Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı

advertisement
_____________________________________________________________________________________
Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi, Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Yayın Geliş Tarihi / Article Arrival Date
11.04.2017
Yayınlanma Tarihi / The Publication Date
25.06.2017
Evrim TEKELİ
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Paleoantropoloji Anabilim Dalı,
Doktora Öğrencisi
tevrim@gmail.com
Prof. Dr. Timur GÜLTEKİN
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Antropoloji Bölümü
tgultekin@ankara.edu.tr
Doç Dr. S. Hakan ÖZTANER
Ankara Üniversitesi, Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi, Arkeoloji Bölümü
Nysa Kazısı Başkanı
hakanoztaner@gmail.com
Deren ÇEKER
Ankara Üniversitesi, Sosyal Bilimler, Enstitüsü, Fiziki Antropoloji Anabilim Dalı,
Doktora Öğrencisi
derenceker@hotmail.com
PALEOANTROPOLOJİ ÇALIŞMALARINDA ANTİK DNA'NIN ÖNEMİ:
NYSA ANTİK KENTİ İSKELETLERİ ÜZERİNE BİR ÇALIŞMA1
Öz
Kazılardan çıkartılan insan iskeletleri antropolojik çalışmalar ışığında değerlendirilerek, ait oldukları topluma ilişkin bilgiler elde edilir. Bu çalışmalar ile yaş, cinsiyet, boy (uzunluk) ve toplumun sağlık durumu ile ilgili veriler belirlenebilir. Arkeologlar için kazılardan çıkarılan materyaller geçmişin aydınlatılması için önemli
olurken, antropologlar için de kazıdan çıkarılan insan iskelet örnekleri üzerinde yapılan bilimsel çalışmalar merak edilen birçok soruyu cevaplamaktadır. Son yıllarda, moleküler antropolojinin ortaya çıkması ve genetik biliminde ilerlemesiyle birlikte, kazıdan çıkartılan örnekler üzerinde yapılan moleküler analizler, sosyal biBu makale, Ankara Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri tarafından desteklenen ve yürütücülüğünü Prof.Dr.
Timur Gültekin’in yaptığı, 15L0649002 kodlu “Arkeolojik Kazılardan Çıkarılan Kemiklerden Antik DNA Çalışması”
başlıklı projeden üretilmiştir. Çalışmada kullanılan materyaller, Evrim Tekeli’nin doktora tezinde kullanılmıştır.
1
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
limler çalışmalarına yeni bir boyut kazandırmıştır. Bu çalışmada, Nysa Antik Kenti’nde cadde-sokak sisteminin araştırılmasına yönelik yapılan arkeolojik kazılar sonucunda açığa çıkarılan insan iskeletleri paleoantropolojik açıdan değerlendirilmiş,
yaş grupları ve patolojik bulgular tanımlanmıştır. Ele geçen iskeletlerin, bir çocuk,
bir genç erişkin ve iki yetişkin bireye ait olduğu tespit edilmiştir. Yetişkinlerde
gözlemlenen patolojik bulgular; dejeneratif eklem hastalıkları, periostitis, dişlerde
enamel hipoplazisi, mesleki veya günlük fiziksel aktiviteye bağlı olarak görülen
entosopati bulgularını kapsamaktadır. Kemiklerin karışık bulunması ve cinsiyet belirleyici elementlerin sağlam olarak ele geçmemesinden ötürü, bu bireylerin cinsiyetlerinin belirlenmesinde DNA analizlerine başvurulmuştur. Bu çalışmada, arkeoloji, antropoloji ve moleküler biyoloji disiplinleri metotlarının bir arada kullanıldığı
multidisipliner çalışma örneği sunulmuş ve özellikle DNA analizlerinin geçmişte
yaşamış insanlara ait bilgilere erişimde diğer bilim dallarına katkısının önemi ortaya konması hedeflenmiştir.
Anahtar kelimeler: DNA analizi, Nysa (Menderes Nysası), paleoantropoloji, patoloji
THE IMPORTANCE OF ANCIENT DNA IN PALEOANTHROPOLOGY:
A STUDY ON THE SKELETONS OF NYSA ANTIQUE CITY
Abstract
The study of human skeletal remains recovered in the archaeological context provide very important information about the life of ancient people. By using anthropological methods, age, sex, height (length) and health status of the ancient populations can be determined. The discovery of the remains belonging to the ancient populations is crucial for the archaeologists since they provide important information
about the past. Besides, anthropologists can provide answers to some questions after they perform the analysis. Recently, with the arise of molecular anthropology
and the analysis performed on the remains recovered in the archeological excavations revealed a new perspective in the discipline of social sciences. In this study,
the human skeletons recovered from the archaeological excavation conducted in
the Antique City of Nysa were analysed using by the methods of paleoanthropology. The age ranges and pathological conditions were determined. The anthropological analysis represented minimum number of four individuals which are one
child, one young adult and two adults. Pathological conditions of adults exhibit degenerative joint diseases, periostitis, enamel hypoplasia on teeth and enthosopatic
lytic lesions which are occuptional stress markers. Since the skeletal findings were
recovered in a commingled state and due to post-mortem damages on the skeletal
elements, the sex was determined by using DNA analysis. This study exhibits a
multidisciplinary approach in the study of ancient human remains. The aim of this
study is to show how DNA analysis contribute to the studies of paleoanthropology
and assist archaeologists and anthropologists to understand and document the life
of ancient populations.
Keywords: DNA analysis, Nysa Ad Maeandrum, paleoanthropology, pathology
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
501
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
1.
