ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN

advertisement
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyoloji Anabilim Dalı
ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN
BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠ ÜZERĠNDEN ĠNCELENMESĠ
Çiğdem Sema POLAT
Yüksek Lisans Tezi
Ankara, 2011
ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN BAŞKA DİLDE
AŞK FĠLMĠ ÜZERĠNDEN ĠNCELENMESĠ
Çiğdem Sema POLAT
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü
Sosyoloji Anabilim Dalı
Yüksek Lisans Tezi
Ankara, 2011
KABUL VE ONAY
Çiğdem Sema POLAT tarafından hazırlanan “Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel
Tanımlamaların Başka Dilde Aşk Filmi Üzerinden Ġncelenmesi” baĢlıklı bu çalıĢma,
26.01.2011 tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda baĢarılı bulunarak jürimiz
tarafından yüksek lisans tezi olarak kabul edilmiĢtir.
Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN-BARAN (BaĢkan)
Prof. Dr. Esra BURCU (DanıĢman)
Prof. Dr. Nevin GÜNGÖR-ERGAN
Prof. Dr. Suna BAġAK
Doç. Dr. Aslıhan ÖĞÜN-BOYACIOĞLU
Yukarıdaki imzaların adı geçen öğretim üyelerine ait olduğunu onaylarım.
Prof. Dr. Ġrfan ÇAKIN
Enstitü Müdürü
BĠLDĠRĠM
Hazırladığım tezin/raporun tamamen kendi çalıĢmam olduğunu ve her alıntıya kaynak
gösterdiğimi taahhüt eder, tezimin/raporumun kağıt ve elektronik kopyalarının
Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü arĢivlerinde aĢağıda belirttiğim
koĢullarda saklanmasına izin verdiğimi onaylarım:
Tezimin/Raporumun tamamı her yerden eriĢime açılabilir.

Tezim/Raporum sadece Hacettepe Üniversitesi yerleĢkelerinden eriĢime açılabilir.

Tezimin/Raporumun … yıl süreyle eriĢime açılmasını istemiyorum. Bu sürenin
sonunda uzatma için baĢvuruda bulunmadığım takdirde, tezimin/raporumun
tamamı her yerden eriĢime açılabilir.
26.01.2011
Çiğdem Sema POLAT
iii
TEġEKKÜR
Tezimin
Ģekillenmesinde
en
baĢından
itibaren
yanımda
olan,
yönlendirmeleriyle çalıĢmamı geliĢtiren, beni engellilik sosyolojisi alanıyla
tanıĢtıran ve beni her anlamda cesaretlendiren hocam Prof. Dr. Esra BURCU‟ya
teĢekkür ederim. Beni bıkmadan dinlediğiniz, her sorunuma çözüm önerileri
getirdiğiniz, bana ayırdığınız zaman ve güveniniz için size çok teĢekkür ederim.
ÇalıĢmamı değerlendiren hocalarım Prof. Dr. Aylin GÖRGÜN-BARAN, Prof. Dr.
Nevin GÜNGÖR- ERGAN, Prof. Dr. Suna BAġAK ve Doç. Dr. Aslıhan ÖĞÜNBOYACIOĞLU‟na teĢekkür ederim.
ÇalıĢma konuma uygun film arayıĢı aĢamasında yeni gösterime giren Başka
Dilde Aşk filmini izlediğimde bu filmin benim çalıĢmam için çekilen bir film
olduğu düĢüncesi oluĢmuĢtu. Filmin yönetmeni ve senaryo ortağı Sayın Ġlksen
BAġARIR‟a yardımları ve kendisiyle görüĢme teklifimi kabul ettiği için teĢekkür
ederim.
YaĢadığım tüm gerginliklerde yanımda olan, hayatımı kolaylaĢtıran, beni
saatlerce bıkmadan dinleyen ve hayatımda önemli bir yer tutan Musa Umut
SIRMA‟ya teĢekkür ederim.
Son olarak emekleri için aileme teĢekkür ederim.
iv
ÖZET
POLAT, Çiğdem Sema. Engelli Bireylere İlişkin Kültürel Tanımlamaların Başka
Dilde Aşk Filmi Üzerinden İncelenmesi Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011
Bu çalıĢmanın temel amacı engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların
tespit edilerek, bu tanımlamalar üzerinden engelli bireylerin toplumsal
konumlarını belirlemektir. ÇalıĢmada, engelli bireyin toplumsal yaĢama
katılmasında önemli bir rol oynayan bireysel engeline iliĢkin
kültürel
tanımlamaların film aracılığıyla açıklanması amaçlanmıĢtır. Bu çalıĢma nitel
araĢtırma çatısı altında görsel analiz (visual analysis) metodu kullanılarak
yapılmıĢtır. AraĢtırmanın konu, amaç ve problem cümlelerine uygun bir film
araĢtırılmıĢtır. Bu araĢtırma sonucunda 18 Aralık 2009‟da vizyona giren BaĢka
Dilde AĢk filminin analiz edilmesine karar verilmiĢtir. Bu filmden elde edilen
veriler; açık, eksenel ve seçici kodlamayla analiz edilmiĢtir. Analiz sonucunda
elde edilen bulguları doğrulamak ve etik anlamda onay almak amacıyla filmin
yönetmeni ve senaryo ortağı Ġlksen BaĢarır‟la yarı yapılandırılmıĢ görüĢme
formu aracılığıyla görüĢme yapılmıĢtır. Kültürel tanımlamalara bağlı olarak
engelli
bireylerin
ekonomik,
kültürel,
sosyal
ve
sembolik
sermayeleri
belirlenmiĢtir.
Anahtar kelimeler: Engellilik, görsel analiz (visual analysis), engellilik kültürü,
kültürel tanımlamalar
v
ABSTRACT
POLAT, Cigdem Sema. MS Thesis examining the Cultural Descriptions of
Disabled People through the movie “Baska Dilde Ask”.
Primary purpose of this study is to specify cultural descriptions attributed to
disabled people and to determine their social status using these descriptions. In
the study, the aim is the explanation of cultural descriptions related to the
particular disability, which has an important role on the enrollment of the
individual in social life, through the movie. The study utilizes visual analysis
method which is considered as a qualitative method. A research is done to
determine the movie which meets the requirements specified by the subject,
aim and problem statements of this study. As a result, it is decided to analyze
the movie “Baska Dilde Ask” which is released on December 18 th, 2009. The
data extracted from the movie is analyzed using open, axial and selective
coding methods. Ilksen Basarir, the director and co-scriptwriter of the movie, is
interviewed using semi-structured interview form to confirm the results produced
by the analysis and to obtain an ethical approval. Economic, cultural, social and
symbolic capitals of the disabled people are specified according to the cultural
descriptions.
Key words: Disability, visual analysis, disability culture, cultural descriptions
vi
ĠÇĠNDEKĠLER
KABUL VE ONAY…………………………………………………………………….i
BĠLDĠRĠM ……………………………………………………………………………...ii
TEġEKKÜR ………………………………………………………………………….iii
ÖZET ………………………………………………………………………………….iv
ABSTRACT…………………………………………………………………………...v
ĠÇĠNDEKĠLER…………………………………………………………………...........vi
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ……………………………………………………………............ix
GĠRĠġ …………………………………………………………………………………..1
1. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAPSAMI …………………………………...........4
1.1 ÇalıĢmanın Konusu ve Problem Cümleleri ……………………...........4
1.2 ÇalıĢmanın Amacı ve Önemi ……………………………………...........9
2. BÖLÜM: ÇALIġMANIN METODU………………………………………...10
2.1 AraĢtırmanın Tasarımı: Görsel Analiz (Visual Analysis)…………...10
2.2 Veri Toplama……………………………………………………….........12
2.2.1 Görsel Analiz Unsuru Olarak Başka Dilde Aşk Filmi .........13
2.3 Veri Analizi……………………………………………………………....15
2.4 ÇalıĢmada KarĢılaĢılan Güçlükler……….…………………………....17
3. BÖLÜM: LĠTERATÜR TARAMASI VE TANITIMI…….…………….….18
3.1. Türkiye‟de Yapılan Engellilik Kültürü ÇalıĢmaları …………..……...18
3.2. Yabancı Literatürde Engellilik Kültürü ÇalıĢmaları………….……..21
vii
3.3 Sinema ve Engellilik ÇalıĢmaları……………………………………..25
4. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESĠ ……………….....28
4.1. Engellilik Kültürü …………………………………………………........28
4.1.1 Engelli Olmayan Bireylerin BakıĢ Açısıyla
ġekillenen Engellilik Kültürü ………………………….........33
4.1.2 Engelli Bireyin BakıĢ Açısıyla ġekillenen
Engellilik Kültürü……………………………………………...37
4.2. Habitus…………………………………………………………………..38
4.3. Sermaye ve Sermaye Türleri…………………………………….........40
5.BÖLÜM: ÇALIġMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ……………………...41
5.1 Engellilik Modelleri Çerçevesinde Engelliliğin
Yeniden ĠnĢası TartıĢmaları…………………………………………....41
5.2 Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların
P. Bourdieu‟nun Habitus ve Sermaye Kavramıyla
ĠliĢkilendirilmesi ………………………………………………………....49
6. BÖLÜM: BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠNĠN GÖRSEL
ANALĠZ SONUÇLARI ÜZERĠNDEN ELDE EDĠLEN BULGULAR…….…57
6.1. Engelli Bireylere ĠliĢkin Kültürel Tanımlamalar………………….…57
6.2. Engelli Bireylerin Kültürel Tanımlamalarındaki
Sermaye Türleri……………………………………………………..….68
6.2.1 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak
Engelli Bireylerin Ekonomik Sermayeleri…………….…….68
6.2.2 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak
Engelli Bireylerin Sosyal Sermayeleri……………………...74
6.2.3 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak
viii
Engelli Bireylerin Kültürel Sermayeleri………………….…80
6.2.4 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak
Engelli Bireylerin Sembolik Sermayeleri…………..............84
7. BÖLÜM: SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME………………………..…….89
KAYNAKÇA
Ek 1 GörüĢme Formu (Yönetmenle Yapılan)
ix
ġEKĠLLER DĠZĠNĠ
ġeki1: Engele ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların ġekillendiği
ĠliĢki Kategorileri………………………………………………………………58
ġekil 2: Meslek ve ĠĢ Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler…………..69
ġekil 3: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Ekonomik Sermayesi …………………..69
ġekil 4: Onur‟un Engeli Nedeniyle Mesleğinde YaĢadığı Döngü……………….71
ġekil 5: Sosyal ĠliĢkiler Ağı ve Statü Kategorisinin Altında
Ġncelenen Alt Kategoriler …………………………………………………..75
ġekil 6: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sosyal Sermayesi ………………………75
ġekil 7: Onur‟un BakıĢ Açısıyla ġekillenen Sosyal Sermaye …………………..78
ġekil 8: EĢyalar ve Eğitim Kategorisinin Altında Ġncelenen
Alt Kategoriler ……………...………………………………………………81
ġekil 9: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Kültürel Sermayesi ………………………81
ġekil 10: DavranıĢ Biçimleri Kategorisinin Altında Ġncelenen
Alt Kategoriler……………………………………………………………..85
ġekil 11:Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sembolik Sermayesi …………………..85
ġekil 12: Engelli Bireylerin Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak
Sermaye Türlerinin OluĢumu…………………………………………….94
1
GĠRĠġ
ÇalıĢmada, engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların bir sinema filmi
aracılığıyla
nitel
araĢtırma
tasarımlarından
biri
olan
görsel
analizden
yararlanarak açıklaması yapılmıĢtır. ġüphesiz sinemanın bir medya aracı olarak
geniĢ kitlelere ulaĢması ve toplumsal değerleri yansıtmak konusunda önemli bir
aktarım aracı olması çalıĢmada belirleyici rol oynamıĢ ve engelli bireylere iliĢkin
tanımlamalar sinema filmi üzerinden tartıĢılmıĢtır.
Engelliliği konu alan çalıĢmalar, kavramsal olarak engellilik tartıĢmaları,
engellilik modelleri ve engelli bireylerin toplumsal yaĢama katılımlarının nasıl
sağlanacağı üzerinde Ģekillenmektedir.
ÇalıĢmanın birinci bölümünde konu, amaç, önem ve problem cümlelerine yer
verilmiĢtir. Engelli bireylere iliĢkin kültürel resmetmenin habitus ve sermaye
kavramları bağlamında bir sinema filmi aracılığıyla betimlenmeye çalıĢılması bu
çalıĢmanın ana problemini oluĢturmaktadır. ÇalıĢmanın amacı ise, engelli
bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların betimlenerek,
bu tanımlamalar
üzerinden engelli bireylerin toplumsal konumlarını belirlemektir. Filmlerin
toplumsal değerleri yansıtması bağlamında engelli bireylere iliĢkin kültürel
tanımların ortaya çıkartılması yönündeki rolü dikkate alınarak çalıĢma
ĢekillendirilmiĢtir. Belirlenen sinema filminden yola çıkılarak toplumda engelli
bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların neler olduğu ve bu tanımlamaların
Bourdieu‟nun habitus ve sermaye kavramları kullanılarak engelli bireylere iliĢkin
kültürel tanımlamaların sermaye kaynakları doğrultusunda nasıl oluĢturulduğu
çalıĢmanın ana problem cümlesini oluĢturmaktadır. Ana problem cümlesine
bağlı olarak da beĢ alt problem cümlesi oluĢturulmuĢtur.
ÇalıĢmanın ikinci bölümü metot kısmından oluĢmaktadır. Öncelikle nitel
araĢtırma çatısı altında görsel analiz (visual analysis) hakkında genel bilgiler
verilmekte ve veri toplama tekniği olarak görsel analiz anlatılmakta, engelli
bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaları belirlemek amacıyla seçilen sinema filmi
hakkında bilgi verilmektedir. Bu bölümde filmden elde edilen verilerin nasıl
2
analiz edildiği yer almakta ve son olarak çalıĢmada karĢılaĢılan güçlüklere yer
verilmektedir.
ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde literatür taraması ve tanıtımı yapılmıĢtır.
Öncelikle Türkiye‟de yapılan engellilik çalıĢmalarına yer verilmiĢ daha sonra da
yabancı literatürdeki engellilik kültürü çalıĢmaları üzerinde durulmuĢtur. Yapılan
taramalarda özellikle ülkemizde engellilik kültürüyle ilgili çalıĢmaların sınırlı
sayıda olduğu anlaĢılmıĢtır. Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar
üzerinde durulduğu için, Pierre Bourdieu‟nun kültür açıklamalarına yer
verilmiĢtir. Engelliliğin sinemada nasıl resmedildiğiyle ilgili çalıĢmalar konuya
ıĢık tutması nedeniyle ele alınmıĢtır.
ÇalıĢmanın dördüncü bölümünde kavramsal çerçeve yer almaktadır. Bu
bölümde öncelikle engellilik kavramı tarihsel bakıĢ açısıyla ele alınmıĢ, engellilik
kavramıyla ilgili tartıĢmalara yer verilmiĢtir. Aynı zamanda engelli olmayan
bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen engellilik kültürü ve engelli bireyin bakıĢ açısı
ile Ģekillenen engellilik kültürü kavramları açıklanmaktadır. Bourdieu‟nun
habitus, sermaye ve sermaye türleri kavramları açıklanarak bu bölüm
tamamlanmıĢtır.
ÇalıĢmanın beĢinci bölümünü ise kuramsal çerçeve oluĢturmaktadır. Bu
bölümde engelliliği açıklamak için kullanılan teorilerin temel vurguları ve zaman
içinde meydana gelen değiĢikliklere yer verilmiĢtir.
Engelli bireylere iliĢkin
kültürel tanımlamaların, habitus ve engelli bireylerin sermaye kaynakları
doğrultusunda
nasıl
oluĢturulduğunu
açıklamak
için
bu
kavramlar
detaylandırılmıĢtır.
ÇalıĢmanın altıncı bölümünü; Başka Dilde Aşk filminin görsel analiz sonuçları
üzerinden elde edilen bulgular oluĢturmaktadır. Bu bölümde öncelikle filmde
engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar betimlenmiĢtir. Engelli bireylerin
kültürel tanımlamalarındaki sermaye türleri, engelli bireylerin ekonomik
sermayeleri, sosyal sermayeleri, kültürel sermayeleri ve sembolik sermayeleri
baĢlıkları altında aktarılmaktadır.
3
Sonuç ve değerlendirme bölümü çalıĢmanın son bölümünü oluĢturmaktadır. Bu
bölümde Başka Dilde Aşk filminden elde edilen engelli bireylere iliĢkin kültürel
tanımlamaların daha önce yapılan çalıĢmalardan elde edilen sonuçlarla
karĢılaĢtırılması ve
sonuçların literatürden farklı olan yönleri üzerinde
durulmuĢtur. Bu tartıĢmalar bağlamında sinemanın yansıtıcı rolü de dikkate
alınarak Başka Dilde Aşk filmi örneği ile toplumumuzda engelli bireylere iliĢkin
kültürel
tanımlamaların
neler
olduğu
betimlenmiĢtir.
Bu
tanımlamalar
Bourdieu‟nun habitus ve sermaye kavramlarıyla iliĢkilendirilerek engelli bireyleri
anlama yönünde söylenebilecek sosyolojik görüĢler belirtilmiĢtir.
4
1. BÖLÜM ÇALIġMANIN KAPSAMI
1.1ÇALIġMANIN KONUSU ve PROBLEM CÜMLELERĠ
Engellilik geçmiĢte yalnızca bedensel ve zihinsel boyutlarda değerlendirilip bir
problem olarak görülen ve medikal yaklaĢımlarla çözüm bulunmaya çalıĢılan bir
konu iken günümüzde engelliliğe sosyolojik olarak yaklaĢan ve engelli bireylerin
topluma dâhil olmaları konusunda yapılan çalıĢmalar hızla artmaktadır.
Engelliğin tanımlanması, engelli bireylere iliĢkin geliĢtirilebilecek fırsat ve
imkânların sağlanmasının yanı sıra engelli bireylerin sosyal yaĢamlarını
açıklama konusunda kültür yol gösterici bir faktördür. Morris (1991) engelliliğin
kültürel betimlemesi ya da kültürel resimlemesinden söz etmiĢtir. Diğer bir
ifadeyle engelli olanların kendilerine yönelik duygularından çok genellikle engelli
olmayanların engelliliğe iliĢkin tepkileri ve duyguları sonucu kültürel resim ya da
kültürel betimleme ortaya çıkmaktadır. Bundan dolayı engellilik bir metafordur,
mecaz taĢımaktadır. Herhangi bir farklılık taĢıyan ya da bir bozukluğu olan
bireyler, örneğin kamburu olanlar, bacağı ya da kolu olmayanlar, yüzünde ciddi
deformasyonu olanlar diğerleri tarafından belirli bir önyargı ile karĢılaĢabilirler
hatta korku ve tedirginlik duygusu uyandırabilirler. Bu durum Morris‟e göre,
kültürel kalıpyargının Ģekillenmesi demektir (Morris 1991, akt. Burcu 2009).
Kültürel olarak engelliliğin tanımlanması, sosyal sınıflandırma, politik tanımlama,
engelli bireylerin karakteristik özelliklerinin toplanması ve kültürel söylemle
bağlantılıdır. Engellilik konusundaki kültürel görüĢler engellilerin deneyimleri,
sözsüz kuralları, dil ve söylemi paylaĢtıklarını göstermektedir. Bu görüĢ,
engellilik kavramını bir gruba aitlik ve diğer gruplardan engellilik kimliğini
paylaĢma konusunda ayrı olarak görmektedir (Mackelprang ve Salsgiver 1999
akt. Gilson ve Depoy 2000:209).
Sosyal model ve sosyal inĢa teorisyenleri engelliği analiz ederken kültür
kavramına yer vermiĢlerdir. Sosyal inĢada yararlanılan nokta, farklılıkları
5
Ģartlara bağlı olarak algılama ve tanımlamadır. Sosyal inĢacılık göstermektedir
ki; „dünyayı genel olarak anlamanın yolu, kullandığımız kategori ve kavramlar,
tarihsel ve kültürel özelliklerden ‟ oluĢmaktadır (Burr 1995:4 akt. Marks
1999:78).
Barnes (1996), engellilik konusunda geçerli sosyal cevaplar vermek için kültürel
olarak anlamların üretilmesi ve merkez sosyal değerler arasındaki etkileĢimin
açıklanması gerektiğini belirtmektedir. Diğer teorisyenler engelliliğin sosyal
inĢasında engellilerin ana toplumsal akımdan nasıl uzaklaĢtırıldığını ve bu
uzaklaĢtırmanın nasıl devam ettiğinin açıklanmasında kültürel tanımlamaları
kullanmıĢlardır. Medya ve edebiyatta engelli bireyler için kabul edilemez,
„Ģeytan‟ veya Tanrı tarafından cezalandırılmıĢlar gibi negatif tanımlamaların
kullanılması örnek olarak verilebilir (Thomas 1982, Barnes 1991, Morris 1991,
Hevey 1992, Hafferty ve Foster 1994, Shakespeare 1994, Peters 1996, Mason
ve Rieser 1999 akt.Tregaskıs 2002:462).
Sosyal model teorisyenleri tarafından yalnızca ekonomik temelli açıklamaların
kültürün rolünü önemsizleĢtirdiği ve dıĢlanmanın oluĢmasını tam olarak
açıklayamadığı belirtilmiĢtir (Barnes 1996, Shakespeare 1994) ve tüm alt
kategoriler (örneğin engellilik, toplumsal cinsiyet ve ırk) kültürel pratiklerin
oluĢumlarıdır ve bireylerin benzer / farklı olarak nasıl sınıflandırıldıkları yaĢça
büyüklerden öğrenilmektedir (Kitchen 1998 akt. Tregaskıs 2002:461).
Bourdieu kuramını açıklarken habitus ve sermeye kavramlarından söz etmiĢtir.
Habitus algıladığımız, değerlendirdiğimiz ve içinde hareket ettiğimiz dünya
aracılığıyla oluĢan kalıcı ve aktarılabilen bir eğilimler sistemini anlatır. Bu
bilinçsiz Ģemalar sürekli özel toplumsal koĢullar ve koĢullanmalara maruz
kalınarak, dıĢsal kısıtlamalar ve imkânlar içselleĢtirilerek kazanılmaktadır. Her
birey ortak matrisin kendine has bir biçimine sahip olsa da bu durum onların
benzer
deneyimler
yaĢayan
bireyler
tarafından
paylaĢılması
anlamına
gelmektedir (bu nedenle bireyler ulusallık, sınıf, cinsiyet vb. konularda doğal
olarak kendilerini “evde” hissederler). Bourdieu ayrıca, bu eğilim sistemlerinin
Ģekillendirilebilirliğini ima eder, çünkü bu sistemler toplumsal çevrenin geliĢen
etkisini, ancak esasen birincil (veya ilk) deneyimlerin belirlediği sınırlar içinde
6
(habitus her an bu etkiyi gözden geçirirken) bedene kaydederler (Wacquant
2007:61).
Bourdieu (1986) için sermaye, kiĢinin belirli bir toplumsal alana katılımını ve bu
alan içinde rekabetin getirdiği özel kazançlara ulaĢmasını mümkün kılan belirli
bir toplumsal arenada mevcut etkili bir kaynaktır. Üç temel sermaye türü vardır.
Ekonomik (maddi ve parasal değerler), kültürel (kıt sembolik mallar, beceriler ve
unvanlar) ve sosyal (bir gruba üyelikten kazanılan) sermayedir. Dördüncü bir
sermaye türü olan sembolik sermaye aslında bireylerin sermaye olarak
algılamadıkları belirli bir sermaye biçiminin etkisini belirtir (örneğin, “bahĢettikleri
zaman ve paraya hayırseverlik yüklemenin bir sonucu olarak üst sınıfın
üyelerine ahlaki nitelikler atfettiğimizde). Bir birey, grup veya kurumun bir
toplumsal uzaydaki konumu böylece iki koordinata yerleĢtirilebilir: Biriktirdikleri
sermayenin genel miktarı ve bileĢimidir. Üçüncü bir koordinat, yani bu miktar ve
bileĢimin zamanla değiĢimi ilgili aktörlerin yörüngelerini toplumsal uzaya
kaydeder ve hâlihazırda iĢgal ettikleri konumlara ulaĢma tarzları ve yollarını
açığa çıkartarak onların habitusları hakkında değerli ipuçları sağlamaktadır
(Wacquant 2007:62).
Morris‟in ve sosyal model teorisyenlerinin belirttiği gibi engelli bireylere karĢı
engelli olmayanların davranıĢları, kültürel bakıĢı oluĢturmaktadır. Bu kültürel
bakıĢ fiziksel veya zihinsel yetilerinde bir takım problemler yaĢayan bireylerin
toplumda evlenemez, çalıĢamaz, çocuk doğuramaz, avukatlık yapamaz gibi
konumlanmasına neden olmaktadır. Engelli bireylerin neyi yapabileceği veya
yapamayacağı engelli olmayan bireyler tarafından belirlenmektedir. Bu noktada
Bourdieu‟nun habitus kavramı önem taĢımaktadır. Çünkü habitus aktarılabilen
davranıĢlar, eğilimler sistemi ve yalnızca kiĢinin saf alıcısı olmadığı aynı
zamanda oluĢturduğu bir sistemdir. Ġnsanların toplumsal yapıdaki yerlerini
edindikleri eğilimler sistemi belirlemektedir; bu noktada da Bourdieu sermaye
kavramına yer vermektedir. Ekonomik, kültürel ve sosyal sermaye türleri bireyin
mesleği, unvanı, çocuk sayısı, yaptığı spor türüne kadar pek çok alanı
belirlemektedir.
7
Habitusun değiĢmez bir yönü olarak beden ve hareketleri toplumsal anlam ve
değerlerle bağlantılı olarak düĢünülmelidir. Bourdieu‟nun habitus kavramı
„kiĢinin kazandığı, ama devamlı olarak kalıcı bir nitelik biçiminde bedenine dâhil
olandır‟. Habitus, cisimleĢtiğinden dolayı, tabii olan sermayedir. Daha da fazlası,
Bourdieu için habitustan bahsetmek, „bireyin, hatta kiĢisel olanın ve öznenin
toplumsal ve kolektif olduğunu iddia etmek demektir.‟ Bu iddia bizi bedenin
toplumsallığı ve kolektifliği çözümlemesine götürmektedir. Habitus açık bir
biçimde bedenin toplumsallığına iĢaret etmektedir (IĢık 1998:142).
Bu bağlamda engellilik, engelli olan bir bedene sahip olmanın ötesinde
kolektiftir, toplumsal bir yönü barındırmaktadır. Habitus eğilimler sistemi olarak
engelli ve engelli olmayan bireylerde toplumsal değerlerin sosyalizasyon
süreciyle aktarılması sonucu Ģekillenmektedir. Engelli birey bedeniyle içinde
yaĢamıĢ olduğu toplumun kalıp yargıları doğrultusunda hareket etmekte ve
bireylerin habitusları sermayenin Ģekillenmesinde rol oynamaktadır. Engelli
olmayan bireyse, mevcut tanımlamalar ve değerler doğrultusunda engelli bireye
yaklaĢmaktadır. Bireylerin eğitim hayatları, meslekleri ve arkadaĢ çevreleri
habitus bağlamında oluĢmaktadır. Örneğin engelli bireyin hangi okulda ve ne
Ģekilde
eğitim
alacağı
toplumun
engelli
bireye
bakıĢı
sonucunda
Ģekillenmektedir. Bireyin almıĢ olduğu eğitim ve iliĢkiler ağı da sermayeyi
oluĢturmaktadır.
Engelli bireylere iliĢkin kültürel resmetme, kültürel imajinasyon günlük yaĢamda
önemli bir aktarım aracı olan sinema ve televizyonda yer bulmaktadır. Sinema
ve televizyon gibi medya araçları engelli bireylere yönelik bakıĢ açısını
sergilediği gibi var olan kültürel tanımların inĢa edilip aktarılmasında rol
oynamaktadır. Var olan kültürel tanımlamalar engelli bireylere yönelik bir takım
kalıp yargılar oluĢmasına neden olmakta ve bu durum engelli bireylerin sosyal
yaĢama katılmalarında çoğu zaman engel teĢkil etmektedir.
Tüm bu belirtilenler çerçevesinde çalıĢmanın odak noktası engelli bireylere
iliĢkin kültürel tanımlamaların betimlenmesidir. Buna paralel olarak da
betimlenen/ var olan kültürel tanımlamaların habitus ve sermaye türleri
bağlamında açıklaması yapılmıĢtır. Bu bağlamda çalıĢmanın konusu engelli
8
bireylere iliĢkin kültürel resmetmenin habitus ve sermaye kavramları ıĢığında bir
sinema filmi aracılığıyla ortaya konulmasıdır.
Leonard (1978), sinema ve televizyonun engelli nüfusun etiketlenmesinde etkili
olduğunu
belirtmiĢtir.
Medyadaki
olumsuz
engelli
imajının
geçmiĢine
bakıldığında, Nelson (1994) film ve televizyon endüstrisinde belli baĢlı yedi
engelli kalıp yargısı (stereotipi) olduğunu belirlemiĢtir. Bu filmlerde engelli
bireyler genellikle acınacak, kötü, cesetten farksız, uyumsuz, etrafındaki kiĢiler
için bir yük ya da baĢarısız bireyler olarak görülmektedir (Yalçın 2004:113).
Önemli bir kültürel aktarım aracı olarak kabul edilen sinema filmleri engelliliğe
iliĢkin kültürel ve sosyal tanımlamaların belirlenmesi için kullanılmaktadır. Bu
bağlamda çalıĢmanın ana problem cümlesi, Başka Dilde Aşk filminden
hareketle engelli bireylere atfedilen kültürel tanımlamaların neler olduğunun
betimlenmesi ve tespit edilen bu tanımlamalarla engelli bireylerin kültürel
resminin habitus ve engelli bireylerin sermaye kaynakları doğrultusunda
açıklanmasıdır. Bu ana problem cümlesi doğrultusunda oluĢturulan alt problem
cümleleri aĢağıda belirtilmiĢtir.
Başka Dilde Aşk filmi aracılığıyla engelli bireylere iliĢkin hangi kültürel
tanımlamalar betimlenmektedir?
Engelli bireylerin ekonomik sermayeleri (meslek, iĢ, ekonomik düzey ve
maddi değer) kültürel bakıĢ açısına bağlı olarak engelli olmayan bireyler
tarafından nasıl belirlenmektedir?
Kültürel resimleme boyutunda engelli bireylerin sosyal sermayeleri
(medeni durum, bir gruba üyelikten kazanılan statü, eĢlerinin engellilik
durumu), nasıl oluĢturulmuĢtur?
Kültürel sermaye boyutunda (kıt sembolik mallar, unvanlar)
engelli
bireylerin kültürel tanımlamaları ne yönde Ģekillenmektedir?
Engelli bireylerin sembolik sermayeleri (görünüĢ, duruĢ, davranıĢ
biçimleri) kültürel tanımlamaya bağlı olarak ne Ģekildedir?
9
1.2 ÇALIġMANIN AMACI VE ÖNEMĠ
Engelli bireylerin engelli olmayan bireyler gibi yaĢamlarını sürdürmesi ve sosyal
yaĢamın birçok alanına aktif olarak katılması sosyal hayat dinamiği içinde doğal
gözükmektedir.
Ancak
bu
hayat
dinamiği
içinde
engelli
bireylerin
karĢılaĢabileceği/ karĢılaĢtığı sıkıntıların varlığı dikkat çekici olmuĢ ve buna
iliĢkin
çeĢitli
disiplinlerde
çalıĢmalar
yapılmıĢtır.
Sosyolojik
olarak
düĢünüldüğünde, engelli bireylerin sahip oldukları “fiziksel özelliklerinden” çok
onlara atfedilen anlamlar önemlidir. Daha açık bir ifadeyle, fiziksel engelliliğin
yaĢanılan sosyal ve kültürel tanımlaması yani diğerlerinin engelliliğe yüklediği
anlam ile yine engelli bireyin kendine yüklediği anlamı Ģekillendiren sosyokültürel ortam önemlidir (Burcu 2007:3).
KarataĢ (2002(1):3)‟da engelli bireyin karĢılaĢtığı “engelin” temelinde, sahip
olunan “engel” değil; engelin yarattığı farklılığı bahane eden toplumun, engelliye
karĢı geliĢtirdiği “engelleyici tutumlar” da yattığını belirtmiĢtir.
Morris (1991)‟in belirttiği gibi engelli bireyler kültürel olarak kendilerine empoze
edilen negatif sosyal kimlikleri içselleĢtirmektedirler, bu durum engelli bireylerin
kendilerine güvenlerini ve öz saygılarını negatif yönde etkilemekte (Davies ve
Jenkins 1997)
ya da engellerini inkâr etmelerine/saklamalarına neden
olmaktadır (Blotzer ve Ruth 1995, Morris 1991 akt. Tregaskıs 2002:462).
Bu bağlamda çalıĢmanın temel amacı, belirlenen sinema filminden yola çıkarak
engelli
bireylere
atfedilen
kültürel
tanımlamaların
tanımlamalar üzerinden
engelli
bireylerin
koymaktır.
engelli
bireyin
ÇalıĢmada
karĢılaĢtığı/karĢılaĢabileceği
engeller
film
belirlenmesi
toplumsal
toplumsal
konumlarını
yaĢama
aracılığıyla
ve
bu
ortaya
katılımında
örneklendirilmeye
çalıĢılmıĢtır. Engelli bireylere iliĢkin toplum tarafından Ģekillendirilen kültürel
resmetme, kültürel imajinasyon kavramlarının görsel analiz metodu kullanılarak
sergilenmesi hedeflenmiĢtir. Sosyal model ve sosyal inĢa teorisyenlerinin de
belirttiği gibi engelli olmayan bireylerin engelliliğe atfettikleri anlamın ve bu
doğrultuda da kültürel bakıĢın ortaya çıkarılması amaçlardan bir diğeridir. Bu
bağlamda çalıĢmada her iki açıdan da (engelli olmayan bireylerin ve engelli
10
bireyin
bakıĢ
açısıyla
oluĢan)
engelliliğin
kültürel
resmi
sergilenmeye
çalıĢılmıĢtır.
2000‟li yıllardan seçilen bir Türk sinema filmi örneğinde sosyolojik açıdan hem
engelli olmayan bireylerin hem de engelli bireylerin, engelli olmaya iliĢkin
kültürel resmetmeleri sergilenerek engellilik sosyolojisi alanında yapılacak
çalıĢmalara bir katkı oluĢturulmak istenmiĢtir. Türkiye‟de engellilik sosyolojisi
alanında yapılan çalıĢmaların yetersiz olduğu düĢünüldüğünde çalıĢmanın bu
alana hem literatür katkısı sağlaması hem de görsel analiz metodunun
uygulamasına bir örnek teĢkil etmesi açısından katkı sağlayacağı umulmaktadır.
2. BÖLÜM: ÇALIġMANIN METODU
2.1 ÇALIġMANIN TASARIMI: GÖRSEL ANALĠZ (VISUAL ANALYSIS)
Cresswell (1998) nitel araĢtırmayı metaforik olarak pek çok renk, farklı doku, ve
çeĢitli kumaĢın harmanlandığı, pek çok iplikten oluĢan bir dokumaya
benzetmiĢtir. Bazı otoriteler tarafından nitel araĢtırmanın katılımlı gözlemle
bağlantılı olduğu belirtilmiĢtir. Diğer yazarlar mülakatlarla nitel araĢtırmayı
geniĢletmiĢtir. Fakat popüler nitel araĢtırmalar deneysel gözlemler, fotografik
teknikler (video kayıtları), görsel analizler, tarihsel analizler (histografi),
doküman ve metin analizleri, sosyometri, sosyodrama, benzer etnometodolojik
deneyimler, etnografik araĢtırma ve çok sayıda teknik kullanılarak yapılmaktadır
(Berg 2001:3).Bu çalıĢma nitel araĢtırma çatısı altında görsel analiz mrtodu
benimsenerek yapılmıĢtır.
