METOTREKSAT (MTX) - Namık Kemal Üniversitesi

advertisement
METOTREKSAT (MTX) KULLANAN
ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA
MTHFR GENİ C677T ve A1298C
POLİMORFİZMLERİNİN
İLAÇ ETKİNLİĞİ ve İLAÇ TOKSİSİTESİ
ÜZERİNE ETKİLERİ
Sinan DÜNDAR
Yüksek Lisans Tezi
Biyoloji Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Rıfat BİRCAN
2014
T.C.
NAMIK KEMAL ÜNİVERSİTESİ
FEN BİLİMLERİ ENSTİTÜSÜ
YÜKSEK LİSANS TEZİ
METOTREKSAT (MTX) KULLANAN ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA
MTHFR GENİ C677T ve A1298C POLİMORFİZMLERİNİN
İLAÇ ETKİNLİĞİ ve İLAÇ TOKSİSİTESİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Sinan DÜNDAR
BİYOLOJİ ANABİLİM DALI
DANIŞMAN: Doç. Dr. Rıfat BİRCAN
TEKİRDAĞ-2014
Her hakkı saklıdır.
ÖZET
Yüksek Lisans Tezi
METOTREKSAT (MTX) KULLANAN ROMATOİD ARTRİT HASTALARINDA MTHFR
GENİ C677T VE A1298C POLİMORFİZMLERİNİN İLAÇ ETKİNLİĞİ VE İLAÇ
TOKSİSİTESİ ÜZERİNE ETKİLERİ
Sinan DÜNDAR
Namık Kemal Üniversitesi
Fen Bilimleri Enstitüsü
Biyoloji Anabilim Dalı
Danışman: Doç. Dr. Rıfat BİRCAN
Romatoid artrit (RA) zamanla birçok eklemde iltihaba neden olan, etiyolojisi tam
olarak bilinmeyen otoimmün bir hastalıktır. RA, son yıllarda yaygın olarak, hastalık modifiye
edici antiromatizmal ilaçlardan biri olan Metotreksat (MTX) ile tedavi edilmeye başlanmıştır.
Bununla beraber folik asit antagonisti olan MTX’ın kullanımında, çevresel nedenler yanında
bireyin genetik yapısındaki varyasyonların ilacın etkinliği ve ilaç toksisite gelişimi üzerine
etkisi olabileceği literatürde yer almaktadır. Özellikle, metilentetrahidrofolat redüktaz
(MTHFR) C677T ve A1298C polimorfizmlerinin MTX metabolizması ile ilişkili olduğunu
ileri süren çalışmalar literatürde mevcuttur. Bununla beraber, konu ile ilgili olarak literatürde
yaralan ve çeşitli toplumlar üzerinde yapılan genetik çalışmalara ait veriler arasında bir
uyumsuzluk söz konusudur. Bu nedenle, yapılan bu tez çalışmasında Türk toplumunda,
MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerinin MTX’ın RA hastalarındaki etkinliği üzerine
etkisinin olup olmadığı ve MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerinin ilaç toksisite
gelişimi üzerinde etkili olup olmadığının araştırılması amaçlanmıştır. Çalışmada, Eylül 2010
ile Haziran 2014 tarihleri arasında Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi Romatoloji Servisi’nde
tedavi olan 88 romatoid artrit hastasından kan örnekleri alınmış ve bu örneklerden standart
fenol-kloroform yöntemi ile DNA izolasyonu gerçekleştirilmiştir. Bunu takiben, hastalara ait
MTHFR genotiplerinin tespit edilmesi amacıyla PZR-RFLP yöntemi kullanılmıştır. Elde
edilen verilerin istatistiksel analizi PASW® Statistics 18 programı kullanılarak yapılmıştır.
Yapılan bu çalışmada en az bir yan etki görülen 11 birey ile herhangi bir yan etki görülmeyen
77 bireye ait MTHFR C677T ve A1298C genotipleri karşılaştırıldığında, MTHFR C677T ve
i
A1298C polimorfizmleri ile ilaç toksisitesi arasında ilişkiyi gösteren herhangi bir istatistiksel
fark saptanmamıştır (P değerleri; MTHFR 677CC için 0.235, 677TC için 0.283, 677TT için
0.526, MTHFR 1298 AA için 0.906, 1298 AC için 0.906, 1298AA için 0.686’dır) Ayrıca
çalışmaya dahil edilen RA hastalarına ait hastalık aktivite parametrelerinin (HAQ, DAS28,
ESR, CRP) MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerine göre dağılımları incelendiğinde,
genotipler arasında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılık saptanmamıştır. Sonuç olarak,
yapılan bu çalışmada MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerinin RA hastalarında MTX
ilaç etkinliği ve ilaç toksisitesi ile ilişkisinin bulunmadığı gözlenmiştir. Ancak çalışma
kapsamına alınan hasta örneklem sayısının yetersiz olması nedeniyle Türk toplumunda RA
hastalarında MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmlerinin MTX etkinliği ve ilaç toksisitesi
ile ilişkisinin belirlenebilmesi için daha kapsamlı çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.
Anahtar kelimeler: Metotreksat, romatoid artrit, MTHFR C677T polimorfizmi, MTHFR
A1298C polimorfizmi
2014, 61 sayfa
ii
ABSTRACT
MSc. Thesis
EFFECTS OF MTHFR GENE C677T and A1298C POLYMORPHISMS on DRUG
EFFICIENCY and TOXICITY in RHEUMATOID ARTHRITS PATIENTS USING
METHOTREXATE (MTX)
SİNAN DÜNDAR
Namık Kemal University
Graduate School of Natural and Applied Sciences
Department of Biology
Supervisor: Assoc. Prof. Dr. Rıfat BİRCAN
Rheumatoid arthritis (RA) is an autoimmune disease with unknown etiology, and
causes multiple joint inflammation with time. In recent years, RA is commonly treated by
methotrexate (MTX), one of disease-modifying antirheumatic drugs. However, it is suggested
in literature that besides environmontal factors, genetic variations in individuals may affect
the efficiency and the development of drug toxicity in the use of MTX, a folic acid antagonist.
Studies in which especially, methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR) C677T and
A1298C polymorphisms are suggested to be associated with MTX metabolism exist in
literature. Nevertheless, there is a conflict in published data of relevant genetic studies which
were conducted on different populations. For this reason, this thesis aims to investigate
whether MTHFR C677T and A1298C polymorphisms affect the efficiency of MTX and the
development of drug toxicity in RA patients in Turkish population. For the study, blood
samples were taken from 88 RA patients who were treated in the Rheumatology Department,
Faculty of Medicine, Bezmialem Vakif University between September 2010 and June 2014,
and DNA was isolated from these samples by using standard phenol chloroform method.
Then, PCR-RFLP method was employed to determine MTHFR genotypes. Statistical data
analysis was performed using PASW Statistics 18. The present study found no statistically
significant relationship between MTHFR C677T and A1298C polymorphisms and drug
toxicity (P values being 0.235 for MTHFR 677CC, 0,283 for 677TC, 0.526 for 677TT, 0.906
for MTHFR 1298AA, 0.906 for 1298AC and 0.686 for 1298AA), when MTHFR C677T and
A1298 genotypes of 11 patients who had at least one side effect and 77 patients who had no
side effects were compared. Additionally, there was no statistically significant relationship
iii
among genotypes, when the distrubution of disease activity parameters (HAQ, DAS28, ESR,
CRP) by MTHFR C677T and A1298C polymorphisms was considered. As a result, one
observed with this study that MTHFR C677T and A1298C polymorphisms are not associated
with MTX efficiency and drug toxicity in RA patients. However, further studies with large
numbers of patients are necessary to determine any relationship between MTHFR C677T and
A1298C polymorphisms and MTX efficiency and drug toxicity in Turkish RA patients, since
limited number of patients were included in the present study.
Keywords: Methotrexate, rheumatoid arthritis, MTHFRC677T polymorphism, MTHFR
A1298C polymorphism
2014, 61 pages
iv
İÇİNDEKİLER
ÖZET…………………………………………………………………………………………..i
ABSTRACT……………….……………………………………………………………….....iii
İÇİNDEKİLER……………………………………………………………………………….v
ÇİZELGE DİZİNİ………………………………………………………………………......vii
ŞEKİLLER DİZİNİ………………………………………………………………………...viii
SİMGELER DİZİNİ…………………………………………………………………….…...ix
ÖNSÖZ……………………………………………………………………………………....xii
1. GİRİŞ
1
2. KURAMSAL TEMELLER ................................................................................................. 3
2.1. Romatoid Artrit ................................................................................................................ 3
2.1.1. Epidemiyoloji ............................................................................................................ 4
2.1.2. Etiyoloji ..................................................................................................................... 4
2.1.3. Genetik yatkınlık ve genetik yatkınlığa neden olan faktörler ................................... 4
2.1.4. Patoloji ...................................................................................................................... 6
2.1.5. Klinik bulgular .......................................................................................................... 7
2.1.6. Romatoid artritin tedavisi ........................................................................................ 11
2.2. Farmakogenetiğe Giriş ................................................................................................... 14
2.2.1. Romatoid artritin farmakogenetiği .......................................................................... 15
2.2.2. MTX’ın farmakogenetiği ........................................................................................ 16
2.2.3. Hücre içi MTX metabolizması ................................................................................ 18
2.3. Metilentetrahidrofolat Redüktaz (MTHFR) ................................................................... 20
2.3.1. MTHFR enziminin yapısı ve görevleri ................................................................... 20
2.3.2. MTHFR geninin yapısı ve özellikleri ..................................................................... 23
2.3.3. MTHFR polimorfizmleri ve hastalıklarla ilişkisi .................................................... 24
2.3.4. MTHFR geninin diğer alelik varyantları ................................................................. 27
2.4. Çalışmanın Amacı.......................................................................................................... 29
3. MATERYAL VE YÖNTEM ............................................................................................. 30
3.1. Materyal ......................................................................................................................... 30
v
3.1.1. Hasta Grubu............................................................................................................. 30
3.1.2. Kullanılan aletler ..................................................................................................... 31
3.1.3. Kullanılan kimyasallar ............................................................................................ 32
3.1.3.1. Primerler ............................................................................................................... 32
3.2. Yöntemler ...................................................................................................................... 34
3.2.1. Periferal kan dokusundan DNA'nın izolasyonu ...................................................... 34
3.2.2. Polimeraz zincir reaksiyonu ................................................................................... 35
3.2.3. Agaroz jel elektroforezi ........................................................................................... 36
3.2.4. PZR ürünlerinin RFLP yöntemi ile kesimi ............................................................. 37
3.2.5. RFLP ürünlerinin poliakrilamit jelde yürütülmesi .................................................. 40
3.2.6. İstatistiksel analizler ................................................................................................ 40
4. BULGULAR ....................................................................................................................... 41
4.1. DNA Miktar Tayini ....................................................................................................... 41
4.2. PZR Sonuçları ................................................................................................................ 43
4.3. C677T ve A1298 C polimorfizimlerinin RFLP bulguları ............................................. 44
4.4. RFLP Analizi Sonuçlarının İstatistiksel Olarak Değerlendirilmesi ............................... 46
5. TARTIŞMA ve SONUÇ ..................................................................................................... 48
6. KAYNAKLAR .................................................................................................................... 52
ÖZGEÇMİŞ .............................................................................................................................. 61
vi
ÇİZELGELER DİZİNİ
Çizelge 2.1: Romatoid artrit ACR 1987 tanı kriterleri..………...……………………….……8
Çizelge 2.2: ACR/EULAR 2010 romatoid artrit sınıflandırma kriterleri (Daniel ve
ark.)……………………………………………………………………….…….10
Çizelge 2.3: Romatoid artritte eklem dışı diğer bulgular ……….……...………...…………10
Çizelge 2.4: MTX kullanan romatoid artrit hastalarında farmakogenetik çalışmaların
değerlendirilmesi…………………………………………………………….....18
Çizelge 2.5: MTHFR geninin diğer alelik varyantları…….……...………………………....28
Çizelge 3.1: Hastalara ait demografik ve klinik bilgiler …….……………...……….…...…30
Çizelge 3.2: Monoterapi gören (Sadece MTX kullanan) romatoid artrit hastalarında görülen
yan etkiler………………………………..…………….……………………….31
Çizelge 3.3: Her iki polimorfizm için PZR reaksiyon protokolü……...…………………….35
Çizelge 3.4: PZR ürünlerinin (C677T ve A1298C) RFLP protokolleri..…..………………..38
Çizelge 4.1: Romatoid artrit hastalarına ait kan dokularından elde edilen DNA miktarlarının
kantitatif sonuçları………………………...…………………………………....41
Çizelge 4.2: MTX toksisitesi ile MTHFR C677T ve A1298C polimorfizimleri arasındaki
ilişki…………………………………………………………………………….47
Çizelge 4.3: Romatoid artrit hastalarında hastalık aktivite parametrelerinin MTHFR C677T
polimorfizmine göre dağılımları………………………………………………..47
Çizelge 4.4: Romatoid artrit hastalarında hastalık aktivite parametrelerinin MTHFR A1298C
polimorfizmine göre dağılımları………………………………………………..47
vii
ŞEKİLLER DİZİNİ
Şekil 2.1: Romatoid artrit hastalığında eklem hatlarında meydana gelen anatomik ve
fizyolojik değişiklikler............................................................................................3
Şekil 2.2: Popliteal kist (Baker kisti)..........................................................................................9
Şekil 2.3: MTX’in hücre içerisine giriş yolağı (Hider ve ark. 2007 )…………..………….....19
Şekil 2.4: Homosistein’in transsülfürasyon ve remetilasyon metabolize yolları......................22
Şekil 2.5: MTHFR geninin lokalizasyonu (Anonim 3)………………………….....................23
Şekil 2.6: MTHFR C677T polimorfizmi (Lucock ve Yates 2006)..........................................25
Şekil 3.1: Poliakrilamit jelin polimerleşme tepkimesi (Güneştutar ve Rodop 2009)…….…..39
Şekil 4.1: MTHFR C677T polimorfizmini içeren gen bölgesinin çoğaltılması sonucu oluşan
PZR ürünü….........................................................................................................43
Şekil 4.2: MTHFR A1298C polimorfizmini içeren gen bölgesinin çoğaltılması sonucu oluşan
PZR ürünü……………………………………………………….........................44
Şekil 4.3: MTHFR C677T RFLP kesim sonuçları. 1, 5, 6, 9 ve 11 normal bireye, 2-4, 8 ve 10
heterozigot mutant bir bireye, 7 homozigot mutant bireye ait RFLP analizi örneği.
12 belirteçtir (25 bp step ladder)……………………..………...…….………....45
Şekil 4.4: A1298C RFLP kesim sonuçları. 4, 6, 11 ve 12 normal bireye, 1, 2, 3, 5, 8 ve 9
heterozigot mutant bir bireye, 7 homozigot mutant bireye, 10 boş kuyuya ait
RFLP analizi örneği 13 belirteçtir (20 bp step ladder)…......…………………...46
viii
SİMGELER VE KISALTMALAR DİZİNİ
A
: Adenin
ABC
: ATP bağlayıcı kaset
ABCB1
: ATP bağlayıcı kaset B 1
ABCC1
: ATP bağlayıcı kaset C 1
ABCG2
: ATP bağlayıcı kaset G 2
ACR
: Amerika Romatoloji Koleji
AICAR
: 5-aminoimidazol-4-karboksiamid ribonükleotit
ALT
: Alanin transaminaz
AMPD 1
: Adenozin monofosfat deaminaz 1
APS
: Amonyum persülfat
Arg
: Arjinin
AST
: Aspartat trasnaminaz
ATIC
: Amino imidazol karboksiamid ribonukleotit transformilaz
ATP
: Adenozin trifosfat
bç
: Baz çifti
BHMT
: Betainhomosistein metil transferaz
BMI
: Vücut kitle endeksi
BSA
: Sığır serum albümini
C
: Sitozin
CCP
: Sikliksitrülinlenmiş peptit
CD4+
: Yardımcı T hücreleri
cDNA
: Komplementer DNA
CL
: Sistatyonin γ liyaz
CRP
: C-reaktif protein
CS
: Sistatyonin β sentetaz
C-uç
: Karboksi uç
Cys
: Sistein
DAS
: Hastalık aktivite skoru
DHFR
: Dihidrofolat redüktaz
DMAP
: Dimetil amino propionnitril
DMARD
: Hastalığı modifiye eden ilaç
ix
DMG
: Dimetil glisin
DR1
: İnsan lökosit antijeni DR1 tipi
DR4
: İnsan lökosit antijeni DR4 tipi
DRB
: İnsan lökosit antijeni DRB tipi
EBV
: Epstein-Barr virüsü
EC
: Enzim komisyonu
EDTA
: Etilen daimin tetraasetik asit
ESH
: Eritrosit sedimentasyon hızı
EtBr
: Etidyum bromür
EULAR
: Avrupa antiromatizma ligi
FAD
: Flavin adenin dinükleotit
Fc
: İmmünoglobulinin yapısındaki kristalize fragment
FPGS
: Folipoliglutamat sentaz
GGH
: Gamaglutamil hidrolaz
GI
: Gastrointestinal
Glu
: Glutamin
HAQ
: Sağlık değerlendirme anketi
HLA
: İnsan lökosit antijeni
Ig
: İmmunoglobulin
IL
: İnterlökin
ITPA
: İnozin trifosfat fosforilaz
kb
: Kilobaz
KCl
: Potasyum klorür
kDa
: Kilodalton
MgCl2
: Magnezyum klorür
MHC
: Major histokompatibilite kompleksi
µLt
: Mikrolitre
MKF
: Metakarpofalangeal
ml
: Mililitre
mM
: Milimolar
MS
: Metiyonin sentaz
MT
: Metil transferaz
MTHFR
: Metilentetrahidrofolat redüktaz
MTX
: Metotreksat
x
MTXPG
: Metotreksat poliglutamat
NADPH
: Nikotinamid adenin dinükleotit fosfat
N-uç
: Amino uç
PAGE
: Poliakrilamit jel
PİF
: Proksimal interfalangial
pmol
: Pikomol
PZR
: Polimeraz zincir reaksiyonu
RA
: Romatoid artrit
RF
: Romatoid faktör
RFC
: İndirgenmiş folat taşıyıcısı
RFLP
: Restriksiyon fragmenti uzunluk polimorfizmi
rpm
: Dakikada devir sayısı
SAH
: S-adenozil homosistein
SAM
: S-adenozil metiyonin
SDS
: Sodyum dodesil sülfat
SDS-PAGE
: Sodyum dodesil sülfat poliakrilamit jeli
Ser
: Serin
SNP
: Tek nükleotit polimorfizmi
T
: Timin
TBE
: Tris borik asit edta
TEMED
: Tetrametiletilendiamin
TGA
: Stop kodonu
TGF
: Transforme edici büyüme faktörü
THF
: Tetrahidrofolat
Tm
: Erime sıcaklığı
TNF
: Tümör nekroz faktör
Tris-HCL
: Tris hidroklorik asit
TYMS
: Timidilat sentaz
UV
: Ultraviyole
xi
ÖNSÖZ
Yüksek lisans eğitim sürecinde desteğini, emeğini ve kıymetli zamanını benden
esirgemeyen değerli danışman hocam Doç. Dr. Rıfat BİRCAN’ a;
Tez çalışmamın deney ve hazırlanma aşamasında yardımlarını benden esirgemeyen
değerli hocam Doç. Dr. Cenk ARAL ve değerli çalışma arkadaşım Serdar FINDIK ile diğer
tüm Biyoloji Anabilim Dalı mensuplarına;
Yüksek lisans öğrenimim ve tez çalışmamda yardımını esirgemeyen, çeviriler
konusunda her zaman yardımcı olan değerli hocam Yrd. Doç. Dr. Nadim YILMAZER’e;
Tez çalışmamda kullandığım örneklerin sağlanmasında yardımcı olan Bezmi Alem
Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı öğretim üyesi
Yrd. Doç. Dr. Aylin Rezvani hocama ve Anabilim dalı mensuplarına;
Yüksek lisans çalışmalarım boyunca maddi manevi hiçbir desteği benden esirgemeyen
ve yüksek lisans öğrenimimi tamamlamamda şüphesiz büyük payı olan sevgili ailem ve beni
bu yolda hiç yalnız bırakmayan sevgili eşim Merve DÜNDAR’ a çok teşekkür ederim.
Eylül, 2014
Sinan DÜNDAR
Öğr. Gör.
Okan Üniversitesi Patoloji
Laboratuvar Teknolojileri
xii
1. GİRİŞ
