Herediter anjioödemli bir olgu* Erkan Cüre, Mehmet Şahin Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Isparta Amaç: Herediter anjioödem kompleman (C)1 inhibitörünün konjenital yetmezliği sonucu oluşur. Deride şişlik, abdominal ağrı ve üst solunum yolları obstrüksiyonu ile karakterizedir. Larinks ödemi hızla asfiksiye neden olabilir ve acil müdahaleyi gerektirir. Olgu sunumu: Acil servimize kaşıntı ve ağrının eşlik etmediği yüz, boyun, ekstremitelerde tekrarlayan şişlik ve solunum güçlüğü şikayetiyle başvuran 28 yaşında bir erkek hastayı sunuyoruz. Hastanın hikayesinde 15 yıldır benzer şikayetlerden oluşan atak öyküsü vardı ve annesinin 20 yıl önce anaflaktik bir reaksiyon sonucu öldüğü tespit edildi. Laboratuar incelemelerinde C4 ve C1 inhibitör seviyesinin düşük olduğu bulundu. Hastaya ancak birkaç kez değişik hastanelere başvurduktan sonra bu bulguların ışığında herediter anjioödem tanısı konuldu. Danazol tedavisinden sonra hastanın fizik muayene ve laboratuar bulguları normale döndü. Sonuç: Hekimlerin bu nadir hastalığa karşı uyanık olmalarını ve bu hastalara spesifik tedavi vermelerini öneriyoruz. Anahtar kelimeler: Anaflaksi, C1 inhibitör eksikliği, herediter anjioödem, kompleman A case of hereditary angioedema Objective: Hereditary angioedema results from a congenital deficiency of compleman (C)1 inhibitor and is characterized by skin swelling and abdominal pain and episodes of upper respiratory tract obstruction. Edema of the larynx may result in rapid asphyxiation and requires emergency treatment. Case report: A 28-year-old man presented to our emergency service with breathing difficulty and recurrent episodes of nonpruritic painless swelling of the face, neck and extremities. The patient’s medical history revealed that he had these attacks of similar compliants for 15 years and the mother of the patient had the same condition and died from anaphylaxis reaction 20 years ago. Laboratory investigations revealed low C4 and C1 inhibitory levels. Our case was only diagnosed after presentation to several hospital departments. Based on these findings a final diagnosis of hereditary angioedema was considered. After danazol treatment, physical examination and laboratory findings were normal. Conclusion: We suggest that physicians should be aware of this rare disease and introduce specific treatments to these patients. Key words: Anaphylaxis, C1 inhibitor deficiency, compleman, hereditary angioedema Genel Tıp Derg 2006;16(4):191-194 Herediter angioödem (HAÖ) klasik kompleman sisteminin başlangıç proteinlerini regüle eden fonksiyonel ya da kantitatif kompleman (C) 1 komponent inhibitörü (C1 INH) eksikliğiyle karakterize, nadir görülen otozomal dominant *Bu vaka takdimi 16-20 Eylül 2005 tarihlerinde yapılan 7. Ulusal İç Hastalıkları Kongresinde poster olarak sunulmuştur. Yazışma Adresi: Dr. Erkan Cüre, Süleyman Demirel Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Isparta e-posta: erkancure@yahoo.com Genel Tıp Derg 2006;16(4) karakterli kalıtsal bir hastalıktır (1-3). C1 INH, 105 kDa’luk bir serin proteaz inhibitörü olup, bir proenzim olan C1’in aktif forma dönüşmesini engeller (4). Kompleman kaskadı ve intrensek koagülasyon kaskadında rol alır. Eksikliğinde uygunsuz miktarda C1 aktive olarak kinine benzer aktiviteye sahip peptitlerin C2’den serbestleşmesine neden olur. C1 INH aynı zamanda hageman faktörüne bağlı kallikrein ve plazmin aktivasyonunda da görev alır. Bu mekanizmaların sonucunda kinin benzeri