T. C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI PRİMER MİDE KARSİNOMLARININ HİSTOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI Dr. Güneş GÜNER UZMANLIK TEZİ Olarak Hazırlanmıştır ANKARA 2014 T. C. HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ TIP FAKÜLTESİ TIBBİ PATOLOJİ ANABİLİM DALI PRİMER MİDE KARSİNOMLARININ HİSTOMORFOLOJİK ÖZELLİKLERİNE GÖRE SINIFLANDIRILMASI Dr. Güneş GÜNER UZMANLIK TEZİ Olarak Hazırlanmıştır TEZ DANIŞMANI Doç. Dr. Aytekin AKYOL ANKARA 2014 iii TEŞEKKÜR Bu araştırmanın bir kısmı Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimi tarafından 013 D05 101 003 numaralı bilimsel araştırma projesi olarak desteklenmiştir. Tez danışmanım olmayı kabul ettiği, çalışmamı planladığı, sadece tez sürecinde değil, asistanlık dönemim boyunca danıştığım her sorunu soğukkanlılıkla çözdüğü için Doç. Dr. Aytekin Akyol’a, Arşivden preparatların teminini sağlayan İntern Dr. Muzaffer Reha Ümütlü’ye, İmmünohistokimyasal çalışmaları gerçekleştiren teknisyenler Özlem Aksakallı ve Aynur Işık’a, Çalışmanın istatistiksel analizlerini yapan Sevilay Karahan’a, Tez formatını titizlikle düzenleyen Dr. Sadık Taşkın Taş’a, Asistanlık dönemim boyunca beni eğiten, büyüten ve olgunlaştıran Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Patoloji Anabilim Dalı öğretim üyelerine, Birlikte çok güzel hatıralar biriktirdiğimiz asistan arkadaşlarıma, içtenlikle teşekkür ederim. iv ÖZET Güner G, Prime Mide Karsinomlarının Histomorfolojik Özelliklerine Göre Sınıflandırılması, Hacettepe Üniversitesi, Patoloji Tezi, Ankara, 2014. Mide karsinomları, mortalitesi yüksek, prognozları genel olarak kötü tümörlerdir ve morfolojileri değişkendir. Çeşitli histomorfolojik sınıflandırmaları bulunmakla birlikte ideal bir sınıflandırma mevcut değildir. Hastaların prognozları ile ilişkilendirilebilecek, basit morfolojik parametreler ve algoritma içeren bir sınıflandırma yapılması amacıyla 10.11.2005-22.03.2012 tarihleri arasında opere olmuş ve Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’nda raporlanmış, mide karsinomu içeren 335 adet gastrektomi materyaline ait kesitler tekrar değerlendirilmiştir. Çalışma kapsamında tanımlanan kriterlere göre primer mide karsinomları; erken mide karsinomu (33, %10), adenokarsinom (142, %42), taşlı yüzük hücreli karsinom (76, %23), müsinöz karsinom (13, %4), mikst karsinom (20, %6) ve diğer/nadir karsinomlar (51, %15) olarak gruplandırılmıştır. Diğer/nadir karsinomlar grubuna özel histomorfolojik tipteki karsinomlar (adenoskuamöz, medüller benzeri, lenfoepitelyoma benzeri gibi) dahil edilmiştir. Ayrıca olgulara ait histomorfolojik ve demografik veriler değerlendirilerek sağ kalımı etkileyen en önemli faktör tümör evresi olarak saptanmıştır. Önerilen tanı grupları ve kriterleri, mide karsinomu nedeniyle rezeksiyon yapılan olguların sınıflandırılmasında basit ve uygulanabilir bir algoritma getirmektedir. Anahtar kelimeler: Gastrik, karsinom, morfoloji, patoloji. v ABSTRACT Güner G, Histomorphological Classification of Primary Gastric Carcinomas, Hacettepe University, Thesis of Pathology, Ankara, 2014. Gastric carcinomas are tumors with high mortality rates, generally unfavorable prognosis and variable morphology. Despite the presence of several histomorphological classifications, no ideal classification exists. With the aim of designating a classification which has simple morphological parameters and algorithm, can be linked to patient prognosis and used in all gastric carcinomas, sections belonging to 335 patients that were operated between 10.11.2005-22.03.2012, whose gastric resection specimens were reported by the pathology department of Hacettepe University Medical Faculty were reviewed. According to the criteria formed during the study, primary gastric carcinomas were classified into early gastric carcinomas (33, 10%), signet ring cell carcinomas (76, 23%), mucinous carcinoma (13, 4%), mixed carcinomas (20, 6%), and other/rare carcinomas (51, 15%). Other/rare tumors consisted of special histomorphological types of carcinoma such as adenosquamous, medullary-like, lymphoepithelioma-like, etc. Histomorphological and demographic data of the cases were obtained. The most important factor affecting survival is tumor stage. The proposed diagnostic grouping of gastric carcinoma brings a simple and readily applicable algorithm for classifying the lesions of gastric materials resected for gastric carcinoma. Keywords: Gastric, carcinoma, morphology, pathology. vi İÇİNDEKİLER TEŞEKKÜR .................................................................................................................... iii ÖZET ............................................................................................................................ iv ABSTRACT ..................................................................................................................... v İÇİNDEKİLER ................................................................................................................. vi SİMGELER ve KISALTMALAR ........................................................................................vii ŞEKİLLER .....................................................................................................................viii TABLOLAR ..................................................................................................................... x 1. GİRİŞ ......................................................................................................................... 1 2. GENEL BİLGİLER ........................................................................................................ 2 2.1. Mide Embryolojisi ve Histolojisi ............................................................................ 2 2.2. Mide tümörleri ...................................................................................................... 8 2.2.1. Lenfomalar ......................................................................................................... 8 2.2.2. Mezenkimal tümörler....................................................................................... 10 2.2.3. Nöroendokrin tümörler .................................................................................... 10 2.2.4. Karsinomlar ...................................................................................................... 11 3. GEREÇ VE YÖNTEM................................................................................................. 28 3.1. Olguların Seçimi................................................................................................... 28 3.2. İstatistiksel analiz ................................................................................................ 30 4. BULGULAR .............................................................................................................. 32 4.1. Morfolojik Bulgular.............................................................................................. 34 4.2. Klinik ve İstatistiksel Bulgular .............................................................................. 45 5. TARTIŞMA ............................................................................................................... 70 6. SONUÇ ve ÖNERİLER .............................................................................................. 76 KAYNAKLAR ................................................................................................................ 77 EK (İncelenen Hastaların Biyopsi Numaraları) ........................................................... 89 vii SİMGELER ve KISALTMALAR 5-FU: 5-florourasil APC: Adenomatozis polipozis geni Bcl-6: B hücreli lenfoma 6 proteini BRCA1: meme kanseri geni 1 CD: Cluster of differentiation CDH: Kadherin DNA: deoksiribonükleik asit EBV: Ebstein-Barr virüs EMA: Epitelyal Membran Antijeni EPCAM: epitelyal hücre adhezyon molekülü HP: Helikobakter pilori HR: Hazard ratio LGALS4: lectin, galactoside-binding, soluble, 4. MIST1: muscle, intestine and stomach expression 1 MLH1: MutL homolog 1 mm: milimetre MSH2: MutS protein homolog 2 MUC: Müsin geni OMIM: Online Mendelian Inheritance of Man PAS: Periyodik Asit-Schiff PAX5: Paired-box gen 5 PDGFRA: Trombosit-derive büyüme faktörü reseptörü alfa PMS2: Mismatch tamir endonükleaz TFF1/pS2: Trefoil faktör 1 TFF2/SP: Trefoil faktör 2 TNM: tümör-nod-metastaz evreleme sistemi TP53, p53: tümör proteini 53 TROY: Tümör nekroz faktör reseptörü süperailesi, üye 19 Wnt: wingless-integrated viii ŞEKİLLER Şekil 2.1 Korpustaki epitel hücrelerinin orijinleri hakkında ortaya atılmış öneri 21. ..... 7 Şekil 2.2 Midede prekanseröz süreç48........................................................................ 14 Şekil 2.3 Goseki sınıflaması102. ................................................................................... 22 Şekil 4.1: Mide tümörlerinin tipleri ve olgu sayıları. .................................................. 32 Şekil 4.2 A) Submukozaya invaze (T1b) erken evre mide karsinomu. (x4) B) Lamina propria içinde bulunan, submukozaya ulaşmamış (T1a) erken evre mide karsinomu, çevre mukozaya göre daha bazofilik mikroskopik bir alan görünümündedir. (x4) ... 34 Şekil 4.3 Mide karsinomlarının morfolojik dağılımı. .................................................. 35 Şekil 4.4 Papiller, tübüler, kribriform yapıda olabilen, infiltratif nitelikte adenokarsinom örnekleri. .......................................................................................... 36 Şekil 4.5 Taşlı yüzük hücreli karsinom, yaygın dezmoplazi, dezmoplazi içinde seçilmesi zor dağınık neoplastik hücreler ve lamina propria içinde tipik taşlı yüzük hücreleri ile karakterizedir. ........................................................................................ 37 Şekil 4.6 A,B) Memenin lobüler karsinomunun mide metastazında, ER pozitif neoplastik hücrelerin lamina propriaya tek tek dağıldığı immünohistokimyasal çalışma ile seçilebilmektedir (x20). C) Lamina propria içinde görece monomorfik, tipik taşlı yüzük hücresinin nadiren görüldüğü neoplastik hücre popülasyonu (x40). .......................................................................................... 38 Şekil 4.7 Müsin içinde dağılmış neoplastik hücrelerden oluşan müsinöz karsinom. A) x4. B) x40 .................................................................................................................... 38 Şekil 4.8 A) Hiperselüler, bez yapısı içermeyen, tabakalar oluşturan neoplastik hücreler ve az miktarda müsinöz komponent. (x4) B,C) Neoplastik hücreler değişik sitomorfolojik özelliklerde olabilirler ancak bez yapısı oluşturmazlar. (x40)............. 40 Şekil 4.9 A) Çevresinde ince bir bant halinde küçük matür görünümde lenfositlerin bulunduğu iyi sınırlı, dezmoplazisi bulunmayan tümör. (x4) B) Aynı tümörde daha büyük büyütmede bez oluşturmayan, tabakalar-trabeküller oluşturan neoplastik hücreler ve kenarda küçük lenfositler. (x40) ............................................................. 41 ix Şekil 4.10 A) Keskin sınırlı, lenfositlerle çevrili ve lenfositlerce infiltre edilmiş görünümde tümör. (x4) B) Adalar-trabeküller halinde, bez yapısı veya tipik taşlı yüzük hücresi oluşturmayan neoplastik hücrelerden oluşuyor. (x40) ....................... 42 Şekil 4.11 Adenoskuamöz karsinomlar, dezmoplastik stromaya dağılmış çeşitli büyüklüklerde nodüller halinde görünürler. Yakından bakıldığında yoğun eozinofilik geniş sitoplazmalı ve pleomorfik, yer yer «bizarre» nükleuslu neoplastik hücrelerin aralarında diskeratotik hücreler görülebilir. Çevrede konvansiyonel adenokarsinom komponenti de bulunur. ............................................................................................ 43 Şekil 4.12 A) Adenokarsinom alanları yanısıra B,C,D) solid alanlar (B) ve nöroendokrin komponent (C) içeren, nadir görülen mide tümöründe nöroendokrin komponent kromogranin pozitiftir (D). ..................................................................... 44 Şekil 4.13. Diğer/nadir tümörler grubunda değerlendirilen olguların morfolojik dağılımları. .................................................................................................................. 45 Şekil 4.14 Sağkalım bilgisine ulaşılan 314 olgunun Kaplan-Meier eğrisi (x; ay. y; sağkalım olasılığı. censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular) ............. 62 Şekil 4.15 Tanı gruplarının Kaplan-Meier eğrileri (x; aylar, y; sağkalım olasılığı). ...... 63 Şekil 4.16 Evre gruplarının (A) ve evrelerin ayrı ayrı (B) Kaplan-Meier eğrileri (x; aylar, y; sağkalım olasılığı).................................................................................................... 65 Şekil 4.17 Tümör yerlerinin sağkalım olasılıkları (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular)......................................... 66 Şekil 4.18 Tümör sınırlarının sağkalım eğrileri (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular). .......................................................... 67 Şekil 4.19 Mukozal atrofi durumunun sağkalım eğrileri (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular)......................................... 68 x TABLOLAR Tablo 3.1 Mide rezeksiyon spesimenlerinde önerilen primer mide karsinomu sınıflandırma kriterleri................................................................................................ 29 Tablo 4.1 Olguların yaşları, tümör boyutları (cm) ve invazyon derinlikleri (cm)........ 46 Tablo 4.2 Olguların yerleşim yerlerine göre dağılımı. ................................................ 46 Tablo 4.3 Olguların pT dağılımları. ............................................................................. 47 Tablo 4.4 Olguların pN dağılımları.............................................................................. 48 Tablo 4.5 Olguların toplam, metastatik, non-metastatik lenf nodu sayıları ve lenf nodu oranları. ............................................................................................................. 48 Tablo 4.6 Olguların pTNM evrelerine göre dağılımı. .................................................. 49 Tablo 4.7 Olguların sağkalım – ölüm durumları. ........................................................ 50 Tablo 4.8 Tanı gruplarının cinsiyetlere göre dağılımı. ................................................ 51 Tablo 4.9 Tanı gruplarının lenfovasküler invazyon durumlarına göre dağılımı. ........ 52 Tablo 4.10 Tanı gruplarının perinöral invazyon durumlarına göre dağılımı. ............. 53 Tablo 4.11 Tanı gruplarının diğer özellikleri. .............................................................. 54 Tablo 4.12 Proksimal, distal ve tüm mideye dağılan tümörlerin özellikleri – 1. ........ 58 Tablo 4.13 Proksimal, distal ve tüm mideye dağılan tümörlerin özellikleri – 2. ........ 60 Tablo 4.14 Evre gruplarının (erken/ara/ileri) tanı gruplarına göre dağılımı. ............. 61 Tablo 4.15 Tanı gruplarında vefat eden hastaların sağkalımlarının (ay) dökümü. .... 62 Tablo 4.16 Tanı gruplarının çiftli sağkalım karşılaştırmalarında p değerleri. ............. 64 Tablo 4.17 Tümör yerleşim yerlerinin çiftli sağkalım karşılaştırmalarında p değerleri. ................................................................................................................. 67 1 1. GİRİŞ Gastrik kanser, dünyada en sık görülen 4. kanserdir ve kanser-ilişkili ölümler arasında ikinci sıradadır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 2013 yılında 21600 yeni gastrik kanser tanısının konduğu ve 10990 kişinin gastrik kanser nedeniyle öldüğü tahmin edilmektedir1. Türkiye’ye ait 1998 istatistiklerinde gastrik kanser mortalitesi erkeklerde 6,65/100000, kadınlarda 3,7/100000 olarak bildirilmiştir ve erkeklerde en sık ikinci, kadınlarda en sık beşinci kanserdir2. Erken yakalandığında prognoz iyidir (hastaların %90’ı 10 yıl yaşar); ancak tümörün muskularis propria ve ötesine yayıldığı ileri evre hastalıkta sağkalım düşüktür (5 yıllık sağkalım yaklaşık %50)3. Gastrik kanserlerin büyük çoğunluğu adenokarsinomlardır; bazen adenoskuamöz veya skuamöz hücreli karsinomlar da görülür4. Son birkaç yıl içinde Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından gastrik karsinomların sınıflaması kısmen değiştirilmiş olmakla birlikte3, gastrik karsinomun tam olarak tatmin edici bir sınıflaması yoktur4. Şu anki klinik yaklaşımlar ve tedavi stratejileri gastrik karsinomun histolojik tipiyle değişiklik göstermemektedir. 