Anksiyete ve depreyon - Kemik İliği Nakli Hemşireliği Derneği

advertisement
ÖĞR.GÖR.DR.BİRGÜL ÖZKAN
ERCİYES ÜNİVERSİTESİ SAĞLIK BİLİMLERİ FAKÜLTESİ
RUH SAĞLIĞI VE HASTALIKLARI HEMŞİRELİĞİ AD
 Günümüzde
kanser tedavisinde yaygın olarak
cerrahi, kemoterapi, radyoterapi,
immunoterapi ve kök hücre nakli
kullanılmakta, hastanın özelliklerine göre bu
yöntemlerden biri ya da birkaçı tercih
edilmektedir
 Kök
hücre nakli tedavisinden sonra yaşanan
komplikasyonlar, hasta açısından ciddi
fizyolojik, psikolojik, sosyal ve ekonomik
sorunlara yol açabilmektedir
 Kanser
hastaları, tanı, tedavi ve palyasyon
dönemlerinde çeşitli duygusal, ruhsal ve
davranışsal reaksiyonlar geliştirirler.
 Bu
tepkilerin bir kısmı normal ve uyuma
dönüktür.
 Bozukluk
veya uyumsuzluk söz konusu ise
genellikle psikiyatrik değerlendirme ve tedavi
gerektirir.
 Kanser
şüphesi ilk konuşulduğunda hastada
korku, endişe, hayal kırıklığı, bağımlı olma,
bir işe yaramama, izolasyon ve ölüm
düşünceleri yogunlaşır.

Bu evrede aynı zamanda tanı ile ilgili gerekli
tetkikler başlar








İnsanlar, kanser tanısı aldıklarında birçok tepkiler
gösterebilirler.
İlk aşamada en yaygın tepki, sok ve inkardır.
“Bu gerçek olamaz!”,
”Bir hata olmalı!”,
“Sonuçların karıştığına eminim”,
“Bu benim basıma gelmiş olamaz!”
Bu dönemde gerçeğin kabul edilmemesi, katlanılması
çok güç olan bu gerçeğin olusturduğu kaygı ve
çaresizlik duygularına karsı bir savunma
mekanizmasıdır.
Kişiye göre bu süreç, birkaç saatten birkaç haftaya
kadar uzayabilir.
 İkinci
aşamada hastada oldukça fazla tepki
göstermektedir. Kişi kanser gerçeği ile
doğrudan yüzleşmeye baslar ve ona
emosyonel tepki göstermektedir.
 Bu dönemde temel tepki kaygıdır.
 Yok olma tehdidi, kayıp algısı, ayrılık ve ölüm
düşünceleri, bedene yabancılaşma duyguları
bu kaygının temel öğeleridir.
 Bu dönem genellikle bir ya da iki hafta sürer
ve tedavinin başlamasıyla ve hastanın
umudunu kazanmasıyla sonlanır
 Hastanın
gerçeği kabul edip, enerjisini ve
ruhsal gücünü yeni yaşamına yönelttiği,
genellikle tedavinin başlamasıyla gelen bir
şeyler yapabiliyor olmanın sağladığı
rahatlama ve uyum dönemidir.
 Tedavi
evresi ile birlikte bir yığın ileri tetkik
ve tedavi yöntemleri gündeme gelebilir.
 Hasta bu dönemde tedavi yöntemleri
(kemoterapi, radyoterapi, cerrahi) ve
bunların yaratabilecegi yan etkiler konusunda
kaygı duyabilir.
 Kemoterapiye bağlı bulantı, kusma, saç
kaybı, kilo kaybı, iştahsızlık gibi fiziksel yan
etkiler, kemik iliği supresyonu ve enfeksiyon
riskinden dolayı olan zorunlu izolasyon
durumları, psikolojik durumunu daha da
kötüleştirir..
Tedavi sonrasındaki dönemde hastalarda,
hastalığın yineleme korkusu ve uyum problemleri
ön plandadır.
 Birçok hasta özellikle yakın takip altında
değillerse ya da tümör tedavi ile tam olarak yok
edilemediyse, hastalığın tekrarlayacağından
korkar.
 Bu korkuyla hasta vücudundaki her semptomu
hastalığına yorarak bedenini dinlemeye baslar.
 Remisyondaki hastalar her kontrol ve tetkik
döneminde hastalığa ait bir bulgu saptanacağı
korkusuyla yoğun beklentisel kaygı yasarlar.

