Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠ ÜZERĠNDEN ĠNCELENMESĠ Çiğdem Sema POLAT Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2011 ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠ ÜZERĠNDEN ĠNCELENMESĠ Çiğdem Sema POLAT Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Sosyoloji Anabilim Dalı Yüksek Lisans Tezi Ankara, 2011 KABUL VE ONAY Çiğdem Sema POLAT tarafından hazırlanan “Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların Başka Dilde Aşk Filmi Üzerinden Ġncelenmesi” baĢlıklı bu çalıĢma, 26.01.2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda baĢarılı bulunarak jürimiz tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir. Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN-BARAN (BaĢkan) Prof. Dr. Esra BURCU (DanıĢman) Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR-ERGAN Prof. Dr. Suna BAġAK Doç. Dr. Aslıhan ÖĞÜN-BOYACIOĞLU Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım. Prof. Dr. Ġrfan ÇAKIN Enstitü Müdürü BĠLDĠRĠM Hazırladığım tezin/raporun tamamen kendi çalıĢmam olduğunu ve her alıntıya kaynak gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin/raporumun kağıt ve elektronik kopyalarının Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arĢivlerinde aĢağıda belirttiğim koĢullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım: Tezimin/Raporumun tamamı her yerden eriĢime açılabilir. Tezim/Raporum sadece Hacettepe Üniversitesi yerleĢkelerinden eriĢime açılabilir. Tezimin/Raporumun … yıl süreyle eriĢime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin sonunda uzatma için baĢvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun tamamı her yerden eriĢime açılabilir. 26.01.2011 Çiğdem Sema POLAT iii TEġEKKÜR Tezimin Ģekillenmesinde en baĢından itibaren yanımda olan, yönlendirmeleriyle çalıĢmamı geliĢtiren, beni engellilik sosyolojisi alanıyla tanıĢtıran ve beni her anlamda cesaretlendiren hocam Prof. Dr. Esra BURCU‟ya teĢekkür ederim. Beni bıkmadan dinlediğiniz, her sorunuma çözüm önerileri getirdiğiniz, bana ayırdığınız zaman ve güveniniz için size çok teĢekkür ederim. ÇalıĢmamı değerlendiren hocalarım Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN-BARAN, Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR- ERGAN, Prof. Dr. Suna BAġAK ve Doç. Dr. Aslıhan ÖĞÜNBOYACIOĞLU‟na teĢekkür ederim. ÇalıĢma konuma uygun film arayıĢı aĢamasında yeni gösterime giren Başka Dilde Aşk filmini izlediğimde bu filmin benim çalıĢmam için çekilen bir film olduğu düĢüncesi oluĢmuĢtu. Filmin yönetmeni ve senaryo ortağı Sayın Ġlksen BAġARIR‟a yardımları ve kendisiyle görüĢme teklifimi kabul ettiği için teĢekkür ederim. YaĢadığım tüm gerginliklerde yanımda olan, hayatımı kolaylaĢtıran, beni saatlerce bıkmadan dinleyen ve hayatımda önemli bir yer tutan Musa Umut SIRMA‟ya teĢekkür ederim. Son olarak emekleri için aileme teĢekkür ederim. iv ÖZET POLAT, Çiğdem Sema. Engelli Bireylere İlişkin Kültürel Tanımlamaların Başka Dilde Aşk Filmi Üzerinden İncelenmesi Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011 Bu çalıĢmanın temel amacı engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların tespit edilerek, bu tanımlamalar üzerinden engelli bireylerin toplumsal konumlarını belirlemektir. ÇalıĢmada, engelli bireyin toplumsal yaĢama katılmasında önemli bir rol oynayan bireysel engeline iliĢkin kültürel tanımlamaların film aracılığıyla açıklanması amaçlanmıĢtır. Bu çalıĢma nitel araĢtırma çatısı altında görsel analiz (visual analysis) metodu kullanılarak yapılmıĢtır. AraĢtırmanın konu, amaç ve problem cümlelerine uygun bir film araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırma sonucunda 18 Aralık 2009‟da vizyona giren BaĢka Dilde AĢk filminin analiz edilmesine karar verilmiĢtir. Bu filmden elde edilen veriler; açık, eksenel ve seçici kodlamayla analiz edilmiĢtir. Analiz sonucunda elde edilen bulguları doğrulamak ve etik anlamda onay almak amacıyla filmin yönetmeni ve senaryo ortağı Ġlksen BaĢarır‟la yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formu aracılığıyla görüĢme yapılmıĢtır. Kültürel tanımlamalara bağlı olarak engelli bireylerin ekonomik, kültürel, sosyal ve sembolik sermayeleri belirlenmiĢtir. Anahtar kelimeler: Engellilik, görsel analiz (visual analysis), engellilik kültürü, kültürel tanımlamalar v ABSTRACT POLAT, Cigdem Sema. MS Thesis examining the Cultural Descriptions of Disabled People through the movie “Baska Dilde Ask”. Primary purpose of this study is to specify cultural descriptions attributed to disabled people and to determine their social status using these descriptions. In the study, the aim is the explanation of cultural descriptions related to the particular disability, which has an important role on the enrollment of the individual in social life, through the movie. The study utilizes visual analysis method which is considered as a qualitative method. A research is done to determine the movie which meets the requirements specified by the subject, aim and problem statements of this study. As a result, it is decided to analyze the movie “Baska Dilde Ask” which is released on December 18 th, 2009. The data extracted from the movie is analyzed using open, axial and selective coding methods. Ilksen Basarir, the director and co-scriptwriter of the movie, is interviewed using semi-structured interview form to confirm the results produced by the analysis and to obtain an ethical approval. Economic, cultural, social and symbolic capitals of the disabled people are specified according to the cultural descriptions. Key words: Disability, visual analysis, disability culture, cultural descriptions vi ĠÇĠNDEKĠLER KABUL VE ONAY…………………………………………………………………….i BĠLDĠRĠM ……………………………………………………………………………...ii TEġEKKÜR ………………………………………………………………………….iii ÖZET ………………………………………………………………………………….iv ABSTRACT…………………………………………………………………………...v ĠÇĠNDEKĠLER…………………………………………………………………...........vi ġEKĠLLER DĠZĠNĠ……………………………………………………………............ix GĠRĠġ …………………………………………………………………………………..1 1. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAPSAMI …………………………………...........4 1.1 ÇalıĢmanın Konusu ve Problem Cümleleri ……………………...........4 1.2 ÇalıĢmanın Amacı ve Önemi ……………………………………...........9 2. BÖLÜM: ÇALIġMANIN METODU………………………………………...10 2.1 AraĢtırmanın Tasarımı: Görsel Analiz (Visual Analysis)…………...10 2.2 Veri Toplama……………………………………………………….........12 2.2.1 Görsel Analiz Unsuru Olarak Başka Dilde Aşk Filmi .........13 2.3 Veri Analizi……………………………………………………………....15 2.4 ÇalıĢmada KarĢılaĢılan Güçlükler……….…………………………....17 3. BÖLÜM: LĠTERATÜR TARAMASI VE TANITIMI…….…………….….18 3.1. Türkiye‟de Yapılan Engellilik Kültürü ÇalıĢmaları …………..……...18 3.2. Yabancı Literatürde Engellilik Kültürü ÇalıĢmaları………….……..21 vii 3.3 Sinema ve Engellilik ÇalıĢmaları……………………………………..25 4. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESĠ ……………….....28 4.1. Engellilik Kültürü …………………………………………………........28 4.1.1 Engelli Olmayan Bireylerin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik Kültürü ………………………….........33 4.1.2 Engelli Bireyin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik Kültürü……………………………………………...37 4.2. Habitus…………………………………………………………………..38 4.3. Sermaye ve Sermaye Türleri…………………………………….........40 5.BÖLÜM: ÇALIġMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ……………………...41 5.1 Engellilik Modelleri Çerçevesinde Engelliliğin Yeniden ĠnĢası TartıĢmaları…………………………………………....41 5.2 Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların P. Bourdieu‟nun Habitus ve Sermaye Kavramıyla ĠliĢkilendirilmesi ………………………………………………………....49 6. BÖLÜM: BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠNĠN GÖRSEL ANALĠZ SONUÇLARI ÜZERĠNDEN ELDE EDĠLEN BULGULAR…….…57 6.1. Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel Tanımlamalar………………….…57 6.2. Engelli Bireylerin Kültürel Tanımlamalarındaki Sermaye Türleri……………………………………………………..….68 6.2.1 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Ekonomik Sermayeleri…………….…….68 6.2.2 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Sosyal Sermayeleri……………………...74 6.2.3 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak viii Engelli Bireylerin Kültürel Sermayeleri………………….…80 6.2.4 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Sembolik Sermayeleri…………..............84 7. BÖLÜM: SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME………………………..…….89 KAYNAKÇA Ek 1 GörüĢme Formu (Yönetmenle Yapılan) ix ġEKĠLLER DĠZĠNĠ ġeki1: Engele ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların ġekillendiği ĠliĢki Kategorileri………………………………………………………………58 ġekil 2: Meslek ve ĠĢ Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler…………..69 ġekil 3: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Ekonomik Sermayesi …………………..69 ġekil 4: Onur‟un Engeli Nedeniyle Mesleğinde YaĢadığı Döngü……………….71 ġekil 5: Sosyal ĠliĢkiler Ağı ve Statü Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler …………………………………………………..75 ġekil 6: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sosyal Sermayesi ………………………75 ġekil 7: Onur‟un BakıĢ Açısıyla ġekillenen Sosyal Sermaye …………………..78 ġekil 8: EĢyalar ve Eğitim Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler ……………...………………………………………………81 ġekil 9: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Kültürel Sermayesi ………………………81 ġekil 10: DavranıĢ Biçimleri Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler……………………………………………………………..85 ġekil 11:Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sembolik Sermayesi …………………..85 ġekil 12: Engelli Bireylerin Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Sermaye Türlerinin OluĢumu…………………………………………….94 1 GĠRĠġ ÇalıĢmada, engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların bir sinema filmi aracılığıyla nitel araĢtırma tasarımlarından biri olan görsel analizden yararlanarak açıklaması yapılmıĢtır. ġüphesiz sinemanın bir medya aracı olarak geniĢ kitlelere ulaĢması ve toplumsal değerleri yansıtmak konusunda önemli bir aktarım aracı olması çalıĢmada belirleyici rol oynamıĢ ve engelli bireylere iliĢkin tanımlamalar sinema filmi üzerinden tartıĢılmıĢtır. Engelliliği konu alan çalıĢmalar, kavramsal olarak engellilik tartıĢmaları, engellilik modelleri ve engelli bireylerin toplumsal yaĢama katılımlarının nasıl sağlanacağı üzerinde Ģekillenmektedir. ÇalıĢmanın birinci bölümünde konu, amaç, önem ve problem cümlelerine yer verilmiĢtir. Engelli bireylere iliĢkin kültürel resmetmenin habitus ve sermaye kavramları bağlamında bir sinema filmi aracılığıyla betimlenmeye çalıĢılması bu çalıĢmanın ana problemini oluĢturmaktadır. ÇalıĢmanın amacı ise, engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların betimlenerek, bu tanımlamalar üzerinden engelli bireylerin toplumsal konumlarını belirlemektir. Filmlerin toplumsal değerleri yansıtması bağlamında engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımların ortaya çıkartılması yönündeki rolü dikkate alınarak çalıĢma ĢekillendirilmiĢtir. Belirlenen sinema filminden yola çıkılarak toplumda engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların neler olduğu ve bu tanımlamaların Bourdieu‟nun habitus ve sermaye kavramları kullanılarak engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların sermaye kaynakları doğrultusunda nasıl oluĢturulduğu çalıĢmanın ana problem cümlesini oluĢturmaktadır. Ana problem cümlesine bağlı olarak da beĢ alt problem cümlesi oluĢturulmuĢtur. ÇalıĢmanın ikinci bölümü metot kısmından oluĢmaktadır. Öncelikle nitel araĢtırma çatısı altında görsel analiz (visual analysis) hakkında genel bilgiler verilmekte ve veri toplama tekniği olarak görsel analiz anlatılmakta, engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaları belirlemek amacıyla seçilen sinema filmi hakkında bilgi verilmektedir. Bu bölümde filmden elde edilen verilerin nasıl 2 analiz edildiği yer almakta ve son olarak çalıĢmada karĢılaĢılan güçlüklere yer verilmektedir. ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde literatür taraması ve tanıtımı yapılmıĢtır. Öncelikle Türkiye‟de yapılan engellilik çalıĢmalarına yer verilmiĢ daha sonra da yabancı literatürdeki engellilik kültürü çalıĢmaları üzerinde durulmuĢtur. Yapılan taramalarda özellikle ülkemizde engellilik kültürüyle ilgili çalıĢmaların sınırlı sayıda olduğu anlaĢılmıĢtır. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar üzerinde durulduğu için, Pierre Bourdieu‟nun kültür açıklamalarına yer verilmiĢtir. Engelliliğin sinemada nasıl resmedildiğiyle ilgili çalıĢmalar konuya ıĢık tutması nedeniyle ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın dördüncü bölümünde kavramsal çerçeve yer almaktadır. Bu bölümde öncelikle engellilik kavramı tarihsel bakıĢ açısıyla ele alınmıĢ, engellilik kavramıyla ilgili tartıĢmalara yer verilmiĢtir. Aynı zamanda engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen engellilik kültürü ve engelli bireyin bakıĢ açısı ile Ģekillenen engellilik kültürü kavramları açıklanmaktadır. Bourdieu‟nun habitus, sermaye ve sermaye türleri kavramları açıklanarak bu bölüm tamamlanmıĢtır. ÇalıĢmanın beĢinci bölümünü ise kuramsal çerçeve oluĢturmaktadır. Bu bölümde engelliliği açıklamak için kullanılan teorilerin temel vurguları ve zaman içinde meydana gelen değiĢikliklere yer verilmiĢtir. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların, habitus ve engelli bireylerin sermaye kaynakları doğrultusunda nasıl oluĢturulduğunu açıklamak için bu kavramlar detaylandırılmıĢtır. ÇalıĢmanın altıncı bölümünü; Başka Dilde Aşk filminin görsel analiz sonuçları üzerinden elde edilen bulgular oluĢturmaktadır. Bu bölümde öncelikle filmde engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar betimlenmiĢtir. Engelli bireylerin kültürel tanımlamalarındaki sermaye türleri, engelli bireylerin ekonomik sermayeleri, sosyal sermayeleri, kültürel sermayeleri ve sembolik sermayeleri baĢlıkları altında aktarılmaktadır. 3 Sonuç ve değerlendirme bölümü çalıĢmanın son bölümünü oluĢturmaktadır. Bu bölümde Başka Dilde Aşk filminden elde edilen engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların daha önce yapılan çalıĢmalardan elde edilen sonuçlarla karĢılaĢtırılması ve sonuçların literatürden farklı olan yönleri üzerinde durulmuĢtur. Bu tartıĢmalar bağlamında sinemanın yansıtıcı rolü de dikkate alınarak Başka Dilde Aşk filmi örneği ile toplumumuzda engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların neler olduğu betimlenmiĢtir. Bu tanımlamalar Bourdieu‟nun habitus ve sermaye kavramlarıyla iliĢkilendirilerek engelli bireyleri anlama yönünde söylenebilecek sosyolojik görüĢler belirtilmiĢtir. 4 1. BÖLÜM ÇALIġMANIN KAPSAMI 1.1ÇALIġMANIN KONUSU ve PROBLEM CÜMLELERĠ Engellilik geçmiĢte yalnızca bedensel ve zihinsel boyutlarda değerlendirilip bir problem olarak görülen ve medikal yaklaĢımlarla çözüm bulunmaya çalıĢılan bir konu iken günümüzde engelliliğe sosyolojik olarak yaklaĢan ve engelli bireylerin topluma dâhil olmaları konusunda yapılan çalıĢmalar hızla artmaktadır. Engelliğin tanımlanması, engelli bireylere iliĢkin geliĢtirilebilecek fırsat ve imkânların sağlanmasının yanı sıra engelli bireylerin sosyal yaĢamlarını açıklama konusunda kültür yol gösterici bir faktördür. Morris (1991) engelliliğin kültürel betimlemesi ya da kültürel resimlemesinden söz etmiĢtir. Diğer bir ifadeyle engelli olanların kendilerine yönelik duygularından çok genellikle engelli olmayanların engelliliğe iliĢkin tepkileri ve duyguları sonucu kültürel resim ya da kültürel betimleme ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı engellilik bir metafordur, mecaz taĢımaktadır. Herhangi bir farklılık taĢıyan ya da bir bozukluğu olan bireyler, örneğin kamburu olanlar, bacağı ya da kolu olmayanlar, yüzünde ciddi deformasyonu olanlar diğerleri tarafından belirli bir önyargı ile karĢılaĢabilirler hatta korku ve tedirginlik duygusu uyandırabilirler. Bu durum Morris‟e göre, kültürel kalıpyargının Ģekillenmesi demektir (Morris 1991, akt. Burcu 2009). Kültürel olarak engelliliğin tanımlanması, sosyal sınıflandırma, politik tanımlama, engelli bireylerin karakteristik özelliklerinin toplanması ve kültürel söylemle bağlantılıdır. Engellilik konusundaki kültürel görüĢler engellilerin deneyimleri, sözsüz kuralları, dil ve söylemi paylaĢtıklarını göstermektedir. Bu görüĢ, engellilik kavramını bir gruba aitlik ve diğer gruplardan engellilik kimliğini paylaĢma konusunda ayrı olarak görmektedir (Mackelprang ve Salsgiver 1999 akt. Gilson ve Depoy 2000:209). Sosyal model ve sosyal inĢa teorisyenleri engelliği analiz ederken kültür kavramına yer vermiĢlerdir. Sosyal inĢada yararlanılan nokta, farklılıkları 5 Ģartlara bağlı olarak algılama ve tanımlamadır. Sosyal inĢacılık göstermektedir ki; „dünyayı genel olarak anlamanın yolu, kullandığımız kategori ve kavramlar, tarihsel ve kültürel özelliklerden ‟ oluĢmaktadır (Burr 1995:4 akt. Marks 1999:78). Barnes (1996), engellilik konusunda geçerli sosyal cevaplar vermek için kültürel olarak anlamların üretilmesi ve merkez sosyal değerler arasındaki etkileĢimin açıklanması gerektiğini belirtmektedir. Diğer teorisyenler engelliliğin sosyal inĢasında engellilerin ana toplumsal akımdan nasıl uzaklaĢtırıldığını ve bu uzaklaĢtırmanın nasıl devam ettiğinin açıklanmasında kültürel tanımlamaları kullanmıĢlardır. Medya ve edebiyatta engelli bireyler için kabul edilemez, „Ģeytan‟ veya Tanrı tarafından cezalandırılmıĢlar gibi negatif tanımlamaların kullanılması örnek olarak verilebilir (Thomas 1982, Barnes 1991, Morris 1991, Hevey 1992, Hafferty ve Foster 1994, Shakespeare 1994, Peters 1996, Mason ve Rieser 1999 akt.Tregaskıs 2002:462). Sosyal model teorisyenleri tarafından yalnızca ekonomik temelli açıklamaların kültürün rolünü önemsizleĢtirdiği ve dıĢlanmanın oluĢmasını tam olarak açıklayamadığı belirtilmiĢtir (Barnes 1996, Shakespeare 1994) ve tüm alt kategoriler (örneğin engellilik, toplumsal cinsiyet ve ırk) kültürel pratiklerin oluĢumlarıdır ve bireylerin benzer / farklı olarak nasıl sınıflandırıldıkları yaĢça büyüklerden öğrenilmektedir (Kitchen 1998 akt. Tregaskıs 2002:461). Bourdieu kuramını açıklarken habitus ve sermeye kavramlarından söz etmiĢtir. Habitus algıladığımız, değerlendirdiğimiz ve içinde hareket ettiğimiz dünya aracılığıyla oluĢan kalıcı ve aktarılabilen bir eğilimler sistemini anlatır. Bu bilinçsiz Ģemalar sürekli özel toplumsal koĢullar ve koĢullanmalara maruz kalınarak, dıĢsal kısıtlamalar ve imkânlar içselleĢtirilerek kazanılmaktadır. Her birey ortak matrisin kendine has bir biçimine sahip olsa da bu durum onların benzer deneyimler yaĢayan bireyler tarafından paylaĢılması anlamına gelmektedir (bu nedenle bireyler ulusallık, sınıf, cinsiyet vb. konularda doğal olarak kendilerini “evde” hissederler). Bourdieu ayrıca, bu eğilim sistemlerinin Ģekillendirilebilirliğini ima eder, çünkü bu sistemler toplumsal çevrenin geliĢen etkisini, ancak esasen birincil (veya ilk) deneyimlerin belirlediği sınırlar içinde 6 (habitus her an bu etkiyi gözden geçirirken) bedene kaydederler (Wacquant 2007:61). Bourdieu (1986) için sermaye, kiĢinin belirli bir toplumsal alana katılımını ve bu alan içinde rekabetin getirdiği özel kazançlara ulaĢmasını mümkün kılan belirli bir toplumsal arenada mevcut etkili bir kaynaktır. Üç temel sermaye türü vardır. Ekonomik (maddi ve parasal değerler), kültürel (kıt sembolik mallar, beceriler ve unvanlar) ve sosyal (bir gruba üyelikten kazanılan) sermayedir. Dördüncü bir sermaye türü olan sembolik sermaye aslında bireylerin sermaye olarak algılamadıkları belirli bir sermaye biçiminin etkisini belirtir (örneğin, “bahĢettikleri zaman ve paraya hayırseverlik yüklemenin bir sonucu olarak üst sınıfın üyelerine ahlaki nitelikler atfettiğimizde). Bir birey, grup veya kurumun bir toplumsal uzaydaki konumu böylece iki koordinata yerleĢtirilebilir: Biriktirdikleri sermayenin genel miktarı ve bileĢimidir. Üçüncü bir koordinat, yani bu miktar ve bileĢimin zamanla değiĢimi ilgili aktörlerin yörüngelerini toplumsal uzaya kaydeder ve hâlihazırda iĢgal ettikleri konumlara ulaĢma tarzları ve yollarını açığa çıkartarak onların habitusları hakkında değerli ipuçları sağlamaktadır (Wacquant 2007:62). Morris‟in ve sosyal model teorisyenlerinin belirttiği gibi engelli bireylere karĢı engelli olmayanların davranıĢları, kültürel bakıĢı oluĢturmaktadır. Bu kültürel bakıĢ fiziksel veya zihinsel yetilerinde bir takım problemler yaĢayan bireylerin toplumda evlenemez, çalıĢamaz, çocuk doğuramaz, avukatlık yapamaz gibi konumlanmasına neden olmaktadır. Engelli bireylerin neyi yapabileceği veya yapamayacağı engelli olmayan bireyler tarafından belirlenmektedir. Bu noktada Bourdieu‟nun habitus kavramı önem taĢımaktadır. Çünkü habitus aktarılabilen davranıĢlar, eğilimler sistemi ve yalnızca kiĢinin saf alıcısı olmadığı aynı zamanda oluĢturduğu bir sistemdir. Ġnsanların toplumsal yapıdaki yerlerini edindikleri eğilimler sistemi belirlemektedir; bu noktada da Bourdieu sermaye kavramına yer vermektedir. Ekonomik, kültürel ve sosyal sermaye türleri bireyin mesleği, unvanı, çocuk sayısı, yaptığı spor türüne kadar pek çok alanı belirlemektedir. 7 Habitusun değiĢmez bir yönü olarak beden ve hareketleri toplumsal anlam ve değerlerle bağlantılı olarak düĢünülmelidir. Bourdieu‟nun habitus kavramı „kiĢinin kazandığı, ama devamlı olarak kalıcı bir nitelik biçiminde bedenine dâhil olandır‟. Habitus, cisimleĢtiğinden dolayı, tabii olan sermayedir. Daha da fazlası, Bourdieu için habitustan bahsetmek, „bireyin, hatta kiĢisel olanın ve öznenin toplumsal ve kolektif olduğunu iddia etmek demektir.‟ Bu iddia bizi bedenin toplumsallığı ve kolektifliği çözümlemesine götürmektedir. Habitus açık bir biçimde bedenin toplumsallığına iĢaret etmektedir (IĢık 1998:142). Bu bağlamda engellilik, engelli olan bir bedene sahip olmanın ötesinde kolektiftir, toplumsal bir yönü barındırmaktadır. Habitus eğilimler sistemi olarak engelli ve engelli olmayan bireylerde toplumsal değerlerin sosyalizasyon süreciyle aktarılması sonucu Ģekillenmektedir. Engelli birey bedeniyle içinde yaĢamıĢ olduğu toplumun kalıp yargıları doğrultusunda hareket etmekte ve bireylerin habitusları sermayenin Ģekillenmesinde rol oynamaktadır. Engelli olmayan bireyse, mevcut tanımlamalar ve değerler doğrultusunda engelli bireye yaklaĢmaktadır. Bireylerin eğitim hayatları, meslekleri ve arkadaĢ çevreleri habitus bağlamında oluĢmaktadır. Örneğin engelli bireyin hangi okulda ve ne Ģekilde eğitim alacağı toplumun engelli bireye bakıĢı sonucunda Ģekillenmektedir. Bireyin almıĢ olduğu eğitim ve iliĢkiler ağı da sermayeyi oluĢturmaktadır. Engelli bireylere iliĢkin kültürel resmetme, kültürel imajinasyon günlük yaĢamda önemli bir aktarım aracı olan sinema ve televizyonda yer bulmaktadır. Sinema ve televizyon gibi medya araçları engelli bireylere yönelik bakıĢ açısını sergilediği gibi var olan kültürel tanımların inĢa edilip aktarılmasında rol oynamaktadır. Var olan kültürel tanımlamalar engelli bireylere yönelik bir takım kalıp yargılar oluĢmasına neden olmakta ve bu durum engelli bireylerin sosyal yaĢama katılmalarında çoğu zaman engel teĢkil etmektedir. Tüm bu belirtilenler çerçevesinde çalıĢmanın odak noktası engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların betimlenmesidir. Buna paralel olarak da betimlenen/ var olan kültürel tanımlamaların habitus ve sermaye türleri bağlamında açıklaması yapılmıĢtır. Bu bağlamda çalıĢmanın konusu engelli 8 bireylere iliĢkin kültürel resmetmenin habitus ve sermaye kavramları ıĢığında bir sinema filmi aracılığıyla ortaya konulmasıdır. Leonard (1978), sinema ve televizyonun engelli nüfusun etiketlenmesinde etkili olduğunu belirtmiĢtir. Medyadaki olumsuz engelli imajının geçmiĢine bakıldığında, Nelson (1994) film ve televizyon endüstrisinde belli baĢlı yedi engelli kalıp yargısı (stereotipi) olduğunu belirlemiĢtir. Bu filmlerde engelli bireyler genellikle acınacak, kötü, cesetten farksız, uyumsuz, etrafındaki kiĢiler için bir yük ya da baĢarısız bireyler olarak görülmektedir (Yalçın 2004:113). Önemli bir kültürel aktarım aracı olarak kabul edilen sinema filmleri engelliliğe iliĢkin kültürel ve sosyal tanımlamaların belirlenmesi için kullanılmaktadır. Bu bağlamda çalıĢmanın ana problem cümlesi, Başka Dilde Aşk filminden hareketle engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların neler olduğunun betimlenmesi ve tespit edilen bu tanımlamalarla engelli bireylerin kültürel resminin habitus ve engelli bireylerin sermaye kaynakları doğrultusunda açıklanmasıdır. Bu ana problem cümlesi doğrultusunda oluĢturulan alt problem cümleleri aĢağıda belirtilmiĢtir. Başka Dilde Aşk filmi aracılığıyla engelli bireylere iliĢkin hangi kültürel tanımlamalar betimlenmektedir? Engelli bireylerin ekonomik sermayeleri (meslek, iĢ, ekonomik düzey ve maddi değer) kültürel bakıĢ açısına bağlı olarak engelli olmayan bireyler tarafından nasıl belirlenmektedir? Kültürel resimleme boyutunda engelli bireylerin sosyal sermayeleri (medeni durum, bir gruba üyelikten kazanılan statü, eĢlerinin engellilik durumu), nasıl oluĢturulmuĢtur? Kültürel sermaye boyutunda (kıt sembolik mallar, unvanlar) engelli bireylerin kültürel tanımlamaları ne yönde Ģekillenmektedir? Engelli bireylerin sembolik sermayeleri (görünüĢ, duruĢ, davranıĢ biçimleri) kültürel tanımlamaya bağlı olarak ne Ģekildedir? 9 1.2 ÇALIġMANIN AMACI VE ÖNEMĠ Engelli bireylerin engelli olmayan bireyler gibi yaĢamlarını sürdürmesi ve sosyal yaĢamın birçok alanına aktif olarak katılması sosyal hayat dinamiği içinde doğal gözükmektedir. Ancak bu hayat dinamiği içinde engelli bireylerin karĢılaĢabileceği/ karĢılaĢtığı sıkıntıların varlığı dikkat çekici olmuĢ ve buna iliĢkin çeĢitli disiplinlerde çalıĢmalar yapılmıĢtır. Sosyolojik olarak düĢünüldüğünde, engelli bireylerin sahip oldukları “fiziksel özelliklerinden” çok onlara atfedilen anlamlar önemlidir. Daha açık bir ifadeyle, fiziksel engelliliğin yaĢanılan sosyal ve kültürel tanımlaması yani diğerlerinin engelliliğe yüklediği anlam ile yine engelli bireyin kendine yüklediği anlamı Ģekillendiren sosyokültürel ortam önemlidir (Burcu 2007:3). KarataĢ (2002(1):3)‟da engelli bireyin karĢılaĢtığı “engelin” temelinde, sahip olunan “engel” değil; engelin yarattığı farklılığı bahane eden toplumun, engelliye karĢı geliĢtirdiği “engelleyici tutumlar” da yattığını belirtmiĢtir. Morris (1991)‟in belirttiği gibi engelli bireyler kültürel olarak kendilerine empoze edilen negatif sosyal kimlikleri içselleĢtirmektedirler, bu durum engelli bireylerin kendilerine güvenlerini ve öz saygılarını negatif yönde etkilemekte (Davies ve Jenkins 1997) ya da engellerini inkâr etmelerine/saklamalarına neden olmaktadır (Blotzer ve Ruth 1995, Morris 1991 akt. Tregaskıs 2002:462). Bu bağlamda çalıĢmanın temel amacı, belirlenen sinema filminden yola çıkarak engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların tanımlamalar üzerinden engelli bireylerin koymaktır. engelli bireyin ÇalıĢmada karĢılaĢtığı/karĢılaĢabileceği engeller film belirlenmesi toplumsal toplumsal konumlarını yaĢama aracılığıyla ve bu ortaya katılımında örneklendirilmeye çalıĢılmıĢtır. Engelli bireylere iliĢkin toplum tarafından Ģekillendirilen kültürel resmetme, kültürel imajinasyon kavramlarının görsel analiz metodu kullanılarak sergilenmesi hedeflenmiĢtir. Sosyal model ve sosyal inĢa teorisyenlerinin de belirttiği gibi engelli olmayan bireylerin engelliliğe atfettikleri anlamın ve bu doğrultuda da kültürel bakıĢın ortaya çıkarılması amaçlardan bir diğeridir. Bu bağlamda çalıĢmada her iki açıdan da (engelli olmayan bireylerin ve engelli 10 bireyin bakıĢ açısıyla oluĢan) engelliliğin kültürel resmi sergilenmeye çalıĢılmıĢtır. 