2 2. GENEL BİLGİLER 2.1. Mide Embryolojisi ve Histolojisi İnsan fetüsünde gastrointestinal traktın anatomik farklılaşması gestasyonun 20. haftasında olur; sekresyon ve emilim fonksiyonları sonradan gelişir5. Mide, endodermden gelişir; embryo 7 mm uzunluktayken, özefagus kaudalindeki “foregut”ın füziform bir genişlemesi olarak gelişmeye başlar. En başta, karın arka duvarına yapışıktır. Erken glandüler farklılaşma, fetüsün 80 mm uzunlukta olduğu dönemde başlar. Enzim ve asit üretimi fetal hayatın dördüncü ayında başlar. Yenidoğanın midesi erişkin midesine benzer şekilde, tam olarak gelişmiştir6; ancak mide salgısı minimaldir5. Gros betimlemede, midede birkaç bölgeden söz edilebilir: kardia, fundus, korpus ve antrum7. Pilor, midenin distal ucu, ayrıca bir bölge olarak değerlendirilebilir6. Mide, diğer gastrointestinal kanal organlarının temel yapısal elemanlarını içerir; mukoza, submukoza, muskularis propria, ve subseroza. Mide mukozası, “rugae” adı verilen katlantılara sahiptir8. Rugalar korpus ve fundusta daha belirgindir; antrum ve kardia görece pürüzsüzdür7. Mukozada ayrıca mide distansiyonuyla kaybolmayan ince oluklanmalar da mevcuttur, bu oluklar “area gastricae” denen7 küçük mukoza kabartılarını oluştururlar. “Area gastricea” mide mukozasının normal elemanıdır ve ince oluklar atrofi bulgusu olarak yorumlanmamalıdır. Çift-kontrastlı baryum tetkikiyle “area gastricea” radyolojik olarak gösterilebilir7. Küçük kurvatür boyunca ilerleyen mukozal koridora “Magenstrasse” adı verilmiştir6. Mukoza derindeki glandüler tabaka ve yüzeyel foveoler tabaka olarak iki kompartmana ayrılabilir. Glandlar foveolaların tabanına açılır4. Yüzey epitel ve foveolalar yüzeyel sitoplazmasında müsin bulunan, çekirdekleri bazale yerleşik, tek katlı kolumnar epitelle kaplıdır4. Kök hücreler foveolaların tabanında bulunur6. Alkolik eozinle foveoler tabaka epitelindeki müsin ya tamamen şeffaf görünür ya da çok soluk pembe boyanır. Buna karşılık, su bazlı (“aqueous”) eozin bu mukusu koyu pembe - kırmızımsı boyar4. Su bazlı eozin ile mukus birbirine bitişik duran çok sayıda küçük vakuol halinde görülür7. Foveoler mukus nötraldir ve PAS pozitiftir, pH 2.5 3 veya altında iken Alsian Mavisi negatiftir7, ayrıca Mayer müsikarmini ile boyanmaz6. MUC5AC, salgılanan ve jel-oluşturan bir ağır molekül-ağırlıklı müsin çeşidi9, foveoler epitelin ürettiği müsine yönelik bilindik bir belirteçtir10. Foveoler epitel hücreleri MUC1 pozitifliği ile de ayırdedilebilirler6. Bu foveoler ve yüzey epitel hücre tipi midenin tümü boyunca aynıdır, glandüler tabaka ise değişkendir. Mide yüzey epiteli her 4 ila 8 günde bir tamamen yenilenir7. Gastroözefageal bileşkeye hemen komşu olarak kardiak mukoza bulunur; burada glandüler tabaka mukus salgılar7. Bu mukozal zon bileşkeden itibaren aşağı doğru 1-15 mm boyunca (ortalama 5 mm) devam eder ve irregülerdir4. Midenin en distal kısmı (3-4 cm) da benzer mukus salgılayan bezler içerir. Bu distal mukozal zon, anatomik olarak belirlenen antral zonla tam olarak çakışmaz. Bahsedilen proksimaldeki ve distaldeki iki mukus salgılayan zona sırasıyla kardiak ve antral (pilorik) mukozal zonlar denir. Bu iki mukozal zonda da mukus salgılayan bezler bulunsa da, bazı kişilerde (olguların yaklaşık %3’ünde) kardiak mukozal zon müköz ve oksintik tip hücrelerin bir karışımını içerir (oksinto-kardiak mukoza)4. Kardiak ve antral/pilorik bezler mukoza kalınlığının yaklaşık üçte birini kaplar7. Bezlerin daha gevşek yerleşmesi ve bazen kistik görünmeleri, kardiak bezleri pilorik bezlerden ayıran minör mikroskopik özelliklerdir6. Müköz bez hücre sınırları belirgin değildir7. Müsin MUC6 pozitiftir6 ve nötraldir7. Kardiak zonun mukus salgılayan bezleri az miktarda sialomüsin de salgılayabilir7. Gastroözefageal bileşkeyi normalde oksintik mukozanın takip etmesi gerektiği ve “kardiak” tip müsinöz epitelin burada bulunmasının bir çeşit metaplaziyi temsil ettiği düşüncesi çok destek bulmamıştır. Saf kardiak tip ve oksinto-kardiak tip mukozaların varlığı normal bulgulardır; ancak bileşkedeki mukus salgılayan mukozanın eskiden sanılandan daha az yer kapladığı düşünülmektedir7. Midenin diğer bölgelerinde (korpus ve fundus), mukoza fundik (oksintik) tiptir; burada bezler asit ve pepsin salgılayacak şekilde özelleşmiştir7. Fundik/oksintik mukozanın glandüler tabakası mukoza kalınlığının yaklaşık %75’ini kapsar, sıkışık şekilde dururlar4 ve sarmal oluşturmazlar7. Fundik/oksintik bezler açık eozinofilik sitoplazmalı, hidroklorik asit ve intrinsik faktör salgılayan parietal 4 hücreler ile amfofilik boyanan, pepsinojen salgılayan “chief” hücrelerden oluşur. “Chief” hücreler bezin tabanına doğru artar, parietal hücreler görece daha yüzeyel yerleşimlidir7. Parietal hücreler ve parietal hücre farklılaşması gösteren karsinomların fosfotungstik asit hematoksilen (PTAH) ve Luxol Fast Blue histokimyasal boyamalarında pozitif oldukları bilinir; immunohistokimyasal olarak antiparietal hücre antikorları yararlı olabilir11. Parietal hücreler EMA ve sitokeratin negatif olabilirler11. Nadiren PAS ile zayıf, kanaliküler tarzda pozitif olabilirler ama sitoplazmaları PAS negatiftir12. Parietal hücrenin, gastrik epitelde hücre farklılaşmasının düzenleyicilerinden birisi olabileceği ortaya atılmıştır13. Parietal hücreler çok sayıda mitokondriye, tübüloveziküler yapılara, hücre içi kanaliküllere ve mikrovillüslere sahiptir14. MIST1’in “chief” hücre belirteci olduğu bildirilmiştir15. Fundik/oksintik tip glandüler tabakanın diğer elemanları endokrin hücreler ve müköz boyun hücreleridir6. Parietal ve “chief” hücreler görece stabildirler; bir ila üç yıl kadar ömürleri vardır7. Karbonik anhidraz aktivitesiyle CO2’den karbonik asit üretilir. Karbonik asit bir bikarbonat iyonu ve bir protona (H+) ayrılır, proton, potasyum iyonu (K+) karşılığında mide lümenine salınır. Bikarbonat iyonu (HCO3–) bir antiport yardımıyla Cl– ile yer değiştirir. Bikarbonat iyonunun büyük kısmı kana döner, bir kısmı ise yüzeydeki müköz hücrelerce alınıp mukusun pH’ının arttırılması için kullanılır16. Müköz boyun hücreleri, az miktarda sialomüsin (PAS pozitif, pH 2.5 iken Alsian Mavisi pozitif, pH 0,5 iken Alsian Mavisi negatif olan bir asidik müsin7), sulfomüsin (PAS ile zayıf pozitif, pH 2,5 ve 0,5 iken Alsian Mavisi pozitif, ayrıca “high iron diamine” pozitif olan kuvvetli asidik bir müsin7) yanısıra nötral müsin içerir6. Fundik/oksintik bezlerin ve pilorokardiak bezlerin istmik kısmında yer alırlar ve pilorokardiak müköz bezler gibi PAS-pozitiftir7. Ayrıca diyastaz-rezistandırlar12. Müköz boyun hücreleri insan süt-yağ globulini (human milk-fat globulin - HMFG2), MUC1 gen ürünü12 içerirler. Müköz boyun hücreleri ayrıca asidik müsin, özellikle de pH 2,5 iken Alsian Mavisi ile boyanan sialomüsin üretirler7. EGF’e (epidermal büyüme faktörü) karşı üretilmiş antikorlarla boyanırlar ancak EGFR (epidermal büyüme faktörü reseptörü)-antikoru negatiftirler12. Kök hücre olarak davranıyor 5 olabilirler7; bunun yanısıra, mide kök hücresi ile tam farklılaşmış fonksiyonel hücreler (parietal veya “chief” hücreler gibi) arasındaki bir geçiş fenotipi oldukları da düşünülür17. Müköz boyun hücresi, TFF2/SP, TFF1/pS2 ve EGF pozitiflikleri ile mide mukozası için tamirci bir hücre olabilir; çünkü mukozal ülserasyon alanlarının üstünü kapatan hücrelerin de bu proteinleri eksprese ettiği belirtilmiştir12. Sekretuar tabaka içine dağılmış olarak endokrin hücreler bulunur. Pilorik tip mukozada endokrin hücreler bezlerin boyun kısmına yerleşmiş olmakla birlikte fundik tip mukozada daha bazal/derin yerleşimlidirler7. Gastrointestinal trakt mukozasında en az 16 çeşit endokrin-parakrin hücre tanımlanmıştır, bunların birçoğu midede bulunur6. Antrumdaki endokrin hücre popülasyonunun yaklaşık %50’si G hücreleridir (gastrin üretirler), %30’u (serotonin üreten) enterokromaffin (EC) hücreleridir, %15’i de (somatostatin üreten) D hücreleridir 7. Fundik mukozada ise endokrin hücrelerin büyük kısmı enterokromaffin-benzeridir (ECL) ve histamin salgılar7; az sayıda (ne ürettiği bilinmeyen) X hücresi ve EC hücresi de bulunur4. Endokrin hücreler çeşitli histo ve immünohistokimyasal çalışmalarla belirlenebilirler. Mide duvarı veya mukozası içindeki sinir uçlarında bazı hormonlar bulunabilir7. Endokrin hücreler rutin H-E boyalı kesitlerde saptanamazlar ancak artmış sayıda endokrin hücresi bulunduğunda yine de şüphelenilebilir. Endokrin hücrelerin yuvarlak, koyu renkli, merkezi yerleşimli çekirdekleri ve görece şeffaf sitoplazmaları bulunur. Mide örneklerinde tipik tanımlamalardan sapan görünümlerle karşılaşılabilir. Yaş arttıkça fundik tip mukozada küçülme ve antral tip distal mide mukozasında görece genişleme ile asit üretiminde azalma görülebilir4, 7. Buna pilorik (veya psödopilorik) metaplazi adı verilir7. Antral bezlerin silli metaplazisinin önemi bilinmemektedir4. Olası duodenogastrik reflüsü veya kronik gastriti bulunan hastalarda antral foveoler, antral glandüler veya Brunner bez hücrelerinde subnükleer vakuolizasyon gösterebilirler; bu vakuollerde glikozillenmemiş kor mukus proteinlerinin bulunduğu düşünülmektedir4. Ülserasyon; nötral müsin üreten, 6 farklı bir immünfenotipe sahip, yüksek miktarda EGF salgılayan ve bez yapıları oluşturan ayrı bir epitel çeşidinin ortaya çıkmasına neden olur18. Her mide mukoza bezi, foveoler ve sekretuar kısımlarıyla, embriyonik hayattaki tek bir hücreden köken alır19. Fare deneylerinde erişkin yaşa ulaşan yaklaşık %5-10 oranında karışık - poliklonal bezlerin de bulunduğu görülmüştür18. İnsanlarda pilorik bezler monoklonaldir ancak fundik tip bezlerin yaklaşık %50’si poliklonaldir20. Bu nedenle korpus ve antrumdaki kök hücre özellikleri birbirinden farklıdır21. Antrumda, korpustan farklı olarak Wnt’e (“Wingless/Integrated”) cevap veren kök hücreler bulunur21. İstmustaki kök hücreler, iki yönde (bez bazali ve yüzeyi) hareket eden ve bu hareket sırasında farklılaşan hücreler üretirler21 (Şekil 2.1). Multipotent kök hücre ve ondan türeyen diferansiye olmamış, granülsüz progenitör hücre (“committed” prekürsör hücre), foveologlandüler ünitenin istmusunda yer alırlar18. Kök hücrelerin, ekstraselüler maddeler ve komşu hücrelerin (subepitelyal myofibroblastlar) oluşturduğu, farklılaşma için uygun ortam sağlayan bir niş içinde yaşadığı düşünülür18. Gastrik mukozal hücreler, gastrik epitelyal progenitör dışındaki hücrelerden de farklılaşabilir; farede gastrointestinal traktta kemik iliği kökenli epitelyal hücrelerin varlığı gösterilmiştir22. Gastrik bezlerin bazal kısmında yer alan bir grup “chief” hücrenin, bir kök hücre belirteci olan TROY genini eksprese ettiği ve bu hücre grubunun da hem foveoler, hem glandüler hücre üretiminden sorumlu olabileceği ortaya atılmıştır23. Gastrik epitelyal kök hücrelerinin izolasyonunu veya görüntülenmelerini sağlayacak moleküler belirteçler iyi bilinmemektedir21. Farklılaşmış hücre ihtiyacındaki asimetri (hızla yenilenen foveoler hücreler ve görece yavaş yenilenen “chief” hücreler) ile kök hücrelerin nasıl başa çıktığı da bilinmemektedir21. 7 Şekil 2.1 Korpustaki epitel hücrelerinin orijinleri hakkında ortaya atılmış öneri21. Epitelyal hücreler; kan damarları, lenfatikler, myelinsiz sinir lifleri ve alttaki muskularis mukozaya uzanan düz kas hücrelerini içeren gevşek bir bağ dokusu olan lamina propria ile desteklenir. Lamina propriada az miktarda kollajen ve elastik lif de içeren bir retikülin ağı mevcuttur7. Lamina propriadaki lenf damarları muskularis mukozanın hemen üzerinde yer alırlar4, 7; mide karsinomu böylece mukozaya sınırlı iken bile lenfatik yayılım yapabilir7. Histiositler, plazma hücreleri ve lenfositler lamina proprianın normal elemanlarıdır; küçük lenfoid agregatlar normal kabul edilir7. Sub-epitelyal myofibroblastlar (SEMFB) epitelyal hücreleri saran fenestre bir tabaka oluştururlar. Sinsityal şekilde, tek bir organmış gibi davranır ve lamina propria içindeki damarların perisitlerine karışırlar. Hepatosit büyüme faktörü (HGF), “transforming” büyüme faktörü - alfa (TGF-α), ve keratinosit büyüme faktörü (KGF) üretirler; bu büyüme faktörlerine ait reseptörler epitelyal hücreler üzerinde bulunur. SEMFB tarafından bu büyüme faktörlerinin salınımının epitelyal hücre farklılaşmasının düzenlenmesi açısından önemli olduğu düşünülmektedir18. Cajal hücreleri, ayrı bir myofibroblast popülasyonudur. Bunlar mural nöronlara yakın bulunurlar ve gastrointestinal sistem için “pacemaker” görevi yapar, elektriksel aktiviteyi iletir ve sinir iletimini düzenlerler24. Lamina propria ve submukoza, ince bir düz kas tabakası olan muskularis mukoza ile birbirinden ayrılır. Muskularis mukozanın iç tarafı sirküler, dış tarafı 8 longitüdinal yönelimlidir. Submukoza çok sayıda elastik lif içeren gevşek bağ dokudan oluşur; arter, ven, lenfatik ve Meissner sinir ağlarını içerir6. Submukozanın altında dışı longitudinal, içi sirküler, en içi oblik yönelimli düz kas liflerinden oluşan muskularis propria yer alır. İç sirküler tabaka, gastroduodenal bileşkede pilorik sfinkteri oluşturur 6, 7. Dıştaki kas lifleri, özefagusun longitüdinal kas lifleri ile devamlılık gösterir7. Oblik lifler kardiada belirgindir7. Auerbach (myenterik) pleksus sirküler ve longitüdinal lifler arasında yer alır6. 2.2. Mide tümörleri 2.2.1. Lenfomalar Midenin primer malign lenfoması, midenin malign tümörlerinin küçük bir kısmını (yaklaşık %10) oluşturur6, ancak görünürde sıklığı artmaktadır4. Mideyi tutan bir lenfoma, eğer hastalığın ana kitlesi midede ise, mide primerli kabul edilir3, durum çevre lenf nodlarının tutulum durumundan bağımsız olarak değerlendirilir6. Hemen hemen tüm olgular Hodgkin-dışı tiptir ve büyük kısmı B hücre kökenlidir6. T hücreli lenfoma veya Hodgkin lenfoma nadiren görülür4. Ana histolojik tipler (olguların %90’dan fazlası) mukoza-ilişkili lenfoid dokunun (MALT) ekstranodal marjinal-zon lenfoması (MALT lenfoma) ile diffüz büyük B hücreli lenfoma (DLBCL)’dır; DLBCL mide lenfomalarının yaklaşık yarısını temsil eder3. Diğer primer mide lenfomaları arasında “mantle” hücreli lenfoma, folliküler lenfoma ve Burkitt lenfoma sayılabilir; son ikisi oldukça nadirdir4. Peptik ülserler veya diğer inflamatuar durumlarda çevrede lenfoid hiperplazi bulunabilir. Işık mikroskopisi ile düşük dereceli lenfomayı lenfoid hiperplaziden ayrımak mümkün olmayabilir, immünohistokimyasal çalışmalar ile gen rearranjmanlarına yönelik çalışmalar gerekebilir4. Mukoza-ilişkili lenfoid dokunun ekstranodal marjinal-zon lenfoması (MALT lenfoma) MALT lenfoma, mukoza ilişkili lenfoid dokudan köken alan düşük dereceli ekstranodal bir marjinal zon B hücreli lenfomadır25. Primer mide lenfomalarının yaklaşık %30-60’ını oluşturur3. MALT lenfomalar enfeksiyöz veya otoimmün 9 süreçlere cevap olarak ortaya çıkan inflamasyon alanlarında gelişir25. MALT lenfomalarının yaklaşık %85’i midede görülür25. Helikobakter pilori (HP) pozitif hastalardaki MALT lenfoma hücrelerinin proliferasyonu, HP antijenleriyle spesifik olarak aktive edilen T hücrelerinin varlığına bağlıdır ve MALT lenfomalarının HP tedavisi için verilen antibiyotiklerle regrese olduğu bilinir3. Lenfoma midenin daha derin tabakalarını tuttukça HP pozitifliği sıklığı azalır3. MALT lenfoma, morfolojik olarak heterojen (sentrosit-benzeri, monositoid-benzeri, immünoblast, sentroblast) görünümde küçük B hücrelerinden oluşur; bu popülasyon reaktif B folliküllerini çevreleyip ezer ve epitelyal tabakayı infiltre ederek lenfoepitelyal lezyonlar oluşturur3. Olguların yaklaşık üçte birinde plazmasitik diferansiasyon görülür3. Neoplastik hücreler muskularis mukozayı infiltre eder; benign lenfoid agregatlar ve folliküller etmez26. Ekstranodal marjinal zon B hücreli lenfoma, pan-B belirteçlerini (CD19, CD20, CD22, CD79a, CD79b, PAX-5) eksprese eder ve kappa veya lambda hafif zincir restriksiyonu sergiler. Lenfoma içerisinde plazma hücreleri dağılmış ise bunlar da neoplastik küçük lenfositlerle aynı immünglobulin hafif zincirini eksprese eder. MALT lenfoma hücreleri genelde CD21 ve CD35 pozitif, CD5, CD10 ve bcl6 negatiftir. Bazen CD5 veya CD10 eksprese edebilirler27. Midenin MALT lenfomalarında klinik evre, HP varlığı ve t(11;18)(q21;q21) durumu tedavi yaklaşımını ve tam remisyon olasılığını belirler27. Lenfomanın Ann Arbor evresi arttıkça antibiyotik cevabı azalır27. Diğer tedavi yöntemleri lokalize hastalıkta radyoterapi ile kemoterapidir27. Diffüz büyük B hücreli lenfoma (DLBCL) Midenin primer diffüz büyük B hücreli lenfoması (DLBCL) tanı anında midede lokalizedir; de novo gelişmiş veya, daha nadiren, MALT lenfomadan transforme olmuş olabilir3. Bazen MALT lenfoma ve DLBCL elemanları birlikte görülür4. Makroskopide ülsere kitle halinde görülen tümör mide karsinomunu taklit edebilir3. Tümör, normal lenfositlerin iki ila dört katı büyüklüğünde blastik lenfoid hücrelerden oluşan tabakalar halindedir3. Lenfoepitelyal lezyonlar nadirdir3, 4. İmmünohistokimyasal olarak neoplastik hücreler bazı veya tüm pan-B belirteçlerini (CD20, CD19, CD22, CD79a) taşır; CD10, bcl6, MUM1 ekspresyonu ise değişkendir 3. 10 Andiferansiye karsinom ayırıcı tanıda önemlidir. Cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi tek başlarına veya kombinasyonlar halinde mide DLBCL için kullanılabilir. Tedavi yönteminden bağımsız olarak hastaların 5 yıllık sağkalım oranları %60’tan %90’a kadar değişmektedir3. 2.2.2. Mezenkimal tümörler Glomus tümörleri, gastrointestinal stromal tümörler, granüler hücreli tümörler, leiomyomlar, pleksiform fibromikzomalar, Schwannomlar, inflammatuar myofibroblastik tümörler, Kaposi sarkomları, leiomyosarkomlar ve sinoviyal sarkomlar DSÖ Gastrointestinal Sistem Tümörleri Sınıflamasında midenin mezenkimal tümörleri olarak yer alan antitelerdir3. Lipomlar da listeye eklenebilir26. Belirtilmesi gereken en güncel antite gastrointestinal stromal tümörlerdir (GIST); bu tümörler çok sık (%95) CD117 (c-kit) immunohistokimyasal pozitifliği ve imatinib cevabı ile karakterizedir. Bu tümörlerde kit geninde “gain-of-function” mutasyonları görülür4. Neoplastik hücreler epitelioid, iğsi olabilir veya iki çeşit hücre aynı tümör içinde görülebilir. Mide GISTlerinin bir kısmında, özellikle de epiteloid olanlarda PDGFRA mutasyonları görülür3; bunlar immünohistokimyasal olarak CD117 negatiftir. Mitotik aktivitesi, boyutu ve yerleşimine göre her GIST bir “prognostik” gruba dahil edilir3. Midenin mezenkimal lezyonlarının birçoğu CD117 negatif olduğundan ayırıcı tanı görece kolaydır ancak bir metastatik melanomun da CD117 pozitif olabileceği unutulmamalıdır. 2.2.3. Nöroendokrin tümörler Midenin nöroendokrin neoplazmlarının çoğu iyi diferansiye, non-fonksiyonel enterokromafin-benzeri (ECL) hücre karsinoidleridir3. Korpus-fundusta yerleşen bu iyi diferansiye nöroendokrin tümörler üç ana gruba ayrılır; bazen pernisyöz anemi ile de ilişkili olan, atrofik gastrit zemininde gelişen tip I tümörler; Multipl Endokrin Neoplazi -1 (MEN1) sendromu veya Zollinger-Ellison sendromuyle ilişkili olan tip II tümörler ve sporadik gelişen tip III tümörler3, 4, 26. Hipergastrinemi-ilişkili (tip I ve II) tümörler görece benigndir ancak sporadik tümörler (tip III) için agresif cerrahi tedavi gerekir26. Hipergastrinemi ilişkili tip I ve II tümörler için tümör boyutu ve boyuta 11 göre hiperplazi veya tümör isimlendirmesine karar vermek klinik olarak önemli değildir çünkü bu hastalarda metastaz olmaz26. Tip III lezyonlar, çapları 2 cm’den büyükse veya anjioinvazyon veya derin kas invazyonu gösteriyorlarsa malign davranabilirler4. Gastrin-hücresi, EC hücresi ve ghrelin hücresi kökenli nöroendokrin tümörler nadirdir3. Sitolojik atipinin tanısal önemi yoktur26. Nöroendokrin karsinomlar ve mikst adeno-nöroendokrin karsinomlar (MANEC) çoğunlukla uzak metastazlarla ileri evrede tanınırlar3. MANEC içinde, tanımı gereği, her bir komponentin en az %30 oranında bulunması gerekir3. 2.2.4. Karsinomlar Epidemiyoloji Mide kanseri dünyada en sık görülen 4. kanserdir ve kanser ilişkili ölümlerin en sık ikinci sebebidir28. 2008 yılında mide kanseri tüm kanser olgularının %8’ini ve kanser ölümlerinin %10’unu oluşturdu1. 2013’te Amerika Birleşik Devletleri’nde 21600 yeni mide kanseri olgusu tanındığı ve 10990 kişinin mide kanserinden öldüğü tahmini yapılmıştır1. 1998 yılı için Türkiye’de mide kanseri mortalitesi erkeklerde 6,65/100000, kadınlarda 3,7/100000 olarak bildirilmiştir2. 1965’te, Lauren mide kanserlerindeki “intestinal” ve “diffüz” morfolojik görünümler üzerine ünlü gözlemini yaptığında mide kanseri Finlandiya’daki en sık kanserdi29. Mide kanseri insidans hızları son 15 yılda belirgin olarak azalma göstermiştir1, 3, 30. Amerika Birleşik Devletleri’ne ait verilere göre 1980’lerin başı ile 2000’li yılların başı arasında mide karsinomu görülme sıklığı %34 azalmıştır31. 