
dönmesi noktasında atılmış adımlardır bunlar. Çünkü
kalite ve standardın tapusu da bize aittir. 1502 yılında
II. Beyazıt’ın yayınladığı Kanunname-i İhtisab-ı Bursa
dünyanın bugünkü anlamda ilk yazılı standardıdır. Uluslararası kabul görmüştür. Standardın tapusu bize aittir”
şeklinde konuştu.
“Kalitenin tapusu da bize aittir” diyen Şentürk, şöyle
devam etti:
Yılda yaklaşık 7 milyon işlemle 20 milyon insana hizmet sunulduğuna dikkati çeken Güney, TSE tarafından
verilen belgeyi almaya hak kazandıklarını söyleyerek,
”Amacımız aldığımız belge ile vatandaşa daha hızlı,
daha verimli, daha doğru hizmeti sunmak” dedi.
“Kaliteyi, daha Japonlar, Amerikanlar yeni keşfetmişken, benim medeniyetim; ‘aldatan bizden değildir’ diyor ve benim medeniyetim bir işi yapanın o işi güzel
şekilde yapmasını ibadet olarak kabul ediyor. Benim
medeniyetim müşteriyi velinimet kabul ediyor. Bu kalitenin temel mantığıdır. Kalite bizim yitik malımızdı, o
yitik mala tekrar sahip çıkıyoruz.”
TSE Başkanı Şentürk, törende tapunun önemine
değinerek sözlerine başladı. Yakın tarihte Musul ve
Kerkük’te yaşanan olayların tapunun önemini ortaya
koyduğunu dile getiren Şentürk, “Tapu bir ülkenin namusu ve geleceğidir” ifadesini kullandı.
TSE Başkanı Şentürk tarafından TS EN ISO 9001 Kalite Yönetimi Sistem Belgesi ve kalite bayrağı Tapu ve
Kadastro Genel Müdürü Güney’e verildi. 1500 yılına ait
Osmanlı Tuğrası ise, Güney tarafından TSE Başkanı
Şentürk’e hediye edildi.
8
HABERLER
TSE ÇUKUROVA EĞİTİM GÜNLERİ SONA ERDİ…
TSE Genel Sekreter Yardımcısı Ahmet Pelit: “ Hedefimiz Hem Üretim Hem De
Hizmet Sektöründe Yer Alan Organizasyon İhtiyaçlarına Cevap Vermek”
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Çukurova Eğitim
ve müşteri memnuniyeti gibi eğitimler de verildi. Ensti-
Günleri etkinlikleri 13 - 24 Mayıs tarihleri arasında baş-
tü kimliğimiz ve misyonumuz gereği sahip olduğumuz
ta Adana Valiliği olmak üzere Adana, Mersin, Hatay ve
kurumsal bilgi birikimi ve tecrübe ile gerek yurt içinde
Osmaniye’de bulunan üniversiteler, ticaret ve sanayi
gerekse yurt dışında hem üretim hem de hizmet sek-
odaları ile ticaret borsaları, belediyeler ve birçok kamu
töründe yer alan organizasyonların ihtiyaçlarına cevap
kurum ve kuruluşunun katkılarıyla gerçekleşti.
vermek bizim hedefimizdir” diye konuştu. Adana Sana-
Çukurova Eğitim Günleri’nin kapanış törenine katılan
yi Odası Başkanı Sadi Sürenkök ise, standartlara ulaş-
TSE Genel Sekreter İdari Yardımcısı Ahmet Pelit, “Eği-
manın ve korumanın en temel yolunun yetkin personel
timler başta Adana olmak üzere Mersin, Osmaniye ve
barındırmak olduğunu söyleyerek, “Verimliliği artırma,
Hatay illerini de kapsayacak şekilde 29 ayrı başlıkta, 15
firmaların potansiyellerini açığa çıkarma imkanı sunan
uzman ve15 salonda, 2 hafta süresince devam etmiştir. Eğitim konuları ve sınıfları dikkate alındığında yaklaşık 1500 kişi eğitim almıştır. Böylece TSE tarafından
sertifika verilen kişi sayısı ülke genelinde 18 bine ulaş-
ve bölgemizde kalite algısının yaygınlaşmasına hizmet
eden, önemli katkılar sağlayan bu eğitimler için TSE
Çukurova Bölge Koordinatörlüğünü kutluyorum” dedi.
mıştır. Kalite günleri boyunca, kalite yönetimi sistemi,
Protokol konuşmalarının ardından NLP Uzmanı Oğuz
gıda güvenliği yönetim sistemi ve çevre yönetimi eğitim
Saygın, katılımcılara ‘Etkili İletişim, Takım Çalışması ve
sistemi gibi eğitimlerin yanı sıra iş sağlığı, iş güvenliği
İnsanları Tanıma Sanatı’ konulu bir seminer verdi.
9
HAZİRAN 2013
HABERLER
TSE İLE KONYA OVASI PROJESİ (KOP) BÖLGESİ ÜNİVERSİTELER
BİRLİĞİ ARASINDA İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI
alanlarda eğitim hizmetleri sağlayacak. Ürün, sistem,
personel, hizmet, gözetim ve muayene, deney ve
ölçümleme alanlarındaki eğitimlere ek olarak kurumlar,
ortaklaşa panel, sempozyum, seminer gibi çalışmalar
da yapacak.
TSE Başkanı Hulusi Şentürk imza töreninde yaptığı
konuşmada tüm üniversitelere örnek olacak, güzel bir
işbirliğine imza attıklarını söyledi.
İmzalanan protokolle üniversiteler ve TSE arasında
başta eğitim olmak üzere çeşitli konularda işbirliği
yapılacağını dile getiren Şentürk, “Ancak bundan
çok daha önemlisi Türkiye’de standardizasyon
bilincinin, test ve belgelendirme konusunda toplumsal
duyarlılığın artırılması amacıyla üniversitelerimizle ortak
projeler yapacağız. Bunlar Türkiye’nin küresel güç
olma iddiasının arkasında durabilmesi için yapmak
zorunda olduğu faaliyetler. Ne yazık ki bugüne kadar
üniversiteler ile Enstitümüz arasındaki çalışmalar iyi
niyet protokolleri düzeyinde kalmış, ama biz artık aktif
planlara dönük işbirliğine de imza atmış olduk” dedi.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Konya Ovası Projesi
(KOP) Bölgesi Üniversiteler Birliği’ni oluşturan Selçuk
Üniversitesi, Niğde Üniversitesi, Aksaray Üniversitesi,
Karamanoğlu Mehmetbey Üniversitesi, Konya Ticaret
Odası (KTO) Karatay Üniversitesi, Mevlana Üniversitesi
ve Necmettin Erbakan Üniversitesi arasında işbirliği
protokolü imzalandı. Standardizasyon bilincinin
yaygınlaştırılması, standartların kullanımının teşvik
edilmesi ve bu doğrultuda ortak panel, konferans
ve seminer gibi etkinlikler düzenlenmesi amacıyla
imzalanan protokol uyarınca TSE, üniversitelerin
personeli ve öğrencilerine yönetim sistemleri ve benzeri
Türkiye’deki sanayicilere ve akademik camiaya çağrıda
bulunan Şentürk, şöyle konuştu:
“Türkiye gerçekten 2023 vizyonu çerçevesinde küresel
bir güç olmak, dünyanın 10 büyük ülkesi arasına
girmek istiyorsa bizim standardizasyon alanında
kuralların belirlenmesine müdahil olmamız gerekiyor.
Aksi takdirde Türkiye, sürekli başkasının koyduğu
kurallara göre üretim yapmak zorunda kalır. İnşallah
Enstitümüz ile üniversitelerimizin işbirliği bu konuda
sanayicimizin de uyanmasına, işe sahip çıkmasına
vesile olacaktır diye ümit ediyorum. TSE olarak her
türlü rehberlik hizmetini sunacağız.”
NİĞDE TİCARET VE SANAYİ ODASI, TİCARET BORSASI VE TSE
ARASINDA KALİBRASYON İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI
Niğde Ticaret ve Sanayi Odası (NİTSO), Ticaret Borsası
(NTB) ve Türk Standardları Enstitüsü (TSE) arasında
Kalibrasyon İşbirliği Protokolü imzalandı.
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Niğde temasları
çerçevesinde, Niğde Ticaret ve Sanayi Odası ve Niğde
Ticaret Borsası ile TSE arasında imzalanan Kalibrasyon
İşbirliği Protokolü törenine de katıldı.
NİTSO Yönetim Kurulu Başkanı Şevket Katırcıoğlu
ve NTB Yönetim Kurulu Başkanı Zafer Uyanık ile TSE
Başkanı Hulusi Şentürk tarafından imzalanan işbirliği
10
protokolü kapsamında,TSE’den belgesi olmayan
NİTSO ve NTB üyelerine kalibrasyon hizmetlerinde
yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinde ise
yüzde 20 oranında indirim uygulanacak. Öte yandan
TSE’den belgesi olan NİTSO ve NTB üyelerine
kalibrasyon hizmetlerinde yüzde 40, kalibrasyon
eğitim hizmetlerinde ise yüzde 30 oranında indirim
uygulanacak. Ayrıca protokol kapsamında TSE’ye özel
amaçlı muayene ve deney yaptıracak NİTSO ve NTB
üyelerine yüzde 25 oranında indirim yapılacak.
HABERLER
TSE İLE OGM ARASINDA PROTOKOL İMZALANDI
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ve Orman Genel Müdürlüğü (OGM) arasında Ulusal Sürdürülebilir Orman Yönetimi
Standartlarının geliştirilmesine ilişkin protokol imzalandı.
Protokole göre Ülkemizin Ulusal Sürdürülebilir Orman Yönetimi Standardlarının hazırlanarak, uluslararası orman sertifikasyon programı olan ve kar amacı gütmeyen sivil toplum
kuruluşu özelliğine haiz PEFC tarafından standardlarımızın
onaylanması, sertifakalandırma maliyetlerin düşürülmesi ve
Türkiye’nin PEFC’ye Ulusal Üyeliği” konularında TSE ve OGM
ortak çalışma yürütecekler.
Ormanlardan beklenilen mal ve hizmet üretimini sosyal, ekonomik ve çevresel boyutlar arasında bir denge sağlayarak
karşılanması ve ormanların sürdürülebilir kalkınma ilkelerine
uygun olarak yönetilmesi anlamına gelen Sürdürülebilir Orman Yönetimi programının (PEFC) en önemli aracını orman
yönetiminin sertifikalandırılması oluşturuyor.
Sertifikalı Orman Ürünleri ise Sürdürülebilir Orman Yönetimine
ilişkin standartların gereklerini karşılayan orman alanlarından
üretildiğini doğrulayan, bağımsız üçüncü taraf kuruluşlarca
verilen etiketlere sahip orman ürünlerinden meydana geliyor.
Gerek orman yönetimi ve gerekse orman ürünleri sertifikasına sahip olmak; orman ürünleri piyasasında en yüksek sosyal
ve çevresel standartlara uyulduğunu gösteriyor. Söz konusu
sertifikaya sahip olunmasıyla birlikte özellikle çevre duyarlılığı
yüksek yeni pazarlara girme olanağına sahip olacağız.
Protokol töreninde konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, Enstitü olarak her türlü standardın hazırlanması, belgelendirmenin yapılması ve test merkezinin faaliyetlerinin yürütülmesi konusunda kararlı olduklarını kaydederek, Türkiye’nin
bir üçüncü dünya ülkesi olmadığını vurguladı.
Teknik altyapısı ve yetişmiş insan kaynağıyla Türkiye’nin güçlü bir ülke olduğunun altını çizen Şentürk; “Yeter ki kurumlar
arası bağnazca kutuplaşmayı ortadan kaldıralım. Kurumlar
birbirine kapılarını açarsa, destek olursa ve işbirliği içinde çalışırsa Türkiye’nin de önü açılır” dedi.
Şentürk, Orman Yönetim Sistemi Belgelendirmesi ardından
Orman Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri Belgelendirmesine de OGM ile beraber başlayacaklarını ifade ederek,
Türkiye’de üretilen ürünlerin dünya pazarlarına girmesini sağlayacaklarını belirtti.
Türkiye’nin her yıl bir buçuk milyar Avro’yu belgelendirme ve
test ücreti olarak yurtdışına ödediğine işaret eden Şentürk,
“TSE desteklenmeli ve büyütülmeli, aksi halde Türkiye soyuluyor. Önemli olan taş üstüne taş koymak, kurumları etkin
hale getirmek, gösterdikleri milli refleks için de OGM’ye teşekkür etmek istiyorum. Batı hayranlığı ve batı ne yaparsa iyi
yapar mantalitesi Türkiye’yi geriye götürüyor. Bizim kurumlarımız çok daha iyi işler başardığını kanıtladı” diye konuştu.
OGM Genel Müdürü İbrahim Çiftçi ise gelişmiş ülkelerde ancak sertifikalı yerlerde üretilen ürünlerin ihracatının mümkün
olduğunu ifade ederek, OGM olarak ihtiyaca binaen bu alanda var olacaklarını ve TSE ile işbirliği yapmanın güvencesini
taşıdıklarını belirtti.
Protokol kapsamında, TSE Standart Hazırlama Merkez Başkanlığınca “PEFC Ulusal Üye” statüsünün kazanılması ve
ulusal orman yönetim sistemi belgelendirme programının
oluşturulmasının ardından, TSE Kalite Sistemleri Daire Başkanlığınca PEFC onaylı sistem belgelendirme kuruluşu olabilmek için akreditasyon ve onay sürecinin tamamlanması ile
“Orman Yönetim Sistemi Belgelendirmesi” başlatılacak.
“PEFC Ulusal Üye” statüsünün kazanılması ve “Orman
Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri (Chain of Custody)”
belgelendirme programının oluşturulmasının ardından, TSE
Belgelendirme Merkez Başkanlığınca PEFC onaylı ürün belgelendirme kuruluşu olabilmek için akreditasyon sürecinin tamamlanması ile “Orman Ürünleri Koruma ve Gözetim Zinciri”
belgelendirmesine geçilecek.
Bu işbirliği sonucunda orman sertifikalandırma çalışmalarında maliyetler önemli oranda düşürülecek.
2010 yılında başlattığı sertifikasyon çalışmaları ile Bolu, Kastamonu, Muğla ve Zonguldak bölge müdürlüklerine bağlı 17
işletme müdürlüğünde toplam 1 milyon 425 bin hektar orman alanını, Orman Yönetim Konseyi (FSC) programına göre
sertifikalandıran Orman Genel Müdürlüğü, bu sayıyı 2013 yılında 2 milyon 100 bin, 2015 yılı sonunda ise 3 milyon 250
bin hektar orman alanına çıkarmayı hedefliyor.
11
HAZİRAN 2013
HABERLER
TSE’ DEN İLK KEZ AYGAZ’A
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) patenti kendisine ait olan
ve müşteri algısını temel alarak değerlendirme yapan Müşteri
Dostu Marka (MDM) ve Müşteri Dostu Kuruluş (MDK) belgelendirmelerine başladı.
TSE tarafından gerçekleştirilen inceleme ve denetimler sonucunda “Müşteri Dostu Marka ve Müşteri Dostu Kuruluşu
Belgesi” yapılan törenle ilk kez Aygaz A.Ş’ye verildi.
Müşteri Dostu Kuruluş Belgelendirme denetimleri TSE tarafından, Aygaz'ın; Aliağa, Işıkkent, Ankara, Kırıkkale, Eskişehir,
Safranbolu, Diyarbakır, Isparta, Dörtyol, Samsun, Ambarlı,
Yarımca ve Lüleburgaz dolum tesislerinde gerçekleştirildi.
Sadece hizmet sektörüne hitap eden MDM ve MDK belgelendirme modeli ile ürün gerçekleştirme ve hizmetin sunumu
arasında bir bağ kurularak; işletmelerin pazarda müşteri algısını yüksek tutması ve sürdürülebilir bir başarı sağlanması hedefleniyor. "Müşteri Dostu Kuruluş" ve "Müşteri Dostu
12
Marka" değerlendirmesinde sadece müşterinin şikayet ve
değerlendirmeleri değil, müşteriye karşı proaktif yaklaşım
sergilenerek, müşterinin firmayı nasıl algıladığı ölçülüyor. Bu
belgelendirme ile müşterilerin ihtiyaç ve beklentilerine yönelik
nasıl bir süreç yönetilmesi gerektiği ortaya konuluyor.
Değerlendirmelerin sektörel bazda gerçekleştirilmesi ve hizmetin niteliğine uygun farklılıklar içermesi bu belgelendirme
sonucunda oluşabilecek haksız rekabeti engelleyecek.
14 Haziran 2013 tarihinde Aygaz Genel Müdürlük binasında
gerçekleştirilen belge törenine TSE Başkanı Hulusi Şentürk
ve Aygaz Genel Müdürü Yağız Eyüboğlu katıldı.
Törende konuşma yapan TSE Başkanı Hulusi Şentürk, TSE
olarak MDM ve MDK belgelendirmesiyle bir ilki gerçekleştirdiklerini ifade ederek, bu markalaşmanın tamamının TSE'nin
ürünü olduğunu belirtti.
“MÜŞTERİ DOSTU MARKA VE MÜŞTERİ DOSTU KURULUŞ” BELGESİ
Geçtiğimiz yıl bu modeli EOQ'ya (The European Organization
for Quality) önerdiklerini ve modelin çok beğenildiğini kaydeden Şentürk, çok yakın bir zamanda patenti kendilerine ait
olan Müşteri Dostu Marka’nın Avrupa'nın en itibarlı belgelendirme kuruluşları tarafından verileceği bir sürecin yaşanacağını umduklarını söyledi.
Şentürk, TSE’nin de ilk defa bir belgelendirme modelini bizzat
kendisinin geliştirdiğini vurgulayarak, şöyle konuştu: “Müşteri dostu markanın denetimi ve kriterleri çok ağır. Mevzuatta
aranan kriterlerin en az iki katı kriter aranıyor burada. Bu belgeyi ancak süreç ve uygulamalarıyla öne çıkan kuruluşlar hak
edebilir. Müşteri yönetimi ve müşteri algısına verdiği önemden dolayı ve bu konuda ortaya koyduğu performanstan dolayı Aygaz'ı tebrik ediyorum. Türkiye küresel bir güç olacaksa
küresel markalara ihtiyacı var. Küresel markalar da Aygaz gibi
kuruluşların çalışmalarıyla ortaya çıkacak.
Kalite bisiklet sürmek gibidir, geri gidemez ve duramazsınız.
Sürekli pedal çevirmek gerekir. Markalaşma da böyledir. Sürekli bir öncekinden daha iyi olmayı gerektirir.”
Aygaz Genel Müdürü Yağız Eyüboğlu ise kaliteli hizmet anlayışı ve güvenilirliğiyle yarım asırdan fazla bir süredir tüketiciler
tarafından tercih edilen Aygaz için TSE’nin bu belgesinin son
derece değerli olduğunu söyledi.
Söz konusu belgelendirmenin Türkiye'de bir ilk olduğuna
işaret eden Eyüboğlu, “Belirtilen kriterleri yerine getiren ve
belgelendirilmeye hak kazanan bir marka olarak sürece öncülük etmekten memnuniyet duyuyoruz. Hem kendi sektörümüz, hem de diğer sektörlerin gelişimi ve iş süreçlerinde
standardizasyon sağlanması açısından bu çabayı heyecanla
destekliyoruz. Layık görüldüğümüz ödül ve belgeler tüketiciye sunduğumuz ürün ve hizmetleri daha da geliştirmemizde
bizlere büyük güç veriyor.” dedi.
13
HAZİRAN 2013
HABERLER
TSE İLE KONYA TİCARET VE SANAYİ ODALARI
VE TİCARET BORSASI ARASINDA KALİBRASYON
İŞBİRLİĞİ PROTOKOLÜ İMZALANDI
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile Konya Sanayi
Odası (KSO), Konya Ticaret Borsası (KTB) ve Konya Ticaret Odası (KTO) arasında “Kalibrasyon İşbirliği
Protokolü” imzalandı.
standardizasyonun ekonomik hayattaki stratejik öne-
TSE Başkanı Hulusi Şentürk, imza töreni öncesinde
meslek odaları üyelerine “Küresel Ekonomik Sistemde Standardizasyon ve Belgelendirmenin Stratejik
Önemi” konulu bir sunum yaptı.
layarak yürürlüğe sokar. Standartları siz hazırlarsınız.
Ülkeler arasında dolaşan mal ve hizmetlerin en az
yüzde 80’inin standardizasyon hizmetlerine tâbi
ürünler olduğunu ifade eden TSE Başkanı, “Bugün
gelişmiş ülkelerde standardizasyon ve uygunluk değerlendirme faaliyetleri en üst seviyede ciddi olarak
devam etmektedir. Hatta Amerika, İngiltere, Almanya,
Fransa gibi ülkelerde aynı zamanda standardizasyon
strateji belgeleri de ulusal olarak hazırlanmaktadır.
Yani bu gelişmiş ülkeler, Türkiye’de son dönemlerde
adlarını sıkça duyduğumuz Sanayi Strateji Belgesi,
Bilişim Strateji Belgesi gibi belgelerin yanı sıra Standardizasyon Strateji Belgesine de sahiptir. Bu durum,
14
minden kaynaklanmaktadır” dedi TSE'nin standartların hazırlanması aşamasını koordine ettiğine dikkat
çeken Şentürk, “TSE, hazırlanan standartları onayKamu, kurum ve kuruluşlarından gelenler ve akademisyenler hazırlar. TSE bu işin sekretaryasını yapar.
Komiteler kurulur, komitelerin haklarını biz öderiz. Salonlarını biz ayarlarız, yazışmalarını biz yaparız. Onlara raportörler veririz, raporlarını yazsınlar diye. Onlar
standartları hazırlar, yine onların katıldığı teknik kurulda oylamaya sunarız. Kabul edilirse standart haline
gelir” diye konuştu.
Türkiye'nin küresel bir güç olabilmesi için uluslararası standardizasyon kuruluşlarının komitelerine katılım
göstermesi gerektiğini vurgulayan Şentürk, “Sanayici ve özellikle üniversitelerimiz tarafından komitelere
katılımda zorluk çekiyoruz. Almanya’da komitelere
katılım müthiş, yıllık 30-40 bin civarında uzman komitelerde görev yapıyor.
HABERLER
Bu katılanların tek işi bu değil, adamlar kendi işlerini
de yapıyorlar. Aynı zamanda bu komitelere görüş bildiriyorlar. Bu insanlar üste para almıyorlar, 750 Euro
da aidat ödüyorlar komitelere katılabilmek için.
Biz Türkiye’de tam tersi üstüne para veriyoruz. Avrupa bu konuda bizi şiddetle eleştiriyor, standartta
gönüllülük esastır diye. Fakat Türkiye’nin şartları bu
olunca biz de bu şekilde yapmak zorunda kalıyoruz”
şeklinde konuştu.
Standartların ekonomik rekabetin kurallarını belirlediğini de ifade eden Şentürk, “Şimdi rakibiniz bu kuralları belirliyorsa sizin bu mücadeleyi kazanma şansınız
yok. Kuralı sizin belirlemeniz lazım. Siz belirleyemiyorsanız bile en azından size rağmen onların kural
belirleyemeyecek hale gelmesi lazım. İttifak ile kural
belirlenmesi lazım. Bunun için öncelikle kendi içimizde standardizasyon çalışmalarını yoğunlaştıracağız.
Uluslararası standart hazırlama kuruluşlarının komitelerine katılım sağlamak mecburiyetindeyiz” dedi.
Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş Kütükçü ise,
Türkiye’nin şartlarına daha uygun standartlar geliştirilmesi gerektiğini belirterek, “Bizler, bu ülkenin sanayicileri olarak artık standartlara uyan değil, standartları belirleyen olmak istiyoruz. Standartların farklı ülkelerden bire bir alınmasını değil, ülkemizin şartlarına
daha uygun standartlar geliştirilmesini arzu ediyoruz.
TSE Başkanı Hulusi Şentürk: “Türkiye’nin
küresel güç olabilmesi için uluslararası
standardizasyon kuruluşlarının
komitelerine katılım şarttır.”
Bizim ürettiğimiz ürünlerin kalitesi, dünyada standart
olarak kabul görsün istiyoruz. Çünkü küresel yarışta,
en önemli enstrümanlardan birisinin, o ülkenin standartları olduğunu biliyoruz. Dolayısıyla, 2023 yılında
dünyanın ilk 10 ekonomisi arasında yer alma hedefi
koyan Türkiye’nin, kendi standartlarını belirlemesi ve
bu standartları da dünyaya ihraç eder hale gelmesi
gerekmektedir. Bugün bunu başarabilecek bir irade,
TSE gibi güçlü bir kurum ve küresel ekonomiye entegre olmuş güçlü bir Türkiye sanayisi var” diye konuştu.
Konuşmaların ardından Kalibrasyon İşbirliği Protokolü TSE Başkanı Hulusi Şentürk, KSO Başkanı Memiş
Kütükçü, KTO Başkan Yardımcısı Mustafa Büyükeğen ve KTB Yönetim Kurulu Üyesi Tunahan Aydın
tarafından imzalandı.
Konya Sanayi Odası Başkanı Memiş
Kütükçü: “Bizler, bu ülkenin sanayicileri
olarak artık standartlara uyan değil,
standartları belirleyen olmak istiyoruz.”
Protokol uyarınca, odaların TSE belgesi olan üyeleri, kalibrasyon hizmetlerinden yüzde 40, kalibrasyon
eğitim hizmetlerinden yüzde 30 oranında; odaların
TSE belgesi olmayan üyeleri, kalibrasyon hizmetlerinden yüzde 30, kalibrasyon eğitim hizmetlerinden
yüzde 20 indirimle yararlanabilecek. TSE’de özel
amaçlı muayene ve deney yaptıracak üyelere de yüzde 25 indirim uygulanacak.
15
HAZİRAN 2013
HABERLER
TSE, KAYSERİ VE KONYA’DA HELAL GIDA PANELİ
DÜZENLEDİ
TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz, TSE’nin verdiği Helal Gıda Belgesi
sayısının 180 olduğunu söyledi.
Türk Standardları Enstitüsü (TSE) Konya İl Koordinatörlüğü tarafından Konya Ticaret Odası (KTO) Konferans Salonu'nda “Üretici ve Tüketici Açısından Helal
Gıda’nın Önemi” konulu panel düzenlendi.
Panele TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz, Konya
Vali Yardımcısı Hayri Sandıkçı, Konya Ticaret Odası
Genel Sekreteri Hüseyin Ergün ve Yönetim Kurulu üyesi Hasan Hüseyin Karapınar, öğretim üyeleri ve sertifika
alan firma temsilcileri katıldı.
TSE Genel Sekreteri Üzeyir Karagöz konuşmasında,
TSE’de bugün itibarıyla 54 bin sertifikanın bulunduğunu, ancak bunların sadece 180’inde helal gıda damgasının bulunduğunu söyledi.
Karagöz: “Helal Gıda Belgesi alan firma sayısı çok az.
Üretim tekniklerinin tamamen değiştiği günümüzde
helal ile haramı ayırt etmek çok zor. Bu nedenle Helal
Gıda Belgesi çok önemli bir belgedir” diye konuştu.
Konya Vali Yardımcısı Hayri Sandıkçı da dünyada teknolojik ve bilimsel gelişmelerin baş döndürücü bir hızda
ilerlediğine dikkat çekerek, üretim tekniklerindeki değişim ve üretim sürecindeki olumsuzlukların, hassasiyeti
olan insanların kaygılanmasına neden olduğunu söyledi. İnsanların inançları ve yaşam tarzlarının ürünlerin
tüketimi noktasında önemli olduğunu belirten Sandıkçı, üreticilerin, tüketicilerin hassasiyetlerini göz önünde
bulundurması gerektiğini dile getirdi.
Konuşmaların ardından TSE’den Helal Gıda Belgesi
almaya hak kazanan firmalara belgeleri takdim edildi.
Panel kapsamında, TSE Gıda Belgelendirme Uzmanı
Özhan Gündüz, Necmettin Erbakan Üniversitesi İslam
Hukuku Anabilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Orhan Çeker,
Konya Ticaret Odası Genel Sekreteri Hüseyin Ergün’ün
sunumları gerçekleşti.
16
HABERLER
KAYSERİ’DE HELAL GIDA PANELİ
TSE Kayseri İl Koordinatörlüğü tarafından düzenle-
yaşadığı pazarlara girmek isteyen ihracatçılar için he-
nen Helal Gıda Paneli, Kayseri Sanayi Odası (KAYSO)
lal sertifikasının yeni kapılar açabileceğini söyledi. TSE
Konferans Salonunda yapıldı.
Belgelendirme Merkezi Başkanı Doğan Yazar da ko-
Panele Konya Vali Yardımcısı İbrahim Halil Çomaktekin, KAYSO Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Güldüoğlu,
TSE Belgelendirme Merkezi Başkanı Doğan Yazar, öğretim üyeleri ve belge alan firmaların temsilcileri katıldı.
nuşmasında, TSE’nin Helal Gıda Belgesi’ni Diyanet
İşleri Başkanlığı ile birlikte yürütülen protokoller çerçevesinde verdiğinin altını çizdi. Yazar ''Şu ana kadar
181 firmanın helal gıda belgesi aldığını görüyoruz. Helal Gıda belgelendirmesi ile tüketicinin bilinçlendirilmesi
Panelin açılış konuşmasını yapan KAYSU Yönetim Ku-
amaçlanmaktadır. İslam ülkelerine yapılacak gıda ihra-
rulu Üyesi Bekir Güldüoğlu, helal gıdayı “İslami kuralla-
catında bu belge önemlidir'' dedi.
ra göre yasak olan herhangi bir unsuru içermeyen, bu
unsurlardan arındırılmış yerlerde ve cihazlarda hazırlanan, işlenen, taşınan ve depolanan ürün” olarak tanımlarken, dünyada helal standartları belirleyen ya da helal
sertifika veren hemen her kuruluşun kendi belirlediği
standartları uyguladığını söyledi.
Konuşmaların ardından TSE’den Helal Gıda Belgesi
almaya hak kazanan firmalara belgeleri takdim edildi.
Panel kapsamında Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Mahmut Doğan,
Erciyes Üniversitesi Gıda Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Zülal Kesmen, TSE Gıda Sektörü
KAYSO Yönetim Kurulu Üyesi Bekir Güldüoğlu, ihra-
Belgelendirme Müdürlüğü Uzmanı Özhan Gündüz,
catta önemli olanın helal sertifika sahibi olmak değil,
Necmettin Erbakan Üniversitesi İslam Hukuku Ana-
bu konuda kabul gören bir kuruluştan sertifika almak
bilim Dalı Başkanı Prof.Dr. Orhan Çeker sunumlarını
olduğunu ifade ederek, müslüman tüketicilerin ağırlıklı
yaptılar.
17
HAZİRAN 2013
18
STANDARD-Bir konuşmanızda Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşmasında mevcut sistemlerin yetersiz
olduğunu yeni sistem ve modellerle ihtiyaç olduğundan bahsetmişsiniz. Türkiye’nin 2023 hedeflerine,
bunların içerisinde de özellikle ekonomik hedeflerine
ulaşmada yeni sistem ve yaklaşımlar neler olmalıdır?
Diğer yandan Teşvik Sistemimiz ile tasarrufları katma değeri yüksek yatırımlara yönlendirmeyi, üretimi
ve istihdamı artırmayı, uluslararası rekabet gücünü
artıracak yüksek büyük ölçekli yatırımlar ile stratejik
yatırımları özendirmeyi, uluslararası doğrudan yatırımları artırmayı hedeflemekteyiz.
Z. ÇAĞLAYAN-Son dönemde elde ettiği başarılara bağlı olarak Türkiye artık kısa vadeli hedeflerden
ziyade orta ve uzun vadeli sürdürülebilir hedefler
üzerinde yoğunlaşmıştır. Bu hedefler doğrultusunda Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yılı 2023 için
“2023 Vizyonu Stratejisi” hazırlanmıştır. Bu strateji ile
2023 yılında Türkiye’nin dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına girmesi, 2 trilyon dolarlık GSYH’ye
sahip olması, 500 milyar dolarlık mal ve 150 milyar
dolarlık hizmet ihracatı gerçekleştirmesi ve dünya
mal ticaretinden %1,5 pay alması hedeflenmektedir.
Ekonomi Bakanlığı olarak 2023 hedeflerimizi gerçekleştirme yolunda her geçen gün yeni adımlar atıyoruz. Bu sayede Türkiye’yi hak ettiği yere taşıyacağımıza inanıyoruz.
Son yıllarda kaydettiği ekonomik başarılar Türkiye’nin
gelecek başarılarına işaret etmektedir. 2002 yılında
36,1 milyar dolar olan ihracatımız 2012 itibarıyla 4
kattan fazla artışla 152,5 milyar dolara yükselmiştir.
Bu sayede 2012 yılında OVP hedefi olan 149,5 milyar dolarlık ihracat hedefi aşılmıştır. 2002 yılında 87,6
milyar dolar olan dış ticaret hacmimiz 389 milyar dolara, 14 milyar dolar olan hizmet ihracatımız ise 43,5
milyar dolara yükselmiştir. Türkiye ekonomisinin en
büyük sorunu olan cari açık ise 2012 yılında bir önceki yıla göre %36,8 oranında azalarak 47,5 milyar
dolar ile 58,7 milyar dolarlık OVP beklentisinin oldukça altında gerçekleşmiştir.
Türkiye ekonomik açıdan büyük bir atılımlar gerçekleştirmiştir; fakat bu atılımların sürekliliğini korumak
ve 2023 hedeflerimize ulaşabilmek için AR-GE ve
inovasyona önem vermek şarttır. Bu şekilde ihracat
kapasitemizi artırabilir, katma değeri yüksek mallar ihraç edebiliriz. İhracat birim kilogram fiyatımızı
yükseltebilmek için, üretim yapımızı değiştirmeli ve
ara mal bağımlılığından kurtulmalıyız. Bunun yolu ise
AR-GE ve inovasyon kapasitemizi artırmaktan geçmektedir. Bunlara ek olarak markalaşma ve tasarıma
verilen önem doğrultusunda da mallarımızın katma
değeri yükselecek ve ihracat kapasitemiz artacaktır.
Ayrıca, üretim ve ihracatımızda süregelen bazı yapısal sorunların çözümüne ilişkin 2023 İhracat
Stratejisi kapsamında oluşturulan stratejik planlar
başarılarımızın sürdürülebilir olmasına katkı sağlayacaktır. İhracata Dönük Üretim Stratejimiz (İDÜS),
Girdi Tedarik Stratejimiz (GİTES) ile de desteklemek
suretiyle; ihracatımızı ve ihracat odaklı üretim yapımızı geliştirmek, ithalatımızı kontrol altına almak ve
istihdam, yabancı yatırım gibi konulara da odaklanarak ülkemizin refah seviyesini artırmak hedeflerini
taşımaktayız.
20
STANDARD-Ülke ekonomisi ve sanayisi için inovasyon neden gereklidir?
Z. ÇAĞLAYAN-Günümüzde ülkeler arasındaki gelişmişlik farkını belirleyen etkenlerin en önemlilerinden
biri inovasyondur. 19. Yüzyılda İsveç ile Mısır’ın kişi
başına düşen milli geliri hemen hemen aynıydı. Geldiğimiz noktada, İsveç’in kişi başına milli geliri 55 bin
158 dolarken; Mısır’ın kişi başına düşen geliri 3.112
dolar. Bu makasın açılmasında inovasyon kritik rol
oynuyor.
Ar-Ge ve inovasyon sanayimizin gelişimi, ihracat kapasitemizin artırılması ve katma değeri yüksek ürün
ihracatı bakımından çok önemlidir. 2023 hedeflerimize ulaşmak için şu anki üretim yapımız yeterli ve
uygun değildir. Bu kapsamda, ülke olarak 2023'te 60
milyar dolarlık Ar-Ge harcaması yapmayı hedefledik;
böylece AR-GE ve inovasyon kapasitemizi artırarak
daha yüksek katma değerli ürünler üretebiliriz ve
ihracat birim kilogram fiyatımızı artırabiliriz. Bu çerçevede, Türkiye ihracatta ara mal bağımlılığından
kurtularak, daha yüksek katma değerli ürünler üretip
yıllardır süregelen yapısal sorunumuz olan cari açık
sorunundan kurtulmuş olacaktır. Tüm bunlar inovasyonun ülke ekonomimiz ve sanayimiz için ne kadar
önemli olduğunu göstermektedir.
Her geçen gün daha fazla firmanın ve ürünün rekabetine sahne olan küresel piyasalarda avantaj sağlayabilmenin en önemli koşullarından birisi ürün farklılaştırmasıdır. Değişen dünyada büyüme fırsatlarını
yakalayabilmek için, sadece geleneksel yöntemlerle
üretim yapmak yeterli olamamakta, inovasyonun
rolü çok daha fazla önem kazanmış bulunmaktadır.
STANDARD-Bu konuda sanayici ve iş adamlarımıza
önerileriniz nelerdir?
Z. ÇAĞLAYAN-Ar-Ge ve inovasyon sanayimizin gelişimi açısından kritik kavramlardır, sanayicilerimizden bu konulara önem vermelerini ve yüksek katma
değerli ürünler üretip bunları ihraç etmek noktasında
azami gayret göstermelerini bekliyoruz.
Bunlara ek olarak markalaşma ve tasarım da ihracatımızı artırmak açısından çok önemlidir, sanayicilerimiz bu iki kavramın öneminin farkında olmalı, markalaşmaya ve tasarıma gereken önemi vermelidirler.
Bakanlık olarak, Teşvik Sistemi, Girdi Tedarik Stratejisi, TURQUALITY, fuar desteği, pazar araştırması
ve danışmanlık desteği gibi çeşitli projelerimizle ihracatçılarımıza çeşitli konularda destekler sağlamaktayız. Sanayicilerimiz ve iş adamlarımız bakanlığımızla
birlikte hareket etmeli, onlara sunduğumuz olanaklardan ve destek programlarından haberdar olmalı
ve bunlardan yararlanmayı bilmelidirler.
Geçmiş dönemlerde sanayici ve iş adamlarımız fiyat
avantajlarımızı kullanarak, birçok sektörde rekabet
güçlerini koruyabilmiş olsalar da, bu sektörlerdeki
varlığımızı, rekabet avantajımızı sürdürülebilir hale
getirmek için inovasyon, tasarım ve markalaşma konusunda hızlı bir gelişim göstermek zorundayız ArGe, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya yapılacak
yatırımlar, ürünlerimizde oluşturacağı katma değer
neticesinde uzun vadede yatırımcısına misliyle dönecektir. Sanayici ve işadamlarımızın bunun farkına
vararak Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmaya gereken önemi vermeleri gerekmektedir.
STANDARD-Günümüz dünyasında ekonomisi güçlü
olan, sanayisi güçlü olan ülkeler söz sahibi olmakta.
Ülkemizin güçlü ve söz sahibi ülkeler arasında olabilmesi için izlemesi gereken yollar neler olmalı?
Z. ÇAĞLAYAN-Birçok gelişmiş ülkenin krizle ve
ekonomik darboğazlarla mücadele etmekte olduğu mevcut konjonktürde, Türkiye uyguladığı başarılı ekonomi politikaları sayesinde güçlü duruşunu
korumayı başarmıştır. Küresel finansal kriz sonrası,
Türkiye hızlı bir büyüme temposuna girmiştir. 2010
ve 2011 yıllarında sırasıyla %9,2 ve %8,8 oranında büyüyen Türkiye ekonomisi, Avrupa’nın en hızlı
büyüyen ekonomisi olmuştur. 2012 yılında ise, küresel ekonomiye dair belirsizliklerin devam etmesi,
Türkiye ekonomisinin büyümesini de olumsuz etkilemiştir. Bu olumsuzluğa rağmen Türkiye ekonomisi, 2012 yılında %2,2 büyüyerek, 786,3 milyar dolar
GSYH ile dünyanın 17. ve Avrupa’nın 6. büyük ekonomisi olmuştur. Buna ek olarak, Türkiye uyguladığı başarılı dış ticaret politikaları sayesinde küresel
ticaretteki payını ve etkinliğini her geçen gün artırmaktadır. Türkiye’nin dünya ihracatındaki payı 2002
yılında %0,56 iken, 2012 yılında %0,83 seviyesine
21
HAZİRAN 2013
yükselmiştir. Bu gelişmeler birlikte ele alındığında
Türkiye’nin güçlü ve söz sahibi ülkeler arasında yer
aldığı ve uluslararası arenada sözünün geçmeye
başladığı bir kez daha görülmektedir.
olup ortaya konulan eylem planlarının gerçekleşmesiyle ihracatın ithalata olan bağımlılığının azaltılması ve yurt içinde yaratılan katma değerin arttırılması
mümkün olacaktır.
Kaydedilen başarılı ekonomik büyüme performansının arkasındaki en önemli itici güç olan ihracatı ve
ihracat odaklı büyümeyi Ekonomi Bakanlığı olarak
sistematik bir biçimde desteklemeye devam etmekteyiz. Özellikle yatırım teşvik sistemimizin 4 ana damarından birini oluşturan “Stratejik Yatırımların Teşviki” başlığı altında ithalat bağımlılığımızın yüksek
olduğu sektörlere ciddi oranlarda destek verilmekte
ve yurtiçi yatırım ve üretim bu sektörlerde özendirilmektedir. Bunun yanında 2009 yılından bu yana
uygulanan “Pazar Çeşitlendirmesi Stratejisi” ile talep
koşulları iyileşecek sektörler önceden belirlenmekte
ve ihracatımız bu pazarlara yönlendirilerek küresel
belirsizliklerden en az şekilde zarar görmesi amaçlanmaktadır.
STANDARD-Güçlü ekonomi, güçlü sanayi, güçlü
Türkiye profilinde TSE’nin yerini ve rolünü nasıl görüyorsunuz?
Bunlara ek olarak, ihracatta katma değer artışı sağlanması için fuar destekleri, tasarım destekleri, marka ve tanıtım faaliyetleri gibi çeşitli destek programları uygulamaktayız.
İthalat artışını kontrol altına alma ekseninde; üretim
ve ihracatın ara malı ithalatına bağımlılığını azaltmak
için oluşturulan “İhracata Dönük Üretim Stratejisi”
kapsamındaki Girdi Tedarik Stratejisi (GİTES) büyük
önem taşımaktadır. GİTES çalışması hammadde ve
girdilere tahrif edilmemiş fiyatlardan ve sürdürülebilir
erişimin güvence altına alacak, girdi tedarikinde ithalata olan bağımlılığın azaltacak, tedarik sürekliliğini
ve güvenliğini sağlayacak ve bu yolla ihracatta sürdürülebilir rekabet gücünü artıracaktır. Girdi Tedarik
Stratejisi’nde (GİTES) uygulama safhasına geçilmiş
22
Z. ÇAĞLAYAN-Misyonu “ülkenin rekabet gücünü
artırmak, ulusal ve uluslararası düzeyde ticaretini
kolaylaştırmak ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmek için; standardizasyon, uygunluk değerlendirme,
deney ve kalibrasyon faaliyetlerini tarafsız, bağımsız,
etkin ve güvenilir olarak sağlamak” olan bir kurumun
güçlü ekonomi, güçlü sanayi ve güçlü Türkiye profilindeki yeri ve rolü oldukça önemlidir.
“2023 Vizyonu Stratejisi” kapsamında belirlenen
hedeflerin hayata geçirilmesi dünya standartlarında
üretim ve ihracat yapmamızla doğrudan ilişkilidir.
2023 yılı itibariyle dünyanın en büyük 10 ekonomisi
arasına girmeyi ve 500 milyar dolar değerinde ihracat gerçekleştirmeyi hedefleyen Türkiye’nin uluslararası düzeyde rekabetçiliğini artırması, yüksek katma
değerli mal ve hizmet üretimine ağırlık vermesi ve
ürettiği bu mal ve hizmetleri dünyanın birçok yerine
sorunsuzca ihraç edebilmesi gerekmektedir. Bu kapsamda Türk Standardları Enstitüsü tarafından yürütülmekte olan faaliyetler kritik önem taşımaktadır.
İhracatçılarımızın, önemli pazara giriş engelleri arasında yer alan tarife dışı engeller ile en az seviyede
mücadele etmeleri amacıyla TSE’nin uygulamakta
olduğu etkin ve proaktif standardizasyon ve uygunluk değerlendirmeleri çalışmaları Türkiye’nin ihracat
hedeflerine ulaşmasında önemli bir rol oynamaktadır.
STANDARD-Bu roldeki etkinliğini artırmak için
TSE’nin ne gibi çalışmalar yapması gerekir?
Z. ÇAĞLAYAN-Bilindiği üzere standartlar ticaretin
uluslararası düzeyde yürütülmesinin garantisi niteliğindedir. Standartlar, yurtdışından ithal edilen bir
ürünün tüketicinin kendi ülkesinde veya 3. bir ülkede
sorunsuz bir şekilde alış verişe konu olmasını sağlamaktadır. Küresel tedarik zincirlerinin böylesine
önem kazandığı günümüzde, standartlar ülkeler arasındaki ticari ve ekonomik bağları daha da güçlendirmektedir.
Bu kapsamda, TSE’nin hâlihazırda yürütmekte olduğu faaliyetler kararlılıkla sürdürülmelidir. Enstitü alanında öncü üniversiteler ve diğer bilimsel ve teknik
kurum ve kuruluşlarla işbirliği imkanlarını artırmak
suretiyle çalışmalarının etkinliğini artırmalıdır.
Halihazırda Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan,
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ve Suudi Arabistan’da
açılmış olan; metroloji ve kalibrasyon, akreditasyon,
belgelendirme, danışmanlık ve ekspertiz hizmetlerinin verildiği TSE dış temsilcilik ofislerinin Bakanlığımız yurt dışı teşkilatı ile olan koordinasyonun artırılması, ticaretimizin yoğun olduğu diğer bölgelerde
de yeni temsilcilikler açılmasının faydalı olabileceğini
düşünmekteyim.
çokuluslu ve yenilikçi şirketleri bir araya getiren silikon vadisi ve yüksek teknoloji parklarına ağırlık verilmesi gerektiğini düşünmekteyim. Böylelikle mal ve
hizmet üretiminde en son teknolojiler belirli standart
ve kalite denetimleri dahilinde firmalar arasında hızla
yayılabilecek, teknoloji, bilgi ve beceri transferi ivme
kazanacaktır.
Standart ve kalite ile ilgili çalışmalar, hem üretici için
hem tüketici için hem de ekonomimiz için artı değer oluşturmaktadır. Ekonomimiz açısından, yüksek
bir standart çerçevesinde gerçekleştirilecek üretim,
kalitesiz üretimle meydana gelecek emek, zaman
ve hammadde israfını en aza indirir. Dahası rekabeti
geliştirerek ihracatta üstünlük yaratır. Sanayiyi belirli
hedeflere yönelterek, üretimde kaliteyi sağlar. Ancak
bu şekilde bir üretim altyapısına kavuşmuş üreticilerimiz, bir sonraki adım olan inovatif üretime geçme
şansını yakalayabilirler. Bu nedenle standart ve kalite
ile ilgili çalışmaları, inovatif üretime geçiş sürecinin
sağlanması noktasında çok önemsiyorum.
STANDARD-TSE’nin verdiği hizmetlerin ülkemizin
ihracatının artmasına nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
y
Bunlara ek olarak yerel uzmanlar aracılığıyla iş
adamlarımıza maliyet ve zaman avantajı kazandıran
ve mevcut durumda 19 ülkede faaliyet göstermekte
olan Çözüm Ortaklığı Ofislerinin de sürece olumlu
katkılar sağladığını ifade etmek istiyorum.
STANDARD-Firmalar için standart ve kalite ile ilgili
çalışmalar onların inovasyona yönelik çalışmalarına
ne gibi katkılar sağlar?
Z. ÇAĞLAYAN-OECD ve Eurostat tarafından yayınlanmış olan “Oslo Kılavuzu” inovasyonu yeni veya
önemli ölçüde değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet)
veya sürecin; yeni bir pazarlama yönteminin; ya da
iş uygulamalarında, işyeri organizasyonunda veya
dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel yöntemin uygulanması” olarak tanımlamaktadır. Günümüz bilgi
çağında üretim yapmakta olan firmalar için inovasyon kritik önem taşımaktadır. Her geçen gün değişen
üretim, pazarlama ve iş organizasyonlara ayak uydurmak, küresel bazda rekabetçilik kazanılması için
olmazsa olmaz bir koşul haline gelmiştir. Uluslararası
tedarik zincirinde yer alan firmaların belirli standart
ve kalite çalışmaları yürütmeleri değişen süreçlere
daha rahat uyum sağlamalarını sağlamaktadır. Bu
kapsamda, teknolojik yenilik anlamında gerçek bir
lider olan ABD’de olduğu gibi, insan kaynağı, sermaye, kamu olanakları, alanında öncü üniversiteleri,
23
HAZİRAN 2013
Z. ÇAĞLAYAN-TSE’yi koymuş olduğumuz hedeflere
ulaşmada ciddi önemi ve sorumluluğu bulunan kurumlardan birisi olarak görüyorum. Ülkemizin uluslararası rekabet gücünü artırabilmek adına standardizasyon ve uygunluk değerlendirme hizmetlerinin
daha etkin, düşük maliyetle ve daha hızlı bir şekilde
verilmesi büyük önem taşımaktadır.
Bu vesileyle, TSE’nin, ihracatçılarımızın dünya pazarlarına daha kolay girebilmesini teminen yaptığı
çalışmaları ve sadece Türkiye sınırları içinde değil
tüm dünyada önemli bir belgelendirme kuruluşu
olma yolundaki adımlarını memnuniyetle takip ettiğimi ifade etmek istiyorum.
STANDARD-Bir araştırma raporunda dünya ülkeleri
arasında Türkiye’nin inovasyon kapasitesinde 69, rekabetçilikte 59. sırada olduğu belirtilmiş. Bu rakamları daha üst seviyeler çıkarmamız için önerileriniz
neler olabilir?
Z. ÇAĞLAYAN-Bu rakamları ülkemiz için yeterli
görmemekteyiz. Türkiye hem inovasyon kapasitesi
hem de rekabetçilik açısından bu tür sıralamalarda
çok daha üstlerde yer alacak potansiyele sahiptir.
Bu rakamları daha üst seviyelere çıkarmak için
Bakanlık olarak çalışmalarımızı sürdürmekteyiz.
