T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİMDALI II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI -KARADAĞ SİYASİ İLİŞKİLERİ DOKTORA TEZİ UĞUR ÖZCAN Tez Danışmanı: PROF. DR. FAHRETTİN TIZLAK ISPARTA, 2009 T.C. SÜLEYMAN DEMİREL ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TARİH ANABİLİMDALI II. ABDÜLHAMİD DÖNEMİ OSMANLI -KARADAĞ SİYASİ İLİŞKİLERİ DOKTORA TEZİ UĞUR ÖZCAN Tez Danışmanı: PROF. DR. FAHRETTİN TIZLAK ISPARTA, 2009 II. ABDÜLHAMĠD DÖNEMĠ OSMANLI -KARADAĞ SĠYASĠ ĠLĠġKĠLERĠ ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ………………………………………………………………………….….VI. ÖZET ……………………………………………………………………………..VIII ABSTRACT……………………………………………………………………….. IX SINAV TUTANAGI (ONAY) SAYFASI…….…………………………………….X KISALTMALAR……………………………………………………………….……XI KONU ve KAYNAKLAR………………………………………………….……….XI I. KONU………………………………………………………….……… XI II. KAYNAKLAR…………………………………………….……………XI A. ARġĠV VESĠKALARI………………………………..…..………....XI B. KRONĠKLER ……………………………….…………………….XIV C. SEYAHATNAMELER……………………….…………………...XIV D. GAZETELER………………………………………...……………..XV E. KĠTAPLAR……………………………………………...……...….XVI F. MAKALELER………………………………………..…….….…XVII G. TEZLER………………………………………..………….….… .XVII GĠRĠġ OSMANLI- KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNĠN TEMELLERĠ KARADAĞLILARIN MENġEĠ…………………………………………… 1 19.YY. ÖNCESĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNE GENEL BAKIġ……………………………………………………………...3 III. 19.YY’DA OSMANLI -KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ…….…………..………8 A. FRANSIZ ĠHTĠLALĠ’NĠN ETKĠSĠ ve MĠLLĠYETÇĠLĠK HAREKETLERĠ.........................................................................................9 B. PANSLAVĠZM’ĠN KARADAĞ MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠNE ETKĠSĠ………12 C. TANZĠMAT DÖNEMĠ OSMANLI KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ…………16 D. KARADAĞ’DA YENĠ DÖNEM: PRENS NĠKOLA DÖNEMĠ …....…22 I. II. IV. HERSEK ĠSYANI ve BALKAN KRĠZĠNDE KARADAĞLILAR…………27 i BĠRĠNCĠ BÖLÜM KARADAĞ’IN BAĞIMSIZLIK SÜRECĠ, SAVAġLAR DÖNEMĠ ve BERLĠN ANTLAġMASI I. OSMANLI-SIRP ve KARADAĞ SAVAġI ve ABDÜLHAMĠD’ĠN BAġA GEÇMESĠ…………………………….……...…..37 A. SAVAġIN NEDENLERĠ ve TEPKĠLER…...…………………………...37 B. KARADAĞ’A KARġI AÇILAN CEPHELER…………………………. 44 C. TERSANE KONFERANSI’NDA KARADAĞ ………………………... 50 D. KARADAĞ ĠLE BARIġ GĠRĠġĠMĠ ……………………………………..57 E. LONDRA PROTOKOLÜNDE KARADAĞ…………………………… 60 II. OSMANLI- RUS SAVAġI’NIN BAġLAMASI ve KARADAĞ CEPHESĠ .. 63 A. KARADAĞ CEPHESĠ ………………………………………………….64 a. Osmanlı Ordularının Galibiyeti ve Rusya Cephesi’ne Aktarılması.......65 b. Podgoriça, NikĢik, Bar ve Ülgün’ün Kaybedilmesi …………………..67 B. EDĠRNE MÜTAREKESĠ ve II. ABDÜLHAMĠD’ĠN YÖNETĠMĠ ELĠNE ALMASI ……………………………………………………….. 70 C. AYASTEFANOS ANTLAġMASI ……………………………………... 72 a. Ayastefanos AntlaĢması’nda Karadağ’la Ġlgili Maddeler……………..74 b. Ayastefanos AntlaĢması’nın Arnavutlar Arasında Yankıları…………77 D. BERLĠN KONGRESĠ ve BERLĠN ANTLAġMASI’DA KARADAĞ …79 a. Berlin AntlaĢması’nda Karadağ Ġle Ġlgili Maddeler………………… 82 b. AntlaĢmanın Devletlerarası ĠliĢkilerdeki Sonuçları ………………... 85 III. BERLĠN ANTLAġMASI’NIN UYGULANMASI ………………………......89 A. KARADAĞ’IN TANINMA AġAMASI ve SEFĠR ATANMASI ……...90 B. BOYANA NEHRĠ’NDE SEYRÜSEFER SERBESTĠYETĠ …………...92 C. BAR LĠMANI VE KARADAĞ SULARI ………………………………94 ĠKĠNCĠ BÖLÜM SULTAN ABDÜLHAMĠD ĠLE PRENS NĠKOLA’NIN DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ I. OSMANLI-KARADAĞ DĠPLOMATĠK ĠLĠġKĠLERĠNĠN BAġLAMASI A. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN KARADAĞ’DAKĠ SEFĠRLERĠ ve KONSOLOSLARI………………………………………………….…..96 B. KARADAĞ’IN OSMANLI DEVLETĠ’NDEKĠ SEFĠRLERĠ ve KONSOLOSLARI………………………………………………..…….105 ii II. II. ABDÜLHAMĠD’ĠN BALKAN POLĠTĠKASINDA KARADAĞ’IN YERĠ A. ABDÜLHAMĠD’ĠN II. MEġRUTĠYET’ĠN ĠLANINA KADAR BALKANLAR ve KARADAĞ POLĠTĠKASI …………....…………113 B. II. MEġRUTĠYET’ĠN ĠLANINDAN ABDÜLHAMĠD’ĠN HALLĠNE KADAR OSMANLI DEVLETĠ’NĠN KARADAĞ POLĠTĠKASI ….119 III. PRENS NĠKOLA’NIN OSMANLI VE BALKAN POLĠTĠKASI.……….. 127 A. KARADAĞ’IN ANTĠK SIRP ĠMPARATROLUĞUNU YENĠDEN KURMA EMELĠ ……...………………………………………………..128 B. PRENS NĠKOLA’NIN ERMENĠ MESELESĠ ve OSMANLI YUNAN SAVAġI’NDAKĠ TAVRI………………………………………………131 IV. ĠKĠ HÜKÜMDAR ARASINDA DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ ..……………...136 A. AVRUPA’DA ve BALKANLAR’DA TÜRK ĠMAJI ve ABDÜLHAMĠD’ĠN GAYRETLERĠ …………………………… …..136 B. KARADAĞ’IN BATIDAKĠ ĠMAJI ve NĠKOLA’IN GAYRETLERĠ ..138 C. ABDÜLHAMĠD ve NĠKOLA’NIN DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠNĠ ETKĠLEYEN TEMEL FAKTÖRLER ………………...……………...141 a. Sanatçı Kimlikleri ………………………………………………….143 b. Halka Yakınlıkları,Vatanperverlikleri ve Dînî Kimlikleri ……..…..144 c. KuĢak ÇatıĢmasının Olmaması …………………………………….145 D. RESMĠ ZĠYARETLER …………………………………………………146 a. Nikola’nın Birici Ġstanbul Ziyareti ve Yansımaları ………………...147 b. Nikola’nın Ġkinci Ġstanbul Ziyaret TeĢebbüsü ve Ziyaretin Ertelenmesi ………………………………………………..149 c. Nikola’nın Ġkinci Ġstanbul Ziyareti’nin GerçekleĢmesi ve Sonuçları. 151 d. Nikola’nın Osmanlı Elçiliklerini Ziyaret Etmesi …………………...156 e. Karadağlı Bakanların Nikola’yı Temsilen Yaptıkları Ziyaretler .…...159 E. KARġILIKLI VERĠLEN HEDĠYELER ………………………………..161 a. Emirgan Yalısı ………………………………………………………163 b. Timsah Vapuru ………………………………………………………164 c. Zaza Yatı …………………………………………………………….167 d. Atlar …………………………………………………………………168 e. Diğer Hediyeler ……………………………………………………...170 F. KARġILIKLI VERĠLEN NĠġANLAR ve MADALYALAR …………..170 a. Abdülhamid’in Nikola’ya ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar …...……171 b. Karadağ Prensi’nin Abdülhamid’e ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar .174 G. ĠKĠ LĠDERĠN BĠRBĠRLERĠNĠN AĠLELERĠNE GÖSTERDĠKLERĠ YAKIN ĠLGĠ …………………………………………………………...176 H. ÖZEL GÜN ve GECELERDE GÖNDERĠLEN MESAJLAR ……….180 a. Taziye ve GeçmiĢ Olsun Mesajları…………………………………...180 b.Kutlama Mesajları ……………………………………………...…….185 I. ĠYĠ ĠLĠġKĠLERĠN HALKA YANSIMASI……….…………………... 196 iii J. OSMANLI DEVLETĠ ĠLE KARADAĞ ARASINDAKĠ YARDIM FAALĠYETLERĠ……………………………….………………..…….199 a. Karadağ’a Osmanlı Mâlî Yardımı …...……………………….…...199 b. Ġnsani Yardımlar …………………………………………………...201 c. Eğitim Alanında Karadağ’a Destek ...……………………………..203 V. OSMANLI DEVLETĠ’NDE HRĠSTĠYAN KARADAĞLILAR ve SEBEP OLDUKLARI OLAYLAR ……….………………...……………...207 VI. KARADAĞ’DA MÜSLÜMAN AHALĠNĠN DURUMU ...………………....211 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI VE TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMISYONU I. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU ve ÇALIġMALARI……………………217 A. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN BALKANLARDAKĠ ĠDARĠ YAPILANMASI ……………………………………………….217 a. ĠĢkodra Vilayeti …………………………………………………….218 b. Kosova Vilayeti ……………………………………………………219 B. KARADAĞ’DA ĠDARĠ YAPI ……………………………………...…220 C. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU’NUN OLUġTURULMASI....…..223 a. Podgoriça’nın ve ĠĢboz’un Karadağ’a Terk Edilmesi ……………..224 b. Gusinye ve Plave’nin Karadağ’a Terkine Arnavutların Tepkisi .......230 c. Gusinye ve Plave’nin Yerine Kuçka Kraina’nın Verilmesi Teklifi …………………………………………………..236 d. Gusinye ve Plave Yerine Gruda, Klemendi ve Hot’un Karadağ’a Verilmesi: Kont Corti Mukavelenamesi ………...……..237 e. Ġngiltere’nin GiriĢimleri ve Gusinye ve Plave ile Ülgün’ün Mübadele Edilmesi Teklifi ………………...……………………...242 D. KRANYA KASABASININ AĠDĠYETĠ SORUNU ve GUSĠNYE TARAFINDAKĠ KARADAĞ SINIRININ BELĠRLENMESĠ ……..…252 E. TARA VE POLYE HADĠSESĠ ………………………………………..256 F. 1887 YILI TAHTÎD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI VELĠKA KÖYÜ SORUNU ………………………… …………………………………259 G. FERĠK ENVER PAġA’NIN TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI... 265 H. YEZERO TEPESĠ SORUNU ve ĠRJANĠÇE HADĠSESĠ ……………. 267 II. OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLAR ………………………………271 A. ARAZĠ SORUNLARI…………………………….. …………………..272 a. Meralar ve Metruk Araziler………………………………………….272 b. Arazileri Karadağ’da Kalan Osmanlıların Arazi Bedelleri Sorunu.....277 B. KABĠLE ÇATIġMALARI ……………………………………………..278 iv C. D. E. F. KAN DAVALARI ve MÜSÂLAHA-Ġ DEM KOMĠSYONLARI …....279 ADAM KAÇIRMA VE HAYVAN HIRSIZLIĞI ……………………..284 BALIK AVLAMA SORUNU ………………………………..………285 SINIR GÜVENLĠĞĠ ĠÇĠN ALINAN ÖNLEMLER……………………286 a. Pasaport Uygulaması ve Gümrük Kapıları…………………………289 b.Suçluların Ġadesi…………………………………………………… 290 c. Karadağ EĢkiyası ve Arnavut Malisörlerine KarĢı Güvenlik ĠĢbirliği…………………………………………………………….. 292 III. MUHACĠRLER MESELESĠ ……………………………………………...294 A. MUHACĠRLER SORUNUNUN DOĞMASI ve GÖÇÜN NEDENLERĠ ………………………………………… ……………..294 B. MUHACĠRLERĠN ĠSKÂNI VE ĠÂġELERĠ …………………………...297 C. MUHACĠRLER VE VAKIFLAR KARMA KOMĠSYONU ………….300 D. MUHACĠR BORÇLARI ĠÇĠN KOMĠSYON TEġKĠLĠ ……………….302 E. NĠKOLA’NIN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI ...…………………303 a. Nikola’nın Hersek Halkına Bildirisi …………………………………304 b. Muhacirlerin Karadağ’a Geri Dönmeleri……………. ………..……..305 F. OSMANLI DEVLETĠ’NĠN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI ……..307 SONUÇ ……………………………………………………………………………309 KAYNAKÇA A. ARġĠV BELGELERĠ……………………………………………….…..314 B. GAZETELER….……………………………………………………..…315 C. YAYINLANMIġ VESĠKALAR…………………………………..…….316 D. KĠTAPLAR…………….……………………………………………… 317 E. MAKALELER…………………………………………………………..328 F. ĠNTERNET KAYNAKLARI……...…………………………………….336 EKLER HARĠTALAR BELGELER RESĠMLER ÖZGEÇMĠġ v ÖNSÖZ Bugüne kadar Osmanlı Devleti ve onun diğer devletlerle iliĢkilerine dair bir çok eser yazılmıĢtır. Ġngiltere, Fransa, Ġtalya, Almanya, Ġran vb. daha bir çok devlet ve emaretler ile iliĢkisine dair araĢtırma ve çalıĢmalara rastlamak mümkündür. Siyasi tarih ve diplomatik iliĢkiler açısından fevkalâde önemli olan bu eserler, günümüz devlet iliĢkilerinin geliĢmesine de hiç Ģüphesiz yardım etmektedir. 2006 yılında Sırbistan-Karadağ’dan ayrılarak, bağımsızlığını ilan eden Karadağ Cumhuriyeti Osmanlı Devleti’nin Balkanlardan çekiliĢ sürecinde çok önemli bir rol oynamıĢtır. Tarihte uzun yıllar savaĢlarla ve isyanlarla gündeme gelen Karadağ’ın, 18781908 yılları arasını kapsayan 30 yılı aĢkın bu süreçte, Osmanlı Devleti ile genelde iyi iliĢkiler kurduğu görülmektedir. Devletlerarası iliĢkilerde liderlerin Ģahsi iliĢkilerinin ve diyaloglarının, devletlerin dıĢ politikalarına olumlu yanda olumsuz yansımalarının olduğu muhakkaktır. Prof. Dr. Bayram Kodaman, bölge üzerine araĢtırma yaparken II. Abdülhamid ile Nikola’nın çok iyi iliĢkiler içinde olduğunu gösteren belgelere yıllar önce rastladığını söylemiĢ fakat ne yazık ki bu konuyu çalıĢmaya fırsat bulamadığını belirtmiĢtir. Gerçekten de zihnimizde, hep “düĢman” olarak tahayyül ettiğimiz Karadağ’ın, Osmanlı ile olan iliĢkilerinin iyi bir düzeye gelmesinde, Abdülhamid ve Nikola dostluğunun bir etkisinin olup olmadığı sorusu, cevaplanmayı bekleyen önemli bir soru olarak karĢımıza çıkmıĢtır. Burada, çalıĢmamızın çıkıĢ noktasını oluĢturan bu soruya cevap aranmıĢ ve II. Abdülhamid dönemi OsmanlıKaradağ siyasi iliĢkileri araĢtırılmıĢtır. II. Abdülhamid Dönemi Osmanlı- Karadağ Siyasi İlişkileri baĢlığını taĢıyan bu çalıĢma üç bölümden oluĢmaktadır. Giriş kısmında Karadağ’ın menĢei, konumu ve özellikleri ile ilgili bilgiler verilerek, eski çağlardan II. Abdülhamid dönemine kadar tarihi süreç anlatılmıĢtır. Osmanlı- Karadağ Siyasi ĠliĢkilerinin arka planı oluĢturularak, Karadağ’ın Osmanlı yönetimine girmesi, ve Fransız Ġhtilali’yle 19. vi yüzyılda yükselen milliyetçilik cereyanları neticesi çıkan Karadağ isyanları, yine giriĢ kısmında incelenmiĢtir. Birinci bölümde II. Abdülhamid’in baĢa geçmesi ve devam etmekte olan Karadağ-Sırp ve Osmanlı SavaĢı’nın sona erdirilme çabalarına yer verilerek Karadağ’ın bağımsızlık süreci açıklanmaya çalıĢılmıĢtır. 