ÖNLEYİCİ SAVAŞ DOKTRİNİ ÇERÇEVESİNDE TERÖRİZM İLE SAVAŞTA DEĞİŞEN MEKAN ANLAYIŞI YAZAR BURAK GÜNEŞ Ağustos 2013 ÖNLEYİCİ SAVAŞ DOKTRİNİ ÇERÇEVESİNDE TERÖRİZM İLE SAVAŞTA DEĞİŞEN MEKAN ANLAYIŞI I.Giriş Uluslararası hukuk alanında hak ve yükümlülüklere sahip olma durumu, zaman içerisinde uluslararası örgütler ve gerçek kişilerin de dâhil olduğu geniş bir yelpazeye yayılmıştır. 1 Bu değişim aslında hukukun toplumsal hayata ne kadar da içkin olduğunu göstermektedir. Böylelikle uluslararası hukukun geniş yelpazesi içine giren özne sayısı da artmıştır. Yukarıdaki durum her ne kadar verili bir durumu anlatmaktaysa da, uygulanan uluslararası hukukta devletlerin ağırlığı halen yerini korumaktadır. Pazarcı’nın da belirttiği üzere, özel hukuk kişilerinin uluslararası hukukta hak ve yükümlülüklere sahip olması, devletlerin aracılığıyla olmaktadır. 2 Bu durum karşımıza silahlı çatışmalar hukuku çerçevesinde devlet dışı örgütlerin yapmış oldukları haksız fiillerden, devletlerin sorumlu olması ile çıkmaktadır. Bu açıdan devlet dışı örgütler, sorumluluk ve kuvvet kullanma kavramları üzerinden bir tartışma ortaya koymak faydalı olacaktır. 11 Eylül olaylarının gündeme taşıdığı terörizmle mücadele anlayışının, uluslararası hukuka getirmiş olduğu tartışma konuları, kuvvet kullanma hukuku ve mekânsallık sorunsalı çerçevesinde devletlerin uluslararası hukuktan doğan sorumluluğu çerçevesinde değerlendirilecektir. Bu açıdan ilk elde Bush Doktrini olarak da bilinen Ulusal Strateji Belgesi’nde belirtilen “önleyici savaş” teorisi tartışılacaktır.3 Bunun için sırasıyla uluslararası hukukta kuvvet kullanma yasağı ve istisnalarına değinilecektir. Akabinde devlet dışı örgütlerin devletin sorumluluğunu gerektiren durumları mahkeme kararlarına bakılarak incelenecektir. Sonuç olarak 11 Eylül sonrası dönemin yapmaya çalıştığı mekânsal anlayıştaki dönüşüm değerlendirilecektir. 1 Uluslararası örgütlerin uluslararası hukuk kişisi olması ile ilgili bkz. "Reparation for injuries suffered in the service of the United Nations, Advisory Opinion: I.C. J. Reports 1949, p. 174.", erişim adresi: http://www.icjcij.org/docket/files/4/1835.pdf, erişim tarihi: 10.05.2013.. Ayrıca gerçek kişiler için uluslararası ceza hukuku birer kanıt niteliğindedir. 2 H. Pazarcı, (2007). Uluslararası Hukuk. Ankara, Turhan Kitabevi, s.200. 3 Detaylı bir okuma için, “The National Security Strategy of the United States of America”, Eylül 2002, erişim adresi: http://www.state.gov/documents/organization/63562.pdf, erişim tarihi: 10.05.2013. II. Kuvvet Kullanma Hukuku ve Önleyici Savaş(Meşru Savunma) Sonda söylenmesi gerekeni başta söylemek kimi zaman aydınlatıcı ve yol gösterici bir amaca hizmet edebilir. Buna göre cari uluslararası hukukta “kuvvet kullanma yasağı” bir emredici hukuk normudur(jus cogens).4 Esas olanı teşkil eden bu yasak son dönemlerde bir istisnaymış gibi muamele görmekte ve bu durum konunun özünü kaçırmamıza neden olmaktadır. Buna göre uluslararası hukukta, kuvvet kullanma hukukunun açıklanması gerekmektedir. Birleşmiş Milletler Şartının 2/4.maddesi kesin bir dille Birleşmiş Milletler üye devletlerinin “kuvvet kullanmasını” ve “tehdidini” yasaklamaktadır. 