1980’lerin başı – 2000 yılı arasında, anatomik bölgelerinden bağımsız olarak, intestinal tip mide karsinomlarında %44 oranında azalma, diffüz tip mide karsinomlarında %62 oranında artma saptanmıştır; diffüz tip sonraki 5 yıllık dönemde düşüş göstermiştir 31. İnsidanstaki azalma eğilimi, taze meyve ve sebzeye erişimi kolaylaştıran buzdolabı kullanımının artmasına ve tuzlanmış-prezerve yiyeceklere bağımlılığın azalmasına bağlanabilir1. Ek olarak sıkışık/kalabalık gruplar halinde yaşanan alanların azalması ve artmış hijyen, HP prevalansında değişikliğe yolaçmış olabilir32. HP, insan için sınıf 1 karsinojen kabul edilmektedir33. İnsidanstaki düşüşü kısmen 12 açıklayabilecek başka bir gelişme de esnek fiberoptik endoskopinin gelişimi ve tıpta kullanımının yaygınlaşması30 ile mide kanseri için predispozan durumların erken yakalanması ve tedavi edilebilmesidir. Mide kanseri insidansı büyük coğrafi değişkenlik gösterir, Birleşik Krallık ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’ni de içine alan birçok batı ülkesinde görece düşük hızlar ve Japonya, Kore, Çin ile Güney Amerika’da (özellikle Şili) görece yüksek hızlar kaydedilmiştir34. Yüksek riskli ülkelerdeki mide kanseri riski, düşük riskli ülkelere oranla 10 kattan fazladır30. Coğrafi değişkenliğin sebebi belirsiz olmakla birlikte, çevresel etkenlerin önemli rol oynadığı düşünülmektedir26. Yüksek riskli bir ülkeden (Japonya) düşük riskli bir ülkeye (ABD) göçen insanların nesillerinde zamanla mide kanseri riskinin göçtükleri ülkeninkine yaklaştığı bildirilmiştir30. Distal mide kanserleri düşük sosyoekonomik sınıfta, proksimal mide kanserleri yüksek sosyoekonomik sınıfta daha sık görülür35. Yeni olguların ve ölümlerin %70’ten fazlası gelişmekte olan ülkelerde görülür1. Mide karsinomlarının büyük çoğunluğu adenokarsinomlardır4. Daha nadir olarak adenoskuamöz, skuamöz hücreli karsinomlar30 yanısıra primer gastrik “yolk sac” tümörü de bildirilmiştir26, 36. Koryokarsinom, embryonel karsinom, malign rabdoid tümör, mukoepidermoid karsinom ve karsinosarkom3, mikropapiller morfoloji gösteren karsinomlar26, 37 yanısıra parietal hücreli (onkositik) karsinom, fundik bez adenokarsinomu, osteoklast-benzeri dev hücreler içeren karsinom, şeffaf hücreli (glikojenden zengin) adenokarsinom6 diğer nadir malign mide tümörleri arasında sayılabilir. Epidemiyoloji ve etyolojiye yönelik bilginin büyük kısmı, karsinomları ilgilendirir. Yüksek insidanslı bölgelerde “intestinal” tip adenokarsinom görece daha sıktır, “diffüz” tip düşük insidanslı alanlarda görece daha sıktır3. Yüksek insidanslı bölgelerde antrum ve pilor kanserleri sık görülür; insidansın düşük olduğu yerlerde ise proksimal mide (kardiya) tümörleri daha sıktır3. Gastrik kardia adenokarsinomlarının insidansında artış, kardia dışı mide bölgelerinin adenokarsinomlarının insidansında ise azalma saptanmıştır38. 13 “İntestinal” tip adenokarsinomlardaki azalma, mide kanseri insidansındaki genel azalmadan sorumludur39. Mide duvarında submukozadan öte infiltrasyon göstermeyen “erken” mide karsinomunun tüm mide kanserlerine oranları, sıkı klinik takipleri olan Japonya gibi yerlerde 30-50% iken, Kuzey Amerika ve Avrupa’da düşüktür (16-24%)3. Mide kanseri, erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür, bu fark mide distalinde yerleşen kanserde daha belirgindir30. Bu erkek baskınlığının nedeni, erişkin grupta erkeklerde kadınlara göre daha sık HP enfeksiyonu gelişmesi ile kısmen açıklanabilir40. Etyoloji HP enfeksiyonu, distal mide karsinomunun en önemli sebebidir3. HP’nin tek başına insanlardaki tüm kanserlerin %5.5’inden sorumlu olduğu düşünülmektedir 41. 1994’te insan için “kesin karsinojen” ilan edilen33 bu mikroorganizma, Gram negatif, spiral şekilli, flajellalı bir basildir, üreaz, katalaz, oksidaz üretebilir ve selektif olarak midede kolonize olur42. İnsanlar yaklaşık 58000 yıldır HP ile enfektedir43. Midede spiral şekilli bakterilerin görüldüğü, yüz yıldan uzun zamandır bilinmekle birlikte42, bunlar kontaminan sayılmışlardır44. Aktif kronik gastrit, mide ve duodenum ülserleriyle bu bakterinin ilişkili olduğu fikri 1984’te ortaya atılmış45 ve kısa süre sonra bakteri izole edilip, insanda enfeksiyon oluşturduğu kanıtlanmıştır46. Dünya popülasyonunun yaklaşık yarısı HP ile enfektedir30. HP enfeksiyonu prevalansı yaş ile artar ve gelişmekte olan ülkelerde daha fazladır47. Temiz olmayan ortamda kalabalık şekilde yaşama, düşük sosyal tabakada bulunma yüksek HP enfeksiyonu prevalansı ile ilişkilidir47. HP’nin kişiden kişiye oral-oral veya fekal-oral yollarla geçtiği düşünülmektedir30. HP uzun yıllar belirti vermeyebilir. HP ile uzun süre (birkaç dekad) enfekte olan kişilerin bir kısmında aktif kronik gastrit, mukozal atrofi, intestinal metaplazi ve displazi basamaklarından oluşan bir dizi fenotipik değişiklik görülür3. Mukozal atrofi asitte azalma ve intralüminal pH’ta artmaya neden olarak mide mukozasını diğer bakterilerle enfeksiyona açık hale getirir (Şekil 2.2). 14 Şekil 2.2 Midede prekanseröz süreç48. HP’ye ait genlerin özellikleri, oluşturacağı inflamasyonun şiddetini ve kanser gelişim riskini etkiler30. CagA (epitel hücresi içine enjekte edilen ve epitelyal hücre polarizasyonunu bozan bir protein42) taşıyan HP, taşımayanlara göre daha şiddetli inflamasyona ve “intestinal” tip kanser riskinde artışa yolaçar30. CagA proteininin βkatenin sinyal yolunu aberran olarak harekete geçirip Wnt-hedefi olan genleri indüklediği fikri ortaya atılmıştır49. HP’ye ait diğer bazı moleküller de (vacA, babA) kanser gelişimiyle ilişkili bulunmuştur30. HP eradikasyonu midede prekanseröz lezyon gelişimini engelliyor olabilir50. Mide kanseri için endoskopik rezeksiyon geçiren HP-pozitif kişilere rezeksiyon sonrası HP eradikasyonu tedavisi verilmesinin kanser rekürrensini azalttığı gösterilmiştir 51. HP enfeksiyonu, kardia kanseri riskinde artış ile ilişkili değildir52. HP enfeksiyonu, mide asiditesini azaltarak gastroözofageal reflü hastalığı bulgularını hafifletiyor ve bu şekilde hem proksimal mide, hem özefagus alt uç adenokarsinomunu engelliyor olabilir; HP enfeksiyonu tedavisinin yaygın olarak verildiği ve HP enfeksiyonu riskinin azaldığı batı ülkelerinde daha belirgin olan proksimal mide adenokarsinomu sıklığının artışı bununla uyumlu olabilir30. Tuz, buzdolabı kullanımının yaygınlaştığı dönemden önce özellikle et ürünlerinin saklanması için kullanılagelmiştir. 24 saatlik idrardaki sodyum miktarı üzerinden tuz tüketimi hesaplanan kişilerde mide kanseri mortalitesinin tuz tüketimi ile ilişkili olduğu izlenmiştir53. Günde 10 gramdan fazla tuz tüketiminin, yüksek mide kanseri insidansı ile ilişkili olduğu, bu ilişkinin özellikle HP enfeksiyonu ve atrofik gastrit ile birlikte belirginleştiği rapor edilmiştir54. Tuzun mukozal hasara ve bunun 15 sonucunda da rejeneratif inflamatuar yanıta (DNA yapımında ve hücre proliferasyonunda artışa) neden olduğu düşünülmektedir55. Alkol tüketimi ile mide kanseri arasındaki ilişki net olarak ortaya konmuş değildir. Bir meta-analiz çalışması, fazla içki tüketiminin (günde 4 duble ve fazlası) mide kanseri riski ile ilişkili olduğunu belirtmektedir56. İçkinin tipi, kanser riskini değiştiriyor olabilir; bir kohortta, bira tüketimi ile gastrik kanser gelişim riski ilişkisiz bulunmuş iken şarap tüketimi ile mide kanseri gelişim riski ters ilişkilidir57. Sert içkilerde (örn. votka) bulunan N-nitrosodimetilaminin mide kanseri gelişiminden sorumlu olabileceği ortaya atılmıştır58. Meyve ve sebze tüketimiyle mide kanseri riski arasındaki ilişkiyi irdeleyen çeşitli epidemiyolojik çalışmalar mevcuttur. Bu çalışmalar genelde ikisi arasında ters bir ilişkinin bulunduğunu belirtirler30, 59. Avrupa popülasyonu üzerinde yapılan bir epidemiyolojik çalışmada, kırmızı et ve işlenmiş et tüketiminin, özellikle HP antikoru pozitif kişilerde kardia-dışı mide kanseri gelişimi riski ile ilişkili olduğu görülmüştür60. Artmış vücut kitle indeksi (vücut kitle indeksi 30 kg/m2 veya üstü) ile alt özefagus ve kardia adenokarsinomlarının ilişkili, kardia-dışı mide adenokarsinomlarının ise ilişkisiz olduğu belirtilmiştir61. Obezite ve mide kardia kanseri prevalanslarındaki paralel artış, obezitenin kardia kanserlerindeki artışta rolünün bulunabileceğini düşündürmektedir62. N-nitroso bileşikleri, deney hayvanlarında mide karsinomları geliştirmek için kullanılmaktadır63. Diyetten gelen ve az miktarda endojen olarak da üretilen nitratların tükrük bezlerinden salgılandığı, bu nitratın mide asitleri ile gastroözefageal bileşkede karşılaşmasının sonucunda ortaya çıkan nitrik oksit (NO) ve potansiyel olarak karsinojenik N-nitroso bileşiklerinin intestinal metaplazi ve proksimal mide tümörleri oluşturabileceğine dair görüşler ortaya atılmıştır64, 65. Sigara kullanımı ile mide kanseri gelişimi arasında ilişki bulunduğu, sigara kullanımının CagA-pozitif HP enfeksiyonunun karsinojenik etkisini arttırdığı öne sürülmüştür3. Distal gastrik rezeksiyon sonrası mide karsinomu gelişme riski artar; artış gastroduodenal reflüye bağlanır66. Gastrik “güdük” karsinomları ve cerrahi 16 zemininden gelişmemiş primer proksimal gastrik karsinomlar arasında hastalık-ilişkili sağkalım açısından fark olmadığı67 da, prognozun güdük karsinomlarında daha kötü olduğunu68 da belirten yayınlar mevcuttur. Pernisyöz anemi mide kanseri riskinde artışa yolaçar69; ancak klinikte belirlenen pernisyöz aneminin altında yatan sebep (HP enfeksiyonu, otoimmün gastrit) belki de daha önemlidir70. Mide kanseri olan herhangi bir bireyde bahsedilen kolaylaştırıcı/koruyucu faktörlerin en az birkaç tanesi birlikte bulunacağından, mide kanseri etyolojisine yönelik yapılan çalışmalar aynı anda birçok parametreyi kontrol altında tutmalıdır; mide kanseri etyolojisini açıklamak adına popülasyon çalışması yapmak bu nedenle zordur. Örneğin, mide kanseri riski üzerinde meyve ve sebze tüketiminin etkisini değerlendiren randomize çalışma bulunmamaktadır30. Buna, meta-analizlerde kullanılan çalışmaların bazılarının HP enfeksiyonunun keşfedildiği zamanın öncesinde yapılmış olması da eklenince70 kesin sonuçlara ulaşmak zorlaşmaktadır. Mide karsinomlarında EBV genomunun bulunabildiği ilk olarak 1990 yılında ortaya çıkarılmıştır71. Sonrasındaki bir çalışmada, 8 adet lenfoepitelyoma-benzeri mide karsinomunun 6’sında ve 138 adet konvansiyonel mide adenokarsinomunun 22’sinde ISH (in situ hibridizasyon) yöntemi ile EBV genomu varlığı gösterilmiştir 72. Mide karsinomlarının yaklaşık %10’unda EBV genomunun bulunduğu düşünülmektedir73; EBV ilişkili mide karsinomları EBV ilişkili malignansiler arasında en sık görülenidir74. Tümör hücrelerindeki EBV genomu monoklonaldir75, hemen tüm tümör hücrelerinde bulunur ve çevre displastik veya normal epitelde bulunmaz73. Bu bulgular nedeniyle EBV enfeksiyonunun gastrik karsinogenezde rolünün bulunduğu düşünülür73. EBV ilişkili mide karsinomu erkeklerde kadınlara göre daha sık görülür73. EBV ilişkili mide karsinomları proksimal yerleşimli, daha düşük TNM evreli olmaya meyillidir ve hastalık-ilişkili sağkalımları diğer mide karsinomlarına göre daha uzundur76. EBV ilişkili olan ve olmayan mide karsinomları farklı moleküler mekanizmalar ile gerçekleşiyor olabilir77. Lenfoid stromadan zengin olan mide karsinomlarının önemli kısmında EBV genomu saptanmıştır78. Lenfoid stromadan zengin ileri mide karsinomlarında prognozun diğer ileri mide karsinomlarına göre daha iyi olduğu rapor edilmiştir79. 17 Mide karsinomlarının yaklaşık %3-%5’i herediter tümör eğilimleri ile ilişkilidir. Moleküler genetik yöntemlerindeki ilerlemeler ailevi kanser sendromlarına yönelik kişisel genetik testler, ailelere genetik rehberlik ve koruyucu yaklaşım olanakları sağlamaktadır. Kanser genetiği değerlendirmesi için 3 neslin tam dökümünün yapılması ve tümörün histolojik özelliklerinin belirlenmesi önem taşır80. Genetik rehberlik, sadece genetik değerlendirmeyi değil, konuda deneyimli mide cerrahisi, gastroenteroloji, patoloji ve beslenme uzmanlarından gelen girdiyi de içermelidir 81. Diffüz mide karsinomu gelişim riskinin artışıyla karakterize “Herediter Diffüz Gastrik Kanser Sendromu” tarif edilmiştir; intestinal tip mide karsinomların sık olduğu aileler klinikte tarif edilmiş olmakla birlikte bunlarla ilişkili genetik değişiklikler net olarak belirlenmemiştir80. DNA tamir genlerinin (MLH1, MSH2, MSH6, PMS2, EPCAM) birinde germline mutasyon olması ile karakterize Lynch sendromunda mikrosatellit instabilitesi sergileyen çeşitli tümörler görülür80. Lynch sendromlu kişilerde mide kanseri riski %6-%13 arasında değişir. Mide tümörlerinin %15’inde mikrosatellit instabilitesi görülür; bu grubun içinden Lynch sendromlu olan olguları, sporadik mutasyonları olan olgulardan ayıklamak için ayrıca genetik testler gerekir80. BRCA1 geni, DNA çift sarmal kırıklarının tamiri yoluyla genomik stabiliteye katkıda bulunan bir tümör baskılayıcı gendir82. Germline BRCA1 mutasyonu taşıyan kişilerde erken başlangıçlı meme kanseri riski normal populasyona göre 5-6 kat yüksektir; ayrıca over, tuba uterina, primer peritoneal malignansilerin görülme riski de normal popülasyona göre 10-20 kat yükselmiştir80. Bazı çalışmalar, germline BRCA mutasyonları taşıyanlarda mide kanseri riskinin de arttığını söylemektedir83, 84. Erken yaşta beliren kolon adenomları ve kolon karsinomları ile karakterize Ailevi Adenomatöz Polipozis (FAP) sendromu, germline APC geni mutasyonlarına bağlı gelişir; bu hastalarda osteom, dezmoid tümör, epidermoid kist yanısıra duodenum ve midede adenomlar ile midede fundik bez polipleri de görülür 4. Hastaların yaklaşık yarısında fundik bez polipleri, %10’unda ise gastrik adenomlar bulunur80; bu adenomlar ve fundik bez poliplerinden mide karsinomu gelişebileceği bildirilmiştir85, 86. 18 Germline TP53 mutasyonları ile karakterize Li-Fraumeni sendromuna sahip ailelerde mide karsinomu %4.9 oranında saptanmıştır87. STK11/LKB1 mutasyonları ile giden bir herediter kanser sendromu olan Peutz-Jeghers Sendromunda gastrointestinal trakt boyunca hamartomatöz ve adenomatöz polipler izlenir; en sık görülen malign tümörler ise ince barsak, kolon ve mide karsinomlarıdır80. Oldukça nadir görülen bir hastalık olan Jüvenil Polipozis sendromunda kolon ve gastrik karsinomu gelişimi riski artar80. “Herediter Diffüz Gastrik Karsinom” (OMIM: 13721588) (HDGC), etkilenen kişilerin yaklaşık %25’inde germline E-cadherin (CDH1) mutasyonları ile saptanan bir ailevi tümör sendromudur81. CDH1 mutasyonu taşıyan kişilerde 80 yaşına kadar mide kanseri gelişim riski erkeklerde %67, kadınlarda %83 olarak hesaplanmıştır; kadınlarda ayrıca 80 yaşına kadar meme kanseri gelişim riski %39’dur89. Etkilenen kişilerin tümünde CDH1 mutasyonu izlenmediğinden, sendromik kişilerde CDH1’den başka genlerde germline mutasyon bulunması muhtemeldir81; α-E-catenin (CTTNA1) geni bunlardan biri olabilir90. CDH1 mutasyonu taraması önerilen klinik durumlar şunlardır81: Birinci veya ikinci derece akrabaların iki tanesinde mide kanseri olması, bunlardan birinin 50 yaşından önce tanı almış bir diffüz karsinom olması; Tanı yaşından bağımsız olarak birinci veya ikinci derece akrabaların 3 tanesinde diffüz gastrik kanser tanısının bulunması; Diffüz gastrik kanserli kişinin tanı anında 40 yaşından genç olması, Ailede veya kişide hem diffüz gastrik kanser hem lobüler meme karsinomu hikayelerinin bulunup bunlardan birinin 50 yaşından önce tanınmış olması. Patoloğun diffüz gastrik karsinom komşuluğunda pagetoid yayılım gösteren taşlı yüzük hücreleri veya in situ taşlı yüzük hücreli karsinom saptadığı olgular. CDH1 germline mutasyonu taşıyan kişilerde yakın endoskopik takip, her endoskopi seansında çok sayıda (en az 30 adet) endoskopik biyopsi alma ve profilaktik gastrektomi gibi yaklaşımlar mevcuttur; ancak klinik kriterleri sağlayıp CDH1 mutasyonuna sahip olmayan kişilerde nasıl bir yöntem izleneceği henüz açıklık 19 kazanmamıştır81. CDH1 mutasyonu taşıyıcısı 42 hastaya yapılan profilaktik gastrektomilerin 39’unda invaziv taşlı yüzük hücreli karsinom saptanmıştır81. Midede inflamasyon şiddetini etkileyen gen polimorfizmleri, mide kanseri gelişim riskinde değişikliğe yol açmaktadır. HP enfeksiyonunda mide mukozasındaki IL1β miktarı artış gösterir42. HP enfeksiyonu bulunan kişilerde IL1β yapımında artışa yol açan gen polimorfizmleri hipoklorhidri, mukozal atrofi ve distal yerleşimli mide adenokarsinomu gelişimi risklerinde artışla ilişkilidir91. TNFα ekspresyonunu arttıran polimorfizmlerin mide kanseri ve prekanseröz lezyon gelişimi riskinde artışla ilişkili olduğu bildirilmiştir42. Anti-inflamatuar etkileri bulunan IL10’un az eksprese edilmesine yolaçan polimorfizmler distal mide kanseri gelişimi ile ilişkilidir42. İntestinal tip mide karsinomlarının gelişiminde yüzeyel gastrit, kronik atrofik gastrit, ince bağırsak tipi metaplazi, kolonik tip metaplazi ve displazi adımları ile ilerleyen preneoplastik süreç tanımlanmıştır92. İnce barsak tipi metaplazide sialomüsin (PAS pozitif, pH 2,5 iken Alsian Mavisi pozitif; pH 0,5 iken Alsian Mavisi negatif), kolonik tip metaplazide sulfomüsin (PAS pozitif, pH 2,5 veya 0,5 iken Alsian Mavisi pozitif; “high iron diamine” pozitif) üretimi izlenir4. Goblet hücrelerinin varlığı “komplet”, yokluğu “inkomplet” intestinal metaplazi belirtir4. İnce barsak tipi müsin olan sialomüsin içeren metaplastik mide epiteline “tip I”, sialomüsinle nötral müsin ve sulfomusini karışık olarak içeren metaplastik epitele “tip II”, ağırlıklı olarak sulfomüsin içeren metaplastik epitele “tip III” metaplazi isimleri verilmiştir48. Sulfomüsin içeren inkomplet tip intestinal metaplazi ve multifokal atrofik gastrit varlığı ile intestinal tip mide karsinomu gelişimi arasında ilişki olduğu belirtilmekle birlikte, bu ilişkinin görece zayıf olduğu da iddia edilmiştir4. Özefagogastrik bileşkede intestinal metaplazi bulunması olarak tanımlanan Barrett özefagusunda malignite riski, metaplastik kardiak tip mukoza bulunmasına göre daha yüksektir7. Sınıflandırma Mide kanserleri, klinik olarak öncelikle erken ve geç olarak ikiye ayrılabilir. Erken mide kanseri, lenf nodu tutulumu durumundan bağımsız olarak, submukozadan daha derine ilerlememiş invaziv tümörleri kapsar3. Erken mide kanserinin ayrı bir klinik antite olarak ele alınmasının nedeni prognozunun iyi 20 olmasıdır; submukozaya sınırlı kanseri olan hastalarda 5 yıllık sağkalımın %90’dan fazla olduğu 1938’de bilinmektedir93. Doğru rezeksiyon sonrasında erken mide kanserinin hastalık-spesifik 5 yıllık sağkalımının %99’a çıkabildiği bildirilmiştir94. Erken mide kanserleri, makroskopik olarak lümene protrüde olan (tip 0-I), yüzeyel (tip 0-II) ve “excavated” (tip 0-III) olarak sınıflandırılabilirler95. Japonya’da erken mide kanserinin standart tedavisi endoskopik rezeksiyondur96. Erken mide kanserinde endoskopik mukozal rezeksiyon, endoskopik submukozal diseksiyon gibi endoskopik rezeksiyon teknikleri yanısıra kısmi veya total gastrektomi ile HP eradikasyonu ve lenf nodu pozitifliği olan hastalarda adjuvan tedavi kullanılır. İleri evre mide kanserlerinin makroskopik sınıflamasında en çok öne çıkan, Borrmann’a ait olanıdır. Bu sınıflamaya göre tümörler keskin sınırlı polipoid olanlar (tip I), kabarık, keskin sınırlı ve ülsere olanlar (tip II), sınırları belirgin olmayan ülsere lezyonlar (tip III) ve polipoid komponenti bulunmayıp tamamen infiltratif olanlar (tip IV) şeklinde kategorize edilir. Borrmann tip IV tümörlerin tanı anında diğer Borrmann tiplerine göre daha ileri evrede olduğu, bu hastaların 5 yıllık sağkalımlarının her TNM evresinde, diğerlerine göre daha düşük olduğu rapor edilmiş ve bu sebeplerle Borrmann tip IV tümörün mide karsinomu için kötü prognostik belirteç olduğu ortaya atılmıştır97. Özefagogastrik bileşke tümörlerinin makroskopik sınıflamasında Siewert yöntemi, tümörleri özefagus alt uç-Barret özefagusu kaynaklı (tip I), kardia (tip II) ve subkardial-fundik (tip III) olarak üçe ayırır; her grubun farklı lenf nodu yayılım alanları olduğunu ve farklı cerrahi seçeneklerle tedavi edilmeleri gerektiğini savunur. “Özefagogastrik bileşke tümörü” kavramı, Siewert tanımlamasına göre, mide mukozal katlantılarının süperiordaki bitiş noktasının 5 cm proksimali veya distali arasındaki bölgede merkezi bulunan tümörleri kapsar98. Kardia tümörlerinde, distal mide tümörlerine kıyasla daha sık lenfovasküler invazyon görüldüğü, distal mide tümörlerinde kardia tümörlerine göre daha fazla APC geni mutasyonu izlendiği saptanmıştır99. Epidemiyolojik farklar da gözönüne alındığında, mide kanserlerinin makroskopik incelemede proksimal ve distal tümörler olarak değerlendirilmesi de bir çeşit sınıflama olarak kabul edilebilir. 