2000‟li yıllardan seçilen bir Türk sinema filmi örneğinde sosyolojik açıdan hem engelli olmayan bireylerin hem de engelli bireylerin, engelli olmaya iliĢkin kültürel resmetmeleri sergilenerek engellilik sosyolojisi alanında yapılacak çalıĢmalara bir katkı oluĢturulmak istenmiĢtir. Türkiye‟de engellilik sosyolojisi alanında yapılan çalıĢmaların yetersiz olduğu düĢünüldüğünde çalıĢmanın bu alana hem literatür katkısı sağlaması hem de görsel analiz metodunun uygulamasına bir örnek teĢkil etmesi açısından katkı sağlayacağı umulmaktadır. 2. BÖLÜM: ÇALIġMANIN METODU 2.1 ÇALIġMANIN TASARIMI: GÖRSEL ANALĠZ (VISUAL ANALYSIS) Cresswell (1998) nitel araĢtırmayı metaforik olarak pek çok renk, farklı doku, ve çeĢitli kumaĢın harmanlandığı, pek çok iplikten oluĢan bir dokumaya benzetmiĢtir. Bazı otoriteler tarafından nitel araĢtırmanın katılımlı gözlemle bağlantılı olduğu belirtilmiĢtir. Diğer yazarlar mülakatlarla nitel araĢtırmayı geniĢletmiĢtir. Fakat popüler nitel araĢtırmalar deneysel gözlemler, fotografik teknikler (video kayıtları), görsel analizler, tarihsel analizler (histografi), doküman ve metin analizleri, sosyometri, sosyodrama, benzer etnometodolojik deneyimler, etnografik araĢtırma ve çok sayıda teknik kullanılarak yapılmaktadır (Berg 2001:3).Bu çalıĢma nitel araĢtırma çatısı altında görsel analiz mrtodu benimsenerek yapılmıĢtır. Kültürel çalıĢmaları içeren, eĢcinsellik çalıĢmaları, kültürel coğrafya (cultural geography) ve pazar araĢtırmaları gibi alanlarda artan bir Ģekilde görsel metotlar kullanılmakta ve antropoloji ve sosyoloji disiplinleri yaklaĢımlar geliĢtirmekte ve görsel antropolojiden çeĢitli mevcut örnekleri ödünç almaktadırlar (Pink 2003:179). Görsel antropolojideki çalıĢmalara bakıldığında, görsel antropolojinin geliĢmesinde anahtar metinler olarak Bateson ve Mead‟in 11 “Balinese Character” (1942), Colliers‟in “Visual Antropology: Photography and Research Method ” (1967) ve Becker‟ın (1974) “Photography and Sociology” adlı çalıĢması önemli erken çalıĢmalardan bazılarıdır. 2000‟li yıllarla birlikte görsel çalıĢmalarla ilgili pek çok makale ve nitel araĢtırma özelliklerini taĢıyan kitap basılmıĢtır. Örnek olarak antropolojide (Banks, 2001; Pink, 2001b, 2003; Ruby, 2000; Pink 2004), sosyolojide (Emisson ve Smith, 2000), kültürel coğrafyada (Rose, 2001), psikoloji ve sağlık çalıĢmalarında (Radley ve Taylor, 2003) ve interdisipliner çalıĢmalarda ise (Van Leeuwen ve Jewitt, 2000) çalıĢmaları verilebilir (Pink 2004:392). Görsel araĢtırmanın teori ve pratiklerine, yazılı metin, fotoğraf ve film olarak verilebilecek örnekler ise, Robert Flahert “Nanook of the North” (1922), M. Mead ve G. Bateson‟un fotoğrafik çalıĢması “Balinese Character” (1942) ve EvansPritchard‟ın fotoğraf kullanarak yaptıkları çalıĢma “The Nuer” (1940)‟dir. Ayrıca M. Mead tarafından fotoğrafik çalıĢmaların yanı sıra, film ve sosyal bilim araĢtırmalarında görsel antropoloji ve görsel sosyolojinin geliĢimine katkı sağlayan çalıĢmalar yapılmıĢtır (Pink 2003:182). Görsel verilere dayanan sosyolojik araĢtırmalar artan bir sıklıkla yayımlanmaktadır. Bu yayınlardan örneğin, “Qualitative Inquiry and Symbolic Interaction” ve (2001 yılında Görsel ÇalıĢmalar olarak yeniden adlandırılan) “Visual Anthropology and Visual Sociology” gibi görsel sosyoloji dalında oluĢturulmuĢ makaleler görsel araĢtırmalarda yol gösterici metinlerdir (Harper 2000:748). Görsel analiz metodu görsel materyalin transkriptini gerektirmektedir. Transkriptin amacı veri setlerinin dikkatli bir Ģekilde kodlanması ve analiz için verilerin uygun hale getirilmesidir. Transkript oluĢturma aĢaması araĢtırma sonuçlarının doğru ve güvenilir olması açısından önem taĢımaktadır. Bu nedenle belirlenen sahnelerin transkriptleri üzerinde dikkatle durulmuĢtur. Görsel analiz metodunun kullanımında; uygun görsel materyalin belirlenmesi, veri toplama (uygun sahneleri belirleme) ve elde edilen verilerin nasıl kullanılacağına karar verilmesi aĢamalarından geçilmiĢtir. 12 2.2 VERĠ TOPLAMA Sosyolojide film araĢtırmaları oldukça nadirdir. Herhangi bir film, ifadenin görsel bir formu ve sosyal gerçekliğin yeniden inĢası olarak etkili ve seyircileri bağlayıcı bir araçtır (Sooryamoorthy 2007:547). Sinemada yönetmen sosyal yaĢamı film üzerinde tasvir edebilmek için gözlem yapar. Sosyolojik gözlem eleĢtirisi, sosyal hayatın film anlayıĢını ve bunu yaparken yönetmen ve izleyicilerin “anlam çerçevelerini” (frames of meaning) dengelemek durumundadır (Dowd 1999:328-331). Daha önce de belirtildiği gibi bu çalıĢmada engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısından hareketle engelli bireylere yönelik kültürel tanımlamaların resmedilmesi hedeflenirken toplum üzerinde önemli etkisi olan sinemadan yararlanılma yoluna gidilmiĢtir. ÇalıĢmanın amaç, önem ve problem cümlelerine yanıt arayan bir film arayıĢına girildiğinde Türk Sineması‟nda doğrudan engelliliği konu alan filmler taranırken yabancı sinema filmleri de taranmıĢtır. Avrupa ve Amerika‟da sinema ve engellilik üzerine yapılan çalıĢmaların Türkiye‟de bu alanda yapılan çalıĢmalara göre daha yoğun olduğu tespit edilmiĢtir. Bu inceleme, Türkiye‟de benzer çalıĢmalar yapılması gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıĢtır. Bu bağlamda 2009 yılında gösterime giren, senaryosunu Ġlksen BaĢarır ve Mert Fırat‟ın birlikte yazdığı Başka Dilde Aşk adlı film veri toplama aracı olarak kullanılmıĢtır. ÇalıĢma hakkında filmin yönetmeni ve senaryo ortağı Ġlksen BaĢarır‟a bilgi verilmiĢ ve filmin çalıĢmada kullanımı konusunda kendisinden izin alınmıĢtır. Daha sonra film üzerinden çalıĢmanın ana ve alt problem cümlelerine cevap veren sahneler aracılığı ile veriler toplanmıĢtır. Film öncelikle bir bütün olarak defalarca izlenmiĢtir. ÇalıĢmanın problem cümlelerine cevap veren sahneler Kate‟s Video Cutter programının yardımıyla kesilmiĢtir. Toplamda kırk iki adet çeĢitli uzunlukta sahne elde edilmiĢtir. Ayrıca filmden kesilen her bir sahne çalıĢmanın problem cümleleriyle iliĢkilendirilmiĢtir. Bu bağlamda kesilen her sahneden problem cümleleriyle iliĢkili kategoriler oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır. 13 Filmden elde edilen sonuçları doğrulamak, analizlerin geçerliliği ve güvenilirliğini arttırmak için filmin yönetmeni ve aynı zamanda senaryo paydaĢı Ġlksen BaĢarır ile de yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formu aracılığıyla bir görüĢme yapılmıĢtır. 1 Yapılan bu görüĢmede oluĢturulan soru formu üç ana bölümden oluĢmaktadır. Birinci bölümde, yönetmen bakıĢ açısıyla genel olarak sinemanın amacı, yönetmenin bu filmi çekmekteki amacı ve filmi çekmeye baĢlamadan önceki ön çalıĢmalarının neler olduğuna iliĢkin sorular sorulmuĢtur. Ġkinci bölümde ise, filmin senaryo oluĢum aĢamaları ve gösterimden sonraki geri dönüĢler bağlamında filme iliĢkin sorular sorulmuĢtur. Üçüncü bölümde ise, filmin içeriğine iliĢkin olarak filmin ana karakteri olan Onur‟la ilgili sorular sorulmuĢtur. GörüĢme yaklaĢık olarak iki saat sürmüĢtür. Nitel araĢtırmada, veri toplanması ve veri analiz aĢamaları iç içe geçen döngüsel bir süreç olduğu için verilere tekrar tekrar dönmek gerekmiĢtir. Veri toplama ve veri analizi aĢaması birbirini Ģekillendiren aĢamalardır. Pink (2004: 393) araĢtırmacının araĢtırma süresince yeni metotlar geliĢtirme konusunda ve teknolojiyi kullanmada açık zihinli olması gerektiğini belirtmiĢtir. 2.2.1 GÖRSEL ANALĠZ UNSURU OLARAK BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠ Film Hakkında Genel Bilgi Başka Dilde Aşk filmi 2009 yılında çekilmiĢ ve aynı yıl gösterime girmiĢtir. Ġlksen BaĢarır filmin yönetmeni olmakla birlikte aynı zamanda senaryo paydaĢıdır. Mert Fırat senaryo ortağı olduğu bu filmde baĢrol oyuncusu olarak da yer almıĢtır. Filmin uzunluğu 1 saat 38 dakikadır. Filmin baĢrol oyuncusu engelli bir karakteri canlandırmaktadır. Yapılan literatür ve film taramalarında engelli bireylerin genellikle sinemada ana rollerde değil yan rollerde yer aldığı görülmüĢtür. Başka Dilde Aşk filmi engelli bireyi ve engelliği sosyolojik anlamda da merkeze aldığı için tercih edilmiĢtir. Ayrıca engelli bireylerin yer aldığı diğer filmlerden farklı bir bakıĢ açısıyla çekilmiĢ bir 18 Mayıs 2010 tarihinde Ġstanbul Taksim‟de bir kafede gerçekleĢen bu görüĢmede tez danıĢmanı Prof. Dr. Esra BURCU‟da hazır bulunmuĢtur. 1 14 film olması bu çalıĢmada Başka Dilde Aşk filminin seçilmesinin diğer bir nedenidir. Başka Dilde Aşk filmi, Ankara Film Festivali‟nde en iyi senaryo, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, Sadri AlıĢık Ödülleri‟nde en iyi erkek oyuncu, Siyad Türk Sineması Ödülleri‟nde en iyi film, en iyi kadın oyuncu, YeĢilçam Ödülleri‟nde ise en iyi erkek oyuncu ödüllerini kazanmıĢtır. Filmin Konusu ĠĢitme engelli olan Onur'un hayatı kürek takımından arkadaĢı Vedat'ın doğum günü partisinde Zeynep'le tanıĢmasıyla değiĢir. Kalabalık ve gürültülü bir barda hiç konuĢmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onur'un iĢitme engelli olduğunu öğrenir. Ama bu durum Zeynep'i Onur'dan uzaklaĢtırmaz. ĠĢi ve ailesiyle sorunlar yaĢayan Zeynep, yaĢadığı çevreyi sorgularken biraz da bilmediği bir dünyanın merakıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onur'u görmeye gider. Babasının annesini aldattığını öğrendikten sonra bu durumu kabullenemeyip evden ayrılan Zeynep, birçok iĢ değiĢtirdikten sonra çağrı merkezinde çalıĢmaya baĢlar ama ağır çalıĢma Ģartlarından ve karĢılığında kazandığı paradan çok mutsuzdur. Bütün gün telefonda tanımadığı insanlarla konuĢmak zorunda kalan Zeynep konuĢmadan anlaĢabildiği Onur'la huzur bulacağına inanır. Bu iliĢki kendilerini ve hayatı sorgulayan Zeynep ve Onur için bir sınav olacaktır (http://www.baskadildeask.com). Filmin Ana Karakterleri; Onur (Mert Fırat): Onur doğuĢtan iĢitme engelli, kendi ayakları üzerinde durmaya çalıĢıyor. Yalnız yaĢıyor. Grafik tasarımcısı ama iĢ bulamadığı için bir üniversitenin kütüphanesinde çalıĢıyor. En sevdiği spor kürek. Zeynep (Saadet IĢıl Aksoy): Babasıyla pek iyi anlaĢamadığı için evden ayrılmıĢ, bir arkadaĢının evinde kalıyor. Okulu bitirdikten sonra iĢ bulamadığı için birçok yere girip çıkmıĢ en sonunda çaresiz kaldığı için bir çağrı merkezinde çalıĢmaya baĢlamıĢ ama hayatından pek mutlu değil. 15 Onur‟un annesi (Lale Mansur): Onur‟un annesi. EĢi kendisini terk ettikten sonra tek baĢına hayatta kalmak için uğraĢıp, hayatını oğluna adamıĢ. Aras (Emre Karayel): Çağrı merkezinde pek de sevilmeyen bir idareci ve Zeynep‟in eski sevgilisi. Kamuran (Tuğrul Tülek): Onur‟un alt kat komĢusu, ablasıyla beraber yaĢıyor ve uzun bir süredir evden çıkmıyor, her Ģeyini yazdığı defterini elinden düĢürmüyor. Handan (ġebnem Köstem): Kamuran‟ın ablası. EĢini kaybettikten sonra Kamuran‟la birlikte ailelerinden kalan evde yaĢıyorlar. Her Ģeye rağmen neĢesini ve güler yüzünü kaybetmemeye çalıĢıyor. Leyla (Didem Balçın): Zeynep‟in ev arkadaĢı ve Aras‟ın kuzeni. Zengin ailesi sayesinde rahat bir hayatı var. AyĢe (Gizem Erden): Zeynep‟in çağrı merkezindeki en iyi arkadaĢı belki de Zeynep‟i kararlarından dolayı destekleyen tek insan. Mürvet (Ayten Uncuoğlu): Zeynep‟in annesi, hayatı boyunca eĢine bağımlı yaĢamıĢ ve bu yüzden Zeynep‟le arası bozulmuĢtur (http://www.baskadildeask.com). 2.3 VERĠ ANALĠZĠ Bir nitel araĢtırmacı; verileri temalar, kavramlar veya benzer özellikler temelinde kategorilere ayırarak analiz eder. AraĢtırmacı, yeni kavramlar geliĢtirir, kavramsal tanımlar formüle eder ve kavramlar arasındaki iliĢkileri inceler. Nihayet kavramları, bir dizi halinde, karĢıt kümeler (X Y‟nin karĢıtıdır) veya benzer kategori kümeleri olarak birbirine bağlar ve bunları kuramsal açıklamaların örgüsüne dâhil eder. AraĢtırmacılar, verileri ( örn. saha notları, tarihsel belgeler, ikincil kaynaklar, vb.) incelerken ve onlara dair eleĢtirel sorular sorarken kavramları oluĢturmaktadır (Neuman 2007: 662). Nitel analizde önemli olan analitik prosedür için yeterli detayları ve kuralları tekrar ederek, analizde her bir birime baĢvurmaktır (Tutty, Rothery ve Grinnell 1996:97). 16 Creswell (1998:140)‟e göre nitel araĢtırmada, önemli noktalardan biri araĢtırmada hangi verilerin kullanılacağına bakılmasıdır. Ayrıca araĢtırmacı verileri kısıtlayarak kod ve kategoriler geliĢtirmeli ve kategorileri görsel imajlar ve metinden ayırmalıdır. AraĢtırmacı bazı verileri göz ardı ederek kısa geçici kod listeleri oluĢturmaktadır. Bu çalıĢmada da filmden problem cümlelerine uygun olan kırk iki sahne seçilmiĢtir. Her bir sahneden geçici kod listeleri elde edilmiĢtir. Tutty, Rothery ve Grinnell (1996:92-95)‟e göre iĢitsel veya görsel verilerin transkripti uzun, güç bir süreçtir ve dikkat gerektirmektedir. Sıklıkla, görsel kayıtların analizi, araĢtırmacı ve imajlar arasındaki diyalog, saha çalıĢmasında olduğu gibi, iki yolla yapılmaktadır. Bu noktada görsel analiz iki soruyu içerir: (1) “ Ne görüyorum?” ve (2)“ Bunu nasıl biliyorum?” veya “Gördüğüm ve tanımladığım görsel kaydın bendeki etkisi nedir? ” (Collier ve Collier 1986: 171172). Bu bağlamda görsel veri analiz sürecinde belirtilen iki soruya araĢtırmacı tarafından süreç boyunca dikkat edilmiĢtir. Bu çalıĢmada öncelikle araĢtırmacı tarafından düzenlenmiĢ tüm dosyalar sistematikleĢtirilmiĢtir. Daha sonra aĢağıdaki görsel analiz aĢamaları uygulanmıĢtır. 1. Verilerin Gözlemlenmesi, Bakılması, Dinlenmesi: Verilerin tamamını gözle, bak ve “dinle” tüm sezinlenenler ve incelikleriyle bağlantıları ve zıtlıkları araĢtır. Duygularına ve hislerine güven ama tüm bunları yaparken dikkatli ol. Veriyle ilgili olarak aklına gelen tüm soruları yaz, bu sana detaylı bir analiz yapman için yol gösterecektir. 2. Verilerin Ġncelenmesi: Verilerin envanter veya kütükleri için içeriğini genel olarak bütünüyle incele. Neyi ortaya çıkarmaya çalıĢıyorsun kendine sor ve araĢtırmanın amacına gönderme yaparak bunu yansıtan kategorileri düzenle. 3. Dikkatin Yönlendirilmesi ve Spesifik Sorularla Kanıta Gidilmesi 17 4. Bulguların Güvenilirliği Ġçin Saha Notlarına Geri Dönülmesi (Collier and Collier 1986: 177-178). Yukarıda belirtilen aĢamalar dâhilinde bu çalıĢmada öncelikle film tekrar tekrar izlenmiĢ ve sahnelerle ilgili notlar tutulmuĢtur. ÇalıĢmanın amaç, önem, problem cümleleri, kavramsal ve kuramsal çerçevesi tekrar okunmuĢtur. Bunun sonucunda ilgili sahneler kesilmiĢ ve o sahnedeki görsellik ve diyaloglar transkripte iĢlenmeye baĢlanmıĢtır. Her sahne için bir transkript formu oluĢturulmuĢtur. Bir sahne diğer problem cümlelerine açıklama getiriyorsa tekrar kullanılmıĢtır. Bu arada sürekli olarak veriler arasında gidiĢ geliĢler yaĢanmıĢ ve sürekli karĢılaĢtırmalar yapılmıĢtır. Daha sonra veriler nitel araĢtırmanın kodlama Ģekli olan sırasıyla açık, eksenel ve daha sonra da seçici kodlamaya tabi tutulmuĢ ve çalıĢma bulgularına ulaĢılmıĢtır. 2.4 ÇALIġMADA KARġILAġILAN GÜÇLÜKLER Bu çalıĢma, nitel analiz çatısı altında gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle nitel araĢtırmada karĢılaĢılan zorluklardan bazılarıyla karĢılaĢılmıĢtır. Öncelikle nicel bir araĢtırmanın nasıl, ne Ģekilde yapılacağı önceden belli olmasına rağmen nitel çalıĢmada önceden belirlenmiĢ bir form yoktur. AraĢtırmacı veri toplama sürecinde tatmin olmadığı sürece bu aĢama devam eder ve veri analizi süreci veri toplama süreciyle eĢ zamanlı olabilir. Bu nedenle bu çalıĢmada da döngüsel bir süreç izlenmiĢ ve sürekli gene baĢa döndüm, acaba ilerleme kaydedemiyor muyum kaygıları yaĢanmıĢtır. Bununla birlikte görsel unsurların sosyolojide çok fazla örneklerinin olmaması ve çalıĢmaların iletiĢim bilimleri boyutunda sürdürülüyor olması nedeniyle örnek çalıĢma bulamamak çalıĢmanın baĢlarında sıkıntı yaratmıĢtır. Ayrıca görsel analiz ve engellilik konularının çoğunlukla yabancı kaynaklı olması literatür taramalarının yapılmasının ve incelenmesinin uzun sürmesine neden olmuĢtur. 18 3. BÖLÜM: LĠTERATÜR TARAMASI VE TANITIMI Engellilik ve engellilik kültürü ile ilgili hem Türkiye‟de hem de yurtdıĢında yapılan çalıĢmalarla birlikte sinema ve engellilik alanında yapılan çalıĢmalara bu bölümde yer verilmektedir. Türkiye‟de engelliliğe iliĢkin çalıĢmalar tarandığında, engellilik çok boyutlu bir konu olmasına rağmen, bu alandaki çalıĢmaların kısıtlı olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Aynı zamanda engellilik konusunu kültür temelli olarak ele alan çalıĢmaların ise oldukça sınırlı olduğu anlaĢılmıĢtır. Literatür taramasında çalıĢmanın konu ve amacına uygun bir Ģekilde engellilik kültürü temel olarak ele alınmıĢtır. Bu bölümde aynı zamanda engellilik ve sinema alanında yapılan çalıĢmalar taranarak engelli bireylerin sinema filmlerindeki portreleri konusunda açıklamalar getiren çalıĢmalar örneklendirilmiĢtir. 3.1 TÜRKĠYE’DE YAPILAN ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ ÇALIġMALARI Türkiye‟de engellilik kültürü alanında yapılan çalıĢmaların oldukça sınırlı olması nedeniyle bu bölümde genel anlamda Türkiye‟deki engellilik çalıĢmalarına yer verilmiĢtir. Türkiye‟de engellilik alanındaki çalıĢmalar az olmakla birlikte son yıllarda hem engellilik hem de engelliliğin alt çalıĢma alanlarına olan ilginin arttığı görülmektedir. Engelli bireylerin eğitimleri hakkındaki çalıĢmalara, Cavkaytar, A., Batu, S. ve Cetin, Ö. B. (2008), Baydık, B. (2003), Kargın,T., Akçamete, G.,Baydık B.(2001), Eripek, S. (2006), Cavkaytar, A., Batu, S. ve Beklan, O. B. (2007), Çolak, A. ve Uzuner, Y. (2004), Ergenekon, Y., Özen, A. ve Batu, E. S. (2008) örnek olarak verilebilir. Engellilik alanındaki en önemli eksik Türkiye nüfusunun ne kadarının engelli olduğunun tespit edilmesidir. Bu eksikliği gidermek amacıyla TÜĠK ve Özürlüler Ġdaresi tarafından bir çalıĢma yürütülmüĢtür. Bu çalıĢma sonunda TÜĠK‟in 2002 verilerine göre Türkiye‟deki engellilik oranının %12,28 olduğu tespit edilmiĢtir. Engellilik alanında akademisyenlerin çalıĢmalarının yanında engelli bireylerin sorunlarını çözmek ve onlar için gerekli alt yapı hizmetlerini sağlamak amacıyla kurulan T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan çalıĢmalar bulunmaktadır. Bu çalıĢmalardan biri olan Türkiye Özürlüler Araştırması (2002) engelli nüfusun temel nitelikleri, engel ve süreğen hastalığa sahip olan nüfusun 19 temel nitelikleri, engelli nüfusun engel türlerine iliĢkin nitelikleri, engelli çocuk nüfusunun ve hane halkı nüfusunun temel niteliklerine iliĢkin bulguları kapsayan bir çalıĢmadır. ÇalıĢmada bir sinema filminden yola çıkılarak engelliliğe iliĢkin tanımlamalar üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan Özürlülerin Yazılı Basında Yer Almasına İlişkin Araştırma ve Analiz Raporu (2006) çalıĢmasına yer verilmiĢtir. Bu araĢtırmada, 2003 yılı baĢlangıç olarak alınarak 2006 Haziran ayı sonuna kadar toplam yazılı basında çıkan haber baĢlıklarına bakılmıĢ ayrımcılık ile ilgili 3,5 yılda sadece 28 adet haber yayınlandığı tespit edilmiĢtir. Ayrımcılıktan sonra yazılı basında seyrek olarak yer alan konu baĢlığı ise istismar olup bu konu hakkında 44 adet haber taranmıĢ ve 3,5 yılda çıkan haberlerin büyük bir çoğunluğunun (1.322 adet) engelliler ile ilgili yapılan sosyal aktiviteler ile ilgili olduğu ifade edilmiĢtir. Sosyal aktivitelerden sonra basında çokça yer alan (766 adet) haber baĢlığının ise engellilerin maruz kaldığı olumsuzluklar olduğu belirtilmektedir. Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan diğer bir çalıĢma olan Özürlülük Araştırmaları - RTÜK Raporu‟nda (2005) ise kitle iletiĢim araçlarının toplumun engelli kiĢilere yönelik algı ve tutumlarının geliĢtirilmesinde çok önemli bir rolü olduğu vurgulanmıĢtır. Aynı zamanda engellilikle ilgili konular ve engelli kiĢilerin kitle iletiĢim araçlarında çok az yer aldığı, yer aldıkları durumlarda ise çoğunlukla olumsuz tutumları destekleyen kalıp yargıların, gerçek dıĢı algılamaların ve inançların kitle iletiĢim araçları yoluyla güçlendiği belirtilmektedir. Burcu (2006)‟nun Özürlülük Kimliği ve Etiketlemenin Kişisel ve Sosyal Söylemleri baĢlıklı çalıĢmasında sosyal model çerçevesinde geliĢen engelli kimlik söylemi ve sosyal inĢa içinde önemli bir süreç olan “etiketleme” söylemi tartıĢmaları ele alınmıĢ ve bu söylemler Türkiye‟de engellilik araĢtırmaları bağlamında değerlendirilmiĢtir. KarataĢ (2002) (1)‟in Özürlülere Yönelik Ayrımcılık ve Ayrımcılıkla Savaşım başlıklı çalıĢmasında ayrımcılığın toplumsal yaĢamın tüm alanlarında karĢımıza 20 çıkan bir olgu olduğu ve birçok nedeni olan ayrımcılığın temelinde ben ve öteki ayrımı yattığını belirtmektedir. Bu çalıĢmada engelli bireylerin eğitim ve istihdam hizmetlerine ulaĢmada yaĢadıkları ayrımcı uygulamalar örneklendirilmiĢ ve toplumsal yaĢama tam katılımın önündeki her türlü engelin kaldırılması ve eĢitlik ilkesi gereğince yaĢamın tüm alanlarında desteklenmeleri gerektiği vurgulanmıĢtır. Sosyal hizmetler alanında yapılan engellilik çalıĢmalarına KarataĢ (2002 (1)), KarataĢ (2002 (2)), KarataĢ (2001), Ġkizoğlu (2001), (2004), Gökçearslan (2002), Arıkan (2002), IĢıkhan (2000), Cılga (1999), (2001),Ġl (2001), (2002), örnek olarak verilebilir. Bu çalıĢmalardan KarataĢ 2002 (2) “Engellilerin Toplumla Bütünleşme Sorunları Bir Sosyal Politika Yaklaşımı” çalıĢmasında engelli bireylerin toplumla bütünleĢmesinin önündeki engelleri yoksulluk, eğitim, ulaĢım, fiziksel çevre ve konut, rehabilitasyon, aile ve özel yaĢam, istihdam sorunu baĢlıkları altında incelenmiĢtir. Gökçearslan (2002) Özürlü Çocuğa Sahip Ailelerin Güçlendirilmesi baĢlıklı çalıĢmasında engelli çocuğa sahip ailelerin nüfusun önemli bir alanını oluĢturduğunu belirtmiĢ ve bu ailelerin tepkileri üzerinde durmuĢtur. Sosyal hizmet uygulamalarında baĢvurulan güçlendirme yaklaĢımının özellikle engelli çocuğa sahip ailelerin çocuklarının engelini kabullenmesi sürecinde etkili bir yaklaĢım olabileceği ifade edilmiĢtir. Arıkan (2002 (1)) Sosyal Model Çerçevesinde Özürlülüğe Yaklaşım baĢlıklı çalıĢmada sosyal model çerçevesinde engellilik, kuramsal ayrımcılığın ve sosyal dıĢlanmanın bir biçimi olarak değerlendirilmiĢ ve sosyal model Özürlülük Hakları Hareketi çerçevesinde genel olarak tartıĢılmıĢtır. Engellilik alanında sosyolojik olarak yapılan çalıĢmalara bakıldığında ise Burcu 2010, 2009, 2007, 2006, 2004 yayınları örnek olarak verilebilir. Burcu (2007) tarafından yapılan Türkiye‟de Özürlü Birey Olma Temel Sosyolojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma adlı çalıĢma 1321 engelli bireye ulaĢılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢmada bedensel ve görme engelli bireylerin 21 sosyo-demografik, sosyo- kültürel ve sosyo- ekonomik konumu, engelli bireylerin yaĢadıkları sorunlar ve yaĢama dair beklentileri, hedefleri ve memnuniyetleri incelenmiĢtir. Burcu (2004) Görme Özürlü Öğrencilerin Eğitimlerine İlişkin Düşünceleri ve Sorunları: Ankara Örneği çalıĢmasında ise engelliliğin sosyal anlamının, sosyal etkileĢim ağı içinde kendini bulduğunu; bireylerin sosyal iliĢkileri, sosyal rolleri ve statülerinin bu anlamı bir kültürel zemin üzerinde Ģekillendirdiğini ifade etmiĢtir. Engelli olmanın, fiziksel engellilikten çok engelli olanlara yönelik bakıĢ açısında ortaya çıkmakta olduğu belirtilmiĢtir. ġahin (2004) Engellilik Kimin Sorunu? Bireyin mi, Toplumun mu? isimli çalıĢmasında engellilik kültürüne değinmiĢtir. “Engelli kültürü” tartıĢmalarının, farkların ortaya konarak gereksinimleri görülebilir hale getirmeyi amaçlamadığını belirtmiĢtir. AraĢtırmaların engellilerin günlük yaĢamlarında bireysel, toplumsal ve sisteme iliĢkin engeller ile karĢılaĢtığını göstermekte olduğu ve bu engeller nedeniyle ayrımcı tavırlara da maruz kalmakta olduklarını ifade etmiĢtir. Farkındalığın yaratılması veya anlaĢılmayı sağlamanın, kültürel özelliklerle de doğru orantılı olduğu belirtilmiĢ geliĢmiĢ ülkelerde yasal düzenlemeler ve ilköğretimden itibaren eğitim içinde engellilik konusunun incelenmesi ile toplum içinde yaĢayan diğer bireylerin engelli ve engellilik konusunda duyarlı olmasının sağlandığı vurgulanmıĢtır. Engelli bireylerin istihdamları konusunda Baran, N. ve Cavkaytar, A. (2007), Kuzgun (2001), Mutluoğlu (2004), çalıĢmaları örnek olarak verilebilir. 3.2 YABANCI LĠTERATÜRDE ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ ÇALIġMALARI Bu bölümde engellilik ve engellilik kültürü kapsamındaki sosyoloji literatürü taranmıĢ ve çalıĢmanın konusu ile bağlantılı olan kaynaklara yer verilmiĢtir. Dünya nüfusunun yaĢlanmasıyla birlikte son yıllarda yaĢlılık alanında yapılan çalıĢmalarda bir artıĢ gözlenmektedir. YaĢlılıkla birlikte hastalıklar ve bunun bir boyutu olarak da engellilik alanında yapılan çalıĢmalar bulunmaktadır. Bu çalıĢmalara örnek olarak Odding, Valkenburg, Stam, Hofman (2001), Schoeni, 22 Liang, Bennett, Sugisawa, Fukaya, Kobayashi (2006), Melzer, McWilliams, Brayne, Johnson, Bond (2000), Manton, Gu, Lamb (2006), Kelley-Moore, Schumacher, Kahana ve Saito, Kahana (2006), Crimmins, Brouard (2009), Twining, Hayward, Hagedorn, Allen (1981), Topinková (1994), Kennedy (2002) verilebilir. Engelli bireyler eğitim hayatlarında pek çok zorlukla karĢılaĢmaktadırlar. KarĢılaĢmıĢ oldukları zorluk engel türlerine göre değiĢmekle birlikte aynı zamanda eğitimlerinin kaynaĢmıĢ okullarda mı yoksa kendileri için ayrılmıĢ okullarda mı yapılması gerektiği tartıĢmaları bulunmaktadır. Eğitim alanında yapılan çalıĢmalara ise Lewit, Baker (1996), Riddell, Tinklin, Wilson (2005), istihdam alanındaki çalıĢmalar, Barnes ve Mercer (2005), Drake (2000), Hyde (1996), Curtis (1980), Ozawa ve Yeo (2006), Tillsley (1997), Retish (1985), Berthoud (2008) örnek olarak verilebilir. Gençlik alanında ise, Hirst (1992), Ittyerah ve Kumar (2007), Prıestley (1998). Engellilik ve spor alanında Chawla (1994 ) çalıĢmaları bulunmaktadır. Engelliliğin sosyal ve kültürel tanımlanması üzerinde duran çalıĢmalardan biri olan Whyte ve Ingstand (1995)‟ın Disability and Culture adlı çalıĢmasında engellilik ve kültür arasındaki iliĢkiye vurgu yapılmıĢ bazı önemli fenomenlerin toplum tarafından ele alınarak ortaya çıkartıldığı ifade edilmiĢ ve engellilik bir fenomen olarak belirtilmiĢtir. Kültürel noktadan bakarak toplum için engellilik ne ifade ediyor? Engelli bireyin yaĢamında statüsü kültür tarafından nasıl belirlenir? Toplumda engellilikle ilgili konuĢulduğu zaman en önemli konu nedir? soruları sorulmuĢ ve bu sorular geliĢmekte olan ülkelerdeki engelli bireylere yönelik geliĢtirilen politikalarla bağlantılandırılmıĢtır. Morris (1997) A Feminist Perspective‟ de engelli kadın ve erkeğin sıklıkla fiziksel çekicilik bakımından kalıpyargılara uymadığını belirtmiĢ ve engelli erkeğin, erkekliğin genel kültürel tanımlamasındaki güce sahip olma anlamında baĢarısız ve engelli kadının da güzellik konusundaki genel kabule uymadığını ifade etmiĢtir. GeçmiĢte en yaygın Ģekilde fiziksel farklılığın Ģeytanilik ve kötülük 23 hakkında çocuk ve yetiĢkin kurgusunda kötü adamlarla birlikte, kötü tehdit anlamında verilmekte olduğu ifade edilmiĢ ve daha yakın zamanlarda ise film yapımcılarının engelliliği bağlılık ve kırılganlığın bir metaforu olarak kullanmaya baĢladıkları vurgulanmıĢtır. Marks (1999) Disability Controversial Debates and Psychosocial Perspectives adlı çalıĢmasında bireylerin engellerinin toplumsal cinsiyet deneyimlerini fazlasıyla etkilediğini belirtmiĢ bu durumun nedeni olarak da idealize edilen maskülanite ve feminitenin engellilikte farklı imajlar Ģeklinde ortaya konulmasıyla açıklamıĢtır. Kadınlar çoğunlukla pasif, korunmaya muhtaç, bakılan ve/veya cinsel obje olarak değerlendirilmektedirler. Erkeklerse çoğunlukla güçlü, özgüveni yüksek ve geçim sağlayan konumundadırlar özellikle bireylerin engelliliklerinin kırılganlıkla birlikte kültürel imgelerle iliĢkilendirilmesinin engelli bireylerin deneyimlerini etkilediği belirtilmiĢtir. Tregaskıs (2002) Social Model Theory: The Story so far… adlı çalıĢmasında Finkelstein‟ın engelli bireylerin toplumsal yaĢamdan dıĢlanmaları konusundaki üç aĢamalı materyalist bir açıklamasına yer vermektedir. Birinci aĢama, engelli bireyler ezilen alt sınıfı oluĢturmaktadır (Finkelstein 1980). SanayileĢme ve kentleĢmeyle birlikte kapitalizmin yükseliĢe geçmesi engelli bireylerin çalıĢma yerlerinin ve pratiklerinin azalmasına neden olmuĢtur. Pek çok engelli birey yeni market ekonomisine uyum sağlayamamakta bunun sonucunda da pasif, bağımlı ve ana toplumsal yapıdan uzaklaĢıp ev iĢlerine ve barınaklara yönelmiĢlerdir. Yeni teknolojik yapılanma ve bireye odaklanmanın sonucunda engelli bireylere yönelik alanların oluĢması ve engelli bireylerin tekrar toplumla bütünleĢmeleriyle ve toplumda engelliliğin ortadan kalkacağı belirtilmiĢtir (Finkelstein 1980 akt. Tregaskıs 2002). Morris (1991)‟in Disability in Media çalıĢmasında engelliliğe bakıldığında kültürün önemli bir faktör olduğu din ve kapitalizmle örneklendirilmektedir. Bazı dinlerde epilepsi hastalığı Tanrı tarafından verilen bir hediye olarak görülürken, kapitalist batı toplumlarında ise engelliliği tıbbın baĢarısızlığının bir kanıtı veya engelliliğin yanlıĢ tedavi sonucu oluĢan olumsuz bir durum Ģeklinde görüldüğü belirtilmiĢtir. 