Romatoid artrit (RA) aynı anda birçok eklemde tutukluğa neden olan, etiyolojisi tam
olarak bilinmeyen ağrılı ve iltihaplı otoümmün bir hastalıktır. RA eklemlerde deformasyon ve
işlev yeteneğinde azalmalara neden olur (Hamuryudan 2003). RA’in kesin olarak etiyolojisi
bilinmemesine rağmen immünogenetik, hormonal ve çevresel birtakım faktörlerin hastalığın
gelişiminde rol oynadığı öngörülmektedir (Lee ve Weinblatt 2001, Ranganathan ve ark.
2003).
RA eklemlerin sinovyal membranlarında kronik inflamasyonla karakterizedir.
Hastalığın ilk belirtisi, genellikle parmak eklemlerinde meydana gelen ağrı ve şişliktir. Daha
sonra büyük eklemler, özellikle diz, dirsek ve omuz etkilenir. Aktive olmuş enflamatuar
mediatörler, sinovyal membranlardan infiltre olarak kemik ve kıkırdakta hasara yol açarlar.
Deri altında romatoid nodüller oluşur. RA sistemik bir hastalık olduğu için daha ileri
aşamalarda vücudun diğer bölümleri ve organları da etkilenir (Ranganathan ve ark. 2003). RA
sadece eklem iltihabı veya eklem şişliği gibi etkilerle sınırlı kalmayan, solunum sistemi,
dolaşım sistemi, göz tutulması, kas tutulması gibi eklem dışı etkilere de sahip olan bir
hastalıktır.
RA tanısının erken konulması, tedavi ile eklem dokusundaki hasarın önüne
geçilebilmesi açısından çok önemlidir. RA kronik bir poliartrittir ve başlangıç şekli hastadan
hastaya farklılık gösterir. Tipik semptomları olanlarda sıklıkla hastalığın ilk yılında tanı
kolaylıkla konulabilir. Fakat çoğu zaman hastalığın ilk dönemlerinde klinik semptomlar
belirgin değildir. Atipik ilerleme gösteren semptomlara sahip birçok hastada tanı koymak için
uzun zaman geçebilir. Bu nedenle, tanı için özgül ve duyarlı serolojik testlere ihtiyaç vardır.
Hastalığın teşhisi ilk defa 1950 yıllarında Amerika Romatizma Derneği tarafından
oluşturulan, daha sonra 1987 ve 2010 yıllarında güncellenen hastalık tespit çizelgeleri ile
konulmaktadır. Çizelgede hastalığın seyri, eklemlerdeki deformasyonlar ve meydana geldiği
eklem çeşidine göre numaralandırma yapılarak hastalık hakkında bilgi sahibi olunmaktadır.
Bu ölçütlerin duyarlılık ve özgüllüğü %90’a yakındır. Ölçütlerden en az 4 tanesinin hastada
bulunması ve hastanın yakınmalarının 6 haftadır devam ediyor olması ayırıcı tanı için gerekli
kriterlerdir (Yazıcı ve Erkan 2003).
1
RA tedavisinde sıklıkla Methotrexate (MTX), Leflunomide, Sulfasalizin gibi ilaçlar
kullanılmaktadır. Bu ilaçlar bazı hastalarda mide ağrısı, kusma, diyare şeklinde ortaya çıkan
gastrointestinal sistem komplikasyonları (GİS) ve karaciğer fonksiyon değerlerindeki artış
sonucu hepatotoksisite gelişimi oluşturmaktadır. Bu durumlar ortaya çıktığında tedavinin
kesilmesi önerilmektedir (Buch ve Emery 2002, Bailey ve ark. 2002, Dervieux ve ark. 2006).
Genel olarak bireyler ilaç tedavilerine karşı farklı yanıtlar vermektedirler. Bu farklı yanıt
verme nedenleri arasında hastanın yaşı, ırkı, cinsiyeti, çevre, ilaç etkileşimleri, eşlik eden
başka hastalıklar ve hastanın eş zamanlı aldığı tedaviler gibi pek çok neden sayılabilmektedir.
Son yıllarda yapılan çalışmalarla, ilaçlara karşı oluşan yanıt farklılıklarında bu nedenlerin
yanında bireyler arasındaki genomik farklılıkların da önemli oranda etkili oldukları
belirtilmektedir (Lee ve Weinblatt 2001, Hamuryudan 2007). İlaç tedavilerinde bu bireysel
farklılıklarını araştırılma gerekliliğinin doğması farmakogenetik biliminin önem kazanmasına
neden olmuştur. Farmakogenetik, bireylerin genetik yapılarındaki değişkenliğe bağlı olarak
ilaç metabolizmalarına karşı verdikleri yanıt ile birey üzerinde oluşabilecek farklı etkileri
inceleyen bir bilim dalıdır (Norris ve ark. 1996).
RA’in farmakogenetiğinde çok sayıda aday gen çalışmaları mevcuttur, ancak
bunlardan en önemlileri metilentetrahidrofolat redüktaz geninde meydana gelen C677T ve
A1298C polimorfizmleridir. MTHFR geni MTHFR enzimini kodlar ve bu gende meydana
gelen polimorfizmler enzimin çalışma etkinliğini düşürmektedir. MTHFR proenflamatuar
yanıtla ilgili bir amino asit olan homosistein metabolizmasında görev alan enzimi kodlar. Çok
fazla sayıda aday gen çalışmaları yapılmış olsa da bu genler ve MTX tedavi yanıtı arasındaki
gerçek ilişki hala belirsizdir (Kurzawski ve ark. 2007).
Bu çalışmanın amacı, bireylerin ilaçlara verdiği yanıttaki bireysel farklılıkların ilaç
metabolizmasında görevli olan enzimler ve bu enzimleri kodlayan genlerden kaynaklanıp
kaynaklanmadığının tespit edilmesidir. Yapılan bu çalışmada, MTX kullanan romatoid artrit
hastalarında MTHFR geni C677T ve A1298C polimorfizimlerinin ilaç etkinliği ve toksisitesi
üzerine olası etkilerinin saptanması hedeflenmiştir. Böyleceilaç tedavisi sonucu oluşabilecek
yan etkilerin en aza indirilmesi ve etkin bir tedavinin sağlanmasına katkıda bulunmak
amacıyla bu tez çalışması planlanmıştır.
2
2. KURAMSAL TEMELLER
2.1. Romatoid Artrit
RA, birçok eklemi aynı anda tutabilen, etiyolojisi bilinmeyen, kronik sistemik iltihabi
bir otoimmün hastalıktır. Romatoid artrit eklem tutulumu ve şekil bozukluğu yaparak zaman
içinde önemli sakatlıklara yol açabilmektedir. Vücuttaki diğer organları da etkileyebilmesi
nedeniyle bu hastalığı sadece bir eklem rahatsızlığı olarak görmek doğru değildir. Hastalığın
klinik seyri, hastadan hastaya büyük değişiklikler gösterir. Bazı hastalarda az sayıda, hafif
seyirli ve kısa süreli eklem tutulmaları görülürken, bazı hastalarda ise tedavi ne kadar yoğun
olursa olsun, kısa sürede sakatlıklar ve önemli organ hasarları gelişebilmektedir (Hamuryudan
2003). Aşağıdaki şekilde sağlam kişi ile hasta kişilerin eklem yapılarında meydana gelen
değişimler gösterilmektedir. Kısaca, romatoid artrit tüm dünya popülasyonunun %0,5-1’ini
etkileyen, bireylerde çalışma kaybı, eklemlerde ağrı, depresyon ve hareket kısıtlılığı gibi
önemli komplikasyonlara neden olan kronik bir hastalık olarak tanımlanabilir (Lee ve
Weinblatt 2001, Ranganathan ve McLeod 2006).
Şekil 2.1. Romatoid artrit hastalığında eklem hatlarında meydana gelen anatomik ve
fizyolojik değişiklikler
3
2.1.1. Epidemiyoloji
RA tüm dünya popülasyonunun %0.5-1’ini etkileyen kronik bir hastalıktır
(Ranganathan ve ark. 2003). Birçok romatolojik hastalıkta olduğu gibi RA’nın kesin nedeni
bilinmemekle beraber, immünogenetik, hormonal ve çevresel birtakım faktörlerin hastalığın
gelişiminde rol oynadığı öngörülmektedir. Hastalık tüm dünya genelinde görülmesine rağmen
çevresel ve genetik faktörlere bağlı olarak, hastalığın görülme sıklığı ülkeler ve toplumlar
arasında farklılıklar göstermektedir (Göksoy 2002). RA’e, diğer otoimmün hastalıklarda da
olduğu gibi kadınlarda erkeklere oranla 3 kat daha sık rastlanmaktadır. Hastalık her yaşta
görülebilmekle beraber, sıklıkla 40 ve 50’li yaşlarda başlar (Buch ve Emery 2002).
2.1.2. Etiyoloji
Etiyolojisi henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, RA genetik ve çevresel faktörlerin
işin içine girdiği multifaktoriyel bir hastalık olarak kabul edilir.
2.1.3. Genetik yatkınlık ve genetik yatkınlığa neden olan faktörler
Genetik yatkınlık, fizyolojik durum oluşumunun ya da bir hastalık gelişiminin
kalıtımsal riski olarak tanımlanabilir. Bir bireyde herhangi bir hastalığa karşı genetik
yatkınlığın bulunması, bu bireyin mutlaka hastalığa yakalanacağı anlamına gelmemektedir.
Sadece genel popülasyon ile karşılaştırıldığında, bu bireyin hastalığa yakalanma riskinin daha
yüksek olduğu anlamına gelmektedir. RA için genetik yatkınlığa neden olan faktörler
incelendiğinde:
1) Hastalığa yatkın olan bireyin mensubu olduğu aile içinde hastalık birden çok kişide
görülmektedir.
2) Tek yumurta ikizlerinde hastalığın her iki bireyde görülme sıklığı %15–20 arasındadır. Bu
oran çift yumurta ikizleri ile karşılaştırıldığında 4 kat daha fazla bir hastalık insidansına işaret
eder.
3) HLA DR4 ve HLA DR1 genlerindeki polimorfizmler veya haplotip farklılıkları romatoid
artrite yatkınlık yaratan genlerin başında gelmektedirler. HLA DR4 geni en az 22 alelden
oluşmaktadır. Bu alellerden romatoid artrit ile ilişkili bulunanların hepsinde benzer amino asit
dizilimi gösteren bir bölge olduğu görülmüştür. Bu bölge DRB molekülünün 67–74. amino
4
asitleri arasında bulunur ve ortak epitop olarak adlandırılır. Bugün için ortak epitop bölgesinin
romatoid artrite genetik yatkınlık yarattığı düşünülmektedir. Ayrıca, romatoid artrit ile ilişkili
alelleri taşıyan kişilerde hastalığın daha ağır seyrettiğini bildiren çeşitli çalışmalar mevcuttur
(Hamuryudan 2003).
RA’ya genetik yatkınlığın araştırılması amacıyla yapılan aile çalışmalarında, RA’in
hastalık tanısı konan bireylerin birinci dereceden akrabalarında genel popülasyondan 3-4 kat
daha sık görüldüğü belirtilmektedir ve bu oran %10 olarak tespit edilmiştir. İkizler üzerinde
yapılan çalışmalarda da genel populasyon ile karşılaştırıldığında tek yumurta ikizleri arasında
hastalığın görülme sıklığı %30, çift yumurta ikizleri arasında %5 daha fazla olduğu
saptanmıştır (Mevorach ve Paget 2000, Buch ve Emery 2002).
Bunun yanı sıra, Majör Histokompatibilite Kompleksi (MHC) veya bilinen diğer
adıyla İnsan Lökosit Antijenleri (HLA), MHC sınıf I ve II ürünleri ile T hücrelerine antijenik
peptitleri sunan sistemi sağlayan bir gen bölgesidir. RA’in HLA–DR4 ve –DR1 gen lokusları
ile ilişkili olduğu literatürde gösterilmiştir. HLA–DR4’un alt gruplarından HLA–DRB1 0401,
-0404, -0408 RA ile ilişkili olduğu düşünülen alellerdir. Bu MHC genlerinin sadece hastalığın
başlaması ile değil, seyri ve şiddeti ile de ilişkili olduğu görülmüştür. Hastalık HLA–DRB1
0401, 0404, 0408 alelerini taşımayanlarda daha hafif ve seronegatif seyretmekteyken, DRB1
04 alelini homozigot olarak taşıyan bireylerde daha ağır ve ekstraartiküler tutulumlu bir
hastalık tablosu oluştuğu bildirilmiştir (Öncel ve ark. 2002). HLA DR2, DR3 ve DR7’nin
hastalık riskini azalttığı kabul edilmektedir (Hajeer ve ark. 2000).
HLA kompleksi dışındaki bazı genler de RA’te genetik yatkınlığa katkıda
bulunmaktadır.
Bunlar,
T
hücrelerinde
antijen
reseptörünün
ekspresyonunu
ve
immunoglobulinlerin (Ig) hem hafif hem de ağır zincirlerini kontrol eden genlerdir. Ayrıca
tümör nekroz faktör α (TNF-α) ve interlökin (IL) 10 genlerindeki polimorfizmler ve
kromozom 3 (3q13)’deki bir bölgenin de RA ile ilişkili olduğu literatürde belirtilmiştir
(Gümüşdiş ve Doğanavşargil 1999).
2.1.3.1. Çevresel faktörler
Sigara kullanımı bugün için seropozitif RA gelişimi için önesürülenen önemli risk
faktörüdür. Kızamıkçık, parvovirüs 19, EBV gibi çeşitli enfeksiyon ajanlarının da RA
5
gelişimine katkıda bulunduğu öne sürülmüş, ancak literatürde bu biyolojik ajanların hastalıkla
olan ilişkisi kesin olarak ispat edilememiştir. Hastalığın kadınlarda daha fazla görülmesi,
patogenezde hormonların da yer aldığına işaret etmektedir. Ancak bilinen tek şey doğum
kontrol hapı kullanımının hastalığın ağır seyrine karşı koruyucu olduğudur (Hamuryudan
2003).
2.1.4. Patoloji
RA’te görülen histolojik değişiklikler hastalığa spesifik değildir ve tutulan organa göre
değişen özellikler gösterirler. Ana değişiklikler sinovyum içeren tüm diartrodial eklemler,
tendon kılıfları ve bursalarda görülür. Bu bölgelerde gelişen iki ana değişiklik, sinovyal
hücrelerde kronik iltihaba bağlı hipertrofi ve çoğunlukla nötrofillerden oluşan infiltrasyondur.
Zamanla hücresel elemanların prolifere olması sonucu hipertrofiye neden olan sinovyum
villöz bir hal alır ve kıkırdak içine parmak gibi uzanan pannus olarak adlandırılan oluşumlar
gelişir. Pannusta bulunan makrofajların salgıladıkları proteinaz ve kolejenazların yıkıcı
etkileri sonucu subkondral kemikte eklem harabiyetinin ilk göstergesi olan erozyonlar gelişir
(Hamuryudan 2003).
Ayrıntılı yapısal çalışmalarla, sinovyal hücrelerin makrofaj veya fibroblast yapısında
olan hücreler olduğu ortaya konmuştur. Köken olarak kemik iliği kaynaklı ve makrofaj
yapısında olan sinovyositler, Fc reseptörleri içerirler ve fagositoz yapma yeteneğindedirler.
Bu hücreler ayrıca, yüzeylerinde HLA sınıf 2 moleküllerini de taşırlar. Fibroblast yapısında
olanlar ise mezenşimal kökenlidirler ve diğer hücre tipindeki yapısal özellikleri göstermezler.
RA’te sinovyumda bu iki hücre tipi başlangıçta birlikte artmakla beraber, kronikleştikçe
fibroblast tipi olan sinovyositlerin arttığı gözlenir. Bu hücreler pannusun esas hücre grubunu
oluştururlar. Romatoid sinovyumda histopatolojik olarak enflamatuar yapı incelendiğinde,
mononükleer hücreler, T-lenfositler, makrofajlar ve plazma hücreler ilk bakışta dikkati
çekerler. Anjiogenez başlangıçtan itibaren vardır. Anjiogenez uyarılmasında makrofajlar,
fibroblastlar ve lenfositlerden salınan büyüme faktörleri önemli rol oynarlar. Sonuç olarak
kısa zamanda sinovya hücrelerinde artış gözlenir ve villöz oluşumlar meydana gelir
(Gümüşdiş ve Doğanavşargil 1999).
6
Bu prolifere olmuş sinovyal oluşumlara pannus adı verilir. Bunlar eklemin
anatomisinin bozulmasında ve deformitelerin oluşmasında birinci derecede rol oynarlar.
Pannusların etkili olduğu alan, kıkırdakla kemiğin birleştiği bölgedir. Büyümeye etkili
sitokinlerden TGF-β’nın (Transforme edici büyüme faktörü-β) pannus oluşumunda rolü
olduğu kabul edilmektedir. RA’li olgularda sinovyal zarda en fazla görülen T-hücre grubunu
daha çok CD4+ yardımcı T-hücreleri oluşturur (Gümüşdiş ve Doğanavşargil 1999).
2.1.5. Klinik bulgular
RA’in klinik belirtileri sistemik iltihap (halsizlik, amiloidoz), serozit (sinovit,
perikardit, plörezi), granülomlar (deri altı ve iç organlarda nodül gelişimi) ve vaskülitlerdir
(deri, sinir ve iç organ). Hastalığın başlangıcında halsizlik, terleme ve hafif kilo kaybı görülür
ve bu belirtiler zaman zaman eklem yakınmalarının önüne geçebilir (Hamuryudan 2007).
Dikkatli bir klinik değerlendirme, en uygun tedavinin mümkün olduğunca erken
başlatılması için kritik aşamadır. Sabah tutukluğu, günlük aktivitelerde zorlanma, diffüz ve
simetrik eklem ağrıları ve periferik küçük eklemlerin şişliği en sık rastlanan yakınmalardır.
RA kronik bir poliartrittir ve başlangıç şekli hastadan hastaya farklılık gösterir. Hastalık
olguların %55-70 kadarında yavaş ve sinsi olarak başlar.
Amerikan Romatizma Derneği ilk olarak 1958 yılında RA tanı kriterlerini geliştirmiş,
1987 yılında bunları yenilemiştir. Bu kriterlerin duyarlılık ve özgüllüğü %90’a yakındır.
Kriterlerden en az 4 tanesinin hastada bulunması ve hastanın yakınmalarının 6 haftadır devam
ediyor olması ayırıcı tanı için gerekli kriterlerdir (Yazıcı ve Erkan 2003). Aşağıda Amerikan
Romatizma Koleji’nin (ACR) 1987 yılında yaptığı ve hala günümüzde de geçerliliğini
koruyan RA’in belirlenmesinde yararlanılan çizelge yer almaktadır (Çizelge 2.1).
7
Çizelge 2.1. Romatoid artrit ACR 1987 tanı kriterleri
Sabah tutukluğu
Üç
veya
daha
Eklemler ve çevrelerinde en az 1 saat süren
fazla Bir hekim tarafından tespit edilen, en az 6 haftalık eklem şişliği
eklemde artrit
El eklemlerinde artrit
El bileği, MKF ve PİF eklemlerinde en az 6 haftalık şişlik
Romatoid nodül
Eklem kenarları ve temas bölgelerinde bir hekim tarafından tespit
edilen deri altı nodülleri
Romatoid faktör
Normal kişilerde %5’den daha düşük pozitif
Radyolojik değişiklikler
Ön-arka planda çekilmiş düz el grafilerinde görülen erozyonlar
ve periartiküler osteoporoz
RA’te eklem belirtileri en sık rastlanan belirtilerdir. Sabah tutukluğu, hareket
kısıtlılığı, ağrı ve şişlik görülür. En çok tutulan eklemler metakarpofalanjial (MKF), el
bilekleri, proksimal interfalanjial (PİF) eklemlerdir. Eklem tutulumu simetriktir. İlerlemiş
vakalarda ellerde düğme iliği, kuğu boynu deformiteleri, ulnar deviasyon gelişebilir
(Gümişdiş 2003).
Yorgunluk, halsizlik, iştahsızlık, kilo kaybı, yaygın kas-iskelet ağrıları ilk özgül
olmayan yakınmalardır. Bazen düşük dereceli ateş, Raynaud fenomeni gibi atipik bulgular
olabilir. Haftalar veya aylar süren bir süreçte artraljiler, sabah tutukluğu ve eklemlerde
şişlikler oluşur. Sabah tutukluğu, ağrıdan önce ortaya çıkan ilk bulgu olabilir. Bu fenomen
büyük olasılıkla uyku esnasında inflamasyonlu dokularda ödeme bağlı olabilir. Hareketin
başlamasıyla kasların kullanımına bağlı olarak damarlarda dolaşımın hızlanmasıyla ödem
azaldıkça tutukluk azalır (Ergin 2000). Hastalık ilerledikçe tutulan eklem sayısı da yavaş
yavaş artar. Hastaların %25 kadarı akut başlangıç gösterir. Başlangıçta tek veya az sayıda
eklemi tutan şekli ise daha çok genç kadınlarda görülür ve RF negatiftir. Sistemik başlangıç
orta yaşlı erkeklerde daha sıktır. Hastalarda ateş, anemi, plörezi, perikardit, döküntü gibi
eklem dışı klinik bulgular görülebilir. Palindromik başlangıç, ortalama iki-üç gün süren,
düzensiz aralıklarla tekrarlayan, akut mono veya oligoartiküler artrit ile karakterizedir.
8
Şekil 2.2. Popliteal kist (Baker kisti)
Şekil 2.2’de RA’in neden olduğu diz eklemi örneği verilmiştir. Sabah tutukluğu ile
omuz ve kalça çevrelerinde ağrı ön plandadır. Zaman içinde eklem bulgularının yerleşmesi ile
tanı konulur. Daha sonra tanıyı takiben, belirtilen bulgular değerlendirilip bu bulgulara göre
hastalığın teşhisi konusunda bir skala ortaya çıkarılır. Aşağıda 2010 yılında güncellenen,
romatoid artrit hastalık tanısı ölçütlerine ait çizelge gösterilmektedir (Çizelge 2.2). Bu
çizelgede yer alan puanlama sistemi yardımıyla hastalığın tanısı konulmaktadır (Gümüşdiş
2003).
2010 ACR/EULAR Romatoid artrit sınıflandırma kriterleri
1. En az bir ekleminde klinik sinovit (şişlik) olan,
2. Sinovitin başka bir hastalıkla açıklanamadığı hastalarda, kesin RA sınıflaması için hasta
skorunun ≥ 6/10 olması gerekir.
9
Çizelge 2.2. ACR/EULAR 2010 romatoid artrit sınıflandırma kriterleri (Anonim 1)
A. EKLEM TUTULUMU
SKOR
1 büyük eklem
0
2-10 büyük eklem
1
4-10 küçük eklem (± büyük eklem)
3
> 10 eklem (en az bir küçük eklem)
5
B. SEROLOJİ
RF ve anti-CCP antikorları negatif
0
RF veya anti-CCP antikorları düşük pozitif (≤ normalin üst sınırının 3 katı)
2
RF veya anti-CCP antikorları yüksek pozitif (> normalin üst sınırının 3 katı)
3
C. AKUT-FAZ REAKTANLARI
CRP ve ESH normal
0
CRP veya ESH yüksek
1
D. BELİRTİLERİN SÜRESİ
< 6 hafta
0
≥ 6 hafta
1
RA, eklem tutulmalarının yanı sıra diğer bazı sistemleri de etkileyen bulgular verir.
RA’ in eklem dışı bulguları Çizelge 2.3’ de gösterilmiştir.
Çizelge 2.3.Romatoit artrit’e eklem dışı diğer bulgular.
Deri tutulumu
Romatoid nodüller, Palmar eritem, Vaskülitik deri lezyonları
Solunum sistemi
Plörezi, İnterstisyel akciğer
fibrozu,
Nodüller,
Bronşiolit,
Pulmoner hipertansiyona yol açan artrit
Dolaşım sistemi
Perikardit, Mitral valvülopati, İleti bozuklukları, Koroner vaskülit
Göz tutulumu
Keratokonjonktivit sikka, Skelerit, Keleromalasi perforans
Nörolojik tutulum
Bası nöropatileri, Periferal nöropati, Mononörit multipleks
Musküler tutulum
Güçsüzlük ve artrofi
Hematolojik tutulum
Felty sendromu, Anemiler, Lenfoma
10
2.1.6. Romatoid artritin tedavisi
RA tedavisi son 10 yıl içinde büyük değişikliğe uğramış ve birçok yeni ilaç kullanıma
girmiştir. Bu dönem süresince hastalığın erken tanısı konulup tedavi edilmediğinde ilerlediği
ve kalıcı eklem hasarına neden olduğu anlaşılmıştır (Gümişdiş 2003, Hamuryudan 2007). Bu
açıdan dikkat edilmesi gereken üç nokta vardır.