21 Gastrik karsinom, mikroskopik olarak ileri derecede heterojendir100. Bu heterojenite, çok sayıda mikroskopik sınıflandırma yönteminin ortaya atılmasına sebep olmuştur; literatürde birçok mide karsinomu tipi/alttipi ismi bulunması mide karsinogenezini anlamakta zorluk yaratmaktadır101. DSÖ tarafından 2010 yılında yapılan sınıflandırmada tübüler, papiller, musinöz, zayıf kohezif (“poorly cohesive”) karsinomlardan, mikst karsinomlardan ve nadir tümör tiplerinden bahsedilir3. Tübüler ve papiller tipler, erken mide karsinomlarında sık görülür; papiller tipin ileri yaş hastalarda, proksimal midede yerleştiği ve karaciğer metastazlarıyla ilişkili olduğu bildirilmiştir100. Tanımı gereği, müsinöz adenokarsinomlarda tümör hacminin en az %50’sinin ekstraselüler müsinden oluşması beklenir3. Zayıf kohezif (“poorly cohesive”) karsinomlar, tek tek dağılan veya ufak agregatlar oluşturan neoplastik hücrelerden oluşurlar3. Adenokarsinomlar, bez oluşturma becerilerine göre derecelendirilebilirler; %95’ten fazlası glandüler yapılardan oluşan tümör “iyi”, %50-95 arasında glandüler yapılar içeren tümör “orta”, %49’dan az oranda glandüler yapı içeren tümör “az” diferansiye kabul edilir4. Lauren sınıflaması, çoğunlukla nodüler veya polipoid görünümlü, kolon adenokarsinomunu andıran, baskın olarak bez yapılarından oluşan, solid veya papiller alanlar da içerebilen “intestinal” tip tümörler ile plak-benzeri, kötü sınırlı tarzda büyüyen, tek tek veya ufak kordonlar halinde infiltrasyon gösteren neoplastik hücrelerden oluşan “diffüz” tümörleri tanımlar4. “İntestinal” tip tümörler karaciğere, “diffüz” tip tümörler peritona yayılmaya meyillidir3. Lauren sınıflamasında olguların yaklaşık %16’sı sınıflandırılamaz veya mikst kabul edilir4. En yaygın olarak kabul görmüş mikroskopik sınıflandırma sistemi hala Lauren’inkidir. Otopsi olguları üzerindeki çalışmalar sonrası ortaya atılan Goseki sınıflaması ise iki parametre üzerine kuruludur: sitoplazmik müsin varlığı ve tübüler diferansiasyon durumu (Şekil 2.3). Bu sınıflamaya göre; Grup I: Tübüler diferansiasyonu iyi, sitoplazmik müsinden fakir, Grup II: Tübüler diferansiasyonu iyi, sitoplazmik müsinden zengin, Grup III: Tübüler diferansiasyonu az, sitoplazmik müsinden fakir, 22 Grup IV: Tübüler diferansiasyonu az, sitoplazmik müsinden zengin tümörler mevcuttur. Goseki sınıflamasında Grup I’in karaciğer metastazı yapmaya, Grup IV’ün lenf nodu metastazı, peritoneal yayılım ve çevre organlara direkt invazyon yapmaya; Grup III’ün ise kemik metastazı yapmaya diğer gruplara göre daha meyilli olduğu saptanmıştır102. Sonradan yapılan araştırmalar çapraşık sonuçlara sahiptir; bazı çalışmalarda Goseki sınıflamasının prognostik önemi saptanmamakla103 birlikte, prognostik önemi bulunduğunu savunan çalışmalar da mevcuttur104, 105. Şekil 2.3 Goseki sınıflaması102. Carneiro sınıflamasında izole-hücre karsinomu, glandüler karsinom, solid karsinom ve mikst karsinom olmak üzere 4 grup bulunmaktadır. İzole-hücre karsinomu, Lauren sınıflamasındaki diffüz karsinom kavramına denk gelir. Herhangi bir komponent tümörün %5’ten fazlasını oluşturuyorsa mikst karsinom adını alır; mikst karsinomların prognozu diğer alt tiplere göre daha kötüdür101. Namikawa tarafından özetlenen mide karsinomu sınıflandırması, hücre kökenine özgü belirteçler ile mide karsinomlarını gastrik, intestinal, kombine gastrikintestinal ve sınıflandırılamayan olarak 4 gruba böler. Bu sınıflandırmada kullanılan CD10 ve MUC2 intestinal; MUC5AC, HGM (Human Gastric Mucin), MUC6 gastrik tip 23 belirteçlerdir10. Erken mide karsinomları değerlendirildiğinde gastrik fenotipli karsinomların intestinal fenotiplilerle karşılaştırıldığında makroskopide daha kötü ve belirsiz sınırlı olduğu, skirröz tarzda geliştiği, daha büyük çaplı olup submukozal invazyon risklerinin daha yüksek olduğu öne sürülmüştür10. Mikrosatellit instabilitesi ile gastrik fenotipin ilişkili olduğu bildirilmiştir106. Erken olmayan mide karsinomlarında periton rekürrensinin HGM pozitifliği ile, hematojen yayılımın MUC2 negatifliği ve CD10 pozitifliği ile ilişkili olduğu ortaya atılmıştır107. Gastrik fenotipin peritoneal yayılımla ilişkili olduğu; MUC2 pozitif (intestinal fenotipli) mide karsinomlarının, negatif olanlara göre daha az invaziv olup daha az lenf nodu metastazı yaptığı da rapor edilmiştir107. Doku mikrodizinlerinde immünohistokimyasal transkripsiyon faktörü ekspresyonlarını (HNF4aP1, SOX2) değerlendiren bir çalışmada ise mide karsinomları “null”, “gastrik”, “mikst gastrik-intestinal” ve “intestinal” olarak 4 gruba bölünmüş; bu grupların MUC2, MUC5AC gibi müsin belirteçleri ile belirlenen tümör grupları ile örtüşmediği belirtilmiştir108. Ming sınıflandırmasında, tümörler ekspansil ve infiltratif olarak gruplandırılır. Ekspansil tümörler nodüller halinde gelişir ve çevre dokuları iterek büyür, infiltratif tümörlerde ise neoplastik hücreler tek tek infiltrasyon yapar. Büyüme paternleri, kısmen, makroskopik olarak da farkedilebilir109. Ming’in bu sınıflamayı ilk tarifinde incelediği 171 tümörün %67’si ekspansil, %33’ü infiltratif tip idi109. Ming sınıflamasında infiltratif olan tümörlerin prognozu, ekspansil olanlara göre daha kötüdür110, 111. Ming sınıflaması ile prognoz arasındaki ilişkinin istatistiksel olarak anlamlı olmadığı da rapor edilmiştir112. Ming sınıflamasına göre ekspansil olan tümörlerde tanı anındaki hasta yaşı, infiltratif olan tümörlere göre daha yüksek bulunmuştur112. Ming sınıflaması Lauren’inki ile kısmen örtüşmekle birlikte, glandüler yapı oluşturmayan keskin sınırlı bir tümör, Lauren’e göre “diffüz”, Ming’e göre “ekspansil” olarak değerlendirilir109. Glandüler diferansiasyon, hücresel atipi, 10 büyük büyütme alanındaki mitoz sayısı, lenfovasküler ve perinöral invazyon durumu, ekspansil/infitratif büyüme paternleri, intra- ve peritümöral lenfositik infiltrasyon varlığını kayda alarak ve 24 ekspansil büyüyen müsinöz kanser (“mukonodüler” kanser), düşük dereceli diffüz dezmoplastik kanser gibi iyi gidişatlı olduğu iddia edilen antiteleri de gözönünde bulundurarak mide karsinomlarını artan malignite risklerine göre gruplayan bir çalışmada; düşük dereceli histotipler (yüksek intra-peritümöral lenfosit cevabı içeren tümörler, iyi diferansiye tübüler tümörler, düşük dereceli diffüz dezmoplastik tümörler), orta dereceli histotipler (kohezif kanserler ve diffüz kanserler), yüksek dereceli histotipler (infiltratif müsinöz kanserler ve anaplastik kanserler) ortaya konmuştur. Buna ek olarak, belirtilen histotiplere benzer şekilde gruplama sağlayan bir derecelendirme sistemi de ortaya atılmıştır: Yüksek lenfositik cevap içeren tümörler ile yüksek lenfositik cevap, lenfovasküler veya perinöral invazyon içermeyip anaplazisi düşük görünen tümörler derece 1; yüksek anaplazili tümörler, invaziv müsinöz kanserler ile orta derecede anaplazi, p53 geni egzon 7 veya 8’de mutasyon, lenfovasküler veya nöral invazyonu birlikte sergileyen tümör grubu derece 3; diğer tümörler derece 2 sayılmıştır. Bu çalışmaya göre tümör evresi ve çapı yanısıra anaplazi durumu, vasküler invazyon, ekspansil büyüme, Ki-67 proliferasyon indeksi, p53 egzon 7 veya 8 mutasyonları bağımsız sağkalım belirtecidir. İntra-peritümöral lenfosit cevabı yüksek olan tümörlerde TNM evresi diğer tümörlere göre daha düşük, lenfovasküler, perinöral invazyon ile p53 ekspresyonu daha az, ekspansil büyüme ve mikrosatellit instabilitesi ise daha sık bulunmuştur. Mikrosatellit instabilitesi olan tümörlerde iyi prognoz, sadece intraperitümöral lenfosit reaksiyonu da mevcut ise izlenmiştir. Mikrosatellit instabil ve yüksek lenfosit reaksiyonu gösteren tümörler distal, EBV pozitif tümörler ise proksimal yerleşimlidir113. 37 gastrik kanser hücre hattının gen ekspresyon profillerinin incelenmesi sonucunda, “genomik intestinal” ve “genomik diffüz” adı verilen iki intrinsik alt tip saptanmış; bu iki alt tipi ayırt etmek için kullanılan LGSAL4 ve CDH17’yi eksprese eden “genomik intestinal” grubundaki lezyonların prognozunun daha iyi olduğu öne sürülmüştür. “Genomik intestinal” grubun 5-FU (5-florourasil) ve okzaloplatine “genomik diffüz” gruba göre daha hassas olduğu belirtilmiştir. Bu iki grubun Lauren 25 sınıflamasındaki intestinal ve diffüz gruplar ile tam olarak örtüşmediği saptanmıştır114. Gen ekspresyon analizleri kullanılarak mide kanserlerinin “tümörijenik”, “reaktif”, “mide-benzeri” olarak üçe ayrılabileceği rapor edilmiştir115. Nonmetastatik ileri evre mide karsinomları ile yapılan bir çalışmada ise karsinomlar, gen ekspresyon profillerine göre “proksimal non-diffüz”, “diffüz” ve “distal non-diffüz” olmak üzere üç grupta toplanmıştır. Her üç grubu birbirinden ayıran birer gen ekspresyon profili mevcuttur116. Evreleme Mide karsinomunun evrelenmesinde şu anda kullanılan iki sistem vardır; “American Joint Committee on Cancer” (AJCC) ve “International Union Against Cancer” (UICC) birlikteliği ile hazırlanmış sistem ile Japon Gastrik Kanser Topluluğu (“Japanese Gastric Cancer Association”) tarafından hazırlanan sistem. 1998 Japon evreleme sistemi, lenf nodlarını yerleştikleri yerlere göre ayrıntılı şekilde sınıflandırdıktan sonra bu alanları 3 kümede (grup 1, 2 ve 3 olarak) gruplar. Bu gruplandırma, (üst, orta ve alt mide olarak kategorize edilen) tümörün yerleşimine göre farklılıklar gösterir. Sadece grup 1 lenf nodlarında tutulum varsa N1, grup 2 lenf nodlarında tutulum var ve grup 3 lenf nodları negatif ise N2, grup 3 lenf nodları tutulmuş ise N3 isimlendirmeleri yapılır. Muskularis propria veya subserozaya invaze tümörler T2, serozaya invaze tümörler T3, çevre organ invazyonu T4 kabul edilir117. 2011’de bu evreleme sistemi değiştirilerek batıda kullanılan AJCC-UICC evreleme sistemine yakın hale getirilmiştir95. Japon evreleme sistemini açıklayan bildiriler içinde, endoskopik mukozal rezeksiyon/submukozal diseksiyon materyallerinin değerlendirilmesine yönelik prensipler de bulunur 95, 117. Japon evreleme sistemi, AJCC-UICC evreleme sistemine göre daha detaylıdır. AJCC-UICC evreleme sisteminde tümör derinliği, metastatik lenf nodu sayısı ve uzak metastaz durumu gözönüne alınır. Retropankreatik, para-aortik, portal, retroperitoneal, mezenterik lenf nodlarının tutulumu uzak metastaz kabul edilir. 2002’den sonra 2010’da revize edilen bu evreleme sisteminde özefagogastrik bileşke tümörlerinin tanımı yapılmış, T, N ve evreleme grupları değiştirilmiş ve 26 pozitif peritoneal sitoloji metastatik hastalık (M1) kabul edilmiştir 118. Çin popülasyonu ile yapılmış bir retrospektif çalışma, bu popülasyonda gastroözefageal bileşkede yerleşmiş tümörlerin gastrik karsinom olarak sınıflandırılıp evrelendirilmesinin, özefageal olarak sınıflandırılıp evrelendirilmelerine göre daha uygun olduğunu göstermiştir119. Yapılan değişikliklerin prognostik stratifikasyonda ne kadar başarı sağladığı zamanla ortaya çıkacaktır. Tedavi ve Prognoz Mide kanseri tedavisinde hala en etkili yol, cerrahi olarak tümörü tamamen çıkarmaktır. Uzak metastazların bulunması veya ana vasküler yapılardan birinin (aort, hepatik arter, çölyak trunkus, splenik arter proksimali) tutulumu en önemli anrezektabilite kriterleridir. Tümörün pankreas başını tutması, pankreas inferiorundaki, aortokaval bölgedeki, mediastendeki, porta hepatisteki lenf nodlarının tutulumları, linitis plastika da anrezektabilite kriteri olarak kabul edilebilir. Uzak metastazı olmayan herhangi T ve herhangi N grubundaki tümör, rezektabl olarak değerlendirilebilir28. Erken mide kanserleri, belli klinikopatolojik kriterlerin varlığı halinde, deneyimli kuruluşlarda endoskopik mukozal rezeksiyon veya endoskopik submukozal diseksiyon ile tedavi edilebilirler96. Daha ileri T değerlerine sahip tümörler gastrektomi ve lenf nodu diseksiyonuna gider. Mide yakın çevresindeki lenf nodları (D1) yanısıra sol gastrik arter, “common” hepatik arter, çölyak arter, splenik arter ve dalak hilusunda yeralan lenf nodlarının da çıkarılması (modifiye D2 diseksiyon) önerilir28. D2 diseksiyonları deneyimli cerrahlarca yapılmalıdır28. T3 ve T4 tümörler ile lenf nodu pozitifliği olan T1 ve T2 tümörlerde cerrahi ve modifiye D2 diseksiyon sonrasında kemoterapi önerilir28. Daha sınırlı lenf nodu diseksiyonu yapılmışsa postoperatif kemoradyoterapi denenebilir28. Uzak metastazı veya pozitif periton sitolojisi olan (evre 4) hastalarda, lokal invazyonu rezeksiyona izin vermeyen tümörlerde veya operasyon sonrası lokal rekürrens gösteren tümörlerde hastanın performans durumuna göre kemoterapi veya destek tedavisi önerilir28. 27 Dünya genelinde tanı anında mide kanserlerinin %30’unda lenf nodu tutulumu mevcuttur, diğer bir %30’u ise metastatiktir. İleri evre mide karsinomu mideye sınırlı olduğunda 5 yıllık sağkalım yaklaşık %55’tir, bölgesel lenf nodları tutulduğunda 5 yıllık sağkalım yaklaşık %20’ye düşer118. 28 3. GEREÇ VE YÖNTEM 3.1. Olguların Seçimi Hacettepe Üniversitesi Girişimsel Olmayan Klinik Araştırmalar Etik Kurulu’ndan çalışma için etik izni alındıktan sonra (karar no: GO 13/90-02), 20002012 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde mide rezeksiyonu geçirmiş ve patoloji raporları Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı’nca hazırlanmış olgular hastane veritabanından elde edilmiştir. Cerrahi yaklaşımın bir parçası olarak mide rezeksiyonu yapılmış, primer mide tümörü bulundurmayan olgular (örn. Whipple prosedürü) ile non-neoplastik hastalık nedeniyle yapılan mide rezeksiyonları (örn. “sleeve” gastrektomiler ve peptik ülserler nedeniyle yapılan rezeksiyonlar) dışlanmıştır. Bu şekilde, neoplastik veya preneoplastik lezyonlar içeren 648 olguya ulaşılmıştır. Bunların, 10.11.200522.03.2012 tarihleri arasında opere olmuş 434 tanesi mikroskopik olarak değerlendirilmiştir. Epitelyal kökenli olmayan mide tümörleri, mideye olan metastazlar, başka organlardan gelen invaziv tümörler, operasyon öncesi tedavi almış tümörler dışlanmıştır. Geri kalan olguların tümör, tümör-tümörsüz mukoza geçişi ve tümörsüz mukoza örneklerine ait hematoksilen-eozin boyalı kesitleri, 2 patolog (GG, AAK) birlikte iki kez incelemiştir. Primer mide karsinomları (335 olgu), tanımlanan kriterlere (Tablo 3.1) göre, erken mide karsinomu, adenokarsinom, taşlı yüzük hücreli karsinom, müsinöz karsinom, mikst karsinom ve diğer/nadir karsinomlar olmak üzere tekrar sınıflandırılmıştır. Lenf nodlarına ait kesitler, lenf nodu metastazında benzemeyebileceği izlenen düşünülerek, tümörün morfolojik morfolojik olarak değerlendirmeye ana tümöre alınmamıştır. Kesitlerin incelenmesi sırasında hastaların operasyon tarihleri, ölüm tarihleri, patoloji raporu tanıları ile TNM evreleri gözönünde bulundurulmamıştır. Tanı grupları ile aşağıda ayrıntıları verilen hasta özellikleri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki bulunup bulunmadığı araştırılmıştır. Patoloji raporlarında yazılı olan (orijinal) tanılar, yeni tanı grupları ile karşılaştırılmamıştır, çünkü patoloji raporlarındaki (orijinal) tanıların ortak bir dil ile yazılmış olmadıkları ve yer yer uzun morfolojik açıklamalar içerdikleri görülmüştür. Her biri ayrı bir 29 patologdan gelen birçok tanının gruplanarak karşılaştırmalarda kullanılmasının doğru olmayacağı düşünülmüştür. Tablo 3.1 Mide rezeksiyon spesimenlerinde önerilen primer mide karsinomu sınıflandırma kriterleri. Erken Mide Karsinomu Lenf nodu ve histomorfolojiden bağımsız, en derinde submukozadan ileri invazyon içermeyen karsinomlar (< pT2). Adenokarsinom Baskın komponenti (≥ %60) neoplastik bez yapıları (tübüler veya papiller gibi) oluşturan karsinomlar. Taşlı Yüzük Hücreli Karsinom - Genellikle lamina propriada tipik taşlı yüzük hücreleri mevcuttur. - İleri derecede dezmoplazi içerir, bu stroma içerisinde neoplastik hücreleri ayırt etmek mümkün olmayabilir. Erken Olmayan Mide Karsinomları (pT ≥ 2) Baskın komponent (≥ %60) taşlı yüzük hücreli karsinomdur, karakteristik özellikleri: - İnfiltratif büyüme paterni gösterirler. Müsinöz Karsinom Baskın komponentini (≥ %60) ekstraselüler müsin gölcüklerinin oluşturduğu karsinomlar. Mikst Karsinom Birden fazla komponent içeren ve herhangi bir morfolojik tipin (adenokarsinom, taşlı yüzük hücreli karsinom ve müsinöz karsinom) baskın olmadığı (< %60) karsinomlar. Diğer / Nadir Karsinomlar Adenokarsinom, taşlı yüzük hücreli karsinom, müsinöz ve mikst karsinom olarak sınıflandırılamayan karsinomlar. Olguların her birinin dosya numarası, mide rezeksiyonu spesimeninin biyopsi numarası, operasyon tarihi, hasta yaşı, cinsiyeti, yapılan cerrahi işlemin adı, tümörün midede yerleştiği bölge (özefagogastrik bileşke, proksimal mide –kardia-, korpus, distal mide –antrum ve pilor-, tüm mide), tümörün en büyük çapı (santimetre), tümörün invazyon derinliği (santimetre), patoloji raporu tanısı, lenfovasküler invazyon varlığı, perinöral invazyon varlığı, TNM evresi, pozitif ve 30 negatif lenf nodu sayıları, ailede tümör hikayesi, hastanın kendisinde başka tümör hikayesi, tümörün diffüz/ekspansil sınırlara sahip olması, çevre mukozada intestinal metaplazi ve mukozal atrofi varlığı kaydedilmiştir. Hastaların ölüm tarihleri, Ölüm Bildirim Sistemi (obs.gov.tr) üzerinden elde edilmiştir. Hastane sisteminden elde edilen operasyon tarihi ile Ölüm Bildirim Sistemi’nden elde edilen ölüm tarihleri arasındaki süre, hastanın operasyon sonrası total sağkalımını verir. Hastaların ölüm tarihlerine ulaşılabilmekle birlikte, ölüm sebeplerine ve mide kanserinin rekürrens tarihlerine ulaşılamamıştır; çünkü hastaların hepsi tüm takip ve tetkiklerini Hacettepe Ü. Tıp Fakültesi Hastaneleri’nde devam ettirmemiştir. Bu nedenle sadece total sağkalım hesaplanabilmiş, hastalık-spesifik sağkalım ve rekürrenssiz sağkalım hesaplamaları yapılamamıştır. Kimlik numaraları bilinmeyen hastaların Ölüm Bildirim Sistemi’ndeki kayıtlarına ulaşılamamıştır. 3.2. İstatistiksel analiz İstatistiksel analiz SPSS (v.21.0) kullanılarak yapılmıştır. Nominal değişkenlerin birbiriyle karşılaştırılması için ki-kare testleri, “continuous” (devamlı) değişkenlerin birbiriyle karşılaştırılması için Kruskal-Wallis testi kullanılmıştır. Sağkalım durumunun gösterimi için Kaplan-Meier eğrileri çizilmiş, Log-Rank testi ile sağkalımlar ile çeşitli diğer değişkenler arasındaki ilişkiler aranmıştır. “Continuous” (devamlı) değişkenlerin aritmetik ortalamaları, standart sapmaları, median, minimum ve maksimum değerleri kaydedilmiştir. Nominal değişkenlerin araştırma grubu içindeki sıklıkları yüzdeler halinde verilmiştir. p<0.05 anlamlı kabul edilmiştir. Morfolojik değerlendirme sonucunda elde edilen tanı grupları ile cinsiyet, yaş, tümör boyutu (cm), invazyon derinliği (cm), lenfovasküler invazyon durumu, perinöral invazyon durumu, uzak metastaz varlığı, çevre mide mukozasında intestinal metaplazi ve atrofi, ailede tümör hikayesi varlığı, olguda başka primer tümör varlığı, metastatik lenf nodu sayısı, diseke edilen toplam lenf nodu sayısı, lenf nodu oranı karşılaştırılmıştır. Tümörler yerleşim yerlerine göre, proksimal, distal ve tüm mideyi tutan tümörler olarak gruplandırıldıktan sonra bu yerleşim yerleri ile yaş, cinsiyet, invazyon derinliği (cm), lenfovasküler invazyon durumu, perinöral invazyon durumu, 31 tümör evresi, pT, pN, uzak metastaz varlığı, çevre mide mukozasında intestinal metaplazi ve atrofi, tanı grupları, ailede tümör hikayesi varlığı, olguda başka primer tümör varlığı, 40 yaşında veya daha genç yaşta olma durumu, metastatik lenf nodu sayısı, lenf nodu oranı karşılaştırılmıştır. Tümörler pTNM evrelerine göre erken (evre 1a ve 1b), ara (2, 3), ileri (4) olarak gruplandırıldıktan sonra bu gruplar, cinsiyet, tümör boyutu (cm), invazyon derinliği (cm), çevre mide mukozasında intestinal metaplazi ve atrofi, lenfovasküler invazyon durumu, perinöral invazyon durumu, ekspansil/infiltratif olmaları (Ming), tanı grupları, diseke edilen toplam lenf nodu sayısı, lenf nodu oranı karşılaştırılmıştır. Sağkalım süreleri ile yaş, cinsiyet, tümör boyutu (cm), invazyon derinliği (cm), lenfovasküler invazyon durumu, perinöral invazyon durumu, yerleşim yeri, ekspansil/infiltratif olmaları (Ming), çevre mide mukozasında intestinal metaplazi ve atrofi, olguda başka primer tümör varlığı, evre grupları (erken/ara/ileri), pTNM evreleri, tanı grupları, metastatik lenf nodu sayısı, lenf nodu oranı karşılaştırılmıştır. 