 Hastalıkta
yeni bir nüksün saptandığı
durumda, hastada kanser tanısı aldığı
dönemdeki kadar ya da daha fazla sok, inkar
ve öfke gibi reaksiyonlar,
 Büyük hayal kırıklılığı,
 Uykusuzluk,
 Anoreksi,
 Huzursuzluk
 Umutsuzlukla
 Şiddetli anksiyete ver depresyon gözlenir.
 Hasta
geri dönüşümsüz bir hastalığının
olduğunu bilir.
 Hasta terk edilmekten, itibarını yitirmekten
ve ağrı çekmekten korkar.
 Daha bitirilmemiş isleri, geride bırakılan
çocuklar vardır.
 Bu dönemde depresyon ve deliryum, anormal
yanıt olarak karşımıza çıkabilir
 Kök
hücre nakli sırasında ve sonrasında daha
az önemli olduğu düşünülen;
 İnfertilite,
 Vajinal kuruluk,
 Ereksiyon yetersizliği vb.cinsel işlev
yetersizlikleri,
 Menstruasyon bozukluklar
 Erken menapoz gibi hormonal sorunlar
 Tüm bu faktörler bu hastalar için önemlidir.
Anksiyete ve depresyon yaşamasına yol
açabilmektedir.






Hastanın nakil öncesi dönemdeki anksiyete ve depresyon nedenleri arasında
hastalığın evresi ve tekrarı, nakil sonrası komplikasyonlar (GVHH, nötropeni,
ağrı duyma, mide bulantısı ve kusma),
Kontrol kaybı, ölüm korkusu, belirsizlik,
Aile ve arkadaşlarından ayrı kalma, izolasyon, cinsel yetersizlik,
İliğin yerleşmeme korkusu sayılabilir.
Hastada yaşanan psikolojik sorunlar hastalığa, tedaviye uyumu azaltarak;
Başetme becerilerinde bozulma, öz bakımda ve yaşam kalitesinde azalmaya
neden olabilmektedir.
Bir çalışma sonucu:
 Sullivan; nakil öncesi dönemde hastaların hastalıklarının evresinin ilerlemiş
olması, depresyon tanısıyla izlenmeleri, sosyal desteğin azlığı nedeniyle
psikolojik sorun yasadıklarını saptamıştır.
 Sullivan ayrıca; bu hastalarda psikolojik sorunlarla öz-bakımın etkilendiğini ve
tedaviye uyumun azaldığını belirtmiştir.

Periferik kök hücre nakli sürecindeki hastalar hafif
düzeyden, panik derecesine varabilen anksiyete ve
depresyon duygusu ile birlikte çaresizlik bitkinlik,
bağımlılık duygularını da yoğun olarak yaşarlar
Bir çalışma sonucu:



Fife ve ark. Nakil yapılacak hastaların anksiyete ve
depresyonlarını farklı zamanlarda değerlendirmiş;
Hastaneye yattıktan sonra ve kök hücre
infüzyonundan önce emosyonel sıkıntının daha yüksek
düzeyde olduğunu,
nakilden bir hafta sonra ise fiziksel sorunların
artmasına karşın belirsizlik, anksiyete ve depresyonun
azaldığını saptamışlardır.
 Kök
hücre nakli öncesi hastalar psikiyatri
tarafından değerlendirilmelidir.
 Nakil öncesi yaşanan psikolojik sorunlar nakil
sonrası tedaviye ve izolasyona bağlı daha da
artabilmektedir.
 Hastanın psikolojik durumundaki değişiklikler
tıbbi önerileri anlamayı engelleyerek,
tedaviye uyum ve kendine bakım da
yetersizliğe neden olur.
 Komplikasyonların önlenmesi morbidite ve
mortalite riskini azaltır.
Stres insanın iç ya da dış etkenlere karşı homeostatik
dengeyi sürdürebilmek
 için savaş ya da kaç yaklaşımıyla
tanımlanabilmektedir.
Stresin belirti ve bulguları;
 Fizyolojik, bilişsel, davranışsal ve psikolojiktir.
Psikolojik sorun yaşandığında organizma kendini korur
ve uyum sağlamaya çalışır.
 Psikolojik belirtiler duygusal dengesizlik, anksiyete
ve depresyondur. Hayatımızda bilinmeyenler korku ve
endişe yaratmaktadır.
 Bir hastalık tanısı almak ise hem bilinmeyene ilişkin
korku hem de ölüm korkusunu bir arada
yaşatmaktadır.
 Hastanın bu korkuyu kimseyle paylasmaması kaygı ve
terkedilmişlik duygularını arttırır.

