İŞE İADE DAVASI AÇMA ŞARTLARI ERYİĞİT HUKUK BÜROSU/ANKARA Stj. Av. Müge BOSTAN 8.2.2017 İŞE İADE DAVASI İş sözleşmesinin 4857 sayılı İş Kanunu’nun 18 inci maddesinde yer alan bir sebebe dayandırılmaksızın işveren tarafından sonlandırılması durumunda, kanun, işçiye iş güvencesi kapsamında işe iade davası açma hakkı tanımaktadır. Bu durum kanun koyucu tarafından İş Kanunu’nun 20. maddesiyle hüküm altına alınmıştır. “Madde 201 - İş sözleşmesi feshedilen işçi, fesih bildiriminde sebep gösterilmediği veya gösterilen sebebin geçerli bir sebep olmadığı iddiası ile fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açabilir. Taraflar anlaşırlarsa uyuşmazlık aynı sürede özel hakeme götürülür. Feshin geçerli bir sebebe dayandığını ispat yükümlülüğü işverene aittir. İşçi, feshin başka bir sebebe dayandığını iddia ettiği takdirde, bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Dava seri muhakeme usulüne göre iki ay içinde sonuçlandırılır. Mahkemece verilen kararın temyizi halinde, Yargıtay bir ay içinde kesin olarak karar verir.” Düzenlemeye göre, işçi geçerli bir sebebe dayanmayan iş sözleşmesi feshinin kendisine tebliğinden itibaren bir ay içinde iş mahkemesinde dava açmalıdır. Bir aylık süre hak düşürücü süre niteliğindedir. Konuyla ilgili örnek Yargıtay kararı aşağıdadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 22.11.2016 tarihli, 2016/34498 E. , 2016/20601 K. sayılı kararı2 “…4857 Sayılı İş Kanunu'nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir. İşveren fesih bildiriminde bulunmuş, ancak bunu tebliğ etmemiş olmasına rağmen, örneğin, işçi, işvereni şikâyet ederek, fesih bildiriminin yapıldığı tarihi kesin olarak belirleyecek bir işlem yapmışsa, artık bu tarihin esas alınması uygun olacaktır. Bu anlamda işverenin fesih bildiriminin tebliğden imtina edildiği tutanakların tutulduğu tarih, tutanak düzenleyicilerinin doğrulaması halinde tebliğ tarihi sayılacaktır. Bunun yanında feshe dair belgenin düzenleme tarihi kural olarak fesih bildiriminin yapıldığı tarih olarak kabul edilemez. Önemli olan düzenleme tarihi değil, belgenin işçiye tebliğ edildiği tarihtir. İşçinin kayıtlardaki fesih bildirim tarihi ile gerçek fesih bildirim tarihinin farklı olduğunu, davanın süresinde açıldığını iddia etmesi durumunda, bu iddiası ile ilgili delilleri toplanmalı, gerçek fesih bildirim tarihi araştırılmalı, özellikle hak düşürücü sürenin bertaraf edilip edilmediğine dikkat edilmelidir. İşçiyi yanıltıcı nitelikte değişik tarihler içeren fesih bildiriminin tebliğ tarihinin hak arama yolunu açacak 1 2 (İş Kanunu [İK], 2003: madde 20) Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 22.11.2016 tarihli, 2016/34498 E. , 2016/20601 K. sayılı kararı şekilde işçinin lehine yorumlanması İş Hukukunun işçiyi koruma özelliğinin gereğidir.” Örnek Yargıtay Kararında da tebliğ tarihinin önemine vurgu yapılmış olup, dikkat edilmesi gerekenin feshin düzenlenme tarihi olmayıp, direkt olarak tebliğ tarihi olduğu açıkça ifade edilmiştir. İş Kanunu’nda işe iade davasının da içinde yer aldığı iş güvencesi hükümleri emredici nitelikte düzenlenmiştir. İşe iade davası açılması belirli koşulların varlığına bağlıdır. Bu koşulların varlığı da emredici nitelikte düzenlenmiş olmaları nedeniyle resen araştırılır. Bu koşullar kısaca şu şekilde sıralanabilir: i-İş sözleşmesinin İş Kanununa veya Basın İş Kanununa tabi olması: İşe iade davası açma hakkının İş Kanunu ile düzenlenmiş olması dolayısı ile İş Kanunu’nda düzenlenmeyen türde bir iş sözleşmesine bağlı olarak çalışan işçi bu hakkı kullanamaz. ii-İş sözleşmesinin belirsiz süreli sözleşme olması: Belirli süreli iş sözleşmeleri ile çalışan işçilerin süre