93 Harbi’nde Karadağ’ın rolü, Ayastefanos ve daha sonra Berlin AntlaĢması’nda Karadağ ile ilgili maddeler ve Karadağ’ın bağımsızlığı konusu iĢlenmiĢtir. Osmanlı-Karadağ sınırları ve Berlin AntlaĢması’nın öngördüğü maddelerin Karadağ ve Osmanlı özelinde uygulanması yine bu bölümde anlatılmıĢtır. İkinci bölümde, birbirlerini devlet olarak tanıyan iki hükümdarın dostluk iliĢkilerine değinilmiĢtir. Diplomatik iliĢkilerin baĢlaması, atanan sefirler ve özelliklerinden bahsedilen bu bölümde ayrıca iki hükümdarın politikalarına da yer verilmiĢ, dostluk iliĢkileri, birbirlerine yazdıkları taziye, tebrik, teĢekkür mektupları örnek verilerek açıklanmıĢtır. Üçüncü bölümde ise Osmanlı- Karadağ sınır tespit çalıĢmalarına ve sınır sorunlarına yer verilerek, Prens Nikola ve II. Abdülhamid’in çözümsel yaklaĢımları izah edilmeye çalıĢılmıĢ, iki toplum arasında çatıĢmanın nedenleri irdelenmiĢtir. Son olarak, çalıĢmamızın fikir planından bitiĢ aĢamasına kadar katkıları olan; baĢta Prof. Dr. Bayram Kodaman’a, danıĢman hocam Prof. Dr. Fahrettin Tızlak’a, ve Doç. Dr. Süleyman Seydi’ye, maddi manevi desteğini esirgemeyen babam Av. Ġsmet Özcan’a teĢekkürü bir borç bilirim. Ayrıca Karadağ’lı meslektaĢlarım Adnan Pepiç ve Vesna Vuskoviç’e yardımları nedeniyle müteĢekkirim. Uğur Özcan Isparta 2009 vii ÖZET II. ABDÜLHAMĠD DÖNEMĠ OSMANLI-KARADAĞ SĠYASĠ ĠLĠġKĠLERĠ Uğur ÖZCAN Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü Tarih Anabilim Dalı Doktora Tezi, 339 sayfa, Nisan 2009 Danısman: Prof. Dr. Fahrettin TIZLAK Bu çalıĢmanın amacı, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde çok önemli bir yer tutan Abdülhamid-Nikola dostluğunun iki ülke iliĢkilerine etkisini ortaya koymaktır. Ayrıca Karadağ’ın bağımsız bir devlet olarak, devletler muvazenesinde Osmanlı Devleti ile yaĢadığı otuz yılı aĢkın siyasi tecrübeyi ele alarak iki devlet iliĢkilerindeki olumlu değiĢimi yansıtmaktır. Zaman sınırlaması olarak II. Abdülhamid dönemiyle sınırlandırılan çalıĢmada, konu sınırlanmdırmasına da gidilerek, siyasi iliĢkiler ele alınmıĢtır. ÇalıĢmanın sonucunda Ģu neticelere ulaĢılmıĢtır. Bugün Balkanlarda Adriyatik Denizi kenarında küçük ve bağımsız bir devlet olan Karadağ’ın Osmanlı Devleti ile iliĢkileri 14. yy da baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti’nin, coğrafi Ģartlar ve kabile tarzı yaĢam Ģekilleri nedeniyle tam anlamıyla hakimiyet sağlayamadığı Karadağ’da, özellikle 19. Yy’da milliyetçilik hareketlerinin ve panslavist hareketlerin etkisiyle, Osmanlı Devleti’ne karĢı bir çok isyan meydana gelmiĢtir. II. Abdülhamid’in tahta geçmesi ve patlak veren Osmanlı-Rus Harbi’nin ardından imzalanan 1878 Berlin AntlaĢması’yla Karadağ bağımsızlığını kazanmıĢtır. Bağımsızlık sürecine kadar iliĢkiler hep çatıĢma ve savaĢ ağırlıklı olmuĢtur. Karadağ, I. Nikola yönetiminde Osmanlı Devleti ile diplomatik iliĢkilere baĢlamıĢtır. Böylece II. Abdülhamid’in tahttan indiriliĢine kadar, iki devlet arasında küçük sınır çatıĢmaları haricinde savaĢın görülmediği, yaklaĢık 30 yıllık bir süreç yaĢanmıĢtır. BarıĢın hakim olduğu bu dönem, iki devlet iliĢkilerini çok olumlu bir noktaya getirmiĢtir. Bunda II. Abdülhamid ve Nikola’nın devlet yönetimindeki Ģahsi becerileri ve kiĢisel dostluklarının büyük etkisi vardır. Iki devlet arasında kriz noktasına gelen hadiselerin, iki liderin çözümsel ve barıĢcıl yaklaĢımlarıyla halledildiği görülmüĢtür. Nikola’nın Ġstanbul seyahatleri, Abdülhamid’in misafirperverliği, Karadağlıların ezelden beri sahip olduğu “Türk düĢmandır” önkabülünün kendi içlerinde sorgulanmasına yardımcı olmuĢtur. 1908’de II. MeĢrutiyet’in ilanı ile Abdülhamid’in etkisi azalmıĢ Jöntürk muhalefeti etkisini göstermiĢtir. Bu yıldan sonra iliĢkilerin durağanlaĢması ve Abdülhamid’in tahttan inmesiyle birlikte Balkan SavaĢları’nın ortaya çıkması, Abdülhamid ve Nikola’nın siyasetlerinin yerindeliğinin bir kanıtıdır. Anahtar Kelimeler: Osmanlı Devleti, Karadağ, Siyasi Tarih, Prens Nikola Petroviç, II. Abdülhamid, Sınır Sorunları, diplomatik iliĢkiler, Çetine, Balkanlar. viii ABSTRACT POLITICAL RELATIONS BETWEEN THE OTTOMAN EMPIRE and MONTENEGRO in the ABDUL HAMID II ERA Suleyman Demirel University, Institute of Social Science, Department of History Ph.D, Thesis, 339 pages, April 2009 Dissertation Advisor: Prof. Dr. Fahrettin TIZLAK The aim of this work is to identify the impacts of the Abdul Hamid - Nicholas friendship on the relations between the Ottoman Empire and Montenegro. A further goal is to describe how relations between the two states improved during thirty plus years of contact between the Ottoman Empire and Montenegro as an independent entity. This study focuses on the Abdülhamid period and concentrates on the topic of political relations. An abridged discussion of study results is provided below. Montenegro, an independent and relatively small-sized Balkan country by the Adriatic Sea, established relations with the Ottoman Empire as early as the 14th century. The Ottomans were not able to dominate Montenegro fully due to difficulties posed by geography and the tribal lifestyle prevailing in the region. Montenegro was home to several revolts against the Ottomans in the 19th century, which was a consequence of nationalist movements and pan-Slavic tendencies of the time. The accession of Abdul Hamid II to the Ottoman throne, followed by the Russo-Turkish War (1877-1878), led to the conclusion of 1878 Berlin Treaty which meant independence for Montenegro. Under the rule of Nicholas I, Montenegro began diplomatic relations with the Ottoman Empire. Minor border skirmishes being excepted, the relations ushered in an approximately 30-year era of no armed conflict between the two states until the deposition of Abdul Hamid II. The peaceful era has raised the relations between the two to a very positive high. The political leadership skills of Abdul Hamid and Nicholas I, as well as their friendly manners, played a major role on the mutually amicable relations. Incidents escalating to crisis levels between the two states were resolved with the solution-oriented and peaceful approaches of these two leaders. Nicholas’ visits to Istanbul, coupled with Abdul Hamid’s hospitality, helped Montenegrins to tone down their historic perception of Turks as foes. Nevertheless, opposition by Ittihat ve Terakki Cemiyeti (Committee of Union and Progress), backed by Albanians upset by territorial concessions to Montenegro, resulted in the proclamation of the Second Constitutional Era in 1908. Shortly thereafter, Abdul Hamid’s rule came to a close. The policies implemented by the Ittihat ve Terakki Cemiyeti disrupted the balance Abdul Hamid had put in place in the Balkans. Relations between the Ottoman Empire and Montenegro were weakened, and the way was paved for the Balkan Wars, as a result. Key Words: Ottoman Empire, Abdul Hamid II, Montenegro, Balkans, Prince Nicholas Petrovich, Cetinje, Political Relations, Ottoman-Montenegrin Relations ix x KISALTMALAR a.g.e. a.g.m a.g.web. AKÜ AÜDTCF BOA C. Çev. DĠA: Ed. Haz. ĠA: MEB : s. S. SDÜ TDK TDVY Ter. TTK YKY YL : Adı geçen eser : Adı geçen makale : Adı geçen web : Afyon Kocatepe Üniversitesi : Ankara Üniversitesi Dil-Tarih-Coğrafya Fakültesi : BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi : Cilt : Çeviren : Diyanet Ġslam Ansiklopedisi : Editör : Hazırlayan : MEB Ġslam Ansiklopedisi : Milli Eğitim Bakanlığı : sayfa : Sayı : Süleyman Demirel Üniversitesi : Türk Dil Kurumu : Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları : Tercüme : Türk Tarih Kurumu : Yapı Kredi Yayınları : Yüksek Lisans xi KONU VE KAYNAKLAR I. KONU 1878 Berlin AntlaĢması’yla bağımsızlığını kazanan, 1918 yılında Avusturya’nın iĢgaline uğrayarak bağımsızlığı son bulan Karadağ Devleti, Osmanlı Devletiyle yaklaĢık 40 yıllık müstakil devlet olarak iliĢkisini sürdürmüĢtür. Bugün Sırbistan-Karadağ’dan ayrılarak Karadağ Cumhuriyeti olarak bağımsızlığını kazanan bu küçük Balkan devletinin, Abdülhamid’in 33 yıllık saltanatı döneminde, Osmanlı Devleti ile iyi iliĢkiler kurduğu görülmektedir. II. Abdülhamid’in, Dünya ve Avrupa siyasetinde uyguladığı denge politikasında, Karadağ’ın konumu nedir? sorusuna cevap aranırken, ayrıca II. Abdülhamid’in Prens Nikola ile dostluğunun OsmanlıKaradağ iliĢkilerine yansıması araĢtırılmıĢtır. Bu alanda eksikliği giderme hedefini ve amacını taĢıyan çalıĢma, Balkanlar ve Avrupa siyasetinde önemli bir yeri olan Osmanlı Devleti ve Karadağ Devleti’nin, özellikle Balkan SavaĢlarına sebep teĢkil edecek hadiselerin oluĢum sürecini ve yol haritasını aktarmaya gayret edecektir. Balkanlarda Karadağ’ın rolüne de böylece açıklık getirecek bu çalıĢma, iki devlet arasındaki iyi iliĢkileri de ortaya koyarak, o dönemdeki ufak çatıĢmaların nedenlerini irdeleyecektir. Bu sayede Türkiye-Karadağ iliĢkilerinin geliĢmesine yardımcı olacak günümüze ıĢık tutmaya çalıĢacaktır. II. KAYNAKLAR A. ARġIV BELGELERI ÇalıĢmamızda arĢiv belgeleri büyük bir önem arzettiği için Türkiye, Karadağ ve Ġngiltere’de olmak üzere üç önemli arĢivden yararlanılmıĢtır. Bunlar baĢta Ġstanbul’da bulunan BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi, Karadağ’ın eski baĢkenti Çetine’deki Devlet ArĢivi, ve Ġngiltere’deki Foreign Archives’tir. xii BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi: BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi’nde konuyla ilgili 1500’ye yakın belge tesbit edilmiĢtir. Özellikle Yıldız Tasnifi, Ġradeler Kataloğu, Hariciye Kataloğu, Hattı Hümâyunlar vb. kataloglardaki belgelerden yararlanılmıĢtır. Hicri 1293-1327 tarihlerini içeren belgeler, Sadaret, Ġradeler, Yıldız Tasnifi, Meclisi Vükelâ Mazbataları, Dahiliye ve Hariciye tasniflerinden oluĢmaktadır. Özellikle Yıldız Tasnifi 1799 belge ile bu çalıĢmaya ıĢık tutacak tasniftir. Belgelerde Karadağ’da meydana gelen isyanlar ve onların bastırılmasına yönelik çalıĢmalar, Berlin AntlaĢması’ndan sonra Karadağ’ın durumu, vergiler gibi meselelerin yanında, Rusya’nın, Ġngiltere’nin ve Avusturya-Macaristan’ın tutumu ve Osmanlı -Karadağ iliĢkisinde oynadıkları rol konusunda bilgiler yer aldığı görülmüĢtür. Belgelerin arasında zaman zaman Sırpça, Rusça, Fransızca belgelere rastlamak mümkündür. Ama Osmanlıca tercümesi ve özeti mevcut olduğundan bu konuda bir zorluk yaĢanmamıĢtır. Karadağ Devlet ArĢivi (Drzavni Arhiv Crne Gore) Karadağ’ın eski baĢkenti Çetine’de bulunan Devlet ArĢivi’nde 1879-1918 yılları arası belgeleri ihtiva eden kataloglar bulunmaktadır. 1893 yılında oluĢturulan arĢivde bu dönemle ilgili yaklaĢık 1500 belge vardır. Genelde Fransızca yapılmıĢ yazıĢmalar arasında Osmanlıca ve Sırpça yapılan yazıĢmalarda bulunmaktadır. Karadağlıların tabiriyle Karadağca olan bu belgelerden tercüme konusunda yaĢanılan sorun nedeniyle, bu çalıĢmada yer verilmemiĢtir. National Archives Foreign Office: Osmanlı- Karadağ iliĢkisi dendiği zaman Ġngiltere’deki National Archives’de Foreign Office belgelerini atlamamak gerekir. National Archives’te 1875-1910 arası bir hayli fazla belge vardır. Özellikle Ġngiltere’nin müdahil olduğu, Osmanlı- Karadağ iliĢkisini birebir ilgilendiren konularda, direkt baĢvurulabilecek çok zengin bir belge arĢivi vardır. Çetine ve ĠĢkodra’daki Ġngiliz konsolosları’nın ayrıca Ġstanbul’daki Ġngiliz elçisinin Karadağ Meselesi ile ilgili dıĢiĢleriyle yazıĢmaları ve raporları, bu noktada büyük önem arzetmektedir. Bu belgelerin bir kısmını Beitullah Destani, Montenegro: Political And Ethnic Boundaries 1840–1920 iki ciltlik eseriyle yayınlamıĢtır. Yine Bilal N. xiii ġimĢir’in “Rumeli’den Türk Göçleri Belgeler”, isimli üç ciltlik eserinde yayınladığı Ġngiliz arĢiv belgeleri de dikkat çekicidir. Dolayısıyla bu çalıĢmada, Ġngiliz ArĢivi belgelerinden, yayınlanmıĢ olanlara yer verilmiĢtir. B. KRONIKLER Mustafa Nuri PaĢa’nın Netâyic-ül Vukuat’ı Ahmed Lütfi Efendi’nin, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, Abdurrahman ġeref Efendi’nin, Son Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi Tarihi gibi son derece önemli kroniklerde Osmanlı Karadağ iliĢkisinin tarihi temellerine dair bilgiler bulabilmek mümkündür. Bölgeye hakimiyeti, bilgisi ve tanıklığı ile Ahmet Cevdet PaĢa’nın Tarih-i Cevdet, Tezâkir, Maruzat gibi eserlerinde Karadağ ile ilgili verdiği bilgiler fevkalâde önemlidir. Ahmet Mithat’ın Üss-ü Inkilap, Zübdet-ül Hakâyık gibi eserlerinde Osmanlı-Karadağ SavaĢı’na, ve o dönemde geliĢen politik hadiselere dair detaylar vardır. Abdurrahman ġeref Efendi, hem son vakanüvis olması hem de mevzu edilen döneme tanıklık etmesi nedeniyle, verdiği bilgiler dikkat çekicidir. C. SEYAHATNÂMELER Evliya Çelebi’nin Seyahatname’sinde, bugün Karadağ Cumhuriyeti’nin sınırları içinde bulunan Podgoriça, Ülgün, Bar gibi kentler hakkında bilgiler verilirken ĠĢkodra ve civarı ile ilgili detaylar da göze çarpmaktadır. Verdiği bilgiler her ne kadar abartılı bilgiler olsa da, bölge hakkında fikir vermesi açısından nadide bir eserdir. Karadağ ile ilgili bilgilerin büyük bir kısmı 19.yy da bölgeye turist, gazeteci, araĢtırmacı ve diplomat olarak gidenleri izlenimlerinden oluĢmaktadır. Çoğu Ġngilizce olan bu eserlerde, Karadağ insanı, coğrafyası, kültürü ve siyaseti hakkında bilgiler bulabilmek mümkündür. William Miller’ın 1898 de yayınladığı “Travels And Politics in The Near East” adlı kitabında Karadağ’la ilgili izlenimler vardır. Bunun yanında Reginald Wyon, Gerald Prance isimli iki Ġngiliz’in 1905 yılında yayınladıkları “The xiv Land Of The Black Mountain The Adventures Of Two Englismen In Montenegro” isimli seyahatname de Ġngilizler’in bakıĢ açısıyla Karadağlıları değerlendirmiĢtir. 