 Anksiyete
her bireyin yasamı boyunca belirli
dönemlerde yasayabildiği,genellikle
bilinmeyen ve anlaşılamayan huzursuzluk ve
gerginlik hissi olarak tanımlanır.
 Stres
ise anksiyete ile iç içe bir kavramdır.
Stresör anksiyeteye, anksiyete ise stresör gibi
etki oluşturarak strese neden olabilmektedir
 Belirli
bir hastalık tanısı almış bireylerde,
tedavi amaçlı yapılacak tüm girişimler
anksiyeteye neden olmaktadır.

Anksiyete, psikolojik bir stresör olarak
vücudun biyolojik mekanizmalarını harekete
geçirir.
 Böylece
stres tepkisi nedeniyle fizyolojik,
psikolojik ve zihinsel degişiklikler meydana
gelir
 Depresyon,
derin üzüntülü bir duygu durumu
içinde, düşünce, konuşma ve hareketlerde
yavaşlama ve durgunluk,
 Değersizlik ve küçüklük hissi, isteksizlik,
karamsarlık duygu ve düşünceleri gibi
belirtileri içeren sendromdur
 Depresyonun psikolojik, davranışsal, zihinsel
ve fiziksel belirtileri bulunmaktadır
 Tanı ve tedavi amacıyla hastanede yatmak
hastada anksiyete ve depresyona neden
olabilir.













Hasta ile ilgili faktörler;
• İnvaziv girişim,
• Hastalık bulguları,
• Hastalığın türü, süresi,
• Hastalığın durumu ve tekrarı,
• Hastalıkla birlikte diğer sağlık problemleri,
• Fonksiyon kaybı ve bedensel bozukluk,
• Beden imajındaki değişiklikler,
• Aileye, eşe, hekime bağlılık ve kontrol kaybı,
• Ölüm korkusu,
• Bireyin kişiliği ve yaşam koşulları,
• Okul ya da meslek yaşantısında bozulma ve rolde
değisim,
• Hastalığın kabulü,
 Korkularını
ifade yeteneği,
 Kişilerarası ilişkilerde bozulma,
 Hastanın çevresinde duygusal destek veren
kişiler,
 Belirsizlik,
 Kültürel ve dinsel tutumlardır.
 Sağlık
kurumuna ve sağlık ekibine
güvensizlik,
 Farklı ortamda bulunma,
 Kendisinin ya da ailesinden birinin özel
günlerinde hastanede bulunma zorunluluğu,
 Yasam bulguları ya da invaziv girişimler
nedeniyle gece uyandırılma,
 Ziyaretçi kısıtlaması,
 Banyo ve tuvaleti diger hastalarla paylaşma,
 Hastane kurallarına uyma gibi zorunluluklar.
GENEL İLKELER
 Kök hücre nakli, hasta için sadece fizyolojik
bir stres kaynağı olmayıp aynı zamanda da
güçlü bir psikolojik stres kaynağıdır
 Bu
nedenle hastanın kök hücre nakli öncesi
psikolojik hazırlığı, fizyolojik hazırlığı kadar
önemlidir.