Rekabet gücümüz AR-GE, inovasyon, markalaşma
ve tasarıma verilen önem doğrultusunda artacaktır.
TURQUALITY ile bahsettiğim alanlara yönelik
destekleri sağlamaktayız. Bu konuda iş adamlarımıza
ve müteşebbislerimize de şüphesiz önemli görevler
düşmektedir. İş adamlarımızdan, inovasyon, tasarım
ve markalaşma konularına önem vermelerini ve
onlara bu konularda sunduğumuz olanaklardan
yararlanmalarını bekliyoruz.
Global Competitiveness Index’e göre ülkemiz rekabetçi ülkeler sıralamasında 2011 yılında 63. Sıradan
59. Sıraya, 2012 yılında ise 43. Sıraya yükselmiştir.
Bu rakamları daha yukarılara çıkarmak için tüm kurumların rekabetçilik ve inovasyon konularını politikalarının ve desteklerinin odak noktalarına koymasında fayda vardır. Nitekim, Avrupa Birliği 3.nesil inovasyon politikası olarak, tüm kamu kurumlarının ve
bağlı kuruluşlarının bu konuları politikalarında stratejik hedef şeklinde yer alması gerektiğini belirlemiştir.
STANDARD-Türk Sanayisinin rekabet gücünü artırmak inovasyonu desteklemek için devletin üzerine
düşen görevler nelerdir? Ne gibi tedbirler alınabilir,
ilgililere hangi destekler sağlanabilir?
Z. ÇAĞLAYAN-Rekabet gücünü artırmak için, ARGE ve inovasyon çalışmaları desteklenmeli, markalaşma ve tasarıma önem verilmelidir. Bakanlık
olarak, yatırım-üretim-ihracat değer zincirinin tüm
24
halkalarına yönelik oluşturduğumuz teşvik sistematiğimizi, Ar-Ge, inovasyon, tasarım ve markalaşmayı özendirecek şekilde kurguladık ve uyguluyoruz.
TURQUALITY projemiz markalaşma, tasarım ve
inovasyon konularına verdiğimiz önemi gösteren en
önemli projelerden birisidir. Dünyanın devlet destekli
ilk ve tek markalaşma programıdır. Günümüzde gittikçe ağırlaşan rekabet koşulları ve değişen tüketim
kalıpları uluslararası arenada yer almak isteyen şirketleri daha fazla katma değer ve daha fazla pazar
payı anlamına gelen güçlü markalar yaratmaya teşvik
etmektedir. Bu kapsamda TURQUALITY projemizle,
markalaşma potansiyeli olan ürün gruplarına sahip
firmaların, üretimlerinden pazarlamalarına, satışlarından satış sonrası hizmetlere kadar bütün süreçleri
kapsayacak şekilde yönetsel bilgi birikimi, kurumsallaşma ve gelişimlerini sağlamak suretiyle uluslararası
pazarlarda kendi markalarıyla global bir oyuncu olabilmeleri hedeflenmektedir. TURQUALITY programımız gibi tasarımı, markalaşmayı ve inovasyonu destekleyen projelerle devlet tarafından ilgili firmalara ve
yatırımcılara sağlanan destekler inovasyonu teşvik
etmek açısından çok önemlidir.
Ekonomi Bakanlığı rekabetçiliğin geliştirilmesi noktasında işbirliği kuruluşları koordinasyonunda firmalara “2010/8 sayılı Uluslararası Rekabetçiliğin
Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” ile
destek olmaktadır.
“Uluslararası Rekabetçiliğin Geliştirilmesinin Desteklenmesi Hakkında Tebliğ” kapsamında İşbirliği
Kuruluşlarının kümelenme anlayışı ve proje yaklaşımı çerçevesinde ihtiyaç analizi, eğitim, danışmanlık,
istihdam, yurt dışı pazarlama, alım heyeti faaliyetleri
ile ilgili harcamaları desteklenmektedir.
Hali hazırda yürütülen 116 proje kapsamında 2102
firmaya destek verilmekte, destekler ile firmaların
rekabetçilik seviyeleri yükseltilerek, uluslararası pazarlarda daha etkin olarak yer alması ve ihracatın artırılması hedeflenmektedir.
Diğer taraftan, inovasyonun olmazsa olmaz adımı
Ar-Ge faaliyetlerine devletimizin birçok kurumu tarafından çeşitli destekler verilmektedir. Bu noktada
tasarımın önemini ayrıca vurgulamak istiyorum. Tasarım; inovatif fikrin uygulamaya konma biçimidir.
Ekonomi Bakanlığı olarak, katma değerin ve rekabetçi üstünlüğün anahtarı olan tasarım desteksiz bırakılamayacak kadar önemli olduğuna inanmaktayız.
Bu nedenle; Bakanlığımızca 2008 yılından beri tasarımın geliştirilmesi amacıyla; tasarımcı şirketlerimize,
tasarım ofislerimize, ihracatçı birliklerimize, tasarım
dernekleri ve birliklerimize yönelik destek mekanizmaları yürütülmekte ve her geçen gün kapsamları
genişletilerek güncellenmektedir.
Prof. Dr. İsmail Hakkı BİÇER
İstanbul Teknik Üniversitesi İşletme Fakültesi
Standart ve Kalite
değiştirmektedir. Kalite ve standart arasındaki ilişki, ka-
Standart, bir şeyler yapmak için üzerinde anlaşılmış ku-
litenin özelliklerden biri olan “ uygunluk” kavramı ile açık-
rallar ve tekrarlanabilir yol olarak tanımlanmıştır. Stan-
lanabilir. Uygunluk spesifikasyonlara, belgelere ve stan-
dart, teknik spesifikasyonlar içeren ya da kesin kriterler
dartlara uygunluk olarak belirtilebilir (Kocabaş, 2013).
ile tasarlanmış tutarlı kurallar, kılavuzluk bilgileri veya ta-
Kalite teknik, ekonomik ve sosyal birçok yararı bera-
nımlamalar içeren basılı bir dokümandır. Kullanılan stan-
berinde getirmektedir. Kalite için çalışmanın ve kaliteli
dartlar doğrudan kalite düzeyini belirlediğinden çoğu
üretim yapmanın hem mikro hem makro ekonomik dü-
zaman iki kavram birbiri yerine kullanılabilmektedir. Bu-
zeylerde; hem üretici hem de tüketici bazında maliyet,
nunla birlikte standart; üretim aşamalarında uyulacak
müşteri tatmini, verimlilik, zaman açısından yararları
kurallar bütünü ve gidilecek yol olarak tanımlanırken,
olduğu ifade edilebilir. İş görenden işverene, üreticiden
kalite de ortaya çıkan üründeki kullanıma uygunluk de-
tüketiciye kadar sağladığı psikolojik tatmin ve mutluluk-
recesi ve ihtiyaçları karşılayabilme özelliği olarak tanım-
tan; işyeri karlılığından ülkede ekonomik üretimin sağla-
lanmaktadır (http://www.ume.tubitak.gov.tr/diger)
yacağı katma değere ve ithalat-ihracat dengesine kadar
En yaygın kullanılan ve kabul gören standart tipleri; te-
birçok alanda yararlar sağlamaktadır. Bunlardan bazıları
mel standart, terminoloji standardı, test standardı, ürün
üretim hızının yükselmesi, üretim ve kalite maliyetlerin
standardı, işlem standardı, hizmet standardı, ara yüz
düşmesi, dağıtım performansının artması, satış sonrası
standardı, sağlanacak verilerle ilgili standart ve organi-
servis ve garanti maliyetlerinin azalmasının oluşturaca-
zasyon standartlarıdır.
ğı ekonomik kazanç, müşteri tatmininin artması, yeni
Kalitenin sözlük anlamı bir şeyin iyi veya kötü olma özel-
ürünlerin pazara girmesini hızlandırması ve ürünleri sa-
liği, niteliğidir. En genel ve basit tanımıyla kalite; stan-
tılabilir kılması, firma itibarının ve güvenilirliğin artması-
dartlara ve şartlara uygunluktur. Türk Standartları Ensti-
nın sağlayacağı rekabet üstünlüğü, ülke ekonomisinin
tüsünün tanımına göre kalite; bir ürün veya hizmetin be-
iç ve dış pazarlarda rekabet gücünün ve pazar payının
lirlenen veya olabilecek ihtiyaçları karşılama kabiliyetine
büyümesi, satış hasılatının yükselmesi, ithalata karşılık
dayanan özelliklerin toplamıdır (Dede, 2012).
ihraç edilebilir üretim yapma potansiyelinin artması ve
Günümüzde kalite kavramının tanımına dair bir birliktelik
yoktur. Bu yüzden literatürde kalite ile ilgili çok sayıda
ödemeler dengesinin düzelmesi olarak ifade edilebilir
(http://www.ume.tubitak.gov.tr/diger).
tanım yer almaktadır. Çünkü; dünya ekonomisinin kü-
İnovasyon
reselleşmesi, teknolojik gelişmeler ve toplumsal yargı-
İnovasyon’ kavram olarak, hem bir süreci (yenilemeyi/
ların değişmesi gibi hususlar kaliteye olan yaklaşımı da
yenilenmeyi) hem de bir sonucu (‘yenilik’i) ifade eder.
25
HAZİRAN 2013
SANAYİ VE EKONOMİDE İNOVASYON
STANDART VE KALİTEDE
İNOVASYONUN TÜRK SANAYİ VE
EKONOMİSİNE ETKİLERİ
AB ve OECD literatüründe inovasyon süreç olarak; “bir
ürün/hizmet çıkarmaktır. Böylelikle işletmeler rakiplerine
fikri, pazarlanabilir bir ürün ya da hizmete, yeni ya da
karşı rekabet avantajı sağlamış olur, pazardaki payları
geliştirilmiş bir üretim ya da dağıtım yöntemine ya da
artar ya da kendilerine yeni bir pazar bulabilirler.
yeni bir toplumsal hizmet yöntemine dönüştürmek”
Bazı yazarlara göre inovasyon, radikal ya da artırımsal
olarak tanımlanır. Aynı zamanda bu dönüştürme süreci
inovasyon olarak ikiye ayrılır. Bu ayrımı yaparken önemli
sonunda ortaya konan pazarlanabilir, yeni ya da geliş-
olan inovasyonun doğal bir şekilde mi gerçekleştiği yok-
tirilmiş ürün, yöntem ya da hizmeti de ifade etmektedir.
sa zorlamalar sonucu mu oluştuğudur (Abrunhosa ve
En öz tanımı ile inovasyon, işletmelerde katma değer
E Sa, 2008). Radikal inovasyonu kabul eden işletmeler
sağlamaya yönelik bir faaliyet olarak yenilik yapma ve
böylelikle değişimi meydana getirebilme gücüdür (Toraman ve diğ., 2009, Vatan, 2010)
sistemlerinde köklü değişiklikler yaparlar. Var olan sistemi kaldırarak yerine tamamen farklı bir sistem getirirler.
Artırımsal inovasyonu benimseyen işletmelerde ise kü-
OECD’nin bilimsel ve teknolojik faaliyetler ve bunların öl-
çük değişimler ve adaptasyonlar olur. Radikal inovas-
çülmesi konusunda, üye ülkeler arasında anlayış birliği
yonlar genellikle ARGE uygulamalarında yeni bir hizmet/
sağlamak için hazırladığı el kitaplarından biri olan Oslo
ürün oluşturmada, yeni pazarlara girmede ve yeni yatı-
Manual, Avrupa Komisyonu ve Eurostat tarafından da
rımlar yapmada kullanılır (Dede, 2012)
temel alınmaktadır. Buradaki tanımlara göre, “inovasyon” denildiğinde anlaşılması gereken ‘teknolojik ürün
Standart ve Kalitede İnovasyon
ve süreç inovasyonları’dır. ‘Teknolojik ürün inovasyon-
İnovasyonla birlikte kullanılan bir diğer kavram ‘tekno-
ları’ ve ‘teknolojik süreç inovasyonları’ inovasyonun iki
lojik gelişme’dir. Teknoloji, fayda yaratmak amacıyla,
temel kategoridir. Buradaki süreç, bir üretim süreci ya
üretim faaliyetlerinde bulunulurken kullanılan bilgilerin
da bir dağıtım süreci olabilir. Üretim süreci ve dağıtım
toplamı olarak tanımlanabilir. Üretimin miktarını artıran,
süreci, üretim yöntemi ve dağıtım yöntemi olarak da
kalitesini yükselten, biçim ve niteliğini değiştiren, kısaca
düşünülebilir. Teknolojik ürün inovasyonlarında ortaya
insan ihtiyaçlarının en iyi biçimde giderilmesine yardım
konan ürün, teknolojik olarak yeni bir ürün olabilece-
eden bilgi topluluğudur (Durna, 2002). Teknolojik geliş-
ği gibi teknolojik olarak geliştirilmiş bir ürün de olabilir.
menin ekonomik açıdan bir anlam ifade edebilmesi için,
Teknolojik süreç inovasyonunda da ortaya konan süreç,
işletmenin kar veya zarar etmeyi göze alarak teknolojik
teknolojik olarak yeni bir süreç olabileceği gibi teknolojik
gelişmeyi inovasyona dönüştürmesi gerekir (Kibritçioğ-
olarak geliştirilmiş bir süreç de olabilir (Vatan, 2010).
lu, 1998). Bu da standart ve kalitede inovasyon anlayışı
İnovasyon, teknolojik değişim sürecini tetikleyen bir
ile mümkün olabilecektir. Bunu destekleyecek bir kanıt
unsur olarak ekonomik büyüme, refah artışı, uluslara-
olarak, toplam kalite yönetiminin sürekli gelişme ilkesi
rası ticaret ve bölgesel kalkınma üzerinde kritik öneme
ve inovasyon arasında önemli ve sıkı bir ilişki dolduğun-
sahiptir. Yenilik kapasitesini ölçebilmek için zaman içe-
dan söz edilebilir (Vatan, 2010)
risinde gelişmiş olan bazı göstergeler kullanılmaktadır.
İnovasyon, yeni ya da iyileştirilmiş ürün, hizmet ya da
Teknolojik değişim (yenilik) süreci içerisinde “girdi” ve/
süreç geliştirmek ve bunu ticari fayda sağlayacak hale
veya “çıktı” olarak yer alan belli başlı unsurlar, teknolojik
getirmek için yürütülen tüm süreçleri kapsamaktadır.
değişim ve ilerleme sürecine ait göstergeler olarak ka-
Yeni ya da iyileştirilmiş ürün, hizmet ya da süreci geliştir-
bul edilmekte ve tüm dünyada başta OECD ve United
menin yolu, farklı düşünmekten ve yeni fikirler üretmek-
Nations Educational, Scientific and Cultural Organiza-
ten geçmektedir. Bu nedenle, ortaya atılan, geliştirilerek
tion (UNESCO) gibi uluslararası kuruluşlar ve ülkeler
işler hale getirilen ve sonuçta firmaya rekabet gücü ka-
olmak üzere ilgili çevrelerce derlenmekte, gözlenmekte
zandıracak şekilde ticarileştirilen bu fikirlerin ve sonuçla-
ve değerlendirmelerde kullanılmaktadır (Kavak, 2009)
rının tekrar tekrar değerlendirilmesi gerekmektedir (Elçi,
İnovasyon girdi, süreç ve çıktının birinde ya da birka-
2006, Vatan, 2010). Bu da benimsenen standart ya da
çında değişiklik yaparak, ortaya yeni ya da gelişmiş bir
kalitenin inovasyon için önemini göstermektedir. Kalite,
26
ürün ve ya hizmetle ilgili yapılan tüm faaliyetleri kapsa-
yonun kullanımını düzenleyen ve çevre ile doğal kaynak-
dığı için üretilen ürün ya da hizmetle ilgili tüm bilgileri
lar üzerindeki etkisini düzenleyen kurumlar ve kültür ve
de içerisinde bulundurur. İnovasyon sürecinde ürün ya
sosyal normlar (Lundvall, 1992; Koç ve Mente, 2007).
da hizmetle ilgili herhangi bir sorun ortaya çıktığı zaman
Türk Sanayi ve Ekonomisine Etkileri
kalite anlayışıyla birlikte bir çözüm bulunur.
Ülkemizde Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜ-
Farklı ülke ve bölgelerdeki benzer teknolojiler için uyum-
SİAD), sektörel odaklı çalışacak bölgesel inovasyon
lu olmayan standartların varlığı ticarette teknik engellerin
merkezlerinin kurulmasını amaçlayan ve Türk Girişim
oluşmasına sebep olmaktadır. Uluslararası standardi-
ve İş Dünyası Konfederasyonu (TÜRKONFED), TÜ-
zasyon, uluslararası ticaretin ve teknik iş birliğinin gelişmesinin tabii sonucudur. Uluslararası standardizasyon
faaliyetleri ulusal Standart kuruluşlarının ortak çabaları
ile üreticiler, tüketiciler ve hükümetlerin teşebbüsleri ile
yürütülmektedir. Dünya küçülmekte, ticaret ise teknolojik gelişmelere paralel olarak genişlemektedir. Standardın amacı ticareti kolaylaştırmaktır. Gelişmiş ülkeler
dünya ticaretindeki önemli yerlerini muhafaza edebilmek için standartlar hazırlamakta ve buna göre üretim
yapmaktadırlar. Bir ülkenin kaynakları, ekonomik ve
sosyal gelişmesi için tek başına yeterli değildir. Dışa açılmak dünya ile bütünleşmek gereği vardır. Dış pazarlara
girebilmek için hazırlanmış veya daha sonra hazırlana-
SİAD-Sabancı Üniversitesi Rekabet Forumu (REF) ve
UİG tarafından başlatılan ve Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırma Kurumu (TÜBİTAK) tarafından desteklenen "Bölgesel İnovasyon Merkezleri" (T-BİM) projesi
oluşturulmuştur. Bölgesel düzeyde; Mersin iline özgü
ilk bölgesel inovasyon stratejisi projesi, Super-SMEs
adında Adana ile birlikte 7 Avrupa bölgesindeki KOBİ
niteliğindeki işletmeleri araştırmaya ve inovasyona yönlendirmek için yürütülen “bilgi bölgeleri” projesi (FP6),
Eskişehir Yazılım Üssü Genç Girişimci Eğitim Merkezi ve
Ortadoğu Teknik Üniversitesi Teknokent Ön-inkübatör
projeleri oluşturulmuştur. (Işık ve Kılınç, 2011)
cak olan ulusal ve uluslararası standardlara uyum sağ-
TÜBİTAK (2010) tarafından yapılan “Türkiye Bilim, Tek-
lamak şarttır. Tüketiciler uluslararası standardlara uygun
noloji ve Yenilik Sistemi ve Performans Göstergeleri”
ürün ve hizmetlere karşı daha fazla güven duymaktadır
adlı çalışmada Türkiye’nin, “ürettiği bilgi ve geliştirdiği
(Kocabaş, 2013). Bu nedenle standart ve kalitede ino-
teknolojileri, ülke ve insanlığın yararına inovatif ürün, sü-
vasyonu gerçekleştirmek önemli bir gerekliliktir. Ulusal
reç ve hizmetlere dönüştürebilen Türkiye” vizyonu doğ-
inovasyon sistemi bu amaca hizmet edecektir.
rultusunda bilim, teknoloji ve inovasyon alanında önemli
Freeman (1992) ve Nelson’a (1993) göre ulusal inovas-
bir atılım içerisinde olduğu; bu atılımın ulusal mutabakat
yon sistemi, yeni teknolojilerin üretim ve dağıtımında
ve stratejik yaklaşımla gerçekleştirildiği ve bunun sonu-
aktif olarak yer alan özel ve kamu AR-GE laboratuarları,
cunda Ar-Ge faaliyetlerinin hız kazandığı belirtilmiştir.
kalite kontrol ve test birimleri, yeni teknolojinin üretim ve
Türkiye’nin son yıllarda Ar-Ge ve inovasyon göstergele-
yayınımını düzenleyen patent enstitüleri, ulusal standart
rinde en çok gelişme kaydeden ülkelerden biri olduğu;
enstitüleri, bilimsel ve teknik bilginin girişi ve yayılmasını
dünyada bilim, teknoloji ve inovasyon ekseninde sür-
destekleyen bilimsel ve teknik bilgi servisleri, bilim park-
dürülebilir bir rekabet gücüne erişimin ancak Ar-Ge ve
ları, yayınlar, kütüphaneler ve üniversiteler gibi kurumlar
inovasyon çalışmalarında son yıllarda yakalanan ivme-
ile bilim ve teknoloji politikalarını formüle eden ve yürü-
nin daha da büyük on ekonomisi arasına girmek olan
ten bakanlıklar, ulusal araştırma konseyleri gibi kurum-
Türkiye için AR-GE ve İnovasyon çalışmalarının büyük
lardan oluşur.
önem teşkil ettiği ifade edilmektedir.
Ulusal inovasyon sisteminin geniş tanımına göre tekno-
Türkiye’de TÜBİTAK önderliğinde bilim, teknoloji ve ino-
lojik değişim sürecinde ayrıca şu unsurların da etkileri
vasyonla ilgili olarak; Ulusal İnovasyon Girişimi (2008)
vardır; üretim sistemi, pazarlama sistemi, inovasyon
ve Ulusal İnovasyon Stratejisi (2008-2010), Uluslararası
kullanıcıları, finans sistemi, iş gücü sendikaları, ticaret
Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi (2007-2010) projeleri
politikalarını formüle eden ve yürüten kurumlar, inovas-
hayata geçirilmiştir. Hâlihazırda ise Ulusal Bilim, Tekno27
HAZİRAN 2013
loji ve İnovasyon Stratejisi (2011-2016) projesi uygulanloji ve inovasyona yönelik bir çerçeve oluşturulmuştur.
• Dede, S. (2012). Toplam Kalite Yönetimi ve İnovasyon
arasındaki ilişkinin istatistiksel analizi. Çukurova Üniversitesi , Endüstri Mühendisliği Anabilim Dalı.
Dokuzuncu Kalkınma Planı (2007-2013)’ün vizyonu;
• Durna, U. (2002). Yenilik Yönetimi. Ankara:
istikrar içinde büyüyen, gelirini daha adil paylaşan, kü-
Nobel Yayınevi
maktadır. Dokuzuncu Kalkınma Planında bilim, tekno-
resel ölçekte rekabet gücüne sahip, bilgi toplumuna
dönüşen ve AB’ye üyelik için uyum sürecini tamamlamış bir Türkiye olarak belirlenmiştir. Planda ekonomik
ve sosyal gelişme endeksleri başlığı altında belirlenen
temel hedefler; rekabet gücünün artırılması, istihdamın
artırılması, beşeri gelişme ve sosyal dayanışmanın güçlendirilmesi, bölgesel gelişmenin sağlanması ve kamu
hizmetlerinde kalite ve etkinliğin artırılması olarak sıralanmıştır. Burada rekabet gücünün artırılabilmesi noktasında kullanılan araçlardan birisi Ar-Ge ve inovasyondur. Planda, inovasyonun rekabetçi iktisadi yapının en
önemli argümanlarından biri olduğu ve inovasyonların
büyük bir bölümünün bilgi ve teknoloji üreten Ar-Ge faaliyetlerinden kaynaklandığı ifade edilmektedir (Işık ve
Kılınç, 2012). Bu nedenle standart ve kalitede inovasyonun önemi daha da belirginleşmektedir.
Ülkemizde 2008 yılında Cumhuriyet tarihimizde ilk defa
patent ve faydalı model başvurusunda 10 binin üzerine
çıkılmıştır. 2009 yılında küresel ekonomik krizin etkilerine
rağmen yine 10 binin üzerinde başvuru vardır. Son birkaç yıldır ülkemiz, Avrupa’da en çok marka ve tasarım
başvurusunun yapıldığı ilk üç ülke arasında yer almaktadır. 2009 yılında 70 binin üzerinde marka başvurusu ve
27 bin dolayında endüstriyel tasarım için TSE’ye başvuru yapılmıştır. (Bal, 2011). Sonuç olarak, inovasyon sürecinde standart ve kaliteyi önemli faktörler olarak göz
önüne almaya yönelik farkındalığın arttığı ifade edilebilir.
Bilim üreten kurumlar ve uygulayıcı işletmelerin Ar-Ge,
inovasyon, patent, marka ve özgün tasarımlar üzerine
daha fazla çaba göstermeleri rekabetçi çevrede önemli
avantaj sağlayacaktır.
KAYNAKLAR
• Abrunhosa, A, ve E sa, P., M., (2008). Are TQM Principles Supporting Innovation in the Portuguese Footwear Industry?. Technovation, 28:208–221
• Bal, O (2011) . İnovasyonun ekonomik kalkınmaya etkileri, İKDER, Uluslararası konferans
28
• Elçi, Ş. (2006). İnovasyon- Kalkınmanın ve Rekabetin
Anahtarı. İstanbul: Nova Yayınları
• Freeman C. (1992). Formal Scientific and Technical
Institutions in the National Systems of Innovation, B.A.
Lundvall (Ed.), National Systems of Innovation.towards
a Theory of Innovation and Interactive Learning, London, Pinter Publishers.
• Işık ve Kılınç (2011). Bölgesel Kalkınma’da Ar-Ge ve
İnovasyonun Önemi: Karşılaştırmalı Bir Analiz, Eskişehir
Osmangazi üniversitesi İİBF Dergisi, 6 (2), 9-54
• Kavak, Ç. (2009). Bilgi Ekonomisinde İnovasyon Kavramı ve Temel Göstergeleri . Akademik Bilişim’09 - XI.
Akademik Bilişim Konferansı
• Kibritçioğlu A. (1998). Porter’ın Rekabetçi Avantajlar Yaklaşımı ve İktisat Kuramı. Url adresi:
http://129.3.20.41/eps/it/papers/0509/0509010.pdf
adresinden 3 (Aralık 2009).
• Kocabaş, (2013). Kalite Güvence ve Standartları ders
notları, http://uretimdekalite.bilecik.edu.tr/Dosya/Icerik/7/DosyaEki/kgs_ders_notu_2013.pdf
• Koç, K. ve Mente, A.(2007) İnovasyon kavramı ve
üniversite-sanayi-devlet işbirliğinde üçlü sarmal modeli,
Hacettepe üniversitesi, e dergi.
• Lundvall, Bengt-Ake (1992). National Systems of Innovation.Towards a Theory of Innovation and Interactive Learning, Pinter Publishers, London
• Nelson, R (1993). National Innovation Systems: A
Comperative Analysis, Oxford University Press, New
York.
• Toraman, C., Abdioğlu, H. ve İşgüden, B. (2009). İşletmelerde Entelektüel Sermaye ve Yönetim Muhasebesi Kapsamında Değerlendirilmesi, Afyon Kocatepe
Üniversitesi, İ.İ.B.F. Dergisi (C.X I,S I.)
• Vatan, A. (2010). Turizm işletmelerinde inovasyon:
İstanbul’daki beş yıldızlı konaklama işletmelerinde bir
araştırma. Balıkesir Üniversitesi, Turizm İşletmeciliği ve
Otelcilik Anabilim Dalı.
Ali ÖZGENÇ
İnovasyon Yönetim
Danışmanı
Son on yılda ekonomik, sosyal, ve teknolojik içerikli bir
İnovasyon dünya iş liderlerinin gündeminin üst sırasına
gündem maddesi açıldığında konu dönüp dolaşıp ino-
oturdu. IBM’in 2004 yılından beri dünya çapında yürüt-
vasyona, veya bir inovasyon ürününe geliyor. Ülkelerin
tüğü araştırmalarda CEO’lar inovasyonu gündemleri-
küresel rekabetle ilgili öncelikli konusu, nasıl yaparız da
inovasyonda önde gelen bir ülkeye dönüşürüz üzerine
şekilleniyor. Şirketler de, uzun vadede geçerliliklerini
koruyabilmenin yolunu inovatif hale gelmekte görüyor-
nin ön sırasına alıyorlar.Global McKinsey araştırmasına
katılan tepe yöneticileri, bugünün iş dünyasında değişimin hızlanan temposuna etki eden en önemli faktörün
inovasyon olduğu düşüncesindeler. Price Waterhouse
Coopers’ın yaptığı bir araştırmada da, Amerika’nın en
lar. Son yıllarda hangi iş kitabını açsanız, hangi iş der-
hızlı büyüyen özel şirketlerinin üçte ikisinin CEO’ları
gisini okusanız inovasyon ön planda. İnsanların soh-
inovasyonun şirket çapında bir öncelik olduğunu ve iş
bet konularını belirleyen başlıkların arasında inovasyon
sonuçları üzerinde önemli bir olumlu etkisi olduğunu
ürünleri ve onların güncel hayata etkileri var.
söylediler.
29
HAZİRAN 2013
İNOVASYON VE KÜRESEL REKABET
İNOVASYON,
TÜRKİYE
VE
KÜRESEL
REKABET
Değişen yaşam tarzları ve beklentiler sosyal bir
değişimi ortaya çıkardı.
Gelişmekte olan ülkelerde de potansiyel tüketiciler artık ihtiyaçlarının karşılanmasını beklemeye başladı. Aynı
zamanda dünya çapında tüketiciler sosyal ağların parçası olmaya başladılar.
Bilgiye ulaşım kolaylaştı, bilginin kullanımı serbestleşti.
Artık birçok bilgi parmak ucunda. Dünyanın herhangi
bir köşesinden isteyen, istediği zaman, istediği kapsamda bilgiye, çoğu da bedava olmak üzere kolaylıkla
ulaşabiliyor. Şirketler gibi tüketiciler de artık daha bilinçli ve bilgili hale geldi. Birçok mal artık satılmıyor, tüketiciler tarafından ne istediği bilinerek alınıyor.
Dünyadaki bu gelişmeler, gerek şirketler gerekse de
ülkeler için “ayırdedilebilme”yi elzem hale getirdi. Bir
dönem, kaliteli ürün ve kaliteli hizmet ile sağlanabilen
bu farklılık, tüketicilerin artık kaliteyi her üründe ve hizmette zaten bulunması gereken “hijyenik” bir faktör
olarak görmeleri ile, artık sağlanamaz oldu.
İNOVASYON ARTIK MÜMKÜN!
İNOVASYON NEDEN GÜNDEMİN BAŞINDA?
Peki ne oldu da, inovasyon iş dünyası ve global rekabetçilik gündeminin ön sırasına oturdu? Burada birkaç
dinamikten bahsedilebilir:
Gelişen teknolojiler mesafeyi anlamsız hale
getirdi.
VOIP denilen teknoloji sayesinde bedava veya bedavaya yakın telefon görüşmeleri, cep telefonları ile kişilere dünyanın herhangi bir yerinde ulaşabilme, birçok
işin internet üzerinden görülebilmesi ve birçok hizmetin
coğrafyadan bağımsız olarak alınıp verilebilmesi. Bütün
bu gelişmeler sonucunda hem milyonlarca yeni insan
global iş havuzuna katıldı, hem de insanların kolayca
işbirliği yapabilmesi yeni fikirleri patlattı.
Globalleşme, yeni pazarlar ve yeni üretim merkezleri yarattı.
Başta Çin ve Hindistan olmak üzere, Asya ülkeleri üretim ve hizmet merkezleri olarak ortaya çıkmaya
başladı. Bu ülkeler giderek kendileri için biçilen “düşük
katma değerli” işler tanımının dışına çıkmaya ve kendi
“markalarını” yaratmaya başladılar. Dünyada ekonomik
faaliyetin ağırlığı batıdan doğuya kaymaya başladı.
30
Kuşkusuz farklılaşmayı ve farklılaşmanın tek anahtarı
olan inovasyonu gerekli kılan şartlar geçmişte de vardı.
Ancak geçmişte inovasyonla ilgili bir kabullenilmiş çaresizlik tablosu olduğundan insanlar inovasyonun öğrenilebilir, tekrarlanabilir, ve sistemleştirilebilir olduğunu
bilmiyorlardı.
Eski anlayışa göre inovasyon bazı zeki insanların, bazı
yalnız mucitlerin işiydi. Oysa zeki mucit diye anılan
kişiler de, örneğin Edison da, geniş bir grupla çalışmıştır. Edison’un en büyük başarısı biraraya getirdiği
birçok patentten ticari bir ürün ortaya çıkartmaktadır.
Eskiden inovasyonun şanslı tesadüflerin sonucunda
ortaya çıktığına inanılıyordu. Böyle örnekler elbette var,
ancak inovasyonların çoğu belli bir amaca doğru çalışarak gerçekleştirilmiştir. Ayrıca inovasyon projelerinde
isabet oranlarının düşük olduğu kanaati vardı, ve bu
aslında geçmişte doğru idi. Şu anda ise bu oran yeni
proje yönetim metodolojileri ile çok daha yüksek.
Son yıllarda inovasyon metodolojisiyle ilgili bilgi dağarcığında önemli gelişmeler oldu. Müşterilerin ruhunu
okumada yeni teknikler gelişti. Experimentasyon ve simülasyon teknikleri, çağdaş fikir yönetimi metodolojileri
geliştirildi, inovasyon için işbirliği platformları, ortamları
geliştirildi. İnovasyonu destekleyen İnsan Kaynakları
Yönetimi ve Bilgi Teknolojileri Altyapısının nasıl olması
gerektiği çözüldü. Bütün bunlardan ötürü bugün inovasyonu yönetebileceğimizi biliyoruz.
General Electric’in şirkette inovasyon çağını başlatan
CEO’su Jeff Immelt,batılı şirketlerin bir “emtialaşma
cehennemi” ile burun buruna olduklarını söylüyor. Bilgi çağından, kavram çağına geçişin habercisi “Yeni Bir
Akıl” kitabının yazarı Daniel Pink de Ürün Bolluğu, Asya
ülkelerinden gelen rekabet, ve Otomasyon faktörlerinin
ekonomide yaratıcı insan tipini ve inovasyonu ön plana
çıkardığına dikkat çekiyor.
Herkesin aynı ürünler, aynı hizmetler, ve giderek azalan
karlılıklar ile kıyasıya rekabet ettiği bu “aynılaşma” batağından çıkışın tek yolu, sürekli fark yaratma yeteneğine kavuşabilmek, bu yeteneğe kavuşmanın tek yolu
da inovasyon olarak görünüyor. Çünki Kalite/Maliyet
ekseninde yapılan rekabet “dibe yarış” sonucunu getiriyor, ve bu yarışın kazananı yok. Bu nedenle şirketler hem bu sıkışıklıktan kurtulabilmek, hem de bugün
müşteri olmayan bir kesime ulaşabilmek için inovasyona sımsıkı sarılıyorlar.
İNOVASYON NEDİR, NE DEĞİLDİR?
İnovasyon aslında yeni bir kavram değil. Bugün günlük hayatımızın bir parçası olan birçok ürün ve hizmet
zamanında birer inovasyon olarak ortaya çıkmışlardı.
Hayvanların tarım için kullanılması, ateşin kontrolü,
buhar makinesi, uçak, matbaa, para, antibiyotikler,
ameliyat, TV, telefon, internet, kredi kartı, bilgisayar,
bankacılık hizmeti, şehirlerin elektrifikasyonu, fotoğraf
makinesi ve bugün kullanmaktan mutlu olduğumuz,
hayatımızı kolaylaştıran herşey bir inovasyondu. Bugün
bunları inovasyon olarak görmüyoruz çünkü kanıksadık. İlk yapandan sonra birçok taklitleri çıktı, patentleri
sona erdi. İşin özü, her inovasyon bir süre sonra sıradanlaşır. Bu nedenle şirketler açısından önemli olan bir
kere inovasyon yapmak değil, inovasyonu bir yetenek
olarak kazanabilmek.
İnovasyon yeni fikirleri kullanarak veya mevcut bilgileri
çok farklı yollarla uygulayarak ticari bir yarara dönüşen
önemli değişiklik sağlama olarak tanımlanabilir. Yani
inovasyon, yaratıcı yeni fikirlerden veya mevcut fikirlerin
birleştirilmesinden değer yaratmakla ilgilidir. Bir şirket
ölçeğinde bu değer ticari bir değerdir. Toplumsal boyutta ise, sosyal değer yaratan inovasyonlar sözkonusudur. Yeni fikirleri kurum çalışanları üretebileceği gibi,
müşteriler veya tedarikçiler yoluyla da yeni fikirlere ulaşılabilir. Ayrıca tamamiyle dışardan alınacak fikirlerle de
inovasyon yapılabilir.
İnovasyonun ne olduğu kadar, ne olmadığının kavranması da önemli. Öncelikle, inovasyon bazen yaratıcılıkla karıştırılıyor. İnovasyonla yaratıcılık aynı şeyler
değildir. Yaratıcı fikirler önemli ancak işin sadece bir
kısmı. Bunları alıp projelendirmek ve uygulamak gerekir. Elle tutulur bir yarar olmadan inovasyondan bahsedemeyiz.
İnovasyon Ar-Ge değildir. Xerox 1970’lerde efsanevi Palo Alto Araştırma Merkezinde dünyanın ilk PC’sini
yaptı, fakat ticarileştiremedi. O tarihlerde bu merkezi
gezen genç bir girişimci Xerox’un ticarileştiremediği
tasarımları alıp Apple’ı kurdu. Apple’ın bugün geldiği
nokta ise herkesin malumu. Word kelime işlem programı, Adobe Masaüstü Yayımcılık, Ethernet, hep bu merkezde geliştirilen fakat ticarileştirilemeyen teknolojilerle
gerçekleşti. PARC Araştırma Merkezi’nin hikayesi daha
sonra kitaplara konu oldu. Bir başka örnek olan General Motors da, son 25 yılda dünyanın Ar-Ge’ye en çok
para yatıran şirketi olduğu halde, dünyanın en inovatif
şirketlerinden biri olamadı.
İnovasyon aslında tamamiyle teknik bir konu
da değildir. Ürün, Hizmet, Süreçler, Pazarlama,
Müşteri Deneyimi, İş Modeli gibi konularda inovasyon yapılabilir.
İnovasyon, fikir geliştirme kampanyaları yapmak,
çalışanlardan veya dışarıdan fikir toplamak değildir. Bazı şirketler maalesef, iyi tasarlanmamış “öneri”
sistemleri oluşturup, ucuna da bir ödül koyup, çalışanlarına “ne fikriniz varsa söyleyin” diyorlar. Bu olabilecek
en yanlış yaklaşımlardan biridir. Bir kuruluşun bu şekilde inovatif hale gelmesi veya sağlıklı bir inovasyon
girişimi başlatması mümkün değildir. Öneri sistemleri,
100 yıldan eski yaklaşımlardır ve bugün için ultra-demode sistemlerdir.
İnovasyon bir proje de değildir. İnovasyonu bir proje olarak görmekten ziyade, organizasyona inovasyon
yeteneğini kazandırmak ve bu sürecin nasıl yönetilebileceğini de bilmek gerekir. Yine bazı şirketler çalışanlarına inovasyon projesi metodolojileri konusunda
eğitimler veya danışmanlık aldırıp inovatif hale gelebileceklerini düşünüyorlar. Bu şekilde bir danışmanın da
desteğiyle bir tane proje yapılabilir. Bu işe yanlış başlamanın en büyük sakıncalarından biri de, daha sonra doğru başlama noktasına gelindiğinde çalışanlarda
eski heyecanı bulamama riskidir.
31
HAZİRAN 2013
Bir inovasyon proje metodolojisini öğrenmek ve uygulamak önemlidir ancak yeterli değildir. İnovasyonla ilgili
zaman zaman sorulan bir soru da inovasyonun bir yönetim akımı olup olmadığı. Resmi iyi okuyamayan bazı
şirketler “acaba inovasyon bir moda mı, biraz beklesek
geçer mi” diye düşünüyor olabilirler. Hayır inovasyon
bir moda değil. İnovasyon şirketlerin sığınabileceği son
liman, ve giderek şiddetlenerek öyle olmaya da devam
edecek. Çünkü bugünkü ve gelecekteki rekabeti karşılamanın yolu farklılaşmaktan, ve sürüden ayrılmaktan
geçiyor. Farklılaşmanın tek yolu da inovasyon.
İNOVASYONUN YÖNETİLMESİ GEREKİR
Bir kuruluşda inovasyonu kendi haline ve şansa bırakmak şirket için önemli kayba yol açar. Bu organizasyondaki bir potansiyelin boşa gitmesi ile eş anlamlı.
Farklılaşabilmek için inovatif olmanın gereği açık. Öte
yandan, inovasyonu tesadüflere bırakarak inovatif olunamayacağı da ortada. İşte burada devreye İnovasyon
Yönetimi giriyor. İnovasyon Yönetimi, inovasyondan iş
sonuçlarına, fikirden nakite giden yolu çizen metodolojik bir yaklaşımdır.
İnovasyon el yordamıyla yapılacak birşey değildir. Bir
ucundan tutarak başlayabilirsiniz ancak bütün resmi
bilmek ve baştan gözetmek koşuluyla. Buradaki temel
başlıklar şunlar:
• Liderlik ve Kültür
• Odaklanma
• Sistemsel Altyapı, Süreçler, Araçlar
• Kaynaklar
• Yetkinlikler
• İhtiyaç
Şirketlerde inovasyonu engelleyebilecek en temel şey
liderlik ekibinin destek olmayan tavrı ve inovasyonu
desteklemeyen şirket kültürü. Liderlik ekibinde söylem
ve eylem birliği olmaması, yani inovasyona olan desteğin lafta kalması da aynı sonucu yaratır. Bunun dışında
inovasyonu engelleyebilecek şeyler, şirket hedeflerini
destekleyen bir inovasyon vizyonu olmaması, fikirden
nakite giden çizgide süreçlerin inovasyonu destekler
nitelikte olmaması, inovasyon çalışmaları için kaynak
ayrılmaması, inovasyonun sonuçta insanlarla olacağının gözardı edilip yetkinliklere yatırım yapılmaması,
insanların eğitilmemesi, müşteri içgörüsü ve geleceğe
dönük öngörü oluşturma mekanizmalarının kurulmamış olması, ve inovasyon çalışmalarının insanların iş
hedeflerinin bir parçası yapılmamış olması, ölçülmemesi olarak sıralanabilir.
Şirketlerin çoğu maalesef inovasyonu nasıl yönetebileceklerini ve nasıl iş sonuçlarına dönüştürebileceklerini
bilmiyorlar. İnovasyonu yönetebilmek için müşteri içgörüsü oluşturmaktan inovasyonu destekleyecek liderlik
tavırlarına, şirket süreçleriyle entegre olacak inovasyon
süreçlerine, şirket için doğru inovasyon ölçütlerine, ,
inovasyon araçlarına, teşvik mekanizmalarına, fikir yönetiminden inovasyonu destekleyen yetenek yönetimine kadar kendi içinde tutarlılık taşıyan bir İnovasyon
Sistemine gerek var. Böyle bir sistemin bir şirkette var
olup olmadığını anlamak için şirket yöneticilerine ve
çalışanlarına “şirketinizin inovasyon sistemini anlatabilir
misiniz” diye sorun. Büyük olasılıkla soru soran bakışlarla karşılaşacaksınız.
BAŞARILI BİR KURUM NEDEN İNOVASYON
YAPMALI?
• Ölçüm
İdeal durumda işe öncelikle liderlik ekibinden başlamak
daha iyi olur. Bu ekibin aynı anlayışta olması sonradan
oluşabilecek bariyerleri önler.
Hiçbir şirketin sınırsız kaynakları yoktur. Bu nedenle inovasyon çalışmalarını verimli ve etkin kılmak için
odaklamak gerekir. İkinci öncelik budur. Daha sonra
diğer adımlara geçilebilir.
Liderlik ekibindeki anlayış, stratejik odaklanma, ve
altyapı unsurları tamam olmadan şirket çalışanlarına
açılan inovasyon insiyatifleri hızlı başlayıp, aynı hızla
sönümlemeye uğrayabilir. Bir kuruluşta inovasyonu
yönetmez de kendi haline bırakırsanız sınırlı mesafe
alırsınız. Dolayısıyla inovasyonu yönetmek için yapılması gerekenler yapılmazsa bunlar bariyer oluşturmaya başlar.
32
Bazı başarılı kuruluşlar, inovatif olmanın gerçekten gerekli olup olmadığı konusunda tereddüde düşebilirler.
Ancak, geçmişteki başarılar organizasyonların ayağına
vurulmuş bir prangaya dönüşebilir. “Zaten başarılıyız,
niye yeni birşeyler yapalım” yanılgısı şirketi yavaş yavaş ölüme götürebilir. Tarih, geçmişin başarılarıyla idare
edebileceğini düşünerek, kendini yenilemeyi reddeden
ve yok olan şirket örnekleriyle dolu. Kodak dünyanın en
başarılı film şirketiydi. Dijital fotoğraf makinesini kendi
geliştirdiği halde eski işine zarar vereceği gerekçesiyle
değerlendirmedi ve sonunda yok oldu. DEC ve Compaq da bilgisayar sektöründen örnekler. Zamanında
çok başarılı olup kendini yenileyemeyen birkaç cep telefonu şirketi var. Onların da gidişatı pek parlak değil.
Öncelikle şunu bilmekte yarar var. Geçmişte bir şirketi
başarıya götüren formül bugün işe yaramayabilir. İkincisi, hiçbir şirket vakumda çalışmıyor. Rakipler sürekli
birşeyler yaparken siz inovatif olmazsanız, olduğunuz
yerde duramıyorsunuz, aşağı gidiyorsunuz. Böyle bir
gidişin sonu da önce küçülme, sonra da yok olma.
Eğer şimdi bir adım atmazsanız da çok değerli zaman
kaybediyorsunuz. Yani artık inovasyon bir seçenek değil, bir zorunluluk.
TÜRKİYE’DE İNOVASYONUN DURUMU
Türkiye’de inovasyonun farkına varılması ve konunun
önem kazanması 2000’li yıllara girdikten sonra, yaklaşık 2005 civarında oldu. Bu dönemde gazete ve
dergilerde yazılar çıkmaya, inovasyon konferansları
yapılmaya başlandı. Aradan geçen yaklaşık yedi yılda
Türkiye’de şirketlerin ve ülkenin inovatif olması gereği
net bir şekilde ortaya çıktı.
Geçen yıl 6-7-8 Aralık tarihlerinde Türkiye İhracatçılar
Meclisi organizasyonu ve Sn. Başbakan’ın açılış konuşmasıyla Türkiye İnovasyon Haftası etkinliği düzenlendi. Sanıyorum bugüne kadar Türkiye’de yapılan en
kalabalık kongrelerden biridir. Konferans oturumlarının
yanı sıra büyük bir sergi açıldı ve burada özel sektör,
teknoparklar, üniversiteler, hatta liselerden katılım oldu.
Bu organizasyondan birkaç hafta önce de TÜSİAD’ın
ve İsviçre Ticaret Odası Derneği’nin inovasyon konferansları gerçekleşti. Ayrıca inovasyon konusunda Türkçe yayınların sayısı da artıyor.
2006 yılında Capital dergisine yazdığım bir yazıda
“Türkiye’de inovasyon var mı?” diye sormuş ve örnekler bulmakta zorlanmıştım. Aradan geçen yedi yılda
çok sayıda örnek ortaya çıktı. Bazı sektörlerde dünyanın önüne geçtik. Örneğin bankacılık. Taksitli kredi
kartı, mobil kredi, kredi makinesi ve bunun gibi birçok
örnek Türkiye’yi bu sektörde dünyanın ötesinde inovatif hale getirdi. Amerika’da hala tüketicilerin çek kesip
postayla yolladıklarını düşünürseniz önemli bir gelişme. Geçenlerde Okan Üniversitesi’ne gittiğimde “kendi kendini süren araba” projesinde ciddi yol aldıklarını
gördüm. Eczacıbaşı Holding, Arçelik, Otokar, Pegasus
gibi şirketler sürekli inovatif yeni ürünler çıkarıyorlar. Benim inoşimciler olarak adlandırdığım inovatif girişimcileri desteklemeye dönük TV programları başlatıldı. Ayrıca
Melek Yatırımcılık konusunda Keiretsu Forum gibi dünyanın en gelişmiş yatırımcı ağları Türkiye’ye geldi. Yine
aynı konuda yeni mevzuat çıkarılarak bireysel yatırımcılar desteklenmeye başlandı.
Özel şirketler açısından bilinç üst düzeyde. Türkiye’deki
gerek çok uluslu, gerekse de Türk şirketleri konuya ciddi önem veriyorlar. Bu konuda geri kalmanın rekabet
avantajını kaybetmekle eşdeğer olduğu artık biliniyor.
Öte yandan ülke olarak bakarsak Türkiye inovasyonda dünyada 60’lı sıralarda çıkıyor. Yani ülke ölçeğinde
iyi bir noktada değiliz. Orta gelir tuzağından kurtulmak
için geri dönüp Çin’le Hindistan’la rekabet edemeyeceğimize göre ileri gitmekten başka çare yok. Bunun
da ancak inovasyon yönetimiyle olacağını iyi anlamamız gerekiyor.
33
HAZİRAN 2013
İNOVASYON ÜLKENİN KÜRESEL REKABET
GÜCÜNÜ ARTIRIR
Dünya Ekonomik Forumu her yıl Küresel Rekabetçilik
Araştırması yapıyor. Forumun belirlediği 12 rekabetçilik
faktöründen biri inovasyon. Ülkelerin listedeki inovatiflik sıralaması ile rekabetçilik sıralaması arasında bir
paralellik var. Bir ülkede işçilik çok ucuz değilse, o ülke
ancak inovasyon yoluyla rekabet edebilir. Bu rapor da
bunu doğruluyor. En rekabetçi görünen ve işçiliğin çok
pahalı olduğu İsviçre, aynı zamanda en inovatif ülke.
Kümelenmeler ise ülke içinde belli konularda inovasyon ve üretim yetkinlik odakları oluşturarak global ölçekte rekabetçi olmanın bir yolu.
Türkiye açısından ülkedeki kümelenmeleri desteklemek
önemli. Çünkü kümelenmeler belli konularda bölgesel
mükemmeliyet, uzmanlık, ve bilgi birikimi yaratıyor.
Bu inovasyon odaklarında bir ekosistem oluşturuyor,
ve yeterince gelişirse dünya ölçeğinde rekabetçi bir
yetenek oluşturuyor. Kümelenmeler adından da anlaşılacağı gibi ayrıca ekonomik faaliyetin ülkede dengeli
dağılımında önemli rol oynuyor.