19. yy’da Seyahatname olarak ele alabileceğimiz bir diğer Tükçe (Osmanlıca) eser ise Ahmet Cevat PaĢa’nın Karadağ Seyahatnamesi (M. Mercan) dir. Karadağ’da bir dönem Çetine Sefiri olarak görev yapan Ahmet Cevat PaĢa, Prens Nikola ile çıktığı yurt gezisindeki izlenimleri aktarmıĢtır. Osmanlı elçisinin gözüyle Karadağ’ı görebilme açısından ilgi çekici bir eserdir. D. GAZETELER O dönemde Osmanlı Devleti’nde, her ne kadar gazete yayınlarına dair bir kısım sınırlandırmalar olsa bile, Avrupa ve Amerika basınında Karadağ ve Osmanlı iliĢkileri ve Balkanlar’ı ilgilendiren olaylarla ilgili haber akıĢı sağlanmıĢ ve yorumlar yapılmıĢtır. Amerika’da yayın yapan New York Times, Washington Post gazetelerinin 1875-1910 arası bütün sayılarına ulaĢmak mümkündür. Hem köklü gazeteler olmaları açısından hem de Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine Batı gözüyle değerlendirmiĢ olmaları açısından önem taĢımaktadırlar. Bu haberlerin geneline bakıldığında Karadağ’ı destekler nitelikte haberler olduğu gözlerden kaçmamaktadır. Karadağ’ın Osmanlı Devleti karĢısında gösterdiği baĢarı, Batı basınının Karadağ’a ilgisini artırmıĢ ve bölgeye muhabirler gönderilmiĢtir. Osmanlıca gazetelere gelince; 1878-1908 yılları arasında birçok gazete, sansüre ve engellemelere rağmen yayınlanmıĢtır. Kesintili de olsa o devirde çıkan gazeteler arasında Ġkdam, Vatan, Vakit, Malumat ve Sabah Gazeteleri’ni saymak mümkündür. Gazeteler özellikle Osmanlı- Karadağ ve Sırp SavaĢına, 93 Harbine geniĢ yer vermiĢler, cephelerdeki geliĢmeleri günbegün okuyucularına aktarmıĢlardır. Karadağ Prensi’nin Ġstanbul ziyaretleri de Osmanlı gazetelerinde yer bulmuĢ ve günlerce yayın yapılmıĢtır. Sırpça yada yeni tabirle Karadağca gazetelerden Glas Crnogorska gazetesi bu çalıĢmada yer verilen gazetelerdendir. Bu gazetenin eski sayıları Karadağ Devlet xv ArĢivinde mevcut ve araĢtırmacılara açıktır. Glas Crnogorska, Karadağlıların gözüyle Osmanlı Devleti’ni anlayabilmek açısından önem arz etmektedir. E. KĠTAPLAR Osmanlı-Karadağ Siyasi ĠliĢkilerini yada genel anlamda Osmanlı-Karadağ ĠliĢkilerini inceleyen sipesifik bir kitap dünya kütüphanelerinde ve Türkiye’de belli baĢlı önemli kütüphanelerde rastlanılmamıĢtır. ÇalıĢma konusu olarak bu konun seçilmesinin en önemli nedenlerinden birisi de bu boĢluk olmuĢtur. Osmanlı Karadağ iliĢkisi, ya eserlerde konu baĢlığı olarak ele alınmıĢ, ya da makale boyutunda incelenmiĢtir. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi adlı eserinin 5-6. ciltlerinde Karadağ ile ilgili bilgiler verirken fazla detaya girmemiĢtir. Yine Bayram Kodaman DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi’nin 12 cildinde Karadağ isyanlarından bahsederken konuyla ilgili ipuçları vermiĢtir. John B. Treadway, “The Falcon And The Eagle kitabında Karadağ ve Avusturya-Macaristan iliĢkisini konu edinirken, 1908 yılı 1914 yılını hedef almıĢtır. Karadağlıların efsanevi yazarı Milovan Djilas’ın, “Montenegro”su daha çok Karadağ’ı sosyolojik ve antropolojik yönden anlatan bir eserdir. Elisabeth Roberts’ın “Realm Of The Balck Mountain; A Hsitory Of Montenegro, kitabı Karadağ tarihini anlatan belki de en kapsamlı ve en yeni eserlerden birisidir. Fakat bu eserde de Karadağ’ın eski çağlardan günümüze kadar olan tarihini ana hatlarıyla iĢlemesi nedeniyle, Osmanlı Devleti ile olan iliĢkilerine doğal olarak fazla değinilememiĢtir. Ayrıca söz konusu eserde Osmanlı kaynaklarından yararlanılmadığı görülmüĢtür. Diğer taraftan yayınlanan yabancı dilde eserlerde Karadağ, “ Doğu Sorunu” yada “Balkan Sorunu” kapsamında ele alınmıĢtır. Mahmut Celalettin PaĢa’nın Mir’at-ı Hakîkat,. Ahmet Mithat’ın Üss-ü Ġnkılâp’ı ve, Zübdet-ül Hakâyık’ı, Ali Fuat Türkgeldi’nin Mesâil-i Mühimme’si, ve Türk Tarih Kurumu’nun tıpkı basım beĢ ciltlik Muâhedat Mecmuâsı, gibi eserler Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine dair bilgilerin bulunabileceği kaynak eserlerdir. xvi Karadağ ile ilgili yazılmıĢ kitapların büyük bir kısmı Ġngilizce eserlerden oluĢmaktadır. Konuyla ilgili yazılmıĢ 50 ye yakın eser mevcuttur. Bunun bir kısmı 1914 ve sonrası bir kısmı ise Osmanlı dönemi öncesi Karadağ’ı anlatan kitaplardır. F.MAKALELER Bilimsel makalelerin yayınlandığı hakemli dergiler, baĢta Belleten olmak üzere Balkan araĢtırmalarına ağırlık veren bilimsel dergiler gözden geçirildiğinde konuyla ilgili çıkan makalelerin büyük bir kısmının, Hersek Ġsyanı, Sırp-Karadağ ve Osmanlı SavaĢı, 93 Harbi’ni konu edindiği görülür. Mithat Aydın, Nedim Ġpek, Hüdai ġentürk, Halil Sedes gibi akademisyen ve yazarların da Karadağ’la ilgili makale çalıĢmaları vardır. Bunlar “Hersek İsyanı” merkezli çalıĢmalar olmuĢtur. Ġslam Ansiklopedileri, Britannica, Meydan Larous, Türk Ansiklopedisi gibi eserlerde Karadağ hakkında ansiklopedik bilgiler ıĢığında Osmanlı iliĢkilerine değinilse de bu bilgiler kısıtlı kalmıĢtır. G.TEZLER YÖK tez kataloğunda bu konuyla ilgili sadece, Abidin Temizer’in “sınır sorunlarını” ele alan “Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları Ve Çözümü 18781912” adlı Yüksek Lisans çalıĢması vardır. Temizer, bu çalıĢmasında sınır sorunlarına ve çözümüne dair arĢiv belgeleri ıĢığında bilgiler vermiĢtir. Doktora düzeyinde bir çalıĢma tespit edilememiĢtir. Ama, Mehmet Mercan’ın “Sadrazam Ahmed Cevad PaĢa” baĢlıklı doktora tezinin bir bölümünde, Ahmet Cevat PaĢa’nın Çetine Sefâretiyle ilgili verdiği bilgiler, kayda değerdir. Ayrıca Amerika’daki University Of Cincinnati’den Natasha Margulis’in “Njegos’s Montenegro, The Great Powers and the Moderniazations in the Balkans 1830-1851”, adlı doktora tez çalıĢması, Prens Nikola Dönemi öncesi Karadağ’ı incelemiĢtir. xvii GĠRĠġ OSMANLI- KARADAĞ ĠLĠġKĠSĠNĠN TEMELLERĠ I. KARADAĞLILARIN MENġEĠ Balkan yarımadasının1 batısında bulunan Karadağ‘ın, güneydoğusunda Arnavutluk, kuzeydoğu ve doğusunda Sırbistan ve Kosova, batısında Bosna Hersek yer almaktadır. Karadağ, Adriyatik Denizi‘nin kenarında2 ve doğuyla batının buluĢtuğu noktada olan küçük bir ülkedir3. 2006 yılında Sırbistan-Karadağ‘dan ayrılan ve bağımsızlığını ilan eden Karadağ‘ın4, bağımsız bir devlet olarak dünya konjonktüründeki yerini alması bir ilk değildir. Daha öncesinde 1878 ve 1918 yılları arasında bağımsız bir devlet olarak varlığını sürdüren Karadağ, ismini yüksek kıraç ―karst‖ siyah renkli volkanik oluĢumlardan almıĢtır. BaĢka bir iddiaya göre ise Karadağ ismi ―Crnojeviç‖ten gelmektedir5. Bu ismin ilk kullanımının 15. yy Venedik Cumhuriyeti‘ndeki kaynaklara dayandığı söylense de kimi kaynaklarda 1276 yılında kullanıldığının tahmin edildiği belirtilmektedir. Daha sonraları bu isim yerini Duklja ve 1 Güneydoğu Avrupa‘ya verilen tarihi ve coğrafik bir terim olarak tanımlanan ―Balkanlar‖ın Antik Yunan‘daki ismi ―Peninsula of Haemus‖ tur. William Miller 1898 yılında basılan Ġngilizce eserinde, gezdiği Dalmaçya, Karadağ, Bosna-Hersek, Ragusa Arnavutluk, Yunanistan, Girit, Bulgaristan ve Ġstanbul‘u ―Near East‖ (Yakın Doğu) olarak adlandırmaktadır. William Miller, Travels And Politics in The Near East, T. Fisher Unvin, London 1898. 2 Nenad Moacanin, ―Karadağ‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 384 3 Marian Cruger Coffin, ―Where East Meets West, A Visit To Picturesque Dalmatia, Montenegro And Herzegovina” The National Geographic Magazine, Vol. XIX, No: 5, May 1908 Washington DC, s. 319 4 21 Mayıs 2006‘da yapılan referandum neticesinde 3 Haziran 2006‘da bağımsızlığını ilan etmiĢtir. 21 Ģehirden oluĢmaktadır. Andrijevica, Bar (Antivari), Berane, Biyele Polye (Bijelo Polje), Budva, Çetine (Cetinje), Danilovgrad, Hersek Novi, KolaĢin (Kolašin), Kotor, Moykovaç (Mojkovac), NikĢik (Nikšić), Plav, Pluţine, Pljevlja, Podgorica, Rojaye (Roţaje), ġavnik (Šavnik), Tivat, Ülgün (Ulcinj), Ţabljak CIAThe World Factbook, ―Montenegro‖ <https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/ geos/mj.html e.t. 06.12.2008 5 Bu iddiaya göre dağlar, kara (siyah) değildir. ―Crna Gora‖ ismi ―Kara dağ‖anlamına gelmektedir. Fakat Crna Gora ismi ―Crnojeviç‖(Kara Prens) döneminden önce bilinmiyordu. 400 yıl önce bu dağlara ―Kara‖ denmesinin nedeni Crnojeviç‘tir. Dolayısıyla prens ismini dağdan değil, dağ ismini prensten almıĢtır. W. H. Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No:5, (Nov. 1894), s. 397 1 Zeta‘ya bırakmıĢtır6. Evliya Çelebi, ‗Seyahatname‘ adlı eserinde 1662 yılında gittiği Karadağ‘dan ―Karadağ nâm bir sengistân-ı bî emân‖ diye bahsetmektedir7. Sırp-Hırvat dilinde ―Crna Gora‖ 8, Ġtalyan kaynaklarında ―Montagna Nera‖, ―Montenero‖ ya da ―Monte Negro‖ olarak yer almıĢtır. Batı Avrupa dillerinde ‗Montenegro‘ diye anılan Karadağ, Ġngilizcede de ‗Montenegro‘ olarak geçmektedir. Türkçede kullanılan ―Karadağ‖ ismi de ―Crna Gora‖ ve ―Monte-Negro‖nun çevirilerinden meydana gelmektedir. Dağlık bir yapısı olan Karadağ, yerleĢim açısından elveriĢli bir yapıya sahip olmayan kayalıklara sahiptir9. Bugün Karadağ Cumhuriyeti‘nin bulunduğu yerde M.Ö. 6. yüzyılda Arnavutların atası olarak bilinen Ġlliryalılar vardır. Adriyatik Denizi‘nin kenarında antik Akdeniz medeniyetinden kolonicilerin ve tüccarların yerleĢtiği bir yer olan bu bölgeye, M.Ö. 6 ve 7. yüzyıllarda zengin Yunan kolonilerinin yerleĢtiği görülmektedir. Celtlerin M.Ö. 4. yüzyılda buraya hâkim oldukları sanılmaktadır. M.Ö 3. yüzyılda Ġllirya Krallığı, merkezini ĠĢkodra‘ya taĢımıĢtır. Bölgedeki Roma hakimiyeti ise miladın ilk yıllarında etkisini göstermiĢtir. Romalılar, bölgedeki korsanlar üzerine birçok cezalandırıcı seferler düzenlemiĢ, sonunda M.S. 9 yılında bölge, Romalıların hakimiyeti altına girmiĢ, ―Illiricum Eyaleti ‖ ismiyle imparatorlukta yerini almıĢtır. Bu eyalet, Adriyatik Denizi kenarında önemli bir ticari durak haline gelmiĢtir10. Fakat ticaretin canlılığı sahil Ģeridinde görülmüĢ, dağlık kesimde ticaret anlamında bir hareketlilik görülmemiĢtir. Roma Ġmparatorluğu‘nun bölünme sürecinde Karadağ, ĠĢkodra‘dan kuzeye doğru ayrılırken, , Slav ve Akdeniz insanı arasında ekonomik ve kültürel yönden devamlı marjinal bölgeyi sembolize eden çizgi belirginleĢmiĢtir. Roma Ġmparatorluğu‘nun 6 William M. Sloano, The Balkans, A Laboratory Of History, Jennigs&Graham, Cincinati 1914, s. 8889. Natasha Margulis, Njegos‟s Montenegro, The Great Powers And The Moderniazations In the Balkans 1830-1851, Unpublished Phd. Dissertation, University Of Cincinnati, Cincinnati 2004, s. 6. 7 Evliya Çelebi, Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, 6. Kitap, Haz: Seyit Ali Kahraman - Dr. Yücel Dağlı, YKY, s.104-107. Robert Dankoff, Robert Elsie, Evliya Çelebi In Albania And Adjecent Regions (Kosova, Montenegro, Ohrid), Tuta Sub Aegide Pallas, Bril, Leiden, Köln, Boston 2000, s. 46. 8 Meydan Larausse, ―Karadağ‖, s. 924-925. 9 Dağlık arazi, burada doğal bir savunma hattı oluĢturur. Anlatılan bir efsaneye göre Tanrı, çantasına dünyanın çeĢitli yerlerine dağıtmak üzere kayalar taĢlar koymuĢ. Dağıtırken birden çantasındaki bütün taĢ ve kayalar bugün ―Karadağ‖ diye adlandırdığımız yere düĢmüĢ. The Ottoman Empire, The Sultans The Territory And The People, The Religios Tract Society, London 1859, Printed By William Tyler, s. 272. 10 John B. Allcock, "Montenegro." Encyclopædia Britannica Online <http://www.britannica.com/ EBchecked/topic/390727/Montenegro>. 26 Sep. 2008 2 yıkılmasıyla birlikte, Adriyatik‘in bu kısmı, 5. yüzyılda Gotların, 6. yüzyılda da Avarların istilasına uğramıĢtır. 7. yüzyılın ortalarında ise bölgeye Slavların hâkim olmaya baĢladığı görülmektedir11. Bizans‘ın meĢhur kralı Heraclius tarafından 622‘de Avar saldırılarına karĢı oluĢturulan ―tampon bölge‖ devleti olarak görev yapan Karadağ12, tarıma elveriĢsiz ve engebeli bir araziye sahip olmasına rağmen, ilk yerleĢimcilerden arta kalanlar için ve ―Romanizasyon‖ (RomalılaĢtırma) akımından kaçan kabileler için âdeta bir ―cennet‖ olmuĢtur13. Kabile zinciriyle örgütlenen Slavların yaĢadığı bu bölge14 Büyük Sırbistan döneminde (11-14. yy. ) ―Zeta Devleti‖ halini almıĢtır. 1421 yılında Sırp yönetimine karĢı ayaklanan Stephan Crnojevic, bağımsızlığını kazanmıĢtır. Stephan Crnojevic, Zabljak‘ı kendisine baĢkent yapmıĢ ve Venedik‘in de desteğini alarak Yukarı Zeta‘nın kıraç ve kireç taĢlı dağlarına yerleĢmiĢtir15. 