5 Devamla, şartın 2/6.maddesi ise bu yasağın boyutunun tüm devletleri kapsadığının bir tescili niteliğindedir.6 Kuvvet Kullanma ve tehdidi; bir ülkenin toprak bütünlüğüne, siyasi egemenliğine ve BM Şartının öngördükleri ile çelişen durumlara karşı yasaklanmıştır. Bu durumun esas itibariyle iki istisnası bulunmaktadır. İlk olarak madde 51 de cisimleşen “doğal olan meşru savunma hakkıdır”. İkinci istisna ise, VII. Bölüm uyarınca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 39.madde çerçevesinde “uluslararası barış ve güvenliğin tehdit edildiğini” tespit etmesiyle beraber alacağı kuvvet kullanılmasını da içeren önlemler dizisidir. Konumuz açısından ele alınması gereken husus ise “meşru savunma” hakkının nasıl ve ne zaman kullanılacağı sorunsalıdır. Madde 51’e göre, eğer herhangi bir üye devlete karşı “armed attack”(silahlı bir saldırı) olursa, o devletin bireysel ya da kolektif (inherent right of)meşru savunma hakkı vardır.7 Tartışma, “silahlı saldırının gerçekleşmiş olması mı meşru savunma hakkını tetiklemektedir” yoksa “gerçekleşmese de bu hak kullanılabilir mi” noktasında cereyan etmektedir. Byers’ın da belirttiği gibi, bu maddenin geleneksel yorumu, “silahlı saldırı fiilinin olması” cümlesinin önleyici ya da ön alıcı meşru savunmaya zemin hazırlamadığı yönündedir. 4 8 Ancak, birçok yazar ünlü Caroline olayına göndermede Bkz. “ Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi”, 22 Mayıs 1969, madde: 53, erişim adresi: http://www.unicankara.org.tr/doc_pdf/Viyana_69.pdf, erişim tarihi:10.05.2013. Ayrıca, Marcelo G. Kohen, “ABD’nin Soğuk Savaş’ın Bitişinden Sonra Kuvvet Kullanması ve Bunun Uluslararası Hukuka Etkisi”, ABD Hegemonyası ve Uluslararası Hukukun Temelleri. Nolte, M. B. G., Ed. (2007). Ankara, Phoenix, s.257. 5 Bkz. Birleşmiş Milletler Şartı; “All Members shall refrain in their international relations from the threat or use of force against the territorial integrity or political independence of any state, or in any other manner inconsistent with the Purposes of the United Nations.”Erişim adresi: http://treaties.un.org/doc/Publication/CTC/uncharter.pdf, erişim tarihi:10.05.2013. 6 Ibid. 7 Ibid. 8 Byers, M. (2003). "Preemptive Self‐defense: Hegemony, Equality and Strategies of Legal Change*." Journal of Political Philosophy 11(2): 171-190, s.172. bulunarak, silahlı saldırı gerçekleşmese bile gerçekleşmiş gibi kabul edilerek önalıcı meşru savunma yapılabileceği hususunda birleşmektedirler.9 Uluslararası Adalet Divanı’nın önüne bu konuyla ilgili ciddi davalar gelmesine rağmen, ön alıcı vuruş gibi tartışmalı konulara hiç değinmemiştir. 10 Bu alandaki tartışma bolluğu belki de Koskenniemi’nin belirttiği “apologist” yazarların gündemi işgal etmelerinden başka bir şey değildir.11 Bu bağlamda Denk’in de dediği üzere, ön alıcı savaş doktrini çok istisnai durumlarda geçerli olabilecek bir haktır. 12 Ve aslında gizil olarak kısıtlı bir mekânsallıktan da bahsetmektedir. Bunun açık anlamı, saldırının gerçekleşeceğinden şüphe edilen yer aşağı yukarı bellidir. Tehlikeyi oradan beklersiniz ve ön alıcı meşru savunma hakkınızı saldırının gerçekleşeceğini düşündüğünüz ve teorik olarak gerçekleştiğini varsaydınız noktaya uygularsınız. Ve bu nokta aslında kısıtlı bir mekânsallık içerisinde cereyan eder. Oysa ki Bush doktrinine göre, saldırının gerçekleşeceğini varsaydığınız belli bir nokta yoktur. Bush’a göre Afganistan müdahalesi, terörizmle savaşta tek cephe değildir. Buna göre Kuzey ve Güney Amerika, Avrupa, Afrika, Orta Doğu ve Asya terörizmle savaş alanları içerisindedir.13 İşte bu noktada 11 Eylül sonrası ortaya atılan önleyici savaş doktrinin mekânsallık açısından ilk sorunsalı yukarıda belirtilen, soyut düşmana karşı tüm dünyada başlatılan bir savaşın hukuka yedirilmesi olgusudur. Başkan Bush’un adıyla anılan doktrinde de bu husus kendisini göstermektedir. Bothe de bu konuya farklı bir açıdan da olsa yaklaşmıştır.14 Buna göre Bush, yazarların saldırının “imminent” (an meselesi) olması gerekir derken, saldırıya hazırlandığı görülen hareketli askeri birlikleri kastettiğinin farkındadır. Ancak bu (an meselesi) durumu, başka bir deyişle mekânsallık sorunsalını tüm dünyaya yaymak peşindedir. Bush’a göre, bugünkü düşmanların kapasiteleri ve hedefleri açısından “an meselesi” kavramına adapte olmak gerekmektedir. 