32 4. BULGULAR 434 adet olgunun tümörü, tümör-mukoza geçişini ve non-neoplastik mukozasını temsil eden örneklere ait H-E preparatlar incelendiğinde bunların 391’i epitelyal, 9 tanesi lenfoid, 15 tanesi nöroendokrin, 16 tanesi mezenkimal kökenlidir. Ayrıca “Mikst ekzokrin-endokrin tümör (kompozit tip)” tanılı 1 adet, senkron olarak adenokarsinom ve gastrointestinal stromal tümör içeren 2 adet olgu mevcuttur, bu olgular tabloda “diğer” adı altında belirtilmiştir. Olguların tanı dağılımları şekilde verilmiştir (Şekil 4.1). Mide Tümörleri (434) Hemato-lenfoid Tümörler (9) Mezenkimal Tümörler (16) Nöroendokrin Tümörler (15) Adenokarsinom (142) Epitelyal Tümörler (394) Diğer (2) Met. (3) / İnv. (2) Neoadj. (29) / Diğer (15) Erken Mide Karsinomu (33) Erken Olmayan Mide Karsinomu(302) Taşlı Yüzük Hücreli Karsinom (76) Müsinöz Karsinom (13) Mikst Karsinom (20) Diğer/Nadir Karsinomlar (51) Şekil 4.1: Mide tümörlerinin tipleri ve olgu sayıları. Mideye ait primer mezenkimal tümörlerin 13 tanesi gastrointestinal stromal tümördür. Primer nöroendokrin lezyonlar 15 adettir. Primer hemato-lenfoid sistem lezyonları 9 adet olup tümü B hücre kökenlidir. “Mikst ekzokrin-endokrin tümör (kompozit tip)” tanılı bir, hem adenokarsinom hem gastrointestinal stromal tümörü aynı anda içeren iki adet olgu mevcuttur. Bu olgularla birlikte, toplam 394 epitelyal mide lezyonu bulunmaktadır. Bu 394 olgunun 29 tanesi, operasyon öncesi kemoterapi almış hastalara aittir ve kemoterapi, lezyon morfolojisini değiştireceğinden bu olgular çalışma dışı bırakılmıştır. Yanısıra, 30 lezyon daha, çeşitli nedenlerden çalışma dışı bırakılmıştır; 33 2 olguda kolon adenokarsinomunun mideye invazyon yaptığı, 2 olguda memenin lobüler karsinomunun mideye metastaz yaptığı, 6 olguda lezyonun nöroendokrin karakterde olduğu, 2 olguda özefagus kökenli adenokarsinomun mideye invazyon yaptığı, 8 olguda özefagus kökenli skuamöz hücreli karsinomun mideye invazyon yaptığı, 1 olguda, önceden tanısı bulunan, kolon ve meme dışı bir organdan köken alan bir karsinomun mideye metastaz yaptığı, 7 olguda, tümör içeren kesitlerin patoloji arşivinde bulunmadığı, 2 olguda, tümör kayıtlı kesitlerde invaziv tümöral oluşuma rastlanmadığı saptandığından bu olgular çalışma dışı bırakılmıştır. Çalışmaya alınan 335 karsinomun 33 tanesi, lamina propria veya submukozaya sınırlı karsinomlardır (Şekil 4.2). Bunlar, iyi prognozlu olmaları ve tedavilerinde endoskopik eksizyon seçenekleri bulunması nedeniyle klinikte ayrıca ele alınan lezyonlardır. Her türlü morfolojide iyi prognozlu olan erken evre mide karsinomları, morfolojik değerlendirme dışında tutulmuştur. 34 A B Şekil 4.2 A) Submukozaya invaze (T1b) erken evre mide karsinomu. (x4) B) Lamina propria içinde bulunan, submukozaya ulaşmamış (T1a) erken evre mide karsinomu, çevre mukozaya göre daha bazofilik mikroskopik bir alan görünümündedir. (x4) 302 mide karsinomunda, tümör muskularis propriaya veya daha derine ilerlemiştir. Bu olgular, ayrıntılı morfolojik değerlendirmeye alınmıştır. 4.1. Morfolojik Bulgular Malign epitelyal tümörler, erken ve erken olmayan olarak ikiye ayrıldıktan sonra mikroskopik inceleme sonucunda, morfolojik görünümlerine göre, bahsedilen alt tiplere bölünmüştür. Her alt tipin mide karsinomları içindeki dağılımı Şekil 4.3’te verilmiştir. 35 Diğer/Nadir Karsinomlar, 51 15% Erken Mide Karsinomu, 33 10% Mikst Karsinom, 20 6% Müsinöz Karsinom, 13 4% Adenokarsinom, 142 42% Taşlı Yüzük Hücreli Karsinom, 76 23% Şekil 4.3 Mide karsinomlarının morfolojik dağılımı. Adenokarsinomlar, tümör hacminin baskın kısmı (%60 veya daha fazlası) adenoid veya tübüler yapılardan oluşan lezyonları içerir. Dezmoplazi dereceleri değişkendir. İnfiltratif ilerlerler. Kribriform, papiller ve mikropapiller özellikler de adenokarsinom morfolojisine dahildir (Şekil 4.4). 36 Şekil 4.4 Papiller, tübüler, kribriform yapıda olabilen, infiltratif nitelikte adenokarsinom örnekleri. Taşlı yüzük hücreli karsinomların küçük büyütmede en önemli özellikleri yaygın ve şiddetli dezmoplazileridir. Kötü – spiküler sınırlı görünen bu dezmoplastik reaksiyon içinde dağınık kronik inflamatuar hücreler ile, birçok durumda büyük büyütmelerde bile iyi seçilemeyen, tek tek yerleşmiş, dar sitoplazmalı neoplastik hücreler saptanır. Lamina propriada temel yapıyı bozmadan bağ dokuyu dolduran, çeşitli boyutlarda ve görünümlerde tipik taşlı yüzük hücreleri bulunur. Tipik taşlı yüzük hücreleri, kenara itilmiş bir çekirdeği bulunan, görece geniş sitoplazmalı hücrelerdir. Bu hücreler lamina propriaya dağılmış olurlar; her kesitte saptanamayabilirler. Küçük büyütmede yaygın spiküler dezmoplazisi saptanan ve 37 bez yapısı içermediği görülen bir tümörde, tipik taşlı yüzük hücreleri aranmalıdır. Taşlı yüzük hücreli karsinom tanısı için, bu araştırmanın kriterleri, lezyonun %60’tan fazlasında bahsedilen özelliklerin birlikte bulunmasını gerekli kılmaktadır (Şekil 4.5). Şekil 4.5 Taşlı yüzük hücreli karsinom, yaygın dezmoplazi, dezmoplazi içinde seçilmesi zor dağınık neoplastik hücreler ve lamina propria içinde tipik taşlı yüzük hücreleri ile karakterizedir. Olguların iki tanesi, lobüler meme karsinomunun mideye metastazını temsil etmekteydi. Bu tanı, taşlı yüzük hücreli karsinom ile karışabilecek en önemli antitedir. Taşlı yüzük hücreli karsinoma benzer şekilde dezmoplastik stroma içine tek tek yayılan neoplastik belirginleşmektedir (Şekil 4.6). hücreler, immünohistokimyasal çalışmalarla 38 A B C Şekil 4.6 A,B) Memenin lobüler karsinomunun mide metastazında, ER pozitif neoplastik hücrelerin lamina propriaya tek tek dağıldığı immünohistokimyasal çalışma ile seçilebilmektedir (x20). C) Lamina propria içinde görece monomorfik, tipik taşlı yüzük hücresinin nadiren görüldüğü neoplastik hücre popülasyonu (x40). Bu çalışmada, müsinöz adenokarsinom tanı grubuna dahil edilen tümörlerde, %50’sinden fazlasının müsinden oluşan göller, tümörün toplam hacminin %60’tan fazlasını oluşturmalıdır (Şekil 4.7). Müsin içinde yüzen neoplastik hücrelerin sitolojik ve arkitektürel özellikleri değişken olabilir. A B Şekil 4.7 Müsin içinde dağılmış neoplastik hücrelerden oluşan müsinöz karsinom. A) x4. B) x40 Mide karsinomlarının heterojenitesi, her tümörü tek bir morfolojik özellik grubuyla sınıflandırmaya olanak tanımamaktadır. Bu durum, tümörlerin morfolojik 39 sınıflandırmasında sorun yaratabilir. Morfolojik değerlendirme sırasında, heterojenitenin belirgin olduğu olguların ayrı bir grup halinde sınıflandırılması uygun görülmüştür. Bu grup için araştırmacılar tarafından ortaya atılmış tanı kriteri şudur: Eğer bir tümörde yukarıda bahsedilmiş olan komponentlerin hiçbiri %60’ı aşamıyor (baskın morfolojik özellik olamıyor) ise bu tümör “mikst karsinom” olarak değerlendirilir. Mikst karsinomu oluşturan komponentler tek tek isimlendirilebilir (örn. Taşlı yüzük hücreli karsinom ve adenokarsinom, müsinöz karsinom ve taşlı yüzük hücreli karsinom...). Belirlenen 20 mikst karsinom olgusunun 4’ü adenokarsinom+müsinöz karsinom, 5’i adenokarsinom+taşlı yüzük hücreli karsinom, 8’i müsinöz karsinom+taşlı yüzük hücreli karsinom karışımlarından oluşmuştur. 3 olguda her üç komponent (taşlı yüzük hücreli karsinom, müsinöz karsinom ve adenokarsinom) izlenmiştir. Yukarıda bahsedilen gruplara (adenokarsinom, taşlı yüzük hücreli karsinom, müsinöz adenokarsinom, mikst karsinom) morfolojik olarak uymayan 51 tümörün kendi içlerinde bazı paternleri tekrarlama eğiliminde oldukları farkedilmiştir. 51 tümörün 10’unda, bez yapısı oluşturmayan sıkışık tabakalar halinde gelişmiş hiperselüler neoplastik oluşum komşuluğunda ufak müsinöz alanlar dikkati çekmiştir. Tümörde dezmoplazinin minimum olduğu saptanmıştır. Neoplastik hücreler çeşitli boylarda ve yapılarda olmakla birlikte, tipik taşlı yüzük hücrelerini andırmamakta ve bez yapısı oluşturmamaktadır (Şekil 4.8). 40 Şekil 4.8 A) Hiperselüler, bez yapısı içermeyen, tabakalar oluşturan neoplastik hücreler ve az miktarda müsinöz komponent. (x4) B,C) Neoplastik hücreler değişik sitomorfolojik özelliklerde olabilirler ancak bez yapısı oluşturmazlar. (x40) 14 olguda tümörün dezmoplazisiz, keskin sınırlı olup ince bir tabaka halinde matür görünümlü küçük lenfositlerle çevrelendiği dikkati çekmiştir. Bu tümörleri oluşturan hücreler tipik taşlı yüzük hücre morfolojisinde değildirler ve bez yapısı oluşturmazlar; kaba kordonlar ve tabakalar halinde bulunurlar (Şekil 4.9). Bu tümörler, “medüller benzeri” adıyla tanımlanmıştır ve bu morfoloji, kolon tümörlerinde mikrosatellit instabilitesi ile ilişkilidir. 41 A B Şekil 4.9 A) Çevresinde ince bir bant halinde küçük matür görünümde lenfositlerin bulunduğu iyi sınırlı, dezmoplazisi bulunmayan tümör. (x4) B) Aynı tümörde daha büyük büyütmede bez oluşturmayan, tabakalar-trabeküller oluşturan neoplastik hücreler ve kenarda küçük lenfositler. (x40) Bir önceki grupta tarif edilenlere benzer şekilde iyi sınırlı, dezmoplazi içermeyen tümörlerin bazılarında tümör hücrelerinin küçük adalar/nodüller oluşturduğu ve bunların matür görünümde küçük lenfositler tarafından birbirinden ayrıldığı görülmüştür. Neoplastik hücreler bez yapısı oluşturmamakta ve tipik taşlı yüzük hücresi görünümü sergilememektedir (Şekil 4.10). Bu tümörler, “lenfoepitelyoma benzeri” adını almıştır ve midedeki benzer tümörlerde EBV genomu saptanma oranınının yüksek olduğu belirtilmiştir. Bu morfolojide 3 adet tümör saptanmıştır. 42 A B Şekil 4.10 A) Keskin sınırlı, lenfositlerle çevrili ve lenfositlerce infiltre edilmiş görünümde tümör. (x4) B) Adalar-trabeküller halinde, bez yapısı veya tipik taşlı yüzük hücresi oluşturmayan neoplastik hücrelerden oluşuyor. (x40) Adenoskuamöz karsinomlar, oldukça nadir tümörler olup dezmoplastik stroma içinde tipik adenokarsinom alanları yanısıra solid nodüller halinde skuamoid hücre gruplarından oluşurlar. Nadiren diskeratinizasyon izlenebilir (Şekil 4.11). 51 tümörün 11’i adenoskuamöz karsinom olarak değerlendirilmiştir. 43 Şekil 4.11 Adenoskuamöz karsinomlar, dezmoplastik stromaya dağılmış çeşitli büyüklüklerde nodüller halinde görünürler. Yakından bakıldığında yoğun eozinofilik geniş sitoplazmalı ve pleomorfik, yer yer «bizarre» nükleuslu neoplastik hücrelerin aralarında diskeratotik hücreler görülebilir. Çevrede konvansiyonel adenokarsinom komponenti de bulunur. 3 olguda adenokarsinom alanları ile nöroendokrin karsinom alanlarının birlikte izlendiği ve hastanın serum AFP (alfafetoprotein) düzeylerinin normalin üzerinde olduğu saptanmıştır. Bu tümörler, kompozit bir tümör olan “alfafetoprotein üreten/hepatoid adenokarsinom ve endokrin karsinom” olarak adlandırılmaktadır120. 51 tümörün 3’ünde, operasyon öncesi hastalarda serum alfafetoprotein değerleri yüksek, diğer serum biyokimyasal belirteçlerinin normal sınırlarda olduğu görülmüş ve morfolojik görünümleri bu antite ile uyumlu bulunmuştur (Şekil 4.12). 44 A B C D Şekil 4.12 A) Adenokarsinom alanları yanısıra B,C,D) solid alanlar (B) ve nöroendokrin komponent (C) içeren, nadir görülen mide tümöründe nöroendokrin komponent kromogranin pozitiftir (D). Genelde büyük ekspansil nodüller halinde büyüyen, nötrofillerden ve lenfositlerden zengin stromaları ile dikkati çeken, bez veya dezmoplazi oluşturmayan 5 tümörde, neoplastik hücrelerin büyük çekirdekli ve belirgin nükleollü olduğu izlenmiştir. Bu tümörler “germinom-benzeri” adıyla kayda alınmıştır. Yukarıda morfolojik özellikleri anlatılan grupların hiçbirine uymayan üç tümör “indiferansiye karsinom”, 2 tümör “lenfoma-benzeri karsinom” isimleriyle 45 kayda alınmıştır. Ana tümör gruplarına uymayan 51 tümörün toplandığı “nadir tümörler” kategorisinin kendi içindeki morfolojik dağılımı Şekil 4.13’de verilmiştir. Medüller Benzeri Karsinom, 15 Büyük Hücreli Az Diferansiye Karsinom, 10 Adenoskuamöz Karsinom, 11 Germinom Benzeri Karsinom, 5 AFP/HAC+NEC, 3 İndiferansiye Karsinom, 3 Lenfoepitelyoma Benzeri Karsinom, 3 Şekil 4.13. Diğer/nadir tümörler grubunda değerlendirilen olguların morfolojik dağılımları. 4.2. Klinik ve İstatistiksel Bulgular Çalışmaya alınan 335 olgunun 226’sı (%67,5) erkek, 109’u (%32,5) kadındır. Olguların yaşları, tümörlerinin boyutu, tümörlerinin invazyon derinliğine ait değerler Tablo 4.1’de verilmiştir. 46 Tablo 4.1 Olguların yaşları, tümör boyutları (cm) ve invazyon derinlikleri (cm). Yaş Tümör boyutu (cm) İnvazyon derinliği (cm) 335 308 243 0 27 92 60,6 5,7 1,7 61 5 1,5 12,3 2,98 1,1 Minimum 27 0,5 0 Maksimum 91 18 9 Değerlendirilen olgu sayısı Değerlendirilemeyen olgu sayısı Ortalama Median Standart deviasyon Olguların 5’inin yerleşim yeri saptanamamıştır. Olguların yerleşim yerlerine göre dağılımı aşağıda verilmiştir (Tablo 4.2). Distal yerleşimli tümörler en sık görülen tümörlerdir. Tablo 4.2 Olguların yerleşim yerlerine göre dağılımı. Bölge Toplam Proksimal Korpus Distal Bileşke Tüm mide Korpus ve distal mide Lokalizasyonu bilinen olguların toplamı Lokalizasyonu bilinmeyen olgular Olgu Sayısı Yüzdesi 41 83 132 22 36 16 12,4 25,2 40,0 6,7 10,9 4,8 330 100,0 5 335 47 Lauren sınıflamasına göre tiplendirilmiş olan 333 olgunun 102’si (%30,6) diffüz, 171’i (%51,4) intestinal tip olup 60 olgunun (%18) her iki tipi de içerdiği kaydedilmiştir; 2 olgunun Lauren tipine karar verilememiştir. Lenfovasküler invazyon durumu değerlendirilmiş olan 333 olgunun 236’sında (%70,9) lenfovasküler invazyon mevcuttur, 97’sinde (%29,1) lenfovasküler invazyon izlenmemiştir. İki olguda lenfovasküler invazyon varlığına/yokluğuna karar verilememiştir. Perinöral invazyon durumu değerlendirilmiş olan 334 olgunun 188’inde (%56,3) perinöral invazyon mevcuttur, 146’sında (%43,7) perinöral invazyon izlenmemiştir. Bir olguda perinöral invazyon varlığına/yokluğuna karar verilememiştir. AJCC’ye ait 2010 TNM evrelemesine göre tümörlerin pT durumları aşağıda verilmiştir (Tablo 4.3). Serozaya ulaşmış ancak çevre organ invazyonu göstermeyen pT4a tümörler sıktır. Karsinomların pN durumları Tablo 4.4’te verilmiştir. Tablo 4.3 Olguların pT dağılımları. pT Olgu sayısı % 1a 9 2,7 1b 24 7,2 2 29 8,7 3 97 29,0 4a 157 46,9 4b 19 5,7 Toplam 335 100,0 48 Tablo 4.4 Olguların pN dağılımları. pN Olgu sayısı % 0 79 23,7 1 (0-1 lenf nodu) 57 17,1 2 (2-6 lenf nodu) 67 20,1 3a (7-15 lenf nodu) 87 26,0 3b (>15 lenf nodu) 44 13,2 Toplam 334 100,0 Bilinmeyen 1 Toplam 335 Olguların metastatik, metastatik olmayan lenf nodu sayıları, diseke edilmiş toplam lenf nodu sayıları, metastatik lenf nodu sayısının toplam lenf nodu sayısına bölünmesi ile elde edilen “lenf nodu oranı” Tablo 4.5’te verilmiştir. Tablo 4.5 Olguların toplam, metastatik, non-metastatik lenf nodu sayıları ve lenf nodu oranları. Pozitif lenf nodu sayısı Negatif lenf nodu sayısı Toplam lenf nodu sayısı Lenf nodu oranı Değerlendirilen Olgu sayıları Değerlendirilemeyen 334 333 333 332 1 2 2 3 Ortalama 6,89 16,22 23,13 ,3074 Median 4,00 13,00 22,00 ,2236 Standart deviasyon 8,488 12,036 13,218 ,30286 Minimum 0 0 0 0,00 Maksimum 50 59 91 1,00 Takipleri süresince herhangi bir zamanda uzak metastazı olduğu radyolojik veya patolojik olarak kanıtlanan 107 adet olgu (%31,9) mevcuttur. 206 olgunun 49 (%61,5) en az bir postoperatif görüntülemesi mevcut olup bunlarda metastaz izlenmemiştir. 22 olguda (%6,6), metastaz varlığı/yokluğuna karar verilememiştir. pTNM evreleri belirlenebilen 313 olgu mevcuttur. 335 olgunun pTNM evre dağılımları tabloda verilmiştir (Tablo 4.6). Tablo 4.6 Olguların pTNM evrelerine göre dağılımı. 1a 1b 2a 2b 3a 3b 3c 4 Evreleri bilinen Evreleri bilinmeyen pTNM Toplam Olgu sayısı %, Tüm olgularda 25 12 20 40 29 26 54 107 7,5 3,6 6,0 11,9 8,7 7,8 16,1 31,9 %, Evreleri bilinen olgularda 8,0 3,8 6,4 12,8 9,3 8,3 17,3 34,2 313 93,4 100,0 22 6,6 335 100,0 335 olgunun operasyon amaçlı hospitalize olduğu dönemde yazılan epikrizleri incelenmiş ve 26’sında (%7,8) hastalarda mide dışında primer bir tümör hikayesinin bulunduğu saptanmıştır. 306 olguda (%92,3) başka bir tümör hikayesi bulunmamaktadır. Üç olguda mide dışı primer varlığı/yokluğuna karar verilememiştir. Tümörler Ming sınıflamasına göre değerlendirildiğinde, karar verilemeyen 4 olgu dışındaki 331 olgunun 26’sı (%7,8) ekspansil, 305’i (%91) infiltratiftir. Değerlendirmenin yapılamadığı 24 tümör ayrı tutulduğunda, 311 olgunun 217’sinde (%69,8) tümörsüz mukozada intestinal metaplazi vardır, 94’ünde (%30,2) ise yoktur. Değerlendirilebilen 314 olgunun 200’ünde (%63,7) mukozal atrofi mevcuttur, 114’ünde (%36,3) atrofi izlenmemiştir. 50 335 olgunun 18’ine (%5,4) ait sağkalım bilgisine ulaşılamamıştır. Sağkalım bilgisine ulaşılabilen olguların 133’u (tüm olguların %39,7’si) 1 Ağustos 2013 itibariyle sağ olup, 184’ünün (%54,9) operasyon tarihi ile 1 Ağustos 2013 arasında bir tarihte vefat ettiği saptanmıştır (Tablo 4.7). Tablo 4.7 Olguların sağkalım – ölüm durumları. Olgu sayısı % (Tüm olgular) % (Sağkalımı bilinen olgular) Sağ 133 39,7 42,0 Vefat 184 54,9 58,0 317 94,6 100,0 18 5,4 335 100,0 Sağkalımı bilinen olgular Sağkalımı bilinmeyen olgular Toplam Olguların tekrar değerlendirilmesi sonucu elde edilen tanıların hastaların cinsiyetlerine dağılımı aşağıdaki tabloda verilmiştir (Tablo 4.8). Olguların tanıları ile cinsiyetleri arasındaki ilişki istatistiksel olarak anlamlıdır (Pearson ki-kare, p=0,022). Tüm tanı gruplarında erkek hasta sayısı kadınlardan fazla olmakla birlikte, bu fark adenokarsinomlarda ve müsinöz karsinomlarda daha belirgindir. Taşlı yüzük hücreli karsinomlar ve nadir tümörler grubunda erkek baskınlığı daha azdır. 51 Tablo 4.8 Tanı gruplarının cinsiyetlere göre dağılımı. Cinsiyet Adenokarsinom Erken Mikst Tanı Müsinöz Diğer / Nadir Taşlı yüzük Toplam Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % E 108 76,1% 23 69,7% 14 70,0% 10 76,9% 29 56,9% 42 55,3% 226 67,5% K 34 23,9% 10 30,3% 6 30,0% 3 23,1% 22 43,1% 34 44,7% 109 32,5% Toplam 142 100,0% 33 100,0% 20 100,0% 13 100,0% 51 100,0% 76 100,0% 335 100,0% Tanı grupları ve lenfovasküler invazyon durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki mevcuttur; erken karsinomlar ve müsinöz karsinomlarda lenfovasküler invazyon görülme sıklığı diğer gruplara göre daha azdır (ki-kare, p=0,000031) (Tablo 4.9 ). 