İkinci bir konu ise Bölgesel Kalkınma Ajansları. AB’ye
entegrasyon sürecinde, katılım öncesi bölgesel kalkınma yardımlarından ve katılım sonrası AB yapısal fonlarından yararlanabilmek için Türkiye, 2003 Yılı Katılım
Ortaklığı Belgesinde bölgesel kalkınma ajanslarını kuracağını taahhüt etti ve bu yapılar 2006 yılında çıkarılan
kanunla kurulmaya başlandı. Kalkınma Ajanslarının da
doğru desteklerle inovasyonu ateşlemede ve bölgelerin kalkınmasında önemli rolü olabilir.
İNOVASYON BÖLGESEL KALKINMANIN
MOTORUDUR
İnovasyon Yönetimi bölgesel kalkınmanın temel motoru. İnovasyon yeni ve üst düzeyde rekabetçi iş sahaları
yaratıyor, inovatif ürün ve hizmetler mevcut işleri kârlı
bir şekilde büyütüyor. İnovatif odaklanmanın olduğu
yere kaliteli işgücü göçediyor. Bunlar çalıştıkları şirketleri daha da büyütüyorlar. Benzer şekilde inovatif bölgelerden daha fazla inovatif girişimci çıkıyor. Bu kişiler
hem bölgelerin hem de ülkenin kalkınmasında kritik
insanlar.
Her bölgenin güçlü olduğu ve planlı bir şekilde geliştirdiği takdirde global rekabet gücü sağlayabileceği
alanları belirleyerek bunların üzerine gitmesi lazım. Bir
bölgenin her konuda inovasyon mükemmelliğine ulaşması zor. Türkiye’de de kısmen planlı kısmen de belli
firmaların bir ağırlık merkezi oluşturmasıyla gelişen inovatif kümelenmeler var.
34
Örneğin Bursa’da gerçekten dünya çapında bir otomotiv kümelenmesi var. Dünyanın önde gelen otomotiv firmalarına parça tasarlıyor ve üretiyorlar. Bunların
önemli kısmı Türk şirketleri. Dünyanın beş yerinde ArGe Merkezi olan şirketler var. Ankara’da savunma sanayii, Kocaeli’nde lastik gibi örnekler var.
İNOVASYON İSTİHDAM YARATIR
İnovasyonun ülke ekonomisi için önemli bir boyutu da
yeni istihdama olan etkisi. İnovasyon yeni iş alanları yaratır. Yeni ürünler, yeni hizmetler, yeni iş modelleri, yeni
pazarlama metodları yoluyla mevcut iş alanlarını geliştirir. Çok daha basit, ekonomik ürünleri yapılabilir kılarak
eskiden bu ürünlere ulaşamayan bir insan grubu için
ulaşılabilir hale getirir, ve pazarı ciddi şekilde genişletir.
Girişimciliği teşvik eder. Start-up şirketler, özellikle inovatif yapıdaysa, hızlı büyüme potansiyeline kavuşur.
Eskiden ihtiyaç olduğunun bilincinde olmadığımız çözümleri önümüze koyarak, bunların üretilmesini ve sunulmasını sağlar.
İnovasyon çok önemli bir istihdam yaratıcıdır. Aynı zamanda katma değeri arttırdığı için zaman içerisinde istihdamın niteliğini de yukarı çeker.
TÜRKİYE ANCAK İNOVASYONLA 2023
HEDEFLERİNDE YOL ALABİLİR
Türkiye’nin koyduğu, dünyanın ilk 10 ekonomisinden
biri olmak, 500 milyar USD ihracat yapar hale gelmek,
ihracatta ileri ve yüksek teknolojili ürün payını %20’lere
çıkartmak gibi agresif 100. Yıl hedeflerinde mesafe alması için bugün olduğundan çok daha inovatif bir ülke
haline gelmesi gereklidir. Bu da, Ar-Ge’nin ötesinde
inovasyon ekosisteminde yer alan bütün aktörlerin ve
bu aktörler arasındaki işbirliğinin, ve inovasyon çıktılarının desteklenmesi ile hız kazanabilir.
Hiçbir ülke her alanda inovasyon mükemmelliğine ulaşamaz. Bu nedenle Türkiye, inovasyon eforlarını odaklayacağı öncelikli alanların altını daha kalın çizgilerle
çizmelidir.
Avrupa Birliği İnovasyon Skortahtası 2013 Araştırmasında Türkiye’nin gelişmeye açık görünen İnsan Kaynakları gibi değerlendirme faktörleri üzerinde daha fazla çaba harcanmalıdır.
Cevdet ÖZMEN, Mehtap BAŞER, Hilal TAŞKIRAN
TSE Dış İlişkiler Dairesi Başkanlığı
İnovasyona Genel Bakış
SGS, Bureau Veritas, Intertek ve DEKRA olmak üze-
İnovasyon temelde ürün, süreç, pazarlama yöntemi
re küresel çapta hizmet ağı bulunan 4 büyük kuruluş
veya organizasyonel yapılarda gerçekleştirilenler olarak
uygunluk değerlendirme pazarının yaklaşık %30’unu
sınıflandırılır. Ürün inovasyonu ise mal veya hizmetlerde
domine etmektedir.1 Dolayısıyla sunulan hizmete re-
söz konusu olabilecek yenileşim çalışmalarını kapsar.
kabetçilik niteliği kazandıracak bir yenilik arayışı kaçı-
Ürün olarak hizmet sunan kuruluşların ilgili hizmetin
nılmaz olmuştur. Adı geçen uluslararası çapta ve or-
kalitesini artırmak, maliyetini düşürmek, hedef kitlesi
ganize hizmet ağı bulunan büyük kuruluşlarla rekabet
tarafından tercih edilirliğini yükseltmek gibi amaçlarla
edebilmenin yolu ise kıyaslanabilir maliyette ve hızda
yeni fikirleri geliştirip uygulamaya almaları veya portföylerinde bulunanlardan farklı bir hizmet sunumu sağlamaları Hizmette İnovasyon’u ortaya çıkarmaktadır. Bu
alternatif oluşturabilmekten geçmektedir.
Belgelendirme, test ve gözetim gibi uygunluk değer-
konuda en popüler örnek; hizmet sektöründe faaliyet
lendirme hizmetlerinde maliyet avantajı sağlamanın ve
gösteren kuruluşların teknolojik gelişmeler doğrultu-
hizmet sunum hızını artırmanın yolu ise ilgili bölgede
sunda hizmetlerini internet üzerinden online olarak
talebin oluşmasını takiben koordine edilebilecek yerel
sunmalarıdır.
uzmanlarla hizmet vermektir. Bu şekilde hizmetin nite-
İş süreçleri ve modelleri ile sorumluluk matrislerini ye-
liğiyle doğrudan ilgili olmayan lojistik maliyet kalemleri
nileşmeye açacak örgütsel değişiklikleri benimsemeleri
büyük ölçüde elimine edilerek, hizmet bedelinin dü-
Organizasyonel İnovasyon olarak sınıflandırılır. Örne-
şürülmesine imkan sağlamaktadır. Hizmet sunumunu
ğin; Japonya menşeili üretim/yönetim felsefelerinden
gerçekleştirecek uzmanların ilgili hizmet bölgesinde
olan JIT, Kaizen modelleri, Kanban uygulamaları bu
faal olmaları ise takvim planlaması açısından esneklik
grupta ele alınmaktadır.
sağlamaktadır. Bu tespitler doğrultusunda Enstitümüz
Enstitümüzün 2012 yılı itibariyle uygulamaya başladığı
tarafından dünyada hedef bölgeler öncelikli olacak şe-
Çözüm Ortaklığı kurum yapılanması ve hizmet sunumu
kilde çözüm ortaklıkları tesis edilmekte ve yurt dışında-
açılarından incelendiğinde hem ürün inovasyonu hem
de organizasyonel inovasyon olarak karşımıza çıkmaktadır.
İnovasyon Ürünü Olarak Çözüm Ortaklığı
Çözüm Ortaklığı; yurt dışındaki hizmet bölgelerimizde
ki uygunluk değerlendirme taleplerine çözüm ortaklarımız aracılığıyla menşeinde yanıt verilmektedir. Bu şekilde küresel çaptaki uygunluk değerlendirme hizmetinde
inovasyon sağlanmıştır.
uygunluk değerlendirme ve eğitim faaliyetlerini TSE
Aynı zamanda kurumumuza küresel çapta bir örgüt
adına gerçekleştirmek üzere ilgili bölgedeki kuruluşlarla
yapısı kazandırılmış ve ilgili hizmetlerin başvuru kabu-
işbirliği ortaklığı kurulmasıdır. Çoğu inovatif çalışmanın
lü, değerlendirme, fiyatlandırma gibi iş süreçlerine ait
zeminini oluşturan pazar şartları ve rekabet zorluğu
yeni prosedürler ve sorumlular benimsenmiştir. Çözüm
Çözüm Ortaklığı için de çıkış noktası olmuştur.
ortaklığı bu boyutuyla da organizasyonel inovasyona
Uluslararası uygunluk değerlendirme aktörlerinden
örnek teşkil etmektedir.
1 - Uygunluk Değerlerndirme Pazar Büyüklüğü, Capital Partner Tahminleri, 2011
35
HAZİRAN 2013
İNOVASYON ÜRÜNÜ OLARAK ÇÖZÜM ORTAKLIĞI
BİR HİZMET VE ORGANİZASYON
İNOVASYONU OLARAK ÇÖZÜM ORTAKLIĞI
Sonuç & Beklentiler
bilmekteyiz. Bu şekilde giderlerimizde önemli miktarda
Tüm inovasyon ürünlerinde olduğu gibi Çözüm
bir artış olmadan, hizmet gelirleri ve kârımızda kayda-
Ortaklığı’ndan da beklenen mikro ve makro düzeyde
değer bir artış elde etmeyi hedefliyoruz.
getiriler bulunmaktadır.
Enstitümüz açısından ele alırsak; fikrin çıkış noktası
olarak da karşımıza çıkan pazarın gerektirdiği rekabetçi
kimliğe kavuşmak için temel bir adımdır. Ancak bu modelin işlerliğini kazanması için uygulamaya alınmasını
Makro düzeyde bir bakış açısıyla Çözüm Ortaklığı,
Türk sanayisi ve sanayicisi için dış ticarette ihtiyaç
duyulan uygunluk değerlendirme hizmetini menşeinde
sunarak maliyet avantajı sağlamaktadır. Sanayicimizin
takip eden süreçte yüksek ivmeyle uluslararası hizmet
uzun yıllardır yurt dışı menşeili firmalardan temin
ağı oluşturmak bir gerekliliktir. Bu amaçla sürdürdüğü-
etmek durumunda kaldığı uygunluk değerlendirme
müz çalışmalarla 2013 Haziran ayı itibariyle 19 ülkede
hizmetini TSE’den almaları milli gelirin korunmasını
28 çözüm ortaklığı ofisine ulaştık. Yine güncel tarih iti-
sağlamaktadır.
bariyle çözüm ortaklarımızca koordine edilen yaklaşık
100 dış inceleme uzmanımız bulunmaktadır.
Çözüm ortaklığının kurumumuz açısından bir diğer faydası ise yurt içindeki insan kaynağına ilişkin kullanım
Tüm bu kazanımlar ve fırsatlar doğrultusunda hedefimiz; genişleyen uluslararası ağımızla, hizmet niteliği
ve sunumunda inovasyonu temel bir kurumsal değer
etkinliğini artırmasıdır. Yurt içindeki uygunluk değerlen-
olarak benimseyerek büyük bir pazar haline gelen uy-
dirme faaliyetlerinde daha fazla personel istihdam et-
gunluk değerlendirmede önemli bir aktör konumuna
meksizin daha kısa sürede daha çok talebe yanıt vere-
gelmektir.
36
STANDARDLAR VE İNOVASYON
SORUNSUZ
UZ
Z BİR DÜNYA
VE GELECEK
CE
EK İÇİN:
''STANDARDİZASYON''
DA
ARDİZASYON''
Ramazan USTA
TSE Standart Hazırlama
Merkezi Başkanı
Standardizasyon Alanındaki Ulusal Gelişmeler
• Normlara, kanuna, kullanıma v.b. uygun olan,
Gelişmelere değinmeden önce birbiri yerine sıkça kullanılan ama yüklendikleri anlam açısından farklı olan
iki kavramı tanımlamak gerekir. Bu kavramlardan biri
“standardizasyon” diğeri ise “standart”’dır. Aslında kelime olarak Türkçe olmayan, yabancı dillerden dilimize
geçmiş olan bu kavramlar gerek Türk Dil Kurumunun
yaptığı tanımlara göre gerekse kendi alanında yapılmış
tanımlara göre birbirine yakın ama biri dar ve diğerinin
faaliyetleri sonucunda ortaya çıkan bir kavram olduğu
görülmektedir.
• Bir işletmede, bir ürünü, bir çalışma yöntemini, üretilecek miktarı, bütçenin para miktarını belirlemek için
konulmuş kural, olarak tanımlanmaktadır. Uluslararası
Standard Teşkilatı (ISO) tarafından yapılan tanımlamalarda ise,
Standardizasyon;
“Belirli bir faaliyetle ilgili olarak, ekonomik fayda sağlamak üzere bütün ilgili tarafların yardım ve işbirliği ile
belirli kurallar koyma ve bu kuralları uygulama işlemi”,
Türk Dil Kurumuna göre,
olarak tanımlanırken,
Standardizasyon;
Standart ise;
• Standartlaşma, olarak tanımlanırken,
“Standardizasyon çalışması sonucunda ortaya çıkan
Standart ise;
ürün” olarak tanımlanmaktadır.
• Bir nitelik veya niceliğin kabul edilmiş şekli,
Dolayısıyla “standardizasyon” standart ile ilgili bütün fa-
• Örnek veya temel olarak alınabilen,
aliyetleri kapsarken, “standart” ise standardizasyonun
• Belli bir tip üzerine yapılmış veya ayrılmış,
sonucunda ortaya çıkan dokümanı ifade etmektedir.
37
HAZİRAN 2013
ŞEKİL 1
Şekil-1’deki “Standardizasyon Süreci”; “standardizasyon” ve “standart” arasındaki ilişkiyi ve standardizasyon sistemini açıklamaya yardımcı olacaktır.
Bu süreç bütün ülkelerde ve uluslararası alanda aynı
mantık üzere işlemekte olup bütün sistemlerin birbirine
entegre olması şarttır. Çünkü bu alanda faaliyet gösteren bir kuruluşun çıktısı diğerinin girdisi olabilmektedir.
Örneğin, Uluslararası Standard Teşkilatı (ISO) veya
Uluslararası Elektroteknik Komisyonu (IEC)’nin hazırladığı standartlar Avrupa Standardizasyon Teşkilatı
(CEN) veya Avrupa Elektroteknik Standartları Komisyonu (CENELEC) tarafından girdi olarak kullanılmakta
ve çıktısında ISO EN … şeklinde bir standart yayınlanmaktadır. Aynı şekilde bunlar tarafından yayınlanmış
bir standartlar diğer ülkelerin standart teşkilatları tarafından girdi olarak kullanılmakta ve (Türk Standardları
Enstitüsü-TSE, Almanya Standart Teşkilatı-DIN gibi)
adapte edilerek çıktısında TS EN ISO … veya DIN EN
ISO … şeklinde bir standart olarak yayınlanmaktadır.
Dolayısıyla bu süreçler birbiri arasında sürekli bilgi akışı
sağlamakta ve ürettikleri yani hazırladıkları standartları
kendi aralarında paylaşmaktadırlar.
Standardizasyon sürecinde, standart teşkilatları birbirine entegre olurken birbirlerini sıkı bir şekilde takip
etmekte ve geliştirilen standart, alt yapı, strateji, planlar
ve teknolojileri kendilerine transfer etmekte veya diğerlerine liderlik etmektedirler.
Günümüz dünyasında, teknolojinin gelişmesiyle birlikte
ürün ve hizmetlerin çeşitliliğinin yanı sıra fonksiyonellikleri de artmış bu durum beraberinde yeni uzmanlık
alanlarının ortaya çıkması sonucunu doğurmuştur.
Uluslararası ticaretin her geçen gün artması, mal ve
hizmetlerin uluslararası serbest dolaşımı uluslararası
standardların önemini ve uluslararası standardlara duyulan ihtiyacı da artırmaktadır.
Bütün bu gelişmeler karşısında TSE Milli standardizasyon kuruluşu olarak, ülkemizdeki tüm standardizasyon
faaliyetlerini uluslararası standardlara paralel olarak
38
yürütmesi gerekmekte, üyesi olduğumuz uluslararası
standardizasyon kuruluşları ISO/IEC, Avrupa standardizasyon kuruluşları olan CEN/CENELEC tarafından
yürütülmekte olan standardizasyon çalışmalarını yakından takip etmesi gerekmektedir.
2012 yılında, TSE tarafından yürütülmekte olan standardizasyon faaliyetlerinde sektör diye ifade edebileceğimiz 20 adet İhtisas Grubu ve Teknik Komite olarak
ifade edebileceğimiz 3 adet Özel Daimi Komite aktif
olarak çalışmakta iken söz konusu ihtisas gruplarında
ve özel daimi komitelerde çalışan uzman sayısı 104 kadardı.
TSE’nin standardizasyon çalışmalarını yürüten “Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığı-SHMB”, aynı alanda faaliyet gösteren diğer standardizasyon kuruluşları
ile mukayese edildiğinde; gerek organizasyon yapısı,
gerek komite sayısı ve gerekse komitelerde çalışan uzman sayısı ve uzmanların nitelikleri itibariyle çok zayıf
kalmaktaydı.
Ayrıca; diğer standardizasyon kuruluşlarındaki uzmanlar standart hazırlama faaliyetlerini sektörlerin altındaki
Teknik Komitelerde, onun altındaki Alt Teknik Komitelerde ve onunda altındaki Çalışma Gruplarında faaliyetlerini yürütürlerken SHMB’daki uzmanlar direkt sektörlerde görevlendirilmekte ve faaliyetlerini sektörlerin
içerisinde sürdürmekte ve bazen bu sektörlerin altında
Özel Daimi Komiteler (ÖDK) veya diğer Komiteler açılarak buralarda faaliyetlerine devam etmekteydi
(Şekil-2). Bu durum ise bölgesel ve uluslararası standardizasyon faaliyetlerini takip etmeyi ve eşleştirmeyi
zorlaştırmakta ve çalışmaları yavaşlatmaktaydı.
ŞEKİL 2
Şekil-2: TSE ile Diğer Standardizasyon Kuruluşlarının
Standart Hazırlama Yapısı (Eski Yapı)
Örneğin, elektroteknik alanında Avrupa standardizasyon çalışmalarını yürüten CENELEC bünyesinde 70
adet teknik komite mevcut iken (Alt komite ve çalışma
grupları hariç) aynı alandaki TSE’nin standart hazırlama çalışmaları sadece Elektrik ihtisas grubu tarafından
yürütülmekteydi.
Tablo-1’de de görüleceği üzere, üyesi olduğumuz Avrupa standardizasyon kuruluşları olan CEN ve CENELEC bünyesindeki toplam teknik komite sayısı 377 ve
Alt Teknik Komite sayısı 68 olmak üzere toplam 445
adet iken (Çalışma Grupları hariç), ISO bünyesindeki
Teknik Komite sayısı 224, Alt Teknik Komite sayısı 513
ve Çalışma Grubu sayısı 2544 olmak üzere toplam
10.281 adet iken ve IEC bünyesinde ise Teknik Komite
sayısı 94, Alt Teknik Komite sayısı 79 olmak üzere toplam 173 adet iken (Çalışma Grupları hariç) TSE’de bu
çalışmalar toplam 23 adet sektör ve Komite tarafından
yürütülmekteydi.
TABLO 1
Tablo-1: Bölgesel ve Uluslararası Standard Kuruluşları
ile TSE’nin Teknik Komite Sayıları (Eski Durum)
Diğer standart kuruluşlarının organizasyon yapısı
SHMB’nin mevcut organizasyon yapısından çok daha
etkindi.İhtisas Gruplarından sorumlu olan Teknik İnceleme Uzmanları direkt Merkez Başkanına bağlı çalışmakta iken bu grupların idari işlerini yürüten Raportörler bir başka müdürlüğe bağlı çalışmakta ve Gruba
gelen-giden yazılardan Uzmanların haberi olmamakta
ve Gruplar ile Raportörlerden kopuk çalışmaktalardı.
Ayrıca, uluslararası ve bölgesel alanda hazırlanan standartlardan anında haberdar olup ilgili taraflara görüşe
açıp gelen nihai cevabı tekrar uluslararası veya bölgesel kuruluşlara ülke görüşü olarak göndermesi gereken Gruplardan sorumlu Uzmanlar olması gerekirken
bu faaliyet Uluslararası Standardlar Müdürlüğü (USM)
personeli ile birlikte yürütülmekteydi.
Sanayicilerimizin standardları belirleyen olmaları için
yani Ulusal görüşün Uluslararası standardlara yansıması amacıyla kurulan ve bütün sanayicilerimizin katılımını beklediğimiz Ayna Komite çalışmaları; 20 farklı
sektörde, 84 ayna komite ve bu komitelerde gönüllülük esasına dayalı olarak çalışan 1150 uzmanla yürütülmekteydi.
Ancak, standardizasyon çalışmalarına katılan uzman
sayısının 8,5 milyonluk bir nüfusa sahip Avusturya’da
5.903, Almanya’da yaklaşık 35.000 olduğu dikkate
alındığında bu rakamların Türkiye gibi 75 milyonluk bir
ülke için çok yetersiz olduğu aşikardır.
Standart hazırlama faaliyetlerinde çok önemli bir yere
sahip olan Bilgi Teknolojileri (IT) altyapısı Merkez Başkanına bağlı iki personel tarafından yürütülmekte ve
daha çok dışardan bir firmaya hazırlatılmış olan Standart.Net programını işletmekten sorumlulardı. Bu birimi
daha etkin, verimli, proje üreten, gerektiğinde yazılım
yapan, strateji geliştiren, eğitim planlaması yapan ve
bu eğitimleri veren, standardizasyon faaliyetleri ile ilgili
sektörel anketler yaparak iyileştirmelere katkı sağlayan
ve gerek birim içi gerekse birim dışı verileri toplayıp
analiz eden bir birim haline getirmek gerekmekteydi.
Ayrıca bu birim Doküman satış birimiyle ortak çalışarak standartların satışını daha profosyonel hale getirmenin yollarını aramalı böylece, internet üzerinden
satışı yapılacak standardlara anında yine internet üzerinden e-fatura düzenlenebilmeli ve standartları satın
alana kişinin işi satın aldığı anda sonuçlanabilmeliydi.
Bu ortak çalışmanın sonucunda ayrı bir standart satış
portalı oluşturulmalı ve bu portal cazibesiyle satışları
artırmalıydı.
Bu paralelde Doküman satış birimi de; farklı abonelik
tipleri, farklı satış stratejileri geliştirmeli, rakiplerin pazarlama stratejilerini de inceleyerek farklı pazarlama
teknikleri üzerinde çalışmalı, sektörel gelişmeleri takip
ederek gerekli olduğu zamanlarda sektörel satışlar
organize edecek duruma gelmeliydi. “Ne üretirsem
onu satarım” anlayışından kurtulmalı, "neyi, ne kadar
satacaksam o kadar üreteyim" düşüncesiyle hareket
edecek stratejiler geliştirmeliydi. Ülke içerisinde ihtiyaç
duyulan her türlü standartlarla ilgili dokumanın satışını yapabilmek için diğer standart ve ilgili kuruluşlar ile
işbirliği antlaşmaları yapmalı ve hiçbir müşteriye “yok”
dememeliydi. Aynı şekilde Türk Standartlarının da ülke
dışında satışını yapacak antlaşmalar imza atmalıydı.
Kütüphane birimi, gerek kurum içerisindeki gerekse
kurum dışındaki okuyucusuna doğru bilgiyi doğru zamanda ve uygun fiziki şartlarda sağlayarak okuyucu
ihtiyaçlarını zamanında etkin ve verimli olarak karşılamalıydı. Standartlarla ilgili aranan her şey Türkiye’nin
tek standart kuruluşu olan TSE’nin kütüphanesinde
olmalıydı.
SHMB, yeni yapısıyla uluslararası standardizasyon faaliyetlerine katılımı artırıcı tedbirler almalı ve uygulamalıydı. Çünkü, ISO ve CEN/CLEC’deki diğer üye ülkelerin
üstlendikleri teknik komite sekretaryalıkları ve başkanlıklarına bakıldığında diğer ülkelerden çok çok aşağılarda yer almaktaydık (Tablo-2).Ülkemiz, uluslararası
alanda standartları hazırlayan teknik komiteleri yöneten
ve yönlendiren konumunda olmalıydı.
39
HAZİRAN 2013
TABLO 2
Tablo-3: Bölgesel ve Uluslararası Standard Kuruluşları
ile TSE’nin Teknolojik gelişmeler paralelinde üretilen
ürünlerin çeşitliliği ve ürünlerin fonksiyonelliği dikkate
alındığında, standardizasyon çalışmalarının, standarda
konu olan alanlarda uzmanlaşmış kişiler tarafından yürütülmesi gerekliliğini ortaya koymaktaydı.
Bu bağlamda, standardizasyon faaliyetlerinin
TSE tarafından hızlı, doğru ve Ülkemiz menfaatleri paralelinde yürütülebilmesi için;
Bütün bunları iyileştirmenin başında SHMB’nin organizasyon yapısının değiştirilmesi geliyordu. Yeni organizasyon yapısı geliştirildi ve Yönetime sunuldu.
Bu organizasyon yapısıyla birlikte standartları hazırlayan “İhtisas Kurullarının” yapısı da diğer standart kuruluşlarına uygun hale getirilmiş ve sektörel teknik komite
yapısı (Şekil-3) de iyileştirilerek yönetime sunulacak
hale getirilmişti.
ŞEKİL 3
• Çok geniş bir kapsamda standart hazırlama çalışmalarını yürütmeye çalışan ve zaman zamanda çalıştığı
ana alan içerisindeki bir alt alanda uzmanlık açısından
yetersiz kalan Mevcut ihtisas gruplarının çalışma alanlarının daraltılarak daha alt dallarda çalışmasının sağlanması,
• Bunun sonucu olarak İhtisas Grupları yapılanmasının
Teknik Komite Yapılanmasına dönüştürülerek Standart
Hazırlama faaliyetlerinin daha özel alt dallarda çalışmasını sağlayacak konusunda uzman personellerden oluşacak yeni komiteler oluşturulması,
• Teknik Komitelerin çalışma alanlarıyla ilgili standardların oluşturulacak Çalışma Grupları marifetiyle hazırlanması,
• Bu Çalışma Gruplarına sektör temsilcilerinin de dahil edilerek sektörün görüşlerinin anında standardlara
yansımasının sağlanması,
• Uluslararası Standart çalışmalarını takip eden Ayna
Komiteleri Teknik Komitelerle ilişkilendirerek Ulusal ve
Uluslararası çalışmaların koordineli ve Teknik Komite
bilgisi dahilinde hazırlanması ve Ülke Görüşünün bu
şekilde oluşturulmasının sağlanması,
Şekil-3: TSE ile Diğer Standardizasyon Kuruluşlarının
Standart Hazırlama Yapısı (Yeni Yapı)
TABLO 3
Teknik Komite
Alt Teknik
Komite
ISO
CEN
224
307
CENELEC
CEN-CLEC
ORTAK TK
IEC
Toplam
TSE
17
95
720
40
-
79
644
-
77
513
52
Çalışma Grubu
2.631
1.461
277
3
2.035
6.407
6
TOPLAM
3.368
1.820
354
20
2.209
7.771
46
40
• SHMB birimlerinin bir kaçı üzerinden yürüyen Standart Hazırlama faaliyetlerini tek çatı altında birleştirilmesi,
• Bunu sağlamak için; Standart Hazırlama faaliyetlerinde İhtisas Grupları Müdürlüğü (İGM) koordinasyonunda yürüyen İhtisas Grupları, Uluslararası Standardlar
Müdürlüğü (USM) koordinasyonunda yürüyen Uluslararası Standardlara görüş verme ve Ayna Komiteler,
SHMB’na bağlı çalışan ve Gruplara gelen-giden yazıyı
görmeyen Teknik İncelemeden Sorumlu Uzmanlar ve
Uzmanların yedeğinin oluşturulması için düşünülen Uzman Yardımcıları tek bir çatı altında toplanarak Ulusal ve
Uluslararası Standardlarla ilgili her türlü iş ve işlemlerin
yürütülmesi için “İhtisas Kurulları (İK) Sekretaryası”nın
oluşturulması,
• Bu şekilde, Teknik Komite çalışmalarının tüm iş ve
• Standard.Net ve Yönetim Temsilciliği faaliyetlerinin
işlemlerinin oluşturulacak Teknik Komite Sekretaryası
idari yapıya kavuşturulması içinde ikisinin tek bir çatı
marifetiyle yürütülmesinin ve standardlarla ilgili her türlü
altında toplanarak “Sistem Yönetim Müdürlüğü”nün
akışın tek elden yürütülmesinin sağlanması,
oluşturulması,
• Mevcut yapıda Hazırlık Gruplarının Teknik İnceleme
• Böylece; iş ve işlemlerin daha etkin, verimli ve zama-
Uzmanları, Uluslararası Standardlara Görüş verme,
nında yürütülmesinin sağlanması,
Ayna Komiteler ve İGM’nin yürüttüğü faaliyetler birbirinden bağımsız yürütülmektedir. Bu yapıyla, İGM Teknik
Kurul, Teknik Resim, Metin Düzenleme, Baskı Kontrol
gibi sadece destek faaliyetlerini yürüterek Teknik Sekretaryaya destek sağlayan bir yapıya kavuşturulmasının ve adının “Standardizasyon Planlama ve Destek
Müdürlüğü” olarak değiştirilmesinin sağlanması,
• Teknik Komiteler (TK) ve bu TK’in iş ve işlemlerini takip
• Ayrıca bu birimin standart faaliyetleri ile ilgili yurt içi
ve yurt dışı eğitim faaliyetlerini araştırmasının ve ücret
karşılığı verilmesinin, SHMB’ye ait her türlü verilerin
toplanmasının ve analiz edilmesinin, ulusal ve uluslararası projelerin araştırılmasının ve hayata geçirilmesinin,
sektörlere yönelik araştırma ve anketler yaparak standardların hazırlanmasına etkin katılımın sağlanmasının
önünün açılması,
edecek olan İK Sekretarya sayısı oluşturulacak İK/TK
sayısı kadar olacağından iş yüküde TK sayısı oranında
artacaktır. Yeni bir “İhtisas Kurulları Grup Başkanlığı”
ihdas edilerek oluşturulacak olan “Standardizasyon
Planlama ve Destek Müdürlüğü”nün, SHMB’ına bağlı
olarak çalışan ve Teknik İnceleme Uzmanı olarak görev
yapan personellerin ve İGM’ne bağlı olarak çalışan ve
Grup Raportörlüğü görevini yürüten personellerin de
• Bu yeni Teknik Komite Yapılanmasıyla Uluslararası
Standardizasyon faaliyetlerinin takibinin artırılması da
hedeflendiğinden; Standardizasyon çalışmaları için
komitelerde görevlendirilecek gerek kamu ve gerekse özel sektörden görevlendirilecek kişilerde aranacak
kriterlerin yeniden düzenlenmesi, acil bir ihtiyaç olarak
karşımıza çıkmaktaydı.
bu Grup Başkanlığı ermine atanarak Standart Hazırla-
Bu durum ve yeni organizasyon şeması Yönetime arz
ma faaliyetlerinin özerk ve takibinin de etkin hale getiril-
edildi ve Yönetimin kabulüne ilişkin kararının ardından
mesinin sağlanması,
2013 yılında ivedilikle uygulanmaya alındı.
• Standart Hazırlamayla ilgili her türlü bilgi, belge, iş
SHMB’nın yeni çalışma yapısını Yönetimin kabul et-
programı, görüşe gönderme ve gelen görüşler, stan-
mesinin ardından “Organlar Yönetmeliği”nin de revize
dardın eski halleri, standart satış işlemleri, arşivleme ve
edilmesi gerekiyordu. Çünkü eski yönetmelikte İhtisas
diğer işlemlerinin yürütüldüğü Standard.Net sisteminin
Kurullarının altında Hazırlık Grupları ve Özel Daimi Ko-
idari bir yapıya kavuşturulması,
miteler yer almaktaydı ve yeni yapıda bunlara yer ve-
• CEN/CENELEC Üyelikleri işlemlerinin yürütülmesi
rilmemişti. Gerekli çalışmalar yapıldı ve eski yapı kal-
için birimler arası Koordinasyonunu ve gerekli bilgi ve
dırılarak yeni yapıdaki İhtisas Kurullarının altına “Teknik
belgelerin oluşturulmasını sağlayan Yönetim Temsilcili-
Komite” ve “Çalışma Grubu” dahil edilerek yönetmelik
ğinin de idari bir yapıya kavuşturulması,
yenilendi.
41
HAZİRAN 2013
Bu değişikliklerin mevcut yönergelere de dahil edilmesi için çalışmalar devam etmektedir. Kısa zamanda bu
değişiklikler de tamamlanarak mevzuat altyapısı tamamlanacaktır.
• Standartların, uygulayıcılar tarafından daha anlaşılır
SHMB olarak; standartlar, standartların hayatımızdaki
yeri ve önemi hususunda ülke genelinde bilgi düzeyini ve farkındalığı artırmak, başta sanayicilerimiz olmak
üzere ilgili tüm tarafları Standart hazırlama çalışmalarına dahil etmek temel amacımızdır.
artırmayı,
Ülkemizin üretim gücü ve teknolojisinin yanı sıra bilgi
birikimin de standardizasyon alanında değerlendirilmesini sağlayarak uluslararası standart hazırlama çalışmalarında daha etkin, daha fazla uzmanla uluslararası
standart hazırlama çalışmalarına katılan, daha fazla
uluslararası teknik komite başkanlığı ve sekreteryalığını
üslenen bir kuruluş olmak temel hedeflerimizdir. Bunlara ilave olarak;
• Kütüphaneye gelen her okuyucuya standartlarla ilgili
• Ülke içinde ve dışındaki çok değerli beyin gücünün
standardizasyon çalışmalarına aktif katılımlarının sağlanması yönünde daha etkin adımlar atmayı,
Kuruluş ziyaretleri, yazılı bilgilendirmeler, toplantı, seminer ve sempozyumlar düzenleyerek ayna komite çalışmalarına katılımı artırma, insanımızın potansiyelinden
en üst düzeyde faydalanma, standardizasyonun önemi hakkında ülke genelinde bilgi düzeyini ve farkındalığı
artırma gayreti içerisinde olmayı,
olması için, uygulama kitapçıkları hazırlamayı ve uygulamaya yönelik eğitimler vermeyi,
• Yeni satış stratejileri geliştirerek satış rakamlarımızı
• Ülkemizde standart adına aranan her dokumanı
SHMB olarak satabilmek için bu dokümanları yayınlayanlarla işbirliği antlaşmaları yapmayı ve Türk Standartlarını da yabancı ülkelerde sattırmayı,
arandıkları her şeyi Türkiye’nin tek standart kuruluşu
olan TSE’nin kütüphanesinde sunabilmeyi,
planlamaktayız.
Dünyamız, hızlı nüfus artışı ve sanayileşmenin getirdiği;
• Doğal kaynakların hızla tükenmesi,
• Atıkların artması,
• Ozon tabakasının tahribi,
• Sera etkisi nedeniyle iklim dengesizlikleri,
• Yağmur ormanlarının yok olması,
• Zehirli atıkların doğaya verilmesi
gibi, giderek artan ve çeşitlenen tehditler karşısında
herkesten bilinçli bir ilgi beklemektedir.
Bu konuda üretici ve tüketici olarak, herkese büyük
sorumluluklar düşmektedir. Kaynaklar kıt, ihtiyaçlar
• Ülkemize has ürünlerimize yönelik ulusal standartların yanında uluslararası standartların da hazırlanması
için ISO ve CEN bünyesinde sektör temsilcilerimizin
katkı ve katılımlarıyla girişimlerde bulunmaya öncelik
vermeyi,
sonsuzdur.
• Ayna komite çalışmalarına katılımı artırmayı,
kısa dönemli çıkar hesapları yüzünden ortaya çıkacak
• Standartların ilgili sektörlerce hazırlanması için azami
gayret göstermeyi,
sorunların, problemlerin ve başarısızlıkların sonucunun,
• Bunun içinde; sektörlerin ağırlıklı olduğu bölgelerde
sektör toplantıları yaparak bilgilendirme ve bilinçlendirme faaliyetlerimize ağırlık vermeyi,
ceği gerçeği unutulmamalıdır. Dünyayı bütün sorunlarla
• Standart hazırlama faaliyetlerinde, üniversite öğrencilerimize de yer vererek, öğrencilerimizin daha öğrenciyken, standartların ulusal ve uluslararası alandaki
önemini kavramalarına, onların bu alanlara teşvik edilmesine ve bu bilinçle yetişmelerine katkı sağlamayı,
bir gelecek bırakmak gerektiği göz ardı edilmemelidir.
42
Sorunlar oluşmadan, gerekli önlemler
“standardlarla” alınmalıdır.
Dünyada bir arada yaşanıldığı gerçeği, sorumlulukların eşit bir şekilde paylaşılmak durumunda olunduğu,
gelecek nesiller tarafından daha ağır bir bedelle ödenegelecek nesillere devretmek haksızlık olacağı gibi, gelecek nesillerin daha iyisine layık olduğu, onlara aydınlık
Bu bilinç ve anlayışla, dünyayı ve gelecek nesilleri
“standardlara”, “standartları” da gelecek nesillere emanet etmeli ve sorunsuz bir dünya için yaşamın “standardlarda” gizli olduğu unutulmamalıdır.
SOSYAL İNOVASYON
Aslan
Seni
Yemeden!
Suat ÖZÇAĞDAŞ
Sosyal İnovasyon Merkezi
Kurucusu
Göz göze geldiler. Korkusu elle tutulacak kadar belirgindi. Kaçmak, durmak ve savaşmak arasında kalmıştı. Ona saldıracağını ve öldüreceğini düşündü. Her şey
gözünün önünden bir film şeridi gibi geçti. Annesi, babası, kardeşleri, akrabaları, köyü, derme çatma okulu.
Zaman bir türlü akıp geçmedi. Birkaç saniye, birkaç
yıl kadar uzun sürdü. Sonra birden, kayıtsızca kafasını
çevirdi aslan, genç kıza ilişmedi. Vakur, ağır adımlarla yürüdü gitti. Genç kız, hayatta kalmanın sevinci ve
garip bir yorgunluğun etkisi altında, çöktü kaldı. Oysa
tek amacı, içecek temiz suyu olmayan köyünden 5 km
uzaktaki kaynaktan su almaktı ailesi için. Tıpkı, her gün
yaptığı gibi.
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Ban Ki-mun,
güzel bir haber verecek olmanın mutluluğunu belli
eden bir yüz ifadesi ile basın mensuplarını selamladı.
BM Binyıl Kalkınma Hedeflerin belirlendiği dönemde
%79 olan temiz suya erişim oranının %89’a ulaştığını
ve 2015 yılında ulaşılması öngörülen hedefe 2012 yılında erişildiğini müjdeledi. Genel Sekreter’e göre bu
sonuç "hayal değil, insanların sağlık ve gönencini artırma yolunda yaşamsal bir adım olarak görenlerin" sayesinde başarılmıştı. Bununla birlikte hala gidilecek daha
çok yol vardı. % 40’dan fazlası Sahara-altı Afrika’da
yaşayan 800 milyondan fazla insan halen temiz sudan
mahrumdu.
İnanılması çok güç bir durum. Bir yandan uzaya giden
insanlık diğer yandan 800 milyondan fazla insana 1
bardak temiz su vermekten aciz. Bu durumun sonucu
olarak her gün 4.000 civarında çocuk pis su ve yetersiz hijyen nedeni ile hayatını kaybediyor. Durum o
kadar ciddi ki Aralık 2003’te toplanan BM Genel Kurulu 2005-2015 yılları arasını “Uluslararası Yaşam için Su
Hareketi On Yılı” olarak ilan eti. Water Aid adlı kuruluşa
göre sadece Hindistan’da nüfusun yarısından fazlası
tuvalete sahip değil. Hindistan gibi ileri teknoloji sahibi
bir ülkede 626 milyon insan tuvaletsiz.
Okuyucular bu tür istatistiklerin yalnızca geri kalmış
ülkelerin sorunu olduğunu düşünmemeliler. Yıldız gibi
parlayan bir ekonomisi, ileri bir demokrasisi, çevresindeki ülkelere model bir yapısı olduğu iddia edilen ülkemizin de su ve kanalizasyon değilse de başka bazı
konularda durumu pek parlak değil. Örneğin toplumsal
cinsiyet eşitsizliği, Türkiye’nin temel sorunlarından biri
olmaya devam ediyor.
43
HAZİRAN 2013
Sosyal İnovasyon
Sosyal İnovasyon, yaklaşık 50 yıllık bir geçmişi olmasına rağmen ülkemiz için çok yeni bir alan. Oysa birçok
ülkede sosyal inovasyon alanında çalışan merkezler,
Dünya’nın 40’dan fazla üniversitesinde ise araştırma ve
uygulama birimleri var. Her ne kadar ülkemizde sosyal
inovasyon örnekleri mevcutsa da bu kavramın bilinçli
bir biçimde uygulanmasının sonucu değil. Kavramsal
olarak üzerinde tartışılan, fikir üretilen, organize biçimde çalışmalar yapılan bir alan da değil.
Ülkemizde toplumsal sorunlara yönelik temel çözüm
önermemiz eğitim. Hatta ne zaman bir sorun ile karşı karşıya kalsak ulusal sloganımız da “eğitim şart” olmuştur. Kuşkusuz eğitim, toplumların kalkınmasında
ve sorunların çözülmesinde önemli bir unsur, ancak tek
başına yeterli değil. Einstein, “karşı karşıya kaldığımız
sorunlar onları yarattığımız düşünce düzleminde çözülemez” diyor. Yeni yaklaşımlar, kavramlar, stratejiler,
örgütlenmeler, yöntemler, kurallar ve uygulamalar, sorunun çözümü için bireylerin eğitimi kadar önemli unsurlar. Tek başına insanı değiştirmek yeterli değil. Onun
içinde bulunduğu süreç ve ortamı da dönüştürmeniz
gerekli.
Toplumları güçlü kılan, zaman karşısında yenik düşürmeyen temel güç yenilenme ve zamana ayak uydurma
becerileri. Dün olduğu gibi bugün de gerek gelişmiş,
gerekse gelişmekte olan ülkeler için temel parametre
zamana uyum kapasitesi. Gelişmiş olanlar da dâhil olmak üzere tarihin hiçbir döneminde yenileşme süreçlerini sürdüremeyen toplumların ayakta kalması mümkün
olmadı. Tarih boyunca kurulmuş olan devletlerin ve imparatorlukların zamanla güçlerini kaybetmeleri ve tarih
sahnesinden çekilmelerinin temel sebebi bu. Birçok
gelişmiş toplumun önem ve güçlerini yitirmelerinin de.
Hiçbir ülke ve toplum sorunsuz değil. Bugüne kadar
olmadı, bundan sonra da olmayacak. İnsanlık kendi iç
dinamikleri ile varolan birçok sorunu çözdüğü gibi, her
geçen gün yeni sorunlar da üretiyor. Yüzyıllar, binyıllar
geçse de yenileşmeye olan ihtiyaç hiç azalmıyor. Açlık, yoksulluk, hastalıklar gibi bazı sorunlar neredeyse
insanlık tarihi kadar eskiyken, küresel ısınma, nükleer
tehdit gibi görece yeni sorunlarımız da var.
Öyleyse, ne yapmalı? Nasıl olacak da yaşadığımız sorunları çözecek ve toplumsal gelişme çizgimizi daha
ileri götüreceğiz? Kuşkusuz zor bir soru, tek bir cevabı
da yok. Ancak son yıllarda öne çıkan yaklaşımlardan
biri toplumların inovatif (yenileşmeci) kapasitelerinin
güçlendirilmesi. İnovasyon süreçlerimiz ne kadar gelişirse toplumsal kapasitemizin de o kadar gelişeceğini
varsayıyoruz.
44
İnovasyon oldukça önemli bir kavram. Ancak ülkemizde çoğunlukla, AR-GE, teknoloji ve iş dünyası ile ilgili boyutu ile algılanıyor ve tartışılıyor. Oysa inovasyon,
toplumsal sorunların çözümünde de kilit bir role sahip
ama tek başına yeterli değil. Zira inovasyonun kendisi, bazen toplumsal sorunların temel sorunu. Örneğin,
bugün iş dünyasında teknoloji kullanımının arttırılması
bir yandan verimliliği arttırır, maliyeti düşürürken; diğer
yandan işsizliğin artmasında önemli bir rol oynuyor.
Dolayısıyla iş dünyası için yararlı sonuçları olan bir inovasyon süreci, toplumsal sorunların kaynağını oluşturabiliyor.
Ekonomiden çevreye, sağlıktan kültüre kadar bu tür
örnekleri çoğaltmak mümkün. Bu nedenle, inovatif bir
toplum dediğimizde öncelikle tanımı üzerinde anlaşmamız zorunlu. İnovatif toplumu, gezegenle uyumlu ve
sürdürülebilir bir yaşam biçimine sahip; mensubu olan
bireylerin özgür bir biçimde katılım gösterdiği, ortak bir
aklı geliştirmeye hevesli; yenilikçi düşünce ve uygulamaları arayan, deneyen ve teşvik eden bir toplum yapısı olduğu düşüncesi olarak algıladığımızda, aradığımız
şeyin, inovatif bir toplumun ötesine geçen sosyal inovatif bir toplum olduğu açıkça görülebilir.
Dünya’da ve Türkiye’de Sosyal İnovasyon
Sosyal İnovasyon, en genel biçimiyle karşılanmamış
toplumsal sorunların inovatif yöntemlerle çözülmesi
uğraşıdır. Dünya’da uzun yıllardır üzerinde çalışmalar
yapılmasına rağmen Türkiye için görece yeni olan sosyal inovasyonu; ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel ve
ekolojik sorunların yenilikçi kurum, süreç, politika ve
uygulamalarla çözülmesi süreci olarak adlandırabiliriz.
Bazen yeni bir ürün, hizmet veya program yaratmak;
bazen bir program veya hizmeti sunmak için yeni bir
strateji veya yaklaşım sunmak; bazen önceden ihmal
edilmiş bir gruba ihtiyaçlarını karşılamak için yeni bir
alan açmak; bazense yeni bir fikir, kurum, işgücü kaynağı, organizasyon yapısı, süreç, politika ya da kaynak
geliştirme ve iletişim çalışması, sosyal inovatif süreçlerin gerçekleştirilebileceği yöntemler olabiliyor.
Sosyal inovasyon kavramsal olarak görece yeni popüler olmasına rağmen oldukça uzun bir tarihi var.
Sosyal inovasyon uygulamalarının insanlık tarihinin ilk
dönemlerine kadar gittiğini söyleyebiliriz. Modern anlamda sosyal inovasyona ilişkin yaklaşımların kökenleri
1700’lü yıllara ve Benjamin Franklin’e kadar gidiyor.
Marx, Weber ve Durkheim gibi sosyal değişim ile ilgilenen düşünürlerin ardından “yıkıcı yaratıcılık” teorisi ile
inovasyonu sosyal değişim unsuru olarak ilk kez gören
Joseph Schumpeter oluyor. Bir terim olarak sosyal inovasyon 1960’larda Peter Drucker ve Michael Young’ın
çalışmalarında görülüyor. Michael Young, tıpkı Benjamin Franklin gibi, birçok sosyal inovasyon projesini
de hayata geçiren bir isim. Açık Üniversite, Tüketiciler
Sivil Toplum Örgütleri ve Gönüllüler, hiç şüphesiz
toplumsal çözüm geliştirme sürecinin halen en önemli aktörleri. Sağlık, istihdam, çevre, yoksulluk ve daha
birçok alanda önemli bir kamusal aktör olarak devreye
giriyor; yeni politikaların geliştirilmesine ve yasal düzenlemelerin yapılmasına katkı sunuyorlar. Yeni kampanya,
örgütlenme ve kaynak geliştirme yöntemleri ile birçok
projeyi ve kampanyayı başarıyla gerçekleştiriyorlar.
Derneği, tüketicilere bilinçli seçimler yapma şansı veren
Which? Dergisi/web sitesi ve sosyal inovasyon alanında en önemli sivil toplum örgütlerinden biri olan Young
Vakfı’nın da kurucusu. Sonuç olarak sosyal inovasyon,
1970’lerden bu yana kullanılan bir kavram. Ülkemizde
ise ancak son yıllarda kullanılmaya başlandı.
Bir Şemsiye Kavram Olarak Sosyal İnovasyon
Son yıllarda sosyal inovasyon, toplumsal sorunların çözümü alanında çalışan kişi ve kurumları şemsiyesi altında toplayan genel bir kavram haline geliyor; bireysel
sosyal girişimciler, birkaç bireyden oluşan gruplar, ortak hedefi olan sosyal topluluklar veya çeşitli kurumlar
tarafından gerçekleştirilebiliyor. Son dönemde, toplumsal sorunların çözümüne katkı yapan kişi ve kurumların
genel olarak sosyal inovasyoncular olarak adlandırılmaya başlandığı bir dönemden geçiyoruz. Geçmişte
genel olarak sivil toplumculuk veya sosyal girişimcilik
gibi adlar altında nitelendirilen toplumsal aktörler, bugün sosyal inovasyoncular olarak ele alınıyor. Dahası
artık kamu ve özel sektör kuruluşları da sosyal inovasyon alanında çalışmalar gerçekleştiriyor; toplumsal sorunların çözümlerine önemli katkılar yapıyorlar.
Ülkemizde de son yıllarda “7 Çok Geç”, “Seninki Kaç
Santim?” vb çok başarılı kampanyalar ile kamu politikalarının değiştirilmesine; “Eğitimde İyi Örnekler Konferansı” vb pratiklerle uygulamaların geliştirilmesine katkıda
bulundular. Her ne kadar kaynaklarının sınırlılığı, aldıkları
destek, yasal mevzuat ve etki alanları gibi sorunlarla boğuşsalar da; STK’lar, yeni kampanyalar, hizmet biçimleri, strateji ve politika önermeleri gibi sosyal inovasyon
süreçleri içeren çalışmaları gerçekleştiren öncü kurumlar arasındalar. STK’lar ve gönüllüler artan bir güç ve
enerji ile toplumsal sorunların çözümüne katkı koymaya
devam ediyorlar.