9 Örneğin bkz, Greenwood, C. (2003). "International law and the pre-emptive use of force: Afghanistan, AlQaida, and Iraq." San Diego International Law Journal 4: 7-38, s.13, Ronzitti, N. (2006). "The Expanding Law of Self-Defence." Journal of Conflict and Security Law11(3): 343-359, s.344. 10 Armed Activities on the Territory of the Congo (Democratic Republic of the Congo v. Uganda), 19 Aralık 2005,erişim adresi, http://www.icj-cij.org/docket/files/116/10455.pdf , erişim tarihi, 09.06.2013. 11 Bkz, Koskenniemi, M. (1990). "Politics of International Law”, The." European Journal of International Law 1: 4-32. 12 Denk, Erdem, "Önalıcı Savaş (Pre-emptive War)-Önleyici Savaş (Preventive War)" Kavram Sözlüğü II (ed. Fikret Başkaya) 2006, Özgür Üniversite, Ankara, s. 449-457, s.457. 13 “The National Security Strategy of the United States of America”, Eylül 2002, op.cit., s.5. 14 Bothe, M. (2003). "Terrorism and the Legality of Pre‐emptive Force." European Journal of International Law 14(2): 227-240, s.231-232. Bunun açık anlamı, ABD’nin düşmanın nereden ve ne zaman saldıracağı belli olmasa da önleyici meşru savunma yapabileceği iddiasıdır.15 Sonuç olarak, ön alıcı meşru savunma hakkı literatürde vardır. Caroline olayına da atfen konuyu değerlendirecek olursak,saldırının “an meselesi” olması gerekmektedir. Bush Doktrininde ise “an meselesi” ölçütü ortadan kalkmaktadır. Buna göre, hemen her yer ve zamandan saldırı gelmesi muhtemeldir. Bu bağlamda “mekânsallık” sorununun ilk halkası açıklanmış olmaktadır. III. Devlet Dışı Aktörler ve Devletin Sorumluluğu Meselesinde Mekânsallık Sorunu Devlet dışı örgütlerin yaptığı haksız fiillerden devletler sorumlu olabilir mi? Sadece “harbor”(sığınacak liman, barındırmak) kelimesiyle dünyanın herhangi bir yerine saldırı fiili uygulanabilir mi? Ve bunun bir sınırı var mı? Uluslararası Adalet Divanı’nın Srebrenitza’da yaşanan soykırımda Sırbistan’ın sorumluluğunu görüştüğü davadan çıkan sonuç, yukarıdaki sorulara verilecek cevaplar açısından açıklayıcı olabilir. Buna göre, divan öncelikle Uluslararası Hukuk Komisyonu’nun çok uzun bir süredir kodifikasyonuyla uğraştığı ve 2001 yılında taslak metnini ortaya çıkardığı Devletlerin Uluslararası Haksız Fiillerinden Kaynaklanan Sorumluluğu metnine başvurmuştur. 16 Buna göre ilk elde söz konusu devlet dışı örgütün(Scorpions, Republica Sırpska(sadece Sırbistan’ın tanıdığı bir devlet olması hasabiyle)) Sırbistan’ın de jure organı olup olmadığını tayin etmiştir. Buna göre Divan olumsuz bir sonuca varmıştır.17 Divan bu sonuca vardıktan sonra, sözü geçen yapıların Sırbistan’ın kontrolünde hareket edip etmediğine bakmak için “etkili kontrol” (the effective control) testini uygulamıştır. Buna göre, bir devlet dışı örgütlenmenin yapmış olduğu haksız fiillerden sorumlu olabilmesi için söz konusu devletin bahsedilen örgütlenme üzerinde "etkili kontrolü" olmalıdır. O örgütün kontrolü, yönlendirilmesi vb durumların ciddi deliller ışığında ortaya konması gerekmektedir. Yukarıda açıklanmaya çalışılan durum bize ciddi bir analizin, delil toplanmasının ve "etkili kontrol" testinin uygulanmasını şart koşmaktadır. Hal böyleyken, ABD'nin terörist örgütlere sığınacak liman olarak adlandırdığı devletler ile sözü geçen örgütler arasında 15 “The National Security Strategy of the United States of America”, Eylül 2002, op.cit., s.15. “Draft articles on Responsibility of States for Internationally Wrongful Acts, with commentaries”, erişim adresi, http://untreaty.un.org/ilc/texts/instruments/english/commentaries/9_6_2001.pdf, erişim tarihi,09.06.2013. 