Kültürel çalıĢmaları içeren, eĢcinsellik çalıĢmaları, kültürel coğrafya (cultural
geography) ve pazar araĢtırmaları gibi alanlarda artan bir Ģekilde görsel
metotlar kullanılmakta ve antropoloji ve sosyoloji disiplinleri yaklaĢımlar
geliĢtirmekte
ve
görsel
antropolojiden
çeĢitli
mevcut
örnekleri
ödünç
almaktadırlar (Pink 2003:179). Görsel antropolojideki çalıĢmalara bakıldığında,
görsel antropolojinin geliĢmesinde anahtar metinler olarak Bateson ve Mead‟in
11
“Balinese Character” (1942), Colliers‟in “Visual Antropology: Photography and
Research Method ” (1967) ve Becker‟ın (1974) “Photography and Sociology”
adlı çalıĢması önemli erken çalıĢmalardan bazılarıdır. 2000‟li yıllarla birlikte
görsel çalıĢmalarla ilgili pek çok makale ve nitel araĢtırma özelliklerini taĢıyan
kitap basılmıĢtır. Örnek olarak antropolojide (Banks, 2001; Pink, 2001b, 2003;
Ruby, 2000; Pink 2004), sosyolojide (Emisson ve Smith, 2000), kültürel
coğrafyada (Rose, 2001), psikoloji ve sağlık çalıĢmalarında (Radley ve Taylor,
2003) ve interdisipliner çalıĢmalarda ise (Van Leeuwen ve Jewitt, 2000)
çalıĢmaları verilebilir (Pink 2004:392).
Görsel araĢtırmanın teori ve pratiklerine, yazılı metin, fotoğraf ve film olarak
verilebilecek örnekler ise, Robert Flahert “Nanook of the North” (1922), M. Mead
ve G. Bateson‟un fotoğrafik çalıĢması “Balinese Character” (1942) ve EvansPritchard‟ın fotoğraf kullanarak yaptıkları çalıĢma “The Nuer” (1940)‟dir. Ayrıca
M. Mead tarafından fotoğrafik çalıĢmaların yanı sıra, film ve sosyal bilim
araĢtırmalarında görsel antropoloji ve görsel sosyolojinin geliĢimine katkı
sağlayan çalıĢmalar yapılmıĢtır (Pink 2003:182).
Görsel
verilere
dayanan
sosyolojik
araĢtırmalar
artan
bir
sıklıkla
yayımlanmaktadır. Bu yayınlardan örneğin, “Qualitative Inquiry and Symbolic
Interaction” ve (2001 yılında Görsel ÇalıĢmalar olarak yeniden adlandırılan)
“Visual Anthropology and Visual Sociology” gibi görsel sosyoloji dalında
oluĢturulmuĢ makaleler görsel araĢtırmalarda yol gösterici metinlerdir (Harper
2000:748).
Görsel
analiz
metodu
görsel
materyalin
transkriptini
gerektirmektedir.
Transkriptin amacı veri setlerinin dikkatli bir Ģekilde kodlanması ve analiz için
verilerin uygun hale getirilmesidir. Transkript oluĢturma aĢaması araĢtırma
sonuçlarının doğru ve güvenilir olması açısından önem taĢımaktadır. Bu
nedenle belirlenen sahnelerin transkriptleri üzerinde dikkatle durulmuĢtur.
Görsel analiz metodunun kullanımında; uygun görsel materyalin belirlenmesi,
veri toplama (uygun sahneleri belirleme) ve elde edilen verilerin nasıl
kullanılacağına karar verilmesi aĢamalarından geçilmiĢtir.
12
2.2 VERĠ TOPLAMA
Sosyolojide film araĢtırmaları oldukça nadirdir. Herhangi bir film, ifadenin görsel
bir formu ve sosyal gerçekliğin yeniden inĢası olarak etkili ve seyircileri
bağlayıcı bir araçtır (Sooryamoorthy 2007:547). Sinemada yönetmen sosyal
yaĢamı film üzerinde tasvir edebilmek için gözlem yapar. Sosyolojik gözlem
eleĢtirisi, sosyal hayatın film anlayıĢını ve bunu yaparken yönetmen ve
izleyicilerin “anlam çerçevelerini” (frames of meaning)
dengelemek
durumundadır (Dowd 1999:328-331).
Daha önce de belirtildiği gibi bu çalıĢmada engelli olmayan bireylerin bakıĢ
açısından
hareketle
engelli
bireylere
yönelik
kültürel
tanımlamaların
resmedilmesi hedeflenirken toplum üzerinde önemli etkisi olan sinemadan
yararlanılma yoluna gidilmiĢtir.
ÇalıĢmanın amaç, önem ve problem
cümlelerine yanıt arayan bir film arayıĢına girildiğinde Türk Sineması‟nda
doğrudan engelliliği konu alan filmler taranırken yabancı sinema filmleri de
taranmıĢtır.
Avrupa ve Amerika‟da sinema ve engellilik üzerine yapılan
çalıĢmaların Türkiye‟de bu alanda yapılan çalıĢmalara göre daha yoğun olduğu
tespit edilmiĢtir. Bu inceleme, Türkiye‟de benzer çalıĢmalar yapılması
gerekliliğini bir kez daha ortaya çıkarmıĢtır. Bu bağlamda 2009 yılında
gösterime giren, senaryosunu Ġlksen BaĢarır ve Mert Fırat‟ın birlikte yazdığı
Başka Dilde Aşk adlı film veri toplama aracı olarak kullanılmıĢtır. ÇalıĢma
hakkında filmin yönetmeni ve senaryo ortağı Ġlksen BaĢarır‟a bilgi verilmiĢ ve
filmin çalıĢmada kullanımı konusunda kendisinden izin alınmıĢtır.
Daha sonra film üzerinden çalıĢmanın ana ve alt problem cümlelerine cevap
veren sahneler aracılığı ile veriler toplanmıĢtır. Film öncelikle bir bütün olarak
defalarca izlenmiĢtir. ÇalıĢmanın problem cümlelerine cevap veren sahneler
Kate‟s Video Cutter programının yardımıyla kesilmiĢtir. Toplamda kırk iki adet
çeĢitli uzunlukta sahne elde edilmiĢtir. Ayrıca filmden kesilen her bir sahne
çalıĢmanın problem cümleleriyle iliĢkilendirilmiĢtir. Bu bağlamda kesilen her
sahneden problem cümleleriyle iliĢkili kategoriler oluĢturulmaya çalıĢılmıĢtır.
13
Filmden elde edilen sonuçları doğrulamak, analizlerin geçerliliği ve güvenilirliğini
arttırmak için filmin yönetmeni ve aynı zamanda senaryo paydaĢı Ġlksen BaĢarır
ile de yarı yapılandırılmıĢ görüĢme formu aracılığıyla bir görüĢme yapılmıĢtır. 1
Yapılan bu görüĢmede oluĢturulan soru formu üç ana bölümden oluĢmaktadır.
Birinci bölümde,
yönetmen bakıĢ açısıyla genel olarak sinemanın amacı,
yönetmenin bu filmi çekmekteki amacı ve filmi çekmeye baĢlamadan önceki ön
çalıĢmalarının neler olduğuna iliĢkin sorular sorulmuĢtur. Ġkinci bölümde ise,
filmin senaryo oluĢum aĢamaları ve gösterimden sonraki geri dönüĢler
bağlamında filme iliĢkin sorular sorulmuĢtur. Üçüncü bölümde ise, filmin
içeriğine iliĢkin olarak filmin ana karakteri olan Onur‟la ilgili sorular sorulmuĢtur.
GörüĢme yaklaĢık olarak iki saat sürmüĢtür.
Nitel araĢtırmada,
veri toplanması ve veri analiz aĢamaları iç içe geçen
döngüsel bir süreç olduğu için verilere tekrar tekrar dönmek gerekmiĢtir. Veri
toplama ve veri analizi aĢaması birbirini Ģekillendiren aĢamalardır. Pink (2004:
393) araĢtırmacının araĢtırma süresince yeni metotlar geliĢtirme konusunda ve
teknolojiyi kullanmada açık zihinli olması gerektiğini belirtmiĢtir.
2.2.1 GÖRSEL ANALĠZ UNSURU OLARAK BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠ
Film Hakkında Genel Bilgi
Başka Dilde Aşk filmi 2009 yılında çekilmiĢ ve aynı yıl gösterime girmiĢtir. Ġlksen
BaĢarır filmin yönetmeni olmakla birlikte aynı zamanda senaryo paydaĢıdır.
Mert Fırat senaryo ortağı olduğu bu filmde baĢrol oyuncusu olarak da yer
almıĢtır. Filmin uzunluğu 1 saat 38 dakikadır.
Filmin baĢrol oyuncusu engelli bir karakteri canlandırmaktadır. Yapılan literatür
ve film taramalarında engelli bireylerin genellikle sinemada ana rollerde değil
yan rollerde yer aldığı görülmüĢtür. Başka Dilde Aşk filmi engelli bireyi ve
engelliği sosyolojik anlamda da merkeze aldığı için tercih edilmiĢtir. Ayrıca
engelli bireylerin yer aldığı diğer filmlerden farklı bir bakıĢ açısıyla çekilmiĢ bir
18 Mayıs 2010 tarihinde Ġstanbul Taksim‟de bir kafede gerçekleĢen bu görüĢmede tez
danıĢmanı Prof. Dr. Esra BURCU‟da hazır bulunmuĢtur.
1
14
film olması bu çalıĢmada Başka Dilde Aşk filminin seçilmesinin diğer bir
nedenidir.
Başka Dilde Aşk filmi, Ankara Film Festivali‟nde en iyi senaryo, en iyi görüntü
yönetmeni, en iyi erkek oyuncu, en iyi kadın oyuncu, Sadri AlıĢık Ödülleri‟nde
en iyi erkek oyuncu, Siyad Türk Sineması Ödülleri‟nde en iyi film, en iyi kadın
oyuncu, YeĢilçam Ödülleri‟nde ise en iyi erkek oyuncu ödüllerini kazanmıĢtır.
Filmin Konusu
ĠĢitme engelli olan Onur'un hayatı kürek takımından arkadaĢı Vedat'ın doğum
günü partisinde Zeynep'le tanıĢmasıyla değiĢir. Kalabalık ve gürültülü bir barda
hiç konuĢmadan geçen gecenin sonunda Zeynep, Onur'un iĢitme engelli
olduğunu öğrenir. Ama bu durum Zeynep'i Onur'dan uzaklaĢtırmaz. ĠĢi ve
ailesiyle sorunlar yaĢayan Zeynep, yaĢadığı çevreyi sorgularken biraz da
bilmediği bir dünyanın merakıyla unuttuğu ceketini bahane ederek Onur'u
görmeye gider. Babasının annesini aldattığını öğrendikten sonra bu durumu
kabullenemeyip evden ayrılan Zeynep, birçok iĢ değiĢtirdikten sonra çağrı
merkezinde çalıĢmaya baĢlar ama ağır çalıĢma Ģartlarından ve karĢılığında
kazandığı paradan çok mutsuzdur. Bütün gün telefonda tanımadığı insanlarla
konuĢmak zorunda kalan Zeynep konuĢmadan anlaĢabildiği Onur'la huzur
bulacağına inanır. Bu iliĢki kendilerini ve hayatı sorgulayan Zeynep ve Onur için
bir sınav olacaktır (http://www.baskadildeask.com).
Filmin Ana Karakterleri;
Onur (Mert Fırat): Onur doğuĢtan iĢitme engelli, kendi ayakları üzerinde
durmaya çalıĢıyor. Yalnız yaĢıyor. Grafik tasarımcısı ama iĢ bulamadığı için bir
üniversitenin kütüphanesinde çalıĢıyor. En sevdiği spor kürek.
Zeynep (Saadet IĢıl Aksoy): Babasıyla pek iyi anlaĢamadığı için evden ayrılmıĢ,
bir arkadaĢının evinde kalıyor. Okulu bitirdikten sonra iĢ bulamadığı için birçok
yere girip çıkmıĢ en sonunda çaresiz kaldığı için bir çağrı merkezinde çalıĢmaya
baĢlamıĢ ama hayatından pek mutlu değil.
15
Onur‟un annesi (Lale Mansur): Onur‟un annesi. EĢi kendisini terk ettikten sonra
tek baĢına hayatta kalmak için uğraĢıp, hayatını oğluna adamıĢ.
Aras (Emre Karayel): Çağrı merkezinde pek de sevilmeyen bir idareci ve
Zeynep‟in eski sevgilisi.
Kamuran (Tuğrul Tülek): Onur‟un alt kat komĢusu, ablasıyla beraber yaĢıyor ve
uzun bir süredir evden çıkmıyor, her Ģeyini yazdığı defterini elinden
düĢürmüyor.
Handan (ġebnem Köstem): Kamuran‟ın ablası. EĢini kaybettikten sonra
Kamuran‟la birlikte ailelerinden kalan evde yaĢıyorlar. Her Ģeye rağmen
neĢesini ve güler yüzünü kaybetmemeye çalıĢıyor.
Leyla (Didem Balçın): Zeynep‟in ev arkadaĢı ve Aras‟ın kuzeni. Zengin ailesi
sayesinde rahat bir hayatı var.
AyĢe (Gizem Erden): Zeynep‟in çağrı merkezindeki en iyi arkadaĢı belki de
Zeynep‟i kararlarından dolayı destekleyen tek insan.
Mürvet (Ayten Uncuoğlu): Zeynep‟in annesi, hayatı boyunca eĢine bağımlı
yaĢamıĢ
ve
bu
yüzden
Zeynep‟le
arası
bozulmuĢtur
(http://www.baskadildeask.com).
2.3 VERĠ ANALĠZĠ
Bir nitel araĢtırmacı; verileri temalar, kavramlar veya benzer özellikler temelinde
kategorilere ayırarak analiz eder. AraĢtırmacı, yeni kavramlar geliĢtirir,
kavramsal tanımlar formüle eder ve kavramlar arasındaki iliĢkileri inceler.
Nihayet kavramları, bir dizi halinde, karĢıt kümeler (X Y‟nin karĢıtıdır) veya
benzer kategori kümeleri olarak birbirine bağlar ve bunları kuramsal
açıklamaların örgüsüne dâhil eder. AraĢtırmacılar, verileri ( örn. saha notları,
tarihsel belgeler, ikincil kaynaklar, vb.) incelerken ve onlara dair eleĢtirel sorular
sorarken kavramları oluĢturmaktadır (Neuman 2007: 662). Nitel analizde önemli
olan analitik prosedür için yeterli detayları ve kuralları tekrar ederek, analizde
her bir birime baĢvurmaktır (Tutty, Rothery ve Grinnell 1996:97).
16
Creswell
(1998:140)‟e
göre
nitel araĢtırmada,
önemli noktalardan
biri
araĢtırmada hangi verilerin kullanılacağına bakılmasıdır. Ayrıca araĢtırmacı
verileri kısıtlayarak kod ve kategoriler geliĢtirmeli ve kategorileri görsel imajlar
ve metinden ayırmalıdır. AraĢtırmacı bazı verileri göz ardı ederek kısa geçici
kod listeleri oluĢturmaktadır. Bu çalıĢmada da filmden problem cümlelerine
uygun olan kırk iki sahne seçilmiĢtir. Her bir sahneden geçici kod listeleri elde
edilmiĢtir.
Tutty, Rothery ve Grinnell (1996:92-95)‟e göre iĢitsel veya görsel verilerin
transkripti uzun, güç bir süreçtir ve dikkat gerektirmektedir. Sıklıkla, görsel
kayıtların analizi, araĢtırmacı ve imajlar arasındaki diyalog, saha çalıĢmasında
olduğu gibi, iki yolla yapılmaktadır. Bu noktada görsel analiz iki soruyu içerir: (1)
“ Ne görüyorum?” ve
(2)“ Bunu nasıl biliyorum?” veya “Gördüğüm ve
tanımladığım görsel kaydın bendeki etkisi nedir? ” (Collier ve Collier 1986: 171172). Bu bağlamda görsel veri analiz sürecinde belirtilen iki soruya araĢtırmacı
tarafından süreç boyunca dikkat edilmiĢtir.
Bu çalıĢmada öncelikle araĢtırmacı tarafından düzenlenmiĢ tüm dosyalar
sistematikleĢtirilmiĢtir.
Daha
sonra
aĢağıdaki
görsel
analiz
aĢamaları
uygulanmıĢtır.
1. Verilerin Gözlemlenmesi, Bakılması, Dinlenmesi: Verilerin tamamını
gözle, bak ve “dinle” tüm sezinlenenler ve incelikleriyle bağlantıları ve
zıtlıkları araĢtır. Duygularına ve hislerine güven ama tüm bunları
yaparken dikkatli ol. Veriyle ilgili olarak aklına gelen tüm soruları yaz, bu
sana detaylı bir analiz yapman için yol gösterecektir.
2. Verilerin Ġncelenmesi: Verilerin envanter veya kütükleri için içeriğini
genel olarak bütünüyle incele. Neyi ortaya çıkarmaya çalıĢıyorsun
kendine sor ve araĢtırmanın amacına gönderme yaparak bunu yansıtan
kategorileri düzenle.
3. Dikkatin Yönlendirilmesi ve Spesifik Sorularla Kanıta Gidilmesi
17
4. Bulguların Güvenilirliği Ġçin Saha Notlarına Geri Dönülmesi (Collier and
Collier 1986: 177-178).
Yukarıda belirtilen aĢamalar dâhilinde bu çalıĢmada öncelikle film tekrar tekrar
izlenmiĢ ve sahnelerle ilgili notlar tutulmuĢtur. ÇalıĢmanın amaç,
önem,
problem cümleleri, kavramsal ve kuramsal çerçevesi tekrar okunmuĢtur. Bunun
sonucunda ilgili sahneler kesilmiĢ ve o sahnedeki görsellik ve diyaloglar
transkripte iĢlenmeye baĢlanmıĢtır. Her sahne için bir transkript formu
oluĢturulmuĢtur. Bir sahne diğer problem cümlelerine açıklama getiriyorsa tekrar
kullanılmıĢtır. Bu arada sürekli olarak veriler arasında gidiĢ geliĢler yaĢanmıĢ ve
sürekli karĢılaĢtırmalar yapılmıĢtır.
Daha sonra veriler nitel araĢtırmanın
kodlama Ģekli olan sırasıyla açık, eksenel ve daha sonra da seçici kodlamaya
tabi tutulmuĢ ve çalıĢma bulgularına ulaĢılmıĢtır.
2.4 ÇALIġMADA KARġILAġILAN GÜÇLÜKLER
Bu çalıĢma, nitel analiz çatısı altında gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle nitel
araĢtırmada karĢılaĢılan zorluklardan bazılarıyla karĢılaĢılmıĢtır. Öncelikle nicel
bir araĢtırmanın nasıl, ne Ģekilde yapılacağı önceden belli olmasına rağmen
nitel çalıĢmada önceden belirlenmiĢ bir form yoktur. AraĢtırmacı veri toplama
sürecinde tatmin olmadığı sürece bu aĢama devam eder ve veri analizi süreci
veri toplama süreciyle eĢ zamanlı olabilir. Bu nedenle bu çalıĢmada da
döngüsel bir süreç izlenmiĢ ve sürekli gene baĢa döndüm, acaba ilerleme
kaydedemiyor muyum kaygıları yaĢanmıĢtır. Bununla birlikte görsel unsurların
sosyolojide çok fazla örneklerinin olmaması ve çalıĢmaların iletiĢim bilimleri
boyutunda sürdürülüyor olması nedeniyle örnek çalıĢma bulamamak çalıĢmanın
baĢlarında sıkıntı yaratmıĢtır. Ayrıca görsel analiz ve engellilik konularının
çoğunlukla yabancı kaynaklı olması literatür taramalarının yapılmasının ve
incelenmesinin uzun sürmesine neden olmuĢtur.
18
3. BÖLÜM: LĠTERATÜR TARAMASI VE TANITIMI
Engellilik ve engellilik kültürü ile ilgili hem Türkiye‟de hem de yurtdıĢında yapılan
çalıĢmalarla birlikte sinema ve engellilik alanında yapılan çalıĢmalara bu
bölümde yer verilmektedir. Türkiye‟de engelliliğe iliĢkin çalıĢmalar tarandığında,
engellilik çok boyutlu bir konu olmasına rağmen, bu alandaki çalıĢmaların kısıtlı
olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Aynı zamanda engellilik konusunu kültür temelli
olarak ele alan çalıĢmaların ise oldukça sınırlı olduğu anlaĢılmıĢtır. Literatür
taramasında çalıĢmanın konu ve amacına uygun bir Ģekilde engellilik kültürü
temel olarak ele alınmıĢtır. Bu bölümde aynı zamanda engellilik ve sinema
alanında yapılan çalıĢmalar taranarak engelli bireylerin sinema filmlerindeki
portreleri konusunda açıklamalar getiren çalıĢmalar örneklendirilmiĢtir.
3.1 TÜRKĠYE’DE YAPILAN ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ ÇALIġMALARI
Türkiye‟de engellilik kültürü alanında yapılan çalıĢmaların oldukça sınırlı olması
nedeniyle bu bölümde genel anlamda Türkiye‟deki engellilik çalıĢmalarına yer
verilmiĢtir. Türkiye‟de engellilik alanındaki çalıĢmalar az olmakla birlikte son
yıllarda hem engellilik hem de engelliliğin alt çalıĢma alanlarına olan ilginin
arttığı görülmektedir. Engelli bireylerin eğitimleri hakkındaki çalıĢmalara,
Cavkaytar, A., Batu, S. ve Cetin, Ö. B. (2008), Baydık, B. (2003), Kargın,T.,
Akçamete, G.,Baydık B.(2001), Eripek, S. (2006), Cavkaytar, A., Batu, S. ve
Beklan, O. B. (2007), Çolak, A. ve Uzuner, Y. (2004), Ergenekon, Y., Özen, A.
ve Batu, E. S. (2008) örnek olarak verilebilir.
Engellilik alanındaki en önemli eksik Türkiye nüfusunun ne kadarının engelli
olduğunun tespit edilmesidir. Bu eksikliği gidermek amacıyla TÜĠK ve Özürlüler
Ġdaresi tarafından bir çalıĢma yürütülmüĢtür. Bu çalıĢma sonunda TÜĠK‟in 2002
verilerine göre Türkiye‟deki engellilik oranının %12,28 olduğu tespit edilmiĢtir.
Engellilik alanında akademisyenlerin çalıĢmalarının yanında engelli bireylerin
sorunlarını çözmek ve onlar için gerekli alt yapı hizmetlerini sağlamak amacıyla
kurulan T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan çalıĢmalar
bulunmaktadır. Bu çalıĢmalardan biri olan Türkiye Özürlüler Araştırması (2002)
engelli nüfusun temel nitelikleri, engel ve süreğen hastalığa sahip olan nüfusun
19
temel nitelikleri, engelli nüfusun engel türlerine iliĢkin nitelikleri, engelli çocuk
nüfusunun ve hane halkı nüfusunun temel niteliklerine iliĢkin bulguları kapsayan
bir çalıĢmadır.
ÇalıĢmada bir sinema filminden yola çıkılarak engelliliğe iliĢkin tanımlamalar
üzerinde durulmaktadır. Bu bağlamda Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan
Özürlülerin Yazılı Basında Yer Almasına İlişkin Araştırma ve Analiz Raporu
(2006) çalıĢmasına yer verilmiĢtir. Bu araĢtırmada, 2003 yılı baĢlangıç olarak
alınarak 2006 Haziran ayı sonuna kadar toplam yazılı basında çıkan haber
baĢlıklarına bakılmıĢ ayrımcılık ile ilgili 3,5 yılda sadece 28 adet haber
yayınlandığı tespit edilmiĢtir. Ayrımcılıktan sonra yazılı basında seyrek olarak
yer alan konu baĢlığı ise istismar olup bu konu hakkında 44 adet haber
taranmıĢ ve 3,5 yılda çıkan haberlerin büyük bir çoğunluğunun (1.322 adet)
engelliler ile ilgili yapılan sosyal aktiviteler ile ilgili olduğu ifade edilmiĢtir. Sosyal
aktivitelerden sonra basında çokça yer alan (766 adet) haber baĢlığının ise
engellilerin maruz kaldığı olumsuzluklar olduğu belirtilmektedir.
Özürlüler Ġdaresi tarafından yapılan diğer bir çalıĢma olan
Özürlülük
Araştırmaları - RTÜK Raporu‟nda (2005) ise kitle iletiĢim araçlarının toplumun
engelli kiĢilere yönelik algı ve tutumlarının geliĢtirilmesinde çok önemli bir rolü
olduğu vurgulanmıĢtır. Aynı zamanda engellilikle ilgili konular ve engelli kiĢilerin
kitle iletiĢim araçlarında çok az yer aldığı, yer aldıkları durumlarda ise
çoğunlukla olumsuz tutumları destekleyen kalıp yargıların, gerçek dıĢı
algılamaların
ve
inançların
kitle
iletiĢim
araçları
yoluyla
güçlendiği
belirtilmektedir.
Burcu (2006)‟nun Özürlülük Kimliği ve Etiketlemenin Kişisel ve Sosyal
Söylemleri baĢlıklı çalıĢmasında sosyal model çerçevesinde geliĢen engelli
kimlik söylemi ve sosyal inĢa içinde önemli bir süreç olan “etiketleme” söylemi
tartıĢmaları ele alınmıĢ ve bu söylemler Türkiye‟de engellilik araĢtırmaları
bağlamında değerlendirilmiĢtir.
KarataĢ (2002) (1)‟in Özürlülere Yönelik Ayrımcılık ve Ayrımcılıkla Savaşım
başlıklı çalıĢmasında ayrımcılığın toplumsal yaĢamın tüm alanlarında karĢımıza
20
çıkan bir olgu olduğu ve birçok nedeni olan ayrımcılığın temelinde ben ve öteki
ayrımı yattığını belirtmektedir. Bu çalıĢmada engelli bireylerin eğitim ve istihdam
hizmetlerine ulaĢmada yaĢadıkları ayrımcı uygulamalar örneklendirilmiĢ ve
toplumsal yaĢama tam katılımın önündeki her türlü engelin kaldırılması ve eĢitlik
ilkesi
gereğince
yaĢamın
tüm
alanlarında
desteklenmeleri
gerektiği
vurgulanmıĢtır.
Sosyal hizmetler alanında yapılan engellilik çalıĢmalarına KarataĢ (2002 (1)),
KarataĢ (2002 (2)), KarataĢ (2001), Ġkizoğlu (2001), (2004), Gökçearslan
(2002), Arıkan (2002), IĢıkhan (2000), Cılga (1999), (2001),Ġl (2001), (2002),
örnek olarak verilebilir. Bu çalıĢmalardan KarataĢ 2002 (2) “Engellilerin
Toplumla Bütünleşme Sorunları Bir Sosyal Politika Yaklaşımı” çalıĢmasında
engelli bireylerin toplumla bütünleĢmesinin önündeki engelleri yoksulluk, eğitim,
ulaĢım, fiziksel çevre ve konut, rehabilitasyon, aile ve özel yaĢam, istihdam
sorunu baĢlıkları altında incelenmiĢtir.
Gökçearslan (2002) Özürlü Çocuğa Sahip Ailelerin Güçlendirilmesi baĢlıklı
çalıĢmasında engelli çocuğa sahip ailelerin nüfusun önemli bir alanını
oluĢturduğunu belirtmiĢ ve bu ailelerin tepkileri üzerinde durmuĢtur. Sosyal
hizmet uygulamalarında baĢvurulan güçlendirme yaklaĢımının özellikle engelli
çocuğa sahip ailelerin çocuklarının engelini kabullenmesi sürecinde etkili bir
yaklaĢım olabileceği ifade edilmiĢtir.
Arıkan (2002 (1)) Sosyal Model Çerçevesinde Özürlülüğe Yaklaşım baĢlıklı
çalıĢmada sosyal model çerçevesinde engellilik, kuramsal ayrımcılığın ve
sosyal dıĢlanmanın bir biçimi olarak değerlendirilmiĢ ve sosyal model Özürlülük
Hakları Hareketi çerçevesinde genel olarak tartıĢılmıĢtır.
Engellilik alanında sosyolojik olarak yapılan çalıĢmalara bakıldığında ise Burcu
2010, 2009, 2007, 2006, 2004 yayınları örnek olarak verilebilir.
Burcu (2007) tarafından yapılan Türkiye‟de Özürlü Birey Olma Temel Sosyolojik
Özellikleri ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma adlı çalıĢma 1321 engelli bireye
ulaĢılarak gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu çalıĢmada bedensel ve görme engelli bireylerin
21
sosyo-demografik, sosyo- kültürel ve sosyo- ekonomik konumu, engelli
bireylerin yaĢadıkları sorunlar ve yaĢama dair beklentileri, hedefleri ve
memnuniyetleri incelenmiĢtir.
Burcu (2004) Görme Özürlü Öğrencilerin Eğitimlerine İlişkin Düşünceleri ve
Sorunları: Ankara Örneği çalıĢmasında ise engelliliğin sosyal anlamının, sosyal
etkileĢim ağı içinde kendini bulduğunu; bireylerin sosyal iliĢkileri, sosyal rolleri
ve statülerinin bu anlamı bir kültürel zemin üzerinde Ģekillendirdiğini ifade
etmiĢtir. Engelli olmanın, fiziksel engellilikten çok engelli olanlara yönelik bakıĢ
açısında ortaya çıkmakta olduğu belirtilmiĢtir.
ġahin (2004)
Engellilik Kimin Sorunu? Bireyin mi, Toplumun mu? isimli
çalıĢmasında engellilik kültürüne değinmiĢtir. “Engelli kültürü” tartıĢmalarının,
farkların
ortaya
konarak
gereksinimleri
görülebilir
hale
getirmeyi
amaçlamadığını belirtmiĢtir. AraĢtırmaların engellilerin günlük yaĢamlarında
bireysel, toplumsal ve sisteme iliĢkin engeller ile karĢılaĢtığını göstermekte
olduğu ve bu engeller nedeniyle ayrımcı tavırlara da maruz kalmakta olduklarını
ifade etmiĢtir. Farkındalığın yaratılması veya anlaĢılmayı sağlamanın, kültürel
özelliklerle de doğru orantılı olduğu belirtilmiĢ geliĢmiĢ ülkelerde yasal
düzenlemeler ve ilköğretimden itibaren eğitim içinde engellilik konusunun
incelenmesi ile toplum içinde yaĢayan diğer bireylerin engelli ve engellilik
konusunda duyarlı olmasının sağlandığı vurgulanmıĢtır.
Engelli bireylerin istihdamları konusunda Baran, N. ve Cavkaytar, A. (2007),
Kuzgun (2001), Mutluoğlu (2004), çalıĢmaları örnek olarak verilebilir.
3.2 YABANCI LĠTERATÜRDE ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ ÇALIġMALARI
Bu bölümde engellilik ve engellilik kültürü kapsamındaki sosyoloji literatürü
taranmıĢ ve çalıĢmanın konusu ile bağlantılı olan kaynaklara yer verilmiĢtir.
Dünya nüfusunun yaĢlanmasıyla birlikte son yıllarda yaĢlılık alanında yapılan
çalıĢmalarda bir artıĢ gözlenmektedir. YaĢlılıkla birlikte hastalıklar ve bunun bir
boyutu olarak da engellilik alanında yapılan çalıĢmalar bulunmaktadır. Bu
çalıĢmalara örnek olarak Odding, Valkenburg, Stam, Hofman (2001), Schoeni,
22
Liang, Bennett, Sugisawa, Fukaya, Kobayashi (2006), Melzer, McWilliams,
Brayne, Johnson, Bond (2000), Manton, Gu, Lamb (2006), Kelley-Moore,
Schumacher, Kahana ve
Saito,
Kahana (2006), Crimmins,
Brouard (2009), Twining,
Hayward,
Hagedorn,
Allen (1981), Topinková (1994), Kennedy
(2002) verilebilir.
Engelli bireyler eğitim hayatlarında pek çok zorlukla karĢılaĢmaktadırlar.
KarĢılaĢmıĢ oldukları zorluk engel türlerine göre değiĢmekle birlikte aynı
zamanda eğitimlerinin kaynaĢmıĢ okullarda mı yoksa kendileri için ayrılmıĢ
okullarda mı yapılması gerektiği tartıĢmaları bulunmaktadır. Eğitim alanında
yapılan çalıĢmalara ise Lewit, Baker (1996), Riddell, Tinklin, Wilson (2005),
istihdam alanındaki çalıĢmalar, Barnes ve Mercer (2005), Drake (2000), Hyde
(1996), Curtis (1980), Ozawa ve Yeo (2006), Tillsley (1997), Retish (1985),
Berthoud (2008) örnek olarak verilebilir.
Gençlik alanında ise, Hirst (1992), Ittyerah ve Kumar (2007), Prıestley (1998).
Engellilik ve spor alanında Chawla (1994 ) çalıĢmaları bulunmaktadır.
Engelliliğin sosyal ve kültürel tanımlanması üzerinde duran çalıĢmalardan biri
olan Whyte ve Ingstand
(1995)‟ın
Disability and Culture adlı çalıĢmasında
engellilik ve kültür arasındaki iliĢkiye vurgu yapılmıĢ bazı önemli fenomenlerin
toplum tarafından ele alınarak ortaya çıkartıldığı ifade edilmiĢ ve engellilik bir
fenomen olarak belirtilmiĢtir. Kültürel noktadan bakarak toplum için engellilik ne
ifade ediyor? Engelli bireyin yaĢamında statüsü kültür tarafından nasıl belirlenir?
Toplumda engellilikle ilgili konuĢulduğu zaman en önemli konu nedir? soruları
sorulmuĢ ve bu sorular geliĢmekte olan ülkelerdeki engelli bireylere yönelik
geliĢtirilen politikalarla bağlantılandırılmıĢtır.
Morris (1997) A Feminist Perspective‟ de engelli kadın ve erkeğin sıklıkla
fiziksel çekicilik bakımından kalıpyargılara uymadığını belirtmiĢ ve engelli
erkeğin, erkekliğin genel kültürel tanımlamasındaki güce sahip olma anlamında
baĢarısız ve engelli kadının da güzellik konusundaki genel kabule uymadığını
ifade etmiĢtir. GeçmiĢte en yaygın Ģekilde fiziksel farklılığın Ģeytanilik ve kötülük
23
hakkında çocuk ve yetiĢkin kurgusunda kötü adamlarla birlikte,
kötü tehdit
anlamında verilmekte olduğu ifade edilmiĢ ve daha yakın zamanlarda ise film
yapımcılarının engelliliği bağlılık ve kırılganlığın bir metaforu olarak kullanmaya
baĢladıkları vurgulanmıĢtır.
Marks (1999) Disability Controversial Debates and Psychosocial Perspectives
adlı çalıĢmasında bireylerin engellerinin toplumsal cinsiyet deneyimlerini
fazlasıyla etkilediğini belirtmiĢ bu durumun nedeni olarak da idealize edilen
maskülanite
ve
feminitenin
engellilikte
farklı
imajlar
Ģeklinde
ortaya
konulmasıyla açıklamıĢtır. Kadınlar çoğunlukla pasif, korunmaya muhtaç,
bakılan
ve/veya
cinsel
obje
olarak
değerlendirilmektedirler.
Erkeklerse
çoğunlukla güçlü, özgüveni yüksek ve geçim sağlayan konumundadırlar
özellikle
bireylerin
engelliliklerinin
kırılganlıkla
birlikte
kültürel
imgelerle
iliĢkilendirilmesinin engelli bireylerin deneyimlerini etkilediği belirtilmiĢtir.