Sosyal Girişimciler ve Sosyal Girişimcilik, ülkemiz için
görece yeni bir alan olmakla birlikte, Dünya’da birçok
başarılı örneği olan önemli bir alan. Bugün, İngiltere’de
70.000’e yakın sosyal girişim toplumsal sorunların çözümü için ekonomik bir faaliyet yürütürken, sosyal girişimcilerin sayısı her geçen gün tüm Dünya’da artıyor.
Sosyal girişimciler, bağışlara dayanan bir yapı yerine,
ekonomik bir model ile sosyal sorunları çözmeyi hedefleyen sosyal inovasyoncular. Sivil toplum ile arasındaki
en temel fark da toplumsal faaliyetleri gerçekleştirirken
45
HAZİRAN 2013
kullandıkları bu kaynak geliştirme süreci. Ortaya koydukları projeler ile yeni çözümleri toplum gündemine
getiren bu sosyal aktörler, gerçekleştirdikleri çalışmalarla yalnızca sorunların çözümüne katkı yapmıyor, aynı
zamanda sorunların algılanış biçimlerini de değiştiriyorlar. Sosyal girişimciler, projelerini gerçekleştirdikleri
sağlık, eğitim, çevre gibi hedefledikleri alanlardaki başarılarının yanısıra gerek kullandıkları inovatif yöntemler,
gerek başta genç işsizliği olmak üzere istihdama yönelik ortaya koydukları katkılar, gerekse katılımcı süreçleri
iş hayatına adapte etmeleri nedeniyle farklı değişimlere
de neden oluyorlar. Son yıllarda ülkemizde de Zumbara ve ÇöpMadam gibi başarılı örnekleri ortaya çıkan
sosyal girişimcilere yönelik öncü destek mekanizmaları
da gelişiyor. Bilgi Üniversitesi Genç Sosyal Girişimciler Ödülleri, Ashoka Fark Yaratanlar Programı gibi teşvikler ile sosyal girişimcilerin güçlendirilmesine yönelik
faaliyetler gerçekleştiriliyor. Bununla birlikte, sosyal girişimlerin sivil toplum, kooperatif veya şirketlerden farklı
bir tüzel kişiliğe sahip olamaması sorunu, etkinliklerini
arttırmalarının önündeki temel bir engel olarak varlığını
sürdürüyor.
Sosyal İnovasyon ve Özel Sektör
Sosyal İnovatif Şirketler, son yıllarda başlı başına
yeni bir gelişme olarak görülüyor. Artık faaliyetlerini insani sorunların çözümüne yönelik projelere kaydıran,
ellerinde bulundurdukları inovasyon kapasitesini başta
sağlık ve kalkınma olmak üzere çeşitli alanlardaki insani sorunlara yönelik kullanan şirketler var ve sayıları
her geçen gün artıyor. Ülkemizde de bu tür şirketlerin
ortaya çıkabilmesi için gerekli vergi vb destek mekanizmalarının öngörülmesi gerekiyor. Bugün, geliştirdiği
46
nano-teknoloji ile -hiçbir kimyasal ve enerji kullanmaksızın- boynunuza astığınız 5 dolarlık bir tüple 3 yıl boyunca 1 ton suyu arıtan cihazlar üreten sosyal inovatif
şirketler var. Susuzluk sorununu, geliştirdiği sis netleri
ile çözen, çöllük veya yüksek irtifadaki yerlerde sabah
saatlerindeki sisi toplayarak sorunu çözmeye çalışan
kurumlar var. Halen 800 milyondan fazla insanın temiz
suya erişimi olmadığını düşünürseniz olağanüstü bir
çaba bu.
Ürettikleri hizmetlerin ve ürünlerin yanısıra şirket kaynak ve yeteneklerini, toplumsal gereksinimleri gidermeye yönelik olarak sunan farklı sosyal inovatif şirketler
de var. Bunların ülkemizdeki en güzel örneklerinden
biri, Borusan Holding’in haftasonları Türkiye’nin ilk Ofis
Müzesi’ne dönüşen Genel Merkezi. İki gün boyunca
boş duracak büyük bir kentsel mekân, şirket sahiplerinin ve üst düzey yöneticilerinin odaları dâhil, yurttaşların önemli çağdaş sanat eserlerini görme olanağına
kavuştukları bir müze haline geliyor.
Üstelik Borusan portföyünde olan sanat eserleri de
halka açılıyor. Büyük bir yapılaşma sorunu olan İstanbul için çok işlevli böylesi tesisler yepyeni bir
vizyonu da beraberinde getiriyor. Bir an için,
haftasonları ya da geceleri böyle boş duran
binlerce tesisin sanat, spor, bilim ve diğer
toplumsal alanlardaki faaliyetler için kullanıldığını hayal edin; yapılaşma, kentleşme ve
bağlantılı diğer birçok sorunla boğuşan kentlerimiz için gerçekten yenilikçi bir gelişme olmaz mıydı?
Kurumsal Sosyal Sorumluluk (KSS) ve
Kurumsal Gönüllülük de özel sektör için
her geçen gün önemi artan bir başka alan
olarak ön plana çıkıyor. Günümüzde, şirketlerin içinde bulundukları toplumun sorunlarına duyarlı kurumlar olmaları, dahası, yalnızca
duyarlı olduklarını değil, bu sorunların çözümünde aktif bir toplumsal paydaş olduklarını
da görmek ve göstermek çok önemli. Gönüllülük ve sosyal sorumluluk artık yalnızca
STK’ların bir çalışma alanı değil. Özel sektör
de sahip olduğu insan kaynağı, bilgi, teknoloji, ürün ve hizmetlerle toplumsal sorunların
çözümünde önemli fırsatlar sağlıyor. Bugün, Fortune
500 şirketlerinin %90’ından fazlası bir çalışan gönüllülüğü programına sahip. Kurumsal Sosyal Sorumluluk
ve Kurumsal Gönüllülük çalışmaları, şirketlerin önemli
bir parçası haline geliyor.
Bugün faaliyetlerini anlamlı bir oranda çevresel etki ve
sürdürülebilirlik üzerinden yeniden yapılandırmayan
kurumların uzun vadede yaşama şansları yok. Çünkü bir kurumun içinde bulunduğumuz iletişim çağında
gezegene ve yaşam kalitesine zarar vererek müşteri
memnuniyeti ve aidiyeti sağlaması imkânsız. Önünde
sonunda büyük bir kriz ve eğer ayakta kalmayı başarırsanız büyük bir yeniden yapılanma maliyeti sizi bekliyor
demektir. Oysa sosyal inovatif bir kurum yapısı oluşturmak bu maliyeti zamana yayabilir ve ortaya koyduğunuz gelişmeler kısa vadede size her açıdan önemli
getiriler sağlayabilir. Peter Senge, şirketler yaşayan
organizmalardır, biz sürekli mekanikerler getirmeye devam ediyoruz ama ihtiyacımız olan bahçıvanlar, diyor.
Bu noktada, kurum yöneticilerinin bugüne kadar çalışmaya alıştıkları benzer perspektife, kaygılara ve alışkanlıklara sahip profesyonellerin yanına süreçlere farklı
açılardan bakabilen uzmanlar eklemeleri acil sorumluluklardan biri olarak ön plana çıkıyor. Gerçek anlamda bir kurumsal sorumluluk, Kurumsal Sürdürülebilirlik Stratejisi’ne geçiş ile mümkün.
Kurumsal Sosyal Sorumluluk ülkemizde de son yıllarda
şirketler tarafından çok sayıda sosyal inovasyon gerçekleştirilen bir alan. Özel şirketler, bazen STK’lar bazen kamu kurumları ile birlikte, kendi çalışanlarının gönüllü desteğinden de yararlanarak, önemli toplumsal
çalışmalar yapmaya başladılar. Kardelenler, Geleceğe
Koşanlar, Haydi Kızlar Okula, Baba Beni Okula Gönder
gibi önemli projeler ülkemizden verilebilecek örnekler
olarak ön plana çıkıyor. Yeni dönem bu tür projelerin
Kurumsal Sürdürülebilirlik Stratejisi’ne doğru evrildiği
bir süreç olacak.
KSS Projeleri, artık kurumsal kimliğin bir parçası, hatta kimi durumlarda, kurumsal kimliğin temel belirleyici
unsurlardan biri haline geliyor. Ancak KSS projelerini,
hedeflerinin ve etkisinin ötesinde değerlendirmek zorunlu. Çünkü KSS projelerinin anlamı ve işlevi, ancak
daha büyük bir resmin bir parçası olduklarında, kurumsal kültürümüzün ve çalışma süreçlerimizin bir parçası
haline geldiğinde artıyor. Halen KSS denildiğinde aklımıza hemen bir proje yapmak ve iletişim ajansımızın
katkısı ile bunu kitlelere duyurmak geliyor. Bu her şeye
rağmen toplumsal yararları olan ama kurumlar için
uzun vadede iletişim aktivitesinden öteye geçemeyecek bir çalışma. KSS alanında asıl olan şey, yarattığınız
toplumsal, ekonomik ve çevresel etkinin maksimize
edilmesi, varsa bu alandaki olumsuz maliyetlerinizin
azaltılması hatta mümkünse sıfırlanması. Bu süreci
yürütürken de tüm çalışanlarınızı ve paydaşlarınızı sürece dâhil etmeniz. Böylesi bir KSS uygulaması şirketlere yalnızca olumlu bir imaj yaratmıyor, aynı zamanda kalıcı etkileri olan, çalışanlar ve paydaşlar ile daha
fazla olumlu etkileşime girilen bir çalışma biçimini de
beraberinde getiriyor. Özellikle Kurumsal Gönüllülük
gibi programlar ile beslendiğinde de gerçekten harika
sonuçlar elde edilebiliyor. Gezegenimizin, ciddi ekolojik sorunlar yaşamanın öncesinde –hatta yavaş yavaş
içinde- olduğu bir sır değil. Gerek çevreci örgütler ve
aktivistler gerekse bilim insanları neredeyse her gün
bizi uyarıyorlar. Bazen gezegen için bir şeyler yapmayı
insan ve toplum için çalışmanın bile önüne koymanız
gerekebiliyor. Çünkü insan ve toplum için yaptığınız
şeyler, gezegenin sürdürülebilirliği için tehlike doğuruyor olabilir. Genel olarak çevre ve sürdürülebilirliğin
maliyetli olduğu yönünde çoğu zaman yanlış olan bir
kanı var. Oysa sosyal inovatif bir yaklaşımla bir yandan
çevresel etkinizi azaltabilir, bir yandan da maliyetlerinizi
kontrol edebilirsiniz. Çoğu kurum ve şirket, üretim ve
operasyon süreçlerini bildikleri biçimde yapma eğilimindedir. Oysa ihtiyacımız olan şey, yapıp ettiklerimizi
başka türlü gerçekleştirmenin mümkün olup olmadığını
işletmenin tüm unsurları ile birlikte gözden geçirmek.
Çoğu zaman bu bütünlükçü gözden geçirme süreci ile
aslında birçok çevresel ve hatta mali etkinin kolayca
azaltılabileceğini görmek mümkün.
“Delilik aynı şeyi tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemektir” Albert Einstein
Ülkemizin karşı karşıya olduğu toplumsal sorunların
çözümünde, sosyal inovasyon kavramının üniversiteler, STK’lar, kamu ve özel sektör kurumları tarafından
üzerinde düşünülen, tartışılan ve uygulama projeleri ile
hayata geçirilen bir kavram haline gelmesi gerekiyor.
Sosyal inovasyon -çoğu zaman- olmayan yepyeni bir
şeyi icat etmek değil. Toplumsal sorunlara bakış açımızı değiştirmek, ortak bir düşünme potansiyeli oluşturmak, farklı kişi ve grupları biraraya getirmek gibi farklı
etmenlerin sonucu. Toplumların değişim ve dönüşüm
potansiyeli sınırsız, yeter ki doğru koşulları oluşturalım. İster STK veya sosyal girişimler, isterse şirket veya
kamu kuruluşları tarafından gerçekleştirilsin, sosyal
inovasyon çalışmaları toplumsal sorunların çözümü için
önemli bir potansiyel barındırıyor. Çok çeşitli sorunlarla
karşı karşıya bulunan ülkemiz için de sosyal inovasyon,
üzerinde dikkatlice düşünülmesi ve çalışmalar yapılması gereken bir alan. İnovasyonun sosyal sorunların
çözümü için kullanılması, ancak inovasyona o amaçla
bakılması ile mümkün. Geçenlerde, önemli bir firmada
çalışan AR-GE mühendisi arkadaşım, kendisine anlattığım dünya çapında meşhur bir sosyal girişimcilik
örneğinin uzun yıllardır fabrikalarında kullanıldığını aktardı bana. Ben de aynı sorunun ülkemiz için de geçerli
olduğunu, neden halkın kullanımına açmadıklarını sordum. Yanıtı “hiç öyle düşünmedik ki!” oldu. Aslında bu
kadar basit. Hiç öyle düşünmedik ki!
Gelin öyle düşünelim o zaman! İnovasyonu ekonomik
bir sürecin parçası olmanın yanısıra sosyal sorunların
çözümü için de bir kaynak olarak görelim. Geleceği
kurmanın yolu sosyal inovatif bir toplum yapısından
geçiyor çünkü.
47
HAZİRAN 2013
LABORATUVARLAR VE İNOVASYON
TSE
LABORATUVARLARINDA
İNOVATİF
HEDEFLER
Mehmet HÜSREV
TSE Deney ve Kalibrasyon
Merkezi Başkanı
Türk Standartları Enstitüsü olarak, tüm ilgili taraflarla
ortak vizyonumuz güvenilir marka olabilmek ve büyük
Türkiye idealidir. Küresel arenada uygunluk değerlendirme pazarı yaklaşık 200 milyar doları bulmaktadır.
Ülkemizde ise bu rakam yaklaşık 1.5 milyar dolar civarındadır. Ülkemizin 2023 vizyonuna ulaşmak için,
ciro gücüne paralel olarak marka gücüne de ulaşmak
zorundayız. Bu da ancak, standart ve kalite bilinci ile
mümkün olabilir. “Standart yaşamı kolaylaştırır, kalite mutlu eder, marka ise güçlü kılar” Bunun yolu da
inovasyon ve bilgiden geçmektedir. Enstitü olarak, bu
bilinçle kararlı bir şekilde yolumuza devam etmekteyiz. Aynı zamanda sanayicimizin ulusal ve uluslararası
arenada etkin olarak faaliyetlerine devam edebilmesi;
sürdürülebilir kalite anlayışı ve rekabet gücünden geçmektedir. Bu alanda gerekli stratejiler; farklılık yaratmak, düşük maliyetle ürün/hizmet üretmek veya marka
olabilmekten geçer. Bu stratejileri gerçekleştirebilmek
için de firmaların ihtiyaç duyacağı öğeler: test, gözetim,
belgelendirme ve eğitim faaliyetleridir. TSE Deney ve
Kalibrasyon Merkezi Başkanlığı olarak sektörde faaliyet
gösteren sanayicilerimizin bu ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde konumlanmış bulunuyoruz.
48
Bilindiği gibi gümrük duvarları artık ortadan kalkmış,
bunun yerini standardizasyon ve kaliteden oluşan teknik uygulamalar almıştır. Bu uygulamaların rahatlıkla
aşılabilmesi adına gerekli yatırımları yapmak, standardizasyon ve kalite bilincini oluşturmak temel amacımızdır. Bu amaçtan hareketle, Enstitümüzde yeni bir vizyon geliştirilmiş ve bu vizyona uygun olarak da yatırım
kararları alınmıştır.
Yatırım kararlarımızda temel odak noktamız, günümüz
laboratuvar anlayışından sıyrılarak inovasyonu hedef
alan bir anlayıştır. Ülkemizde şimdiye kadar laboratuvar
anlayışında klasik bir yaklaşım benimsenmiştir. Şöyle
ki; ihtiyaçlar ortaya çıktıkça öncelikle yurtdışından laboratuvar hizmetleri alınmış, daha sonra bu alandaki
boşluklar görülerek gerekli laboratuvar yatırımları yapılmıştır. Artık Ülkemizin 2023-2053 vizyonuna paralel
olarak, günümüz ve gelecekteki endüstri ihtiyaçları,
teknolojik gelişim trendi, uygar toplum seviyesine çıkartacak ve insanların yaşam kalitesini artırıcı esaslar
göz önüne alınarak proaktif laboratuvarlar anlayışı ve
yatırımları planlanmaktadır.
Laboratuvar hizmetleri sektöründe; ülkemizin laboratuvar çöplüğü haline gelmesini engellemek, cihaz alımlarında yurtdışına gereksiz yere döviz akşının önünü keserek, Bakanlıklarımızla birlikte bir “Ortak Laboratuvar
Havuzu” oluşturulması gerekmektedir. Örnek olarak
Avrupa Ülkelerinin kullandığı laboratuvarlar arası karşılaştırma sağlayıcıları havuzu olan “Eptis” veri tabanı
sisteminin, ülkemizde ulusal düzeyde hayata geçirilmesi gerekmektedir. Böyle bir oluşuma öncülük edebilecek olan Enstitümüz, bu sayede hem ülkemizde,
hem de Ortadoğu ve İslam Coğrafyasın ’da söz sahibi
olacak, sektöre tabir yerinde ise “Abilik” edebilecektir.
Böylece hem ülkemizin laboratuvar envanteri ortaya
çıkacak hem de, TSE tarafından taşeron laboratuvarlar atanarak, laboratuvarcılık anlayışında da farkındalık
sağlanacaktır.
Yatırım projelerimize örnekler vermek gerekir ise; Enstitümüz deney laboratuvarları oldukça geniş kapsamda
sektöre hizmet vermektedir. Elektroteknik Laboratuvarlarımızda EMC konusunda hizmet profilimizi ve deney yeteneklerimizi oldukça genişletildi. Makine konusunda özellikle Sıhhi Tesisatların Deneyleri için önemli
yatırımlar yapılmıştır; önümüzdeki günlerde bu ürünlerin Akustik deneyleri de yapılabilecektir. Isı sektörü
kapsamında Radyatör Deney Laboratuvarı da hizmet
vermeye başlamıştır. 2012 yılı içerisinde hizmete alınan
ülkemizdeki tek ATEX/IECEx konusundaki deneyler İzmir Ex Laboratuvarımızda yurt dışına gönderilmeden
artık yapılabilmektedir. “Enerji Verimliliği” ve “Yalıtım”
dünyada ve ülkemizde gittikçe önem kazanan konular arasında yer almaktadır. Yalıtım alanında, Yangın ve
Ses konusunda da önemli yatırımlara imza atılmış olup
bu konuda Kayseri ve İstanbul- Tuzla’da laboratuvar
yatırımları yapılmıştır.
Benzer şekilde Kayseri’ye kurulan ve Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah GÜL ve Sayın Enerji Bakanımız
Taner YILDIZ’ın katıldığı bir tören ile açılışı yapılan; yalıtımın en önemli aktörleri olan, Cam, Kapı ve Pencere
Sistemlerinin CE işaretlemesi için gerekli tüm Mekanik
ve Yalıtım deneyleri artık ülkemizde TSE- Kayseri Laboratuvarımızda yapılabilmektir. Bu laboratuvar, tüm yapı
malzemelerinin yangına dayanım deneyleri ile cam ve
malzeme, kapı ve pencere sistemleri, performans deneylerini yapabilecek Türkiye’nin ilk ve tek entegre deney laboratuvarıdır. Laboratuvar kompleksi cam, kapı
ve pencere sistemleri ile yangına dayanım deneylerinde
üreticilerin AB direktiflerinde öngörülen yapı malzemeleri yönetmeliği sistem 3-CE işaretlemesi gerekliliklerini
karşılayacak şekilde geniş bir kapsamda TÜRKAK tarafından akredite edilmiş ve ilgili bakanlık tarafından da
onaylanmış laboratuvar statüsü kazanmıştır.
“Enerji Verimliliği” ve “Yenilenebilir Enerji” konusunda
da uzun vadeli hedef ve yatırımlarımız mevcuttur. Bu
konuda Güneş (PV) ve Rüzgâr Enerjisi Pilot uygulaması
hizmete alınmış olup “Klima Laboratuvarı” fizibilite çalışmaları devam etmektedir.
Ankara Temelli yerleşkesinde 250.000 m2 alanda Laboratuvar kompleksi çalışmalarımız başlamış bulunmaktadır. Laboratuvar kompleksi sanayicimizin yurt
dışına bağımlığını azaltacak mevcut laboratuvar anlayışının daha da ötesine geçecek bir proje olacaktır.
Gelecek 50 yılın ihtiyacını karşılayacak modüler bir
yapıda laboratuvar kurmayı hedeflemektedir. Bu kapsamlı projede enerji verimliliği, çevre, nano teknoloji ve
savunma sanayi gibi yeni alanlarda da hizmet verebilecek düzeyde olacaktır. Bu konular ile ilgili araştırmalar
devam etmektedir.
Hayatımızda kritik öneme sahip olan gıda sektöründe
de atılımlarımız hızla devam etmektedir. Bu konu ile ilgili
olarak, yatırımları tamamlanmış olan ve önümüzdeki ay
hizmete girmesi planlanan Gebze Biyogenetik ve Gıda
Laboratuvarında; daha önce Enstitümüz bünyesinde
yapılamayan; Gıdalarda alkol analizi, Pestisit analizi,
Veteriner ilaç kalıntısı analizi, Balda tağşiş tespitine yönelik analizler, GDO Analizi, DNA köken analizi, Melamin analizi, İçme suyu ve kullanma suyu analizleri, Katkı maddesi analizleri yapılabilir hale gelecektir. Bununla
birlikte rutin olarak yapılan mikrobiyoloji, gıda analiz ve
enstrümantal analizlerin de devamlılığı sağlanacaktır.
Enstitümüzdeki yeni faaliyet alanlarımızdan en önemlilerinden biriside Havacılık sektörü ile ilgilidir. Bu çerçevede Türk Hava Yolları Teknik A.Ş ile Enstitümüz arasında bir protokol imzalanmıştır. Bu protokol ile havacılık
sektörünün ihtiyaç duyacağı test ve analiz çalışmalarını
karşılamaya yönelik yatırım çalışmalarımız başlamıştır.
Bunun ilk örneği; uçak içerisinde kullanılan malzemelerin yangına dayanım analizleridir. Bununla ilgili olarak
havacılık üssü olan Sabiha Gökçen Havalimanına yakın
konumda bulunacak yerleşkemizde planlama çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmalarımızla havacılık
sektörümüzün analiz ihtiyaçlarına cevap verecek ve
sanayicimizin de bu alanda üretim yapma kabiliyetlerini
artırmasına destek olunacaktır. Böylece hem yerli üreticimiz havacılık sektörünün ihtiyaç duyacağı ürünlerin
üretimi konusunda önü açılacak hem de TSE bu alandaki analiz ihtiyaçlarını karşılayarak, yurtdışına bağımlılığı ortadan kaldırmış olacaktır.
Bu yatırımlarımıza ve yenilikçi politikalarımıza paralel
olarak, mevcut laboratuvar altyapısını her yıl % 8 – 10
oranında yatırım yapılarak yenilenmesi sağlanmaktadır.
49
HAZİRAN 2013
Bu büyüme ve yeni iş potansiyelimizle birlikte yeni personel alımları ve mevcut personelin sürekli eğitim faaliyetleri ile niteliğinin artırılması sağlanmaktadır.
Deney Laboratuvar yatırımızla birlikte, Kalibrasyon Laboratuvarlarımızın da yetenek ve kapsamını süratle genişletmekteyiz. Bilindiği üzere ölçülemeyen hiçbir olgu
kontrol edilemez. Gerek sanayicilerimizin ARGE ihtiyaçlarında gerekse kendi üretim ve laboratuvar ekipmanlarının ölçüm doğruluğu son derece önemlidir.
Kalibrasyon: Belirlenmiş koşullar altında, ölçme sisteminin veya ölçme cihazının gösterdiği değerler veya
maddi ölçüt ile gösterilen değerlerle ölçülen büyüklüğün bunlara karşılık geldiği bilinen değerleri arasındaki
ilişkiyi belirleyen işlemler dizisidir.
Kalibrasyonu bir doktor hasta ilişkisi ile anlatmaya çalışırsak, yanlış ölçen hastane veya tıbbi laboratuvar cihazı ile yapılacak teşhis yanlış olacaktır. Yanlış teşhis
ise yanlış tedavi yaklaşımlarını ortaya çıkarıp yanlış sonuçlara neden olacaktır. Kalibrasyonu bir müşteri satıcı
ilişkisi ile anlatmak istersek, hatalı tartım yapan bir terazi ile yapılan alışveriş sürecinde, satılan malın miktarı
müşterilehine veya aleyhine yanlış olacaktır.
Hatalı mal miktarı yanlış kar zarar hesaplarına veya
imaja sebep olup ya satıcının zararına ya da malın geri
dönmesine neden olup iş kaybına neden olacaktır.
Örneklerde de tanımlandığı üzere kullanılan her ölçüm
cihazı, makinesi veya aleti mutlaka kabul edilebilir hata
sınırları (toleranslar) içerisinde çalışır durumda olmalıdır. Kalitenin sürekliliğini sağlayabilmek için ayrıca bu
cihazların periyodik olarak kontrollerinin yapılması gereklidir. Bu nedenle kalibrasyon faaliyeti akreditasyon
ve kalite standartlarının vazgeçilemez bir gereği olmuştur. Kalibrasyonlar neticesinde elde edilen sertifikalar
aracılığı ile kullanıcılar ölçüm yaptıkları cihazlar ile ilgili
güvenlerini periyodik olarak tazeleme fırsatı bulmaktadırlar. Kalibrasyon kullanıcıya sadece cihazının doğruluğu hakkında bilgi vermekle kalmayıp aynı zamanda
bu cihazla yapılan tüm ölçümler için izlenebilirlik delillerini de beraberinde sunmaktadır.
İzlenebilirlik: Doğruluğu en kaba ölçme faaliyetinden
ulusal çerçevede en yüksek metrolojik vasfa sahip olan
standarda kadar kesintisiz olarak yapılan mukayeseli
ölçme işlemleri dizisidir. Böylece ülke içerisinde yapılan
tüm ölçümlerin birlikteliği ve bu ölçümlerin uluslararası
sistemine entegrasyonu garanti altına alınmaktadır.
TS EN ISO 9000 gibi kalite ve TS EN ISO 17025 gibi
akreditasyon standartları bilindiği üzere kalibrasyonu
şart koşmaktadırlar. Bu nedenle kalibrasyon, denetim
50
süreçlerinde mutlaka incelenmesi gereken bir başlık olmuştur. Bilim ve teknolojide gelişmeler devam ettiği sürece, yapılan ölçümler için belirsizlik düşmekte bununla
ilişkili olarak da ölçümlerde kesinlik artmaktadır. Ölçüm
belirsizliklerinin düşmesi veya daha doğru ve kesin ölçüm sonuçlarının elde edilmesi ile birlikte ölçüm metotlarında da değişiklikler kaçınılmaz olmaktadır. Birbirini tetikleyen bu iki değişim elbette zaman içerisinde
metot standartlarının da değişmesi gerçeğini ortaya
çıkartmaktadır. Günümüzde nanometre mertebesinde
tespit edilebilen boyut ölçümleri, örneğin, pürüzlülük
değerlerinin çok düşük olduğu yüzeylerin elde edilebilmesi, genetik kopyalama ve değişikliklerin laboratuvar
koşullarında gerçekleştirilebilmesi gibi konuları beraberinde getirmiştir.
TSE kalibrasyon laboratuvarlarının sunduğu hizmetlerin gerçekleştirilmesi ve bu hizmetlerin sunumunda
katma değer sağlayan yenilikçi yaklaşımlar ile ilgili bazı
çalışmalar yapılmaktadır.
Bu çalışmalar; kalibrasyon sertifikalarının elektronik ortamda verilmesi, ölçüm sonuçları ile ilgili sertifikaların
hemen kalibrasyon mahallinde hazır hale getirilmesi
ile birlikte çok kısa sürede hizmetin sonuçlandırılması
etkinlikleri üzerinde çalışmalar belirli bir aşamaya gelmiştir. Mobil kalibrasyonlarda, zaman yönetiminin iyileştirilmesi açısından randevu sistemi ile ilgili çalışmalar
düşünülmektedir. Tüm bunlara ilave olarak önümüzdeki iki yıl içerisinde TÜBİTAK ile birlikte iki farklı proje sonuçlanmış olacaktır. Bunlardan bir tanesi 100kN
değerine kadar kuvvet ölçme sistemlerinin kalibrasyonları diğeri ise en çok 250 kgf yük değerine kadar
olan Rockwell, Brinell ve Vickers sertlik ölçekleri için
referans blok kalibrasyonlarını kapsamaktadır. Özellikle
Rockwell ölçeği için kullanılacak lazer iz derinliği ölçme
sisteminin yerli imkânlar ile ve özgün olarak tasarlanması düşünülmektedir.
Sonuç olarak; Enstitümüz laboratuvarlarının ulusal
referans laboratuvar olmasını sağlamak, test, gözetim
ve sertifikasyon anlamında sanayimizin dışarıya olan
bağımlılığını azaltarak, ülkemizden döviz çıkışını engellemek ve hatta gerek yakın islam coğrafyası, gerekse
Ortadoğu ve Balkanlarda kurumumuzu bir laboratuvarcılık merkezi haline getirerek, ülkemize diğer ülkelerden
döviz girişini sağlamayı hedeflemekteyiz. Dolayısıyla bu
açılımların ülkemizin cari açığının azaltılması, 2023 ve
2053 vizyonuna ulaşması noktasında katkı sağlayacağı
aşikârdır. Enstitümüz laboratuvarcılık alanında da her
zaman öncü, güvenilir, tarafsız ve inovatif yaklaşımlarla
hizmetlerine kesintisiz devam edecektir.
Doğan YAZAR
TSE Belgelendirme Merkezi Başkanı
TSE Belgelendirme Hizmetlerinde İnovasyon
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Kalite
Politikası
Türk Standardları Enstitüsü, 1964 yılında uygulamaya
koyduğu “TSE Markası Sistemi” ile standarda uygunluk
belgelendirmesini başlatmış ve bu sistem ile üreticilerin
standardlara uygun ve kalite seviyesi yüksek mal üretme şuurunun yaygınlaştırılmasının yanı sıra tüketicilerin
can ve mal güvenliğini korumayı, karşlaştırma ve seçim
kolaylığını sağlayarak, kalite yönünden aldanmalarını
önlemeyi hedef almıştır.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı bünyesinde ihtiyari
ve mevzuat kapsamında olmak üzere iki ana başlık altında yasal statüde belirtilen esaslar çerçevesinde üst
yönetim tarafından belirlenmiş kalite politikası ve organizasyonel yapı temelinde hizmet verilmektedir.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Kalite Sistemi, TS
EN 45011:2001 “Ürün Belgelendirmesi Yapan Belgelendirme Kuruluşları İçin Genel Şartlar” ve TS EN ISO
IEC 17020:2005 “Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel Kriterler”, TS EN ISO
IEC 17021:2011 “Uygunluk Değerlendirmesi-Yönetim
Sistemlerinin Tetkikini ve Belgelendirmesini Sağlayan
Kuruluşlar İçin Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17025:2010
“Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği İçin
Şartlar” standardlarına ve ürün belgelendirme, inceleme ve muayene faaliyetleri ile ilgili olarak yayınlanan
ISO/IEC rehber dokümanları (Kılavuz 7, 23, 27, 28, 53,
65 ve 67) ve Standardları ile TSE faaliyetlerini düzenleyen Yönetmeliklerden ve Yönergelerden oluşan TSE
Mevzuatı’nın gereklerini sağlayacak şekilde yapılan işin
hacmi ile uyumlu olan bir kapsamda kurulmuş ve uygulamaya konulmuştur.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı sunmakta olduğu
hizmetlerinde;
• Güvenilirlik, tarafsızlık, gizlilik, bağımsızlık ve her türlü
ayrımcılıktan uzak olarak eşit muamele ilkelerinden taviz vermeden,
• Teknolojik gelişmeleri takip ederek,
• Uluslararası kabul gören yeni yaklaşımlara uyumlu
sürekli gelişmeyi sağlayarak,
• İnsan ve çevreye duyarlı bir hizmet anlayışıyla üreticileri, hizmet sunanları yönlendiren bir politika izleyerek,
• Sürekli eğitim yolu ile çalışanlarının yeterliliğini, gelişimini ve bireysel katkılarını artırarak,
• Hizmetlerini icra ederken, edindiği bilgilerin üçüncü
tarafların avantajına, uygunsuz kullanımına hiçbir şart
altında izin vermeyerek,
• Hukukun üstünlüğünü gözeterek,
• Müşterilerine kaliteli hizmet vererek, ve
• Bu hizmetlerde görev alan personelini ve uzmanları
idari ve teknik kararlarını etkileyebilecek her türlü ticari, mali ve diğer baskılardan uzak tutarak, ülkemizin ve
TSE’nin itibar ve saygınlığını korumak için her zaman
gerekli titizliği gösterecektir.
Ürün belgelendirme faaliyetleri için görev yapacak
belgelendirme, uygunluk değerlendirme ve inceleme
uzmanlarının sürekli eğitimi, atanması ve performans
değerlendirmesi için kriterler oluşturulmuş ve bu kapsamda uygulamalar ilgili prosedür kapsamında gerçekleştirilmektedir.
51
HAZİRAN 2013
BELGELENDİRME VE İNOVASYON
BELGELENDİRMEDE
YENİ
AÇILIMLAR
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı hedefleri belirlenmiş
olup, hedeflerin değerlendirilmesi, Yönetim Gözden
Geçirme Toplantılarının gündem maddelerinden birisi
olup hedeflere ulaşılabilirlik periyodik olarak bu toplantılarda da Üst Yönetim tarafından incelenmekte ve
ulaşılamayan hedeflerin sebepleri araştırılarak, gerektiğinde bu sebeplerin ortadan kaldırılabilmesi için ilave
tedbirler alınmaktadır.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı kalite sisteminin
sürekliliği iç tetkiklerde ve Yönetim Gözden Geçirme
Toplantılarında değerlendirilir. Ayrıca, faaliyetlerin gerçekleştirilmesi sırasında ortaya çıkan uygunsuzluklarda
gerekli düzeltici ve önleyici faaliyetler ilgili prosedüre
göre gerçekleştirilmektedir.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı’nda yürütülen belgelendirme, inceleme ve muayene hizmetleri ile ilgili
olarak müşteri memnuniyetinin ölçülmesi ve değerlendirilmesi amacıyla müşteri memnuniyeti anketleri düzenlenmekte ve sonuçları değerlendirilmektedir.
TSE’den, ürettiği ürün için belge almak isteyen üretici,
üretim yerinde ve üretmiş olduğu madde, mamul ve
ürün üzerinde yapılan incelemeler sonucu belge almaya hak kazandığında, bu hakkını TSE ile bir sözleşme
imzalayarak elde etmektedir.
Ürün Belgelendirme genellikle ürünün sunulacağı piyasalarda kabul edilen standardların esas alındığı faklı uygunluk değerlendirme işlemlerini kapsayan bir hizmet
türüdür. Belge bu uygunluk değerlendirme işlemlerinin
sonucu olup ürünün standardlara uygun olduğuna dair
düzenlenmiş olan yazılı bir dokümandır. TSE tarafından düzenlenen belgeler sadece belge üzerinde yazılı
ürüne ve üreticinin ticari markası için geçerlidir. Onaylanan ürün üzerinde TSE’ye bilgi vermeden yapılacak
değişiklikler belgenin geçersiz hale gelmesine neden
olur. TSE belgelendirme işlemi üretimin TSE tarafından
kontrol altında tutulması halinde üreticiye TSE’ye ait bir
markanın kullanma iznini vermektedir. Bu Markalardan
en çok tanınanı TSE Markasıdır.
TSE ürün belgelendirme sistemi içinde Belge Sahibi
Kuruluşlar, ÜBM Yönergeleri gereği TSE Ürün Belgelendirme Markalarını;
• Sadece belge üzerinde yazılı üretim yerinde ürettikleri ürünleri için kullanılabilirler,
• Bir TSE Markasından birini kullanmaya hak kazandığı ürün ve ambalaj üzerinde belgelendirmeye esas
olan standart ve kriterlerde tanımlanan işaretlemelerle birlikte, ticari markasını, varsa ticari modelini, kullanmaya hak kazandığı TSE Markasını silinmeyecek
ve görünebilir şekilde iliştirmekle yükümlüdür.
• Kullanmaya hak kazandığı bir TSE Markasını haklı
nedenlerle ürün üzerinde ve/veya ambalajında kullanmak istemiyorsa bu konuda ÜBM’den yazılı izin
52
almak zorundadır, bunlara ek olarak kusurlu ürünler
üzerinde kullanma izni olsa dahi, bilerek TSE’ye ait
markayı hiçbir şekilde kullanmazlar.
Akreditasyon Konusunda Yapılan Çalışmalar Ve
Kapsamlar
Türk Standardları Enstitüsü Belgelendirme Merkezi
Başkanlığı uygunluk değerlendirme kuruluşu olarak
ürün belgelendirme faaliyetlerinin güvenilirliğini ve geçerliliğini desteklemek amacıyla TS EN 45011 standardı kapsamında akreditasyon çalışmalarına 2009 yılında
başlanmış ve bugüne getirilmiştir.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı 2009 yılında başladığı Akreditasyon çalışmalarının sonucunda bünyesinde bulunan sektörel Belgelendirme Müdürlüklerinin
ürün belgelendirme faaliyetleri TS EN 45011 standardı
kapsamında TÜRKAK tarafından 17 ürün grubunda,
110 standardda akredite edilmiştir.
2010 yılında Merkez Belgelendirme Müdürlüklerine
İstanbul ve İzmir Ürün Belgelendirme Müdürlükleri de
eklenerek Akreditasyon kapsamı 36 ürün grubunda,
217 standardda akredite edilmiştir.
2011 yılında Belgelendirme Merkezi Başkanlığı faaliyetlerinin yürütüldüğü 18 ilin tamamı Akreditasyon kapsamına alınmış ve 39 ürün grubunda, 276 standardda
akredite edilmiştir.
2013 yılında Belgelendirme Merkezi Başkanlığı ürün
belgelendirme faaliyetlerinde Akreditasyon kapsamı 53
ürün grubunda, 359 standardda akredite edilmiştir.
Sektörlere göre 2013 yılı itibari ile Akreditasyon Kapsamımız aşağıdaki şekildedir.
SEKTÖR
TOPLAM KAPSAM
Elektroteknik
13
Standard
102
Yapı Malzemeleri
10
69
Kimya
6
25
Makine
Gıda
9
11
41
98
Bilişim Teknolojileri
4
24
53
359
Ürün Grubu
2013 yılı sonunda planlanan belge yenileme denetimi
ile kapsamımıza yeni standardlar ve ürün grupları eklenecek olup Belgelendirme Merkezi Başkanlığı akreditasyon kapsamları arttırılmaya devam edilecektir.
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı Bünyesinde
Başlatılan Yeni Belgelendirme Çalışmaları
YAPI SEKTÖRÜNDE
E1 Belgelendirmesi
‘’Formaldehit’’ insan,
sağlığına zararlı olan,
kanserojen bir madde
olup ahşap esaslı levkullanılmakhalarda
tadır. Bu kanserojen
madde, levhaların bazı
mekanik
özelliklerini
olumlu yönde etkilerken insan sağlığını ise son derece
olumsuz etkilemektedir. Ahşap esaslı levha standartları formaldehit içeriğini iki sınıfa ayırmıştır. EN standartlarında E1 ve E2 olarak adlandırılan bu kanserojen
madde başta Avrupa ülkeleri olmak üzere, dünyanın
pek çok ülkesinde sınırlandırılmış ve E1 sınıfından daha
yüksek bir sınıfa izin verilmemektedir.
Ahşap esaslı levhalardan yapılan mobilyalarda ise E1
belgesine sahip ham madde seçilmesi son derece
önem arz etmektedir. Mobilya üreticilerinin bu anlamda
başta ahşap esaslı levha olmak üzere kullandıkları tüm
hammaddeler için tedarikçilerini E1 belgeli firmalardan
seçmeleri zamanla piyasada konuyla ilgili önemli bir bilinç oluşturacaktır.
Mobilya üreticilerinin E1 belgesi talep etmesi halinde,
mobilya yapımında kullandıkları levhanın üretim tarihinin izlenebilirliğini ibraz etmeleri gerekmektedir. Bu durumda belgelendirme için numune alınabilir ve mobilya
üreticilerinin ham madde olarak kullandıkları sadece
ahşap esaslı levha için E1 belgesi düzenlenebilir.
Türk Standardları Enstitüsü Belgelendirme Merkezi
Başkanlığı, Yapı Malzemeleri Sektörü Belgelendirme
Müdürlüğü, ahşap ürünlerde sağlık açısından büyük
risk oluşturan formaldehit emisyon seviyelerinin kontrolü ile ilgili olan E1 belgelendirme hizmetlerini uzman
kadrosu ve güçlü laboratuvar alt yapısı ile kısa sürede
gerçekleştirmektedir.
E1 Belgelendirmesi için gerekli testler TSE Gebze Yapı
Malzemeleri Laboratuvarlarında yapılmaktadır.
E 1 Belgesi
E1 Belgesi; ahşap esaslı levhaların üretiminde kullanılan formaldehitin yayılımının tespiti amacıyla, üretim
yerinin incelenerek teknolojik yeterliliğinin ve fabrika
üretim kontrolünün sağladığının görülmesinden ardından, alınan numunelerin muayene test sonuçlarının
standartta belirtilen E1 sınırlar içerisinde sonuçlanması
durumunda düzenlenen belgedir.
Bu belge ile başvuru sahibi, sözleşme yapılmasını takiben düzenlenen belge ile lişkilendirilen markayı kullanma hakkını kazanır. TSE tarafından belirlenen aralıklarla
yapılan ara kontrollerde numune alınır, üretim yeri incelemesi yapılır.E1 belgesinin geçerlilik süresi bir yıldır.
E1 Belgelendirmesi Yapılan Ürünler
• Yüzlendirilmemiş; Yonga Levhalar, OSB, MDF, Masif Ahşap Levhalar, LVL (Soyma Tabakalı Lamine Kereste).
• Boyanmış veya Yüzlenmiş; Yonga Levha, OSB,
MDF, Kontrplak, Masif Ahşap Levhalar, Lif levhalar,
Çimentolu yonga levhalar, laminatlar, parkeler.
EVLERDE FORMALDEHİT
YAYILIMI
Deneylerle İlgili Standardlar
• TS EN 717-1 - Ahşap esaslı levhalar – Formaldehit
salınımının tayini - Bölüm 1: Oda metodu ile formaldehit yayılması,
• TS EN 717-2 - Ahşap esaslı levhalar- Formaldehit
ayrışması tayini- Bölüm 2: Gaz analiz metodu ile formaldehit ayrışması.
Ürünlerle İlgili Standartlar
• TS EN 13986 -Yapılarda Kullanılan Ahşap Esaslı
Levhalar-Karakteristikler, Uygunluğun Değerlendirilmesi ve İşaretleme
• TS EN 14342+A1-Ahşap Yer Döşemeleri 9-Karakteristikler, Uygunluğun Değerlendirilmesi ve İşaretleme
• TS EN 438-7-Dekoratif Lâmine Levhalar (HPL) –
Yüksek Basınçta Sıkıştırılmış-Termoset Reçine Esaslı
-Bölüm 7: İç ve Dış Duvarlarla Tavanın Son İşlemleri
İçin Kullanılan Kompozit Paneller (HPL) ve Sıkıştırılmış Lâminatlar
• TS EN 14041 - Elâstik, Tekstil ve Lâmine Yer Döşemeleri - Temel Özellikler E1 belgelendirme hizmetleri
ile ilgili güncel her türlü bilgi için lütfen www.tse.org.tr
adresini ziyaret ediniz.
53
HAZİRAN 2013
Yeşil Bina Belgelendirmesi
Yeşil Bina Nedir?
Binaların yeşil olarak tanımlanabilmesi için, sürdürülebilir arazi planlaması, su ve enerji, ekolojik malzeme kullanımı, iç ortam hava kalitesi, kullanıcı sağlığı
ve konforu, ulaşım ve atıkların kontrolü, erişilebilirlik,
akustik ve kirlilik, yangına dayanım gibi alanlarda belli
standartları karşılaması gerekir. Bu konular altında kaynakların verimli kullanılması, binanın tasarım ve inşaat
sürecinde çevreye etkisinin azaltılması ve yapılan tasarımın her yaşta ve her türlü bedensel/fiziksel özellikteki
insanı kapsayıcı özellikte olması amaçlanır. Akla gelebilecek tüm yapılar; konutlar, alışveriş merkezleri, iş
merkezleri, ofis binaları, hastaneler, okul ve üniversiteler, kamu binaları yeşil bina özelliklerine göre üretilebilir
ve gereklilikler sağladığı tespit edilirse yeşil bina olarak
belgelendirilebilir.
Neden Yeşil Bina?
Yeşil bina sınıflamasına giren yapıların diğer ortalama
binalara göre enerji kullanımı, CO2 emisyonu, su tüketimi, katı atık miktarı ve bina bakım maliyetlerinde büyük oranda azalma sağladığı yapılan araştırmalar sonucunda görülmüştür. Bunun yanı sıra yeşil bina belgelendirmesinde kontrol edilen hususlar doğrultusunda;
engelliler açısından erişilebilirliğin standart hale gelerek
yaşamlarının kolaylaştırılması, çevre ve insan sağlığına
duyarlılık kazandırılması (İç mekan hava kalitesi), malzeme ve kaynakların etkin kullanılması, rekreasyonel
alan gelişimi sağlanmaktadır.
Dünyada Yeşil Bina
Yeşil Bina belgelendirmesi dünyada çok farklı kuruluşlar tarafından farklı metotlarla yapılmaktadır. Bunlardan
öne çıkanlar; İngiltere’de Building Research Establishment Environmental Assessment Method (BREEAM),
ABD’de Green Building Certification Institute Leadership in Energy and Environmental Design (LEED),
Avustralya’da Green Building Council of Australia Greenstar , Japonya’da CASBEE, Almanya’da Deutsche
54
Gessellschaft für Nachhaltiges Bauen’dir.
Türkiye’de de Türk Standardları Enstitüsü ülkemiz koşullarını göz önünde bulundurarak Yeşil Bina Kontrol
Kategorilerini belirlemiş ve bu anlamda çalışmalarını
yürütmektedir.
Neden Yeşil Bina Belgelendirmesi?
Yeşil Binaların Belgelendirmesi ülke ekonomisine birçok yönden fayda sağlayacaktır:
1.Enerjide dışa bağımlı bir ülkeyiz enerji tasarrufu sağlıyor: %25 e kadar.
2.Yenilenebilir doğal enerji kaynaklarını teşvik ediyor
örn: rüzgar ve güneş enerjisi
hızla tükenen kaynaklarımız için tekrar kullanım vadediyor: geri dönüşüm kullanımı ve depolanmasını teşvik
ediyor.
3.Yaşam alanları için sağlık vadediyor ve sağlık masraflarını düşürüyor.
4.Türkiye’de içme suyu olarak kullanılabilecek su miktarı yalnızca %2 büyük oranda su tasarrufu sağlıyor.
5.Yapılaşmada çarpıklığı önlüyor, kentsel dönüşümü
destekliyor.
6.Yerel yapı malzeme kullanımını destekliyor: yereldeki
taşra üretimlerinin varlığına büyük oranda teşvik ediyor.
7.Kaliteli (biz TSE belgeli isteyeceğiz) malzeme kullanımını teşvik edilerek puan veriliyor.
8.Bina yapımında alanında uzmanlaşmış personel kullanımını destekliyor; istihdamı teşvik ediyor.örn: iç mimar , peyzaj mimarı vs…
KİMYA SEKTÖRÜNDE
Kozmetikte İyi Üretim Uygulamaları
(Gmp - Good Manufacturing Practices)
Belgelendirmesi
TSE, “Helal Gıda” belgelendirmesi hizmetlerinin ardından SMIIC (İslam Ülkeleri Standart ve Metroloji Enstitüsü) tarafından “Helal Kozmetik” standardının yayınlanmasıyla, “Helal Kozmetik” belgelendirme faaliyetlerine,
Belgelendirme Merkezi Başkanlığı çatısı altında başlayacaktır.
“Kozmetik” tanımı ülkeler arasında farklı şekillerde yapılmasına rağmen günümüzde, hem ülkemizde hem
de dünya da Avrupa’da yapılmış, aşağıda verilen tanımlama en çok kabul gören tanımdır;
Kozmetik: İnsan vücudunun dış kısımlarına; epiderma,
tırnaklar, kıllar, saçlar, dudaklar ve dış genital organlarına ve dişler ile ağız mukozasına uygulanmak üzere
hazırlanmış, tek veya temel amacı bu kısımları temizlemek, koku vermek, görünümünü değiştirmek, bunları
korumak, iyi bir durumda tutmak veya vücut kokularını düzeltmek olan bütün madde veya karışımları ifade
eder.
Council) gibi bölgesel islam örgütler kendi belirledikleri
kriterlere göre belgelendirme yapmaktadırlar.
“Helal Kozmetik” ise islami kurallara göre üretilmiş kozmetik ürününü ifade eder.
“Helal Kozmetik” standardı, SMIIC TC2 ''Helal Kozmetik Teknik Komitesi'' tarafından programa alınmış ve
hazırlanma aşamasındadır. TC2’nin başkanlığını Türkiye ve Türkiye adına TSE yürütürken, sekreteryalığını
ise Birleşik Arap Emirlikleri adına ESMA yapmaktadır.
Çalışmaları hızlı bir şekilde devam eden standardın 2-3
ay içerisinde yayınlanması öngörülmektedir.