Erken tanı

Prognostik faktörlerin belirlenmesi

Erken ve agresif tedavi
Erken tanı sonucu, ilk iki üç ayda tedavisine başlanan hastada, hastalığın ilerleyişi
durdurulup kalıcı eklem hasarları engellenmiş olur. Hastalarda prognostik faktörler belirlenip,
tedavi buna göre başlandığında daha iyi sonuçlar alınmaktadır. Kötü prognostik faktörler,
erken ve yaygın sinovit, eklem erozyonu, eklem dışı bulgular, RF pozitifliği, sabah sertliğinin
süresi, aile hikayesinin bulunması olarak sayılabilir (Paget 1997, Weinblatt 1997, Gümişdiş
2003, Hamuryudan 2007).
RA tedavisinde, yeni geliştirilen ilaçlar da dahil olmak üzere kullanılan ilaçların hiç
biri hastalığın tamamen ortadan kalkmasını sağlamamaktadır. Yine de son yıllarda RA’in
tedavisinde olumlu gelişmeler gözlemlenmektedir. Bu gelişmeler, hastalığın erken tanısına ve
tedavinin uzun vadedeki prognozuna olumlu katkıda bulunmuş, özellikle hastalığın erken
evrelerinde ilaçların kombine kullanılmasının tek tek kullanılmasından daha etkili olduğu
gösterilmiştir. Bununla beraber tedaviye verilen yanıtı değerlendirmede ve hastaların sağlık
durumunu ölçmede kullanılan çeşitli ölçüm yöntemleri de geliştirilmiştir (Hamuryudan 2003).
Günümüzde RA tedavisinde kullanılan ilaçları,
a) nonsteroid antienflamatuar ilaçlar,
b) kortizon;
c) hastalığın seyrini değiştiren ilaçlar (DMARD’lar; DMARD=Disease Modifying Anti
Rheumatic Drugs) olarak özetlemek mümkündür.
Hastalığın tedavisi bu ilaçların bir arada kullanılmasından ibarettir. İntravenöz ve tek
tek eklemlere yönelik lokal kortizon uygulamaları da yapılmaktadır. Hastalığın seyrini
değiştiren ilaçlar prognozu engelleyerek doku erozyonu gelişimini durdurduğu veya
11
geciktirdiği kabul edilen ilaçlardır. Metotreksat, sulfasalazin, leflunomid ve hidroksiklorokin
bu grupta en çok kullanılan ilaçlardır (Hamuryudan 2007).
2.1.6.1. Nonsteroid antienflamatuar ilaçlar
Eklem ağrısı ve sabah tutukluğunu gidermede oldukça etkili olan bu ilaçların etkileri
yarı ömürleri ile sınırlıdır. Sedimentasyon, CRP gibi akut faz yanıtlarını baskılamazlar ve
ayrıca hastalığın ilerlemesi ve eklem hasarının gelişmesine etkileri yoktur. Etki bakımından
aralarında büyük bir fark olmayan bu ilaçların seçimlerinde yarılanma süreleri,
gastrointestinal sistem başta olmak üzere çeşitli yan etkiler, hasta uyumu ve fiyat rol
oynamaktadır (Hamuryudan 2003).
2.1.6.2. Kortizon
RA’in eklem bulguları düşük doz (günde 5–7.5 mg prednizolon) kortizona iyi yanıt
verirse de, ilacın dozu ve kullanıldığı süreye bağlı olarak gelişen yan etkiler kortizon
kullanımını kısıtlar. Yine de düşük doz prednizolon böbrek, gastrointestinal sistem, kalp gibi
eşlik eden hastalığı olanlarda, yaşlılarda ve gebelerde çoğu zaman tercih edilen ilaç
olmaktadır. Düşük doz prednizolon doku erozyonu gelişmesini geciktirmektedir. Organ
tutulumlarında
tutulumun
şiddetine
bağlı
olarak
daha
yüksek
dozlarda
kortizon
gerekebilmektedir. Hastalığın alevli dönemlerinde kısa süreli intravenöz ve tek tek eklemlere
yönelik lokal kortizon uygulamaları da yapılmaktadır (Hamuryudan 2003).
2.1.6.3. Hastalığın seyrini değiştiren ilaçlar (DMARD’lar)
DMARD’lar daha öncede belirtildiği üzere hastalığın seyrini değiştirerek doku
erozyonu gelişimini durdurduğu veya geciktirdiği kabul edilen ilaçlardır. Bütün RA’li
hastalarda tanı konduktan sonra gecikmeden başlanılmalıdır. Metotreksat, sulfasalazin,
leflunomid ve hidroksiklorokin bu grupta en çok kullanılan ilaçlardır (Hamuryudan 2003,
Demirel ve Kırnap 2010).
Yakın zamana kadar RA tedavisi “piramit prensibi” olarak isimlendirilen bir
yaklaşıma göre yapılmaktaydı (Tetik 2006). Bu tedavide hastalar bir süre sadece birinci
basamakta yer alan nonsteroid antienflamatuar ilaçlarla, daha sonra ikinci basamağı oluşturan
12
hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçlar ile tedavi edilmekteydiler. Genel olarak birinci
basamak ilaçların temelini oluşturan nonsteroidlerin, eklem ağrısı ve sabah tutukluğunun
giderilmesinde etkili olduğu, sadece alındıkları süre ile kısıtlı olup sedimantasyon, CRP gibi
akut faz yanıtlarını baskılayamadıkları ve eklem hasarının gelişmesini engelleyemedikleri ileri
sürülmekteydi (Tetik 2006). Aralarında büyük bir fark olmayan bu ilaçların seçimi, ilaçların
yarılanma süreleri, yan etki oluşturup oluşturmamaları, hasta uyumu ve fiyat gibi etkenler göz
önünde tutularak yapılmaktaydı. İkinci basamak ilaçlar ise uygun şekilde kullanıldıklarında,
doku erozyonlarının ortaya çıkışını önlemeleri veya yavaşlatmaları nedeniyle hastalığın
seyrini değiştiren ilaçlar olarak değerlendirilmekteydi. Bu ilaçların etkileri nispeten geç ortaya
çıkmakla birlikte, nonsteroid ilaçlara nazaran, tedavinin bitiminden sonra bile etkilerini bir
süre daha devam ettirmeleri nedeniyle birinci basamak ilaçlardan farklılık göstermektedirler
(Hamuryudan 2007).
Son 10 yıldır, RA tedavisindeki geleneksel bakış ve net olmayan tedavi, yerini uygun
tedavinin kanıta dayalı tutumu ile değiştirmiştir. Bu değişim, hastalık modifiye edici
antiromatizmal ilaçlar olarak bilinen ilaçların en etkili şekilde kullanılmaya başlanması,
DMARD’ların erken dönemde ve kombinasyon halinde kullanılması, ayrıca biyolojik
DMARD’ları içeren yeni hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçların geliştirilmesi ile
olmuştur. Örneğin; monoterapide kullanılan metotreksat, TNF inhibitörleri ile kombinasyon
halinde kullanıldığında etki oranı artmaktadır (Lynden ve ark. 2006). Bugün hastalık modifiye
edici ilaçların (DMARD) kullanılmasıyla birlikte RA hastalarında gözlenen deformite,
güçsüzlük ve tutulmalar azalmaya başlamıştır (Berkun ve ark. 2004). Bu ilaçlardan en
önemlisi olan Metotreksat ilk kez 1940 yılında kanser hastalarında kullanılmak üzere
geliştirilen folik asitin spesifik antagonistidir (Chan ve Cronstein 2002). 1972’de ilk kez
romatolojik hastalıkların tedavisinde kullanılmaya başlanmış, rutin tedaviye ancak
1980’lerden sonra girmiştir. RA hastalarının yarısından fazlasının MTX tedavisi görmesi ve
yaygın olarak kullanılması, MTX’ı en sık kullanılan hastalık modifiye edici antiromatizmal
ilaç haline getirmiştir (Fresko 1999, Gaffney ve Scott 2005, Yazıcı ve ark. 2005).
MTX ile tedavi edilen RA hasta oranının 1985’li yıllarda %10’dan 2000’li yıllarda
%76’lara kadar yükseldiği belirtilmektedir (Lynden ve ark. 2006). Tedavide MTX kullanımı
oranındaki bu artışın nedeni, monoterapide hastalık aktivitesini ve eklem erozyonlarının
oranını azaltması yanında, uzun dönem mortalitede de azalmaya yol açmasıdır. Buna ek
olarak monoterapide MTX kullanımı RA hastalarında uzun süreli mortalitede önemli bir
13
azalma ile ilişkilendirilmiştir. MTX’ın sağladığı hayatta kalma şansı, DMARD grubuna ait
sulfasalazin,
hidroksiklorokin,
altın
ve
penicilamin
gibi
diğer
ilaçlar
tarafından
sağlanamamaktadır. Düşük doz haftalık MTX’ın güvenli özgeçmişi diğer seçeneklerle
karşılaştırıldığında, 1980 yılından itibaren pratikte yaygın olarak kullanıma başlanmıştır
(Lynden ve ark. 2006). Ancak, günümüzde MTX kullanımını sınırlandıran bazı etmenler
bulunmaktadır. Bunlardan en önemliside ilacın bazı hastalarda toksisite gelişimine neden
olmasıdır (Ranganathan ve ark. 2003). Yapılan klinik araştırmalar, monoterapi uygulanan RA
hastalarının yaklaşık %10-30’unda toksisite gelişimi nedeniyle MTX tedavisine devam
edilemediğini göstermektedir (Van Ede ve ark. 2002, Ranganathan ve McLeod 2006).
Bununla beraber, son yıllarda yapılan ilaç araştırmalarıyla, ilaca verilen bireysel yanıtta çevre,
beslenme, yaş, cinsiyet, kilo, ilaç etkileşimlerinin yanı sıra genetik faktörlerin de önemli
olduğu ortaya konmuştur. Ayrıca, bireyin ilaç metabolize edici enzimleri, transport proteinleri
ve reseptörlerinin genetik şifreleri ve bu şifrelerde meydana gelen değişiklikler
(polimorfizmler) göz önünde bulundurularak, en uygun ilaç ve doz seçimine olanak sağlayan
farmakogenetik
yaklaşım,
bireye
özgü
tedavilerin
geliştirilmesinde
giderek
önem
kazanmaktadır.
2.2. Farmakogenetiğe Giriş
Farmakoloji, ilaçların ve ilaç olabilme potansiyeli olan maddelerin kaynakları,
aktivitelerini, etki mekanizmalarını, yararlarını ve yan etkilerini, kısaca biyolojik etkilerini
inceleyen bilim dalıdır. Farmakolojinin alt dallarından biri de farmakogenetiktir.
Farmakogenetik, bireyler arasında ilaca verilen farklı yanıtların veya ilaçların farklı etki
göstermelerinin sebebi olarak, genetik görünümde bulunan farklılıklardan kaynaklandığını
savunan bilim dalıdır.
Genetik faktörler, bireylerde ilaçların eliminasyon hızını, ilaç reseptörlerinin ve hedef
hücrelerde ki diğer yapıların niteliğini ve niceliğini değiştirerek ilaç etkisinin bireyler
arasında, etnik gruplar arasında ve ırklar arasında değişkenlik göstermesinde önemli rol oynar.
Farmakogenetik, yetersiz ilaç tedavisi, advers/toksik reaksiyonlar, farmakolojik etkinin
uzaması, ön-ilaç aktivasyonunun olmaması, ilaç-ilaç etkileşimlerinin artması, metabolizmanın
alternatif yolaklara kayması ve bazı hastalıklara yatkınlık açısından önemlidir. Aslında
çoğunlukla ilacın etkinliği ile ilgilenmesine rağmen, klinik açıdan oluşan yan etkilerde
14
oldukça önemlidir. Hastaneye başvuranların yaklaşık %5’i, yatan hastaların %10-20’si yan
etkilerden yakınmaktadır (Ingelman-Sundberg 2001, Anonim 2).
Bireyler arasında ilaca verilen yanıtta değişkenlik olduğunu fark eden farmakologlar,
bir ilacın etkinliğini, popülasyonun %50’sinde beklenen etkisini gösterdiği dozla ifade
ederler. Çünkü reçete edilen ilacın belirli bir dozunu alan bireyler arasında sıklıkla etkinin
değiştiği görülmektedir (Anonim 2). Bugünkü bilgilerimize göre, bu durumun nedeni her
bireyin kendine has bir ‘‘farmakogenetik görünümü’’ olmasıdır. Hastaların tedavisinde hedef,
kullanılan ilacın ‘‘tedavi edici plazma düzeyine’’ ulaşmasıdır (Ingelman-Sundberg 2001).
2.2.1. Romatoid artritin farmakogenetiği
Vücudumuzda farmakogenetik etmenlerin genetiği, karmaşık hastalıkların genetiği ile
benzerlik gösterebilmektedir. Her iki durumda da proteinlerin kıyaslanabilir miktarının
saptanması karmaşıktır ve her gendeki genetik çeşitlilik klinik olarak gözlenebilen toplam
çeşitliliğe katkı sağlayabilir. Bu durum aynı zamanda DMARD’lar ve RA için de geçerlidir
(Johnson ve Lima 2003).
RA’te DMARD’larıın ve enflamatuvar yolakların hipotetik etki mekanizması
hakkında artan bilgiler genetik çeşitliliğe sebep olup bu çeşitlilik içerisinde en önemlisi
SNP’dir. SNP DMARD’ların tedavi etkinliği üzerine etkili olur (Chan ve Cronstein 2002,
Radstake ve ark. 2007). Yapılan bir derlemede, derlemenin kapsamı tamamen DMARD
farmakogenetiği üzerinedir. Bu derlemede MTX ve TNF inhibitörleri ile tedavi edilen
romatoid artrit hastalarında genetik varyantlar ile her bir hastanın ilaca verdiği yanıt odak
noktası olmuştur (Kooloos ve ark. 2010).
Bununla beraber MTX, kemik erozyonlarının gelişimini stabilize ettiği veya
geciktirdiği ve hastalık aktivitesini azalttığı ispatlanmış olan ve RA tedavisinde yaygın olarak
kullanılan hastalık modifiye edici antiromatizmal ilaçtır (Judith ve ark. 2006).
RA’in aktivitesinin baskılanması için gerekli olan MTX dozunun, farklı toplumlarda
RA’li hastalar arasında farklılıklar oluşturabileceği hatta bazı durumlarda MTX tedavisinin
etkisiz kalabileceği yapılan çalışmalar ile literatürde belirtilmektedir (Urano ve ark. 2002).
15
2.2.2. MTX’ın farmakogenetiği
MTX’ın etki mekanizması ve metabolizması tam olarak bilinmemesine rağmen, çok
sayıda enzimlerin antiproliferatif ve immunosupresif etkilerinde MTX’ın önemli olduğu
gösterilmiştir (Cutolo ve ark. 2001, Chan ve Cronstein 2002). MTX’ın hücre içi
metabolizmayı düzenlemeden önce, hücre içerisine taşıyıcı enzimler ile, örneğin RFC (RFC=
İndirgenmiş folat taşıycısı) ile girişi sağlanır. Bu girişi ATP bağlayıcı kasetler (ABC=ATPbinding cassette), özellikle ABCC1 ve 5, ABCG2 ve ABCB1 gibi taşıyıcılar kolaylaştırır
(Norris ve ark. 1996, Hooijberg ve ark. 1999). MTX’ in hücre içerisine girişi ile ilaç
poliglutamasyona uğrar ve MTX’e glutamik asit gruplarının bağlanmasıyla MTX işlevsel hale
dönüşür. Bu dönüşüm folipoliglutamat sentaz (FPGS=folypolyglutamate synthetase) enzimi
tarafından kataliz edilir. Gamaglutamil hidrolaz (GGH=gamma-glutamyl hydrolase) enzimi
ise FPGS enziminin işlevinin tersini yaparak MTX’a bağlı glutamik asit gruplarını koparır.
Aynı zamanda bu iki enzim birbirleri ile eşgüdümlü olarak çalışır.
MTX poliglutamat (MTXPG), timidilat sentaz (TYMS) ve dihidrofolat redüktaz
(DHFR) gibi birkaç enzim üzerine doğrudan inhibitör etki gösterirken, folat yolağında anahtar
enzim olan MTHFR üzerine dolaylı olarak inhibitör etki gösterir (Chan ve Cronstein 2002).
Ayrıca, MTXPG’lar 5-aminoimidazol-4-karboksiamid ribonükleotitten (AICAR) formilAICAR’e dönüşümü kataliz eden AICAR transformilaz (ATIC) enzimini inhibe ederek,
tepkimenin gerçekleşmesine engel olur. AICAR birikimi adenozin monofosfat deaminaz
(AMPD1) gibi enzimler üzerinde doğrudan inhibitör etkisi vardır. Bu birikim anti enflamatuar
etkisi olan adenozinin salınımına neden olabilir (Montesinos ve ark. 2000, Cronstein 2005).
Bugüne kadar, MTX’ın farmakogenetiği ile ilgili yapılan çalışmalarda SNP seçimi
MTX’ın etki mekanizmasındaki yolaklarda etkin olan enzimleri kodlayan genler üzerindeki
varsayımlar ile yapılmıştır. Ancak mevcut polimorfizm çalışmalarından karmaşık sonuçlar
elde edilmiştir. Çizelge 4’te MTX monoterapisi ile tedavi olan RA hastalarında
farmakogenetik sonuçlar gösterilmektedir.
Taşıyıcı enzimleri kodlayan ABCB1, RFC, ABCC2 genlerinde meydana gelen
polimorfizmlerin MTX tedavi sonucunu etkilediğini ortaya koyan çalışmalar literatürde yer
almaktadır. Özellikle ABCB1 ve RFC proteinleri üzerine yapılan genetik çalışmalarda,
ABCB1 ve RFC genlerindeki SNP’lerin MTX tedavisi ve etkinliği üzerinde etkili olduğu
16
literatürde bildirilmektedir. (Chatzikyriakidou ve ark. 2007, Ranganathan ve ark. 2008,
Bohanec ve ark. 2008).
MTX farmakogenetiği üzerine yapılan en dikkat çekici çalışmalar, folat yolağında
anahtar enzimi kodlayan MTHFR geni yapısında meydana gelen C677T ve A1298C
polimorfizmlerin araştırılmasıdır (Van Ede ve ark. 2001, Judith ve ark. 2006,
Chatzikyriakidou ve ark. 2007, Wessels ve ark. 2007). Bu enzim çeşitli metabolik
reaksiyonlarla homosisteinden metiyonine dönüşümü kataliz eder (Cronstein 2005).
Fonksiyonel çalışmalar bu iki mutasyonun, MTHFR enzim aktivitesinde azalmaya ve bunun
neticesinde homosisteinemiye neden olacağını ortaya koymuştur (Haagsma ve ark. 1999).
MTX monoterapi alan RA hastalarında, gerçekte enzim eksikliği homosisteinemye neden olur
ve toksik etki yapması söz konusudur. Bu durum sindirim sistemini etkileyebilir (Haagsma ve
ark. 1999). Sonuç olarak birçok toplumda, MTHFR C677T ve A1298C ile yapılan birçok
çalışmada toksisite rapor edilmiştir. MTHFR C677T ile ilgili olarak yapılan bazı çalışmalarda
genel olarak MTX’a bağlı toksisite arasında bağlantı bulunamamıştır; buna karşın yapılan
diğer çalışmalarda CT genotipi ile GI toksisite arasında bir bağlantının olduğu literatürde yer
almaktadır (Banerjee ve ark. 2002). Yine aynı çalışmalarda 677T alel taşıyıcılarında yüksek
karaciğer enzim düzeylerine bağlı olarak MTX tedavisinin kesildiği bildirilmektedir. Bununla
beraber, MTHFR A1298C polimorfizmi üzerine yapılan çeşitli çalışmalarda çelişkili sonuçlar
yer almaktadır. Literatürde yeralan iki çalışmada MTHFR 1298A aleli taşıyıcılarında ilacın
yan etkileri görüldüğü bildirilirken (Kumagai ve ark. 2003,
Dervieux ve ark. 2006),
literatürde yer alan diğer çalışmalarda A1298C polimorfizminin MTX yan etkisi ile ilişkisi
olmadığı belirtilmektedir (Genestier ve ark. 2000, Taniguchi ve ark. 2007). Bununla beraber,
bazı çalışmalar ise MTHFR 1298C taşıyıcılarında gastrointestinal ve genel toksisitenin
istatistiksel olarak anlamlı bir şekilde daha fazla görüldüğünü bildirmektedir (Cronstein
1997).
17
Çizelge2.4. MTX kullanan romatoid artrit hastalarında farmakogenetik çalışmaların
değerlendirilmesi
Gen
Fonksiyon
Genetik
polimorfizmler
C677T
Klinik etkisi
Etkinliği
Toksisitesi
T aleli taşıyanlarda
Bazı çalışmalarda
GI toksisite ve
etkinliği
artan karaciğer
saptanmamışken,
enzimi ilişkisi bazı
bazılarında etkinliği ile
çalışmlarda
ilişkilendirilmiştir.
bulunmamıştır.
Metilen
THF’dan
A aleli toksisiteye Bazı çalışmalarda
MTHFR metil-THF
dönüşümünü
neden olur, C- aleli etkinliği yokken, bazı
katalizler.
toksisite
toksisitesi
A1298 C
ilişkili,
değildir.
ve
GI çalışmalarda etkinlik
ile gösterir. Bazılarında ise
toksik etkinliği etkileyebileceği
saptanmıştır.
2.2.3. Hücre içi MTX metabolizması
MTX hücre içerisine indirgenmiş folat taşıyıcısı aracılığı ile aktif taşıma yoluyla alınır
(Genestier ve ark. 2000). Bu taşıma ATP-bağlayıcı kasetler aracılığıyla, özellikle ABCC1,5
ve ABCG2 gibi aracılarla yapılır (Hooijberg ve ark. 1999, Wielinga ve ark. 2005). MTX
metabolizması Şekil 2.3’te gösterilmektedir. Hücre içerisine giren MTX’ın 2. ve 7.
karbonlarına glutamik asit gruplarının eklenmesiyle, MTX poliglutamasyona uğratılır. Bu
dönüşüm folipoliglutamat sentaz enzimi tarafından kataliz edilir. Poliglutamik form sayesinde
MTX membran dışına çıkamaz ve böylece MTX’ın hücre içerisinde yarılanma ömrü artar
(Genestier ve ark. 2000). Gamaglutamil hidrolaz enzimi poliglutamasyon işleminin tersini
yapar ve glutamik asit gruplarını koparır.
Dihidrofolat redüktaz ve timidilat sentaz dahil olmak üzere birçok önemli enzimler
üzerinde MTXPG anahtar rol oynar. Çalışmalar MTX’ın öncül ilaç olduğunu ve RA’teki
18
etkisinde poliglutamat formunun ana ilaç olduğunu düşündürmektedir (Chan ve Cronstein
2002). Bu nedenle, hatalı poliglutamasyon MTX’a ait olmayan yanıtın potansiyel
mekanizmalardan birisi olduğunu söylemişlerdir (Galpin ve ark. 1997, Genestier ve ark.
2000). Hem ergin lösemilerde hem de RA’te MTX-PG tedavi etkinliği ile korelasyonunu
göstermişlerdir (Banerjee ve ark. 2002, Dervieux ve ark. 2006). Ek olarak, MTX ayrıca
MTHFR enziminin aktivitelerini hücre içi folat yoluyla etkilemektedir. Yinede MTX-PG
tarafından en güçlü şekilde inhibe edilen enzim reaksiyonu 5-aminoimidazol-4-karboksiamid
ribonukleotid (AICAR)’in formil-AICAR’e dönüşüme aracılık eden AICAR transformilaz
enzimi üzerinedir. AICAR ve metabolitlerinin birikimi adenozin deaminaz ve adenozin
monofosfat deaminaz içeren adenozin yolağındaki diğer birçok enzim üzerinde doğrudan bir
inhibitör etkisine sahiptir. Bu olayın net sonucu güçlü bir antienflamatuar etkisi olan
adenozinin azalmasıdır.
Bu durum hastalarda yangı şikâyetlerinin artmasına neden
olmaktadır. Bu yüzden MTX metabolizmasına aracılık eden ve potansiyel farmakogenetik