Tregaskıs (2002) Social Model Theory: The Story so far… adlı çalıĢmasında
Finkelstein‟ın engelli bireylerin toplumsal yaĢamdan dıĢlanmaları konusundaki
üç aĢamalı materyalist bir açıklamasına yer vermektedir. Birinci aĢama, engelli
bireyler ezilen alt sınıfı oluĢturmaktadır (Finkelstein 1980). SanayileĢme ve
kentleĢmeyle birlikte kapitalizmin yükseliĢe geçmesi engelli bireylerin çalıĢma
yerlerinin ve pratiklerinin azalmasına neden olmuĢtur. Pek çok engelli birey yeni
market ekonomisine uyum sağlayamamakta bunun sonucunda da pasif, bağımlı
ve ana toplumsal yapıdan uzaklaĢıp ev iĢlerine ve barınaklara yönelmiĢlerdir.
Yeni teknolojik yapılanma ve bireye odaklanmanın sonucunda engelli bireylere
yönelik alanların oluĢması ve engelli bireylerin tekrar toplumla bütünleĢmeleriyle
ve toplumda engelliliğin ortadan kalkacağı belirtilmiĢtir (Finkelstein 1980 akt.
Tregaskıs 2002).
Morris (1991)‟in Disability in Media çalıĢmasında engelliliğe bakıldığında
kültürün önemli bir faktör olduğu din ve kapitalizmle örneklendirilmektedir. Bazı
dinlerde epilepsi hastalığı Tanrı tarafından verilen bir hediye olarak görülürken,
kapitalist batı toplumlarında ise engelliliği tıbbın baĢarısızlığının bir kanıtı veya
engelliliğin yanlıĢ tedavi sonucu oluĢan olumsuz bir durum Ģeklinde görüldüğü
belirtilmiĢtir.
24
Henderson ve Bryan, (1997 akt. Ergün 2005)
bireyin rasyonalizasyon adına
topluma feda edilmiĢ veya insanî değerlerden arındırılmıĢ olduğu, kimlik; rol,
sosyal statü, norm ve anlamlarla farklı grup ve sınıflara bölünürken, farklı
söylemlerin ortaya çıkıĢıyla, bireyler bünye ve zekâlarına göre, bilimsel bir
sınıflamaya indirgenirken aynı zamanda engelli bireylerin “ĢeyleĢtirmeye” tâbi
tutulduğunu ifade etmiĢlerdir. Deli, hasta, özürlü, vb. gruplarda toplandığı ve
engellilere iliĢkin olumsuz tutum ve davranıĢların geçmiĢinin tarih kadar eski
olduğu belirtilmiĢ “Eski çağlarda engellilere iliĢkin olumsuz algı ve yargılar
(onların Ģeytan ve aĢağı varlıklar oldukları, vb. inanıĢlar) yüzünden engelli
bireylerin katledildikleri ifade edilmiĢtir. Günümüz toplumlarında ise genellikle
engelli bireylerin kendi sorumluluklarını üstlenemez ve bunları istese de yerine
getiremez oldukları düĢüncesi yaygındır. “Bu durum, engelli bireyin kendi
sorunlarını çözebilmesini ve toplum içerisinde bağımsız bir birey olmasını
engellemektedir. Gerçekte ise bireyi engelli durumuna getiren engelin kendisi
değil, toplumun engelli bireye tepkisidir. Ayrıca bu türden bir toplumsal tepki
engelli bireylerin bağımsızlığını sebepsiz Ģekilde reddeden bir adaletsizliğe
neden olmaktadır” (Oliver,1990 akt. Ergün 2005)
Burke (2007) Disadvantage and Stigma: A Theoretical Framework for
Associated Conditions baĢlıklı çalıĢmasında Barnes ve Mercer (2003) ve Hunt
(1996) engelli bireylerin nasıl acı çektiğini ve „normal‟ bireylerle iliĢkilerinde
engellerinin nasıl etkilerde bulunduğunu belirtmiĢlerdir. Engelliliğin bu aĢamada
sıradanlık dıĢında, ayrımcılık ve baskıyla sonuçlanmakta olduğu belirtilmiĢ ve
öncelikle, baskı ve
ayrımcılığın
dezavantajlı bir durumla karĢılaĢmayı
beraberinde getirmekte olduğu ifade edilmiĢtir. Aynı zamanda günlük etkileĢim
içerisinde engelliliğin stereotip imajlarına itimat edilmekte ve tanınmayan grup
üyelerinden de kaçınılmakta olduğu belirtilmiĢtir.
Dahl (1993) The Role of The Media in Promoting Images of Disability- Disability
as Metaphor: The Evil Crip baĢlıklı çalıĢmada kültürel formlarımızda, sosyal
değerlerimizde derinlerde kökleĢmiĢ engelliliğin metaforik rolünü ifade etmeyi
sağlayan kanıtlar olduğunu belirtilmiĢtir. Edebiyatta ve sanatta fiziksel
deformasyon; kronik hastalar veya hiçbir görsel kusuru olmayan, kötülüğün
25
sembolü düĢman,
doğal kötü niyetli (malevolent nature) ve
canavar
davranıĢlarda bulunanları sembolize etmektedir (Sontag 1978). Kısaca
engelliliği edebiyatta çarpıtan örneklere Kaptan Hook (Peter Pan‟da), protezli,
Shakespeare III. Richard‟ın kötü Ģehvetli kambur olması verilebilir. Somerset
Maugham, Philip‟te doğuĢtan yumru ayak (clubfoot) (Human Bondage‟de) acıyı
ve doğuĢtan çarpıklığı sembolize ettiği belirtilmiĢtir.
Rutgers (1994) The History Cinema of Physical Disability of in the Movies
Isolation adlı çalıĢmasında engelli bireyleri tanımlamak için kullandığımız pek
çok kelimeyi, deforme, hastalıklı, engelli, bozuk (disordered), olağandıĢı ve pek
çok defa kullanılan geçersiz kavramını (in-valid) toplumdan ödünç aldığımızı
belirtmiĢtir.
3.3 SĠNEMA VE ENGELLĠLĠK ÇALIġMALARI
Sinema
filmlerinin
bulunmaktadır.
toplum
üzerindeki
etkisiyle
ilgili
çeĢitli
açıklamalar
Engelliliğin, genel olarak medyada ele alındığı çalıĢmalar
engelliliğin sinema veya yazılı basında nasıl verildiği ve verilme Ģeklinin engelli
olmayan bireyleri nasıl etkilediği Ģeklindedir. Bu çalıĢmalara örnek olarak
Reichman ve Healey (1983), Keller, Hallahan, McShane, Crowley ve Blandford
(1990), Kennedy (2009), Safran (1998), L. Taggart, McMillan, Lawson (2008),
Demerath (1981), Dowd (1999),
Dwoskin (1997),
Pointon (1997), Morris
(1997), Salvesen ve Undheim (1994), Hargis, Gickling ve Mahmoud (1974)
verilebilir.
Diken ve Laustsen (2010) Filmlerle Sosyoloji isimli çalıĢmalarında, sinemanın
toplumsal incelemenin nesnesini yorumladığı, türettiği, yerinden ettiği ve eğip
büktüğünü ifade etmiĢlerdir. Sinemanın yalnızca toplum üzerine bir fikir
sunmadığı, resmettiği toplumun ayrılmaz bir parçası olduğu belirtilmiĢtir.
Sinemanın yalnızca bir dıĢ gerçekliği yansıtıp/eğip bükmediği, aynı zamanda
toplumsal yaĢamın önüne muazzam bir olanaklar evreni serdiğini bu bakımdan
da sinemanın çoğu zaman, değiĢen toplumsal biçimlerle yapılan bir deney
niteliği taĢımakta olduğu vurgulanmıĢtır.
26
Demerath (1981) Through a Double- Crossed Eye: Sociology and the Movies
çalıĢmasında
filmler
ve
medyanın
bizim
gerçekliğe
dair
görüĢlerimizi
Ģekillendirmede artan bir etkiye sahip olabildiğini ve her birimizin gerçekliğimizi
sürekli olarak inĢa etmekte ve bunu aklımızdaki film ve görsellerin metaforlarını
kullanarak yapmakta olduğumuzu belirtmiĢtir.
Sosyolojide
film
çalıĢmalarının
azlığı
konusunda
çeĢitli
açıklamalar
bulunmaktadır. Dowd (1999) Waiting for Louis Prima: On the Possibility of a
Sociology of Film baĢlıklı çalıĢmasında Hollywood filmlerinin bir birey yapımı sosyal ürün- olduğunu ve bu yüzden sosyologların dikkatini çekmekte olduğunu
belirtmiĢtir. Ancak bütün sosyologlar arasında küçük bir kültürel sosyologlar
grubu dıĢında Hollywood filmleri ne bir analiz öznesi ne de bilimsel çalıĢma
geleneğinin merkezi olmuĢtur. Bunun açık nedeni olarak da, filmlerde anlatılan
hikâyelerin kurgusal doğası olması gösterilmiĢtir. Sosyoloji disiplinini ise, gerçek
sosyal süreçlerin ve gözlemlenebilir sosyal etkileĢimlerin bir çalıĢmasıdır
Ģeklinde görüĢ bildirmiĢtir. Filmlerin kullanılma nedeni olarak da, Hollywood
filmlerinin Amerikan toplumunun ortak kültürünün bir parçası ve uygun örneklere
kaynaklık etmesini göstermiĢtir. Ne edebiyat ne de günlük gazeteler popüler
Hollywood filmlerinin yaĢattığı deneyime yaklaĢamamaktadır. Ġkinci neden
olarak filmlerin içeriklerinin, nüfusun geneline herhangi bir zamanda yayılan
kültürel fikirler, inançlar ve değerler hakkında önemli bir kaynak olduğunu ifade
etmiĢtir.
Erin (2009)
The History of Disability Portrayal in the Media çalıĢmasında,
geçmiĢte ve ne yazık ki günümüzde hala, engellilik unsuru içeren filmlerin az
sayıda olduğunu ifade etmiĢtir. Sinemada engelli karakterler genellikle tedavi
edilebilen veya hayatını kaybeden bireyler olarak verilmektedir. Bu filmlerle,
izleyicide engelli bireylerin yaĢamlarının tatmin edici veya baĢ edilebilen
yaĢamlar olmadığı inancı oluĢturulmaktadır.
Sinema karakterlerinde örneğin
Peter Pan‟ın Kaptan Hook‟u ve Star Wars‟un Darth Vader‟ı kötü niyetli rolleri
canlandıran karakterdir.
27
Shakespeare (1997)
Soaps: The Story so far baĢlıklı çalıĢmasında, engelli
bireylerin Ġngiliz televizyon dizilerinde çok önemli roller almadığını ve genellikle
de stereotip rollerde oynadığını belirtmiĢtir. Örnek olarak Brookside‟daki cani ve
kekeme karakter „Sizzler‟ Eastenders‟ta gay karakterlerin öncüsü olarak Colin,
ilk önce AIDS olduğu düĢünülen gizemli bir hastalığa yakalanmıĢ ve daha sonra
hastalığının çoklu doku sertleĢmesi
(multiple sclerosis) olduğunun ortaya
çıkması verilebilir.
Karpf (1997) Cripplin Images adlı çalıĢmasında, engellilik imajının televizyon ve
sinema ekranında temelde medikal ve doğal görünenin tartıĢılmaz ve değiĢmez
olarak verildiğini ifade etmiĢtir. Medikal yaklaĢımda, engellilik ya doğal kaza
(genetik faktörler)
ya da kader (araba kazaları, spor kazaları) nedeniyle
oluĢmaktadır. Engelli bireyler engelsiz bireyler kadar belki onlardan daha da iyi
bir Ģekilde performanslarını gösterip alkıĢlanmayı hak ederler. Görme engelli bir
kadının Everest‟e tırmanması, iĢitme engelli bir kadının en iyi perküsyon
ödülünü kazanması örnek olarak verilmiĢtir.
Dwoskin (1997) Whose Film? adlı çalıĢmasında tarihsel olarak filmlerin ortaya
çıkmasından itibaren engelliliğin görsel etiketlenmesi ve bunun günümüz
toplumundaki sunumunun medyada çözümlendiğini ve medyanın doğrudan
negatif imajı kullanmakta olduğunu belirtmiĢtir. Negatif engellilik imajının gazete,
dergi, televizyon ve sinemada kullanıldığı ifade edilmiĢtir.
Pointon (1997) Disability and Documentary çalıĢmasında, stereotipleĢtirme
tartıĢmalarının uzun metrajlı film ve dramalarda rahatça yer almakta olduğunu
belirtmiĢtir.
Schuchman (1997) Deafness and the Film Entertainment Industry adlı
çalıĢmasında “iĢitme engelliliğin Hollywood‟daki imajı nedir?” sorusunu
sormuĢtur. Daha sonra film yapımcılarının üstün Amerikan kültürünü temel
alarak engelliliği ve iĢitme engelliliğini yansıttığını belirtmiĢtir. Hollywood‟un
iĢitme engelli stereotiplerinin,
„aptallar (dummies)‟ veya
„mükemmel dudak
okuyucular‟ Ģeklinde olduğunu ve iĢitme engellilerin nadir olarak da gerçek
dünyayla iç içe olduğunu ifade etmiĢtir.
28
Yapılan literatür taramalarında engelliliğin bireysel nedenlerden kaynaklı bir
sonuç olmadığı ve kültürel değerlerin engelliğe yönelik bakıĢı Ģekillendirdiği
belirtilmiĢtir. Engelli bireylere yönelik kalıp yargıların aktarılmasında ve
toplumda engelli bireylere yönelik duygu ve düĢüncelerin aktarımında kitle
iletiĢim araçlarının önemi vurgulanmıĢtır. Bu noktada da engelli bireyin
deneyimleri ve engellilik konusunun sinemada nasıl ele alındığı önem
taĢımaktadır. Çünkü hem engelli birey hem de engelli olmayan birey gündelik
yaĢamını okuduğu, izlediği, dinlediği uyarıcılarla inĢa etmektedir.
4. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KAVRAMSAL ÇERÇEVESĠ
4.1. ENGELLĠLĠK KÜLTÜRÜ
Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan World Report on Disability and
Rehabilitation‟a göre Dünya nüfusunun tahmini olarak %10‟u yaklaĢık olarak
650 milyon birey ( bunun 200 milyonu çocuklardan oluĢmaktadır) çeĢitli türde bir
engele sahiptir (www.who.int/disabilities/.../dar_world_report_concept_note.pdf)
Engellilik
çalıĢmalarında;
sakatlık,
özürlülük
ve
engellilik
kavramlarıyla
karĢılaĢılmaktadır. ÇalıĢmalarda bu kavramlardan hangisinin kullanılacağı
konusunda
akademik
ve
siyasi
kurumlar
arasında
bir
fikir
birliğine
varılamamaktadır. Sakat kavramı, günümüzde çağrıĢtırdığı olumsuz anlamlar
nedeniyle oldukça nadir olarak kullanılmaktadır.
Ülkemizde 1997 yılında
kurulmuĢ olan Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı özür kavramını kullanmakta,
bireylerin
önündeki
engellerin
kaldırılmasıyla
toplumda
engelli
birey
kalmayacağını vurgulamaktadır. Akademik çevrelerde ise Ģu anda genel olarak
engel kavramı tercih edilmektedir.
Dünya Sağlık Örgütü engellilik kavramını, sakatlık, aktivite kısıtlılığı ve bireyin
sosyal yaĢama katılımında yaĢanan sıkıntılarını içinde barındıran bir Ģemsiye
kavram olarak ele almıĢtır. Sakatlık beden fonksiyonu veya yapısal bir problem,
bireysel olarak yapılan iĢ veya hareketlerde karĢılaĢılan aktivite sınırlılığıdır
(http://www.who.int/topics/disabilities/en/). BirleĢmiĢ Milletler ise engelliliği,
bireyin uzun süreli fiziksel, zihinsel ve entellektüel ya da duyusal sıkıntıları
nedeniyle fiziksel veya davranıĢsal olarak karĢılaĢtığı negatif durumlar, bireyin
29
toplumsal hayata tam olarak katılımını engelleyen durumlar olarak ele almıĢtır
(http://www.un.org/disabilities/documents/toolaction/ipuhb.pdf).
ICIDH (2003)‟ın sınıflandırması dâhilinde genel olarak engellilik (handicap),
fonksiyon kaybı ve sınırlılığı ile hareketlerdeki kısıtlanma, özürlülük (disability)
fonksiyon kaybı ve sınırlılık durumu ve bozukluk (impairment) ( ki zaman zaman
dilimize sakatlık olarak da çevrilmiĢtir) da ilgili uzuvdaki normal dıĢı durum
olarak belirtilmiĢtir (Burcu 2007:7).
Engellilik tanımlanırken uzun süreli engelliliğin sosyal ve ekonomik dezavantaja
neden olması, hakların inkâr edilmesi ve toplumsal yaĢam içerisinde eĢitlikteki
kısıtlamalar üzerinde durulmaktadır (DFID 2000) (Isaac, Raja, Ravanan 2010:
627)
Yapılan tanımlarda öncelikli olarak bireyin biyolojik özelliklerine odaklanılmakta
daha sonra da engelinden ötürü karĢılaĢtığı zorluklar üzerinde durulmaktayken
bu anlayıĢtan zamanla uzaklaĢılmıĢtır. Gray (2009:317-318)‟de engelli bireyler,
engelli hakları savunucuları ve diğer destekçilerin engelliliği “eksiklik odaklı”
tanımlamama Ģeklinde alternatif yeni bir yol geliĢtirdiklerini belirtmiĢtir.
Engelliliğin
medikal
olarak
tanımlamasında
insan
bedeninin
fonksiyon
kayıplarından yola çıkıldığı belirtilmiĢtir.
Kielhofner (2005:487)‟e göre engellilik araĢtırmaları interdisipliner bir alanı
gerekli kılmaktadır. Örneğin engellilik çalıĢmaları tarihi, politik ve ekonomik
boyutuyla birlikte toplumsal cinsiyet, etnisite ve etiketleme çalıĢmalarını
içermektedir. Aynı zamanda engelliliğin popüler kültürde, edebiyat ve sanatta
nasıl inĢa edildiğine de dikkat çekilmektedir.
Sonuç olarak engellilik kavramı karmaĢık bir fenomendir, bireyin bedensel
özellikleriyle
yaĢadığı
toplum
arasındaki
etkileĢimin
bir
yansımasıdır
(http://www.who.int/topics/disabilities/en/)
Belirtilenlerin ıĢığında çalıĢmada engellilik kavramı;
bireyin engeliyle sürekli
olarak birlikte olduğu ve sosyal yaĢama katılımında sorunlarla karĢılaĢtığı bir
durum olarak ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın veri toplama ve veri analizinde Başka
30
Dilde Aşk filminin iĢitme engelli ana karakteri üzerinden hareket edilmiĢtir.
Literatürde iĢitme engelliğinin tanımı iĢitme duyarlılığının(16-20.000 hz. ve
0.110 db) kiĢinin geliĢim, uyum-özellikle iletiĢimdeki görevleri yeterince yerine
getiremeyiĢinden
ortaya
çıkan
durum
Ģeklinde
belirtilmektedir
ÇalıĢma
(http://okulweb.meb.gov.tr/35/02/959733/isitmeyetersizligi.htm).
kapsamında iĢitme engelliliğin tanımı ise, bireyin doğuĢtan veya sonradan
iĢitme yetisini kısmen veya tamamen kaybettiği durum olarak kabul edilmiĢtir.
Turner bedenlerimizin toplum içinde nasıl “olduğunu” anlatabilecek evrensel
bilimsel
bir
yol
olduğuna
inanmamaktadır.
Aksine
Turner
tarafından,
bedenlerimizi nasıl hissettiğimiz, baĢkalarının onları nasıl algıladıkları, nasıl
iĢledikleri ve davrandıkları kısmen (bütünü ile değil) kültürün bir iĢlevi Ģeklinde
ifade edilmiĢtir. Bir beden sosyolojisine meydan okuyan zorluklardan biri, bu
farklı tabakaları birbirinden ayırarak, aralarındaki iliĢkileri tespit etmektir. El
kullanımının (yani insanların ellerinden birini, diğerine tercih etmeleri) “organik”
gerçeği ile, “sağ elin tercih edilir olmasının kültürel simgeleri ve toplumsal
anlamları” arasındaki farkı görmek ve bunların her ikisine de bakmak örnek
olarak verilebilir (Wallece ve Wolf 2004:436).
Habitus, herhangi bir bireyde bir anda kendiliğinden eylem anında ortaya çıkan
ya da tamamıyla bireyin yeteneklerinin ve algılayıĢının ürünü değildir- temelinde
ortaya çıksa da- yeniden üretim özelliği aracılığıyla dönüĢmek zorundadır. Yani
“kendi”dir. Tarihsel bir arka plana dayanmaktadır. Bu arka plan bireyin
davranıĢlarının ortamının hazırlandığı bir zemini oluĢturmaktadır. Bu arka plan,
fiziksel ortamın, çevrenin, teknolojinin yanında, bireyin bedeninde somutlaĢmıĢ,
kalıcı ve toplumun aktif bir parçası, bir görünümü olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Bu nedenle belirli bir kültürel alandan gelmiĢ bireylerin belirli yatkınlıklarının
olması, benzer davranıĢ kalıplarını sergilemesi, çocukluğundan itibaren yetiĢme
ortamının onun için hazırladığı zemin sayesinde gerçekleĢmektedir ve bireyler
bu zemin nedeniyle zaten bazı Ģeyleri elemeye, dıĢarıda bırakmaya, bazılarını
ise sahiplenmeye, devam ettirmeye hazırlanmıĢlardır (Demez 2009:18).
Engelli bireyler de yaĢamıĢ oldukları toplumlarda, engelli olmayan bireylerin
kendilerini değerlendirmeleri sonucu bir süre sonra o değerlendirmeler
31
doğrultusunda hareket etmektedirler. Bir bedenin ne Ģekilde konumlanacağını
belirleyen ana unsur kültürdür. Kültürel öğelerde yer alan tanımlamalar engelli
bireyin o toplumdaki yerini belirlemektedir.
Kültür bedenin duruĢunda, bedenin çeĢitli hallerinde kendini somutlaĢtırır.
Değerler jestlere dönüĢür, mimikler arka plandaki zemine atıfta bulunur,
bedenin görünür ve görünür olmayan tüm kazanımları sınıfa ve kültüre özgü
yatkınlıkların ifade bulmasıdır (Demez 2009:21).
Bourdieu‟nun kültür kuramının üç özelliliği vardır. (Branson ve Miller;1991;
Graham ve Williams1980; Harker 1990). Ġlki toplumsal uygulamalar kuramıdır.
Kültür bizim dıĢımızda yer alırken ve bize bir baskı uygularken bununla birlikte
bireysel öznelerin ortak ürünleri Ģeklinde yapılanmaktadır. Ġnsan varlığının, hem
korumaya hem de gerçekleĢtirmeye çalıĢtığı çıkarları tarafından hareket ettiği
düĢünülmektedir. Aktörler maddi kaynakları ve fikirleri bu çaba içinde seferber
ettikleri için, tercihlerin ve değerlerin ortak bir modelinin sonraki bir dönemde
yeniden üretimine katkıda bulunmaktadırlar. Gerçekten, bu yeniden üretim,
kültürün sadece nesilden nesile basit bir kopyasından ibaret değildir. Daha
ziyade, toplumsal süreç, kültürel kalıpları değiĢtiren maddi ve ideolojik
mücadelelerden meydana gelmez- yeniden üretim süreci büyümeyi ya da
yayılmayı ihtiva etmektedir. Ġkincisi maddeci bir kuramdır. Maddeci kuram,
kültürün içeriğini üretilebilen, tüketilebilen, biriktirilebilen, aktarılabilen, miras
bırakılabilen,
takas
edilebilen,
pazarlanabilen
ve
çeĢitli
Ģekillerde
dönüĢtürülebilen nesneler Ģeklinde kabul etmektedir. Onun düĢüncesi, insan
uygulamalarının ekonomisinin bilimidir. Özellikle, kültürel ürünler, çıkarları
gerçekleĢtirme mücadelesi içinde kullanılan ve bazı bireylerin diğerlerine
egemen olmasını sağlayan sembolik kapitalin bir biçimi olarak kabul
edilmektedirler.
Üçüncüsü
kültürel
farklılaĢma
kuramıdır.
Bourdieu‟nun
çözümlemelerinde altını çizdiği figürler, yüksek ve aĢağı kültür figürleridir.
Yüksek ve aĢağı ya da elit ve popüler kültürler, sınıf fenomenleridir. Üyelerine
sembolik iĢaretler sağlayarak, üyeleri tarafından sınıfların yeniden üretilmesine
izin vermektedirler. O halde kültür, yapılandırılmıĢ olan eĢitsiz maddi iliĢkilerin
yeniden üretiminin sağlanması ile iĢlevsel bir iliĢkiye sahiptir. Fakat kültürün
32
farklılaĢmıĢ içerikleri, radikal bir Ģekilde karĢıtlaĢmıĢ ve ayrılmıĢ durmaktadır
(Waters 2008:297- 298).
Toplumlarda bedenlerin düzenlenmesinin- belirli bir toplumun ve kültürün uygun
tekniklerine göre eğitilerek, disiplin altına alınması gerekliliğini savunan Turner,
insan bebeklerinin bütün toplumlarda yürümeyi ve hareketi öğrendiklerini; ama
hareket tarzları ve jestlerinin birbirinden çok farklı olduğunu belirtmiĢtir. Beden,
aynı zamanda, Bourdieu‟nun “ kültürel sermaye” olarak tanımladığı Ģeyin önemli
bir kısmıdır. Ġnsanları hem toplumlar içinde hem toplumlar arasında birbirinden
ayırmanın bir yoludur (Wallece ve Wolf 2004:436). Engelli bireyin yaĢamında
neyi
nasıl
yaptığı,
neleri
yapamayacağını
bedene
yüklenen
anlamlar
belirlemektedir.
Bourdieu, hem bireysel hem de kurumsal sonuçların belirleniminde kültürün ve
kültürel mücadelelerin özerk rolüne iĢaret etmektedir. ÇalıĢmaları kültür ve fail
arasındaki iliĢkiyi güçlü bir biçimde kuramsallaĢtırabilmektedir
(Smith 2007:
194). Kültür yapı anlamındadır, fakat bu yapı üretilmiĢ, yeniden üretilmiĢ ve
aktörler tarafından kullanılan bir yapıdır (Sulkunen 1982:106).
Manheim (1952) gibi Bourdieu kültüre uyum sağlamanın yaĢamın ilk yıllarında
bilinçsiz bir Ģekilde alınmıĢ, değiĢtirilmesi zor ve yaĢamın sonraki evrelerinde
verilen tepkileri güçlü bir Ģekilde etkileyen faktör olduğunu belirtir. Bourdieu için
çocuk kültürel özelliklerini sınıf tabanlı olarak ailesinden öğrenir ve çocuğun
sınıf yörüngesini Ģekillendirmektedir. Çocuk “normal” süreç içerisinde ailesinin
yüksek sınıfsal özelliklerini yüksek sınıfın öğretmenleri ve ödülleriyle bilir.
Sonuçta çocuklar uzun eğitim hayatına eğilimli olmakta ve kültürel sermayesini
çoğaltmaya devam etmektedir. Okuldan iyi derecelerle mezun olma ve bunun
sonucunda
da
iyi
bir
iĢ
gelmektedir
(Erikson
1996:222).Bourdieu‟nun
çalıĢmalarında kültür önemli bir yer tutmaktadır bunun nedeni de, kültürün
tüketim alıĢkanlıkları, yaĢam Ģekli, sosyal bilinç ve çeĢitli politik pratiklerle
yaĢam sürecinde geniĢ eleĢtirel araĢtırmalarda yer almasıdır (Sulkunen
1982:104).
33
Toplumun cinsiyetinden dolayı kadına ve erkeğe yüklediği rollerin, kadının ve
erkeğin yaĢamı için getirdiği sorunların dıĢında kadınların ve erkeklerin
bedenlerine ait özellikleri de- ki toplumun “normal” kabul ettiği bedensel
özelliklerin dıĢında olma- onlar için toplumsal yaĢamda ayrı bir sorun alanı
yaratabilmektedir (Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin 2009:4 ).Bourdieu‟ya göre de,
beden ve bedenin toplumsal yeri, statü ve farklılık kazanmada temeldir ve
dezavantajlı bir konumda olan engelli bireyler toplumsal yaĢamdan izole
edilmiĢlerdir (Edward ve Imrie, 2003:240-247 akt. Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin
2009:4). ÇeĢitli araĢtırma sonuçlarına (Light,2003, Taylor, 1999, Gerhardt,
1989) göre, bu Ģekilde bir izolasyon, aslında engelliliğin sosyal sonuçlarıyla
ilgilidir ve engelli bireye diğerleri tarafından gösterilen tepkilere bağlı olarak
ortaya çıkmaktadır. Engelli bireyin, engelinden dolayı, normal kabul edilen
sosyal rolleri ve sorumluluklarını yerine getirememesi durumu, engellilerin bir
anlamda sosyal iliĢkilerde kayıplar yaĢamasına neden olmakta ve bu durum
onların hayatlarını birçok yönüyle etkilemektedir (Burcu 2004: 26).
4.1.1 Engelli Olmayan Bireylerin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik
Kültürü
Toplumsal yaĢam içerisinde hem engelli olmayan bireylerin engelli bireylere
yönelik bakıĢları ve bunun sonuçları üzerinde durulmakta hem de engelli
bireylerin kendi bakıĢ açıları sonucu oluĢan engellilik kültürüne iliĢkin çalıĢmalar
yapılmaktadır.
Engelliliğe kültürel bakıĢ, sembolik kodlar, öyküler ve sınıflandırma sistemini
içeren kültürün özelliklerini içine almaktadır. Bu bakıĢ açısında engelliliği bir
bütün olarak ele alma ve bu fenomene anlam veren temel kodlar ve
sınıflandırma sistemi üzerinde durulmaktadır. Engelli beden kültürel olarak
„kirlenmiĢ beden‟ („polluted contamninated‟), idealize edilmiĢ bedenin, kutsal,
„normal‟ ve engelsiz bireyin bedeninin kesin olarak tersi Ģeklinde temsil
edilmektedir (Dougles 1966: Durkheim 1995 (1912)). Engelli beden ve „normal‟
34
beden tamamen karĢı iliĢki halinde ve birisi diğerinin anlamına bağlı olarak
tanımlanmaktadır (akt.Gray 2009:320).
Engelli bireylerin bedenlerine yüklenen anlam ve bu anlamın kültürel olarak
nasıl Ģekillendiği konusunda açıklamalar bulunmaktadır. Garland- Thomson
(2004: 77) engelliliğin, ırk ve toplumsal cinsiyetten bizim ne anladığımız gibi
bedenin
kültürel
üretimi
olduğunu
belirtmiĢtir.
Engellilik/
engelsizlik
(disablity/ability) sistem üretimi, farklılaĢtırma ve bedenlerin iĢaretlenmesidir
(marking bodies). Bedenlerimiz biyolojik boyutuna rağmen ideolojik olarak
temsil edilmekte ve bu Ģekilde kültürün oluĢumuna nüfus etmektedir. Engellilikle
ilgili ideolojik kategorileri gruplarsak; hasta, deforme, deli, çirkin, yaĢlı, sakat,
dertli, divane, anormal- aykırı veya güçten düĢmüĢ-
tüm bunlar kültürel
standartlara uymayan bedenleri değersizleĢtirerek dezavantajlı bireyler haline
getirmektedir.
Kültür engelli bireylere yönelik algıyı belirleyerek, tüm sapmaları mükemmel
bedendeki anormallik anlamına gelen özür veya çarpıklık Ģeklinde bize
sunmaktadır.
Ayrıca
engelli
bireylere
yönelik
yapamaz,
iĢe
yaramaz
duygularının iletiminde rol oynayarak, engelliliği „baĢarısızlık‟ ve kiĢisel trajediyle
ortaya koymaktadır. Etiketler örneğin Bechara (zavallı) engelli bireyin statüsünü
kurban olarak vurgulamaktadır. Bu gibi davranıĢların kökeninde kültürel anlayıĢ
yatmaktadır, engelli beden, kader gazabı (wrath of fate) ve ıslah olunmaz
Ģeklinde ifade edilmektedir (Ghai 2002: 90- 91). Bir kavrama iliĢkin açıklamalar
getirirken o kavramın tam tersi anlamlarını içeren kavram üzerinden hareket
edilmektedir. Engellilik kavramı da bu doğrultuda engelli olmamak üzerinden,
engelli olmayan bireyler tarafından ve kendi ihtiyaçları düĢünülerek hazırlanan
fiziksel koĢullarla siyasi yapılanma çerçevesinde tanımlanmaktadır.
Bir toplumda engellilik olarak tanımlanan bir durum, baĢka bir kültürde engellilik
olarak tanımlanmayabilir. Bu durumun çeĢitli nedenleri olabilir; din, toplumların
geliĢmiĢlik düzeyleri ve kültür bu nedenlere örnek olarak verilebilir.
Whyte ve
Ingstand (1995:10) kültürler arası engellilik çalıĢmalarında en basit soruların;
“Diğer insanlar arasında biyolojik kusurlar, kiĢilik ve kültürel tanımlamaları nasıl
etkilemektedir?” Engelli birey toplum içinde diğer bireylerden daha değersiz
35
olarak mı konumlanmaktadır?” Ģeklindeki sorularla konuya açıklık getirmeye
çalıĢmıĢlardır.
Peters (2000:594) engelli bireyin tüm yaĢamı boyunca edindiği deneyimlerin
kültürel kimliğinin yaratımı olduğunu belirtmiĢtir. Dünya görüĢü, fikirler ve
deneyimler kendini bilme aracılığıyla ifade edilmektedir. Beden kültürün bir
metaforu haline gelir, kültür bedenin tüm deneyimlerini yaratır ve engelli
bedende kültürel kimliğini yorumlamaya zorlanmaktadır.
J. Morris engelliliğin kültürel olarak ortaya konulmasında engelli olmayan
bireylerin duyguları ve engelliliğe karĢı reaksiyonlarının belirleyici olduğunu
belirtmiĢtir. Sonuç olarak engellilik metafordur… Morris, genellikle engelli
olmayan
bireylerin
engelli
bireylerle
karĢılaĢtıklarında
engelli
bireyleri
yargılayıcı, görmezden gelici Ģekilde davrandıklarını ifade etmiĢ ve engelli
bireylerin portrelerinin kambur, eksik bacaklı ve yüzdeki yaralarla sinema ve
medyada yer almasının okuyucu veya izleyicide korku verici duygular
oluĢturduğu belirtilmektedir. Engelliliğin metafor olarak kullanımı genellikle,
Ģeytan,
ve
huzursuzluk
duygusunu
çağrıĢtıran
kültürel
stereotiplerle
yapılmaktadır (http:// www. mediaed.org.uk/,index.htmthe UK media and moving
image education site).
Medya engelli bireylere karĢı toplumda var olan anlamları aktarmakla birlikte,
anlamları inĢa etme ve bir fikir yayma konusunda büyük bir güce sahiptir.
Bu
nedenle yazılı ve görsel basında engelliliğin ele alınma Ģekli önem taĢımaktadır.
Medyada sürekli olarak fiziksel bütünlük, güzel vücuda sahip olma, fiziksel
görünüm, sağlıklı olma, atletik yetenek vb. gibi unsurların vurgulanması
engelliliğe karĢı olumsuz tutumun oluĢmasına neden olan sosyo-kültürel
faktörler arasında yer almaktadır (Roessler ve Bolton 1978, Wright 1983 akt.
Aysoy 2004:25).
Engelli bireylerin edebiyat, sinema ve medyadaki temsil Ģekilleri, engelli
olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı yaklaĢımını ve engelli bireyler
hakkındaki fikirlerinin de bir süre sonra temsil edildikleri Ģekilde inĢa edilmesine
neden olmaktadır.