GİRİŞ
Anadolu’nun farklı kültürel ve biyolojik çeşitliliği barındırmasından dolayı antropolojik açıdan oldukça zengin olan ülkemizde birçok arkeolojik ve antropolojik kazılar yapılmaktadır. Geçmişte yaşamış toplumlar hakkında merak edilen bilgileri edinmenin en iyi yolu iskelet
kalıntılarının ncelenmesidir. Kazılardan çıkartılan insan iskeletleri üzerinde yapılan çalışmalarda eski popülasyonların demografik yapısı, kültürel yapısı, yaşam koşulları, bireylerin yaşı,
cinsiyeti, boy uzunluğu ve beslenme şekilleri gibi paleoantropolojik açıdan yapılan çalışmalar
sonucunda eski toplumlara ait önemli veriler toplanmaktadır. Bu toplumlara ait iskeletlerde
gözlemlenen patolojik bulgular, o toplumun sağlık durumu ve yaşam biçimiyle ilgili önemli
bilgiler sunduğu gibi,bireyin içinde yaşadığı ortamı gösterebilecek en iyi ip ucunu sağlar (Ortner, 2008) Ayrıca bu patolojik izler, hastalıkların evrimsel süreci, toplumların gelişim sürecinde
ortaya çıkan hastalıkların bireyler üzerindeki rolü hakkında bilgi vermektedir (Yılmaz,
2011;Ay, 2014). Bu alanda yapılan çalışmalar ölüm sonrasındaki süreci içerdiği için, insan iskeleti ve buluntuları üzerinde bırakılan her iz, geçmişin aydınlatılması açısından oldukça önemlidir. Kazılardan çıkartılan bu iskeletler anatomik olarak iyi korunmuş ise birey sayısının ve
biyolojik profilin belirlenmesi kolay olmaktadır. Ancak iskelet anatomik olarak bozulmuş ise,
iskelete ait kemikler tam ve bütün halde değilse, kemikler birbiri ile karışmış durumda ve parçalanmış durumda ise birey ayrımı ve biyolojik profilin yapılması oldukça zor olmaktadır. 1953
yılında DNA’nın keşfedilmesi ve 1985 yılında Polimeraz Zincir Reaksiyonun keşfedilmesi ile
birlikte iskeletlere ait genetik bilgiler elde edilmeye başlanmıştır (Rizzi ve ark., 2012). DNA
analizlerinin antropoloji alanında yer almasıyla birlikte; türlerin evrimi, insanlığın başlangıcı,
tarımsal üretim, bitki ve hayvanların evrimi, geçmişte yaşamış insanların geçirmiş olduğu hastalıklar, filogenetik ilişkiler gibi geniş kapsamlı sorulara cevap vermeye çalışmak adına bilim
adamları için DNA çalışmaları giderek önemli bir araç haline gelmiştir (Gusta, 1996; Hannison
ve Foley, 2007; Haber ve ark.,2016). Modern insanlar ve diğer hominidler arasındaki ilişkinin
tanımı (Krings ve ark., 2000) eski çağda yaşamış bireylerin tarih öncesi nüfus hareketi, nüfus
devamlılığı ya da nüfus değişimi hakkındaki soruların cevaplanabilmesi antik DNA çalışmaları
ile mümkün hale gelmiştir (Wang ve ark., 2000).
Antik DNA çalışmalarında, göç yollarının belirlenmesinde, evlilik ve gömü biçimlerinin anlaşılmasında, tarih öncesinde ve günümüzde görülen hastalıkların belirlenmesinde, eski
toplumların yaşamış olduğu coğrafik bölgede oluşan varyasyonların belirlenmesinde öncelikle
iskeletlerin cinsiyetlerinin tespit edilmesi gereklidir (Singh ve Garg, 2014; Mittnik ve
ark.,2016). Cinsiyet belirlemede genellikle iskeletler üzerinde morfolojik olarak inceleme yapılmaktadır. Bunun dışında humerus, femur ve tibia ölçümlerine dayalı metrik incelemeler ile
de boy ve cinsiyet tespiti yapılmaktadır. Kazılardan iskeletler tam halde çıkartılmış olsa bile,
kafatası ve pelviste cinsiyet farklılığı olmaktadır. Özelliklede erişkinlerde cinsiyet belirlenirken, en çok pelvisten yararlanılır, çünkü cinsiyetler arasındaki fonksiyonel farklılıkların direkt
ilişkili olduğu bölge pelvis ve kafatasıdır. Sadece kafatasının veya sadece pelvisin incelenmesi
ile cinsiyet tespiti yapılması güvenilir olmamaktadır. Bu yöntem çocuklarda kullanılmamaktadır, çünkü iskeletteki cinsiyet farklılığı ergenlikten önce 15 yaşına kadar belirsizdir (Faerman,
1995; Hummel ve ark., 2000). Bebek ve çocuklarda yaş belirlemede uzun kemiklerin uzunluklarına, epifizlerdeki kemikleşme merkezlerine bakılmaktadır. 3 aylık fetustan doğuma kadar
clavicula, ulna, radius, femur, tibia ve fibula ölçülmektedir. Erişkinliğe ulaşmamış bireylerde
ise süt dişlerinin tomurcuklanmasına, daimi dişlerin sırası ve çıkış zamanına bakılmaktadır (Se-
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
502
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
vim ve ark., 2007). Pelvis ve kafatasının olmadığı durumlarda, erişkin olmayan bireylerde, çocuklarda ve parçalanmış iskelet kalıntılarında morfolojik metotların kullanılamadığı bu gibi
durumlarda, “özelliklede toplu gömülerde birden fazla birey aynı mezar içerisinde yan yana
gömüldüğü için cinsiyet belirlemede sorunlar yaşanmaktadır ” (Tekeli ve Gültekin 2017:540).
Aydın ili, Sultanhisar ilçesi sınırları içerisinde kalan Nysa Antik Kent’i, Aydın’ın 30
km doğusunda yer almaktadır. Menderes Nehri’nin kuzeyinde, Cevizli – Aydın (Messogis)
dağlarının güneyindeki korunaklı yamaçta kurulmuş olan kent, Roma İmparatorluk Dönemi’nde Asia Eyaleti’nin önemli kentleri arasındadır. Menderes Nysası, XX. yüzyılın başlarından itibaren birçok araştırmacının ilgisini çekmiştir. Alman Walther von Diest 1907 ve 1909
yılları arasında ekibiyle Nysa'da kazı ve araştırma çalışmalarını sürdürmüştür (Diest, 1913).
1921-1922 yıllarında Yunan arkeolog Konstantin Kourouniōtēs tarafından meclis binasında
çalışılmıştır (Kourouniōtēs, 1924). 1990 - 2010 yılları arasında, Nysa'daki bilimsel çalışmalar,
Ankara Üniversitesi adına Prof. Dr. Vedat İdil'in başkanlığındaki ekip tarafından yürütülmüştür
(İdil, 1999). 2012-2016 yılları arasında kentteki kazı ve restorasyon çalışmaları Aydın Müzesi
başkanlığında, Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner’in bilimsel danışmanlığında gerçekleştirilmiştir.
2016 yılından itibaren Nysa Antik Kent’i kazı ve araştırma çalışmalarına Kültür ve Turizm Bakanlığının izinleriyle Ankara Üniversitesi adına Doç. Dr. Serdar Hakan Öztaner’in başkanlığında devam edilmektedir.
Antik dönemde yoğun olarak kullanılan önemli ulaşım ve ticaret yollarının güzergâhında yer alan Nysa’nın ilk olarak Hellenistik Dönem’de MÖ 3. yüzyılda kurulmuş olduğu antik kaynaklardan, Strabon ve Bizantionlu Stephanos'un anlatımlarından öğrenilmektedir.