52 Tablo 4.9 Tanı gruplarının lenfovasküler invazyon durumlarına göre dağılımı. Adenokarsinom Erken Mikst Tanı Müsinöz Diğer / Nadir Taşlı yüzük Toplam Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Lenfovasküler invazyon Yok Var 33 108 23,4% 76,6% 22 11 66,7% 33,3% 5 15 25,0% 75,0% 6 7 46,2% 53,8% 11 40 21,6% 78,4% 20 55 26,7% 73,3% 97 236 29,1% 70,9% Toplam 141 100,0% 33 100,0% 20 100,0% 13 100,0% 51 100,0% 75 100,0% 333 100,0% Tanı grupları ve perinöral invazyon durumu arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmuştur; erken karsinomlar ve diğer/nadir tümör grubunda perinöral invazyon görülme sıklığı, diğer gruplara göre daha azdır (ki-kare, p=0,000000) (Tablo 4.10). 53 Tablo 4.10 Tanı gruplarının perinöral invazyon durumlarına göre dağılımı. Adenokarsinom Erken Mikst Tanı Müsinöz Diğer / Nadir Taşlı yüzük Toplam Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Olgu sayısı % Perinöral invazyon Yok Var 55 87 38,7% 61,3% 32 1 97,0% 3,0% 6 14 30,0% 70,0% 4 9 30,8% 69,2% 33 18 64,7% 35,3% 16 59 21,3% 78,7% 146 188 43,7% 56,3% Toplam 142 100,0% 33 100,0% 20 100,0% 13 100,0% 51 100,0% 75 100,0% 334 100,0% Tümörlerin yerleştiği bölgeler “bileşke, proksimal mide, korpus, distal mide, tüm mide” olarak gruplandığında, tümörlerin TNM evreleri, pT ve pN durumları, hastaların başka primer tümörlerinin olup olmaması ile tanı grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Erken evre karsinomların hiçbirinde uzak metastaz (pM) saptanmamıştır, diğer gruplar arasında uzak metastaz bulunma sıklığı (pM) açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktur. Çevre mukozada intestinal metaplazi görülme sıklığı, mikst karsinomlarda ve taşlı yüzük hücreli karsinomlarda diğer tanı gruplarına kıyasla daha düşüktür (ki-kare, p=0,01). Ailede (mide veya herhangi başka bir organda) tümör bulunma hikayesi ile tanı grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki mevcut değildir. Çevre mukozada atrofi bulunma sıklığı, mikst tümörlerde, müsinöz karsinomlarda ve taşlı yüzük hücreli karsinomlarda diğer tanı gruplarına göre daha düşüktür (ki-kare, p=0,01). Tanı gruplarının yaşları, tümör boyutları, invazyon derinlikleri, metastatik lenf nodu sayıları, metastatik olmayan lenf nodu sayıları, diseke edilmiş toplam lenf nodu sayıları, lenf nodu oranlarının dağılımları aşağıdaki tabloda verilmiştir (Tablo 4.11). 54 Tablo 4.11 Tanı gruplarının diğer özellikleri. Tanı Yaş Ortalama 6,51 17,66 24,21 ,2957 115 141 140 140 140 Standart sapma 11,5107 2,5426 1,2124 8,143 12,763 13,333 ,28334 Median 62,000 5,500 1,700 4,00 13,50 22,00 ,2236 Minimum 29,0 1,5 ,2 0 0 1 0,00 Maksimum 85,0 15,0 9,0 47 59 67 1,00 59,727 3,256 ,644 ,70 13,24 13,94 ,0485 33 32 25 33 33 33 32 Standart sapma 13,7506 2,0267 ,8756 1,667 8,128 8,336 ,12564 Median 59,000 2,250 ,400 0,00 11,00 11,00 0,0000 Minimum 33,0 ,5 0,0 0 0 0 0,00 Maksimum 83,0 7,0 4,0 7 30 30 ,64 61,000 5,406 1,864 10,80 12,90 23,70 ,3983 20 16 11 20 20 20 20 Standart sapma 13,0505 3,2722 1,0838 12,618 10,726 16,806 ,30970 Median 63,000 4,750 1,700 7,50 12,00 17,50 ,3550 Minimum 38,0 1,5 ,7 0 2 2 0,00 Maksimum 91,0 12,0 4,0 50 44 67 ,92 61,462 8,250 2,214 11,23 17,00 28,23 ,4259 Ortalama Olgu sayısı 13 12 7 13 13 13 13 Standart sapma 12,4272 3,1945 ,9512 4,986 10,352 10,529 ,15348 Median 60,000 8,500 2,000 12,00 15,00 25,00 ,4615 Minimum 36,0 3,0 1,0 5 6 13 ,10 Maksimum 83,0 14,0 3,5 20 43 48 ,58 63,333 6,726 2,054 5,00 19,12 24,12 ,2465 Ortalama Olgu sayısı 51 50 35 51 51 51 51 Standart sapma 11,7604 2,7724 1,1793 6,951 12,908 13,219 ,29298 Median 65,000 6,000 1,900 2,00 18,00 23,00 ,1364 Minimum 33,0 2,0 ,7 0 0 2 0,00 Maksimum 82,0 14,0 5,5 35 49 52 1,00 56,289 5,700 1,606 9,79 13,66 23,42 ,4345 Ortalama Olgu sayısı Taşlı yüzük 76 59 50 76 76 76 76 Standart sapma 12,5749 3,5633 ,7885 9,107 11,433 12,798 ,33441 Median 54,000 4,500 1,400 6,50 11,00 22,00 ,4143 0,00 Minimum 27,0 1,0 ,1 0 0 4 Maksimum 80,0 18,0 4,0 39 58 91 1,00 60,642 5,724 1,737 6,89 16,22 23,13 ,3074 Ortalama Olgu sayısı Total Lenf nodu oranı 1,893 Olgu sayısı Diğer / Nadir Toplam lenf nodu sayısı 139 Ortalama Müsinöz Negatif lenf nodu sayısı 5,760 Olgu sayısı Mikst Pozitif lenf nodu sayısı 142 Ortalama Erken İnvazyon (cm) 62,092 Olgu sayısı Adenokarsinom Boyut (cm) 335 308 243 334 333 333 332 Standart sapma 12,3258 2,9814 1,1494 8,488 12,036 13,218 ,30286 Median 61,000 5,000 1,500 4,00 13,00 22,00 ,2236 Minimum 27,0 ,5 0,0 0 0 0 0,00 Maksimum 91,0 18,0 9,0 50 59 91 1,00 55 Yukarda dağılımları verilen “continuous” (devamlı) değişkenler yönünden tanı grupları arasında fark olup olmadığını belirlemek için yapılan Kruskal-Wallis testinde görülmüştür ki; Taşlı yüzük hücreli karsinomlar, adenokarsinomlara göre daha genç yaşlarda görülmektedir (p=0,015). Taşlı yüzük hücreli karsinomlar, diğer/nadir tümör grubuna kıyasla daha genç yaşlarda görülmektedir (p=0,019). Diğer grupların tanı yaşları arasında istatistiki olarak anlamlı bir fark mevcut değildir (p=1). Erken mide karsinomları, diğer tüm tümör gruplarına kıyasla daha küçük boyutludur (p<0,006). İnvazyon derinliğinin az olması beklenen erken mide kanserleri ayrı tutulduğunda, diğer tanı grupları arasında invazyon derinliği açısından istatistiksel olarak anlamlı fark bulunmamıştır (p=1). Erken mide karsinomlarının pozitif lenf nodu sayısı, diğer tüm tanı gruplarına kıyasla daha düşüktür (p<0,002). Taşlı yüzük hücreli karsinomlar, diğer/nadir tümör grubuna kıyasla daha yüksek pozitif lenf nodu sayısına sahiptir (p=0,011). Müsinöz karsinomlar, diğer/nadir tümör grubuna kıyasla daha yüksek pozitif lenf nodu sayısına sahiptir (p=0,006). Ayrıca, müsinöz karsinomlar, adenokarsinomlara kıyasla da daha yüksek pozitif lenf nodu sayısına sahiptir (p=0,043). Diseke edilen toplam lenf nodu sayısı, erken mide kanserlerinde diğer tüm gruplara kıyasla daha düşük olmakla birlikte (p<0,002), diğer tanı grupları arasında istatistiksel olarak anlamlı fark mevcut değildir (p=1). Metastatik lenf nodu sayısının diseke edilen tüm lenf nodlarının sayısına bölünmesiyle elde edilen “lenf nodu oranı”, erken mide karsinomlarında diğer tüm tanı gruplarına göre daha düşüktür (p=0,000). Diğer/nadir tümörlerde lenf nodu oranı, taşlı yüzük hücreli karsinomlara göre daha düşüktür (p=0,015). Diğer tanı 56 gruplarının lenf nodu oranları arasında istatistiksel olarak anlamlı sonuç saptanmamıştır. Tümörler, proksimal yerleşimli (kardia, bileşke), distal yerleşimli (korpus, pilor, antrum) ve tüm mideyi kaplayan lezyonlar olarak yerleşim yerlerine göre tekrar gruplandığında, cinsiyet ile tümörün yerleşimi arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki saptanmıştır (ki-kare, p=0,001). Proksimal yerleşimli tümörler, erkeklerde kadınlara göre daha sıktır (%85,7 vs %14,3). Lenfovasküler invazyon ile tümörün yerleşim yeri (proksimal/distal/tüm mide) arasında ilişki saptanmazken (p=0,183), proksimal tümörlerde perinöral invazyon sıklığı distal tümörlere göre daha sık bulunmuştur (ki-kare, p=0,001). pT değerleri ile tümörlerin yerleşim yerleri (proksimal/distal/tüm mide) arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki mevcuttur; proksimal tümörler pT3 olmaya meyillidir, distal tümörler ve tüm mideyi tutan büyük tümörlerin çoğu pT4a’dır (p=0.000006). pN durumları ile tümör yerleşim yerleri (proksimal/distal/tüm mide) arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki mevcuttur (p=0,000132); lenf nodu metastazı yapmamış (pN0) tümörler distalde ağırlıktadır, tüm mideyi tutan büyük tümörler ağırlıklı olarak pN3b’dir. Distal tümörlerde uzak metastaz sıklığı diğer bölgelere göre daha düşüktür, tüm mideye yayılan tümörlerin uzak metastaz yapma sıklığı diğer tümörlere göre daha yüksektir (p=0,032). Tümörlerin büyük kısmı evre 3c (%17,5) veya evre 4’tür (%33,8). Evre 3a tümörler ağırlıklı olarak distal, evre 3b tümörler ağırlıklı olarak proksimal yerleşimlidir (p=0,003). İntestinal metaplazi ve atrofi distal tümörlerde sıktır (p=0,000402). Atrofi, distal tümörlerde ve tüm mideye yayılan tümörlerde daha sıktır (p=0,005). Tanı grupları ile tümör yerleşim yeri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki mevcuttur (p=0,000115). Proksimal tümörler içinde adenokarsinomlar ağırlıktadır; distal tümörler arasında erken karsinomların belirginliği dikkati çekmektedir, tüm mideyi tutan tümörler içinde müsinöz karsinomlar ve taşlı yüzük hücreli karsinomlar ağırlıktadır. Hastaların başka primer tümörü olması durumu ile mide tümörünün yerleşim yeri arasında istatistiksel olarak anlamlı ilişki yoktur (p=0,031). Ailede tümör varlığının, hastanın 40 yaşından genç olmasının (p=0,266), hasta yaşının (p=0,125), diseke edilen toplam lenf nodu sayısının (p=0,107) tümörün 57 yerleşimi ile istatistiksel olarak anlamlı ilişkisi yoktur. Tüm mideyi tutan tümörlerin invazyon derinliği, distal tümörlerin invazyon derinliğine göre daha fazladır (p=0,006). Tüm mideyi tutan tümörlerde pozitif lenf nodu sayısı, proksimal ve distal yerleşimli tümörlere göre daha fazladır (p=0,027). Lenf nodu oranı, tüm mideyi tutan tümörlerde distal tümörlere oranla daha yüksektir (p=0,001), proksimal ve distal tümörler arasında fark izlenmemiştir (p=0,275). Kategorik değişkenlerin tümörlerin yerleşim yerlerine göre dağılımı Tablo 4.12’de; kategorik olmayan değişkenlerin tümörlerin yerleşim yerlerine göre dağılımları Tablo 4.13’te verilmiştir. Tablo 4.12 Proksimal, distal ve tüm mideye dağılan tümörlerin özellikleri – 1. E 54 85,7% 142 61,5% 27 75,0% 223 67,6% Bölgeler Proksimal Sayı % Distal Sayı % Tüm mide Sayı % Toplam Sayı % Sayı Proksimal % Sayı Bölgeler Distal % Sayı Tüm mide % Sayı Toplam % 1a 0 0,0% 8 3,5% 1 2,8% 9 2,7% 1b 3 4,8% 21 9,1% 0 0,0% 24 7,3% Cinsiyet K 9 14,3% 89 38,5% 9 25,0% 107 32,4% 2 3 4,8% 26 11,3% 0 0,0% 29 8,8% Toplam 63 100,0% 231 100,0% 36 100,0% 330 100,0% pT 3 31 49,2% 62 26,8% 4 11,1% 97 29,4% Lenfovasküler invazyon Yok Var Toplam 14 49 63 22,2% 77,8% 100,0% 74 155 229 32,3% 67,7% 100,0% 8 28 36 22,2% 77,8% 100,0% 96 232 328 29,3% 70,7% 100,0% Perinoral invazyon Yok Var Toplam 20 43 63 31,7% 68,3% 100,0% 117 113 230 50,9% 49,1% 100,0% 8 28 36 22,2% 77,8% 100,0% 145 184 329 44,1% 55,9% 100,0% pN 4a 19 30,2% 106 45,9% 28 77,8% 153 46,4% 4b 7 11,1% 8 3,5% 3 8,3% 18 5,5% Toplam 63 100,0% 231 100,0% 36 100,0% 330 100,0% 0 10 15,9% 65 28,3% 3 8,3% 78 23,7% 1 14 22,2% 38 16,5% 5 13,9% 57 17,3% 2 10 15,9% 49 21,3% 6 16,7% 65 19,8% 3a 21 33,3% 56 24,3% 8 22,2% 85 25,8% 3b 8 12,7% 22 9,6% 14 38,9% 44 13,4% Toplam 63 100,0% 230 100,0% 36 100,0% 329 100,0% 58 Tablo 4.12 — Devam Proksimal, distal ve tüm mideye dağılan tümörlerin özellikleri – 1. Proksimal Bölgeler Distal Tüm mide Sayı % Sayı Bölgeler Distal % Sayı Tüm mide % Sayı Toplam % Proksimal Sayı % Sayı % Sayı % 0 36 62,1% 151 70,2% 17 48,6% pM 1 22 37,9% 64 29,8% 18 51,4% Başka primer tümör Yok Var Toplam 58 4 62 93,5% 6,5% 100,0% 207 22 229 90,4% 9,6% 100,0% 36 0 36 100,0% 0,0% 100,0% 301 26 327 92,0% 8,0% 100,0% Toplam 58 100,0% 215 100,0% 35 100,0% 1a 2 3,4% 22 10,2% 1 2,9% 1b 2 3,4% 10 4,7% 0 0,0% 2a 3 5,2% 17 7,9% 0 0,0% 2b 7 12,1% 29 13,5% 3 8,6% Evre 3a 3b 2 7 3,4% 12,1% 26 17 12,1% 7,9% 1 1 2,9% 2,9% Erken mide kanseri Tanı Değil Erken Toplam Adenokarsinom Erken Mikst Müsinöz 60 3 63 41 3 4 0 95,2% 4,8% 100,0% 65,1% 4,8% 6,3% 0,0% 202 29 231 88 29 13 8 87,4% 12,6% 100,0% 38,1% 12,6% 5,6% 3,5% 35 1 36 11 1 3 5 97,2% 2,8% 100,0% 30,6% 2,8% 8,3% 13,9% 297 33 330 140 33 20 13 90,0% 10,0% 100,0% 42,4% 10,0% 6,1% 3,9% 3c 13 22,4% 30 14,0% 11 31,4% 4 22 37,9% 64 29,8% 18 51,4% Nadir Taşlı yüzük 8 7 12,7% 11,1% 40 53 17,3% 22,9% 3 13 8,3% 36,1% 51 73 15,5% 22,1% Toplam 58 100,0% 215 100,0% 35 100,0% Toplam 63 100,0% 231 100,0% 36 100,0% 330 100,0% 59 60 Tablo 4.13 Proksimal, distal ve tüm mideye dağılan tümörlerin özellikleri – 2. Mean N Std. Proksimal Deviation Median Minimum Maximum Mean N Distal İnvazyon derinliği (cm) Pozitif lenf nodu sayısı Negatif lenf nodu sayısı Toplam lenf nodu sayısı Lenf nodu oranı 63,397 6,342 1,779 7,06 16,17 23,24 ,3282 63 62 47 63 63 63 63 10,5457 3,1644 1,0076 8,306 12,289 13,069 ,28102 64,000 6,000 1,500 5,00 12,00 21,00 ,2857 33,0 1,2 ,4 0 0 1 0,00 85,0 18,0 5,5 47 59 67 1,00 59,983 5,339 1,615 5,80 16,40 22,21 ,2751 231 225 177 230 229 229 228 12,8368 2,7129 ,9918 7,315 11,788 12,265 ,29842 Median 60,000 5,000 1,500 3,00 14,00 21,00 ,1587 27,0 ,5 0,0 0 0 0 0,00 Maximum Mean N 85,0 15,0 5,0 50 56 67 1,00 60,528 9,294 2,918 13,61 15,25 28,86 ,4688 36 17 17 36 36 36 36 Std. Deviation 11,7071 3,1178 2,1337 12,481 13,599 18,155 ,32376 Median 60,500 10,000 2,000 10,00 12,50 29,50 ,5000 31,0 4,0 1,0 0 0 5 0,00 Minimum Maximum Mean N Toplam Boyut (cm) Std. Deviation Minimum Tüm mide Yaş 91,0 16,0 9,0 47 58 91 1,00 60,694 5,764 1,739 6,90 16,23 23,14 ,3067 330 304 241 329 328 328 327 Std. Deviation 12,3488 2,9786 1,1531 8,533 12,060 13,295 ,30327 Median 61,000 5,000 1,500 4,00 13,00 22,00 ,2222 Minimum 27,0 ,5 0,0 0 0 0 0,00 Maximum 91,0 18,0 9,0 50 59 91 1,00 Tümörlerin evreleri “erken” (1a, 1b), “ileri” (4) ve “ara” (2, 3) olarak tekrar gruplandığında metastatik lenf nodu oranı, evre ilerledikçe artmaktadır (p<0,005). Tümör boyutu (p=1), invazyon derinliği (p=0,155), evre 2, 3 ve 4 tümörlerde anlamlı bir fark göstermemektedir. Diseke edilen toplam lenf nodu sayısı evre 2 ve 3’te, evre 4’e göre daha fazladır (p=0,005), erken evrelerde diğer her iki evre grubuna göre daha azdır (p=0,047). Erken, ileri ve ara evreler ile hastaların cinsiyetleri arasında ilişki mevcut değildir (p=0,530). Erken evrelerde daha nadir lenfovasküler ve perinöral invazyon görülür (p=0,000001). Tümörlerin diffüz/ekspansil olma 61 durumları ile evre gruplarının istatistiksel ilişkisi yoktur (p=0,408). Erken evre (1a, 1b) tümörlerde ara evreler ve ileri evre tümörlere göre daha sık intestinal metaplazi ve atrofi görülür (p=0,004). İleri evrelerde taşlı yüzük hücreli karsinomlar daha sık görülmektedir (%10,8, %21,9, %29) (p=0,000000). Evre gruplarının tanılara dağılımları Tablo 4.14’te verilmiştir. Tablo 4.14 Evre gruplarının (erken/ara/ileri) tanı gruplarına göre dağılımı. Tanı Evre grupları Evre 1a1b Evre 2 ve 3 Evre 4 Toplam Sayı % Sayı % Sayı % Sayı % Adeno Erken Mikst Müsinöz Diğer/Nadir ca 5 27 1 0 0 13,5% 73,0% 2,7% 0,0% 0,0% 75 4 9 9 35 44,4% 2,4% 5,3% 5,3% 20,7% 51 0 8 4 13 47,7% 0,0% 7,5% 3,7% 12,1% 131 31 18 13 48 41,9% 9,9% 5,8% 4,2% 15,3% Taşlı yüzük 4 10,8% 37 21,9% 31 29,0% 72 23,0% Toplam 37 100,0% 169 100,0% 107 100,0% 313 100,0% Sağkalım bilgisine ulaşılan 316 olgunun 1 yıllık sağkalım oranı %66,8, 5 yıllık sağkalım oranı %37,4’dür. 314 olgunun median sağkalım süresi 26.300 aydır (Şekil 4.14). 62 Şekil 4.14 Sağkalım bilgisine ulaşılan 314 olgunun Kaplan-Meier eğrisi (x; ay. y; sağkalım olasılığı. censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular) Tanı grupları ayrı ayrı ele alındığında, her grupta vefat etmiş olan ve sağkalım bilgisi (ay) bulunan olguların dökümü Tablo 4.15’te verilmiştir. Tablo 4.15 Tanı gruplarında vefat eden hastaların sağkalımlarının (ay) dökümü. Tanı Adenoca Erken Mikst Müsinöz Diğer/Nadir Taşlı yüzük Genel Ortalama (ay) Standart sapma 39,252 87,556 29,725 27,744 45,825 38,668 44,412 3,299 3,979 7,620 5,467 5,960 4,442 2,304 95% CI Alt Üst sınır sınır 32,786 45,719 79,756 95,355 14,790 44,660 17,030 38,458 34,144 57,506 29,961 47,374 39,897 48,927 Median (ay) Standart sapma 21,267 3,326 95% CI Alt Üst sınır sınır 14,748 27,785 11,700 27,833 31,867 22,867 26,300 3,690 16,287 10,672 3,428 3,079 4,469 0,000 10,949 16,147 20,264 18,931 59,755 52,785 29,586 32,336 63 Lenfovasküler invazyon ve perinöral invazyon durumu, sağkalım açısından anlamlı olmakla birlikte, cinsiyet ve hastada başka primer tümör hikayesi sağkalım ile ilişkili değildir. Log-Rank (Mantel-Cox) testi ile tanı gruplarının sağkalımları karşılaştırıldığında erken mide karsinomlarının belirgin olarak uzun sağkalıma sahip olduğu izlenmiştir (p=0,000). Tanı gruplarının Kaplan-Meier eğrileri aşağıda verilmiştir (Şekil 4.15). Şekil 4.15 Tanı gruplarının Kaplan-Meier eğrileri (x; aylar, y; sağkalım olasılığı). Log-rank testi, tanı grubu çiftlerinin sağkalım oranlarını karşılaştırmak için kullanıldığında, erken mide karsinomu tüm gruplardan farklı ve daha yüksek sağkalım olasılığına sahiptir (Tablo 4.16). 64 Tablo 4.16 Tanı gruplarının çiftli sağkalım karşılaştırmalarında p değerleri. Adeno ca. p Tanı Log Rank (MantelCox) Adeno ca. Erken Mikst Müsinöz Diğer/Nadir Taşlı yüzük ,000 ,277 ,893 ,354 ,987 Erken Mikst Müsinöz Nadir p ,000 p ,277 ,000 p ,893 ,000 ,353 p ,354 ,000 ,128 ,702 ,000 ,000 ,000 ,000 ,353 ,128 ,212 ,702 ,962 Taşlı yüzük p ,987 ,000 ,212 ,962 ,391 ,391 Evre grupları (Şekil 4.16A) ve evreler (Şekil 4.16B), sağkalım ile ilişkilidir. A 65 B Şekil 4.16 Evre gruplarının (A) ve evrelerin ayrı ayrı (B) Kaplan-Meier eğrileri (x; aylar, y; sağkalım olasılığı). Distal tümörlerin sağkalımı, proksimal tümörlerin sağkalımlarından daha iyidir (Şekil 4.17A). Tüm tümör lokalizasyonları ayrı birer grup olarak değerlendirildiğinde, bileşke tümörleri ve tüm mideye yayılmış olan tümörlerin sağkalımı, diğer gruplarınkine göre belirgin olarak düşüktür (Şekil 4.17B, Tablo 4.17). 66 A B Şekil 4.17 Tümör yerlerinin sağkalım olasılıkları (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular). 67 Tablo 4.17 Tümör yerleşim yerlerinin çiftli sağkalım karşılaştırmalarında p değerleri. Bölge Proksimal Korpus Log Distal Rank (Mantel- Bileşke Cox) Tüm mide Korpus ve distal Proksimal Korpus Distal Bileşke p p ,125 p ,139 ,821 p ,093 ,002 ,001 ,125 ,139 ,093 ,140 ,325 ,821 ,002 ,002 ,988 ,001 ,001 ,918 ,753 ,019 Tüm mide p ,140 ,002 ,001 ,753 Korpus ve distal p ,325 ,988 ,918 ,019 ,034 ,034 Ekspansil tümörler, diffüz tümörlere göre daha uzun sağkalım gösteriyor görünümünde olmakla birlikte, ekspansil tümör sayısının düşük olması nedeniyle bu görünüm istatistiksel anlam taşımamaktadır (p=0,090) (Şekil 4.18). Şekil 4.18 Tümör sınırlarının sağkalım eğrileri (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular). 68 Tümörler etrafında intestinal metaplazi varlığı, sağkalımla ilişkili bulunmamıştır (p=0,091). Ancak atrofi bulunan olgularda sağkalım daha uzundur (p=0,000224) (Şekil 4.19). Şekil 4.19 Mukozal atrofi durumunun sağkalım eğrileri (x; ay. y; sağkalım olasılığı). (censored: takipten çıkma sebebi ölüm olmayan olgular). Cox regresyon analizinde, hastaların (operasyon tarihindeki) yaşı 1 yıl arttıkça, ölüm riskinin 1,013 kat arttığı saptanmıştır (p=0,037). Ayrıca, tümör boyutu 1 cm arttığında ölüm riski 1,103 kat (p=0,000023), invazyon derinliği 1 cm arttığında ise 1,363 kat (p=0,000003) artmaktadır. Toplam lenf nodu sayısındaki değişiklikler sağkalım ile anlamlı bulunmamıştır (p=0,453), pozitif lenf nodu sayısında 1 artış, ölüm riskini 1,057 kat, lenf nodu oranında 0,01’lik bir artış, ölüm riskini 1.022 kat artırmaktadır (p=0,000000). 69 Nadir tümör grubu içerisinde izlenen farklı paternler (medüller benzeri, lenfoepitelyoma benzeri gibi), bunları temsil eden olgu sayıları çok az olduğundan analizlere alınmamıştır. 