Hemşirenin nakil sürecinde hastanın anksiyete ve
depresyonunu azaltmak için gerekli girişimleri
planlarken;
Hastanın anksiyete ve depresyonla baş etme
yöntemleri,
Hastalık ve tedaviye uyumu, kemoterapi, radyoterapi
ve hastaneye ilişkin önceki deneyimi,
Kök hücre nakli hakkında bilgi seviyesi,
Donörün istekliliği,
Aile gibi destek sistemleri, ailenin kök hücre nakli
hakkındaki düşüncesi,
Sosyal güvencesi, rol değişimi ve beden imajı değişimi
gibi faktörleri göz önüne alması gereklidir.
 Nakil
öncesi dönemde hemsireler hastanın
anksiyete ve depresyon düzeyini
 degerlendirmeli,
 • Hastayla, iletisime girerken; kısa, basit
cümleler kullanılarak, sakin ve yavas
 konusulmalı, hastaya dokunularak iletisime
girilmeli, hasta gereksinim
 duyuyorsa aglamasına izin verilmeli, ekibin
hastalıga ve tedaviye iliskin
 endiseleri hastaya hissettirilmemeli,
Tedavi ekibi, uygulanacak protokol, işlemin
yapılışı, ağrı durumu hakkında hasta ve ailesinin
bilgi gereksinimini karşılayarak kaygılarını
azaltmalı,
 Hastaya nakil öncesi dönemde yaşanan korku ve
kaygının normal olduğu söylenmeli ve duygularını
paylaşması için hasta cesaretlendirilmeli,
 Diger nakil olmuş bireylerle tanıştırılarak iyi
sonuçlar gösterilmeli,
 Otolog KT ise aferez ünitesine götürülmeli, hücre
toplama işlemi hakkında bilgi vererek personelle
tanıştırılmalı,

Hastanın izolasyon dönemindeki öfkesi ele
alınmalı ve aileye bunun nedeni açıklanmalı ve
bu dönemde duyguları ifade etmesi sağlanarak
dikkati hoşlandıgı durumlara/konulara çekilmeli,
 Klinik ortamda ve izolasyon nedeniyle ailesiyle
görüşemeyen hastanın,ailesiyle iletişimi
sağlanabilmeli,
 Hastalarda gözlenen uyum güçlüklerinin ve
olumsuz davranışların kökeninde anksiyetenin
olabileceğine dikkat edilmelidir,
 Hastanın kendi tedavisinin seyrine ilişkin kayıt
tutması sağlanarak kaydedilen olumlu
gelişmelerin farkına varması sağlanmalı,

Hastanın anksiyetesinin nedenlerini bilmesine
yardım edilmeli,
 Günlük yaşantısında stresi ile nasıl başediyor ve
rahatlıyorsa anksiyetesi ile de aynı sekilde baş
edebileceginin farkına vardırılmalı,
 Hastaya solunum kontrolü, pozitif düşünme,
hayal kurma, gevşeme teknikleri vb. stresle bas
etme teknikleri öğretilmeli,
 Hastanın ekonomik sorunları ve sosyal
güvencesinin olmaması da anksiyete ve
depresyonu artıran faktörlerdir,
 Bu sorun var ise kurumun sosyal hizmet birimleri
ile görüşerek çözüm yolları bulunması
sağlanmalı,







Rol kaybı sorunları var ise bunlar öğrenilerek hasta ve aile
ile birlikte uygun çözümler üretilmeli,
Hastanın öz-bakım sorunları, anksiyete ve depresyonu
etkilerken tedaviye uyum da olumsuz etkilenir,
Hemşire hasta ve ailesine hastaneye yatışından itibaren
taburculuk sonrası evde bakımına ilişkin bilgilendirmeyi
başlatmalı, bilgilendirme sürecinde uygun iletişim
teknikleri kullanarak hastanın bakımını anlamasına yönelik
geribildirimleri almalı,
Gerekirse psikofarmakolojik tedavi için profesyonel
yardıma yönlendirmeli,
Hastanın taburculuk sonrası poliklinik kontrollerinin zamanı
ve önemi hakkında gerekirse hasta yakını da
bilgilendirilmeli,
Nakil sonrası taburcu olan hastaya gerek duydugunda her
an ulaşabilecegi telefonlar verilmeli ve danısmanlık alması
saglanmalıdır.
TEŞEKKÜRLER
Download