Strabon, Coğrafya adlı eserinde kenti Mesogis’in eteğinde, sel sularıyla meydana gelmiş bir
boğazla ikiye ayrılmış çifte kent olarak tanımlayıp, kentteki yapıları saymaktadır (Strabon,
14.I.43 (C 649). Özellikle Roma Dönemi'nde oldukça gelişmiş bir kent haline gelen Nysa tiyatrosu (Kadıoğlu, 2006) stadionu, gymnasionu ve kütüphanesi (Strocka ve ark., 2012) ile bir
eğitim ve kültür kenti olarak dikkat çekmektedir. Amasyalı ünlü coğrafyacı Strabon da bir süre
eğitimini Nysa'da sürdürmüştür. Kazı çalışmaları ile ortaya çıkarılan yapıların çoğu Roma ve
Bizans Dönemi'ne aittir. Strabon'un sözünü ettiği yapılardan batı yakadaki Gymnasium, Tiyatro
ve Stadion ile doğu yakadaki Agora (İdil, 2014) ve Gerontikon (Yaşlılar Meclisi), (Kadıoğlu,
2014) Geç Hellenistik – Erken İmparatorluk Dönemi orijinli yapılardır. Gerontikon, Agora ve
yeni kazılarla ortaya çıkarılmakta olan Sütunlu Cadde (Cadde 1) ve (Öztaner ve ark., 2014)
Forum - Çarşı Bazilikası (Öztaner, 2016) aracılığıyla kentin politik, sosyal ve ticari yaşantısına
ait bilgiler elde edilmektedir. Topografyaya uyumlu bir şekilde inşa edilmiş yapıların çoğu,
vadi üzerine inşa edilmiş olan Stadion ile üç adet köprü, kenti ikiye ayıran derenin içerisinden
aktığı tünel, Roma Dönemi'nin mimari ve mühendislik özelliklerini oldukça çarpıcı bir şekilde
yansıtmaktadır. Nysa’nın batısında iki katlı, tonozlu yapılardan oluşan nekropol alan, Akharaka’daki Pluto ve Kore Tapınağı’na doğru uzanmaktadır. MS 13. yüzyılın sonuna kadar yaşamın
devam ettiği kent, Türklerin eline geçtikten sonra terk edilmiş, 15. yüzyıldan itibaren daha güneydeki Sultanhisar'da yaşanmaya başlanmıştır.
Nysa’da 2015 yılında cadde-sokak sisteminin ve insulalardaki yapılaşmanın anlaşılmasına yönelik araştırmalar kapsamında, Sütunlu Cadde - Cadde 1 ile ona dik olarak bağlanan 4B
Caddesinin kesiştiği kavşak noktasının güneydoğusunda kazı çalışmaları yürütülmüştür. Bu
kapsamda Cadde 1’in güneyi ile 4B caddesinin doğusundaki alanda farklı boyutlarda mekânlar
açığa çıkarılmıştır. Bu mekânlardan DM-2 ve DM-3’ün güneyinde yer alan DM-4 mekânı 5.30
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
503
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
m. uzunluğa, 2.30 m. genişliğe sahiptir. Mekânın güney duvarı 1.05 m., kuzey duvarı 0.64 m.
genişliktedir. DM-4 nolu mekâna yönelen künk hatları ile duvarlarının iç yüzeyinde yer yer
korunmuş olan hidrolik harçlı sıva, bu mekânın da DM-2 gibi suyun depolandığı bir rezervuar
olabileceğine işaret etmektedir.
Rezervuar olarak kullanılmış mekânın bu işlevini yitirdikten sonra Bizans Döneminde
farklı amaçla kullanıldığı DM-4 mekânı (Şekil-1) içerisinde açığa çıkarılan 4 bireye ait iskeletten anlaşılmıştır.
504
Şekil-1 Nysa DM-4 Mekânı hava fotoğrafı
Bu çalışmada, Nysa Antik Kenti’nin 2015 yılı kazı sezonunda açığa çıkarılan ve Bizans
Dönemi olarak tarihlendirilen dört bireye ait iskeletin yaşı, cinsiyeti ve patolojik bulguları belirlenerek yorumlanması amaçlanmıştır.
2. MATERYAL ve METOT
İskeletlerin Çıkartılması
Aydın ili, Sultanhisar ilçesi, Nysa Antik Kenti’nin 2015 yılı kazı sezonunda kentin
merkezi bir noktasında minimum dört bireye ait iskelet kalıntısı ele geçmiştir. Bireylerden biri
mekân tabanında kuzey duvarın bitişiğine, diğer ikisi güney duvarın bitişiğine gömülmüş olarak
açığa çıkarılmıştır (Şekil-2). Kuzeyde bulunan iskelet herhangi bir gömü formu vermemekle
birlikte bazı kemiklere yapışmış kireç harç mevcuttur. Diğer iki birey birbirlerine bitişik halde
güney duvar ile toplam uzunluğu 1m., genişliği 0.50 m. olan, taşlarla çevrili alan içerisine gömülmüştür. İskeletlerin çıkarıldığı alan kent merkezi olan Cadde 1-Plateia ile ona dik olarak
bağlanan 4B caddesinin köşesinde açığa çıkarılan bu gömülerde iskeletlere ait tüm kemikler
bulunamamıştır. Çıkarılan kemikler olası birey sayısına göre ayrı ayrı kilitli poşetlere ve karton
kutulara tasniflenerek konulmuştur (Şekil-3).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Şekil-2 İskeletlerin bulunduğu kazı alanı
505
Şekil-3 İskeletlerin kazı alanından çıkartılması
Kazıdan çıkarılan kemikler, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji
bölümüne getirilmiştir. Kemiklerin üzerindeki kaba toprak fırça yardımıyla uzaklaştırılmıştır.
Temizlik işlemi bittikten sonra kemikler bir araya getirilerek minimum birey sayısı belirlenmiştir (Şekil-4).