70 5. TARTIŞMA Mide karsinomu, erken evredeki olgular ayrı tutulduğunda, kötü prognozludur. Son yıllarda görülme sıklığı azalma eğilimindedir, mortalite özellikle gelişmekte olan ülkelerde yüksektir. Tedavisinde ön planda cerrahi ve 5-FU içeren kemoterapi protokolleri kullanılmaktadır28. Histopatolojisi heterojen olan mide karsinomlarının çeşitli sınıflandırma şekilleri yukarıda belirtilmiş olup histopatolojik sınıflandırmada en sık Lauren sınıflaması kullanılmaktadır. Lauren’e ait olan mide karsinomu sınıflandırmasının en iyi değerlendirmesi, Ming tarafından 1977’de yapılmıştır109. Ming’e göre, Lauren sınıflamasında “intestinal” kategori bez yapımını, yani morfolojik yapıyı, “diffüz” kategori ise tümörün davranışını temsil ettiğinden aslında tümörün iki farklı yönünü belirtmektedir. Ayrıca Ming, tüm mide karsinomlarının değişken derecelerde farklılaşma gösterdiğini ve büyüme paternlerinin hücre matürasyonu ile ilişkili olmadığını savunur. Yani tümör hücrelerinin glandüler yapılar yapmıyor olması farklılaşmadığı anlamına gelmez; Goseki, tümör hücrelerinin bez oluşturma becerisi ile intrasitoplazmik müsin içeriklerini ayrı birer parametre olarak kullanıp 4 grup tümör elde ederek bunu sonradan göstermiştir102. Nodüler-keskin sınırlı gruplar halinde yerleşip bez oluşturmayan mide karsinomlarının varlığı ve görece iyi prognozlu oldukları Ming tarafından ve Ming öncesinde bilinmektedir 109. Glandüler yapı oluşturmayan tümörlere “az diferansiye” demek fikri, tam olarak doğru olmayabilir. Bu araştırmada, tümör kesitleri incelenir ve tanı grupları oluşturulurken tüm patologlar tarafından rahatça kullanılabilecek az sayıda parametre gözönünde bulunduruldu. Öncelikle tümörün en derin invazyon yaptığı nokta, “erken mide karsinomu” grubunun ayrılması için kullanıldı. Sonra küçük büyütmede dezmoplazi durumu değerlendirildi ve büyük büyütmede lamina propriada tipik taşlı yüzük hücreleri saptanırsa “taşlı yüzük hücreli karsinom” tanısı verildi; bu son iki parametrenin birlikte kullanımı, Lauren’in “diffüz”, Ming’in “infiltratif” tümörlerinin kesişim kümesini elde etmek olarak değerlendirilebilir. “Adenokarsinom” tabiri, sadece baskın olarak bez yapısı oluşturan tümörler için kullanıldı. Müsinöz 71 karsinomlar için, Dünya Sağlık Örgütü’ne ait parametrelerden yardım alındı. “Diğer/nadir” tümörler, belirtilen parametrelere uymadığı için bu adı aldılar. Kelime olarak ele alındığında, bez yapıları oluşturan mide karsinomuna “intestinal” tip adını vermek, hem histokimyasal121 hem de ultrastüktürel101 çalışmalarla mide karsinomlarının intestinal tip veya gastrik tip epitele ait belirteçleri taşıyabildiğinin gösterildiği düşünüldüğünde doğru değildir, bu nedenle, “intestinal tip” yerine “glandüler tip” tabirini kullanmanın daha doğru olacağı iddia edilmiştir 101. Bu araştırmada, adenokarsinom kelimesi önüne “intestinal” veya “glandüler” gibi tanımlayıcı bir öğe getirilmeyerek ve tümörlerde intestinal veya gastrik diferansiasyonu destekleyecek belirteçler aranmayarak bu tartışmanın dışında kalınmıştır. “Erken” mide karsinomları, lamina propria veya submukozaya invaze olan, daha derine ilerlememiş karsinomlar olup lenf nodu metastazı yapabilirler. Bu tümörlerin total rezeksiyon sonrası 5 yıllık sağkalımları %90 ve üzerindedir122. Bu araştırmada yer alan 9 pT1a olgusunun 1 yıllık sağkalımı %88,9, 21 T1b olgusunun 1 yıllık sağkalımı %95,2 bulunmuştur. pT1a olguları içinde 12. aydan, pT1b olguları içinde operasyon sonrası 2. haftadan sonra ölüm saptanmamıştır. Tüm olgular ele alındığında mide karsinomlarının 1 yıllık sağkalımı %66,8, 5 yıllık sağkalımı %37,4’tür; erken mide karsinomlarının tüm mide karsinomları içinde özel bir yeri olduğu belirgindir. Çeşitli müsin fenotipleri ve morfolojik görünümler sergileseler de iyi prognozlu olmaları, bu tümörlerin ayrı bir klinikopatolojik antite olarak ele alınmasına neden olmuştur. Patoloji raporlarında bu tümörlerin morfolojik ayrıntı belirten “adenokarsinom”, “taşlı yüzük hücreli karsinom” gibi tabirlerle tanımlanmaları yerine “erken mide karsinomu” adını almaları, klinik anlamı belirgin olduğu için, daha doğru olacaktır. Bu fikre uygun olarak, çalışma boyunca, erken mide karsinomları, morfolojik değerlendirme dışında tutulmuştur ve ayrı bir tanı grubu olarak değerlendirilmiştir. Mide karsinomlarında tümörlerin kendi aralarında ve kendi içlerinde ileri derecede heterojen olması, tiplendirmenin zorlaşmasına sebep olmaktadır. İzlenen her komponentin tanıda gözönüne alınması, çok sayıda mikst karsinomun 72 bulunmasına ve bu grubun kendi içinde de heterojenleşmeye başlamasına sebep olacaktır. Bu nedenle, bir komponentin tümörün “baskın” karakterdeki komponenti olup tümör hacminin %60’ını geçmesi, bu komponentin tümöre adını vermesini sağladı. Mide karsinomlarının tümör içi heterojenitesinin çok belirgin olması, tümörlerin histomorfolojik olarak gruplandırılması sırasında tümöre adını verecek bileşenin tümörün kaçta kaçını oluşturması gerektiği konusunda bir sınır değeri belirlenmesi gerekliliğini ortaya çıkarmıştır. Bu araştırma sırasında ana yöntem tümörde “baskın” karakterde olan bileşenin tümöre adını vermesidir. Bu amaçla tümöre bakıldığında, göze en çok çarpan, uzun yüzde hesaplarına ihtiyaç duyurmayarak “baskın bileşen” kararı verilebilecek bileşen, genelde tümörün yarısından fazlasını tutmaktadır. “Yarıdan fazla” konsepti, “%60 sınırı” getirilerek niceselleştirilmiştir. Başka bir sınır değeri ile başka dağılımlar elde etmek mümkündür. Bu, ayrı bir çalışmanın konusu olabilir. Kullanılacak her farklı sınır değeri ile “mikst karsinom” grubunun özellikleri değişecek, tüm tanı gruplarının dağılımları etkilenecektir. Sıkı tarama programları uygulayan doğu Asya ülkeleri ayrı tutulduğunda, dünya genelinde erken mide karsinomlarının tüm mide karsinomlarının %18-24’ünü oluşturduğu bilinmektedir3. Bu araştırmadaki olgular içinde ise erken mide karsinomları tüm primer mide karsinomlarının %10’unu oluşturmaktadır. Türkiye’de mide karsinomunun erken dönemde yakalanması olasılığının, (doğu Asya dışı) dünya geneline kıyasla daha düşük olduğu söylenebilir. Erken mide karsinomunun yakalanamaması, mide karsinomlarının sağkalımının ileri derecede düşmesi anlamına gelmektedir. Özellikle mide karsinomu riski taşıyan (HP pozitif, aile hikayesi bulunan, vs) hastaların sıkı kontrol altında tutulmalarının ve ailevi kanser sendromları, özellikle HDGC klinik kriterlerini bulunduran hastalara genetik rehberlik hizmetinin verilmesinin erken mide karsinomlarının yakalanması açısından sağlıklı olacağı görüşündeyiz. Bu araştırmada, 40 yaş ve altında olup mide karsinomu bulunan 23 olgu mevcuttur. Bu olguların 7’si adenokarsinom, 3’ü erken mide karsinomu, 1’i mikst 73 karsinom, 1’i müsinöz karsinom, 8’i taşlı yüzük hücreli karsinom tanısı almış olup 3 olguda nadir tümörler saptanmıştır. HDGC sendromu için ortaya atılan en son rehberde, 40 yaşında veya daha genç kişide taşlı yüzük hücreli karsinom bulunması halinde kişiye genetik rehberlik hizmeti verilmesi önerilmektedir81. Bu çalışmada 8 kişi, genetik rehberlik için adaydır. 45 yaşından genç diffüz mide kanserli kişilerin %10,5’unda CDH1 germline mutasyonunun saptandığı bir çalışmada, aile hikayesi olmayan/bilinmeyen diffüz mide kanserli hastada yaş 45’ten düşük ise genetik rehberlik verilebileceği sonucu çıkarılmıştır123. Yaklaşık 5 yıllık Hacettepe olgularını ele aldığımız hasta grubunda, 45 yaş ve altında mide kanserli olgu sayısı 34’tür, bunların 11’i taşlı yüzük hücreli karsinom tanısı almıştır. Bu da, olasılıkla, yaklaşık 5 yılda 1 kişinin ailevi CDH1 mutasyon taşıyıcısı olup Hacettepe Üniversitesi’nde taşlı yüzük hücreli karsinom için gastrektomi operasyonu geçirdiği anlamına gelecektir. Ayrıntılı hasta hikayesi alınması ile, genetik rehberlik yapılma gerekliliği farkedilecek hasta sayısı artacaktır. Çalışmada sağkalım ile en belirgin ve kuvvetli ilişkisi bulunan parametreler, pTNM evresi ve metastatik/pozitif lenf nodu sayısıdır. Mide karsinomunun TNM sınıflandırması, en önemli bağımsız prognostik faktör olarak bilinir 124. Sağkalım eğrisinde, özellikle evre 1a, 1b ve 2a’nın bir grup, 2a, 3a ve 3b’nin ayrı, 3c ve 4’ün ayrı birer grup oluşturduğu dikkati çekmiştir. Erken mide karsinomları, pTNM sisteminde evre 1a, 1b veya 2 olabilmektedir. Erken mide karsinomlarının bulunduğu evreler, en iyi prognozlu olanlardır. Çalışmada incelenen olguların üçte ikisi erkektir. Erkeklerde proksimal tümörler, kadınlara göre daha sık görülmektedir (p=0,000392), erkeklerde adenokarsinom ve müsinöz karsinom oranları kadınlara göre daha fazla, taşlı yüzük hücreli karsinomlar ve müsinöz karsinomların oranları daha azdır (p=0,022). Tüm olgular değerlendirildiğinde, erkekler ve kadınlar arasında sağkalım açısından istatistiksel olarak anlamlı fark saptanmamıştır (Log-Rank, p=0,888). Avrupa’da ise mide karsinomunun sağkalımının kadınlarda erkeklere göre daha uzun olduğunu belirten iki adet çalışma mevcuttur125, 126. 74 Taşlı yüzük hücreli karsinomların adenokarsinomlar (p=0,015) ve diğer/nadir tümör grubundan (p=0,019) daha erken yaşlarda görülüyor olması, literatür ile uyumludur6. Müsinöz ve mikst karsinomlar ile taşlı yüzük hücreli karsinom arasında benzer bir ilişkinin saptanmaması, müsinöz ve mikst karsinom gruplarında olgu sayısının az olmasıyla açıklanabilir. Yaş ile tümör yerleşim yeri (p=0,125) veya evre (p=0,170) arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunmamaktadır (KruskalWallis). İleri yaş ile sağkalım ters ilişkilidir (Cox, HR: 1,013). İleri yaşın advers prognostik parametre olduğu bilinmektedir4. Tümör boyutu ile tanı grupları arasında, erken mide karsinomlarının boyutunun diğer tümörlere göre daha küçük olması dışında anlamlı ilişki mevcut değildir. Artan tümör boyutu, azalan sağkalım ile ilişkilidir (HR: 1,103). Benzer şekilde, tümör invazyon derinliği ile tümör tanısı ilişkili değildir ancak sağkalım ilişkilidir (HR:1,363). Diseke edilen toplam lenf nodu sayısının ortalama değerinin 23,13, medianının 22 olması, sağlıklı evreleme için AJCC tarafından önerilen 16 lenf nodu sınırının geçildiği izlenimini vermekle birlikte, standart deviasyonun fazla (13,218) olması, yayılımın genişliğine de işaret etmektedir. 108 olguda (tüm olguların %32,2’si) 15 veya daha az sayıda lenf nodu diseke edilmiştir. Toplam lenf nodu sayısı, sağkalım ile ilişkili bulunmamıştır. Az lenf nodunun diseke edildiği olgularda cerrahinin yeterince iyi yapılmamış olması olasılığı bulunabileceği ve bu durumun sağkalımı etkileyebileceği fikrini test etmek için yapılan yeni gruplamada, 16’dan az lenf nodu diseke edilmiş olan olgu grubu ile 16 veya daha fazla lenf nodunun diseke edildiği olgu grubu arasında, Cox regresyon analizinde istatistiksel fark bulunmamıştır (p=0,893). Metastatik lenf nodu sayısının toplam lenf nodu sayısına bölünmesi ile bulunan lenf nodu oranının, mide kanserinde prognostik faktör olduğu iddia edilmiştir127, lenf nodu oranının evreleme sistemine entegre edilmesi gerektiği de savunulmuştur128. Bu bilgileri destekler şekilde, Cox regresyon analizinde, lenf nodu oranında 0,01’lik artışın ölüm riskinde 1.022 kat artışa sebep olduğu görülmüştür. Taşlı yüzük hücreli karsinomların, diğer/nadir tümör grubuna kıyasla daha yüksek 75 lenf nodu oranına sahip olduğu da saptanmıştır. Taşlı yüzük hücreli karsinomların, diğer/nadir tümör grubuna göre daha agresif tümörler olduğu düşünülebilir. Epidemiyolojik olarak ve sağkalım açısından, proksimal ve distal yerleşimli tümörlerin farklı davrandığı bilinmektedir. Literatüre uygun şekilde, proksimal yerleşim gösteren tümörler erkeklerde ağırlıklıdır, proksimal tümörlerde perinöral invazyon sıklığı diğer tümörlere göre daha sıktır, adenokarsinomlar proksimal tümörler arasında daha baskındır, distalde ise erken evre karsinomlar belirgindir. Sağkalım eğrisinde, orijini belli olmayan, tüm mideyi tutmuş karsinomların sağkalımının proksimal tümörlere kıyasla düşük, distal tümörlerin sağkalımının proksimallere göre daha yüksek olduğu görülmüştür. Erken mide karsinomu dışındaki tanı grupları kendi aralarında karşılaştırıldığında, sağkalım farkı sergilememektedir. Adenokarsinomlardaki erkek hasta ve proksimal yerleşim belirginliği, müsinöz tümörlerde pozitif lenf nodu sayısının yüksekliği, atrofinin az oluşu ve erkek hastalarda belirginlik, taşlı yüzük hücreli karsinomlardaki görece kadın belirginliği, atrofinin az oluşu, adenokarsinoma göre daha genç kişilerde görülmesi, pozitif lenf nodu sayısının yüksek olması ve nadir tümörlere göre lenf nodu oranının daha yüksek olması, en belirgin sonuçlardır. Medüller benzeri karsinomlar, mikrosatellit instabilitesi ile ilişkilidir. Lenfoepitelyoma benzeri karsinomların ise EBV ilişkili olduğu bilinmektedir. Bu iki antite, diğer mide karsinomlarına göre daha iyi prognozludur; bu nedenle ayırt edilmeleri değerlidir. Diğer/Nadir tümörlerin alt grupları, olgu sayılarının azlığı nedeniyle kendi içlerinde birbirleriyle veya diğer tümör gruplarıyla demografik özellikler, tümör yayılım özellikleri ve sağkalım açısından karşılaştırılmamıştır. Daha büyük bir popülasyon ile çalışılır ise bu tümörlerin sayısı artacak ve bu alt-gruplar istatistiksel analiz için uygun büyüklüğe gelecektir. Mide karsinomları, ek histokimyasal, immünohistokimyasal veya moleküler çalışmalar kullanılmadığında dahi içerdiği çeşitli parametreler ile çok-yönlü, karmaşık tümörlerdir. Ayrıntılı morfolojik değerlendirmenin, moleküler çalışmalara ve hasta bakımına yön vereceğini düşünmekteyiz. 76 6. SONUÇ VE ÖNERİLER 1. Primer mide karsinomları kötü prognozludur (1 yıllık sağ kalım %66,8, 5 yıllık sağ kalım %37,4 ), morfolojik olarak ileri derecede heterojendir. 2. Primer mide karsinomları; erken mide karsinomu, adenokarsinom, taşlı yüzük hücreli karsinom, müsinöz karsinom, mikst karsinom ve diğer/nadir karsinomlar olarak sınıflandırılabilir. 3. Önerilen mide karsinom sınıflandırılmasının tekrar edilebilirliği, mide karsinogenezi (moleküler belirteçler, mikrosatellit instabilitesi, DNA hatalı eşleşme tamir genleri gibi) ve klinik uygulamalarda faydaları (kanser taraması, tedavisi gibi) ayrıca çalışılmalıdır. 4. Primer mide karsinomlarında prognozu belirleyen en önemli parametre tümör evresidir. Erken mide karsinomları, sağkalımları belirgin olarak iyi olan tümörlerdir ve patoloji raporlarında tanı hanesinde belirtilmelidirler. 5. Erken mide karsinomu oranı çalışma grubumuzda (%10), batı ülkelerine (%16-24) göre düşük bulunmuştur. 6. Mide kanseri tarama ve erken tanı programlarına ihtiyaç vardır. Bu kapsamda Herediter Diffüz Gastrik Kanser Sendromlu olgular tanımlanarak risk grubundaki hastalara genetik rehberlik şansı verilmelidir. 77 KAYNAKLAR 1. Siegel R, Naishadham D, Jemal A. Cancer statistics, 2013. CA Cancer J Clin. 2013;63:11-30. 2. Türkiye'de Kanser İstatistikleri. Available at: http://turkkanser.org.tr /newsfiles/60turkiye_kanser_istatistikleri-2.pdf. Accessed 08.10.2013. 3. WHO Classification of Tumors of the Digestive System. Lyon: IARC; 2010. 4. Sternberg's Diagnostic Surgical Pathology. Lippincott Williams & Wilkins; 2010. 5. Physiology of the Gastrointestinal Tract. Elsevier Health Sciences; 2012. 6. Rosai and Ackerman's Surgical Pathology. Elsevier Health Sciences; 2011. 7. Histology for Pathologists. Lippincott Williams & Wilkins; 2006. 8. Elizabeth A. Montgomery LV. Biopsy Interpretation of the Gastrointestinal Tract Mucosa: Volume 1: Non-Neoplastic. Lippincott Williams & Wilkins; 2011. 9. Corfield AP, Myerscough N, Longman R, et al. Mucins and mucosal protection in the gastrointestinal tract: new prospects for mucins in the pathology of gastrointestinal disease. Gut. 2000;47:589-594. 10. Namikawa T, Hanazaki K. Mucin phenotype of gastric cancer and clinicopathology of gastric-type differentiated adenocarcinoma. World J Gastroenterol. 2010;16:4634-4639. 11. Mardi K. Oncocytic adenocarcinoma of the stomach: parietal cell carcinoma. J Cancer Res Ther. 2013;9:162-163. 12. Hanby AM, Poulsom R, Playford RJ, et al. The mucous neck cell in the human gastric corpus: a distinctive, functional cell lineage. J Pathol. 1999;187:331337. 13. Mills JC, Syder AJ, Hong CV, et al. A molecular profile of the mouse gastric parietal cell with and without exposure to Helicobacter pylori. Proc Natl Acad Sci U S A. 2001;98:13687-13692. 78 14. Capella C, Frigerio B, Cornaggia M, et al. Gastric parietal cell carcinoma--a newly recognized entity: light microscopic and ultrastructural features. Histopathology. 1984;8:813-824. 15. Lennerz JK, Kim SH, Oates EL, et al. The transcription factor MIST1 is a novel human gastric chief cell marker whose expression is lost in metaplasia, dysplasia, and carcinoma. Am J Pathol. 2010;177:1514-1533. 16. Junqueira's Basic Histology: Text and Atlas. McGraw Hill Medical; 2009. 17. Karam SM, Leblond CP. Dynamics of epithelial cells in the corpus of the mouse stomach. III. Inward migration of neck cells followed by progressive transformation into zymogenic cells. Anat Rec. 1993;236:297-313. 18. Modlin IM, Kidd M, Lye KD, et al. Gastric stem cells: an update. Keio J Med. 2003;52:134-137. 19. Thompson M, Fleming KA, Evans DJ, et al. Gastric endocrine cells share a clonal origin with other gut cell lineages. Development. 1990;110:477-481. 20. Nomura S, Kaminishi M, Sugiyama K, et al. Clonal analysis of isolated single fundic and pyloric gland of stomach using X-linked polymorphism. Biochem Biophys Res Commun. 1996;226:385-390. 21. Mills JC, Shivdasani RA. Gastric epithelial stem cells. Gastroenterology. 2011;140:412-424. 22. Krause DS, Theise ND, Collector MI, et al. Multi-organ, multi-lineage engraftment by a single bone marrow-derived stem cell. Cell. 2001;105:369377. 23. Stange DE, Koo BK, Huch M, et al. Differentiated troy(+) chief cells act as reserve stem cells to generate all lineages of the stomach epithelium. Cell. 2013;155:357-368. 24. Sanders KM. A case for interstitial cells of Cajal as pacemakers and mediators of neurotransmission in the gastrointestinal tract. Gastroenterology. 1996;111:492-515. 25. Christine Iacobuzio-Donahue EM. Gastrointestinal and Liver Pathology. Saunders; 2011. 79 26. Elizabeth A. Montgomery LV. Biopsy Interpretation of the Gastrointestinal Tract Mucosa: Volume 2: Neoplastic. Lippincott Williams & Wilkins; 2011. 27. Hematopathology. Elsevier; 2012. 28. Ajani JA, Bentrem DJ, Besh S, et al. Gastric cancer, version 2.2013: featured updates to the NCCN Guidelines. J Natl Compr Canc Netw. 2013;11:531-546. 29. Lauren P. The two histological main types of gastric carcinoma: Diffuse and so-called intestinal-type carcinoma. An attempt at a histo-clinical classification. Acta Pathol Microbiol Scand. 1965;64:31-49. 30. The Biology of Gastric Cancers. Springer; 2009. 31. Wu H, Rusiecki JA, Zhu K, et al. Stomach carcinoma incidence patterns in the United States by histologic type and anatomic site. Cancer Epidemiol Biomarkers Prev. 2009;18:1945-1952. 32. Parkin DM, Bray F, Ferlay J, et al. Global cancer statistics, 2002. CA Cancer J Clin. 2005;55:74-108. 33. IARC Working Group on the Evaluation of Carcinogenic Risks to Humans. Schistosomes, liver flukes and Helicobacter pylori. Lyon, 7-14 June 1994. IARC Monogr Eval Carcinog Risks Hum. 1994;61:1-241. 34. Lynch HT, Grady W, Suriano G, et al. Gastric cancer: new genetic developments. J Surg Oncol. 2005;90:114-133; discussion 133. 35. Powell J, McConkey CC. Increasing incidence of adenocarcinoma of the gastric cardia and adjacent sites. Br J Cancer. 1990;62:440-443. 