Akciğerin Savunma Mekanizmaları Nazire UÇAR, Dilek SAKA, Özgür COŞKUN, Ayşe SARI Atatürk Göğüs Hastalıkları ve Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Araştırma Hastanesi, ANKARA ÖZET Solunum yollarında; inhalasyonla alınan çeşitli partiküllere, mikroorganizmalara ve toksinlere karşı nonimmünolojik ve immünolojik olmak üzere karmaşık bir savunma sistemi mevcuttur. Bu sistem içerisinde, üst solunum yolları ve bronşlarda anatomik bariyerler, öksürük refleksi, mukosiliyer temizlenme, sekretuar IgA, alveollerde ise alveoler makrofajlar, hücresel ve humoral immünite yer almaktadır. ANAHTAR KELİMELER: Akciğer, savunma SUMMARY DEFENSE MECHANISYMS OF THE LUNG There is a complex immunologic and nonimmunologic defense mechanism of the airways against inhaled particles, microorganisms and toxins. This system includes; anatomic barriers, cough reflex, mucociliary clearence, secretory IgA at upper airways and bronchioles and alveolar macrophages, cellular and humoral immunity at alveoli. KEY WORDS: Lung, defense Üst ve alt solunum yolları, dış ortama maruz kalan en büyük epitelyal yüzeyi oluşturmaktadır. Akciğerlerdeki gaz alışverişinin sürdürülmesi için inspire edilen havayla birlikte gelen yabancı maddelerin inflamasyona yol açmalarını durdurmak ve bunları vücuttan uzaklaştırmak gereklidir. Bu nedenle, burun deliklerinden, alveollere kadar karmaşık bir savunma sistemi mevcuttur. Şematik olarak; akciğer savunma mekanizmaları, üst hava yollarında yer alanlar ve alveoldekiler olmak üzere ikiye ayrılabilir (Tablo 1) (1). Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 Anatomik Bariyerler Solunan hava üst solunum yollarında 37°C’ye ısıtılır ve %95 su buharı ile doymuş hale getirilir. İnspire edilen havanın ısıtılıp nemlendirilmesi siliyer fonksiyon için gereklidir. Savunma mekanizması dış havanın filtrasyonu ile başlar. Filtrasyonda ilk barajı burun oluşturur. Nazal pasajlar, farenks, krikoid kıkırdağa kadar olan üst hava yolları büyük partikülleri filtre ederler. 10 µ’dan daha büyük partiküller burunda tutulur. 5 µ’dan daha küçük partiküller küçük hava yollarına ve alveollere kadar ulaşabilir (2,3). 153 Uçar N, Saka D, Coşkun Ö, Sarı A. Tablo 1. Solunum sisteminin savunma mekanizmaları. Üst solunum yolları ve bronşlar Alveoler boşluk Anatomik bariyerler Alveoler makrofajlar Öksürük refleksi Lenfosit aracılı immünite Mukosiliyer temizlenme Kompleman aktivasyonu Sekretuar IgA ve diğer Ig’ler Nötrofiller Hava yolu epiteli Aerosoller ise havada asılı olarak stabilitesini bir miktar koruyabilen yeterince küçük çaplı, solid ya da likit partiküllerin oluşturduğu sistem olarak tanımlanır (4). Trakeobronşiyal ağaçta aerosollerin depolanması üç mekanizma ile olur: Sıkışarak kümeleşme (inertial impaction), yerçekimsel birikim (gravitasyonel sedimentasyon), “Brownian” difüzyon (5). 1. Sıkışarak Kümeleşme (Inertial Impaction) 1 µ’dan büyük partikülleri etkiler. Burun deliklerindeki kıllı alandan geçerken havadaki büyük partiküller burada kalır. 10-15 µ’dan daha küçük tanecikleri taşıyan hava, burun septumu ve konkalar hizasındayken, 10 µ’dan küçük taneciklerin bir kısmı burada ayrılır. 10 µ büyüklüğündeki taneciklerden geri kalanlar farenksin arka duvarında sıkışarak kümeleşirler. Burun ve nazofarenksin çok etkin şekilde görev yapması sonucu trakeaya giren havada 10-15 µ’dan büyük tanecikler nadiren bulunur, bunlar da karina ya da ilk bir veya ikinci bronş bölümlerinde kümeleşirler. Hava yollarında 10 µ’dan küçük partiküllerin yaklaşık %20’si bu yolla çökerler (2,4). 