24 Henderson ve Bryan, (1997 akt. Ergün 2005) bireyin rasyonalizasyon adına topluma feda edilmiĢ veya insanî değerlerden arındırılmıĢ olduğu, kimlik; rol, sosyal statü, norm ve anlamlarla farklı grup ve sınıflara bölünürken, farklı söylemlerin ortaya çıkıĢıyla, bireyler bünye ve zekâlarına göre, bilimsel bir sınıflamaya indirgenirken aynı zamanda engelli bireylerin “ĢeyleĢtirmeye” tâbi tutulduğunu ifade etmiĢlerdir. Deli, hasta, özürlü, vb. gruplarda toplandığı ve engellilere iliĢkin olumsuz tutum ve davranıĢların geçmiĢinin tarih kadar eski olduğu belirtilmiĢ “Eski çağlarda engellilere iliĢkin olumsuz algı ve yargılar (onların Ģeytan ve aĢağı varlıklar oldukları, vb. inanıĢlar) yüzünden engelli bireylerin katledildikleri ifade edilmiĢtir. Günümüz toplumlarında ise genellikle engelli bireylerin kendi sorumluluklarını üstlenemez ve bunları istese de yerine getiremez oldukları düĢüncesi yaygındır. “Bu durum, engelli bireyin kendi sorunlarını çözebilmesini ve toplum içerisinde bağımsız bir birey olmasını engellemektedir. Gerçekte ise bireyi engelli durumuna getiren engelin kendisi değil, toplumun engelli bireye tepkisidir. Ayrıca bu türden bir toplumsal tepki engelli bireylerin bağımsızlığını sebepsiz Ģekilde reddeden bir adaletsizliğe neden olmaktadır” (Oliver,1990 akt. Ergün 2005) Burke (2007) Disadvantage and Stigma: A Theoretical Framework for Associated Conditions baĢlıklı çalıĢmasında Barnes ve Mercer (2003) ve Hunt (1996) engelli bireylerin nasıl acı çektiğini ve „normal‟ bireylerle iliĢkilerinde engellerinin nasıl etkilerde bulunduğunu belirtmiĢlerdir. Engelliliğin bu aĢamada sıradanlık dıĢında, ayrımcılık ve baskıyla sonuçlanmakta olduğu belirtilmiĢ ve öncelikle, baskı ve ayrımcılığın dezavantajlı bir durumla karĢılaĢmayı beraberinde getirmekte olduğu ifade edilmiĢtir. Aynı zamanda günlük etkileĢim içerisinde engelliliğin stereotip imajlarına itimat edilmekte ve tanınmayan grup üyelerinden de kaçınılmakta olduğu belirtilmiĢtir. Dahl (1993) The Role of The Media in Promoting Images of Disability- Disability as Metaphor: The Evil Crip baĢlıklı çalıĢmada kültürel formlarımızda, sosyal değerlerimizde derinlerde kökleĢmiĢ engelliliğin metaforik rolünü ifade etmeyi sağlayan kanıtlar olduğunu belirtilmiĢtir. Edebiyatta ve sanatta fiziksel deformasyon; kronik hastalar veya hiçbir görsel kusuru olmayan, kötülüğün 25 sembolü düĢman, doğal kötü niyetli (malevolent nature) ve canavar davranıĢlarda bulunanları sembolize etmektedir (Sontag 1978). Kısaca engelliliği edebiyatta çarpıtan örneklere Kaptan Hook (Peter Pan‟da), protezli, Shakespeare III. Richard‟ın kötü Ģehvetli kambur olması verilebilir. Somerset Maugham, Philip‟te doğuĢtan yumru ayak (clubfoot) (Human Bondage‟de) acıyı ve doğuĢtan çarpıklığı sembolize ettiği belirtilmiĢtir. Rutgers (1994) The History Cinema of Physical Disability of in the Movies Isolation adlı çalıĢmasında engelli bireyleri tanımlamak için kullandığımız pek çok kelimeyi, deforme, hastalıklı, engelli, bozuk (disordered), olağandıĢı ve pek çok defa kullanılan geçersiz kavramını (in-valid) toplumdan ödünç aldığımızı belirtmiĢtir. 3.3 SĠNEMA VE ENGELLĠLĠK ÇALIġMALARI Sinema filmlerinin bulunmaktadır. toplum üzerindeki etkisiyle ilgili çeĢitli açıklamalar Engelliliğin, genel olarak medyada ele alındığı çalıĢmalar engelliliğin sinema veya yazılı basında nasıl verildiği ve verilme Ģeklinin engelli olmayan bireyleri nasıl etkilediği Ģeklindedir. Bu çalıĢmalara örnek olarak Reichman ve Healey (1983), Keller, Hallahan, McShane, Crowley ve Blandford (1990), Kennedy (2009), Safran (1998), L. Taggart, McMillan, Lawson (2008), Demerath (1981), Dowd (1999), Dwoskin (1997), Pointon (1997), Morris (1997), Salvesen ve Undheim (1994), Hargis, Gickling ve Mahmoud (1974) verilebilir. Diken ve Laustsen (2010) Filmlerle Sosyoloji isimli çalıĢmalarında, sinemanın toplumsal incelemenin nesnesini yorumladığı, türettiği, yerinden ettiği ve eğip büktüğünü ifade etmiĢlerdir. Sinemanın yalnızca toplum üzerine bir fikir sunmadığı, resmettiği toplumun ayrılmaz bir parçası olduğu belirtilmiĢtir. Sinemanın yalnızca bir dıĢ gerçekliği yansıtıp/eğip bükmediği, aynı zamanda toplumsal yaĢamın önüne muazzam bir olanaklar evreni serdiğini bu bakımdan da sinemanın çoğu zaman, değiĢen toplumsal biçimlerle yapılan bir deney niteliği taĢımakta olduğu vurgulanmıĢtır. 26 Demerath (1981) Through a Double- Crossed Eye: Sociology and the Movies çalıĢmasında filmler ve medyanın bizim gerçekliğe dair görüĢlerimizi Ģekillendirmede artan bir etkiye sahip olabildiğini ve her birimizin gerçekliğimizi sürekli olarak inĢa etmekte ve bunu aklımızdaki film ve görsellerin metaforlarını kullanarak yapmakta olduğumuzu belirtmiĢtir. Sosyolojide film çalıĢmalarının azlığı konusunda çeĢitli açıklamalar bulunmaktadır. Dowd (1999) Waiting for Louis Prima: On the Possibility of a Sociology of Film baĢlıklı çalıĢmasında Hollywood filmlerinin bir birey yapımı sosyal ürün- olduğunu ve bu yüzden sosyologların dikkatini çekmekte olduğunu belirtmiĢtir. Ancak bütün sosyologlar arasında küçük bir kültürel sosyologlar grubu dıĢında Hollywood filmleri ne bir analiz öznesi ne de bilimsel çalıĢma geleneğinin merkezi olmuĢtur. Bunun açık nedeni olarak da, filmlerde anlatılan hikâyelerin kurgusal doğası olması gösterilmiĢtir. Sosyoloji disiplinini ise, gerçek sosyal süreçlerin ve gözlemlenebilir sosyal etkileĢimlerin bir çalıĢmasıdır Ģeklinde görüĢ bildirmiĢtir. Filmlerin kullanılma nedeni olarak da, Hollywood filmlerinin Amerikan toplumunun ortak kültürünün bir parçası ve uygun örneklere kaynaklık etmesini göstermiĢtir. Ne edebiyat ne de günlük gazeteler popüler Hollywood filmlerinin yaĢattığı deneyime yaklaĢamamaktadır. Ġkinci neden olarak filmlerin içeriklerinin, nüfusun geneline herhangi bir zamanda yayılan kültürel fikirler, inançlar ve değerler hakkında önemli bir kaynak olduğunu ifade etmiĢtir. Erin (2009) The History of Disability Portrayal in the Media çalıĢmasında, geçmiĢte ve ne yazık ki günümüzde hala, engellilik unsuru içeren filmlerin az sayıda olduğunu ifade etmiĢtir. Sinemada engelli karakterler genellikle tedavi edilebilen veya hayatını kaybeden bireyler olarak verilmektedir. Bu filmlerle, izleyicide engelli bireylerin yaĢamlarının tatmin edici veya baĢ edilebilen yaĢamlar olmadığı inancı oluĢturulmaktadır. Sinema karakterlerinde örneğin Peter Pan‟ın Kaptan Hook‟u ve Star Wars‟un Darth Vader‟ı kötü niyetli rolleri canlandıran karakterdir. 27 Shakespeare (1997) Soaps: The Story so far baĢlıklı çalıĢmasında, engelli bireylerin Ġngiliz televizyon dizilerinde çok önemli roller almadığını ve genellikle de stereotip rollerde oynadığını belirtmiĢtir. Örnek olarak Brookside‟daki cani ve kekeme karakter „Sizzler‟ Eastenders‟ta gay karakterlerin öncüsü olarak Colin, ilk önce AIDS olduğu düĢünülen gizemli bir hastalığa yakalanmıĢ ve daha sonra hastalığının çoklu doku sertleĢmesi (multiple sclerosis) olduğunun ortaya çıkması verilebilir. Karpf (1997) Cripplin Images adlı çalıĢmasında, engellilik imajının televizyon ve sinema ekranında temelde medikal ve doğal görünenin tartıĢılmaz ve değiĢmez olarak verildiğini ifade etmiĢtir. Medikal yaklaĢımda, engellilik ya doğal kaza (genetik faktörler) ya da kader (araba kazaları, spor kazaları) nedeniyle oluĢmaktadır. Engelli bireyler engelsiz bireyler kadar belki onlardan daha da iyi bir Ģekilde performanslarını gösterip alkıĢlanmayı hak ederler. Görme engelli bir kadının Everest‟e tırmanması, iĢitme engelli bir kadının en iyi perküsyon ödülünü kazanması örnek olarak verilmiĢtir. Dwoskin (1997) Whose Film? adlı çalıĢmasında tarihsel olarak filmlerin ortaya çıkmasından itibaren engelliliğin görsel etiketlenmesi ve bunun günümüz toplumundaki sunumunun medyada çözümlendiğini ve medyanın doğrudan negatif imajı kullanmakta olduğunu belirtmiĢtir. Negatif engellilik imajının gazete, dergi, televizyon ve sinemada kullanıldığı ifade edilmiĢtir. Pointon (1997) Disability and Documentary çalıĢmasında, stereotipleĢtirme tartıĢmalarının uzun metrajlı film ve dramalarda rahatça yer almakta olduğunu belirtmiĢtir. Schuchman (1997) Deafness and the Film Entertainment Industry adlı çalıĢmasında “iĢitme engelliliğin Hollywood‟daki imajı nedir?” sorusunu sormuĢtur. Daha sonra film yapımcılarının üstün Amerikan kültürünü temel alarak engelliliği ve iĢitme engelliliğini yansıttığını belirtmiĢtir. Hollywood‟un iĢitme engelli stereotiplerinin, „aptallar (dummies)‟ veya „mükemmel dudak okuyucular‟ Ģeklinde olduğunu ve iĢitme engellilerin nadir olarak da gerçek dünyayla iç içe olduğunu ifade etmiĢtir. 28 Yapılan literatür taramalarında engelliliğin bireysel nedenlerden kaynaklı bir sonuç olmadığı ve kültürel değerlerin engelliğe yönelik bakıĢı Ģekillendirdiği belirtilmiĢtir. Engelli bireylere yönelik kalıp yargıların aktarılmasında ve toplumda engelli bireylere yönelik duygu ve düĢüncelerin aktarımında kitle iletiĢim araçlarının önemi vurgulanmıĢtır. Bu noktada da engelli bireyin deneyimleri ve engellilik konusunun sinemada nasıl ele alındığı önem taĢımaktadır. Çünkü hem engelli birey hem de engelli olmayan birey gündelik yaĢamını okuduğu, izlediği, dinlediği uyarıcılarla inĢa etmektedir. 4. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESĠ 4.1. ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan World Report on Disability and Rehabilitation‟a göre Dünya nüfusunun tahmini olarak %10‟u yaklaĢık olarak 650 milyon birey ( bunun 200 milyonu çocuklardan oluĢmaktadır) çeĢitli türde bir engele sahiptir (www.who.int/disabilities/.../dar_world_report_concept_note.pdf) Engellilik çalıĢmalarında; sakatlık, özürlülük ve engellilik kavramlarıyla karĢılaĢılmaktadır. ÇalıĢmalarda bu kavramlardan hangisinin kullanılacağı konusunda akademik ve siyasi kurumlar arasında bir fikir birliğine varılamamaktadır. Sakat kavramı, günümüzde çağrıĢtırdığı olumsuz anlamlar nedeniyle oldukça nadir olarak kullanılmaktadır. Ülkemizde 1997 yılında kurulmuĢ olan Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı özür kavramını kullanmakta, bireylerin önündeki engellerin kaldırılmasıyla toplumda engelli birey kalmayacağını vurgulamaktadır. Akademik çevrelerde ise Ģu anda genel olarak engel kavramı tercih edilmektedir. Dünya Sağlık Örgütü engellilik kavramını, sakatlık, aktivite kısıtlılığı ve bireyin sosyal yaĢama katılımında yaĢanan sıkıntılarını içinde barındıran bir Ģemsiye kavram olarak ele almıĢtır. Sakatlık beden fonksiyonu veya yapısal bir problem, bireysel olarak yapılan iĢ veya hareketlerde karĢılaĢılan aktivite sınırlılığıdır (http://www.who.int/topics/disabilities/en/). BirleĢmiĢ Milletler ise engelliliği, bireyin uzun süreli fiziksel, zihinsel ve entellektüel ya da duyusal sıkıntıları nedeniyle fiziksel veya davranıĢsal olarak karĢılaĢtığı negatif durumlar, bireyin 29 toplumsal hayata tam olarak katılımını engelleyen durumlar olarak ele almıĢtır (http://www.un.org/disabilities/documents/toolaction/ipuhb.pdf). ICIDH (2003)‟ın sınıflandırması dâhilinde genel olarak engellilik (handicap), fonksiyon kaybı ve sınırlılığı ile hareketlerdeki kısıtlanma, özürlülük (disability) fonksiyon kaybı ve sınırlılık durumu ve bozukluk (impairment) ( ki zaman zaman dilimize sakatlık olarak da çevrilmiĢtir) da ilgili uzuvdaki normal dıĢı durum olarak belirtilmiĢtir (Burcu 2007:7). Engellilik tanımlanırken uzun süreli engelliliğin sosyal ve ekonomik dezavantaja neden olması, hakların inkâr edilmesi ve toplumsal yaĢam içerisinde eĢitlikteki kısıtlamalar üzerinde durulmaktadır (DFID 2000) (Isaac, Raja, Ravanan 2010: 627) Yapılan tanımlarda öncelikli olarak bireyin biyolojik özelliklerine odaklanılmakta daha sonra da engelinden ötürü karĢılaĢtığı zorluklar üzerinde durulmaktayken bu anlayıĢtan zamanla uzaklaĢılmıĢtır. Gray (2009:317-318)‟de engelli bireyler, engelli hakları savunucuları ve diğer destekçilerin engelliliği “eksiklik odaklı” tanımlamama Ģeklinde alternatif yeni bir yol geliĢtirdiklerini belirtmiĢtir. Engelliliğin medikal olarak tanımlamasında insan bedeninin fonksiyon kayıplarından yola çıkıldığı belirtilmiĢtir. Kielhofner (2005:487)‟e göre engellilik araĢtırmaları interdisipliner bir alanı gerekli kılmaktadır. Örneğin engellilik çalıĢmaları tarihi, politik ve ekonomik boyutuyla birlikte toplumsal cinsiyet, etnisite ve etiketleme çalıĢmalarını içermektedir. Aynı zamanda engelliliğin popüler kültürde, edebiyat ve sanatta nasıl inĢa edildiğine de dikkat çekilmektedir. Sonuç olarak engellilik kavramı karmaĢık bir fenomendir, bireyin bedensel özellikleriyle yaĢadığı toplum arasındaki etkileĢimin bir yansımasıdır (http://www.who.int/topics/disabilities/en/) Belirtilenlerin ıĢığında çalıĢmada engellilik kavramı; bireyin engeliyle sürekli olarak birlikte olduğu ve sosyal yaĢama katılımında sorunlarla karĢılaĢtığı bir durum olarak ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın veri toplama ve veri analizinde Başka 30 Dilde Aşk filminin iĢitme engelli ana karakteri üzerinden hareket edilmiĢtir. Literatürde iĢitme engelliğinin tanımı iĢitme duyarlılığının(16-20.000 hz. ve 0.110 db) kiĢinin geliĢim, uyum-özellikle iletiĢimdeki görevleri yeterince yerine getiremeyiĢinden ortaya çıkan durum Ģeklinde belirtilmektedir ÇalıĢma (http://okulweb.meb.gov.tr/35/02/959733/isitmeyetersizligi.htm). kapsamında iĢitme engelliliğin tanımı ise, bireyin doğuĢtan veya sonradan iĢitme yetisini kısmen veya tamamen kaybettiği durum olarak kabul edilmiĢtir. Turner bedenlerimizin toplum içinde nasıl “olduğunu” anlatabilecek evrensel bilimsel bir yol olduğuna inanmamaktadır. Aksine Turner tarafından, bedenlerimizi nasıl hissettiğimiz, baĢkalarının onları nasıl algıladıkları, nasıl iĢledikleri ve davrandıkları kısmen (bütünü ile değil) kültürün bir iĢlevi Ģeklinde ifade edilmiĢtir. Bir beden sosyolojisine meydan okuyan zorluklardan biri, bu farklı tabakaları birbirinden ayırarak, aralarındaki iliĢkileri tespit etmektir. El kullanımının (yani insanların ellerinden birini, diğerine tercih etmeleri) “organik” gerçeği ile, “sağ elin tercih edilir olmasının kültürel simgeleri ve toplumsal anlamları” arasındaki farkı görmek ve bunların her ikisine de bakmak örnek olarak verilebilir (Wallece ve Wolf 2004:436). Habitus, herhangi bir bireyde bir anda kendiliğinden eylem anında ortaya çıkan ya da tamamıyla bireyin yeteneklerinin ve algılayıĢının ürünü değildir- temelinde ortaya çıksa da- yeniden üretim özelliği aracılığıyla dönüĢmek zorundadır. Yani “kendi”dir. Tarihsel bir arka plana dayanmaktadır. Bu arka plan bireyin davranıĢlarının ortamının hazırlandığı bir zemini oluĢturmaktadır. Bu arka plan, fiziksel ortamın, çevrenin, teknolojinin yanında, bireyin bedeninde somutlaĢmıĢ, kalıcı ve toplumun aktif bir parçası, bir görünümü olarak karĢımıza çıkmaktadır. Bu nedenle belirli bir kültürel alandan gelmiĢ bireylerin belirli yatkınlıklarının olması, benzer davranıĢ kalıplarını sergilemesi, çocukluğundan itibaren yetiĢme ortamının onun için hazırladığı zemin sayesinde gerçekleĢmektedir ve bireyler bu zemin nedeniyle zaten bazı Ģeyleri elemeye, dıĢarıda bırakmaya, bazılarını ise sahiplenmeye, devam ettirmeye hazırlanmıĢlardır (Demez 2009:18). Engelli bireyler de yaĢamıĢ oldukları toplumlarda, engelli olmayan bireylerin kendilerini değerlendirmeleri sonucu bir süre sonra o değerlendirmeler 31 doğrultusunda hareket etmektedirler. Bir bedenin ne Ģekilde konumlanacağını belirleyen ana unsur kültürdür. Kültürel öğelerde yer alan tanımlamalar engelli bireyin o toplumdaki yerini belirlemektedir. Kültür bedenin duruĢunda, bedenin çeĢitli hallerinde kendini somutlaĢtırır. Değerler jestlere dönüĢür, mimikler arka plandaki zemine atıfta bulunur, bedenin görünür ve görünür olmayan tüm kazanımları sınıfa ve kültüre özgü yatkınlıkların ifade bulmasıdır (Demez 2009:21). Bourdieu‟nun kültür kuramının üç özelliliği vardır. (Branson ve Miller;1991; Graham ve Williams1980; Harker 1990). Ġlki toplumsal uygulamalar kuramıdır. Kültür bizim dıĢımızda yer alırken ve bize bir baskı uygularken bununla birlikte bireysel öznelerin ortak ürünleri Ģeklinde yapılanmaktadır. Ġnsan varlığının, hem korumaya hem de gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı çıkarları tarafından hareket ettiği düĢünülmektedir. Aktörler maddi kaynakları ve fikirleri bu çaba içinde seferber ettikleri için, tercihlerin ve değerlerin ortak bir modelinin sonraki bir dönemde yeniden üretimine katkıda bulunmaktadırlar. Gerçekten, bu yeniden üretim, kültürün sadece nesilden nesile basit bir kopyasından ibaret değildir. Daha ziyade, toplumsal süreç, kültürel kalıpları değiĢtiren maddi ve ideolojik mücadelelerden meydana gelmez- yeniden üretim süreci büyümeyi ya da yayılmayı ihtiva etmektedir. Ġkincisi maddeci bir kuramdır. Maddeci kuram, kültürün içeriğini üretilebilen, tüketilebilen, biriktirilebilen, aktarılabilen, miras bırakılabilen, takas edilebilen, pazarlanabilen ve çeĢitli Ģekillerde dönüĢtürülebilen nesneler Ģeklinde kabul etmektedir. Onun düĢüncesi, insan uygulamalarının ekonomisinin bilimidir. Özellikle, kültürel ürünler, çıkarları gerçekleĢtirme mücadelesi içinde kullanılan ve bazı bireylerin diğerlerine egemen olmasını sağlayan sembolik kapitalin bir biçimi olarak kabul edilmektedirler. Üçüncüsü kültürel farklılaĢma kuramıdır. Bourdieu‟nun çözümlemelerinde altını çizdiği figürler, yüksek ve aĢağı kültür figürleridir. Yüksek ve aĢağı ya da elit ve popüler kültürler, sınıf fenomenleridir. Üyelerine sembolik iĢaretler sağlayarak, üyeleri tarafından sınıfların yeniden üretilmesine izin vermektedirler. O halde kültür, yapılandırılmıĢ olan eĢitsiz maddi iliĢkilerin yeniden üretiminin sağlanması ile iĢlevsel bir iliĢkiye sahiptir. Fakat kültürün 32 farklılaĢmıĢ içerikleri, radikal bir Ģekilde karĢıtlaĢmıĢ ve ayrılmıĢ durmaktadır (Waters 2008:297- 298). Toplumlarda bedenlerin düzenlenmesinin- belirli bir toplumun ve kültürün uygun tekniklerine göre eğitilerek, disiplin altına alınması gerekliliğini savunan Turner, insan bebeklerinin bütün toplumlarda yürümeyi ve hareketi öğrendiklerini; ama hareket tarzları ve jestlerinin birbirinden çok farklı olduğunu belirtmiĢtir. Beden, aynı zamanda, Bourdieu‟nun “ kültürel sermaye” olarak tanımladığı Ģeyin önemli bir kısmıdır. Ġnsanları hem toplumlar içinde hem toplumlar arasında birbirinden ayırmanın bir yoludur (Wallece ve Wolf 2004:436). Engelli bireyin yaĢamında neyi nasıl yaptığı, neleri yapamayacağını bedene yüklenen anlamlar belirlemektedir. Bourdieu, hem bireysel hem de kurumsal sonuçların belirleniminde kültürün ve kültürel mücadelelerin özerk rolüne iĢaret etmektedir. ÇalıĢmaları kültür ve fail arasındaki iliĢkiyi güçlü bir biçimde kuramsallaĢtırabilmektedir (Smith 2007: 194). Kültür yapı anlamındadır, fakat bu yapı üretilmiĢ, yeniden üretilmiĢ ve aktörler tarafından kullanılan bir yapıdır (Sulkunen 1982:106). Manheim (1952) gibi Bourdieu kültüre uyum sağlamanın yaĢamın ilk yıllarında bilinçsiz bir Ģekilde alınmıĢ, değiĢtirilmesi zor ve yaĢamın sonraki evrelerinde verilen tepkileri güçlü bir Ģekilde etkileyen faktör olduğunu belirtir. Bourdieu için çocuk kültürel özelliklerini sınıf tabanlı olarak ailesinden öğrenir ve çocuğun sınıf yörüngesini Ģekillendirmektedir. Çocuk “normal” süreç içerisinde ailesinin yüksek sınıfsal özelliklerini yüksek sınıfın öğretmenleri ve ödülleriyle bilir. Sonuçta çocuklar uzun eğitim hayatına eğilimli olmakta ve kültürel sermayesini çoğaltmaya devam etmektedir. Okuldan iyi derecelerle mezun olma ve bunun sonucunda da iyi bir iĢ gelmektedir (Erikson 1996:222).Bourdieu‟nun çalıĢmalarında kültür önemli bir yer tutmaktadır bunun nedeni de, kültürün tüketim alıĢkanlıkları, yaĢam Ģekli, sosyal bilinç ve çeĢitli politik pratiklerle yaĢam sürecinde geniĢ eleĢtirel araĢtırmalarda yer almasıdır (Sulkunen 1982:104). 33 Toplumun cinsiyetinden dolayı kadına ve erkeğe yüklediği rollerin, kadının ve erkeğin yaĢamı için getirdiği sorunların dıĢında kadınların ve erkeklerin bedenlerine ait özellikleri de- ki toplumun “normal” kabul ettiği bedensel özelliklerin dıĢında olma- onlar için toplumsal yaĢamda ayrı bir sorun alanı yaratabilmektedir (Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin 2009:4 ).Bourdieu‟ya göre de, beden ve bedenin toplumsal yeri, statü ve farklılık kazanmada temeldir ve dezavantajlı bir konumda olan engelli bireyler toplumsal yaĢamdan izole edilmiĢlerdir (Edward ve Imrie, 2003:240-247 akt. Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin 2009:4). ÇeĢitli araĢtırma sonuçlarına (Light,2003, Taylor, 1999, Gerhardt, 1989) göre, bu Ģekilde bir izolasyon, aslında engelliliğin sosyal sonuçlarıyla ilgilidir ve engelli bireye diğerleri tarafından gösterilen tepkilere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Engelli bireyin, engelinden dolayı, normal kabul edilen sosyal rolleri ve sorumluluklarını yerine getirememesi durumu, engellilerin bir anlamda sosyal iliĢkilerde kayıplar yaĢamasına neden olmakta ve bu durum onların hayatlarını birçok yönüyle etkilemektedir (Burcu 2004: 26). 4.1.1 Engelli Olmayan Bireylerin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik Kültürü Toplumsal yaĢam içerisinde hem engelli olmayan bireylerin engelli bireylere yönelik bakıĢları ve bunun sonuçları üzerinde durulmakta hem de engelli bireylerin kendi bakıĢ açıları sonucu oluĢan engellilik kültürüne iliĢkin çalıĢmalar yapılmaktadır. Engelliliğe kültürel bakıĢ, sembolik kodlar, öyküler ve sınıflandırma sistemini içeren kültürün özelliklerini içine almaktadır. Bu bakıĢ açısında engelliliği bir bütün olarak ele alma ve bu fenomene anlam veren temel kodlar ve sınıflandırma sistemi üzerinde durulmaktadır. Engelli beden kültürel olarak „kirlenmiĢ beden‟ („polluted contamninated‟), idealize edilmiĢ bedenin, kutsal, „normal‟ ve engelsiz bireyin bedeninin kesin olarak tersi Ģeklinde temsil edilmektedir (Dougles 1966: Durkheim 1995 (1912)). Engelli beden ve „normal‟ 34 beden tamamen karĢı iliĢki halinde ve birisi diğerinin anlamına bağlı olarak tanımlanmaktadır (akt.Gray 2009:320). Engelli bireylerin bedenlerine yüklenen anlam ve bu anlamın kültürel olarak nasıl Ģekillendiği konusunda açıklamalar bulunmaktadır. Garland- Thomson (2004: 77) engelliliğin, ırk ve toplumsal cinsiyetten bizim ne anladığımız gibi bedenin kültürel üretimi olduğunu belirtmiĢtir. Engellilik/ engelsizlik (disablity/ability) sistem üretimi, farklılaĢtırma ve bedenlerin iĢaretlenmesidir (marking bodies). Bedenlerimiz biyolojik boyutuna rağmen ideolojik olarak temsil edilmekte ve bu Ģekilde kültürün oluĢumuna nüfus etmektedir. Engellilikle ilgili ideolojik kategorileri gruplarsak; hasta, deforme, deli, çirkin, yaĢlı, sakat, dertli, divane, anormal- aykırı veya güçten düĢmüĢ- tüm bunlar kültürel standartlara uymayan bedenleri değersizleĢtirerek dezavantajlı bireyler haline getirmektedir. Kültür engelli bireylere yönelik algıyı belirleyerek, tüm sapmaları mükemmel bedendeki anormallik anlamına gelen özür veya çarpıklık Ģeklinde bize sunmaktadır. Ayrıca engelli bireylere yönelik yapamaz, iĢe yaramaz duygularının iletiminde rol oynayarak, engelliliği „baĢarısızlık‟ ve kiĢisel trajediyle ortaya koymaktadır. Etiketler örneğin Bechara (zavallı) engelli bireyin statüsünü kurban olarak vurgulamaktadır. Bu gibi davranıĢların kökeninde kültürel anlayıĢ yatmaktadır, engelli beden, kader gazabı (wrath of fate) ve ıslah olunmaz Ģeklinde ifade edilmektedir (Ghai 2002: 90- 91). Bir kavrama iliĢkin açıklamalar getirirken o kavramın tam tersi anlamlarını içeren kavram üzerinden hareket edilmektedir. Engellilik kavramı da bu doğrultuda engelli olmamak üzerinden, engelli olmayan bireyler tarafından ve kendi ihtiyaçları düĢünülerek hazırlanan fiziksel koĢullarla siyasi yapılanma çerçevesinde tanımlanmaktadır. Bir toplumda engellilik olarak tanımlanan bir durum, baĢka bir kültürde engellilik olarak tanımlanmayabilir. Bu durumun çeĢitli nedenleri olabilir; din, toplumların geliĢmiĢlik düzeyleri ve kültür bu nedenlere örnek olarak verilebilir. Whyte ve Ingstand (1995:10) kültürler arası engellilik çalıĢmalarında en basit soruların; “Diğer insanlar arasında biyolojik kusurlar, kiĢilik ve kültürel tanımlamaları nasıl etkilemektedir?” Engelli birey toplum içinde diğer bireylerden daha değersiz 35 olarak mı konumlanmaktadır?” Ģeklindeki sorularla konuya açıklık getirmeye çalıĢmıĢlardır. Peters (2000:594) engelli bireyin tüm yaĢamı boyunca edindiği deneyimlerin kültürel kimliğinin yaratımı olduğunu belirtmiĢtir. Dünya görüĢü, fikirler ve deneyimler kendini bilme aracılığıyla ifade edilmektedir. Beden kültürün bir metaforu haline gelir, kültür bedenin tüm deneyimlerini yaratır ve engelli bedende kültürel kimliğini yorumlamaya zorlanmaktadır. J. Morris engelliliğin kültürel olarak ortaya konulmasında engelli olmayan bireylerin duyguları ve engelliliğe karĢı reaksiyonlarının belirleyici olduğunu belirtmiĢtir. Sonuç olarak engellilik metafordur… Morris, genellikle engelli olmayan bireylerin engelli bireylerle karĢılaĢtıklarında engelli bireyleri yargılayıcı, görmezden gelici Ģekilde davrandıklarını ifade etmiĢ ve engelli bireylerin portrelerinin kambur, eksik bacaklı ve yüzdeki yaralarla sinema ve medyada yer almasının okuyucu veya izleyicide korku verici duygular oluĢturduğu belirtilmektedir. Engelliliğin metafor olarak kullanımı genellikle, Ģeytan, ve huzursuzluk duygusunu çağrıĢtıran kültürel stereotiplerle yapılmaktadır (http:// www. mediaed.org.uk/,index.htmthe UK media and moving image education site). Medya engelli bireylere karĢı toplumda var olan anlamları aktarmakla birlikte, anlamları inĢa etme ve bir fikir yayma konusunda büyük bir güce sahiptir. Bu nedenle yazılı ve görsel basında engelliliğin ele alınma Ģekli önem taĢımaktadır. Medyada sürekli olarak fiziksel bütünlük, güzel vücuda sahip olma, fiziksel görünüm, sağlıklı olma, atletik yetenek vb. gibi unsurların vurgulanması engelliliğe karĢı olumsuz tutumun oluĢmasına neden olan sosyo-kültürel faktörler arasında yer almaktadır (Roessler ve Bolton 1978, Wright 1983 akt. Aysoy 2004:25). Engelli bireylerin edebiyat, sinema ve medyadaki temsil Ģekilleri, engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı yaklaĢımını ve engelli bireyler hakkındaki fikirlerinin de bir süre sonra temsil edildikleri Ģekilde inĢa edilmesine neden olmaktadır. 