hedefler olabilecek birçok anahtar enzim olduğu düşünülmektedir (Cronstein 1997, Hider ve
ark. 2007).
MTX metabolizmasına katılan anahtar enzimelerden bazıları. RFC; İndirgenmiş folat
taşıyıcısı, MTX-PGs; metotreksat-poliglutamatlar, FPGS; folipoliglutamat sentaz, GGH;
gamaglutamil hidrolaz, DHF; dihidrofolat, THF; tetrahidrofolat, TYMS; timidilat sentaz,
DHFR; dihidrofolat redüktaz, MTHFR; metilentetrahidrofolat redüktaz, ATIC; 5aminoimidazol- 4-karboksiamit ribonukleotit transformilaz.
Şekil 2.3. MTX’in hücre içerisine giriş yolağı (Hider ve ark 2007)
19
RA tedavisinde en yaygın olarak kullanılan ilaç MTX’tir. Ancak birçok hastada
yeterince cevap vermeyen diğer ilaçların yanı sıra hastalığı modifiye eden ilaçlar gibi etki
göstermektedir (Weinblatt ve ark. 1994, Kinder ve ark. 2005). MTX yaygın olarak
kullanılmasına rağmen etki mekanizması tam olarak açıklanamamıştır ve tedaviye verilen
yanıttaki belirleyicileri tam olarak karakterize edilememiştir.
Aday gen çalışmalarında MTX’ın etki mekanizmalarının daha iyi anlaşılmasına ve
tedaviye verilen yanıttaki genetik belirleyicilerin keşfine odaklanılmıştır. Çalışmalarda MTX
tedavi yanıtında ve MTX metabolizmasında rol oynayan birçok gen ile enflamasyon yolakları
arasında bir ilişkinin olduğu ileri sürülmüştür. 5-aminoimidazol-4-karboksiamit ribonükleotit
transformilaz (ATIC) (Dervieux ve ark. 2004, Wessels ve ark. 2007), inozin trifosfat
fosforilaz (ITPA) (Wessels ve ark. 2006 ve 2007) ve 5,10-metilentatrahidrofolat redüktaz
(MTHFR) aday genler olarak belirlenmiş ve bu genler üzerine çalışmalar yoğunlaşmıştır
(Dervieux ve ark. 2006, Kurzawski ve ark. 2007).
ATIC ve ITPA adenozin yolağındaki genlerdir. Bunlar antienflamatuar özelliğe sahip
bir molekül olan ekstraselüler adenozinin salınımında görevli olan enzimleri kodlar (Wessels
ve ark. 2006). MTHFR ise homosistein metabolizmasında görev alan enzimi kodlar. Bu
proenflamatuar yanıtla ilgili bir amin oasit olan homosistein metabolizmsında görevli bir
enzimdir. Çok fazla sayıda aday gen çalışmaları yapılmış olsa da, bu genler ve MTX tedavi
yanıtı arasındaki gerçek ilişki hala belirsizdir (Kurzawski ve ark. 2007).
2.3. Metilentetrahidrofolat Redüktaz (MTHFR)
2.3.1. MTHFR enziminin yapısı ve görevleri
5,10-metilentetrahidrofolat redüktaz enzimi (MTHFR) bir flavoprotein olup, MTHFR
ailesinin (EC 1.5.2.20) bir üyesidir (Fodinger ve ark. 2000, Goyette ve Rozen 2000,
Homberger ve ark. 2000). Memelilerde MTHFR’ın yapısı hakkındaki ilk bilgiler, domuz
karaciğer enziminin saflaştırılması ile elde edilmiştir (Rozen 1998, Sibani ve ark. 2000).
Enzim sitoplazmik bir protein olup, iki alt birimden oluşan homodimer yapıdadır (Sibani ve
ark. 2000). İnsanlarda yapılan Western analizleri sonucu iki izoformunun olduğu
açıklanmıştır. Bu izoformlar dokulara özgü olup, 70 kDa’luk küçük alt birimlere sahip
20
izoform karaciğerden, 77kDa’luk büyük alt birimlere sahip izoform ise diğer dokulardan
saflaştırılmıştır (Rozen 1998, Homberger ve ark. 2000). Enzim, tripsinle proteolize
uğratıldığında, 77 kDa’luk alt birim 40 kDa ve 37 kDa’luk kısımlara ayrılmaktadır. Bu
ayrılma sonucunda S-adenozil metiyonin (SAM) inhibisyonu ortadan kalkar, ancak enzimin
katalitik aktivitesi değişmez. Yapılan çalışmalar sonucunda katalitik bölge olan 40 kDa’luk
N-uç bölgenin substrat ve koenzim bağlama kısımlarına sahip olduğu, regulatör bölge olan 37
kDa’luk C-uç bölgesinin ise SAM bağlama kısmına sahip olduğu gösterilmiştir (Rozen 1998,
Sibani ve ark. 2000). Memeli enzimi kendisine nonkovalent olarak bağlı FAD koenzimi
içerir. Bu koenzim, NADPH’ın metilentetrahidrofolata transferini sağlar (Fodinger ve ark.
2000, Sibani ve ark. 2000).
MTHFR folat metabolizmasında önemli bir enzimdir ve 656 amino asitten oluşur
(Homberger ve ark. 2000, Rosenblatt 2001). MTHFR enzimi, homosisteinin remetilasyon
döngüsünde (homosistein, transsülfürasyon ve remetilasyon yollarını kullanarak metabolize
olur) görev yapar (Homberger ve ark. 2000). MTHFR, 5,10 metilentetrahidrofolat (5,10metilenTHF)’ı geri dönüşümsüz olarak 5-metil tetrahidrofolat (5-metil THF)’a dönüştürür
(Şekil 2.4) (Bagley ve Jacob 1998, Homberger ve ark. 2000). 5-metil THF, DNA metilasyonu
ve metiyonin sentezi için metil grubu sağlar. Bunun için 5-metil THF, metil grubunu vererek
homosisteinin dönüşümünde rol oynar. 5,10-metilen THF ise deoksiüridilatın timidilata
dönüşümünde kullanılırken, bir taraftan da pürin sentezi için 10-formil THF’a okside
olmaktadır (Bagley ve Jacob 1998). MTHFR geninde meydana gelen bir mutasyon (en yaygın
olanı C677T polimorfizmi) enzim aktivitesini azaltmaktadır (Peng ve ark. 2001). Azalan
MTHFR aktivitesi sonucunda 5-metil THF düzeyi azalmakta, 5,10-metilen THFmiktarı ile
plazma homosistein düzeyi artmaktadır (Peng ve ark. 2001, Bailey ve ark. 2002).
MTHFR enziminin eksikliği durumunda klinik semptomların geniş bir dağılım
gösterdiği anlaşılmaktadır. Hiper homosisteinemi ve homosisteinürinin ortaya çıktığı ciddi
MTHFR eksikliğinde, periferal nöropati, gelişme geriliği, hipotoni, inme, tromboz gibi klinik
özellikler görülür. MTHFR eksikliğinin hafif olduğu durumlara popülasyon genelinde
oldukça sık rastlanır, bu durumda arterial hastalıkların oluşumunda bir risk faktörüdür
(Goyette ve ark. 1998, Rady ve ark. 1999).
21
Şekil 2.4. Homosistein’in transsülfürasyon ve remetilasyonuyla ilgili metabolik yolaklar.
(MTHFR: metilentetrahidrofolat redüktaz, MS: Metiyonin sentetaz, CS: Sistatyonin β
sentetaz, CL: Sistatyonin γ liyaz, BHMT: Betain homosistein metil transferaz, MT: Metil
transferaz, SAM: S-adenozilmetiyonin, SAH: S-adenozilhomosistein THF: Tetrahidrofolat,
DMG: Dimetilglisin). Vücuttaki homosistein, transsülfürasyon veya yeniden metilasyon
(remetilasyon) yollarını kullanarak metabolize olur. Transsülfürasyon yolunda homosistein,
vitamin B6 bağımlı bir enzim olan sistatyonin β sentetaz katalizörlüğünde sistatyonin’e, o da
sisteine hidrolize olur. Bu sistein de daha sonra sülfata hidrolize olarak idrarla atılır.
Remetilasyon yolunda homosisteinden metiyonin’in yeniden sentezi iki farklı yolla
gerçekleşir: Kısa yoldabetain homosistein metiltransferaz (BHMT) enzimi, bir metil vericisi
olan betainin metil grubunu, homosisteine aktararak metiyonin oluştururken, kendisi
dimetilglisine dönüşür. Metilen, metil grubundan daha yükseltgenmiş olduğundan,
metilentetrahidrofolatın hem bir karbon verici hem de bir hidrid iyonu tedarik edici rolü
vardır. 5-metiltetrahidrofolatın bir metil grubu, kobalamin (vitamin B12 ) bağımlı enzim olan
metiyonin sentaz aracılığı ile homosisteine aktarılarak metiyonin oluşurturulurken diğer
taraftan
da
tetrahidrofolat
meydana
gelir.
Bu
tetrahidrofolat
tekrar
5-10
metilentetrahidrofolata dönüşür. Fazla metiyoninin bir kısmı proteinlerin yapısına katılırken,
bir taraftan da SAM’ı, o da SAH’ı meydana getirir (Rozen 1998, Botto ve Yang 2000, DiazArrastia 2000, Fodinger ve ark. 2000, Kim ve ark. 2004)
22
2.3.2. MTHFR geninin yapısı ve özellikleri
MTHFR geni 5,10-metilentetrahidrofolat redüktaz enzimini şifreler (Martinez 2006).
Goyette ve arkadaşları (1994) floresan in situ hibridizasyon yöntemiyle MTHFR geninin
1p36.3 üzerinde yer aldığını belirlemişlerdir (Şekil2.5). Gen 150 kDa’luk, 656 amino asitten
oluşan homodimerik bir proteini şifreler. İnsanda MTHFR geni 11 ekzondan oluşur (Langevin
ve ark. 2009). MTHFR geni 77kDa’dan oluşan birbirine eş iki alt birimi olan enzimi kodlar.
Bu alt birimlerin her biri 40 kDa N-terminal domen ve 37 kDa C-terminal domen içerir
(Shelnutt ve ark. 2004).
MTHFR,
folat
metabolizmasında
anahtar
enzim
rolündedir.
Enzim
folat
koenzimlerinin pürin, pirimidin sentezi ve metiyonin sentezi için paylaşımını sağlayarak
organizmanın fizyolojik fonksiyonlarında düzenleyici görev alır. MTHFR, 5,10 metilen
THF’ın, 5-metil tetrahidrofolata (THF) indirgenmesini katalizler. Bunun için kofaktör olarak
FAD’ı kullanır (Martinez 2006). 5-metil THF, metiyoninsentezi için metil grubu sağlar ve
dolaylı olarak DNA metilasyonuna katılır. DNA sentezi için de, deoksiüridülatın timidilata
dönüşmesinde 5,10-metil-THF gereklidir (Taşçıoğlu 2005). Bununla birlikte metil THF,
folatın temel halkasal formudur ve homosisteinin metionine remetilasyonunda karbon
vericisidir (Slattery ve ark. 1999). MTHFR’ın aktivitesi, dihidrofolat (DHF) ve S-adenozil
metiyoninin (SAM) bağlanması ile inhibe edilebilir (Jencks ve Mathews 1987).
Şekil 2.5. MTHFR geninin lokalizasyonu (Anonim 3)
23
Folatın tetrahidrofolat havuzuna tekrar girmesi sadece B vitaminine bağımlı metiyonin
sentetaz reaksiyonu ile olmaktadır (Sibani ve ark. 2000). MTHFR aktivitesinin DNA
metilasyonu, DNA tamiri ve DNA sentezindeki potansiyel etkisi MTHFR’yi kanser etkileyici
gen yapmıştır (Rosenblatt 2001).
2.3.3. MTHFR polimorfizmleri ve hastalıklarla ilişkisi
İlk olarak, MTHFR C677T polimorfizmi Frosst ve arkadaşları tarafından 1995 yılında
tanımlanmıştır. 4. ekzon ve 677. baz çiftindeki sitozin\timin değişimi MTHFR’de alanin\valin
yer değiştirmesine ve bunun neticesinde enzim aktivitesinde azalma (%60 oranında) ve
sıcaklığa dayanıksızlığında artmaya sebep olmaktadır (Giovannucci 2002, Boris ve ark.
2004).
MTHFR geninde yabanıl tipe karşı C677T polimorfizmi içeren bireylerde enzim
seviyelerinde farklılık gözlenir. Bu farklılıkların DNA metilasyonu ve nükleotit havuzu
büyüklüğü ile bağlantılı olduğu düşünülmektedir. MTHFR geninin varyant formunda
homozigot olarak bulunan bireyler (TT) yabanıl tipe göre düşük oranda kolon kanser riski
taşımaktadırlar. Yüksek oranda folat, B6 ve B12 vitamini alan TT genotipli bireylerde bu risk
yabanıl tipe göre %30-40 oranında azalmaktadır (Rady ve ark. 1999). Bunun nedeni,
kolorektal kanser ve löseminin çok hızla çoğalan dokulardan meydana gelmesi ve DNA
sentezine yüksek oranda gereksinim duymasıdır (Skibola ve ark. 1999).
Toplumda bireylerin %15 kadarına varan bir oranda rastlanan bu mutasyon enzim
aktivitesinin azalması ile homosistein birikimine neden olur. MTHFR enziminin
aktivitesindeki bir azalma metil THF’ın azalması, dolayısıyla metilen THF’ın artmasına sebep
olur (Boris ve ark. 2004, Boccia ve ark. 2009).
24
Şekil 2.6. MTHFR C677T polimorfizmi (Lucock ve Yates 2006)
Homozigot mutant genotip (677TT) düşük serum folatı, yüksek plazma homosisteini,
hücrelerde farklı folatların dağılımlarında değişikliklik ve koroner kalp hastalığı gibi farklı
kronik rahatsızlıklarda değişik risk ve çeşitli kanserler ile bağdaştırılmıştır (Götze ve ark.
2007). C677T polimorfizmine bağlı olarak meydana gelen MTHFR aktivitesindeki azalma
vasküler hastalıklar, nöral tüp defekti, erkek infertilitesi, Down sendromu gibi farklı
hastalıklarla da ilişkili bulunmuştur (Stuppia ve ark. 2002).
MTHFR geninde ikinci sıklıkta karşılaşılan polimorfizm genin 7. Ekzonunda 1298.
baz çiftinde, enzimin C-terminal regülatör domeninde glutamatın alanine dönüşmesi ile
sonuçlanan A-C polimorfizmidir. Homozigot varyant (CC), heterozigot varyant (AC) ve
normal (AA) genotiplerinden oluşur. Bu polimorfizm ilk kez Viel ve arkadaşları tarafından
ovaryum kanserli olgularda bulunmuştur, ama daha sonra bu hastalık ile karakterize
edilememiştir. Homozigot varyant genotipte enzim aktivitesinde %60’a varan azalma görülür.
Bu polimorfizmdeki alel frekansı %33’ü bulur (Skibola ve ark. 1999, Boccia ve ark. 2009).
25
DNA metilasyonu gibi epigenetik mekanizmaların bipolar bozukluk (manik
depresyon)’ta etkili olması ve MTHFR geninin DNA metilasyonunda görev almasından
dolayı bu hastalık ile C677T mutasyonu ilişkilendirilmiştir (Chen ve ark. 2009).
C677T ve A1298C polimorfizmleri ile baş, boyun ve akciğer kanserleri arasındaki
ilişki üzerine yapılan çalışmalarda, düşük folat alımı gerçekleşen hastalarda kanser riskinin
arttığı ama folat alımı yüksek olan hastalarda bir risk bulunmadığı gözlemlenmiştir. Sonuç
olarak, bu polimorfizmlerin genetik olarak katkılarının tek başına kanser gelişimine yol
açmadığı, bu polimorfizmlerin çevresel faktörlerle beraber kanser gelişiminde etkili olduğu
kanısına varılmış ve yeni çalışmalarla desteklenmesi gerektiği literatürde belirtilmiştir (Boccia
ve ark. 2009).
Capecitabine ile tedavi edilen kolorektal kanserli hastaları kapsayan bir diğer
çalışmada, MTHFR C677T ve A1298C gen polimorfizmleri ile hastalık arasında bir ilişki
olduğu saptanmış, bu hastalara ait plazma homosistein seviyesinde bir artış ve plazma folat
seviyesinde bir azalma olduğu gözlenmiştir (Bononi ve ark. 2008). Ancak mide kanseri
hastaları üzerine yapılan bir başka çalışmada ise MTHFR gen mutasyonları ile mide kanseri
arasında anlamlı bir bağlantı bulunamamıştır (Giovannucci 2002). Kolon ve rektum kanserleri
üzerine yapılan iki çalışmada ise MTHFR 677TT polimorfizminin kolon ve rektum kanser
riskini azalttığı, ancak CC ve CT genotiplerinde kanser riskinin arttığı belirtilmiştir. Bununla
beraber, folat alınımı arttıkça da bu riskin azaldığı gözlenmiştir (Wu ve ark. 2009).
İnsan lenfositleriyle yapılan iki farklı çalışmada, MTHFR varyantı hücrelere uygun
besi yerinde farklı folat seviyeleri uygulanmış ve 677TT varyantı olan hücrelerin diğerlerine
oranla daha kolay çoğalarak daha dirençli oldukları saptanmış, buna karşın 677CC ve 677CT
genotiplerine sahip hücrelerin hücresel strese toleranslarının daha düşük olduğu gözlenmiştir.
Ayrıca, lenfosit hücrelerine farklı folat seviyelerinde uygulanan radyasyona karşılık, folat
seviyesi azaldıkça hücrelerde kromozom kırıkları ve kayıpları arttığı literatürde bildirilmiştir
(Leopardi ve ark. 2006, Wu ve ark. 2009).
26
2.3.4. MTHFR geninin diğer alelik varyantları
2.3.4.1. MTHFR C599T ARG184TER
Goyette ve arkadaşları (1994), MTHFR eksikliği görülen bir hastada 559. nükleotitte
C\T değişimi sonucu, 184. Pozisyondaki Arg→Stop kodonuna dönüştüren ARG184TER
varyantını tanımlamıştır (Çizelge 2.5).
2.3.4.2. MTHFR G482A ARG158GLN
Goyette
ve
arkadaşları
(1994),
MTHFR
eksikliğine
bağlı
olarak
gelişen
homosisteinürili hastalarda 482. nükleotitte G\A değişimi sonucu, 158. pozisyondaki
Arg→Glu değişikliğini ARG158GLN varyantı olarak tanımlamıştır (Çizelge 2.5).
2.3.4.3. MTHFR A983G, ASN324SER
Wendel ve Bremer (1984), Hyland ve arkadaşları (1988) ve Kluijtmans ve arkadaşları
(1998) tarafından şiddetli MTHFR enzim eksikliği gözlenen Yunan/Makedon soyundan bir
hasta kadında, MTHFR geninde 324. pozisyonunda Asn→Ser'e dönüşümü sonucu oluşan
homozigot A983G mutasyonunu tanımlamıştır (Çizelge 2.5).
2.3.4.4. MTHFR T1027G, TRP339GLY
Kluijtmans ve arkadaşları (1998), MTHFR eksikliği gözlenen Türk soyundan bir
çocukta MTHFR geninde 1027. nükleotitte T\G değişimi tanımlamıştır. Bu mutasyon
triptofan kalıntısını glisine dönüştürmektedir (Çizelge 2.5).
2.3.4.5. MTHFR C-1084T
Hyland ve arkadaşları (1988) ve Kluijtmans ve arkadaşları (1998) kan bağı olan
sağlıklı Türk ailesinin bir erkek çocuğunda MTHFR cDNA’da 1084. nükleotitte C\T değişimi
sonucu,
Arg→TGA
(stop)
kodonu
değişikliği
tanımlamışlardır (Çizelge 2.5).
27
ile
MTHFR
C1084T
varyantını
2.3.4.6. MTHFR C1711T
Kluijtmans ve arkadaşları (1998), MTHFR geninde 1711. nükleotitte C\T değişimi
sonucu, Arg→TGA (stop) kodonuna değişimini MTHFR C1711T varyantı olarak
tanımlamışlardır (Çizelge 2.5).
2.3.4.7. MTHFR, 1081C-T
Tonetti ve arkadaşları (2000), serum ve kırmızı kan hücrelerinde düşük folat seviyesi
ile ilişkili olarak oluşan hiper homosisteinemi’lı ve hipometiyoninemili dört kardeş çocukta
ekzon 6’da 1081. nükleotitte C\Tdeğişimi sonucu Arg→Cys değişikliğini MTHFR, C1081T
varyantı olarak tanımlamıştır (Çizelge 2.5).
2.3.4.8. MTHFR G1755A MET581ILE
Beckman ve arkadaşları (1987), MTHFR eksikliği olan bir hastada 1755. nükleotitteki
G\A değişikliği şeklinde bir polimorfizm tanımlamıştır. Selzer ve arkadaşları (2003) ise
Met→İle değişimine neden olan bu mutasyonun azalmış enzim fonksiyonu ile ilişkili olan
MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmleri ile birlikte kalıtıldığını göstermiştir (Çizelge
2.5).
Çizelge 2.5. MTHFR geninin diğer alelik varyantları
28
2.4. Çalışmanın Amacı
Çalışmamızda romatoid artrit tanısı konulan ve MTX ilacı kullanan Türk
popülasyonundaki hastalarda C677T ve A1298C polimorfizmlerinin ilaç etkinliği ve ilaç
toksisitesi üzerine etkilerinin saptanması amaçlanmıştır. RA’in prevalansı yaklaşık olarak %1
dolayındadır. RA tedavisinde en çok kullanılan ilaç MTX olmasına rağmen literatürde,
hastaların 1/3’nün tedaviye olumlu yanıt verdiği bildirilirken, geriye kalan hasta grubunda
istenilen tedavi yanıtı alınamadığı, hatta ilacın yan etkilerinden dolayı şikayetlerin olduğu
belirtilmektedir. Yapılan bu çalışmada, MTHFR C677T ve A1298C gen polimorfizmlerinin
tedaviye verilen yanıtta bireysel farklılıklara neden olabileceği hipotezi kurulmuştur. Bu
bağlamda, MTX’ın RA hastalarındaki etkinliğine ve MTHFR C677T ve A1298C
polimorfizmlerinin ilaç toksisite gelişimi üzerinde etkili olup olmadığının araştırılması
amaçlanmıştır.
29
3. MATERYAL VE YÖNTEM
3.1. Materyal
3.1.1. Hasta Grubu
Eylül 2010 ile Haziran 2014 tarihleri arasında Bezmi Alem Vakıf Üniversitesi
Romatoloji Servisi’nde tedavi olan 88 romatoid artrit hastası bu çalışmaya katılmıştır.
Hastalar “Gönüllü Olur Formu” nu imzalayarak çalışmaya katılmayı kabul etmişlerdir.
Hastalar en az altı hafta MTX kullanmış ve hastalık geçmişleri iki yıldan fazladır.
Hastaların her birinden EDTA’lı tüplere 3’er ml (1 tüp) kan örneği alınmıştır. Tedavisi
takip edilen her hastaya hastalık süresi, folik asit kullanımı, kullandığı ilaçlar, ilaç kullanımına
bağlı olarak herhangi bir yan etki gelişimi gözlenip gözlenmediği gibi tıbbi özgeçmişleri ile
ilgili sorular sorulmuş ve bilgiler kaydedilmiştir. Hastalara ait demografik ve klinik bilgiler
Çizelge 3.1 ve 3.2’de sunulmuştur.
Çizelge3.1. Hastalara ait demografik ve klinik bilgiler
Cinsiyet (%Kadın %Erkek)
%85.22 ; %14.28
Yaş (Ortalama±Standart Sapma)
50.96±9.48
Hastalık Süresi (Medyan) (Yıl)
12 (5-40)
Şiş Eklem Sayısı (Medyan)
0 (0-4)
Hassas Eklem Sayısı (Medyan)
3(0-25)
DAS28 (Ortalama±Standart Sapma)
3.75±1.21
RF Pozitif (%)
63.63
ESH Medyan (mm/saat)
23 (8-101)
CRP Medyan (mg/l)
0.4 (0.1-4.2)
DAS28: 28 eklem üzerinde hastalık aktivite skoru; RF: Romatoid Faktör; ESH: Eritrosit
Sedimentasyon Hızı; CRP: C-Reaktif Protein.
30
Çizelge 3.2. Monoterapi gören (sadece MTX kullanan) romatoid artrit hastalarında görülen
yan etkiler
Sayı (%)
Genel yan etki (yorgunluk, kırgınlık)
6 (% 6.81)
Gastro intestinal kusma ve bulantı
8 (%9.09)
Karaciğer ALT ve AST'de artış
0
Hematolojik yan etkiler (lökosit sayısı 0
ve alt gruplarda değişim)
Akciğer üzerine yan etki
0
Deri üzerine yan etki
0
KBB üzerine yan etki
0
Nöropsikiyatrik yan etki
0
3.1.2. Kullanılan aletler