2. Yerçekimsel Birikim (Gravitasyonel Sedimentasyon) Sedimentasyonla birikim, bir partikülün hızının sonlanmasına dayalıdır. Hava akciğer periferine doğru gittikçe akım hızı sıfıra yaklaşır ve havanın taşıdığı 0.5-5 µ’luk partiküller yerçekimi etkisi ile çökerler (4). Sedimentasyonun, en etkin olduğu bölgeler 15-23. bronş dallanmalarıdır. Buralarda biriken partiküller ve aerosol yolla verilen ilaçlar için sedimentasyon en önemli çökme mekanizmasıdır (2). devamlı bombardımana tabi tutularak çökmeleridir. Bu mekanizmalara rağmen bazı büyük partiküller akciğerin periferik alanlarına da ulaşabilir. Solunan yabancı partiküller mukosiliyer örtü üzerine oturduktan sonra 3 mekanizma ile temizlenmektedir. Bunlar; a. Öksürük refleksi; trakeadan, 7-8. ana bronş dallanmasına kadar olan bölümde etkilidir. b. Mukosiliyer temizlenme; larenksten terminal bronşiyole kadar etkilidir. c. Alveoler temizlenme (2,4). a. Öksürük refleksi: İnflamatuvar, mekanik, kimyasal ve termal nedenler öksürüğe yol açar. Öksürük sırasında karın içi basınç göğüs içi basınçtan daha yüksek olduğunda, diyafragma hızla yukarı kalkarak akım hızı artan havayı mukus tıkaçları ve yabancı cisimlerle birlikte aşağı solunum yollarından yukarıya doğru iter. Sekresyonun viskozitesi, hava yolu direnci ve akciğer kompliansı öksürük için gerekli olan akım hızlarını etkiler (2,3). b. Mukosiliyer klerens: Solunum yolları yalancı çok katlı siliyalı epitel ile döşelidir. Submukozal bezler, goblet hücreleri ve Clara hücrelerinin salgıladığı mukusun asıl görevi, örtü üzerine oturan partikülleri mukosiliyer yolla temizlemektir. Ayrıca, mukus solunan havayı nemlendirir, kayganlığı sağlar, epitelin dış ortamla ilişkisini engeller, mikroorganizmaları tutar. Siliyanın içinde bulunduğu mukus iki tabaka halindedir; 3. “Brownian” Difüzyon Sol tabaka, 5 µ kalınlığında olup siliyer aktivite için gereklidir. Siliyalı ve Clara hücrelerinden salınır. Miktar ve içeriği siliyer aktivite ve transport için gereklidir. “Brown” hareketleri; 0.1 µm ya da küçük partiküllerin, gaz moleküllerinin sürekli hareketi esnasında Jel tabaka, sol tabakanın üzerindedir. 2 µ kalınlığındadır. Fiziki, kimyasal ve biyolojik bir bariyer olarak 154 Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 Akciğerin Savunma Mekanizmaları görev yapar, fibriler yapısından dolayı partikülleri yakalar. Yüksek su içeriği ile havayı nemlendirir. Yüksek lipid içeriği su geçirgenliğini önler. Mukus içine gömülü olan siliyalar grup halinde bulunur ve koordine çalışır. Siliyaların hareketi ile siliyal yüzeyde dalga yayılması olur ki buna metakronizm denir. Normalde trakeada mukusun hareketi dakikada 5 mm, ana bronşlarda 2.5 mm, 1-2 mm çaplı küçük hava yollarında 0.5-1 mm civarındadır (1,2,4,6). c. Alveoler klerens: Küçük partiküller (0.1-5 µm) sedimentasyon ve “Brown” hareketleri ile alveollere tutulur. Burada temizleme yavaş olduğu için hasar veya fibrozis olabilir. Terminal hava yolları iki ana süreçle temizlenir. Bunlardan; absortif olmayanda; partiküller, hava yolu boyunca alveoler bölgeden siliyalı bölgeye taşınır ve mukosiliyer klerens ile atılır. Absortif olanda; partiküllerin epitelyal hücrelerin içine direkt penetrasyonu ile fagositoz ve yıkım olur (4,6). Mukusun Özellikleri Müsinler: Mukus jel, müsin denen karbonhidrattan zengin glikoproteinler tarafından oluşturulur. Adı spesifik bir molekülü çağrıştırmasına rağmen, müsin, aslında epitel hücreler tarafından sentezlenen glikozillenmiş protein grubuna verilen jenerik bir terimdir. Mukusta müsinden başka akciğer savunmasında rol oynayan çeşitli müsin dışı komponentler mevcuttur (7). Müsin dışı komponentler: Hava yolunun müsin dışı oluşumları, hem transüdasyon yoluyla kandan hem de lokal epitelyal hücrelerden kaynaklanır. Bunlar; proteinler, glikoproteinler ve lipidlerdir. Görevleri, mukoz membranı korumak ve sekresyonun fiziksel özelliklerini düzenlemektir (7). Albumin: Mukusun majör proteini, albumindir. Albuminin fonksiyonları