36 Engelli birey “Ģeytani, kötü adam (evil villain)” Ģeklinde Frankenstein imajında hantal, biçimsiz yürüyüĢlü, canavar, (inarticulate), ve açıkça kendisini iyi ifade edemeyen- dilsiz cinayet iĢleyebilecek kiĢiler olarak stereotipleĢtirilmektedir. Korku imajı, engellilikle birlikte cinayete teĢebbüs niyeti ve kötü Ģeyler arasında bağ kurma Ģeklinde verilmektedir. Pavlov‟un klasik koĢullanmasında olduğu gibi engelli bireylerle mutlaka kötü Ģeyler arasında bağ kurulmaktadır (Burke 2007: 21-22). Engelliliğe medikal olarak yaklaĢımda odaklanılan nokta bireyin engelidir. Engelliğin tedavi ve rehabilitesindeki beden odaklı yaklaĢım bireyler üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır. Öncelikle medikal yaklaĢım engelli kadının yaĢamında özgüven (self-image) ve beden imajıyla (body image) yakın iliĢki kurmasını engellemektedir. Kadınların fiziksel görünümleri ve „ideal‟ stereotip imajları ve fotoğrafları yazılı ve görsel basında sıkça yer almaktadır. Engelli kadın için, kendini algılaması üzerinde kalıpyargılar olumsuz etkide bulunmaktadır (Morris 1989 akt.Drake 1999:137). Benzer Ģekilde Lonsdale (1990)‟da cinselliğin özgüvenin merkezinde olduğu ve fiziksel görünümün eĢit Ģekilde önem taĢıdığını ifade etmiĢtir. Lonsdale, engelli olmayan unsurların yaygın bir Ģekilde gazete, dergilerde vb. yayılmasının, engelli kadının özgüvenini potansiyel olarak düĢürdüğünü ifade etmiĢtir (akt. Drake 1999:137). Engelliliğe yüklenen anlamı değiĢtirmek için sosyo-ekonomik, politik ve kültürel gerçeklikleri çoklu olarak düĢünüp tanımlamak gerekmektedir (Ghai 2002: 99). Yapılan politikaların sonucu olarak oluĢan yaygın değer ve tutumlar engelli bireylerin yaĢamlarını doğrudan etkilemektedir (Drake 1999:146). Engellilik konusunda çözüm önerileri getirilirken ve açıklamalar yapılırken pek çok faktör göz önüne alınmalı ve engelliliğin disiplinler arası çalıĢmayı gerektiren bir alan olduğu unutulmamalıdır. Engelli bireylere yönelik kalıp yargılar kültürel olarak inĢa edilmektedir. Engelli bireylere iliĢkin etiketlemeler engelli bireylerin toplumsal yaĢama katılımda dezavantaj yaratmaktadır. Bu bağlamda çalıĢmada engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen engellilik kültürü, engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı geliĢtirdikleri 37 davranıĢ, söylem ve tavır alıĢların zamanla bir etikete dönüĢmesi Ģeklinde tanımlanmıĢtır. 4.1.2 Engelli Bireyin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik Kültürü Engelli bireyleri tanımlamada kullanılan kavramlar mevcut stereotiplerin devam etmesine neden olmaktadır. Günlük yaĢamda, engelli bireylere iliĢkin kullanılan kavramlar zamanla engelli bireylerin kendilerini o Ģekilde tanımlamasına ve toplum içerisinde konumlanmalarına neden olmaktadır. Kültürel öğelerde engelli bireylere iliĢkin olumsuz tanımlamaların yer alması engelli bireylerin toplumdan izole edilmesine yol açmaktadır. Kültür; değerleri, töreleri, adetleri, gelenekleri, dili, tarihi ve deneyimleri, folkloru nedeniyle bir arada olma ruhu ve kimliği olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda, iĢaret dili, Braille alfabesi, engelliler ile ilgili kutlanan özel günler, filmler veya görme engelli sanatçıların yaptıkları resimler gibi sanat eserleri, engelli bireylerin günlük yaĢamdan hikâyelerini kapsayan arĢivler, oluĢturdukları sosyal ve politik baskı grupları, yapılan araĢtırmalarda kendilerini genel içinde ayrı hissetmeleri ile engelli bireylerin kendilerinin yer aldığı bir kültürden söz etmek mümkün olabilir (Colbert, 1998; Peters, 2000). Ancak bu kültürlenme toplum içinde ayrı grup olmalarını irdelemede değil, gereksinimlerinin farklı olmasının bir göstergesi anlamında kullanılmalıdır. Böylelikle hem toplum içinde var olmada ve kendilerini ifade etmede hem de eğitim, sağlık gibi hizmetlerden yararlanmada gereksinim farklılıkları dikkate alınabilecektir. Gereksinimlerin farklılığı engelliler ile ilgili yapılacak olan araĢtırmalar açısından da ayrı bir öneme sahiptir (Perrin JM, 2002 akt. ġahin 2004). Bir toplumda engelli olmayan bireylerin nasıl üzerinde anlaĢtıkları ortak değerleri ve bakıĢ açıları varsa engelli olan bireyler de kendi aralarında ortaklıklar geliĢtirmiĢlerdir. Engellilik kültürü farklı türdeki engelli bireylerin pek çok ortak noktayı paylaĢmasıdır. Birey eğer engelli olarak doğduysa muhtemelen eğitim veya çalıĢma hayatında kendine özel gereksinimler önceden sağlanmıĢtır. Eğer engelli topluluğuna birey yaĢamının sonraki döneminde katıldıysa eve ulaĢmada, iĢ hayatında sağlık hizmetlerine eriĢebilmede, konaklamada bir takım 38 gereksinimlerle karĢılaĢması kaçınılmazdır. Tüm bunlar engelli bireylerin ortak deneyimlerinden bazılarıdır. Engelli bireyler ailelerinden öğrendikleri kültürden farklı olarak birbirleriyle etkileĢimleri sonucunda yeni bir kültür öğrenmektedirler (http://www.fvkasa.org/resources/files/history-culture.php) Engellilik hareketleri engelli bireylerin ihtiyaçları doğrultusunda kültürel yaklaĢımdan ayrı olarak engelli bireyin bakıĢ açısıyla engellilik kültürünün Ģekillenmesinde önemli rol oynamıĢtır. Engellilik hareketi özellikle Ġngiltere‟de 1960‟lı yıllarda kendileri de engelli olan Oliver ve Finkelstein tarafından yürütülmüĢtür. Engelli bireylerin toplumdaki diğer bireylerden ayrı olarak kendi aralarındaki ortak deneyimler ve bunların sonucunda gerçekleĢen ortak kavram, ortak düzenlemeler, duygu ve inanıĢ biçimleri engelli bireyin bakıĢ açısıyla Ģekillenen engellilik kültürünü oluĢturmaktadır. Aynı zamanda engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı yaklaĢımları ve kalıp yargılar engelli bireyin toplumsal yaĢamdan izole olması ve kalıp yargılar doğrultusunda hareket etmesine neden olmaktadır. 4.2 HABĠTUS Bedenin toplumbilimsel çözümleme içinde geleneksel terimleri de kullanarak, nasıl ele alındığına en önemli örnek günümüzün önemli sosyologlarından biri olan P. Bourdieu‟nun görüĢleridir. P. Bourdieu Marksist kavramları da kullanarak bedeni sosyolojik yaklaĢım içinde değerlendirmiĢtir. P. Bourdieu‟ya göre beden üç noktada toplumsal sınıflandırma için önemli bir konuma oturmaktadır. Bunlardan ilki, bedenin, bireyin sosyal konumuyla iliĢkisi, ikincisi habitusun cisimleĢmesiyle iliĢkisidir. Üçüncü noktaysa bedenin beğeni çerçevesinde ortaya çıkmasıdır (IĢık 1998:138). Bu bağlamda engelli bir bedene sahip olmanın sosyal konum ile iliĢkilendirilmesi gerekmektedir. Bu iliĢkilendirme Bourdieu‟nun habitus kavramıyla netleĢecektir. Toplumsal failler, habitusun “sürekli eğilimleri” aracılıyla mevcut durumları pratik olarak içselleĢtirerek etkinleĢtirirler. Dolayısıyla habitus, belirli türde 39 zeminler ve koĢullardaki toplumsal deneyimlerimizin bir sonucu olmasının yanında, zihnimizde taĢıdığımız (sınıf, dil, etnisite, toplumsal cinsiyet gibi) sürekli eğilimler setini de anlatmaktadır. Belirli toplumsal ortamlar ve koĢullardaki deneyimlerimiz, dünyaya, bu koĢullarda edindiğimiz bilgi ve kaynaklara yaklaĢımımızı derinden etkilemektedir. Böylece habitus aktörlerin içinde bulunduğu toplumsal bağlamın etkisini devreye sokan biliĢsel ve güdüsel bir mekanizmadır; bilgi ve kaynakların biçimlendirdiği etkinliklere aktarıldığı bir kanal, araç /ortam sağlamaktadır. Böylece nesnel bağlamın, karĢılıklı iliĢkileri ve dolaysız etkinlik durumları habitus aracılığıyla geri getirilir ve oluĢturulur. Habitus kiĢinin etkinliklerinin daha genel parametrelerini oluĢtursa da insanlar aynı zamanda yaratıcı/ üretici varlıklar olarak anlaĢılmalıdır. Habitus faaldir çünkü kiĢinin sahip olduğu bir Ģeyden ziyade kiĢinin olduğu bir Ģeydir ve faillere belirli durumlarda nasıl davranacakları konusunda güçlü, yaratıcı sözel olmayan bir toplumsal yetkinlik duygusu kazandırmaktadır (Tucker 1986 akt. Tatlıcan ve Çeğin,2007: 315). GeçmiĢ etkiler ve mevcut uyaran arasında dolayımlanan habitus, aynı anda kendini üreten kalıplaĢmıĢ toplumsal güçlere göre yapılanır ve yapılaĢtırır. Habitus bir bireye hayatın farklı alanlarındaki etkinliklere biçim ve tutarlılık kazandırmaktadır. Bu nedenle Bourdieu, onu farklı biçimlerde “yapının ürünü, pratiğin üreticisi ve yapının yeniden- üreticisi”, “tüm seçimlerin seçilmemiĢ ilkesi” veya “düzenli doğaçlama” ve davranıĢın “Ģefsiz orkestrasyon”una izin veren “pratiği birleĢtiren ve pratiği- üreten ilke” olarak tanımlamaktadır (Wacquant 2007:62). Bourdieu habitusun belirtmektedir. sosyalleĢme Habitus, çok sayıda sürecinde çeĢitli öğrenilerek pratikler kazanıldığını (sosyal eylemler) üretmektedir. Habitus‟un, sosyalleĢme sürecinde kazanıldığını düĢündüğü için Bourdieu, kültürel kuralları içselleĢtirmektedir. Bourdieu bireysel ve kurumsal düzlemlerde kültürün ve kültürel mücadelelerin önemine dikkat çekmekte, kültür ve fail arasındaki iliĢkilerin kuramsal temellerini oluĢturmaktadır (Alver 2006: 23). 40 Habitus bu çerçevede, engelli olmayan bireyin engelli bireye karĢı yaklaĢımını yönlendirmekle birlikte engelli bireyin de kendisine yönelik kalıp yargılar doğrultusunda konumlandığı yapı olarak ele alınmıĢtır. 4.3 SERMAYE KAVRAMI ve SERMAYE TÜRLERĠ Bourdieu; ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye olarak üç temel sermaye tipi olduğunu belirtmektedir. (Bourdieu ayrıca bunlarla kesiĢen ve herhangi birini kapsayabilecek olan sembolik sermaye‟den söz etmektedir). Bunlardan birincisi, ekonomik kaynaklara egemendir; ikincisi iliĢkilere egemendir; insanların ister aile ister örneğin Harvard mezunu olmak dolayısıyla toplumsal durumları yüzünden kullanabilecekleri etki ve destek ağlarıdır (Wallece ve Wolf 2004: 130). Bireyler ve gruplar birbirleriyle iliĢkiye ve etkileĢime girerken kendilerine değer sağlamak için çeĢitli sermaye biçimlerini devreye sokmaktadırlar. Sermayenin belli baĢlı dört biçiminden söz edilebilir. Bunlardan her biri günlük yaĢamda diğerleriyle iliĢkiler esnasında “nakite çevrilebilir”. Sermaye denilince akla ilk gelen ekonomik sermaye, bireylerin sahip oldukları para veya diğer maddi değerlerdir. Kültürel sermaye ise toplumda yüksek olduğu düĢünülen değerler hakkında bilgi sahibi olmaya yöneliktir. Bu sermaye bireyin bedeninde bir nevi habitus olarak, kültürel eĢyalarda nesnel olarak ve diplomalar gibi kurumsal olarak mevcuttur. Sosyal sermaye de bireyin toplum içerisinde tanıdığı ve zamanı geldiğinde desteklerini alabileceği güvendiği fertler ağına iĢaret eder. Bu bir nevi Ģahsi maldır ve iyi iliĢkiler içindeki bireyler, gruplar ve aileler için somut avantajlar sunar. Sembolik sermaye ise bizzat bireyin kendisiyle alakalı olan görünüĢ, Ģeref, prestij, duruĢ, davranıĢ biçimleri ve konuĢma alıĢkanlıkları gibi özellikleridir. Sermaye biçimlerinin birbirleriyle değiĢimi ile de kültürel fikirler de yayılıp toplumların değiĢmesine sebep olabilir (Yel 2007:570). ÇalıĢma kapsamında engelli bireylerin sahip olduğu sermayelerin Bourdieu‟nun belirlediği sermaye türlerinden ekonomik sermayeyle maddi unsurlara sahiplik, sosyal sermayeyle bireyin kullanabileceği sosyal çevresi, sembolik sermayeyle 41 bireyin doğrudan kendisiyle ilgili özellikleri, kültürel sermayeyle de toplumda değer atfedilen unsurlara sahip olma Ģeklinde ele alınmıĢtır. 5. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ 5.1 ENGELLĠLĠK MODELLERĠ ÇERÇEVESĠNDE ENGELLĠLĠĞĠN YENĠDEN ĠNġASI TARTIġMALARI Engelli bireylerin tarihsel olarak karĢılaĢtıkları davranıĢlara bakıldığında çeĢitli açıklamalar bulunmaktadır. Eski Yunan ve Romalılarda ortalama yaĢam süresinin kadınlarda 37 erkeklerde 44 yılı geçmediği belirtilmiĢtir. Bunun sebebi; salgın hastalıklar, savaĢ, prematüre doğumlar, yetersiz beslenme ve yaralanmalar sonucu oluĢan engeller ve deformasyonların oldukça yaygın olmasına bağlanmıĢtır. Bu dönemlerde kol kırılmaları gibi küçük yaralanmalar, kısıtlı tıbbi yardım alan nüfusun büyük bir çoğunluğunda, engelliğin oluĢum nedeni olarak gösterilmiĢtir (Garland 1995 akt. Karademir Karademir 2008:13). Ortaçağda epilepsi, sağırlık, mental bozukluk ve zihinsel engeli olan bireyler bulunmaktadır ve bu tür sorunların nedeninin Ģeytan olduğu inancı yaygın görüĢü oluĢturmaktadır (Alexander ve Selecnick 1964 akt. Karademir 2008:13 ) Kiliseler, “cinlere karıĢmıĢ” olarak düĢündüğü için büyücü ve delileri yakarak cezalandırmıĢtır. 13. yüzyılda dilenci ve engelliler için yurtlar oluĢturulmuĢ, 14. yüzyılda ise Ġngiltere‟de engellilerin çalıĢmalarını öngören yasalar çıkartılmıĢtır. 16. yüzyılda Juan Luis Vibes engellilerin sağaltım, iĢe alıĢtırma ve çalıĢtırma yolları ile korunmasını önerisi getirilmiĢtir. Aziz Vincent de Paule tarafından 17.yy‟da sokak çocukları için bir kurum açılmıĢtır (Bilgin 2003 akt. Karademir 2008:13) Batı literatürüne bakıldığında engelliliğe iliĢkin ilk ciddi ve akademik adımların 1970‟li yılların sonlarına rastladığı ve Ġngiltere‟nin geliĢimlerin öncüsü olduğu anlaĢılmaktadır. Bu yıllarda öncelikle tıbbi bir problem olarak ele alınan engellilik olgusu tıbbi tanımlamalarla açıklanmıĢtır. 1980‟li yıllarda Ġngiltere‟de engelliliğin nicel boyutuna dikkat çekilmiĢtir. Buna göre 1980‟de Ġngiltere‟de yaklaĢık 6.5 milyon engelli nüfus olduğu tespit edilmiĢtir ( Burcu 2006:61) 42 Tarihi ve antropolojik kaynaklara göre ilk çağlardan itibaren, kötü ruhların ve Ģeytanın etkisi altında olduğu düĢünülen engelli bireylere karĢı acımasızca davranılmıĢtır. Ciddi fiziksel kayıpların söz konusu olduğu durumların çoğunda yeni doğanın öldürülmesi yoluna gidilmiĢtir. Romalılar‟da aile reisi olarak babalara, engelli veya kız çocukları doğduğunda, onları ölüme terk etmeleri konusunda izin verilmiĢtir. Öte yandan hastalık veya travma sonrası engelli hale gelen yetiĢkinler de kötü muamelelere maruz kalmıĢlardır. Herhangi bir rehabilitasyon anlayıĢı olmadığı gibi engelli bireylerin topluma kazandırılmalarına yönelik bir kaygı da hissedilmemiĢtir. Engelli bireylerden bazıları zorunlu kısırlaĢtırma eyleminin, çoğunluğu da fiziksel, duygusal ve cinsel istismarın mağduru olmuĢtur. Genelde bu dönemlere iliĢkin bilgilerin sınırlı olması, yetiĢkin engellilerin pek azının hayatta kalabildiği gerekçesiyle açıklanmaktadır. Ancak sınırlı da olsa verilere göre, engelliliğe cin çarpması veya tanrının/tanrıların gazabına uğramıĢ olma gibi anlamlar yüklenmesi nedeniyle engelli bireyler bir biçimde kınanmıĢ ve ayıplanmıĢlardır. Toplumun kültür ve inanç sistemleri, engelli bireylere yönelik davranıĢ ve tutumların belirleyicisi olmuĢtur (Renz 1998, Simon 1994, akt. Ġl 2002:68). Engelli bireylere yönelik davranıĢ ve tutumlar günümüzde hala geçerliliğini korumaktadır. Engelliği açıklamak için çeĢitli yaklaĢımlar geliĢtirilmiĢtir. Bu yaklaĢımların ortak amacı ise engellilik olgusunu açıklamak ve engelli bireylerin sorunlarına çözüm önerileri getirmek çerçevesindedir. Engelliliğe iliĢkin ilk ve en eski model “ahlakî model” (morality model)'dir. Söz konusu model engelliliğin, ahlaki çöküntüden kaynaklandığını, insanın içindeki “şeytanın” veya “ahlaksızlığın” dıĢa vurumu olduğunu ileri sürmüĢtür. Bu nedenle engelli bireylerin uğradıkları fiziksel, ruhsal ve duygusal Ģiddetin zihinlerinden hiçbir zaman kazınmayacağı, hatta “ortak bilinçaltlarına” yerleĢeceği düĢünülebilir. Pek çok kültürde engelli bireylerin karĢılaĢtığı olumsuz durumlar 21. yüzyıla dek değiĢik ölçülerde olsa da, varlığını korumuĢtur (Arıkan, 2007 akt. Özgöbek 2007:8) Ahlaki model yerini bireyin engeli odaklı açıklamalar getiren medikal modele bırakmıĢtır. 43 Yeti yitimi ve iĢlevselliği anlamak ve anlatmak için değiĢik kavramsal modeller önerilmektedir. Bunları, bir uçta “medikal model”, diğer uçta “sosyal model” diyalektiği içinde açıklamak mümkündür. Medikal model, yetiyitimini, doğrudan bir hastalık, travma veya diğer sağlık koĢullarının yol açtığı, bir profesyonel tarafından bireysel tedavi Ģeklinde medikal bakım gerektiren ve kiĢiye ait bir problem olarak görmektedir. ICF bu iki uçta yer alan modellerin bütünleĢmesine dayanmaktadır. Medikal model, bireyci ve tıbbi model Ģeklinde de ifade edilmektedir. Burcu (2010)‟da bu modelin en genel isminin geleneksel bireyci tıbbi model (traditional individuallistic medical model) olarak kabul gördüğünü belirtmiĢtir. Medikal model kavramı 1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü‟nün engellilik (handicap), bozukluk (impairment) ve özürlülük (disability) kavramlarının tartıĢmasıyla ortaya çıkmıĢtır. Dünya Sağlık Örgütü‟nün engellilik tanımlaması „sakatlık sonucunda günlük aktivitelerde kısıtlanma‟ ve bireysel düĢük özgüven Ģeklindedir. Bu tanımlama engelliliği bireysel patolojiye indirgeyerek açıklamaktadır (Llewellyn ve Hogan:158).20.yy‟da Ġngiltere‟de ve geliĢmiĢ ülkelerde engelliliğin yaygın tanımı medikal veya „bireysel trajedi modeli etrafında ĢekillenmiĢtir (Drake 1999:10). Medikal modelin odak noktası, engelli bireylerin fiziksel durumudur. Ayrıca medikal modelde engellilik, daha sonra bireyin “normal yaĢama” dönebileceği ya da mümkün olduğunca yaklaĢabileceği, onarılabilir ve daha da önemlisi onarılması gereken bir durum olarak görülmektedir. Örneğin, medikal model engeli olan bireyi, örneğin, kızamık gibi bir hastalığa yakalanmıĢ birey olarak ele alır. Bunun sonucunda, medikal model engeli olan bireyin rahatsız ya da hasta birisi gibi davranmasını ister, yani “hasta birey rolü” oynamasını varsayar (Aysoy 2004:31). Bireyin yalnızca engeline odaklanarak, yaĢadığı sorunlarda sosyal çevrenin etkisinin yok sayılması zamanla medikal model üzerindeki eleĢtirileri yoğunlaĢtırmıĢtır. Bu modelin açıklamalarının tek yönlü olması ve yetersiz kalması nedeniyle medikal modelden uzaklaĢılmıĢtır. 44 1970‟li yıllarda pek çok engelli birey Union of Physically Impaired Against Segregation (UPIAS) (1976:3-4) toplanmıĢ ve açık bir Ģekilde medikal modelle mücadeleye baĢlamıĢlardır (Drake 1999:13). 1980‟li yıllarda V. Finkelstein (1980) ve Michael Oliver (1990) „engelliliğin sosyal modelini‟ formüle ederek sosyal bilimlerde „medikal modelin‟ hegemonyasını zorlamıĢlardır (Allen 2004:490). Sosyal model (social model), sosyal organizasyonlarda sorun yaĢayan engelli bireylerin vatandaĢlık organizasyonların haklarına engelliliği odaklanmaktadır. oluĢturmakta olduğu Sosyal yapı vurgulanmakla ve birlikte engelliliğin sosyal olarak oluĢturulduğuna dair kültürel ve tarihi kanıtlar bulmanın mümkün olduğu ifade edilmektedir (Marks 1999:77). Oliver (1996)‟da bu modelde bireyin engelinin inkâr edilmediğini belirtmiĢtir. Fakat bireysel kısıtlamalar her ne Ģekilde olursa olsun, toplumun uygun servisleri sağlamakta ve engelli bireylere ihtiyaçları olan garantiyi vermekteki baĢarısızlığının sosyal organizasyona bağlı olduğu vurgulanmaktadır. Sosyal model engellilik konusunda toplumun kolektif sorumluluğunu vurgulamaktadır (Llewellyn ve Hogan 2000: 159). Sosyal modelde engellilik vurgusu, engelli bireylerin kısıtlılıklarını teĢhir, bireysel yargılamayla baĢlayıp kurumsal ayrımcılığa kadar devam eden, kamu binalarına eriĢememeden, ulaĢım ağını kullanamama ve eğitimde ayrıĢmaya kadar gitmektedir. (Oliver 1996: 33). Bu modelde aynı zamanda engelliliğin sosyal olarak inĢa edildiği vurgulanmaktadır. Bireyin engelinin değiĢtirilmesi veya düzeltilmesi yerine sosyal model engelliliğin sosyal ve çevresel bariyerlerin yani sosyal, fiziksel, mesleki ve manevi olarak düzenlenmesi gerektiğini belirtmektedir (French ve Quinn 1998 akt. Gilson ve Depoy 2000:208). Sinclair (1998 akt. Arıkan 2002 (2):61), engellilik sosyal modelinin de Ģu görüĢlere dayalı olarak inĢa edildiğini belirtmektedir: Toplum hangi becerilerin önemli olduğuna karar verir Fiziksel engeller, güç eĢitsizlikleri, yasalar ve sosyal tutumlar böyle becerileri olmayan insanların sosyal katılımını engeller 45 Toplum bireyleri engelli kılar Toplum, üyelerinin güçlenmesi için onları değiĢtirmeye çalıĢır Bireyin fiziksel iĢlevlerindeki bozukluk ve bunların hareket yeteneğinde yarattığı eksiklik ve güçlük, onu toplumun diğer bireylerinden farklı kılmaktadır, bu farklılık engellilerin yaĢadığı ayrımcılığın da asıl nedenini oluĢturmaktadır. Bilindiği gibi her türlü ayrımcılığın temelinde farklı olmak, yani “alıĢılmamıĢ özelliklere” sahip olmak vardır. Fiziksel iĢlevlerdeki bozukluklar ve bunların hareket yeteneği üzerinde yarattığı sınırlamalar bireyi toplumdan uzaklaĢtırmaktadır. Toplumsal destek sistemlerinin yetersizliği, toplumun dıĢlayıcı tutum ve davranıĢları da engelli bireyin topluma eĢit bireyler olarak katılmasını önlemektedir (KarataĢ 2002 (2): 44). Bir Ģekilde farklılıkları tanımlama isteği duyulmakta, niyet ne olursa olsun farklılık potansiyel olarak ayrımcılığı (discriminating) içinde barındırmaktadır. Normal etkileĢimin bir parçası olan görüĢlere- „akıllı ol dendiğinde-, „sen çünkü…, engellisin, siyahsın, ve kadınsın‟ örnek olarak verilebilir. Gerçekte engelli bireyler hala günlük aktivitelerinde sosyal ve fiziksel engellerle karĢılaĢmaktadırlar (Burke 2007: 20). 1990‟lı yıllarda sosyal model, sosyal coğrafya çalıĢmalarını etkilemeye baĢlamıĢtır. Bedendeki engele odaklanmak yerine bireyin karĢılaĢtığı güncel, fiziksel, soysal ve mekânsal bariyerlere, evdeki normal aktivitelere odaklanan çalıĢmalar (Madigan and Milner, 1999; Stark, 2001) kamusal alandaki çalıĢmalara ise (Butler and Bowlby, 1997; Gant, 1997; Gleeson, 1999; Imrie, 1996, 2000; Kitchin and Law, 2001) örnek olarak verilebilir (Allen 2004:490). Medikal ve sosyal modelin engelli bireylere bakıĢ ve engelliliği açıklama odaklarında farklılıklar bulunmaktadır. Medikal model engelli bireylere odaklanmak yerine, etiketlemenin üretilmesi ve kurum ve kültürel bağlamda sosyal etkileĢimle yeniden üretilmesine odaklanılmalıdır. Hall (1995) fiziksel engelli bireylerin fonksiyon kayıplarından daha çok toplumsal tavır alıĢ nedeniyle avantajsız durumda bulunduklarını belirtir. Medikal modelin tersine 46 sosyal model farklılıkların normallik konsepti ve toplumsal baskılar sonucunda oluĢturulduğunu belirtir. Oliver (1995)‟in belirttiği gibi, engelliliğin sosyal tanımlamasını „çağdaĢ sosyal organizasyonların insanların fiziksel engellerini ve öğrenme güçlüklerini dikkate almaksızın genel sosyal aktivite oluĢturmaları sonucu dezavantaj veya kısıtlama yaĢanması‟ olarak tanımlamaktadır (akt. Llewellyn ve Hogan 2000:159). Bununla birlikte sosyal model teorisyenleri, engelli bireylerin medikal modelde „problem‟ olarak görüldüklerini belirtmekte ve bireylerin engellerinin sorumluluğunu mümkün olduğunca ana toplumsal akımla açıklamaya çalıĢmaktadır (Barnes 1992, Spence 1992, Thomas 1982 akt. Tregaskıs 2002:459). Burada toplumsal genel kabullere vurgu yapılmakta ve bireyi engelleyenin onun engeli olmadığı ve engele uygun düzenlemeler yapmayan toplumun suçlu olduğu ifade edilmektedir. Sosyal modelin bir alt açıklama alanı olan sosyal inşacı modelde spesifik engellilik düzeyinin ötesinde, sosyal deneyimler engelliliğin inĢasında rol oynamaktadır. Sosyal inĢa engellilik deneyimleriyle sonuçlanmıĢtır. Sosyal model engelli bireylerin engelli olmayan bireyler aracılığıyla baskıya tabî (Shakespeare ve Watson 1998) tutulduğunu vurgulamaktadır. Bu durumun nedeni olarak da engelli bireylerin deneyimlerinin engelli olmayan bireylerle karĢılaĢtırılmasından kaynaklanması gösterilmektedir. Buna en basit örnek tekerlekli sandalye kullanıcısının basamaklar nedeniyle apartmanlara ulaĢamamasının tartıĢılmak zorunda olmasıdır, bu deneyim Burke tarafından yaĢanmıĢtır (Burke 2004 akt. Burke 2007: 20). Engelli bireyler fiziksel çevrede fazlasıyla sorunlar yaĢamaktadır. Var olan yapılarda engelli bireylere yönelik değiĢikliklere gidilmesiyle birlikte, yeni yapılarda da engelli bireyler düĢünülerek hareket edilmesi gerekmektedir. Toplumsal bakıĢ açısında “engelli birey” olma tanımlaması bir sosyal inĢa sürecinde gerçekleĢmektedir. Engelliliğin sosyal inĢası modelinde, engellilik tanımlarının ve ortak duygu, düĢünce ve pratikler ile uzmanlaĢmıĢ bir meĢrulaĢtırma içinde engellilikle ilgili genel kabullerin nasıl Ģekillendiği üzerinde durulmaktadır (Barton 1996, Darke 1994, Corbett 1994 akt. Burcu 2006: 70). Diğer taraftan engelliğin sosyal inĢası söylemindeki temel vurgu engelli insanlar 47 için gizli/gömülü anlamların keĢfedilmesi engelliliğin toplumsal bağlamda yeniden tanımlanmasını sağlayacaktır (Corker 1998 akt.Burcu 2006: 71). Sosyal model teorisyenleri, engelliliğin sosyal olarak inĢa edildiğini ve engellerinin bireylere empoze edildiğini belirtmiĢlerdir (Hutchison 1995 akt. Llewellyn ve Hogan 2000:159). Burke (2007)‟de engelliliğin sosyal bir inĢa olduğunu belirtmiĢ ve kiĢisel bir problem olarak tanımlanmasının veya sorunlara bireysel olarak çözüm beklenmesinin, sosyal dıĢlanmaya neden olduğunu ifade etmiĢtir. Sosyal inĢada yararlanılan nokta, farklılıkları Ģartlara bağlı olarak algılama ve tanımlamadır. Sosyal inĢacılık; „dünyayı genel olarak anlamanın yolu olarak kullandığımız kategori ve kavramların, tarihsel ve kültürel özellikler‟ taĢımakta olduğunu belirtmiĢtir (Burr 1995:4 akt. Marks 1999:78). Karen Nakamura‟da engelliliğin sosyal bir inĢa olduğunu fakat bunun fiziksel veya zihinsel gerçekliği kabul etmemek olmadığını vurgulamakta ve bedenin sosyal normlar ve töreler aracılığıyla tanımlandığını ifade etmektedir. Sosyal inĢacı modele göre, engellilik, bedenin sosyal olarak inĢa edilmiĢ olduğunu göstermektedir. Sosyal tutum ve kurumlar beden gerçekliğinin belirlenmesinde biyolojik olgulardan çok daha fazla etkilidir. Sosyal temsiller engelli beden yapısını belirler, kendilik bilinci de bu belirlemeye bağlıdır (Siebers 2001akt.Burcu 2010: 74). Bu alanda çalıĢan uzmanlar (Fine & Asch, 1988; French, 1993;Gill, 1997; Hahn, 1985, Longmore, 1995b, Oliver, 1990, Shapiro, 1993) engelliliği, engelle birlikte yaĢamak olarak değil, ama engelin yarattığı sosyal reaksiyonla yaĢamak olarak vurgulamaktadırlar (Kielhofner 2005:490). Sosyal modelin bir diğer alt açıklama alanı olan sosyal ve hak temelli politik modelde, tüm bireylere hizmet götürme sorumluluğunun hâkim olduğu fikriyle birlikte engelliliğin toplum ve engelli olmayan bireyler için dizayn edilen çevre Ģartlarından kaynaklandığı kabul edilmektedir (Drake 1999:36). 1970‟li yılların öngördüğü bağımsız yaĢam felsefesi, engellilik hareketini de etkilemiĢ ve engelli bireyler politik eylemler için organize olmaya baĢlamıĢlardır. 