Peki neden “Helal Kozmetik” standardı yayınlanması
gerekliliği oluşmuştur;
1. Yılan zehiri, plasenta gibi şüpheli birçok ürünün
kozmetik sektöründe kullanılması,
2. %99’u müslüman bir ülke olan ülkemizde helal
gıda konusunda yapılan belgelendirme çalışmalarının
bir başka ayağı olan gıda dışı (non-food) helal madde
kullanımı konusunda dini hassasiyetleri bulunan tüketicilerin beklentilerine karşılık verilebilmesi,
3. Malezya, Endonezya, Kuzey Amerika, Avrupa ve
Avustralya’da başka dinlerle içiçe yaşayan büyük
müslüman toplulukların helal gıda ve gıda olmayan
(non-food) maddelere teveccühlerinin, dini farkındalıklarının günbegün daha da artması, Türkiye’nin de
ihracat yapan üreticisi ve belgelendirme kuruluşuyla
bu büyüyen pazarda geç kalmadan yerini alabilmesi,
4. Helal gıda belgesi verilmesinin ardından müftülüklerce verilen helal onayının artık verilmemesi ama
helal olup olmadığı bir dini otoritece onaylanmak
zorunda olunan kozmetik, temizlik malzemeleri, ilaç
v.s. konularında üreticinin bir muhatap bulamaması ve helal belgesini zorunlu tutan ülkelere ihracatta,
üreticilerimizin zorlukla karşılaşmasının önüne geçilmesi için.
Halihazırda “Helal Kozmetik”le ilgili dünyada yayınlanmış tek standart Malezya standardı olan; “MS
2200:2008 –Islamic Consumer Goods - Part 1 : Cosmetic and Personal Care - General Guidelines” standardıdır.
Malezya standardı dışında IFANCA (Amerika İslami
Gıda ve Beslenme Konseyi), EIC (European Islamic
Ayrıca kozmetiklerle ilgili olarak 30 Mart 2005 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş olan Kozmetik Mevzuatı, AB Kozmetik Direktifine
(76/768/EEC) uyumlaştırılmış ve uygulama, söz konusu kanun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren başlamıştır.
30/11/2010 tarihinde kabul edilen ve 11/07/2013 tarihinde yürürlüğe girecek olan AB’nin 1223/2009 sayılı kozmetik tüzüğü ile kozmetik üretim yerleri için İyi
Üretim Uygulamaları (GMP) zorunlu hale getirilecektir.
“Helal Kozmetik” belgelendirmesinde GMP ön koşul
olarak değerlendirileceğinden, GMP ve Helal Kozmetik
Belgelendirmeleri birbirini tetikleyen iki belgelendirme
alanı olacaktır.
Kozmetik sektöründe faaliyet gösteren çok uluslu firmaların çoğu Türkiye’de üretim ve pazarlama faaliyetleri yürütmektedir.
Bunlardan bazıları;
• Procter&Gamble, Henkel, Colgate Palmolive ve
Unilever’dir.
Ayrıca, sektörde geniş üretim kapasitesine sahip birçok yerel üretici vardır.
Bunlardan bazıları;
• Evyap, Eczacıbaşı, Hunca Kozmetik, Canan Kozmetik, Kurtsan İlaçları, Kopaş Kozmetik, Aromel
Kozmetik,Hobi Kozmetik, Kosan Kozmetik, Erkul Kozmetik, Biota Bitkisel İlaç ve Kozmetik Laboratuarları,
Rosense Kozmetik ve Lider Kozmetik’tir.
Avrupa’da ki müslümanlara helal kozmetik hakkında
ne düşündükleri sorulduğunda aşağıdaki cevaplar verilmiştir;
• Bir sonra ki aşama nedir, Helal arabalar mı?
• Dini kullanarak para kazanmaya çalışılıyor.
• Ticarete dini karıştırmak kötü bir fikir.
• Kozmetiklerin bu kadar hayvansal içerikleri olduğunu
bilmezdim.
• Tenime sürülen şeylerin emildiğini fark etmemiştim.
• Eğer “Helal İlaç” yoksa haram ilaç kullanmak caizdir
çünkü hayat kurtarır.
Sürekli gelişip, pazar payını arttıran helal ve yeşil kozmetik, kişisel bakım ürünlerinin 2009 yılındaki Pazar
değeri 69,5 milyon € olarak belirlenmiştir. Bu dünya
pazarının nerdeyse 1/3’üne denk gelmektedir.
Helal Kozmetik pazarı Ortadoğu’da yılda % 12 artmaktadır. Dünyadaki Müslüman sayısının yaklaşık 1.8
milyar olduğu göz önünde bulundurulursa pazarın çekiciliği açıktır. Ayrıca doğru pazarlandığında güvenli ve
kaliteli ürün din farklılıklarını gözetmeksizin dünya pazarında yerini alabilecektir.
55
HAZİRAN 2013
“Helal Kozmetik” belgelendirmesinde GMP ön koşul
olarak değerlendirileceğinden, GMP ve Helal Kozmetik
Belgelendirmeleri birbirini tetikleyen iki belgelendirme
alanımız olacaktır.
Helal Kozmetik standardının hem Türkiye’de hem de
dünyada kullanılabilmesi için SMIIC ve TSE’de yayınlanması için çalışmalar başlatılmıştır.
SMIIC’de özellikle Birleşik Arap Emirlikleri ile ortak çalışmalar yürütülürken, TSE’de ''Helal Kozmetik'' Teknik
komitesi oluşturulmuştur. 2-3 ay içerisinde bu konuda
kriter hazırlanması öngörülmektedir.
%99’u müslüman bir ülke olan ülkemizde helal gıda
konusunda yapılan belgelendirme çalışmalarının bir
başka ayağı olan gıda dışı (non-food) helal madde kullanımı konusunda dini hassasiyetleri bulunan tüketicilerin beklentilerine karşılık verebilmek,
• Malezya, Endonezya, Kuzey Amerika, Avrupa ve
Avustralya’da başka dinlerle içiçe yaşayan büyük müslüman toplulukların helal gıda ve gıda olmayan (nonfood) maddelere teveccühlerinin, dini farkındalıklarının
günbegün daha da artması, Türkiye’nin de ihracat yapan üreticisi ve belgelendirme kuruluşuyla bu büyüyen
pazarda geç kalmadan yerini alabilmesi,
• Helal gıda belgesi verilmesinin ardından müftülüklerce verilen helal onayının artık verilmemesi ama helal
olup olmadığı bir dini otoritece onaylanmak zorunda
olunan kozmetik, temizlik malzemeleri, ilaç v.s. konularında üreticinin bir muhatap bulamaması ve helal belgesini zorunlu tutan ülkelere ihracatta, üreticilerimizin
zorlukla karşılaşmasının önüne geçilmesi için.
Kozmetikte İyi Üretim Uygulamaları (GMP - Good
Manufacturing Practices) Belgelendirmesi
• Gıda, ilaç, kozmetik, medikal cihaz gibi insan sağlığını doğrudan etkileyen ürünlerin güvenilir koşullarda
ve sistemlerde üretilmesi için hazırlanmış, ürünün hazırlanmasından dağıtımına, her aşamasında kirlenme
olasılığını önlemek veya azaltmak amacıyla, koruyucu
önlemleri içeren İyi Üretim Uygulamaları (GMP)’nin
kozmetik sektörü için uygulamalarının belgelendirilmesi
çalışmalarına başlanmıştır.
GIDA SEKTÖRÜNDE
ORGANİK TARIM BELGELENDİRME SİSTEMİ
Organik Tarımın Amacı
Yirminci yüzyılın ikinci yarısından itibaren yaşanan hızlı
nüfus artışı ve sanayileşme nedeniyle, dünyada açlık
problemi ve çevre sorunlarıyla karşı karşıya kalınmıştır.
Çözüm olarak, yoğun kimyasal girdi kullanımı ve yeni
alanların tarıma açılması gibi politikalar geliştirilmiştir.
Bunların neticesinde, aşırı ve bilinçsiz tarım ilacı (pestisit) ile gübre kullanımı, topraktaki organik madde ve
canlılığın yitirilmesi, çiftlik hayvanları artıklarının kontrol
edilmemesi, toprakta çoraklaşma ve tuzlanma, yanlış
toprak işleme sonucu toprağın fiziksel yapısının bozulması, yabani hayatın kaybolması ve toprak erozyonu
gibi sorunlar ortaya çıkmıştır. Ayrıca verimliliği düşük
olmasına rağmen, tarıma açılan yeni alanlar daha sorunlu ortamların oluşmasına sebep olmuştur.
Bu problemlerin sonucunda alternatif bir üretim sistemi
olarak Ekolojik Tarım, İngilizce konuşulan ülkelerdeki
ismi ile Organik Tarım, Latin ülkelerindeki adıyla Biyolojik Tarım ortaya çıkmıştır.
Organik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar
sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içeren,
esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar
ve sentetik mineral gübrelerin kullanımını yasaklayan,
bunların yerine organik ve yeşil gübreleme, münavebe,
toprağın muhafazası, bitkinin direncini artırma, doğal
düşmanlardan yararlanma gibi birçok çevre dostu tekniği tavsiye eden, bütün bu olanakların kapalı bir sistemde oluşturulmasını öneren, üretimde sadece miktar
artışını değil aynı zamanda ürün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan alternatif bir üretim şekli olarak tanımlanmaktadır.
Organik tarımın uygulanmasının amaçları,
• Yeterli miktarda ve yüksek kalitede gıda üretmek,
56
• Doğal sistem ve döngüler ile yaşamın zenginleştirilmesi ve korunmasını sağlamak,
• Ekolojik koşullar göz önüne alınarak doğal yollarla
ve uzun vadede toprak verimliliği sağlanmış olur.
• Organik üretim ve uygulama sistemlerinin geniş sosyal ve ekolojik etkilerinden yararlanmak,
• Toprak ve genetik kaynak erozyonu önlenir.
• Mikroorganizma, toprak florası ve faunası, bitki ve
hayvanların dahil olduğu bir tarım sistemiyle biyolojik
döngünün artırılması ve teşvik edilmesi,
• Yenilenebilir enerji kaynakları kullanılır ve enerji tasarrufu yapılır.
• Su miktar ve kalitesi korunur.
• Faydalı ve sürdürülebilir bir su ekosistemi geliştirmek,
• Üretici ve tarımsal işletmelerde çalışan insanların
sağlığı korunur.
• Toprak verimliliğini artırmak ve üretkenliğin sürekliliğini sağlamak,
• Küçük çiftçilerin güvenliği ve gelir düzeyleri artırılır.
• Doğal habitat ve bitkilerin korunması dahil üretim sistemi ve çevresinin genetik farklılığının devamının sağlanması,
• Ekonomi desteklenir.
• Sağlıklı ve besin kalitesi yüksek ürün elde edilir.
• Sağlıklı ve uygun kullanım ile su kaynakları ve bütün
yönleriyle yaşamın gelişmesine yardımcı olmak,
• Üretim sistemlerinde mümkün olduğu kadar yenilenebilir kaynakları kullanmak,
• Bitkisel ve hayvansal üretim arasında bir denge yaratmak,
• Doğal davranışları dikkate alınarak canlılara yaşamın
bütün koşullarını sağlamak,
• Bütün kirlenme çeşitlerini asgariye indirmek,
• Organik üretim için kullanılan yenilenebilir kaynakları
özel işlemlere tabii tutmak,
• Tamamen ayrıştırılıp biyolojik çevre tarafından emilebilen organik ürünler üretmek,
• Uzun süre dayanıklı ve yüksek kaliteli tekstil ürünleri
üretmek,
• Her bir bireyin yaşam kalitesini artırmak, temel ihtiyaçları karşılamak ve güvenilir bir çevrede yeterli bir
dönüşüm sağlamak,
Sosyal ve ekolojik olarak tamamen sorumlu bir üretim,
işleme ve dağıtım zinciri geliştirmek, şeklinde sıralanabilir.
Neden Organik Tarım?
• Gelecek nesillere sağlıklı topraklar bırakılır.
• Üretim amacıyla aşırı düzeyde uygulanan gübre,
tarımsal ilaç ve bitki gelişim düzenleyicilerinin, toprak
ve bitkilerdeki kalıntılarının toprak yapısına, toprak
canlılarına ve yeraltı sularına karışarak gerek insan
ve gerekse çevre sağlığında oluşturacağı olumsuz
etkiler engellenmiş olur.
• Kimyasalların insanlar, çevre ve hayvanlar üzerindeki olumsuz etkileri ortadan kaldırılır.
• Modern tarımda monokültür yetiştiriciliğin ön planda olması sebebiyle toprakların tek yönlü olarak sömürülmesi engellenir.
Türkiye’de Organik Tarım
Ülkemizde organik tarım, Avrupa ülkelerinin Türkiye’den
organik ürün talep etmesi ile 1984-1985 yıllarında başlamıştır. Üretilen ilk organik ürünler, geleneksel ihraç
ürünlerimizden olan kuru üzüm ve kuru incir olmuş,
bunları kuru kayısı ve fındık üretimi takip etmiştir. Zamanla organik ürün yelpazesi yurt dışından gelen taleplere göre şekillenmiştir.
57
HAZİRAN 2013
Türkiye’de organik tarımı daha sağlıklı bir şekilde geliştirmek amacıyla 1992 yılında İzmir’de ‘Ekolojik Tarım
Organizasyonu Derneği’ (ETO) kurulmuştur. Bu sayede
ilgili birimlerin bir araya getirilmesi, eğitim ve araştırmaları destekleme imkânı bulunmuştur.
Küresel ölçekte, bir tarafta gıda güvencesi problemi diğer tarafta ise gıda güvenliği sorunlarının çözümünde;
ekonomik açıdan yaşanabilir, çevreye zarar vermeyen
ve sürdürülebilir kalkınmayı sağlayan politikalar geliştirilmeye başlanmıştır.
Avrupa Birliği’ndeki bu gelişmelere uyum sağlamak
üzere Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı çeşitli kurum
ve kuruluşların işbirliği ile yönetmelik hazırlama çalışmalarına başlamış ve konuyla ilgili ilk yönetmelik olan
‘Bitkisel ve Hayvansal Ürünlerin Ekolojik Metotlarla
Üretilmesine İlişkin Yönetmelik’ 24 Aralık 1994 tarih ve
22145 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe
girmiştir.
Bu gelişmeler çerçevesinde, 1990’lı yılların sonlarında
Amerika Birleşik Devletleri Tarım Bakanlığı (USDA) ve
Gıda ve İlaç Dairesi (FDA) tarafından taze olarak tüketilen yaş meyve sebzelerde gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla İyi Tarım Uygulamaları (İTU) başlatılmıştır.
Yine aynı dönemlerde Dünya Gıda Teşkilatı (FAO) da
İTU’nun prensipleri üzerine çalışmalara başlamıştır. Bunula birlikte Avrupa Perakendecileri Ürün Çalışma Grubu tarafından 1999 yılında hazırlanan EurepGAP Protokolü ile yaş meyve sebzede iyi tarım uygulamalarının
esasları belirlenerek, kendilerine ürün veren tüm üretici
ve tedarikçilerin bu esaslara uyulması talep edilmiştir.
Bu uygulamalar ile entegre ürün yönetimi ve entegre
mücadele prensipleri çerçevesinde kimyasalların kullanımı, çevreye zarar veren uygulamalara son verilmesi,
böylece uzun dönemde sürdürülebilir bir tarımsal üretimin yapılması amaçlanmaktadır.
Ülkemizde ekolojik hayvancılık ise 2000’li yıllardan sonra başlamıştır. Sınırlı miktarda bal ve peynir üretimi dışında son yıllarda organik süt ve süt ürünleri üretimi de
artmaktadır.
İYİ TARIM UYGULAMALARI BELGELENDİRME
SİSTEMİ
İyi Tarım Uygulamalarını Gündeme Getiren
Etkenler
Tüketicilerin artan gıda ihtiyaçlarını karşılamak ve üreticilerin yaşam seviyelerini yükseltmek amacıyla, birim
alandan elde edilen üretimi artırmaya yönelik tarımsal
politikaların yerine, üretimi artırmanın yanında çevreye
zarar vermeden güvenli gıda üretimini sürdürülebilir bir
şekilde sağlayan tarım politikaları yer almaktadır.
Tüketicilerin çevreye dost, insan sağlığına duyarlı, güvenli gıda talepleri, tarımsal arzı yönlendiren en önemli
etken halini almıştır. Tüketicilerin bu talepleri, uluslararası tarımsal ticareti de etkileyerek satın alınacak ürünlere karşı güveni artıracak teknik tedbirlerin alınmasını
zorunlu kılmıştır.
58
İyi Tarım Uygulamaları, zararlılarla entegre mücadele
ve entegre ürün yönetiminin ticari olarak üretimi için
birleştirilerek uygulanmasını da amaçlamaktadır. Bu
uygulamalar, sürdürülebilir bir tarımsal üretim için de
mutlak gerekli uygulamalardır.
Ülkemizde sağlanacak olan iyi tarım uygulamalarındaki gelişmeler sayesinde meyve-sebze üretimi ve ihracatımız ivme kazanarak, iç ve dış pazara güvenli ürün
sunulmuş olacaktır. Böylece dış ticaretin yanında ülkemiz insanlarının da sağlıklı ve güvenilir ürün tüketmeleri
sağlanacaktır. Aksi takdirde, İTU’daki gecikme, gerek
Avrupa Birliği ve gerekse Dünya tarımı karşısında ciddi
bir rekabet sorunu yaşatarak, ülkemiz üretim ve ihracatını sıkıntıya sokacaktır.
Neden İyi Tarım Uygulamaları?
Üretici İçin İTU
• İTU ile izlenebilirlik ve sağlıkla ilgili riskler azalır, talepler, ihracat ve gelir artar.
• İTU ile üretilen ürünler iç ve dış pazarda tercih edilir.
Çevre İçin İTU
• İTU ile üreticiler perakendecilerle nitelikli anlaşma
sağlar.
• İTU ile sürdürülebilir, doğal hayatı ve biyolojik çeşitliliği
koruyan, sorumlu üretim yapılır.
• İTU ile üretilen ürünler kalitelidir ve yetkili kuruluşlar
tarafından sertifikalandırılır.
• İTU ile tarımın çevreye olan zararı azaltılmış olur
• İTU’da üreticinin maliyetleri uzun dönemde düşer ve
karı artar.
PROTOKOL
• İTU ile çalışanların güvenliği ve refahı sağlanmış olur.
• İTU ile gıda güvenliği ve insan sağlığı ile ilgili riskler
azaltılır.
• İTU’da sağlanan izlenebilirlik ile ürünün kaynağı hakkında bilgi sağlanır.
• İTU ile üründe kalite ve güvenilirlik sağlanır.
Tüketici İçin İTU
• İTU ile gıda güvenliği ve insan sağlığı ile ilgili riskler
azaltılır.
• İTU’da sağlanan izlenebilirlik ile ürünün kaynağı hakkında bilgi sağlanır.
• İTU ile üründe kalite ve güvenilirlik sağlanır.
İhracatçı İçin İTU
• İTU ile üretilen ürünlerin miktar ve kalite kayıpları önlenmiş; kalitesi ve gıda güvenliği sertifikalandırılmıştır.
• İTU ile üretilen ürünler akredite ve uluslararası normlara uygundur, dış pazarlarda tarife dışı engelleri aşar.
• İTU ihraç edilecek meyve ve sebze çeşitlerini dış piyasa taleplerine uygun hale getirir, daha geniş pazarlara açar.
• İTU ile korumacı bir yönetim planı uygulanır.
08/09/2004 tarihli ve 25577 sayılı Resmi Gazetede “İyi
Tarım Uygulamalarına İlişkin” yönetmeliğin 15. Maddesi, iyi tarım uygulamaları sektöründe çalışan kontrolörlerin TS EN ISO/IEC 17024 standardı kapsamında
belgelendirilmiş olmasını zorunlu kılmaktadır.
Bu madde gereği, TSE-Personel Belgelendirme
Müdürlüğü’nün TS EN ISO/IEC 17024 kapsamında
personel belgelendirme faaliyetlerini 2002 yılından beri
akredite olarak yürütmekte olması ve bir kamu kuruluşu olması nedenleriyle, kontrolörlük eğitimini ve sınavını
gerçekleştirmek üzere, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Enstitümüz arasında ortak bir çalışma yapılmasına karar verilmiştir.
Bu kapsamda, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile
yapılan 23.05.2006 tarihli ilk protokol ve 28 Haziran
2012 tarihli yenilenen protokol çerçevesinde Türkiye’de
İyi Tarım Uygulamaları eğitim ve sınavını yapmaya yetkili tek kuruluş olarak TSE-Personel Belgelendirme
Müdürlüğü yetkili kılınmıştır.
Yapılmış olan eğitim ve sınavlar sonucunda İyi Tarım
Uygulamaları Kontrolörü çerçevesinde 533 kişi, Organik Tarım Kontrolörü kapsamında ise 423 kişi belgelendirilmiştir.
59
HAZİRAN 2013
KALİTE VE İNOVASYON
''KALİTE''
ÖZEL OLANI DA
YAKALAYABİLMELİDİR
Abdülkadir ÖNCEL
TSE Kalite Sistemleri Dairesi
Başkanı
G l
Geleneksel
k l anlamda
l d kkalite
li kkavramı standardlara
d dl
uyum
ya da fonksiyonlara uygunluk olarak ele alınmaktadır.
Ancak günümüzde kalite kavramı bu tanımlara sığmayacak derecede yeni boyutlar kazanmıştır, stratejik bir
yönetim aracı durumuna gelmiştir.
Çağdaş kalite tanımı öz bir ifadeyle şöyle verilebilir: Kalite müşterinin istediğidir. Kalite, “bir mal veya hizmetin
müşteri beklenti ve gereksinimlerini karşılayabilme yeteneğidir” diye de tarif edilebilir. Tüketicilerin beklentilerine bağlı olarak, kalite kavramı topluma, toplumun kültürel gelişimine, beğeni ve alışkanlıklarına göre değişen
bir kavramdır. Amaç müşteri beğeni ve gereksinimlerini
daha iyi yakalamak ve rakiplerinden daha iyi mal ya da
hizmet üretmektir.
“Kalite özel olanı da yakalayabilmelidir.”
Kalite sisteminin küresel düzeyde ortak doğruları vardır. Ancak her ülkenin kendi içindeki uygulamaların ve
değerlerin de hesaba katılması gerekir. Çünkü talep ve
gereksinimlerin bir bölümü evrensel olmakla beraber,
özel olanları da vardır ve bu sebeple de kalite özel olanı
da yakalayabilmelidir.
Bugün müşteri isteklerinin ön plana çıktığı, tüketicinin
bilinçlenerek satın aldığı ürün ve hizmetlerin özelliklerini
müşterinin bizzat kendisinin belirlediği, hız, iş ve maliyet üçlüsünün önem kazandığı ve dünya ekonomilerindeki sınırların kalkması sonucu oluşan serbest piyasa
ekonomisinin de etkisiyle yok edici rekabet ortamının
yaşandığı bir dönemde bulunuyoruz. Kalite bugün ülkemizin müteşebbislerinin zihninde birinci sıraya yerleşmiştir. Sanayimizde ve ekonomimizde kalite anlayışı
60
bilinçli
bili li müşterinin
i i tatminini
i i i ve memnuniyetini
i i i sağlayan
ğl
bir anahtar konumuna gelmiştir.
Kalite çalışmaları ülkemizde sanayinin belirli hedeflere
yönelmesini, üretimde kalitenin gelişmesini, ekonomide arz ve talebin dengelenmesini, kötü malın piyasadan silinmesini, yan sanayi dallarının kurulmasını ve
geliştirilmesini sağlamıştır.
Türkiye’de yönetim sistemlerinin etkin uygulanabilmesi ve kalite altyapısının istenen seviyeye getirilebilmesi
için, tüm tarafların, görev ve sorumluluklarının bilincinde olması gerekmektedir.
“Kuruluşlar için, sadece sertifikaya odaklanan
bir yaklaşım, kuruluşun önce kendisine sonra da
müşterisine karşı büyük bir aldatmacadır.”
Kalite standartlarının etkin uygulanmasında kuşkusuz
en önemli rol, paydaşlığın orijininde olan kuruluşlara
düşmektedir. Her şartta sistemin doğru kurulması ve
uygulanması, kuruluş için en faydalı sonucun alınmasını sağlayacaktır. Bunun için kuruluşların kalite standartları konusundaki bilgi ve dokümantasyonun yeterli
düzeyde olması gerekmektedir. Sadece sertifikaya
odaklanan bir yaklaşım, kuruluşun önce kendisine
sonra da müşterisine karşı büyük bir aldatmaca içinde
olması anlamına gelir. Diğer bir taraf olan Akreditasyon
Kuruluşlarının rolü belgelendirme kuruluşlarının akreditasyonunu sağlamaktır ki bu, kalite standartlarının etkin
uygulanmasında vurgulanması gereken en önemli süreçlerden biridir.
“Belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği
ve referans değeri çok önemlidir.”
Taraflardan bir diğeri, Belgelendirme kuruluşlarıdır. Belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği ve referans değeri
çok önemlidir. Ancak ticari kaygılar ön plana çıktığında
belgelendirme kuruluşlarının güvenirliliği yok olmakta
ve bu durum telafisi zor sonuçlar doğurmaktadır. Böyle
bir ortamda akredite olmak bile tek başına güvenirliliği
sağlamaya yetmemektedir.
“Tetkiklerde amaç, sertifikasyon yapmak değil,
aynı zamanda katma değer sağlamak olmalıdır.”
Tetkiklerde amaç, sadece sertifikasyon yapmak değil,
aynı zamanda katma değer sağlamak olmalıdır. Tetkikçilerin sektörel bilgisi, standart bilgisi ve tetkik tecrübesi, kuşkusuz kalite standartlarının etkin uygulanmasının
en önemli unsurlarındandır. Belgelendirme kuruluşları
kalite standartlarının etkin uygulanması için; tetkikçi seçimi, yeterlilik tetkiki (dokümantasyon incelemesi), etkinlik tetkiki (saha/uygulama incelemesi) ve raporlama
süreçlerini çok iyi planlamalı ve yönetmelidir.
Dünya işletmelerinin % 95’inden fazlasını küçük ve orta
ölçekli işletmeler oluşturmaktadır. Ülkemizde de işletmeler arasında en büyük pay küçük işletmelere aittir.
Dolayısıyla, küçük işletmelerin de, küresel ölçekli işletmeler gibi uluslararası standartlardan yeterince faydalanması gerekir. Çünkü günümüzde küçük işletmeler
için Sistem Belgelendirmesinin (Kalite, Çevre, OHSAS,
Gıda Güvenliği, Bilgi Güvenliği, Enerji, Müşteri Memnuniyeti, Sosyal Sorumluluk vb.) olmaması rekabet ortamında büyük bir dezavantaj oluşturmaktadır.
Türk Standardları Enstitüsü olarak vizyonumuz, “hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası
alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş olmak”tır.
Türk Standardları Enstitüsünün misyonu “Türkiye’nin
rekabet gücünü arttırmak, ülkemizin ulusal ve uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun
yaşam düzeyini yükseltmek” olarak belirlenmiştir. Türk
Standardları Enstitüsü yarım asra yaklaşan süredir, hizmetlerini bu misyon doğrultusunda vermektedir. Vizyonumuz, “hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş
olmak”tır.
Yönetim Sistemleri alanında ülkemizde faaliyet gösteren 100’ün üzerinde yabancı ve yerli menşeli belgelendirme kuruluşu bulunmaktadır. Enstitümüz bu kuruluşlar ile kıyaslandığında, ülkemizin ve hatta bölgenin
en tecrübeli, hizmetlerinde sadece kamu yararı ve ülke
menfaatlerini ön planda tutan, pazar payı, yetişmiş teknik eleman ve altyapı konusunda en büyük ve öncü
sistem belgelendirme kuruluşudur. Enstitümüz, kâr
amacı gütmeksizin kamu yararına yürütülen bu faaliyetlerde Yönetim Sistemi Standartlarında yer alan şartları sağlayarak hak eden kuruluşlara belge vermeyi ilke
edinmiştir.
Rekabet açısından bakıldığında, yurtdışı akreditasyon
kuruluşlarından akredite olarak ülkemizde, Enstitümüz
ile aynı sahada faaliyet gösteren ancak akreditasyon
kuruluşları tarafından gerekli denetimlerin etkin bir biçimde yapılmadığı belgelendirme kuruluşları ciddi bir
haksız rekabet sorununa yol açmaktadır.
Sistem Belgelendirme ve İnovasyon
İnovasyonun günümüzde en yaygın ifadesi farklı, değişik fikirler geliştirmek ve bunları uygulamaktır. Daha
önce düşünülmemiş fikirlerin hayata geçirilmesinin yanı
sıra mevcut ürün ve hizmetlerin iyileştirilerek kalitesinin yükseltilmesi olarak da düşünülebilmektedir. Yeni
fikirlerin ortaya atılarak inovasyon çalışmalarının planlanması; yol yöntem, çalışma prensiplerinin ortaya koyulması, sorumluların atanması ve ardından yeni ürün
ve hizmetlerin kullanıma sunumu ile inovasyon yapılmış
olur.
Sanayideki inovasyon çalışmaları, yeni fikirlerin ortaya
çıkması ve bu fikirlerin katma değeri olan ürün ve hizmetlere dönüştürülmesi yani ticarileştirilmesi amacını
desteklemektedir. İnovasyon çalışmaları bir kuruluş için
sürdürülebilir büyüme ve iş hacminin attırılması, yapının dinamik kalması ve çalışanların katılımını sağlarken,
ülke ekonomisi açısından da istihdamın artması gibi
olumlu sonuçlar doğurmaktadır.
Kurum ve kuruluşlarda İnovasyon çalışmalarının başarısı; iyi gözlem yapabilen, dünyayı iyi okuyabilen, öngörülere sahip, gelecekle ilgili beklentileri sezip yol yöntem ortaya koyabilen çalışanlar ve onları yüreklendiren,
destekleyen yöneticilerle doğru orantılıdır.
Belgelendirme ve Akreditasyon faaliyetleri kurum ve
kuruluşların dinamik yapısına sürekli katkı sağlayan
hizmetlerdir. Tüm dünyada ve ülkemizde de yönetim
sistemi standartlarının ihtiyari olmasına rağmen son
derece rağbet görmesi de bunun bir göstergesidir.
Enstitümüz, birçok alanlarda olduğu gibi “Sistem Belgelendirme” konusunda da ülkemizde bayrak taşıyıcı
olup; sektöründe lider olan, lider olmaya aday olan,
henüz yeni doğmuş ve bizimle büyüme yoluna çıkmış
kurum ve kuruluşlara hizmet vermektedir.
Bir organizasyonun amacı, gerçekleştirilen ürün ya da
hizmeti standartlaştırmak ve müşterisine her defasında
aynı kalite ve şartlarda sunabilmektir. Standardizasyon
sağlanması konusunda kurum ve kuruluşların en başta
destekçisi olan enstitümüzün inovasyon çalışmaları da
oldukça önem arz etmektedir. Bu çerçevede Enstitümüzün operasyonel faaliyetlerinden birisi olan “Sistem
Belgelendirme” faaliyetleri; standartların yapısı ve periyodik tetkiklerin olması sebebi ile inovasyon çalışmalarını destekler.
Ülkemizde sistem belgelendirme faaliyetlerini hızlandıran en önemli faktör bilinçli ve ne istediğinin farkında
olan müşteri grubudur. Sistem tetkiklerindeki tespitlerde, şartların uygulanabilirliğinin sağlanması konusundaki en büyük itici gücün ilgili otoriteden çok müşteri
bilinç düzeyinin olduğu ortaya çıkmaktadır.
61
HAZİRAN 2013
Tüm bu gereklerden yola çıkarak Enstitümüzde organizasyonel bir değişikliğe gidilmiş olup, sistem belgelendirme faaliyetlerinde kural koyucu ve operasyonel
bölümler birbirlerinden ayrılarak Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı ihdas edilmiştir. Daire Başkanlığı bünyesinde oluşturulan müdürlükler aşağıda verilmektedir.
Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürlüğü:
Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde ihdas
edilen “Sektörel Yönetim Sistemleri Müdürlüğü”
yönetim sistemleri açısından; sektörlerin ihtiyaç
duyduğu yeni belgelendirme alanlarının belirlenmesi, bu
alanların uygulanabilirliğinin araştırılması ve söz konusu
sistemlerin uygulamaların başlatılması misyonunu
üstlenmiştir.
Enstitümüzde yürütülmekte olan akreditasyon faaliyetlerinde ilgili akreditasyon kuruluşları ile Enstitümüzün akredite birimlerinin iletişim noktası bundan böyle
Kalite Sistemleri Müdürlüğü olacaktır. Kalite Sistemleri
Müdürlüğü’nün amaçlarından bir tanesi de Enstitümüzde akreditasyon faaliyetler için oluşturulan dokümantasyonda birlikteliğin sağlanmasıdır.
Kalite Sistemleri Müdürlüğü’nün bir diğer misyonu da
başta Türki Cumhuriyetler ve Körfez Ülkeleri olmak
üzere bölgemizdeki milli sistem belgelendirme kuruluşlarıyla işbirliği faaliyetlerini geliştirerek, bu kuruluşlara
akreditasyon danışmanlığı hizmetlerini sunmak, onların
milli akreditasyon kuruluşumuz TÜRKAK’tan akredite
olmasına destek vererek bahse konu ülkelerdeki kuruluşların dış dünyaya açılmalarını kolaylaştırmaktır.
Personel Belgelendirme Müdürlüğü:
Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde bulunan “Personel Belgelendirme Müdürlüğü”, yeni personel belgelendirme konularını araştırmak, ilgili tarafların
katkısı ile gerçekleştirilmesini sağlamak, Enstitü içinden
ve dışından gelecek personel belgelendirme taleplerini
karşılamak amaçlarıyla ihdas edilmiştir.
Personel Belgelendirme alanındaki faaliyetlerimizin birçoğu; Bakanlıklar ve sektörünün lideri durumundaki
kuruluşlarla yapılan protokoller ve uluslararası kabul
görmüş Enstitümüzün de üyesi olduğu organizasyonlarla gerçekleştirilen Türkiye’de çok ciddi olarak ihtiyaç
duyulan vasıflı personel yetiştirmek üzere EOQ Avrupa
Kalite Teşkilatı ve TÜRKAK’ tan TS EN ISO/IEC 17024
standardına göre akredite eğitim ve sertifikalandırma
programlarından oluşmaktadır.
Ayrıca Enstitümüzün Yurt Dışı Temsilciliklerinde (Azerbaycan, Kazakistan, Özbekistan, Suudi Arabistan ve
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti) yürütülen “Sistem Belgelendirme” tetkik faaliyetlerinin planlanması ve gerçekleştirilmesinin sağlanması Müdürlüğümüzün görev
ve sorumlukları arasında yer almaktadır.
Kalite Sistemleri Müdürlüğü:
Kalite Sistemleri Dairesi Başkanlığı bünyesinde bulunan “Kalite Sistemleri Müdürlüğü” Enstitümüzde yürütülmekte olan sistem belgelendirme faaliyetlerinde
operasyonel işlemleri yürüten ve kural koyan düzenleyici birimlerin birbirlerinden ayrılarak hizmetlerin daha
hızlı ve etkin verilmesini sağlamak amacıyla ihdas edilmiştir. Bu sayede Enstitümüzün sistem belgelendirme
sektöründe ağırlığının artırılması amaçlanmaktadır.
62
Bu programlar; gıda ve tarım sektöründe İyi Tarım
Uygulamaları Kontrolörü, Organik Tarım Uygulamaları Kontrolörü, Su Ürünleri Yetiştiriciliği Kontrolörü, İç
Kontrolör, Helal Gıda Teknik İnceleme Uzmanı; kimya
sektöründe Güvenlik Bilgi Formu Hazırlayıcısı; sistem
belgelendirme sektöründe Avrupa Kalite Teşkilatının
(EOQ) Kalite, Çevre, İş Sağlığı ve Güvenliği, Gıda Güvenliği Tetkik / Baş Tetkik Görevlisi; tahribatsız muayene sektöründe 6 Metotta 1. 2. ve 3. Seviye Tahribatsız
Muayene Uzmanı; kaynak sektöründe Kaynakçı ve
Kaynak Operatörü; gözetim ve muayene sektöründe
Asansör İnceleme Uzmanı, Ambulansla Periyodik Muayene Uzmanı, Basınçlı Ekipmanların Periyodik Muayene Uzmanı, Katodik Koruma, Paratoner ve Topraklama Ölçümleri Uzmanı, Sera Gazları raporları İnceleme
Uzmanıdır.
ADETLER
GETİRİN;
AD
D
KATMA
DEĞER
KA
A
SAĞLAYIN
SA
A
Mustafa KARAMAN
TSE Bursa İl Koordinatörü
OECD’ye göre İnovasyon; “Yeni veya önemli ölçüde
değiştirilmiş ürün (mal ya da hizmet), veya sürecin; yeni
bir pazarlama yönteminin; ya da iş uygulamalarında,
işyeri organizasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyon el yöntemin uygulanmasıdır.”
B. Hizmet Alanında İnovasyon
İnovasyon Çeşitleri:
Daha çok ürünü pazarda satabilmek için farklı pazarlama yöntemlerinin geliştirilmesi işlemidir.
A. Ürün İnovasyonu
Mevcut ürünü daha iyi, daha kaliteli, farklı hale getirerek, piyasada bulunan emsalleri arasında tercih edilmesini sağlama işlemidir. Tüketici tarafından tercih edilecek olan ürün, kuruluşa karlılık sağlayacaktır.
Piyasa da onlarca soda bulunmaktadır. Bizler tüketici
olarak hangisini tercih etmeliyiz? Bir dağişi açıdan baktığımızda sodayı sevmeyebiliriz. Sodayı daha tercih
edilebilir içecek haline getirmek, mevcut markalar arasında daha tercih edilebilir bir hale getirmek için “Meyveli Soda” piyasaya sürüldüğünde, sodayı sevmeyen
birçok insanın bu ürünü tercih ettiğini biliyoruz. Sodayı,
meyveli soda halinde piyasaya arz etme işlemi bir ürün
inovasyonudur.
Farklı ve değişik hizmeti geliştirerek müşterilere sunma
işlemi hizmet inovasyonudur.
C. Pazarlamada İnovasyon
D. Organizasyonda İnovasyon
Çalışma şartlarının ve iş yöntemlerinin geliştirilmesi işlemidir.
Yeni ve değişik bir şey yapma, değişik fikirler üretilerek
bunların uygulamasının hayata geçirilmesi anlamına
gelen inovasyon, değişimin en önemli argümanlarından biridir.
Mevcut anlayışla idare edilen organizasyonların başarılı
olması, sürekli değişen piyasa koşullarına ayak uydurması mümkün değildir.
Binlerce ürün ve hizmet sektörünün olduğu, elektronik
iletişim sayesinde dünyanın en uzak bölgesine anında
63
HAZİRAN 2013
İNOVASYON: ESKİ KÖYE YENİ ADETLER
ESKİ
ES
S KÖYE YENİ
erişim kolaylığı dolayısı ile, tüketici ihtiyaç ve beklentileri
de sürekli değişmektedir.
Ürünü pazarlamak, hizmet sektörünü ayakta tutmak,
geçmiş baz alındığında günümüzde kolay değildir. İhtiyacını karşılayacak binlerce ürün arasından, bir tanesini
tercih edecek olan tüketici, en uygun ve en farklı olanı
tercih edecek olduğundan, üretici “farkındalık” oluşturmak, tüketici beklentilerini iyi analiz etmek, en uygun
olanı piyasaya sürmek durumundadır.
Aksi durumda piyasa da değil, tarihin karanlık sayfalarında, icra iflas dairelerinin tozlu rafları arasında yer
alınacaktır.
Organizasyonun başarılı olabilmesi için motivasyon olmalı, daha net ifade ile organizasyonda görev yapan
birey mutlu olmalıdır.
Birey mutlu değilse başarı, değişim, süreklilik, iyileştirme olmayacak, bu özelliklerin bulunmadığı organizasyonda yenilik olmayacaktır.
İnovasyon, sadece özel sektörde olmamalıdır. Bize
göre kamu sektöründe, inovasyonun hakim olması gerektiği bir alandır.
Yatırım yapacak olan bir kuruluştan yaklaşık 200 adet
belge isteyen bir kamu kuruluşu, gelişmişliğin en büyük engelleyicisidir. Adına “Bürokratik Oligarşi” denilen,
sistemsizlik dolayısı ile bireysel insiyatifin (Negatif İnsiyatifin) hakim olduğu kamu kurumları ve bunların yetkilileri, ülkenin gelişmesini engelleyen ana unsurlar olarak
karşımıza çıkmaktadırlar.
200 adet belge talebini, üç adet belgeye indiren kamu
görevlilerinin yapmış oldukları işlemin adı “İnovasyon”
dur. Bu öyle bir hamledir ki, yatırımcının desteklenmesi, moral bulması ve bürokrasinin azalması işlemidir ki,
değişimin işaret fişeği olarak da algılanmalıdır.
Alışkanlıkların değişmediği organizasyonlarda, değişimin olması, değişimin olmadığı yerde yeniliğin, başarının olmayacağı net olarak bilinmelidir.
Mensubu olma onuruna sahip olduğumuz Türk Standartları Enstitüsü’nden bir örnek verelim. Bilindiği gibi
TSE, bir kamu kurumudur ve ülkemizin kalite altyapısının geliştirilmesi, kalitenin ülkemizde hakim konuma
gelmesi, tüm alanlarda kalitenin yerleşmesi için çalışma
yapan bir kuruluştur.
TSE, eğitim faaliyetleri ile çok yönlü çalışmalar yapmaktadır. En son 2012 yılında yapmış olduğu farklı bir
uygulama ile, eğitim alanında bir seferberlik ilan etmiş,
yaklaşık 15.000 kişiye eğitim vermiştir.
64
TSE Yönetim Kurulunun almış olduğu karar uyarınca
eğitim ücretlerinde %70 oranında indirime gidilmiş,
paralel oturumlar halinde tüm eğitimler planlanmış, çok
büyük bir katılımla “Kalite Günleri” eğitimleri gerçekleştirilmiştir.
İstanbul, İzmir, Bursa, Antalya da gerçekleştirilen eğitimlere katılan katılımcıların memnuniyetlerinin %95 seviyelerinde olduğu görülmüş, 2013 yılında da mevcut
planlı eğitimlerin yanında “Kalite Günleri” eğitimlerine
devam edilmesi kararlaştırılmıştır. Sürekli yapılan planlı
eğitimlerin yanında, TSE tarafından icra edilen “Kalite
Günleri” eğitimi bir inovasyon işlemidir.
Yapılacak olan inovasyon, hangi alanda ve hangi sektörde olursa olsun öncelikle müşteriler tarafından kabul
edilebilir olmalı, sonuçlar analiz edilmeli, başarı net olarak görülmelidir.
Tercih edilmeyen işlemde ısrar etmek, işletmeye, kuruma yapılacak olan en büyük kötülüktür. Hizmet veya
ürün ile ilgili süreçler üzerinde belli kalıp hâkim olmamalı, piyasa şartlarına ve müşteri beklentileri yönünde
“Yenilik” mutlaka yapılmalıdır.
TSE’nin eğitim alanında yapmış olduğu bir hamle ile
binlerce kişiye ulaşılmış, kurumun tanınırlığı arttırılmış,
eğitim ihtiyacı olanlar bu ihtiyacı daha ucuz, daha verimli bir şekilde karşılayarak TSE markasına güven arttırılmıştır.
Kamu da mesaiye devamlılık ana şarttır. Mesaiye geç
gelen bir memurun anında savunmasının alınmasının
o memur üzerinde oluşturacak olduğu olumsuzluğun
verimliliğe yansımasını hesap eden kurum yöneticisi,
sağlayacak olduğu kolaylıkla verimliliği arttırabilir. Kurum çalışanlarına sağlanacak olan esneklik kuruma
birçok şey katacaktır. Kurum yetkilisi “Sizlere güveniyorum, yarım saat toleransınız vardır” dediğinde bunun
personel üzerinde oluşturacak olduğu pozitif etki bir
inovasyon işlemidir.
Bursa’nın en büyük ilçesi olan ve sanayisi ile ilklere
giren İnegöl, Bursa TSE’ye gidiş gelişi ile birlikte 130
Km. dir. TSE ile ilgili işlemleri sürdürecek olan bir sanayicinin en az üç kez kuruma gelmesi gerekmektedir.
Burada oluşacak olan zaman israfı ve verimliliği hesaplayan TSE Yönetim Kurulu, İnegöl de temsilcilik açarak,
sanayicinin Bursa’ya gelmesini engelleyerek büyük bir
kolaylık sağlamış, İnegöl’de bulunan temsilcilik üzerinden hizmetler verilmeye başlanmıştır.
Konu sanayici açısından incelendiğinde büyük bir
memnuniyet olduğu görülmekte, ayrıca TSE’nin
İnegöl’de fonksiyonelliğinin arttığı da rakamlara çok
net olarak yansımaktadır. Yapılan bu işlemin TSE’ye bir
maliyeti olmadığı gibi, memnuniyet ve verimlilik ortaya
çıkmıştır ki, bu bir inovasyon işlemidir.
Bugün, Türk standartları Enstitüsü Deney ve Kalibrasyon Merkezi Başkanlığına yapılacak olan bir müracaat
neticesinde, numunenin bulunmuş olduğu laboratuvar
da, numunenin hangi aşamada olduğu, deney süresi,
sonuçların ne zaman alınacak olduğu ve sonuç, elektronik ortamda izlenebilmekte, süreçler takip edilebilmekte, deneye numune gönderen kuruluş kendiişlerini
bu süreçlere dayalı olarak koordine edebilmektedir. Bu
durum kuruluşlar için önemeli bir gelişmedir. Geçmişte
uygulanan sistemden dolayı yaşanan olumsuzluklar bu
sistem sayesinde yaşanmamakta ve deney için numune gönderen kuruluşların memnuniyeti çok net olarak
gözlemlenmektedir. TSE Deney ve Kalibrasyon Merkez
Başkanlığının geliştirdiği bu sistem bir inovasyon işlemidir.
İnovasyon’un Sonuçları, önemi, faydası, anlamı herkes
tarafından bilinmeli, işletmelerde, kurumlarda, kuruluşlarda, ürünün, hizmetin geliştirilmesi için çalışanlara söz
hakkı tanınmalıdır.
• Verimlilik.
• Rekabet şartlarında öne geçme.
• Maliyet analizlerinin yapılması, maliyetlerin azaltılması.
• Refah artışı.
• İstihdam da artış.
• Yaşam kalitesinin yükselmesi.
• Kaynakların verimli kullanılması.
• İhracat artışı.
• Marka değerinde yükselme.
• Enerji tasarrufu.
• Girişimciliğin artması.
Günümüzle geçmişi karşılaştırdığımızda, şimdiki neslin
daha şanslı olduğunu görüyoruz. Bizler; “Sus, konuşma, karışma!” sözleri ile büyüdük.
Karıştırılmadık, konuşamadık. Karışan ve konuşan
neslin neler başardığını şimdi daha net görebiliyoruz.
Sizler, çocuklarınızı konuşturun. Konuşmalarına, düşüncelerini ifade etmelerine müsaade edin. Çünkü gelecek, yeni atılımlar yapanların olacaktır.
İnovasyon’un Sonuçlarına Göz Attığımızda;
Bugün susturulan, konuşturulmayan gençler, yarın iş
hayatında kapalı bir kutu olacak ve yeniliğe de kapalı
olacaklardır. İnavasyon; karışanlar, konuşanlar, düşünenler, irdeleyenler sayesinde olmaktadır.
• Müşteri – Tedarikçi ilişkilerinin geliştirilmesi, iletişimin
sağlanması ve koordinasyonun en üst seviyeye çıkartılması.
“Eski köye yeni adetler getirmeyin” telkinleri ile büyütülen bizler, şimdi anlıyoruz ki, eski köye yeni adetler
getirilmelidir.
• İşletmede, kurumda, kuruluşta çalışma şartlarının iyileştirilerek, sonuçların görülmesi.
Aynı ürünü sürekli üreten, ARGE faaliyetlerinde bulunmayan, ürününü geliştirmeyen, değişime kapalı olan,
beklentileri belirleyemeyen kuruluşların ürünleri, hizmetleri, tüketici tarafından tercih edilmeyecek, asla piyasa da hakim olamayacaklardır.
Kazanan sadece işletme, kuruluş olmayacaktır. Ülke
kazanacak, tüketici memnun ve mutlu olacaktır.
• Üretim ve hizmet sunum sürelerinin kısalması neticesinde firelerin azalması, hizmet sunumunda kalitenin
arttırılması.
• Esnekliğin sağlanması.
• Yeni pazarlara yönelme, Pazar arayışında sürekliliğin
olması.
• Müşterinin memnun edilmesi için, detay olarak görülen hususların tespit edilmesi ve bu detayların problem
haline gelmeden çözüm yollarının aranması.
Hizmeti aynı usullerle veren, vatandaşı müşteri olarak
görmeyen, statükocu anlayışı terk etmeyen, bürokrasiye boğulan, mesai saatlerinin hesabını yapan kamu
kuruluşları da başarılı olamayacaklar, onların nezdinde
devlet itibar kaybedecektir.
• Bilgi paylaşımı.
Sözün özü; Eski köye yeni adetler getirin. Yenilikten,
değişimden zarar gören yok.
• Ürün ve hizmet kalitesinde artışın sağlanması.
Kısacası inovasyon; Eski köye yeni adetler getirme
• Karlılık.
işlemidir.
65
HAZİRAN 2013
MUAYENE, GÖZETİM VE İNOVASYON
GÖZETİM VE MUAYENE
HİZMETLERİNDE
İNOVASYON
Topel GÜL
TSE Muayene Gözetim Merkezi Başkanı
Onur Koray YENİGÜRBÜZ
TSE Nitelikli Yapılar ve Özel Projeler Müdürü
Dilin yaşayan bir olgu olmasından kaynaklı, genellikle
kelimelerin algılardaki karşılığı sözlük anlamları olmamaktadır. Özellikle yabancı dillerden dilimize geçen
sözcüklerde yanlış kullanım ya da yanlış algı yaygındır.
Bu yüzden yazımızın başlığını oluşturan kavramları tanımlamak ve analiz etmekle başlayalım:
İnovasyonun bir çok farklı sözlükte farklı sözlük anlamı
bulunmaktadır. Genellikle yenilik olarak geçer, ancak
bu tanım özellikle işletme bilimi için yetersizdir. “Ticari
katma değer sağlayan yenilik” olarak tanımlamak daha
doğru olacaktır. Dolayısıyla Enstitümüzde her hangi bir
birimin ya da Enstitünün genelinde bir inovasyondan
bahsediyorsak, bunun bir yenilik olması ve çıktı olarak
da ticari katma değer sağlaması gerekir.
Başlığımızın diğer başrolü ise Türk Sanayisi’ dir. Türk
Sanayisi elbette çok uzun ve kapsamlı bir konudur.