1459 yılına gelindiğinde ĠĢkodra Gölü civarındaki bütün topraklar Venedik hâkimiyeti altına girmiĢ ve böylece Zeta Devleti de ortadan kalkmıĢtır16. II. 19.YY. ÖNCESĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠNE GENEL BAKIġ 13. yy‘da Anadolu‘da doğan ve Balkanlar‘a doğru yayılan Osmanlı seferleri 15. yy‘da etkisini iyiden iyiye göstermeye baĢlamıĢtır. Fatih Sultan Mehmet (1451–1481) zamanında Osmanlı Devleti, sırasıyla; Bosna (1463) ve Hersek‘i (1466) aldıktan sonra 1479‘da Venedik‘le yapılan mücadelenin ardından ĠĢkodra‘yı almıĢ,17 Zabljak‘ı yerle bir 11 John B. Allcock, agweb, 26 Sep. 2008 Reginald Wyon, Gerald Prance, The Land Of The Black Mountain The Adventures Of Two Englismen in Montenegro, Methuen&Co, London 1905, s. 17 13 Allcock, agweb, 26 Sep. 2008 14 Allcock, agweb, 26 Sep. 2008 15 Donal Edgar Pitcher, Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tarihsel Coğrafyası, YKY, Çev: Bahar Tırnakçı, Ġstanbul 2001, s. 136; Bu arada Arnavut Ġskender Bey‘in 1444 yılında Osmanlı Devleti‘ne karĢı topladığı kongreyi hatırlamakta yarar vardır. Bu kongreye Arnavut senyörleri ile içlerinde Stephan Crnojeviç‘in de bulunduğu Karadağ Prensleri de katılmıĢlar ve Ġskender Bey‘i baĢ olarak seçmiĢlerdir. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı; Osmanlı Tarihi II. (Ġstanbul‟un Fethinden Kanun-i Sultan Süleyman‟ın Ölümüne Kadar), TTK, Ankara 1995, s. 60, 72. 16 Meydan Larausse (M.L.), ―Karadağ‖, C.7, Meydan Gazetecilik ve NeĢriyat Ġstanbul 1986, s. 924-925 17 Defalarca sefer yapılmasına rağmen alınamayan, Venediklilerin elinde bulunan ―Arnavutluk Ġskenderiyesi‖ ĠĢkodra, sonunda 1478‘de Fatih Sultan Mehmet‘in bizzat yönettiği muhasara ile fethedilmiĢtir. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, s. 60, 72. Fatih Sultan Mehmet, ĠĢkodra‘yı almak için 12 3 etmiĢtir18. NikĢik‘e kadar bütün Kuzey Karadağ, Osmanlı hâkimiyeti altına girmiĢtir. Venedik‘in yanında Osmanlı Devleti‘ne karĢı savaĢan Crnojevic‘in oğlu Zeta Beyi Ġvan Crnojeviç (Kara Ġvan) (1466–1490), Karadağ‘ın baĢkentini Çetine‘ye taĢımak zorunda kalmıĢtır. ĠĢkodra‘nın düĢüĢüyle Crnojeviç Ġtalya‘ya kaçmıĢ ve Karadağ‘da Osmanlı hâkimiyeti baĢlamıĢtır19. II. Beyazid Dönemi‘nde (1481-1512) Karadağ, 1499‘da ĠĢkodra‘nın fethinden sonra Kuzey Arnavutluk‘ta oluĢturulan ĠĢkodra (Ġskenderiye) Sancağı‘nın bir kazası haline getirilmiĢtir20. Karadağ‘a her fırsatta yardım eden Venedik, 1504 yılında onun, Osmanlı Devleti hâkimiyetinde olduğunu kabul etmiĢtir. 1503 yılı, buradaki Osmanlı hâkimiyetinin en parlak olduğu yıldır. Zaten bu yıldan itibaren Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘daki hâkimiyeti gittikçe zayıflamıĢtır21. Karadağ, 1516–1851 yılları arası teokratik sistem benzeri bir anlayıĢla ―Prince Bishop*‖lar tarafından yönetilmiĢtir. 1539‘da Barbaros Hayreddin PaĢa ve Rumeli Beylerbeyi Hüsrev PaĢa ortaklaĢa hareket ederek Venediklileri Karadağ kıyılarından uzaklaĢtırmıĢlardır. Bundan sonra bölgenin idaresi Bosna Beylerbeyliği‘ne bırakılmıĢtır. Bosna Beylerbeyi Ulama PaĢa, Karadağ‘daki ilk Osmanlı genel valisidir22. Fakat Ģunu söylemeliyiz ki Osmanlı Devleti her ne kadar Karadağ‘a girmiĢ ve askeri baĢarılar elde etmiĢ olsa da, tam ve mutlak bir hâkimiyetten söz edilememektedir. Karadağ‘ın sahip olduğu olumsuz doğa koĢulları, Osmanlı Devleti‘nin buraya hâkim olmasının önünde birkaç gemiye ve topa ihtiyaç duymuĢsa da bölgenin dağlık yapısı ve dik yamaçları, ne kızaklar üzerinde gemi yürütmeye ne de hayvanlarla topları çekmeye elveriĢli değildir. Bu nedenle ĠĢkodra Gölü‘nde iki küçük tersane ve top dökümhanesi yaptırmıĢtır. Namık Kemal, Osmanlı Tarihi-2, Bilge Kültür Sanat, Transkribe: Mücâhit Demirel, Ġstanbul 2005, s. 295. 18 Pitcher, age, s. 136 19 Pitcher, age, s. 136 20 Ġskenderiye Sancağı, Sırbistan‘ın bir bölümünü içinde barındırmaktaydı. XVI. yy baĢlarında Ġskenderiye sancağı, Ġpek, Vulçitrin, Bihor, PriĢtina, Novaberda, Prizren, Potgoriça, Zabljak, Drivasto, Karadağ kazaları ve Medun kalesinden oluĢmaktaydı. Venedikliler Ģehri tamamen boĢaltarak Osmanlı Devleti‘ne antlaĢmayla teslim etmiĢlerdir. Michale Kiel, ―ĠĢkodra‖ DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 434 21 Pitcher, age, s. 136 * Prens-Piskopos denilen ve kiliseleri elinde bulundurmanın yanında idari olarak da hakimiyeti elinde bulunduran kiĢilere verilen isimdir. 22 Dragos D. Kostich, ―Montenegro‖, Encyclopedia International, Grolear Incorporated, Canada 1970, s. 254. Ġsmet Parmaksızoğlu, ―Karadağ‖, Türk Ansiklopedisi, C. XXI, MEB, Ankara 1974, s.266 4 hep bir engel teĢkil etmiĢtir23. Karadağlıların ―inatçı‖ bir Ģekilde direniĢ göstermesi, yaĢanması zor iklim ve yeryüzü koĢulları, büyük orduların baĢ edemeyecği bir coğrafi yapı, Osmanlı ordusunu zorlamıĢtır24. Oldukça fakir olan bu bölgeyi fethetmek için sarf edilecek çabaya rağmen, kazanılacakların kaybedileceklerden daha az olacağı muhakkaktır25. Bu nedenle, Karadağ Prensliği‘ne 1521 yılında Eflak‘taki Voynuk köylülerine uygulanan statü uygulanmıĢ ve Karadağlılar, olağan ve olağanüstü vergilerin hiçbirisinden sorumlu tutulmamıĢlardır26. II.Selim (1566-1574) döneminde Hüseyin PaĢa ve Ahmet PaĢa‘nın 1571 yılında birlikte hareket ederek Venediklileri yenmesiyle Ülgün, Bar ve Budva kale ve limanları ele geçirilmiĢ ve böylece Karadağ kıyılarının fethi de tamamlanmıĢtır. Osmanlı hâkimiyeti burada 1684 yılına kadar sürmüĢtür. Tam bu tarihlerde Venedikliler, kutsal ittifaka katılarak Karadağlıları isyan ettirmiĢlerdir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti‘nin Ġlirya cephesi komutanı Süleyman PaĢa, 1692‘de Çetine‘ye (Cetinje) girmiĢ ve Ģehri tahrip etmiĢtir27. 1696 yılında Karadağ‘da vladikalık el değiĢtirmiĢ ve hakimiyet Njegus kasabasındaki Petroviç ailesine geçmiĢtir. Böylece, vladikalar tarafından yönetilen Karadağ‘da artık yeni bir dönem baĢlamıĢtır. 1918 yılına kadar sürdürecekleri hanedanlık amcadan yeğene geçerek ilerlemiĢtir28. 1711‘de Rus Çarı I. Petro, Karadağ‘ı etkisi altına alarak onları isyana teĢvik etmiĢtir. Çar, Osmanlı topraklarındaki 23 Nevill Forbes, Arnold J. Toynbee, D. Mitray, D.G. Hogarth, The Balkans, Oxford University Press, Oxford 1915, s. 107. 24 Allcock, agweb. e.t. 26 Sep. 2008. 25 L. S. Stavrianos, The Balkans since 1453, Hurst&Company, London 2001, s. 237. 26 Karadağlılardan istenen tek Ģey, hane baĢına yılda 55 akçeydi. Fikret Adanır, Makedonya Sorunu, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Çev: Ġhsan Catay, Ġstanbul 2001, s. 22. 27 Parmaksızoğlu, agm, 266. Vladika, Karadağ‘da 1852 yılına kadar devletin ve kilisenin baĢı olan kiĢidir. Bazen de Prince-Bishop ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 28 Vladika Danilo, Petroviç hanedanının ilk temsilcisidir ve 1696 yılında baĢa geçmiĢtir. 1735 yılında öldükten sonra, amcasının oğlu Vladika Sava görevi devralmıĢtır. Sava öldükten sonra amcasının torunu Vladika Vasilije, o öldükten sonra da amcasının torunu Vladika Petar I baĢa geçmiĢtir. Bunun sistematik olarak Nikola‘ya kadar devam ettiği görülmektedir. Kısacası görüldüğü gibi hanedanlık babadan oğula değil amcadan yeğene ya da amca torunlarına geçtiği görülmektedir. Bunun nedeni yönetimin PrensBishop tabir edilen dini kimliği olan bir nevi baĢrahip tarafından yönetilmesidir. Geleneklere göre rahiplerin evlenmesi yasaktır. Bu nedenle çocukları olmadıkları için öldüklerinde yerlerine kardeĢlerinin çocukları yani yeğenleri geçerdi. Hanedan Ģeması için bkz. Marco Houston, Nikola &Milena King and the Quin of The Black Mountain, Leppi Publication, London 2003, s. 72-73 5 Hristiyanları kurtarmak için giriĢtiği Prut SavaĢı‘nda Osmanlı ordusuna yenililince29 Karadağ‘a verdiği desteğin önü kesilmiĢtir30. Buna rağmen Rus Çarı I. (Deli) Petro zamanında yeterli geliri olmayan Karadağ‘a maddi yardım yapılmıĢtır31. AnlaĢılacağı üzere bu dönemden itibaren Karadağ üzerindeki Rus etkisi giderek artıĢ göstermiĢtir. III. Ahmed (1703–1730) döneminde Köprülüzâde Numan PaĢa, Rus Çarı I. Petro‘nun Karadağ‘ı kendi haline bırakmasını fırsat bilerek, Karadağ‘a sefer düzenlemiĢtir. Bunun üzerine Karadağlılar Dalmaçya kıyılarına kaçmıĢ ve Venedik‘e sığınmıĢlardır. Osmanlı- Venedik Harbi (1714) sonunda Numan PaĢa Çetine‘ye tekrar girmiĢtir. Böylece Venedik‘e yardım eden Karadağlılar bunun bedelini ağır ödemiĢlerdir32. Pasarofça AntlaĢması‘ndan sonra 1714‘te Danilo affedilmiĢ ve Karadağ‘a geri dönmesi sağlanmıĢtır33. Osmanlı Devleti 1730-1789 yılları arasında beĢ padiĢah değiĢtirirken, (I. Mahmud (1730–1754), III. Osman (1754–1757), III. Mustafa (1757–1774) I. Abdülhamid (1774-1789) ve III. Selim (1789–1807)) aynı dönemde Karadağ‘ın baĢında Sava Petroviç yeralmıĢtır. Sava Petroviç devrinde (1735–1782) Karadağ; Rus-OsmanlıVenedik politikaları doğrultusunda yönlendirilmeye çalıĢılmıĢ ve etki altında bırakılmıĢtır. 1771 yılında Rusların kıĢkırtmasıyla ayaklanan Karadağlıların üzerine Bosna Valisi Silahdar Mehmet PaĢa, baĢarılı bir sefer düzenlemiĢtir34. Sultan Birinci Abdülhamid döneminde (1774 – 1789) Rusların Balkanlar‘daki etkisi belirginleĢmiĢtir. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nın devam ettiği bir sırada baĢa geçen 29 Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, Osmanlı Tarihi (Karlofça AntlaĢmasından XVIII. yy‟ın Sonlarına Kadar), Cilt IV. Kısım 1. TTK, Ankara 1995, s. 78 30 Parmaksızoğlu, a.g.m. s. 266. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: AyĢegül YaramanBaĢbuğu, Miliyet Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 314-315. 31 Georgeos Castellan, age, s. 315. 32 Mustafa Nuri PaĢa, Netâyic-ül Vukuat, C. III-IV, Haz. Prof. Dr. NeĢet Çağatay, TTK, Ankara 1979, s. 31 Pasarofça AntlaĢması, 1714-1717 Osmanlı-Avusturya-Venedik Harbi‘ne son veren ve 21 Temmuz 1718'de imzalanan antlaĢmadır. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, Cilt IV. Kısım 1, s. 142-146. Ayrıca bkz. Encyclopædia Britannica, ―Treaty of Passarowitz” <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 445669/Treaty-of-Passarowitz>. (25 Oct. 2008). 33 Parmaksızoğlu, agm, s.266. 34 Silahdar Mehmet PaĢa, bu baĢarılarından sonra Sultan III. Mustafa (1757–1774) tarafından sadrazamlığa getirilmiĢtir. Parmaksızoğlu, agm, s. 266. 6 Abdülhamid‘in yapacağı pek bir Ģey yoktur. Yine I. Abdülhamid döneminde Ģartları en ağır anlaĢma özelliğini taĢıyan Küçük Kaynarca AntlaĢması (17 Temmuz 1774) imzalanarak, Rusların, Balkanlar‘daki Ortodoksları himaye altına almasına engel olunamamıĢtır35. 1779‘da Aynalıkavak Tenkihnamesi ile Ruslar, Balkanlar‘daki Ortodokslar üzerindeki hâmiliğini daha da güçlendirmiĢtir36. Ortodoks tebaanın koruyuculuğunun Ruslara verilmesi, Balkanlar‘da, aralarında Karadağ‘ın da bulunduğu Ortodoksların, Rusların etkisi altına girmesi anlamına gelmesinin yanında , Osmanlı Devleti‘nin içiĢlerine müdahale etmek için bir bahane olacaktır. Fakat Ģunu da belirtmeliyiz ki 18. yy sonlarına doğru Karadağ‘ın dînen bağlı bulunduğu İpek Patrikhanesi kaldırılmıĢ ve vladika, İstanbul Patrikhanesi’ne bağlanmıĢtır37. Böylece, Karadağ siyasi olarak bağlılığın yanında dinî olarak da Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını bildirilmiĢtir. III. Selim‘in (1789–1807) padiĢah olduğu dönemde ĠĢkodra Valisi BuĢatlı Kara Mustafa PaĢa, ölümüne kadar, Karadağ‘ı tam anlamıyla kontrol altına almaya çalıĢmıĢ; lâkin baĢarılı olamamıĢtır38. O dönemde Karadağ‘ın baĢında Bishop I. Petar Petrovic, (1782 -1830) vardır. Petroviç hânedanının en popüler ruhani ve askerî liderleri arasında sayılan I. Petar, Martinici Savaşı‘nda (1796), ona müteakiben Krusi Savaşı’nda (1796) Osmanlı ordusuna karĢı savaĢmıĢtır. BuĢatlı Kara Mustafa PaĢa, Fransa‘nın da desteğiyle isyanı bastırmak istediyse de baĢarılı olamamıĢtır39. SavaĢ sonucunda, BuĢatlı 35 The Ottoman Empire, The Sultans Territory And The People, The Religios Tract Society, London, 1859, s. 172. Kemal Beydilli, ―Küçük Kaynarca‘dan YıkılıĢa‖ Osmanlı Devleti Tarihi, Ed: Ekmeleddin Ġhsanoğlu, IRCICA, Ġstanbul 1999, s. 65. Küçük Kaynarca AntlaĢması‘nın 7. ve 14. maddelerine göre Ortadoksların himayesinin Ruslara verildiği doğru bir anlamlandırma olmasa da bu maddeler ―kasıtlı‖ olarak Ġngilizce ve Fransızca çevirilerinde farklı anlamlar yüklenerek ―Rusların Ortodoks kiliseleri ve cemaati üzerinde himaye ve müdahale hakkı‖ veriyormuĢ gibi telakki edilmiĢtir. Kemal Beydilli, ―Küçük Kaynarca AntlaĢması‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ankara 2002, s. 524-527. Ayrıca anlaĢma gnĢ bilgi için bkz. Ġsmail Hakkı UzunçarĢılı, age, C. IV, Kısım. 1, s. 422-425. ―Utanç veric bir antlaĢma‖ olarak tarih edilen bu antlaĢma, Hammer‘in Osmanlı Tarihi‘nde, III. Mustafa devrinde yapıldığı yazmaktadır. Joseph Von Hammer Purgstall, Büyük Osmanlı Tarihi, C. 8, Üçdal NeĢriyat, Çev. Refik Özdek, Ġstanbul 1994, s.538 36 Münir Aktepe, ―Abdülhamid I.‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 214 37 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri), C. 6, TTK, Ankara 1995, s. 71 38 Nenad Moacanin, agm, s. 385 39 I. Petar bu savaĢlar öncesinde askerlerini son derece etkileciyi bir biçimde dini içerikli bir konuĢma yaparak bu savaĢa kutsallık atfederek özgürlüklerinden taviz vermeyeceklerini söylemiĢtir. Söz konusu bu konuĢmaların tam metni için bkz. ―Speeches to Montenegrins before battles against Turks on Martinici and on Krusa, 1796‖ History of Montenegro, Zemun, 1850, s. 92–93, 98–99 Translated by Stefan Branisavljevic. <http://www.njegos.org/petrovics/1796e.htm e.t. 25.10.2008. 7 Kara Mustafa PaĢa Karadağlılar tarafından esir alınarak idam edilmiĢ ve kesilen baĢı Çetine‘ye gönderilmiĢtir40. SavaĢın sonucu Karadağlılar için bir zafer olmuĢ, sınırlarını geniĢleten I. Petar, neredeyse Karadağ‘ı bağımsız bir devlet haline getirmiĢtir. Öyle ki, 1799‘da Osmanlı Devleti‘ne ―Karadağlıların hiçbir zaman Osmanlı Devleti‘ne bağlı bir tebaa olmadıkları‖41 yönünde bir ifadeyi kabul ettirmeyi baĢarmıĢlardı. Artık modern Karadağ devletinin bağımsızlığı ―de facto‖ olmuĢtur42. Bu, her ne kadar bir bağımsızlık ilanı olsa da uluslararası camiada, 1878 Berlin AntlaĢması‘na kadar kabul görmeyecektir43. III. 19. YÜZYILDA OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ 19 yy baĢlarında, Karadağ yavaĢ yavaĢ isyanlarla, panslavist akımların ve milliyetçilik hareketinin etkisiyle, bağımsızlığa doğru gitmektedir. Bu arada Karadağ‘ın Adriyatik‘e açılan bir kapısı olan Kotor, Fransa ve Avusturya ile yapılan 1797 Campo Formia AnlaĢması‘yla Avusturyalılar tarafından iĢgal edilmiĢ ve Karadağ‘ın Adriyatik kapısı kapanmıĢtır44. Dolayısıyla 19. yy‘a Karadağ, denizle bağlantısı olmayan bir toplum olarak girmiĢtir. Unutmamak gerekir ki, 19 yy., Karadağ‘ın bir devlet olarak ortaya çıktığı yüzyıldır. O halde 19 yy‘daki geliĢmelere ve Karadağ‘ı devlet olmaya götüren etmenlere göz atmakta fayda mülahaza ediyoruz. 40 Thomas Fleming, Montenegro The Devided Land, Chronicles Press Rockford, Ilinois 2002, s. 84 Georgeos Castellan, age, s. 316 42 Nevill Forbes, Arnold J. Toynbee, D. Dimitray, D.G. Hogarth, The Balkans, Oxford University Press, Oxford 1915, s. 110 43 Nenad Moacanin, agm, s. 385; Ġsmet Parmaksızoğlu, agm, s. 266 Bugün Ġtalya sınırları içinde ve Udine‘nin güney batısında bulunan Campo Formio kasabasında, 17 Ekim 1797‘de Avusturya ile Fransa arasında yapılmıĢ bir barıĢ antlaĢmasıdır. Bu antlaĢmaya göre Venedik Cumhuriyeti tamamen ortadan kalkarken, Dalmaçya kıyılarının dahil olduğu Venedik toprakları Avusturya‘nın eline geçmiĢ ve böylece Avusturya Adriyatik‘e çıkmıĢtır. Fransa ise Yedi Ada‘yı almıĢ böylece Osmanlı Devleti‘ne komĢu olmuĢtur. Bu da Fransa‘daki milliyetçilik cereyanının Balkanlara sıçramasına neden olacaktır. Fahir Armaoğlu, 19.yy Siyasi Tarihi, TTK, Ankara 2003, s. 54-55. Encyclopædia Britannica., "Treaty of Campo Formio." <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 91381/Treaty-of-Campo-Formio>. e.t. 25.10. 2008 44 Georgeos Castellan, age, s. 315 41 8 A. FRANSIZ ĠHTĠLALĠ‟NĠN ETKĠSĠ VE MĠLLĠYETÇĠLĠK HAREKETLERĠ 19. yy. genelde Balkanlar‘da Fransız Ġhtilali‘nin (1789) etkisinin yoğunlukla hissedilmeye baĢlandığı bir yüzyıl olmuĢ ve kozmopolit yapıya sahip imparatorlukların korkulu rüyası haline gelen milliyetçilik hareketleri hız kazanmıĢtır. ġüphesiz ki bu akımdan en olumsuz etkilenen Osmanlı Devleti olmuĢtur. Fransa, Avusturya ile yaptığı Compa Formio Antlaşması‘yla Venedik‘in topraklarını paylaĢmıĢ ve Arnavutluk kıyı Ģeridinde bulunan Dalmaçya adalarına (Yedi Adalar) yerleĢmiĢtir. Bu hadise, Fransa‘yı Osmanlı Devleti ile sınır komĢusu hâline getirmiĢtir. Böylece 1805 yılında Karadağ tarihinde yeni bir dönem baĢlamıĢtır. Zira Fransızların Dalmaçya‘yı iĢgali, Karadağ üzerinde bir Fransız etkisinin de belirmesine yol açmıĢ ve Rus-Fransız çekiĢmesi Karadağ üzerinden yapılır hale gelmiĢtir45. Diğer taraftan, Napoleon Bonaparte‘ın Avrupa‘daki baĢarılı savaĢları, Osmanlı Devleti‘ni dıĢ siyasette Fransa‘ya meylettirmiĢtir46. Ayrıca Osmanlı Devleti‘nin eski gücünü kaybetmesi, hem idari hem de ekonomik olarak sıkıntılar yaĢaması Balkanlar‘daki halkları olumsuz etkilemiĢ ve milliyetçilik cereyanının sosyal anlamda karĢılık bulmasına yol açmıĢtır47. III. Selim‘in reform çabaları, ülkede çıkan iç isyanlar, savaĢlar, kadroların yetersizliği gibi nedenlerle sonuçsuz kalmıĢtır. Bunun yanında ĠĢkodra‘da BuĢatlı Kara Mustafa PaĢa‘nın ―güçlü ve baĢına buyruk âyân‖ olarak ortaya çıkması, iĢleri zorlaĢtırmıĢtır48. Balkanlar‘daki milliyetçilik Fransa‘da çıkan milliyetçilik akımından biraz farklı olarak geliĢmiĢtir. ―Mânevi ya da biyolojik olarak aidiyet duygusunu hissedebilecekleri bir millete köklerini dayandırma‖ olarak algılanan Balkan milliyetçiliğinde, orada yaĢayan insanların, bir milletin parçası olduğunu bilip bilmemesinin aslında pek bir 45 Parmaksızoğlu, agm, s. 266 Osmanlı Devleti, Fransa‘ya karĢı Ġngiltere ve Rusya ile ittifak kurmuĢ ve Ġngilizlerin Mısır‘a girmesine, Rusların ise boğazlardan geçmesine müsaade etmiĢtir. Lakin Fransa‘dan kurtulmak için yapılan bu ittifakla Osmanlı Devleti‘nin, Ġngilizler ve Ruslarla arası bozulmuĢtur. Fransa‘nın Mısır‘ı iĢgaliyle baĢlayan düĢmanlık 1802 Paris AntlaĢması‘yla sona ermiĢtir. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti Fransa‘ya yakınlaĢmıĢtır. Kemal Beydilli, agm, s. 78 47 Justin Mc Carty, Osmanlı‟ya Veda Ġmparatorluk Çökerken Osmanlı Halkları, EtkileĢim Yayınları, Çev: Mehmet Tuncel, Ġstanbul 2006, s. 82 48 Sadece Rumeli de değil Arabistan‘da Vehhâbi ayaklanmaları Mısır‘da Mehmet Ali PaĢa isyanı gibi çeĢitli isyanlar meydana geliyordu. Kemal Beydilli, agm, s. 76 46 9 önemi yoktur. “Bu insanlara nerede durmaları gerektiği öğretiliyordu. Hatta bu, onlara zorla kabul ettiriliyordu49.” ifadelerini kullanan Justin Mc Carty, Balkanlar‘da geliĢen milliyetçiliğin dıĢ destekli olduğunu vurgulamaktadır. Zaten Balkanlarda Slav milliyetçiliği; kilisenin, geliĢen ticaret burjuvazisinin ve köylülerin desteğiyle artmıĢ ve belli bir noktaya gelmiĢtir50. Kemal Karpat‘ın ifadesiyle Karadağ, yakın komĢuları ve Avrupalılar tarafından yalnız bırakılmıĢtır. Karpat, Karadağ‘ın diğer Balkan ülkelerindeki milliyetçilik anlayıĢıyla kıyaslandığında gerçek bir milliyet duygusu olmadığını savunmaktadır51. Sarp dağlar nedeniyle insanların dıĢ dünyayla iliĢkisi az olduğundan sahip oldukları kültürü uzun yıllar muhafaza edebilmiĢlerdir52. Özellikle 19 yy‘da Batılı seyyahların ve yazarların müthiĢ ilgi duyduğu bir yer haline gelen Karadağ, bunun öncesinde Avrupa kamuoyu tarafından bilinmeyen ve tanınmayan bir yerdir. 1890‘lı yıllarda bölgeye seyahat eden Ġngiliz yazar William Miller‘in Ġngiliz halkının ―Monte-Negro‖ ismi nedeniyle ―orada siyahlar mı yaĢıyor? Ya da Çetine Bulgaristan‘ın mı baĢkenti?‖ gibi tuhaf sorularla karĢılaĢması, Karadağ‘ın diğer devletlerden ―izole‖ bir konumda olduğu53 düĢünüldüğünde, hiç de ĢaĢırtıcı değildir. Karadağlılar hakkında Batıya bilgiler aktıkça Avrupalıların gözünde Karadağlılar ―William Wallece‖, ―Robin Hood‖ romantikliğiyle ele alınmaya baĢlanmıĢtı54. Slav yazarlarının ise Karadağlıları büyük ordulara karĢı cesurca savaĢan ―Spartalılar‖a benzettikleri vâkidir.55 19 yy‘a kadar Balkanlar‘da milliyetçilikten söz edilemezdi. Küçük bir ordu, bir kilise ve geliĢmemiĢ bir bürokrasiden oluĢan bir gücü elinde bulunduran dil ve etnik birliği olan hânedanlar vardır. Osmanlı Devleti Balkanlar‘da millet sistemiyle farklı etnik gruba mensup insanların cemaatlere bağlılıklarını güçlendirmiĢtir. Dolayısıyla, her 49 Justin Mc Carty, age s. 82 Ġlber Ortaylı, Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim yay, Ġstanbul 2005, s. 62 51 Kemal Karpat, Balkanlarda Osmanlı Mirası Ve Ulusçuluk, Ġmge Kitabevi, Ġstanbul 2004, çev, Recep Boztemur, s. 42 52 Kemal Karpat, ―Balkanlar‖ DĠA, C.5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 25 53 William Miller, age, s. 41 54 John Mcdonald, Turkey And The Eastern Question, Dodge Publishing, NY 1912, s. 39 55 Çetine‘yi gören kimi yazarlar adeta Avrupa‘da yüzlerce yıl bozulmadan yaĢamıĢ bir medeniyeti keĢfetmenin sevincini yaĢıyarak Ġngitere‘de kaybolmaya yüz tutmuĢ bazı erdemlerin hala korunabildiği bir yer olarak tasvir etmiĢlerdir. Barbara Jelavish, Balkanlar, C. 1, Küre Yay. Çev: Ġhsan Durdu, HaĢim Koç, Gülçin Koç, Ġstanbul 2006, s. 168 50 10 toplumun kendi kiliselerini oluĢturarak kiliseler kanalıyla kendi etnik kültürlerini ve kimliklerini ortaya çıkarmasını sağlamıĢlardır. Ortodoks kiliselerinin hepsini Ġstanbul Fener Rum Patrikhanesi‘nin kontrolüne veren Osmanlı Devleti‘nin, Hıristiyanları millet sistemiyle tek bir çatı altında toplayarak ―evrensel cemaat‖ haline getirmesi, dinsel kimliklerinin bir parçası olan etnik kimliklerinin de belirmesini kolaylaĢtırmıĢtır56. Karadağ‘ın hem siyasi hem de politik olarak yapısı, diğer devletlerin yapısından farklılık arz etmektedir. Sınırları tam olarak belli olmayan Karadağ‘da kabileler arası çatıĢmalar ve kan davaları çok sık rastlanılan hadiselerdendir. Birbirleriyle kıyasıya çatıĢan kesimlerin (Arnavutlar, BoĢnaklar ve Karadağlılar) Osmanlı Devleti‘nin bir parçası olduğunu varsayarak haraç toplayan Osmanlı askerlerine karĢı birleĢtiği57 düĢünüldüğünde, Kemal Karpat‘ın ifadelerine hak vermek gerekmektedir. Balkanlar‘daki milliyetçi düĢüncelerin 1789 Fransız Ġhtilali ile baĢladığını düĢünmenin doğru olmadığını savunan yazarlar da vardır. Onlara göre, Karadağ için Fransız Ġhtilali‘nin etkin olduğunu söylemek çok anlamsızdır. Karadağ‘da ―yerel kimliğe‖ ve din faktörüne dayanarak geliĢen bir millet yapısını Kafkaslar‘daki ―dağlı‖ kimlik yapısına benzetilebileceğini ve bu kıyaslamasıyla milliyetçilik anlayıĢının açıklanabileceğini belirtmiĢlerdir58. Karadağ‘da kabileleĢme, devlet bilinciyle milletleĢmeyi geciktirmiĢtir59. Balkan halklarının bağımsız bir devlet kurma isteklerine dair bir delilin olmadığı kimi yazarlar tarafından savunulmuĢtur. Bunlardan birisi Habsbawm‘dur. Ona göre , ―Koyun çobanı kandaş toplulukların‖ ve ―haydut kahramanların‖ devlete karĢı 56 Kemal Karpat, Balkanlarda Osmanlı Mirası ve Ulusçuluk, Ġmge Kitabevi, Çev: Recep Boztemur, Ġstanbul 2004, s. 58 57 Karadağ‘da piskoposluğun yanında sivil yöneticilik vardı ki o piskoposluğa nazaran prestiji azdı. Sivil yöneticilik ise Radonjic ailesine verilmiĢti. Gerçek otorite ise ihtiyar heyetindeydi. Ġhtiyar heyeti otuz kabilenin Ģeflerinden oluĢmaktaydı. Silahlı olan bu Ģeflerin görevi vergi toplamak, töre ve kan davasına dayanan bir adalet sistemini uygulamaktı. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: AyĢegül Yaraman-BaĢbuğu, Miliyet Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 314–315 58 Osman Karatay, ―Karadağ‘da Bağımsızlık Mücadelesi‖, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi yay., Ankara 2006, 459–460 59 Osman Karatay, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ age, s. 368 11 yaptıkları ayaklanmaları Fransız milliyetçiliğiyle açıklayabileceğimiz tek örnek Yunan bağımsızlık savaĢıdır60. Balkanlar‘daki etnik toplulukların bir milliyet olarak ortaya çıkmasındaki etkenlerin bir diğeri de ekonomik boyuttur. Balkanlar‘daki toprak sisteminde baĢ gösteren bozulmaların ve toprak sahipleri ile yöneticilerin baskıcı tutumlarının, milliyetçiliğin yükselmesine belli bir oranda yardımcı olduğu söylenebilir. Ayrıca bağımsızlığa sürükleyen isyanlarda, dinsel birtakım etkilerin sonucu olarak, kendi dininden olmayanı öteleme anlayıĢının da milliyetçiliğin yükselmesinde ki etkisi yadsınamaz. Balkanlar‘daki milliyetçi isyanların -Bulgar, Yunan, Sırp isyanlarının- baĢarıya ulaĢmasındaki en büyük etkilerden biri, Avrupalı devletlerin desteğidir. Özellikle Rusya‘nın bu konudaki etkisi tartıĢılmazdır61. Balkanlar‘daki ayaklanmaları Karadağlılar gibi güneydeki halkların ayaklanmalarını ―modern milliyetçilik‖ ile açıklamak ne kadar mümkündür? Habsbown bu soruya “Zorunluluğun ve isteğin olduğu yerde yerel idareye ve zayıflamakta olan bir Türk imparatorluğuna karşı isyan etmekten doğal ne olabilir? 