arasında, biyolojik olarak aktif molekülleri bağlamak, taşımak, bir çöpçü gibi davranmak ve mukus jelin viskozitesini düzenlemek sayılabilir (7). Ayrıca, albumin α-1 antitripsinin hipoklorik asit aracılı oksidasyonunu inhibe ederek antioksidan özellik gösterir. Diğer antioksidan özellikleri, nötrofil inhibisyonu, peroksi radikallerinin ortadan kaldırılması, bilirubini bağlamak ve lipid peroksidasyonunu inhibe etmektir (8). Proteaz inhibitörleri: Hava yolu sekresyonlarındaki proteazların asıl kaynağı, lökositler ve bakterilerdir. Bir serin proteaz olan nötrofil elastaz, nötro- Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 fillerden salınır ve akciğer dokusundaki en önemli proteazlardan biridir. Başta elastin olmak üzere, proteoglikanlar, laminin, fibronektin ve kollajen tip 3-4 gibi çok sayıda hücre dışı matriks proteinini parçalayabilir. Bakteriyel proteazlar ise, Pseudomonas aeruginosa, Staphylococcus aureus, Haemophilus influenzae ve Streptococcus pneumoniae’nın ürettiği proteazlardır. Bunların, akciğer elastinini, immünglobulinleri, lizozimi, bazal membranları ve kompleman komponentlerini parçaladığı gösterilmiştir. Proteazların akciğerlere zarar verici etkilerine karşı hava yolu sekresyonu iki önemli proteaz inhibitörü içerir. Bunlardan ilki, α-1 proteaz inhibitörü yani α-1 antitripsindir. Diğeri, serin proteaz inhibitörü veya düşük molekül ağırlıklı bronşiyal inhibitör (BI), antilökoproteaz, mukus proteaz inhibitör (MPI) diye anılan hava yolunda lokal olarak üretilen ikinci önemli proteaz inhibitörüdür ve seröz hücrelerde mevcut olduğu gösterilmiştir. Dolayısıyla üst solunum yollarında daha fazladır. Alt solunum yollarında ise α-1antitripsin antiproteaz aktiviteden sorumludur. Proteaz inhibitörleri, tripsin, kimotripsin, nötrofil elastaz, katepsin G ve doku inhibitör metalloproteinazın aktif inhibitörü olarak rol oynar (7). İmmünglobulinler Sekretuar immünglobulin A (IgA): Bronşiyal sekresyonların en önemli immünglobulinidir (Ig) ve vücut sıvılarında IgG ve IgM ile birlikte antijenlerin (Ag) opsonizasyonunda, aglütinasyonunda rol alır ve kompleman fiksasyonuna katılır. Klasik kompleman yolunun zayıf aktivatörüdür, ancak bakterinin daha iyi opsonizasyonunu sağlayan alternatif yolu aktive edebilir. Sekretuar immünglobulin (sIgA)’in en önemli fonksiyonu, respiratuar virüslerin nötralizasyonudur. Mukozal yüzeye mikroorganizmaların yapışmasını önleyerek ve belirli solubl materyallerin bronş boyunca absorbsiyonunu engelleyerek etkili bir blok fonksiyonu yapar. Hava yollarına antijen girişinin düzenlenmesi sIgA’nın en önemli biyolojik özelliğidir. Spesifik antijenik materyalin inhalasyonu sonucu, mukozal sekresyonlarda mevcut olan sIgA, mukozal lenfoid dokunun stimülasyonunu veya dokunun infekte olmasını önleyerek, mukozal yüzeyden antijenik hasarın ortadan kaldırılmasında anahtar rol oynayabilir (1,7,9). İmmünglobulin G (IgG): Serum IgG, transüdasyon yoluyla respiratuar sekresyonlara geçer veya 155 Uçar N, Saka D, Coşkun Ö, Sarı A. bazı durumlarda lokal olarak sentezlenebilir. Partikülleri aglütine eder. Fagositoz için bakteri opsonizasyonu yapar. İmmünglobulinler içinde en güçlü opsonik aktiviteye sahiptir. Kompleman yolunu aktive eder. Belirli bakteriyel ekzotoksinleri ve virüsleri nötralize eder. IgG’nin bu biyolojik fonksiyonları mukozal yüzeylerde ortaya çıkar ve inhale materyallere özellikle mikroorganizmalara karşı konakçı defansında önemli rol oynar. IgG1 ve IgG2 en yüksek konsantrasyonda bulunur. IgG2 ve IgG4 %10’dan azdır. IgG2, S. pneumoniae ve H. influenzae gibi patojenlere karşı spesifiktir (1,9,10). İmmünglobulin M (IgM): Antijenlerin aglütinasyonunda ve kompleman fiksasyonunda etkilidir. Belirli bakterileri eritme kabiliyetine sahiptir. Sekresyonlardaki