aktiviteye sahip peptitler ise vasküler permeabilite artışına yol açar (5). Hastalıkta oluşan ödem subkutan dokularda, gastrointestinal sistemde ve solunum sisteminde Herediter anjioödemli bir olgu- Cüre ve ark 191 meydana gelebilir. C1 INH konsantrasyonu herediter ve akkiz angioödemde düşük bulunur. HAÖ vakalarının % 85 kadarında C1 INH’ün mutlak konsantrasyonunda (normalin % 5-30’una varan oranda) düşme, % 15 kadarında ise fonksiyonel bozukluk söz konusudur (6). HAÖ atağı geçirmekte olan hastalarda, C4 ve C2 konsantrasyonu düşerken, C3 ve C1 konsantrasyonları normal kalır. Bu nedenle C4 ölçümünü angionörotik ödem için tarama testi olarak önerenler de vardır (6). Kompleman sisteminde görev yapan bu enzimin eksikliğinde C1, C2, C4 kronik olarak azalır. Ataklar sırasında kompleman eksikliği daha da belirgin hale gelir. Olgu sunumu 28 yaşında erkek hasta yaklaşık 15 yıldır aralıklı olarak tekrarlayan tüm vücutta aniden oluşan ödem ve beraberinde nefes darlığı şikayeti ile başvurdu. Şişlik yakınması yıl içinde 3-4 kez tüm vücutta olmakla birlikte özellikle sakral bölgede, yüzde ve bacaklarda daha da belirgin olarak ortaya çıkıyormuş. Zaman zaman değişik kliniklere ve acil servislere başvurmuş. Akut ürtiker, anaflaksi ve anjionörotik ödem tanıları ön planda düşünülerek antihistaminik ve kortikosteroidlerle tedavi edilmiş. Genelde bu tedavi kombinasyonu ile şikayetleri geriliyormuş. Ancak acil servise bir başvuru sırasında kısa süreli endotrakeal entübasyon yapılmak zorunda kalınmış. Aynı yakınmalar ile acil servisimize hasta başvurduğunda kan basıncı 60/30 mmHg, nabız: 119/dak ve filiformik, ateş: 37.3◦C solunum sayısı: 24/dak, takipneikti. Stridoru vardı. Dudak ve dil mukozası şiş görünümdeydi. Deri soğuk, terli ve soluk idi. Yüzde, alt ve üst ekstremitelerde, gövdede ve sakral bölgede yaygın ödem dikkati çekiyordu. Akciğer bulgularında wheezing, kalp muayenesinde taşikardi dışında özellik yoktu. Hastada anaflaksi ve hipotansif şok tablosu ön planda düşünüldü. Damar yolu açıldı. Volüm genişleticiler, SC 0.25 mg adrenalin ve IV antihistaminik ve 60 mg IV metil prednizolon uygulandı. Yaklaşık 30 dakika sonra vital bulguları ve klinik bulguları düzeldi. Hasta tarafımızdan detaylı olarak tekrar değerlendirildiğinde; etiyolojide rol oynayabilecek herhangi bir ilaç, gıda, böcek sokması veya başka bir faktör tanımlamıyordu. Bu reaksiyonlar öncesi veya sonrası vücudunda herhangi bir döküntülü lezyon Genel Tıp Derg 2006;16(4) 192 bildirmemişti. Aile öyküsü alındığında annesinde de benzer şikayetlerin olduğu ve anafilaktik reaksiyon sonrası 20 yıl önce kaybedildiği öğrenildi. Laboratuar incelemelerinde; Hb: 16,1g/dl, Htc: % 47.7, lökosit: 29 100/mm3 idi. Formül: Nötrofil % 58, lenfosit % 35, monosit % 6, eozinofil % 1, AST 18 U/L, ALT 30 U/L, BUN 22, kreatinin 0,9 olmak üzere diğer biyokimyasal tetkikleri de normal sınırlarda idi. CReaktif protein 29.7 g/dl (0-5), eritrosit sedimantasyon hızı 20 mm/saat olarak saptandı. Serum romatoid faktör düzeyi 9.38 (IU/ml), serum IgA 170 mg/dl, IgG 905 mg/dl, IgM 185 mg/dl şeklinde normal sınırlarda iken, IgE 320 (Normal: < 120 U/dl) olarak bulundu, C3 172 mg/dl (10-180), C4 5.6 mg/dl (10-40) şeklindeydi. Antinükleer antikor ve Anti-dsDNA antikorları negatif olarak bulundu. Tiroid fonksiyon testleri normal sınırlardaydı ve viral hepatit serolojisi negatifti. Hastaya uygulanan alerjik deri testlerinde ve allerjene spesifik IgE çalışmalarında spesifik bir antijen bulunamadı. Hastanın uzun