17 Application of the Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide (Bosnia and Herzegovina v. Serbia and Montenegro), 26 Şubat 2007, erişim adresi, http://www.icjcij.org/docket/files/91/13685.pdf, erişim tarihi, 09.06.2013, paragraf:386. 16 böylesine derinlemesine bir inceleme yapılmadan ve "orantılılık - gereklilik" gibi ilkeler de göz önünde bulundurulmadan müdahale etmesi, dahası dünya üzerinde her devlete karşı bu durumu ileri sürebilecek olması, klasik anlamda mekansallık algısını değiştirmiştir. Buna göre terörist örgütlenmeleri topraklarında barındıran her devlet potansiyel şekilde o örgütlerin yapmış oldukları haksız fiillerden sorumludurlar ve "silahlı saldırı" sayılabilecek her türlü terörist eylem sonrası askeri müdahaleye maruz kalma riski taşımaktadırlar. Netice itibariyle, uluslararası mahkemeler ve bugüne kadar oluşturulmuş büyük bir külliyat, politik tercihler uğruna yeniden yorumlanabilir olmuştur. Tüm dünya, meşru savunma anlayışı içerisinde müdahale alanı olabilecektir!!! IV.Sonuç Yerine Bu kısa değerlendirmede bazı noktalara kapsam dışı olduğu için değinilmemiştir. Bunlardan ilki silahlı saldırı tanımıdır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nun 1974 tarihli, 3314(XXIX)18 sayılı kararında belirtilen hususlar çerçevesinde tartışma yapılmamıştır. Bunun akabinde bir başka husus ise yukarıda değinilen kimi divan kararları detaylı bir incelemeye tabi tutulmamıştır. Bu çalışmanın kapsamıyla ilintili olduğu için böyle bir yol izlenmiştir. Önleyici savaş ya da meşru savunma anlayışının mekan üzerinden tartışması yapıldığında, belirtilmesi gereken iki husus vardır. Bunlardan ilki, ön alıcı meşru savunmanın gerçekleşmesi için saldırının nereden ve ne zaman yapılacağının az çok belli olması hususudur. Bunun açık anlamı, ön alıcı savunma yapacak olan devletin, saldırının fiilen başladığını varsayması gerekmektedir. Bu varsayım büyük oranda düşman devletin askeri unsurları tarafından yapılacak bir silahlı saldırıyı işaret etmektedir. Ancak, terörizmle mücadele söz konusu olduğu vakit saldırının geleceği yer ve zaman sonsuza sığınmakta ve bu durumda belli bir mekan sabitliği kestirilememektedir. Önleyici meşru savunma siyasi doktrininde bu husus, mekansallık sorunun bir boyutunu oluşturmaktadır. İkinci unsur ise, devlet dışı örgütlerin haksız fiillerinden devletin sorumlu olması belli bazı hukuki testlere tabi tutularak belirlenmelidir. Politik tercihler, bu derinlemesine incelenmesi gereken konuya yön vermemelidir. Terörist örgütlere liman-sığınacak yer olmak, içinde tüm dünya devletlerinin uluslararası sorumluluğunu doğurabilecek bir tehlike barındırmaktadır. Klasik anlamda bir devlete ya da belli bir kaç devlete yüklenebilecek 18 "Definition of Aggression, United Nations General Assembly Resolution 3314 (XXIX)", erişim adresi, http://www1.umn.edu/humanrts/instree/GAres3314.html, erişim tarihi, 10.06.2013. sorumluluk, artık tüm dünya devletlerine politik bir tercihle yüklenebilir durumdadır. Önleyici savaş doktrininin, barındırdığı mekansal dönüşümler elbetteki yukarıda sayılanlarla tüketilemez; ancak gelecek çalışmalar için fikir oluşturması bakımından önemlidir.