Ancak burada Türk Sanayisi için bize ışık tutacak birkaç hususu açıklamak faydalı olacaktır. Sadece Türk
Sanayisini açıklamak yeterli de değildir, çünkü içinde
yaşadığımız zamanın ruhu etkileşimde zirve yapmıştır
ve bunun adı küreselleşmedir. Küreselleşme Amerika’
66
da çekilen bir tomografinin doktor maliyetlerinin daha
ucuz olduğu Hindistan’ da online olarak değerlendirilip
raporlanması ve eş zamanlı hastaya ulaştırılmasıdır. Ya
da Almanya’ daki bir firmanın çağrı merkezinin Arjantin’
de olmasıdır. Dolayısıyla Dünya ekonomisi (ve sanayisi)
artık birleşik kaplar gibi çalışmaktadır. Bu doğrultuda
Türk Sanayisi’ ni, Dünya’ daki yeri itibarıyla tanımlamak
daha doğru olacaktır. Bu konumu da netleştirdikten,
avantaj ve dezavantajlarından bahsettikten sonra TSE’
de inovasyonun Türk Sanayisine katkılarını bu konumu
itabarıyla anlatmak daha açıklayıcı olacaktır.
Sanayi devriminin sonrasını esas alacak olursak Dünya
Sanayi’ sini 3 ana aşamaya ayırmak mümkündür.;
1. aşama; 19. yy ve 20.yy.’ ın başları; üretim odaklı,
ürünün adet ve çeşit bazında kısıtlı olduğu ve ne üretirse üretilsin satmakta zorlanılmayan bir dönem. Maliyetler ve verimlilik çok ön plandadır.
2. aşama: 2. Dünya Savaşı sonrası seri üretime geçilmesi, ürün çeşitliliğinin artması ile tüketicinin ön plana
çıkması ve satış-pazarlamanın öneminin artması. Üretimden önce müşteri bulmanın önemli olduğu bir dönemdir. Müşteri istekleri önem kazanmaya başlamıştır.
3. aşama: Küreselleşme, kitle iletişim araçlarında gelişme, internetin yaygın kullanılmaya başlaması, ikili ve
çoklu anlaşmalarla ticari sınırların kalkması-azalması,
her alıcının her satıcıya (ya da tersi) anında ulaşabilmesi
bu dönemin özellikleridir. Bu aşama hibrit bir aşamadır. Her şey önemlidir; verimlilik, maliyet, operasyon,
pazarlama, finans yönetimi, vs.. Hangisine ne kadar
önem verileceği hedef kitle ve stratejiye göre belirlenir.
Bu 3. Aşamaya ilişkin 2 husus önemlidir.
Birincisi için bir işletme gurusunun şöyle bir sözü vardır:
“Etrafınızın değişim hızı sizin değişim hızından fazlaysa
sona yaklaşıyorsunuz demektir.” Kısacası zamanın ivmesi artmıştır. Daha esnek olmak ve yüksek adaptasyon hızı şarttır.
İkincisi ise odaklanmanın önemidir. Yani “herkes en iyi
yaptığı işi yapsın” mantığıdır. Bu konuya yeni bir yaklaşım getiren M. Porter “Strategy” adlı kitabında firmaların 3 ana stratejiden birini seçmesi gerektiğini söyleyerek çığır açmıştır. Bu stratejiler;
1.Maliyet Liderliği (cost leadership)
2.Farklılaşma (defferantiation)
3.Nish pazarlara yönelme (Nish Market)
Daha basit anlatımı şöyledir, ya bir şeyi en ucuza sen
üret, ya bir şeyi diğerlerinden çok farklı yap, ya da daha
önce yapılmayan bir şey yap.
M. Porter şunu önermektedir; bu 3 ana stratejiden birini seç ve kararlarını o doğrultuda al.
Bu tez ülke ekonomileri ve sanayileri için de geçerlidir.
Ülkemiz sanayisine gelecek olursak, en büyük eksikliğimiz olan M. Porter’ ın değindiği 2 hususu şöyle
özetleyebiliriz.
Birincisi hangi sektörlere odaklanmamız gerektiği, ikincisi ise bu sektörlerde kendimizi algı haritasında nereye konumlamamız gerektiğidir. Bu konularda makro
bir strateji olmaksızın koordinasyonsuz bir şekilde ülke
olarak senkronize olmak zordur. Ancak Bilim Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’ nın yayınladığı “Sanayi Strateji
Belgesi” ile bu eksikliği gidermek için önemli bir adım
atılmış oldu. Bu makro hedef ve stratejilerin belirlenmesi ile Enstitü olarak bu makro hedeflere hangi sektörde hangi yatırımlarla nasıl katkı sunarız kararını vermek
daha uygun olacaktır. Yani eşgüdüm şarttır. Buna en
güzel örnek Otomotiv Sanayidir. Hükümet yerli otomobil hedefini ortaya koymuş, yatırımcılar belirlenmiş, bu
doğrultuda da Enstitümüz Otomotiv Test Merkezi yatırımına hız vermiştir. Bu senkronizasyon her sektörde
şarttır. Bunun haricinde sanayimizin kapasite kullanım
oranını artırması, bunun için de rekabet gücünü iyileştirmesi gereklidir. Sanayimizin rekabet gücü de yukarıda
belirttiğimiz gibi 3 ana stratejiye bağlıdır. Her 3 strateji
için Enstitümüz Merkez Başkanlığın’ da gerçekleşecek
inovasyonların katkılarının neler olacağı ile ilgili aşağıda
ayrıntılar verilmiştir.
Muayene Gözetim Merkez Başkanlığı’ nda
İnovasyonun Önemi ve Türk Sanayisine
Katkısı:
Enstitümüz özeline inecek olursak ülkenin bu makro
hedefleri baz alınması şartı ile Enstitümüzün vizyon ve
misyonu, yazımızın geri kalan kısmı için belirleyici olacaktır.
Vizyon; Hizmetlerimizde; ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda tercih edilen, yönlendirici ve lider bir kuruluş
olmak.
Misyon; Ülkemizin rekabet gücünü artırmak, ulusal ve
uluslararası düzeyde ticaretini kolaylaştırmak ve toplumun yaşam düzeyini yükseltmek için; standardizasyon, uygunluk değerlendirme, deney ve kalibrasyon
faaliyetlerini tarafsız, bağımsız, etkin ve güvenilir olarak
sağlamaktır.
Özellikle misyonumuzda da görüleceği gibi Enstitümüz’ ün ülkemizin kalite anlayışını ve rekabet gücünü
artırmak gibi önemli görevleri vardır. Yukarıda da bahsedilen rekabet gücü için 3 ana stratejiye ve Merkez
Başkanlığımız’ daki inovasyonun ne gibi katkılar sunacağına bakalım:
1.Maliyet Liderliği: Maliyetin önemli girdilerinden biri
de, 3. Taraf gözetim, sertifikasyon ve muayene maliyetleridir. Ülkemizde bu faaliyetler çoğunlukla yabancı
menşeili kuruluşlar ya da onların temsilcileri ile yapılmaktadır ve genellikle yerli rakipleri olmadığından yüksek ücretlerle çalışmaktadırlar. Merkez Başkanlığımızın
bu alanda inovasyonu ile, esnek daha hızlı ve daha
geniş hizmet kapsamına sahip olacaktır. Bu sayede
sektördeki etkinliğini artırması ile daha kaliteli hizmeti sanayimizin maliyetlerini düşürebilecek bir seviyede
vermesi ile maliyet odaklı firmalarımıza rekabet güçlerini artırması noktasında büyük katkı sağlayacaktır.
Ayrıca bu hizmetlerin maliyetine katlanmak istemeyen
veya kendi bünyesinde bu faaliyetleri yürüten firmalarımız da bulunmaktadır. Orta ve uzun vadede verimlilik
artışı ile maliyetlerin düşürüleceği farkındalığını yaratmak üzere Merkez Başkanlığımız müşteri odaklı dışa
dönük çalışmalarına başlamıştır.
67
HAZİRAN 2013
2.Farklılaşma: Bu strateji farklı ürün ya da hizmetler
üretmek ya da ürün ya da hizmetin farklı bir şekilde
üretilmesini gerektirir. Bu durumda bağımsız ve güvenilir bir kuruluş tarafından verilecek muayene ve gözetim
belgesi hedef kitlenin ikna edilmesi için kritik öneme
sahiptir. Merkez Başkanlığımız’ ın bu alanda nitelikli sektörlerde yer alması ile Enstitümüz Sanayicimize
önemli bir destek sağlayacaktır.
3.Nish Piyasalar: Bu ana strateji daha küçük ve farklı
müşteri gruplarına yönelmeyi gerektirir. Otomotiv sektöründen en iyi örnek Mini Cooper markalı arabadır.
Nispeten standart dışı ve alışılmamış ürünler olduğundan uygunluk belgesi önem arz etmektedir. Genellikle
bu stratejinin geçerli olduğu sektörlerde uygunluk değerlendirme firma sayısı azdır, birikimleri ve dolayısıyla
kar marjları çok yüksektir. Nükleer Santrallerin gözetim
ve danışmanlık faaliyetleri bu alana güzel bir örnektir.
Nükleer Santral sirkülasyonu ve yaygınlığı çok olan bir
alan değildir. Hedef kitle belli bir ülke grubunu içermektedir. Bu sektörde gözetim ve danışmanlık hizmeti veren firma sayısı da azdır. Bu sebeple ülkemizde bunun
gibi örneği bulunmayan ileri teknoloji ve birikim isteyen
konular için Merkez Başkanlığı’ mızda yapılacak inovasyon Sanayimiz’ e büyük katkı sunacak, dışarıya
olan bağımlılığımızı azaltacaktır. Özellikle İnşaat taahhüt
ve gemi imalatı konusunda etkin olan sanayimizin Enstitümüz’ deki bu anlamda bir inovasyona çok ihtiyacı
vardır. Enerji yatırımlarının da devam ettiği ülkemizde
genel başlığı enerji ve inşaat olarak belirlemekte fayda
bulunmaktadır.
• Ayrıca ülkeler dış ticaret gözetimi yapan kendi gözetim firmalarının elindeki ticarete ilişkin envanteri ve veri
tabanını çok iyi değerlendirmekte ve bu firmalar ülkelerin sanayi ve ticaret stratejilerini belirlemesi açısından
çok stratejik bir değere sahiptirler. Dolayısıyla yukarıda
bahsedilen; zamanın ivmesinin arttığı ve doğru bilgiye
hızlı ulaşmanın çok önemli olduğu bu dönemde Enstitümüzün özellikle dış ticaret gözetimindeki etkinliğini
artırması, veriye ulaşmanın çok sıkıntılı olduğu ülkemizde sanayimiz adına yapacağı katkı su götürmez bir
gerçektir.
İnovasyon İçin Gereklilikler ve Değerler:
Dünya’nın mevcut üretim sistemi, ülkemizin makro
hedefleri-stratejileri, Enstitümüz’ ün misyonu, mevcut
durumu – kültürü ve olmak istediği yer (vizyon) dikkate alındığında ve birlikte analiz edildiğinde gerçek bir
inovasyon gerçekleştirebilmek için aşağıdaki değerlerin
gerekliliği ortaya çıkmaktadır;
• Güvenilirlik
• Hız
• Esneklik
• Müşteri Odaklılık
• Adaptasyon Kabiliyeti
• Marka Değeri
• Güncel bilimsel yönetim metotları
• Veriye hızlı erişim, hızlı analiz, hızlı karar alma
• Uzmanlaşma
İnovasyon’ un Diğer Faydaları
• Kalite bilincinin artırılması
• Bunun haricinde ülkemizin AB sürecinde olmasından
ve gün geçtikçe çevre, sağlık ve güvenlik konularında
hassasiyetin artmasından dolayı, bu alanda firmalarımızın yasal ve sosyal sorumlulukları oluşmaktadır. Firmalarımızın bu ihtiyaçlarına cevap vermek ve bizden daha
önce uygunluk değerlendirme faaliyetlerine başlamış
firmaların tekelini, gerçekleştireceğimiz inovasyon ile
kırmak hem maliyet hem de esneklik açısından firmalarımıza büyük avantaj sağlayacaktır.
• Çevreye-sağlığa-güvenliğe duyarlılık
• Dünya uygunluk değerlendirme piyasası yaklaşık 200
milyar $ civarındadır ve kimi tahminlere göre bunun
yaklaşık 2/3’ ü gözetim-muayene faaliyetlerinden gelmektedir.Gözetim Muayene faaliyetlerinde dış ve iç piyasada etkinliğimizi artırmak yukarıda belirtilen Enstitü
vizyonu için elzemdir ve bu doğrultuda en büyük görev
Muayene Gözetim Merkez Başkanlığı’ na düşmektedir.
• Gıda
68
Kritik Sektörler
Değerlendirilmesi ve odaklanılması gereken sektörleri
şu şekilde sıralayabiliriz:
• Enerji
• Maden
• NDT
• Petrol-Doğalgaz
• Endüstriyel Hizmetler
• Çevre-Sağlık-Yaşam Bilimleri
Bu Doğrultuda Gerçekleştirilen Faaaiyetlerimiz
ve Hizmet Kapsamlarımız;
69
HAZİRAN 2013
70
71
HAZİRAN 2013
72
73
HAZİRAN 2013
74
75
HAZİRAN 2013
76
77
HAZİRAN 2013
78
SÖYLEŞİ
OĞUZ SAYGIN İLE
POZİTİF DÜŞÜNCE SİSTEMİ:
NLP ÜZERİNE
Günümüzde NLP ve kişisel gelişim gibi kavramlar artık çok da yabancı gelmiyor.
Ancak Oğuz Saygın bu kavramlarla tanışıp, çevresindekilere benimsetmeye çalıştığı dönemlerde işi bu kadar da kolay değilmiş. Uzun yıllar önce ailesi sonra da çevresine NLP’nin üzerimizdeki mucizevi etkisini anlatmaya çalışmış. NLP ve Kişisel
Gelişim Uzmanı Oğuz Saygın’a göre NLP’nin ne olduğu konusunda ne kadar yeterli
bilgiye sahip olduğumuz tartışılır ama NLP’nin gücü ve katkısı tartışılmaz.
Oğuz Saygın’nın renkli yaşam öyküsü eşliğinde NLP’nin ve kişisel gelişim eğitimlerinin yararlarını paylaşacağız sizlerle…
Söyleşi: Ebru CEM
STANDARD: Kişisel gelişim ve NLP konusunda yazdığınız kitaplarınızda kendi yaşamınızdan kısa hikayelere, ilginç örnek olaylara yer vermişsiniz. Bu kitaplardan okuduklarımız kadarıyla, kişisel gelişim ve NLP
ile buluşmanız uzun bir süreçten sonra gelişmiş. Bu
süreci bir de sizden dinleyelim.
O.SAYGIN: Kendime göre ilginç bir başlangıcım olduğunu düşünüyorum. İlkokulu, okulun en çok hayal
kuran ve en çok dayak yiyen öğrenci sıfatıyla bitirdim.
Ortaokulda en iyi dersim Türkçe idi. Beni çok seven
Türkçe öğretmenim sayesinde kazasız belasız ortaokulu bitirdim. Lisede ise en iyi dersim edebiyattı. Lise
2’de bölüm seçerken, edebiyat bölümünü seçmek
istedim. Ancak babamın, asker arkadaşlarıyla yaptığı
bir toplantı sonucunda çıkan MGK kararıyla bana Fen
bölümü seçtirildi. Lise 2 ve lise 3’de birer sene sınıfta
kaldım. İktisadi ve Ticari İlimler Akademisi mezunuyum. Bu dört senelik okulu yedi senede bitirdim. Okul
hayatından sonra, hiç alışık olmadığım hayat okuluna
atıldım, sırasıyla şoför, pazarlamacı, masa tenisi antrenörü, turizm ve matematik öğretmenliği gibi işlerle
meşgul oldum. Şimdi ise en sevdiğim işi yapan, mutlu
bir insan olarak hayatımı sürdürüyorum. Ve her şeye
rağmen beni terk etmeyen bir eşim, hayatımın en zor
döneminde dedesinden aldığı harçlıkları bana verecek
kadar fedakar bir oğlum ve hayalperest bir kızım var.
Kendimi bu şekilde ifade etmeyi seviyorum. Bu özgeçmişi en çok ilgi gören ‘Negatif Limanlardan Pozitif
Sulara’ isimli kitabımın girişinde de kullandım. Beni en
iyi bu özgeçmiş ifade ediyor. Özellikle lise ya da üniversitelerde benle ilgili bir çalışma varsa bu özgeçmişin
okunmasıyla çalışmaya başlanmasını istiyorum. Çocuklar bu özgeçmiş okunduktan sonra size daha ilgiyle
yaklaşıyorlar. Gençler bir takım başarıları olan, kendilerinin asla ulaşamayacağı biri gibi görür sahnedeki kişiyi.
Biz de öğrencilik yıllarımızda böyle hissederdik. Sonra
bakıyorlar ki bizden biri, sınıfta kalmış, dört senelik okulu yedi senede bitirmiş, bir sürü işler yapmış, sıkıntılar
yaşamış. Bunları duyunca gençlere ilginç geliyor. Ve
son derece uyum sağlayarak başlıyoruz çalışmamıza.
Geçenlerde gençlerden biri, üniversitedeki eğitim sürecinde, hayat ile ilgili ne öğrendiğimi sordu. Benim cevabım hiçbir şey oldu. Ama iyi ki üniversiteye gitmişim,
ancak üniversitede, hayat ile ilgili bir şey öğrenemeyeceğinizi anlıyorsunuz. Onun için üniversiteye gitmekte
fayda var. Teorik ağırlıklı bir eğitim veren üniversiteler,
size hayatınız boyunca hiçbir zaman kullanmayacağınız bilgileri yükler. Ben üniversitede ne kazandım. Masa
tenisi okul takımındaydık. Derecelerimiz, şampiyonluklarımız oldu ve daha sonra masa tenisi antrenörlüğüne
başladım. Üniversitede başlayan bu süreç bana eğitim alanını keşfetmeme ve kendimi eğitimci olarak ye79
HAZİRAN 2013
tiştirmeme yönlendirdi. 10 yıl da bu sürdü. Evlenince
baktım ki masa tenisi antrenörlüğünden aldığım ücret
yetmiyordu. Daha fazla para getirecek başka bir yol
bulmalıydım. Özgür bir ruhum var. Hiçbir zaman bir
yere bağlı olmayı düşünmedim. Özel ders vereyim dedim. Hangi dersin en çok tercih edildiğini inceledim.
Baktım matematik isteniyor. Lisedeyken matematikten
sınıfta kalmıştım. Matematik dersi verecektim, ama nasıl? Yardımcı kitaplar alarak, önce kendim çalıştım. İyi
bir matematik hocası oldum. Şimdi şunu anlıyorum ki,
eğer matematik dersini sevdirebilselerdi, iyi bir öğrenci
olabilirdim. Ama öğretmeni sevmedim, öğretmeni sevmeyince matematik dersini de sevemedim. Ve şimdi
insanların önce hocalarını sevmesi gerektiği konusunda vurgular yapıyorum. 10 sene özel dersler vererek,
serbest çalışan bir insan olarak hayatımı sürdürdüm.
Sonra kişisel gelişim ile tanıştım. 7. sınıfta Türkçe hocam sayesinde ön bilgimiz olmuştu. Her derse elinde
Dale Carnegie’nin ‘Söz Söyleme ve İş Başarmak Sanatı’ kitabı ile gelirdi. O zamanlar kişisel gelişim üzerine sadece bu kitap vardı. Bize o kitaptan hikayeler
okurdu. Kişisel gelişim üzerine okuduğu bu hikayeleri
beğeniyle dinlerdik. Ben de ileride Carnegie gibi olabileceğimi düşündüm. O zamanlar onun kariyeri ilginç
gelmişti bana. ABD’de yetişkinlilere eğitim veren birisi.
Yetişkinlere eğitim vermek. O zamanlar bu kadar moda
değildi bu işler. Bilinçaltıma yerleştirdiğim bir istekmiş.
Yaptığım birçok işten sonra çıktı geldi karşıma NLP ve
ben değerlendirdim. Okudum, araştırdım… NLP, Türkiye de halen LPG ile karıştırılır. İkisinde de gaz unsuru
ortaktır. NLP’de biraz daha fazladır. NLP’yi öğrenmeye
başladığınızda kanatlandığınızı, uçtuğunuzu hissedersiniz. Artık yapamayacağınız yoktur.
STANDARD: Bu konularda çalışırken kendinizi nasıl
geliştirdiniz? Destekleyen unsurlar ne oldu?
O.SAYGIN: On yıl masa tenisi antrenörlüğü, on yıl
matematik öğretmenliği ve son yirmi yıl kişisel gelişim
eğitimine adanmış bir ömür. Bu yirmi yılın son beş yılında da özellikle koçluk üzerine çalışmalar sürdürüyorum. Aslında ben bu yolda ilerlemeye karar verdiğimde.
Bütün ailem ve çevrem bana karşı çıkmıştı. Matematik
öğretmenliğini yaparken, ne oluyor maceraya mı atılıyorsun dediler. Etrafımdaki kişilere göre tutarlı olmayan
davranışlar göstermeye başlamıştım. Manik-depresif belirtileri gösteren insanlar gibi, heyecanlı, dağınık
konuşmalar içinde buluyordum kendimi. Geceleri kalkıp, salondaki boş koltuklara konuşmalar yapıyorum.
NLP’yi öğrenmişim, içimde çok büyük heves var. Ben
bu işi en iyi biçimde öğreneceğim ve insanlara öğreteceğim. Tek düşünebildiğim buydu. Bana; “sen toplumun önünde konuşmayı bilemezsin, daha önce de80
nemediğin bir şey, yapamazsın” dediler. Dinlemedim
kimseyi. NLP’nin ilkelerini uygulamaya başladım. Neydi
bu ilkeler: Başarısızlık yoktur sadece sonuçlar vardır.
Geriye baktığınızda yaptıklarınızla başarısız bir insanım
diyorsanız, bilinçaltınızda da kendinizi böyle programlar ve bu programı hep aynı şekilde çalıştırırsınız. Ve
hep başarısız bir insan olarak hayatınızı sürdürürsünüz.
NLP ilkeleri der ki; “Sen başarısız falan değilsin, bunlar
sadece sonuç. Onları bir sonuç olarak al, bunlardan
da ders çıkar. Yeniden hedefler koy ve ilerle” Bu yaklaşım benim için inanılmazdı. İnsanlar amaçlarına ulaşmak için gerekli kaynaklara sahiptirler. Burada finansal
ya da çevresel kaynaklardan değil, içsel kaynaklardan
söz ediliyor. Amaçlarınıza ulaşmak için tüm kaynaklar
içinizde. Bu yolda yürümeme neden olan bu muhteşem söylemdir. Ben buna inandım. Ben de yapabilirim
dedim. Tabi ki destek olan gelişmeler de oldu. NLP’nin
varsayımlarından birisi de; bir insan bir işi başarabiliyorsa bunu siz de başarabilirsiniz. O yaparsa siz de
yaparsınız, korkmayın.
STANDARD: Siz ilk hangi amaç için kullandığınız bu
NLP ilkesini?
O.SAYGIN: Bu süreçte, Kişisel Gelişim Uzmanı Mümin
Sekman ile, konuyla ilgili keyifli sohbetler yapıyoruz.
Mümin, bir gün geldi, Milliyet Gazetesi İnsan Kaynakları
ekinde her hafta yazı yazacağını söyledi. Mümin adına
sevindim. Sonrasında da NLP’nin ilkesini anımsadım.
Bir insan bir işi başarabiliyorsa, siz de yapabilirsiniz.
Düşündüm dedim ki; “Mümin, Milliyet Gazetesi’nde
yazıyorsa, ben de gidip Hürriyet Gazetesi’nde yazarım” NLP insanın ayaklarını yerden kesiyor. Hiç düşünmeden gittim Hürriyet Gazetesi’ne. “Ben Oğuz Saygın, gazetenizde başarı ve motivasyon ile ilgili yazılar
yazmak istiyorum” dedim. İlgili kişi bana baktı ve beni
uzun zamandır yazan biri sandı. O kadar emin konuşuyorum ki, NLP ile içli dışlı olmaktan dolayı müthiş bir
özgüven var. Ama o zamana kadar yaptığım bir şey
de yok. Bana makalelerimden örnek sordular, yanınızda var mı dediler. Ben yanımda olmadığını ama evde
de olmadığını söyledim. Sen buraya niçin geldin? diye
sorsalar tek cevabım var: “Mümin yazarsa, ben de yazarım”. İyi ki sormadılar. Çarşamba gününe kadar bir
makale istediler. Ben kolay bir şey sanmıştım. İki gün
sabahladım. Çıkaramıyorum. En son çarşamba sabahı bir şeyler çıkardım. Gönderdim. Hafta sonu ekinde
çıkacak mı, heyecanla bekliyorum. Çıksa hayatımın
makası değişecek. Cumartesi uyuyamadım. Salonda
dolaşıp durdum. Pazar günü erkenden gazete bayiinin
önünde dikildim. Adam beni kapıcı sandı. Ne istediğimi
sordu. “Gazetenin ekine bakayım, ne istediğimi söyleyeceğim” dedim. Baktım, yazım çıkmış. Sonra adama
dönüp, yirmi adet gazete istedim. Arkadaşlar arayıp,
“gazetede yazın çıkmış” diyorlar. “Biliyorum ben de 20
tane var” diyorum. Sonra her hafta yazmaya başladım. Yazabiliyormuşum. NLP’nin insana verdiği müthiş
gücü gördüm. Aradan 5-6 ay geçti. Yazılar devam ediyor. Yine bir gün Mümin geldi. Gelişinden anladım bir
şey var. “Ne oldu Mümin” dedim. “Ben bir kitap yazdım
haftaya çıkıyor” dedi. Kitabın adını sordum. “Ya bir yol
bul, ya bir yol aç, ya da yoldan çekil”. Aman Allah’ım,
mesajı bana veriyor. Dedim; çekilmiyorum. Akşam eve
gittim. Dedim ki evdekilere kitap yazacağım. İlkeye göre
yazmam lazım. Sadece kitabın adını düşünüyorum.
Yazdım ben kitabı. Bitti kitap. Mümin yazıyorsa, ben de
yazarım. NLP’yi de çok iyi bilmiyorum henüz. Ne olduğunu anlamaya çalıyorum. Çıraklıktan, kalfalığa daha
yeni geçmişiz. NLP ile ilgili bir kitap yazsak ayıp olur,
çünkü çok derin bir ilim. Ama konu NLP olmalı. Sürekli
düşünür oldum. N’ye negatif dedim. P’ye de pozitif.
L’de limanlardı. ‘Negatif Limanlardan, Pozitif Sulara’
diye kitabın adını buldum. Hürriyet Gazetesi’nde ne
kadar yazı yazdıysam. Hepsi çok güzeldi. Uzun uzun
uğraşılar vermiştim. Hepsini toparladım. Kitaba koydum. Mümin’nin o kitabı 25. ya da 27. baskı, benim ki
70. baskıya ulaştı. Bir o kadar da korsanı var. Yazarlığa
başlamamız ve ilk kitabı basmamız bu şekilde oldu. Kitaptan sonra daha hızlı ilerledi her şey.
STANDARD: İnsanların psikoloğa bile gitmeye çekindiği dönemlerde, siz kişisel gelişim ve NLP gibi
yepyeni konularla çıkmışsınız. İnsanlar kendileri hakkında eleştiri duymaya ya da öğüt almaya çok meyilli
değildirler, dirençle karşılaştığınız oldu mu?
O.SAYGIN: NLP’nin içinde önemli bir bölüm vardır.
‘Hedef belirleme ve sonuç alma’ Bu konu üzerinde
çok önemli bir takım teknikler mevcut. Aslında hedeflerimden bir tanesi de; bu konunun özelikle bütün üniversitelerde ders olarak verilmesi. Türkiye’yi dolaşıyorum, gitmediğim üniversite kalmadı. Gençlerin %95’nin
81
HAZİRAN 2013
gelecekle ilgili hiçbir hedefi yok. Hedefsiz bir gençlik
yetişiyor. Tek hedefleri sınavları verip, okulu bitirmek.
Okul hayatında öğrendikleri bilgilerin, daha sonra hayat
okulunda hiçbir işe yaramadığını gördüklerinde de büyük bir hayal kırıklığı, moral bozukluğu yaşıyorlar. Onları
hayata hazırlayan bir eğitim sistemi olmadığı için, ciddi
problemler yaşıyorlar. Amacım bu konularda katkılarda
bulunmak. Sorunuza dönersek, tabi ki dirençler oldu.
Daha yolun başındayken ailem bile soru işaretleri ile
yaklaştı çalışmalarıma. NLP’de ilkeler ya da varsayımlar var. Onlara inanıyorsunuz. İnandığınız varsayımlar
sizi hedefe ulaştırıyor. Daha büyük hedefler koymaya
başladık. Şirketlere nasıl eğitim verebilirim diye düşünmeye başladım. Bir gün NLP Uzmanı ABD’li Donna
Tyson’nın bir seminerine katıldım. Bizlere, hayatının en
unutulmaz ve güzel seminer tecrübesini şu sözleri ile
anlattı: “Seminerin konusu genel olarak ‘her sorun bir
fırsattır’ teması üzerineydi. Sabah grubu müthiş motive oldu. Ama benim tuvalete gitmem gerekince ara
verdim. Gittim döndüm, gruba bakıyorum. O motive
olan gruptan eser yok. Herkes çay-kahve içiyor, kimse
bana bakmıyor. Dayanamayıp sordum, ne oldu diye.
Sonra biri kalkıp, benim tuvalette olduğum sırada yaka
mikrofonunun açık kaldığını söyledi. O anda ölmek is82
tedim. Ama insan ölmek isteyince ölemiyor. Sabahtan
beri size anlattığım hikayeleri, kendimden örnekleriyle
anlattım, benim hakkımda her şeyi zaten öğrenmiştiniz.
Artık orada da ne yaptığımı biliyorsunuz. Hadi devam
edelim dedim. Hayatımın en güzel semineri bu oldu.
Olumsuzu olumluya dönüştürebilmek önemli” Bu öykü
beni etkiledi. Demek ki insanın yaşadığı olumsuzluklar
üzerine takındığı tutum bu olmalı. Bu olayların paralelinde eşimi de ikna etmeye çalışıyorum. Ona güzel
şeyler yaptığımı anlatıyorum. Çok iyi işler yapacağız.
Seni çok iyi yaşatacağım diyorum. Eşime bu öğrendiğim yeni fikri benimsetmek için uğraşıyorum. Her sorun bir fırsattır. Bak bunu öğrendim diyorum. Eşimin
tepkisi ne oldu derseniz. “Ev sahibi kirayı istiyor” dedi.
Bunu nasıl fırsat olduğunu anlayamadım tabi. Kirayı zar
zor ödedik. Ekonomik durum zorda o aralar. Eşim ikna
oldu mu diye düşünüyorum. Seminerlere katılıyorum.
Seminer bittikten sonra, semineri vereni modelleme
yapıp, sahneye çıkıp, boş koltuklara konuşuyorum.
İçimde çılgın bir enerji var. Ben de bir gün bu konuşan
kişi gibi büyük topluluklara konuşacağıma inanıyorum.
Şirketlere, öğrencilere seminer planlıyorum. Akşamları
uykumdan uyanıp, salondaki boş koltuklara hayali kişiler yerleştiriyorum. Bir gece Bakanlar Kurulu’na. Ertesi
gece Türkiye’nin en önemli şirketlerinin üst düzey yöneticilerine seminer verip, koçluk yapıyorum. Hayaller çok
önemli. Eşimin her sorun bir fırsattır mantığını anlayıp,
anlamadığını da merak ediyordum. Ama anlamış. Bir
gün eşim aradı. Dedi ki; “hemen eve gel”. Ne oldu diye
sordum. “Senin için büyük bir fırsat var” dedi. Gittim
ki; icra memuru beni bekliyor. Nasıl bir fırsat bu. Ben
adamları ikna etmek için konuşmaya başladım. Ne iş
yapıyorsunuz diye sorduklarında yaptığım işleri, hayalimdeki eğitim çalışmalarını anlattım. Yarım saat sonra
şirketin icra için gönderdiği iki avukat niye geldiklerini
unuttular. Elinize para geçtikçe, ödeme yaparsınız merak etmeyin dediler. Diğeri ise; “siz bu ülkeye çok lazım
bir insansınız” dedi. Beni ilk keşfeden o iki avukat oldu.
İlk defa onlardan çok güzel şeyler duydum. Ertesi hafta
bir telefon. Şirketin müdürü benle görüşmek istemiş.
Beni çağırdılar. İcra için avukatların geldiği şirketin müdürü beni çağırıp, şirketlerde eğitim verip vermediğimi
sordu. İçimden verdiğim cevap: her gece idi. Her gece
hayalimde eğitimler veriyordum. O benim eğitim verdiğim ilk büyük şirket oldu. O avukatları ikna etmesem,
evimden eşyalar gidecek dolayısıyla eşimde gidecek.
Onun için başarmalıydım. Ben okul yıllarında, başarılı
insanlar için şöyle düşünürdüm: Bu insanların ya aileleri
çok zengindir, ya çok yeteneklidir ya da çok zekilerdir.
Böyle bir önyargım vardı. Şimdi bu tür insanlara koçluk
yapıyorum. O kadar da zengin değiller, çoğu sıfırdan
buralara gelmişler. Çok mu yetenekliler, sıradan yetenekleri var. Çok mu zekiler. O da normal düzeyde. O
insanlarda şunu gördüm. Ne istediklerini çok iyi biliyorlar, son derece kararlılar, çok tutarlılar. Sır burada. Bu
mücadeleler sonucunda. İlk kitabımı çıkardım ama yine
para kazanamıyorum. Ne yaptım. İstanbul’daki okullara tek tek gidiyorum. Müdürlerle konuşuyorum. Okulunuzda ücretsiz seminerler vermek istiyorum sadece
bir stant açıp, kitabımı imzalayıp, satacağım diyorum.
Ücretsiz seminer olunca kabul görüyor. Elimde 30 kg
kitapla okul okul geziyoruz. Seminerlerle birlikte tanınmaya da başladım. Şirketlere de gidiyorum. Ücretsiz
seminerler verebilirim diyorum. Kitap satışında patlama
oldu. Aynı kitapevinden kitap çıkaran profesör, benim
kitabımın bu kadar çok satışının sırrını sordu. Ben de
30 kg’luk kitapları sırtınızda taşıyın, okullara gidin, ücretsiz seminer verin, sizin ki de satılır diye yanıtladım.
Maceralı bir süreçti ama zevkliydi. Geriye baktığımda
bunları iyi ki yaşamışım. Kitaplarımın çok tanınması,
sevilmesinin ve okunmasının sebebi budur. 30 kg’luk
çanta bana hiçbir zaman ağır gelmedi. Hayat felsefem
şudur: Bir hobinizi meslek haline getirin sonra da çalışmayın. Felsefesini bu şekilde kuranların, iş yaşantısında
başarılı ve mutlu olduklarını görüyorsunuz. Ben 20 yıldır
çalışmıyorum.
STANDARD: Teknoloji çağını yaşıyoruz daha fazla
bilgiye ulaşabilme kolaylığını yaşarken bir o kadar da
yalnız ve bencil bireyler olduk. Aile içi geçimsizlikler,
çocukların eğitim sistemindeki farklılıklardan doğan
uyumsuzluklar ve şiddet olayları artışta. Bu olumsuz
davranış biçimlerini olumluya dönüştürmek için eğitimlerinizden yararlanma oranı arttı mı? Bu sorunlar
eğitimlerle çözülebiliyor mu?
O.SAYGIN: Farklı alanlarda eğitim programlarımız var.
Kurumsal eğitimlerin yanı sıra Bireysel Danışmanlık
alanı içinde yer alan; aile içi etkili iletişim seminerimiz
yoğun ilgi görüyor. Bireysel danışmanlık hizmeti alanlar
artıyor. Önemini anlıyorlar. İnsanlar mesleki hayatları ile
ilgili yıllarca eğitimler alıyorlar, yıllarca çalışıyorlar. Aile de
çok önemli bir kavram, aile konusunda da eğitimlerin
sıklaştırılması ve gündeme alınması gerekiyor. Bu tür
aile danışmanlık hizmetleri artsa aile içi geçimsizlikler
azalarak, boşanmaların önüne geçilebilir diye düşünüyorum. Bazen incir çekirdeğini doldurmayacak sebeplerden boşanmalar olabiliyor. Çiftler arasında sıkıntı
başlıyor ve bir duvar çekiliyor. Ve duvar gittikçe kalınlaşmaya başlıyor. Bir müddet sonra iki tarafta birbirine
bir şey söyleyemeyecek duruma geliyorlar. Artık çözümü olmayan bir yola doğru gidiyor. Burada en çok
çocuklar mağdur oluyor. Bu da ayrı bir eğitim konusu.
Ayrılan çiftlere, çocuklarla olan iletişim konusunda da
bir eğitim verilmesi gerekiyor. Çiftler ayrıldıktan sonra
çocuklar problemli olmuyor. Ne zaman sıkıntı başlıyor?
Çiftler ayrıldıktan sonra; anne babayı, baba da anneyi çocuğa kötülediğinde çocuk sorunlu oluyor. Çünkü
hayatta en çok değer verdiği iki insan ve bu iki insan
kötüleniyor. Çocuğun kafası karmakarışık oluyor. Ama
çocuklar için birbirlerini destekleyen çiftler de var. Böyle bir anlaşma olursa, bu ayrılıklar çocuklar üzerinde
çok fazla etki yapmaz. Bu sorunların hepsinin kaynağı
iletişim problemlerine dayanıyor. Bu konuda bilinçli olarak çalışan İletişim Uzmanları ve Aile Danışmanlarının
sayısının artması gerekiyor. Şimdilerde çocuklar ve öğrenciler üzerine geliştirdiğimiz eğitim programları da ilgi
çekiyor. Aileler en fazla değer verdikleri çocukları için
eğitimleri önemsiyor. Biz de ilgilenenler için; www.saygınsaygın.com web sayfamızda eğitimlerimiz hakkında
geniş bilgiye yer verdik.
STANDARD: Öğrencilerin akademik eğitimlerini
destekleyen programlarınız var mı?
O.SAYGIN: Eğitim ile ilgili söylenecek çok şey var. Eğitim sisteminde büyük bir tıkanma görüyorum. Bunu bir
örnekle anlatmak istiyorum. Çok büyük firmalara eğitimlere gidiyoruz.
83
HAZİRAN 2013
Yöneticileriyle yaptığım çalışmada klasik bir soru soruyorum. Bir çoban, çobanın yanında bir kurt, bir kuzu
ve ot var. Bir de sandalı var çobanın. Nehirde karşıdan karşıya geçecek. Ama sandala sadece bunlardan
bir tanesini alabilir. Kurt kuzuyu yemeyecek, kuzu da
otu yemeyecek. Bunları karşıdan karşıya nasıl geçirirsiniz? Sorum bu. Nerede sorarsam sorayım yöneticilerin hepsinin verdiği cevap şu; Önce kuzuyu geçiririz,
çünkü kurt otu yemez. Sonra kurtu alır karşıya geçirir,
kuzuyu geri alıp karşıya tekrar geçirip, kuzuyu bırakır, otu alırız. Otu karşıya geçirince, tekrar kuzuyu alıp
karşıya geçirip, işi bitiririz. Evet iş çözüldü ama benim
beklediğim cevap bu değil. Çünkü yetişkinler, bizim
eğitim sisteminden geçmişler. Hepsi a-b-c şıkları ile
gelmişler oralara. Aynı soruyu çocuklara sorduğumda gelen cevaplar ise; o kurt çobanı yemez mi diye
soruyorlar? O küçük bir kurtmuş diyorum. Bir başkası
parmak kaldırıp, peki o küçük kurt kuzuyu nasıl yer?
diyor. Bu sorgulamalar mükemmel bana göre. Bu çocuklar ilköğretimde ve henüz beyinleri son derece açık.
Her türlü hayali kurmaya müsaitler. Sonra ne oluyor?
Hayal gücünü kısan bir çalışma ile yavaş yavaş hayal
kurma muslukları kapatılıyor. Ortaöğretim, lise üniversite derken... Üniversiteyi bitirdiğinde artık tekdüze,
sistemin istediği çocuklar yetişiyor. Sonra kurt-kuzu-ot
sorusunu alıştıkları gibi çözmeye başlıyorlar. Bu soruda bir tuhaflık var denmiyor, aklına gelmiyor. Çobanın
kurtla ne işi var. Verilen neyse onu çözüyor. İşyerlerinde geçerli olan bu. Bana iş verin yapayım mantığı
var. Yeni fikir üretilmiyor. Üretilen fikirler çok az. Hepsi
eğitim sisteminden kaynaklanıyor. Bunun değişmesi
lazım. Bu sistemin değişmesine yönelik güzel bir çalışmamız var. ‘Akıllı Çocuk Programı’ isimli bir sistem
kurmaya çalışıyorum. Bu programda çocuklara farklı
fikirler üretmeyi öğretiyoruz. Çocuklara farklı bakış açıları ile bakmayı öğretiyoruz. Yeni keşiflere yöneltmeye
çalışıyoruz. Bunu tüm Türkiye’ye yaymak için uğraşıyoruz. İlkokuldan bu yana gelen eğitim sisteminin, yaratıcı
gücü engellemesi sıkıntı yaratıyor. O çarklardan geçmiş
bir kişinin bakış açısı ne kadar geniş olabilir. Geniş açılı
yaklaşım şart.
STANDARD: TSE’nin gerçekleştirdiği ‘Kalite Eğitim
Günleri’nde tanıdık sizi. Organizasyon kapsamında
sunduğunuz “Etkili İletişim ve İnsanları Tanıma Sanatı” performansınız katılımcılar üzerinde büyük etki yaratmıştı. TSE ile çalışmalarınız nasıl başladı. Bugüne
kadar neler yaptık?
O.SAYGIN: İlk Bursa TSE’de başladı çalışmalarımız.
Bursa’da bir belediyenin çalışanları için verdiğimiz
eğitimde TSE yetkilileri de vardı. Sonra Bursa TSE ile
çalışmaya başladık. İzmir ve Antalya’da çalışmalarımız
84
sürdü. TSE’nin Kalite Eğitim Günleri’nde yer aldık. TSE
Başkanımız ile tanıştık. Çalışmalarımızı anlattık. Çalışmalarımızın sonucunda, olumlu geri dönüşler alınca
çeşitli bölgelerde de eğitimlerimizi sürdürdük. Bursa
ve İzmir’de TSE çalışanlarına yedi hafta süren “Yönetici
Koçluğu” eğitimi verdik. Koçluk sisteminin, kalite ile
birleştirerek bunu sistem haline getirmek için çalışmamız ise halen sürüyor. Bu çalışmada TSE-Üniversiteler
ve biz varız. Kalite eğitimi alan 80 öğrenciye koçluk
eğitimimizi veriyoruz. Koçluk ve kalitenin birleşmesi
nasıl olur bunu konuşuyoruz. Üniversitelerdeki eğitim
sistemimiz içerisinde, hayata dönük bir eğitim yok. Sanayi ile üniversiteleri bir araya getiremiyoruz. TSE, bu
açığı kapatmak için üniversitelerle işbirliği protokollerine önem veren projeler hazırlamakta. Gençlere, branş
eğitimlerinin yanı sıra kalite eğitimi de verilmesi, ilerideki hayatlarında daha donanımlı olmalarına yarayacaktır.
Eğitimin dışarıya açık olmaması, kapalı kapılar arkasında yapılmasının gençlere katkısı olmuyor. Çocuklar iş
hayatına atıldıklarında, sudan çıkmış balığa dönüyorlar.
Bunun değişmesi gerekiyor. TSE’nin üniversiteli gençlik ile yaptığı bu çalışmaları bu nedenle destekliyorum.
STANDARD: Çalışanlara yönelik kurumsal içerikli
eğitimler, firma yöneticilerine ne katkı sağlar? Çalışma ve üretim performansını nasıl etkiler?
O.SAYGIN: Eğitimin önemi herkes tarafından kabul
gören bir süreç. Ancak doğru olan seçilen eğitimlerin içerikleri ve sağlayacağı katkı iyi değerlendirilmeli.
Bugün yapılan en büyük hatalardan biri, örneğin satış
odaklı firmaların sadece satışa yönelik eğitim aldırmasıdır. Eğitim sonrasında da hemen satış patlaması bekliyorlar. Eğitime bakış açısı bu olmamalı. Evet mesleki
eğitimler alınmalı ama bu süreci destekleyecek kişisel
gelişim eğitimlerine de önem verilmeli. Takım çalışması, liderlik eğitimi, zaman yönetimi, öfke kontrolü gibi
eğitimler çalışanlara önemli katkılarda bulunuyor. Üst
yönetimin bu konulara bakış açısı olumluysa, o firmada bu eğitimler son derece faydalı oluyor. Ama üst
yönetim sadece göstermelik bu eğitimleri planlayıp, alıyorsa o zaman bundan çok fazla bir fayda beklemek
yersiz. Eğitimlerin sonunda rapor yazıyoruz. Hedefleri
belirleyerek, sonuçlara ulaşmak için uğraşıyoruz. Somut sonuçlara ulaşmaya ve ulaştırmaya çalışıyoruz.
Firmalarda çalışanlara yönelik eğitimlerin iş kalitesini
ve üretim performansını olumlu düzeyde etkilediğini
gözlemliyoruz. Eğitim, firmalara her zaman için artı bir
değer sağlıyor.
DESTEKLEYEN BİR
GÜÇ OLARAK
STANDARDİZASYON
Dr. Fatma Müge ALGAN
TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığı
Uzmanı
İnovasyon, yeni veya önemli ölçüde değiştirilmiş ürün
ması için verimli çalışan bir sistemin kurulması ve etkin
(mal ya da hizmet) veya sürecin; yeni bir pazarlama
politikaların tasarlanıp uygulanması gerekmektedir.
yönteminin; ya da iş uygulamalarında, işyeri organi-
Standardların İnovasyona Katkısı
zasyonunda veya dış ilişkilerde yeni bir organizasyonel
yöntemin uygulanmasıdır.1 İnovasyon terimi “yeni ve
değişik bir şey yapmak” anlamındaki Latince “innovare” kökünden türetilmiştir.
2
İnovasyon yeni fikirleri
(ürün, metot veya hizmet gibi) değer yaratan çıktılara
dönüştürme sürecidir. Bu süreç iki temel basamaktan oluşur. İnovasyon sürecini başlatması bakımından
önem arz eden ilk basamak yeni ve yaratıcı fikirlerin
ortaya çıkmasıdır. Emek ve yatırım gerektiren ikinci
Standartlar; üzerinde uzlaşma sağlanmış, tüm ilgili
tarafların katılımıyla geliştirilmiş, ortak ve tekrarlanan
kullanımlar için hazırlanan, uygulaması zorunlu olmayan dokümanlardır. Standartlar sayesinde ürünlerin
birbirleri ile uyumlu olmaları sağlanmakta, uyumu zorlaştıran gereksiz ürün farklılıkları ortadan kaldırılmakta,
ürünlerin ve üretim süreçlerinin maliyet etkinliği iyileştirilmektedir. Standardizasyon, piyasa odaklı rekabeti
tamamlar, tamamlayıcılığı olan ürün ve hizmetlerin bir-
basamak ise ortaya çıkartılan yeni ve yaratıcı fikirlerin
likte işlerliğinin sağlanmasına yardımcı olur ve sağlık,
ticarileştirilmesi, başka bir deyişle katma değer yaratan
güvenlik, çevre temel gereklerinin deney metotlarının
ürün, metod veya hizmetlere dönüştürülmesidir.
belirlenmesini sağlar.4
İnovasyon, ülkelerin ekonomik büyümelerini ve rekabet
Standardların kullanımı yeni teknolojilerin uygulanma-
güçlerinin artırılmasını desteklemekte toplumsal kalkın-
sını sağladıkları için geri bildirim mekanizmalarını artır-
ma ve yeni iş imkânları geliştirilmesine katkı sağlamak-
makta ve inovasyon çalışmalarını desteklemektedir. Bu
tadır. Ayrıca inovasyon iklim değişikliği, doğal kaynak-
itici etki hizmet sektörü gibi teknoloji tabanı olmayan
ların artırılması, sağlık ve güvenlik gibi birçok sorunun
sektörlerde de inovasyon faaliyetlerinin artmasını sağ-
3
çözülmesinde de önemli bir araçtır. Bu sosyal ve eko-
layacaktır. Standardlar uluslararası ve bölgesel mevzu-
nomik faydaları düşünüldüğünde inovasyon için gere-
ata uyum sağlamanın bir aracı oldukları için yenilikçi
ken ortamın oluşturulması devletler için birinci öncelik
ürünlerin küresel ve bölgesel pazarlarda dolaşımını ko-
olarak kabul edilmelidir. İnovasyon faaliyetlerinin artırıl-
laylaştırır.5
1- Oslo Kılavuzu, OECD-Eurostat, 2005.
2- http://www.teknolojide.com/inovasyon-nedir_4929.aspx, (01.04.2013)
3- The Benefits of Standards for National Economies, http://www.worldstandardscooperation.org/newsletters/ 003/newsletter03.html, (01.04.2013)
4- STAIR, An Integrated Approach for Standardization, Innovation and Research, CEN-CENELEC, Brüksel, 2011.
5- Com (2008) 133 - Towards an increased contribution from standardization to innovation in Europe, AB Komisyonu, Brüksel, 2008.
85
HAZİRAN 2013
STANDART KURULUŞLARI VE İNOVASYON
İNOVASYONU
Farklı türlerdeki standardların inovasyon üzerinde fark-
li bilgilendirmesi için yapılan etiketlemenin daha geniş
lı etkileri vardır. Terminoloji Standardları nanoteknoloji
alanlarda uygulanmasını sağlamakta ve performansla-
gibi yeni teknolojilerin araştırılmasını gerektirmektedir.
rın kıyaslanmasını kolaylaştırmaktadır.