yıllardır tekrarlayan angionörotik ödem, anaflaktik reaksiyon tablosunun varlığı, aile öyküsü olması, düşük C4 düzeyleri ve başka spesifik bir antijenin tespit edilememesi tablonun HAÖ ile ilişkili olabileceğini düşündürdü. Tanıyı doğrulamak amacıyla serum C1 İNH düzeyi çalışıldı, 0.07 g/L (0.15-0.35) şeklinde düşük bulundu. Hastaya antihistaminik (hidroksizin ve famotidin) ve danazol (2x200 mg tb) tedavisi başlandı. Bir ay sonra yapılan kontrolde C1 inhibitör düzeylerinde % 50’lik bir artış sağlandı, dolayısı ile normalin % 65’ine yükseldi (0,105 g/L) ve bu arada hiç atak yaşamadığı öğrenildi. Hastaya acil durumlar dışında üçer aylık periyotlarla kontrole gelmesi önerildi. Tartışma Bu makalemizde yıllarca anjionörotik ödem tablosu ile değişik kliniklere başvuran ve tanıda gecikmeye neden olan ve düşük C1 İNH düzeyinin saptanmasıyla HAÖ tanısı koyduğumuz bir hastamızı takdim ettik ve hastalık ile ilgili bilgilerimizi tekrar paylaşmayı amaçladık. HAÖ özellikle ekstremitelerde, larinksde, yüzde ve gövdede iyi sınırlı, gode bırakmayan ödem ataklarıyla karakterize bir hastalıktır (1-3). Tanıyı doğrulamak C1 İNH düzeylerinin saptanmasıyla mümkündür. HAÖ’in başlıca iki tipi mevcuttur (1-6). C1 İNH düzeylerinin düşük olduğu daha yaygın görülen form tip1, normal ya da yüksek olduğu, ancak fonksiyonel Herediter anjioödemli bir olgu- Cüre ve ark olarak inaktif olduğu form ise tip 2 olarak sınıflandırılır (2-7). Bu iki tipin dışında tip 3 olarak bilinen nonallerjik diğer nedenlerle oluşan tip ise C1 İNH fonksiyonuyla ilişkisizdir (8). Akkiz angioödem tablosu ise sistemik lupus eritematozus, lenfoma ve diğer lenfoproliferatif hastalıklarda ve anti C1 İNH antikoru bulunan hastalarda görülür (6). Lenfoproliferatif hastalıklarla ilişkilendirilen formun klinik özellikleri tamamen herediter formu ile aynıdır, ancak ailede angioödem hikayesi yoktur (6). HAÖ tablosu gelişen hastalarda, vakamızda da olduğu gibi, % 75 oranında aile öyküsü bulunmaktadır (6). Anjioödem ataklarının doku hasarına yol açan patolojilerle, infeksiyon, diş çekimi ve tonsillektomi gibi cerrahi müdahaleler sonrası, travma, menstrüasyon, stres, oral kontraseptif kullanımı, anksiyete ve yorgunluk gibi faktörler tarafından tetiklenebileceği bildirilmiştir (7,9,10). Bu bilgilere rağmen hastaların % 50’den fazlasında belirgin bir neden bulunamamaktadır (11,12). HAÖ tablosu genelde kendini sınırlayıcıdır ve esas olarak vasküler permeabilitenin reversibl artmasına bağlı lokalize ödemler klinik tabloya hakimdir. Hastalar subkutan ödem, karın ağrısı, bulantı, kusma, diyare, disfaji, disfoniden yakınırlar (13). Ataklar 2-5 günde geçer, ataklar sırasında hastaların normal yaşantısı kısıtlanır ve özellikle de fasial atak sırasında sosyal izolasyon yaşarlar (4). İlk atak genellikle 2. dekatta ortaya çıkar ancak daha erken dönemde de görülebilir (14). Laringeal atak genellikle 3. dekatta ortaya çıkar. Ataklar kombine veya migratuar olabilir. Örneğin fasial ödem laringeal ödeme ilerleyebilir. Laringeal atak çoğunlukla anafilaksi ile karışır. Endotrekeal entübasyon gerekli olabilir. Bizim vakamızda ilk atak 2. dekatta ortaya çıkmış ve daha ziyade muhtemel laringeal ataklar yaşamış olup anaflaksi düşünülerek genelde sadece acil servis şartlarında kısa süreli tetkik ve tedavi edilmiştir. Hastamız gastrointestinal yakınma tanımlamıyordu. Hastamız genelde alerjik reaksiyon ön planda düşünülerek tedavi edilmiş ve gerekli ileri tetkikler yapılamadığı için tanıda gecikme yaşanmış. Bizim