Sıcaklık döngü cihazı, (Techne TC5000, İngiltere)

Mikrosantrifüj, (Sigma, Almanya)

Otomatik pipet, (Axygen axypet, Amerika Birleşik Devletleri (ABD))

Yatay elekroforez tankı, (Thermo, ABD)

Yatay elektroforez tankı, (Cleaver, İngiltere)

Dikey elektroforez tankı, (Cleaver, İngiltere)

Güç kaynağı, (Cleaver, İngiltere)

İnkübatör, (Incucell, Almanya)

Soğutucu -200C, (Vestel, Türkiye)

Soğutucu +40C, (Profilo, Türkiye)

Isıtıcılı manyetik karıştırıcı, (WiseStir MSH-20A, Kore)

pH metre, (Hanna HI221, ABD)

Vorteks, (WiseMix VH-10, Kore)

Hassas terazi, (Ohaus, ABD)

Transillüminatör, (Vilber Lourmat, Fransa)

Otoklav, (All American, ( ABD ))
31
3.1.3. Kullanılan kimyasallar
Etanol, fenol ve izoamil alkol Merck (Almanya); kloroform Carlo Erba (İtalya); 25 bp
DNA belirteç, mavi/turuncu 6X yükleme boyası, dNTP ve primerler, Taq polimeraz enzimi;
Mob II ve Hinf I restriksiyon enzim setleri MBI (Litvanya)’den, bunların dışında kalan diğer
tüm kimyasallar Sigma (ABD)’ dan satın alınmıştır.
3.1.3.1. Primerler
Gen
MTHFR I
: MTHFRC677T
5’GA AGG AGA AGG TGT CTG CGG
MTHFR II 5’ AGG ACG GTG CGG TGA GAG TG 3’
Gen
: MTHFR A1298C
M1298F 5’ CTT TGG GGA GCT GAA GGA CTA CTA C’
M1298R 5’ CAC TTT GTG ACC ATT CCG GTT TG 3’
3.1.3.2. Çözeltiler
DNA izolasyonu
Solüsyon 1
:
10 mM Tris-HCl (pH 7.6)
10 mM KCl
10 mM MgCl2
Solüsyon 2
:
10 mM Tris-HCl (pH 7.6)
10 mM KCl
10 mM MgCl2
0.5mM NaCl
%0.5 SDS
2 mM EDTA
TE Tamponu
:
10 mM Tris-HCl (pH 7.4)
1 mM EDTA (pH 8.0)
32
PZR
10X Reaksiyon Tamponu: 500 mM KCl
100 mM Tris-HCl (pH 9.0)
%1 Triton X-100
10 mM dNTP: 100 mM nükleotitlerden (dATP, dCTP, dTTP, dGTP) eşit miktarda
karıştırıldı ve üzerine 60 µl dH2O eklenerek hazırlandı.
Agaroz jel elektroforezi
10X TBE: 54 gr Tris baz
27 g Borik asit
20 ml 0.5 M EDTA (pH 8.0)
%12’lik bisakrilamit jel elektroforezi
%30 Akrilamit-Bisakrilamit: 14.1 ml
5XTBE
: 7 ml
%10 APS
: 350 µl
TEMED
: 35 µl
Su
:13.6 ml
Mavi/Turuncu 6X Yükleme Boyası:
%10 Fikol 400
%0.25 Bromofenol mavisi
%0.25 Ksilen siyanol
%0.4 Turuncu G
10 mM Tris-HCl (pH 7.5)
50 mM EDTA
33
PZR ürünlerinin restriksiyon enzimleri ile kesimi (RFLP)
10X RFLP Tamponu : 10 mM Tris-HCl (pH 7.5)
10 mM MgCl2
50 mM NaCl
0.1 mg/ml BSA
3.2. Yöntemler
3.2.1. Periferal kan dokusundan DNA'nın izolasyonu
EDTA’lı tüp içindeki örnekleri alınarak deneyler başlayıncaya kadar +4 oC’de
saklandı. Çalışma boyunca tek kör deney protokolü uygulandı. Bu nedenle, denek ve kontrol
grubunu birbirinden ayırt edici herhangi bir kodlama sistemi uygulanmadı. Çalışmaya katılan
bireylerden 1/100 hacimde 0.5 mmol/L sodyum EDTA içeren tüplere 5 ml kan alındı. Daha
sonra tüpün hacmi Solüsyon 1 kullanılarak 10 ml’ye tamamlandı. Hücrelerin parçalanması
için ortama 120 µl nonidet P40 eklendi. Tüp birkaç defa ters yüz çevirilerek iyice karıştırıldı.
Nükleer peleti elde etmek için 2000 rpm’de 10 dakika santrifüj edildi. Pelet oynatılmaksızın
üst faz döküldü. Çökelti 800 µl Solüsyon 2 ile hafif bir biçimde solisyon iyon haline getirildi
ve 1.5 ml’lik Eppendorf tüpüne aktarıldı. 400 µlt distile fenol ilave edilerek 12000 rpm’de 1
dakika santrifüj edildi. Üst faz temiz bir Eppendorf tüpüne aktarıldı ve üzerine 400 µl eş
hacimde fenol/kloroform/izoamil alkol (25:24:1) eklenerek iyice karıştırıldı. 12000 rpm’de 1
dakika santrifüj edildi. Üst faz temiz bir Eppendorf tüpüne aktarıldı. Üzerine 700 µl
kloroform/izoamil alkol (24:1) eklenerek ters yüz edilip karıştırıldı. Tekrar 12000 rpm’de
santrifüj edildikten sonra üst faz temiz bir Eppendorf tüpüne aktarıldı. İki hacim %100 etanol
ilave edilerek tüp ters yüz edildi. (Bu aşamada DNA görünür hale gelmektedir.). Elde edilen
DNA Pasteur pipetinin kapatılmış bir yüzeyi ile 1 ml %70 etanol içeren bir Eppendorf tüpüne
transfer edildi. İyice yıkanması sağlandı. Tüpler 15000 rpm’de 5 dakika santrifüj edilerek
DNA’nın çökmesi sağlandı. Etanol ortamdan uzaklaştırıldı. Örnekler 37 oC’lik etüvde birkaç
dakika bekletilerek kurutuldu. Ardından DNA, TE tamponda çözüldü (John ve ark. 1988).
Elde edilen DNA’nın saflığını ve derişimini belirlemek amacıyla, spektrofotometrede
260 ve 280 nm dalga boylarında ölçümleri yapıldı.
34
3.2.2. Polimeraz zincir reaksiyonu
Polimeraz zincir reaksiyonu (PZR) in vitro koşullarda belirli bir DNA bölgesinin
çoğaltılmasını sağlayan ve 1985’te uygulanmaya başlayan bir yöntemdir. Temel olarak PZR
üç basamak içermektedir:
•
Hedef DNA’nın termal denatürasyonu (94 oC ve civarı )
•
17-35 nükleotitten oluşan özgül sentetik oligonükleotit primerlerin hedef
bölgeye bağlanması (annealing=bağlanma (Bu basamakta primerleri oluşturan bazlar esas
alınarak bulunan Tm değerine göre bağlanma sıcaklığı belirlenir.)
•
Sıcaklığa dayanıklı bir DNA polimeraz tarafından hedef bölgeye bağlanan
primerlere uygun nükleotitlerin takılması (sentez  72 oC) (Dennis Lo 1998)
Bu üç basamağın bitiminde bir döngü tamamlanır; 35 döngü sonunda milyonlarca
kopya üretilmiş olur. Reaksiyona giren primer, dNTP, MgCl2 konsantrasyonu ve DNA miktarı
reaksiyonun etkinliğini ve doğruluğunu doğrudan etkiler. PZR yöntemi ile MTHFR geninin
C677T ve A1298C nokta mutasyonlarını içeren ilgili gen bölgelerinin amplifikasyonu
amaçlandı. Bunun için PZR reaksiyon karışımları hazırlandı.
Çizelge 3.3. Her iki polimorfizm için PZR reaksiyon protokolü
PZR reaksiyonu (C677T polimorfizmi için)
Miktar/Tüp (µl)
PZR reaksiyonu (A1298C polimorfizmi için)
Master Mix Bileşenleri
Miktar/Tüp (µl)
(50 µl Hacim/Tüp)
Master Mix bileşenleri
(25 µl Hacim/Tüp)
5
10X PZR tamponu
2.5
10X PZR tamponu
2.5
MgCl2 (25 mM stok)
1.5
MgCl2 (25 mM stok)
1
dNTP (10 mM stok)
0.5
dNTP (10 mM stok)
0.2
Taq polimeraz (5u/µl)
0.125
Taq polimeraz (5u/µl)
2
Primer MTHFRI (10
1.5
Primer M1298F (10
pmol/µl stok)
2
pmol/µl stok)
Primer MTHFRII (10
1.5
pmol/µl stok)
Değişken
Primer M1298R (10
pmol/µl stok)
Değişken
Steril saf su
DNA
Steril saf su
DNA
35
Bu işlem 0.2ml'lik Eppendorf tüplerinde ve buz üzerinde gerçekleştirildi. Sıcaklık
döngü cihazına yerleştirilerek belirlenen program uygulandı.
C677T polimorfizm için PZR koşulları:
Ön denatürasyon : 94 oC, 3 dakika
Denatürasyon
: 94 oC, 1 dakika
Bağlanma
: 62 oC, 1 dakika
Sentez
: 72 oC, 1 dakika
Son sentez
: 72 oC, 7 dakika
35 döngü
A1298C polimorfizmi için PZR koşulları:
Ön denatürasyon: 95 oC, 5 dakika
Denatürasyon
: 95 oC, 30 saniye
Bağlanma
: 52 oC, 30 saniye
Sentez
: 72 oC, 30 saniye
Son sentez
: 72 oC, 10 dakika
35 döngü
3.2.3. Agaroz jel elektroforezi
DNA parçalarının ayrılması, tanımlanması ve saflaştırılması için standart bir yöntem
olarak agaroz jel elektroforezi kullanılmaktadır. Agaroz jel elektroforezi ile yaklaşık 60-0.1
kb uzunluğunda DNA parçaları ayrılabilmektedir. Jeldeki DNA bantları jelin bir floresan
boya olan EtBr ile boyanması ve jelin ultraviyole ışık altında direkt olarak incelenmesi ile
saptanabilir. Çoğunlukla jel elektroforezinde, bilinen büyüklükteki bir belirteç DNA
kullanılarak moleküler büyüklüğü bilinmeyen DNA kolayca saptanabilir (Sambrook ve ark.
1982, Cooper 1997).
Agaroz jel boyunca DNA parçacıklarının elektroforetik migrasyon
hızları temel olarak dört parametreye bağlıdır. Bunlar:
36
DNA’nın moleküler büyüklüğü,
agaroz konsantrasyonu, DNA’nın konformasyonu ve uygulanan akımdır (Walker ve Gaastra
1983).
Yapılan bu çalışmada PZR ile çoğaltılan ürünlerin doğruluğunun ve kalitesinin
belirlenmesi için agaroz jel elektroforezi uygulandı. Elde edilen 198 bç büyüklükteki ürünleri
tanımlayabilmek için %2’lik jel kullanıldı. Kullanılan elektroforez düzeneğine uygun 40
ml’lik hacim, toz halindeki agarozun 0.5X TBE tamponunda kaynatılarak çözülmesi ile
oluşturuldu. Ardından kaynamış çözelti 55-60 oC’ye soğutularak 0.25 µg/ml EtBr ilave edildi.
Kuyuları oluşturacak olan tarak, tabağına yerleştirildikten sonra, hazırlanan jel, hava kabarcığı
kalmayacak şekilde döküldü. Jelin polimerizasyonu sonrası tarak dikkatlice çıkarılarak jel
platformu 0.5X TBE tamponu ile dolu olan elektroforez tankına yerleştirildi. Bu tampondan,
jelin üzerini 1-2 mm geçecek kadar eklendi. Oluşan kuyulara örnekler ve belirteç DNA, tanka
6X yükleme boyası ile 5:1 oranında karıştırılarak yüklendi. Güç kaynağı açılarak 5-10 V/cm
olacak şekilde 80 V’a ayarlandı. Yaklaşık bir saat sonra güç kaynağı kapatıldı. Jel UV ışını
altında incelendikten sonra fotoğrafı çekildi.
3.2.4. PZR ürünlerinin RFLP yöntemi ile kesimi
Restriksiyon enzimleri DNA’yı özgül bölgelerden kesen, doğal olarak bakterilerde
bulunan ve yabancı DNA’ya karşı savunma görevi gören enzimlerdir. Bugün bilinen 100’den
fazla kesim yüzeyine sahip, ticari olarak kullanılan 600'ü aşkın restriksiyon enzimi
bulunmaktadır. Her biri izole edildikleri türe göre adlandırılmakta ve aynı türden izole edilen
restriksiyon enzimlerinin birbirinden ayırtedilebilmesi için numaralandırılmaktadır. Tanıma
yüzeyleri genellikle 4-6 bç uzunluğundadır ve kesim sonucu küt veya yapışkan uç
oluşmaktadır. Restriksiyon enzimleri geleneksel olarak, N herhangi bir nükleotiti, R purinleri,
Y primidinleri, A, T, C, G özgül bazları gösterecek şekilde 5’
3’ olarak yazılmaktadır
(Bertina ve ark. 1994, Cooper 1997).
Yapılan bu çalışmada RFLP analizi için PZR sonrası enzim kesimi yapılmıştır. Her bir
kesim için reaksiyon tüpüne;
•
10 µl PZR ürünü
•
2.5 µl 10X tampon
•
2 µl Hinf I konuldu.
37
Çizelge 3.4. PZR ürünlerinin (C677T ve A1298C) RFLP protokolleri
Miktar/Tüp
Master Mix Bileşenleri
Miktar/Tüp
Master Mix Bileşenleri
(µl) C677T
(25µl Hacim/Tüp)
(µl) A1298C
(25µl Hacim/Tüp)
2.5
10X tampon (BSA içeren)
2.5
10X tampon (BSA içeren)
2
Hinf I enzimi (10U/µl)
0.5
Mbo II enzimi (5U/µl)
10.3
Steril saf su
12
Steril saf su
10
PZR ürünü
10
PZR ürünü
Belirtilen oranda Hinf I enzimi konularak karışım dH2O ile 25 µl’ye tamamlandı.
Örnekler 37 oC’lik etüvde kesim için gece boyu bekletildi. 16 saat sonra örnekler - 20 oC'deki
derin dondurucuya konuldu (Bertina ve ark. 1994, Ridker Paul ve ark. 1995).
Özgül primerler kullanılarak çoğaltılan MTHFR geninin 198 bç’lik bölgesi iki kesim
yüzeyi içermektedir. Bu bölgede meydana gelen nokta mutasyonu sonucu bu kesim
yüzeylerinden biri kaybolmaktadır. Yabanıl tip MTHFR 677 allelinde Hinf I enzimi bu
bölgeyi 198 bç’lik bir bölgeye ayırırken; mutant aleli 175 ve 23 bç’lik iki bölgeye
ayırmaktadır.
Mbo II ile kesim için reaksiyon tüpüne