Şekil-4 Kemiklerin bir araya getirilip, birey sayısının belirlenmesi
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
METOT
Birey Sayısı, Cinsiyet ve Yaşın Belirlenmesi
Kazı alanından çok parçalı olarak ele geçen bireyler, antropolojik çalışmalara dayanılarak bir araya getirilmiştir. Bu çalışma esnasında makroskopik incelemeler yapılarak çocuk,
genç erişkin ve erişkin bireylere ait kemikler birbirlerinden ayrılmıştır. Yapılan incelemeler
esnasında kemiklerin kaynaşma dereceleri, patolojik durumları ve birbiri ile artikulasyon durumları göz önünde tutulmuştur. Makroskopik incelemeler ve DNA sonuçları neticesinde, bireylerle ilişkilendirilemeyen kemikler bu çalışmanın dışında tutulmuştur. Bu çalışmalar sonucunda kazıdan çıkartılan iskeletlerin 2’si erişkin, 1’i genç erişkin ve 1’i çocuk olmak üzere birey sayısı dört olarak belirlenmiştir. İskelet kalıntılarının yaş tespiti yapılırken bebek ve çocuklar, genç erişkinler ve erişkinlerde kullanılan yaş belirleme metotlarından yararlanılmıştır. Kemiklerdeki epifiz kaynaşmasına bakılarak (Ubelaker, 1978; Brothwell, 1981; Schaefer ve ark.,
2000) DM-4 mekânının kuzeyinden çıkartılan bireyin 4-5 yaşlarında bir çocuğa ait olduğu tespit edilmiştir. DM-4 mekânının güneyinden çıkartılan bireylerden genç erişkin yaş grubu içinde
olanın diş incelemeleri yapılmış, üçüncü molar dişine bakılarak 15 yaşlarında olduğu tespit
edilmiştir. Aynı mekân içerisinden çıkartılan iki bireyin kemik epifizlerinin, vertebral disklerin
ve arkların kaynaşmış/kapanmış olmasından, yaşa bağlı olarak ortaya çıkan kemik hastalıklarına sahip olmalarından dolayı erişkin olarak belirlenmiştir.
İskeletler üzerinde morfolojik incelemeler yapılarak cinsiyet tespit edilmeye çalışılmıştır. DM-4 mekânının güneyinden çıkartılan bireylerin (2 erişkin,1 genç erişkin) (Şekil-5) cinsiyet belirleyici elementleri eksik veya kırık olduğundan dolayı morfolojik incelemeler ile kesin
bir şekilde cinsiyet tespiti yapılamamıştır. DM-4 mekânının kuzeyinden çıkarılan bireyin (çocuk) pelvis ve alt ekstremiteleri bulunamamıştır. Diğer kemikleri de parçalanmış ve sağlam
durumda olmadığı için (Şekil-6) cinsiyet tespiti morfolojik incelemeler ile yapılamamıştır. İskeletlerin cinsiyeti moleküler analizler ile belirlenmiştir
Şekil-5 DM-4 numaralı mekânın güneyinde bulunan bireyler
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
506
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Şekil-6 DM-4 numaralı mekânın kuzeyinde bulunan birey
Antik DNA Analizleri
Minimum birey sayısı belirlenen örnekler, DNA analizi için Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Adli Tıp Anabilim Dalı DNA Laboratuvarı’na getirilmiştir. DNA analizi için bireylere ait femur, fibula, timpanik kemikler ve diş örnekleri seçilmiştir (Tablo-1). Antik DNA çalışmalarında en büyük problem kontaminasyondur. Degrade olmuş antik örneklerde çok az miktarda DNA bulunduğu için oluşabilecek kontaminasyon riski yanlış sonuca neden olmaktadır.
Bu nedenle kontaminasyon riskinin en aza indirgenmesi için dekontaminasyon çalışmaları yapılmaktadır. DNA analizlerinin her basamağında kontaminasyon problemi için gerekli önlemler
alınmıştır. Bu çalışmada dekontaminasyon işlemleri Watt’ın (2005) önerdiği şekilde yapılmıştır.
Tablo-1 DNA analizi yapılan bireylerin kullanılan kemikleri
Birey Yaşı
Buluntu türü
Numara
Çocuk
Sol Timpanik
1A
Mandibula üzerindeki diş
1B
Erişkin
Mandibula üzerindeki diş
2A
Erişkin
Sol Timpanik
Fibula
2B
3A
Genç Erişkin
Femur
Mandibula üzerindeki diş
3B
4A
Sol Timpanik
Sağ Timpanik
4B
4C
Dekontaminasyon İşlemleri
Timpanik, femur ve fibula kemiklerinin dış kısmında bulunan kaba topraklar fırça ile
temizlenmiştir. Daha sonra zımpara kullanılarak kemiklerin dış kısmında bulunan partiküller
uzaklaştırılmıştır. Timpanik kemiklerin dış yüzeyi pürüzlü olduğu için zımparalama işlemi bu
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
507
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
örneklerde yeterli olmamıştır. Bu kemiklerin dış yüzeyi el frezesi ile temizlenmiştir. Daha sonra Sodyum Dodesil Sülfat (SDS) ile çözelti hazırlanarak kemiklerin ve dişlerin yüzeyi diş fırçası ile temizlenmiştir. Bu aşamada her bir örnek için ayrı diş fırçası kullanılmıştır. Fiziksel ve
kimyasal temizliği tamamlanan kemik ve diş örnekleri 245 nanometre dalga boyundaki ultraviyole ışını altında 5 dakika bekletilmiştir.
Pulverizasyon İşlemi (Toz Haline Getirme)
Fibula, femur ve timpanik kemiklerinin DNA izolasyonlarının yapılabilmesi için öncelikle toz haline getirilmesi gereklidir. Bunun için kemiklerden demir testere ile kesitler alınmıştır. Demir testeresinin ucu her bir örnek için değiştirilmiş ve kesimden önce demir testeresinin
uçları ultroviyole ışını altında bekletilmiştir. Kesit alınan parçalar ultraviyole ışını altında 5
dakika bekletildikten sonra porselen havan içinde sıvı nitrojen kullanılarak toz haline getirilmiştir. Mandibula üzerinde bulunan çürük ve parçalanmış dişler çalışmaya dâhil edilmemiştir.
Antik diş örneklerinin tamamen toz haline getirilmesi bu örneklerin geri dönüşümsüz olarak
yok edilmesine sebep olmaktadır. Bu nedenle dişler toz haline getirilmemiştir. Dişlerde bulunan pulpa, iyi bir DNA kaynağı olduğu için dişlerden pulpa çıkarılmıştır.
Dekalsifikasyon
Kemik dokusunun %70’ini inorganik kısım oluşturur. Özellikle de antik kemik örneklerinin inorganik kısmında bulunan kalsiyum hidroksiapatit, DNA’ya ulaşmayı zorlaştırır. Bundan dolayı öncelikle Ca² iyonlarının kemik ve dişten uzaklaştırılması gerekir (Hochmeister ve
ark., 1991;Loreille ve ark., 2007). Dekalsifikasyon işlemi Cemper-Kiesslich,’in (2014) uyguladığı şekilde yapılmıştır. Toz haline gelmiş olan femur, fibula ve timpanik kemikler, 50 ml’lik
tüplere aktarılmıştır ve üzerine 0,5 M (pH 7,5) EDTA eklenerek 72 saat 4°C çalkalayıcıda inkübasyona bırakılmıştır. En son gün, distile su ile yıkama yapılarak dekalsifikasyon aşaması
tamamlanmıştır. Dişlerden elde edilen pulpa miktarı az olduğu için 20 dakikalık bir inkübasyon
sonrasında distile su ile yıkama yapılarak dişlerin dekalsifikasyonu tamamlanmıştır.
