KLİNİKOPATOLOJİK KORELASYON CLINICOPATHOLOGIC CORRELATION Fazlı ERDOĞAN Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Erzurum Özet Patolojik tanı, günümüzde tedavilerin en uygun şekilde uygulanması için vazgeçilmezdir. Güvenilir patolojik sonuçlar elde etmek için, örneklerin uygun şekilde alınması, laboratuara ulaştırılması ve iyi bir klinisyen-patolog ilişkisi gereklidir. Bu yazıda hemen tüm birimleri ilgilendiren konuya ilişkin gerekli bilgiler özetlenmiştir. Anahtar kelimeler: Klinikopatolojik uyum Summary Pathological diagnosis is essential for apropriate treatment. To obtaine reliable pathological results, specimens should be obtained and sent to the laborotory properly with a good phhysician-pathologist corelation. In this article the required data for all departments is summarized. Key words: Clinicopathologic correlation AÜTD 2001; 33: 87-90 MJAU 2001; 33: 87-90 88 AÜTD 2001 33: 87-90 Klinikopatolojik Korelasyon Patolojide doğru tanıya ulaşmak için klinik, radyolojik ve patolojik incelemelerin kuralına uygun ve eksiksiz yapılması gerekir. Sitoloji, biyopsi, rezeksiyon materyallerinin incelenmesi ve otopsi patolojik yöntemlerin başlıcalarıdır. Alınan materyal rutin tekniklere uygun biçimde incelenmelidir. Bazı durumlarda ise özel inceleme yöntemleri uygulanmalıdır. Doğru tanı için klinisyen ile patoloğun işbirliği ve uyumu zorunludur. Gerekirse, biyopsinin alınma şekli, klinisyen ve patolog tarafından birlikte planlanmalıdır. Klinisyen ve patolog arasındaki iyi iletişim, güvenli ve etkin bir rapor için esastır. Klinisyen tarafından düzenlenen bilgilendirme formu ile başlayan serüven birbirini izleyen belirli basamaklardan oluşur. Doku örnekleri alındıktan sonra çalışılacak metoda göre çeşitli tespit solüsyonları içerisine konur ki burada amaç, dokunun yapısını bozmadan, canlıdaki haline en yakın durumda görüntülenmesidir. Klasik histokimyasal yöntemler için, doku örnekleri %10’luk formalin veya %60-70’lik alkol içerisinde gönderilmelidir. Özellikle alkol konsantrasyonunun belirtilen orandan düşük olması tespitte yetersizliğe, artefaktlara ve otolize yol açabilir. Tespit solüsyonu doku örneğinin 9-20 katı kadar olmalıdır. Eldiven içerisinde gönderilmesi doğru değildir. Bu tespit solüsyonlarından başka, bazı dokular için özel solüsyonlar da vardır. Örneğin, lenf nodu biyopsileri Holland solüsyonu içerisinde, kemik iliği biyopsileri B5 solüsyonu içerisinde gönderilirse mikroskopik detayları daha açık görülebilir. Sitolojik materyaller laboratuara hemen ulaştırılacaksa havada kurutularak, eğer gecikmeler olacaksa yine %60-70’lik alkol içerisinde ve mümkünse kapalı bir ortamda gönderilmelidir. Ayrıca kullanılacak sitolojik boyama yöntemi Wright, Giemsa veya MayGrünvald Giemsa ise havada kurutularak, Papanicolaou boyası ise alkol içerisinde Erdoğan F gönderilmelidir. Eğer gönderilen spesmen idrar, plevra veya periton mayileri ise yarı yarıya alkol ilave edilerek laboratuara ulaştırılmalıdır (1). Frozen yapılacak doku örnekleri herhangi bir tespit solüsyonuna konulmaksızın, yalnızca serum fizyolojik ile ıslatılmış bir spanç içerisinde gönderilmelidir. Gönderilen doku örnekleri tanı koyduracak yeterlilik ve nitelikte olmalıdır. Ayrıca bazı biyokimyasal (enzimatik hastalıklar ve bazı depo hastalıkları v.b.), mikrobiyolojik, moleküler patolojik incelemeler ve immünfloresan araştırmalar için de frozen yöntemi uygulanır (2). Geniş rezeksiyon materyalleri, radikal mastektomi, total gastrektomi, Whipple operasyonu, pnömonektomi gibi operasyon materyalleri tespit için birkaç gün beklemelidir. Bu süre içerisinde, özellikle tümöral dokular tümöral olmayan dokulardan kolaylıkla ayırt edilebilecek kıvama erişir. Bu sayede tümör çapı, tümör sınırları ve etraf doku ile ilişkisi gibi prognostik parametreler daha doğru değerlendirilebilir (3). Yeterli tespit süresinden sonra otomatik