düşük konsantrasyonlarına rağmen IgM’nin inflamatuvar hastalıklarda mukozal yüzeyin immünolojik defansının önemli bir bileşeni olduğu görülmektedir (9). İmmünglobulin E (IgE): Akciğer savunmasında IgE’nin rolü tam olarak bilinmemektedir. Parazitik infeksiyonlara özellikle nematodlara karşı konakçı direncinde önemli olduğu görülmektedir. Asıl rolünün hipersensitivite reaksiyonlarında olduğu bilinmektedir (9). Lizozim (muramidaz): Pekçok bakterinin hücre duvarını oluşturan N-asetilmuramidaz ve N-asetilD-glikozamini parçalar. Hava yolunda çok büyük miktarlarda sekrete edilir, bakteriyel ve fungal infeksiyonlara karşı defansa yardım eder. İnsan balgam lizozimi spesifik olarak, S. pneumoniae’yı lizise uğratır ve Cryptococcus neoformans ile Coccidioides immitis gibi çeşitli mantarlara karşı toksiktir. Lizozim, peroksidaz ve laktoferrin ile birlikte hava yollarının nonspesifik lokal sekretuar immünitesine katkıda bulunur. Ayrıca, uyarılmış nötrofiller tarafından toksik oksijen radikali üretimini azaltır. Kemotaksisi inhibe ederek, inflamasyonun dokuya hasar verici etkisini en aza indirir (7). Laktoferrin: Transferrin gibi bir demir şelatörüdür. Transferrinden farklı olarak laktoferrinin demire afinitesi düşük pH’da sağlanır. Mukozal yüzeylerde demir bağlı bakteri çoğalmasını inhibe eder ve hidroksil radikallerinin indüklediği hasardan dokuları korur. Laktoferrin dağılımı lizozime benzer şekildedir (7). “Prolin-rich” proteinler (PRP): Akciğer ve tükürük bezlerinin mukoz sekresyonlarının minör 156 komponentleridir. Submukozal bezlerde bulunurlar. Az anlaşılmış olmasına rağmen, hava yolu sekresyonunun viskozitesini sağladıkları düşünülmektedir (7). Peroksidaz: Memeli dokularında pekçok peroksidaz tanımlanmıştır. Bu enzimler, hidroksiperoksitin suya redüksiyonunu (2H2O2→2H2O + O2) katalize eder. Bakteri, virüs, fungus ve mikoplazmalar gibi infeksiyöz ajanlara karşı defansta rolleri vardır (7). Lipidler: Akciğer alveolündeki yüzey aktif maddelerdir ve fosfatidilkolinden zengin lipidler hava yolu sekresyonlarının majör komponentidir. Patolojik mukus örneklerinin kuru ağırlığının %49’unu oluştururlar. Musinin lipidlerle bileşimi hidrofobisitesini arttırır (7). Proteoglikanlar: Ekzokrin sekretuar ürünlerin depolanması, salınımı ve aktivitelerinde rolleri vardır. Orjini tam olarak bilinmemektedir. Mukoz hücrelerden kaynaklandığı sanılmaktadır (7). Hava Yolu Sekresyonunun Regülasyonu Hava yolu sekretuar hücrelerinin α-adrenerjik uyarılması proteini düşük, hacmi yüksek; ß-adrenerjik uyarılması proteini yüksek, hacmi düşük bir sekresyona neden olur. Seroz hücrelerde α-reseptörler fazla miktarda bulunduğundan sulu sekresyon, mukoz hücrelerde ß-reseptörler fazla olduğundan koyu sekresyon oluşur. Kolinerjik reseptörler ise seroz ve mukoz hücrelerde eşit miktarlarda bulunur ve orta kıvamlı bir sekresyona neden olurlar. Epinefrin ve norepinefrine ek olarak mukus sekresyonunu arttıran bazı nöropeptidler mevcuttur. Bunlar; nöropeptid Y, substans P, nörokinin A-B, “calcitonin gene related peptid (CGRP)”, vazoaktif intestinal peptid, gastrin “related” peptid ve bombesindir (7). Hava Yolu Epitelinin Bariyer Fonksiyonu Hava yolundaki epitelyal hücreler çok sayıda bağlantılarla birbirine yapışıktır. Bunlar; sıkı bağlantılar, gevşek bağlantılar ve desmosomlardır. Sıkı bağlantılar, luminal yüzeyin hemen altındaki hücreler arası aralığı tam olarak tıkar. Böylece, luminal yüzeyle parankim arasında efektif mekanik bir bariyer oluşturarak küçük iyonların bile transepitelyal geçişini engeller. Ayrıca, pekçok maddenin sekresyonu için iyonik gradientin sürdürülmesine izin verir. Gevşek bağlantılar, epitelin elektriksel bağlantılı bir ünite olarak fonksiyon yapmasını ve hücreler arasında