48 Böylelikle, engellilerin daha bağımsız, kendi hür iradeleriyle belirlenmiĢ yaĢam biçimleri oluĢturmaları amaçlanmıĢtır. Engellilerin yaĢamında otorite ve yönlendirme hep baĢkalarının onlar adına kullandığı bir güç olmuĢtur. Oysaki yaĢamda geliĢmiĢ bir yaĢam kalitesi için anlamlı tercihler yapabilmek, yetkin olmak, özerklik ve bağımsızlık, gerekmektedir. Bu bakıĢ açısıyla bağımsız yaşam modeli, engellilerin kendi yaĢamlarıyla ilgili kararları almaları ve sorumluluk üstlenmeleri öngörülmektedir. BaĢka bir deyiĢle bağımsız yaĢam hareketinin ilkeleri doğrultusunda engellilerin ve ailelerinin karar vermede özerk olmaları desteklenmelidir (Cohen 2000 akt. Ġl 2002:70). Bağımsız yaĢam modelinde hareket noktası, toplumun üyeleri olarak engelli bireylerin ayrımcılık yapılmaksızın temel insani gereksinmelerini karĢılamaktır (Mackelprang 1996, Renz, akt. Ġl 2002:72). İnsan hakları modeli; sosyal modelin ayrı bir alt grubudur. Engelliliği bir sosyal inĢa olarak anlamaktadır. Bu model asıl olarak bir insan varlığı ile bireyin aslî gururu ile ilgilenir. Ġnsan hakları modelinin ana söylemi toplum tarafından engelli insanların ezilen bir grup olarak inĢa edildiğidir. Bu model engelliliği bozukluğun bir biçimi olarak tanımlamaktadır (Burcu 2010: 76). Engellilik modellerinde amaç engelliği açıklamak ve engelli bireylerin sorunlarına çözüm getirmek olsa da modeller engelliği çok boyutlu olarak değerlendirmedikleri konusunda eleĢtiriler almaktadır. Bu nedenle engelliliğin bir bütün olarak ele alınması yaklaĢımı benimsenmiĢtir. ĠĢlevselliğin çeĢitli boyutlarının birleĢtirilebilmesi için “biyopsikososyal” yaklaşım kullanılmıĢtır. Bu nedenle, ICF, biyolojik, bireysel ve sosyal bağlamlardan gelen sağlıkla ilgili farklı görüĢlerin uygun birleĢimini sağlamak için bir sentez oluĢturmayı amaçlamaktadır. Biyopsikososyal model, yaĢ, cinsiyet, sosyal pozisyon, etnisite, kiĢilik ve baĢa çıkma davranıĢı, yaĢam tarzı ve geçmiĢ ve Ģimdiki deneyimi gibi faktörleri içeren kiĢisel karakteristikler ile topluma tam katılımın engellerinin ve kolaylaĢtırıcılarının etkilerini içeren içeriksel unsurları kapsar (Burcu 2010: 77). Engelliliğin bedensel, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutlarda bir bütün olarak ele alınması gerektiği bu modelin temel vurgusunu oluĢturmaktadır. 49 5.2 ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN PIERRE BOURDĠEU’NUN HABĠTUS VE SERMAYE KAVRAMIYLA ĠLĠġKĠLENDĠRĠLMESĠ Bourdieu tüm kitaplarında „alan‟, „doxa‟, „habitus‟, „sosyal sermaye‟ gibi kendine ait kavramları toplumu açıklamak için kullanmıĢtır (Laberge 2010:773). Bu bölümde Bourdieu‟nun habitus kavramına yönelik açıklamalarıyla engellilik arasında iliĢki kurulması amaçlanmıĢtır. Daha önce de belirtildiği gibi habitus kavramı Bourdieu tarafından bireyin sosyalleĢmesinde bir Ģekilde hareketlerini yönlendiren “kalıcı yatkınlıklar sistemi” olarak ya da “belli bir zaman ve mekana ait sosyal koĢulların kafamıza yerleĢtirdiği kazanılmıĢ niteliklerin algı, takdir ve eylem Ģemalarının bütünü” (Ansart 1990:41 akt. Ünal 2004:3) olarak belirtilmiĢtir. Habitus kavramı Bourdieu‟ya sosyal yapılar ile sosyal eylem arasında bağ kurma imkanını veren bir kavramdır (Ünal 2004:3). Bourdieu (1984), habitusun kaynağının erken çocuklukta aile üyelerinin etkileĢimi ve çeĢitli sosyal gruplarla (örneğin okul, komĢuluk) kazanıldığını belirtmektedir. Habitus bireyde cisimleĢen, Ģekil alan çok yönlü fiziksel aktivite deneyimleridir (Bourdieu 1984:190 akt. Dagkas ve Stathi 2007:371). Engelli olmayan bireylerin engelli bireylere yönelik davranıĢlarında içinde yaĢadıkları toplumun kültürel değerleri ve engelli bireylere karĢı bakıĢı etkili olmaktadır. Birey içinde yaĢadığı toplumun değer yargılarını sosyalizasyon sürecinde öğrenmektedir. Habitusun içinde yaĢadığımız toplumun bireyi harekete geçiren eğilimler olduğu noktasından hareketle, engelli olmayan bireylerin engelli bireylere iliĢkin kalıp yargıları habituslarında bulundurduklarını ve bu nedenle engelli bireylere yönelik davranıĢlar geliĢtirdiklerini söylemek mümkündür. Bourdieu‟da (1977, 1990), habitus aracılığıyla yorumları, bedeni anlama gerçekleĢir veya Jenkins (1992 akt. Edwards ve Imrie 2003: 241)‟de belirtildiği gibi „alıĢkanlık veya tipik durumlar, görünüm veya özellikle de habitus beden‟dir. Sonuçta konuĢma, hareket etme, bedensel hareketler genel hal ve hareket 50 habitusun ayrılmaz bir parçasıdır. Marks (1992 akt.Edwards ve Imrie 2003: 241) beden ve habitus arasındaki iliĢkiyi „beden çevresel koĢullar aracılığıyla habitusu benimser‟ Ģeklinde ifade etmiĢtir. Habitus sonuçta, maddi, somutlaĢan, günlük yaĢamdaki deneyimlerle, bireysel ve sosyal oluĢumlar arasındaki iliĢkilerle ve geniĢ sosyal yapılarda sosyal eĢitsizliklerin yeniden üretiminde anlaĢılmaktadır. Bourdieu için habitus diğer bireylere nasıl uygun bir Ģekilde cevap verildiğini anlamak için ve sıklıkla bilinçsiz olarak farklı durumlarda, olaylar ve diğer bireylerle etkileĢimi sağlamaktadır (Edwards ve Imrie 2003: 241-243) Engelli olmayan bireylerin, engelli bireylere karĢı geliĢtirdikleri davranıĢlar bireysel olmayıp, toplumun engelli bireylere karĢı yaygın inanıĢını yansıtmaktadır. Dolayısıyla birey habitusunda yer alan eğilimler doğrultusunda hareket etmektedir. Bourdieu‟ya göre toplumsal yaĢam, yapılar, eylemler ve yatkınlıkların (dispositions) karĢılıklı birbirleriyle etkileĢimi ile oluĢurken, eylemi toplumsal yapılar ve bu yapılara dair cisimleĢmiĢ (embodied) bilgi yönlendirir. Böylece Bourdieu, toplumsal eyleme, “yapılaĢtıran yapılar” (structuring structures, modus operandi) ve “yapılaĢmıĢ yapılar”ın (structured structures, opus operandi) Ģekil verdiğine ve eylemin bunlar tarafından Ģekillendirildiğine vurgu yapar. Eylem, doğrudan doğruya alıĢkanlıklarımızdan oluĢmaz; eylem kültürel yönelimlerimiz, kiĢisel yörüngemiz (personal trajectory) ve toplumsal etkileĢim oyununu oynama yeteneğimizin oluĢturduğu bir doğaçlama sürecidir. Bourdieu bu yapısal doğaçlama yeteneğini “habitus” olarak adlandırır ve bu devamlılık ve aktarılabilir olma özelliğine vurgu yaparken, habitus kavramının biriktirmeyi (cumulative) de içerdiğine iĢaret eder. Bourdieu bu durumu Ģöyle ifade eder: Tarihin ürünü olarak habitus, tarih tarafından oluşturulan düzenekler doğrultusunda bireysel ve kolektif eylemler üretir. Her organizmada algı, düşünce ve eylem düzenekleri olarak yer alan, eylemlerin „doğruluğunu‟ ve zaman içerisinde istikrarlılığını güvence altına alan, tüm formel kurallardan ve belli normlardan daha sağlam olan geçmiş deneyimlerin etkin varlığını sağlar (Bourdieu 1995 akt. Karadağ 2009: 196). 51 Engelli bireylerde içinde yaĢadıkları toplumun kendilerine yönelik olan kalıp yargılarını sosyalizasyon süreciyle habituslarına alırlar. Bu noktada da engelli bireyler, ya toplumun değer yargıları doğrultusunda hareket ederler ya da bu değer yargılarını bir noktada kırmaya yönelik davranıĢlar geliĢtirirler. Bourdieu, yapı, kültür ve fail arasındaki iliĢkiyi kuramsallaĢtırmayı amaçlamıĢ, bu nedenle çeĢitli araĢtırma alanlarında kullanılabilecek kavramlar geliĢtirmiĢtir. Sosyal kökene ve eğitime önem veren Bourdieu (1997:49 vd. ) çok değerli bir habitus oluĢturarak, insanın yetkinliğinin çeĢitlendirilebileceğini düĢünmüĢtür. Habitus kavramı, yaĢam tarzı, dürtüler, tercihler, somut davranıĢlar, beceri ve toplumsal yetenekleri kapsamaktadır. Habitus, içselleĢtirilmiĢ düĢünce- eylem ve algılama Ģemasıdır; bir durumdan diğerine aktarılabilen dayanıklı eğilimler bütünüdür. Eğilimler fikri, habitusun biliĢsel, güdüleyici ve davranıĢsal düzenliliklerini ifade etmektedir. Habitus, bireysel/ kiĢisel olan her Ģeyin kolektif/toplumsal ya da sosyal olduğunu ifade etmektedir. Habitusun iĢlevi, düĢünce, algılama, ifade ve eylemlerin sınırsız bir beceri ile tamamen özgür olarak üretilmesidir (akt. Alver 2006:16). Bu bağlamda engelli ve engelli olmayan bireylerin bedenleri de toplumsaldır. Habitus, çok sayıda çeĢitli pratikler (sosyal eylemler) üretmektedir. Habitus‟un, sosyalleĢme sürecinde kazanıldığını düĢündüğü için Bourdieu, kültürel kuralları içselleĢtirmektedir. Bourdieu bireysel ve kurumsal düzlemlerde kültürün ve kültürel mücadelelerin önemine dikkat çekmekte, kültür ve fail arasındaki iliĢkilerin kuramsal temellerini oluĢturmaktadır (Alver 2006:23). Engelli bireylere yönelik tanımlar, bireyin içinde yaĢadığı toplumun kültürüne göre değiĢiklik göstermektedir. Bunun nedeni engelli olmayan bireylerin habituslarının farklı kültürel kodlarla Ģekillenmesidir. Örneğin bir toplumda çirkin, iĢe yaramaz, aptal ve kötülük temsili olarak görünen engelliler bazı kültürlerde engelleri nedeniyle yüceltilmektedir. Daha öncede belirtildiği gibi Bourdieu dört çeĢit sermaye belirtmiĢtir. Bu sermaye türleri ekonomik, kültürel, sosyal ve sembolik (simgesel) sermaye 52 türleridir. Kültürel tanımların engelli bireylerin sermayelerini Ģekillendirmesi bağlamında sermaye türleri detaylandırılmıĢtır. Ekonomik sermaye; gelir, varlık, mirastan oluĢmakta ve sınıf eĢitsizliklerine vurgu yapan finansal kuruluĢlar, mallar ve servislerle birlikte tasarruflar ve parasal değeri olan mal varlıklarını içermektedir. Ekonomik sermaye yüksek oranda sermayenin rasyonelleĢtirilmiĢ Ģeklini oluĢturmaktadır (Ünal 2004, Skeggs 2001 akt. Karadağ 2009 Turner 2003 akt. Baran 2008,Dagkas ve Stathi 2007, Crossley 2001). Aynı zamanda ekonomik sermayeye sahip olmak demek, ilk etapta geniĢ mali kaynaklara sahip olmak demektir. Bununla birlikte bir kiĢinin yüksek ekonomi çevreleriyle iliĢki içinde olması veya mali-ekonomik alanda bilgi sahibi olması da aynı kavramla dile getirilmektedir (Ünal 2004:3) Bu bağlamda engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar ve ekonomik sermaye arasındaki iliĢki engelli bireylerin toplumda maddi anlamdaki kazanımları ve bunu doğrudan belirleyen meslek ve iĢ üzerinden ortaya konulmaktadır. Engelli bireyin sosyalizasyon süreciyle içselleĢtirmiĢ olduğu kavramlar toplumsal konumun Ģekillenmesinde rol oynamaktadır. Bireyin toplumsal konumunun önemli bir göstergesi olan ekonomik düzey maddi kaynaklar doğrultusunda Ģekillenmektedir. Engelli olmak ve meslek sahibi olmak, bireyin sahip olduğu mesleği yapabilmesi kültürel tanımlamalar aracılığıyla betimlenmektedir. Kültürel sermaye; eğitim, akademik özellikler ve uzun süreli beden/zihin eğilimlerini kapsamakta, bireyin ekonomik koĢullarının sonucu olarak edindiği, formel ve informel sosyal davranıĢlar, sosyal pratikler, iletiĢim kurma ve dili konuĢma biçimi ile beğenilerinden oluĢmaktadır. Böylece kültürel sermaye formel eğitimden kaynaklanan diplomalarla objektif bir görünüm kazandıran okul sermayesi ile aileden kaynaklanan ve aile içinde kazanılan nitelikleri ifade eden bir sermaye türüdür. (Dagkas ve Stathi 2007:371, Allan 2006:176-178 akt. Baran 2008:89-90). Aynı zamanda kültürel sermaye belli bir toplumsal düzlemde eĢit olarak dağıtılmayan kültürel kaynak ve gücü içerir ve üç biçimden oluĢmaktadır. Kültürel sermayenin cisimleĢmiĢ (embodied) hali, kalıcı düĢünsel ve bedensel tavırlar olarak görülmektedir. Bu “telkin” (inculcation) eylemini de 53 içerdiği için, zaman harcamayı gerektirir. Yani kültürel sermayeye yatırım yapan kiĢi, bu sermayenin kazanımı için bireysel olarak zaman harcamalıdır. Kültürel sermayenin nesnelleĢtirilmiĢ (objectidfied) biçimini resimler, kitaplar, müzik aletleri, makineler gibi (institutionalised) hali ise, kültürel nesneler içerirken, kurumsallaĢmıĢ formel eğitime dayalı niteliklere iĢaret etmektedir (Bourdieu 1986 akt. Karadağ 2009: 191) Bununla birlikte kültürel sermaye kendisini habitusta belli etmektedir (Ünal 2004:170). Kültürel sermaye güzel sanatlara ve kültüre iliĢkin nesnel bilgileri, biçimsel bilgileri ve kültürel becerileri ifade etmektedir. Kültürel eylemlerin, habitus sistemi tarafından üretildiğini kabul eden Bourdieu, kültürel sermayenin, toplumsal statü sistemi ile habitus arasındaki iliĢkiyi ortaya koyduğunu söylemektedir. ĠletiĢimsel eylem kültürel sermayesi, farklı sosyal sınıflar arasında eĢit olmayan bir Ģekli de dağıtılmıĢtır ve toplumsal bölünmelerin ve eĢitsizliklerin sürmesine yardımcı olmaktadır (Bourdieu 1997akt. Alver 2006: 16-17). Bourdieu‟nun ifadelerinden de anlaĢılacağı üzere bireyin sosyalizasyon sürecindeki öğrenmelerine bağlı olarak tüm kazanımları onun kültürel sermayesine yansımaktadır. Bireyin konuĢurken, eylemde bulunurken ve seçim yaparken kullandığı yollar, ait olduğu sosyal sınıfın özünü ve formunu yansıtmaktadır. Özellikle beğenileri, kurumlaĢmıĢ kültürel sermaye olarak nitelendirildiğinden, bireyin habitusunu oluĢturur ve bu bedenine yansımaktadır. Böylece habitus bir nevi bireyin alıĢkanlığını ve yatkınlığını simgeler, dolayısı ile zevk ve beğenilerimizin bireysel olmadığı, aksine kaynağını ait olduğu sosyal sınıftan aldığı için toplumsal olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Kültürel sermaye, yetiĢkin bireyin tüm öğrenmelerini, bilgi ve deneyimlerini, alıĢkanlıklarını, önyargılarını, inançlarını içerir, kısaca bireyin eğilimleri ve yatkınlıkları anlamına gelen habitusunu oluĢturur. Bireyin sahip olduğu habitus bireysel ve kolektif pratikler yolu ile üretilir ve algıda, davranıĢta ve düĢüncede deneyimlerin birikimine yol açar ve onları tortulaĢtırır (Turner 2003: 499-500 akt. Baran 2008:89-90). Böylece birey toplum içinde yeni öğrendiği bilgiler ve kazandığı sembollerle eski bilgilerinden oluĢan tortuları etkileĢime girmekte ve bunları gereksindiği davranıĢa dönüĢtürerek yaĢamını sürdürmektedir. Dolayısı ile birey, kültürel sermayesini oluĢturan öğrenme ve yatkınlıklarını tekrarlarla bir 54 taraftan rutinleĢtirmekte ve öte taraftan da dönüĢtürerek yeniden üretmektedir. Bireyin yapıyı, yapının bireyi dolayımlı olarak dönüĢtürdüğü ve bir sosyal inĢa sürecini devam ettirdiğini ortaya koymaktadır (Baran 2008:89-90). Kültür doğrudan habitus aracılığıyla bireyin bedenine yansımaktadır. Her türlü bireysel faaliyet bireyin içinde yaĢadığı toplumun kültüründen izler taĢımakla birlikte birey bu kültürel izlerin eylemde bulunurken farkında değildir. Bu durum bireyin yaĢamı boyunca aktif bir yapı sergileyerek devam eder ve tüm kazanımları etkilemektedir. Kültürel tanımlamalar doğrultusunda engelli bireyin kültürel sermayesinde alıĢkanlıklar, beceriler ve sahip olduğu eĢyalar üzerinde durulmaktadır. Sosyal sermaye, kiĢinin harekete geçmesi için gerekli ve sürekli iliĢkileri sağlayan bir gruba aidiyete bağlı imkânların bütününü ve bireyin içinde bulunduğu sosyal iliĢki ağına atıfta bulunan ayrıca bireylerin toplumsal konumları gereği kullanabilecekleri etki ve destek ağlarını gösteren, seçkin kulüplerde, rallilerde, derneklerde, resepsiyonlarda vb. Ģekil bulan sermeye türüdür (Ünal 2004, Turner 2003 akt. Baran 2008:89). Bu sermaye formunun günümüz kapitalist toplumlarında ekonomik ve kültürel sermayeye göre daha az belirleyici olduğunu düĢünen Bourdieu, sosyal sermayenin, az çok kurumsallaĢmıĢ karĢılıklı tanıĢıklık ağlarını veya bir gruba üyeliğin getirdiği sosyal ağları içerdiğini belirtmektedir (Bourdieu 1986 akt. Karadağ 2009: 191).Bu sosyal iliĢki ağlarına arkadaĢlık, eĢ, meslektaĢ, din, etnisite aynı zamanda beceri, bilgi ve yapabilirlikler örnek olarak verilebilir (Dagkas ve Stathi 2007:371). Bourdieu (1997:54 akt. Alver 2006:17) bir toplumda, hangi kültürel eylemlerin hangi habitus biçimiyle yapılacağına ve hangisinin daha çok ya da daha az değerli olduğuna dair gizli bir uzlaĢma olduğundan hareket etmektedir. Habitus tarafından üretilen kültürel eylemler, sosyal alanda hiyerarĢik olarak düzenlenmektedir. Bu çerçevede insanların kendi yararları için harekete geçmeleri toplumsal bağları ve sosyal sermayeyi (sosyal iliĢkiler) oluĢturmaktadır. YaĢam biçimleri, statü hiyerarĢisi içinde kendi durumlarını ortaya koymaktadır; bu nedenle de sosyal sermaye yalnız kültürel etkinliklerin değil aynı zamanda sosyal konumun da göstergesi olmaktadır. 55 Pierre Bourdieu, sosyal sermaye kavramını sosyal uyum (social cohesion) ve sosyal mücadele olarak geliĢtirmiĢtir (Zacharakis ve Flora 2005:293). Sosyal sermayenin elde bulundurulması, iliĢkiler kurma ve sürdürmeye, yani karĢılıklı davetler, birlikte eğlenme gibi bir sosyalleĢme çabasına bağlı olmakta aynı zamanda belirli sosyal çevrelere girmede önemli bir iĢlev görmektedir (Bourdieu 1980a:2-3 akt.Ünal 2004). Birey içinde yaĢadığı toplumun “normal” olarak belirlediği kalıplara uymadığı durumlarda çeĢitli tanımlamalar ve bunun sonucunda da davranıĢlarla karĢılaĢmaktadır. Bu nokta engelli bireyler üzerinden örneklendirilebilir. Bireyin sahip olduğu engeli nedeniyle kendisine atfedilen tanımlamalar sosyal yaĢamını dolayısıyla da sosyal iliĢkilerini etkilemektedir. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalarla sosyal sermayeleri arasındaki iliĢkiyle engelli bireylerin arkadaĢlık (karĢı cins, takım arkadaĢlığı) ve ailevi iliĢkileri çalıĢma kapsamında ele alınacaktır. Sembolik sermaye; fiziksel görünüm, Ģeref, nam yapma, madalyalar gibi onura ve tanınmaya bağlı tüm ritüellere karĢılık gelmektedir. DoğuĢtan ve sonradan elde edilen tüm sıfat ve rütbeler sembolik sermayeyi oluĢturmaktadır. Dolayısıyla sembolik sermaye hem bilgiye hem de kabule dayalı bir sermayedir (Ünal 2004, Allan 2006 Turner 2003 akt. Baran 2008). Sembolik sermaye P. Bourdieu‟nun sosyolojisinde özel bir öneme sahiptir. “Sembolik” terimi üç boyuta gönderme yapmaktadır: BiliĢsel bir inĢa faaliyetini, bir temsili, bir üstünlük biçimini göstermektedir. Simgesel sermayenin birikimi, diğer tür sermayeler için olduğu gibi çıkarlarla belirlenmiĢtir: O da simgesel içerikli bedeller, yatırımlar, artık değerler doğurmaktadır. Bu haliyle, ekonomik sermayeden bağımsız değildir. Simgesel çıkarların tatmini maddi fedakârlıklar yapmaya zorlamaktadır. Aynı Ģekilde kültürel sermayeyle donanmıĢ bireyler de saygı görürler. Böylelikle, simgesel sermaye bir eyleyene, diğer üç biçimdeki sermayeye sahip olmasının ve tanınmasının sağladığı bir kredi ve otoriteden baĢka bir Ģey değildir. Bu anlamda, o artık özel bir tür sermaye olarak değerlendirilemez, fakat sermaye olarak değer biçilmediği zaman her tür sermayeye dönüĢen bir Ģeydir (Bourdieu 2000 348-376 akt. Ünal 2004:117). 56 Engellilik doğuĢtan veya sonradan kazanılan bir durum olması nedeniyle sembolik sermayeye örnek olarak verilebilir. Çünkü birey engelli olarak, doğmasıyla birlikte dâhil olmakta zorluklarla karĢılaĢacağı bir toplumla karĢılaĢmaktadır. Bu doğrultuda da davranıĢ biçimleri, görünüĢ ve alıĢkanlıklar geliĢtirmektedir. Birey sonradan engelli olduğu durumda ise hayatında ciddi değiĢiklikler yaĢamakla birlikte önceki alıĢkanlıklarından vazgeçmek zorunda kalabilir veya alıĢkanlıklarını farklı Ģekillerde yapmaya baĢlayabilir. Baskın kültür pek çok sosyal yapıyı, örneğin aile, okul, hükümet, iĢ, tarafsızlık ve objektiflik altında yeniden üretir. Aile ve okul kültürel üretimden en çok etkilenen, eğilim, sosyal değerler ve Ģekillenen düĢünce modlarını oluĢturmaktadır. Kültürel üretimin bilinçsiz bir Ģekilde gerçekleĢmesi yalnızca toplumun baskın değerleri ve yasal olanlarla değil aynı zamanda marjinal ve diğer düzensizlikleri içinde barındırmaktadır (Bourdieu 1977, Giroux 1983 akt., Zacharakis ve Flora 2005:293). Engelli bireylere iliĢkin tanımlar engelli ve engelli olmayan bireyler tarafından kültür aracılığıyla sosyalizasyon sürecinde öğrenilmektedir. Sosyalizasyon sürecinde okul ve aile önemli rol üstlenmektedir. Sosyal yaĢamda engelli bireylere iliĢkin tanımlamalar genel kültürel kabuller çerçevesinde tekrar tekrar üretilmektedir. Bu üretim bireyin habitusuna yerleĢir ve kalıplar doğrultusunda birey farkında olmadan davranıĢta bulunmaktadır. Sonuç olarak baskın bir kültür olmakla birlikte bir de engellilik kültürü oluĢmaktadır. Imrie (2001), Kitchin (1998) ve Valentine (1999) sosyal çevrenin nasıl „dysappering‟ (görünmeyen) bedenler yarattığına dair açıklamalar yapmıĢ ve engelli bedenin istenmediği yönünde bir fikir yaratıldığını, sonuç olarak da engelli bireyde kamusal alandan geri çekilme isteğinin oluĢturulduğunu ifade etmiĢlerdir (Allen 2004:487). Engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen engellilik kültürü bu görüĢü desteklemektedir. Engelli bireyler kendilerine yönelik tanımlamalar doğrultusunda habituslarını oluĢturarak kendi yaĢamlarını inĢa etmekte ve toplumda kendilerine bir yer edinmeye çalıĢmaktadırlar. 57 Bourdieu (1997:51), habitusun sosyal sınıflara ve ait olunan sınıfa göre yorumlama örneklerini seçtiğini düĢünmektedir. Habitus fiziksel beden ile toplumun kültürü arasındaki iliĢkiyi ortaya koymaktadır. Habitusun oluĢumu, çevre koĢullarına bağlıdır. Burada ilk aĢamada bireyin ait olduğu ve hangi toplumsallaĢma deneyimlerini kazanacağını belirleyen ailesinin sahip olduğu kültürel ve ekonomik araçlar önem kazanmaktadır. Sosyal eylemler, yaĢam biçimini genelleĢtirmekte, yetkinlik kültürel, sosyal ve ekonomik sermaye ile kendini göstermektedir. Sermaye türleri toplumsal iktidarı ve eĢitsizliği belirlemektedir (akt. Alver 2006: 16-17). 6. BÖLÜM: BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠNĠN GÖRSEL ANALĠZ SONUÇLARI ÜZERĠNDEN ELDE EDĠLEN BULGULAR 6. 1. ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALAR Daha öncede belirtildiği üzere sinema filmleri, engelli bireylere iliĢkin bakıĢ açısının yansıtılması, toplumda engelli bireylerle ilgili görüĢlerin yayılması ve bu görüĢlerin inĢa edilmesinde önemli bir araçtır. Başka Dilde Aşk filminin yönetmeni de sinemanın bu rolünün oldukça önemli olduğunu belirtmiĢtir. “Sinema çok çok büyük bir silah. İyi kullandığınızda. Çünkü kitap ne kadar satıyor ki? Ama film böyle değil ve kalıcı bir şey. Sonra televizyonda gösteriliyor. Yani bir şeklide internette dolaşıyor” (İlksen Başarır) Kültürel tanımlamalar toplumun bakıĢ açısıyla ve engelli bireyin kendi bakıĢ açısıyla irdelenmiĢtir. Engelli bireylere iliĢkin toplumun bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel tanımlamaları belirlemek için filmde belirlenen yirmi iki sahne incelenmiĢtir. Bu sahnelerden elde edilen veriler kodlanmıĢtır. Bu kodlar; “duyamaz”, “sağır”, “eksik adam”, “tuhaf kötü baktı”, “korktum”, “zoruna gitti”, “utandı”, “üzülmeni istemiyorum” Ģeklindeki ifadeler üzerinden belirlenmiĢtir. Daha sonra bu kodlar çerçevesinde kategorilendirmeye gidilmiĢtir. Bu kategoriler Onur‟un kurduğu üç iliĢkide Zeynep-Onur iliĢkisi, (sevgili iliĢkisi) 58 Onur‟un annesiyle iliĢkisi (anne-oğul iliĢkisi) ve Onur‟un babasıyla iliĢkisi (babaoğul iliĢkisi) açısından ele alınmıĢtır. Son olarak da her bir iliĢki için kategoriler arası bağlamlar tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Genel olarak kategoriler arasındaki iliĢki aĢağıdaki gibi belirlenmiĢtir. Engele iliĢkin kalıp yargılar Zeynep ve Onur iliĢkisi (Sevgili iliĢkisi) Onur ve annesi arasındaki iliĢki (Anne-oğul iliĢkisi) Onur ve babası arasındaki iliĢki (Baba-oğul iliĢkisi) ġekil1: Engele ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların ġekillendiği ĠliĢki Kategorileri Filmde toplumsal bakıĢ açısıyla (diğerlerinin bakıĢ açısıyla) belirlenen tanımlamaların engelli bireylerin, doğrudan aile (anne-baba) ve karĢı cinsle olan iliĢkisinin niteliğini ve niceliğini etkilediğini söylemek mümkündür. Ġlk olarak filmde engelli bireyin, sevgililik ilişkisindeki kültürel yargılar ve buna bağlı olarak kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde engelli bireyin sevgililik iliĢkisinde “ karĢı cinsin de engelli olmasının gerektiği” (K1) yaygın bir kültürel kalıp yargı olarak belirlenmiĢtir. Filmde Zeynep engelsiz karakteri canlandırmaktadır. Onur‟un engelli olması ve Zeynep‟in Onur‟la birliktelik yaĢaması sosyal çevre tarafından hoĢ karĢılanmamıĢtır. Engelsiz karakter olan 59 Zeynep‟in arkadaĢ çevresinin bu iliĢkiye bakıĢını iki sahne üzerinden örneklendirirsek; Altı numaralı sahnede Zeynep ve arkadaĢları birlikte evde oturup, Vedat‟ın niĢan partisinden konuĢmaktadır. Zeynep ve Onur bu partide tanıĢmıĢlardır. ArkadaĢlarının Zeynep‟e ilk yorumu ise Ģu Ģekildedir, Arkadaşı 1: Bu çocuktu değil mi Zeynep? Leyla: Başka kim olabilir. Amma fotoğrafını çekmişsin çocuğun. Çok rezalet bir durum ya. Hem sen nasıl anlamazsın yaa. Arkadaşı 1: Sağır olmasa yakışıklı çocukmuş (K1) Leyla: Seni aradı mı hiç? Arkadaşı 2: Sessiz telefonlar alıyormuşsun Zeynep Zeynep: Öff der. Bu sahne örneğinde arkadaĢ 1‟in “sağır olmasa yakıĢıklı çocukmuĢ” ifadesi ve karĢılıklı diyaloglar göz önünde bulundurulduğunda engelli bireyin iliĢki yaĢayacağı karĢı cinsin de engelli olması gerektiği Ģeklindeki kalıp yargı kendini sergilemektedir. Yirmi iki numaralı sahnede Onur kürek takımının antrenmanındadır. Zeynep ise Onur‟un fotoğrafını çekmektedir. Antrenman sonrası Vedat, Zeynep ve Onur arasındaki iliĢki hakkında yorum yapmaktadır. Vedat: Nasıl gidiyor dersler alıyorum haberlerini. Zeynep: İyi iyi çalışıyorum işte. Vedat: İyi gidiyor herhalde bizim adamla. Herkes biter diyordu (K1) valla büyük sürpriz yaptınız. Ayy ne oldu be şimdi. Sen sanki hiç konuşmuyorsun arkadaşlarının sevgilileri hakkında. 