vakamıza benzer şekilde yaygın ödem ve anaflaksi benzeri reaksiyon ile gelen hastalarda öncelikle ilaç reaksiyonu, gıda alerjisi, böcek ısırıkları ve arı sokmaları düşünülmelidir. Hastaya bir yandan ilk müdahale yapılırken bir yandan da detaylı anamnez Genel Tıp Derg 2006;16(4) alınarak hızlıca ayırıcı tanıya gidilmelidir. Anaflaksi tablosu geliştiğinde, anaflaksi riskini artıran yaş, meslek grubu, coğrafi faktör, ırk, cinsiyet gibi faktörler sorgulanmalıdır. Özellikle risk oluşturan önemli bir faktör; duyarlandıran ajanla önceden var olabilecek karşılaşma öyküsüdür. Bu risk böcek ısırıklarında % 40-60, radyokontrast ajanlarla % 20-40, penisilinle % 10-20’dir (6). İdiopatik anafilaksi için atopik bireyler (astma, allerjik rinit, atopik dermatit) atopik olmayan bireylere göre daha risklidir. Herediter anjioödem özellikle aile öyküsü olan hastalarda mutlaka düşünülmelidir. Abdominal atak yaşayan hastalar bulantı, kusma, diyare ve şiddetli ağrı ile başvurabilirler. Abdominal atak akut apandisit, intususepsiyon gibi akut karın nedenleri ile karışabilir ve hasta yanlışlıkla operasyona alınabilir (3). HAÖ tedavisinde uzun süreli androjenler ile profilaksi atak sayısını azaltabilir (1,15). Danazol sadece C1 İNH mRNA seviyesini artırır ve yüksek dozlarda (örneğin 500 mg gibi) 5-10 gün süreyle kullanıldığında cerrahi ve dental işlem öncesi profilaksi sağlayabilir (16). Danazol akut atak sırasında sınırlı olarak kullanılabilir. Danazol düşük dansiteli lipoprotein düzeyini artırıcı, yüksek dansiteli lipoprotein düzeyini ise azaltıcı yan etkiye sahiptir (17,18). Danazol tedavisi sırasında kilo artışı olur ve düşük ihtimalle hepatoma gelişme riski olabilir. Hepatoselüler karsinoma gelişimi ise nadirdir (19,20). Antifibrinolitik bir ajan olan epsilon aminokaproik asit ve traneksamik asitin akut atak sayısını düşürdüğü gösterilmiştir (21,22). Bu ajanlar plazmin ihibisyonu yoluyla etki ediyor olabilirler (4). Yan etki olarak kreatin fosfokinaz artışı, kas güçsüzlüğü ve ağrı görülebilir (14). İnsan plazma C1 İNH konsantresi akut atak tedavi ve kısa süreli profilakside kullanılabilir (1,4). Ancak viral bulaşım olabilir. Kortikosteroidlerin ve antihistaminiklerin yararları sınırlıdır. Subkutan adrenalin ödemin vasküler komponentine etkilidir, ancak altta yatan patolojik süreç üzerine etkisi yoktur (4). Atak sırasında oral narkotik ajanlardan kaçınılmalıdır. Taze donmuş plazma cerrahi öncesi kısa süreli profilakside ve akut atak sırasında faydalıdır (23,24). Rekombinant C1 İNH, rekombinant kallikrein inhibitörü, bradikinin reseptör antagonistleri ile çalışmalar sürmektedir (8). Vakamızda da ilk müdahale sonrasında antihistaminiklerle birlikte, danazol başlanmış olup hastada klinik fayda yanı sıra C1 İNH seviyelerinde de yükselme saptanmıştır. Böylece hastanın normal yaşama dönmesi sağlanmıştır. Herediter anjioödemli bir olgu- Cüre ve ark 193 Sonuç olarak; tekrarlayan yaygın ödem ve anaflaksi benzeri tablosu olan ve sık sık acil servislere başvuran hastalarda aile öyküsü de varsa HAÖ tablosunun olabileceği akılda bulundurulmalı ve bu yönde hastalar incelenmelidir. Kaynaklar 1. Frank MM. Herditary angioedema: a half century of progress. J Allergy Clin Immunol 2004;114:626-8. 2. Fabiani JE, Paulin P, Simkin G, Leoni J, Palombarani S, Squiquera L. Hereditary angioedema: therapeutic effect of danazol on C4 and C1 esterase inhibitors. Ann Allergy 1990; 64:388-2. 