Bu standardlar verimli iletişimin artmasını sağlayacağı
2. Pazar açılmasına öncülük edilmesi: Yenilikçi ürünler-
gibi ve Ölçme ve Deney Standardlarının gerektirdiği
le ilgili pazar oluşturulması ve bu pazarların geliştirilme-
temelden uygulanabilir araştırmalara bilgi transferinde
si sağlanmalıdır. Standardlar genel ve kabul edilir kural-
önemli bir rol üstlenmektedir. Bu anlamda standardlar
lar belirlediği için ürün ve hizmetlere yönelik bölgesel ve
yenilikçi ürünleri karşılaştırabilir kıldıkları gibi deneysel
küresel pazar oluşturulmasını sağlar. Standardizasyon
gelişmeler ve araştırmalar arasındaki bağın da kurul-
küresel kabul sağlayacağı için piyasaya girişleri kolay-
masına aracılık etmektedir. Uyumluluk Standardları
laştırır ve işletmelerin bu pazarlara girişini hızlandırır.
ürünler ve sistemin geneli arasındaki karşılaştırılabilirliği sağlamakta ve kullanıcılar arasında ağ dışsallıkları
oluşmasına yardımcı olmaktadır. Kalite Standardlarında minimum güvenlik gerekleri belirlendiği için ürünlerin
kalite ve güvenlik unsurları garanti altına alınmaktadır.
Standardlar çeşitliliklerin dokümante edilmesini sağladıkları için kullanıcıların maliyetlerini azaltmalarını ve
ölçek ekonomilerinden yararlanmalarına temel oluşturmaktadır.
3. Kamu kullanımının artırılması: Standardların kamu
kullanımının artırılması inovasyonu destekleyecektir.
Standardlar ile ortaya konan teknik çözümler kişisel
ve kurumsal olarak ürün ve hizmetlere duyulan güveni
artıracaktır. Bu anlamda teknik çözümler ve dolayısıyla
inovasyona duyulan ihtiyaç artacaktır. Güven ve performans arayışı yenilikçi ürünleri öne çıkaracaktır.
4. Bilişim Teknolojilerinde entegrasyonun sağlanması: Bilişim teknolojilerinde inovasyonun önemi tartışıl-
Standardizasyon bilimsel araştırmaların ve yeni tek-
mazdır. Standardlar bilişim ürünlerinin uygulama alanı
nolojilerin geliştirilmesini desteklemektedir. Araştırma
bulmasını sağlamaktadır. Avrupa’da e-Sağlık, e-Kimlik
programlarında ve projelerinde standardizasyonun kul-
gibi sosyal uygulamalar standardlar sayesinde daha
lanılması ulusal inovasyon sistemlerinin performansını
çok kullanılmaktadır. Bu alanlardaki kullanımın artması
artıracak ve inovasyon çalışmalarını destekleyecektir.
yenilikçi ürünlerin önünü açmaktadır.
Ayrıca standardlar teknoloji transferi sağlayacağı için
birçok işletmenin yeni pazarlara girmesini kolaylaştıracak ve ülkelerin üretkenliklerini ve ekonomik büyüme6
lerini artıracaktır.
İnovasyon çalışmalarının geliştirilmesi için standardizasyonun rolünü birkaç başlık altında toplamak mümkündür:7
1. Sürdürülebilir Sanayi Politikası: Enerji, ürün, proses
ve hizmetlerin kaynak etkililiğinin geliştirilmesi ve sanayinin rekabet gücünün artırılması için sürdürülebilir
sanayi politikaları oluşturulmalıdır. Eko-inovasyon ve
çevre teknolojileri gibi alanlarda standardlar geliştirilmesi inovasyonu tetikleyeceği gibi Avrupa Tek Pazarı
ve küresel pazarlara erişimi kolaylaştırmaktadır. Ayrıca
standardlar tüketicilerin ürünlerin performansları ile ilgi-
Avrupa Standart Kuruluşları ve İnovasyon
İnovasyon, ekonomik büyüme ve rekabet gücünün artırılması için anahtar faktörlerdendir. Rekabetin giderek
zorlaştığı küresel ekonomide işletmeler ve toplumların
inovasyon gücünün yüksek olması bu rekabette var olmanın vazgeçilmez unsuru olmuştur.8
Avrupa Standardları Tek Pazarın etkin çalışması için
en önemli araçlardandır. Standardlar yenilikçi ürün geliştiren işletmelere güven sağlayarak yenilikçi ürün ve
hizmet geliştirilmesine katkıda bulunmaktadır. Standardizasyon ile inovasyonun artırılmasının; ürünlerin
kalitesinin artırılması, yeni ürünlere pazar imkânı oluşturulması, bu pazarların Avrupa inovasyon kapasitesinin
artırılması gibi birçok faydası bulunmaktadır.9
6- The Benefits of Standards for National Economies, a.g.k.
7- Com (2008) 133, a.g.k.
8- http://www.cen.eu/cen/Sectors/Sectors/Innovation/Pages/default.aspx, (29.04.2013)
9- http://www.cenelec.eu/aboutcenelec/whatwestandfor/fosterinnovation/index.html, (29.04.2013)
86
güç olduğu ifade edilmekte standardların önemi ve
Ayrıca CEN, Avrupa inovasyon kültürünün oluşturulması yönündeki çalışmaları desteklemek için Kasım
2008’de CEN/TC 389-İnovasyon Yönetimi Teknik Komitesini kurmuştur. Bu Komitenin amacı işletmelere
standardizasyon dokümanı şeklinde çözümler sunmak, inovasyon ile ilgili sistematik yaklaşımlar geliştirmek, işletmelerin inovasyon kapasitesinin artırılması
için planlama ve yönetim çalışmalarını optimize etmektir.
inovasyon çalışmalarının artırılmasındaki önemi anlatıl-
Sonuç
maktadır. Bildirimde standardizasyonun inovasyonun
İnovasyon, işletmelerin piyasada üstünlük sağlamalarına yardımcı olduğu gibi ülkelerin ekonomik büyümelerini ve rekabet güçlerinin artırılmasını desteklemektedir.
İnovasyon küresel ısınma ve enerji verimliliği gibi sorunların çözümünde de önemli bir araç olarak kullanılmaktadır.
Standardizasyonun inovasyona katkısının önemi Avrupa Birliği (AB) tarafından da ortaya konmaktadır. AB
Konseyi kararı ile yayınlanan Com (2008) 133 Sayılı
AB Komisyonu Bildirimi
10
bu önemi ortaya koyan ilk
dokümandır.Bildirimde standardizasyonun piyasa tabanlı rekabeti güçlendirdiği ve inovasyon için itici bir
öncelikli eylemleri içerisindeki rolü ve standardların
inovasyona ve rekabet gücünün artırılmasına katkısının
güçlendirilmesi çalışmaları incelenmektedir.
Standardlar daha büyük pazarlara ulaşılması için yenilikçi ürünler ve hizmetler üretilmesi, maliyetlerin azaltılması, mevcut ve yeni geliştirilecek ürün, hizmet ve
prosesler arasındaki karşılıklı işlerliğin sağlanması, ürün
ve hizmetlere duyulan güvenin ve araştırma sonuçlarının yaygınlaştırılması için önemlidir. Avrupa Standardizasyon Komitesi (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Standardizasyon Komitesi (CENELEC), standardizasyonun
Avrupa’nın inovasyon kültürünü destekleyici etkisinden
hareketle çalışmalarını yürütmektedir. CEN ve CENELEC, inovasyona bağlı sektörlerin veya standardları
kullanmayan sektörlere standardizasyon ve standardizasyon faaliyetlerini tanıtabilmek için İnovasyon Birimini
Standardizasyon inovasyon çalışmalarını destekleyen
ve bu çalışmaların artırılmasını sağlayan bir araçtır.
İnovasyon alanında standardlar hazırlanması verimli
iletişim, bilgi transferi, araştırma sonuçlarının etkin kullanımını artıracak, standardların temel kalite ve güvenlik gereklerini belirlemesi yenilikçi ürünlerin kullanımını
hızlandıracaktır. Nitekim standardizasyonun inovasyon
üzerindeki olumlu etkilerinin geliştirilmesi ve inovasyon
ve ar-ge alanlarında standardlar oluşturulması için AB
Komisyonu, CEN ve CENELEC de çalışmalarını sürdürmektedir. Standardizasyon faaliyetlerinin bölgesel
ve uluslararası alanda artırılması yeni teknolojilerin uygulanmasını, inovasyon faaliyetlerinin ve ar-ge çalışmalarının artırılmasını sağlayacaktır.
Kaynakça
nıtılması, yeni standart paketlerinin oluşturulması için
• Com (2008) 133 - Towards an increased contribution
from standardization to innovation in Europe, AB Komisyonu, Brüksel, 2008.
araştırma tekliflerinin hazırlanması ve paydaşların bu
• Oslo Kılavuzu, OECD-Eurostat, 2005.
çalışmaların içinde yer alması gibi görevler üstlenmek-
• STAIR, An Integrated Approach for Standardization,
Innovation and Research, CEN-CENELEC, Brüksel,
2011.
kurmuştur. Bu Birim standardizasyon faaliyetlerinin ta-
tedir.
Ekim 2008’de Teknik Kurullarının kararı ile Standardizasyon, İnovasyon ve Araştırma Ortak Stratejik Çalışma Grubu (Standardization, Innovation and Research-STAIR) oluşturulmuştur. STAIR, CEN ve CENELEC Teknik Kurullarına inovasyon ve ar-ge çalışmaları
ile ilgili ortak bir yaklaşım benimsenmesi için danışmanlık hizmeti vermekte standardizasyon, inovasyon
• The Benefits of Standards for National Economies,
http://www.worldstandards cooperation.org/newsletters/003/newsletter03.html, (01.04.2013)
• http://www.cen.eu/cen/Sectors/Sectors/Innovation/
Pages/default.aspx, (29.04.2013).
• http://www.cenelec.eu/aboutcenelec/whatwestandfor/fosterinnovation/index.html, (29.04.2013).
ve araştırma faaliyetleri arasındaki bağın geliştirilmesi-
• http://www.teknolojide.com/inovasyon-nedir_4929.
ne çalışmaktadır.
aspx, (01.04.2013).
10 -Com (2008) 133, a.g.k.
87
HAZİRAN 2013
KALİBRASYON VE İNOVASYON
ÖLÇÜLEMEYEN
HİÇBİR OLGU
KONTROL
EDİLEMEZ
Fatih KÖSE
TSE Ankara Kalibrasyon
Müdürü
Metroloji, kelime olarak Yunanca “METRON” kelimesinden türetilmiş olup, Türkçe karşılığı “Ölçüm Bilimi”dir.
Metrolojinin amacı bütün ölçme sistemlerinin temeli
olan ölçüm birimlerini (Uluslararası Birimler Sistemi-SI
ve SI’dan türetilenler) tanımlayarak bilim ve teknolojinin
kullanımına sunmak ve yapılan bütün ölçümlerin güvenilirliğini ve doğruluğunu sağlamaktır.
Metroloji üç ana faaliyeti kapsar :
1.Uluslararası düzeyde kabul edilmiş ölçüm birimlerinin
tanımının yapılması,
Uzunluk ölçüm birimi olan metrenin tanımlanması,
buna bir örnektir.
2. Ölçüm birimlerinin, bilimsel yöntemler kullanılarak laboratuvarlarda gerçekleştirilmesi,
Uzunluk birimi metrenin lazer kullanılarak (yayılan ışınımın dalga boyu ile) elde edilmesi örnek olarak verilebilir.
3. İzlenebilirlik zincirinin, bir ölçümün değeri ve doğru-
Metroloji, ölçüm alanı ve belirsizliği ne olursa olsun
ölçmenin tüm teorik ve pratik yönlerini kapsar. Günlük yaşantımızda, endüstride ve uluslararası ticarette
anahtar rolü oynar. Doğru ve güvenilir ölçümler; çevre,
sağlık ve güvenlik ile daha pek çok alanda kritik bir rol
oynarken ürün kalitesinin temininde vazgeçilmez bir
unsur olarak kendilerini gösterirler.
Metroloji: Bilimsel, Endüstriyel ve Yasal (Legal)
Metroloji olarak üç dalda uygulanmaktadır.
1. Bilimsel metroloji: Uluslar arası geçerliliği olan Primer Standartların ülke düzeyinde oluşturulması ile ilgili
faaliyetleri kapsamaktadır. Ülkemizde bu konuda Tübitak bünyesinde hizmet veren Ulusal Metroloji Enstitüsü
(UME) görevlendirilmiştir.
2. Endüstriyel Metroloji: Bilimsel Metrolojinin faaliyetleri sonucu elde edilen Birincil Standartlara İzlenebilirliği
sağlanmış ikincil ve çalışma standartları ile Endüstride
uygulanan ölçüm ve testlerin yapıldığı hizmet alanını
kapsar. TSE Endüstriyel alanda kalibrasyon hizmetlerinin yürütülmesi konusunda görevlendirilmiştir.
luğunun belirlenmesi, belgelenmesi ve bu bilginin yayılması ile kurulması,
Örneğin, bir atölyede kullanılan kumpas ile birincil seviye uzunluk metrolojisi laboratuvarı arasındaki kalibrasyon sertifikası ile belgelenmiş ilişki.
88
3. Yasal (Legal) Metroloji: Ticarete esas teşkil eden,
ekonomik işlemlerin şeffaflığını etkileyen, tüketicinin
korunmasına ve halk sağlığına yönelik ölçümlerle ilgilenir. Ülkemizde T.C Bilim. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
bu konuda görevlidir.
Bilimsel çalışmalarda, sağlık alanında, sanayi ve en-
nilirliği açısından bu durum önemlidir. Ülkemizde Çevre
düstride, ticarette ve günlük hayatımızda kullandığımız
ve Kalite Yönetim sistemleri, İş güvenliği Gıda Güven-
sistem ve cihaz ölçüm sonuçlarının standardın, mev-
liği, ve Laboratuvar Akreditasyonu ve benzeri diğer
zuatın, yasal otoritenin belirttiği kullanım toleranslarının
sistem belgelendirme ve sertifikasyon faaliyetlerinde
içinde olması cihazların doğrulukları ve tekrarlanabilen
kullanılan standartların önemli şartlarından bir tanesi
ölçümlerin kesinliklerine bağlıdır. Ölçüm sonuçlarının
de kalibrasyondur.
bu şartları sağlayıp sağlayamadığı, sistem veya cihazın
Gerçek bir Değerle karşılaştırılması ile mümkün olabilir.
Ölçüm yapan cihazların ölçüm sonuçlarının güvenilir
olmadığı durumlarda örneğin bir hastanede kan şekeri
Kullanıma yeni alınan veya uzun süredir kullanılan ci-
veya kan da ki kolesterol miktarını ölçen tıbbi teşhis-
hazlar sistematik veya sistematik olmayan hatalı so-
te kullanılan bir cihazın bilinen referans aralığının dışına
nuçlar gösterebilir. Bu hatalar düzeltilebilen veya düzel-
çıkması veya kontrol edilememesi halinde tedavi için
tilemeyen rasgele veya tesadüfi hatalar olabilir. Hatalar
ancak cihazın belirlenmiş şartlar altında referans bir
standart kullanılarak ulusal veya uluslar arası yayınlanan ve geliştirilen metotlara göre mukayese edilmesi ile
yapılan bir işlemler dizisinden sonra bulunabilir.
hastaya uygulanacak gereksiz ilaç tatbikinin vücudun
organlarını harap edebileceği hatta ölümcül olabileceği
üzerinde dikkatle durulması gereken bir konudur. Diğer
taraftan ışın tedavisinde hastaya tatbik edilen ışın miktarının, cihazın hatalı ölçmesine bağlı olarak, gereken
Kalibrasyon olarak tanımladığımız bu işlemler dizisi
dozdan fazla olması durumunda hastaya geriye dönü-
ile ölçüm yapılacak cihazın kısa dönemli karakteristiği
ortaya koyulur. Kalibrasyon sonucunda kalibrasyonu
şü olmayan zararlar vereceği de kaçınılmazdır. İnsan
yapılan cihaza ait bulduğumuz hata, eğer düzeltilebilen
kullanılan cihazların düzenli aralıklarla kalibrasyonlarının
sistematik bir hata ise düzeltme faktörleri kullanarak
sağlığı açısından çok önemli olan teşhiste ve tedavide
yapılması gerektiği açık bir şekilde görülmektedir.
ayar dediğimiz bir takım işlemlerle düzeltilebilir. Düzeltilemeyen bir hata ise ölçüm sonucuna toplam ölçüm
Diğer taraftan yolculuk yaparken kullandığımız ulaşım
belirsizliği ile birlikte yansıtılacaktır.
araçlarının göstergelerinin doğru gösteriyor olması da
Kalibrasyon bir plan ve program içinde peryodik aralıklarla yapılan bir işlemdir. Kalibrasyon işleminin hangi
sıklıklarla yapılacağı; cihazın kullanım sıklığına, doğruluğuna, kullanıldığı yerin toleransına, ara kontrol sıklığına,
cihazın kaymasına ve benzeri sebeplere bağlı olarak
kullanıcının vereceği karar doğrultusundadır. Her cihaz zamanla kaymalara maruz kalabilir. Katalog bilgisi
olarak da verilebilen kayma değerleri periyodik olarak
can güvenliğimiz açısından önemlidir. Aksi halde kazalar olabileceği yakın zamanda vuku bulmuş yükseklik
göstergesi hatasından kaynaklanan uçak kazasından
görülebilir ve yapılan kalibrasyonların ne kadar gerekli
ve zaruri olduğu anlaşılır. Bu örneklerin sayısını çoğaltabiliriz. Pazardan aldığımız sebze ve meyvelerin bozuk
bir terazi ile tartılması veya bir kuyumcu terazisinin hatalı sonuçlar üretmesi, evlerimizde kullandığımız elekt-
yapılan kalibrasyonlardan sonra oluşturulacak sertifika
rik, su ve doğalgaz gibi hizmetlerin bedellerini tespit
verilerinin analizi ile bulunur.
etmeye yarayan sayaçların kullanılan miktardan daha
Kalibrasyon, ticarete esas teşkil eden Uygunluk Değerlendirme faaliyetlerinin de olmazsa olmaz şartlarından
biridir. Örneğin bir Deney veya Analiz Laboratuvarı ürü-
fazla değer gösteriyor olması hizmeti alan kişinin kabul
edemeyeceği durumdur. Hatalı ölçüm sonuçları zaman, iş gücü ve en önemlisi prestij kaybına neden olur.
nün standartta verilen toleranslar içinde olup olmadı-
Büyük oranda üretim yapan firmalar ve bu firmaların bir
ğını tespit etmek üzere yaptığı deneyler için kullanmış
parçası olan test ve analiz laboratuvarları çok sayıda ci-
olduğu tüm cihazlarını, sistemlerini izlenebilir bir şeklide
haz kullandıkları için kalibrasyonlarını veya doğrulama-
kalibrasyonlarını sağlamalı veya peryodik ölçümler ile
larını kendileri yapabilmekte ve bu konuda laboratuvar
veya sürekli izleyerek doğrulamalıdır. Sonuçların güve-
kurabilmektedirler.
89
HAZİRAN 2013
Dahili kalibrasyonlar olarak adlandırdığımız dünyada
ölçümlerin belirsizliği dahil olmak üzere eğitimli olmalı
çok yaygın olan bu laboratuvarlar sayesinde, ölçümler
ve gerekli prosedür, talimat ve formlar gibi doküman-
üzerinde herhangi bir şüphe duyulduğunda hızlı ölçme
tasyon ve fiziksel şartlar sağlanmalıdır. Firma yetkilileri
imkanı ile sistem ve cihazlara derhal müdahale yapı-
dahili kalibrasyonlar ile ilgili bir yatırım yapmadan önce
labilmektedir. Geri dönüşümü olmayan süreçlerde hızlı
bir maliyet araştırması yapıp bu işin gerekliliğine karar
müdahale israfı önleyecek ve ekonomiye katkı sağla-
vermelidir.
yacaktır. Örneğin, Granit, preslenme sürecinden sonra
fırınlanmaktadır. Fırınlanan granitin geri dönüşü yoktur.
Fırınlanma aşamasında herhangi bir hatalı ölçüm, standart dışı ve kalitesiz ürün çıkmasına sebep olacaktır.
Bu örneği binlerce ürün için çoğaltabiliriz. Bu yüzden
Kalite ve Ekonomi için, “Ölçülemeyen Hiçbir Olgu
Kontrol Edilemez” gerçeğinin ne kadar önemli olduğu
görülmektedir.
Labortuvarlarda kullanılan Ölçüm metotları standart,
standart olmayan veya labortauvarda geliştirilen metotlar olabilir. Laboratuvarlar geçerli kılmak şartı ile test
analiz ve kalibrasyonlarla ilgili olarak kendi metotlarını geliştirebilirler. Ülkemizde standartların oluşturulması için yeni metotların geliştirilmesine ihtiyaç vardır.
Laboratuvar akreditasyon Standartlarında belirtildiği
üzere laboratuvarlar yeni metotlar oluşturduktan son-
Dahili kalibrasyonu gerçekleştirebilmek için hangi
ra geçerli kılma ve doğrulama yöntemleri ile metodun
alanda dahili kalibrasyon yapılacağına karar verilmeli,
güvenilirliğini sağlamalı ve personellerini eğitime tabi
bu konuda bir fizibilite çalışması yapılmalı, personel,
tutmalıdır.
90
Üretim ve hizmet sektöründe yenilikçi yaklaşımlar doğ-
hizmetine yoğun bir şekilde devam etmektedir. TSE
rultusunda hizmetin hızlı ve kaliteli verilebilmesi ancak
olarak üç ana bölgede Ankara, Gebze ve Bursa’da
bilgiye ve kaynaklara hızlı ulaşmak ile mümkün olabilir.
kalibrasyon hizmetlerimiz sürmektedir. Türkiye’nin ilk
Laboratuvarların referans malzeme veya referans standart üretebilmesi ve bu malzemeleri ölçebiliyor olması
ülkemiz açısından arzu edilen bir durumdur. Bu durum
akreditel laboratuvarlar ünvanına sahip Kurumumuz
temel birimlerde kalibrasyon konusunda UME’den
üreticinin sisteme hakim olmasını, piyasaya daha gü-
sonra ikincil seviyede hatta bazı alanlarda UME ile eş-
venilir ürün sağlamasını ve müşteriye hızlı dönmesini
değer doğruluğa sahip laboratuvarlara sahiptir. TSE
sağlayacaktır. Ayrıca dünya pazarlarında daha çok yer
Türkiye’de UME ile yapılan ortaklaşa projeler sayesin-
almasına sebep olacak ve ticareti arttıracaktır.
de İzlenebilirliğin sağlanacağı kuruluş olma yolundadır.
Gelişen teknolojileri ile birlikte farklı üreticilerin aynı iş-
Faaliyet alanlarımız;
lemleri yapan cihazlarının, geliştirilecek olan tek bir
otomasyon programı üzerinden kalibrasyonlarının yapılması olasılığı önem kazanmaktadır. Yeni nesil komut
standartları kullanılarak yapılacak olan kalibrasyon
otomasyonu yazılımları ile program sayısı en aza indirilebilmekte ve kalibrasyon otomasyonu yazılımlarının
idamesi, bakım ve onarımı daha kolay ve etkin hale
getirilebilmektedir.
Ayrıca TS EN ISO /IEC 17025 Deney ve/veya Kalibrasyon Laboratuvarlarının akreditasyonu için gerekli
• Elektriksel alanlarda Akım, gerilim ve Frekans,
• Sıcaklık ölçümleri ve simülasyonları,
• Kuvvet ve Terazi,
• Kütle ölçümleri,
• Basınç sensörleri ve simülasyonları,
• Hacimsel kaplar,
• Boyutsal ve Uzunluk ölçümleri,
şartlar standardında Cihazların Ara Kontrol maddesi
bilindiği üzere Kalibrasyonu yapılan cihazların, kalibrasyon statüsünün devam edip etmediğini anlamak için
• Akustik ölçümler
• Tork Ölçümleri,
yapılan bir faaliyeti belirtir. Kalibrasyonların dahili veya
dışarıdan hizmet alınıp alınmadığına bakılmaksızın ya-
• Biyomedikal Cihazların Öçümleri,
pılacak bu ara kontrollerle Cihazlar üzerinde herhangi
• Nem Ölçümleri,
bir kayma veya deformasyon olup olmadığı anlaşılır. Bu
durum ürünün veya hizmetin kalitesini sağlamak açı-
ve bu parametrelere bağlı laboratuvar cihaz kalibras-
sından ayrıca önem arz eden bir konudur.
yonlarıdır. Bu kalibrasyon faaliyetlerimiz TÜRKAK’tan
Kalibrasyonu veya Ara Kontrolü
yapılan cihazların
akrediteli bir şekilde yerine getirilmektedir. Kurumumuz
ölçüm sonuçları değerlendirilmeye alınmalı ve uygun-
aynı zamanda yukarıda belirtilen konularda eğitimler
suzluk durumunda düzeltici faaliyetler başlatılmalı,
de vermektedir. Laboratuvar akreditasyonu, ölçüm
düzeltme faktörleri ile gerekli düzeltmeler yapılmalıdır.
belirsizliği ve temel birimlerde kalibrasyon faaliyetleri
Tolerans güven aralığı oluşturuluncaya kadar cihaz
ile ilgili on binlerce kişi kurumumuz tarafından eğitilmiş
kullanıma alınmamalıdır. Aksi takdirde hatalı ölçümler-
olup sektörlere kazandırılmıştır.
den kaynaklanacak durumların insan sağlığına ve ülke
ekonomisine zararları büyük ölçülerde olacaktır.
Türk Standartları Enstitüsü olarak güvenilir ve doğru
TSE olarak tüm alanlarda referans standartların ve malzemelerin kalibrasyon sayılarını arttırmak ve ikincil se-
ölçmenin Türk Ekonomisine ve İnsan sağlığına önemini
viyede izlenebilirliğin sağlandığı bir kuruluş olmak ana
anlayan kurumumuz, kanunun da vermiş olduğu yetki
hedeflerimizdendir. Cihaz ve Laboratuvar yatırımlarımız
ile 25-30 yıldır Test ve Kalibrasyon laboratuvarları ile
bu doğrultuda devam etmektedir.
91
HAZİRAN 2013
TSE İNOVASYON MÜDÜRLÜĞÜ
TSE İNOVASYON
VE PROJE
MÜDÜRLÜĞÜ
Mustafa YÖRÜK
TSE İnovasyon ve Proje Müdürlüğü
Uzman Yardımıcısı
İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü; Enstitünün
eğitim faaliyetlerinde çağdaş eğitim yöntemlerinin
(uzaktan eğitim, e-eğitim, e-öğrenme dahil) kullanılması için gerekli alt yapıyı oluşturmak ve etkin kullanımını temin etmek, yeni eğitim alanları ile ilgili inceleme
ve derleme çalışmalarını yürütmek, Enstitünün görev
alanlarında akademik çalışmaların yapılabilmesi için
gerekli girişim ve çalışmalarda bulunmak, akademik
kuruluşlarla işbirliğinde bulunmak, inovasyon ve proje yönetimi çalışmalarını yürütmek, yeni ve/veya belirli
konularda altyapı oluşturma desteği talebinde bulunan
kurum ve kuruluşlara destek hizmetini vermek ve bu
alanlarda yapılan çalışmaları izlemek, değerlendirmek,
yönlendirmek ve gerekli koordinasyonu sağlamak ile
görevlidir.
uygunluk değerlendirmesi ve benzeri alanlarda altyapı
oluşturma desteği talebinde bulunan kurum veya kuruluşlarla proje bazlı çalışmalar yapmak, bu kapsamda
proje taslaklarını oluşturmak ve mutabık kalınan projelerin uygulanmasını sağlamak ile görevlidir.
a) İş Geliştirme ve Araştırma Bölümü; eğitim alanında araştırma ve incelemeler yapmak, mevcut eğitimlerin etkinliğini ölçmek ve ölçme neticesinde eğitimleri
geliştirme çalışmalarını yapmak, yeni eğitim fırsatlarını
araştırıp raporlamak, inovasyon (yenilikçilik) tekniklerinin eğitimlerde kullanılması için gerekli çalışmaları
yürütmek, akademik çalışmaların yapılabilmesi için
çeşitli akademik kurumlarla işbirliğini geliştirmek ve
bu kapsamda yapılan çalışmaları raporlamakla görevlidir.
Yeni gereksinimlere, keşfedilmemiş veya fark edilmemiş ihtiyaçlara cevap verebilecek çözümler üretme faaliyetine inovasyon denir. Diğer bir ifadeyle, inovasyon
genellikle ürünleri, iş süreçlerini, prosesleri, servisleri ve
teknolojileri yeni bir bakış açısıyla değerlendirip yeni fikirler ve yaklaşımlar ortaya koyma çabasıdır. Benzersiz
ürün, hizmet veya sonuçlar üretmek için düzenlenen
geçici aktivite grubuna proje; bilgi, beceri ve tekniklerin
projeyi gerçekleştirmek için kullanılmasına proje yönetimi denir. Diğer bir yaklaşımla, proje yönetimi belli bir
amacı gerçekleştirmek için kaynakların kullanımını ilişkisel bir bütünlük içinde gerçekleştirme faaliyetidir. Daha
açıklayıcı bir deyişle, belirlenen bir hedefe belirli bir süre
ve kaynaklarla uluşabilmek için yapılan problem analizi,
planlama, kaynak bulma, uygulama ve değerlendirme
aktivitelerini kapsayan süreçlerin yönetilmesine proje
yönetimi denir. Bu iki disiplini bir arada harmanlayan
İnovasyon ve Proje Yönetim Müdürlüğü Araştırma ve
problem tanılama teknikleri ile yeni fikirler oluşturup ve
bu fikirleri projeler aracılığı ile hayata geçirdikten sonra
ilgili birimlere devretmektedir.
b) Proje Yönetimi Bölümü; çeşitli alanlarda ortaya
çıkan düşünce veya raporları esas alarak projeler üretmek ve bunların uygulanması için çalışmalar yürütmek,
Mart 2013’te faaliyetlerine başlayan İnovasyon ve Proje Müdürlüğü, aşağıdaki ana başlıklar adı altında çeşitli
faaliyetleri yerine getirmektedir.
İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü altında yer
alan ana bölümler ve görev alanları şunlardır:
92
• Eğitim faaliyetleri için çağdaş eğitim yöntemleri için
gerekli altyapıyı oluşturma,
• İş geliştirme ve araştırma,
• Proje yönetme.
Bu çerçevede, kuruma ve eğitim dairesine ait projeleri hazırlamak, yönetmek, uygulamak ve ilgili birimlere
devretmek suretiyle proje bazlı çalışmalarda bulunmaktadır. Birim gerçekleştirdiği araştırmalar neticesinde
oluşturduğu proje fikirlerini hayata geçirmektedir. Hazırlanan projeler TSE ve çeşitli dış kaynaklar tarafından
finanse edilmekte olup, dış kaynaklar; Avrupa Birliği,
Bakanlıklar, TUBİTAK, KOSGEB, Kalkanıma Ajansları,
Birleşmiş Milletler, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı
(JICA), Alman Uluslarasın İşbirliği Derneği (GIZ) ve diğer ulusal ve uluslararası kurum ve ajanslarından oluşmaktadır. Dış finansörlerden yeterince yararlanabilmek
amacıyla her kaynak grubu için bir personel görevlendirilmesi planlanmakta böylece önümüzdeki yıllarda
kurumsal bazda birçok projeye imza atılması hedeflemektedir. Her yıl iç ve dış kaynaklarla çeşitli projeleri
gerçekleştirmeye çalışan İnovasyon ve Proje Yönetimi
Müdürlüğü aşağıdaki projeleri gerçekleştirme gayreti
içerisindedir:
• Eğitim Dairesi Yönetim Sistemi projesi
• Canlı (Eşzamanlı/senkron) Eğitim projesi
• Cansız (Asenkron) Eğitim projesi
• Akıllı İnteraktif Sınıf Oluşturma projesi
• TSE Akademi Portalı projesi
• Açık Standartlar Grubu oluşturma projesi
• Hacettepe Üniversitesi ile yapılan protokol çerçevesinde Kalite ve Uygunluk Değerlendirme Mühendisliği
yüksek lisans programı projesi
Eğitim Dairesi Başkanlığınca yürütülen bütün iş ve işlemlerin bilgisayar ortamında gerçekleştirmesine olanak sağlayan yazılım uygulamasının analizinin yapılması, tasarlanması, geliştirilmesi ve uygulamaya alınmasını kapsayan faaliyetleri kapsamaktadır.
Canlı (Eşzamanlı/senkron) Eğitim projesi TSE bünyesinde verilen eğitimlerin katılımcılara kendi evlerinde
web üzerinde canlı olarak katılmalarına sağlayan bir bilişim sistemi kurma projesidir. Bu proje Eğitim Dairesinin verdiği teorik ve pratik eğitimlere katılanların internet
bağlantılı bir cihazla herhangi ortamda web konferans
teknolojisi ile eş zamanlı katılabilme imkânı sağlayan bilişim sisteminin kurulmasını amaçlamaktadır.
Cansız/asenkron eğitim projesi senkron eğitim sırasın-
da gerçekleştirilen eğitimlerin video kaydına almayı ve
bu kayıtları zaman ve mekan kısıtlaması olmadan web
ortamında TSE eğitimlerine katılabilmek için gerekli
olan teknolojik altyapı ve sistemi oluşturmayı hedeflemektedir.
Akıllı interaktif sınıf oluşturma projesi ile senkron ve
asenkron eğitimin fiziksel altyapısı hazırlarken eğitimcinin sınıfı yönetme katılımcıların ise ders ve ders materyallerinden daha etkin bir şekilde yararlanmasını
sağlayan bütünleşik bir yapının oluşturulması amaçlanmaktadır.
TSE Akademi Portalı TSE’nin eğitim ile ilgili tüm sistemlerini bir arada toplayan ve bunları bütünleşik bir anlayış
içerisinde web ortamında sanal kullanma imkânı sağlayan projeyi ifade etmektedir.
Acık Standartlar Grubu oluşturma projesi TSE bünyesinde çeşitli alanlar için özellikle bilgi teknolojileri alanı
için açık standartların belirlenmesi ve bu alanla ilgi belgeleme, eğitim ve sertifikasyon faaliyetlerini organize
edecek altyapı ve insan gücünü oluşturulması planlanmaktadır.
Kalite ve uygunluk değerlendirme konularında uzmanlaşmak isteyenler için sistematik ve bütünsel bir anlayışla tasarlanan Kalite ve Uygunluk Değerlendirme
Mühendisliği yüksek lisans programı, imalat ve hizmet
sektörlerinin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır.
Bu program ile kamu ve özel sektör çalışanlarının kalite ve uygunluk değerlendirme mühendisliği alanlarında uzmanlaşmalarına imkân sağlayacak teknik bilgi ve
yöntemlerin öğretilmesi, çeşitli uygulamalarla yetkinlik
kazandırılması amaçlanmıştır. Program kapsamında;
kalite planlama, kalite yönetimi, kalite sistemleri, kalite kontrol, kalite iyileştirme ve uygunluk değerlendirme
konularında dersler ile disiplinler arası teorik ve uygulamalı eğitimlerin verilmesi planlanmaktadır.
Bu projelerle; çalışanlara ve katılımcılara yeni bir bakış
açısı ile bakabilme yetisi kazandırılmış olacaktır. Böylece, yeni iş sahalarınınım geliştirilmesine ve oluşturulmasına katkı sağlanması amaçlanmaktadır. Ayrıca,
İnovasyon ve Proje Yönetimi Müdürlüğü yeni yaklaşımlar ve projelerle teknik kapasiteyi artırmayı, ulusal ve
uluslararası işbirliği oluşturmayı, iş gücünü iyileştirmeyi
ve yeni iş gücü oluşturmayı amaç edinmiştir.
93
HAZİRAN 2013
BİLİŞİM VE İNOVASYON
DEVİR
''SİBER GÜVENLİK''
DEVRİ
Mariye Umay AKKAYA
TSE Yazılım Belgelendirme Müdürü
Bilginin giderek en değerli varlık haline geldiği çağımızda, tüm dünyada Bilişim Teknolojileri ve Bilgi Güvenliği
konularında yapılan çalışmalar her geçen gün artmaktadır.
Günümüzde bilişim teknolojilerinde de standardizasyon, güvenlik, performans ve kalite kontrolleri çok
önemli hale gelmiştir. Yazılım ürünlerinin güvenliği, kalitesi, performansı, ürün oluşturulurken izlenen yollar,
şifreleme-kriptoloji gibi konular BT ürün ve sistemleri
için vazgeçilmez olmakla birlikte, uluslar arası standartlara göre bağımsız laboratuvarlarda test edilip, bağımsız belgelendirme kuruluşları tarafından sertifikasyonu
ayrıca önem arz etmektedir.
Türk Standardları Enstitüsü`nün, bilişim alanında 2003
yılında başlayan çalışmaları, 2012 yılında “Bilişim Teknolojileri Belgelendirme Müdürlüğü`nün” kurulması,
2013 Mayıs ayında “Yazılım Test ve Belgelendirme
Daire Başkanlığı” nın tahsis edilmesi ile devam etmiş
olup; Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü (http://bilisim.
tse.org.tr/) “Bilişim Teknolojileri” ve “Siber Güvenlik”
alanlarında, hızla ilerleyen teknolojiye paralel olarak,
uluslar arası standartlardan ulusal ve uluslar arası akreditasyona sahip olarak, BT ürün ve sistemleri için test
ve belgelendirme hizmeti vermeye devam emektedir,
bunlar özetle;
• ORTAK KRİTERLER ( Common Criteria )-TSECCCS, TSE-OKBS sertifikası:
TS ISO/IEC 15408 serisi BT ürünlerinin güvenliği için
değerlendirme kriterleri
• SPICE-TSE-SPICE sertifikası:
• TS ISO 15504-SPICE Yazılım Süreçleri Değerlendirilmesi ve İyileştirmesi (ISO CMMI)
• BİLİŞİM TEKNOLOJİSİ- TSE-sertifikası:
TS 13298 Elektronik Belge Yönetimi
TS ISO/IEC 25051Yazılım Paketleri Belgelendirmesi
TS ISO 9241-151 İnsan-Sistem Etkileşimi-Web Sayfalarının Belgelendirmesi
•UYGUNLUK DEĞERLENDİRMESİ :
TS ISO/IEC 12207 Yazılım Yaşam Döngüsü
TS ISO/IEC 15288 Sistem Yaşam Döngüsü
•KRİPTO MODÜL ve ALGORİTMA BELGELENDİRMESİ (ISO FIPS 140-2)
TSE-CMVP ve TSE-CAVP sertifikaları:
TS ISO/IEC 19790: Kripto Modülleri Güvenlik Gereksinimleri
TS ISO/IEC 24759: Kripto Modülleri Test Gereksinimleri
94
2013 Haziran-YENİ BAŞLAYAN
BELGELENDİRMELER:
• IQNET-QWEB BELGELENDİRMESİ
• SAHA GÜVENLİK BELGELENDİRMESİ
• TEMEL SEVİYE GÜVENLİK BELGELENDİRMESİ
• OID ve UID Sertifikasyonu
2014`de Planlanan Yeni Belgelendirmeler:
SİBER SAVAŞLAR, SİBER SAVUNMA VE SİBER
GÜVENLİK
Dünyada artık “Siber Saldırı”, “Siber Güvenlik”,
“Siber Ordu”, “Siber Terorizm” “Siber Bakan”,
“Siber Savunma” terimleri sıklıkla kullanılmaktadır.
2010 Kasım ayında ABD`de “Wikileaks” olarak adlandırılan Gizli Diplomatik ve Askeri Belgelerin ifşası, 2007
yılında Rusya-Estonya Siber Savaşı, İran Nükleer Sisteminin Rusya tarafından durdurulması vb. Siber Savaşların dünyadaki örneklerinden sadece birkaçıdır.
• Savunma Sanayi Ürünleri Belgelendirmeleri
• FORENSIC-ADLİ BİLİŞİM
• COBIT belgelendirmesi
• CMMI belgelendirmesi
BT ürünlerin ve/veya sistemlerinin tüm bu standartlara
uygunluğunun ölçülebilmesi ve değerlendirilebilmesi
bağımsız test laboratuvarlarında yapılmaktadır.
TSE Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü olarak TS ISO/
IEC 15408-BT Ürün Güvenliği Ortak Kriterler alanında 3 lisanslı ve 2 aday laboratuvar vardır:
• TÜBİTAK BİLGEM OKTEM-lisanslı
• EPOCHE & ESPRİ-lisanslı
• CYGNACOM (Amerika)-lisanslı
• APPLUS LGAI (İspanya)-aday
• BEAM TEKNOLOJİ (Türkiye)-aday
Diğer BT standartlarında taşeron
laboratuvarlarımız:
• TÜBİTAK BİLGEM BTE-lisanslı
• EPOCHE & ESPRİ-lisanslı
• ODTÜ İBE Laboratuvarı-lisanslı
• TÜBİTAK BİLGEM UEKAE-Birlikte Çalışabilirlik Laboratuvarı –aday
Bilişim Teknolojileri Belgelendirme Müdürlüğü bünyesinde 2012 sonunda, Yazılım Test Laboratuvarını kurmuş, 2013 başından itibaren kendi Yazılım laboratuvarımız da özellikle Yazılım Fonksiyonel ve Performans
Testlerinde faaliyete başlamış olup, 2013 Mayıs ayında
Yazılım Test Müdürlüğü ismini almıştır.
Günümüzde “Siber Savaşlara” karşı “Siber Güvenlik ve
Savunma” stratejileri geliştirmemiz ve ülkemizin “Kritik
Altyapıları” olan “Bilgi ve iletişim, enerji, finans, sağlık,
gıda, su, ulaşım, savunma, kamu güvenliği, nükleer biyolojik ve kimyasal tesisler” imizi korumak için gereken
tedbirleri almamız son derece önemlidir.
İçinde bulunduğumuz “Bilgi ve İletişim” çağında bahsi
geçen ve Kritik Altyapılarımız olan “Enerji, finans, sağlık, gıda, su, ulaşım, savunma, kamu güvenliği, nükleer biyolojik ve kimyasal tesisler” artık manual fiziksel
yöntemlerle kontrol edilmemekte, bu sistemler “Uygulama Yazılım” larıyla uzaktan kontrol edilmektedir. Bu
uzaktan kontrol, hız ve performans kazancı sağlarken,
malesef kötü niyetli kişi-kurumlar için de “Siber Saldırı”
ortamı haline gelmekte, güvensiz test edilmemiş yazılımlar ve donanımlar yüzünden çok değerli olan “Kritik
Altyapılarda” tolere edilemeyecek maddi kayıplar yaşanabilmektedir.
95
HAZİRAN 2013
İran (Nükleer Sisteminin durdurulması)
• SCADA sistemlerine zarar verildi.
• USB aracılığı ile kapalı ağa bulaşmıştır
Her ülkenin kritik varlıkları vardır. Bunlar korunamadığı
takdirde ülke güvenliği büyük risk altına girer. Bu da
çok daha büyük sorunları beraberinde getirir. Bu kritik
varlıklar;
• Enerji
• Savunma
• Finans
• Sağlık
• Gıda
• Su
• Ulaşım
• Bilgi ve iletişim
• Kamu güvenliği
İran bu saldırıdan büyük yara almış ve SCADA sistemleri ciddi zarar görmüştür.
Siber savaşların önemini vurgulayacak başka bir örnek
de, ABD’nin siber ordu kurmasıdır.
• Nükleer, biyolojik ve kimyasal tesisler olarak sıralanabilir.
Bahsi geçen ülke kritik altyapılarından herhangi birinde
bir sorun çıkması, ülkenin kaosa sürüklenmesine neden olabilecektir. Bu sorun tamamen kaldırılamayacağı
gibi, büyük oranda azaltılabilir.
Siber güvenliğin önemini bizlere gösteren diğer örnekler ise;
• Wikileaks : ABD`nin Gizli Diplomatik ve Askeri Belgelerin ifşası, Kasım 2010
• DDOS Saldırıları : Hemen her gün bir siteye yapılan bu saldırılar temel olarak hack olarak kabul edilmese de, o siteye ulaşılabilirliği kısıtlaması, hatta durdurması yüzünden kişilere ve kurumlara büyük zararlar
verebilmektedir.
Ortak Kriterler ve Siber Güvenlik
TS ISO/IEC 15408- BT Ürünleri Güvenliği-Ortak
Kriterler
Ortak Kriterler, Bilişim teknolojisi ürünleri için geliştirilmiş güvenlik değerlendirme standartları olan ISO/IEC
15408 ve ISO/IEC 18045 standartlarıdır. CTCPEC (Kanada), TCSEC (A.B.D) ve ITSEC (Avrupa) standartlarının “Common Criteria” adı altında birleşmesi ile Ocak
1996’da yayınlanmıştır.
96
CCRA-Ortak Kriterler Tanıma Anlaşması:
TÜRKİYE`DE ORTAK KRİTERLER TARİHÇESİ
Ortak Kriterler Uluslararası Tanıma anlaşmasıdır. Bu
anlaşmayı imzalayan ülkeler, ürün hangi ülkeden sertifika almış olursa olsun o ürünün belirtilen seviyede
güvenli olduğunu kabul etmiş sayılırlar.
TSE-ORTAK KRİTERLER BELGELENDİRME SİSTEMİ (OKBS)
Ortak Kriterler standardı 2012 itibariyle 26 ülkede geçerliliği bulunan bir standarttır. Bu 26 ülkeden 15’i Certificate Authorising Member (sertifika üretici üye), 11’i
ise Certificate Consumer Member (sertifika müşterisi
üye) ülkelerdir.
SERTİFİKA ÜRETİCİLERİ
1. Türkiye- 3 (2 aday)
2. Almanya - 12
3. Amerika – 9
4. İtalya - 6
5. Fransa – 5
6. Güney Kore – 5
7. Japonya – 4
8. Norveç - 4
9. İngiltere – 3
10. Kanada – 3
11. Avustralya ve Yeni Zelanda – 3
12. İspanya - 3
13. İsveç - 2
14. Hollanda – 1
15. Malezya-2
SERTİFİKA MÜŞTERİLERİ
1. Avusturya
2. Çek Cumhuriyeti
3. Danimarka
4. Finlandiya
5. Yunanistan
6. Macaristan
7. Hindistan
8 .İsrail
9. Singapur
10. Pakistan
ADAY: Çin
Sertifika üretici ülkelerin yanındaki sayılar, o ülkelerin
laboratuvar sayısını göstermektedir.
Sertifika Üretici Ülke olabilmek için, öncelikle Sertifika
Müşterisi Ülke olmak ve gerekli şartları yerine getirdikten sonra başvurunun onaylanması gerekmektedir.
• Türkiye`de Ortak Kriterler programı ilk defa 2001 yılında Genel Kurmay Başkanlığı (TGS) tarafından Türk
Silahlı Kuvvetleri için başlatıldı.
• Türkiye’nin belgelendirme kuruluşu olarak TSE, 2003
yılında CCRA’ya imzaladığı anlaşma ile “Sertifika Müşterisi” olarak üye olmuştur.
• Türkiye`de ilk Kamu Ortak Kriterler Değerlendirme
Laboratuvarı 2003’te TUBİTAK UEKAE bünyesinde
Ortak Kriterler Test Merkezi (OKTEM) adı altında bağımsız olarak çalışmalarına başladı.
• Ortak Kriterler Belgelendirme Sistemi (OKBS) 2005
yılında TSE Ürün Belgelendirme Merkezi altında kuruldu.
• TSE, 2008 yılında CCRA’da yapılan düzenleme gereğince “Sertifika Üreten Ülke – Authorizing Country”
olmak için başvuruda bulundu.
• 12-16 Nisan 2010 tarihleri arasında TSE OKBS,
CCRA tarafından yapılan Uluslar arası Tetkikten (Shadow Assesment) “Başarı” ile geçti.
• 17 Kasım 2010 tarihinde Türkiye`nin “Sertifika Üreten
Ülke – Authorizing Country” olarak resmi duyurusu yapıldı ve Türkiye bu alandaki 15 ülkeden biri oldu.
• OKBS, OKDL ve Üretici arasındaki hiyerarşi yukarıdaki şekildeki gibidir.
• Ortak Kriterler Belgelendirme Sistemi (OKBS) üretici/
sponsor ve Ortak Kriterler Test Laboratuvarları (OKDL)
arasındaki koordinasyonu sağlar.
• TSE OKBS; TÜRKAK`tan TS EN ISO/IEC 17025 akreditasyonu almış ve TSE`ye başvurmuş Ortak Kriterler
Laboratuvarları’nı (OKDL) lisanslar.
• Ortak Kriterler Standardı ürün için; Gizlilik (Confidentiality), Bütünlük (Integrity), Kullanılabilirlik (Availability)
kontrollerini;
1. Tasarım sürecini sorgulamak,
2. Teslim & Kurulum sürecini sorgulamak,
3. Tasarım dokümanlarının içerik yeterliliğini sorgulamak,
4. Kaynak kodu sorgulamak,
5. Kılavuz dokümanları sorgulamak,
6. Yaşam Döngüsü Modeli’ni sorgulamak,
7. Geliştirme araçlarını sorgulamak,
8. Geliştirme ortamının güvenliğini sorgulamak,
9. Test dokümanlarını sorgulamak (fonksiyonel, bağımsız ve sızma testleri), suretiyle gerçekleştirir.
97
HAZİRAN 2013
• Özetle; Ortak Kriterler, BT ürününün BT ürününün
TSE-OKBS Son Durum (2013 Haziran):
yeterli bir geliştirme ortamında gerçeklenip gerçeklen-
• 15 ürün sertifikalandırılmış,
mediğini kontrol eder, var olan tehditleri analiz eder,
• 1 PP sertifikalı, 1 PP değerlendirmede,
Fonksiyonel, Bağımsız ve Sızma testleri (Açıklık Analizi
• 13 ürün değerlendirmede
çalışması) yapar ve ürüne uygun garanti seviyesini verir.
• 15 PP geliştirilmekte. (Siber Güvenlik Özel KomitesiUlusal Koruma Profili Havuzu Projesi)
Garanti Seviyeleri
Ortak Kriterler tanımlanmış, garanti seviyesi gittikçe
• Sertifika üreten ülkelerin değerlendirip, sertifikalandırdığı ürünler “Uluslar arası geçerli Güvenli BT Ürünü”
olmakta ve www.commoncriteriaportal.org adresinde
artan ve Değerlendirme Garanti Seviyesi (EAL) olarak
yayınlanmaktadırlar.
bilinen 7 adet Güvenlik Seviyesi (garanti paketi) sağ-
• 3 adet Lisanslı CC lab. mevcut.
lamaktadır:
• 2 adet Aday CC lab.