kü- Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 Akciğerin Savunma Mekanizmaları çük moleküllerin geçişini sağlar. Böylece, hücrelerin komşu hücrelere antioksidanlar gibi savunma moleküllerini geçirmesi mümkün olur. Ayrıca, gevşek bağlantı, siliyaların vuru bütünlüğünü sürdürmesine yardım eder. Desmosomlar ise hücrelerle komşuları arasındaki mekanik adezyona aracılık eder ve hücrelerin birbirine destek görevi görmesini sağlar (1). ALVEOLER MAKROFAJLAR ve LENFOSİT ARACILI İMMÜNİTE Hava yollarındaki savunma mekanizmalarından kaçarak alveoler boşluklara kadar inebilen küçük partiküller alveollerdeki temizlenme ve hücresel-humoral immünfaktörler sayesinde ortadan kaldırılır. İmmünreaksiyonların oluşmasında makrofajlar ve lenfositler en önemli hücresel bileşenlerdir. Pulmoner makrofajlar akciğerde, hava yollarında, alveoler aralıkta, interstisyumda, pulmoner vasküler yatakta, plevral aralıkta bulunur (11,12). Bronkoalveoler hücreler %80-85 makrofajlardan, %12-15 lenfositlerden oluşur (13). Alveollere kadar ulaşan partiküller için değişik olasılıklar sözkonusudur: Alveoler makrofajlar tarafından fagosite edilip parçalanabilir, makrofajlar içinde mukosiliyer aktiviteyle atılmak üzere proksimale doğru taşınabilir veya lenfatik drenaj ile uzaklaştırılabilir (12). Dendritik Hücreler Epitel bazal membranında branşlaşarak, inhale antijenleri tutacak bir ağ oluştururlar. Bu hücreler, TNF-α ve GM-CSF ile uyarıldığında, yüksek antijen prezentasyon kapasitesine sahiptir. Periferde antijenleri yakalayan hücreler, lenfatikler kanalıyla bölgesel lenf nodlarına göçer, burada uyuyan lenfositleri aktive eder. Sınıf I ve II sunumu yaptığından hem CD4 hem de CD8 T-hücrelerini aktive edebilirler (1). Akciğerdeki Lenfoid Dokular 1. Paratrakeal, mediastinal, hiler lenf bezleri, 2. Mukozal lenfoid doku, 3. İntraepitelyal lenfositler; hücresel immünitede rol oynarlar. 4. “Bronchus Associated Lenfoid Tissue (BALT)”: Hava yollarında lokalize subepitelyal lenfosit birikimleridir. Farelerde belirgin olarak saptanmasına rağmen insanda gösterilememiştir. Buradaki dendritik hücreler ve makrofajlar tarafından antijen alınır, işlenir ve sonra antikor cevabı başlatılır. Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 Alveoler Makrofajlar 0.5-5 µ çapları arasında olan bir bakteri alveol duvarı ile kontakt kurar ve alveol sıvısında yuvarlanır. Böylece, bakterinin fagositozu ve inaktivasyonu için bazı maddeler harekete geçer. Bunlar, lipoproteinler, IgG, C3b ve immün olmayan opsoninlerdir (11). Sürfaktan şeklindeki lipoproteinler opsonik etki gösterebilir. Ayrıca, makrofaj aktivasyonuna yol açabilir (13). Fagositoz için partiküllerin adezyonu ve içeri alınması gerekir. Nonspesifik adezyon dışında Ig ve komplemanın makrofaj yüzeyine bağlanması sonucunda fagositoz olabilir (opsonin bağımlı fagositoz). Ayrıca makrofaj, Fc reseptörü ile AgAb kompleksine bağlanabilir. Partikül bağlandıktan sonra yüzey membranı içe doğru invajine olur. “Fagozom” denen vakuoller oluşur ve lizozomlarla birleşerek “fagolizozom” halini alır. Mikrobisidal fonksiyon “oksijen radikalleri” ve “hidrolitik enzimler” aracılığıyla olur (örneğin; proteazlar, lizozimler, asit hidrolazlar). Stafilokoklar gibi bazı mikroorganizmalar, makrofajlar tarafından öldürülmeye karşı hassas iken, Mycobacterium tuberculosis, Legionella, histoplazma, toksoplazma gibi intraselüler mikroorganizmalar makrofajlar tarafından alınır, fakat yok edilemez (12). Ayrıca, büyük bir bakteriyel inokülum veya oldukça virülan mikroorganizmalar karşısında makrofaj sistemi yenilebilir. Bu durumda alveoler makrofajlar sitokinler salgılayarak, PMN lökositlerin ve diğer hücrelerin akciğere gelmesini sağlar (14). İmmünreaksiyonlar, makrofaj veya dendritik hücrelerin antijenleri