60 Zeynep: Tamam da bu konuşmaktan çok dedikoduya giriyor. Merak edenlere de söyle biz Onur‟la gayet iyi anlaşıyoruz. Zaten onlarla da bu saçmalıkları yüzünden görüşmüyorum. Yirmi iki numaralı sahnedeki “herkes biter diyordu” Ģeklindeki ifade, engelli ve engelli olmayan bireylerin birliktelikleri uzun sürmez Ģeklindeki kalıp yargıyı örneklendirmektedir. Bu kalıp yargının yanı sıra filmde engelli bir bireyin engelli olmayan karĢı cinsle iliĢki yaĢaması değerlendirilmiĢtir. “anormal iliĢki” (K2) Ģeklinde kalıp yargı olarak Zeynep ve yakın arkadaĢı Leyla arasında geçen diyalog örnek olarak verilebilir; Leyla: Benim bir tane bile anormal ilişkim (K2) olmadı Zeynep. Zeynep: Senin normal ilişki anlayışın da bu insana bakışın da. Leyla: (Zeynep‟i kolundan tutarak balkona çıkartır. Gel buraya der. Zeynep‟i kolundan çeker ve Onur‟a bağırır) Onur Onur Zeynep bayıldı çabuk buraya gel. (Onur aşağıda Zeynep‟i beklemektedir) Gördün mü bak sana bir şey olsa haberi bile olmayacak. Normal bu mu? Diğer taraftan engelli bir erkeğin engelli olmayan karĢı cinsle girdiği iliĢkide, engelli olmayan tarafın “cesur olması” (K3) gerektiği Ģeklinde de önemli bir kabul vardır. Ayrıca filmde belirtilen bu kalıp yargıya göre Zeynep‟in Onur‟la iliĢkisini sürdürme mücadelesi ön plandadır. Bu noktada filmde, Zeynep Onur‟un hayatına dâhil olabilmek için iĢaret dili öğrenmeye çalıĢmıĢ ve Onur‟u da konuĢması konusunda cesaretlendirmiĢtir. Onur‟un annesi de oğlunun engelli olmayan bir kadınla birliktelik yaĢanmasından hoĢnut değildir. Onur‟un annesi (Kadife), Onur‟a Zeynep‟in ailesinin Onur‟un engelli olduğunu bilip bilmediklerini sormuĢtur. Onur‟un annesi Onur‟un hiçbir Ģekilde üzülmesini istemediği için Zeynep‟e karĢı da hep dikkatli davranmıĢtır ve yirmi dokuz numaralı sahnede, 61 Onur‟un annesi: İşaret dilini öğrenmeye başlamışsın galiba. Değişik değil mi? Dışarıdan bakınca eğlenceli görünüyor. İnsan ilk başta hevesli oluyor “cesur olmak” (K3) ama sonra geçiyor. . Zeynep: Bende öyle olacağını zannetmiyorum Onur‟un annesi: İnşallah Ģeklinde görüĢ bildirmiĢtir. Ayrıca sevgililik iliĢkisi incelenirken (Zeynep ve Onur) hem Zeynep‟in (engelli olmayan) hem de Onur‟un ailesinin (engelli olan) tepkileri de dikkat çekmektedir. Zeynep‟in ailesinin bu iliĢkiye tepkisi, “engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği” (K4) Ģeklinde iken, Onur‟un annesinin tepkisi Zeynep‟in ilgisinin zamanla azalacağı ve Onur‟un üzüleceğini düĢünmesidir. Otuz dokuzuncu sahnede Zeynep‟in anne ve babası arasında geçen diyalog, Zeynep‟in annesi: Sağır dilsiz bir çocukla birlikteymişsin memur bey söyledi. Doğru mu? Zeynep çıldırtma beni cevap ver. Zeynep‟in babası: Kızım biz senin neyini eksik ettik de “eksik bir adamla” (K4) birlikte oluyorsun Zeynep: Ne diyorsunuz siz ya. Onun eksik hiçbir tarafı yok. Eksik olan sizsiniz asıl. En genel Ģekliye toplumda, engelli erkek ve engelli kadının cinsiyet rollerine iliĢkin beklentiler söz konusu olsa da, bu rollerin yerine getirilmesi konusunda engelli kadınlar için ev içi iĢleri yapamama, çocuklara bakamama Ģeklinde, engelli erkekler için ise evin/ailenin geçimini sağlayamama ve onları koruyamama yönünde yüklemeler vardır (Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin 2009:18). Filmde de Zeynep‟in babası tarafından Onur‟a “eksik adam” denmiĢtir. Buradaki “eksik adam” tanımlamasını toplumda bir erkekten beklenen rolleri yerine getiremez Ģeklinde değerlendirmek mümkündür. Kısaca özetlemek gerekirse filmde incelenen sahneler doğrultusunda, engelli olmayan bireyler tarafından (Zeynep‟in arkadaĢ çevresi ve ailesi) engelli birey 62 (Onur) ve engelli olmayan birey (Zeynep) arasındaki sevgili iliĢkisine “karĢı cinsin de engelli olması gerektiği” (K1), “anormal iliĢki” (K2), “cesur olmak” (K3) ve “engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği” (K4) Ģeklindeki kalıp yargılarla yorumlar getirilmektedir. Onur‟un kurduğu ikinci ilişki olan anne-oğul ilişkisi; Onur ve annesi (Anne- oğul) arasındaki iliĢki toplamda beĢ sahne üzerinden incelenmiĢtir. Filmde anne-oğul iliĢkisindeki kalıp yargılar ve buna bağlı olarak kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde engelli bireyin anne-oğul iliĢkisinde annenin aĢırı korumacı olması bağlamında “engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame ettiremeyeceği” (K5) Ģeklindeki kalıp yargı öne çıkmaktadır. Onur‟un annesinin Zeynep‟e Onur‟un çalıĢması için bir lokanta açtığını belirttiği yirmi dokuzuncu sahne dikkat çekicidir. Onur‟un annesi: Çabalamadan hiçbir şey olmuyor. Mesela ben burayı Onur için açmıştım. Ama o hiçbir zaman burada çalışmak istemedi. Kendi ayakları üzerinde durabileceğini göstermek istiyor. Zeynep: O‟na karşı anlayışlı davranmanız çok güzel bir şey. Yirmi dört numaralı sahnede ise, Onur Zeynep‟i annesiyle tanıĢtırmak için annesinin yaĢadığı eve götürmüĢtür. Onur: Zeynep‟i beğendin mi? Onur‟un annesi: İyi iyi ( sesi çok az duyulur, isteksizce konuşur) O: Yapma!!! Onur‟un annesi: Kızma hemen ben seni düşünüyorum. Üzülmeni istemiyorum. Babası annesi biliyor mu seni? Bu sahne örneğinde Onur‟un annesi ilk baĢta Zeynep‟in de iĢitme engelli olduğunu düĢünmüĢ ve aksi ortaya çıkınca da bu durumu onaylamadığını belirtmiĢtir. Burada iliĢkinin onaylanmamasının temelinde annesinin Onur‟a yönelik “engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame 63 ettiremeyeceği” (K5) yönündeki kalıp yargı sergilenmektedir. Onur ise annesine otuz dokuz numaralı sahnede, “annesinin kendisini çok fazla koruyarak insanlardan uzak tuttuğunu” söylemektedir. Bu noktada yönetmenin görüĢü Ģu Ģekildedir, Ç.P:Kritik nokta anne saklıyor. Anne koruyucu. Mesela Onur‟a baban hep bir gün anlayacak zannettim. Babanı kaybetmek istemedim diyor. İ. B:Burada anne çok korumacı. Fazlasıyla korumacı E.B: Anne çok koruyucu, fazla destek. Ama baba terk edici. İ.B:Bu hep burada. Bir kadınla tanıştım. Down sendromlu çocuğu var. Baba çocuk doğar doğmaz terk ediyor. Yukarıdaki ifadelerden de anlaĢılacağı gibi Başka Dilde Aşk filminde annenin koruyucu rolü vurgulanmıĢtır. Burcu (2007:171) tarafından yapılan araĢtırmada da benzer sonuçlar elde edilmiĢtir. Anne- babalarıyla, engelli olmalarından dolayı sorun yaĢayanlara, yaĢadıkları en önemli sorunun ne olduğu sorulduğunda; %24,2 oranında engelli birey, anne-babasının kendisine güvenmediğini, buna bağlı olarak aĢırı ilgi gösterdiğini ve aĢırı korumacı bir tutum sergilediğini belirtmiĢtir. %24,1 oranında birey, geleceğine iliĢkin belirsizliklerinden dolayı anne- babasının üzülmesini en önemli sorun olarak görmektedir. %15.7 oranında birey ise sırasıyla; bireyin kendisini maddi yük olarak görmesi (%9.5), anne-babanın bireye yeterince ilgi göstermemesi (%9), anne- babanın bireyin bazı isteklerine karĢı olması (%5.2), anne-babanın çocuklarının durumundan dolayı kendisini suçlu hissetmesi (%4.9), annebabanın bireyi maddi yük olarak görmesi (%4.4), engelli bireyin kendi durumunu kabullenememesinden kaynaklı sorunlar yaĢanması (%3.6), durumundan dolayı anne-babasını suçlaması (%1.5) engelli bireyin engelli bireyin 64 durumundan dolayı anne-babasından fiziksel- sözlü Ģiddet görmesi (%0.5) olarak belirtilmiĢtir. Bir katılımcının bu konudaki ifadesi; “….. ailem misafir gelince beni odaya kilitliyor, ses çıkarmama izin vermiyor; yemek, su vermiyor…” Ģeklindedir. (Katılımcı 317 Ġzmir) Onur‟un kurduğu üçüncü ilişki olan (Baba-oğul) arasındaki ilişkiye bakıldığında ise, baba-oğul iliĢkisindeki kültürel yargılar ve kültürel yargılara bağlı olarak kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde, babasının Onur çocukken ailesini terk ettiği vurgulanmıĢ ve filmin hiçbir sahnesinde Onur‟un babası yer almamıĢtır. Bu nedenle baba- oğul arasındaki iliĢki Onur‟un annesiyle diyalogları aracılığıyla açıklanmıĢtır. Filmde babanın engelli çocuğa sahip olmasıyla birlikte babanın “engelli çocuğunu kabullenememesi” (K6) ve “engelli çocuğundan utanması” ( K7) kalıp yargıları dikkat çekicidir. Babanın çocuğunu inkârı ve evi terk etmesi söz konusudur. Onur babasının evi terk etmesinde kendisini suçlamaktadır. Otuz numaralı sahnede Onur‟un annesiyle diyalogundaki aĢağıdaki ifadesi dikkat çekicidir. Onur‟un annesi: Sen bir kız buldun beni unuttun. Hiç gidip gelmiyorsun Onur: Babasının kendisi yüzünden evi terk ettiğini anlatır (K6) Onur‟un annesi: Gene kendini suçlamaya başlama. Baban bizi bir kadın yüzünden terk etti. Otuz dokuz numaralı sahne, “babam utandı (K7), zoruna gitti, çocuğu olarak görmedi, tuhaf kötü baktı, korktum, sustum” Ģeklinde açıklamıĢtır. Yukarıdaki diyalogda babanın engelli çocuğuna karĢı yaklaĢımı ve bu yaklaĢımın Onur‟un davranıĢları (2007)‟nun yaptığı çalıĢmada desteklemektedir. üzerindeki bir etkisi katılımcının verilmektedir. ifadesi bu Burcu diyalogu 65 “Babam tamamen dışladı beni. Doktora engelli çocuğum olacağına ölse daha iyiydi dediğini duydum. Topluma benimle çıkmıyor. Benim nasıl engelli çocuğum olur kompleksini aşamadı…” (Katılımcı 612 , Ġstanbul) Gökçearslan (2002: 100) engelli çocuğa sahip ailelerin davranıĢlarını utanma, uyum ya da kabul etme Ģeklinde açıklamıĢtır. Bu davranıĢın altında yatan nedenler Gökçearslan (2002)‟ın belirttiği gibi babanın engelli bir çocuğun sorumluluğundan kaçmak istemesiyle birlikte, çocuktaki engeli kendi kusurunun bir yansıması olarak görme ve bundan kaçması Ģeklinde de yorumlamak mümkündür. Isaac, Raja ve Ravanan (2010: 630) engelli bireyin sosyal yaĢama dâhil olma sürecinin öncelikle evde baĢladığını belirtmiĢlerdir. Özgüven, bağımsızlık, çocuktaki bütüncül kiĢiliğin geliĢmesine yardımcı olmaktadır. Genellikle engelli çocuğa sahip ailelerin tutumları inkâr veya aĢırı koruma Ģeklindedir. Bireyler sosyalizasyon süreciyle öncelikle aile kurumu içinde tanıĢmaktadırlar. Bu noktada da engelli bireylerin topluma dâhil olabilmesinde aile bireylerinin önemli rolleri vardır. Çünkü birey ailede almıĢ olduğu düĢünce ve değerleri habitusuna katmakta ve habitusunda bulunanlar doğrultusunda hareket etmektedir. Engelli bireyin ailesinden sosyal yaĢama katılım konusunda destek görememesi ve filmde olduğu gibi inkâr ve utanma davranıĢlarıyla karĢılaĢması olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir. Filmde Onur babasının kendinden utanması sonucunda susmuĢ ve konuĢmaya çalıĢmaktan vazgeçmiĢtir. Filmde Onur‟un ailesine bakıldığında engeli nedeniyle oğlunu reddeden bir baba ve oğluna aĢırı düĢkün bir anne karakteriyle karĢılaĢılmaktadır. Engelli çocuğa sahip ailelerin utanarak çocuklarını saklamaları çocuğun izolasyonuyla sonuçlanmaktadır. Filmde ve yapılan araĢtırmalarda engelli çocuktan utanma ve aileyi terk etme davranıĢı babada görülürken annede ise aĢırı koruma davranıĢı söz konusudur. 66 Anne babanın çocuğu kabullenmesi, çocuğun kendini kabullenmesinde önemli bir etkendir. Anne babası tarafından kabul gören, sevilen, ilgilenilen, önemli olduğuna inanan çocuğun kendi durumunu kabullenmesi de kolaylaĢmaktadır (Gökçearslan 2002: 100). Birey toplumda karĢılamıĢ olduğu davranıĢlar sonucunda habitusunu ve bu bağlamda da sermaye türlerini oluĢturmaktadır. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar engel odaklı olmakta ve bireyin kendisinden beklenen davranıĢları yapamaması noktasında Ģekillenmektedir. Filmde Onur‟un babasının, Onur‟u çocuğu olarak aile büyüklerine el öpmeye götürmemesi ve arkadaĢlarının yanında konuĢmaya çalıĢırken çıkardığı seslerden utanması iĢlenmiĢ ve bu durum Onur‟un içine kapanması ve konuĢma çabalarından vazgeçmesine neden olmuĢtur. Tüm bu belirtilenlerin ıĢığında filmde engelli bireye iliĢkin olarak “ karĢı cinsin de engelli olmasının gerektiği” (K1), “anormal iliĢki” (K2) “cesur olması” (K3) “engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği” (K4), “engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame ettiremeyeceği” (K5) “engelli çocuğunu kabullenememesi” (K6) ve “engelli çocuğundan utanması” ( K7) Ģeklindeki kalıp yargılardan hareketle engelli bireye iliĢkin “sağır”, “eksik”, “dilsiz”, “yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” kültürel tanımlamaları tespit edilmiĢtir. Yabancı film incelemelerinde benzer tanımlamalara rastlanılmıĢtır. Isaac, Raja, Ravanan (2010: 629)‟ın belirttiği gibi engelli bireylere iliĢkin kültürel resim (portrait of a disabled individual) kaybeden, iĢe yaramayan, alay edilen, korunmaya muhtaç olan hak sahibi olmayan, yetersiz-eksik sosyal itibara sahip olan Ģeklinde oluĢturulmuĢ ve günümüze kadar da ulaĢan kültürel tanımlamalar resmedilmiĢtir. Yine birçok yabancı filmde (Amerikan sinemasında) engelli bireye iliĢkin tanımlamalar “Ģeytani kötürüm” ve “aziz, bilge kiĢi” Ģeklinde iki uç boyutta tespit edilmiĢtir (Norden 1994 akt. Cheu 2002:199). Engelli bireyin kendi bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel tanımlamaların tespiti için filmden beĢ sahne incelenmiĢtir. Onur‟un kendisine iliĢkin bakıĢı “cesur”, “boyun eğen”, “mücadele eden” ve “sinirli tavırlar sergilemesi” Ģeklindedir. Filmde, filmin kahramanı üzerinden gizil anlamda olumlu bir kültürel tanımlama çabası fark 67 edilmektedir. Engelli karakter olan Onur engeliyle barıĢıktır ve sosyal yaĢama dâhil olmaya çalıĢmaktadır. Burada “mücadele eden” ve “kendiyle barışık olması” Ģeklinde iki olumlu kültürel tanımlama göze çarpmaktadır. Film üzerinden daha örtük bir biçimde izleyiciye verilen yönüyle cesur tanımlaması içinde yer alan Onur kendi ayakları üzerinde durabilen, ekonomik bağımsızlığını elde etmiĢ, sosyal iliĢkiler kurabilen (kız arkadaĢ, hobi, ve arkadaĢ grubu) bir birey olarak verilmiĢtir. Yirmi bir numaralı sahnede Onur, Zeynep ve kürek takımından arkadaĢlarıyla sohbet etmektedir. Yirmi bir numaralı sahneden bir görüntü Onur‟un mücadele eden yönüyle tanımlanması ise, özellikle ebeveyn iliĢkilerinde ön plana çıkmaktadır. Yirmi dokuz numaralı sahnede annesinin Onur için lokanta açması ama Onur‟un lokantada çalıĢmak istemeyerek annesine karĢı gelmesi mücadeleci yönüne örnek teĢkil etmektedir. Diğer taraftan Onur olaylara aĢırı tepki veren, agresif yönüyle de sergilenmektedir. Agresif tavırlar sergilediği sahnelerden birisine kütüphanede gürültü çıkartan bir öğrenciye müdahale etmesini örnek olarak vermek mümkündür. Tüm bu sahnelerden de anlaĢıldığı gibi engelli bireyin kendi bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel tanımlamalar, toplumun bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel tanımlamalara göre olumlu bir anlam ifade etmektedir. Engellilik bireysel bir sorun veya engelden kaynaklanan bir problem değildir fakat toplumun organize bir Ģekilde bireyi dıĢlamasıyla sonuçlanmaktadır 68 (Davis ve Resistance 2002: 160). Başka Dilde Aşk filminde bireyin sahip olduğu engelden çok, bireyin hayatını kuĢatan ve ona zorluklar yaĢatan, dolayısıyla bireyi engelleyen sosyal çevreye odaklanılmaktadır. Burada yönetmenin ifadesi İ. B:Mesajımız şu; Bizim ideal kavramıyla ilgili bir derdimiz var. Dizilerde falan da oynadığı için Mert daha da dertli. Şimdi acayip insanlar var ya evler, iş yerleri, paralar, arabalar. Öyle bir ideal dünya yok. Yani en azından biz orada yaşamıyoruz. Hayal âlemi gibi bir dünya. Supermanler var, spidermanler var. Bizim ideal kavramıyla bir derdimiz olduğu için Onur‟u ideal bir adam yaptık. Onur‟a bence her kadın âşık olabilir. Bu noktada da dikkat çekici olan, ulaĢılabilen ve incelenebilen Batı filmlerindeki pek çok engelli karakterin BaĢka Dilde Aşk filmindeki engelli karakter gibi, “mücadele eden” “cesur” ve “kendisiyle barıĢık” bir birey olarak senaryolaĢtırılmamasıdır. Bu durum BaĢka Dilde Aşk filmini kendi türünden filmler arasında farklı kılmaktadır. Çünkü Onur iĢitme engelli bir birey olarak, eğitimli, spor yapan ve sosyal iliĢkiler ağı içinde yer alan bir karakter olarak resmedilmiĢtir. Film engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalarla mücadele eden yönüyle engelli karakterlere yer veren birçok filmden ayrılmaktadır. Bu bağlamda filmin medikal modelden uzak bir bakıĢla daha geniĢ ölçüde (sosyal model perspektifinden) engelliliğe yaklaĢtığı rahatlıkla söylenebilir. Burada odaklanılan Onur‟un iĢitme engeli değil, iĢitme engelli olduğu için çevrenin kendisine birçok engeli oluĢturmasıdır. 6.2 ENGELLĠ BĠREYLERĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARINDAKĠ SERMAYE TÜRLERĠ 6.2.1 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Ekonomik Sermayeleri Kültürel tanımlamalara bağlı olarak engelli bireylerin ekonomik sermayelerini belirlemek amacıyla filmden beĢ sahne incelenmiĢtir. Bu bölümde analiz 69 edilecek sahneler Bourdieu‟nun ekonomik sermaye kavramıyla kast ettiği maddi parasal değerleri içermektedir. Bu bağlamda da ekonomik sermayeyi belirlemekte önemli iki unsur olan meslek ve iĢi yansıtan sahneler incelenmiĢtir. Yapılan analiz sonucunda elde edilen kategoriler; Engel Meslek: Grafik tasarımı Yapılan iĢ: Kütüphanede çalıĢmak Ekonomik durumu: K1 Lokantada kendi ayakları üzerinde durmak istediği için çalıĢmak istememe: K2 Mesleğini yapmak istememe:K3 Daha önce mesleğini yapmayı deneme:K4 Duymadığını anlayıp çalıĢtırmak istememe:K5 ġekil 2; Meslek ve ĠĢ Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler; Mesleğini yapmak istememe (K3), daha önce mesleğini yapmayı deneme (K4) ve duymadığını anlayıp çalıĢtırmak istememe (K5) mesleğe bağlı olarak oluĢturulan alt kategorilerdir. ĠĢe bağlı olarak oluĢturulan alt kategori ise lokantada kendi ayakları üzerinde durmak istediği için çalıĢmak istememe (K2) Ģeklindedir. ġekil 3: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Ekonomik Sermayesi 70 Bireyin maddi anlamdaki kazanımları sahip olduğu meslek ve yaptığı iĢ doğrultusunda belirlenmektedir. Bireyin almıĢ olduğu eğitim sonucunda kazandığı mesleği yapması beklenmektedir. Fakat istihdam sorunları, iĢsizlik gibi faktörlerin dıĢında birey engeli nedeniyle mesleğini yapmakta çeĢitli zorluklarla karĢılaĢmaktadır. Başka Dilde Aşk filminde de Onur‟un engelli olması nedeniyle kendisine yüklenen “eksiklik” ve “yetersiz” kültürel tanımlaması mesleği ve iĢi arasında kopukluğa neden olmuĢtur. Kütüphane ortamı sessizliği gerektiren bir ortam olduğu için Onur kütüphanede çalıĢmak zorunda kalmıĢtır. Onur‟un kütüphanedeki görevi ise kitapları yerleĢtirmek ve rafları düzenlemektir. Filmin ana karakteri Onur‟un engeli nedeniyle mesleğini yapamaması yukarıdaki Ģekilde anlatılmaktadır. Mesleğini yapması durumunda daha fazla gelire sahip olması beklenen Onur kütüphanede çalıĢtığı için daha az para kazanmaktadır ve Onur‟un ekonomik düzeyinin de orta gelir grubu (K1) olduğunu söylemek mümkündür. On üç numaralı sahnede Zeynep Onur‟un kütüphanede öğrenmektedir; Zeynep: Sen de mi şehir bölge planlama okudun? Onur: (Kağıda yazar) Grafik tasarımı Zeynep: Nerede çalışıyorsun? Onur: (Kağıda yazar) Kütüphanede Zeynep: Kütüphanede mi? Onur: (Evet anlamında başını sallar) On üç numaralı sahneden bir görüntü çalıĢtığını 71 Daha önce de tespit edilen engelli bireylere yönelik “sağır”, “eksik”, “dilsiz”, “yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar engelli bireylerin sosyal yaĢamdan uzaklaĢmalarına neden olmaktadır. Engelli bireylerden bazılarıysa bu kültürel tanımlamalarla mücadele etmekte ve kendilerine toplumda bir konum elde etmeye çalıĢmaktadır. Onur da öncelikle mesleğini yapmak istemiĢtir. Fakat engelli bireylere iliĢkin kültürel bakıĢ Onur‟un mesleğini yapmasına engel olmuĢtur. ġekil 4: Onur‟un Engeli Nedeniyle Mesleğinde YaĢadığı Döngü Grafik tasarımcısı olduğu için mesleğini yapmayı denemiĢtir (K4), iĢverenler duymadığını anlayınca iĢten çıkarmıĢtır (K5) Onur da artık mesleğini yapmak istememektedir (K3). Filmde tespit edilen Onur‟a iliĢkin “eksik” ve “yetersiz” tanımlaması Onur‟u mesleğinden uzaklaĢtırmıĢ ve Onur ne kadar mücadele ederse etsin sonuçta mesleğini yapamamıĢtır. Burcu (2007)‟nun yapmıĢ olduğu çalıĢmada araĢtırma grubunun %71‟i iĢ bulma konusunda ciddi sıkıntılar yaĢadıklarını ifade etmiĢtir (Burcu 2007:190). Bu konuda katılımcıların ifadeleri ise; “ Sakat kadrosundan girdik aynı dereceden aynı kadrodan emekli “olacağız… Bir yükselme olmuyor, çalıştığın ortamda yükselemiyorsun…” Katılımcı 129, Ankara 72 “ Bir özürlü kendini ifade edebiliyorsa sorunu olmaz. Ekonomik bağımsızlık da bu konuda çok önemli. Ekonomik bağımsızlığın varsa her şey düzelir…” Katılımcı 705, Ġstanbul Onur öncelikle mesleğini yapmak için mücadele etmesine rağmen iĢten çıkarılmalar nedeniyle habitusunu “ben mesleğimle ilgili bir iĢte çalıĢamam” Ģeklinde ĢekillendirmiĢ ve mesleğini yapmaktan vazgeçmiĢtir. On dokuz numaralı sahnede Zeynep Onur‟a mesleğini yapması için baskı yapmakta ve Onur‟a “bir web sayfası yapsan kütüphanede kazandığının kaç katını kazanırsın derken Onur gülerek uzaklaşmıştır”. Engelli bireyler eğitim hayatından sonra iĢ bulsalar da karĢılaĢtıkları sorunlar devam etmektedir. Engelli bireylere karĢı bu tür yaklaĢımlar bireyin toplumdan izole olmasına neden olmaktadır. Onur‟un “eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar nedeniyle mesleğini yapamaması ve daha düĢük ücretli bir iĢte çalıĢmak zorunda kalması nedeniyle ekonomik sermayesi de olması gerekenden farklı Ģekilde oluĢmuĢtur. On altı numaralı sahnede de Onur para hesabı yapmaktadır. Bu sahnede hiç diyalog bulunmamaktadır. Onur öğle yemeğinden sonra kâğıda giderlerini yazmaktadır. On altı numaralı sahneden bir görüntü 73 Aynı zamanda sahne yirmi altıda Zeynep Onur‟a mesleğini yapması gerektiğini anlatırken Onur denediğini ama iĢverenlerin kendisini iĢten çıkardığını anlatmıĢtır. Yirmi altı numaralı sahneden bir görüntü Onur “eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar nedeniyle mesleğini yapamamasına rağmen yine de farklı bir Ģeyler yapabildiğini göstermek ve ekonomik anlamda bağımlı olmamak nedeniyle annesinin kendisi için açtığı lokantada çalıĢmak istememiĢtir. Sahne yirmi dokuzda Zeynep ve Onur‟un annesi arasındaki diyalog Ģu Ģekildedir; Onur‟un annesi: Çabalamadan hiçbir şey olmuyor. Mesela ben burayı Onur için açmıştım. Ama o hiçbir zaman burada çalışmak istemedi. Kendi ayakları üzerinde durabileceğini göstermek istiyor. Zeynep: O‟na karşı anlayışlı davranmanız çok güzel bir şey. Bu noktada Başka Dilde Aşk filminde Onur toplumun gözünde “yük” ve iĢe yaramaz” olarak gösterilmesine bir tepki olarak “mücadele eden” yönüyle ön plana çıkmaktadır. C. Barnes‟a göre, (1996) engelli bireylere karĢı kurumsal ayrımcılık, yaĢamlarının her alanını, istihdam da dâhil olmak üzere etkilemektedir. ĠĢle ilgili olarak, Barnes, iĢsizlik ve istihdam dıĢı kalmanın engelli bireyler arasında, özellikle akut sorunlar yaĢayan genç engelliler ile birlikte, 74 onların engelli olmayan yaĢıtlarına göre, önemli ölçüde daha yüksek olduğunu kaydetmektedir (akt.Bilton vd.2008: 315). Onur‟un mesleği ve iĢiyle ilgili olarak filmin yönetmeninin görüĢü de elde ettiğimiz bulguları pekiĢtirmektedir. Ç.P:Onur kendi ayakları üzerinde durmak için lokantada çalışmak istemiyor. Ama kendi mesleğini de yapamıyor, mesleği grafik tasarımcısı fakat yaptığı iş kütüphanecilik. İ.B:Yazarken çağrı merkezi hep vardı. Ama grafik tasarımı yapacaktı. Ben Eskişehir Üniversitesi‟nin işitme engelliler için olan bölümlerini bilmiyordum. Onur senaryonun ilk aşamalarında köprü gişesinde çalışıyordu. Köprü gişesinde çalışanlar kalmadığı için çalışma yerini sonradan kütüphane olarak değiştirdik. Yapılan analizler sonucunda “eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki kültürel tanımlamalara bağlı olarak engelli bireylerin ekonomik sermayelerinin engelleri doğrultusunda Ģekillenmekte olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Çünkü engelli bireyler eğitim sürecinden sonra bir meslek kazanmalarına rağmen meslekleri doğrultusunda çalıĢamamaktadırlar. Bunun sonucunda da ekonomik sermayeleri, yani Bourdieu‟nun belirttiği gibi sahip oldukları maddi kazanımlar, engelleri doğrultusunda girdikleri iĢe göre değiĢmektedir. Başka Dilde Aşk filminde Onur karakterinin mesleğini yapamaması daha düĢük gelir getiren bir iĢte çalıĢması bu duruma örnektir. 6.2.2 Kültürel Tanımlamalar Boyutunda Engelli Bireylerin Sosyal Sermayeleri ÇalıĢmada Bourdieu tarafından sosyal sermaye olarak görülen bireyin iliĢkiler ağı ve bir gruba üyelikten kazanılan statüsü bu bölümde incelenmiĢtir. Bu bağlamda filmde engelli bireyin sosyal sermayesini ortaya çıkartmak için toplam altı sahne incelenmiĢtir. Ġncelenen sahnelerden anne-baba, kız arkadaĢ ve arkadaĢlar, kürek takımı üyeliği Ģeklinde kodlar elde edilmiĢtir. Bu kodlar aile, 75 arkadaĢ çevresi, hobi ve sevgili olarak kategorilendirilmiĢ ve son olarak da kategoriler arasındaki iliĢkiye bakılmıĢtır. ġekil 5: Sosyal ĠliĢkiler Ağı ve Statü Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler Engel Aile:K1 ArkadaĢ çevresi: K2 Sevgililik: K3 Hobiler:K4 Sosyal iliĢkiler ağına bağlı olarak aile (K1), arkadaĢ çevresi (K2) ve sevgililik (K3), statüye bağlı olarak ise hobi (K4) ve kız arkadaĢa sahip olması (K3) Ģeklinde alt kategorilere ayrılmıĢtır. ġekil 6: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sosyal Sermayesi 76 Toplum tarafından engelli bireylere yüklenen “sağır” ve “dilsiz” kültürel tanımlamalarıyla engelli bireylerin sosyal iliĢkiler anlamında zayıf oldukları ve genellikle engelli bireylerle iletiĢim halinde oldukları düĢünülmektedir. Aynı zamanda kültürel tanımlamalar boyutunda da engelli bireylere iliĢkin sosyal sermayeler bireyin engelli olmayan karĢı cinsle iliĢkisi olamayacağı, bireyin evlilik kurumunda kendinden beklenen rolleri yerine getiremeyeceği Ģeklindedir. Filmde otuz dokuz numaralı sahnede Zeynep‟in babasının Onur için “kızım biz senin neyini eksik ettik de “eksik bir adamla” birlikte oluyorsun” ifadesindeki “eksik” tanımlamasını örnek olarak vermek mümkündür. Bu nokta da Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin (2009:18) öncelikle engelli bireylerin (468 cevaplayanın) cinsiyet fark etmeksizin eĢ bulma ve evlenmede karĢı karĢıya kaldıkları sorunları önem sırasına göre; karĢı tarafın, zaman zaman da kendi ailelerinin istememesi (%31.4), baĢkalarının dıĢ görünüĢe önem vermesi, tanımadan sormadan fiziksel görünüĢe bakıp karar vermesi (%28.6), toplumun bir kadın veya erkekten evliliğe iliĢkin sorumlulukları (ev içi rolleri, kadınlık, erkeklik, annelik, babalık gibi) yerine getirmesine iliĢkin beklentilere cevap verilemeyeceğinin düĢünülmesi (%13.2), ekonomik problemler yaĢanabileceğinin ya da bu konuda zorlanılacağının düĢünülmesi (%12.2), karĢı cinsle iletiĢim kurma konusunda beğenilmeyeceğinin, istenilmeyeceğinin düĢünülmesi ve bu açıdan çekingen davranılması (%9.6), engelli bireylerin kendi fiziksel özelliklerine benzer bir kiĢiyi tercih etmemeleri (%4.9) Ģeklinde belirtmiĢlerdir. Shakespeare (1996) engelli kadın ve erkeğin cinsel anlamda düĢük özgüven geliĢtirdiğini belirtmiĢtir (Drake 1999:133). Burcu (2007) araĢtırma grubunda eĢ bulmada engelli olmalarının güçlük yaĢattığını/ yaĢatabileceğini düĢünenlerce belirtilen güçlüklerin baĢında (%31.4) “ailelerin istememesi” olarak belirtmiĢtir. Ġkinci sırada “baĢkalarının dıĢ görünüĢe önem vermesi” (%28.6), üçüncü sırada ise “evliliğe iliĢkin sorumlulukları yerine getirememe” gelmekte (%13.2) ve dördüncü sırada ise, %12.2 ile “ekonomik problemler” dile getirilmektedir (Burcu 2007:174). 77 Yirmi üç numaralı sahnede Onur Zeynep‟i annesiyle tanıĢtırmak için evine gittiğinde aralarındaki diyalog; Onur‟un annesi: Zayıfladın mı sen biraz? Onur: Biraz. (Zeynep‟i tanıştırır) Onur‟un annesi: Hoş geldin Zeynep. (Zeynep‟in de işitme engelli olduğunu düşünüp işaret diliyle konuşmuştur) Onur: Zeynep‟in işitme engelli olmadığını anlatır. Onur‟un annesi: Ben çok çok özür dilerim (yüzünde şaşkınlık ifadesi vardır) Filmde de kültürel tanımlamalara bağlı olarak Onur‟un annesi, oğlunun kız arkadaĢının engelli olabileceği yönünde düĢünce geliĢtirmiĢtir. annesinin düĢüncesi toplumun engelli bireylere iliĢkin Onur‟un düĢüncelerini yansıtmaktadır. Onur‟un babasıyla olan iliĢkisinde ise, engelli bireye iliĢkin “utanılan” kültürel tanımlaması ön plana çıkmaktadır. Babası engelli bir çocuğu olduğu için evi terk etmiĢtir. Fakat annesi Onur‟un kendisini suçlamasını istemediği için bu durumun Onur‟dan kaynaklanmadığını babasının kendilerini bir kadın yüzünden terk ettiğini söylemektedir. Onur‟un annesi: Tam babanın oğlusun sen Onur: (Kızar) Onur‟un annesi: Kızacak bir şey yok canım. Sen bir kız buldun beni unuttun. Hiç gidip gelmiyorsun Onur: Babasının kendisi yüzünden evi terk ettiğini anlatır Onur‟un annesi: Gene kendini suçlamaya başlama. Baban bizi bir kadın yüzünden terk etti. 78 Otuz numaralı sahneden bir görüntü; Fakat otuz dokuz numaralı sahnede Onur‟un annesi, Onur‟un babasının Onur‟dan utanarak evi terk ettiğini kabul ederek “babanı kaybetmek istemedim. Hep bir gün hatasını anlayacak diye ümit ettim” Ģeklinde açıklamıĢtır. Engelin sosyal sermayeyi etkilemesi filmde yalnızca aile kategorisiyle iliĢkilendirilmiĢtir. Başka Dilde Aşk filminde bir yandan engelli bireylere yönelik kültürel tanımlamalar vurgularken, diğer taraftan da Onur‟un bu atfedilen tanımlarla mücadelesi verilmektedir. Kültürel tanımlarla mücadelesi sonucunda sevgililik, hobi ve arkadaĢ çevresi farklılaĢmıĢtır. ġekil 7: Onur‟un BakıĢ Açısıyla ġekillenen Sosyal Sermaye Başka Dilde Aşk filminde engelli olmak “aile” (K1) iliĢkisini etkilemektedir. Engelli olmakla “sevgililik” (K3), arkadaĢ çevresine katılma (K2) ve hobi sahibi olma (K4) arasında doğrudan bir iliĢki kurulmamıĢtır. Filmde Onur‟un sosyal iliĢkileri ve statüsü için “mücadele etmesi” ve engeliyle barıĢık olduğu 79 vurgulanmıĢtır. Örneğin Onur‟un engelli olması spor yapamaması için neden değildir. Üç numaralı sahnede Onur kürek takımında arkadaĢlarıyla antrenman yapmaktadır. Kürek takımında engelli olmayan bireyler de bulunmakta ve kürek takımının koçu (Vedat) da engelli olmayan bireydir. Üç numaralı sahneden bir görüntü; Filmde tüm bunlar engelli bir bireye yönelik herhangi bir dıĢlama yapılmadan onun bir gruba üyeliğinin göstergesidir. Bu gösterge toplumda engelli bireylere yönelik olumlu kültürel tanımları pekiĢtirmektedir. Filmin birçok sahnesinde Onur‟un kürek takımında spor etkinliğini gerçekleĢtirdiği, sevgilisiyle sosyal yaĢamın pek çok alanında yer aldığı ve çeĢitli arkadaĢ gruplarıyla bir arada olduğu sergilenmiĢtir. Bu sahneler film üzerinden engelli bireylere iliĢkin olumlu tanımlamaları da olanaklı kılmaktadır. Çünkü Onur engelli olmasına rağmen engelli olmayan bireylerle sosyal yaĢamını sürdürebilmektedir. Onur‟un engeline kendi bakıĢıyla sosyal sermayesini oluĢturmasında “mücadele eden” tarafı ön plana çıkmaktadır. Bu noktada da filmin senaryo ortağı ve baĢrol oyuncusu Mert Fırat‟ın “dildeki, halklardaki ötekileştirmeye, ötekileştirilen her şeye karşıyız. Bedensel engelliler için havuz yapıp, açılışını yapmak marifet değil. Önemli olan onlarla aynı havuza girmektir. Engellilere özel okullar ve kafeteryalar açmaya karşıyız. Onları topluma entegre edelim. Hayatı, ötekileşen herkes için yaşanır hale 80 getirelim” ifadesi de filmin engellilere iliĢkin olumlu tanımlamalar üzerinde durmasını pekiĢtirmektedir (http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=86740). Toplumsal yaĢamdan izole bir Ģekilde resmedilen engelli bireyler Başka Dilde Aşk filminde bulunmamaktadır. Onur‟un arkadaĢ çevresi engelli ve engelli olmayan bireylerden oluĢmaktadır. Üstelik Onur‟un filmde yansıtılan arkadaĢlık iliĢkileri yüzeysel değildir. Onur‟un arkadaĢları Zeynep‟in iĢaret dili öğrenmesine yardım etmiĢlerdir. Yapılan analizler sonucunda engele bağlı olarak “sağır”, “dilsiz”, “eksik” ve “utanılan” Ģeklindeki sermayelerini aile kültürel tanımlamaların engelli bireylerin sosyal (K1) boyutunda etkilediği fakat engelli olmakla “sevgililik” (K3), “arkadaĢlık” (K2) ve hobi sahibi olmayı (K4) etkilemediği sonucuna ulaĢılmıĢtır. Çünkü Onur arkadaĢlık iliĢkilerinde ve sevgili iliĢkisinde “mücadele edici” ve “cesur” rolleriyle öne çıkmaktadır. Onur kendisini toplumsal yaĢamdan uzaklaĢtırmamıĢ, engelli ve engelli olmayan arkadaĢlarıyla, engelli olmayan kız arkadaĢıyla topluma dâhil olmaya çalıĢarak kendisine bir yaĢam kurmuĢtur. Bourdieu sosyal sermayeyle bir gruba üyelik ve sahip olduğu iliĢkileri belirtmektedir. Onur ise sosyal sermaye bağlamında sosyal gruplara üyedir. 