Ortak Kriterler Genel Kavramlar
• TOE (Target of Evaluation): Ürün’ün Değerlendirme
Hedefi
• ST (Security Target): Güvenlik Hedefi, TOE güvenlik
iddialarının belirtildiği dokümandır.
• PP (Protection Profile): Koruma Profili, CC standardına uygun olarak yazılmış Teknik Şartnamelerdir. ST’ler
için şablon dokümanlardır.
98
PP-Koruma Profili:
Türkiye`de BT Ürünleri Güvenliği ile İlgili Yeni
ARGE Projeleri
• SİBER GÜVENLİK ÖZEL KOMİTESİ
T.C Ulaştırma Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı
2013-2014 Siber Güvenlik Eylem Planı kapsamında,
Enstitümüze “Sorumlu” olarak verilen ve “Kamu Kurumlarının Kritik BT ürün ve sistemlerinin asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlenmesi ve belgelendirmenin
yapılması” kapsamındaki Madde 12* yi ve “İlgili” olarak verilen Madde 10**`u gerçekleştirmek üzere, Nisan
2013`de TSE Yönetim Kurulu Kararı ile “Siber Güvenlik
Özel Komitesi” kurulmuştur. Bu komite kapsamında 22
konuda yeni inovasyon ve AR-GE çalışmalarına başlanmış olup, bunlar “Ulusal Koruma Profili (PP) Havuzu
Projesi” kapsamında aşağıdaki ürün gruplarında Koruma Profilleri, yeni kriter ve belgelendirmeler oluşturulacaktır:
Siber Güvenlik Özel Komitesi Çalışma Konuları
1. Güvenli Web Uygulamaları Koruma Profili ve
9. Secure IC Koruma Profili
10. Embedded OS Koruma Profili
11. Yazılım Testçileri için Kriterlerin BelirlenmesiSCRUM ve ISTQB
12. Cloud Computing-Bulut Bilişimi
13. HBYS, AHBS, PACS, LBYS, EBS ve internet üzerinden servis sunan sağlık bilişimi uygulama yazılımlarının süreç, fonksiyon, güvenlik, performans, karşılıklı
işlerlik ve arayüz kılavuzlarının ve Güvenlik için Koruma
Profilinin oluşturulması
14. SSL kriterleri
15. Penetrasyon Testi yapan firmalar ve personeller
için kriterlerin belirlenmesi
Güvenli E-Ticaret Kriterleri
16. Biyometrik Ürünlerin Güvenlik Gereksinimleri ve
Test Kriterlerinin hazırlanması***
2. Güvenli EBYS (Elektronik Belge Yönetim Sistemi)
Koruma Profili
17. E-Pasaport
3. Güvenli CBS (Coğrafi Bilgi Sistemleri) Koruma Profili
18. E-İmza
4. Temel Seviye Güvenlik Kriterleri Belgelendirmesi
19. E-Ehliyet
5. Site Security Certification (Saha Güvenlik Belgelendirmesi)
6. E-Kimlik Koruma Profili
20. IT products Vulnerability gap Library-Kütüphanesi
ve Web sitesinin hazırlanması
7. GEM Koruma Profili
21. Sızma Testi Kriterleri
8. Mobile ID Koruma Profili
22. Web Servisleri Koruma Profili
99
HAZİRAN 2013
• Smart Card Security Turkey Consortium
6) Çalışma Ortamı (Operational Environment)
(SCS-Turkey):
7) Kriptografik Anahtar Yönetimi
TOBB, SABANCI, İTÜ ,TÜBİTAK ve TSE olmak üzere 5
ortakla kurulmuş olup, amaç SOGIS-MRA ya girmektir,
Japonya` da da benzeri bir konsorsiyum oluşturulmuş
olup, Akıllı Kartların güvenliği konusunda 8 adet Koruma Profili hazırlanmaya başlanmıştır.
(Cryptographic Key Management)
8) Self Tests
9) Tasarım Güvencesi (Design Assurance)
10) Diğer Ataklara Karşı Savunma
(Mitigation of Other Attacks)
TSE YAZILIM TEST LABORATUVARI
2013 başında faaliyete geçmiş olan Yazılım Test Laboratuvarında ilk aşamada aşağıdaki testler yapılmaya
başlanmış:
• TS ISO/IEC 25051 Fonksiyonel Testleri
• TS ISO/IEC 13298 Performans Testleri
2013 sonuna doğru aşağıdaki diğer konularda da faaliyet vermeye başlanacaktır:
• TS ISO/IEC 27001 kapsamında Network ve Web Uygulamaları Sızma-Penetrasyon Testleri
• Yazılımlara Beyaz Kutu
Kripto Modül Doğrulama Programı (CMVP)
(White Box)-Source Code Sızma Testleri
Kripto Algoritma Doğrulama Programı (CAVP)
• Yazılımlara Kara Kutu (Black Box) Testleri
(ISO FIPS 140-2,3):
SONUÇ
Kripto Modülleri İçin Güvenlik Gereksinimleri
TSE Yazılım Belgelendirme Müdürlüğü, gelişen teknolojiyi takip ederek, test ve belgelendirme çalışmalarını
hızla sürdürmeye ve ülkemize Bilişim Teknolojileri ve
özellikle de Siber Güvenlik alanında yeni ve faydalı hizmetler sunmaya devam edecektir.
(TS ISO/IEC 19790)
Kripto Modülleri İçin Test Gereksinimleri
(TS ISO/IEC 24759)
• 4 adet güvelik seviyesi vardır.
• Güvenlik Seviyesi 1
• Güvenlik Seviyesi 2
• Güvenlik Seviyesi 3
• Güvenlik Seviyesi 4
• Değerlendirmeler 10 ayrı alana göre
yapılmaktadır. Bu alanlar;
1) Kriptografik Modül Spesifikasyonu
(Cryptographic Module Specification)
2) Kriptografik Modül Port ve Arayüzler
(Cryptographic Module Ports and Interfaces)
*Siber Güvenlik Eylem Planı Madde 12 (TSE Sorumlu): Kamu kurumları
3) Roller, Servisler ve Kimlik Doğrulama
tarafından kullanılan ve siber güvenlik açısından kritik öneme sahip
(Roles, Services and Authentication)
bilgi teknolojileri ve bilgi sistemleri ürünlerinin ve bunların sahip olması gereken asgari güvenlik gereksinimlerinin belirlenmesi
4) Finite State Model
**Siber Güvenlik Eylem Planı Madde 10 (TSE İlgili): Kritik altyapılar için
5) Fiziksel Güvenlik (Physical Security)
geliştirilen yazılımlar için güvenli yazılım geliştirme temel kurallarının
yayımlanması.
100
ULAŞIM, LOJİSTİK VE İNOVASYON
KOMBİNE
TAŞIMACILIKTA
''TSE GÜVENCESİ''
Ömer Cem ERÇİL
TSE Ulaşım ve Lojistik Sistemleri
Merkezi Başkanı
Ekonomisi büyüyen ve zenginleşen dünyada üretilen
malların en kısa sürede ve hasar görmeden tüketiciye
ulaştırılması gerekliliği, lojistiğin önemini her geçen gün
artırmaktadır.
Ön plana çıkan güvenli, dakik, daha kısa sürede ve
daha konforlu ulaşım istekleri, son yıllarda ulaştırma
sektörünün önemini ve gelişimini artırmıştır.
Ülkemizin bu yönde yapmış olduğu çalışmalara paralel
olarak Enstitümüzde bu kapsamda üzerine düşen sorumluluk ve görevleri yerine getirmek amacıyla gerekli
organizasyon yapısını düzenlemiş ve bu doğrultuda
gerekli çalışmalara başlamıştır.
Bu çalışmalar ve kapsamlarını şöyle özetleyebiliriz:
Kombine taşımacılığa gereken önemin verilmesi sonucunda hem taşıma sektörüne hemde ülke ekonomisine katkı sağlanacak, Uluslararası ulaşım ağlarının
gelişmesi ile sosyo-ekonomik ilişkiler de güçlenecektir.
Yönetim Kurulu’nun 16/05/2013 tarihli ve XIX/2-4
sayılı kararı doğrultusunda Ulaşım ve Lojistik konularıyla ilgili tüm faaliyetleri yürütmek amacıyla ihdas
edilmiş olan TSE Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi
Başkanlığı; yurtiçi ve yurtdışı inceleme ve muayene
işlemleri ile belgelendirme taleplerinin karşılanmasında tarafsızlık ilkesi doğrultusunda faaliyetlerini TS EN
45011:2001 “Ürün Belgelendirmesi Yapan Belgelendirme Kuruluşları İçin Genel Şartlar” ve TS EN ISO
IEC 17020:2005 “Çeşitli Tipteki Muayene Kuruluşlarının Çalıştırılmaları İçin Genel Kriterler”, TS EN ISO
IEC 17021:2011 “Uygunluk Değerlendirmesi-Yönetim
Sistemlerinin Tetkikini ve Belgelendirmesini Sağlayan
Kuruluşlar İçin Şartlar” ve TS EN ISO IEC 17025:2010
“Deney ve Kalibrasyon Laboratuvarlarının Yeterliliği
İçin Şartlar” standardlarına ve bunlarla ilgili olarak yayınlanan ISO/IEC rehber dokümanları ve Standardlarına uygun olarak yürütmektedir.
Türkiye’de kombine taşımacılık gelişmekte olan sektörler içerisinde yer almaktadır. Ancak, ülke genelinde
altyapı ve araç kapasite eksiklikleri bulunmaktadır.
Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı Ankara Ostim’de OFİM binasında hizmetlerini sürdürülmektedir.
Yaygınlaşan ulaştırma talep ve arz artışı nedeniyle birçok ülkede ulaştırma yatırımları toplam bütçede önemli
bir yer tutmaya başlamıştır.
Gerek karayolu ve demiryolu, gerekse denizyolu koridorları, Asya-Avrupa bağlantısının en önemli ulaşım
seçenekleri de ülkemiz toprakları üzerinden geçmektedir. İki saatlik uçuşla 52 ülkeye havadan erişilebilen
bir coğrafyada yer almaktayız.
Türkiye’de taşıma payları açısından ulaştırma türleri
arasındaki bozulan denge ulaştırma türlerinin avantajlı
yanlarının kullanıldığı kombine taşımacılığın Türkiye’de
geliştirilmesi ile yeniden sağlanacaktır.
101
HAZİRAN 2013
Sunulan Hizmetler
1. ARAÇ PROJE ONAY GRUP BAŞKANLIĞI
Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı ile 23/12/2003 tarihinde yapılan protokolle Araçların İmal, Tadil ve Montajı
(AİTM) Hakkında Yönetmelik kapsamındaki hizmetler
15/02/2004 tarihinden itibaren verilmeye başlanmıştır.
Araç Proje faaliyetleri, Araç Proje Onay Grup
Başkanlığı’na bağlı Ankara Araç Proje Müdürlüğü, İstanbul Araç Proje Müdürlüğü, Bursa Araç Proje Müdürlüğü, Kocaeli Araç Proje Müdürlüğü ve diğer illerde
de Bölge Müdürlükleri veya Temsilcilikler üzerinden yürütülmektedir.
Bu kapsamda verilen hizmet ve belgeler aşağıda belirtilmiştir:
• AİTM Seri Tadilat/Seri İmalat Tip Onay Belgesi
• AİTM LPG/CNG/LNG Seri Tadilat/ Seri İmalat Tip
Onay Belgesi
• AİTM Münferit Araç Uygunluk Belgesi
• İthal Araç Uygunluk Yazısı
• Teknik Dosya Uygunluk Yazısı
• Karayolu ile Tehlikeli/Tıbbi Atık Taşıyan Araçların Belgelendirilmesi (Çevre ve Orman Bakanlığı tarafından
yayınlanan Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği kapsamında)
• Karayolu ile Tehlikeli Madde (LPG) Taşıyan Araçların
Belgelendirilmesi (Ulaştırma Bakanlığı tarafından yayınlanan Karayolu ile Tehlikeli Madde Taşıma Yönetmeliği
kapsamında)
Karayolu ile Tehlikeli Madde (LPG) Taşıyan Araçlar, TS
1445-Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG)-Taşıma Kuralları, Enerji Piyasası Kurumu tarafından 16/09/2005
tarih ve 25938 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanan “Sıvılaştırılmış Petrol Gazları (LPG) Piyasası Lisans Yönetmeliği”, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu ve 8182
sayılı Karayolları Trafik Yönetmeliği ile Araçların İmal,
Tadil ve Montajı (AİTM) Hakkında Yönetmelik esas alınarak belgelendirilmektedir.
2. ARAÇ TİP ONAY VE MUAYENE MÜDÜRLÜĞÜ
Araç Tip Onay ve Muayene Müdürlüğü, Bilim Sanayi
ve Teknoloji Bakanlığı tarafından TSE’ye verilen «Teknik
Servis» hizmeti faaliyetlerini ve tüm araçlara ait belgelendirme ve muayene (Ambulansların muayene işlemleri gibi) yürütmektedir.
102
• Bu faaliyetlerin yanında «Dünya İmalatçı Kodu» (WMI)
tahsisi işlemleri ve Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı
ile yapılan protokol sonrası alınan yetkilerle, 2007/46/
AT Ek V, Ek XVII, ve 2003/37 Ek II Bölüm B İlave 2
doğrultusunda tip onay uygunluk değerlendirme ve
üretimin uygunluğu işlemleri yürütülmektedir.
• Araç Proje Müdürlüklerinden gelen inceleme ve deney talepleri ilgili tip onay yönetmeliklerine göre gerçekleştirilmektedir.
• Ayrıca Müdürlük bünyesinde yurtdışından ithal edilen
araçlara ait «Tip Onay Muafiyeti» başvuruları kabul işlemleri gerçekleştirilmektedir.
Teknik Servis Hizmetleri
• Tüm AB Yönetmelikleri kapsamında; 2007/46/AT
MARTOY(Motorlu Araçlar ve Römorkları Tip Onay
Yönetmeliği) ve alt yönetmelikleri (58 adet),, 2003/37/
AT TORTOY (Tekerlekli Tarım veya Orman Traktörleri
Tip Onay Yönetmeliği) ve alt yönetmelikleri (37 adet)
dahil ve 2002/24/AT MOTOY (İki ve Üç Tekerlekli Motorlu Araçların Tip Onayı Yönetmeliği) ve alt yönetmeliklerinde (26 adet)çerçeve yönetmelikleri kapsamında
bulunan ayrı aksam ve teknik ünitelere ait tip onay konularının tümünde ve bunları karşılığı olan tüm teknik
düzenlemeler için yetkilendirilmiştir. Teknik servis olarak üretimin uygunluğu, sürekli doğrulama ve deney
hizmetleri alanlarında hizmet vermektedir.
WMI Kodu Tahsisi İşlemleri
• Merkezi Amerika Birleşik Devletleri’nde bulunan «Society of Automotive Engineers» (SAE International) organizasyonunun ülkemizde yetki verdiği kurum sıfatıyla
işlemler yürütülmektedir.
Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı Adına Gerçekleştirilen Uygunluk Değerlendirme İşlemleri;
• Bakanlıkla yapılan protokol doğrultusunda yürütülmektedir.
• Yapılan faaliyetler, Onay kuruluşu olan BSTB adına tip
onay başvurusunda bulunan firmalara ait tip onaylarının araçlar ve birbirleriyle olan uyumluluğunun değerlendirilmesi işlemi ve üretimin uygunluğu değerlendirme işlemleridir.
Tip Onay Muafiyeti Başvuru İşlemleri
• Otomotiv Merkez Başkanlığı kurmuş olduğu «Muafiyet Değerlendirme Komisyonu» ile muafiyet değerlendirmesi yapmaktadır.
Standart Değerlendirme İşlemleri
3. TEHLİKELİ MADDE VE KOMBİNE
• Verilen bu hizmetlerin yanında otomotivle ve müdürlük bünyesinde yürütülen faaliyetlerle ilgili standartlar
kapsamında teknik değerlendirme işlemleri yürütülmüştür.
TAŞIMACILIK MÜDÜRLÜĞÜ
• Yoğun olarak TS/EN 15194 standardı kapsamında
ithal elektrikli bisikletlerle ilgili değerlendirme faaliyeti
gerçekleştirilmiştir.
Standart Belgelendirme İşlemleri
• Araç Tip Onay ve Muayene Müdürlüğü olarak tüm
araçlara ait (çöp kamyonları, Yangınla Mücadele Araçları ve karayolu ambulansları gibi) araç üstü ekipmanları içeren TSE standartlarının ve TSE Kritere Uygunluk
Belgesi (TSEK Markası) belgelendirilmesi faaliyetleri
yapılmaktadır.
Yönetim Kurulu’nun 16/05/2013 tarihli ve XIX/2-4 sayılı kararı doğrultusunda Ulaşım ve Lojistik Sistemleri Merkezi Başkanlığı’na bağlı olarak aşağıda verilen
kapsamda faaliyetlerini yürütmek amacıyla ihdas
edilmiştir.
Kapsam: Tehlikeli Malların Karayolu İle Uluslararası Taşınmasına İlişkin Avrupa Anlaşması (ADR) Ek A Kısım 6;
Tehlikeli Malların Demiryolu İle Taşınmasına İlişkin Uluslararası Taşınmasına İlişkin Anlaşma (RID) Ek A Kısım 6;
Denizyoluyla Taşınan Tehlikeli Yüklere İlişkin Uluslararası Kod (IMDG Code) Kısım 6; Havayoluyla Tehlikeli
Malların Güvenli Taşınması İçin Teknik Talimatlar (ICAOTI) Kısım 6 ve Tehlikeli Maddelerin Havayoluyla Taşınması Düzenlemeleri (IATA-DGR) Kısım 6 ve 10 ‘da yer
alan tehlikeli maddelerin taşınmasında kullanılan paket,
ambalaj, tank ve benzeri kapların (CSC Konvansiyonu
kapsamına giren konteynerler hariç) onay, sertifikalandırma ve muayene işlemlerinin, Bakanlık tarafından
yayımlanan ve yayımlanacak olan mevzuata göre Türk
Standardları Enstitüsü tarafından yerine getirilmesine
ilişkin yetkilendirilmesi ile ilgili hususları kapsar.
“Tehlikeli Malların Taşınmasına İlişkin Uluslararası Anlaşma ve Sözleşmeler Kapsamında Onay, Sertifikalandırma ve Muayene İşlemlerini Yapmak Üzere Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığı Tarafından
Türk Standardları Enstitüsünün Yetkilendirilmesi Hususunda Protokol” Enstitümüz ve Ulaştırma, Denizcilik ve
Haberleşme Bakanlığı arasında 06.03.2013 tarihinde
imzalanmıştır.
06.04.2013 tarihinde protokol hükümleri gereği ön görülen ücretler Ulaştırma, Denizcilik ve Haberleşme Bakanlığına gönderilmiştir.
T.C. Sağlık Bakanlığı Adına yapılan İşler
•10 Nisan 2012 Tarih ve 28260 sayılı Resmi Gazete’
de yayımlanan “AMBULANSLAR VE ACİL SAĞLIK
ARAÇLARI İLE AMBULANS HİZMETLERİ YÖNETMELİĞİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR YÖNETMELİK” ile ambulansların incelenme görevi TSE’ye
verilmiştir. Müdürlük bünyesinde ambulanslarda TS
EN 1789+A1/ Ocak 2011 standardına ve ilgili yönetmeliğe göre ambulans tespit muayenesi yapılıp, uygun
ambulanslara TSE Ambulans Uygunluk Belgesi (EK-C)
verilmektedir.
22 Şubat 2010 tarihinde ülkemizin taraf olduğu ADR,
kapsamlı bir anlaşma olup içinde yer alan bölümler:
tehlikeli madde olarak tanımlanan maddelerin insan ve
diğer canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli
ve kuralları tanımlanmış bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasına yönelik şartları tanımlamaktadır.
Avrupa ve Asya kıtaları arasında yer alan Türkiye, coğrafi, kültürel ve ekonomik anlamda bir köprü işleviyle
eşsiz bir konuma sahiptir.
Taşımacılık sektöründeki yatırımların ağırlıklı olarak
kara yolu altyapısına yoğunlaşmış olduğu ülkede,
Avrupa’nın en büyük ağır vasıta filolarından biri bulunmaktadır. Kara yollarının Türkiye’de taşıdığı önem kara
yolları ağına dair güncel verilerle daha iyi anlaşılabilir:
toplam uzunluğu 64.865 km olan kara yollarının 2.080
km’si otobanlardan oluşmaktadır.
103
HAZİRAN 2013
Her geçen yıl uzayan ve gelişen bu ağ, ülkedeki yolcu
taşımacılığında % 95, yük taşımacılığında ise % 90 oranında pay sahibidir.Türkiye’nin ihracat ve ithalatında, sırasıyla toplamda % 50,7 ve % 53,2’lik oranlara sahip
olan deniz yolu taşımacılığı, ülkenin dış ticaretinde en
çok tercih edilen nakliye yöntemidir. Deniz yolu taşımacılığını, 2010 yılında % 40,3’lük ihracat ve % 22,9’luk
ithalat oranlarıyla kara yolu taşımacılığı izlerken, hava
yolu taşımacılığı ise ihracat ve ithalatta üçüncü sırada
yer almaktadır.
Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı’nın 2010
yılı “Taşımacılık ve Lojistik Sektörü Raporu”nda yer alan
bilgilere göre lojistik sektörünün ülkemiz GSYİH’si içindeki payının 2008 yılı için % 8 ile % 12 arasında olduğu
tahmin edilmektedir. Bu da 65-95 milyar ABD Doları
anlamına gelmektedir. 1
Yukarıda verilen bilgiler ışığında taşımacılık ve lojistik
sektörünün önemli bir parçası olan ve yılda ortalama
20 milyon ton tehlikeli maddenin karayolu ile taşındığı
Türkiye'de; ADR Yönetmeliği’nin uygulamaya alınmasının gerekliliği bir kere daha anlaşılmaktadır.2
Yeni yapı, Tehlikeli Madde Taşımacılığı Hakkında Birleşmiş Milletler Tavsiyeleri, Örnek Düzenlemeler, Deniz
Yoluyla Tehlikeli Madde Taşımacılığı’na Dair Yönetmelik, Havayoluyla Güvenli Taşıma Yapılmasına Dair
Teknik Talimatname ve Demiryoluyla Tehlikeli Madde
Taşımacılığı konularındaki uluslararası uygulamalarla
uyumlu haldedir.
ADR UYGULAMA GEREKLİLİĞİ ve SONUÇ
Ülkemizde, tehlikeli maddelerin; insan sağlığı ve diğer
canlı varlıklar ile çevreye zarar vermeden güvenli ve düzenli bir şekilde kamuya açık karayoluyla taşınmasını
sağlamak; bu faaliyetlerde yer alan gönderenlerin, alıcıların, dolduranların, yükleyenlerin, boşaltanların, ambalajlayanların, taşımacıların ve tehlikeli maddeleri taşıyan
her tür aracın operatör veya sürücülerinin sorumluluk,
yükümlülük ve çalışma koşullarını belirlemek amacıyla
hazırlanan “Tehlikeli Maddelerin Karayoluyla Taşınması
Hakkında Yönetmelik” ile büyük bir aşama gerçekleştirilmiştir. Tehlikeli Madde ve Kombine Taşımacılık Müdürlüğü tanklar, konteynerler, basınçlı kaplar gibi taşıma
üniteleri için Ambalaj Tip Onay Belgesi ve araçlar için
ADR Uygunluk Belgesi verecektir. Bununla yurt içinde
ve yurt dışında dolaşımda olan ambalajların ve araçların kayıt ve kontrol altında tutulması amaçlanmaktadır.
Sektörün yasal bir düzene kavuşmasıyla sektörde ilerlemenin ve büyümenin de önü açılmış olacaktır. Yeni
düzenin Tehlikeli Madde Taşımacılığı sektörüne bir sistem getirmesinin yanında maddi ve çevresel etkileri de
büyük önem arz etmektedir.
Belgelendirmenin yurt içinde ve 50 seneyi aşkın tecrübeye sahip TSE tarafından yapılması, belgelendirme
faaliyetlerinden elde edilen dövizin yurt içinde kalmasını sağlayarak ülke ekonomisine katkı sağlayacaktır.
Bununla birlikte, sektördeki büyüme hacminin pozitif
yönde değişmesi beklenmektedir.
TSE her zaman kaliteyi ve sistemli çalışmayı teşvik
eden bir vizyona sahip olmuştur ve Tehlikeli Madde Taşımacılığı alanında da bu duruşunu bozmayarak ürünlerin tasarım onayı aşamasında kullanılmak üzere sonlu
elemanlar analiz programlarını uygulamaya sokacaktır.
Verilen tip onay belgesi ile Türkiye üretimli taşıma üniteleri ve araçlar yurtdışı dolaşıma hak kazanarak ülkeye
giren dövizin artışında aracı olacaktır. Tehlikeli Madde
Taşımacılığı’nın bir sistem dâhilinde belgelendirilmesi,
araçların ve taşıma ünitelerinin düzenli kayıt ve kontrol altında olmasını zorunlu kılarak, aslında bu işin en
önemli boyutu olan çevre ve insan güvenliğini güvence
altına alacaktır. Yollarımız, sürücülerimiz ve yayalarımız
daha güvenli bir ortamda varlıklarını sürdüreceklerdir.
1-Başbakanlık Yatırım Destek ve Tanıtım Ajansı 2010 Yılı“Taşımacılık ve Lojistik Sektörü Raporu”, 2010, syf.4
2-ADR: Güvenli Tehlikeli Madde Taşımanın Kuralları,http://www.euractiv.com.tr/enerji/link-dossier/adr-guvenli-tehlikeli-madde-tasimanin-altinkurallari-000096 Tarihi:23/04/2012.
104
4. PROJE ÇALIŞMALARI
Otomotiv Merkez Başkanlığı bünyesindeki projeler ;
Proje Çalışma Grupları tarafından yürütülmektedir. Aktif
olarak yürütülmekte olan 2 adet proje vardır.
4-1-Araç Muayene ve Test Teknolojileri Proje
Gurubu
Bu proje gurubu farklı alt proje gruplardan oluşmaktadır.
a- Araç Kontrol Merkezleri Projesi
Enstitümüz Yönetim Kurulunun 29 Mart 2012 tarihli
33 sayılı toplantısında alınan XVIII/33-275 sayılı kararı
çerçevesinde; 18 merkezde Araç Kontrol Merkezlerinin
kurulmasına karar verilmiştir.
Araçların İmal, Tadil ve Montajı (AİTM) Hakkında Yönetmelik kapsamında Onay Kuruluşu olarak Enstitümüzce
gerçekleştirilen, üzerinde teknik değişiklik yapılan araçların muayene işlemleri yapılarak uygunluğunun raporlanması planlanmaktadır. İlk etapta arsa tahsisleri tamamlanan Adana, Bolu, Bursa, Çorum, Gebze, Konya, Malatya, Manisa ve Nevşehir olmak üzere 9 ilde
inşaat aşamasına gelinmiştir. Ülke genelinde Otomotiv Sektörlerinde trafik ve araç güvenliğinin arttırılması
amaçlarıyla ülke genelinde gerekli muayene altyapısı
sağlaması hedeflenen bu merkezlerde;
• LPG/LNG/CNG li araçların Sızdırmazlık Raporu,
Montaj Tespit Raporu, Yakıt Uygunluk Raporları verilmesi
• Araç testlerini sabit bir tesiste sağlayabilecek temel
yapının oluşturulması
• Egzoz Emisyon Muayenelerinin yapılabilmesi için ve
günden güne gelişen otomotiv sektörüne cevap verebilecek yapıda tasarlanan bir proje olarak değerlendirilmektedir.
b- Otomotiv Test Merkezi Projesi
Otomotiv Test Merkezi projesi, Enstitümüzün hedefleri
arasında yer alan, Otomotiv sektöründe ihtiyaç duyulan
Ulusal Mevzuat doğrultusunda ilgili tip onayı testlerinin
ve ülkemizin sanayisinde ihtiyaç duyulan araştırmave
geliştirme testlerinin gerçekleştirilmesi amaçlarıyla kurulması planlanan yatırım maliyeti açısından büyük ölçekli bir projedir.
Bursa ilinde Enstitümüze tahsis edilen araziyle ilgili protokol yapılmış, fizibilite çalışmaları için ihtiyaç duyulan
bütçenin 2014 yılı yatırım planına alınmıştır.
4-2 Yol Güvenliği Projesi
26/11/2012 tarihinde TSE ile Bahçeşehir Üniversitesi arasında imzalanan Ulaştırma Sistemlerine Yönelik
İşbirliğine Dair Protokol kapsamında Otoyol Korkuluk
Sistemleri ile ilgili olarak altyapı çalışmalarına başlanmıştır.
Konu ile ilgili olarak paydaş merkez başkanlıkları bilgilendirilmiştir.
“Ulusal Karayolu Güvenliği Projesi” ile yakın gelecekte
özellikle ölümlü kaza sayılarını düşürmek ve böylece
meydana gelen sosyal ve ekonomik kayıpları en aza
indirmek öngörülmektedir.
Son 5 yılda karayollarında trafiğine katılan araç sayısı
%39, trafik kazaları %92, maddi kayıplar %155 artmıştır. Ekonomide elde edilen başarılı gelişmeler ise ileride
araç sayısını ve hareketliliğini daha da arttıracaktır.
İlgili kurumlar arasında eşgüdümü en yüksek seviyede sağlamak, bu konuda başarı elde etmiş ülkelerin
çalışmalarından ve tecrübelerinden yararlanmak, teknolojiyi en ileri seviyede kullanmak için en uygun yapı
standart yapmak ve uygulatmakla sorumlu TSE ‘nin
koordinasyonu ve ilgili tüm üniversiteler ve özel firmalardaki uzmanların desteği gerekli görülmektedir.
105
HAZİRAN 2013
TSE ANKARA KİMYA LABORATUVARI
TSE
ANKARA
KİMYA LABORATUVARI
Mehtap ŞAHİN
TSE Ankara Kimya Laboratuvarı
Müdürü
Ankara Kimya Laboratuvarımız; Genel Kimya, Gübre,
Tıbbi Cihaz ve Çocuk Bakım Gereçleri Bölümümüzde
Su ve Temizlik Ürünleri Bölümü, Tıbbi Cihaz ve Ço-
93/42/EEC sayılı Tıbbi Cihaz Direktifi kapsamında yer
cuk Bakım Gereçleri Bölümü, Plastik, Deri ve Kauçuk
alan anestezi, solunum ve reanimasyon ekipmanları,
Ürünleri Bölümü ve Enstrümantal Analiz ve Oyuncak
transfüzyon, infüzyon ve enjeksiyon ekipmanları, ma-
Bölümü’nden oluşmaktadır.
kas, pens, portegü, ekartör gibi tıbbi-cerrahi el aletleri,
Genel Kimya Gübre, Su ve Temizlik Malzemeleri La-
cerrahi ve muayene eldivenleri, üriner sistem kateter-
boratuvarımızda kimyevi ve organik gübre analizleri,
leri, damar içi kateterler, kemik implantı, kondom, al-
ambalajlı içme sularında kimyasal ve fiziksel testler,
çılı sargı bezi, plaster, cerrahi iplikler, cerrahi iğne, vb.
temizlik malzemeleri (deterjan, sabun, şampuan, diş
ürünler ile diş fırçası ürünleri, çocuk bakım gereçleri
macunu, yağ-kir-kan vb. sökücüler, çamaşır suyu, me-
grubundan biberon emzikleri, biberon ve emzik gibi
kanik temizleme maddesinin, vb. kimyasal ve fiziksel
ürünlerin fiziksel, mekanik ve kimyasal deneyleri ilgili
analizler ve biyolojik parçalanabilirlik testi, inşaat mal-
standardlara göre yapılmaktadır. Tıbbi cihazlar üzerin-
zemelerinin (çimento, kireç, alçı, agrega, beton karma
de EN 10993-1 serisi standartlara göre biyouyumluk
suyu vb.) kimyasal analizleri, genel kimyasalların (asit,
deneyleri ve pirojenite deneyi ile sterilite kontrolü dene-
baz, tuz vb.) analizleri, metal malzemelere ait testler
yi için tedarikçi laboratuvarlarımız kullanılmaktadır.
(bakır oranı, çinko kaplama oranı, fiziksel testler vb.)
yapılmaktadır.
Plastik, Deri ve Kauçuk Ürünleri Bölümünde; 89/686/
EEC Kişisel Koruyucu Donanım Yönetmeliği kapsamında, Emniyet, Koruyucu ve İş Ayak Giyeceklerinin,
89/106/EEC Yapı Malzemeleri Yönetmeliği kapsamında, elastomerik contalarının, PVC yer döşemelerinin,
ayrıca kauçuk mamullerin, contaların, hortumların,
lastik çizmelerin, karayolu taşıtları lastik elemanlarının,
konveyör bantlarının, plastik mamullerinin, PVC kapı
pencere profillerinin, PVC yer döşemelerinin, PVC su
tutucu contaların, geomembranların, plastik levhaların,
deri mamullerinin, askeri ve sivil amaçlı ayakkabıların,
106
botların, terliklerin, mamul derilerin vb. malzemelerin,
TS, EN ve ISO standardlarına göre ilgili fiziksel ve kimyasal analizleri yapılmaktadır.
Kişisel Koruyucu Donanımlar Direktifi Ayak Giyecekleri
kapsamlarında Avrupa Birliği tarafından Türkiye de ilk
Onaylanmış Kuruluş olarak atanmış olup, Plastik, Deri
ve Kauçuk Laboratuvarı Emniyet, Koruyucu ve İş Ayak
Giyecekleri kapsamında CE belgelendirmesi faaliyetleri
çerçevesinde de muayene ve deney hizmeti vermektedir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının şartnamelerinin
kapsamlarında bulunan plastik, kauçuk, deri, ayak giyeceği vb. konularda referans laboratuvar olarak hizGaz Kromatografisi - Kütle Spektrometresi
met verilmektedir.
Enstrümantal Analiz Bölümü bünyesinde bulunan
Cihazı (GC\MS)
AAS, ICP-OES, C-S, N-O, GC MS, XRF, LC-MS/MS
Gaz kromatografisi; ppm ve ppb seviyesinde duyarlı ve
vb. cihazları ile birçok ürün grubunda element analizi
kolay ölçüm yapabilme, kütle spektrometresi ile birlikte
yapılmaktadır. Özellikle; demir-çelik, alüminyum, pirinç,
kullanılabilme, yüksek doğrulukla nicel analiz yapabil-
bronz, çinko plaka ve metal talaş numunelerindeki
me, mikrolitre seviyesinde az miktarda örnek ile çalı-
kimyasal kompozisyon analizleri, kimyevi ve organik
şabilmeye olanak sağlamaktadır. Azoboyar maddeler,
gübrelerde element tayinleri, çimento, asit vb. kimya-
fitalatlar ve benzen analizlerinin yapılabilmesine olanak
sallarda element tayinleri, içme sularında muhtelif ele-
sağlamaktadır.
ment tayinleri, temizlik ve tıbbi malzemelerde element
Azot-Oksijen (TC 300)Analiz Cihazı
tayinleri, içme sularında benzen, tekstil malzemelerin-
Çelik ve inorganik numunelerinde azot ve oksijen ana-
de azo boyar maddeler, fitalat tayini, oyuncaklar ve
lizi için kullanılmaktadır.
gıda gibi ürün gruplarında ağır metal ve göçen element
tayinleri yapılabilmektedir.
Oyuncak
laboratuvarında
Oyuncak
Güvenliği
Yönetmeliği’ne göre oyuncaklarda fiziksel, mekanik,
alevlenebilirlik ve kimyasal testler uygulanmaktadır.
Çelik analizleri, Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne
göre yapılan oyuncak deneyleri, tekstilde Azo boyar
maddeler, fitalat ve ağır metal Analizleri TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir. Oyuncak laboratuvarında
Oyuncak Güvenliği Yönetmeliği’ne göre oyuncaklarda fiziksel, mekanik, alevlenebilirlik ve kimyasal testler
uygulanmaktadır. Çelik analizleri, Oyuncak Güvenliği
Yönetmeliği’ne göre yapılan oyuncak deneyleri, tekstilde azo boyar maddeler, fitalat ve ağır metal analizleri
LC-MS/MS
Azoboyar maddeler, fitalatlar, alev geciktiriciler, fenol
bileşikleri, renklendiriciler, nitrozaminler ve pestisit analizleri yapılabilmesine olanak sağlamaktadır.
TÜRKAK tarafından akredite edilmiştir.
107
HAZİRAN 2013
GÜNCEL
STANDART
DÜNYASINDAN
HABERLER
Ramazan USTA
TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanı
Merhaba Değerli Okuyucular,
Bundan sonra her sayımızda Standardlarla ilgili ülkemizde, Avrupa’da ve dünyada olan en son gelişmeleri,
güncel haberleri sizlerle paylaşmaya, sizlere duyurmaya çalışacağız.
Standart Hazırlamada en önemli önceliğimiz, Avrupa
ve Uluslararası Standart hazırlama çalışmalarına katılarak standardları sadece kabul eden değil bu standardların hazırlanma süreçlerine aktif olarak katılan bir
standardizasyon teşkilatı olmaktır.
1956’dan bu güne devam eden Uluslararası Standardizasyon Teşkilatı (ISO) ve Uluslararası Elektroteknik
Komisyonu (IEC) tam üyeliğimize, Ocak 2012’de, Avrupa Standardizasyon Teşkilatı (CEN) ve Avrupa Elektroteknik Komisyonu (CENELEC) tam üyeliğimizi de
dahil ettik. Dolayısıyla bölgesel ve uluslararası alandaki
etkinliğimizi ve varlığımızı güçlendirmiş olduk.
Bu gücümüzü, Standardları hazırlayan ulusal ve uluslararası Teknik Komitelere üye olarak kullanmamız
gerekmektedir. Özellikle küresel ekonominin hakim
olduğu günümüzde pazarda var olabilmenin şartı
standartları hazırlayan komitelerin içinde yer almaktan
geçmektedir. Yoksa birileri standartları hazırlar, size de
hazırlanmış olan standartlara uymak kalır. Dahası siz
yayınlanmış olan bu standartlara uygun hale gelene
kadar, birileri pazarın kaymağını çoktan götürmüş olur.
Artık savaşların şekli değişmiş, sıcak savaşların yerini
soğuk savaşlar almıştır. Bunlardan biri de “STANDART108
LAR SAVAŞIDIR”. Sizde bu savaşta bütün gücünüzle
“bende varım” diyorsanız, işte size fırsat; Ülke dışındaki standartları hazırlayan ISO, IEC, CEN ve CENELEC
teknik komitelerini takip etmek ve ülke görüşünü oluşturmak, bu teknik komitelerin toplantılarına katılmak ve
özellikle de standartları hazırlayan ekibe dahil olmak
için Nisan 2004’te kurulan ve 20 farklı sektörde, 86
ayrı Ayna Komitede çalışan 1150 Uzman arasına katılmak için www.tse.org.tr adresindeki “Ayna Komite” bağlantılarını inceleyip, katılım formlarını doldurarak
TSE Standart Hazırlama Merkezi Başkanlığına göndermeniz yeterli olacaktır.
Ocak 2013’ten bu güne kadar Ayna Komitelerde firmalarımız adına görev alan üyelerimiz; Yurt Dışındaki,
ISO/TC 252 “Araçlar İçin Doğalgaz Yakıt İstasyonları”, ISO/TC 262 “Risk Yönetimi”, CEN/TC 246 “Doğal
Taşlar”, CEN/TC 248 “Tekstil ve Tekstil Ürünleri”, CEN/
TC 289 “Deri”, CEN/TC 417 “Deniz ve Liman Güvenlik
Hizmetleri”, CEN/TC 52 “Oyuncak Güvenliği”, CEN/
TC 308 “Atıkların Karakterizasyonu”, CEN/TC 189
“Geosentetikler, CEN/TC 127 “Binalarda Yangın Güvenliği”, CEN/TC 49 “Gaz Yakan cihazlar”, CEN/TC
286 “ LPG ekipman ve aksesuarları” ve CEN/TC 128
“Bindirmeli Çatı Örtüsü Ve Duvar Kaplaması Ürünleri”
teknik komitelerinin ve çalışma gruplarının toplantılarına katılmışlardır.
Bu toplantılardan CEN/TC 128 “Bindirmeli Çatı Örtüsü
ve Duvar Kaplaması Ürünleri” teknik komite toplantısı Onduline sponsorluğunda TSE’nin ev sahipliğinde
15-16 Mayıs 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleş-
üzere iş programına alınmasıdır. Bu çalışmalar MTC 44
tirilmiştir. Ayrıca ISO/TC 189 “Seramik Karolar” Teknik
“Kalite Yönetimi ve Sistemleri” ayna komitemizce ya-
komitesi toplantısı da SERFED sponsorluğunda 24-27
kından takip edilmekte olup bu Ayna Komitemize üye
Haziran 2013 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilmiş-
olmanız durumunda bu alandaki gelişmeleri güncel
tir. ISO/TC 38 “ Tekstil” ve ISO/TC 126 “Tütün” tek-
olarak takip edebilir, standart tasarılarına görüş vere-
nik komite toplantıları da TSE’nin ev sahipliğinde Ekim
bilirsiniz.Yine, ISO/TC 176 Teknik Komitesi tarafında
2013’de İstanbul’da gerçekleştirilecektir.
ISO 9000 “Kalite yönetim sistemleri - Temel esaslar,
terimler ve tarifler” standardı da revize edilmektedir.
Ayrıca ISO 9001 standardının eğitim kurumları ve yerel
yönetimlerce uygulanması ile ilgili Standart çalışmaları
da ISO/TC 176 Teknik komitesince yürütülmektedir.
Diğer önemli bir gelişme de İş sağlığı ve güvenliği
alanında yaşanmaktadır. Bu alanda uluslararası bir
standart hazırlanması için “ISO/PC 283- İş Sağlığı ve
CEN/CENELEC’in 2014 yılında yapılacak olan Genel
Kurul toplantıları da Türkiye’de gerçekleştirilecektir.
Güvenliği Yönetim Sistemi-Şartlar” komitesi oluşturulmuştur. Yine bu alanda 'ben uzmanım, benim de bir
Beklenen en önemli gelişme, 2010 yılından beri Avru-
sözüm var, uluslararası düzeyde hazırlanan bu stan-
pa Standardlar Teşkilatı (CEN) bünyesinde “Helal Gıda”
darda bende katkı sağlamak istiyorum, tecrübelerimin
Teknik Komitesi kurulmasına yönelik devam eden fizi-
standartlarda yer bulmasını istiyorum' diyenlerin katı-
bilite çalışmasının sona ermiş olmasıdır. En son yapılan
lımlarını bekliyoruz.
CEN Teknik Kurul toplantısında CEN/TC 425 “Helal
Gıda Proje Komitesi” kurulması kararı alınmış ve bu
karara göre CEN/TC 425 “Helal Gıda Proje Komitesi”
sekreteryalık görevi Enstitümüze yani Türkiye’ye verilmiştir. Bu çalışma ASI (Avusturya Standartlar Enstitüsü) ile birlikte yürütülecektir. Bu kapsamda gerekli
çalışmaların zamanında tamamlanabilmesi için, ASI ile
bir toplantı yapılmış ve teknik komitenin ilk toplantısının
23-24 Eylül 2013 tarihleri arasında İstanbul’da yapılabileceği mütalaa edilmiştir.
Bu arada standartlara erişmek isteyenleri, standartları satın almak isteyenleri de unutmadık. Buna yönelik;
internet üzerinden devam eden 'Türk Standardı' satışlarımıza uluslararası, bölgesel ve diğer ülke standart
teşkilatlarının standartlarını da dahil etmek üzere çalışmalar devam ediyor. Bu çalışmalar sonrasında; ISO,
IEC, CEN, CENELEC, DIN, BSI, ASTM, GOST ve AFNOR tarafından yayınlanmış standartların da elektronik ortamda satışını gerçekleştirmiş olacağız. Bunların
dışında, İspanya (AENOR) ve Suudi Arabistan (SASO)
standart teşkilatları ile görüşmeler devam etmekte olup
en yakın zamanda bu iki ülke standartları da internet
üzerinden satılmaya başlanacaktır.
Bu çalışmalar hızla devam edecek olup “STANDART” adına aranan her şey TÜRK STANDARDLARI
ENSTİTÜSÜ’nde bulunabilecek veya “ENSTİTÜ” tarafından temin edilebilecektir.
Diğer önemli bir gelişme, Yönetim Sistemlerinin ilki ve
Evet, bu aylık bu kadar,
Kalite Yönetim sistemlerinin temel standardı olan ISO
9001 “Kalite Yönetim Sistemi-Şartlar” standardının
ISO/TC 176 Teknik Komitesi tarafından revize edilmek
Hayatınızın her anı standartların üzerinde olsun…
Önümüzdeki ay görüşmek dileğiyle.
109
HAZİRAN 2013
Ülkemizin uluslararası alanda rekabet gücünü artırmak, ülkeler ve bölgeler arası teknik engellerin ortadan
kaldırılmasına yönelik çalışmalar yapmak, toplumun yaşam düzeyini ve kalite seviyesini yükseltmek ve
standardizasyon konusunda tüm paydaşlarımızın farkındalığını artırarak 2023 Türkiye vizyonunun gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak amacıyla bir sempozyum düzenlenecektir. Sizleri 25-26 Kasım 2013
tarihlerinde, İstanbul’da TSE’nin ev sahipliğinde düzenlenecek olan “Standardizasyonun Küresel Ekonomiye Etkileri” temasının farklı boyutlarıyla işleneceği bu sempozyuma katkıda bulunmaya davet ediyoruz.
Sempozyum Organizasyon Komitesi bu önemli organizasyonda yer almak isteyen konuşmacı adaylarının başvurularını beklemektedir. Sempozyuma katkıda bulunmak isteyen değerli konuşmacı adayları için
önerilen konu başlıkları belirlenmiştir.
Ancak belirlenen bu başlıkların dışında da Sempozyum amacına uygun olduğu düşünülen ilave konularda
önerileriniz değerlendirilecektir.
GENEL
1. Her konu 90 dakikalık oturumlarda, 3’er konuşmacı tarafından işlenecektir. Her konuşmacıya sunuşu
için soru ve cevaplarla birlikte 30’ar dakika süre verilecektir.
2. Her oturum için 3 asil ve 1 yedek konuşmacı olmak üzere 4 konuşmacı seçilecektir ve her oturum için
seçilecek 4 konuşmacının ulaşım ve konaklama masrafları Organizasyon Komitesi tarafından karşılanacaktır.
3. Sempozyumun resmi dili Türkçe ve İngilizce olup, katılım durumuna göre Rusça, Arapça ve Fransızca
dillerinde de simultane tercüme sağlanacaktır.
4. Seçilen tüm konuşmacıların bildirileri ‘Sempozyum Kitapçığında’ yer alacaktır.
5. Sempozyumda poster bildirileri de kabul edilecektir. Poster bildirileri için kurallar aşağıda ayrıca verilmiştir.
6. Seçilen tüm poster bildirileri de ‘Sempozyum Kitapçığında’ yer alacaktır.
7. Bütün bildiri ve poster başvuruları, bu duyurunun ön sayfasında verilen başvuru adresine, başvuru formu doldurulmak ve yazarın özgeçmişi ile kurallara uygun olarak hazırlanacak bildiri/poster özeti eklenmek
sureti ile normal posta, faks, e-posta veya sempozyum web sitesi aracılığıyla on-line başvuru şeklinde
yapılabilir.
8. Daha fazla bilgi için lütfen başvuru formunda verilen iletişim numaraları veya e-posta adresi aracılığıyla
bizimle irtibata geçiniz.
110
BİLDİRİ HAZIRLAMA KURALLARI
1. Bildiri özetleri 300 kelimeyi aşmamalıdır.
2. Bildiri özetleri Arial ve 12 punto olarak hazırlanmalıdır.
3. Bildiri özetlerinin en başında bildirinin başlığı, yazarlarının isimleri, unvanları, adres, telefon, faks ve
e-posta adresi bilgileri yer almalıdır.
POSTER HAZIRLAMA KURALLARI
1. Poster bildiri özetleri 300 kelimeyi aşmamalıdır.
2. Posterler, uzun kenarı düşey eksende olacak şekilde; 70 X 100 cm. ebatlarında ve yaklaşık 1 metre
uzaklıktan okunabilecek büyüklükte hazırlanmalıdır.
3. Poster başlığı büyük harflerle yazılmalı, başlık altında posterin yazar(lar)ının ve çalıştığı kurumların adı
yazılmalı ve posterden sorumlu yazarın iletişim adresi mutlaka belirtilmelidir.
4. Poster araştırma ise, metin; Giriş ve Amaç, Yöntem, Bulgular, Sonuç ve Öneriler, Kaynaklar başlıklarına
göre hazırlanmalıdır.
5. Kabul edilen bildiriler hiçbir düzeltme ve değişiklik yapılmadan yayınlanacaktır. Sorumluluk yazarlarına
ait olacaktır.
6. Poster asılması için gerekli malzeme organizasyon görevlileri tarafından temin edilecek ve posterler için
ayrılan alana asılmasına yardımcı olunacaktır.
7. Posterlerin 25 Kasım 2013 sabahı saat 09:00’da asılıp, 26 Kasım 2013 saat 17:00’de kaldırılması
gerekmektedir. Bu süre boyunca verilecek bütün çay/ kahve ve yemek aralarında poster sahipleri, diğer
poster sahipleri ile eş zamanlı olarak kendilerine ait posteri kısaca sunarak, gelebilecek soruları cevaplama şansına sahip olacaktır.
8. Posterler yukarıda belirtilen sürenin sonunda sahipleri tarafından kaldırılmalıdır, zamanında kaldırılmayan posterler organizasyon görevlileri tarafından kaldırılacak ve bu durumda hiçbir sorumluluk kabul edi
meyecektir.
9. Devam eden/sonuçlanmamış çalışmaların poster bildirileri kabul edilmeyecektir.
10. Poster basım giderleri katılımcının kendisine aittir.
ÖNEMLİ TARİHLER
30 Ağustos 2013: Bildiri ve poster özetlerinin Organizasyon Komitesine gönderilmesi için son gün.
26 Eylül 2013: Seçilen konuşmacıların ve poster sahiplerinin bilgilendirilmesi
23 Ekim 2013: Kabul edilen bildirilerin tam metinleri ile kabul edilen posterlerin Organizasyon Komitesine
gönderilmesi için son gün.
111
HAZİRAN 2013
112
Download