62 ” sorusuyla cevap vermektedir. Netice itibariyle Fransız Ġhtilali‘nin Karadağ milliyetçiliğine doğrudan etkisi tartıĢılsa da dolaylı yoldan etkisinin olduğu ve Karadağ ayaklanmalarına ivme kazandırdığı aĢikardır. B. PANSLAVĠZM‟ĠN KARADAĞ MĠLLĠYETÇĠLĠĞĠNE ETKĠSĠ Slav toplumlarının tek bir çatı altında toplanmasını amaç edinen ve pangermanizmden etkilenerek ortaya çıkan Panslavizm; edebiyat, etnografya, tarih ve diğer kültür dallarında yapılan bu çalıĢmalarla Slovenler, Bulgarlar, Hırvatlar, Sırplar ve Karadağlılar arasında etki alanı bulmuĢtur. Ruslar ise bu hareketi siyasi bir doktrin 60 XIX. yy‘da Balkan halkları arasında ilk kalkıĢma olan, domuz tüccarı Kara George‘un ayaklanması Sultana karĢı değil oradaki yerel yöneticilere karĢı olduğu savunulmaktadır. Sultana karĢı olmak bir tarafa, sultana destek mahiyetinde bir ayaklanma olduğu söylenmektedir. Eric Hobsbawm, Devrim Çağı (1789– 1848), Dost yay. Ankara 2005, s. 155–156 61 Justin Mc Carty, age, s. 101 62 Hobsbawm, age, s 155 12 hâline getirmiĢlerdir63. 1711 Prut SavaĢı‘nda Karadağlıların bir kurtarıcı olarak gördükleri I. Petro‘nun Balkanlar‘daki Slavları ayaklandırma teĢebbüsü ve II. Katherina‘nın Sırp ve Karadağlıların ―Ruslar gibi şanlı Slav menşeinden geldikleri‖ni söylemesi, Karadağlılar üzerindeki Rus siyasetinin ilk izleridir. Panslavistlere göre, Osmanlı ve Avusturya-Macaristan Ġmparatorlukları yıkılmalı, yerine de Rusya‘nın egemenliği altında yaĢayan bir Slav devleti kurulmalıdır64. Akdes Nimet Kurat, Rus panslavizminin amacının, Slavları ―Ruslaştırmak ve Rus hegomanyasına almak‖ olduğunu söyleyerek siyasi bir hareket hâline geldikten sonra, Rusya‘nın emperyalist emellerine hizmet ettiğini savunmuĢtur65. ġunu da unutmamak gerekir ki, Fransız Ġhtilali‘nin yaydığı milliyetçilik hareketleri, Slav aydınlarının ―Slav milliyetçiliğini‖ ele alarak geliĢtirmelerine zemin hazırlamıĢ ve teĢvik unsuru olmuĢtur. 1848 ihtilallerinin de Slavları bu noktada harekete geçiren bir diğer unsur olmuĢtur. Fakat bunun tam aksini düĢünen Yuluğ Tekin Kurat, panslavizm ve panortadoksluğun Balkanlardaki milliyetçilik hareketlerine bir etkisinin olmadığını savunmaktadır. Ona göre Balkanlardaki bağımsızlık giriĢimleri Helenizm ile baĢlamıĢtır. Panslavizmdeki amaç Rusya‘nın çatısı altına girmekten ziyade Yunan modelini uygulayarak kendi bağımsızlıklarını ilan etmek için uygun zemini oluĢturmaktır66. Ruslar‘ın Balkanlar‘daki Slav bilincini artırmak için 1858‘de Moskova Slav Yardım Komitesi kurmuĢlar ve çeĢitli faaliyetlerde bulunmuĢlardır67. Balkan 63 Hans Kohn, Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Çev. Agâh Oktay Güner, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1991, s. 103 64 19.yy baĢlarında özellikle Çekler arasında milliyetçilik akımı etkisiyle ortaya çıkmıĢtır. Her ne kadar baĢlangıçta felsefi ve edebi bir karakter taĢısa da daha sonraları siyasi bir akım halini almıĢtır. 1857 yılında Moskova‘da kurulan ―Slav Yardım Komitesi‖ Balkan ülkelerinin birçoğunda Ģubeler açmıĢ ve bunlar aracılığıyla Rusya, Osmanlı Devleti sınırları içersindeki Ortodoks ve Slav unsurlara her türlü yardımı yapmıĢtır. Ġlk adım olarak ta topluluklara özerklik verilmesini istemiĢtir. Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, Ankara 1948, s. 323. Aynı müellif, ―Panslavizm‖, A.Ü.DTCF Dergisi, C. XI, S. 2-4, Ankara 1953, s. 241-246; Hans Kohn, age, s. 102 ; Rıfat Uçarol, Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, Ġstanbul 1995, s. 320. 65 Akdes Nimet Kurat, agm, s. 241-249 66 Yuluğ Tekin Kurat, ―XIX. Yüzyılda Rusya‘nın Balkanlardaki Pan-Slavizm ve Pan-Ortodoks Politikası KarĢısında Osmanlı Diplomasisi‖, ÇağdaĢ Türk Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Ankara 1999, s. 177. 67 Kilise okul ve ulusal kimliği geliĢtirmek maksadıyla para toplamıĢ, Slav kilise ve okullara kitap ve okul malzemesi göndermiĢler ve Moskova‘ya eğitime gelen Slavlara destek verme amacıyla faaliyet göstermiĢlerdir. Mithat Aydın, ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panslavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve Karadağ‘ın Rolü‖ Bellten , LXIX, Aralık 2005, S. 256, s. 915-916 ayrıca bkz. Mithat Aydın, ―19.Yy 13 ülkelerinden, aralarında kızların da olduğu birçok öğrenci, St. Petersburg‘da burslu olarak okutulmuĢtur68. Fransız Ġhtilali ve Panslavizm bağlamında 19. yy Osmanlı-Karadağ siyasi geliĢmelerine bakacak olursak; 1807 ve 1812 yılları arasında Fransa‘nın desteğiyle Osmanlı Devleti Karadağlılara karĢı mücadele etmiĢtir. Karadağ ise 1813 yılında Rusya ve Ġngiltere‘nin yardımını alarak, Kotor Yarımadası‘nı Fransızlardan almayı baĢarmıĢtır. Lâkin bu fazla uzun sürmemiĢ ve Viyana Kongresi‘nde Kotor‘un kontrolü Avusturyalılara verilmiĢtir. Böylece Büyük devletler tarafından tanınma ve bağımsızlık ümitleri taĢıyan I. Petar, hayal kırıklığına uğramıĢtır69. Balkanlar‘da yayılma peĢinde olan Rusya‘nın son derece iĢine gelecek Karadağ‘ın bağımsızlığı meselesine Avusturya‘nın onay vermesi Ģu durumda zaten mümkün değildir. Kotor‘un Avusturya‘ya bırakılmasıyla denizle olan bağlantı umutlarını da kaybeden I. Petar ve halkı çok zor bir dönem yaĢamıĢtır. Birçok Karadağlı bu yıllarda Rusya‘ya ve Sırbistan‘a göç etmiĢ, yaklaĢık 2000 kiĢi açlıktan ölmüĢtür70. Görüldüğü gibi Karadağ, Venedik‘in Campo Formia AtlaĢması‘yla ortadan kaldırılmasıyla bölgeye girmiĢ ve bir anda devletler muvazenesinde rol oynamaya baĢlamıĢtır. Bir yandan Avusturya- Macaristan, diğer yandan Fransa, Rusya, Ġngiltere ve doğal olarak Osmanlı Devleti -daha sonraları Ġtalya‘da bunlara dâhil olacaktır- arasında çatıĢma sebebi olmaya baĢlaması, Karadağ‘ın ―özgürlük‖ konusunda daha kararlı bir tutum sergilemesine neden olmuĢtur. Karadağ‘ın siyasi ve iktisadi açıdan son derece geri olduğu bir gerçektir. Çetine‘de piskoposluk ve valilik binası var olsa da esas kontrol ve otoritenin kabilelerin Ortalarında Panslavizm ve Rusya‖ Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 15, Yıl. 2004, s. 10 68 Traian Stoianovich, ―Russian Domination in The Balkans‖ Between East And West The Balkan And Mediterranean Worlds, V. 4, Aristide D. Caratzas Publisher, New Rochelle, NY 1995 s.82 Avusturya, Rusya, Prusya, Ġngiltere, Fransa, Ġsveç ve Portekiz tarafından 9 Haziran 1814 alınan Viyana Kongresi Kararları" Fransız Ġhtilali‘yle ortaya çıkan milliyetçilik düĢüncesinin olumsuz etkilerini engellemek için alınmıĢtır. Dolayısıyla I. Petar‘ın bağımsızlık beklentileri boĢa çıkmıĢtır. Avusturya BaĢbakanı Meternich Osmanlı Devleti‘ni de kongreye çağırmıĢ ama Osmanlı Devlet‘i Avrupalı devletlerin toprak bütünlüğünü garanti altına almasına ihtiyacı olmadığı dile getirerek katılmayı reddetmiĢtir. Fahir Armaoğlu, age, s. 87 69 1817 de meydana gelen bir deprem Karadağlıları sarsmıĢtır. Uzun savaĢlar ve ardından gelen ambargo Karadağ‘da kıtlık oluĢmasına neden olmuĢtu. Thomas Fleming, age, s. 88 70 Osman Karatay, agm, s. 459-460 14 elinde olması, yöneticiler için aĢılması gereken sorunlar arasındadır71. I. Petar Petroviç (1782 -1830), köklü değiĢiklikler yapmıĢ ve 1830‘da Vladika‘nın tek hâkim olduğu bir dönemi baĢlatmıĢtır72. Bu değiĢim Karadağ için bir diğer dönüm noktası olarak görülmektedir. II. Petar Petroviç Njegos (1830–1851) döneminde Karadağ‘da ilk defa bir Rus Çarı (I. Nikolay), ―Karadağlıların hükümdârı” unvanını almıĢtır73. Bu olay, aslında Karadağ Prensi ile Rusya arasındaki iliĢkilerin ne derece iyi olduğunun da bir göstergesidir74. II. Petar‘ın politikasında iki temel husus vardır. DıĢ politikada Osmanlılara karĢı daha önceden ayaklanmıĢ ve ayaklanma eğilimi olan Türkleri destekleyerek Karadağ‘ın güvenliğini sağlamaktır. Ġçeride ise otoritesini sağlamlaĢtırarak idari reformlara devam etmektir75. ayrıca denize ulaĢmak ve denizle bağlantıyı tekrar kurma amacını taĢıyan II. Petar, bu doğrultuda 1832‘de ĠĢkodra Gölü‘ndeki Zabljak‘ı (Zabljak Crnojevica) almıĢtır76. Bilindiği gibi Kotor‘un Campo 71 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C.1, Küre Yayınları, Çev: Ġhsan Durdu/ HaĢim Koç/ Gülçin Tunalı Koç, Ġstanbul 2006, s. 273. 72 Birbirleriyle sürekli çatıĢma içinde olan kabileleri topladı ve kabile Ģefleri birliğini kurdu. Kabilelerin düzenli vergi vermesi için çok çabalamıĢtı. Kan davalarını bitirmek için sarf etteği gayretler sonuçsuz kalmıĢtı. Karadağ‘da ilk hukuk sistemini (Zakonik) kurdu. Ayrıca, Sırpların birleĢmesi ve özgürleĢmesi için bir program hazırladı. Diğer taraftan Governador denilen sivil yöneticilik sistemininin kaldırılması ve bu görevi elinde bulunduran Radonjic ailesinin safdıĢı bırakılmasıdır. Georgeos Castellan, age, s. 315, Thomas Fleming, age, s. 85 7373 O zaman Rus Çarı I. Nikolay‘dı. (1825 – 1855) Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ankara 1999, s. 317 74 Bishop Peter II. Petrovic Njegos (1830–1851) aslında büyük bir Ģairdi. ―Dağların Tacı‖ (The Mountain Wreath) diye anılan destanın yazarıydı ve Vladika seçilmiĢti. Amcası I. Petar‘ın ―prensliği devlete çevirme‖ çalıĢmalarına durmaksızın devam ettirdi. 12 üyeden oluĢan bir senatonun oluĢturulması bu gayretlerden birisiydi. Bu senato Rus Çarı‘nın tavsiyesiyle kurulmuĢtu. Rus etkisi açıkça görülüyordu. Çetine‘de kurduğu matbaa ve 1833te açtığı okul, Karadağ için büyük bir atılımdır II. Petar, Rusya‘nın tavsiyelerine hayır demiyor ama hâkimiyeti de elden bırakmak istemiyordu. Rusya‘nın atadığı danıĢmanların etkisi altına girmemek için Petersburg‘a birçok sefer seyahat ettiği bilinmektedir. Georgeos Castellan, age, s. 316. 75 Thomas Fleming, age, s.90. Petar Petroviç‘in Ģiirlerinde ihtida etmiĢ ve müslüman olmuĢ Ortodoks Hristiyanları ―hain‖likle suçladığı görülmektedir. Ġslam‘ın Karadağ‘dan kökünden sökülüp atılması gerektiğini savunmuĢtur. Karadağ‘ın ―milli kurtuluĢ ideolojisinin‖ bir parçası olarak değerlendirilen bu Ģiirin asıl hedefinin Müslüman Slavlar olduğu söylenmektedir. Ona göre müslümanlarla birlikte yaĢamak mümkün değildir. Müslümanlara ağır ifadelerin kullanıldığı bu Ģiirde ayrıca ―tek gören göz, tek bir konuĢan Türk dili kalmayıncaya kadar keseceğiz‖ denmiĢtir. Kelam H. Karpat, Ġslam‟ın SiyasallaĢması, Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2004, s. 328 Zabljak Crnojevica, ĠĢkodra gölünün kuzey batısında yer alan ve Karadağlılar açısından tarihi ve manevi bir değeri olan bir yerdir. Zabljak manastırı olarak da bilinen yer 1427 yıllarında yapılmıĢtır. Karadağ‘ın ilk liderlerinden Ġvan Crnojeviç‘in rezidansıydı. Yağmur yağdığı zaman gölün içinde kalır. Sular çekildiği zamansa yürüyerek gidilebilir. Petar II Petrovic Njegos bu manastırda yetiĢerek rahip 15 Formio AntlaĢmasıyla Avusturya‘ya verilmesinden sonra Adriyatik‘le bağlantısı kalmamıĢtı. Karadağ vladikası** Bishop II. Petar (1830–1851), 1838 yılında, sınırlarını geniĢletmek ve Osmanlı Devleti‘nden intikam almak için o bölgede yaĢayan reayayı ikna ederek isyan etmiĢtir. Karadağlılar, Osmanlı Devleti‘nin elinde bulunan Podgorica‘ya ve ĠĢboz‘a saldırmıĢtır. Ayrıca Karadağ vladikasının Bosna‘ya gönderdiği Karadağlılar, Osmanlı cizyedârını öldürerek birçok hayvanı gasp etmiĢlerdir. Grahova‘daki halkın tepkisine Karadağ vladikasının destek vermesiyle, gasp, isyana dönüĢmüĢtür77. Bu isyan, 1838 yılında Osmanlı kuvvetlerinin Hersek sancakbeyi önderliğinde Karadağ‘a girmesiyle sonuçlanmıĢ ve isyan bastırılmıĢtır78. Yapılan antlaĢmayla Hersek-Dalmaçya sınırı yakınlarındaki Grahovo ayrı bir ―voyvodalık*‖ haline getirilerek tarafsız bölge ilan edilmiĢtir.79 Tarafsız bölge, Grahova arazisi Bosna valisi ve Karadağ Prensi tarafından onaylanan bir voyvoda tarafından yönetilecektir. Her ne kadar ĠĢkodra Gölü üzerinde bulunan Vranina ve Lessandria adalarına Türklerin yerleĢme giriĢimi Karadağlıları kızdırsa da, genel itibarıyla sükûnetin hâkim olduğu birkaç yıl geçirilmiĢtir80. C. TANZĠMAT DÖNEMĠ OSMANLI-KARADAĞ ĠLĠġKĠLERĠ Sultan I. Abdülmecid (1839-1861)‘in tahta geçmesinden hemen sonra 3 Kasım 1839'da Sadrazam Mustafa ReĢit PaĢa tarafından okunan Tanzimat Fermânı, Osmanlı Devleti‘nde demokratikleĢme için atılan en büyük adımlardan biridir. Avrupa'nın olmuĢtur. Elizabeth Roberts, Realm Of The Black Mountain: A History Of Montenegro, Cornell Universtiy Press, Ithaca-Newyork 2007, s. 9. 76 Georgeos Castellan, age, s. 316. **Vladika, Karadağ‘da 1852 yılına kadar devletin ve kilisenin baĢı olan kiĢidir. Bazen de Prince-Bishop ile aynı anlamda kullanılmaktadır. 77 BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi (BOA), HAT, 1154/45787/H. 78 BOA, HAT, 1154/45787/Ġ. * Voyvoda kumandan ya da prens anlamına gelir. Eflak ve Boğdan, voyvodalığa baĢka bir örnektir. PadiĢah tarafından görevlendirilen valilere de voyvoda denmektedir. Sancak beylerine denktirler. Reis, subaĢı gibi anlamlarada gelmektedir. Voyvodalık Osmanlı Devleti‘nde 17.yy‘dan itibaren kullanılmaya baĢlamıĢtır. Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. III, MEB Ġstanbul 2004, s. 598 79 Nenad Moacanin, agm, s. 385. Parmaksızoğlu, agm, s. 266. 