Prof.Dr. Recep Akdur: ANZAC BİR İNGİLİZ KOLORDUSUNUN ADIDIR

advertisement
Prof.Dr. Recep Akdur: ANZAC BİR İNGİLİZ KOLORDUSUNUN
ADIDIR
Haberler - Recep Akdur
25 Nisan 2013
Bazılarının sandığı ya da bize algılatılmaya çalışıldığı gibi, ANZAC ne bir ulusun ne de bir etnik
grubun adıdır. Bir İngiliz kolordusunun adındaki sözcüklerin baş harflerinden türetilmiş bir
kısaltmadır. Başka bir deyişle yalnızca bir akrostişdir. İngilizler, sömürgeleri olan Avustralya ve Yeni
Zelanda’dan devşirdikleri askerlerden oluşturdukları kolorduya Australian and New Zealander
Army Corps adı verilmiştir. A-N-Z-A-C bu sözcüklerin baş harflerinden türetilmiştir. Nasıl türetilise
türetilsin, sonuçta bir İngiliz kolordusunun adıdır. Diğer İngiliz birliklerinden tek farkı erlerinin
çoğunluğunun Avustralya ve Yeni Zelanda’lılar olmasıdır.
Belleğimize ANZAC Günü olarak yerleştirilmeye çalışılan 25 Nisan (1915), yalnızca bir kolordunun
değil, tüm İtilaf Devletleri (İngiltere, Fransa, Rusya, İtalya, ABD, Japonya, Kanada, İrlanda, Hindistan,
Pakistan) tümenlerinin Gelibolu Yarımadası’na saldırdırdığı ve Çanakkale Kara Savaşları’nın
başladığı gündür. O gün, ana kuvvetleri İngiliz ve Fransız birliklerinden oluşan 70.000 asker, 109
harp gemisi, 308 taşıt gemisi desteğinde Seddülbahir ve Arıburnu’na çıkarma yaptığı gündür. Bu
günü yalnızca bir ANZAC gününe döndürmek, tarihi saptırma, olayı küçültme, diğer İtilaf
Devletlerini özellikle de İngiltere, Fransa’yı unutturma gayret ve kurnazlığından başka bir şey
değildir.
Çanakkale Kara Savaşları’nın yalnızca bir bölümü olan ANZAC Çıkarması, 25 Nisan 1915 saat
04.30′da söz konusu kolordusunun 1.Tugayına ait 1500 kişilik kuvvetin Arıburnu’na çıkmasıyla
başlayan çıkarmadır. Amaç; Seddülbahir’de emperyalistlerin esas güçleri ile çarpışan 5.Ordumuzu
arkadan kuşatarak yok etmektir.
İlk çıkan işgal birliklerini, kıyıdan 15 metre içeride gözetleme yapan 27. Alayın 2.Taburunun
4.Bölüğü (sayıları 60 kişi kadardır) karşılar. Ancak 1500 kişilik güç ve ağır gemi ateşi karşısında
dayanamaz. Bir kısmı şehit olduktan sonra, geri çekilmek zorunda kalır.
Çıkarma güçleri hızla Kocaçimen’e doğru ilerler. Saat 05.00’te 2500 kişilik ikinci bir parti daha
karaya çıkar. Birleşen bu birlikler Kanlısırt’ı ele geçirir. Bu arada işgal güçlerinin sayısı 10.000’lere
ulaşmıştır. Saat 9′a doğru, 27. Alayın iki taburu bölgeye intikal eder (sayıları 2000 kişi kadardır).
Yarbay Mehmed Şefik AKER komutasındaki 27. Alay müthiş bir savaşa girer ve canları pahasına
düşmanın ilerlemesini durdurur. Vakit ikindiye yaklaşırken, çıkarma tümeninin tümü sahile çıkmış
ve gün batarken, Arıburnu’nun sarp yamaç ve tepelerinde yerleşme olanağı bulmuştur. 27.Alay zor
durumdadır. Olaydan haberdar olan, 19.Tümen Komutanı Yarbay Mustafa KEMAL, 57. Alayı 27.