DNA İzolasyonu
Dekalsifikasyonu tamamlanan örneklere fenol/kloroform DNA izolasyon yöntemi Barnett ve Larson (2012)’un protokolünde bazı değişiklikler yapılarak uygulanmıştır. Toz haline
getirilen kemik örnekleri 2ml’lik tüplere alınarak üzerine TE Buffer, NaCl, Triton X 100, Proteinase K ve Solüsyon D (Denatürasyon Solüsyonu: Guanidiyum tyosiyanat, NLauryoylsarcosine, Na-Sitrat karışımı) eklenerek 1 gece 56°C’de bekletilmiştir. Ertesi gün çalışılacak örneklere Proteinase K ve Solüsyon D eklenerek tekrardan 56°C’de 1 gece inkübasyona
bırakılmıştır. Örneklerin üzerine eşit hacimde fenol kloroform eklenmiştir ve santrifuj edildikten sonra üst kısım 2 ml’lik temiz bir tüpe alınmıştır. Süpernatant kısma eşit hacimde soğuk
isopraponol ve 1/10 oranında sodyum asetat eklenerek -20°C’de yaklaşık 1 saat bekletilmiştir.
Santrifüj edilip, üst kısım atıldıktan sonra %70’lik etanol ile yıkama yapılmıştır. Pellet kuruduktan sonra distile su ile çözdürüldükten sonra -20°C’de muhafaza edilmiştir.
PZR Aşaması
Kemik ve diş örneklerinden DNA elde edildikten sonra GeneAmp PZR Sistemi 9700
cihazı kullanılarak amplifikasyon gerçekleştirilmiştir. QIAGEN Investigator Argus X-12, XSTR kiti kullanılarak PZR mixi hazırlanmıştır. PZR mixi, kit standartlarına göre hazırlanmış
olup, sadece kullanılacak olan DNA miktarı ve PZR döngü sayısı artırılmıştır. 94 °C’de 4dk.
denetarüsyondan sonra PZR’ın ilk döngüsü 96°C’de 30 sn, 63 °C’de 120 sn., 72 °C’de 75 sn
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
508
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
(30döngü), ikinci döngü 94 °C’de 30 sn., 60 °C’de 2 dk., 72 °C’de 75 sn., (27 döngü) ve son
uzama 68 °C’de 65sn., olacak şekilde ayarlanmıştır. PZR işlemi tamamlandıktan sonra amplifiye olan ürünler, kapiller kolonlu otomatik genetik analiz cihazı (ABI Prism 310) kullanılarak
yürütme işlemi yapılmıştır. Elektroforez işlemi bittikten sonra Gene Scan programı kullanılarak
görüntüler değerlendirilmiştir.
3. BULGULAR
Nysa Antik Kenti kazısından çıkartılan 1 çocuk, 1 genç ve 2 erişkin bireye ait kemik ve
diş örneklerinin cinsiyet tespiti DNA analizi ile yapılmıştır. PZR sonunda cinsiyet belirleyen
amelogenin gen bölgesinde başarılı bir şekilde amplifikasyon sağlanmıştır ve tespit edilen cinsiyet bulguları Tablo-2’de verilmiştir. Amelogenin gen bölgesinde 106 baz çiftinde X kromozomu, 112 baz çiftinde ise Y kromozomu amplifiye olmaktadır (Praveen Kumar ve Aswath,
2016). Erkek olan bireyler 112 baz çiftinde, (Şekil-7) dişi olan bireyler ise 106 baz çiftinde
(Şekil-8) pik vermiştir.
Tablo-2 DNA analizleri sonucunda bireylerin cinsiyeti
Numara Birey Yaşı
Buluntu türü
Cinsiyet
1A
Çocuk
Sol Timpanik
Erkek
Erkek
Erişkin
Mandibula
üzerindeki diş
Mandibula
üzerindeki diş
Sol Timpanik
Fibula
Erkek
Femur
Erkek
Dişi
4B
Mandibula
üzerindeki diş
Sol Timpanik
4C
Sağ Timpanik
Belirlenemedi
1B
2A
2B
3A
Erişkin
3B
4A
Genç Erişkin
Erkek
Erkek
Dişi
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
509
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Amelogenin
gen bölgesi
Şekil-7 Erkek bir bireye ait kapiller kolonlu genetik analiz cihazındaki görüntü
Amelogenin
gen bölgesi
510
Şekil-8 Dişi bir bireye ait kapiller kolonlu genetik analiz cihazındaki görüntü
2015 Nysa Antik Kentinden çıkartılan iskeletler Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi Antropoloji Bölümü laboratuarında değerlendirilmiştir. İskeletlerin birey ayrımları yapıldıktan sonra yaş tayini yapılmıştır. Kemik ve diş örnekleri kullanılarak DNA analizi
ile cinsiyet belirlendikten sonra, iskeletler üzerindeki patolojik bulgular incelenmiştir. Bireylerde bulunan patolojik bulgular cinsiyetleri ile birlikte tablo-3’te gösterilmiştir.
Tablo-3 Nysa Antik Kenti’ndeki bireylerde gözlemlenen patolojik bulgular
Numara Yaş Grubu
1A
Çocuk
1B
2A
Erişkin
2B
3A
3B
Erişkin
4A
Genç Erişkin
4B
4C
Buluntu türü
Sol Timpanik
Mandibula üzerindeki diş
Mandibula üzerindeki diş
Sol Timpanik
Fibula
Femur
Cinsiyet
Erkek
Erkek
Patolojik Bulgu
Erkek
Hipoplazi
Mandibula üzerindeki diş
Sol Timpanik
Sağ Timpanik
Dişi
Erkek
Erkek
Erkek
Periostitis
Osteoartritis
Hipoplazi
Entesopati
Dişi
Belirlenemedi
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Osteoartritis (Dejeneratif Eklem Hastalığı): Dejeneratif eklem hastalığının tıp dilindeki karşılığı‘‘osteoartrit’’olarak tanımlanır.‘‘Osteo’’ kemik, artrit ise eklem hasarı ve eklem
iltihabı anlamına gelmektedir ve günümüzde kireçlenme olarak bilinmektedir (Roberts ve
Manchester, 1995; Arthur, 1998; Hunt, 2005; Ortner, 2003, 2008; Jasvir, 2009). Osteoartritis;
diz, kalça, el bileği, bel kemiği ve omurgada görülmektedir (Eroğlu, 2008; Ay, 2014). Bu hastalık, eklemlerde incelme, aşınma ve tahribat sonucu ortaya çıkar ve bu durumda eklem kıkırdağının bütünlüğü bozulur. Genellikle yaşı ilerlemiş bireylerde görülen patolojik bir bulgudur. Bu
çalışmada da erişkin erkek bireyde (3A/3B) sağ humerus ulna radius birleşiminde osteoartritis
görülmüştür (Şekil-9).