10 µl PZR ürünü

2 µl 10X tampon

1 µl Mbo II enzim, konularak karışım dH2O ile 25µl’ye tamamlandı. Örnekler
37 oC’lik etüvde kesim için gece boyu bekletildi. 16 saat sonra örnekler -20
o
C'ye derin dondurucuya konuldu (Bertina ve ark. 1994, Ridker Paul ve ark.
1995).
MTHFR genindeki ikinci polimorfizm çalışmaları için MTHFR geninin 163 bç’lik
bölgesi Mbo II enzimi ile kesildi. Yabanıl tip MTHFR 1298 alelinde 56, 31, 30, 28 ve 18
bç’lik 5 bölge ayırt edilirken mutant tip alelde ise 84, 31, 30 ve 18 bç’lik 4 bölge ayırt edildi
(Demirel ve Kırnap 2010).
38
3.2.3.2. Akrilamit-bisakrilamit jel elektroforezi
Poliakrilamit, bir radikal oluşturucu tarafından katalizlenen akrilamit (CH=CH-CONH) ile N,N’-metilen bisakrilamit (CH=CH-CO-NH-CH-NH-CO-CH=CH)’ in birlikte
polimerize
edilmesiyle
elde
edilir.
Katalizör
olarak
%0.1-0.3
(KH)
β-
Dimetilaminopropionnitril (DMAP) ya da N,N,N’,N’-Tetrametilen diamin (TEMED) ile
birlikte kullanılır (Güneştutar ve Rodop 2009).
Jelin gözenek büyüklüğü, akrilamit monomerinin konsantrasyonu ve N,N’-metilen
bisakrilamitin oluşturduğu çapraz bağın oranıyla belirlenir (Şekil 3.1). Uzun molekül
zincirleri biçiminde polimerize olan akrilamit, bisakrilamit köprüleri üzerinden üç boyutlu bir
örgü oluşturur (Wolf ve ark. 2000).
Şekil 3.1. Poliakrilamit jelin polimerleşme tepkimesi (Güneştutar ve Rodop 2009)
39
Akrilamit
polimerlerinin
uzunluğu,
hazırlanan
konsantrasyon
değerine
göre
değişmektedir. Genellikle %2.5-20’lik konsantrasyonda hazırlanır. Poliakrilamit jellerin
hazırlanması agaroz’a göre biraz daha zaman alıcı bir işlemdir, çünkü serbest oksijen,
polimerleşme reaksiyonunu engellemektedir. Aynı zamanda akrilamit insanlar için zararlı,
toksik bir kimyasaldır, bundan dolayı deney aşamalarında dikkatli olunmalıdır. İlgili işlemler
yapılırken, maske ve eldiven giyilmesi zorunludur. Poliakrilamit jeller, agaroz’a göre daha az
ayrıştırıcı özellik gösterir, ancak ayrıştırma güçleri (resolving power) daha yüksektir.
3.2.5. RFLP ürünlerinin poliakrilamit jelde yürütülmesi
C677T ve A1298C polimorfizmleri için PZR ürünlerinin RFLP kesim sonuçları daha
iyi sonuç vermesi açısından %12’lik poliakarilamit jelde yürütüldü. Kullanılan ekletroforez
düzeneğine uygun olarak jel 35 ml’lik hacimde hazırlandı. Bunun için 13.5 ml saf su, 14.1 ml
akrilamit-bisakrilamit (%30-29:1’lik), 7 ml 5X TBE, %10’luk amonyum persülfattan 350 µl
ve tepkimeyi hızlandırması açısından 35 µl TEMED konuldu. Tepkimenin gerçekleşmesi için
kısa bir süre beklendikten sonra, jel önceden hazırlanan cam kalıp içerisine hava kabarcğı
kalmayacak şeklide enjektör yardımıyla döküldü. Sonra kalıp üzerine tarak yerleştirilerek
kuyuların oluşması sağlandı. Yaklaşık 45 dk sonra jel tamamen dondu ve tarak dikkatlice
çıkarıldı. Örneklerden 20 µl 6X yükleme tamponu ile kuyulara yüklendi. İlk kuyuya 25 bç’lik
belirteç DNA’dan 5 µl, 1 µl 6X yükleme boyası ile karıştırılarak (5:1 oranında) yüklendi.
İçerisinde 0.5X TBE tamponu bulunan cihazda 200 Volt’ta 2 saat kadar örnekler yürütüldü.
Sürenin sonunda içerisine 0.5X TBE tamponu bulunan boyama kabına birkaç damla EtBr
ilave edilerek jel buraya dikkatlice konuldu. Birkaç dakika beklendikten sonra Jel UV ışını
altında incelendi ve fotoğrafları çekildi.
3.2.6. İstatistiksel analizler
Elde edilen verilerin istatistiksel analizleri için PASW® statistics 18 programı
kullanıldı. Çizelge 4.3 ve 4.4’te gösterilen verilerin frekans değişimleri normal dağılım
göstermediğinden medyan (min-max) değişkenliklerinin normal dağılıma uygunluğuna
Shapiro-Wilk testi ile bakıldı. Bununla beraber, değişkenlerin karşılaştırılmasında 3 grup (3
farklı genotip) kullanıldığından, gruplar arası karşılaştırma Krusskall-Wallis testi ile
gerçekleştirildi. İstatistiksel olarak p<0.05 değeri anlamlı kabul edildi.
40
4. BULGULAR
4.1. DNA Miktar Tayini
Kan örneklerinden izole edilen DNA’nın miktarının ve saflığının belirlenmesi örnek
DNA’ların 260 nm (A260) ve 280 nm (A280) dalga boyunda spektrofotometrik ölçümü ile
gerçekleştirildi. Elde edilen absorbans değerleri ölçüm sonuçları Çizelge 4.1’de gösterilmiştir.
Ayrıca, spektrofotometrik ölçümlere ilaveten genomik DNA örnekleri %0.8’lik agaroz jel
elektroforezinde yürütüldü ve görüntülendi.
Çizelge 4.1. Romatoid artrit hastalarına ait kan dokularından elde edilen DNA miktarlarının
kantitatif sonuçları
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
11
12
13
14
15
16
17
18
19
20
21
22
23
24
25
26
27
28
29
Hasta No
001
002
003
004
005
006
007
008
009
010
011
012
013
014
015
016
017
018
019
020
021
022
023
024
025
026
027
028
029
A260(nm)
0,054
0,042
0,212
0,182
0,068
0,238
0,313
0,217
0,095
0,166
0,117
0,057
0,043
0,161
0,107
0,102
0,052
0,025
0,135
0,096
0,021
0,091
0,113
0,13
0,024
0,151
0,05
0,066
0,202
A280(nm)
0,03
0,021
0,122
0,1
0,039
0,149
0,244
0,183
0,019
0,086
0,069
0,033
0,02
0,089
0,094
0,056
0,036
0,011
0,072
0,05
0,012
0,082
0,063
0,07
0,008
0,127
0,036
0,055
0,113
41
A260/A280
1,8
2
1,737704918
1,82
1,743589744
1,597315436
1,282786885
1,18579235
5
1,930232558
1,695652174
1,727272727
2,15
1,808988764
1,138297872
1,821428571
1,444444444
2,272727273
1,875
1,92
1,75
1,109756098
1,793650794
1,857142857
3
1,188976378
1,388888889
1,2
1,787610619
DNA miktarı
(µg/ml)
135
105
530
455
170
595
782,5
542,5
237,5
415
292,5
142,5
107,5
402,5
267,5
255
130
62,5
337,5
240
52,5
227,5
282,5
325
60
377,5
125
165
505
30
31
32
33
34
35
36
37
38
39
40
41
42
43
44
45
46
47
48
49
50
51
52
53
54
55
56
57
58
59
60
61
62
63
64
65
66
67
68
69
70
71
72
73
74
75
76
77
030
031
032
033
034
035
036
037
038
039
040
041
042
043
044
045
046
047
048
049
050
051
052
053
054
055
056
057
058
059
060
061
062
063
064
065
066
067
068
069
070
071
072
073
074
075
076
077
0,123
0,017
0,041
0,025
0,044
0,082
0,126
0,071
0,06
0,027
0,049
0,071
0,036
0,038
0,064
0,094
0,053
0,124
0,625
0,07
0,064
0,086
0,237
0,018
0,111
0,103
0,114
0,236
0,05
0,047
0,021
0,041
0,064
0,039
0,034
0,152
0,162
0,328
0,386
0,288
0,279
0,069
0,077
0,066
0,061
0,105
0,12
0,137
0,095
0,012
0,025
0,009
0,03
0,046
0,08
0,042
0,029
0,009
0,023
0,042
0,025
0,024
0,04
0,064
0,032
0,071
0,407
0,046
0,04
0,052
0,138
0,012
0,065
0,063
0,066
0,137
0,028
0,025
0,01
0,022
0,033
0,02
0,019
0,095
0,101
0,19
0,226
0,169
0,16
0,045
0,044
0,038
0,039
0,06
0,083
0,086
42
1,294736842
1,416666667
1,64
2,777777778
1,466666667
1,782608696
1,575
1,69047619
2,068965517
3
2,130434783
1,69047619
1,44
1,583333333
1,6
1,46875
1,65625
1,746478873
1,535626536
1,52173913
1,6
1,653846154
1,717391304
1,5
1,707692308
1,634920635
1,727272727
1,722627737
1,785714286
1,88
2,1
1,863636364
1,939393939
1,95
1,789473684
1,6
1,603960396
1,726315789
1,707964602
1,704142012
1,74375
1,533333333
1,75
1,736842105
1,564102564
1,75
1,445783133
1,593023256
307,5
42,5
102,5
62,5
110
205
315
177,5
150
67,5
122,5
177,5
90
95
160
235
132,5
310
1562,5
175
160
215
592,5
45
277,5
257,5
285
590
125
117,5
52,5
102,5
160
97,5
85
380
405
820
965
720
697,5
172,5
192,5
165
152,5
262,5
300
342,5
78
79
80
81
82
83
84
85
86
87
88
078
079
080
081
082
083
084
085
086
087
088
0,18
0,388
0,574
0,108
0,216
0,173
0,26
0,304
0,306
0,327
0,228
0,105
0,22
0,323
0,103
0,134
0,101
0,101
0,174
0,178
0,224
0,131
1,714285714
1,763636364
1,777089783
1,048543689
1,611940299
1,712871287
2,574257426
1,747126437
1,719101124
1,459821429
1,740458015
450
970
1435
270
540
432,5
650
760
765
817,5
570
4.2. PZR Sonuçları
Çalışmaya alınan örneklerin tümü DNA izolasyonu sonrası MTHFR geninin ilgili
bölgelerinin çoğaltılması için PZR’na tabi tutuldu. MTHFR geni için her iki polimorfizm ayrı
ayrı çalışıldı. 4. ekzon ve 677. baz çiftindeki sitozin\timin değişimini saptamak için MTHFR I
ve MTHFR II primerleri kullanılarak istenilen gen bölgesi çoğaltıldı ve 198 bç’lik ürün elde
edildi. 7. Ekzonunda1298. baz çiftinde, enzimin C-terminal regülatör domaininde glutamatın
alanine dönüşmesi ile sonuçlanan A-C polimorfizmini belirlemek için M1298F ve M1298R
primerleri kullanılarak istenilen gen bölgesi çoğaltıldı ve 163 bç’lik ürün elde edildi. Elde
edilen PZR ürünleri %2 agaroz jelde yürütülüp, görüntülendi (Şekil 4.1 ve 4.2).
Şekil 4.1. MTHFR C677T polimorfizmini içeren gen bölgesinin çoğaltılması sonucu oluşan
PZR ürünü
43
Şekil 4.2. MTHFR A1298C polimorfizmini içeren gen bölgesinin çoğaltılması sonucu oluşan
PZR ürünü
4.3. C677T ve A1298 C polimorfizmlerinin RFLP bulguları
PZR ile çoğaltılan MTHFR geninin 198 bç’lik ekzon 4 bölgesi 677. nükleotitindeki
C\T yer değişimini tanıyan ve kesen Hinf I restriksiyon enzimi ile kesim reaksiyonu
gerçekleştirildi. Bu restriksiyon enziminin,
yabanıl tip alellerde, ilgili MTHFR gen
bölgesinde herhangi bir kesim yüzeyi bulunmamaktadır ve kesim sonucu 198 bç
büyüklüğünde bir DNA parçası oluşmaktadır. C\T yer değişimi bulunan mutant tip alellerde
ise bir kesim yüzeyi bulunmaktadır ve restriksiyon enzim kesimi sonucu 175 ve 23 bç’lik iki
DNA parçası oluşmaktadır. Kesim sonrası RFLP ürünlerinin görüntülenmesi için %12’lik
poliakrilamit jel hazırlandı. RFLP ürünleri poliakrilamit jelde 200V/40A’ de iki saat boyunca
yürütüldü ve UV translüminatörde görüntülendi (Şekil 4.3).
44
Şekil 4.3. MTHFR C677T RFLP kesim sonuçları. 1, 5, 6, 9 ve 11 normal bireye, 2-4, 8 ve 10
heterozigot mutant bir bireye, 7 homozigot mutant bireye ait RFLP analizi örneği. 12
belirteçtir (25 bp step ladder)
PZR yöntemiyle çoğaltılan MTHFR geni için diğer bir polimorfzim de 163 bç’lik
ekzon 7 bölgesinde saptanmıştır. Bu bölgede yer alan 1298. nükleotitteki A\C yer değişimini
tanıyan ve kesen Mbo II restriksiyon enzimi ile kesim reaksiyonu gerçekleştirildi. Bu
restriksiyon enziminin, yabanıl tip alellerde, ilgili MTHFR gen bölgesinde dört kesim yüzeyi
bulunmaktadır ve kesim sonucu 56, 31, 30, 28 ve 18 bç’lik büyüklüğünde 5 DNA parçası
oluşmaktadır. A\C yer değişimi bulunan ve mutant tip alellerde ise kesim sonucu bir kesim
yüzeyi kaybolmaktadır ve 84, 31, 30 ve 18 bç’lik 4 DNA parçası oluşmaktadır. Kesim sonrası
RFLP ürünlerinin görüntülenmesi için %12’lik poliakarilamit jel hazırlandı. RFLP ürünleri
%12’lik poliakarilamit jelde 200V/40A’de yaklaşık olarak üç saat yürütüldü ve UV
translüminatörde görüntülendi (Şekil 4.4).
45
Şekil 4.4. MTHFR A1298C RFLP kesim sonuçları. 4, 6, 11 ve 12 normal bireye, 1, 2, 3, 5, 8
ve 9 heterozigot mutant bir bireye, 7 homozigot mutant bireye, 10 boş kuyuya ait RFLP
analizi örneği 13 belirteçtir (20 bp step ladder)
4.4. RFLP Analizi Sonuçlarının İstatistiksel Olarak Değerlendirilmesi
MTX monoterapi alan hastalarda ilaç etkinliği ve toksisitesi ile polimorfizmler
arasındaki ilişki Çizelge 4.2, 4.3 ve 4.4’te özetlenmiştir. Çalışmaya katılan 88 hastada 677.
nükleotit polimorfizmlerinin dağılımı 677CC genotipli 30 birey (%34.09), 677CT genotipli
47 birey (%53.4) ve 677TT genotipli 11 birey (%12.5) olarak saptanmıştır. İlaç toksisitesi
açısından yan etki görülen hastalar yan etki görülmeyen hastalarla karşılaştırıldığında, yan
etki görülen toplam 11 hastanın 3’ünde (%27.27) 677TT genotipi saptanırken, bu genotip yan
etki görülmeyen toplam 77 hastanın 8’inde (%10.39) tespit edilmiştir. Dolayısıyla MTHFR
677TT genotipi ile ilaç etkinliği arasında anlamlı bir ilişki tespit edilememiştir (p=0.526).
Bununla beraber, diğer polimorfizm olan 1298. nükleotitteki dağılım 1298AA genotipli 46
birey (%52.27), 1298AC genotipli 35 birey (%39.77) ve 1298CC genotipli 7 birey (%7.95)
olarak bulunmuştur. Yine ilaç toksisitesi açısından yan etki görülen hastalar yan etki
görülmeyen hastalarla karşılaştırıldığında, yan etki görülen toplam 11 hastanın 1’inde (%9.10)
MTHFR 1298CC genotipi saptanırken, ilaç yan etkisi görülmeyen bireylerin 6’sında (%7.79)
MTHFR 1298CC genotipi saptanmıştır.
46
Çizelge4.2. MTX toksisitesi ile MTHFR C677T ve A1298C polimorfizmleri arasındaki ilişki
Yan Etki Görülmeyen
Yan Etki Görülen
Hastalar (n=77)
Hastalar (n=11)
677CC
26 (%33.77)
4 (%36.36)
0.235
677CT
43 (%55.84)
4 (%36.36)
0.283
677TT
8 (%10.39)
3 (%27.27)
0.526
1298AA
41(%53.24)
5 (%45.45)
0.906
1298AC
30 (%38.96)
5 (%45.45)
0.906
1298CC
6 (%7.79)
1 (%9.10)
0.686
Genotipler
P değeri
Çizelge 4.3. Romatoid artrit hastalarında, hastalık aktivite parametrelerinin MTHFR C677T
polimorfizmine göre dağılımları
CC (n=30)
CT (n=47)
TT (n=11)
P değeri
HAQ (Medyan)
0.63 (0-3)
0.25 (0-2.13)
1 (0-2.75)
0.121
DAS28 (Medyan)
3.80 (1.75-6.36)
3.58 (1.5-6.86)
3.80 (3.1-7.59) 0.258
ESR (Medyan)
21 (6-75)
25 (5-80)
31 (17-101)
0.131
CRP (Medyan)
0.3 (0.1-4.2)
0.42 (0-4)
0.5 (0.1-1.92)
0.434
Dolayısıyla MTHFR 1298CC genotipi ile ilaç toksisitesi arasında anlamlı bir ilişki
saptanamamıştır. Hastalık aktivite parametreleri değerlerinin MTHFR 677 ve 1298
genotiplerine göre dağılımları birbiri arasında karşılaştırıldığında, ilaç etkinliği açısından
bilimsel veri elde edilmesi mümkündür. Bu nedenle hastalık aktivite parametreleri HAQ,
DAS28, ESR ve CRP değerlerinin MTHFR 677 ve 1298 genotiplerine göre dağılımları birbiri
arasında istatistiksel olarak karşılaştırılmış ve herhangi bir anlamlı sonuç bulunamamıştır.
Elde edilen veriler Çizelge 4.3 ve 4.4’te sunulmuştur.
Çizelge 4.4. Romatoid artrit hastalarında, hastalık aktivite parametrelerinin MTHFR A1298C
polimorfizmine göre dağılımları
AA (n=46)
AC (n=35)
CC (n=7)
P değeri
HAQ (Medyan)
0.63 (0-2.13)
0.25 (0-2.75)
0.29 (0-3)
0.787
DAS28 (Medyan)
3.64 (1.99-6.86)
3.45 (1.50-7,59)
3.77 (2.04-5.54)
0.963
ESR (Medyan)
25 (9-80)
22 (5-101)
22 (10-75)
0.896
CRP (Medyan)
0.4 (0-3)
0.4 (0-4)
0.14 (0.1-4.2)
0.554
47
5. TARTIŞMA ve SONUÇ
Eklem tutulmalarıyla başlayan, uzun süren ve tedavisine erken başlanılması gereken
bir immün hastalık olan RA, son yıllarda yaygın olarak hastalık modifiye edici
antiromatizmal ilaçdan biri olan MTX ile tedavi edilmeye başlanmıştır (Demirel ve Kırnap
2010). MTX, haftalık doz uyarlamaları yapılarak yıllarca kullanılabilmesi açısından da
önemlidir (Tetik 2006). Hastalık süresi, haftalık ilaç dozu, cinsiyet, yaş, obezite, folik asit
kullanımı, vücut kütle indeksi ve son yıllarda farmakogenetik çalışmalarla MTX’ ın metabolik
yolağında yer alan enzimlerde meydana gelebilecek genetik farklılıklar gibi etmenlerin MTX
kullanımına bağlı olarak gelişebilen hepatotoksisite ve gastrointestinal komplikasyonların
oluşmasında risk faktörleri arasında olduğu rapor edilmiştir (Haagsma ve ark. 1999, Urano ve
ark. 2002, Tetik 2006, Taniguchi ve ark. 2007, Ranganathan 2008). Bu belirtilen risk
faktörleri arasında üzerinde en çok durulan faktör, bireyler arasındaki tek nükleotit
polimorfizmi (SNP) ile ortaya çıkan genetik farklılıklardır.
RA tedavisi için mevcut olan çok sayıda DMARD arasında, metotreksat (MTX) şu
anda en çok kullanılan ilaçlardan birisidir. 1951 yılında Gubner ve Ginsburg ilk aminopter’in
analoğu olan MTX RA’li altı hastada sinovite bastırmakta başarılı olduğunu, bildirilmiştir
(Swierkot ve Szechinski, 2006). O zamandan beri, birçok çalışma MTX’ın RA'te yararlı
etkilerini göstermiştir. 1980’li yıllardan günümüze kadar MTX ile tedavi olan RA hastalarının
sayısı oldukça yükselmiştir (Lynden ve ark 2006). Bunun başlıca sebebi, MTX’ın
monoterapide hastalık aktivitesini ve eklem erozyonlarının oranını azaltacak şekilnde etkinlik
göstermesidir.
Sitostatik etkileri olması nedeniyle kanser tedavisinde kullanılan ilaç daha sonraları
RA hastalarında da düşük doz olacak şekilde tedavi amaçlı kullanılmaya başlanmıştır. Oral,
intramuskular, intravenöz ve subkutan kullanım şekilleri mevcuttur. Yeterli serum düzeyine
ulaşması için 2 saat gereklidir ve ilacın yarılanma ömrü 6-8 saat arasında kişiye bağlı olarak