6.2.3 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Kültürel Sermayeleri Bourdieu kültürel sermayeyle bireyin sahip olduğu beceriler, unvanlar, eĢyalar, kıt sembolik mallar, eğitim ve diplomaları belirtmektedir. Filmde Onur‟un sahip olduğu kültürel sermayeyi belirlemek için ilgili altı sahne belirlenmiĢ ve analiz edilmiĢtir. Bu sahneler su ısıtıcısı, kapı zili, alarm, yazı tahtası, not kâğıdı, grafik tasarımı olarak kodlanmıĢ daha sonra da eĢyalar ve eğitim olarak kategorilendirilmiĢtir. Bu bölümün analizinde iĢitme engelli bir birey olarak Onur‟un kullandığı eĢyalara ve eğitime yer verilmiĢtir. 81 ġekil 8: EĢyalar ve Eğitim Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler Engel Kullandığı eĢyalar:K1 Eğitim:K2 ġekil 9: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Kültürel Sermayesi Onur engelli olması nedeniyle günlük yaĢam için gerekli eĢyalar üzerinde değiĢiklik yapmıĢ aynı zamanda da iĢitme engelliler için belirlenen mesleki eğitimi almıĢtır. Engelli bireylerin engel türlerine göre belli bölümlere yönlendirilmeleri söz konusudur. Bunun nedenini de engelli bireylerin her bölümde eğitim alamayacağı yönündeki düĢünce oluĢturmaktadır. Bu durumu “eksiklik” kültürel tanımlamasıyla açıklamak mümkündür. Çünkü engelli birey adına karar verilerek yalnızca engelli bireyler belli bölümlerde eğitime yönlendirilmektedirler. Türkiye‟de iĢitme engelliler için kısıtlı sayıda bölüm bulunmaktadır. EskiĢehir Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu‟nda lisans 82 eğitimi için grafik tasarımı ve seramik bölümleri, ön lisans için yapı ressamlığı ve bilgisayar operatörlüğü bölümleri bulunmaktadır. Onur, kapı ziline basıldığında evde yanan bir ıĢık, su ısıtıcısı kaynadığında ıĢığının yanıp sönmesi, çalar saat alarmı olarak da yatağının sallanması Ģeklinde eĢyalara kendine göre çözümler üretmiĢtir. Aynı zamanda evinde bir kara tahta bulunmaktadır. BeĢ numaralı sahnede su ısıtıcısının uyarı ıĢığının aynaya yansıması vardır. Beş numaralı sahneden bir görüntü Yedi numaralı sahnede de kapının zili çalınca fark etmesini sağlayacak yanıp sönen ıĢık görülmektedir. Yedi numaralı sahneden bir görüntü 83 Engel türlerine göre bireyler günlük yaĢamları için eĢyalarda çeĢitli değiĢikliklere ve medikal destek ürünlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Filmde Onur‟un eĢyaları kendi engeli doğrultusunda değiĢtirdiği görülmektedir. Bu konuda filmin yönetmeninin görüĢü Ģu Ģekildedir, Ç.P: Onur‟un alarmı, yatak, tahta, ışık. Bunlar işitme engellilerin genellikle kullandığı eşyalar mı? İ.B: Bu aletlerin hepsi işitme engellilerin kullandığı eşyalar. Burada çok çok az var. Pahalı bir şey. Bizim filmimizde Onur kendisi kuruyor bunları. Ama var. Yazarken biz bunları düşündük ama başka şekillerde bu eşyalar var. Bunlara baktık. Biz Onur‟un biraz grafik tasarımcısı kafasının başka türlü çalışmasından dolayı kendisinin yaptığı şekilde yaptık. Kara tahtada o benim hep sevdiğim bir şeydi zaten. O benim bir anda yaptığım, yani deftere böyle yazmaktansa tahtaya yazmasını istedim. Kültürel sermayede herkesin sahip olamadığı eĢyalara, becerilere sahip olma durumu söz konusudur. Filmde de engelli olmayan bireylere yönelik olarak tasarlanan eĢyaların engelli birey tarafından kendi engeline uygun olarak nasıl kullanılabilir hale getirildiği görülmektedir. Onur‟un eĢyalar üzerinde kendi engeline uygun düzenlemeler yaparak günlük yaĢama katılım becerisi filmde verilmektedir. Kültürel sermayenin diğer bir bileĢeni olan eğitim (K2) noktasında ise Başka Dilde Aşk filminde Onur eğitimini grafik tasarımı alanında tamamlamıĢtır. Fakat Onur eğitim aldığı mesleği yapamamaktadır. Filmde üniversite eğitimi öncesi eğitim yaĢamı hakkında bir bilgi filmde yer almamaktadır. ĠĢitme engelliler için özel eğitim veren okulda eğitim aldığına dair filmde herhangi bir bulgu yoktur. Fakat otuz numaralı sahnede Onur ve annesi arasında geçen bir diyalogda Onur‟un konuĢmak için eğitim aldığı ifade edilmiĢtir. Onur‟un annesi: Zeynep‟le nasıl anlaşıyorsunuz? Konuşmuyor musun hâlâ? Onur: (Hayır anlamında başını sallar). 84 Onur‟un annesi: Oğlum konuşmak için o kadar çalıştın uğraştın Onur: İnsanlar bana bakıyorlar Onur‟un annesi: Eee zaten kimse sana acıyarak bakmıyor. Senin utanmana gerek yok. Onlar utansın. (Sarılırlar) Bak bir şeyler söylemek istediğinde söyle. Eğer Zeynep seni gerçekten seviyorsa sana destek olur. Senden utanmaz. ĠĢitme engelli bireylerin iletiĢim yollarında yazı önemli bir rol oynamaktadır. Bunu Onur‟un salonundaki kara tahtadan (K1) ve Zeynep‟le mesajlaĢarak haberleĢmesinden (K1) anlamak mümkündür. Bourdieu‟da kültürel sermayeyle eğitim ve sahip olunan eĢyalar vurgulanmaktadır. Yapılan analiz sonucunda engele iliĢkin atfedilen kültürel tanımlamaların ise Onur‟un günlük yaĢamında kullandığı eĢyaları doğrudan etkilediği görülmüĢtür. AlmıĢ olduğu eğitim ve kullandığı eĢyalar “eksiklik” kültürel tanımlamasıyla ĢekillenmiĢtir. 6.2.4 Kültürel Tanımlamalar Doğrultusunda Engelli Bireylerin Sembolik Sermayeleri Bourdieu tarafından sembolik sermaye kavramı bireyin görünüĢ, duruĢ ve davranıĢ biçimlerini açıklamak için kullanılmıĢtır. Başka Dilde Aşk filminde engelli bireylere iliĢkin sembolik sermayelerin belirlenmesi amacıyla Onur‟un davranıĢ biçimlerine bakılmıĢ, filmden ilgili on sahne belirlenmiĢ ve bu sahneler üzerinden analiz gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġncelenen sahnelerde ilk olarak, itme, tartıĢma, kavga etme, konuĢmama ve Onur‟un yanlıĢ anlamaları Ģeklindeki ilgili cümleler belirlenmiĢ ve kodlanmıĢtır. Daha sonra bu cümleler sinirli olmak, kendini suçlamak ve konuĢmak istememe Ģeklinde kategorilendirilmiĢ son olarak da bu kategoriler arasındaki iliĢkiye bakılmıĢtır. 85 Engel Sinirli olmak:K1 Kendini suçlamak:K2 KonuĢmak istememek:K3 ġekil 10: DavranıĢ Biçimleri Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler; ġekil 11: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sembolik Sermayesi Onur‟un filmde en göze çarpan özelliği asabi olmasıdır. Asabiyeti Zeynep‟le olan iliĢkisinde, ailelerinin iliĢkilerine bakıĢında ve arkadaĢ iliĢkilerinde kendini göstermektedir. Üç numaralı sahnede kürek takımının antrenmanında Onur ve Vedat arasında geçen diyalog; 86 Vedat: Beyler kusura bakmayın malum. Ne haber lan? Gecelerin fatihi. Anlattı mı maceralarını? Neyse hadi bakalım. Konuşuruz sonra işimize bakalım beyler. Onur: (Vedat‟a dirsek atar) Onur‟un sinirli olması (K1) çoğunlukla konuĢulanları veya durumları anlamamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin on beĢ numaralı sahnede Zeynep‟in arkadaĢlarıyla birlikte dıĢarı çıktıklarında Onur sohbete dâhil olamamıĢ, sinirlenmiĢ (K1) ve ortamdan ayrılmıĢtır. Zeynep‟in arkadaĢlarının ortamda sanki Onur yokmuĢ gibi davranmaları ve Zeynep‟in Onur‟la birlikte olmasını istememeleri Onur tarafından fark edilmiĢtir. Onur‟a “sağır”, “dilsiz” ve “yetersiz” Ģeklinde kültürel tanımlamalarda bulunmuĢlardır. Otuz dört numaralı sahnede; Leyla: Zeynepçim ne yaptığını bilmiyorsun. Hem sen beni pat diye nasıl ortada bırakırsın. Zeynep tamamen taşınma bari hı? Bak daha yolun başındasın. Ben seni çok iyi tanıyorum. Senin kaç yıllık arkadaşınım. Sen bu ilişkinin sonunu görmüyor musun? Millet arkandan neler diyor Zeynep farkında mısın? Zeynep: Hepsini biliyorum ama hiç biri umurumda değil. Leyla: Bence umurunda olsun. Hadi bize aldırmıyorsun annenle babanı düşün. Onlar ne düşünecek Onur‟un halini görünce? Zeynep: Uff Leyla yaa!...... Leyla: Benim bir tane bile anormal ilişkim olmadı Zeynep. Zeynep: Senin normal ilişki anlayışın da bu insana bakışın da. Leyla: (Zeynep‟i kolundan tutarak balkona çıkartır. Gel buraya der. Zeynep‟i kolundan çeker ve Onur‟a bağırır) Onur Onur Zeynep bayıldı çabuk buraya gel. (Onur aşağıda Zeynep‟i beklemektedir) Gördün mü bak sana bir şey olsa haberi bile olmayacak. Normal bu mu? 87 Zeynep: (Leyla‟dan kolunu çeker) Kalan eşyalarımı sonra gelir alırım der. Aynı zamanda Onur engelli olması nedeniyle babasının evi terk etmesinden kendisini sorumlu tutmuĢ konuĢma isteğini kaybetmiĢtir. Filmde bu durum engelli çocuktan “utanma” kültürel tanımlamasıyla seyirciye aktarılmıĢtır. Tüm bu tanımlamalar nedeniyle Onur‟un sosyal iliĢkilerinde agresif tavırlarda bulunarak tepki verdiğini de söylemek mümkündür. Onur‟un sosyal iliĢki ağındaki iletiĢim eksiklikleri yanlıĢ anlamalara yol açmaktadır. Bu durum sahne otuz sekizde Ģu Ģekilde iĢlenmiĢtir; çağrı merkezi eyleminde Onur, polisin tavrını yanlıĢ anladığı için polise müdahale etmiĢ ve bunun sonucunda da gözaltına alınmıĢlardır. Gözaltına alınmalarıyla hem eylem baĢarısızlıkla sonuçlanmıĢ hem de Zeynep ve Onur tekrar kavga etmiĢlerdir. Otuz dört numaralı sahnede de Zeynep‟in kendi evine taĢınmasını isteyen Onur Zeynep‟in iĢ arkadaĢıyla (Aras) kavga etmiĢtir. Burada da Aras‟ın Zeynep‟e zarar verdiğini düĢünmüĢ daha sonrada Zeynep‟i itmiĢtir. Otuz dört numaralı sahneden bir görüntü Bu sahneden sonra Zeynep Onur‟un evine eĢyalarını almak için gitmiĢtir. Onur‟da Zeynep‟in eve gelmesini beklemektedir. Aralarında geçen diyalog; Onur: Zeynep‟e dokunur Zeynep: Dokunma bana. Bırak ben gidiyim. Birbirimizi üzmeyelim çekil. Ben gitmek istiyorum. 88 Onur: Ben onlar sana bir şey yapıyorlar zannettim Zeynep: Aras bana bir şey yapmıyordu. Sadece benim gitmemi engellemeye çalıştı. Yaa ama sen ne yaptın? O salakları haklı çıkardın. Yaa sen beni nasıl itersin? Onur: Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum. İnsanların ne düşündüğü umurumda değil. Zeynep: O zaman sinirlerine hâkim olmayı bileceksin Onur. İnsanların ne düşündüğünü bende umursamıyorum. O yüzden seninle birlikteyim. Gitmek istiyorum. Onur: Ben seninle birlikte bir ömür boyu birlikte olmak istiyorum. Zeynep: Sen benimle birlikte olmak için ne yaptın Onur? Ben uğraşıyorum seni daha iyi anlayabilmek için çalışıyorum. Daha bugün bu eve taşınıyordum. Bugün hayatımı değiştiriyordum. Farkında mısın? Onur‟un engelli olması; sinirli olması (K1), kendisini suçlaması (K2) ve konuĢmak istememe (K3) tepkilerinin merkezinde yer almaktadır. ĠletiĢim yetersizliği ve Onur‟un geliĢtirilen“sağır”, “dilsiz”, kendisini ifade edememesine yönelik olarak “yetersiz”, ve “utanma” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar Onur‟un sembolik sermayesini kendini suçlamak, konuĢmak istememek ve sinirli olmak Ģeklinde oluĢturmuĢtur. 89 7. BÖLÜM: SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar hemen her toplumda söz konusudur. Bu tanımlamalar bazı iletiĢim araçları aracılığıyla (sinema filmleri, atasözleri, masallar vb.) kendini göstermektedir. Bu bağlamda araĢtırmanın analiz birimi olarak ele alınan Başka Dilde Aşk filminde engelli bireylere yönelik kültürel yargıların neler olduğu ve bu kültürel yargılara bağlı olarak kültürel tanımlamaların neler olduğu tartıĢılmıĢtır. Filmde, “ karĢı cinsin de engelli olmasının gerektiği”, “anormal iliĢki”, “cesur olması”, “engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği”, “engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame ettiremeyeceği”, “engelli çocuğunu kabullenememe” ve “engelli çocuğundan utanma” Ģeklindeki kalıp yargılardan hareketle engelli bireye iliĢkin “sağır”, “eksik”, “dilsiz”, “yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” şeklindeki kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Tüm bu kültürel tanımlamalar bireyin sosyal dünyasını çevrelemekte ve birey bu tanımlamalarla birlikte kendisine bir yaĢam kurmaya çalıĢmaktadır. ÇalıĢmada elde edilen bu tanımlamalar toplumdan topluma değiĢiklik gösterse de içerdikleri anlam değiĢmemektedir. Ayrıca bu tanımlamalar engelli bireylere iliĢkin bir kültürel resim ortaya çıkarmaktadır. ÇalıĢmada engelli bireylere iliĢkin elde edilen tanımlamalar literatürdeki çalıĢmalarla benzerlik taĢımaktadır. Engelliliğin ahlaki çöküntüden kaynaklandığı ve bireyin içindeki kötülüklerin dıĢarı yansıması Ģeklindeki ilk açıklamalar yerini zamanla tıbbi yani medikal açıklamalara bırakmıĢtır. Medikal model bireyin engeline odaklanmakta ve engelliliği tedavi edilebilir veya iyileĢtirilebilir bir durum olarak tanımlamaktadır. Engellilik çalıĢmalarında uzun süre hâkimiyetini koruyan bu model 1960‟li yıllarda Ġngiltere‟de kaybetmiĢtir. Oliver ve Finkelstein‟in çalıĢmalarıyla hâkimiyetini Shakespeare ve Watson, Freund (2001), Priestley (1998) ve Swain ve French (2000) sosyal modeli açıklayan teorisyenlerden bazılarıdır. Başka Dilde Aşk filminde bireyin engeline odaklanılmak yerine bireyin toplumsal yaĢamda engellenmesi üzerinde durulmuĢtur. Birey engeline rağmen toplumsal yaĢamaya katılmaya çalıĢmaktadır. ÇalıĢmada elde edilen bu sonuç 90 engelliliği açıklamak için kullanılan modellerden sosyal modelin engelliliği açıklamadaki bakıĢ açısını doğrular bir nitelik taĢımaktadır. Toplumun engelli bireye bakıĢı, engelli bireyin kendisini tanımlamasını etkileyen bir faktördür. Çünkü bireyin çevresi engeliyle ilgili kültürel tanımlamalarla çevrilidir. Engelli birey her ne kadar bu tanımlamaların dıĢına çıkmaya çalıĢsa da baĢaramadığı durumlar söz konusudur. Örneğin, öğretmenlik yapmak veya çocuk sahibi olmak isteyen bir birey engelliliğin kültürel betimlemesiyle öğretmenlik yapamaz, anne olamaz Ģeklinde damgalanmakta ve bir süre sonra kendini o Ģekilde konumlandırmaktadır. Onur mesleğini yapmak istemesine rağmen (grafik tasarımcılığı) engelli olduğu anlaĢılınca iĢten çıkarılmıĢ ve bu durum onun bir daha kendi mesleğini yapmak istememesine neden olmuĢtur. Bu sonuç aynı zamanda engelliliğin sosyal olarak inĢa edildiğinin de kanıtıdır. Çünkü Onur engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar doğrultusunda habitusunu oluĢturmuĢtur. Onur bireysel anlamda ne kadar mücadele ederse etsin engelli bireylere iliĢkin toplumsal bakıĢı değiĢtirememiĢtir. Filmde engelli bireylerin ekonomik sermayelerinde meslek ve iĢ kategorisi üzerinden gidilmiĢtir. Filmde Onur‟un engeline yönelik eksik ve yetersiz kültürel tanımlamalarının Onur‟un ekonomik sermayesini Ģekillendirdiği tespit edilmiĢtir. Filmde Onur mesleğini yapamadığı için kütüphanede çalıĢmak zorunda kalmıĢtır. Bu nedenle ekonomik anlamda sıkıntı yaĢamaktadır. Annesine ekonomik anlamda bağımlı olmamak ve farklı Ģeyler de yapabildiğini göstermek için annesinin açtığı lokantada çalıĢmak istememekte ve kütüphanede çalıĢmaktadır. Engelli bireyler, kültürel tanımlamalar nedeniyle kendi mesleklerini yapamamakta ve engelli olmayan bireylere göre daha fazla iĢsizlikle karĢı karĢıya kalmaktadırlar. Filmden elde edilen bu sonuç Burcu (2007)‟nun çalıĢmasındaki sonuçlarla benzerlik taĢımaktadır. Finkelstein endüstrileĢme sonucu engelli bireylerin yeni çalıĢma koĢullarına ayak uyduramadıklarını, pasif ve bağımlı bireyler haline geldiklerini ifade etmiĢtir. Roulstone (2000) engelli bireyler için çalıĢma yaĢamından uzak kalmanın ciddi bir risk olduğunu ve engelli bireylerin ekonomik ve sosyal anlamda bağımlı kaldıklarını vurgulamaktadır. 91 Engelli bireyler çalıĢma hayatına girmek için daha sonra da girdikleri iĢ yerlerinde tutunabilmek için karĢılarına çıkan sorunlarla uğraĢmaktadırlar. Öncelikle bireyler kendi mesleklerine uygun iĢlere girmede zorluklarla karĢılaĢmaktadır. Özel sektörde yaptıkları iĢ karĢılığında aldıkları ücret engelsiz bireylerden daha düĢüktür. Kamuda ise engelli kontenjanından yapılan alımlar sonucunda birey o kadroda kalmakta ve iĢ yerinde yükselememektedir. Bireylerin engellerine uygun olarak yapabilecekleri iĢlere yerleĢtirilmeleri toplumsal yaĢama katılımları açısından önem taĢımaktadır. Örneğin zihinsel engelli bireylerin galoĢ yapımı ve kafeteryalarda çalıĢmak için eğitim alarak çalıĢma yaĢamına girmeleri toplumsal yaĢamdan izole olmalarını engelleyen bir faktördür. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların bireylerin sosyal sermayesini belirlemesinde, engelli bireylerin kapalı bir çevrede yaĢaması ve sağlıklı iliĢkiler kuramaması beklenmektedir. Fakat Başka Dilde Aşk filmine bakıldığında Onur‟un engelli ve engelli olmayan bireylerden oluĢan bir arkadaĢ grubu bulunmaktadır. Üstelik kız arkadaĢı da engelli değildir. Filmin yönetmeni Onur karakterine herkesin âĢık olabileceğini ve filmde ideal bir adam yarattıklarını belirtmiĢtir. Filmde önemli olan bireyin engeli değildir. Filmde engelli ve engelli olmayan bireylerin bir arada olabilecekleri üzerinde durulmuĢtur. Engelli bireyin hayata dâhil olabilmesi zor fakat imkânsız değildir. Onur elinden geleni yapsa da sosyal yaĢama engelli olduğu için engelli olmayan birey kadar dâhil olamamakta, Zeynep‟te Onur‟la birlikte olduğu için toplumun engelli bireylere yönelik kalıp yargılarıyla karĢılaĢmaktadır. Filmde Onur‟un sosyal çevresi “sağır”, “dilsiz”, “eksik”, “utanılan” ve “ güvenilmeyen” kültürel tanımlarıyla çevrilidir. Morris (1991) maskülinite ve yaygın kavramsallaĢtırmaların fiziksel yapabilirlik ve özerklik arasında iliĢkili kurularak yapıldığını belirtmiĢtir. Morris‟e göre, maskülinitenin sosyal tanımı, güç ve mükemmel bedenin ayrılmaz bir bağla bağlı olduğu ve kırılgan yapıda olmadığı Ģeklindedir (Drake 1999:143). Bu nedenle engelli bir erkeğin toplumdan beklenen erkeklik rollerini yapamayacağı yönündeki düĢünceler yaygındır. Kültürel tanımlamalar boyutunda engelli 92 bireylere yönelik tanımlamalar nedeniyle bireyler karĢı cinsle iliĢkilerinde sorun yaĢamaktadırlar. Bu durum da bireyin sosyal sermaye türünü Ģekillendirmektedir. Onur‟un bedensel bir deformasyonu bulunmamakla birlikte, kürek çekmekte ve sportif bir görüntü çizmektedir. Onur‟a yönelik olarak Zeynep‟in arkadaĢlarının sağır olmasa yakışıklı çocukmuş, Zeynep‟in babasının ise eksik adam Ģeklindeki tanımları engelli bireylere yönelik bakıĢa örnek olarak verilebilir. Engel bireyin günlük yaĢantısında kullandığı eĢyaları ve düzenini etkilemektedir. Onur bir iĢitme engelli birey için günlük yaĢantısında kullanacağı eĢyalarda hayatını kolaylaĢtıracak düzenlemeler yapmıĢtır. Engelli bireyin kültürel sermayesinin engeli tarafından belirlendiğini söylemek mümkündür. Onur‟un kültürel sermayesinin “eksik” kültürel tanımlaması Filmde aracılığıyla belirlenmektedir. Kültürel tanımlamalar nedeniyle bireyler istedikleri alanda eğitim alamamakta yalnızca kendileri için uygun görülen alanlarda eğitim alabilmektedirler. Başka Dilde Aşk filminde Onur aldığı eğitim doğrultusunda günlük kullanım için gerekli eĢyalarda değiĢiklikler yapmıĢtır. Bu noktada bireyin engeli kültürel sermayesini kullandığı eĢyalar ve aldığı eğitim boyutunda Ģekillenmektedir. Onur‟un sosyal sermayesi “sağır”, “dilsiz”, “yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” kültürel tanımlamalarıyla oluĢmuĢtur. Onur iĢitme engelli arkadaĢlarıyla iĢaret dilinde konuĢmakta, dudak okumakta ve yazarak iletiĢime geçmektedir. Onur, konuĢmak için eğitim almıĢ olmasına rağmen çıkardığı seslerden dolayı insanların kendisine acıdığını düĢünerek konuĢmamaktadır. Babasının Onur‟dan utanarak evi terk etmesi de Onur‟un kendisini suçlamasına neden olmuĢ ve Onur konuĢmayı denemek yerine susmayı tercih etmiĢtir. Onur grup diyaloglarını takip etmekte zorlandığı için yanlıĢ anlamalar yaĢanmakta ve bu da agresiflik ve kavgayla sonuçlanmaktadır. Onur‟un sembolik sermayesi sinirli olması, konuĢmak istememesi ve kendini suçlaması noktasında Ģekillenmektedir. Engelli bireyler modern toplumlarda dıĢlanmayla karĢılaĢmaktadır. Örneğin bireyler iĢ bulmada problemlerle karĢılaĢmaktadır, engelli çocuğa sahip bir aile 93 çocuğunu herkese (mainstream school) açık okullara göndermede, sokakta, sosyal paylaĢım ortamlarında örneğin, bar, toplu-taĢıma ve diğer servislere ulaĢamamakta, Ģiddet ve ayrımcılıkla karĢılaĢmaktadır. Tüm bu dramatik durumlar sıklıkla toplumsal anlaĢmazlıkları içermektedir (Shakespeare 1997:75). Engelli bireylere üniversiteye giriĢ sınavında engelli kontenjanından yararlandırarak üniversiteye girmeleri ve belli alanlarda eğitim almaları sağlanmakta ama istihdamda yaĢanan sıkıntılar nedeniyle engelli bireyler toplumsal yaĢama katılmakta sorunlar yaĢamaktadır. Bu noktada meslek sahibi olan engelli bireylerin kendi mesleklerini yapmalarında karĢılaĢabilecekleri sorunlarla ilgili tedbirleri almak önem taĢımaktadır. Engelli bireyler kendilerine yönelik olarak pozitif ayrımcılık talebinde bulunmamakta ve her türlü ayrımcılığa karĢı çıkmaktadırlar. Hiç kimseye bağımlı olmadan bir yaĢam sürmelerini sağlamak, engelli bireylere yönelik toplumsal bakıĢı değiĢtirecek geniĢ kapsamlı sosyal politikalarla sağlanabilir. Yalnızca engelli bireylere yönelik düzenlemelerden vazgeçilmesiyle engelli bireylere karĢı ayrımcılık davranıĢının kemikleĢmesinin önüne geçilebilir. Engelli bireylerin çocukluklarından itibaren sosyal yaĢama karıĢabilmeleri ve engelli olmayan bireylerle iliĢkiye girebilmeleri kendilerini yalnız hissetmemeleri açısından oldukça önemlidir. Bunun için öncelikle evrensel tasarım ilkelerine uygun fiziksel düzenlemelere gidilmesi ve olumsuz değer yargılarının ortadan kaldırılması yani sosyal bariyerlerin önüne geçilmesi gerekmektedir. Başka Dilde Aşk filmi sosyal engellere odaklanılarak çekilen bir filmdir. Daha önce de belirtildiği gibi bu noktada diğer filmlerden ayrılmaktadır. Engelli bireylere yönelik kültürel tanımlamalar bağlamında Onur‟un sosyal, ekonomik, kültürel ve sembolik sermayeleri incelenmiĢtir. Engelli bireylerin kültürel tanımlamalara gösterilmektedir; bağlı olarak sermaye türlerinin oluĢumu Ģekil 12‟de 94 EKONOMĠK SERMAYE Maddi Parasal Değerleri SERMAYE TÜRLERĠ ġekil 12 SOSYAL SERMAYE Sosyal ĠliĢkiler Ağı Sağır, Dilsiz, Güvenilmeyen Eksik ve Utanılan Eksik, Yetersiz ve Güvenilmeyen ENGEL Sağır, Dilsiz, Yetersiz ve Utanma Eksik SEMBOLĠK SERMAYE KÜLTÜREL SERMAYE GörünüĢ, DuruĢ, DavranıĢ Biçimleri Sosyal Pratikler, EĢyalar, Eğitim, Beğenileri 95 ġekilde genel olarak kültürel tanımlamaların meslek, iĢ ve çalıĢma yaĢamına etkisi ekonomik sermaye bağlamında verilmiĢtir. Onur‟a yöneltilen “eksik” ve “yetersiz” kültürel tanımlamaları Onur‟un iĢverenler tarafından iĢten çıkarılmasına ve bir süre sonra da mesleğini yapmamasına neden olmaktadır. Onur öncelikle “mücadele edici” tarafıyla mesleğini yapmayı denemesine rağmen baĢarılı olamamıĢtır. Onur sosyal yaĢama dâhil olma çabasını kendisini acındırmadan ve annesine maddi anlamda bağımlı olmadan yapmaya çalıĢmaktadır. sosyal BaĢarılı olamadığı noktada, öncelikle kendisinin çabası ve engelleri verilmiĢtir. aĢamadığı vurgusu mesleğini yapamaması örneğinde Onur‟un kültürel sermayesinin oluĢumunda engeline iliĢkin “eksik” kültürel tanımlamasının eğitimini ve kullandığı eĢyaları etkilediği belirlenmiĢtir. Çünkü Onur engelli bireylere yönelik olarak zorunda kalmıĢtır. belirlenen alanda eğitim almak EĢyaları ise almıĢ olduğu eğitim doğrultusunda günlük yaĢamı için kullanılabilir hale getirmiĢtir. Onur‟un sembolik sermayesinde “sağır”, “dilsiz”, “yetersiz” ve “utanılan” kültürel tanımlamaları belirleyici olmuĢtur. Bu kültürel tanımlamalar Onur‟un konuĢmak istememesi, sinirli olması ve kendini suçlamasına neden olmuĢtur. Onur‟un sosyal sermayesinde engelinin aile, kız arkadaĢ, arkadaĢ çevresi ve hobilerini etkilemesine bakılmıĢtır. “Sağır”, “dilsiz”, “eksik”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” kültürel tanımlamaları Onur‟un ailesiyle olan iliĢkisini doğrudan etkilemiĢtir. Engelli bir çocuğun “kendisine yetemeyeceği” düĢüncesi nedeniyle Onur‟un annesi aĢırı korumacı davranıĢ sergilerken baba da dıĢlayıcı bir yaklaĢım geliĢtirmiĢtir. Fakat Onur “mücadele edici” ve “cesur” yönüyle sosyal iliĢki ağını sağlamlaĢtırmıĢtır. Bu doğrultuda da sevgili iliĢkisi, arkadaĢ çevresi ve hobileri ĢekillenmiĢtir. Sermaye türleri dahilinde elde edilen sonuçlar birbiriyle bağlantılıdır. Örneğin, bireyin sembolik sermayesinde sinirli olması sosyal sermayesinde kız arkadaĢıyla olan iliĢkisini doğrudan etkilemektedir. 96 Tüm bu belirtilenler çerçevesinde Başka Dilde Aşk filmi, engelli olmayan bireylere engelli bireylerin yaĢadığımız toplumun bir parçası olduğu gerçeğini vurgulamaktadır. Engellilik çalıĢmalarında kavramsal tartıĢmalar artarak devam etse de engelli bireylere yönelik düzenlemeler istenilen noktada değildir. Toplum içerisinde bedensel, zihinsel veya psikolojik anlamda bir farklılık taĢıyan bireylerin engelli olmayan bireyler tarafından çeĢitli Ģekillerde tanımlanmaları ve tepkileri sonucu oluĢan kategori kültürel stereotip halini almaktadır. Engelli bireylere yönelik bakıĢ kültürel olarak Ģekillenmektedir. Burcu (2007)‟nun engelli bireylere iliĢkin toplumun bakıĢ açısının kategorileĢtirilmesi ile ilgili çalıĢmasında dört tanımlama belirlenmiĢtir. Bunlar acınan, dıĢlanan, alay edilen/ikinci sınıf görülen ve güvenilmeyen Ģeklindedir. Benzer Ģekilde Wolfe (1996 akt.Yalçın 2004) makalesinde engellilere karĢı toplumsal tutumun genellikle acıma, kalıp yargı (stereotip), cehalet ve merak hisleri ile özdeĢleĢtiğini belirtmiĢtir. Engelli bireylerin toplumsal yaĢamdan dıĢlanmaları ekonomik, sosyal, kültürel yaĢamlarını etkilemekle birlikte bireylerin davranıĢlarını da etkilemektedir. Engelli bireyin çalıĢma yaĢamından dıĢlanması ekonomik anlamda bireyin bağımlı olmasına yol açmakta ve bireyde “iĢe yaramama” duygusunun geliĢime neden olabilmektedir. Engelli bireylerin kendi ihtiyaçlarını karĢılayabilecekleri inancının oluĢturulması için sosyal politikalar geliĢtirilmesi gerekmektedir. Engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı farklı oldukları yönündeki bakıĢ açısı engelli bireylerin toplumdan dıĢlanmasına neden olmaktadır. Engelli bireyler ve engelli olmayan bireylerin sosyal yaĢamda birbirlerinden uzak tutulmamaları gerekmektedir. Engelli bireyler için ayrı fiziksel yapılanmalara örneğin okul, hastane vs. oluĢturulması engelli bireylerin toplumdan uzaklaĢmasına ve engelli olmayan bireylerle etkileĢimin en aza inmesine neden olmaktadır. Engelli ve engelli olmayan bireylerin sosyal etkileĢimlerinin artmasıyla engelli bireylere iliĢkin bugünkü bakıĢ açısının kırılacağını söylemek mümkündür. 