36
Engelli birey “Ģeytani, kötü adam (evil villain)” Ģeklinde Frankenstein imajında
hantal, biçimsiz yürüyüĢlü, canavar,
(inarticulate),
ve
açıkça
kendisini iyi ifade edemeyen- dilsiz
cinayet
iĢleyebilecek
kiĢiler
olarak
stereotipleĢtirilmektedir. Korku imajı, engellilikle birlikte cinayete teĢebbüs niyeti
ve kötü Ģeyler arasında bağ kurma Ģeklinde verilmektedir. Pavlov‟un klasik
koĢullanmasında olduğu gibi engelli bireylerle mutlaka kötü Ģeyler arasında bağ
kurulmaktadır
(Burke 2007: 21-22). Engelliliğe medikal olarak yaklaĢımda
odaklanılan nokta bireyin engelidir. Engelliğin tedavi ve rehabilitesindeki beden
odaklı yaklaĢım bireyler üzerinde olumsuz etkilerde bulunmaktadır.
Öncelikle medikal yaklaĢım engelli kadının yaĢamında özgüven (self-image) ve
beden imajıyla (body image) yakın iliĢki kurmasını engellemektedir. Kadınların
fiziksel görünümleri ve „ideal‟ stereotip imajları ve fotoğrafları yazılı ve görsel
basında sıkça yer almaktadır. Engelli kadın için, kendini algılaması üzerinde
kalıpyargılar olumsuz etkide bulunmaktadır (Morris 1989 akt.Drake 1999:137).
Benzer Ģekilde Lonsdale (1990)‟da cinselliğin özgüvenin merkezinde olduğu ve
fiziksel görünümün eĢit Ģekilde önem taĢıdığını ifade etmiĢtir. Lonsdale, engelli
olmayan unsurların yaygın bir Ģekilde gazete, dergilerde vb. yayılmasının,
engelli kadının özgüvenini potansiyel olarak düĢürdüğünü ifade etmiĢtir (akt.
Drake 1999:137).
Engelliliğe yüklenen anlamı değiĢtirmek için sosyo-ekonomik, politik ve kültürel
gerçeklikleri çoklu olarak düĢünüp tanımlamak gerekmektedir (Ghai 2002: 99).
Yapılan politikaların sonucu olarak oluĢan yaygın değer ve tutumlar engelli
bireylerin yaĢamlarını doğrudan etkilemektedir (Drake 1999:146).
Engellilik konusunda çözüm önerileri getirilirken ve açıklamalar yapılırken pek
çok faktör göz önüne alınmalı ve engelliliğin disiplinler arası çalıĢmayı
gerektiren bir alan olduğu unutulmamalıdır. Engelli bireylere yönelik kalıp
yargılar kültürel olarak inĢa edilmektedir. Engelli bireylere iliĢkin etiketlemeler
engelli bireylerin toplumsal yaĢama katılımda dezavantaj yaratmaktadır. Bu
bağlamda çalıĢmada engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen
engellilik kültürü, engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı geliĢtirdikleri
37
davranıĢ, söylem ve tavır alıĢların zamanla bir etikete dönüĢmesi Ģeklinde
tanımlanmıĢtır.
4.1.2 Engelli Bireyin BakıĢ Açısıyla ġekillenen Engellilik Kültürü
Engelli bireyleri tanımlamada kullanılan kavramlar mevcut stereotiplerin devam
etmesine neden olmaktadır. Günlük yaĢamda, engelli bireylere iliĢkin kullanılan
kavramlar zamanla engelli bireylerin kendilerini o Ģekilde tanımlamasına ve
toplum içerisinde konumlanmalarına neden olmaktadır. Kültürel öğelerde engelli
bireylere iliĢkin olumsuz tanımlamaların yer alması engelli bireylerin toplumdan
izole edilmesine yol açmaktadır.
Kültür; değerleri, töreleri, adetleri, gelenekleri, dili, tarihi ve deneyimleri, folkloru
nedeniyle bir arada olma ruhu ve kimliği olarak tanımlanabilir. Bu bağlamda,
iĢaret dili, Braille alfabesi, engelliler ile ilgili kutlanan özel günler, filmler veya
görme engelli sanatçıların yaptıkları resimler gibi sanat eserleri, engelli
bireylerin günlük yaĢamdan hikâyelerini kapsayan arĢivler, oluĢturdukları sosyal
ve politik baskı grupları, yapılan araĢtırmalarda kendilerini genel içinde ayrı
hissetmeleri ile engelli bireylerin kendilerinin yer aldığı bir kültürden söz etmek
mümkün olabilir (Colbert, 1998; Peters, 2000). Ancak bu kültürlenme toplum
içinde ayrı grup olmalarını irdelemede değil, gereksinimlerinin farklı olmasının
bir göstergesi anlamında kullanılmalıdır. Böylelikle hem toplum içinde var
olmada ve kendilerini ifade etmede hem de eğitim, sağlık gibi hizmetlerden
yararlanmada gereksinim farklılıkları dikkate alınabilecektir. Gereksinimlerin
farklılığı engelliler ile ilgili yapılacak olan araĢtırmalar açısından da ayrı bir
öneme sahiptir (Perrin JM, 2002 akt. ġahin 2004). Bir toplumda engelli olmayan
bireylerin nasıl üzerinde anlaĢtıkları ortak değerleri ve bakıĢ açıları varsa engelli
olan bireyler de kendi aralarında ortaklıklar geliĢtirmiĢlerdir.
Engellilik kültürü farklı türdeki engelli bireylerin pek çok ortak noktayı
paylaĢmasıdır. Birey eğer engelli olarak doğduysa muhtemelen eğitim veya
çalıĢma hayatında kendine özel gereksinimler önceden sağlanmıĢtır. Eğer
engelli topluluğuna birey yaĢamının sonraki döneminde katıldıysa eve
ulaĢmada, iĢ hayatında sağlık hizmetlerine eriĢebilmede, konaklamada bir takım
38
gereksinimlerle karĢılaĢması kaçınılmazdır. Tüm bunlar engelli bireylerin ortak
deneyimlerinden bazılarıdır. Engelli bireyler ailelerinden öğrendikleri kültürden
farklı olarak birbirleriyle etkileĢimleri sonucunda yeni bir kültür öğrenmektedirler
(http://www.fvkasa.org/resources/files/history-culture.php)
Engellilik
hareketleri
engelli
bireylerin
ihtiyaçları
doğrultusunda
kültürel
yaklaĢımdan ayrı olarak engelli bireyin bakıĢ açısıyla engellilik kültürünün
Ģekillenmesinde önemli rol oynamıĢtır. Engellilik hareketi özellikle Ġngiltere‟de
1960‟lı yıllarda kendileri de engelli olan Oliver ve Finkelstein tarafından
yürütülmüĢtür.
Engelli bireylerin toplumdaki diğer bireylerden ayrı olarak kendi aralarındaki
ortak deneyimler ve bunların sonucunda gerçekleĢen ortak kavram, ortak
düzenlemeler, duygu ve inanıĢ biçimleri engelli bireyin bakıĢ açısıyla Ģekillenen
engellilik kültürünü oluĢturmaktadır. Aynı zamanda engelli olmayan bireylerin
engelli bireylere karĢı yaklaĢımları ve kalıp yargılar engelli bireyin toplumsal
yaĢamdan izole olması ve kalıp yargılar doğrultusunda hareket etmesine neden
olmaktadır.
4.2 HABĠTUS
Bedenin toplumbilimsel çözümleme içinde geleneksel terimleri de kullanarak,
nasıl ele alındığına en önemli örnek günümüzün önemli sosyologlarından biri
olan P. Bourdieu‟nun görüĢleridir. P. Bourdieu Marksist kavramları da
kullanarak bedeni sosyolojik yaklaĢım içinde değerlendirmiĢtir. P. Bourdieu‟ya
göre beden üç noktada toplumsal sınıflandırma için önemli bir konuma
oturmaktadır. Bunlardan ilki, bedenin, bireyin sosyal konumuyla iliĢkisi, ikincisi
habitusun
cisimleĢmesiyle
iliĢkisidir.
Üçüncü
noktaysa
bedenin
beğeni
çerçevesinde ortaya çıkmasıdır (IĢık 1998:138).
Bu bağlamda engelli bir bedene sahip olmanın sosyal konum ile iliĢkilendirilmesi
gerekmektedir. Bu iliĢkilendirme Bourdieu‟nun habitus kavramıyla netleĢecektir.
Toplumsal failler,
habitusun “sürekli eğilimleri” aracılıyla mevcut durumları
pratik olarak içselleĢtirerek etkinleĢtirirler. Dolayısıyla habitus, belirli türde
39
zeminler ve koĢullardaki toplumsal deneyimlerimizin bir sonucu olmasının
yanında, zihnimizde taĢıdığımız (sınıf, dil, etnisite, toplumsal cinsiyet gibi)
sürekli eğilimler setini de anlatmaktadır. Belirli toplumsal ortamlar ve
koĢullardaki deneyimlerimiz, dünyaya, bu koĢullarda edindiğimiz bilgi ve
kaynaklara yaklaĢımımızı derinden etkilemektedir. Böylece habitus aktörlerin
içinde bulunduğu toplumsal bağlamın etkisini devreye sokan biliĢsel ve güdüsel
bir mekanizmadır; bilgi ve kaynakların biçimlendirdiği etkinliklere aktarıldığı bir
kanal, araç /ortam sağlamaktadır. Böylece nesnel bağlamın, karĢılıklı iliĢkileri ve
dolaysız etkinlik durumları habitus aracılığıyla geri getirilir ve oluĢturulur.
Habitus kiĢinin etkinliklerinin daha genel parametrelerini oluĢtursa da insanlar
aynı zamanda yaratıcı/ üretici varlıklar olarak anlaĢılmalıdır. Habitus faaldir
çünkü kiĢinin sahip olduğu bir Ģeyden ziyade kiĢinin olduğu bir Ģeydir ve faillere
belirli durumlarda nasıl davranacakları konusunda güçlü, yaratıcı sözel olmayan
bir toplumsal yetkinlik duygusu kazandırmaktadır (Tucker 1986 akt. Tatlıcan ve
Çeğin,2007: 315).
GeçmiĢ etkiler ve mevcut uyaran arasında dolayımlanan habitus, aynı anda
kendini üreten kalıplaĢmıĢ toplumsal güçlere göre yapılanır ve yapılaĢtırır.
Habitus bir bireye hayatın farklı alanlarındaki etkinliklere biçim ve tutarlılık
kazandırmaktadır. Bu nedenle Bourdieu, onu farklı biçimlerde “yapının ürünü,
pratiğin üreticisi ve yapının yeniden- üreticisi”, “tüm seçimlerin seçilmemiĢ ilkesi”
veya “düzenli doğaçlama” ve davranıĢın “Ģefsiz orkestrasyon”una izin veren
“pratiği birleĢtiren ve pratiği- üreten ilke” olarak tanımlamaktadır (Wacquant
2007:62).
Bourdieu
habitusun
belirtmektedir.
sosyalleĢme
Habitus,
çok
sayıda
sürecinde
çeĢitli
öğrenilerek
pratikler
kazanıldığını
(sosyal
eylemler)
üretmektedir. Habitus‟un, sosyalleĢme sürecinde kazanıldığını düĢündüğü için
Bourdieu, kültürel kuralları içselleĢtirmektedir. Bourdieu bireysel ve kurumsal
düzlemlerde kültürün ve kültürel mücadelelerin önemine dikkat çekmekte, kültür
ve fail arasındaki iliĢkilerin kuramsal temellerini oluĢturmaktadır (Alver 2006:
23).
40
Habitus bu çerçevede, engelli olmayan bireyin engelli bireye karĢı yaklaĢımını
yönlendirmekle birlikte engelli bireyin de kendisine yönelik kalıp yargılar
doğrultusunda konumlandığı yapı olarak ele alınmıĢtır.
4.3 SERMAYE KAVRAMI ve SERMAYE TÜRLERĠ
Bourdieu; ekonomik, sosyal ve kültürel sermaye olarak üç temel sermaye tipi
olduğunu belirtmektedir. (Bourdieu ayrıca bunlarla kesiĢen ve herhangi birini
kapsayabilecek olan sembolik sermaye‟den söz etmektedir). Bunlardan birincisi,
ekonomik kaynaklara egemendir; ikincisi iliĢkilere egemendir; insanların ister
aile ister örneğin Harvard mezunu olmak dolayısıyla toplumsal durumları
yüzünden kullanabilecekleri etki ve destek ağlarıdır (Wallece ve Wolf 2004:
130).
Bireyler ve gruplar birbirleriyle iliĢkiye ve etkileĢime girerken kendilerine değer
sağlamak için çeĢitli sermaye biçimlerini devreye sokmaktadırlar. Sermayenin
belli baĢlı dört biçiminden söz edilebilir. Bunlardan her biri günlük yaĢamda
diğerleriyle iliĢkiler esnasında “nakite çevrilebilir”. Sermaye denilince akla ilk
gelen ekonomik sermaye, bireylerin sahip oldukları para veya diğer maddi
değerlerdir. Kültürel sermaye ise toplumda yüksek olduğu düĢünülen değerler
hakkında bilgi sahibi olmaya yöneliktir. Bu sermaye bireyin bedeninde bir nevi
habitus olarak, kültürel eĢyalarda nesnel olarak ve diplomalar gibi kurumsal
olarak mevcuttur.
Sosyal sermaye de bireyin toplum içerisinde tanıdığı ve
zamanı geldiğinde desteklerini alabileceği güvendiği fertler ağına iĢaret eder. Bu
bir nevi Ģahsi maldır ve iyi iliĢkiler içindeki bireyler, gruplar ve aileler için somut
avantajlar sunar. Sembolik sermaye ise bizzat bireyin kendisiyle alakalı olan
görünüĢ, Ģeref, prestij, duruĢ, davranıĢ biçimleri ve konuĢma alıĢkanlıkları gibi
özellikleridir. Sermaye biçimlerinin birbirleriyle değiĢimi ile de kültürel fikirler de
yayılıp toplumların değiĢmesine sebep olabilir (Yel 2007:570).
ÇalıĢma kapsamında engelli bireylerin sahip olduğu sermayelerin Bourdieu‟nun
belirlediği sermaye türlerinden ekonomik sermayeyle maddi unsurlara sahiplik,
sosyal sermayeyle bireyin kullanabileceği sosyal çevresi, sembolik sermayeyle
41
bireyin doğrudan kendisiyle ilgili özellikleri, kültürel sermayeyle de toplumda
değer atfedilen unsurlara sahip olma Ģeklinde ele alınmıĢtır.
5. BÖLÜM: ÇALIġMANIN KURAMSAL ÇERÇEVESĠ
5.1 ENGELLĠLĠK MODELLERĠ ÇERÇEVESĠNDE ENGELLĠLĠĞĠN YENĠDEN
ĠNġASI TARTIġMALARI
Engelli bireylerin tarihsel olarak karĢılaĢtıkları davranıĢlara bakıldığında çeĢitli
açıklamalar bulunmaktadır. Eski Yunan ve Romalılarda ortalama yaĢam
süresinin kadınlarda 37 erkeklerde 44 yılı geçmediği belirtilmiĢtir. Bunun sebebi;
salgın
hastalıklar,
savaĢ,
prematüre
doğumlar,
yetersiz
beslenme
ve
yaralanmalar sonucu oluĢan engeller ve deformasyonların oldukça yaygın
olmasına bağlanmıĢtır. Bu dönemlerde kol kırılmaları gibi küçük yaralanmalar,
kısıtlı tıbbi yardım alan nüfusun büyük bir çoğunluğunda, engelliğin oluĢum
nedeni olarak gösterilmiĢtir (Garland 1995 akt. Karademir Karademir 2008:13).
Ortaçağda epilepsi, sağırlık, mental bozukluk ve zihinsel engeli olan bireyler
bulunmaktadır ve bu tür sorunların nedeninin Ģeytan olduğu inancı yaygın
görüĢü oluĢturmaktadır (Alexander ve Selecnick 1964 akt. Karademir 2008:13 )
Kiliseler, “cinlere karıĢmıĢ” olarak düĢündüğü için büyücü ve delileri yakarak
cezalandırmıĢtır. 13. yüzyılda dilenci ve engelliler için yurtlar oluĢturulmuĢ, 14.
yüzyılda ise Ġngiltere‟de engellilerin çalıĢmalarını öngören yasalar çıkartılmıĢtır.
16. yüzyılda Juan Luis Vibes engellilerin sağaltım, iĢe alıĢtırma ve çalıĢtırma
yolları ile korunmasını önerisi getirilmiĢtir. Aziz Vincent de Paule tarafından
17.yy‟da sokak çocukları için bir kurum açılmıĢtır (Bilgin 2003 akt. Karademir
2008:13) Batı literatürüne bakıldığında engelliliğe iliĢkin ilk ciddi ve akademik
adımların 1970‟li yılların sonlarına rastladığı ve Ġngiltere‟nin geliĢimlerin öncüsü
olduğu anlaĢılmaktadır. Bu yıllarda öncelikle tıbbi bir problem olarak ele alınan
engellilik olgusu tıbbi tanımlamalarla açıklanmıĢtır. 1980‟li yıllarda Ġngiltere‟de
engelliliğin nicel boyutuna dikkat çekilmiĢtir. Buna göre 1980‟de Ġngiltere‟de
yaklaĢık 6.5 milyon engelli nüfus olduğu tespit edilmiĢtir ( Burcu 2006:61)
42
Tarihi ve antropolojik kaynaklara göre ilk çağlardan itibaren, kötü ruhların ve
Ģeytanın etkisi altında olduğu düĢünülen engelli bireylere karĢı acımasızca
davranılmıĢtır. Ciddi fiziksel kayıpların söz konusu olduğu durumların çoğunda
yeni doğanın öldürülmesi yoluna gidilmiĢtir. Romalılar‟da aile reisi olarak
babalara, engelli veya kız çocukları doğduğunda, onları ölüme terk etmeleri
konusunda izin verilmiĢtir. Öte yandan hastalık veya travma sonrası engelli hale
gelen yetiĢkinler de kötü muamelelere maruz kalmıĢlardır. Herhangi bir
rehabilitasyon
anlayıĢı
olmadığı
gibi
engelli
bireylerin
topluma
kazandırılmalarına yönelik bir kaygı da hissedilmemiĢtir. Engelli bireylerden
bazıları zorunlu kısırlaĢtırma eyleminin, çoğunluğu da fiziksel, duygusal ve
cinsel istismarın mağduru olmuĢtur. Genelde bu dönemlere iliĢkin bilgilerin
sınırlı olması, yetiĢkin engellilerin pek azının hayatta kalabildiği gerekçesiyle
açıklanmaktadır. Ancak sınırlı da olsa verilere göre, engelliliğe cin çarpması
veya tanrının/tanrıların gazabına uğramıĢ olma gibi anlamlar yüklenmesi
nedeniyle engelli bireyler bir biçimde kınanmıĢ ve ayıplanmıĢlardır. Toplumun
kültür ve inanç sistemleri, engelli bireylere yönelik davranıĢ ve tutumların
belirleyicisi olmuĢtur (Renz 1998, Simon 1994, akt. Ġl 2002:68).
Engelli bireylere yönelik davranıĢ ve tutumlar günümüzde hala geçerliliğini
korumaktadır. Engelliği açıklamak için çeĢitli yaklaĢımlar geliĢtirilmiĢtir. Bu
yaklaĢımların ortak amacı ise engellilik olgusunu açıklamak ve engelli bireylerin
sorunlarına çözüm önerileri getirmek çerçevesindedir.
Engelliliğe iliĢkin ilk ve en eski model “ahlakî model” (morality model)'dir. Söz
konusu model engelliliğin, ahlaki çöküntüden kaynaklandığını, insanın içindeki
“şeytanın” veya “ahlaksızlığın” dıĢa vurumu olduğunu ileri sürmüĢtür. Bu
nedenle engelli bireylerin uğradıkları fiziksel, ruhsal ve duygusal Ģiddetin
zihinlerinden
hiçbir
zaman
kazınmayacağı,
hatta
“ortak
bilinçaltlarına”
yerleĢeceği düĢünülebilir. Pek çok kültürde engelli bireylerin karĢılaĢtığı
olumsuz durumlar 21. yüzyıla dek değiĢik ölçülerde olsa da, varlığını
korumuĢtur (Arıkan, 2007 akt. Özgöbek 2007:8) Ahlaki model yerini bireyin
engeli odaklı açıklamalar getiren medikal modele bırakmıĢtır.
43
Yeti yitimi ve iĢlevselliği anlamak ve anlatmak için değiĢik kavramsal modeller
önerilmektedir. Bunları, bir uçta “medikal model”, diğer uçta “sosyal model”
diyalektiği içinde açıklamak mümkündür. Medikal model, yetiyitimini, doğrudan
bir hastalık, travma veya diğer sağlık koĢullarının yol açtığı, bir profesyonel
tarafından bireysel tedavi Ģeklinde medikal bakım gerektiren ve kiĢiye ait bir
problem olarak görmektedir. ICF bu iki uçta yer alan modellerin bütünleĢmesine
dayanmaktadır.
Medikal model, bireyci ve tıbbi model Ģeklinde de ifade edilmektedir. Burcu
(2010)‟da bu modelin en genel isminin geleneksel bireyci tıbbi model (traditional
individuallistic medical model) olarak kabul gördüğünü belirtmiĢtir.
Medikal model kavramı 1980 yılında Dünya Sağlık Örgütü‟nün engellilik
(handicap), bozukluk (impairment) ve özürlülük (disability) kavramlarının
tartıĢmasıyla ortaya çıkmıĢtır. Dünya Sağlık Örgütü‟nün engellilik tanımlaması
„sakatlık sonucunda günlük aktivitelerde kısıtlanma‟ ve bireysel düĢük özgüven
Ģeklindedir.
Bu
tanımlama
engelliliği
bireysel
patolojiye
indirgeyerek
açıklamaktadır (Llewellyn ve Hogan:158).20.yy‟da Ġngiltere‟de ve geliĢmiĢ
ülkelerde engelliliğin yaygın tanımı medikal veya „bireysel trajedi modeli
etrafında ĢekillenmiĢtir (Drake 1999:10). Medikal modelin odak noktası, engelli
bireylerin fiziksel durumudur. Ayrıca medikal modelde engellilik, daha sonra
bireyin
“normal
yaĢama”
dönebileceği
ya
da
mümkün
olduğunca
yaklaĢabileceği, onarılabilir ve daha da önemlisi onarılması gereken bir durum
olarak görülmektedir. Örneğin, medikal model engeli olan bireyi, örneğin,
kızamık gibi bir hastalığa yakalanmıĢ birey olarak ele alır. Bunun sonucunda,
medikal model engeli olan bireyin rahatsız ya da hasta birisi gibi davranmasını
ister, yani “hasta birey rolü” oynamasını varsayar (Aysoy 2004:31).
Bireyin yalnızca engeline odaklanarak, yaĢadığı sorunlarda sosyal çevrenin
etkisinin
yok
sayılması
zamanla
medikal
model
üzerindeki
eleĢtirileri
yoğunlaĢtırmıĢtır. Bu modelin açıklamalarının tek yönlü olması ve yetersiz
kalması nedeniyle medikal modelden uzaklaĢılmıĢtır.
44
1970‟li yıllarda pek çok engelli birey Union of Physically Impaired Against
Segregation (UPIAS) (1976:3-4) toplanmıĢ ve açık bir Ģekilde medikal modelle
mücadeleye baĢlamıĢlardır
(Drake 1999:13). 1980‟li yıllarda V. Finkelstein
(1980) ve Michael Oliver (1990) „engelliliğin sosyal modelini‟ formüle ederek
sosyal bilimlerde „medikal modelin‟ hegemonyasını zorlamıĢlardır
(Allen
2004:490).
Sosyal model (social model), sosyal organizasyonlarda sorun yaĢayan engelli
bireylerin
vatandaĢlık
organizasyonların
haklarına
engelliliği
odaklanmaktadır.
oluĢturmakta
olduğu
Sosyal
yapı
vurgulanmakla
ve
birlikte
engelliliğin sosyal olarak oluĢturulduğuna dair kültürel ve tarihi kanıtlar bulmanın
mümkün olduğu ifade edilmektedir
(Marks 1999:77). Oliver (1996)‟da bu
modelde bireyin engelinin inkâr edilmediğini belirtmiĢtir. Fakat bireysel
kısıtlamalar her ne Ģekilde olursa olsun, toplumun uygun servisleri sağlamakta
ve engelli bireylere ihtiyaçları olan garantiyi vermekteki baĢarısızlığının sosyal
organizasyona
bağlı
olduğu
vurgulanmaktadır.
Sosyal
model
engellilik
konusunda toplumun kolektif sorumluluğunu vurgulamaktadır (Llewellyn ve
Hogan 2000: 159).
Sosyal modelde engellilik vurgusu, engelli bireylerin kısıtlılıklarını teĢhir, bireysel
yargılamayla baĢlayıp kurumsal ayrımcılığa kadar devam eden, kamu binalarına
eriĢememeden, ulaĢım ağını kullanamama ve eğitimde ayrıĢmaya kadar
gitmektedir. (Oliver 1996: 33). Bu modelde aynı zamanda engelliliğin sosyal
olarak inĢa edildiği vurgulanmaktadır. Bireyin engelinin değiĢtirilmesi veya
düzeltilmesi yerine sosyal model engelliliğin sosyal ve çevresel bariyerlerin yani
sosyal,
fiziksel,
mesleki
ve
manevi
olarak
düzenlenmesi
gerektiğini
belirtmektedir (French ve Quinn 1998 akt. Gilson ve Depoy 2000:208).
Sinclair (1998 akt. Arıkan 2002 (2):61), engellilik sosyal modelinin de Ģu
görüĢlere dayalı olarak inĢa edildiğini belirtmektedir:
Toplum hangi becerilerin önemli olduğuna karar verir
Fiziksel engeller, güç eĢitsizlikleri, yasalar ve sosyal tutumlar böyle
becerileri olmayan insanların sosyal katılımını engeller
45
Toplum bireyleri engelli kılar
Toplum, üyelerinin güçlenmesi için onları değiĢtirmeye çalıĢır
Bireyin fiziksel iĢlevlerindeki bozukluk ve bunların hareket yeteneğinde yarattığı
eksiklik ve güçlük, onu toplumun diğer bireylerinden farklı kılmaktadır, bu
farklılık engellilerin yaĢadığı ayrımcılığın da asıl nedenini oluĢturmaktadır.
Bilindiği gibi her türlü ayrımcılığın temelinde farklı olmak, yani “alıĢılmamıĢ
özelliklere” sahip olmak vardır. Fiziksel iĢlevlerdeki bozukluklar ve bunların
hareket
yeteneği
üzerinde
yarattığı
sınırlamalar
bireyi
toplumdan
uzaklaĢtırmaktadır. Toplumsal destek sistemlerinin yetersizliği, toplumun
dıĢlayıcı tutum ve davranıĢları da engelli bireyin topluma eĢit bireyler olarak
katılmasını önlemektedir (KarataĢ 2002 (2): 44).
Bir Ģekilde farklılıkları tanımlama isteği duyulmakta, niyet ne olursa olsun
farklılık potansiyel olarak ayrımcılığı (discriminating) içinde barındırmaktadır.
Normal etkileĢimin bir parçası olan görüĢlere- „akıllı ol dendiğinde-, „sen
çünkü…, engellisin, siyahsın, ve kadınsın‟ örnek olarak verilebilir. Gerçekte
engelli bireyler hala günlük aktivitelerinde sosyal ve fiziksel engellerle
karĢılaĢmaktadırlar (Burke 2007: 20).
1990‟lı yıllarda sosyal model, sosyal coğrafya çalıĢmalarını etkilemeye
baĢlamıĢtır. Bedendeki engele odaklanmak yerine bireyin karĢılaĢtığı güncel,
fiziksel, soysal ve mekânsal bariyerlere, evdeki normal aktivitelere odaklanan
çalıĢmalar (Madigan and Milner, 1999; Stark, 2001) kamusal alandaki
çalıĢmalara ise (Butler and Bowlby, 1997; Gant, 1997; Gleeson, 1999; Imrie,
1996, 2000; Kitchin and Law, 2001) örnek olarak verilebilir (Allen 2004:490).
Medikal ve sosyal modelin engelli bireylere bakıĢ ve engelliliği açıklama
odaklarında
farklılıklar
bulunmaktadır.
Medikal
model
engelli
bireylere
odaklanmak yerine, etiketlemenin üretilmesi ve kurum ve kültürel bağlamda
sosyal etkileĢimle yeniden üretilmesine odaklanılmalıdır. Hall (1995) fiziksel
engelli bireylerin fonksiyon kayıplarından daha çok toplumsal tavır alıĢ
nedeniyle avantajsız durumda bulunduklarını belirtir. Medikal modelin tersine
46
sosyal model farklılıkların normallik konsepti ve toplumsal baskılar sonucunda
oluĢturulduğunu belirtir. Oliver (1995)‟in belirttiği gibi, engelliliğin sosyal
tanımlamasını „çağdaĢ sosyal organizasyonların insanların fiziksel engellerini ve
öğrenme güçlüklerini dikkate almaksızın genel sosyal aktivite oluĢturmaları
sonucu dezavantaj veya kısıtlama yaĢanması‟ olarak tanımlamaktadır (akt.
Llewellyn ve Hogan 2000:159). Bununla birlikte sosyal model teorisyenleri,
engelli bireylerin medikal modelde „problem‟ olarak görüldüklerini belirtmekte ve
bireylerin engellerinin sorumluluğunu mümkün olduğunca ana toplumsal akımla
açıklamaya çalıĢmaktadır (Barnes 1992, Spence 1992, Thomas 1982 akt.
Tregaskıs 2002:459). Burada toplumsal genel kabullere vurgu yapılmakta ve
bireyi engelleyenin onun engeli olmadığı ve engele uygun düzenlemeler
yapmayan toplumun suçlu olduğu ifade edilmektedir.
Sosyal modelin bir alt açıklama alanı olan sosyal inşacı modelde spesifik
engellilik düzeyinin ötesinde, sosyal deneyimler engelliliğin inĢasında rol
oynamaktadır. Sosyal inĢa engellilik deneyimleriyle sonuçlanmıĢtır. Sosyal
model engelli bireylerin engelli olmayan bireyler aracılığıyla baskıya tabî
(Shakespeare ve Watson 1998) tutulduğunu vurgulamaktadır. Bu durumun
nedeni olarak da engelli bireylerin deneyimlerinin engelli olmayan bireylerle
karĢılaĢtırılmasından kaynaklanması gösterilmektedir. Buna en basit örnek
tekerlekli
sandalye
kullanıcısının
basamaklar
nedeniyle
apartmanlara
ulaĢamamasının tartıĢılmak zorunda olmasıdır, bu deneyim Burke tarafından
yaĢanmıĢtır (Burke 2004 akt. Burke 2007: 20). Engelli bireyler fiziksel çevrede
fazlasıyla sorunlar yaĢamaktadır. Var olan yapılarda engelli bireylere yönelik
değiĢikliklere gidilmesiyle birlikte, yeni yapılarda da engelli bireyler düĢünülerek
hareket edilmesi gerekmektedir.
Toplumsal bakıĢ açısında “engelli birey” olma tanımlaması bir sosyal inĢa
sürecinde gerçekleĢmektedir. Engelliliğin sosyal inĢası modelinde, engellilik
tanımlarının ve ortak duygu, düĢünce ve pratikler ile uzmanlaĢmıĢ bir
meĢrulaĢtırma içinde engellilikle ilgili genel kabullerin nasıl Ģekillendiği üzerinde
durulmaktadır (Barton 1996, Darke 1994, Corbett 1994 akt. Burcu 2006: 70).
Diğer taraftan engelliğin sosyal inĢası söylemindeki temel vurgu engelli insanlar
47
için gizli/gömülü anlamların keĢfedilmesi engelliliğin toplumsal bağlamda
yeniden tanımlanmasını sağlayacaktır (Corker 1998 akt.Burcu 2006: 71).
Sosyal model teorisyenleri, engelliliğin sosyal olarak inĢa edildiğini ve
engellerinin bireylere empoze edildiğini belirtmiĢlerdir (Hutchison 1995 akt.
Llewellyn ve Hogan 2000:159).
Burke (2007)‟de engelliliğin sosyal bir inĢa
olduğunu belirtmiĢ ve kiĢisel bir problem olarak tanımlanmasının veya sorunlara
bireysel olarak çözüm beklenmesinin, sosyal dıĢlanmaya neden olduğunu ifade
etmiĢtir. Sosyal inĢada yararlanılan nokta, farklılıkları Ģartlara bağlı olarak
algılama ve tanımlamadır. Sosyal inĢacılık; „dünyayı genel olarak anlamanın
yolu olarak kullandığımız kategori ve kavramların, tarihsel ve kültürel özellikler‟
taĢımakta olduğunu belirtmiĢtir (Burr 1995:4 akt. Marks 1999:78). Karen
Nakamura‟da engelliliğin sosyal bir inĢa olduğunu fakat bunun fiziksel veya
zihinsel gerçekliği kabul etmemek olmadığını vurgulamakta ve bedenin sosyal
normlar ve töreler aracılığıyla tanımlandığını ifade etmektedir.
Sosyal inĢacı modele göre, engellilik, bedenin sosyal olarak inĢa edilmiĢ
olduğunu göstermektedir. Sosyal tutum ve kurumlar beden gerçekliğinin
belirlenmesinde biyolojik olgulardan çok daha fazla etkilidir. Sosyal temsiller
engelli beden yapısını belirler, kendilik bilinci de bu belirlemeye bağlıdır
(Siebers 2001akt.Burcu 2010: 74).
Bu alanda çalıĢan uzmanlar
(Fine & Asch, 1988; French, 1993;Gill, 1997;
Hahn, 1985, Longmore, 1995b, Oliver, 1990, Shapiro, 1993) engelliliği, engelle
birlikte yaĢamak olarak değil, ama engelin yarattığı sosyal reaksiyonla yaĢamak
olarak vurgulamaktadırlar (Kielhofner 2005:490).
Sosyal modelin bir diğer alt açıklama alanı olan sosyal ve hak temelli politik
modelde, tüm bireylere hizmet götürme sorumluluğunun hâkim olduğu fikriyle
birlikte engelliliğin toplum ve engelli olmayan bireyler için dizayn edilen çevre
Ģartlarından kaynaklandığı kabul edilmektedir (Drake 1999:36).
1970‟li yılların öngördüğü bağımsız yaĢam felsefesi, engellilik hareketini de
etkilemiĢ ve engelli bireyler politik eylemler için organize olmaya baĢlamıĢlardır.
48
Böylelikle, engellilerin daha bağımsız, kendi hür iradeleriyle belirlenmiĢ yaĢam
biçimleri oluĢturmaları amaçlanmıĢtır. Engellilerin yaĢamında otorite ve
yönlendirme hep baĢkalarının onlar adına kullandığı bir güç olmuĢtur. Oysaki
yaĢamda geliĢmiĢ bir yaĢam kalitesi için anlamlı tercihler yapabilmek, yetkin
olmak, özerklik ve bağımsızlık, gerekmektedir. Bu bakıĢ açısıyla bağımsız
yaşam modeli, engellilerin kendi yaĢamlarıyla ilgili kararları almaları ve
sorumluluk üstlenmeleri öngörülmektedir. BaĢka bir deyiĢle bağımsız yaĢam
hareketinin ilkeleri doğrultusunda engellilerin ve ailelerinin karar vermede özerk
olmaları desteklenmelidir (Cohen 2000 akt. Ġl 2002:70). Bağımsız yaĢam
modelinde hareket noktası, toplumun üyeleri olarak engelli bireylerin ayrımcılık
yapılmaksızın temel insani gereksinmelerini karĢılamaktır (Mackelprang 1996,
Renz, akt. Ġl 2002:72).
İnsan hakları modeli; sosyal modelin ayrı bir alt grubudur. Engelliliği bir sosyal
inĢa olarak anlamaktadır. Bu model asıl olarak bir insan varlığı ile bireyin aslî
gururu ile ilgilenir. Ġnsan hakları modelinin ana söylemi toplum tarafından engelli
insanların ezilen bir grup olarak inĢa edildiğidir. Bu model engelliliği bozukluğun
bir biçimi olarak tanımlamaktadır (Burcu 2010: 76).