511
Şekil-9 Erişkin erkek bireyin sağ humerus ulna radius birleşiminde görülen osteoartritis
Periostitis (Kemik zarı iltihabı): Enfeksiyon hastalıkları içerisinde yer alan periostitis,
kemik zarı iltihabı olarak tanımlanmaktadır. Bakteri, virus, mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların yumuşak dokuda neden olduğu enfeksiyonun kemik zarını etkilemesi durumunda bu
hastalık ortaya çıkar ve kemik üzerinde düzgün olmayan bir biçimde dağılırak kendisini gösterir ( Hunt, 2005; Ortner, 2008). Erişkin erkek bireyin (3A/3B) fibula ve tibianın (sağ/sol belirsiz) shaft kısmında periostitis görülmüştür (Şekil-10).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Şekil-10 Fibula ve tibiada (sağ/sol belirisiz)gözlemlenen periostitis
Enamel Hipoplazi: Enamel hipoplazi, diş minesindeki gelişim bozukluğundan kaynaklanan görsel bir bulgudur ve iskeletleşmiş insan kalıntılarında da belirlenebilir. Hipoplazi,
mine tabakasında renk değişimi olarak görüldüğü gibi çukur veya çizgi şeklinde de görülmektedir (Hillson, 1996; Hunt, 2005; Özbek, 2007). İnsan iskeletlerinde en sık karşılaşılan diş hipoplazis çeşidi, diş tacındaki linear çizgilerdir (Gözlük, 2004). Erişkin iki erkek bireyin mandibula üzerindeki dişlerinde enamel hipoplazi görülmüştür (Şekil-11).
512
Şekil-11 Erişkin erkek bireyde görülen enamel hipoplazi
Entesopati: Tendonların kemiğe yapışma noktasında inflamasyona bağlı dejeneratif
delikler, yırtıklar, çökükler meydana gelir veya ekstra kemikler oluşur (Kasapçopur ve Arısoy,
2011) Clavicula da litik lezyon genelde (delik-çökük-yırtık) görünümde olur (Ortner, 2003;
Hunt, 2005; Jasvir, 2009). Bu çalışmada erişkin erkek bireye (3A/3B) ait sağ claviculada entosopati görülmüştür (Şekil-12).
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Şekil-12 Sağ claviculada gözlemlenen litik lezyon
TARTIŞMA ve SONUÇ
Paleoantropoloji alanında yapılan çalışmalar geçmişin aydınlatması açısından önemlidir. Arkeolojik kazılardan çıkartılan iskeletler üzerinde yapılan araştırmalar ile nüfus hareketliliği, beslenme şekli, paleodemografi, akrabalık ilişkileri ve sağlık sorunları belirlenebilmektedir. Bu çalışmada Nysa Antik Kenti kazısından çıkartılan iskeletlerin öncelikle minimum birey
sayısı belirlenmiştir. Daha sonra antropolojik metotlar kullanılarak iskeletlerin 2 erişkin, 1 genç
erişkin ve 1 çocuk birey olmak üzere minimum 4 bireye ait olduğu bulunmuştur.
Nysa kazısında DM-4 nolu mekânın güneyinde bulunan 1 genç erişkin ve 2 erişkin bireyin kemikleri çok parçalı durumda ele geçmiştir. Ayrıca bu bireylerin kemiklerinin eksik veya cinsiyet belirleyici elementlerinin kırık olması morfolojik incelemeler ile cinsiyet belirlemeyi imkânsız hale getirmiştir. Cinsiyetin belirlenebilmesi için DNA analizinden yararlanılmıştır.
Bireylere ait iskeletlerin cinsiyetini belirlemek için yapılan bu çalışmada da her bireye
ait farklı kemikler kullanılmıştır. 1 numaralı çocuk bireye ve 2 numaralı erişkin bireye ait timpanik kemik ve dişten elde edilen pulpadan başarılı bir şekilde DNA elde edilmiştir ve bu bireylerin cinsiyeti erkek olarak bulunmuştur. 3 numaralı erişkin bireye ait femur ve fibula kemiklerinden DNA elde edilmiştir ve bu bireyin cinsiyeti de erkek olarak bulunmuştur. 4 numaralı erişkin bireye ait sağ ve sol timpanik kemikleri ile diş örneğinden elde edilen pulpadan
DNA izolasyonu yapılmıştır. PZR sonucunda sağ timpanikte hiçbir amplifikasyon oluşmamıştır. Ancak sol timpanik kemik ve diş pulpasının amelogenin gen bölgesinde amplifikasyon
oluşmuştur ve birey dişi olarak bulunmuştur. PZR sonucunda cinsiyet belirleyen amelogenin
gen bölgesinde amplifikasyonun oluşmaması durumunda ve sonuçların doğrulanmasının gerektiği düşünüldüğünde bir bireyden farklı kemiklerin alınarak çalışılmasının önemli olduğu görülmektedir
Antik DNA çalışmalarında kontaminasyon riskinin yüksek olmasından dolayı antropolog, arkeolog ve biyologların koordineli çalışmasının önemli olmaktadır. Kazı sırasında kontaminasyonu engellemek için önlemler alınması, iskeletlerin mümkün olduğunca güneş ışığına
fazla maruz kalmadan çıkarılması, bireylerin ayrı olarak paketlenmesi DNA analizleri için
önemlidir. Kontaminasyon riski kazı alanında kazı ekibinden kaynaklı olabileceği gibi, laboratuvar ortamında moleküler çalışmaların her aşamasında da görülebilir. Kontaminasyon riski
yanlış sonuca neden olacağı için, bu çalışmada PZR aşamasında kullanılan yönteminde önemli
olduğu görülmektedir. Bu çalışmada X-STR kitinin kullanılmış olması, kontaminasyonun olup
olmadığını belirleme konusunda bir avantaj sağlamıştır. Cinsiyet belirlemek amacıyla kullandığımız X-STR kitinde insana ait 12 gen bölgesi vardır ve çalıştığımız örneklerde sadece amelo-
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
513
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
genin gen bölgesinde amplifikasyon sağlanmıştır. Antik DNA çalışmalarında degredasyon olduğu için tüm genomun veya profilin sonuç vermesi beklenmez. En ideal şartlarda bile antik
DNA örneklerinde 200 baz çiftinden daha uzun gen bölgelerinde amplifikasyon oluşması antik
DNA’nın modern DNA ile kontamine olduğunun göstergesi olarak görülmektedir (Hernandez
ve ark., 2003). Bu çalışmada sonuç aldığımız örneklerde bu bölgeler dışında herhangi bir gen
bölgesinde amplifikasyonun olmaması, modern DNA ile kontaminasyon olmadığını ve moleküler sonuçların doğruluğunu göstermektedir.