97 Sosyal inĢacı modelde engellilik açıklaması kimlik, öznellik, betimlenen nüfusa iliĢkin verilerin/verilmesi gereken hizmetler ile beden iliĢkisi üzerinde durularak yapılmaya çalıĢılmaktadır. Irk, cinsiyet gibi doğal tanımların yanı sıra sistemde görünen çeĢitliliğin farkına varılarak kimliği belirleyen/değiĢtiren Ģartlarla beraber bedene iliĢkin farklılıkların sosyal inĢası önemlidir (Thomson 1998 akt. Burcu 2010:72). Bireyin sahip olduğu bedensel „farklılıklara‟ toplumun engeller yüklemesiyle engelli bireyin toplumsal konumu Ģekillenmektedir. Nitel araĢtırma çatısı altında yapılan bu çalıĢmada sonuçlar üzerinden genellemeler yapılması söz konusu değildir. Daha önce engellilikle ilgili yapılan çalıĢmalar ağırlıklı olarak kavramsal tartıĢmalar ve medikal modelin etkisi altında yapılan çalıĢmalardır. Bu çalıĢmada engellilik çalıĢmalarında engelliliğin kültürel olarak inĢasını bir film üzerinden örneklendirmeye çalıĢılmıĢtır. Engelliliğin disiplinler arası bir alan olduğunu unutmamak gerekmektedir. Engellilikle ilgili yapılan çalıĢmaların artmasıyla engelli bireyler hakkındaki kalıp yargıların değiĢeceği ve engelli bireylerin sorunlarının çözümünde iyileĢtirmeler yaĢanacağını söylemek mümkündür. Engelli bireylere yönelik kültürel tanımlamalar bağlamında bireyin toplumdan dıĢlanmasıyla engellilik sosyal olarak inĢa edilmektedir. Mevcut kültürel tanımlamalarla günlük yaĢamın her alanında karĢılaĢan engelli birey habitusunu, habitusuna bağlı olarak da sermaye türlerini oluĢturmaktadır. Kültürel tanımlamalar aracılığıyla engelli bireylere yönelik anlamlar çoğu zaman olumsuz kültürel yargıları pekiĢtirmektedir. Habituslarımızla inĢa ettiğimiz kültürel tanımların olumlu yönde değiĢtirilmesi engelli bireylere iliĢkin zihinlerde oluĢan engellilik kavramının değiĢimine ön ayak olacaktır. 98 KAYNAKÇA Arıkan, Ç. (2002) (1). Sosyal Model Çerçevesinde Özürlülüğe YaklaĢım. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2 (1), 11-25. Arıkan, Ç. (2002) (2). Sosyal Model ve Sosyal Hizmet Uygulamaları. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2(2), 57-66. Alver, F.(2006). Medya Yetkinliğinin Kuramsal Temelleri. Kocaeli Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Dergisi Sayı 7, 1-18. Allen, C. (2004). Bourdieu's Habitus, Social Class and the Spatial Worlds of Visually Impaired Children. Urban Studies, 41(3), 487–506. Altın Portakal Heyecanı Sürüyor, EriĢim: 16 Aralık 2010, http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=86740 Aysoy, M (2004). Avrupa Birliği Sürecinde Özürlüler Politikası. Ġstanbul Açı Kitaplar. Baran, N., ve Cavkaytar, A. (2007). ĠĢverenlerin Zihin Engelli Bireylerin Ġstihdamlarına ĠliĢkin GörüĢ ve Önerileri. Elementary Education Online, 6 (2), 213-225. Barnes C. and Mercer G. (2005). Disability, Work, and Welfare: Challenging The Social Exclusion of Disabled People Work. Employment & Society, vol. 19 (3), 527-545. BaĢka Dilde AĢk Filmi, EriĢim: 29.10.2010, http:// www.baĢkadildeask.com Baydık, B. (2003). Filizlenen Okuryazarlık ve Desteklenmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 4(2), 77-89 Berthoud R.(2008). Disability Employment Penalties in Britain Work. Employment & Society, 22 (1), 129-148. 99 Berg B. (2001). Qualitative Research Methods For the Social Sciences. USA: Allyn&Bacon. Bourdieu, P. ve Wacquant J. D. L., (2007). DüĢünümsel Bir Antropoloji Ġçin Cevaplar. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Burcu, E. (2002). Üniversite‟de Okuyan Özürlü Öğrencilerin Sorunları: Hacettepe-Beytepe Kampüsü Öğrencileri Örneği. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 19 (1), 83-103. Burcu, E. (2004). Görme Özürlü Öğrencilerin Eğitimlerine ĠliĢkin DüĢünceleri ve Sorunları: Ankara Örneği, Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 4(2), 23-47. Burcu, E. (2006). Özürlülük Kimliği ve Etiketlemenin KiĢisel ve Sosyal Söylemleri. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 23 (2 ), 61-83. Burcu, E. (2007). Türkiye‟de Özürlü Birey Olma Temel Sosyolojik Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma. Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Burcu, E., Kamanlıoğlu, M. ve ġahin, B., (2009). Özürlü Bireylerin EĢ Seçiminde YaĢadıkları Sorunların Cinsiyete Göre KarĢılaĢtırılması. Kadın/Woman 2000, Aralık- December 2006 7(2), 1-30. Burcu, E. (2010). Engellilik Modelleri Üzerine. N. Güngör Ergan, E. Burcu, B. ġahin, (Ed.). Öğr. Gör. Hüseyin Yalçın‟a Armağan: Sosyoloji Yazıları 3, (s.60-83). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları. Burke, P. (2007). Disadvantage and Stigma: A Theoretical Framework for Associated Conditions. Peter Burke and Jonathan Parker Jessia (Ed.). Social work and Disadvantage Addressing the Roots of Stigma Through Association (s.11-27). London: Kingley Publishers. Bilton T., Bonnett K., Jones P. (2008). Sosyoloji, (K. Ġnal, Çev.). Ankara: Siyasal Kitabevi. 100 Cavkaytar, A., Batu, S., ve Çetin, Ö. B. (2008). The Perspectives of Mothers about Having a Child with Developmental Disabilities. International Journal of Special Education, 23 (2), 102-109. Cavkaytar, A., Batu, S. ve Beklan, O. B. (2007). GeliĢimsel Geriliği Olan Çocuğa Sahip Ailelerin Sosyo-Ekonomik ve Demografik Özellikleri Arasındaki ĠliĢkiler. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, 6 (1), 79-96. Calhoun, Craig. (2007). Bourdieu Sosyolojisinin Ana Hatları. Çeğin, G., Göker, E., Arlı A., Tatlıcan, Ü. (Ed.). Ocak ve Zanaat Pierre Bourdieu Derlemesi (s.77-131), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Creswell, J. W.(1998). Qualitative Inquiry and Research Design Coosing Among Five Traditions. London: Sage Publications. Crossley, N. (2001). The Social Body Habit Identity and Desire. London: Sage Publication. Crimmins E. M., Hayward M. D., Hagedorn A., Saito Y., Brouard N. (2009). Change in Disability-Free Life Expectancy for Americans 70 Years Old and Older. Demography, 46( 3), 627-646. Collier J., ve Collier M. (1986). Visual Anthropology: Photography as a Research Method. Albuquerque: University of New Mexico Press. Chawla J. C. (1994). Sport for People with Disability. BMJ: British Medical Journal, 308( 6942), 1500-1504. Cheu, J. (2002). De-gene-erates, Replicants and Other Aliens: (Re) defining Disability in Futuristic Film. M. Corker, T. Shakespeare Continuum (Ed.). Disability/ Postmodernity Embodying Disability Theory (s.198-213) London, Continuum. 101 Çolak, A. ve Uzuner, Y. (2004). Zihin Özürlü Çocuklar Ġlköğretim Okulu ve Mesleki Eğitim Merkezi‟ndeki Özel Eğitim Öğretmenlerinin Zihin Özürlü Çocukların Okuma-Yazma Öğrenmeleri Hakkındaki GörüĢ ve Önerileri. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri (KUYEB), 4 (2), 241-270. Curtis, J. (1980). Employment of Disabled People. The Journal of the Royal Society for the Promotion of Health, 100 (6), 218-223. Cılga, Ġ.(1999). Türkiye‟de Kimsesiz ve Zihinsel Özürlü Gençlerin Sosyal Konumu. Saray Rehabilitasyon Dergisi, (1), 22-26. Dagkas S. ve Stathi A. (2007). Exploring Social and Environmental Factors Affecting Adolescents Participation in Physical Activity. European Physıcal Education Review, Volume13(3): 369–384. Dahl, M. (1993 ). The Role of The Media in Promoting Images Of DisabilityDisability as Metaphor: The Communication,18(1) Evil EriĢim: Crip. 15 Canadian Journal Haziran of 2010, http://www.cjconline.ca/index.php/journal/article/viewArticle/718/624 Davis, J., Resistance, N. (2002). Countering Stereotypes of Disability: Disabled Children and Resistance. Mairian Corker ve Tom Shakespeare (Ed.). Disability/ Postmodernity Embodying Disability Theory (159-175), London: Continuum. Demerath, N.J. III. (1981). Through a Double- Crossed Eye: Sociology and the Movies. Teaching Sociology, 9 (1), 69-82. Drake, R. F. (1999). Understandig Disability Policies. England: Macmillan Press. Drake, R. F. (2000). Disabled People, New Labour, Benefits and Work Critical. Social Policy, 20 (4), 421-439. 102 Demez, G. (2009). Sınıfsal ve Bireysel Kimlik OluĢumunda Beden Sorunu: Habitus. Toplumbilim Beden Sosyolojisi Özel Sayısı, 17-27. Diken, B., Laustsen C. B. (2010). Filmlerle Sosyoloji. Ġstanbul: Metis Yayınları. Dowd, J. J., (1999). Waiting for Louis Prima: On the Possibility of a Sociology of Film. Teaching Sociology, 27 (4), 324- 342. Dwoskin, S. (1997). Whose Film?. Ann Pointon with Chris Davies (Ed.). Framed Interrogating Disability in the Media (s.214-217), London: BFE Publishing. Eripek, S. (2006). Türkiye'de Zihin Engelli Çocukların KaynaĢtırılmalarına ĠliĢkin Olarak Yapılan AraĢtırmaların Gözden Geçirilmesi. Ankara Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi. 5(2), 25-32. Ergenekon, Y., Özen, A. ve Batu, E. S. (2008). Zihin Engelliler Öğretmenliği Adaylarının Öğretmenlik Uygulamasına ĠliĢkin GörüĢ ve Önerilerinin Değerlendirilmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri”, 8 (3), 857891. Edwards, C., Rob I. (2003). Disability and Bodies as Bearers of Value. Sociology, 37, 239-256. Erickson, H. B. (1996). Culture, Class, and Connections Source. The American Journal of Sociology, 102 (1), 217-251. Ergün, M. (2005). Ayrımcılık ve Özürlüler. Özveri Dergisi 2(1) EriĢim: 15 Nisan 2010, http://www.ozida.gov.tr/?menu=ozveri&sayfa=ov3/ov3ayrimveozurlu Garland T. R. (2004). Integrating Disability, Transforming, Feminist Theory, Bonnıe G. Smıth ve Beth Hutchıson (Ed.). Gendering Disability (73-107), Rutgers University Press. 103 Ghai, A. (2002). Disability in the Indian Context: Post- Colonial Perspectives. M. Corker ve T. Shakespeare (Ed.). Disability/ Postmodernity Embodying Disability Theory (s. 88-101), Continuum London. Gilson, S. F., Depoy, E. (2000). Multiculturalism and Disability: a Critical Perspective. Disability & Society, 15 (2), 207-218. Gray C. (2009). Narratives of Disability and the Movement from Deficiency to Difference. Cultural Sociology Volume 3 (2) , 317-332. Gökçearslan E. (2002). Özürlü Çocuğa Sahip Ailelerin Güçlendirilmesi. Ufkun Ötesi Dergisi 2(2), 97-106. Görgün- B. A. (2008). YaĢlılıkta Sosyalizasyon ve YaĢam Kalitesi. Yaşlı Sorunları Araştırma Dergisi, 2008 (2), 86-97. Hargis, C. H., Gickling, E. E., ve Mahmoud C. C. (1975). The Effectiveness of TV in Teaching Sight Words to Students with Learning Disabilities. Journal of Learning Disabilities, 8 (1), 37-39. Harper, D. (2005). What‟s New Visually?. Denzin, K., Lıncoln Y. S (Ed.). The Sage Handbook of Qualitative Research (s.747-763), Sage Publications. Hyde, M. (1996). Fifty Years of Failure: Employment Services for Disabled People in the UK. Work, Employment & Society,10(4), 683-700. Hirst, M. (1992). Employment Patterns of Mothers with a Disabled Young Person Work. Employment & Society, 6 (1), 87-101. Ittyerah M., Kumar N. (2007). The Actual and Ideal Self-concept in Disabled Children, Adolescents and Adults. 19(1), 81-112. Psychology & Developing Societies, 104 Isaac, R., Dharma R. B. W., Ravanan M. P. (2010). Integrating People with Disabilites: Their Right Our Responsibility. Disability & Society 25 (5), 627–630. IĢık, E. (1998). Beden ve Toplum Kuramı Öznenin Sosyolojisinden Bedenin Sosyolojisine. Ġstanbul: Bağlam Yayınları. IĢıkhan, V. (2000). Özürlü Kadınların Ġstihdam Sorunları. Görme Özürlüler İçin Rehabilitasyon Deneyimleri Yeni Rehabilitasyon Politika ve Meslek Tanımları. Körler Federasyonu Yayınları No: 4, 175-188. Ġkizoğlu, M. (2004). Engelli Çocuğa Sahip Annelerde Depresyon. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 4(2), 61-80. Ġkizoğlu, M. (2001). Yoksulluk ve Özürlülük ĠliĢkisi. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi, 1(2), 83-94. Ġl, S. (2001). Özürlülük, Aile YaĢamı ve Sosyal Hizmet. K. KarataĢ. (Ed.). Görme Özürlüler İçin Rehabilitasyon Deneyimleri, Yeni Rehabilitasyon Politikaları ve Meslek Tanımları, (s.54-59), Ankara: Körler Federasyonu Yayınları. Ġl, S. (2002). Bağımsız YaĢam Modeli Özürlülük ve Sosyal Hizmet. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2(2), 67-78. KarataĢ, K. (2001). Engellilerin Topluma Kazandırılması. Ufkun Ötesi Aylık Dergi, 5 (29), 10-19. KarataĢ, K. (2002 (1)). Özürlülere Yönelik Ayrımcılık ve Ayrımcılıkla SavaĢım. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2 (1), 1-10. KarataĢ, K. (2002 (2)). Engellilerin Toplumla Bütünleşme Sorunları Bir Sosyal Politika Yaklaşımı. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi. 2 (2), 43-55. 105 Karademir, ġ. (2008). Özürlülük Sınıflaması İçin Bir Model Oluşturma. Uzmanlık Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın. Karadağ, M. (2009). Pierre Bourdieu‟nun Sınıf Analizi: Sınıf Pratikleri, Sınıf Habitüsü ve Sembolik Şiddet. D. Hattatoğlu, G. Ertuğrul (Ed.). Methodos Kuram ve Yöntem Kenarından, (s.190-211), Ġstanbul: Anahtar Kitaplar Yayınevi. Kargın,T., Akçamete, G., Baydık B. (2001). Okul Öncesi YaĢta ĠĢitme Engelli Çocuğu Bulunan Ailelerin Anasınıfına GeçiĢ Sürecindeki Gereksinimlerinin Belirlenmesi. Özel Eğitim Dergisi, 3(1), 13–24. Karpf, A. (1997). Cripplin Images. A. Pointon, C. Davies (Ed.). Framed Interrogating Disability in the Media (s.79-84) London: BFE Publishing. Kids As Self Advocates. What is Disability Culture. EriĢim: 12 Mayıs 2010, http://www.fvkasa.org/resources/files/history-culture.php Kelley-Moore, J. A. , Schumacher J. G., Kahana E., Kahana, B. (2006). When Do Older Adults Become "Disabled"? Social and Health Antecedents of Perceived Disability in a Panel Study of the Oldest Old. Journal of Health and Social Behavior, 47(2), 126-141. Keller, C. E., Hallahan D. P., McShane, E. A., Crowley, E. P., Blandford B. J. (1990). The Coverage of Persons with Disabilities in American Newspapers. The Journal of Special Education, 24, (3) 271-282. Kennedy, H. (2009). Going the Extra Mile: Emotional and Commercial Imperatives in New Media Work Convergence. The International Journal of Research into New Media Technologies, 15( 2), 177-196. Kennedy, J. (2002). Aging and Disability-The Advocacy and Research Agendas: An Interview with Judy Heumann. Journal of Disability Policy Studies, 12 (4), 280-283. 106 Kielhofner, G. (2005). Rethinking Disability and What to Do About It: Disability Studies and Its Implications for Occupational Therapy. American Journal of Occupational Therapy, 59, 487–496. Kuzgun, K.Ġ. (2001). Türkiye‟de Özürlülerin ĠĢgücüne Katılımında Model OluĢturulması Görme Özürlüler Ġçin Rehabilitasyon Deneyimleri, Yeni Rehabilitasyon Politikaları ve Meslek Tanımları. Görme Özürlüler Eğitim Konferansı, 24-25 Mart 2000, Bildiriler, Ankara:Körler Federasyonu Yayını. Laberge, Y. (2010). Review Essay: Habitus and Social Capital: From Pierre Bourdieu and Beyond. Sociology, 44(4), 770–777. Lewit, E. M., Baker, L. S. (1996). Children in Special Education The Future of Children. Special Education for Students with Disabilities, 6 (1), 139151. Llewellyn A., Hogan K. (2000). Use and Abuse of Models of Disability. Disability and Society, 15(1),157-165. Marks, D. (1999). Disability Controversial Debates and Psychosocial Perspectives, London and New York: Routledge Manton K. G. , Gu X. , Lamb V. L. (2006). Change in Chronic Disability from 1982 to 2004/2005 as Measured by Long-Term Changes in Function and Health in the U.S. Elderly Population. Proceedings of the National Academy of Sciences of the United States of America, 103 (48), 1837418379. Melzer, D. , McWilliams, B. , Brayne, Carol, Johnson, T. , Bond, J., (2000). Socioeconomic Status and the Expectation of Disability in Old Age: 107 Estimates for England (MRC CFAS) The Medical Research Council Cognitive Function and Ageing Study. Journal of Epidemiology and Community Health, 54 (4), 286-292. Morris, J.(1991). Disability in Media. EriĢim: 10 Ağustos 2010. http://www.mediaed.org.uk/posted_documents/DisabilityinMedia.htm Morris, J. (1997). A Feminist Perspective. A. Pointon, C. Davies (Ed.) Framed Interrogating Disability in the Media. (s.21-31) London: BFE Publishing. Mutluoğlu, L. (2004). Türkiye‟de Çıraklık Eğitimi Sisteminde Özürlüler. Öz-Veri, EriĢim:16 1(2). Ağustos 2010, http://www.ozida.gov.tr/?menu=ozveri&sayfa=ov2/ov2ciraklikegitimi Nakamura, K. Erişim: 9 Temmuz 2010 http://www.deaflibrary.org/nakamura/courses/disability/index.shtml Neuman, W. L. (2007). Toplumsal Araştırma Yöntemleri Nitel ve Nicel Yaklaşımlar, Cilt 2, Ġstanbul: Yayın Odası. Odding, E., Valkenburg, H. A., Stam, H.J., Hofman, A. (2001). Determinants of Locomotor Disability in People Aged 55 Years and Over: The Rotterdam Study. European Journal of Epidemiology, 17 (11), 1033-1041. Ozawa, M. N., Yeo, Y. H. (2006). Work Status and Work Performance of People With Disabilities: An Empirical Study. Journal of Disability Policy Studies, 17 (3), 180-190. Oliver, M. (1996). Understanding Disability from Theory to Practice. England: Palgrave Macmillan. 108 Özgöbek, H. R. (2007). Türkiye‟nin Engelliler Politikası Analizi. Yüksek Lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi: Ankara, Peters, S.(2000). Is There a Disability Culture? A Syncretisation of Three Possible World Views. Disability and Society, 15 (4), 583-601. Priestley, M. (1998). Childhood Disability and Disabled Childhoods. Agendas for Research Childhood, 5( 2) 207-223. Pink, S. (2003). Interdisciplinary Agendas in Visual Research: Re- Situating Visual Anthropology. Visual Studies, 18 (2), 179-192. Pink, S. (2004). Visual Methods. Silverman (Ed.). Qualitative C. Seale, G. Gobo, F.J. Gubrium, D. Research Practice, London: Sage Publications. Pointon, A. (1997). Disability and Documentary. A. Pointon, C. Davies (Ed.) Framed Interrogating Disability in the Media (s.84-93) London: BFE Publishing. Reichman, J.,Healey, W. C. (1983). Learning Disabilities and Conductive Hearing Loss Involving Otitis Media. Journal of Learning Disabilities, 16 (5), 272-278. Retish, P. (1985). Employment and the Developmentally Disabled: Some Perspectives Career. Development for Exceptional Individuals, 8 (1), 5961. Norden M. F. (1994). The History Cinema of Physical Disability of in the Movies Isolation. New Jersey: Rutgers University Press. Riddell, S. , Tinklin, T. , Wilson, A. (2005). New Labour, Social Justice and Disabled Students in Higher Education. British Educational Research Journal, 31 (5), 623-643. 109 Roultone, A. (2000). Disability, Dependency and the New Deal for Disabled People. Disability & Society, 15(3), 427–443. Safran, S. P. (1998). The First Century of Disability Portrayal in Film: An Analysis of the Literature. The Journal of Special Education, 31( 4), 467479. Salvesen, K. Å., Undheim, J. O. (1994). Screening for Learning Disabilities with Teacher Rating Scales. Journal of Learning Disabilities, 27(1), 60-66. Schoeni R. F. , Liang, J., Bennett, J. , Sugisawa, H., Fukaya, T., Kobayashi, E. (2006). Trends in Old-Age Functioning and Disability in Japan, 1993-2002. Population Studies, 60 (1), 39-53. Schuchman, J. S. (1997). Deafness and the Film Entertainment Ġndustry. (Ed.). A. Pointon, C. Davies Framed Interrogating Disability in the Media (s. 43-49). London: BFE Publishing. Shakespeare, T. (1997). Soaps: The Story so far. (Ed.). A. Pointon, C. Davies Framed Interrogating Disability in the Media (s.73-79). London: BFE Publishing. Smith, P. (2007). Kültürel Kuram. Ġstanbul: Babil Yayınları. Sulkunen, P. (1982). Society Made Visible: On the Cultural Sociology of Pierre Bourdieu. Acta Sociologica, 25( 2), 103-115. Sooryamoorthy, R. (2007). Behind the Scenes: Making Research Films in Sociology. International Sociology, 22(5), 547–563. ġahin, H. (2004). Engellilik Kimin Sorunu? Bireyin mi, Toplumun mu?. ÖzVeri, 1(1), 40-50. 110 Taggart, L., McMillan, R., ve Lawson A. (2008). Women with and without Intellectual Disability and Psychiatric Disorders: An Examination of the Literatüre. Journal of Intellectual Disabilities, 12( 3), 191-211. Tatlıcan., Ü., Çeğin, G. (2007). Bourdieu ve Giddens: Habitus ve Yapının Ġkiliği. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.) Ocak ve Zanaat Pierre Bourdieu Derlemesi (s.303-367), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Topinková, E. (1994). Care for Elders with Chronic Disease and Disability. The Hastings Center Report, 24 (5), 18-20. Tillsley, C. (1997). Gaining Access to Employment Opportunities. British Journal of Visual Impairment, 15 (2), 67-71. Tutty, L., M. R. Michael, R. M. Grinnell. (1996). Qualitative Research for Social Workers Phase, Steps & Tasks. USA: Allyn and Bacon. Tregaskıs, C. (2002). Social Model Theory: The Story So Far… Disability and Society, 17( 4), 457-470. Erin (2009) The History of Disability Portrayal in the Media EriĢim: 5 Mart 2010,http://www.familyvoices.org/fvkasa_org/resorces/files/historypart1.html T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. (2006). Özürlülerin Yazılı Basında Yer Almasına İlişkin Araştırma ve Analiz Raporu, Ankara: Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. (2005). Özürlülük Araştırmaları - RTÜK Raporu Televizyon Yayınları ve Özürlülük Anketi, Ankara: Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. (2002). Araştırması, Ankara: Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. Türkiye Özürlüler 111 T.C Milli Eğitim Bakanlığı. EriĢim: 25 Temmuz 2010, http://okulweb.meb.gov.tr/35/02/959733/isitmeyetersizligi.htm Twining T. C. , Allen D. G. (1981). Disability Factors among Residents of Old People's Homes. Journal of Epidemiology and Community Health, 35 (3), 205-207. Ünal, A. Z. (2004). Sosyal Tabakalaşma Bağlamında Pierre Bourdieu‟nun Kültürel Sermaye Kavramı. Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi: Ankara. Wacquant, L. (2007). Pierre Bourdieu: Hayatı Eserleri ve Entelektüel GeliĢimi. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.) Ocak ve Zanaat Pierre Bourdieu Derlemesi (s.53-77), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Wallece, R. A., Wolf, A. (2004). Çağdaş Sosyoloji Kuramları (Klasik Geleneğin Geliştirilmesi). (L. Elburuz, M. R. Ayas çev.), Ġzmir:Punto Yayıncılık. Waters, M. (2008). Modern Sosyoloji Kuramları. Z. Cirhinlioğlu (Ed.) (261320) Ġstanbul: Gündoğan Yayınları. Whyte, R. S., Ingstad B. (1995). Disability and Culture, USA: University of California Press. World Health Organizations, EriĢim: 17 Mart 2010, http://www.who.int/topics/disabilities/en/. World Health Organizations, EriĢim: 17 Mart 2010 http://www.un.org/disabilities/documents/toolaction/ipuhb.pdf Yalçın, B. (2004). Basılı Yayınlarda Özürlülük Ġmajı: Tutumun Etkileri Hakkında Ġnceleme. Özveri 1(1), 111-128. Yel, A. M. (2007). Bourdieu ve Din Alanı Sermaye, Ġktidar ve Modernlik. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.) Ocak ve Zanaat Bourdieu Derlemesi (s.559-581), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları. Pierre 112 Zacharakis, J., F. J. Riverside. (2005). A Case Study of Social Capital and Cultural Reproduction and Their Relationship to Development. Adult Education Quarterly, 55 (4), 288-307. Leadership 113 Ek 1 GörüĢme Formu (Yönetmenle Yapılan) A. YÖNETMENE ĠLĠġKĠN 1. Neden engellilik konusunda bir film çekme ihtiyacı duydunuz? 2. Bireyin yaĢantıları (kendi ailesinde, arkadaĢ çevresindeki deneyimleri) farkındalığını arttırır. Sizin de yakın çevrenizde engelli bireyler var mı? 3. Filmi çekmekteki asıl mesajınız neydi ve bu amaca sizce ulaĢabildiniz mi? 4. Filmi çekmeye baĢlamadan önce engellilerle ilgili nasıl bir ön çalıĢma yaptınız? Akademik yayın tarama Engelli bireylerle mülakatlar Engelli bireylere iliĢkin gözlemler Engellilik konusunda herhangi bir seminer, konferans, panele katılma 5. Sizce engelli bireylere yönelik tanımlamalar /etiketlemeler nelerdir? 6. Size filmi çekerken bu tanımlamalar yol gösterici oldu mu? Örneğin benim tespit ettiğim sağır, dilsiz çocuk, eksik adam, tuhaf, kötü gibi tanımlamalara bilinçli mi filminizde yer verdiniz? 7. Sizce sinema bir amaca hizmet etmeli midir? 8. Yönetmen olarak bu film size neler kazandırdı? B. FĠLME ĠLĠġKĠN 1. Filmin senaryo oluĢum aĢamaları nelerdir? Filmin senaryosunu nasıl oluĢturdunuz? 114 2. Filmi çektikten sonra ne tür geri dönüĢler aldınız? (engelli bireylerden, ailelerinden ve engelli olmayan bireylerden) Olumlu eleĢtiri /Olumsuz eleĢtiri 3. Bu filmden sonra film ekibinde yer alanlarda engellilik konusunda bir duyarlılık oluĢtu mu? 4. Bu filmi izleyenlerde engellilik konusunda bir duyarlılık sezinlediniz mi? 5. Filmde bazı sahnelerde neden ayna kullanımı var? 6. Engelli bireylerin aileleriyle ilgili herhangi bir araĢtırma yaptınız mı? 7. Engelli bireylere iliĢkin kalıp yargılar sizce nelerdir? C. FĠLMĠN ĠÇERĠĞĠNE ĠLĠġKĠN 1. Filmde engelli birey (Onur) kürek takımında bunu vermekteki amacınız neydi? Bir gruba üyelikten kazanılan statü, medeni durum, sevgili olma, yakın arkadaĢlık(sosyal sermaye), 2. Onur karakterini bize nasıl anlatırsınız? (DavranıĢ, asabiyet, sahip olduğu arkadaĢ grubu, anneyle olan iliĢkisi) 3. Onur‟un sosyal çevresinde hem engelli hem de engelli olmayan bireyler var. Bunu nasıl açıklarsınız? 4. Onur‟un çevresiyle uyumlu bir kiĢiliğe sahip olmasına rağmen film boyunca agresif tavırlarını da görüyoruz. Neden? 5. Onur‟un annesini bize nasıl anlatırsınız? 115 6. Onur‟un engeline iliĢkin olarak evinde kullandığı bazı aletler var. Örneğin su ısıtıcısı, alarm, kapı zili… Bunlar iĢitme engellilere iliĢkin gözlemlerinizden mi oluĢtu? 7. Kamuran ve Onur karakterini karĢılaĢtırabilir misiniz? 8. Filmde, Onur ve Zeynep‟le iliĢkileri hakkındaki görüĢleri anlatırken herkes, millet, onlar kavramlarına yer vermiĢsiniz. Bunu vermekteki amacınız neydi? 9. Zeynep ve Onur‟un iliĢkileri anormal ve sürpriz olarak görülüyor? Bunu açıklar mısınız? 10. Zeynep ve Onur iliĢkilerine devam edebilmek için oldukça fazla enerji harcıyorlar. Sizin bildiğiniz böyle bir iliĢki var mı? 11. Karakolda annesi ve babası Zeynep‟e engelli bir çocukla birlikte olduğu için kızıyorlar. Buradaki amacınız neydi? 12. ĠĢitme engelli bireylerle iletiĢim kanallarına örnek vermiĢsiniz? Resim çizerek anlaĢma, yazarak anlaĢma, telefonla aramak yerine mesaj atmak. ĠĢitme engelli bireylerin de iletiĢim kurabileceğini mi göstermek istediniz? 13. Sizce arkadaĢları tarafından Onur nasıl bir birey olarak görülüyor? TÜRKİYE‟DE ENGELLİ BİREYLERİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ? TÜRKİYE‟DE ENGELLİ BİREYLERİN SORUNLARINI NASIL GÖRÜYORSUNUZ? ENGELLİ BİREYLERİN ÖNERİLERİNİZ NELERDİR? SORUNLARINA İLİŞKİN ÇÖZÜM 116