Engellilik
modellerinde
amaç
engelliği
açıklamak
ve
engelli
bireylerin
sorunlarına çözüm getirmek olsa da modeller engelliği çok boyutlu olarak
değerlendirmedikleri konusunda eleĢtiriler almaktadır. Bu nedenle engelliliğin bir
bütün olarak ele alınması yaklaĢımı benimsenmiĢtir. ĠĢlevselliğin çeĢitli
boyutlarının birleĢtirilebilmesi için “biyopsikososyal” yaklaşım kullanılmıĢtır. Bu
nedenle, ICF, biyolojik, bireysel ve sosyal bağlamlardan gelen sağlıkla ilgili farklı
görüĢlerin
uygun
birleĢimini
sağlamak
için
bir
sentez
oluĢturmayı
amaçlamaktadır. Biyopsikososyal model, yaĢ, cinsiyet, sosyal pozisyon, etnisite,
kiĢilik ve baĢa çıkma davranıĢı, yaĢam tarzı ve geçmiĢ ve Ģimdiki deneyimi gibi
faktörleri içeren kiĢisel karakteristikler ile topluma tam katılımın engellerinin ve
kolaylaĢtırıcılarının etkilerini içeren içeriksel unsurları kapsar (Burcu 2010: 77).
Engelliliğin bedensel, psikolojik, sosyal ve kültürel boyutlarda bir bütün olarak
ele alınması gerektiği bu modelin temel vurgusunu oluĢturmaktadır.
49
5.2 ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARIN PIERRE
BOURDĠEU’NUN
HABĠTUS
VE
SERMAYE
KAVRAMIYLA
ĠLĠġKĠLENDĠRĠLMESĠ
Bourdieu tüm kitaplarında „alan‟, „doxa‟, „habitus‟, „sosyal sermaye‟ gibi kendine
ait kavramları toplumu açıklamak için kullanmıĢtır (Laberge 2010:773). Bu
bölümde Bourdieu‟nun habitus kavramına yönelik açıklamalarıyla engellilik
arasında iliĢki kurulması amaçlanmıĢtır.
Daha önce de belirtildiği gibi habitus kavramı Bourdieu tarafından bireyin
sosyalleĢmesinde bir Ģekilde hareketlerini yönlendiren “kalıcı yatkınlıklar
sistemi” olarak ya da “belli bir zaman ve mekana ait sosyal koĢulların kafamıza
yerleĢtirdiği kazanılmıĢ niteliklerin algı, takdir ve eylem Ģemalarının bütünü”
(Ansart 1990:41 akt. Ünal 2004:3) olarak belirtilmiĢtir. Habitus kavramı
Bourdieu‟ya sosyal yapılar ile sosyal eylem arasında bağ kurma imkanını veren
bir kavramdır (Ünal 2004:3).
Bourdieu (1984), habitusun kaynağının erken çocuklukta aile üyelerinin
etkileĢimi ve çeĢitli sosyal gruplarla (örneğin okul, komĢuluk) kazanıldığını
belirtmektedir. Habitus bireyde cisimleĢen, Ģekil alan çok yönlü fiziksel aktivite
deneyimleridir (Bourdieu 1984:190 akt. Dagkas ve Stathi 2007:371).
Engelli olmayan bireylerin engelli bireylere yönelik davranıĢlarında içinde
yaĢadıkları toplumun kültürel değerleri ve engelli bireylere karĢı bakıĢı etkili
olmaktadır. Birey içinde yaĢadığı toplumun değer yargılarını sosyalizasyon
sürecinde öğrenmektedir. Habitusun içinde yaĢadığımız toplumun bireyi
harekete geçiren eğilimler olduğu noktasından hareketle, engelli olmayan
bireylerin engelli bireylere iliĢkin kalıp yargıları habituslarında bulundurduklarını
ve bu nedenle engelli bireylere yönelik davranıĢlar geliĢtirdiklerini söylemek
mümkündür.
Bourdieu‟da (1977, 1990), habitus aracılığıyla yorumları, bedeni anlama
gerçekleĢir veya Jenkins (1992 akt. Edwards ve Imrie 2003: 241)‟de belirtildiği
gibi „alıĢkanlık veya tipik durumlar, görünüm veya özellikle de habitus beden‟dir.
Sonuçta konuĢma, hareket etme, bedensel hareketler genel hal ve hareket
50
habitusun ayrılmaz bir parçasıdır. Marks (1992 akt.Edwards ve Imrie 2003: 241)
beden ve habitus arasındaki iliĢkiyi „beden çevresel koĢullar aracılığıyla
habitusu benimser‟ Ģeklinde ifade etmiĢtir. Habitus sonuçta, maddi, somutlaĢan,
günlük yaĢamdaki deneyimlerle, bireysel ve sosyal oluĢumlar arasındaki
iliĢkilerle ve geniĢ sosyal yapılarda sosyal eĢitsizliklerin yeniden üretiminde
anlaĢılmaktadır. Bourdieu için habitus diğer bireylere nasıl uygun bir Ģekilde
cevap verildiğini anlamak için ve sıklıkla bilinçsiz olarak farklı durumlarda,
olaylar ve diğer bireylerle etkileĢimi sağlamaktadır (Edwards ve Imrie 2003:
241-243)
Engelli olmayan bireylerin, engelli bireylere karĢı geliĢtirdikleri davranıĢlar
bireysel
olmayıp,
toplumun
engelli
bireylere
karĢı
yaygın
inanıĢını
yansıtmaktadır. Dolayısıyla birey habitusunda yer alan eğilimler doğrultusunda
hareket etmektedir.
Bourdieu‟ya göre toplumsal yaĢam, yapılar, eylemler ve yatkınlıkların
(dispositions) karĢılıklı birbirleriyle etkileĢimi ile oluĢurken, eylemi toplumsal
yapılar ve bu yapılara dair cisimleĢmiĢ (embodied) bilgi yönlendirir. Böylece
Bourdieu, toplumsal eyleme, “yapılaĢtıran yapılar” (structuring structures,
modus operandi) ve “yapılaĢmıĢ yapılar”ın (structured structures, opus
operandi) Ģekil verdiğine ve eylemin bunlar tarafından Ģekillendirildiğine vurgu
yapar. Eylem, doğrudan doğruya alıĢkanlıklarımızdan oluĢmaz; eylem kültürel
yönelimlerimiz, kiĢisel yörüngemiz (personal trajectory) ve toplumsal etkileĢim
oyununu oynama yeteneğimizin oluĢturduğu bir doğaçlama sürecidir. Bourdieu
bu yapısal doğaçlama yeteneğini “habitus” olarak adlandırır ve bu devamlılık ve
aktarılabilir olma özelliğine vurgu yaparken, habitus kavramının biriktirmeyi
(cumulative) de içerdiğine iĢaret eder. Bourdieu bu durumu Ģöyle ifade eder:
Tarihin ürünü olarak habitus, tarih tarafından oluşturulan düzenekler
doğrultusunda bireysel ve kolektif eylemler üretir. Her organizmada algı,
düşünce ve eylem düzenekleri olarak yer alan, eylemlerin „doğruluğunu‟
ve zaman içerisinde istikrarlılığını güvence altına alan, tüm formel
kurallardan ve belli normlardan daha sağlam olan geçmiş deneyimlerin
etkin varlığını sağlar (Bourdieu 1995 akt. Karadağ 2009: 196).
51
Engelli bireylerde içinde yaĢadıkları toplumun kendilerine yönelik olan kalıp
yargılarını sosyalizasyon süreciyle habituslarına alırlar. Bu noktada da engelli
bireyler, ya toplumun değer yargıları doğrultusunda hareket ederler ya da bu
değer yargılarını bir noktada kırmaya yönelik davranıĢlar geliĢtirirler.
Bourdieu, yapı, kültür ve fail arasındaki iliĢkiyi kuramsallaĢtırmayı amaçlamıĢ,
bu nedenle çeĢitli araĢtırma alanlarında kullanılabilecek kavramlar geliĢtirmiĢtir.
Sosyal kökene ve eğitime önem veren Bourdieu (1997:49 vd. ) çok değerli bir
habitus oluĢturarak, insanın yetkinliğinin çeĢitlendirilebileceğini düĢünmüĢtür.
Habitus kavramı, yaĢam tarzı, dürtüler, tercihler, somut davranıĢlar, beceri ve
toplumsal yetenekleri kapsamaktadır. Habitus, içselleĢtirilmiĢ düĢünce- eylem
ve algılama Ģemasıdır; bir durumdan diğerine aktarılabilen dayanıklı eğilimler
bütünüdür. Eğilimler fikri, habitusun biliĢsel, güdüleyici ve davranıĢsal
düzenliliklerini ifade etmektedir. Habitus, bireysel/ kiĢisel olan her Ģeyin
kolektif/toplumsal ya da sosyal olduğunu ifade etmektedir. Habitusun iĢlevi,
düĢünce, algılama, ifade ve eylemlerin sınırsız bir beceri ile tamamen özgür
olarak üretilmesidir (akt. Alver 2006:16). Bu bağlamda engelli ve engelli
olmayan bireylerin bedenleri de toplumsaldır.
Habitus, çok sayıda çeĢitli pratikler (sosyal eylemler) üretmektedir. Habitus‟un,
sosyalleĢme sürecinde kazanıldığını düĢündüğü için Bourdieu, kültürel kuralları
içselleĢtirmektedir.
Bourdieu bireysel ve kurumsal düzlemlerde kültürün ve
kültürel mücadelelerin önemine dikkat çekmekte, kültür ve fail arasındaki
iliĢkilerin kuramsal temellerini oluĢturmaktadır (Alver 2006:23).
Engelli bireylere yönelik tanımlar, bireyin içinde yaĢadığı toplumun kültürüne
göre değiĢiklik göstermektedir. Bunun nedeni engelli olmayan bireylerin
habituslarının farklı kültürel kodlarla Ģekillenmesidir. Örneğin bir toplumda çirkin,
iĢe yaramaz, aptal ve kötülük temsili olarak görünen engelliler bazı kültürlerde
engelleri nedeniyle yüceltilmektedir.
Daha öncede belirtildiği gibi Bourdieu dört çeĢit sermaye belirtmiĢtir. Bu
sermaye türleri ekonomik, kültürel, sosyal ve sembolik (simgesel)
sermaye
52
türleridir. Kültürel tanımların engelli bireylerin sermayelerini Ģekillendirmesi
bağlamında sermaye türleri detaylandırılmıĢtır.
Ekonomik sermaye; gelir, varlık, mirastan oluĢmakta ve sınıf eĢitsizliklerine
vurgu yapan finansal kuruluĢlar, mallar ve servislerle birlikte tasarruflar ve
parasal değeri olan mal varlıklarını içermektedir. Ekonomik sermaye yüksek
oranda sermayenin rasyonelleĢtirilmiĢ Ģeklini oluĢturmaktadır (Ünal 2004,
Skeggs 2001 akt. Karadağ 2009 Turner 2003 akt. Baran 2008,Dagkas ve Stathi
2007, Crossley 2001). Aynı zamanda ekonomik sermayeye sahip olmak demek,
ilk etapta geniĢ mali kaynaklara sahip olmak demektir. Bununla birlikte bir
kiĢinin yüksek ekonomi çevreleriyle iliĢki içinde olması veya mali-ekonomik
alanda bilgi sahibi olması da aynı kavramla dile getirilmektedir (Ünal 2004:3)
Bu bağlamda engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar ve ekonomik
sermaye arasındaki iliĢki engelli bireylerin toplumda maddi anlamdaki
kazanımları ve bunu doğrudan belirleyen meslek ve iĢ üzerinden ortaya
konulmaktadır. Engelli bireyin sosyalizasyon süreciyle içselleĢtirmiĢ olduğu
kavramlar toplumsal konumun Ģekillenmesinde rol oynamaktadır. Bireyin
toplumsal konumunun önemli bir göstergesi olan ekonomik düzey maddi
kaynaklar doğrultusunda Ģekillenmektedir. Engelli olmak ve meslek sahibi
olmak, bireyin sahip olduğu mesleği yapabilmesi kültürel tanımlamalar
aracılığıyla betimlenmektedir.
Kültürel sermaye; eğitim, akademik özellikler ve uzun süreli beden/zihin
eğilimlerini kapsamakta, bireyin ekonomik koĢullarının sonucu olarak edindiği,
formel ve informel sosyal davranıĢlar, sosyal pratikler, iletiĢim kurma ve dili
konuĢma biçimi ile beğenilerinden oluĢmaktadır. Böylece kültürel sermaye
formel eğitimden kaynaklanan diplomalarla objektif bir görünüm kazandıran okul
sermayesi ile aileden kaynaklanan ve aile içinde kazanılan nitelikleri ifade eden
bir sermaye türüdür.
(Dagkas ve Stathi 2007:371, Allan 2006:176-178 akt.
Baran 2008:89-90). Aynı zamanda kültürel sermaye belli bir toplumsal
düzlemde eĢit olarak dağıtılmayan kültürel kaynak ve gücü içerir ve üç biçimden
oluĢmaktadır. Kültürel sermayenin cisimleĢmiĢ (embodied) hali, kalıcı düĢünsel
ve bedensel tavırlar olarak görülmektedir. Bu “telkin” (inculcation) eylemini de
53
içerdiği için, zaman harcamayı gerektirir. Yani kültürel sermayeye yatırım yapan
kiĢi, bu sermayenin kazanımı için bireysel olarak zaman harcamalıdır. Kültürel
sermayenin nesnelleĢtirilmiĢ (objectidfied) biçimini resimler, kitaplar, müzik
aletleri,
makineler
gibi
(institutionalised) hali ise,
kültürel
nesneler
içerirken,
kurumsallaĢmıĢ
formel eğitime dayalı niteliklere iĢaret etmektedir
(Bourdieu 1986 akt. Karadağ 2009: 191) Bununla birlikte kültürel sermaye
kendisini habitusta belli etmektedir (Ünal 2004:170). Kültürel sermaye güzel
sanatlara ve kültüre iliĢkin nesnel bilgileri, biçimsel bilgileri ve kültürel becerileri
ifade etmektedir. Kültürel eylemlerin, habitus sistemi tarafından üretildiğini kabul
eden Bourdieu, kültürel sermayenin, toplumsal statü sistemi ile habitus
arasındaki iliĢkiyi ortaya koyduğunu söylemektedir. ĠletiĢimsel eylem kültürel
sermayesi, farklı sosyal sınıflar arasında eĢit olmayan bir Ģekli de dağıtılmıĢtır
ve toplumsal bölünmelerin ve eĢitsizliklerin sürmesine yardımcı olmaktadır
(Bourdieu 1997akt. Alver 2006: 16-17).
Bourdieu‟nun ifadelerinden de anlaĢılacağı üzere bireyin sosyalizasyon
sürecindeki öğrenmelerine bağlı olarak tüm kazanımları onun kültürel
sermayesine yansımaktadır. Bireyin konuĢurken, eylemde bulunurken ve seçim
yaparken kullandığı yollar, ait olduğu sosyal sınıfın özünü ve formunu
yansıtmaktadır. Özellikle beğenileri, kurumlaĢmıĢ kültürel sermaye olarak
nitelendirildiğinden, bireyin habitusunu oluĢturur ve bu bedenine yansımaktadır.
Böylece habitus bir nevi bireyin alıĢkanlığını ve yatkınlığını simgeler, dolayısı ile
zevk ve beğenilerimizin bireysel olmadığı, aksine kaynağını ait olduğu sosyal
sınıftan aldığı için toplumsal olduğunu vurgulamak gerekmektedir. Kültürel
sermaye,
yetiĢkin
bireyin
tüm
öğrenmelerini,
bilgi
ve
deneyimlerini,
alıĢkanlıklarını, önyargılarını, inançlarını içerir, kısaca bireyin eğilimleri ve
yatkınlıkları anlamına gelen habitusunu oluĢturur. Bireyin sahip olduğu habitus
bireysel ve kolektif pratikler yolu ile üretilir ve algıda, davranıĢta ve düĢüncede
deneyimlerin birikimine yol açar ve onları tortulaĢtırır (Turner 2003: 499-500 akt.
Baran 2008:89-90). Böylece birey toplum içinde yeni öğrendiği bilgiler ve
kazandığı sembollerle eski bilgilerinden oluĢan tortuları etkileĢime girmekte ve
bunları gereksindiği davranıĢa dönüĢtürerek yaĢamını sürdürmektedir. Dolayısı
ile birey, kültürel sermayesini oluĢturan öğrenme ve yatkınlıklarını tekrarlarla bir
54
taraftan rutinleĢtirmekte ve öte taraftan da dönüĢtürerek yeniden üretmektedir.
Bireyin yapıyı, yapının bireyi dolayımlı olarak dönüĢtürdüğü ve bir sosyal inĢa
sürecini devam ettirdiğini ortaya koymaktadır (Baran 2008:89-90).
Kültür doğrudan habitus aracılığıyla bireyin bedenine yansımaktadır. Her türlü
bireysel faaliyet bireyin içinde yaĢadığı toplumun kültüründen izler taĢımakla
birlikte birey bu kültürel izlerin eylemde bulunurken farkında değildir. Bu durum
bireyin yaĢamı boyunca aktif bir yapı sergileyerek devam eder ve tüm
kazanımları etkilemektedir. Kültürel tanımlamalar doğrultusunda engelli bireyin
kültürel sermayesinde alıĢkanlıklar, beceriler ve sahip olduğu eĢyalar üzerinde
durulmaktadır.
Sosyal sermaye, kiĢinin harekete geçmesi için gerekli ve sürekli iliĢkileri
sağlayan bir gruba aidiyete bağlı imkânların bütününü ve bireyin içinde
bulunduğu sosyal iliĢki ağına atıfta bulunan ayrıca bireylerin toplumsal
konumları gereği kullanabilecekleri etki ve destek ağlarını gösteren, seçkin
kulüplerde, rallilerde, derneklerde, resepsiyonlarda vb. Ģekil bulan sermeye
türüdür (Ünal 2004, Turner 2003 akt. Baran 2008:89). Bu sermaye formunun
günümüz kapitalist toplumlarında ekonomik ve kültürel sermayeye göre daha az
belirleyici
olduğunu
düĢünen
Bourdieu,
sosyal
sermayenin,
az
çok
kurumsallaĢmıĢ karĢılıklı tanıĢıklık ağlarını veya bir gruba üyeliğin getirdiği
sosyal ağları içerdiğini belirtmektedir (Bourdieu 1986 akt. Karadağ 2009:
191).Bu sosyal iliĢki ağlarına arkadaĢlık, eĢ, meslektaĢ, din, etnisite aynı
zamanda beceri, bilgi ve yapabilirlikler örnek olarak verilebilir (Dagkas ve Stathi
2007:371). Bourdieu (1997:54 akt. Alver 2006:17) bir toplumda, hangi kültürel
eylemlerin hangi habitus biçimiyle yapılacağına ve hangisinin daha çok ya da
daha az değerli olduğuna dair gizli bir uzlaĢma olduğundan hareket etmektedir.
Habitus tarafından üretilen kültürel eylemler, sosyal alanda hiyerarĢik olarak
düzenlenmektedir. Bu çerçevede insanların kendi yararları için harekete
geçmeleri
toplumsal
bağları
ve
sosyal
sermayeyi
(sosyal
iliĢkiler)
oluĢturmaktadır. YaĢam biçimleri, statü hiyerarĢisi içinde kendi durumlarını
ortaya koymaktadır; bu nedenle de sosyal sermaye yalnız kültürel etkinliklerin
değil aynı zamanda sosyal konumun da göstergesi olmaktadır.
55
Pierre Bourdieu, sosyal sermaye kavramını sosyal uyum (social cohesion) ve
sosyal mücadele olarak geliĢtirmiĢtir (Zacharakis ve Flora 2005:293). Sosyal
sermayenin elde bulundurulması, iliĢkiler kurma ve sürdürmeye, yani karĢılıklı
davetler, birlikte eğlenme gibi bir sosyalleĢme çabasına bağlı olmakta aynı
zamanda belirli sosyal çevrelere girmede önemli bir iĢlev görmektedir (Bourdieu
1980a:2-3 akt.Ünal 2004).
Birey içinde yaĢadığı toplumun “normal” olarak belirlediği kalıplara uymadığı
durumlarda çeĢitli tanımlamalar ve bunun sonucunda da davranıĢlarla
karĢılaĢmaktadır. Bu nokta engelli bireyler üzerinden örneklendirilebilir. Bireyin
sahip olduğu engeli nedeniyle kendisine atfedilen tanımlamalar sosyal yaĢamını
dolayısıyla da sosyal iliĢkilerini etkilemektedir. Engelli bireylere iliĢkin kültürel
tanımlamalarla
sosyal
sermayeleri
arasındaki
iliĢkiyle
engelli
bireylerin
arkadaĢlık (karĢı cins, takım arkadaĢlığı) ve ailevi iliĢkileri çalıĢma kapsamında
ele alınacaktır.
Sembolik sermaye; fiziksel görünüm, Ģeref, nam yapma, madalyalar gibi onura
ve tanınmaya bağlı tüm ritüellere karĢılık gelmektedir. DoğuĢtan ve sonradan
elde edilen tüm sıfat ve rütbeler sembolik sermayeyi oluĢturmaktadır.
Dolayısıyla sembolik sermaye hem bilgiye hem de kabule dayalı bir sermayedir
(Ünal 2004, Allan 2006 Turner 2003 akt. Baran 2008). Sembolik sermaye P.
Bourdieu‟nun sosyolojisinde özel bir öneme sahiptir. “Sembolik”
terimi üç
boyuta gönderme yapmaktadır: BiliĢsel bir inĢa faaliyetini, bir temsili, bir
üstünlük biçimini göstermektedir. Simgesel sermayenin birikimi, diğer tür
sermayeler için olduğu gibi çıkarlarla belirlenmiĢtir: O da simgesel içerikli
bedeller, yatırımlar, artık değerler doğurmaktadır. Bu haliyle, ekonomik
sermayeden bağımsız değildir. Simgesel çıkarların tatmini maddi fedakârlıklar
yapmaya zorlamaktadır. Aynı Ģekilde kültürel sermayeyle donanmıĢ bireyler de
saygı görürler. Böylelikle, simgesel sermaye bir eyleyene, diğer üç biçimdeki
sermayeye sahip olmasının ve tanınmasının sağladığı bir kredi ve otoriteden
baĢka bir Ģey değildir. Bu anlamda, o artık özel bir tür sermaye olarak
değerlendirilemez, fakat sermaye olarak değer biçilmediği zaman her tür
sermayeye dönüĢen bir Ģeydir (Bourdieu 2000 348-376 akt. Ünal 2004:117).
56
Engellilik doğuĢtan veya sonradan kazanılan bir durum olması nedeniyle
sembolik sermayeye örnek olarak verilebilir. Çünkü birey engelli olarak,
doğmasıyla birlikte dâhil olmakta zorluklarla karĢılaĢacağı bir toplumla
karĢılaĢmaktadır. Bu doğrultuda da davranıĢ biçimleri, görünüĢ ve alıĢkanlıklar
geliĢtirmektedir. Birey sonradan engelli olduğu durumda ise hayatında ciddi
değiĢiklikler yaĢamakla birlikte önceki alıĢkanlıklarından vazgeçmek zorunda
kalabilir veya alıĢkanlıklarını farklı Ģekillerde yapmaya baĢlayabilir.
Baskın kültür pek çok sosyal yapıyı, örneğin aile, okul, hükümet, iĢ, tarafsızlık
ve objektiflik altında yeniden üretir. Aile ve okul kültürel üretimden en çok
etkilenen,
eğilim,
sosyal
değerler
ve
Ģekillenen
düĢünce
modlarını
oluĢturmaktadır. Kültürel üretimin bilinçsiz bir Ģekilde gerçekleĢmesi yalnızca
toplumun baskın değerleri ve yasal olanlarla değil aynı zamanda marjinal ve
diğer düzensizlikleri içinde barındırmaktadır (Bourdieu 1977, Giroux 1983 akt.,
Zacharakis ve Flora 2005:293).
Engelli bireylere iliĢkin tanımlar engelli ve
engelli olmayan bireyler tarafından kültür aracılığıyla sosyalizasyon sürecinde
öğrenilmektedir.
Sosyalizasyon
sürecinde
okul
ve
aile
önemli
rol
üstlenmektedir. Sosyal yaĢamda engelli bireylere iliĢkin tanımlamalar genel
kültürel kabuller çerçevesinde tekrar tekrar üretilmektedir. Bu üretim bireyin
habitusuna yerleĢir ve kalıplar doğrultusunda birey farkında olmadan davranıĢta
bulunmaktadır. Sonuç olarak baskın bir kültür olmakla birlikte bir de engellilik
kültürü oluĢmaktadır.
Imrie (2001), Kitchin (1998) ve Valentine (1999) sosyal çevrenin nasıl
„dysappering‟ (görünmeyen) bedenler yarattığına dair açıklamalar yapmıĢ ve
engelli bedenin istenmediği yönünde bir fikir yaratıldığını, sonuç olarak da
engelli bireyde kamusal alandan geri çekilme isteğinin oluĢturulduğunu ifade
etmiĢlerdir (Allen 2004:487). Engelli olmayan bireylerin bakıĢ açısıyla Ģekillenen
engellilik kültürü bu görüĢü desteklemektedir. Engelli bireyler kendilerine yönelik
tanımlamalar doğrultusunda habituslarını oluĢturarak kendi yaĢamlarını inĢa
etmekte ve toplumda kendilerine bir yer edinmeye çalıĢmaktadırlar.
57
Bourdieu (1997:51), habitusun sosyal sınıflara ve ait olunan sınıfa göre
yorumlama örneklerini seçtiğini düĢünmektedir. Habitus fiziksel beden ile
toplumun kültürü arasındaki iliĢkiyi ortaya koymaktadır. Habitusun oluĢumu,
çevre koĢullarına bağlıdır. Burada ilk aĢamada bireyin ait olduğu ve hangi
toplumsallaĢma deneyimlerini kazanacağını belirleyen ailesinin sahip olduğu
kültürel ve ekonomik araçlar önem kazanmaktadır. Sosyal eylemler, yaĢam
biçimini genelleĢtirmekte, yetkinlik kültürel, sosyal ve ekonomik sermaye ile
kendini göstermektedir. Sermaye türleri toplumsal iktidarı ve eĢitsizliği
belirlemektedir (akt. Alver 2006: 16-17).
6. BÖLÜM: BAŞKA DİLDE AŞK FĠLMĠNĠN GÖRSEL ANALĠZ
SONUÇLARI ÜZERĠNDEN ELDE EDĠLEN BULGULAR
6. 1. ENGELLĠ BĠREYLERE ĠLĠġKĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALAR
Daha öncede belirtildiği üzere sinema filmleri, engelli bireylere iliĢkin bakıĢ
açısının yansıtılması, toplumda engelli bireylerle ilgili görüĢlerin yayılması ve bu
görüĢlerin inĢa edilmesinde önemli bir araçtır. Başka Dilde Aşk filminin
yönetmeni de sinemanın bu rolünün oldukça önemli olduğunu belirtmiĢtir.
“Sinema çok çok büyük bir silah. İyi kullandığınızda. Çünkü kitap ne
kadar satıyor ki? Ama film böyle değil ve kalıcı bir şey. Sonra
televizyonda gösteriliyor. Yani bir şeklide internette dolaşıyor” (İlksen
Başarır)
Kültürel tanımlamalar toplumun bakıĢ açısıyla ve engelli bireyin kendi bakıĢ
açısıyla irdelenmiĢtir. Engelli bireylere iliĢkin toplumun bakıĢ açısıyla Ģekillenen
kültürel tanımlamaları belirlemek için filmde belirlenen yirmi iki sahne
incelenmiĢtir. Bu sahnelerden elde edilen veriler kodlanmıĢtır. Bu kodlar;
“duyamaz”, “sağır”, “eksik adam”, “tuhaf kötü baktı”, “korktum”, “zoruna gitti”,
“utandı”, “üzülmeni istemiyorum” Ģeklindeki ifadeler üzerinden belirlenmiĢtir.
Daha sonra bu kodlar çerçevesinde kategorilendirmeye gidilmiĢtir. Bu
kategoriler Onur‟un kurduğu üç iliĢkide Zeynep-Onur iliĢkisi, (sevgili iliĢkisi)
58
Onur‟un annesiyle iliĢkisi (anne-oğul iliĢkisi) ve Onur‟un babasıyla iliĢkisi (babaoğul iliĢkisi) açısından ele alınmıĢtır. Son olarak da her bir iliĢki için kategoriler
arası bağlamlar tespit edilmeye çalıĢılmıĢtır. Genel olarak kategoriler arasındaki
iliĢki aĢağıdaki gibi belirlenmiĢtir.
Engele iliĢkin kalıp yargılar
Zeynep ve Onur iliĢkisi (Sevgili iliĢkisi)
Onur ve annesi arasındaki iliĢki (Anne-oğul iliĢkisi)
Onur ve babası arasındaki iliĢki (Baba-oğul iliĢkisi)
ġekil1: Engele ĠliĢkin Kültürel Tanımlamaların ġekillendiği ĠliĢki Kategorileri
Filmde toplumsal bakıĢ açısıyla (diğerlerinin bakıĢ açısıyla) belirlenen
tanımlamaların engelli bireylerin, doğrudan aile (anne-baba) ve karĢı cinsle olan
iliĢkisinin niteliğini ve niceliğini etkilediğini söylemek mümkündür.
Ġlk olarak filmde engelli bireyin, sevgililik ilişkisindeki kültürel yargılar ve buna
bağlı olarak kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde engelli bireyin
sevgililik iliĢkisinde “ karĢı cinsin de engelli olmasının gerektiği” (K1) yaygın bir
kültürel kalıp yargı olarak belirlenmiĢtir. Filmde Zeynep engelsiz karakteri
canlandırmaktadır. Onur‟un engelli olması ve Zeynep‟in Onur‟la birliktelik
yaĢaması sosyal çevre tarafından hoĢ karĢılanmamıĢtır. Engelsiz karakter olan
59
Zeynep‟in arkadaĢ çevresinin bu iliĢkiye bakıĢını iki sahne üzerinden
örneklendirirsek;
Altı numaralı sahnede Zeynep ve arkadaĢları birlikte evde oturup, Vedat‟ın
niĢan partisinden konuĢmaktadır. Zeynep ve Onur bu partide tanıĢmıĢlardır.
ArkadaĢlarının Zeynep‟e ilk yorumu ise Ģu Ģekildedir,
Arkadaşı 1: Bu çocuktu değil mi Zeynep?
Leyla: Başka kim olabilir. Amma fotoğrafını çekmişsin çocuğun. Çok
rezalet bir durum ya. Hem sen nasıl anlamazsın yaa.
Arkadaşı 1: Sağır olmasa yakışıklı çocukmuş (K1)
Leyla: Seni aradı mı hiç?
Arkadaşı 2: Sessiz telefonlar alıyormuşsun Zeynep
Zeynep: Öff der.
Bu sahne örneğinde arkadaĢ 1‟in “sağır olmasa yakıĢıklı çocukmuĢ” ifadesi ve
karĢılıklı diyaloglar göz önünde bulundurulduğunda engelli bireyin iliĢki
yaĢayacağı karĢı cinsin de engelli olması gerektiği Ģeklindeki kalıp yargı kendini
sergilemektedir.
Yirmi iki numaralı sahnede Onur kürek takımının antrenmanındadır. Zeynep ise
Onur‟un fotoğrafını çekmektedir. Antrenman sonrası Vedat, Zeynep ve Onur
arasındaki iliĢki hakkında yorum yapmaktadır.
Vedat: Nasıl gidiyor dersler alıyorum haberlerini.
Zeynep: İyi iyi çalışıyorum işte.
Vedat: İyi gidiyor herhalde bizim adamla. Herkes biter diyordu (K1) valla
büyük sürpriz yaptınız. Ayy ne oldu be şimdi. Sen sanki hiç
konuşmuyorsun arkadaşlarının sevgilileri hakkında.
60
Zeynep: Tamam da bu konuşmaktan çok dedikoduya giriyor. Merak
edenlere de söyle biz Onur‟la gayet iyi anlaşıyoruz. Zaten onlarla da bu
saçmalıkları yüzünden görüşmüyorum.
Yirmi iki numaralı sahnedeki “herkes biter diyordu” Ģeklindeki ifade, engelli ve
engelli olmayan bireylerin birliktelikleri uzun sürmez Ģeklindeki kalıp yargıyı
örneklendirmektedir.
Bu kalıp yargının yanı sıra filmde engelli bir bireyin engelli olmayan karĢı cinsle
iliĢki
yaĢaması
değerlendirilmiĢtir.
“anormal
iliĢki”
(K2)
Ģeklinde
kalıp
yargı
olarak
Zeynep ve yakın arkadaĢı Leyla arasında geçen diyalog
örnek olarak verilebilir;
Leyla: Benim bir tane bile anormal ilişkim (K2) olmadı Zeynep.
Zeynep: Senin normal ilişki anlayışın da bu insana bakışın da.
Leyla: (Zeynep‟i kolundan tutarak balkona çıkartır. Gel buraya der.
Zeynep‟i kolundan çeker ve Onur‟a bağırır) Onur Onur Zeynep bayıldı
çabuk buraya gel. (Onur aşağıda Zeynep‟i beklemektedir) Gördün mü
bak sana bir şey olsa haberi bile olmayacak. Normal bu mu?
Diğer taraftan engelli bir erkeğin engelli olmayan karĢı cinsle girdiği iliĢkide,
engelli olmayan tarafın “cesur olması” (K3) gerektiği Ģeklinde de önemli bir
kabul vardır. Ayrıca filmde belirtilen bu kalıp yargıya göre Zeynep‟in Onur‟la
iliĢkisini sürdürme mücadelesi ön plandadır. Bu noktada filmde, Zeynep Onur‟un
hayatına dâhil olabilmek için iĢaret dili öğrenmeye çalıĢmıĢ ve Onur‟u da
konuĢması konusunda cesaretlendirmiĢtir.
Onur‟un
annesi
de
oğlunun
engelli
olmayan
bir
kadınla
birliktelik
yaĢanmasından hoĢnut değildir. Onur‟un annesi (Kadife), Onur‟a Zeynep‟in
ailesinin Onur‟un engelli olduğunu bilip bilmediklerini sormuĢtur.
Onur‟un
annesi Onur‟un hiçbir Ģekilde üzülmesini istemediği için Zeynep‟e karĢı da hep
dikkatli davranmıĢtır ve yirmi dokuz numaralı sahnede,
61
Onur‟un annesi: İşaret dilini öğrenmeye başlamışsın galiba. Değişik değil
mi? Dışarıdan bakınca eğlenceli görünüyor. İnsan ilk başta hevesli oluyor
“cesur olmak” (K3) ama sonra geçiyor. .
Zeynep: Bende öyle olacağını zannetmiyorum
Onur‟un annesi: İnşallah Ģeklinde görüĢ bildirmiĢtir.
Ayrıca sevgililik iliĢkisi incelenirken
(Zeynep ve Onur) hem Zeynep‟in (engelli
olmayan) hem de Onur‟un ailesinin
(engelli olan) tepkileri de dikkat
çekmektedir. Zeynep‟in ailesinin bu iliĢkiye tepkisi, “engelli erkeğin kendisinden
beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği” (K4) Ģeklinde iken, Onur‟un
annesinin tepkisi Zeynep‟in ilgisinin zamanla azalacağı ve Onur‟un üzüleceğini
düĢünmesidir.
Otuz dokuzuncu sahnede Zeynep‟in anne ve babası arasında geçen diyalog,
Zeynep‟in annesi: Sağır dilsiz bir çocukla birlikteymişsin memur bey
söyledi. Doğru mu? Zeynep çıldırtma beni cevap ver.
Zeynep‟in babası: Kızım biz senin neyini eksik ettik de “eksik bir adamla”
(K4) birlikte oluyorsun
Zeynep: Ne diyorsunuz siz ya. Onun eksik hiçbir tarafı yok. Eksik olan
sizsiniz asıl.