sonunda işe iade davası açma hakları bulunmamaktadır. iii-İş sözleşmesinin işveren tarafından İş Kanunu’nda yer alan bir sebebe dayandırılmadan feshedilmesi: İş Kanunu’nda haklı fesih sebepleri madde 18 de düzenlenmiştir. “Madde 183 - Otuz veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde en az altı aylık kıdemi olan işçinin belirsiz süreli iş sözleşmesini fesheden işveren, işçinin yeterliliğinden veya davranışlarından ya da işletmenin, işyerinin veya işin gereklerinden kaynaklanan geçerli bir sebebe dayanmak zorundadır. Yer altı işlerinde çalışan işçilerde kıdem şartı aranmaz. Altı aylık kıdem hesabında bu Kanunun 66 ncı maddesindeki süreler dikkate alınır. Özellikle aşağıdaki hususlar fesih için geçerli bir sebep oluşturmaz: a) Sendika üyeliği veya çalışma saatleri dışında veya işverenin rızası ile çalışma saatleri içinde sendikal 4faaliyetlere katılmak. b) İşyeri sendika temsilciliği yapmak. c) Mevzuattan veya sözleşmeden doğan haklarını takip veya yükümlülüklerini yerine getirmek için işveren aleyhine idari veya adli makamlara başvurmak veya bu hususta başlatılmış sürece katılmak. 3 (İş Kanunu [İK], 2003: madde 18) d) Irk, renk, cinsiyet, medeni hal, aile yükümlülükleri, hamilelik, doğum, din, siyasi görüş ve benzeri nedenler. e) 74 üncü maddede öngörülen ve kadın işçilerin çalıştırılmasının yasak olduğu sürelerde işe gelmemek. f) Hastalık veya kaza nedeniyle 25 inci maddenin (I) numaralı bendinin (b) alt bendinde öngörülen bekleme süresinde işe geçici devamsızlık. İşçinin altı aylık kıdemi, aynı işverenin bir veya değişik işyerlerinde geçen süreler birleştirilerek hesap edilir. İşverenin aynı işkolunda birden fazla işyerinin bulunması halinde, işyerinde çalışan işçi sayısı, bu işyerlerinde çalışan toplam işçi sayısına göre belirlenir. “İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri hakkında bu madde, 19 ve 21 inci maddeler ile 25 inci maddenin son fıkrası uygulanmaz.” iv-İşyerinin otuz veya daha fazla işçi çalıştırması ve işçinin altı ay kıdeminin bulunması: 4857 sayılı İş Kanunu 18 inci madde 1 inci fıkrada açıkça belirtildiği üzere işçinin işe iade davası açabilmesi için gereken şartlar arasında; işyerinin otuz veya daha fazla işçi çalıştırması ve işçinin altı ay kıdeminin bulunması yer almaktadır. v-İşveren Vekili Statüsünde Olmamak: İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri bu davadan yararlanamaz. İşyerinin bütününü sevk eden işveren vekilleri ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri kanunda ‘ve’ sözcüğü ile bağlanmıştır. Bu durumun sonucu olarak sadece işyerinin bütününü sevk eden işveren vekilleri ile sadece işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri işe iade davası açma hakkına sahiptir. Her iki yetkinin birlikte kullanılması durumuna özel olarak işe iade davası açma hakkı tanınmamıştır. Konu ile ilgili örnek Yargıtay kararları aşağıdadır. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 26.6.2006 tarihli, 2006/15158 E., 2006/18474 K. sayılı kararı5 “…İşçinin, 4857 sayılı İş Kanunu'nun 18 ve devamı maddelerinde düzenlenen iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi için ,belirsiz süreli iş sözleşmesi ile çalışması yanında, işyerinde en az 30 işçi çalışması, en az 6 aylık kıdeminin bulunması ve işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcısı veya işyerinin bütünü sevk ve idare eden işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda olmaması gerekir. Somut olayda, organizasyon şeması incelendiğinde, işletme bazındaki işyerinde Genel Müdürlüğe doğrudan bağlı olarak Kalite Teminatı Bölüm 5 Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 26.6.2006 tarihli, 2006/15158 E., 