hiler lenf bezlerine taşıması sonrasında burada başlar. Makrofajlar, T-lenfositleri yardıma çağırmak için antijen sunumu yapar. Antijen sunumu yapan hücreler, antijeni içine aldıktan sonra işler, yüzey membranında sınıf I veya II majör histokompatibilite kompleksi (MHC) şeklinde T-lenfositlere sunar. Makrofaj yüzeyindeki antijen T-hücre reseptörüne bağlanır. T-lenfositler aktive olur. Lenfosit proliferasyon ve farklılaşması meydana gelir. B ve doğal öldürücü (naturel killer) hücrelerde de tam aktivasyon sağlanır. Th1 benzeri CD4 T-lenfositlerden sitokin salınımı sonucu klonal genişleme olur ve gecikmiş tip aşırı duyarlılık reaksiyonu gelişir. Bu reaksiyon özellikle fakültatif intraselüler mikroplara karşı majör savunma mekanizmasıdır. Makrofajlardan salınan IL-1 ve IL-6 T-lenfositleri aktive eder. Aktive T-lenfositlerden salınan IFN-γ, pulmoner makrofajları aktive eder, sınıf II MHC sunumunu, fagositozu ve intra- 157 Uçar N, Saka D, Coşkun Ö, Sarı A. selüler öldürmeyi arttırır. IL-2, T, B, NK hücrelerinden sitokin salınımını, TNF-α ise endotelyal adezyon molekül salınımını arttırır. IL-2, IL-4, IL-5, IL-6 B-hücre aktivasyonunu stimüle eder. Ayrıca, antijenin yüzeydeki IgM veya IgD reseptörüne bağlanması ile de aktive olur. B hücre aktive olarak plazma hücresine dönüşür ve Ig’ler salınır. Primer immüncevap sırasında, lenfoid dokuda aktivasyon, klonal ekspansiyon, farklılaşma geçiren duyarlı veya hafıza T ve B hücreleri resirkülasyon havuzuna katılır. Antijenin kalıcılığı durumunda, spontan migrasyonla veya doku inflamasyonunda akciğere gelirler. Aktive lenfositler, akciğer dokusunda, antijen taşıyan inflamatuvar odaklara reseptör aracılı olarak toplanırlar. Doku inflamasyonu, endotel hücrelerinin aktivasyonunu sağlayan sitokinler oluşturur ve adezyon moleküllerinin sunumunu arttırır. Endotel aktivasyonu aktive veya hafıza lenfositlerin interstisyuma transvasküler göçünü sağlar. Antijenin akciğerde kalıcılığı ise pulmoner immünreaksiyon oluşturmak üzere yeni göç eden T ve B hücrelerinin proliferasyonunu ve farklılaşmasını stimüle eder. Spesifik antikor veya efektör T-hücre oluşması günler, haftalar alır. Sekonder immünyanıtta ise tekrar aynı antijenle stimülasyon sonucu daha önce duyarlılaştırılan hafıza lenfositler, dolaşımdan akciğere geçer veya direkt olarak lokal uyuyan hafıza hücrelerini stimüle eder. Burada, immün kişide, ajana karşı efektör mekanizmalar infeksiyon ortamında hemen başlar. Makrofajlar immünreaksiyonu aktive ettikleri gibi, PGE1, TGF-ß, toksik oksijen radikalleri aracılığıyla lenfosit proliferasyonunu inhibe edebilirler (12). Ayrıca, inflamasyonun kontrolünü IL-1 ve TNF-α inhibitörleri salınımı ile sağlarlar ve IL-10 üretimi ile de IL-1 veya TNF-α üretimini engelleyebilirler (15). KOMPLEMAN AKTİVASYONU Kompleman bileşenleri bazı sorumlu bakterileri direkt lizis yoluyla öldürebilir. Kemotaktik faktörler için kaynak olmasının yanında ısıya dayanıksız opsonin kaynağıdır ki, bu opsoninler mikroorganizmanın fagositik hücreler tarafından tanınma ve öldürülmesini kolaylaştırır. İnsanlarda kompleman sistemi iki büyük yolla aktive olur. Birçok bölümde bir kompleman bileşeninin aktive olması kendinden bir önceki komponentin bir sıra içinde aktivasyonuna bağlıdır. 