En genel Ģekliye toplumda, engelli erkek ve engelli kadının cinsiyet rollerine
iliĢkin beklentiler söz konusu olsa da, bu rollerin yerine getirilmesi konusunda
engelli kadınlar için ev içi iĢleri yapamama, çocuklara bakamama Ģeklinde,
engelli erkekler için ise evin/ailenin geçimini sağlayamama ve onları
koruyamama yönünde yüklemeler vardır (Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin
2009:18). Filmde de Zeynep‟in babası tarafından Onur‟a “eksik adam”
denmiĢtir. Buradaki “eksik adam” tanımlamasını toplumda bir erkekten beklenen
rolleri yerine getiremez Ģeklinde değerlendirmek mümkündür.
Kısaca özetlemek gerekirse filmde incelenen sahneler doğrultusunda, engelli
olmayan bireyler tarafından (Zeynep‟in arkadaĢ çevresi ve ailesi) engelli birey
62
(Onur) ve engelli olmayan birey (Zeynep) arasındaki sevgili iliĢkisine “karĢı
cinsin de engelli olması gerektiği” (K1), “anormal iliĢki” (K2), “cesur olmak” (K3)
ve “engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği”
(K4) Ģeklindeki kalıp yargılarla yorumlar getirilmektedir.
Onur‟un kurduğu ikinci ilişki olan anne-oğul ilişkisi;
Onur ve annesi (Anne- oğul) arasındaki iliĢki toplamda beĢ sahne üzerinden
incelenmiĢtir. Filmde anne-oğul iliĢkisindeki kalıp yargılar ve buna bağlı olarak
kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde engelli bireyin anne-oğul iliĢkisinde
annenin aĢırı korumacı olması bağlamında
“engelli çocuğun kendine
yetemeyeceği/ kendi kendini idame ettiremeyeceği” (K5) Ģeklindeki kalıp yargı
öne çıkmaktadır. Onur‟un annesinin Zeynep‟e Onur‟un çalıĢması için bir lokanta
açtığını belirttiği yirmi dokuzuncu sahne dikkat çekicidir.
Onur‟un annesi: Çabalamadan hiçbir şey olmuyor. Mesela ben burayı
Onur için açmıştım. Ama o hiçbir zaman burada çalışmak istemedi. Kendi
ayakları üzerinde durabileceğini göstermek istiyor.
Zeynep: O‟na karşı anlayışlı davranmanız çok güzel bir şey.
Yirmi dört numaralı sahnede ise, Onur Zeynep‟i annesiyle tanıĢtırmak için
annesinin yaĢadığı eve götürmüĢtür.
Onur: Zeynep‟i beğendin mi?
Onur‟un annesi: İyi iyi ( sesi çok az duyulur, isteksizce konuşur)
O: Yapma!!!
Onur‟un annesi: Kızma hemen ben seni düşünüyorum. Üzülmeni
istemiyorum. Babası annesi biliyor mu seni?
Bu sahne örneğinde Onur‟un annesi ilk baĢta Zeynep‟in de iĢitme engelli
olduğunu düĢünmüĢ ve aksi ortaya çıkınca da bu durumu onaylamadığını
belirtmiĢtir. Burada iliĢkinin onaylanmamasının temelinde annesinin Onur‟a
yönelik
“engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame
63
ettiremeyeceği” (K5) yönündeki
kalıp yargı sergilenmektedir.
Onur ise
annesine otuz dokuz numaralı sahnede,
“annesinin kendisini çok fazla koruyarak insanlardan uzak tuttuğunu”
söylemektedir.
Bu noktada yönetmenin görüĢü Ģu Ģekildedir,
Ç.P:Kritik nokta anne saklıyor. Anne koruyucu. Mesela Onur‟a
baban hep bir gün anlayacak zannettim. Babanı kaybetmek
istemedim diyor.
İ. B:Burada anne çok korumacı. Fazlasıyla korumacı
E.B: Anne çok koruyucu, fazla destek. Ama baba terk edici.
İ.B:Bu hep burada. Bir kadınla tanıştım. Down sendromlu çocuğu
var. Baba çocuk doğar doğmaz terk ediyor.
Yukarıdaki ifadelerden de anlaĢılacağı gibi Başka Dilde Aşk filminde annenin
koruyucu rolü vurgulanmıĢtır. Burcu (2007:171) tarafından yapılan araĢtırmada
da benzer sonuçlar elde edilmiĢtir. Anne- babalarıyla, engelli olmalarından
dolayı sorun
yaĢayanlara, yaĢadıkları
en
önemli sorunun ne olduğu
sorulduğunda; %24,2 oranında engelli birey, anne-babasının kendisine
güvenmediğini, buna bağlı olarak aĢırı ilgi gösterdiğini ve aĢırı korumacı bir
tutum sergilediğini belirtmiĢtir. %24,1 oranında birey, geleceğine iliĢkin
belirsizliklerinden dolayı anne- babasının üzülmesini en önemli sorun olarak
görmektedir. %15.7 oranında birey ise sırasıyla; bireyin kendisini maddi yük
olarak görmesi (%9.5), anne-babanın bireye yeterince ilgi göstermemesi (%9),
anne- babanın bireyin bazı isteklerine karĢı olması (%5.2), anne-babanın
çocuklarının durumundan dolayı kendisini suçlu hissetmesi (%4.9), annebabanın bireyi maddi yük olarak görmesi (%4.4), engelli bireyin kendi durumunu
kabullenememesinden kaynaklı sorunlar yaĢanması (%3.6),
durumundan
dolayı
anne-babasını
suçlaması
(%1.5)
engelli bireyin
engelli
bireyin
64
durumundan dolayı anne-babasından fiziksel- sözlü Ģiddet görmesi (%0.5)
olarak belirtilmiĢtir. Bir katılımcının bu konudaki ifadesi;
“….. ailem misafir gelince beni odaya kilitliyor,
ses çıkarmama izin
vermiyor; yemek, su vermiyor…” Ģeklindedir.
(Katılımcı 317 Ġzmir)
Onur‟un kurduğu üçüncü ilişki olan (Baba-oğul) arasındaki ilişkiye bakıldığında
ise, baba-oğul iliĢkisindeki kültürel yargılar ve kültürel yargılara bağlı olarak
kültürel tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Filmde, babasının Onur çocukken ailesini
terk ettiği vurgulanmıĢ ve filmin hiçbir sahnesinde Onur‟un babası yer
almamıĢtır. Bu nedenle baba- oğul arasındaki iliĢki Onur‟un annesiyle
diyalogları aracılığıyla açıklanmıĢtır. Filmde babanın engelli çocuğa sahip
olmasıyla birlikte babanın “engelli çocuğunu kabullenememesi” (K6) ve “engelli
çocuğundan utanması” ( K7) kalıp yargıları dikkat çekicidir. Babanın çocuğunu
inkârı ve evi terk etmesi söz konusudur. Onur babasının evi terk etmesinde
kendisini
suçlamaktadır.
Otuz
numaralı
sahnede
Onur‟un
annesiyle
diyalogundaki aĢağıdaki ifadesi dikkat çekicidir.
Onur‟un annesi: Sen bir kız buldun beni unuttun. Hiç gidip gelmiyorsun
Onur: Babasının kendisi yüzünden evi terk ettiğini anlatır (K6)
Onur‟un annesi: Gene kendini suçlamaya başlama. Baban bizi bir kadın
yüzünden terk etti.
Otuz dokuz numaralı sahne,
“babam utandı (K7), zoruna gitti, çocuğu olarak görmedi, tuhaf kötü baktı,
korktum, sustum” Ģeklinde açıklamıĢtır.
Yukarıdaki diyalogda babanın engelli çocuğuna karĢı yaklaĢımı ve bu
yaklaĢımın
Onur‟un
davranıĢları
(2007)‟nun
yaptığı
çalıĢmada
desteklemektedir.
üzerindeki
bir
etkisi
katılımcının
verilmektedir.
ifadesi
bu
Burcu
diyalogu
65
“Babam tamamen dışladı beni. Doktora engelli çocuğum olacağına ölse
daha iyiydi dediğini duydum. Topluma benimle çıkmıyor. Benim nasıl
engelli çocuğum olur kompleksini aşamadı…”
(Katılımcı 612 , Ġstanbul)
Gökçearslan (2002: 100) engelli çocuğa sahip ailelerin davranıĢlarını utanma,
uyum ya da kabul etme Ģeklinde açıklamıĢtır. Bu davranıĢın altında yatan
nedenler Gökçearslan (2002)‟ın belirttiği gibi babanın engelli bir çocuğun
sorumluluğundan kaçmak istemesiyle birlikte, çocuktaki engeli kendi kusurunun
bir yansıması olarak görme ve bundan kaçması Ģeklinde de yorumlamak
mümkündür.
Isaac, Raja ve Ravanan (2010: 630) engelli bireyin sosyal yaĢama dâhil olma
sürecinin öncelikle evde baĢladığını belirtmiĢlerdir. Özgüven, bağımsızlık,
çocuktaki bütüncül kiĢiliğin geliĢmesine yardımcı olmaktadır. Genellikle engelli
çocuğa sahip ailelerin tutumları inkâr veya aĢırı koruma Ģeklindedir.
Bireyler sosyalizasyon süreciyle öncelikle aile kurumu içinde tanıĢmaktadırlar.
Bu noktada da engelli bireylerin topluma dâhil olabilmesinde aile bireylerinin
önemli rolleri vardır. Çünkü birey ailede almıĢ olduğu düĢünce ve değerleri
habitusuna katmakta ve habitusunda bulunanlar doğrultusunda hareket
etmektedir. Engelli bireyin ailesinden sosyal yaĢama katılım konusunda destek
görememesi ve filmde olduğu gibi inkâr ve utanma davranıĢlarıyla karĢılaĢması
olumsuz sonuçlara neden olabilmektedir.
Filmde Onur babasının kendinden
utanması sonucunda susmuĢ ve konuĢmaya çalıĢmaktan vazgeçmiĢtir. Filmde
Onur‟un ailesine bakıldığında engeli nedeniyle oğlunu reddeden bir baba ve
oğluna aĢırı düĢkün bir anne karakteriyle karĢılaĢılmaktadır.
Engelli çocuğa sahip ailelerin utanarak çocuklarını saklamaları çocuğun
izolasyonuyla sonuçlanmaktadır.
Filmde ve yapılan araĢtırmalarda engelli
çocuktan utanma ve aileyi terk etme davranıĢı babada görülürken annede ise
aĢırı koruma davranıĢı söz konusudur.
66
Anne babanın çocuğu kabullenmesi, çocuğun kendini kabullenmesinde önemli
bir etkendir. Anne babası tarafından kabul gören, sevilen, ilgilenilen, önemli
olduğuna inanan çocuğun kendi durumunu kabullenmesi de kolaylaĢmaktadır
(Gökçearslan 2002: 100). Birey toplumda karĢılamıĢ olduğu davranıĢlar
sonucunda habitusunu ve bu bağlamda da sermaye türlerini oluĢturmaktadır.
Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar engel odaklı olmakta ve bireyin
kendisinden beklenen davranıĢları yapamaması noktasında Ģekillenmektedir.
Filmde Onur‟un babasının, Onur‟u çocuğu olarak aile büyüklerine el öpmeye
götürmemesi ve arkadaĢlarının yanında konuĢmaya çalıĢırken çıkardığı
seslerden utanması iĢlenmiĢ ve bu durum Onur‟un içine kapanması ve
konuĢma çabalarından vazgeçmesine neden olmuĢtur.
Tüm bu belirtilenlerin ıĢığında filmde engelli bireye iliĢkin olarak “ karĢı cinsin de
engelli olmasının gerektiği” (K1),
“anormal iliĢki” (K2) “cesur olması” (K3)
“engelli erkeğin kendisinden beklenen yükümlülükleri yerine getiremeyeceği”
(K4),
“engelli
çocuğun
kendine
yetemeyeceği/
kendi
kendini
idame
ettiremeyeceği” (K5) “engelli çocuğunu kabullenememesi” (K6) ve “engelli
çocuğundan utanması”
( K7) Ģeklindeki kalıp yargılardan hareketle engelli
bireye iliĢkin “sağır”, “eksik”, “dilsiz”, “yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen”
kültürel tanımlamaları tespit edilmiĢtir. Yabancı film incelemelerinde benzer
tanımlamalara rastlanılmıĢtır. Isaac, Raja, Ravanan (2010: 629)‟ın belirttiği gibi
engelli bireylere iliĢkin kültürel resim (portrait of a disabled individual)
kaybeden, iĢe yaramayan, alay edilen, korunmaya muhtaç olan hak sahibi
olmayan, yetersiz-eksik sosyal itibara sahip olan Ģeklinde oluĢturulmuĢ ve
günümüze kadar da ulaĢan kültürel tanımlamalar resmedilmiĢtir. Yine birçok
yabancı filmde (Amerikan sinemasında) engelli bireye iliĢkin tanımlamalar
“Ģeytani kötürüm” ve “aziz, bilge kiĢi” Ģeklinde iki uç boyutta tespit edilmiĢtir
(Norden 1994 akt. Cheu 2002:199).
Engelli bireyin kendi bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel tanımlamaların tespiti için
filmden beĢ sahne incelenmiĢtir. Onur‟un kendisine iliĢkin bakıĢı “cesur”, “boyun
eğen”, “mücadele eden” ve “sinirli tavırlar sergilemesi” Ģeklindedir. Filmde, filmin
kahramanı üzerinden gizil anlamda olumlu bir kültürel tanımlama çabası fark
67
edilmektedir. Engelli karakter olan Onur engeliyle barıĢıktır ve sosyal yaĢama
dâhil olmaya çalıĢmaktadır. Burada “mücadele eden” ve “kendiyle barışık
olması” Ģeklinde iki olumlu kültürel tanımlama göze çarpmaktadır.
Film
üzerinden daha örtük bir biçimde izleyiciye verilen yönüyle cesur tanımlaması
içinde yer alan Onur kendi ayakları üzerinde durabilen, ekonomik bağımsızlığını
elde etmiĢ, sosyal iliĢkiler kurabilen (kız arkadaĢ, hobi, ve arkadaĢ grubu) bir
birey olarak verilmiĢtir.
Yirmi bir numaralı sahnede Onur, Zeynep ve kürek
takımından arkadaĢlarıyla sohbet etmektedir.
Yirmi bir numaralı sahneden bir görüntü
Onur‟un mücadele eden
yönüyle
tanımlanması ise,
özellikle
ebeveyn
iliĢkilerinde ön plana çıkmaktadır. Yirmi dokuz numaralı sahnede annesinin
Onur için lokanta açması ama Onur‟un lokantada çalıĢmak istemeyerek
annesine karĢı gelmesi mücadeleci yönüne örnek teĢkil etmektedir.
Diğer
taraftan Onur olaylara aĢırı tepki veren, agresif yönüyle de sergilenmektedir.
Agresif tavırlar sergilediği sahnelerden birisine kütüphanede gürültü çıkartan bir
öğrenciye müdahale etmesini örnek olarak vermek mümkündür.
Tüm bu sahnelerden de anlaĢıldığı gibi engelli bireyin kendi bakıĢ açısıyla
Ģekillenen kültürel tanımlamalar, toplumun bakıĢ açısıyla Ģekillenen kültürel
tanımlamalara göre olumlu bir anlam ifade etmektedir.
Engellilik bireysel bir sorun veya engelden kaynaklanan bir problem değildir
fakat toplumun organize bir Ģekilde bireyi dıĢlamasıyla sonuçlanmaktadır
68
(Davis ve Resistance 2002: 160). Başka Dilde Aşk filminde bireyin sahip olduğu
engelden çok, bireyin hayatını kuĢatan ve ona zorluklar yaĢatan, dolayısıyla
bireyi engelleyen sosyal çevreye odaklanılmaktadır. Burada yönetmenin ifadesi
İ. B:Mesajımız şu; Bizim ideal kavramıyla ilgili bir derdimiz var.
Dizilerde falan da oynadığı için Mert daha da dertli. Şimdi acayip
insanlar var ya evler, iş yerleri, paralar, arabalar. Öyle bir ideal
dünya yok. Yani en azından biz orada yaşamıyoruz. Hayal âlemi
gibi bir dünya. Supermanler var, spidermanler var. Bizim ideal
kavramıyla bir derdimiz olduğu için Onur‟u ideal bir adam yaptık.
Onur‟a bence her kadın âşık olabilir.
Bu noktada da dikkat çekici olan, ulaĢılabilen ve incelenebilen Batı filmlerindeki
pek çok engelli karakterin BaĢka Dilde Aşk filmindeki engelli karakter gibi,
“mücadele
eden”
“cesur”
ve
“kendisiyle
barıĢık”
bir
birey
olarak
senaryolaĢtırılmamasıdır. Bu durum BaĢka Dilde Aşk filmini kendi türünden
filmler arasında farklı kılmaktadır. Çünkü Onur iĢitme engelli bir birey olarak,
eğitimli, spor yapan ve sosyal iliĢkiler ağı içinde yer alan bir karakter olarak
resmedilmiĢtir.
Film engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalarla mücadele eden yönüyle
engelli karakterlere yer veren birçok filmden ayrılmaktadır. Bu bağlamda filmin
medikal modelden uzak bir bakıĢla daha geniĢ ölçüde (sosyal model
perspektifinden) engelliliğe yaklaĢtığı rahatlıkla söylenebilir. Burada odaklanılan
Onur‟un iĢitme engeli değil, iĢitme engelli olduğu için çevrenin kendisine birçok
engeli oluĢturmasıdır.
6.2 ENGELLĠ BĠREYLERĠN KÜLTÜREL TANIMLAMALARINDAKĠ SERMAYE
TÜRLERĠ
6.2.1 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Ekonomik
Sermayeleri
Kültürel tanımlamalara bağlı olarak engelli bireylerin ekonomik sermayelerini
belirlemek amacıyla filmden beĢ sahne incelenmiĢtir. Bu bölümde analiz
69
edilecek sahneler Bourdieu‟nun ekonomik sermaye kavramıyla kast ettiği maddi
parasal değerleri içermektedir.
Bu bağlamda da ekonomik sermayeyi
belirlemekte önemli iki unsur olan meslek ve iĢi yansıtan sahneler incelenmiĢtir.
Yapılan analiz sonucunda elde edilen kategoriler;
Engel
Meslek: Grafik tasarımı
Yapılan iĢ: Kütüphanede çalıĢmak
Ekonomik durumu: K1
Lokantada kendi ayakları üzerinde durmak istediği için çalıĢmak
istememe: K2
Mesleğini yapmak istememe:K3
Daha önce mesleğini yapmayı deneme:K4
Duymadığını anlayıp çalıĢtırmak istememe:K5
ġekil 2; Meslek ve ĠĢ Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler;
Mesleğini yapmak istememe (K3), daha önce mesleğini yapmayı deneme (K4)
ve duymadığını anlayıp çalıĢtırmak istememe (K5) mesleğe bağlı olarak
oluĢturulan alt kategorilerdir.
ĠĢe bağlı olarak oluĢturulan alt kategori ise
lokantada kendi ayakları üzerinde durmak istediği için çalıĢmak istememe (K2)
Ģeklindedir.
ġekil 3: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Ekonomik Sermayesi
70
Bireyin maddi anlamdaki kazanımları sahip olduğu meslek ve yaptığı iĢ
doğrultusunda belirlenmektedir. Bireyin almıĢ olduğu eğitim sonucunda
kazandığı mesleği yapması beklenmektedir. Fakat istihdam sorunları, iĢsizlik
gibi faktörlerin dıĢında birey engeli nedeniyle mesleğini yapmakta çeĢitli
zorluklarla karĢılaĢmaktadır. Başka Dilde Aşk filminde de Onur‟un engelli olması
nedeniyle kendisine yüklenen “eksiklik” ve “yetersiz” kültürel tanımlaması
mesleği ve iĢi arasında kopukluğa neden olmuĢtur. Kütüphane ortamı sessizliği
gerektiren bir ortam olduğu için Onur kütüphanede çalıĢmak zorunda kalmıĢtır.
Onur‟un kütüphanedeki görevi ise kitapları yerleĢtirmek ve rafları düzenlemektir.
Filmin ana karakteri Onur‟un engeli nedeniyle mesleğini yapamaması yukarıdaki
Ģekilde anlatılmaktadır. Mesleğini yapması durumunda daha fazla gelire sahip
olması beklenen Onur kütüphanede çalıĢtığı için daha az para kazanmaktadır
ve Onur‟un ekonomik düzeyinin de orta gelir grubu (K1) olduğunu söylemek
mümkündür.
On
üç
numaralı
sahnede
Zeynep
Onur‟un
kütüphanede
öğrenmektedir;
Zeynep: Sen de mi şehir bölge planlama okudun?
Onur: (Kağıda yazar) Grafik tasarımı
Zeynep: Nerede çalışıyorsun?
Onur: (Kağıda yazar) Kütüphanede
Zeynep: Kütüphanede mi?
Onur: (Evet anlamında başını sallar)
On üç numaralı sahneden bir görüntü
çalıĢtığını
71
Daha önce de tespit edilen engelli bireylere yönelik “sağır”, “eksik”, “dilsiz”,
“yetersiz”, “utanılan”
ve “güvenilmeyen” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar
engelli bireylerin sosyal yaĢamdan uzaklaĢmalarına neden olmaktadır. Engelli
bireylerden bazılarıysa bu kültürel tanımlamalarla mücadele etmekte ve
kendilerine toplumda bir konum elde etmeye çalıĢmaktadır. Onur da öncelikle
mesleğini yapmak istemiĢtir. Fakat engelli bireylere iliĢkin kültürel bakıĢ Onur‟un
mesleğini yapmasına engel olmuĢtur.
ġekil 4: Onur‟un Engeli Nedeniyle Mesleğinde YaĢadığı Döngü
Grafik tasarımcısı olduğu için mesleğini yapmayı denemiĢtir (K4), iĢverenler
duymadığını anlayınca iĢten çıkarmıĢtır (K5) Onur da artık mesleğini yapmak
istememektedir (K3). Filmde tespit edilen Onur‟a iliĢkin “eksik” ve “yetersiz”
tanımlaması Onur‟u mesleğinden uzaklaĢtırmıĢ ve Onur ne kadar mücadele
ederse etsin sonuçta mesleğini yapamamıĢtır.
Burcu (2007)‟nun yapmıĢ olduğu çalıĢmada araĢtırma grubunun %71‟i iĢ bulma
konusunda ciddi sıkıntılar yaĢadıklarını ifade etmiĢtir (Burcu 2007:190). Bu
konuda katılımcıların ifadeleri ise;
“ Sakat kadrosundan girdik aynı dereceden aynı kadrodan emekli
“olacağız… Bir yükselme olmuyor, çalıştığın ortamda yükselemiyorsun…”
Katılımcı 129, Ankara
72
“ Bir özürlü kendini ifade edebiliyorsa sorunu olmaz. Ekonomik
bağımsızlık da bu konuda çok önemli. Ekonomik bağımsızlığın varsa her
şey düzelir…”
Katılımcı 705, Ġstanbul
Onur öncelikle mesleğini yapmak için mücadele etmesine rağmen iĢten
çıkarılmalar nedeniyle habitusunu “ben mesleğimle ilgili bir iĢte çalıĢamam”
Ģeklinde ĢekillendirmiĢ ve mesleğini yapmaktan vazgeçmiĢtir. On dokuz
numaralı sahnede Zeynep Onur‟a mesleğini yapması için baskı yapmakta ve
Onur‟a “bir web sayfası yapsan kütüphanede kazandığının kaç katını kazanırsın
derken Onur gülerek uzaklaşmıştır”.
Engelli bireyler eğitim hayatından sonra iĢ bulsalar da karĢılaĢtıkları sorunlar
devam etmektedir. Engelli bireylere karĢı bu tür yaklaĢımlar bireyin toplumdan
izole olmasına neden olmaktadır. Onur‟un “eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki
kültürel tanımlamalar nedeniyle mesleğini yapamaması ve daha düĢük ücretli
bir iĢte çalıĢmak zorunda kalması nedeniyle ekonomik sermayesi de olması
gerekenden farklı Ģekilde oluĢmuĢtur. On altı numaralı sahnede de Onur para
hesabı yapmaktadır. Bu sahnede hiç diyalog bulunmamaktadır. Onur öğle
yemeğinden sonra kâğıda giderlerini yazmaktadır.
On altı numaralı sahneden bir görüntü
73
Aynı zamanda sahne yirmi altıda Zeynep Onur‟a mesleğini yapması gerektiğini
anlatırken Onur denediğini ama iĢverenlerin kendisini iĢten çıkardığını
anlatmıĢtır.
Yirmi altı numaralı sahneden bir görüntü
Onur
“eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki kültürel tanımlamalar nedeniyle
mesleğini yapamamasına rağmen yine de farklı bir Ģeyler yapabildiğini
göstermek ve ekonomik anlamda bağımlı olmamak nedeniyle annesinin kendisi
için açtığı lokantada çalıĢmak istememiĢtir. Sahne yirmi dokuzda Zeynep ve
Onur‟un annesi arasındaki diyalog Ģu Ģekildedir;
Onur‟un annesi: Çabalamadan hiçbir şey olmuyor. Mesela ben burayı
Onur için açmıştım. Ama o hiçbir zaman burada çalışmak istemedi. Kendi
ayakları üzerinde durabileceğini göstermek istiyor.
Zeynep: O‟na karşı anlayışlı davranmanız çok güzel bir şey.
Bu noktada Başka Dilde Aşk filminde Onur toplumun gözünde
“yük” ve iĢe
yaramaz” olarak gösterilmesine bir tepki olarak “mücadele eden” yönüyle ön
plana çıkmaktadır. C. Barnes‟a göre, (1996) engelli bireylere karĢı kurumsal
ayrımcılık,
yaĢamlarının
her
alanını,
istihdam
da
dâhil
olmak
üzere
etkilemektedir. ĠĢle ilgili olarak, Barnes, iĢsizlik ve istihdam dıĢı kalmanın engelli
bireyler arasında, özellikle akut sorunlar yaĢayan genç engelliler ile birlikte,
74
onların engelli olmayan yaĢıtlarına göre, önemli ölçüde daha yüksek olduğunu
kaydetmektedir (akt.Bilton vd.2008: 315).
Onur‟un mesleği ve iĢiyle ilgili olarak filmin yönetmeninin görüĢü de elde
ettiğimiz bulguları pekiĢtirmektedir.
Ç.P:Onur kendi ayakları üzerinde durmak için lokantada çalışmak
istemiyor. Ama kendi mesleğini de yapamıyor, mesleği grafik tasarımcısı
fakat yaptığı iş kütüphanecilik.
İ.B:Yazarken çağrı merkezi hep vardı. Ama grafik tasarımı yapacaktı.
Ben Eskişehir Üniversitesi‟nin işitme engelliler için olan bölümlerini
bilmiyordum. Onur senaryonun ilk aşamalarında köprü gişesinde
çalışıyordu. Köprü gişesinde çalışanlar kalmadığı için çalışma yerini
sonradan kütüphane olarak değiştirdik.
Yapılan analizler sonucunda
“eksik” ve “yetersiz” Ģeklindeki kültürel
tanımlamalara bağlı olarak engelli bireylerin ekonomik sermayelerinin engelleri
doğrultusunda Ģekillenmekte olduğu sonucuna ulaĢılmıĢtır. Çünkü engelli
bireyler eğitim sürecinden sonra bir meslek kazanmalarına rağmen meslekleri
doğrultusunda
çalıĢamamaktadırlar.
Bunun
sonucunda
da
ekonomik
sermayeleri, yani Bourdieu‟nun belirttiği gibi sahip oldukları maddi kazanımlar,
engelleri doğrultusunda girdikleri iĢe göre değiĢmektedir. Başka Dilde Aşk
filminde Onur karakterinin mesleğini yapamaması daha düĢük gelir getiren bir
iĢte çalıĢması bu duruma örnektir.
6.2.2
Kültürel
Tanımlamalar
Boyutunda
Engelli
Bireylerin
Sosyal
Sermayeleri
ÇalıĢmada Bourdieu tarafından sosyal sermaye olarak görülen bireyin iliĢkiler
ağı ve bir gruba üyelikten kazanılan statüsü bu bölümde incelenmiĢtir. Bu
bağlamda filmde engelli bireyin sosyal sermayesini ortaya çıkartmak için toplam
altı sahne incelenmiĢtir. Ġncelenen sahnelerden anne-baba, kız arkadaĢ ve
arkadaĢlar, kürek takımı üyeliği Ģeklinde kodlar elde edilmiĢtir. Bu kodlar aile,
75
arkadaĢ çevresi, hobi ve sevgili olarak kategorilendirilmiĢ ve son olarak da
kategoriler arasındaki iliĢkiye bakılmıĢtır.
ġekil 5: Sosyal ĠliĢkiler Ağı ve Statü Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt
Kategoriler
Engel
Aile:K1
ArkadaĢ çevresi: K2
Sevgililik: K3
Hobiler:K4
Sosyal iliĢkiler ağına bağlı olarak aile (K1), arkadaĢ çevresi (K2) ve sevgililik
(K3), statüye bağlı olarak ise hobi (K4) ve kız arkadaĢa sahip olması (K3)
Ģeklinde alt kategorilere ayrılmıĢtır.
ġekil 6: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sosyal Sermayesi
76
Toplum tarafından engelli bireylere yüklenen “sağır” ve “dilsiz” kültürel
tanımlamalarıyla engelli bireylerin sosyal iliĢkiler anlamında zayıf oldukları ve
genellikle engelli bireylerle iletiĢim halinde oldukları düĢünülmektedir. Aynı
zamanda kültürel tanımlamalar boyutunda da engelli bireylere iliĢkin sosyal
sermayeler bireyin engelli olmayan karĢı cinsle iliĢkisi olamayacağı, bireyin
evlilik kurumunda kendinden beklenen rolleri yerine getiremeyeceği Ģeklindedir.
Filmde otuz dokuz numaralı sahnede Zeynep‟in babasının Onur için “kızım biz
senin neyini eksik ettik de “eksik bir adamla” birlikte oluyorsun” ifadesindeki
“eksik” tanımlamasını örnek olarak vermek mümkündür.
Bu nokta da Burcu, Kamanlıoğlu ve ġahin (2009:18) öncelikle engelli bireylerin
(468 cevaplayanın) cinsiyet fark etmeksizin eĢ bulma ve evlenmede karĢı
karĢıya kaldıkları sorunları önem sırasına göre; karĢı tarafın, zaman zaman da
kendi ailelerinin istememesi (%31.4), baĢkalarının dıĢ görünüĢe önem vermesi,
tanımadan sormadan fiziksel görünüĢe bakıp karar vermesi (%28.6), toplumun
bir kadın veya erkekten evliliğe iliĢkin sorumlulukları (ev içi rolleri, kadınlık,
erkeklik, annelik, babalık gibi) yerine getirmesine iliĢkin beklentilere cevap
verilemeyeceğinin
düĢünülmesi
(%13.2),
ekonomik
problemler
yaĢanabileceğinin ya da bu konuda zorlanılacağının düĢünülmesi (%12.2), karĢı
cinsle iletiĢim kurma konusunda beğenilmeyeceğinin, istenilmeyeceğinin
düĢünülmesi ve bu açıdan çekingen davranılması (%9.6), engelli bireylerin
kendi fiziksel özelliklerine benzer bir kiĢiyi tercih etmemeleri (%4.9) Ģeklinde
belirtmiĢlerdir. Shakespeare (1996) engelli kadın ve erkeğin cinsel anlamda
düĢük özgüven geliĢtirdiğini belirtmiĢtir (Drake 1999:133).
Burcu (2007) araĢtırma grubunda eĢ bulmada engelli olmalarının güçlük
yaĢattığını/ yaĢatabileceğini düĢünenlerce belirtilen güçlüklerin baĢında (%31.4)
“ailelerin istememesi” olarak belirtmiĢtir. Ġkinci sırada “baĢkalarının dıĢ görünüĢe
önem vermesi” (%28.6), üçüncü sırada ise “evliliğe iliĢkin sorumlulukları yerine
getirememe” gelmekte (%13.2) ve dördüncü sırada ise, %12.2 ile “ekonomik
problemler” dile getirilmektedir (Burcu 2007:174).
77
Yirmi üç numaralı sahnede Onur Zeynep‟i annesiyle tanıĢtırmak için evine
gittiğinde aralarındaki diyalog;
Onur‟un annesi: Zayıfladın mı sen biraz?
Onur: Biraz. (Zeynep‟i tanıştırır)
Onur‟un annesi:
Hoş geldin Zeynep. (Zeynep‟in de işitme engelli
olduğunu düşünüp işaret diliyle konuşmuştur)
Onur: Zeynep‟in işitme engelli olmadığını anlatır.
Onur‟un annesi: Ben çok çok özür dilerim (yüzünde şaşkınlık ifadesi
vardır)
Filmde de kültürel tanımlamalara bağlı olarak Onur‟un annesi, oğlunun kız
arkadaĢının engelli olabileceği yönünde düĢünce geliĢtirmiĢtir.
annesinin
düĢüncesi
toplumun
engelli
bireylere
iliĢkin
Onur‟un
düĢüncelerini
yansıtmaktadır.
Onur‟un babasıyla olan iliĢkisinde ise, engelli bireye iliĢkin “utanılan” kültürel
tanımlaması ön plana çıkmaktadır. Babası engelli bir çocuğu olduğu için evi
terk etmiĢtir. Fakat annesi Onur‟un kendisini suçlamasını istemediği için bu
durumun Onur‟dan kaynaklanmadığını babasının kendilerini bir kadın yüzünden
terk ettiğini söylemektedir.
Onur‟un annesi: Tam babanın oğlusun sen
Onur: (Kızar)
Onur‟un annesi: Kızacak bir şey yok canım. Sen bir kız buldun beni
unuttun. Hiç gidip gelmiyorsun
Onur: Babasının kendisi yüzünden evi terk ettiğini anlatır
Onur‟un annesi: Gene kendini suçlamaya başlama. Baban bizi bir kadın
yüzünden terk etti.
78
Otuz numaralı sahneden bir görüntü;
Fakat otuz dokuz numaralı sahnede Onur‟un annesi, Onur‟un babasının
Onur‟dan utanarak evi terk ettiğini kabul ederek “babanı kaybetmek istemedim.
Hep bir gün hatasını anlayacak diye ümit ettim” Ģeklinde açıklamıĢtır.
Engelin sosyal sermayeyi etkilemesi filmde yalnızca aile kategorisiyle
iliĢkilendirilmiĢtir. Başka Dilde Aşk filminde bir yandan engelli bireylere yönelik
kültürel tanımlamalar vurgularken, diğer taraftan da Onur‟un bu atfedilen
tanımlarla mücadelesi verilmektedir. Kültürel tanımlarla mücadelesi sonucunda
sevgililik, hobi ve arkadaĢ çevresi farklılaĢmıĢtır.
ġekil 7: Onur‟un BakıĢ Açısıyla ġekillenen Sosyal Sermaye
Başka Dilde Aşk filminde engelli olmak “aile” (K1) iliĢkisini etkilemektedir.
Engelli olmakla “sevgililik” (K3), arkadaĢ çevresine katılma (K2) ve hobi sahibi
olma (K4) arasında doğrudan bir iliĢki kurulmamıĢtır. Filmde Onur‟un sosyal
iliĢkileri ve statüsü için “mücadele etmesi” ve engeliyle barıĢık olduğu
79
vurgulanmıĢtır. Örneğin Onur‟un engelli olması spor yapamaması için neden
değildir. Üç numaralı sahnede Onur kürek takımında arkadaĢlarıyla antrenman
yapmaktadır. Kürek takımında engelli olmayan bireyler de bulunmakta ve kürek
takımının koçu (Vedat) da engelli olmayan bireydir.