2006/18474 K. sayılı kararı Başkanı görevi yürüten davacının, işveren vekili yardımcısı sıfatını taşıdığı anlaşılmaktadır. Kimi işletmelerde, yapılanmada bölüm Başkanlığı (Direktörlük)'nın Genel Müdür ya da yardımcısı sıfatını taşıdığı bilinen bir kavramdır. Davacının bu sıfat içerisinde görev yaptığı, Genel Müdür konumundaki kişinin yetkilerini kullandığı, organizasyon şeması, işvereni temsile yetkili kişileri gösteren imza sirküleri ile sabittir. Davacı işveren vekili olup, iş güvencesi hükümlerinden yararlanamaz. Davalı vekilinin temyiz istemi ve maddi hata dilekçesi yerinde görülmüştür.” Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 9.3.2015 tarihli, 2015/5580 E., 2015/9317 K. sayılı kararı6 “…4857 Sayılı İş Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca işçinin iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilmesi işçinin işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları veya işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekili konumunda bulunmaması gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekilleri her şeyden önce, işletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekilleri ile yardımcıları olduğuna göre, işletmenin tümünü yöneten genel müdürler ile yardımcıları iş güvencesi hükümlerinden yararlanamayacaktır. Ancak belirtelim ki, işyerinde genel müdür veya genel müdür yardımcısı unvanının kullanılması tek başına iş güvencesi kapsamı dışında bulunma sonucunu doğurmaz. Önemli olan, kendisine temsil yetkisi verilip verilmediği ve işletmenin bütününü yönetip yönetmediğidir; bu hususta görev tanımı ve konumuna bakmak gerekir. İş güvencesinden yararlanamayacak işveren vekillerinin 2. grubunu, işletmenin değil de işyerinin bütününü yöneten ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleridir. Buna göre, işletmenin bütününü sevk ve idare edenler, başka bir şart aranmaksızın işveren vekili sayılırken; işletmenin değil de işyerinin bütününü sevk ve idare edenlerin anılan anlamında işveren vekili sayılabilmesi için ilave olarak, işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisini haiz olması şartı aranır. İşyerinin tümünü sevk ve idare ile işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi katlanmış olarak, birlikte aranır. Dolayısıyla bir banka şubesi müdürü ile fabrika müdürü, işyerini sevk ve idare etmekle beraber, özgür iradesi ile işçi alma ve işten çıkarma yetkisi yoksa işveren vekili sayılmaz. İş güvencesinden yararlanır. Aynı şekilde, işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan insan kaynakları müdürü ile personel müdürü, işyerinin tümünü yönetmediğinden iş güvencesi hükümlerinden yararlanabilecektir.” 6 Yargıtay 22. Hukuk Dairesi’nin 9.3.2015 tarihli, 2015/5580 E., 2015/9317 K. sayılı kararı Konuya ilişkin örnek Yargıtay kararlarında da işe iade davası açma hakkının kullanılmasında işveren vekilliği statüsünün önemi açıkça belirtilmektedir. Sonuç olarak; işe iade davası, belirsiz süreli iş sözleşmesi ile otuz veya daha fazla işçi çalıştıran bir işyerinde çalışan, altı ay kıdeme sahip işçi tarafından, iş sözleşmesinin kanunda sayılanlar dışında bir sebeple feshinin kendisine tebliğinden itibaren bir ay içinde açılır. İşletmenin bütününü sevk ve idare eden işveren vekili ve yardımcıları ile işyerinin bütününü sevk ve idare eden ve işçiyi işe alma ve işten çıkarma yetkisi bulunan işveren vekilleri ise kanun koyucu tarafından iş güvencesi kapsamı dışında bırakılmıştır. KAYNAKÇA İş Kanunu (2013), T.C. Resmi Gazete, 4857, 10.06.2003 Çelik, Nuri. İş Hukuku Dersleri. İstanbul: Beta Yayınevi, 2013 Kazancı İçtihat Bilgi Bankası, www.kazanci.com/kho2/ibb/giris.htm www.mevzuat.gov.tr/ www.iskanunu.com/