158 Klasik Kompleman Yolu Klasik kompleman yolu tipik olarak antijen-antikor kompleksleri tarafından aktive olur. Klasik yolu birçok Ig aktive edebilir. Bunlar, IgM ve IgG’nin G1, G2 ve G3 alt sınıfıdır. Bunlardan herhangi birinin Fab bölümü antijenle birleşince antikordaki Fc bölümündeki herhangi bir yer komplemanın birinci komponentini bağlayıp aktive edebilecek bir hal alır. Birinci kompleman komponenti C1q, C1r ve C1s proteinlerinden oluşan makromoleküler bir komplekstir. C1s proteolitik aktiviteyi sağlar. Aktive C1 (C1s) sınırlı proteolizle kendi doğal substratları olan C4 ve C2’yi parçalar. C4’ün C1s tarafından bölünmesi sonucu immünkompleks veya antijene bağlanabilen C4b oluşur. C2’de C1s tarafından ayrılarak C4b’ye bağlanan C2a’yı oluşturur. Bu reaksiyonlar sonucu oluşan kompleks C4b2a veya klasik yol C3 konvertaz oluşur ve bu oluşan C3 konvertaz 3. kompleman komponentini parçalar. C3 konvertaz ile parçalanan C3 hemen immünkompleksleri bağlama yeteneğine sahip C3b’yi oluşturur. Bağlanmış C3b C3 konvertaz enzimine yeni bir özellik kazandırır ki bu oluşan enzim komplemanın 5. bileşenini parçalar. Bağlanmış C3b fagositik hücreler tarafından da tanınabilir ve yine alternatif kompleman yolunda önemli bir rol üstlenir. C5’in C3 konvertaz ve C3b kompleksleri tarafından parçalanması klasik yoldaki son sınırlı proteolitik reaksiyondur. Oluşan C5b, C6, C7, C8, C9’la birleşir ve C56789 kompleksi lipid hücre yüzeyine girer ve transmembran kanal oluşturarak iyon ve makromoleküllerin her 2 yönde hareketine izin verir. Kompleman işte bu yolla hücre membranını eritir, lizis eder (16). Alternatif Yol Bu yol, klasik yoldaki erken dönemde etkili komponentlerin aktivasyonunu “by-pass” eder ( C1, C2, C4) ve direkt C3’ün proteolitik parçalanmasına yol açar. Bu da membran atak kompleksinin C5b-q oluşumu ile devam eder. Alternatif kompleman yolunun antikor olmadan aktivasyonu tıpkı klasik kompleman yolunun immünkomplekslerle aktive edildiği gibi bazı biyolojik aktif ürünlerin oluşumu ile sonuçlanır. Bu ürünler saldıran mikroorganizmalara defans hattı oluşturdukları gibi aynı zamanda inflamasyon ve doku hasarı oluşumuna da katkıda bulunurlar. Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 Akciğerin Savunma Mekanizmaları KONAKÇI SAVUNMASI ile İLGİLİ NÖTROFİL FONKSİYONLARI İnsan ve birçok gelişmiş organizmada mikroorganizmalara konakçı defansını sağlamada primer sorumlu nötrofillerdir. Nötrofiller de yabancı düşmanları bulmak, tanımak ve yok etmek için birbiriyle ilişkili bir seri işlem mevcuttur. Bunlar, sirkülasyon, endotele yapışma, ekstravasküler emigrasyon, kemotaksis, partikül membranının tanınması ve bağlanması, fagositoz, degranülasyon ve serbest radikallerin oluşumudur. Adezyon-Migrasyon Akut inflamasyonu takiben oluşan en erken olaylardan biri, dolaşan nötrofillerin ekstravasküler diyapedez için vasküler endotele yapışmalarıdır. Nötrofillerin adezyonunu kolaylaştıran ve transendotelyal migrasyonu arttıran mediatörler arasında kompleman kaynaklı peptidler (C5a, “platelet activated factor (PAF)”, LTB4) ve bazı sitokinler (TNF-α, IL-8) bulunur. Kemotaksis İnflamasyon ve infeksiyona karşı normal konakçı defansını sağlamada kemotaksis çok önemlidir. Nötrofillerin kemotaksisi, C5a, bakteri ürünleri, uyarılmış lökosit ürünleri ve oksidize lipidler tarafından uyarılır. Araşidonik asitten (AA) kaynaklanan kemotaktik faktörler, fosfolipazların etkisiyle hücre membran fosfolipidlerinden oluşur. Lipooksijenaz yolunun ürünleri güçlü kemotaktik aktivite gösterir. 12 HETE ve 5 HETE nötrofiller ve eozinofiller için kemotaktiktir. AA’dan üretilen en güçlü kemotaktik faktör ise LTB4’tür. AA nötrofil, monosit, eozinofil ve alveoler makrofajlarda bir seri reaksiyon sonucu LTB4’e çevrilir. Bir diğer kemotaktik faktör olan PAF uygun olarak stimüle edilmiş nötrofil, eozinofil, monosit, alveoler makrofajlar ve endotelyal hücrelerden salgılanır. Opsonizasyon Serumda iki adet majör opsonin bulunur ki; bazı bakteri, mantar ve diğer partiküllere bağlanarak fagositik hücrelerin onları tanımasını kolaylaştırır. Bir tanesi ısıya dirençlidir, sadece daha önce test partikülüne maruz kalmış hayvan serumunda (immünserum) bulunur. Öteki ise ısıya duyarlıdır ve taze insan serumunda bulunur. Isıya dayanıklı