Üç numaralı sahneden bir görüntü;
Filmde tüm bunlar engelli bir bireye yönelik herhangi bir dıĢlama yapılmadan
onun bir gruba üyeliğinin göstergesidir. Bu gösterge toplumda engelli bireylere
yönelik olumlu kültürel tanımları pekiĢtirmektedir.
Filmin birçok sahnesinde
Onur‟un kürek takımında spor etkinliğini gerçekleĢtirdiği, sevgilisiyle sosyal
yaĢamın pek çok alanında yer aldığı ve çeĢitli arkadaĢ gruplarıyla bir arada
olduğu sergilenmiĢtir. Bu sahneler film üzerinden engelli bireylere iliĢkin olumlu
tanımlamaları da olanaklı kılmaktadır. Çünkü Onur engelli olmasına rağmen
engelli olmayan bireylerle sosyal yaĢamını sürdürebilmektedir.
Onur‟un
engeline kendi bakıĢıyla sosyal sermayesini oluĢturmasında “mücadele eden”
tarafı ön plana çıkmaktadır.
Bu noktada da filmin senaryo ortağı ve baĢrol oyuncusu Mert Fırat‟ın “dildeki,
halklardaki ötekileştirmeye, ötekileştirilen her şeye karşıyız. Bedensel engelliler
için havuz yapıp, açılışını yapmak marifet değil. Önemli olan onlarla aynı
havuza girmektir. Engellilere özel okullar ve kafeteryalar açmaya karşıyız.
Onları topluma entegre edelim. Hayatı, ötekileşen herkes için yaşanır hale
80
getirelim” ifadesi de filmin engellilere iliĢkin olumlu tanımlamalar üzerinde
durmasını pekiĢtirmektedir (http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=86740).
Toplumsal yaĢamdan izole bir Ģekilde resmedilen engelli bireyler Başka Dilde
Aşk filminde bulunmamaktadır. Onur‟un arkadaĢ çevresi engelli ve engelli
olmayan bireylerden oluĢmaktadır. Üstelik Onur‟un filmde yansıtılan arkadaĢlık
iliĢkileri yüzeysel değildir. Onur‟un arkadaĢları Zeynep‟in iĢaret dili öğrenmesine
yardım etmiĢlerdir.
Yapılan analizler sonucunda engele bağlı olarak “sağır”, “dilsiz”, “eksik” ve
“utanılan”
Ģeklindeki
sermayelerini aile
kültürel
tanımlamaların
engelli
bireylerin
sosyal
(K1) boyutunda etkilediği fakat engelli olmakla “sevgililik”
(K3), “arkadaĢlık” (K2) ve hobi sahibi olmayı (K4) etkilemediği sonucuna
ulaĢılmıĢtır. Çünkü Onur arkadaĢlık iliĢkilerinde ve sevgili iliĢkisinde “mücadele
edici” ve “cesur” rolleriyle öne çıkmaktadır. Onur kendisini toplumsal yaĢamdan
uzaklaĢtırmamıĢ, engelli ve engelli olmayan arkadaĢlarıyla, engelli olmayan kız
arkadaĢıyla topluma dâhil olmaya çalıĢarak kendisine bir yaĢam kurmuĢtur.
Bourdieu sosyal sermayeyle bir gruba üyelik ve sahip olduğu iliĢkileri
belirtmektedir. Onur ise sosyal sermaye bağlamında sosyal gruplara üyedir.
6.2.3 Kültürel Tanımlamalara Bağlı Olarak Engelli Bireylerin Kültürel
Sermayeleri
Bourdieu kültürel sermayeyle bireyin sahip olduğu beceriler, unvanlar, eĢyalar,
kıt sembolik mallar, eğitim ve diplomaları belirtmektedir. Filmde Onur‟un sahip
olduğu kültürel sermayeyi belirlemek için ilgili altı sahne belirlenmiĢ ve analiz
edilmiĢtir. Bu sahneler su ısıtıcısı, kapı zili, alarm, yazı tahtası, not kâğıdı, grafik
tasarımı olarak
kodlanmıĢ daha
sonra
da
eĢyalar
ve
eğitim
olarak
kategorilendirilmiĢtir. Bu bölümün analizinde iĢitme engelli bir birey olarak
Onur‟un kullandığı eĢyalara ve eğitime yer verilmiĢtir.
81
ġekil 8: EĢyalar ve Eğitim Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler
Engel
Kullandığı eĢyalar:K1
Eğitim:K2
ġekil 9: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Kültürel Sermayesi
Onur engelli olması nedeniyle günlük yaĢam için gerekli eĢyalar üzerinde
değiĢiklik yapmıĢ aynı zamanda da iĢitme engelliler için belirlenen mesleki
eğitimi almıĢtır. Engelli bireylerin engel türlerine göre belli bölümlere
yönlendirilmeleri söz konusudur. Bunun nedenini de engelli bireylerin her
bölümde eğitim alamayacağı yönündeki düĢünce oluĢturmaktadır. Bu durumu
“eksiklik” kültürel tanımlamasıyla açıklamak mümkündür. Çünkü engelli birey
adına karar verilerek yalnızca engelli bireyler belli bölümlerde eğitime
yönlendirilmektedirler. Türkiye‟de iĢitme engelliler için kısıtlı sayıda bölüm
bulunmaktadır. EskiĢehir Üniversitesi Engelliler Entegre Yüksekokulu‟nda lisans
82
eğitimi için grafik tasarımı ve seramik bölümleri, ön lisans için yapı ressamlığı ve
bilgisayar operatörlüğü bölümleri bulunmaktadır.
Onur, kapı ziline basıldığında evde yanan bir ıĢık, su ısıtıcısı kaynadığında
ıĢığının yanıp sönmesi, çalar saat alarmı olarak da yatağının sallanması
Ģeklinde eĢyalara kendine göre çözümler üretmiĢtir. Aynı zamanda evinde bir
kara tahta bulunmaktadır. BeĢ numaralı sahnede su ısıtıcısının uyarı ıĢığının
aynaya yansıması vardır.
Beş numaralı sahneden bir görüntü
Yedi numaralı sahnede de kapının zili çalınca fark etmesini sağlayacak yanıp
sönen ıĢık görülmektedir.
Yedi numaralı sahneden bir görüntü
83
Engel türlerine göre bireyler günlük yaĢamları için eĢyalarda çeĢitli değiĢikliklere
ve medikal destek ürünlerine ihtiyaç duymaktadırlar. Filmde Onur‟un eĢyaları
kendi engeli doğrultusunda değiĢtirdiği görülmektedir. Bu konuda filmin
yönetmeninin görüĢü Ģu Ģekildedir,
Ç.P: Onur‟un alarmı, yatak, tahta, ışık. Bunlar işitme engellilerin
genellikle kullandığı eşyalar mı?
İ.B: Bu aletlerin hepsi işitme engellilerin kullandığı eşyalar. Burada
çok çok az var. Pahalı bir şey. Bizim filmimizde Onur kendisi kuruyor
bunları. Ama var. Yazarken biz bunları düşündük ama başka şekillerde bu
eşyalar var. Bunlara baktık. Biz Onur‟un biraz grafik tasarımcısı kafasının
başka türlü çalışmasından dolayı kendisinin yaptığı şekilde yaptık. Kara
tahtada o benim hep sevdiğim bir şeydi zaten. O benim bir anda yaptığım,
yani deftere böyle yazmaktansa tahtaya yazmasını istedim.
Kültürel sermayede herkesin sahip olamadığı eĢyalara, becerilere sahip olma
durumu söz konusudur. Filmde de engelli olmayan bireylere yönelik olarak
tasarlanan eĢyaların engelli birey tarafından kendi engeline uygun olarak nasıl
kullanılabilir hale getirildiği görülmektedir. Onur‟un eĢyalar üzerinde kendi
engeline uygun düzenlemeler yaparak günlük yaĢama katılım becerisi filmde
verilmektedir.
Kültürel sermayenin diğer bir bileĢeni olan eğitim (K2) noktasında ise Başka
Dilde Aşk filminde Onur eğitimini grafik tasarımı alanında tamamlamıĢtır. Fakat
Onur eğitim aldığı mesleği yapamamaktadır. Filmde üniversite eğitimi öncesi
eğitim yaĢamı hakkında bir bilgi filmde yer almamaktadır. ĠĢitme engelliler için
özel eğitim veren okulda eğitim aldığına dair filmde herhangi bir bulgu yoktur.
Fakat otuz numaralı sahnede Onur ve annesi arasında geçen bir diyalogda
Onur‟un konuĢmak için eğitim aldığı ifade edilmiĢtir.
Onur‟un annesi: Zeynep‟le nasıl anlaşıyorsunuz? Konuşmuyor musun
hâlâ?
Onur: (Hayır anlamında başını sallar).
84
Onur‟un annesi: Oğlum konuşmak için o kadar çalıştın uğraştın
Onur: İnsanlar bana bakıyorlar
Onur‟un annesi: Eee zaten kimse sana acıyarak bakmıyor. Senin
utanmana gerek yok. Onlar utansın. (Sarılırlar) Bak bir şeyler söylemek
istediğinde söyle. Eğer Zeynep seni gerçekten seviyorsa sana destek
olur. Senden utanmaz.
ĠĢitme engelli bireylerin iletiĢim yollarında yazı önemli bir rol oynamaktadır.
Bunu Onur‟un salonundaki kara tahtadan (K1) ve Zeynep‟le mesajlaĢarak
haberleĢmesinden (K1) anlamak mümkündür.
Bourdieu‟da
kültürel
sermayeyle
eğitim
ve
sahip
olunan
eĢyalar
vurgulanmaktadır. Yapılan analiz sonucunda engele iliĢkin atfedilen kültürel
tanımlamaların ise Onur‟un günlük yaĢamında kullandığı eĢyaları doğrudan
etkilediği görülmüĢtür.
AlmıĢ olduğu eğitim ve kullandığı eĢyalar “eksiklik”
kültürel tanımlamasıyla ĢekillenmiĢtir.
6.2.4 Kültürel Tanımlamalar Doğrultusunda Engelli Bireylerin Sembolik
Sermayeleri
Bourdieu tarafından sembolik sermaye kavramı bireyin görünüĢ, duruĢ ve
davranıĢ biçimlerini açıklamak için kullanılmıĢtır. Başka Dilde Aşk filminde
engelli bireylere iliĢkin sembolik sermayelerin belirlenmesi amacıyla Onur‟un
davranıĢ biçimlerine bakılmıĢ, filmden ilgili on sahne belirlenmiĢ ve bu sahneler
üzerinden analiz gerçekleĢtirilmiĢtir. Ġncelenen sahnelerde ilk olarak, itme,
tartıĢma, kavga etme, konuĢmama ve Onur‟un yanlıĢ anlamaları Ģeklindeki ilgili
cümleler belirlenmiĢ ve kodlanmıĢtır.
Daha sonra bu cümleler sinirli olmak,
kendini suçlamak ve konuĢmak istememe Ģeklinde kategorilendirilmiĢ son
olarak da bu kategoriler arasındaki iliĢkiye bakılmıĢtır.
85
Engel
Sinirli olmak:K1
Kendini suçlamak:K2
KonuĢmak istememek:K3
ġekil 10: DavranıĢ Biçimleri Kategorisinin Altında Ġncelenen Alt Kategoriler;
ġekil 11: Engele Bağlı Olarak Onur‟un Sembolik Sermayesi
Onur‟un filmde en göze çarpan özelliği asabi olmasıdır. Asabiyeti Zeynep‟le
olan iliĢkisinde, ailelerinin iliĢkilerine bakıĢında ve arkadaĢ iliĢkilerinde kendini
göstermektedir. Üç numaralı sahnede kürek takımının antrenmanında Onur ve
Vedat arasında geçen diyalog;
86
Vedat: Beyler kusura bakmayın malum. Ne haber lan? Gecelerin fatihi.
Anlattı mı maceralarını? Neyse hadi bakalım. Konuşuruz sonra işimize
bakalım beyler.
Onur: (Vedat‟a dirsek atar)
Onur‟un
sinirli
olması
(K1)
çoğunlukla
konuĢulanları
veya
durumları
anlamamasından kaynaklanmaktadır. Örneğin on beĢ numaralı sahnede
Zeynep‟in arkadaĢlarıyla birlikte dıĢarı çıktıklarında Onur sohbete dâhil
olamamıĢ, sinirlenmiĢ (K1) ve ortamdan ayrılmıĢtır. Zeynep‟in arkadaĢlarının
ortamda sanki Onur yokmuĢ gibi davranmaları ve Zeynep‟in Onur‟la birlikte
olmasını istememeleri Onur tarafından fark edilmiĢtir. Onur‟a “sağır”, “dilsiz”
ve “yetersiz” Ģeklinde kültürel tanımlamalarda bulunmuĢlardır. Otuz dört
numaralı sahnede;
Leyla: Zeynepçim ne yaptığını bilmiyorsun. Hem sen beni pat diye nasıl
ortada bırakırsın. Zeynep tamamen taşınma bari hı? Bak daha yolun
başındasın. Ben seni çok iyi tanıyorum. Senin kaç yıllık arkadaşınım. Sen
bu ilişkinin sonunu görmüyor musun? Millet arkandan neler diyor Zeynep
farkında mısın?
Zeynep: Hepsini biliyorum ama hiç biri umurumda değil.
Leyla: Bence umurunda olsun. Hadi bize aldırmıyorsun annenle babanı
düşün. Onlar ne düşünecek Onur‟un halini görünce?
Zeynep: Uff Leyla yaa!......
Leyla: Benim bir tane bile anormal ilişkim olmadı Zeynep.
Zeynep: Senin normal ilişki anlayışın da bu insana bakışın da.
Leyla: (Zeynep‟i kolundan tutarak balkona çıkartır. Gel buraya der.
Zeynep‟i kolundan çeker ve Onur‟a bağırır) Onur Onur Zeynep bayıldı
çabuk buraya gel. (Onur aşağıda Zeynep‟i beklemektedir) Gördün mü
bak sana bir şey olsa haberi bile olmayacak. Normal bu mu?
87
Zeynep:
(Leyla‟dan kolunu çeker) Kalan eşyalarımı sonra gelir alırım
der.
Aynı zamanda Onur engelli olması nedeniyle babasının evi terk etmesinden
kendisini sorumlu tutmuĢ konuĢma isteğini kaybetmiĢtir.
Filmde bu durum
engelli çocuktan “utanma” kültürel tanımlamasıyla seyirciye aktarılmıĢtır. Tüm
bu tanımlamalar nedeniyle Onur‟un sosyal iliĢkilerinde agresif tavırlarda
bulunarak tepki verdiğini de söylemek mümkündür. Onur‟un sosyal iliĢki
ağındaki iletiĢim eksiklikleri yanlıĢ anlamalara yol açmaktadır. Bu durum sahne
otuz sekizde Ģu Ģekilde iĢlenmiĢtir;
çağrı merkezi eyleminde Onur, polisin
tavrını yanlıĢ anladığı için polise müdahale etmiĢ ve bunun sonucunda da
gözaltına alınmıĢlardır.
Gözaltına alınmalarıyla hem eylem baĢarısızlıkla
sonuçlanmıĢ hem de Zeynep ve Onur tekrar kavga etmiĢlerdir.
Otuz dört
numaralı sahnede de Zeynep‟in kendi evine taĢınmasını isteyen Onur Zeynep‟in
iĢ arkadaĢıyla (Aras) kavga etmiĢtir. Burada da Aras‟ın Zeynep‟e zarar verdiğini
düĢünmüĢ daha sonrada Zeynep‟i itmiĢtir.
Otuz dört numaralı sahneden bir görüntü
Bu sahneden sonra Zeynep Onur‟un
evine eĢyalarını almak için gitmiĢtir.
Onur‟da Zeynep‟in eve gelmesini beklemektedir. Aralarında geçen diyalog;
Onur: Zeynep‟e dokunur
Zeynep: Dokunma bana. Bırak ben gidiyim. Birbirimizi üzmeyelim çekil.
Ben gitmek istiyorum.
88
Onur: Ben onlar sana bir şey yapıyorlar zannettim
Zeynep: Aras bana bir şey yapmıyordu. Sadece benim gitmemi
engellemeye çalıştı. Yaa ama sen ne yaptın? O salakları haklı çıkardın.
Yaa sen beni nasıl itersin?
Onur: Sinirden ne yaptığımı bilmiyordum. İnsanların ne düşündüğü
umurumda değil.
Zeynep: O zaman sinirlerine hâkim olmayı bileceksin Onur. İnsanların ne
düşündüğünü bende umursamıyorum. O yüzden seninle birlikteyim.
Gitmek istiyorum.
Onur: Ben seninle birlikte bir ömür boyu birlikte olmak istiyorum.
Zeynep: Sen benimle birlikte olmak için ne yaptın Onur? Ben
uğraşıyorum seni daha iyi anlayabilmek için çalışıyorum. Daha bugün bu
eve taşınıyordum. Bugün hayatımı değiştiriyordum. Farkında mısın?
Onur‟un engelli olması; sinirli olması (K1), kendisini suçlaması (K2) ve
konuĢmak istememe (K3) tepkilerinin merkezinde yer almaktadır. ĠletiĢim
yetersizliği
ve
Onur‟un
geliĢtirilen“sağır”, “dilsiz”,
kendisini
ifade
edememesine
yönelik
olarak
“yetersiz”, ve “utanma” Ģeklindeki kültürel
tanımlamalar Onur‟un sembolik sermayesini kendini suçlamak, konuĢmak
istememek ve sinirli olmak Ģeklinde oluĢturmuĢtur.
89
7. BÖLÜM: SONUÇ VE DEĞERLENDĠRME
Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar hemen her toplumda söz
konusudur. Bu tanımlamalar bazı iletiĢim araçları aracılığıyla (sinema filmleri,
atasözleri, masallar vb.) kendini göstermektedir. Bu bağlamda araĢtırmanın
analiz birimi olarak ele alınan Başka Dilde Aşk filminde engelli bireylere yönelik
kültürel yargıların neler olduğu ve bu kültürel yargılara bağlı olarak kültürel
tanımlamaların neler olduğu tartıĢılmıĢtır.
Filmde, “ karĢı cinsin de engelli olmasının gerektiği”, “anormal iliĢki”, “cesur
olması”,
“engelli
erkeğin
kendisinden
beklenen
yükümlülükleri
yerine
getiremeyeceği”, “engelli çocuğun kendine yetemeyeceği/ kendi kendini idame
ettiremeyeceği”, “engelli çocuğunu kabullenememe”
ve “engelli çocuğundan
utanma” Ģeklindeki kalıp yargılardan hareketle engelli bireye iliĢkin “sağır”,
“eksik”, “dilsiz”,
“yetersiz”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” şeklindeki kültürel
tanımlamalar tespit edilmiĢtir. Tüm bu kültürel tanımlamalar bireyin sosyal
dünyasını çevrelemekte ve birey bu tanımlamalarla birlikte kendisine bir yaĢam
kurmaya çalıĢmaktadır. ÇalıĢmada elde edilen bu tanımlamalar toplumdan
topluma değiĢiklik gösterse de içerdikleri anlam değiĢmemektedir. Ayrıca bu
tanımlamalar engelli bireylere iliĢkin bir kültürel resim ortaya çıkarmaktadır.
ÇalıĢmada engelli bireylere iliĢkin elde edilen tanımlamalar literatürdeki
çalıĢmalarla benzerlik taĢımaktadır.
Engelliliğin ahlaki çöküntüden kaynaklandığı ve bireyin içindeki kötülüklerin
dıĢarı yansıması Ģeklindeki ilk açıklamalar yerini zamanla tıbbi yani medikal
açıklamalara bırakmıĢtır. Medikal model bireyin engeline odaklanmakta ve
engelliliği tedavi edilebilir veya iyileĢtirilebilir bir durum olarak tanımlamaktadır.
Engellilik çalıĢmalarında uzun süre hâkimiyetini koruyan bu model 1960‟li
yıllarda
Ġngiltere‟de
kaybetmiĢtir.
Oliver
ve
Finkelstein‟in
çalıĢmalarıyla
hâkimiyetini
Shakespeare ve Watson, Freund (2001), Priestley (1998) ve
Swain ve French (2000) sosyal modeli açıklayan teorisyenlerden bazılarıdır.
Başka Dilde Aşk filminde
bireyin engeline odaklanılmak yerine bireyin
toplumsal yaĢamda engellenmesi üzerinde durulmuĢtur. Birey engeline rağmen
toplumsal yaĢamaya katılmaya çalıĢmaktadır. ÇalıĢmada elde edilen bu sonuç
90
engelliliği açıklamak için kullanılan modellerden sosyal modelin engelliliği
açıklamadaki bakıĢ açısını doğrular bir nitelik taĢımaktadır.
Toplumun engelli bireye bakıĢı, engelli bireyin kendisini tanımlamasını etkileyen
bir faktördür.
Çünkü bireyin çevresi engeliyle ilgili kültürel tanımlamalarla
çevrilidir. Engelli birey her ne kadar bu tanımlamaların dıĢına çıkmaya çalıĢsa
da baĢaramadığı durumlar söz konusudur. Örneğin, öğretmenlik yapmak veya
çocuk sahibi olmak isteyen bir birey engelliliğin kültürel betimlemesiyle
öğretmenlik yapamaz, anne olamaz Ģeklinde damgalanmakta ve bir süre sonra
kendini o Ģekilde konumlandırmaktadır.
Onur mesleğini yapmak istemesine
rağmen (grafik tasarımcılığı) engelli olduğu anlaĢılınca iĢten çıkarılmıĢ ve bu
durum onun bir daha kendi mesleğini yapmak istememesine neden olmuĢtur.
Bu sonuç aynı zamanda engelliliğin sosyal olarak inĢa edildiğinin de kanıtıdır.
Çünkü Onur engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamalar doğrultusunda
habitusunu oluĢturmuĢtur. Onur bireysel anlamda ne kadar mücadele ederse
etsin engelli bireylere iliĢkin toplumsal bakıĢı değiĢtirememiĢtir.
Filmde engelli bireylerin ekonomik sermayelerinde meslek ve iĢ kategorisi
üzerinden gidilmiĢtir. Filmde Onur‟un engeline yönelik eksik ve yetersiz kültürel
tanımlamalarının Onur‟un ekonomik sermayesini Ģekillendirdiği tespit edilmiĢtir.
Filmde Onur mesleğini yapamadığı için kütüphanede çalıĢmak zorunda
kalmıĢtır. Bu nedenle ekonomik anlamda sıkıntı yaĢamaktadır.
Annesine
ekonomik anlamda bağımlı olmamak ve farklı Ģeyler de yapabildiğini göstermek
için annesinin açtığı lokantada çalıĢmak istememekte ve kütüphanede
çalıĢmaktadır.
Engelli bireyler,
kültürel tanımlamalar nedeniyle
kendi
mesleklerini yapamamakta ve engelli olmayan bireylere göre daha fazla
iĢsizlikle karĢı karĢıya kalmaktadırlar. Filmden elde edilen bu sonuç Burcu
(2007)‟nun çalıĢmasındaki sonuçlarla benzerlik taĢımaktadır.
Finkelstein endüstrileĢme sonucu engelli bireylerin yeni çalıĢma koĢullarına
ayak uyduramadıklarını, pasif ve bağımlı bireyler haline geldiklerini ifade
etmiĢtir.
Roulstone (2000) engelli bireyler için çalıĢma yaĢamından uzak
kalmanın ciddi bir risk olduğunu ve engelli bireylerin ekonomik ve sosyal
anlamda bağımlı kaldıklarını vurgulamaktadır.
91
Engelli bireyler çalıĢma hayatına girmek için daha sonra da girdikleri iĢ
yerlerinde tutunabilmek için karĢılarına çıkan sorunlarla uğraĢmaktadırlar.
Öncelikle bireyler kendi mesleklerine uygun iĢlere girmede zorluklarla
karĢılaĢmaktadır. Özel sektörde yaptıkları iĢ karĢılığında aldıkları ücret engelsiz
bireylerden daha düĢüktür. Kamuda ise engelli kontenjanından yapılan alımlar
sonucunda birey o kadroda kalmakta ve iĢ yerinde yükselememektedir.
Bireylerin engellerine uygun olarak yapabilecekleri iĢlere yerleĢtirilmeleri
toplumsal yaĢama katılımları açısından önem taĢımaktadır. Örneğin zihinsel
engelli bireylerin galoĢ yapımı ve kafeteryalarda çalıĢmak için eğitim alarak
çalıĢma yaĢamına girmeleri toplumsal yaĢamdan izole olmalarını engelleyen bir
faktördür.
Engelli bireylere iliĢkin kültürel tanımlamaların bireylerin sosyal sermayesini
belirlemesinde, engelli bireylerin kapalı bir çevrede yaĢaması ve sağlıklı iliĢkiler
kuramaması beklenmektedir. Fakat Başka Dilde Aşk filmine bakıldığında
Onur‟un engelli ve engelli olmayan bireylerden oluĢan bir arkadaĢ grubu
bulunmaktadır. Üstelik kız arkadaĢı da engelli değildir. Filmin yönetmeni Onur
karakterine herkesin âĢık olabileceğini ve filmde ideal bir adam yarattıklarını
belirtmiĢtir. Filmde önemli olan bireyin engeli değildir. Filmde engelli ve engelli
olmayan bireylerin bir arada olabilecekleri üzerinde durulmuĢtur. Engelli bireyin
hayata dâhil olabilmesi zor fakat imkânsız değildir. Onur elinden geleni yapsa
da sosyal yaĢama engelli olduğu için engelli olmayan birey kadar dâhil
olamamakta, Zeynep‟te Onur‟la birlikte olduğu için toplumun engelli bireylere
yönelik kalıp yargılarıyla karĢılaĢmaktadır. Filmde Onur‟un sosyal çevresi
“sağır”, “dilsiz”, “eksik”, “utanılan” ve “ güvenilmeyen” kültürel tanımlarıyla
çevrilidir.
Morris (1991) maskülinite ve yaygın kavramsallaĢtırmaların fiziksel yapabilirlik
ve özerklik arasında iliĢkili kurularak yapıldığını belirtmiĢtir. Morris‟e göre,
maskülinitenin sosyal tanımı, güç ve mükemmel bedenin ayrılmaz bir bağla
bağlı olduğu ve kırılgan yapıda olmadığı Ģeklindedir (Drake 1999:143).
Bu
nedenle engelli bir erkeğin toplumdan beklenen erkeklik rollerini yapamayacağı
yönündeki düĢünceler yaygındır. Kültürel tanımlamalar boyutunda engelli
92
bireylere yönelik tanımlamalar nedeniyle bireyler karĢı cinsle iliĢkilerinde sorun
yaĢamaktadırlar.
Bu
durum
da
bireyin
sosyal
sermaye
türünü
Ģekillendirmektedir. Onur‟un bedensel bir deformasyonu bulunmamakla birlikte,
kürek çekmekte ve sportif bir görüntü çizmektedir. Onur‟a yönelik olarak
Zeynep‟in arkadaĢlarının sağır olmasa yakışıklı çocukmuş, Zeynep‟in babasının
ise eksik adam Ģeklindeki tanımları engelli bireylere yönelik bakıĢa örnek olarak
verilebilir.
Engel bireyin günlük yaĢantısında kullandığı eĢyaları ve düzenini etkilemektedir.
Onur bir iĢitme engelli birey için günlük yaĢantısında kullanacağı eĢyalarda
hayatını kolaylaĢtıracak düzenlemeler yapmıĢtır. Engelli bireyin kültürel
sermayesinin engeli tarafından belirlendiğini söylemek mümkündür.
Onur‟un
kültürel
sermayesinin
“eksik”
kültürel
tanımlaması
Filmde
aracılığıyla
belirlenmektedir. Kültürel tanımlamalar nedeniyle bireyler istedikleri alanda
eğitim alamamakta yalnızca kendileri için uygun görülen alanlarda eğitim
alabilmektedirler. Başka Dilde Aşk filminde Onur aldığı eğitim doğrultusunda
günlük kullanım için gerekli eĢyalarda değiĢiklikler yapmıĢtır. Bu noktada bireyin
engeli kültürel sermayesini kullandığı eĢyalar ve aldığı eğitim boyutunda
Ģekillenmektedir.
Onur‟un
sosyal
sermayesi
“sağır”,
“dilsiz”,
“yetersiz”,
“utanılan”
ve
“güvenilmeyen” kültürel tanımlamalarıyla oluĢmuĢtur. Onur iĢitme engelli
arkadaĢlarıyla iĢaret dilinde konuĢmakta, dudak okumakta ve yazarak iletiĢime
geçmektedir. Onur, konuĢmak için eğitim almıĢ olmasına rağmen çıkardığı
seslerden dolayı insanların kendisine acıdığını düĢünerek konuĢmamaktadır.
Babasının Onur‟dan utanarak evi terk etmesi de Onur‟un kendisini suçlamasına
neden olmuĢ ve Onur konuĢmayı denemek yerine susmayı tercih etmiĢtir. Onur
grup diyaloglarını takip etmekte zorlandığı için yanlıĢ anlamalar yaĢanmakta ve
bu da agresiflik ve kavgayla sonuçlanmaktadır. Onur‟un sembolik sermayesi
sinirli olması, konuĢmak istememesi ve kendini suçlaması noktasında
Ģekillenmektedir.
Engelli bireyler modern toplumlarda dıĢlanmayla karĢılaĢmaktadır. Örneğin
bireyler iĢ bulmada problemlerle karĢılaĢmaktadır, engelli çocuğa sahip bir aile
93
çocuğunu herkese (mainstream school) açık okullara göndermede, sokakta,
sosyal paylaĢım ortamlarında örneğin, bar, toplu-taĢıma ve diğer servislere
ulaĢamamakta, Ģiddet ve ayrımcılıkla karĢılaĢmaktadır. Tüm bu dramatik
durumlar
sıklıkla
toplumsal
anlaĢmazlıkları
içermektedir
(Shakespeare
1997:75).
Engelli
bireylere
üniversiteye
giriĢ
sınavında
engelli
kontenjanından
yararlandırarak üniversiteye girmeleri ve belli alanlarda eğitim almaları
sağlanmakta ama istihdamda yaĢanan sıkıntılar nedeniyle engelli bireyler
toplumsal yaĢama katılmakta sorunlar yaĢamaktadır. Bu noktada meslek sahibi
olan engelli bireylerin kendi mesleklerini yapmalarında karĢılaĢabilecekleri
sorunlarla ilgili tedbirleri almak önem taĢımaktadır.
Engelli
bireyler
kendilerine
yönelik
olarak
pozitif
ayrımcılık
talebinde
bulunmamakta ve her türlü ayrımcılığa karĢı çıkmaktadırlar. Hiç kimseye
bağımlı olmadan bir yaĢam sürmelerini sağlamak, engelli bireylere yönelik
toplumsal bakıĢı değiĢtirecek geniĢ kapsamlı sosyal politikalarla sağlanabilir.
Yalnızca engelli bireylere yönelik düzenlemelerden vazgeçilmesiyle engelli
bireylere karĢı ayrımcılık davranıĢının kemikleĢmesinin önüne geçilebilir. Engelli
bireylerin çocukluklarından itibaren sosyal yaĢama karıĢabilmeleri ve engelli
olmayan bireylerle iliĢkiye girebilmeleri kendilerini yalnız hissetmemeleri
açısından oldukça önemlidir. Bunun için öncelikle evrensel tasarım ilkelerine
uygun fiziksel düzenlemelere gidilmesi ve olumsuz değer yargılarının ortadan
kaldırılması yani sosyal bariyerlerin önüne geçilmesi gerekmektedir.
Başka Dilde Aşk filmi sosyal engellere odaklanılarak çekilen bir filmdir. Daha
önce de belirtildiği gibi bu noktada diğer filmlerden ayrılmaktadır. Engelli
bireylere yönelik kültürel tanımlamalar bağlamında Onur‟un sosyal, ekonomik,
kültürel ve sembolik sermayeleri incelenmiĢtir. Engelli bireylerin kültürel
tanımlamalara
gösterilmektedir;
bağlı
olarak
sermaye
türlerinin
oluĢumu
Ģekil
12‟de
94
EKONOMĠK SERMAYE
Maddi Parasal Değerleri
SERMAYE TÜRLERĠ
ġekil 12
SOSYAL SERMAYE
Sosyal ĠliĢkiler Ağı
Sağır, Dilsiz, Güvenilmeyen
Eksik ve Utanılan
Eksik, Yetersiz ve
Güvenilmeyen
ENGEL
Sağır, Dilsiz,
Yetersiz ve
Utanma
Eksik
SEMBOLĠK SERMAYE
KÜLTÜREL SERMAYE
GörünüĢ, DuruĢ, DavranıĢ
Biçimleri
Sosyal Pratikler, EĢyalar, Eğitim,
Beğenileri
95
ġekilde genel olarak kültürel tanımlamaların meslek, iĢ ve çalıĢma yaĢamına
etkisi ekonomik sermaye bağlamında verilmiĢtir. Onur‟a yöneltilen “eksik” ve
“yetersiz”
kültürel
tanımlamaları
Onur‟un
iĢverenler
tarafından
iĢten
çıkarılmasına ve bir süre sonra da mesleğini yapmamasına neden olmaktadır.
Onur öncelikle “mücadele edici” tarafıyla mesleğini yapmayı denemesine
rağmen baĢarılı olamamıĢtır. Onur sosyal yaĢama dâhil olma çabasını kendisini
acındırmadan ve annesine maddi anlamda bağımlı olmadan yapmaya
çalıĢmaktadır.
sosyal
BaĢarılı olamadığı noktada, öncelikle kendisinin çabası ve
engelleri
verilmiĢtir.
aĢamadığı
vurgusu
mesleğini
yapamaması
örneğinde
Onur‟un kültürel sermayesinin oluĢumunda engeline iliĢkin “eksik”
kültürel tanımlamasının eğitimini ve kullandığı eĢyaları etkilediği belirlenmiĢtir.
Çünkü Onur engelli bireylere yönelik olarak
zorunda kalmıĢtır.
belirlenen alanda eğitim almak
EĢyaları ise almıĢ olduğu eğitim doğrultusunda günlük
yaĢamı için kullanılabilir hale getirmiĢtir.
Onur‟un sembolik sermayesinde
“sağır”, “dilsiz”, “yetersiz” ve “utanılan” kültürel tanımlamaları belirleyici
olmuĢtur.
Bu kültürel tanımlamalar Onur‟un konuĢmak istememesi, sinirli
olması ve kendini suçlamasına neden olmuĢtur. Onur‟un sosyal sermayesinde
engelinin aile, kız arkadaĢ, arkadaĢ çevresi ve hobilerini etkilemesine
bakılmıĢtır. “Sağır”, “dilsiz”, “eksik”, “utanılan” ve “güvenilmeyen” kültürel
tanımlamaları Onur‟un ailesiyle olan iliĢkisini doğrudan etkilemiĢtir. Engelli bir
çocuğun “kendisine yetemeyeceği” düĢüncesi nedeniyle Onur‟un annesi aĢırı
korumacı davranıĢ sergilerken baba da dıĢlayıcı bir yaklaĢım geliĢtirmiĢtir.
Fakat Onur “mücadele edici” ve “cesur” yönüyle sosyal iliĢki ağını
sağlamlaĢtırmıĢtır. Bu doğrultuda da sevgili iliĢkisi, arkadaĢ çevresi ve hobileri
ĢekillenmiĢtir. Sermaye türleri dahilinde elde edilen sonuçlar birbiriyle
bağlantılıdır. Örneğin, bireyin sembolik sermayesinde sinirli olması sosyal
sermayesinde
kız
arkadaĢıyla
olan
iliĢkisini
doğrudan
etkilemektedir.
96
Tüm bu belirtilenler çerçevesinde Başka Dilde Aşk filmi, engelli olmayan
bireylere engelli bireylerin yaĢadığımız toplumun bir parçası olduğu gerçeğini
vurgulamaktadır. Engellilik çalıĢmalarında kavramsal tartıĢmalar artarak devam
etse de engelli bireylere yönelik düzenlemeler istenilen noktada değildir. Toplum
içerisinde bedensel, zihinsel veya psikolojik anlamda bir farklılık taĢıyan
bireylerin engelli olmayan bireyler tarafından çeĢitli Ģekillerde tanımlanmaları ve
tepkileri sonucu oluĢan kategori kültürel stereotip halini almaktadır.