takip makinası olarak adlandırılan alete konulur. Dokular konsantrasyonu gittikçe artan alkollerden geçer, ksilol ile muamele edilir ve sıcak parafin içerisine bloklara gömülerek bloklanır. Bu işlemin ortalama 14-16 saat kadar bir süre içerisinde tamamlandığı unutulmamalıdır. Doku örneğinde kemik, kıkırdak gibi sert dokular varsa, bu işlemlerden önce dekalsifikasyon için de ayrı bir süre gerekir. Takip basamaklarını geçen ve parafin bloklara gömülen doku örneklerinden, mikrotom ile ortalama 35 mikron kalınlığında kesitler alınır ve rutin işlemde hematoksilen eozin ile boyanır. Gerektiğinde özel histokimyasal ve immünohistokimyasal boyalar (İHK) yapılır. İHK boyalar için özel tanı panellerinin bulunduğu ve sistemin yüksek maliyetinden dolayı biriktirilerek işlemler yapıldığı ifade edilmelidir. Artık, materyal ışık mikroskopu ile incelenecek seviyeye gelmiştir. Tablo 1. Materyal Gönderme Formları Aşağıdaki Bilgileri İçermelidir (4). hastaya ait bilgiler hastanın adı-soyadı, klinik protokolü, servisi yaşı, cinsi, işi ve memleketi şikayeti ve şikayetlerinin süresi önemli muayene bulguları laboratuvar, radyoloji ve gerekirse endoskopi-bronkoskopi-operasyon bulguları klinik tanı varsa önceki biyopsi, sitoloji tanı ve protokol numaraları daha önce tedavi görmüş ise tedavinin tipi, süresi ve dozu (radyoterapi ve kemoterapi v.b.) alınan materyalin cinsi, yeri ve sayısı materyalin alındığı tarih doktora ait bilgiler gönderenin açık adı-soyadı telefon numarası sorumlu öğretim üyesi bölümü(kliniği) AÜTD 2001 33: 87-90 Klinikopatolojik Korelasyon Buraya kadar -makroskopik tanımlama ve dokuların örneklenmesi basamağı hariç- tüm işlemlerde teknisyenlerin rolü çok önemlidir. Bu nedenle laboratuar branşlar içerisinde patoloji kadar “teknisyen bağımlı” bir bölüm yoktur. Teknik eleman sayısı ve kalitesi yeterli değilse hatalı sonuç riski oldukça yüksektir. Her vakaya ait spesmenin kabul bilgileri ve raporlanma şekli özeldir. Gönderilen patoloji istem formlarında belirtilen bilgiler, belli bir zaman sonra yeniden gözden geçirildiğinde, elde edilecek verilerin kullanılmasına imkan verecek ayrıntıların bulunması şarttır.Patoloji istem formlarında bulunması gereken bilgiler tablo 1’de özetlenmiştir. Bu bilgiler gelecekte klinikopatolojik toplantılarda tartışmalara ışık tutacaktır. Gerektiğinde, biyopsinin alınmasından taşınmasına, hatta raporun ayrıntıları hakkında klinisyen ve patolog tartışmalı, problemler varsa karşılıklı diyalog ile çözülmeye çalışılmalıdır. Her raporun sorumluluğunu rapora imzayı atan kişi alır. Dolayısıyla, konulan tanının eksiksiz ve doğru olmasını en fazla imza sahibi ister. Bu nedenle klinisyen ve patolog arasındaki güven ve işbirliği çok kıymetlidir. Klinik tarafından ihmal edilen konulardan biri , makroskopik tanımlamalardır. Bazen dokunun makroskopik tanımı mikroskopik detayından daha kıymetli olabilir. Benzer şekilde, bir vakanın intraoperatif makroskopik detayı ya da endoskopik veya bronkoskopik görüntülerinin tarifi, patoloğun tanıya gidişine çok büyük katkılar sağlar. Özellikle gönderilen biyopsi spesmenlerinin alınış şekli, sayısı, farklı bölgelere ait ise belirtilmesi, hatasız ve verimli çalışma için yararlı bilgilerdir (4). Bu, aynı zamanda gönderilen materyallerin ayrıntılı incelendiğinin kontrolünü de sağlar. Klinisyenin makroskopik tanımı kadar önemli bir konu da, patoloğun ayrıntılı makroskopik tarifidir. Özellikle rezeksiyon materyallerinde tümör lokalizasyonu, boyutu, rengi, şekli, etraf invazyonu, invazyon derinliği, nekroz varlığı ve cerrahi sınırların durumu tariflenir. Tümörün tipi ve diferansiasyonu ne olursa olsun, evresi en önemli prognostik parametrelerden biridir. Dolayısı ile klinisyenlerin, tanı kadar makroskopik ve mikroskopik tanımlamaları da dikkate almaları gereklidir. Hatırlatılması gereken önemli konulardan birisi de, cerrahi uç