olanı IgG sınıfındandır. Isıya duyarlı opsonik aktivite komple- Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160 manın 3. komponentinin fragmanlarına bağlıdır (C3b). C3b, partikülleri fagositik hücreler tarafından tanınabilir hale çevirir, böylece partikül ile hücrelerarası ilişkiyi sağlar. Fagositoz Uygun partikülle nötrofil arası ilişki sağlandığında partikül hücre tarafından alınır. Nötrofillerin çeşitli partikülleri fagositozu sonrası oksidatif metabolizmada belirgin değişiklikler olur. Hücreler çok sayıda yüksek reaktiviteli stabil olmayan ürünler oluştururlar ki bunlar tek değerlikli oksijen, süperoksit anyon radikalleri, hidroksi radikallerdir. Miyeloperoksidazla katalize edilen H + H2O2 = HO + H2O reaksiyonunun bir ürünü hipoklorittir ve çok güçlü mikrobisidal aktivite gösterir (16). KAYNAKLAR 1. Nicod LP. Pulmonary defence mechanisms. Respiration 1999;66:2-11. 2. Numanoğlu N. Solunum sistemi ve hastalıkları. Ankara: Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Antıp AŞ Yayınları, 1997;33-40. 3. Seaton A, Seaton D, Leitch AD. Lung defences and immunology. Crofton and Douglas’s Respiratory Diseases. 4th ed. Oxford: Blackwell Scirentific Publications, 1989; 95-104. 4. Steward WC, Donsuan BY. Deposition and clearence. In: Murray JF, Nadel JA, eds. Textbook of Respiratory Medicine. 2nd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1994;345-70. 5. Roin WN, Crystal RG. Consequences of chronic inorganic dust exposure. In: Crystal RG, West JB, eds. The Lung Scientific Foundations. New York: Raven Press, 1991; 1885-95. 6. Clarke WS, Pavie D. Mucociliary clearence. In: Crystol RG, West JB, eds. The Lung Scientific Foundations. New York: Raven Press, 1991;1845-59. 7. Basbaum C, Welsh JM. Defense mechanisms and immunology, mucus secretion and ion transport in airways. In: Murray JF, Nadel JA, eds. Textbook of Respiratory Medicine. 2nd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1994;323-37. 8. Davis BV, Pacht ER. Extracellular antioxidant defenses. In: Crystal RG, West JB, eds. The Lung Scientific Foundations. New York: Raven Press, 1991;1821-7. 9. Kaltreider HB. Phagocytic, antibody and cell-mediated immune mechanisms. In: Murray JF, Nadel JA, eds. Textbook of Respiratory Medicine. Philadelphia: WB Saunders Company, 1988;332-57. 10. Merrill W. Lung defence mechanisms against infection. Eur Respir J 1990;3:372-3. 11. Reynolds HY, Elias JA. Pulmonary defense mechanisms against infections. In: Fishman AP, ed. Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders. 3rd ed. New York: Mc Graw-Hill, 1998;265-74. 159 Uçar N, Saka D, Coşkun Ö, Sarı A. 12. Kaltraider HB. Macrophages, lymphocytes and antibody and cell mediated immunity. In: Murray JF, Nadel JA, eds. Textbook of Respiratory Medicine. 2nd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1994;370-401. 16. Goldstain IM, Shak S. Host defenses in the lung: Neutrophils, complement and other humoral mediators. In: Murray JF, Nadel JA, eds. Textbook of Respiratory Medicine. 2nd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1994;402-18. 13. Berman JS, Center DM. Lymphocyte and macrophage mediated inflammation in the lung. In: Fishman AP, ed. Fishman’s Pulmonary Diseases and Disorders. 3rd ed. New York: Mc Graw-Hill, 1998;275-87. Yazışma Adresi Nazire UÇAR 14. Agostini C, Chilosi M, Zambello R et al. Pulmonary immune cells in health and disease: Lymphocytes. Eur Respir J 1996;6:1378-401. Atatürk Göğüs Hastalıkları ve 15. Pozzi E, Luisetti M, Spialtini L et al. Relationship between changes in alveolar surfactant levels and lung defence mechanisms. Respiration 1989;55(Suppl 1):53-9. Araştırma Hastanesi 160 Göğüs Cerrahisi Eğitim ve Keçiören/ANKARA Solunum Hastalıkları 2002; 13: 153-160