Engelli bireylere yönelik bakıĢ kültürel olarak Ģekillenmektedir. Burcu (2007)‟nun
engelli bireylere iliĢkin toplumun bakıĢ açısının kategorileĢtirilmesi ile ilgili
çalıĢmasında dört tanımlama belirlenmiĢtir. Bunlar acınan, dıĢlanan, alay
edilen/ikinci sınıf görülen ve güvenilmeyen Ģeklindedir. Benzer Ģekilde Wolfe
(1996 akt.Yalçın 2004)
makalesinde engellilere karĢı toplumsal tutumun
genellikle acıma, kalıp yargı (stereotip), cehalet ve merak hisleri ile
özdeĢleĢtiğini belirtmiĢtir.
Engelli bireylerin toplumsal yaĢamdan dıĢlanmaları ekonomik, sosyal, kültürel
yaĢamlarını etkilemekle birlikte bireylerin davranıĢlarını da etkilemektedir.
Engelli bireyin çalıĢma yaĢamından dıĢlanması ekonomik anlamda bireyin
bağımlı olmasına yol açmakta ve bireyde “iĢe yaramama” duygusunun geliĢime
neden olabilmektedir. Engelli bireylerin kendi ihtiyaçlarını karĢılayabilecekleri
inancının oluĢturulması için sosyal politikalar geliĢtirilmesi gerekmektedir.
Engelli olmayan bireylerin engelli bireylere karĢı farklı oldukları yönündeki bakıĢ
açısı engelli bireylerin toplumdan dıĢlanmasına neden olmaktadır. Engelli
bireyler ve engelli olmayan bireylerin sosyal yaĢamda birbirlerinden uzak
tutulmamaları gerekmektedir. Engelli bireyler için ayrı fiziksel yapılanmalara
örneğin
okul,
hastane
vs.
oluĢturulması
engelli
bireylerin
toplumdan
uzaklaĢmasına ve engelli olmayan bireylerle etkileĢimin en aza inmesine neden
olmaktadır. Engelli ve engelli olmayan bireylerin sosyal etkileĢimlerinin
artmasıyla engelli bireylere iliĢkin bugünkü bakıĢ açısının kırılacağını söylemek
mümkündür.
97
Sosyal inĢacı modelde engellilik açıklaması kimlik, öznellik, betimlenen nüfusa
iliĢkin verilerin/verilmesi gereken hizmetler ile beden iliĢkisi üzerinde durularak
yapılmaya çalıĢılmaktadır. Irk, cinsiyet gibi doğal tanımların yanı sıra sistemde
görünen çeĢitliliğin farkına varılarak kimliği belirleyen/değiĢtiren Ģartlarla
beraber bedene iliĢkin farklılıkların sosyal inĢası önemlidir (Thomson 1998 akt.
Burcu 2010:72). Bireyin sahip olduğu bedensel „farklılıklara‟ toplumun engeller
yüklemesiyle engelli bireyin toplumsal konumu Ģekillenmektedir.
Nitel araĢtırma çatısı altında yapılan bu çalıĢmada sonuçlar üzerinden
genellemeler yapılması söz konusu değildir. Daha önce engellilikle ilgili yapılan
çalıĢmalar ağırlıklı olarak kavramsal tartıĢmalar ve medikal modelin etkisi
altında yapılan çalıĢmalardır. Bu çalıĢmada engellilik çalıĢmalarında engelliliğin
kültürel olarak inĢasını bir film üzerinden örneklendirmeye çalıĢılmıĢtır.
Engelliliğin disiplinler arası bir alan olduğunu unutmamak gerekmektedir.
Engellilikle ilgili yapılan çalıĢmaların artmasıyla engelli bireyler hakkındaki kalıp
yargıların değiĢeceği ve engelli bireylerin sorunlarının çözümünde iyileĢtirmeler
yaĢanacağını söylemek mümkündür.
Engelli bireylere yönelik kültürel tanımlamalar bağlamında bireyin toplumdan
dıĢlanmasıyla engellilik sosyal olarak inĢa edilmektedir. Mevcut kültürel
tanımlamalarla
günlük
yaĢamın
her
alanında
karĢılaĢan
engelli
birey
habitusunu, habitusuna bağlı olarak da sermaye türlerini oluĢturmaktadır.
Kültürel tanımlamalar aracılığıyla engelli bireylere yönelik anlamlar çoğu zaman
olumsuz kültürel yargıları pekiĢtirmektedir. Habituslarımızla inĢa ettiğimiz
kültürel tanımların olumlu yönde değiĢtirilmesi engelli bireylere iliĢkin zihinlerde
oluĢan engellilik kavramının değiĢimine ön ayak olacaktır.
98
KAYNAKÇA
Arıkan, Ç. (2002) (1). Sosyal Model Çerçevesinde Özürlülüğe YaklaĢım.
Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2 (1), 11-25.
Arıkan, Ç. (2002) (2). Sosyal Model ve Sosyal Hizmet Uygulamaları. Ufkun
Ötesi Bilim Dergisi 2(2), 57-66.
Alver,
F.(2006).
Medya
Yetkinliğinin
Kuramsal
Temelleri.
Kocaeli
Üniversitesi İletişim Fakültesi Araştırma Dergisi Sayı 7, 1-18.
Allen, C. (2004). Bourdieu's Habitus, Social Class and the Spatial Worlds of
Visually Impaired Children. Urban Studies, 41(3), 487–506.
Altın
Portakal
Heyecanı
Sürüyor,
EriĢim:
16
Aralık
2010,
http://www.cumhuriyet.com.tr/?im=yhs&hn=86740
Aysoy, M (2004). Avrupa Birliği Sürecinde Özürlüler Politikası. Ġstanbul Açı
Kitaplar.
Baran, N., ve Cavkaytar, A. (2007). ĠĢverenlerin Zihin Engelli Bireylerin
Ġstihdamlarına ĠliĢkin GörüĢ ve Önerileri. Elementary Education Online, 6
(2), 213-225.
Barnes C. and Mercer G. (2005). Disability, Work, and Welfare: Challenging
The Social Exclusion of Disabled People Work. Employment & Society,
vol. 19 (3), 527-545.
BaĢka Dilde AĢk Filmi, EriĢim: 29.10.2010, http:// www.baĢkadildeask.com
Baydık, B. (2003). Filizlenen Okuryazarlık ve Desteklenmesi. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi, 4(2), 77-89
Berthoud R.(2008). Disability Employment Penalties in Britain Work.
Employment & Society, 22 (1), 129-148.
99
Berg B. (2001). Qualitative Research Methods For the Social Sciences.
USA: Allyn&Bacon.
Bourdieu, P. ve Wacquant J. D. L., (2007). DüĢünümsel Bir Antropoloji Ġçin
Cevaplar. Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Burcu, E. (2002). Üniversite‟de Okuyan Özürlü Öğrencilerin Sorunları:
Hacettepe-Beytepe Kampüsü Öğrencileri Örneği. Hacettepe Üniversitesi
Edebiyat Fakültesi Dergisi, 19 (1), 83-103.
Burcu, E. (2004). Görme Özürlü Öğrencilerin Eğitimlerine ĠliĢkin DüĢünceleri
ve Sorunları: Ankara Örneği, Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 4(2),
23-47.
Burcu, E. (2006). Özürlülük Kimliği ve Etiketlemenin KiĢisel ve Sosyal
Söylemleri. Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi 23 (2 ),
61-83.
Burcu, E. (2007). Türkiye‟de Özürlü Birey Olma Temel Sosyolojik Özellikleri
ve Sorunları Üzerine Bir Araştırma. Ankara: Hacettepe Üniversitesi
Yayınları.
Burcu, E., Kamanlıoğlu, M. ve ġahin, B., (2009). Özürlü Bireylerin EĢ
Seçiminde YaĢadıkları Sorunların Cinsiyete Göre KarĢılaĢtırılması.
Kadın/Woman 2000, Aralık- December 2006 7(2), 1-30.
Burcu, E. (2010). Engellilik Modelleri Üzerine. N. Güngör Ergan, E. Burcu, B.
ġahin, (Ed.). Öğr. Gör. Hüseyin Yalçın‟a Armağan: Sosyoloji Yazıları 3,
(s.60-83). Ankara: Hacettepe Üniversitesi Yayınları.
Burke, P. (2007). Disadvantage and Stigma: A Theoretical Framework for
Associated Conditions.
Peter Burke and Jonathan Parker Jessia (Ed.).
Social work and Disadvantage Addressing the Roots of Stigma Through
Association (s.11-27). London: Kingley Publishers.
Bilton T., Bonnett K., Jones P. (2008). Sosyoloji, (K. Ġnal, Çev.). Ankara:
Siyasal Kitabevi.
100
Cavkaytar, A., Batu, S., ve Çetin, Ö. B. (2008). The Perspectives of Mothers
about Having a Child with Developmental Disabilities. International
Journal of Special Education, 23 (2), 102-109.
Cavkaytar, A., Batu, S. ve Beklan, O. B. (2007). GeliĢimsel Geriliği Olan
Çocuğa Sahip Ailelerin Sosyo-Ekonomik ve Demografik Özellikleri
Arasındaki ĠliĢkiler. Abant İzzet Baysal Üniversitesi Eğitim Fakültesi
Dergisi, 6 (1), 79-96.
Calhoun, Craig. (2007).
Bourdieu Sosyolojisinin Ana Hatları. Çeğin, G.,
Göker, E., Arlı A., Tatlıcan, Ü. (Ed.). Ocak ve Zanaat Pierre Bourdieu
Derlemesi (s.77-131), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Creswell, J. W.(1998). Qualitative Inquiry and Research Design Coosing
Among Five Traditions. London: Sage Publications.
Crossley, N. (2001). The Social Body Habit Identity and Desire. London:
Sage Publication.
Crimmins E. M., Hayward M. D., Hagedorn A., Saito Y., Brouard N. (2009).
Change in Disability-Free Life Expectancy for Americans 70 Years Old
and Older. Demography, 46( 3), 627-646.
Collier J., ve Collier M. (1986). Visual Anthropology: Photography as a
Research Method. Albuquerque: University of New Mexico Press.
Chawla J. C. (1994). Sport for People with Disability. BMJ: British Medical
Journal, 308( 6942), 1500-1504.
Cheu, J. (2002). De-gene-erates, Replicants and Other Aliens: (Re) defining
Disability in Futuristic Film.
M. Corker, T. Shakespeare Continuum
(Ed.). Disability/ Postmodernity Embodying Disability Theory (s.198-213)
London, Continuum.
101
Çolak, A. ve Uzuner, Y. (2004). Zihin Özürlü Çocuklar Ġlköğretim Okulu ve
Mesleki Eğitim Merkezi‟ndeki Özel Eğitim Öğretmenlerinin Zihin Özürlü
Çocukların Okuma-Yazma Öğrenmeleri Hakkındaki GörüĢ ve Önerileri.
Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri (KUYEB), 4 (2), 241-270.
Curtis, J. (1980). Employment of Disabled People. The Journal of the Royal
Society for the Promotion of Health, 100 (6), 218-223.
Cılga, Ġ.(1999). Türkiye‟de Kimsesiz ve Zihinsel Özürlü Gençlerin Sosyal
Konumu. Saray Rehabilitasyon Dergisi, (1), 22-26.
Dagkas S. ve Stathi A. (2007). Exploring Social and Environmental Factors
Affecting Adolescents Participation in Physical Activity.
European
Physıcal Education Review, Volume13(3): 369–384.
Dahl, M. (1993 ). The Role of The Media in Promoting Images Of DisabilityDisability as
Metaphor: The
Communication,18(1)
Evil
EriĢim:
Crip.
15
Canadian
Journal
Haziran
of
2010,
http://www.cjconline.ca/index.php/journal/article/viewArticle/718/624
Davis, J., Resistance, N. (2002). Countering Stereotypes of Disability:
Disabled Children and Resistance. Mairian Corker ve Tom Shakespeare
(Ed.). Disability/ Postmodernity Embodying Disability Theory (159-175),
London: Continuum.
Demerath, N.J. III. (1981). Through a Double- Crossed Eye: Sociology and
the Movies. Teaching Sociology, 9 (1), 69-82.
Drake, R. F. (1999). Understandig Disability Policies. England: Macmillan
Press.
Drake, R. F. (2000). Disabled People, New Labour, Benefits and Work
Critical. Social Policy, 20 (4), 421-439.
102
Demez, G. (2009). Sınıfsal ve Bireysel Kimlik OluĢumunda Beden Sorunu:
Habitus. Toplumbilim Beden Sosyolojisi Özel Sayısı, 17-27.
Diken, B.,
Laustsen C. B. (2010).
Filmlerle Sosyoloji. Ġstanbul: Metis
Yayınları.
Dowd, J. J., (1999). Waiting for Louis Prima: On the Possibility of a
Sociology of Film. Teaching Sociology, 27 (4), 324- 342.
Dwoskin, S. (1997). Whose Film?. Ann Pointon with Chris Davies (Ed.).
Framed Interrogating Disability in the Media (s.214-217), London: BFE
Publishing.
Eripek, S. (2006). Türkiye'de Zihin Engelli Çocukların KaynaĢtırılmalarına
ĠliĢkin Olarak Yapılan AraĢtırmaların Gözden Geçirilmesi. Ankara
Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesi Özel Eğitim Dergisi. 5(2), 25-32.
Ergenekon, Y., Özen, A. ve Batu, E. S. (2008). Zihin Engelliler Öğretmenliği
Adaylarının Öğretmenlik Uygulamasına ĠliĢkin GörüĢ ve Önerilerinin
Değerlendirilmesi. Kuram ve Uygulamada Eğitim Bilimleri”, 8 (3), 857891.
Edwards, C., Rob I. (2003). Disability and Bodies as Bearers of Value.
Sociology, 37, 239-256.
Erickson, H. B. (1996). Culture, Class, and Connections Source. The
American Journal of Sociology, 102 (1), 217-251.
Ergün, M. (2005). Ayrımcılık ve Özürlüler. Özveri Dergisi 2(1)
EriĢim: 15 Nisan 2010,
http://www.ozida.gov.tr/?menu=ozveri&sayfa=ov3/ov3ayrimveozurlu
Garland T. R. (2004). Integrating Disability, Transforming, Feminist Theory,
Bonnıe G. Smıth ve Beth Hutchıson (Ed.). Gendering Disability (73-107),
Rutgers University Press.
103
Ghai, A. (2002). Disability in the Indian Context: Post- Colonial Perspectives.
M. Corker ve T. Shakespeare (Ed.).
Disability/ Postmodernity
Embodying Disability Theory (s. 88-101), Continuum London.
Gilson, S. F., Depoy, E. (2000). Multiculturalism and Disability: a Critical
Perspective. Disability & Society, 15 (2), 207-218.
Gray C. (2009). Narratives of Disability and the Movement from Deficiency
to Difference. Cultural Sociology Volume 3 (2) , 317-332.
Gökçearslan E. (2002). Özürlü Çocuğa Sahip Ailelerin Güçlendirilmesi.
Ufkun Ötesi Dergisi 2(2), 97-106.
Görgün- B. A. (2008). YaĢlılıkta Sosyalizasyon ve YaĢam Kalitesi. Yaşlı
Sorunları Araştırma Dergisi, 2008 (2), 86-97.
Hargis, C. H., Gickling, E. E., ve Mahmoud C. C. (1975). The Effectiveness
of TV in Teaching Sight Words to Students with Learning Disabilities.
Journal of Learning Disabilities, 8 (1), 37-39.
Harper, D. (2005). What‟s New Visually?.
Denzin, K., Lıncoln Y. S (Ed.).
The Sage Handbook of Qualitative Research (s.747-763), Sage
Publications.
Hyde, M. (1996). Fifty Years of Failure: Employment Services for Disabled
People in the UK. Work, Employment & Society,10(4), 683-700.
Hirst, M. (1992). Employment Patterns of Mothers with a Disabled Young
Person Work. Employment & Society, 6 (1), 87-101.
Ittyerah M., Kumar N. (2007). The Actual and Ideal Self-concept in Disabled
Children, Adolescents and Adults.
19(1), 81-112.
Psychology & Developing Societies,
104
Isaac, R., Dharma R. B. W., Ravanan M. P. (2010). Integrating People with
Disabilites: Their Right Our Responsibility. Disability & Society 25 (5),
627–630.
IĢık, E. (1998). Beden ve Toplum Kuramı Öznenin Sosyolojisinden Bedenin
Sosyolojisine. Ġstanbul: Bağlam Yayınları.
IĢıkhan, V. (2000). Özürlü Kadınların Ġstihdam Sorunları. Görme Özürlüler
İçin Rehabilitasyon Deneyimleri Yeni Rehabilitasyon Politika ve Meslek
Tanımları. Körler Federasyonu Yayınları No: 4, 175-188.
Ġkizoğlu, M. (2004). Engelli Çocuğa Sahip Annelerde Depresyon. Ufkun
Ötesi Bilim Dergisi, 4(2), 61-80.
Ġkizoğlu, M.
(2001). Yoksulluk ve Özürlülük ĠliĢkisi. Ufkun Ötesi Bilim
Dergisi, 1(2), 83-94.
Ġl, S. (2001). Özürlülük, Aile YaĢamı ve Sosyal Hizmet. K. KarataĢ. (Ed.).
Görme Özürlüler İçin Rehabilitasyon Deneyimleri, Yeni Rehabilitasyon
Politikaları ve Meslek Tanımları, (s.54-59), Ankara: Körler Federasyonu
Yayınları.
Ġl, S. (2002). Bağımsız YaĢam Modeli Özürlülük ve Sosyal Hizmet. Ufkun
Ötesi Bilim Dergisi 2(2), 67-78.
KarataĢ, K. (2001). Engellilerin Topluma Kazandırılması. Ufkun Ötesi Aylık
Dergi, 5 (29), 10-19.
KarataĢ, K. (2002 (1)). Özürlülere Yönelik Ayrımcılık ve Ayrımcılıkla
SavaĢım. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi 2 (1), 1-10.
KarataĢ, K. (2002 (2)). Engellilerin Toplumla Bütünleşme Sorunları Bir
Sosyal Politika Yaklaşımı. Ufkun Ötesi Bilim Dergisi. 2 (2), 43-55.
105
Karademir, ġ. (2008). Özürlülük Sınıflaması İçin Bir Model Oluşturma.
Uzmanlık Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi, Aydın.
Karadağ, M. (2009). Pierre Bourdieu‟nun Sınıf Analizi: Sınıf Pratikleri, Sınıf
Habitüsü ve Sembolik Şiddet. D. Hattatoğlu, G. Ertuğrul (Ed.). Methodos
Kuram ve Yöntem Kenarından, (s.190-211), Ġstanbul: Anahtar Kitaplar
Yayınevi.
Kargın,T., Akçamete, G., Baydık B. (2001). Okul Öncesi YaĢta ĠĢitme Engelli
Çocuğu
Bulunan
Ailelerin
Anasınıfına
GeçiĢ
Sürecindeki
Gereksinimlerinin Belirlenmesi. Özel Eğitim Dergisi, 3(1), 13–24.
Karpf, A. (1997). Cripplin Images.
A. Pointon, C. Davies (Ed.).
Framed
Interrogating Disability in the Media (s.79-84) London: BFE Publishing.
Kids As Self Advocates. What is Disability Culture. EriĢim: 12 Mayıs 2010,
http://www.fvkasa.org/resources/files/history-culture.php
Kelley-Moore, J. A. , Schumacher J. G., Kahana E., Kahana, B.
(2006).
When Do Older Adults Become "Disabled"? Social and Health
Antecedents of Perceived Disability in a Panel Study of the Oldest Old.
Journal of Health and Social Behavior, 47(2), 126-141.
Keller, C. E., Hallahan D. P., McShane, E. A., Crowley, E. P., Blandford B.
J. (1990). The Coverage of Persons with Disabilities in American
Newspapers. The Journal of Special Education, 24, (3) 271-282.
Kennedy, H. (2009). Going the Extra Mile: Emotional and Commercial
Imperatives in New Media Work Convergence. The International Journal
of Research into New Media Technologies, 15( 2), 177-196.
Kennedy, J. (2002). Aging and Disability-The Advocacy and Research
Agendas: An Interview with Judy Heumann. Journal of Disability Policy
Studies, 12 (4), 280-283.
106
Kielhofner, G. (2005). Rethinking Disability and What to Do About It:
Disability Studies and Its Implications for Occupational Therapy.
American Journal of Occupational Therapy, 59, 487–496.
Kuzgun, K.Ġ. (2001). Türkiye‟de Özürlülerin ĠĢgücüne Katılımında Model
OluĢturulması Görme Özürlüler Ġçin Rehabilitasyon Deneyimleri, Yeni
Rehabilitasyon Politikaları ve Meslek Tanımları. Görme Özürlüler Eğitim
Konferansı, 24-25 Mart 2000, Bildiriler, Ankara:Körler Federasyonu
Yayını.
Laberge, Y. (2010). Review Essay: Habitus and Social Capital: From Pierre
Bourdieu and Beyond. Sociology, 44(4), 770–777.
Lewit, E. M., Baker, L. S. (1996). Children in Special Education The Future
of Children. Special Education for Students with Disabilities, 6 (1), 139151.
Llewellyn A., Hogan K.
(2000). Use and Abuse of Models of Disability.
Disability and Society, 15(1),157-165.
Marks, D. (1999). Disability Controversial Debates and Psychosocial
Perspectives, London and New York: Routledge
Manton K. G. , Gu X. , Lamb V. L. (2006). Change in Chronic Disability from
1982 to 2004/2005 as Measured by Long-Term Changes in Function and
Health in the U.S. Elderly Population. Proceedings of the National
Academy of Sciences of the United States of America, 103 (48), 1837418379.
Melzer, D. , McWilliams, B. , Brayne, Carol, Johnson, T. , Bond, J., (2000).
Socioeconomic Status and the Expectation of Disability in Old Age:
107
Estimates for England (MRC CFAS) The Medical Research Council
Cognitive Function and Ageing Study.
Journal of Epidemiology and
Community Health, 54 (4), 286-292.
Morris,
J.(1991).
Disability
in
Media.
EriĢim:
10
Ağustos
2010.
http://www.mediaed.org.uk/posted_documents/DisabilityinMedia.htm
Morris, J.
(1997). A Feminist Perspective. A. Pointon, C.
Davies (Ed.)
Framed Interrogating Disability in the Media. (s.21-31) London: BFE
Publishing.
Mutluoğlu, L. (2004). Türkiye‟de Çıraklık Eğitimi Sisteminde Özürlüler.
Öz-Veri,
EriĢim:16
1(2).
Ağustos
2010,
http://www.ozida.gov.tr/?menu=ozveri&sayfa=ov2/ov2ciraklikegitimi
Nakamura, K. Erişim: 9 Temmuz 2010
http://www.deaflibrary.org/nakamura/courses/disability/index.shtml
Neuman, W. L. (2007). Toplumsal Araştırma Yöntemleri Nitel ve Nicel
Yaklaşımlar, Cilt 2, Ġstanbul: Yayın Odası.
Odding, E., Valkenburg, H. A.,
Stam, H.J., Hofman, A. (2001).
Determinants of Locomotor Disability in People Aged 55 Years and Over:
The Rotterdam Study.
European Journal of Epidemiology,
17 (11),
1033-1041.
Ozawa, M. N., Yeo, Y. H. (2006). Work Status and Work Performance of
People With Disabilities: An Empirical Study. Journal of Disability Policy
Studies, 17 (3), 180-190.
Oliver, M. (1996). Understanding Disability from Theory to Practice.
England: Palgrave Macmillan.
108
Özgöbek, H. R. (2007).
Türkiye‟nin Engelliler Politikası Analizi.
Yüksek
Lisans tezi, Hacettepe Üniversitesi: Ankara,
Peters, S.(2000). Is There a Disability Culture? A Syncretisation of Three
Possible World Views. Disability and Society, 15 (4), 583-601.
Priestley, M. (1998). Childhood Disability and Disabled Childhoods. Agendas
for Research Childhood, 5( 2) 207-223.
Pink, S. (2003). Interdisciplinary Agendas in Visual Research: Re- Situating
Visual Anthropology. Visual Studies, 18 (2), 179-192.
Pink, S. (2004). Visual Methods.
Silverman
(Ed.).
Qualitative
C. Seale, G. Gobo, F.J. Gubrium, D.
Research
Practice,
London:
Sage
Publications.
Pointon, A. (1997). Disability and Documentary. A. Pointon, C. Davies (Ed.)
Framed Interrogating Disability in the Media
(s.84-93) London: BFE
Publishing.
Reichman, J.,Healey, W. C. (1983). Learning Disabilities and Conductive
Hearing Loss Involving Otitis Media. Journal of Learning Disabilities, 16
(5), 272-278.
Retish, P. (1985). Employment and the Developmentally Disabled: Some
Perspectives Career. Development for Exceptional Individuals, 8 (1), 5961.
Norden M. F. (1994). The History Cinema of Physical Disability of in the
Movies Isolation. New Jersey: Rutgers University Press.
Riddell, S. , Tinklin, T. , Wilson, A. (2005). New Labour, Social Justice and
Disabled Students in Higher Education. British Educational Research
Journal, 31 (5), 623-643.
109
Roultone, A. (2000). Disability, Dependency and the New Deal for Disabled
People. Disability & Society, 15(3), 427–443.
Safran, S. P. (1998). The First Century of Disability Portrayal in Film: An
Analysis of the Literature. The Journal of Special Education, 31( 4), 467479.
Salvesen,
K. Å.,
Undheim, J. O.
(1994).
Screening for Learning
Disabilities with Teacher Rating Scales. Journal of Learning Disabilities,
27(1), 60-66.
Schoeni R. F. , Liang,
J.,
Bennett, J. , Sugisawa, H., Fukaya, T.,
Kobayashi, E. (2006). Trends in Old-Age Functioning and Disability in
Japan, 1993-2002. Population Studies, 60 (1), 39-53.
Schuchman, J. S. (1997). Deafness and the Film Entertainment Ġndustry.
(Ed.). A. Pointon, C. Davies Framed Interrogating Disability in the Media
(s. 43-49). London: BFE Publishing.
Shakespeare, T. (1997). Soaps: The Story so far. (Ed.). A. Pointon, C.
Davies Framed Interrogating Disability in the Media (s.73-79). London:
BFE Publishing.
Smith, P. (2007). Kültürel Kuram. Ġstanbul: Babil Yayınları.
Sulkunen, P. (1982). Society Made Visible: On the Cultural Sociology of
Pierre Bourdieu. Acta Sociologica, 25( 2), 103-115.
Sooryamoorthy, R. (2007). Behind the Scenes: Making Research Films in
Sociology. International Sociology, 22(5), 547–563.
ġahin, H. (2004). Engellilik Kimin Sorunu? Bireyin mi, Toplumun mu?. ÖzVeri, 1(1), 40-50.
110
Taggart, L., McMillan, R., ve Lawson A. (2008). Women with and without
Intellectual Disability and Psychiatric Disorders: An Examination of the
Literatüre. Journal of Intellectual Disabilities, 12( 3), 191-211.
Tatlıcan., Ü., Çeğin, G. (2007). Bourdieu ve Giddens: Habitus ve Yapının
Ġkiliği. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.) Ocak ve Zanaat
Pierre Bourdieu Derlemesi (s.303-367), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Topinková, E. (1994). Care for Elders with Chronic Disease and Disability.
The Hastings Center Report, 24 (5), 18-20.
Tillsley, C. (1997). Gaining Access to Employment Opportunities. British
Journal of Visual Impairment, 15 (2), 67-71.
Tutty, L., M. R. Michael, R. M. Grinnell. (1996).
Qualitative Research for
Social Workers Phase, Steps & Tasks. USA: Allyn and Bacon.
Tregaskıs, C. (2002). Social Model Theory: The Story So Far… Disability
and Society, 17( 4), 457-470.
Erin (2009) The History of Disability Portrayal in the Media EriĢim: 5 Mart
2010,http://www.familyvoices.org/fvkasa_org/resorces/files/historypart1.html
T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. (2006).
Özürlülerin Yazılı
Basında Yer Almasına İlişkin Araştırma ve Analiz Raporu, Ankara:
Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı.
T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı.
(2005).
Özürlülük
Araştırmaları - RTÜK Raporu Televizyon Yayınları ve Özürlülük Anketi,
Ankara: Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı.
T.C BaĢbakanlık Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı. (2002).
Araştırması, Ankara: Özürlüler Ġdaresi BaĢkanlığı.
Türkiye Özürlüler
111
T.C
Milli
Eğitim
Bakanlığı.
EriĢim:
25
Temmuz
2010,
http://okulweb.meb.gov.tr/35/02/959733/isitmeyetersizligi.htm
Twining T. C. , Allen D. G. (1981). Disability Factors among Residents of Old
People's Homes. Journal of Epidemiology and Community Health, 35
(3), 205-207.
Ünal, A. Z. (2004). Sosyal Tabakalaşma Bağlamında Pierre Bourdieu‟nun
Kültürel Sermaye Kavramı. Doktora tezi, Hacettepe Üniversitesi: Ankara.
Wacquant, L. (2007).
Pierre Bourdieu: Hayatı Eserleri ve Entelektüel
GeliĢimi. G. Çeğin, E. Göker, A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.) Ocak ve Zanaat
Pierre Bourdieu Derlemesi (s.53-77), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Wallece, R. A., Wolf, A. (2004). Çağdaş Sosyoloji Kuramları (Klasik
Geleneğin Geliştirilmesi). (L. Elburuz, M. R. Ayas çev.), Ġzmir:Punto
Yayıncılık.
Waters, M. (2008). Modern Sosyoloji Kuramları. Z. Cirhinlioğlu (Ed.) (261320) Ġstanbul: Gündoğan Yayınları.
Whyte, R. S., Ingstad B. (1995). Disability and Culture, USA: University of
California Press.
World
Health
Organizations,
EriĢim:
17
Mart
2010,
http://www.who.int/topics/disabilities/en/.
World
Health
Organizations,
EriĢim:
17
Mart
2010
http://www.un.org/disabilities/documents/toolaction/ipuhb.pdf
Yalçın, B. (2004). Basılı Yayınlarda Özürlülük Ġmajı: Tutumun Etkileri
Hakkında Ġnceleme. Özveri 1(1), 111-128.
Yel, A. M. (2007). Bourdieu ve Din Alanı Sermaye, Ġktidar ve Modernlik. G.
Çeğin, E. Göker,
A. Arlı, Ü. Tatıcan (Ed.)
Ocak ve Zanaat
Bourdieu Derlemesi (s.559-581), Ġstanbul: ĠletiĢim Yayınları.
Pierre
112
Zacharakis, J., F. J. Riverside. (2005). A Case Study of Social Capital and
Cultural
Reproduction
and
Their
Relationship
to
Development. Adult Education Quarterly, 55 (4), 288-307.
Leadership
113
Ek 1 GörüĢme Formu (Yönetmenle Yapılan)
A. YÖNETMENE ĠLĠġKĠN
1. Neden engellilik konusunda bir film çekme ihtiyacı duydunuz?
2. Bireyin yaĢantıları (kendi ailesinde, arkadaĢ çevresindeki deneyimleri)
farkındalığını arttırır. Sizin de yakın çevrenizde engelli bireyler var mı?
3. Filmi çekmekteki asıl mesajınız neydi ve bu amaca sizce ulaĢabildiniz
mi?
4. Filmi çekmeye baĢlamadan önce engellilerle ilgili nasıl bir ön çalıĢma
yaptınız?
Akademik yayın tarama
Engelli bireylerle mülakatlar
Engelli bireylere iliĢkin gözlemler
Engellilik konusunda herhangi bir seminer, konferans, panele katılma
5. Sizce engelli bireylere yönelik tanımlamalar /etiketlemeler nelerdir?
6. Size filmi çekerken bu tanımlamalar yol gösterici oldu mu? Örneğin
benim tespit ettiğim sağır, dilsiz çocuk, eksik adam, tuhaf, kötü gibi
tanımlamalara bilinçli mi filminizde yer verdiniz?
7. Sizce sinema bir amaca hizmet etmeli midir?
8. Yönetmen olarak bu film size neler kazandırdı?
B. FĠLME ĠLĠġKĠN
1. Filmin senaryo oluĢum aĢamaları nelerdir? Filmin senaryosunu nasıl
oluĢturdunuz?
114
2. Filmi çektikten sonra ne tür geri dönüĢler aldınız? (engelli bireylerden,
ailelerinden ve engelli olmayan bireylerden)
Olumlu eleĢtiri /Olumsuz eleĢtiri
3. Bu filmden sonra film ekibinde yer alanlarda engellilik konusunda bir
duyarlılık oluĢtu mu?
4. Bu filmi izleyenlerde engellilik konusunda bir duyarlılık sezinlediniz mi?
5. Filmde bazı sahnelerde neden ayna kullanımı var?
6. Engelli bireylerin aileleriyle ilgili herhangi bir araĢtırma yaptınız mı?
7. Engelli bireylere iliĢkin kalıp yargılar sizce nelerdir?
C. FĠLMĠN ĠÇERĠĞĠNE ĠLĠġKĠN
1. Filmde engelli birey (Onur) kürek takımında bunu vermekteki amacınız
neydi?
Bir gruba üyelikten kazanılan statü, medeni durum, sevgili olma, yakın
arkadaĢlık(sosyal sermaye),
2. Onur karakterini bize nasıl anlatırsınız? (DavranıĢ, asabiyet, sahip olduğu
arkadaĢ grubu, anneyle olan iliĢkisi)
3. Onur‟un sosyal çevresinde hem engelli hem de engelli olmayan bireyler
var. Bunu nasıl açıklarsınız?
4. Onur‟un çevresiyle uyumlu bir kiĢiliğe sahip olmasına rağmen film boyunca
agresif tavırlarını da görüyoruz. Neden?
5. Onur‟un annesini bize nasıl anlatırsınız?
115
6. Onur‟un engeline iliĢkin olarak evinde kullandığı bazı aletler var. Örneğin
su ısıtıcısı, alarm, kapı zili… Bunlar iĢitme engellilere iliĢkin gözlemlerinizden mi
oluĢtu?
7. Kamuran ve Onur karakterini karĢılaĢtırabilir misiniz?
8. Filmde, Onur ve Zeynep‟le iliĢkileri hakkındaki görüĢleri anlatırken herkes,
millet, onlar kavramlarına yer vermiĢsiniz. Bunu vermekteki amacınız neydi?
9. Zeynep ve Onur‟un iliĢkileri anormal ve sürpriz olarak görülüyor? Bunu
açıklar mısınız?
10. Zeynep ve Onur iliĢkilerine devam edebilmek için oldukça fazla enerji
harcıyorlar. Sizin bildiğiniz böyle bir iliĢki var mı?
11. Karakolda annesi ve babası Zeynep‟e engelli bir çocukla birlikte olduğu
için kızıyorlar. Buradaki amacınız neydi?
12. ĠĢitme engelli bireylerle iletiĢim kanallarına örnek vermiĢsiniz? Resim
çizerek anlaĢma, yazarak anlaĢma,
telefonla aramak yerine mesaj atmak.
ĠĢitme engelli bireylerin de iletiĢim kurabileceğini mi göstermek istediniz?
13. Sizce arkadaĢları tarafından Onur nasıl bir birey olarak görülüyor?
 TÜRKİYE‟DE ENGELLİ BİREYLERİ NASIL GÖRÜYORSUNUZ?
 TÜRKİYE‟DE
ENGELLİ
BİREYLERİN
SORUNLARINI
NASIL
GÖRÜYORSUNUZ?
 ENGELLİ
BİREYLERİN
ÖNERİLERİNİZ NELERDİR?
SORUNLARINA
İLİŞKİN
ÇÖZÜM
116
Download