80 Besim Darkot, ―Karadağ‖ ĠA, C. 6, MEB, Ġstanbul 1967, s. 226. 16 Osmanlı içiĢlerine karıĢmasını engellemek, Fransız Ġhtilâli‘nin doğurduğu milliyetçilik akımının etkisini en aza indirmek ve gayrimüslimleri devlete bağlamak, Fermânın yayınlanma amaçlarının en önemlilerini teĢkil etmektedir81. Bütün tebaanın can, mal ve namus güvenliği sağlanacak hangi din ve mezhebe sahip olurlarsa olsunlar herkes PadiĢah‘ın bu fermanından yararlanacaktı82. Özellikle Balkanlarda, Slavlar arasında Fermânın hükümlerini sevinçle karĢılanmıĢtır83. Diğer taraftan zor hayat Ģartlarından bir kurtuluĢ olarak gören köylüler, zaman zaman ayaklanmıĢlardır. Bu ayaklanmalar, temelde ağalara ve yöneticilere karĢı köylü ayaklanması olarak görülürken, bazen ulusal ayaklanmalara da dönüĢmüĢtür. Bu ayaklanmaların temel nedeni, Tanzimat‘ın köylü kesime bir iyileĢme getirememesidir84. 1839 Tanzimat Fermânı, Hıristiyan halka bir kısım haklar tanımıĢtır. Daha sonra 1856‘da ilan edilen Islahat Fermânı‘yla, bu haklar daha da artırılmıĢtır. Bu yönüyle, Balkanlar‘daki halkların Batı himayesinde güçlenmelerine sebep olmuĢtur. Ayrıca, yine bu dönemde ekonomik, sosyal ve kültürel imkânlardan yararlanan tüccar ve aydın sınıfı milliyetçilik akımına öncü olmuĢlardır85. Tanzimat Fermânı‘yla, Osmanlı tebaasının devlete ısınması, bağlanması ve isyan etmemesi sağlanmak istenmiĢtir. Amaç, ülkenin kalkınması ve halkın huzur bulmasıdır. Ġmparatorluk tebaasının hukuk eĢitliğine dayanan Osmanlı birliği siyaseti güdülmüĢtür. Rusların tahrikleri karĢısında valilere gönderilen genelgede köylüye adaletli olunması, mümkün olduğunca hoĢ tutulmaları, ırz ve namuslarının korunmasının sağlanması isteniyordu86. Ayrıca Tanzimat Fermânı‘nda idari alanda da bir kısım yeniliklere gidilmiĢ, valilerin yetkileri azaltılmıĢtır. Valilere asâyiĢ iĢlerine bakma görevi bırakılırken, mali iĢler merkeze alınmıĢ ve ―muhassıl-i emval‖ adı verilen özel yetkili memurlara bırakılmıĢtır87. 81 Koca Mustafa ReĢit PaĢa (1800-1858) olarak ta bilinen Osmanlı devlet adamıdır. 6 kez sadrazamlık yapmıĢtır. Hariciye Nazırlığı, Paris ve Londra Elçiliği de yaptığı görevler arasındadır. Sultan Abdülmecit'in 1839‘da ilan ettiği Gülhane Hatt-ı Hümayunu'nu o okumuĢtur. GeniĢ bilgi için bkz. ReĢat Kaynar, Mustafa ReĢit PaĢa ve Tanzimat, TTK, Ankara 1985, s. 130-160, 170-174 82 Engelhardt, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs yayınları, Türkçesi: Ali ReĢat, Ġstanbul 1999, s. 45 83 Mustafa Kemal Karahasan, ―Tanzimat ve Balkanlardaki Slav Milletleri‖ Tanzimat‟ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu, Ankara: 31 Ekim-3 Kasım 1989, s. 420-421 84 Ġlber Ortaylı, Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 120 85 Kemal Karpat, Balkanlar, DĠA, C. 5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 30 86 Halil Ġnalcık, Osmanlı Ġmparatorluğu Toplum Ve Ekonomi, Eren Yayınları, Ġstanbul 1996, s. 358 87 Halil Ġnalcık, ―Tanzimatın Uygulanması ve Sosyal Tepkiler‖, Belleten, C. XXVII, (1964), s. 624-690 17 Uygulanan reform sürecinde Bosna‘da isyan teĢebbüsünde bulunan beylere karĢı ciddi önlem alınmıĢ ve Ömer PaĢa‘nın çabalarıyla tekrar otorite sağlanmıĢtır. Bosna valisi Ömer PaĢa‘nın amacı, bu bölgede Osmanlı hâkimiyetini tam ve eksiksiz Ģekilde kurmaktır88. Diğer taraftan, Tanzimat Fermanı‘nın mimarlarından Sadrazam Mustafa ReĢit PaĢa, Karadağ Vladikası II. Petro (1830–1851)‘ya, aynen Sırbistan‘da olduğu gibi özerkliğin verilebileceğini söylemiĢtir. Özerklik verildiği takdirde Karadağ‘ın savunması da Osmanlı Devleti‘nin sorumluluğu altında olacaktır89. Ancak, fiilî bir bağımsızlık yaĢayan II. Petar‘ın buna olumlu bakması mümkün değildir. Çünkü özerklik teklifini kabul ederse, Karadağ, fiilî bağımsızlığını da kaybetmiĢ olacaktır. Bu nedenle teklifi geri çevirmiĢ ve kabul etmemiĢtir. II. Petar‘ın yeğeni Danilo (1852–1860), Karadağ için bir çığır açmıĢtır. Vladika Gospodarlık dönemi kapanmıĢ ve laik bir sistem getirilmiĢtir. 1851 yılına kadar Karadağ‘da vladika yani piskopos denilen din adamlarının yönetime hâkim olduğunu ve Karadağ‘ın onlar tarafında yönetildiğini görmekteyiz 90. II. Danilo 13 Ocak 1852 – 13 Mart 1852 tarihleri arasında ―prens-bishop‖ olarak 3 ay görev yaptıktan sonra (13 Mart 1852 – 13 Ağustos 1860) din ve devlet iĢlerini birbirinden ayırarak din iĢlerini piskoposa devretmiĢtir. Ruhani reisliği terk etmiĢ ve cismani prensliğini oluĢturmuĢtur91. II. Danilo Avusturya ve Rusya‘nın muvafakatini alarak Karadağ‘ın baĢına geçmiĢ ve kendini Karadağ prensi ilan etmiĢtir. Osmanlı Devleti, bu durumun ileride bir bağımsızlık isteği gibi zararlı neticeler doğuracağı düĢüncesiyle, Danilo‘nun prensliğini 88 Barbara Jelavich, age, C.1,s. 278 Osman Karatay, agm, s. 459-460 Gospodar Sırpça bir kelimedir ve bir yeri hakimi yöneticisi anlamına gelmektedir. Halil Ġnalcık‘ın ―Büyük arazi sahibi ağalar rejimi‖ diye tanımladığı Gospodarlık rejimi özellikle Balkanlar‘da karĢımıza çıkmaktadır. GnĢ bilgi için bkz. Halil Ġnalcık; ―Vidin Gospodarlık Rejimi ve Ġlgası‖, Tanzimat ve Bulgar Meselesi, TTK, Ank 1943, s. 87-89 Vladika; sıprça bir kelimedir ve ayrıca Karadağ‘da 1852 yılına kadar Kilisenin ve devletin baĢındaki kiĢiye verilen bir isimdir. Bir anlmada Prince-Bishop‘tur. Hem dini hem dünyevi gücü elinde bulundurur. 90 Bayram Kodaman, ―Osmanlı Siyasi Tarihi (1876-1920)‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi, C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 93 91 Dragos D. Kostich, agm, s. 254. Allock, agweb. 26 Sep. 2008 89 18 tanımamıĢtır92. Bu nedenle 1853‘te Karadağlılar, Danilo liderliğinde isyan etmiĢ ve bağımsızlık istemiĢlerdir93. GeliĢen hadiseler üzerine Osmanlı Devleti, Serdar-ı Ekrem Ömer PaĢa kumandasında büyük bir kuvvet oluĢturarak beĢ koldan Karadağ‘a girmiĢtir94. Karadağ Rusya‘yı ve o sıralar Macar mültecileri sorunundan dolayı Osmanlı Devleti ile sorunlu olduğu Avusturya‘yı göreve çağırmıĢtır. Avusturya hemen gönderdiği bir elçiyle Osmanlı Devleti‘ni Karadağ‘ın toprak bütünlüğünü bozmaması yönünde sert bir Ģekilde uyarmıĢtır. Avusturya ve Rusya‘nın araya girmesiyle Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında 3 Mart 1853 tarihinde bir anlaĢma imzalanarak, Karadağ‘da statükonun korunması yönünde bir karar alınmıĢ ve Osmanlı Devleti geri çekilmek zorunda kalmıĢtır95. Osmanlı Devleti, Karadağ‘ı kendi hükümranlığı altında bir yer olarak nitelese de Karadağ prensinin bakıĢ açısı tamamen farklıdır. Zira o, Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a hiçbir zaman hâkim olmadığını ve her zaman mücadele içinde olduklarını söylemiĢ, BalĢa Hânedanı‘nın vârisi sıfatı ile Arnavutluk‘un kuzey tarafının ve Hersek‘in tamamının kendisine verilmesini istemiĢtir96. Ayrıca, Bar (Antivari) limanını istemiĢtir. Osmanlı Devleti murahhasları ise Karadağ‘ın Osmanlı hâkimiyetini kabul etmesi Ģartıyla, bu yerlerin kendisine verilmesinin söz konusu olabileceğini ifade etmiĢlerdir97. 1856‘da ilan edilen Islahat Fermanı‘nın Paris Kongresi devam ederken devletlere sunulması, Osmanlı Devleti sınırları içindeki gayrimüslimlere ve dolayısıyla Karadağ Hıristiyanlarına bazı haklar tanımıĢtır. Bu açılımın, Karadağ isyanlarını biraz olsun azaltması ümit ediliyordu. Çünkü Islahat Fermânı‘na göre Osmanlı Ġmparatorluğu‘nda her din ve mezhebe mensup insanlar, dinî törenlerini serbestçe yapabilecek, devlet 92 Kodaman, agm, s. 93 Kodaman, agm, s. 93. Çoğu Rum Kilisesine mensup kabileler Danilo‘ya destek vermiĢ ve onun etrafında birleĢmiĢtir. Banyani ve Drobniga yerleĢimcilerinin yanısıra bir müslüman köy de, Danilo‘ya bağlılığını bildirerek 15 bin civarında silahlı birlik oluĢturmuĢlardır. New York Daily Times, ―The Levant‖ June 26, 1853, The New York Times, s. 2 94 Darkot, agm, s. 226 95 Kodaman, agm, s. 93 96 Dragos D. Kostich, agm, s. 254, Georgeos Castellan, age, s. 316 97 Darkot, agm, s. 226, 93 19 kademelerinde memuriyet hizmetinde bulunabileceklerdi. Rencide edici her türlü tâbir ve ayrımcılık kalkmıĢ olacaktı. Bu fermânla birlikte Osmanlı Ġmparatorluğu‘ndaki Hıristiyanlar, bir hadise olduğu zaman hemen yabancı devletlere Ģikâyet etme haklarını kendilerinde hissetmiĢlerdir98. Ayrıca, Paris AntlaĢması‘nın 9. maddesine göre de Hıristiyanların ve Müslüman olmayan tebaanın haklarını koruma görevini Rusya‘nın üstlenmiĢ olması da baĢlı baĢına bir sorun oluĢturmuĢtur. Kırım SavaĢı‘nda99 Prens Danilo, Rus yanlısı halkına rağmen tarafsızlığını korumayı baĢarmıĢtır. Ardından yapılan 1856 Paris Kongresi‘nde Osmanlı murahhası olarak bulunan Ali PaĢa, Karadağ‘ı Osmanlı Devleti‘nin bölünmez bir parçası olarak gördüklerini belirtmiĢtir100. Diğer taraftan Danilo, Kırım SavaĢı‘nda tarafsızlığını koruduğu için, Paris Kongresi‘nde büyük devletlerden bir beklentisi vardır. O da, bağımsızlığının tanınması ve sınırlarının geniĢletilmesidir. Danilo‘nun bağımsızlık ısrarı Karadağ‘da isyanın geniĢlemesine neden olmuĢtur. Osmanlı Devleti isyanın tüm Karadağ‘a yayılması nedeniyle ciddi önlemler almak zorunda kalmıĢtır101. Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘nden; Karadağ‘ın istiklâlinin diplomatik usullerle tanınmasını, hudutların Hersek ve Arnavutluk yönünde geniĢletilmesini, Karadağ ile Osmanlı Devleti 98 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri 1856-1861), C. VI, TTK, Ankara 1995, s. 1-7 99 Tanzimat Fermânı ile birlikte toparlanma sinyalleri veren Osmanlı Devleti‘nin iç problemlerini halletmeye baĢlamasından endiĢe eden Rusya, Ġngiltere‘ye ―hasta adam‖ olarak nitelendirdiği Osmanlı Devleti‘ni paylaĢma teklifinde bulunmuĢ ve Kudüs‘teki Hıristiyanların mukaddes makamlarında Katoliklerin yerine Ortodoksların yerleĢtirilmesi isteğini bildirmiĢtir. ġubat 1853 Bab-ı Ali bunu kabul etmeyince Osmanlı Devleti‘ne karĢı savaĢ açmıĢlardır (4 Ekim 1853). Avrupalı devletler Ġngiltere, Fransa ve Piyemote-Sardinya, Rusya'yı Avrupa ve Akdeniz dıĢında tutabilmek için, Osmanlı Devleti saflarında yer almıĢlardır. Fahir Armaoğlu, age, s. 227-248. Bu savaĢtan sonra Rusya‘ın ―sıcak denizlere inme hayali‖ bir müddet askıya alınmıĢtır. Avrupa‘dan kendini soyutlayan Rusya‘da Avrupa düĢmanlığı geliĢmiĢ, bu da Panslavizmin Rus halkı arasında taraftar bulmasına yol açmıĢtır. Panslavizmi sistematik hale getirerek Osmanlı aleyhine oluĢumlara, tarihi emelin gerçekleĢtirmek için hazırlık yapmıĢtır. Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Islahat Fermanı Devri 1861-1876), C. VII, s. 55. 30 Mart 1856 da Paris‘te, Kırım SavaĢı‘ndan 1853-1856 galip ayrılan Osmanlı Fransa ve Ġngiltere ile Rusya arasında imzalanan bir antlaĢmadır. 34 maddeden oluĢan bu antlaĢmayla Osmanlı Devleti artık ―Avrupa devleti‖ olmuĢ 28 ġubat 1856‘da ilan etmiĢ olduğu Islahat Fermanı‘nı kongrede büyük devletlere sunmuĢtur. Bu antlaĢmayla birlikte Rusya‘nın bozduğu uluslarası denge tekrar düzeltilmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nin murahhasları Ali PaĢa ve Mehmet Cemil PaĢa idi. GnĢ bilgi için bkz. Muâhedat Mecmuası, C. IV, TTK Tıpkı Basım, Ank. 2008, s. 242-258 100 AntlaĢma metni ve maddeleri için bkz. The European Concert in The Eastern Question A Collaction Of Treaties And Other Public Acts, Oxford University Press, Oxford 1885, Ed: Thomas Erskine Holland, s. 241-255. Georges Castellan, Balkanların Tarihi, Çev: Dr. AyĢegül YaramanBaĢbuğu, Milliyet yay, Ġstanbul 1995, s. 316-317. 101 Kodaman, agm, s. 94 20 arasındaki hududun aynen Karadağ-Avusturya arasındaki hudut gibi tespit edilmesini, son olarak da Antivari (Bar) Ģehrinin Karadağ‘a bırakılmasını istemiĢtir102. Fransa, Osmanlı Devleti‘nden bu sorunun Paris Konferansı‘nda görüĢülmesini teklif etmesine rağmen Osmanlı Devleti bu teklifi kabul etmemiĢtir103. Seküler bir sistemle prensliği yönetmeye çalıĢan Danilo‘nun Osmanlı Devleti‘ne olan eski bağlılığı yoktur ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı düĢmanca bir tavır sergilemiĢtir104. Çıkan isyan üzerine 1858‘de Hüseyin PaĢa komutasındaki güçler, tarafsız bölge olan Grahova arazisine girmiĢlerdir105. 7000 kiĢilik bir orduyla Karadağ‘a giren ve Mirko‘nun milis olarak yeteneklerini küçümseyen Hüseyin PaĢa, 28 Nisan‘da Grahova Muharebesi‘nde yenilgiye uğramıĢtır106. Grahova Muharebesi‘nin ardından tüm dünya kamuoyu gözünü Karadağ‘a çevirmiĢtir107. Olay, Karadağ Hristiyanlarının Müslümanlara karĢı büyük bir zaferi olarak iĢlenmiĢ ve Fransa‘nın desteğiyle Karadağ‘ın bağımsızlığının yakın olduğu belirtilmiĢtir108. Bununla kalmayan bir grup Karadağlı, 28 Temmuz 1858‘de de KolaĢin‘e, girerek Müslümanların evlerini yakmıĢ, erkekleri öldürmüĢler, 200‘e yakın kadın ve çocuğu ise Karadağ‘a götürmüĢlerdir. Avusturya kaynaklarına göre ise bu olaylarda ölenlerin sayısı 102 Enver Ziya Karal, age, C. VI, s. 74 The National Era, Vol. 12, No: 602, July 15, 1858, Washington DC, s. 111 104 Dragos D. Kostich, agm, s. 254 105 Düz araziye kamp kuran Osmanlı ordusu 8500 civarındaydı. 