Alayın yardımına göndererek hem 27. Alayı zor durumdan kurtarmış hem de işgalcilerin
ilerlemesini durdurmuştur.
27. ve 57. Alaylara daha sonra katılan 77. Alayın oluşturduğu kuvvetler karşı saldırı ve süngü
hücumları ile işgalcilere çok sayıda kayıp verdirtmiş, onlara kritik ve endişeli anlar yaşatmıştır.
Böylece 25 Nisanda başlayan çıkarma harekatının ilerleyişi durmuş, Conkbayırı-KocaçimentepeKabatepe bölgelerinde, karşılıklı saldırı ve özellikle gece yapılan süngü hücumlarıyla, yakın
boğuşmalar şeklinde ve çok kanlı çarpışmalarla Ağustos (1915) ayına dek sürmüştür. Bu sürede
Türkler de, işgalciler de ağır kayıplar vermiştir. Tıpkı Seddülbahir’deki diğer işgalci güçler gibi,
onlar da çıkarma hedeflerine ulaşamamış, çıktıkları kıyılarda 3-4 kilometrelik bir alanda çakılıp
kalmışlardır. Sonunda adeta kaçarak ve gizlice bu toprakları terk etmişlerdir.
Avustralyalılar ve Yeni Zelandalılar Çanakkale Savaşı’na dek hep sömürgesi oldukları İngiliz Bayrağı
altında yaşamış ve savaşmışlardır. Tarihlerinde ilk kez, Çanakkale Kara Savaşı’nda kendi
bayraklarını açmışlardır. Bu nedenle de, Çanakkale Kara Savaşı’nın ulusal kimliklerinin oluşmasında
önemli bir rolünün olduğuna inanırlar. Bundan ötürü de her yıl 25 Nisan tarihinde Çanakkale’nin
Anzak Koyu’nda Savaş’ı anma törenleri düzenlerler. Edindiğimiz bilgilere göre; bu törenler için
Avustralya’dan Türkiye’ye gelenler salt kişisel merak ya da gayretleri ile değil doğrudan hükümet /
devlet organizasyonu ile gelmektedir.
Bu törenler sırasında, Avustralyalıların/Yeni Zelandalıların zaman zaman ulusların dostluğunasavaş karşıtlığına hizmet etmenin ötesine geçtikleri, sanki buralara sömürgeci efendilerinin emri ile
Türk yurdunu işgale gelmemişler de, yurtlarını savunurken kahramanlıklar sergilemişler gibi
davrandıkları gözlemlenmektedir. Düşmana korku salan “Haka Dansı” sergilerken Çanakkale’deki
düşmanın Türkler olduğunu ve onları incitebileceklerini unutuyorlar. Daha da kötüsü tıpkı
sömürgeci efendileri gibi / adına konuşuyor ve “bu topraklar Çanakkale’de savaşan yedi ülke
tarafından oluşturulacak bir konsorsiyum tarafından idare edilmelidir” türünden gevezelikler
yaptıkları bile oluyor.
“Dostluğa evet”, “başkalarının topraklarını işgale” ve bir hiç uğruna “emperyalist savaşlarda
binlerin ölmesine” hayır. Bu duygu ve düşüncelerden biz de memnun oluruz. Avustralyalı ve Yeni
Zelandalılar bu düşüncelere hizmet etmek üzere geliyorlarsa ve bu düşünceler hizmet edecek
şekilde davranacaklarsa hoş geldiler, safa geldiler. Yok, düşman korkutacak danslar
sergileyecekler, kahramanlık hikayeleri anlatacaklar ve Anafartalar sahilinin “Avustralya kültürel
mirası ilân edilmesini talep edeceklerse” bundan da ötesi “bu topraklarda dedelerimiz
yatıyor birlikte idare edelim” diyecekler ise, o kadar da uzun boylu olmadığını bugünkü
yöneticileriniz hatırlatmaz ise biz hatırlatırız.
İLK KURŞUN
Download