Nysa Antik Kenti kazısından çıkartılan 4 iskelet makroskopik olarak incelenmiş ve 2
erişkin bireyde patolojik bulgulara rastlanılmıştır. Periostitis, osteoartritis, enamel hipoplazi
bulunan patolojik bulgulardır. Bunların dışında mesleki veya rutin günlük hareketliliğe bağlı
olarak ortaya çıkan entesopati görülmüştür. İskeletler üzerinde belirlenebilen hastalıklardan biri
olan osteoartritis, yetişkinlerde ve ileri yaşlarda yaygın olarak görülen bir eklem hastalığıdır
(Ehlers ve Leary, 2008) ve bizim çalışmamızda erişkin bir erkek bireyin sağ humerus ulna radius ekleminde görülmüştür. Dejeneratif eklem hastalığı olarak da bilinen bu rahatsızlık mekanik sebeplere bağlı olarak oluşmaktadır ve daha çok yük taşıyan eklem yüzeylerinde hasar
oluşmasından kaynaklanmaktadır. Mekanik faktörlerden de kaynaklı olarak ortaya çıkabilen bu
hastalık ile birlikte, bu bireyin sağ clavicula kemiğinde entesopatinin de görülmüş olması eklemlerini zorlayan bir mesleğe sahip olduğunu düşündürmektedir. Bilindiği üzere insanların
yaşamları boyunca sahip oldukları meslekler, bazı hastalıkların ortaya çıkmasında etkili olmaktadır.
Periostitis, yumuşak dokudaki enfeksiyondan kaynaklı oluşabileceği gibi travma sonucunda da oluşabilmektedir. Vücutta kan dolaşımının daha yavaş olduğu alt bacak kemiklerinde
periostitis daha yaygın olarak görülmektedir (Ortner, 2003, 2008). Bu çalışmada erişkin erkek
bireyin (3A/3B) fibula ve tibia kemiğinin shaft kısmında görülmüştür. Periostitis ile ilgili yapılan çalışmalarda bu hastalığın en çok tibia kemiğinde kendini gösterdiği görülmüştür (Acar,
2015). Tibia kemiği, derinin hemen altında bulunduğu için ve diğer kemiklere göre daha yumuşak bir kas dokusuna sahip olmasından dolayı bireyin travma alması durumunda da periostitis
ortaya çıkmaktadır. Travma kaynaklı veya enfeksiyon sonucunda ortaya çıkan periostitisin varlığı, önemli bir sağlık sorununun göstergesidir.
Eski çağlardan günümüze kadar yaşamış olan toplumlarda dişler, kemiklere kıyasla bireyin sağlığı hakkında daha fazla bilgi vermektedir. Dişlerin incelenmesi ile beslenme alışkanlığı, besin hazırlama teknikleri, tüketilen besinler, enfeksiyonel hastalıklar belirlenebilmektedir
(Arıhan, 2013). Diş patolojisi çalışmaları içinde yer alan hipoplazide diş minesi yüzeyinde çukurluklar ve belirgin şekilde oluşan çizgiler kendini göstermektedir. Yanlış beslenme alışkanlığı, enfeksiyonel hastalıklar, vitamin eksikliği, raşitizm, fizyolojik stres, hipoplazinin oluşma
nedenleri içinde yer almaktadır (Uysal, 2012). Bu çalışmada erişkin iki erkek bireyin mandibula üzerindeki dişlerinde enamel hipoplazi görülmüştür. Nysa Antik Kenti bireylerinde hipoplazinin görülmüş olması, sosyoekonomik durumdan kaynaklı olarak vücutta yetersiz beslenmenin
izini göstermektedir.
Sonuç olarak, bu çalişmada DM-4 kodlu gömü alanından ele geçen iskeletlerde multidisipliner bir çalışma örneği sergilenerek Nysa Antik Kenti bireyleri incelenmiştir. Arkeolojik,
antropolojik ve genetik çalışmalar sonucunda gömü alanından ele geçen iskeletlerin minimum
birey sayısı, yaşları ve cinsiyetleri tespit edilmiştir. Bunların yanında, bu bireylerin yaşarken
geçirdikleri hastalıklar, beslenme şekilleri ve muhtemel günlük uğraşlarının vücutlarına yansıt-
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
514
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
tığı değişimler ortaya çıkarılmıştır. Ortaya çıkan patolojik bulgular ışığı altında Nysa Antik
Kenti’nde yaşayan bireylerin sağlık koşullarının çok iyi olmadığını ve beslenme koşullarının
yeteri kadar sağlanamadığını düşündürmüştür. Ayrıca antik DNA çalışmalarının antropoloji
bilimine büyük katkısının olduğu, antropolojik metotların yetersiz kaldığı bazı durumlarda
DNA analizlerinin kullanılmasının önemi de bu çalışma ile birlikte anlatılmaya çalışılmıştır.
Teşekkür
Nysa Antik Kenti Kazısından çıkartılan iskeletleri çalışmamız için izin veren ve tarafımıza ulaşmasını sağlayan Aydın Müze Müdürü Sayın Yılmaz Akkan’a ve Aynur Akkan’a
teşekkürlerimizi sunarız.
KAYNAKLAR
Acar,E., (2015), ‘’Giresun/Khalkeritis (Aretias) Adası Nekropolü ve İskeletlerin Paleoantropolojik Analizi,’’ Yüksek Lisans Tezi,Selçuk Üniversitesi,Sosyal Bilimler Enstitüsü,Konya.
Arthur, C., (1998), The Cambridge Encyclopedia of Human Paleopathology, Cambridge University Press, UK.
Ay,N., (2014), ‘’Müslümantepe İskeletlerinin Paleopatolojik Açıdan Analizi’’,Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yüksek Lisans Tezi.
515
Cemper-Kiesslich,J.,Coy,MR.,Kanz,F., (2014), Ancient DNA and Forensic Mutual Benefits:A
Practical Sampling and Laboratory Guide Through a Virtual Ancient DNA Stud,Adli
Tıp Bülteni, 19(1)-14.
Diest, W.von, (1913), Nysa ad Maeandrum: nach Forschungen und Aufnahmen in den Jahren
1907 und 1909, Berlin.
Eroğlu, S., (2008), ‘’Minnetpınarı İskeletlerinin Paleopatolojik Açıdan Analizi’’, Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi, 2008.
Ehlers, MR., Leary, ET., (2008), “Biochemical Markers of Rheumatoid Arthritis and Osteoarthritis: Clinical Utility and Practical Considerations”, Clinical Trials in Rheumatoid Arthritis and Osteoarthritis, David M. Reid and Colin G. Miller, (Ed.), 151–169, British Library Cataloguing in Publication Data, Springer-Verlag London Limited.
