Yumurtalık Kanseri Nedir? Yumurtalıklar rahmin her iki yanında yer alan bir çift organdır. Büyüklükleri badem kadar olan yumurtalıklar; yumurta üretme ve dişilik hormonu (östrojen ve progesteron) salgılama işlevini yerine getirir. Yumurtalık kanseri, yumurtalık dokusunda bulunan ve yumurtalığın ana yapısını oluşturan epitelyum hücrelerinde meydana gelen kontrolsüz bölünme ve çoğalma ile oluşur. En sık görülen (%90 oranında) yumurtalık kanseri türü ise yumurta üst yüzey tabakasında oluşan Epitelyal yumurtalık kanseridir. Büyük bir çoğunluğu menopoz sonrası dönemde görülen yumurtalık kanserleri kadın kanserleri arasında en zor tedavi edilenidir. Sinsi şekilde ilerleyen ve belirtilerini ancak ileri evrelerde gösteren bu kanser türü yaşamı tehdit edebiliyor. Yaklaşık 1000 kadından 12'sinde görülen bu kanser türü, erken dönemde yakalanırsa iyileşme oranı %90'a ulaşabiliyor. Kimler Risk Altındadır? 40 yaş ve üzerindekiler (75-79 yaşları en çok görüldüğü dönemdir), Menopoza girmiş olanlar, Genetik faktörleri olanlar (Yumurtalık kanserlerinin yaklaşık %5-10'u genetik nedenlerle oluşur. Bu nedenle birinci derece akrabalarında 2 veya daha fazla meme, yumurtalık ve rahim içi kanseri olan kadınlar risk altındadırlar. Ailede iki veya üç kişide yumurtalık kanseri varsa risk %7, anne veya kız kardeşte yumurtalık kanseri varsa risk %5'tir), Menopoz döneminde görülen hormonal tedaviler (östrojen ağırlıklı yapılan tedaviler kanser riskini artırmaktadır), Hiç gebe kalmamış olanlar (Doğum yapmış olanlara göre 2 kat daha fazla risk taşırlar), Sık ve fazla sayıda kesintisiz yumurtlama görülen kişiler, Kısırlık tedavisi görenler, Ağır diyet ve yanlış beslenme programı uygulayanlar, Serum selenyum düzeyi düşük olanlar, Genital alanda talk pudrası kullananlar, Çevresel faktörlerden etkilenenler (Gelişmiş ülkelerde bu kansere daha çok rastlanmaktadır), Daha önce meme kanseri geçirmiş kadınlar hiç geçirmemiş kadınlara göre 2 kat daha fazla risk altındadır. Belirtileri Nelerdir? Yumurtalık kanserlerinin 2/3'ü ileri evrede teşhis edilebilir. Belirti vermemesinin en büyük nedeni kanserin karın boşluğu içerisinde büyüyerek hastayı uzun süre rahatsız etmemesidir. İleri evrede karın ağrısı, kasık ağrısı, kasıklarda basınç hissine bağlı sürekli idrar yapma ve dışkılama hissi, hazımsızlık, karın şişliği ve halsizlik belirtileri gösterir. Bazı hastalarda gaz ve sindirim bozuklukları da görülebilir. En ileri evrede ise belirgin şekilde zayıflama, iştahsızlık, karnın alt bölgesinde rahatsızlık hissi, mide bulantısı, yorgunluk, kısa soluk alıp verme, pelviste kitle. aşağıya doğru baskı hissi ve buna bağlı sık idrar yapma isteği, vajinal kanama gibi belirtiler görülür. Yumurtalık kanseri hastasının doktora gitmesine neden olan belirgin şikayeti ise aşırı derecede olan karın şişliğidir. Bu şişliğin sebebi çoğu zaman karın içinde sıvı (asit) birikimidir. Erken Teşhis ve Tedavi Erken teşhis bu kanser türünde de hayat kurtarıcıdır. Yumurtalık kanseri teşhisi konulmuş kadınların