değişmektedir. Karaciğerde metabolize olur ve hem kendisi hemde metabolitlerinin büyük bir
kısmı (%80) böbreklerle atıldığı için böbrek yetmezliği çekenlerde etkisi artmaktadır.
Gastrointestinal sistem, akciğer, karaciğer ve kemik iliğinde yan etkileri olduğundan aralıklı
olarak hastalar kontrolden geçirilmeli ve gerekli tetkikler yapılmalıdır. Ülkemizde 2.5 mg’lık
tabletleri, 5 ve 50 mg’lık ampul formları satılmaktadır. RA’te kullanım dozu genellikle
48
haftada bir gün 7.5-15 mg’dır. Gerektiği durumlarda yüksek dozlara (20 mg) çıkılır (McCune
ve ark. 1994, Weinblatt 1994, Conagan ve Brooks 1995, Yurdakul 2002).
Günümüzde MTX kullanımını sınırlayan bazı etmenler vardır. Bunlardan en önemlisi
hastalarda olumlu etki göstermemesiyle birlikte toksisiteye neden olmasıdır (Ranganathan ve
ark. 2003). Yapılan klinik araştırmalar monoterapi tedavisi olan RA hastalarının yaklaşık
%10-30’luk bir kısmında toksisite gelişimesi nedeniyle MTX tedavisine devam edilmediğini
göstermiştir (Ranganathan ve McLeod 2006). Bununla beraber son yıllarda yapılan ilaç
araştırmalarıyla ilaca verilen bireysel yanıtta çevre, beslenme, yaş, kilo ve ilaç
etkileşimlerinin yanı sıra genetik faktörlerin de önemli olduğu ortaya konulmuştur.
Farmakogenetik, bireylerin genetik yapılarındaki değişkenliğe bağlı olarak ilaç
metabolizmalarına karşı verdikleri yanıt ile birey üzerinde oluşabilecek farklı etkileri
inceleyen bir bilim dalıdır (Bertina ve ark. 1994). Farmakogenetik araştırmalarla ilk olarak
hastalıklarla ilişkilendirilen özgül gen ve gen ürünlerinin tanımlanması, ikinci olarak ilaca
verilen yanıtı etkileyen genlerin ve alelik varyantlarının tanımlanması ve son olarak bu
tanımlamalardan elde edilen bilgilerle en uygun ilaç ve doz seçiminin yapılması ve bireye
özgü tedavilerin geliştirilmesi hedeflenmektedir (Demirel ve Kırnap 2010).
MTHFR geni ile yapılan ilk çalışma C677T polimorfizmini araştıran Frosst ve
arkadaşları (1995) tarafından yapılmıştır. 677. nükleotitteki baz çiftindeki sitozin\timin
değişimi MTHFR enziminin yapısında valin/alanin amino asit değişikliğine neden olmaktadır.
Bu durum enzim aktivitesinde yaklaşık olarak %60 oranında azalma meydana getirmektedir
(Skibola ve ark. 1999). MTHFR geni ile ikinci en sık yapılan polimorfizm araştırması ise
1298. nükletitteki adenin/sitozin değişimidir. Bu polimorfizm enzim yapısında bulunan
glutamatın alanin ile yer değiştirmesine neden olmaktadır. Bu polimorfizm ile yapılan ilk
çalışma Viel ve arkadaşları tarafından yapılmıştır. Enzim yapısında meydana gelen bu
değişiklik enzim aktivitesinde %60 dolayında azalmaya neden olmaktadır (Boccia ve ark.
2009).
MTX tedavi sonucu ile ilgili yapılan en iyi çalışma, folat yolağındaki anahtar enzimi
kodlayan MTHFR geni yapısında meydana gelen C677T ve A1298C polimorfizmlerin
araştırılmasıdır (Kumagai ve ark. 2003, Weisman ve ark. 2006, Wessels ve ark 2007). Bu
enzim çeşitli metabolik reaksiyonlarla homosisteinden metiyonine dönüşümü kataliz eder
49
(Berkun ve ark. 2004). Bu konuyla ilgili yapılan bazı çalışmalar, bu iki mutasyonun MTHFR
enzimde aktivite azalması sonucu ortaya çıkan homosisteinemiye neden olacağını ortaya
koymuştur (Kumagai ve ark. 2003). MTX monoterapi olan RA hastalarında gerçekte enzim
eksikliği homosisteinemiye neden olur ve toksik etki yapması söz konusudur. Bu durum
sindirim sistemini etkileyebilir (Kumagai ve ark. 2003). Bu nedenle MTHFR C677T ve
A1298C ile yapılan birçok çalışmada toksisite rapor edilmiştir.
Taşbaş ve arkadaşları (2011) yaptıkları çalışmada Türk popülasyonunda A1298C ve
C677T gen polimorfizmleri görünme sıklığının RA hastalarında ve kontrol grubunda birbirine
yakın olduğunu bulmuşlardır. Yaptıkları araştırmalara göre C677T homozigot frekansının
normalden düşük olduğunu ve bu durumun etnik farklılıklardan kaynaklandığını öne
sürmüşlerdir. Yapmış oldukları çalışma sonucunda MTHFR genindeki polimorfizmlerin folat
takviyesi alan RA hastalarında MTX toksisitesini etkilemediğini tespit etmişlerdir. Buna
karşın, Caliz (2012) yaptığı çalışmada İspanyol RA popülasyonunda C677T polimorfizminin
MTX ile tedavi olan hastalarda toksisiteye neden olduğuna dair ilişki saptamıştır.
Tetik (2006) yaptığu çalışmada RA’li hasta grupları MTHFR C677T ve A1298C gen
polimorfizmleri açısından karşılaştırdığında, istatistiksel olarak anlamlı bir fark tespit
edilmemiştir (p>0.05). Bu çalışmada, C677T polimorfizmi için çalışma grubundaki 50
olgunun 7’sinde (%17) homozigot genotip (TT) belirlenirken, bunlardan yalnızca 2 olguda
yan etki gelişimi gözlenmiştir. A1298C polimorfizmi için ise 50 olgunun 4’ünde (%8)
homozigot genotip (CC) saptanırken, sadece 1 olguda yan etki gelişimi gözlenmiştir. Yan etki
gözlenen ve gözlenmeyen hasta grupları arasında MTHFR C677T ve A1298C
polimorfizmleri araştırılmış ve aralarında istatistiksel olarak anlamlı bir farklılığın olmadığı
saptanmıştır (p>0,05).
Biz de bu çalışmamızda, MTX tedavisi gören RA’li hastalara uygulanan ilaç tedavisi
sonucu oluşabilecek yan etkilerin en aza indirilmesine ve etkin bir tedavinin sağlanmasına
katkıda bulunmak amacıyla yan etki gelişimi üzerinde güçlü bir aday olduğu belirtilen,
MTHFR enziminde meydana gelen C677T ve A1298C gen polimorfizmlerinin analizlerini
gerçekleştirdik.
Yapılan çalışmada 677TT homozigot mutant bireylerin çalışmaya katılan hastalar
içinde yaklaşık olarak %10’a karşılık geldiği ve bunlardan sadece 3’ünde yan etki görüldüğü
50
tespit edildi. Aynı şekilde 1298CC homozigot mutant bireyler yaklaşık olarak %8’e karşılık
gelmektedir ve bunlardan sadece 1’inde yan etkiler görülmüştür.
Daha
büyük
hasta
toplulukları
üzerinde
MTHFR
C677T
ve
A1298C
polimorfizmlerinin ilaç toksisitesi üzerinde etkili olup olmadığının belirlenebilmesi için, 88
kişilik olan hasta grubunun genişletilmesinin gerekli olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle
araştırmanın devam edilmesine ve hasta grubunun büyütülmesine karar verilmiştir.
51
6. KAYNAKLAR
Anonim 1 (2010)
http://www.eular.org/myUploadData/files/RA%20Class%20Slides%20ACR_Web.pdf
(erişim tarihi, 21.05.13).
Anonim 2 http://www.ctf.edu.tr/farma/tfd/mbabaoglu.pdf (erişim tarihi, 15.04.13)
Anonim 3 (2013) http://ghr.nlm.nih.gov/dynamicImages/chromomap/mthfr.jpeg(erişim tarihi,
25.07.13).
Bagley PJ, Jacob S (1998). A common mutation in themethylenetetrahydrofolate reductase
gene is associated with an accumulation of formylatedtetrahydrofolates in red blood
cells. Med Sci, 95: 13217-13220.
Bailey LB, Duhaney RL, Maneval DR, Kauwell GP, Quinlivan EP, Davis SR, Cuadras
A, Hutson AD, Gregory JF (2002). VitaminB-12 status is inversely associated with
plasmahomocysteine
in
young
women
with
C677T
and/orA1298C
methylenetetrahydrofolate reductase polymorphisms. J Nutr, 132:24665-24709.
Banerjee D, Mayer-Kuckuk P, Capiaux G, Budak-Alpdogan T, Gorlick R, Bertino JR (2002).
Novel aspects of resistance to drugs targeted to dihydrofolate reductase and
thymidylate synthase. Biochim Biophys Acta, 1587:164–173.
Beckman, DR, Hoganson, G, Berlow S, Gilbert EF (1987). Pathological findings in 5,10methylenetetrahydrofolate reductase deficiency. Birth Defects Orig, Art, Ser, 23: 4764.
Berkun Y, Levartovsky D, Rubinow A, Orbach H, Aamar S, Grenader, Abou Atta I,
Mevorach D, Friedman G, Ben-Yehuda A (2004). Methotrexate related adverse effects
in patients with rheumatoid arthritis are associated with the A1298C polymorphism of
the MTHFR gene. Annals of the Rheumatic Diseases, 63:1227-1231.
Bertina R.M, Koelaman B.P.C, Koster T, Rosendal F.R, Dirven, R, J. Ronde H, van der
Valden P.A, Reitsma P.H (1994). Mutation In Blood Coagulation Factor V Associated
With Resistance To Activated Protein C. Nature, 369:64-67
Boccia S, Boffetta P, Brennan P, Ricciardi G, Gianfagna F, MatsuoK, Duijn C, Hung R,
(2009). Meta-analyses of The Methylenetetrahydrofolate Reductase C677T and
A1298C Polymorphisms and Risk of Head and Neckand Lung Cancer, Cancer Letters
273:55–61.
Bohanec Grabar P, Logar D, Lestan B, Dolzan V (2008). Genetic determinants of
methotrexate toxicity in rheumatoid arthritis patients: a study of polymorphisms
affecting methotrexate transport and folate metabolism. Eur J Clin Pharmacol; 64(11):
1057-1068.
Bononi A, Gusella M, Stievano L, Ferrazzi E, Pasini F (2008). Methylenetetrahydrofolate
Reductase (MTHFR) Gene Polymorphisms in Elderly Colorectal Cancer Patients
Treated with Capecitabine, Critical Reviews in Oncology/Hematology, 68;42-43.
52
Boris M, Goldblatt A, Galanko J, James J (2004). Association of MTHFR Gene Variants with
Autism, Journal of American Physicians and Surgeons, 9(4):106-109.
Botto LD, Yang Q (2000). 5,10-Methylenetetrahydrofolate reductase gene variants and
congenital anomalies. Am J Epidemiol, 151:862-877.
Buch M, Emery P (2002). The etiology and pathogenesis of rheumatoid arthritis. Hospital
Pharmacist, 9:5-10.
Cáliz R, del Amo J, Balsa A, Blanco F, Silva L, Sanmarti R, Martínez FG, Collado MD,
Ramirez Mdel C, Tejedor D, Artieda M, Pascual-Salcedo D, Oreiro N, Andreu JL,
Graell E, Simon L, Martínez A, Mulero J (2012). The C677T polymorphism in the
MTHFR gene is associated with the toxicity of methotrexate in a Spanish rheumatoid
arthritis population.Scand J Rheumatol, 41(1):10-14.
Chan ESL, Cronstein BN (2002). Molecular action of methotrexate in inflammatory diseases
Arthritis Research, 4: 266-273.
Chatzikyriakidou A, Georgiou I, Voulgari PV, Papadopoulos CG, Tzavaras T, Drosos AA.
(2007). Transcription regulatory polymorphism -43T>C in the 5'-flanking region of
SLC19A1 gene could affect rheumatoid arthritis patient response to methotrexate
therapy. Rheumatol Int, 27(11):1057-1061.
Chen Z, Liu Y, Zhang D, Liu Z, Wang P, Zhou D, Zhao T, Wang T, Xu H, Li S, Feng G, He
L, Yu L (2009). C677T Methylenetetrahydrofolate Reductase Gene Polymorphisms in
Bipolar Disorder: An Association Study in the Chinese Population and a MetaAnalysis of Genetic Association Studies. Neuroscience Letters, 449:48–51.
Conagan PG, Brooks P (1995). Disease-modifying antirheumatic drugs, including
methotrexate, gold, antimalarials and d-penicillamine. Curr OpinRheumatol, 7: 167173.
Connor F, Smith-Ferguson, M (1997). Essential Medical Genetics. Blackwell Science.
Cooper G.M (1997). The Cell: A molecular Approach., ASM Press, Washington, D.C.
Cronstein BN (1997). The mechanism of action of methotrexate. Rheum Dis Clin North Am,
23: 739–55.
Cronstein BN (2005) Low-dose methotrexate: a mainstay in the treatmentof rheumatoid
arthritis. Pharmacol Rev, 57(2):163-172.
Cutolo M, Sulli A, Pizzorni C, Seriolo B, Straub RH (2001). Antiinflammatory mechanisms
of methotrexate in rheumatoid arthritis. Ann Rheum Dis, 60(8): 729-735.
DalyS F, Molloy A M, Mills J L, Lee Y J, Conley M, KirkeP N, WeirD G, Scott J M (1999).
The influence of 5,10 methylenetetrahydrofolate reductase genotypes on enzyme
activity in placental tissue. Brit J Obstet Gynaec,106:1214-1218.
Daniel A, Tuhina N, Alan J. Silman (2010). Arthritis & Rheumatism, American College of
Rheumatology. Vol. 62 (9): 2569–2581.
53
Demirel A, Kırnap M (2010). Romatoid Artrit Hastalarında Geleneksel ve Güncel Yaklaşım.
Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Dergisi (Journal of Health Sciences) 19(1): 7484.
Dennis Lo Y.M (1998) Clinical Applications of PCR. s. 3-10, Humana Press Inc.
Dervieux T, Furst D, Lein DO (2004). Polyglutamation of methotrexate with common
polymorphisms in reduced folate carrier, aminoimidazole carboxamide ribonucleotide
transformylase, and thymidylate synthase are associated with methotrexate effects in
rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum, 50: 2766–2774.
Dervieux T, Greenstein N, Kremer J.(2006). Pharmacogenomic and metabolic biomarkers in
the folate pathway and their association with methotrexate effects during dosage
escalation in rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum, 54(10): 3095-3103.
Diaz-Arrastia R (2000). Homocysteine and neurologic disease. Arch Neurol, 57: 1422-1428.
Drozdzik M, Rudas T, Pawlik A, Kurzawski M, Czerny B, GornikW (2006). The effect of
3435C>T MDR1 gene polymorphism on rheumatoid arthritis treatment with diseasemodifying antirheumatic drugs. Eur J Clin Pharmacol, 62(11):933-937.
Ergin S. (2000). Romatoid Artrit ve Sjögren Sendromu. Beyazova M, Gökçe-Kutsal Y (eds).
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Cilt 2. Güneş Kitabevi Ltd.Şti, Ankara, 1549-1576.
Fodinger M, Horl WH, Sunder-Plassman G (2000). Molecular biology of 5,10methylenetetrahydrofolate reductase. J Nephrol 13(1):20-33.
Fresko I. (1999). Romatizmal Hastalıklarda Tedavi İ.Ü.Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Sürekli Tıp
Eğitimi Etkinlikleri RomatizmalHastalıklar Sempozyumu 25, İstanbul, 45-54.
Gaffney L.A. Y. N, Scott D. G. I. (2005). Methotrexate-inducedpancytopenia: serious and
under-reported, Our experience of 25 cases in 5 years. Rheumatology, 44:1051-1055
Galpin AJ, Schuetz JD, Masson (1997). Differences in folylpolyglutamate synthetase and
dihydrofolate reductase expression in human B-lineage versus T-lineage leukemic
lymphoblasts: mechanisms for lineage differences in methotrexate polyglutamylation
and cytotoxicity. Mol Pharmacol, 52: 155–163.
Genestier L, Paillot R, Quemeneur L, Izeradjene K, Revillard JP (2000). Mechanisms of
action of methotrexate. Immunopharmacology, 47:247–257.
Giovannucci E (2002), Epidemiologic Studies of Folate and Colorectal Neoplasia: A Review.
J. Nutr, 132(8):2350–2355.
Goyette P, Sumner JS, Milos R, Duncan AMV, Rosenblatt DS, Matthews RG, Rozen R
(1994). Human methylenetetrahydrofolate reductase: isolation of cDNA, mapping and
mutation identification. NatureGenet. 7:195-200
Goyette P, Pai A, Milos R (1998). Gene structure of human mouse methylenetetrahydrofolate
reductase (MTHFR). Mammalian Genome, 9:652-656.
Goyette P, Rozen R (2000). The thermolabile variant 677CT can further reduce activity when
expressed in ciswith severe mutations for human methylenetetrahydrofolate reductase.
Hum Mutat, 16:132-138.
54
Göksoy T (2002). Romatizmal Hastalıkların Tedavisi. ISBN: 975-411-263-0. 421-450.
Götze T, Röcken C, Röhl F, Wex T, Hofmann J, Westphal S, Maltferheiner P, Ebert M,
Dierkes J, (2007). Gene Polymorphisms of Folate Metabolizing Enzymes and the Risk
of Gastric Cancer, Cancer Letters, 251:228–236.
Güneştutar L Y, Rodop MC, (2009) Elektroforezde yeni yaklaşımlar. Mühendislik ve Fen
Bilimleri Dergisi, Sigma 27: 151-160.
Gümüşdiş G, Doğanavşargil E. (1999). Klinik Romatoloji. ISBN:975-483-397-4. 269-278.
Gümüşdiş G (2003). Bağ Dokusu Hastalıkları: Romatoid Artrit. Gümüşdiş G,Doğanavşargil E
(eds). Klinik Romatoloji El Kitabı, Güven Matbaası, sf: 209-227, İzmir.
Haagsma CJ, Blom HJ, van Riel PL, van't Hof MA, Giesendorf BA, van OppenraaijEmmerzaal D, van de Putte LB. (1999). Influence of sulphasalazine, methotrexate, and
the combination of both on plasma homocysteine concentrations in patients with
rheumatoid arthritis. Ann Rheum Dis, 58(2): 79-84
Hajeer AH, Dababneh A, Makki RF, Thomson W, Poulton K, Gay MA, Garcia Porrua C,
Mattey DL, Ollier WE (2000). Different gene loci within the HLA-DR and TNF
regions are independently associated with susceptibility and severity in Spanish
rheumatoid arthritis patients. Tissue Antigens, 55: 319-325.
Hamuryudan V (2003). Romatoid artrit. İ.Ü. Cerrahpafla Tıp Fakültesi Sürekli Tıp Eğitimi
Etkinlikleri, Sempozyum Dizisi No: 34, s. 19-29. http://194.27.141.99/dosyadepo/stek/pdfs/55/5506.pdf