3. Witschi A, Krahenbühl L, Frei E, Saltzman J, Spath PJ, Müller UR. Colorectal intussusception: An unusual gastrointestinal complication of hereditary angioedema. Int Arch Allergy Immunol 1996;111:96-8. 4. 5. Agostoni A, Aygoren-Pursun E, Binkley KE, Blanch A, Bork K, Bouillet L, et al. Hereditary and acquired angioedema: problems and progree: Proceeding of the third C1 esterase inhibitor deficiency workshop and beyond. J Allergy Clin Immunol 2004;114:51-131. Pensky J, Levy LR, Lepow IH. Partial purification of a serum inhibitor of C1 esterase. J Biol Chem 1961;236:1674– 1679 6. Isselbacher KJ. Harrison’s principles of internal medicine, 15th ed. McGraw-Hill, 2001 7. Borradori L, Marie O, Rybojad M, Vexiau P, Morel P, Spath P. Hereditary angioedema and oral contraception. Dermatologica 1990;181:78-9. 8. Bork K, Dewald G. Hereditary angioedema type III, angioedema associated with angiotensin II receptor antagonists, and female sex. Am J Med 2004;116:644-5. 9. Bork K, Fischer B, Dewald G. Recurrent episodes of skin angioedema and severe attacks of abdominal pain induced by oral contracptives or hormone replacement therapy. Am J Med 2003;114:294-8. 10. Davis AE 3rd. The pathophysiology of angioedema. Clin Immunol 2005;114:3-9. Genel Tıp Derg 2006;16(4) 194 hereditary 11. Donaldson VH, Evans RR. A biochemical abnormality in hereditary angioneurotic edema: Absence of serum inhibitor of C1 esterase. Am J Med 1963;35:37- 44. 12. Sim TC, Grant JA. Hereditary angioedema: Its diagnostic and management perspectives. Am J Med 1990;88:656-64. 13. Agostoni A, Cicardi M. Hereditary and acquired C1-inhibitor deficiency: biological and clinical characteristics in 235 patients. Medicine (Baltimore) 1992; 71:206-15. 14. Carugati A, Pappalardo E, Zingale LC, Cicardi M. C1-inhibitor deficiency and angioedema. Mol Immunol 2001;38:161-73. 15. Bowen T, Cicardi M, Farkas H, Bork K, Kreuz W, Zingale L, et al. Canadian 2003 international consensus algorithm for the diagnosis, therapy, and management of hereditary angioedema. J Allergy Clin Immunol 2004;114:629-37. 16. Maves KK, Weiler JM. Tonsillectomy in a patient with hereditary angioedema after prophylaxis with C1 inhibitor concentrate. Ann Allergy 1994;73:435-8. 17. Crook D, Sidhu M, Seed M, O'Donnell M, Stevenson JC. Lipoprotein Lp(a) levels are reduced by danazol, an anabolic steroid. Atherosclerosis 1992;92:41-7. 18. Szeplaki G, Varga L, Valentin S, Kleiber M, Karadi I, Romics L, et al. Adverse effects of danazol prophylaxis on the lipid profiles of patients with hereditary angioedema. J Allergy Clin Immunol 2005;115: 864-9. 19. Bartley J, Loddenkemper C, Lange J, Mechsner S, Radke C, Neuhaus P, et al. Hepatocellular adenoma and focal nodular hyperplasia after long-term use of danazol for endometriosis: A case report. Arch Gynecol Obstet 2004;269:290-3. 20. Weill BJ, Menkes CJ, Cormier C, Louvel A, Dougados M, Houssin D. Hepatocellular carcinoma after danazol therapy. J Rheumatol 1988;15:1447-9. 21. Frank M, Gelfand JA, Alling DW, Sherins RJ. Epsilon aminocaproic acid for hereditary angioedema. N Engl J Med 1977;296:1235-6. 22. Birgerson L. Tranexamic acid in the treatment of hereditary angioedema. Am J Med 1991;91:102. 23. Hill BJ, Thomas SH, McCabe C. Fresh frozen plasma for acute exacerbations of hereditary angioedema. Am J Emerg Med 2004;22: 633. 24. Galan HL, Reedy MB, Starr J, Knight AB. Fresh frozen plasma prophylaxis for hereditary angioedema during pregnancy: A case report. J Reprod Med 1996;41:541-4. Herediter anjioödemli bir olgu- Cüre ve ark