yaklaşık %50'si beş yıl sonra dahi hala hayattadır. Bu rakam sınırlı yumurtalık kanseri olan hastalarda %90'a ulaşır. Gelişmiş ülkelerde daha fazla görülen bu hastalık; erken dönemde belirtilerini göstermediği gibi her kadında farklı belirtilerle ortaya çıkabilir. Ayrıca yumurtalık tümörlerinin boyutu küçük olduğunda, muayene yoluyla bile saptanması oldukça zordur ve çok nadir belirti verir. Rahim ağzı kanserinin tarama testi olan PAP Smear testinin yumurtalık kanserinin erken teşhisinde bir yararı yoktur. Günümüzde risk altında olan ve olmayan kadınlarda tarama amacıyla yapılabilecek ve kesin sonuç verecek bir test henüz yoktur. Bu nedenle 18 yaşına gelmiş ve aktif cinsel hayatı olan her kadın yılda bir defa jinekolojik muayene olmalı ve gerekli tarama testlerini yaptırmalıdır. Yumurtalık kanseri erken belirti verirse teşhis ve tedavi şansı artar. Aile geçmişinde yumurtalık kanseri olan ya da kanser olma riski taşıyan kadınlarda, transvajinal ultrasonografi (vajina içerisine yerleştirilen küçük bir aletle yapılan ultrasonografi yöntemi) ve kan testleriyle değerlendirme yapılabilir. Yapılan kan testlerinde CA-125 düzeyi ölçülür. Yumurtalık kanseri olan kadınlarda CA-125 proteininin kandaki düzeyi yükselir. Bu yükselme kanser olmayan (erken gebelik, çok fazla sigara tüketimi, rahim hastalıkları gibi) başka durumlarda da görülebilir. Değer yüksek bulunduğunda görüntüleme yöntemleri kullanılarak karın içerisinde sıvı olup olmadığına bakılır; sıvı birikimi söz konusu ise sıvıdan ya da direkt yumurtalıklardan örnek alınarak incelenir. Patolojik değerlendirmeyle kesin teşhis konulur. Kanser tanısı konulursa jinekolog onkolog tarafından yapılan ameliyata devam edilerek kanserin yayılım alanına göre rahim, tüpler, yumurtalıklar ve karın zarı alınabilir. Ayrıca vücut içerisindeki diğer organlardan (komşu lenf bezleri, karın içi sıvı ve diyafram gibi) örnekler alınarak hastalığın evresi belirlenir. Hastalığın tam anlamıyla teşhisi ancak yapılan ameliyatla çıkarılan dokuların patolojik incelemesiyle konulur. Cerrahi girişimin ardından, hastalığın evresi, hastanın yaşı ve genel sağlık durumu da dikkate alınarak tedavi şekli ve programı belirlenir. Cerrahi müdahalenin ardından yumurtalık kanserlerinin hemen hepsinde kemoterapi kullanılır. Kemoterapi genellikle ayakta uygulanır. Uygulanan ilaçlara göre değişiklik göstermekle birlikte bulantı, kusma, saç dökülmesi, kas ağrısı, ağız yarası, enfeksiyona eğilim, halsizlik gibi bazı yan etkiler görülebilir. Bu etkiler tedavinin ardından geçecektir. Yumurtalık kanseri tedavisi jinekolog, onkolog, radyoterapist, kemoterapist, patolog, diyetisyen, psikiyatrist gibi birçok branştan hekimin bir arada davranmasını gerektirir. Hastanın tedavileri tamamlandıktan sonra ilk iki yıl boyunca üç ayda bir fizik muayene, CA-125 ölçümü; gerekli görüldüğü takdirde akciğer filmi ve karın tomografileri incelenmektedir. Sonraki üç yılda ise bu kontroller altı ayda bir; dördüncü yıldan sonra ise yılda bir defa olmak üzere yapılır.