Hamuryudan V (2007). Romatoid Artrit. İ.U. Cerrahpafla Tıp FakultesiSurekli Tıp Eğitimi
Etkinlikleri Romatolojik Hastalıklar Sempozyum Dizisi, No:55: 69-86.
Hider S L, Bruce I N, Thomson W. (2007). The pharmacogenetics of Methotrexate.
Rheumatology, 46: 1520–1524
Homberger G, Linnebank M, Winter C, (2000). Genomic structure and transcript variants of
the human methylenetetrahydrofolate reductase gene. Eur J Hum Genet, 8:725-729.
Hooijberg JH, Broxterman HJ, Kool M, Assaraf YG, Peters GJ, Noordhuis P, (1999).
Antifolate resistance mediated by the multidrug resistance proteins MRP1 and MRP2.
Cancer Res, 59(11): 2532-2535.
Hughes LB, Beasley TM, Patel H, Tiwari HK, Morgan SL, Baggott JE, (2006). Racial or
ethnic differences in allele frequencies of single nucleotide polymorphisms in the
methylenetetrahydrofolate reductase gene and their influence on response to
methotrexate in rheumatoid arthritis. Ann Rheum Dis, 65(9): 1213-1218.
Hyland K, Smith I, Bottiglieri T, Perry J, Wendel U, Clayton P T, Leonard J V (1988).
Demyelination
and
decreased
S-adenosylmethioninein
5,10methylenetetrahydrofolate reductase deficiency. Neurology, 38: 459-462.
Ingelman-Sundberg (2001). Pharmacogenetics: an opportunity for a safer and more efficient
pharmacotherapy. M, J Intern Med, 250: 186-200.
55
Jencks D A, Mathews R G (1987). Allosteric Inhibition of Methylenetetrahydrofolate
reductase by Adenosyl methionine. Effects of adenosyl methionine and NADPH on
the Equilibrium Between Active and Inactive Forms of the Enzyme and on the
Kinetics of Approach to Equilibriu Biol. Chem, 262 (6); 2485–2493.
John S W M, Weitzner G, Rozen R, Scriver C R (1988). A Rapid Procedure for Extracting
Genomic DNA from Leukocytes. Nucleic Acid Research, 19(2): 408.
Johnson JA, Lima JJ. (2003). Drug receptor/effector polymorphisms and pharmacogenetics:
current status and challenges. Pharmacogenetics, 13(9): 525-534.
Judith A. M. Wessels, Jeska K. de Vries-Bouwstra, Bas T. Heijmans, P.Eline Slagboom,
Yvonne P. M. Goekoop-Ruiterman, Cornelia F. Allaart, Pit J.S. M. Kerstens, Derkjen
van Zeben, Ferdinand C. Breedveld, Ben A. C.Dijkmans, Tom W. J. Huizinga, HenkJan Guchelaar (2006). Efficacyand Toxicity of Methotrexate in Early Rheumatoid
Arthritis Are Associated With Single-Nucleotide Polymorphisms in Genes Coding for
Folate Pathway Enzymes. Arthritis&Rheumatism. 54(4): 1087-1095.
Kim D H, Ahn Y O, Lee B H, Tsuji E, Kiyohara C, Kono S, (2004).
Methylenetetrahydrofolate Reductase Polymorphism, Alcohol Intake, and Risks of
Colon and Rectal Cancers in Korea, Cancer Letters, 216: 199–205.
Kim Y (2000). Methylenetetrahydrofolate reductase polymorphisms, folate, and cancer risk:
A paradigmof gene-nutrient interactions in carcinogenesis. NutrRev, 58: 205-217.
Kinder AJ, Hassell AB, Brand J, Brownfield A, Grove M, Shadforth MF (2005). The
treatment of inflammatory arthritis with methotrexate in clinical practice: treatment
duration and incidence of adverse drug reactions. Rheumatolog, 44: 61–66.
Kluijtmans L A J, Wendel U, Stevens E M B,van den Heuvel L PW J, Trijbels F J M, Blom
H. J. (1998). Identification of four novel mutations in severe
methylenetetrahydrofolate reductase deficiency. Europ. J. Hum. Genet, 6: 257-265.
Kooloos WM, T.W.J. Huizinga, H.-J. Guchelaar J.A.M. Wessels, (2010). Pharmacogenetics
in Treatment of Rheumatoid Arthritis. Current Pharmaceutical Design, 16: 164-175
Kumagai K, Hiyama K, Oyama T, Maeda H, Kohno N. (2003). Polymorphisms in the
thymidylate synthase and methylenetetrahydrofolate reductase genes and sensitivity to
the low-dose methotrexatetherapy in patients with rheumatoid arthritis. Int J Mol Med,
11(5): 593-600.
Kurzawski M, Pawlik A, Safranow K, Herczynska M, Drozdzik M (2007). C677T and
A1298C MTHFR polymorphisms affect methotrexate treatment outcome in
rheumatoid arthritis. Pharmacogenomics, 8: 1551–1559.
Langevin S M, Lin D,Matsuo K, Gao C M, Takezaki T, Stolzenberg-Solomon R Z, Vasavi M,
Hasan Q, Taioli E, (2009). Review and Pooled Analysis of Studies on MTHFR C677T
Polymorphism and Esophageal Cancer. Toxicology Letters, 184 (2): 73-80.
Lee D M, Weinblatt ME (2001). Rheumatoid arthritis. Lancet; 358:903-911.
Leopardi P, Marcon F, Caiola S, Cafolla A, Siniscalchi E, ZijnoA, Crebelli R, (2006). Effects
of Folic Acid Deficiency and MTHFR C677T Polymorphism on Spontaneous and
Radiation-Induced Micronuclei in Human Lymphocytes. Mutagenesis, 21(5): 327-333.
56
Lucock M, Yates Z,(2006). Folic acid, B vitamin and panacea or genetic time bomb, Nature
Reviews Genetics, 6: 235-240.
Lynden J R, Leslie G C, Ranjeny T, Ssanna M P (2006). Early combination disease
modifiying antirheumatic drug treatment for rheumatoid arthritis. MJA,184(3): 122125.
Martinez C. V(2006). The Effect of the Interaction Folate MTHFR C677T Mutation on DNA
Integrity and Gene Expression, Ph. Thesis, Friedman School of Nutrition Science and
Policy, Tufts University.
McCune W, Vallance DK, Lynch JP (1994). Immunsuppressive drug therapy. Curr Opin
Rheumatol, 7: 262-272.
Mevorach D, Paget SA (2000). Rheumatoid Arthritis. Paget SA, Gibofsky A, BearyJF III
(eds) . Manuel of Rheumatology and Outpatient Orthopedic Disorders. Lippincott
Williams & Wilkins, Fourth Edition, 192-229.
Montesinos MC, Yap JS, Desai A, Posadas I, McCrary CT, Cronstein BN (2000). Reversal of
the antiinflammatory effects of Methotrexate by the nonselective adenosine receptor
antagonists the ophylline and caffeine: evidence that the antiinflammatory effects of
methotrexate are mediated via multiple adenosine receptors in rat adjuvant arthritis.
Arthritis Rheum, 43(3):656-663.
Norris MD, De GD, Haber M, Kavallaris M, Madafiglio J, GilbertJ, (1996). Involvement of
MDR1 P-glycoprotein in multifactorial resistance to methotrexate. Int J Cancer, 65(5):
613-619.
Öncel S, Peker Ö, Göğüş F. (2002). Romatoid Artritte Etiyopatogenez, Klinik ve Laboratuar
Bulgular. Göksoy T (ed). Romatizmal Hastalıkların Tanı ve Tedavisi. Yüce
Reklam/Yayım/Dağıtım A.Ş. İstanbul,422-431,436-449.
Paget SA (1997). Rheumatoid Arthritis: Treatment. In Kippel JH (ed): Primer on the
Rheumatic Diseases. Atlanta, Arthritis Foundation.
Peng F, Labelle LA, Rainey B, (2001). Single nucleotide polymorpisms in the
methylenetetrahydrofolate reductase gene are common in US Caucasian and Hispanic
American populations. Int J Mol Med,8: 509-511.
Radstake TR, Fransen J, Toonen EJ, Coenen MJ, Eijsbouts AE, Donn R, (2007). Macrophage
migration inhibitory factor polymorphisms do not predict therapeutic response to
glucocorticoids or to tumour necrosis factor alpha-neutralising treatments in
rheumatoid arthritis. Ann Rheum Dis 66(11): 1525-1530.
Rady PL, Tyring SK, Hundnall SD, (1999). Methylenetetrahydrofolate reductase (MTHFR):
Theincidence of mutations C677T and A1298C in the Ashkenazi Jewish population.
Am J Med Genet, 86: 380-384.
Ranganathan P, Eisen S, Yokoyama W M, McLeod H. L. (2003). Will pharmacogenetics
allow better prediction of methotrexate toxicity andefficacy in patients with
rheumatoid arthritis. Annals of the Rheumatic Diseases, 62: 4-9.
57
Ranganathan P, McLeod H L (2006). Methotrexate Pharmacogenetics The First Step Toward
Individualized Therapy in Rheumatoid Arthritis. Arthritis & Rheumatism, 54(5):
1366-1377
Ranganathan P, Culverhouse R, Marsh S, Mody A, Scott-HortonTJ, Brasington R, (2008).
Methotrexate (MTX) pathway gene polymorphisms and their effects on MTX toxicity
in Caucasian and African American patients with rheumatoid arthritis. J Rheumatol;
35(4): 572-579.
Ridker P M, Hennekens C H, Lindpainter K, Stampfer M J, Eisenberg P R, Miletich J
(1995).Mutation In The Gene Coding for Coagulation Factor V and Risk of
Myocardial Infarction, Stroke, and Veneous Thrombosis In Apparently Healthy Men.
N. Engl. J. Med, 332: 912-917.
Rosenblatt DS (2001). Methylenetetrahydrofolate reductase. Clin Invest Med, 24:56-59.
Rozen R (1998). Methylenetetrahydrofolate reductase in vascular disease, neural tube defects
and colon cancer. IV. Reunion, Methionine metabolism, molecular mechanisms and
clinical implications. Index no 6, March University of Nevarra and Granada, Spain.
http://www.boehringer-ingelheim.es/workshopmethionina/anglesa/cap6.htm.
(12.05.2013)
Sambrook J, Fritsch E F, Maniatis T (1982). Moleculer clonning a laboratory manual. Cold
Sipring Harbor Laboratory Press, New York.
Seitz M (1999). Molecular and cellular effects of methotrexate. Current Opinion in
Rheumatology, 11: 226-232.
Selzer R R, Rosenblatt D S, Laxova R, Hogan K (2003). Adverseeffect of nitrous oxide in a
child with 5,10-methylenetetrahydrofolate reductase deficiency. New Eng. J. Med.
349: 45-50.
Shelnutt K P, Kauwell G P A, Gregory J F, Maneval D R, Quinlivan E P, Theriaque D W,
George N, Henderson G N, Bailey L B,(2004). Effect of the
Methylenetetrahydrafolate Reductase C677T Polymorphismon Polate Status and DNA
Methylation Response in Young Woman. The Journal of Nutritional Biochemistry,
15(9): 554-560.
Sırmalı R, Koca Y, Erden G, Aydın Y, Berker D, Güler S (2008). Tip 2 Diyabetli Bireylerde
MTHFR C677T ve A1298C Gen Polimorfizmleri ile Diyabetik Retinopati Arasındaki
İlişkinin İncelenmesi, Türk Biyokimya Dergisi, 33(2): 71–76.
Sibani S, Christensen B, O’ferrall E, (2000). Charactrization of six novel mutations in the
MTHFR genein patiens with homocystinuria. Hum Mutat, 15: 280-287.
Skibola C, Smith M, Kane E, Roma Ne, Rollinson S, Cartwright A R, Morgan G, (1999).
Polymorphisms in The Methylenetetrahydrofolate Reductase Gene are Associated
with Susceptibility to Acute Leukemia in Adults. PNAS, 96(22): 12810–12815.
Slattery M L, Potter J D, Samowitz W,Schaffer D, Leppert M (1999).
Methylenetetrahydrofolate Reductase, Diet, and Risk of Colon Cancer. Cancer
Epidemiology, 8: 513-518.
58
Stuppia L, Gatta A R, Antonucci I, Morizio E, Calabrese G, Palka G, (2002). C677T Mutation
in the 5,10-MTHFR Gene and Risk of Down Syndromein Ital, European Journal of
Human Genetics, 10: 388-390.
Swierkot J, Szechinski J (2006). Methotrexate in rheumatoid arthritis, pharmocological
Reports, 58: 473-492
Takatori R, Takahashi KA, Tokunaga D, Hojo T, Fujioka M, Asano T, (2006). ABCB1
C3435T polymorphism influences methotrexate sensitivity in rheumatoid arthritis
patients. Clin ExpRheumatol, 24(5): 546-554.
Taniguchi A, Urano W, Tanaka E, Furihata S, Kamitsuji S, InoueE, (2007). Validation of the
associations between single nucleotide polymorphisms or haplotypes and responses to
disease-modifying antirheumatic drugs in patients with rheumatoid arthritis: aproposal
for prospective pharmacogenomic study in clinical practice. Pharmacogenet
Genomics, 17(6): 383-90.
Taşbaş O, Borman P. Gürhan Karabulut H, Tükün A Yorgancıoğlu R (2011). The Frequency
of A1298C and C677T Polymorphisms of the Methylentetrahydrofolate Gene in
Turkish Patients with Rheumatoid Arthritis: Relationship with Methotrexate Toxicity,
5: 30-35.
Taşçıoğlu N(2005). Gastrointestinal Sistem Kanserlerinde Metilentetrahidrofolat Redüktaz
Geni 677 C\T, 1298 A\C ve Metiyonin Sentetaz Geni 2756 A\G Polimorfizmlerinin
İncelenmesi, Yüksek LisansTezi, Erciyes Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü Tıbbi
Biyoloji AnabilimDalı, Kayseri.
Tetik
A. (2006) Methotrexate Tedavisi Gören Romatoid Artritli Hastalarda
Metilentetrahidrofolat Redüktaz (MTHFR) Gen Polimorfizmlerinin İlaç Toksisitesi
Üzerine Etkilerinin Araştırılması. Yüksek Lisans Tezi, Ege Üniversitesi Sağlık
Bilimleri Enstitüsü, İzmir.
Tonetti C,Burtscher A, Bories D, Tulliez M,Zittoun J (2000). Methylenetetrahydrofolate
reductase deficiency in four siblings: a clinical, biochemical, and molecular study of
the family. Am J Med Genet, 91:363-367.
Urano W. Taniguchi A. Yamanaka H, Tanaka E, Nakajima H, MatsudaY, Akama H.
Kitamura Y. Kamatani N. (2002). Polymorphisms in the methylenetetrahydrofolate
reductase gene were associated with both the efficacy and the toxicity of methotrexate
used for the treatment of rheumatoid arthritis, as evidenced by single locus and
haplotype analyses. Pharmacogenetics, 12(3):183-190.
Van Ede AE, Laan RF, Blom HJ, Huizinga TW, Haagsma CJ, Giesendorf BA, (2001). The
C677T mutation in the methylenetetrahydrofolate reductase gene: a genetic risk factor
formethotrexate-related elevation of liver enzymes in rheumatoid arthritis patients.
Arthritis Rheum, 44(11): 2525-2530.
Van Ede A E, Laan R F J M, Blom H J, Boers G H J, Haagsma CJ, Thomas C M G, de Boo T
M, van de Putte L B A (2002). Homocysteine and folate status in methotrexate-treated
patients with rheumatoid arthritis. Rheumatology, 41: 658-665
Walker J M, Gaastra W, (1983) Tecniques in Molecular Biology, Coom Helm Ldt, Provident
House.
59
Weinblatt ME, Kaplan H, Germain BF (1994). Methotrexate in rheumatoid arthritis. A fiveyear prospective multicenter study. Arthritis Rheum, 37: 1492-1498.
Weinblatt ME, Koopman WJ, McCartyDJ(1997). Treatment of Rheumatoid Arthritis. Artritis
and Allied Conditions. Williams and WilkinsCompany 58: 1131-1145.
Weisman MH, Furst DE, Park GS, Kremer JM, Smith KM, Wallace DJ, (2006). Risk
genotypes in folate-dependent enzymes and their association with methotrexate-related
side effects in rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum, 54(2): 607-612.
Wendel U, Bremer H J (1984). Betaine in the treatment ofhomocystinuria due to 5,10methylenetetrahydrofolate reductase deficiency. Europ. J. Pediat. 142: 147-150.
Wessels JA, Kooloos WM, De Jonge R (2006). Relationship between genetic variantsin the
adenosine pathway and outcome of methotrexate treatment in patients withrecentonset rheumatoid arthritis. Arthritis Rheum, 54: 2830–2839.
Wessels JA, van der Kooij SM, le Cessie S., Kievit W, Barerra P,Allaart CF, (2007). A
clinical pharmacogenetic model to predict theefficacy of methotrexate monotherapy in
recent-onset rheumatoidarthritis. Arthritis Rheum, 56(6): 1765-1775.
Wielinga P, Hooijberg JH, Gunnarsdottir S (2005). The human multidrug resistanceprotein
MRP5 transports folates and can mediate cellular resistance againstantifolates. Cancer
Res; 65: 4425–4430.
Wolf C R, Smith G. Smith R L (2000). Science, medicine, and the future: Pharmacogenetics
BMJ, 320;987-990.
Wu X, Liang Z, Zou T, Wang X, (2009).Effects of Folic Acid Deficiency and MTHFR
C677T Polymorphisms on Cytotoxicity in Human Peripheral Blood Lymphocytes,
Biochemical and Biophysical Research Communications, 379(3): 732-737.
Yazıcı Y, Erkan D (2003). Romatoid Artrit: Tanı ve Tedavisi. Karaaslan Y, OkselF (eds).
Romatizmal Hastalıklar Tedavi El Kitabı, MD Yayıncılık, sf: 53-64, Ankara.
Yazıcı Y, Soka T, Kautiainen H, Swearingen C, Kumlan I, Pincus T. (2005). Long term
safety of methotrexate in routine clinical care: discontinuation is unusual and rarely
the result of laboratory abnormalities. Ann Rheum Dis, 64; 207-211.
Yurdakul S (2002). Uzun Etkili İlaçlar. Hamuryudan V. (ed). Romatoid Artrit, MDYayıncılık,
80-87, Ankara.
60
ÖZGEÇMİŞ
Sinan DÜNDAR 01.12.1986 tarihinde Merkez/SİİRT’te doğdu. İlköğrenimini
Alparslan İlköğretim Okulunda, lise eğitimini Ahmet Rasim Lisesi Fatih/İSTANBUL’ da
tamamladı. Lisans eğitimini Fırat Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji Bölümü’nde
2008 yılında tamamladı. 2010 yılından günümüze Namık Kemal Üniversitesi Fen Bilimleri
Enstitüsü Biyoloji Anabilim Dalında yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. Aynı
zamanda Okan Üniversitesi SHMYO Patoloji Laboratuvarı Teknikleri Programında öğretim
görevlisi olarak akademik hayatına devam etmektedir.
61
Download