Faerman,M.;Filon,D.;Kahila,G.;Greenblatt,CL.;Smith,P.;Oppenheim,A.,(1995),‘’Sex identification of archaeological human remains basen on amplification of the X and Y amelogenin alleles’’,Genetics,29;167(1-2):327-32.
Gözlük, P., (2004), ‘’Van-Karagündüz Populasyonunun Dişlerinin ve Çenelerinin Paleopatolojik Açıdan İncelenmesi,’’ Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Doktora Tezi,
Ankara.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Gusta, D., White,TD., (1996), On the use of skeletal collections for DNA analysis,Ancient Biomolecules, 1 89–92.
Haber, M., Et al., (2016), Ancient DNA and the rewriting of human history: be sparing with
Occam’s razor, Genome Biology, 17:1.
Hannison, CM.,Foley, BP., (2007), Ancient DNA fragments inside Classical Greek amphoras
reveal cargo of 2400-year-old shipwreck,Journal of Archaeological Science 35, 1169–
1176.
Hernandez, A., Et al.,(2003), Mitochondrial DNA Analysis of Ancient Human Teeth From a
XVIth Century Archeological Excavation. International Congress Series. 1269:601-604.
Hillson, S., (1996), Dental Anthropology, Cambridge University Press, Cambridge,UK
Hochmeister, MN.,Et al., (1991), Typing of deoxyribonucleic acid (DNA) extracted from compact bone human remains, Journal of Fronsic Sciences,36,1649-1661.
Hummel, S., Et al., (2000), Evaluation of morphological sex determination by molecular analyses, Anthropol Anz 58:9–13.
Hunt, D., Mann WR., (2005), Photographic Regional Atlas of Bone Disease, Charles C. Thomas Publisher LTD, Springfield, Illionis, USA.
Idil, V., (1999), Nysa ve Akharaka / Nysa and Acharca, İstanbul.
Jasvir, SK., (2009), Bone Pathology, 2nd Edition, Humana Press, NY, USA.
Kadıoğlu, M., (2006), Die Scaenae Frons des Theaters von Nysa am Mäander. Forschungen in
Nysa am Mäander Band1, Mainz.
Kadıoğlu, M., (2014), Das Gerontikon von Nysa am Mäander. Forschungen in Nysa am Mäander Band 3, Darmstadt.
Kasapçopur, Ö., Arısoy,N., (2011), Ergenlik Çağında Bağ Dokusu Hastalıkları, Turkish Pediatrics Archive Publisher,Galenos Yayıncılık.
Kourouniōtēs, K., (1924), Ellēnikai anaskaphai en Mikra Asia. Anaskaphai en Nusē tē epi Maiandrō, ADelt 7, 1921-22 Atin ,s. 1-88.
Kanz, F., Kıesslıch, C., (2015), Forensic Archeology and Anthropology in Austria, Forensic
Archaeology: A Global Perspective, First Edition. Edited by W.J. Mike Groen, Nicholas
Márquez-Grant and Robert C. Janaway.
Krings, M.,Et al., (2000), A view of Neandertal genetic diversity,Natura Genetics 26.144-146.
Mittnik, A.,Et al., (2016), A Molecular approach to the Sexing of the Triple Burial at the Upper
Paleolithics Site of Dalni Vestonice, PLOS One,v:11 (10) e0163019.
Ortner, DJ., (2003), Identification of Pathological Conditions in Human Skeletal Remains. Second Edition, Academic Press.
Ortner, DJ., (2008). Differential Diagnosis of Skeletal Lesions in Infectious Disease. R. Pinhasi
and S. Mays (Ed.), 191-215. Advances in Human Palaeopathology, John Wiley & Sons
Ltd, The Atrium, Southern Gate, Chichester, West Sussex PO19 8SQ, England.
Özbek,M.,(2007),Dişlerde zamanda yolculuk, Hacettepe Üniversitesi Yayınları,Ankara.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
516
Paleoantropoloji Çalışmalarında Antik Dna'nın Önemi: Nysa Antik Kenti İskeletleri Üzerine
Bir Çalışma
Öztaner, SH.,Akdoğu Arca,EN.,.Gökalp Özdil,N., (2014), “Nysa Ad Maeandrum’daki Yeni
Bulgular Üzerine Bir Değerlendirme” içinde In Memoriam Filiz Öktem, s. 225-246.
Öztaner,SH., (2016), “La Basilique Civile de Nysa du Méandre”, Anatolia Antiqua XXIV, Paris
s.311-320.
Praveen Kumar, ST, Aswath ,N., (2016), DNA isolation from teeth by organic extraction and
identification of sex of the individual by analyzing the AMEL gene marker using PCR.
J Forensic Dent Sci, 8:18-21
Rizzi, E., Et al., (2012), Ancient DNA Studies :new perspectives on old samples, Genetics Selection Evolution, 44: 21.
Schaefer,M., Black,S., Scheuer,L., (2000), Juvenile Osteology: A Laboratory and Field Manual,USA.
Sevim, A., Yaşar, ZF., Hancı, İH., (2007), “Bebek ve Çocuk İskeletlerinde Yaş Tayin Metotları’’, Adli Bilimler Dergisi,Cilt:6, Sayı: 2, Sayfa 6-12. ISSN: 1303-6793.
Singh,J., Garg,A., (2014), Ancient DNA Analysis And Its Probable Applications In Forensic
Anthropology, Journal Punjab Acad Forensic Medicine Toxicology,14.
Strocka, MV.,Hoffmann,S.,Hiesel,G., (2012), Die Bibliothek von Nysa am Mäander. Forschungen in Nysa am Mäander Band 2, Darmstadt.
Tekeli, E.,Gültekin, T., (2017), ‘’Giresun/Khalkeritis Adası Bizans Dönemi Bireylerinde Morfolojik ve Genetik Çalışmalar ile Cinsiyetin Belirlenmesi’’, Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi,Yıl:5,Sayı:44, s.538-551.
Uysal,G.,(2012), “ Ankara Popülasyonunda” Mine Hipoplazisi ve Boyuna Büyüme Arasındaki
ilişki, Edebiyat Fakültesi Dergisi / Journal of Faculty of Letter, ilt/Volume 29 Sayı/Number 1.
Wang,L., (2000), Genetic structure of a 2,500-year-old human population in China and its spaciotemporal changes, Molecular Biology Evolution 17.1396–1400.
Yılmaz, H. (2011), ‘’Van Kalecik (Urartu) Toplumunun Erişkin Bireylerinin Paleopatolojik
Analizi’’, Belleten, 75: 272:1-18.
The Journal of Academic Social Science Yıl: 5, Sayı: 48, Haziran 2017, s. 500-517
517
Download