36. Magni E, Sonzogni A, Zampino MG. Primary pure gastric yolk sac tumor. Rare Tumors. 2010;2:e10. 37. Roh JH, Srivastava A, Lauwers GY, et al. Micropapillary carcinoma of stomach: a clinicopathologic and immunohistochemical study of 11 cases. Am J Surg Pathol. 2010;34:1139-1146. 38. Ahn HS, Lee HJ, Yoo MW, et al. Changes in clinicopathological features and survival after gastrectomy for gastric cancer over a 20-year period. Br J Surg. 2011;98:255-260. 39. Correa P, Chen VW. Gastric cancer. Cancer Surv. 1994;19-20:55-76. 80 40. de Martel C, Parsonnet J. Helicobacter pylori infection and gender: a metaanalysis of population-based prevalence surveys. Dig Dis Sci. 2006;51:22922301. 41. Parkin DM. The global health burden of infection-associated cancers in the year 2002. Int J Cancer. 2006;118:3030-3044. 42. Wroblewski LE, Peek RM, Jr., Wilson KT. Helicobacter pylori and gastric cancer: factors that modulate disease risk. Clin Microbiol Rev. 2010;23:713739. 43. Linz B, Balloux F, Moodley Y, et al. An African origin for the intimate association between humans and Helicobacter pylori. Nature. 2007;445:915918. 44. Palmer ED. Investigation of the gastric mucosa spirochetes of the human. Gastroenterology. 1954;27:218-220. 45. Marshall BJ, Warren JR. Unidentified curved bacilli in the stomach of patients with gastritis and peptic ulceration. Lancet. 1984;1:1311-1315. 46. Marshall BJ, Armstrong JA, McGechie DB, et al. Attempt to fulfil Koch's postulates for pyloric Campylobacter. Med J Aust. 1985;142:436-439. 47. Brown LM. Helicobacter pylori: epidemiology and routes of transmission. Epidemiol Rev. 2000;22:283-297. 48. Correa P. A human model of gastric carcinogenesis. Cancer Res. 1988;48:3554-3560. 49. Fujii Y, Yoshihashi K, Suzuki H, et al. CDX1 confers intestinal phenotype on gastric epithelial cells via induction of stemness-associated reprogramming factors SALL4 and KLF5. Proc Natl Acad Sci U S A. 2012;109:20584-20589. 50. Mera R, Fontham ET, Bravo LE, et al. Long term follow up of patients treated for Helicobacter pylori infection. Gut. 2005;54:1536-1540. 51. Fukase K, Kato M, Kikuchi S, et al. Effect of eradication of Helicobacter pylori on incidence of metachronous gastric carcinoma after endoscopic resection of early gastric cancer: an open-label, randomised controlled trial. Lancet. 2008;372:392-397. 81 52. Helicobacter and Cancer Collaborative Group. Gastric cancer and Helicobacter pylori: a combined analysis of 12 case control studies nested within prospective cohorts. Gut. 2001;49:347-353. 53. Joossens JV, Hill MJ, Elliott P, et al. Dietary salt, nitrate and stomach cancer mortality in 24 countries. European Cancer Prevention (ECP) and the INTERSALT Cooperative Research Group. Int J Epidemiol. 1996;25:494-504. 54. Shikata K, Kiyohara Y, Kubo M, et al. A prospective study of dietary salt intake and gastric cancer incidence in a defined Japanese population: the Hisayama study. Int J Cancer. 2006;119:196-201. 55. Bergin IL, Sheppard BJ, Fox JG. Helicobacter pylori infection and high dietary salt independently induce atrophic gastritis and intestinal metaplasia in commercially available outbred Mongolian gerbils. Dig Dis Sci. 2003;48:475485. 56. Tramacere I, Negri E, Pelucchi C, et al. A meta-analysis on alcohol drinking and gastric cancer risk. Ann Oncol. 2012;23:28-36. 57. Barstad B, Sorensen TI, Tjonneland A, et al. Intake of wine, beer and spirits and risk of gastric cancer. Eur J Cancer Prev. 2005;14:239-243. 58. Larsson SC, Giovannucci E, Wolk A. Alcoholic beverage consumption and gastric cancer risk: a prospective population-based study in women. Int J Cancer. 2007;120:373-377. 59. Guggenheim DE, Shah MA. Gastric cancer epidemiology and risk factors. J Surg Oncol. 2013;107:230-236. 60. Gonzalez CA, Jakszyn P, Pera G, et al. Meat intake and risk of stomach and esophageal adenocarcinoma within the European Prospective Investigation Into Cancer and Nutrition (EPIC). J Natl Cancer Inst. 2006;98:345-354. 61. MacInnis RJ, English DR, Hopper JL, et al. Body size and composition and the risk of gastric and 2006;118:2628-2631. oesophageal adenocarcinoma. Int J Cancer. 82 62. Mayne ST, Navarro SA. Diet, obesity and reflux in the etiology of adenocarcinomas of the esophagus and gastric cardia in humans. J Nutr. 2002;132:3467S-3470S. 63. Sasajima K, Kawachi T, Matsukura N, et al. Intestinal metaplasia and adenocarcinoma induced in the stomach of rats by N-propyl-N'-nitro-Nnitrosoguanidine. J Cancer Res Clin Oncol. 1979;94:201-206. 64. Mirvish SS. Role of N-nitroso compounds (NOC) and N-nitrosation in etiology of gastric, esophageal, nasopharyngeal and bladder cancer and contribution to cancer of known exposures to NOC. Cancer Lett. 1995;93:17-48. 65. McColl KE. When saliva meets acid: chemical warfare at the oesophagogastric junction. Gut. 2005;54:1-3. 66. Sinning C, Schaefer N, Standop J, et al. Gastric stump carcinoma epidemiology and current concepts in pathogenesis and treatment. Eur J Surg Oncol. 2007;33:133-139. 67. Schaefer N, Sinning C, Standop J, et al. Treatment and prognosis of gastric stump carcinoma in comparison with primary proximal gastric cancer. Am J Surg. 2007;194:63-67. 68. Tokunaga M, Sano T, Ohyama S, et al. Clinicopathological characteristics and survival difference between gastric stump carcinoma and primary upper third gastric cancer. J Gastrointest Surg. 2013;17:313-318. 69. Vannella L, Lahner E, Osborn J, et al. Systematic review: gastric cancer incidence in pernicious anaemia. Aliment Pharmacol Ther. 2013;37:375-382. 70. Lahner E, Annibale B. Letter: gastric cancer and pernicious anaemia--often Helicobacter pylori in disguise--authors' reply. Aliment Pharmacol Ther. 2013;37:765-766. 71. Burke AP, Yen TS, Shekitka KM, et al. Lymphoepithelial carcinoma of the stomach with Epstein-Barr virus demonstrated by polymerase chain reaction. Mod Pathol. 1990;3:377-380. 83 72. Shibata D, Tokunaga M, Uemura Y, et al. Association of Epstein-Barr virus with undifferentiated gastric carcinomas with intense lymphoid infiltration. Lymphoepithelioma-like carcinoma. Am J Pathol. 1991;139:469-474. 73. Chen JN, He D, Tang F, et al. Epstein-Barr virus-associated gastric carcinoma: a newly defined entity. J Clin Gastroenterol. 2012;46:262-271. 74. Wakiguchi H. Overview of Epstein-Barr virus-associated diseases in Japan. Crit Rev Oncol Hematol. 2002;44:193-202. 75. Imai S, Koizumi S, Sugiura M, et al. Gastric carcinoma: monoclonal epithelial malignant cells expressing Epstein-Barr virus latent infection protein. Proc Natl Acad Sci U S A. 1994;91:9131-9135. 76. van Beek J, zur Hausen A, Klein Kranenbarg E, et al. EBV-positive gastric adenocarcinomas: a distinct clinicopathologic entity with a low frequency of lymph node involvement. J Clin Oncol. 2004;22:664-670. 77. Okada T, Nakamura M, Nishikawa J, et al. Identification of genes specifically methylated in Epstein-Barr virus-associated gastric carcinomas. Cancer Sci. 2013;104:1309-1314. 78. Matsunou H, Konishi F, Hori H, et al. Characteristics of Epstein-Barr virusassociated gastric carcinoma with lymphoid stroma in Japan. Cancer. 1996;77:1998-2004. 79. Huang KH, Wang RF, Yang MH, et al. Advanced gastric cancer patients with lymphoid stroma have better survival than those without. J Surg Oncol. 2013;107:523-528. 80. Chun N, Ford JM. Genetic testing by cancer site: stomach. Cancer J. 2012;18:355-363. 81. Fitzgerald RC, Hardwick R, Huntsman D, et al. Hereditary diffuse gastric cancer: updated consensus guidelines for clinical management and directions for future research. J Med Genet. 2010;47:436-444. 82. BRCA1 breast cancer 1, early onset [ Homo sapiens (human) ]. Available at: http://www.ncbi.nlm.nih.gov/gene?term=(brca1[gene])%20AND%20(Homo 84 %20sapiens[orgn])%20AND%20alive[prop]%20NOT%20newentry[gene]&sor t=weightBRCA1. Accessed 24.11.2013. 83. Friedenson B. BRCA1 and BRCA2 pathways and the risk of cancers other than breast or ovarian. MedGenMed. 2005;7:60. 84. Brose MS, Rebbeck TR, Calzone KA, et al. Cancer risk estimates for BRCA1 mutation carriers identified in a risk evaluation program. J Natl Cancer Inst. 2002;94:1365-1372. 85. Zwick A, Munir M, Ryan CK, et al. Gastric adenocarcinoma and dysplasia in fundic gland polyps of a patient with attenuated adenomatous polyposis coli. Gastroenterology. 1997;113:659-663. 86. Hofgartner WT, Thorp M, Ramus MW, et al. Gastric adenocarcinoma associated with fundic gland polyps in a patient with attenuated familial adenomatous polyposis. Am J Gastroenterol. 1999;94:2275-2281. 87. Masciari S, Dewanwala A, Stoffel EM, et al. Gastric cancer in individuals with Li-Fraumeni syndrome. Genet Med. 2011;13:651-657. 88. Gastric Cancer, Hereditary Diffuse, HDGC. Available at: http://omim.org/entry/137215. Accessed 25.11.2013. 89. Pharoah PD, Guilford P, Caldas C, et al. Incidence of gastric cancer and breast cancer in CDH1 (E-cadherin) mutation carriers from hereditary diffuse gastric cancer families. Gastroenterology. 2001;121:1348-1353. 90. Majewski IJ, Kluijt I, Cats A, et al. An alpha-E-catenin (CTNNA1) mutation in hereditary diffuse gastric cancer. J Pathol. 2013;229:621-629. 91. El-Omar EM, Carrington M, Chow WH, et al. Interleukin-1 polymorphisms associated with increased risk of gastric cancer. Nature. 2000;404:398-402. 92. Correa P. Human gastric carcinogenesis: a multistep and multifactorial process--First American Cancer Society Award Lecture on Cancer Epidemiology and Prevention. Cancer Res. 1992;52:6735-6740. 93. J. S. Uber die histologische prognostic des magenkazinomas. Mitteil Med Gessellsch Tokyo. 1938:191. 85 94. Uedo N, Iishi H, Tatsuta M, et al. Longterm outcomes after endoscopic mucosal resection for early gastric cancer. Gastric Cancer. 2006;9:88-92. 95. Japanese Gastric Cancer A. Japanese classification of gastric carcinoma: 3rd English edition. Gastric Cancer. 2011;14:101-112. 96. Gotoda T. Endoscopic resection of early gastric cancer: the Japanese perspective. Curr Opin Gastroenterol. 2006;22:561-569. 97. An JY, Kang TH, Choi MG, et al. Borrmann type IV: an independent prognostic factor for survival in gastric cancer. J Gastrointest Surg. 2008;12:1364-1369. 98. Siewert JR, Stein HJ, Feith M. Adenocarcinoma of the esophago-gastric junction. Scand J Surg. 2006;95:260-269. 99. Tajima Y, Yamazaki K, Makino R, et al. Differences in the histological findings, phenotypic marker expressions and genetic alterations between adenocarcinoma of the gastric cardia and distal stomach. Br J Cancer. 2007;96:631-638. 100. Hu B, El Hajj N, Sittler S, et al. Gastric cancer: Classification, histology and application of molecular pathology. J Gastrointest Oncol. 2012;3:251-261. 101. Carneiro F, Seixas M, Sobrinho-Simoes M. New elements for an updated classification of the carcinomas of the stomach. Pathol Res Pract. 1995;191:571-584. 102. Goseki N, Takizawa T, Koike M. Differences in the mode of the extension of gastric cancer classified by histological type: new histological classification of gastric carcinoma. Gut. 1992;33:606-612. 103. Fontana MG, La Pinta M, Moneghini D, et al. Prognostic value of Goseki histological classification in adenocarcinoma of the cardia. Br J Cancer. 2003;88:401-405. 104. Martin IG, Dixon MF, Sue-Ling H, et al. Goseki histological grading of gastric cancer is an important predictor of outcome. Gut. 1994;35:758-763. 86 105. Songun I, van de Velde CJ, Arends JW, et al. Classification of gastric carcinoma using the Goseki system provides prognostic information additional to TNM staging. Cancer. 1999;85:2114-2118. 106. Yamazaki K, Tajima Y, Makino R, et al. Tumor differentiation phenotype in gastric differentiated-type tumors and its relation to tumor invasion and genetic alterations. World J Gastroenterol. 2006;12:3803-3809. 107. Tajima Y, Yamazaki K, Nishino N, et al. Gastric and intestinal phenotypic marker expression in gastric carcinomas and recurrence pattern after surgery-immunohistochemical analysis of 213 lesions. Br J Cancer. 2004;91:1342-1348. 108. Uozaki H, Barua RR, Minhua S, et al. Transcriptional factor typing with SOX2, HNF4aP1, and CDX2 closely relates to tumor invasion and Epstein-Barr virus status in gastric cancer. Int J Clin Exp Pathol. 2011;4:230-240. 109. Ming SC. Gastric carcinoma. A pathobiological classification. Cancer. 1977;39:2475-2485. 110. Cimerman M, Repse S, Jelenc F, et al. Comparison of Lauren's, Ming's and WHO histological classifications of gastric cancer as a prognostic factor for operated patients. Int Surg. 1994;79:27-32. 111. Pagnini CA, Rugge M. Advanced gastric cancer and prognosis. Virchows Arch A Pathol Anat Histopathol. 1985;406:213-221. 112. Piard F, Hillon P, Levillain P, et al. Does Ming's classification of gastric carcinomas have epidemiologic or prognostic value?. Ann Pathol. 1986;6:329-334. 113. Solcia E, Klersy C, Mastracci L, et al. A combined histologic and molecular approach identifies three groups of gastric cancer with different prognosis. Virchows Arch. 2009;455:197-211. 114. Tan IB, Ivanova T, Lim KH, et al. Intrinsic subtypes of gastric cancer, based on gene expression pattern, predict survival and respond differently to chemotherapy. Gastroenterology. 2011;141:476-485, 485 e471-411. 87 115. Tay ST, Leong SH, Yu K, et al. A combined comparative genomic hybridization and expression microarray analysis of gastric cancer reveals novel molecular subtypes. Cancer Res. 2003;63:3309-3316. 116. Shah MA, Khanin R, Tang L, et al. Molecular classification of gastric cancer: a new paradigm. Clin Cancer Res. 2011;17:2693-2701. 117. Japanese Gastric Cancer A. Japanese Classification of Gastric Carcinoma 2nd English Edition. Gastric Cancer. 1998;1:10-24. 118. Edge SB, American Joint Committee on Cancer. AJCC cancer staging manual. New York: Springer; 2010. 119. Huang Q, Shi J, Feng A, et al. Gastric cardiac carcinomas involving the esophagus are more adequately staged as gastric cancers by the 7th edition of the American Joint Commission on Cancer Staging System. Mod Pathol. 2011;24:138-146. 120. Suzuki A, Koide N, Kitazawa M, et al. Gastric composite tumor of alpha fetoprotein-producing carcinoma/hepatoid adenocarcinoma and endocrine carcinoma with reference to cellular phenotypes. Patholog Res Int. 2012;2012:201375. 121. Kushima R, Hattori T. Histogenesis and characteristics of gastric-type adenocarcinomas in the stomach. J Cancer Res Clin Oncol. 1993;120:103-111. 122. Morgan D. Early gastric cancer: Treatment, natural history and prognosis. Available at: http://www.uptodate.com/contents/early-gastric-cancer- treatment-natural-history-and-prognosis source= search_result&search =early+gastric+cancer&selectedTitle=1~18#H757936040. Accessed 06.01.2014. 123. Seevaratnam R, Coburn N, Cardoso R, et al. A systematic review of the indications for genetic testing and prophylactic gastrectomy among patients with hereditary diffuse gastric cancer. Gastric Cancer. 2012;15 Suppl 1:S153163. 88 124. Jung H, Lee HH, Song KY, et al. Validation of the seventh edition of the American Joint Committee on Cancer TNM staging system for gastric cancer. Cancer. 2011;117:2371-2378. 125. Coleman MP, Gatta G, Verdecchia A, et al. EUROCARE-3 summary: cancer survival in Europe at the end of the 20th century. Ann Oncol. 2003;14 Suppl 5:v128-149. 126. Oberaigner W, Siebert U. Do women with cancer have better survival as compared to men after adjusting for staging distribution? Eur J Public Health. 2011;21:387-391. 127. Zhang BY, Yuan J, Cui ZS, et al. Evaluation of the prognostic value of the metastatic lymph node ratio for gastric cancer. Am J Surg. 2013. 128. Zeng WJ, Hu WQ, Wang LW, et al. Lymph node ratio is a better prognosticator than lymph node status for gastric cancer: A retrospective study of 138 cases. Oncol Lett. 2013;6:1693-1700. 89 EK (İNCELENEN HASTALARIN BİYOPSİ NUMARALARI) 200517104 200610999 200708718 200721074 200517295 200612918 200709865 200721188 200517486 200613987 200710692 200721395 200518751 200614573 200710758 200800005 200519305 200614661 200711173 200800859 200519638 200615087 200711750 200801744 200520086 200615640 200712113 200801789 200520246 200616034 200712746 200801897 200602064 200616042 200713061 200802149 200602388 200616603 200713372 200803136 200602735 200616814 200713546 200803350 200604333 200617390 200713698 200803433 200604413 200619123 200714268 200803636 200605971 200619546 200714271 200803825 200605976 200619557 200714273 200805209 200607112 200620797 200714664 200805217 200607372 200620801 200714733 200805477 200607776 200621111 200715021 200805974 200608126 200700896 200715718 200806327 200608275 200701027 200716328 200806403 200608462 200701145 200717633 200806430 200608469 200701687 200718065 200807175 200608847 200702531 200718067 200808045 200609153 200702803 200718785 200808058 200609260 200703073 200719024 200808229 200610303 200703273 200719098 200808550 200610459 200706147 200719674 200808687 200610551 200708356 200720274 200808785 90 200808934 200818581 200906828 200913407 200809260 200819001 200906912 200913893 200809683 200819022 200907295 200913932 200811118 200819097 200907532 200914221 200811206 200819353 200907683 200914392 200811424 200819866 200907857 200914542 200811435 200820518 200907992 200914557 200811436 200821172 200908089 200914957 200811669 200821386 200908436 200915989 200812114 200900178 200908489 200915999 200812367 200900392 200908720 200916196 200812526 200900407 200908828 200916676 200813248 200900878 200908871 200917249 200813516 200900963 200908999 200917691 200814159 200901067 200909153 200917842 200814275 200901176 200909824 200918699 200814288 200901334 200910032 200919636 200814295 200901362 200910127 200919719 200814595 200902022 200910212 200919811 200814727 200902314 200910950 200920071 200815091 200902964 200911120 201000800 200815346 200903212 200911408 201000802 200815420 200903214 200911744 201001248 200815422 200903655 200912429 201001420 200815746 200904094 200912630 201002254 200815821 200904182 200912777 201002335 200815840 200904762 200913195 201002717 200816171 200905105 200913215 201003070 200817333 200905218 200913404 201004069 200818325 200905887 200913405 201004401 91 201004527 201018826 201107447 201116559 201004998 201018962 201108046 201116657 201006439 201019414 201108522 201116863 201006442 201020463 201108631 201117711 201006752 201100276 201109018 201117928 201007956 201100480 201109020 201118022 201008618 201100969 201109392 201118162 201009449 201101021 201109405 201118475 201010243 201101348 201111586 201118562 201011102 201101739 201111593 201118889 201011282 201102060 201111834 201200032 201011846 201102871 201112087 201200444 201011877 201103026 201112371 201200446 201012497 201103198 201112455 201201127 201012852 201103577 201112457 201201488 201013413 201103939 201112459 201201911 201015837 201104144 201112822 201202097 201017070 201104176 201112845 201202402 201017313 201104980 201113369 201202405 201017633 201105278 201113532 201202694 201017663 201105355 201114194 201202967 201017750 201105387 201114276 201203338 201017886 201106379 201114786 201203340 201018084 201106646 201115822 201203388 201018221 201106876 201115909 201205024 201018236 201107294 201116370 92