ve sınırların belirtilmesi veya işaretlenmesi konusudur. Burada hem kliniğe hem de patolojiye düşen sorumluluklar vardır. Özellikle rezeksiyon materyallerinde, cerrahi sınırlar patologlar tarafından titizlikle işaretlenmeli, hatta gerekirse incelenmesi istenen yerler bizzat klinisyen tarafından gösterilmelidir. Bunun daha kolay bir yolu cerrahi uçların klinik tarafıdan farklı renk ya da uzunluklardaki 89 Erdoğan F sütür materyalleri ile işaretlenmesidir. Gerekirse çini mürekkebi ile cerrahi sınırlar işaretlenir. Herhangi bir vakada frozen planlanmış ise, cerrah ve patolog daha önce vakayı tartışmalı, eldeki tüm veriler dikkatlice gözden geçirilmeli, gerektiğinde patolog intraoperatif olarak vakaya çağrılmalı ve ayrıntılı makroskopik bilgi sahibi olması sağlanmalıdır. Eğer acil frozen yapılacaksa, yine çok ayrıntılı bilgi verilmeli ve operasyonu yapan kişi ile patolog birebir iletişim kurmalıdır. Klinik bilginin ne kadar önemli olduğunu iki örnekle açıklanabilir: Kırık iyileşmesi, myozitis ossifikans ve osteosarkomun mikroskopik görünümü karıştırılabilir. Eğer klinik ve radyolojik bilgiler verilmez ya da eksik verilirse, kırık iyileşmesi ile osteosarkom rahatlıkla karıştırılabilir ve hayati bir hata yapılmış olur. Benzer şekilde, özellikle derin yerleşimli retroperitoneal bölgedeki bir lezyonda çap ve etraf invazyonu varlığının belirtilmesi çok önemlidir. Bu lezyon eğer yağ dokusu kaynaklı bir tümörse ve tru-cut biyosi yapılmışsa, lipom ve iyi diferansiye liposarkomun mikroskopik özellikleri benzer olabileceğinden, kitlenin çap ve lokalizasyonu tanıya büyük oranda katkı sağlayacaktır. Yukarda sıralanan özelliklerin belirtilmesi, ayırıcı tanı gerektiren pek çok lezyonun tanımlanmasında anahtar rol oynayacaktır. Ayrıca bu sayede raporlardaki gecikmeler en aza indirilecek, hastanın hastanede yatış süresi kısalacak ve ciddi bir verimlilik artışı sağlanacaktır. Patoloji bugün yalnızca tanı koyan bir bilim dalı değil, aynı zamanda prognostik parametreleri de belirleyen bir bilim dalıdır. Örneğin bir meme kanserinin raporunda, yalnızca tümör tipini belirtmek yetmemekte, nükleer ve histolojik grade, vasküler ve lenfatik invazyon, tutulan lenf nodu sayısına ilaveten, tedaviye ışık tutacak östrojen ve progesteron reseptör durumu İHK olarak belirtilmektedir. Benzer şekilde bir malign melanom vakasında, invazyon derinliği özel sınıflandırmalara göre mutlaka bildirilmelidir. Yine, bir kronik hepatit vakasında bugün artık rutin olarak kullanılan histolojik aktivite indeksi alt parametreleri ile birlikte verilmelidir. En önemli konulardan bir tanesi de, klinik ile patolojinin aynı dili konuşması ve birbirini anlamasıdır. Raporlarda belirtilen bilgiler kliniğin kullanımına açık olmalıdır. Ayrıca raporlarda kullanılan tanımlamalar uluslararası terminoloji ile de uyumluluk göstermelidir. Sonuç olarak, raporlardaki teknik detaylar hakkında bazı yetersizlikler ve uyumsuzluklar olması kaçınılmazdır. Klinisyen bu durumda laboratuvarla sürekli diyalog halinde olmalı ve problemler ortak klinikopatolojik toplantılarla çözülmelidir. Unutulmamalıdır ki, patolojik tanı tıbbi konsultasyonun bir parçasıdır (4). 90 AÜTD 2001 33: 87-90 Klinikopatolojik Korelasyon Kaynaklar 1. 2. 3. Koss LG. Diagnostic Cytology and Its Histopathologic Bases. 4th ed., Philadelphia: J.B. Lippincott Company, 1992: 1429-1446 Domizio P, Lowe D. Reporting histopathology section. 1th ed., London: Chapman&Hall, 1997:1-9 Küpelioğlu A, Gökden N, Papuççuoğlu U, Kargı A. Patolojide Makroskopik Yöntemler. İzmir: Saray Yayınevi, 1996 4. Erdoğan F Yılmazbayhan D. Akciğer patolojisinde biyopsi gönderme formlarının önemi, materyalin gönderilme ve patolojik incelemesindeki özellikler. Toraks Dergisi 2000; 1:87-93 Yazışma adresi: Yrd.Doç.Dr.Fazlı ERDOĞAN Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesi Patoloji Anabilim Dalı, Erzurum