10 top ve modern silahlarla donatılmıĢtı. Etrafını çevreleyen dağlara konuĢlanan 5500 kiĢilik Mirko kumandasındaki Karadağ ordusunun ise bir top ve çakmaklı tüfenkleri vardı. Hüseyin PaĢa‘nın gururu hem hayatına hem de ordusuna mal olmuĢtu. Osmanlı ordunun kaybı 6000 civarındaydı. Karadağ‘ın kaybı ise 2000 civarındaydı. Üç gün süren kanlı bir savaĢtı. Marco Houston, age, s. 66 106 Zuhuri DanıĢman, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. XII, Ġstanbul 1966, s. 102-103. Darkot, agm, s. 227. 107 Bu hadiseden sonra Karadağlılar‘ın savaĢtaki baĢarısını irdelemek için bölgeye muhabirler haberciler gönderilmiĢ ve Karadağ halkını resimlerle tanıtıcı yazılar yayınlanmıĢtır. Yine bir Amerikan dergisi olan The Anglo American‘da Karadağlıları anlatan yazı yayınlanmıĢ ve yazıda Karadğalıların Ģiddetinin sadece Türklere (Osmanlılara) olduğu belirtilmiĢ ve Karadağlı çocuklara Türk düĢmanlığının anlatıldığını yazmıĢtır. The Anglo American, ―Visit to the Vladika of Montenegro‖ Nov. 21, 1846:8,5, s. 103. Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Copmanion (1855-1859), ―Prince Daniello, Vladika of Montenegro‖, Feb. 26, 1859, 16/9, Boston, Massachusetts s. 133. Ayrıca bkz. Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Copmanion (1855-1859), ―The People of Montenegro‖ March 26, 1859, 16/13, Boston, Massachusetts, s. 197. Zuhuri DanıĢman, age, C. XII, s. 102-103. 108 New York Observer and Chronicle, ―Montenegro-Danubian Provinces‖ July 8, 1858, 36/27, s. 214 103 21 binin üzerindedir109. Büyük devletlerin araya girmesiyle birlikte isyan yatıĢtırılmıĢ Avusturya, Fransa, Ġngiltere, Rusya ve Prusya ile Osmanlı Devleti arasında Karadağ meselesinin çözümü için bir protokol imzalanmıĢtır (8 Kasım 1858). Bu protokole göre, daha önceden 20 yıl tarafsız bölge olarak kalan Grahova artık Karadağ‘a bırakılırken KolaĢin, Osmanlı Devleti‘ne bırakılmıĢtır110. Bu protokolde Büyük Devletler, Karadağ‘ı fiilî ―de facto‖ olarak tanırken ―de jure‖ yani yasal olarak tanımaktan kaçınmıĢlardır. Büyük devletler Karadağ‘ı da KolaĢin‘de yaĢanan hadisenin bir benzerinin bir daha yaĢanmaması yönünde sert bir Ģekilde uyarmıĢlardır111. Danilo, 1860 yılında Kotor (Kattora) yakınlarındaki bir köyde suikasta uğramıĢ ve hemen Kotor‘a yaralı olarak götürülmüĢ, bir müddet sonra da hayatını kaybetmiĢtir. Yerine, Grahova SavaĢı‘nda Osmanlı ordusunu bozguna uğratan Mirko‘nun oğlu Nikola ya da diğer adıyla Nikita geçmiĢtir. D. KARADAĞ‟DA YENĠ DÖNEM: PRENS NĠKOLA DÖNEMI NjeguĢi Kasabası‘nda doğan Nikola(1860–1918), suikasta kurban giden Danilo II‘nin kardeĢinin oğlu, yani yeğenidir. Nikola, Danilo‘nun ölümünün ardından, eğitim için gittiği Paris‘ten dönmüĢ ve baĢa geçmiĢtir. Prensliği amcasından devralması, bir geleneğin devamı gibi gözükse de durum biraz farklıdır. 1696 yılında yönetimi eline alından Petroviç hanedanlığında Prens-bishop olarak seçilen kiĢi evlenemezdi. Çocukları olmadığı için kendisinden sonra yönetim yeğenlerine geçerdi. Danilo II‘ye kadar bu gelenek dini anlayıĢlar nedeniyle bu Ģekilde devam etmiĢtir. Dini kimliğinden sıyrılan Danilo, Prenses Darinka Kvekiç ile evlenmiĢ ve bu evlilikten sadece bir kız çocukları olmuĢtur. Bu evliliğin amcadan yeğene geleneğinin sonu anlamına geleceği düĢünülürken, Danilo‘nun ne yazık ki hiç erkek çocuğu olmamıĢtır. Bu nedenle de onun ölümünün ardından görevi, yeğeni Nikola Petroviç devralmıĢtır112. 109 Safet Bancoviç, agm, s. 18 Parmaksızoğlu, agm, 267. 111 Elizabeth Roberts, age, s. 229 112 Marco Houston, age, s. 57-60 110 22 Nikola, baĢa geçince Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını bildirmiĢ ve ―Karadağ Prensliği niĢanı‖ hazırlatmıĢtır113. Fakat, bu sadâkat fazla uzun sürmemiĢ ve 10 bin kadar Karadağ askerinin, ĠĢboz‘a zahire götürmekte olan Osmanlı askerine saldırmasıyla bozulmuĢtur. NikĢik‘e zahire götüren Osmanlı askerlerinden 38‘i, bir baskınla Ģehit edilmiĢtir114. Osmanlı Devleti Karadağ‘dan vergi toplama ve topraklarından istifade etme gibi bir niyet içinde değildir. Zaten haraç ve vergi toplayamayan Osmanlı Devleti, Karadağ‘ın içiĢlerine de karıĢamıyordu. Bir isyan çıksa isyanın bastırılmasına yönelik teĢebbüslere Avrupalı devletlerin izin vermediği görülmüĢtür115. Kısacası, Osmanlı Devleti için Karadağ sorun değeri yüksek116 bir bölge olarak telakki edilmekteydi. Bu nedenle Osmanlı Devleti‘nin, Karadağ‘dan tek istediği Ģey, onun ―rahat durması‖idi117. Fakat görülüyor ki, Karadağ‘ın yeni prensi Osmanlı Devleti‘ni rahatsız etmeye ve sorun çıkarmaya devam edecekti. 1861 yılında Hersek isyanı çıkmıĢtır. Hersek Slavları Rusya‘nın kıĢkırtması, Avusturya‘nın âsileri koruması ve silah yardımları nedeniyle Osmanlı Devleti‘nden bir kısım isteklerde bulunmuĢlardır118. Ġstekleri reddedilince isyan eden Hersekli slavların en büyük destekçisi Karadağlılar olmuĢtur. ÇıkıĢ noktası itibarıyla Hersek olan bu isyan, aslında Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne karĢı direkt olarak karĢı gelemeyip, Hersekli Slavları desteklemesidir. Bu sayede gönüllü askerler yollayarak bazı isteklerini yerine getirtebilmiĢtir. Karadağ‘ın bu davranıĢı, Hersek isyanına tam anlamıyla müdahaleyi engellemiĢtir119. Karadağ Prensi Nikola, yapılan tüm hazırlıkların çok ciddi sonuçları 113 Haç Ģeklinde olan ve her ucunda bir arslan olan, kırmızı mavi beyaz çizgili kurdeleyle takılırdır. Ve Nikola ve ailesi için düzenlenmiĢtir. Meydan Larousse, C. 6, Ġstanbul 1986, s.925 114 NikĢik, Nevahi-i Asiye ile Karadağ arasında adeta mahsur kalmıĢ bir yer konumundaydı. Oradaki Müslüman halka erzak götürmek her zaman sorun olmuĢ maddi kayıplar ve can kayıplarına mâl olmuĢtur. Hüdai ġentürk, agm, s. 734 115 Barbara Jelavich, age, C.1, s. 279 116 Donal Edgar Picher, vasal devletlerin boyun eğdirilmesinde; a. Askeri değeri b. Ticari değeri c. Saygınlık değeri d. Sorun değer gibi etmenlerin rol oynadığını ifade ederek Karadağ‘ın „sorun değeri yüksek― bir bölge olarak kabul edildiği için bazı noktalarda ısrarcı olunmadığını söylemektedir. Pitcher, age, s. 188 117 BOA, A.MKT.UM, 482/46, 1277 (Hicrî) 1860-1861 118 Söz konusu istekler için bkz. Hüdai ġentürk, ―Tuna Vilayetinin TeĢkiline Karadağ Ve Hersek Vukuatına Dair (1861) Cevdet PaĢa Tarafından Kaleme Alınan Layiha“ Belleten , TTK, Ankara 1995 (Aralık) , Sayı : 226 - Cilt : 59 , s. 722 119 Hüdai ġentürk, agm, s. 723 23 olacağının farkındadır ve Osmanlı Devleti‘nden, kan dökülmemesi için bağımsızlık verilmesi isteğinde bulunmuĢ fakat bu istek reddedilmiĢtir. Osmanlı Devleti, Nikola‘dan Hersekli âsilere yardım etmemesini, ve ―Nevâhi-i Âsiye‖ iĢine karıĢmamasını isterken120 Nikola ise Hersekli âsilerin sorunlarının çözülmesi çağrısında bulunmuĢtur121. Karadağlılar, Osmanlı Devleti‘ne göre ―terbiye‖ edilmesi gerekmektedir. Fakat Avrupalı devletlerin müdahalesi, Karadağ‘a yapılacak seferin gerçekleĢmesini engellemiĢtir. Kraina‘yı kuĢatan Karadağlılara baĢıbozuklarla karĢı koyulmaya çalıĢılsa da baĢarılı olunanamıĢ ve yüz ĠĢkodralı Ģehit olurken, bir kısmı da esir edilmiĢtir122. Avrupalılardan aldığı destek nedeniyle gittikçe ―Ģımaran‖ Karadağlıların ―ettiklerinin yanlarına kalmasına‖ müsaade etmek istemeyen Osmanlı Devleti, Karadağlılara karĢı ciddi bir harekâta giriĢmiĢtir. Serdâr-ı Ekrem Ömer Lütfi PaĢa‘nın kumandasında ĠĢkodra‘ya Abdi PaĢa, Hersek‘e DerviĢ PaĢa, Gusinye taraflarında Hüseyin Avni PaĢa görevlendirilmiĢtir123. Hersek Ġsyanı ve Karadağ‘ın bu isyana müdahil olması, ayrı ayrı çözülmesi gereken iki sorun olarak düĢünülmeyerek bir olarak değerlendirilmiĢtir124. Serdâr-ı Ekrem Ömer PaĢa‘nın 21 Kasım 1861‘de Piva SavaĢı‘nda önce Hersekli isyancıları ve ona destek veren Karadağlıları yenilgiye uğrattığı bilinmektedir. Ardından Bâb-ı Âli, Nikola‘ya bir çağrı yaparak askerini terhis etmesini istemiĢtir. Askeri terhis etme teklifi reddedilince Nisan 1862‘de Ömer PaĢa kumandasındaki 60 bin kiĢilik Osmanlı ordusu 120 Nevahi-i Asiye, Hersek ile Karadağ hududu boyunca yüksek dağlarda yaĢayan hristiyan Slavlar‘ın yaĢadığı bölgeye denmektedir. Bu insanlar cizye vermeyi kabul etmemiĢler ve silahlarının toplanmasına karĢı çıktıkları için isyan etmiĢlerdir. Bu nedenle bu bölgeye, isyancı nahiyeler anlamında Nevâhi-Âsiye denilmiĢtir. Ahmet Cevdet PaĢa, Maruzat, Haz. Yusuf Halaçoğlu, Çağrı Yayınları, Ġstanbul 1980, s. 69 121 Osman Karatay, ―Karadağ‘ın Bağımsızlık Mücadelesi‖ Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi Yay. Ankara 2006, s. 464 122 Bunda, Bar‘da bulunan Ferik Ġsmail PaĢa‘nın ―Ben Asâkir-i Nizâmiyye kumandanıyım. BaĢıbozuk askerine karĢıĢmam‖ diyerek yardım göndermemesinin büyük payı vardır. Ayrıca ĠĢkodra Mutasarrıfı RaĢid PaĢa, savaĢtan pek anlamadığı için Karadağlılara karĢı Arnavutları organize edecek bir kumandan mevcut değildir. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezâkir-i Cevdet, 13-20, TTK, Ankara 1960, Haz. Cavid Baysun, s. 248. Karadağlılar ĠĢkodra Gölü‘nde Gramanjor ve Aleksandre adalarına karĢı dağlardan top atıĢları yapmıĢlar hatta bu atıĢlardan biri ĠĢkodra Gölü‘nde gezen Boyana Vapuru‘na isabet ettirmiĢtir. Karadağlılar ayrıca kayıklarla saldırarak sahillerin güvenliğini tehdit etmiĢlerdir. Bunun üzerine güvenlik olarak adalara top tabyası inĢa edilmiĢtir. M. Cavid Baysun, ―Cevdet PaĢa‘nın ĠĢkodra‘ya Memuriyetine Dair Vesikalar‖, Tarih Dergisi, C. 16, S. 21‘den ayrı basım, Ġstanbul Edeb. Fak. Matbaası, Ġstanbul 1966, s. 49 123 Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 250 124 Hüdai ġentürk, agm, s. 723 24 dört koldan Karadağ‘a girmiĢtir. Hersekli âsilerle birlikte 15 bin kiĢilik bir orduyla karĢılık veren Karadağ, yenilgiye uğramıĢtır125. 14 Temmuz 1862‘de Serdar-ı Ekrem Ömer Lütfi PaĢa, pâdiĢaha yazdığı telgrafnâmede “Karadağ olalıdan beri Karadağlı, hiçbir vakit böyle dayak yemedi.” diyerek Osmanlı ordusunun baĢarısını haber vermiĢ ve Çetine‘ye her an girebileceklerini ifade etmiĢtir. Fakat, yolları bilen bir kılavuzun eksikliği Çetine‘ye doğru hareketi engellemiĢtir126. Daha sonra Osmanlı Devleti, Karadağlılara hitâben bir beyannâme yayımlayarak savaĢı bırakmaları çağrısı yapmıĢ ve yanlıĢtan dönmelerini istemiĢtir127. Diğer taraftan, Çetine önlerine kadar giden DerviĢ PaĢa, Avrupalı devletlerin müdahalesi ve savaĢın durdurulması yönünde baskılar üzerine ilerlemeyi durdurmuĢtur. 31 Ağustos 1862‘de de ĠĢkodra‘da Prens Nikola ile yapılan görüĢmeler sonucu antlaĢmaya varılmıĢ ve Serdâr-ı Ekrem Ömer PaĢa tarafından ĠĢkodra BarıĢ AntlaĢması imzalanmıĢtır128. Nikola, yenilgi üzerine ―Tecrübesizliğim nedeniyle Ruslara ve Sırplara aldandım.‖ demiĢtir129. Bu antlaĢmaya göre Nikola, Osmanlı Devleti‘ne bağlılığını bildirirken sınırlarda bir değiĢikliğe gidilmeyecek ve Karadağ ile komĢuları arasında herhangi bir anlaĢmazlık olursa Osmanlı Devleti hakemlik rolünü üstlenecektir. Bosna-Hersek ve Arnavutluk sınırlarında herhangi bir güçlendirme yapılmayacaktır130. Yine bu antlaĢmya göre 125 Bazı kaynaklarda bu rakam savaĢın baĢladığı anda 29 bin civarında ve gittikçe artarak 55 bin olarak verilmektedir. Thomas Fleming, age, s. 102 126 Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 252-253 127 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi (Islahat Fermanı Devri 1861- 1876), C. VII, s. 6 128 Ömer PaĢa ile Prens Nikola, o devirde yaĢayan teğmen George Arbuthnot‘un ifadelerine göre, ĠĢkodra yakınlarındaki ĠĢboz‘da buluĢmuĢlardır. George Arbuthnot, Omer Pacha and The Christians Rebels, Longman Roberts& Green, London 1862, s. 137-138. Parmaksızoğlu, agm, 267, bazı kaynaklarda bu antlaĢma 9 Eylül 1862 yılında yapılan Çetine Muahedenamesi olarak da ele alınmıĢtır. Mehdî FraĢerli, Osmanlı Devletinde Kapitülasyonların UygulanıĢı (Ġmiyâzât-I Ecnebiyenin Tatbîkât-I Hâzırası) Yayına Hazırlayan: Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, Fakülte Kitabevi, Isparta 2008, s. 300 kimi kaynaklarda ise bu anlaĢmanın 15 Ağustos 1862 tarihinde yapıldığı belirtilmektedir. Zuhuri DanıĢman, age, s. 145. 129 Ahmet Cevdet PaĢa, age, s. 252-253 Bu savaĢta yararlılık gösteren subay ve erlere 1862 yılında bastırılan gümüĢ madalyalar için 300 bin berat düzenlenmiĢtir. Ön yüzünde büyük bir hilal ve ortada ―Abdülaziz Han 1279‖ yazılıdır. Meydan Larousse, agm, s. 925 130 Kodaman, agm, s. 94 25 Karadağ dahili yönetimi, eski statüsünü aynen koruyacaktır. ĠĢkodra ile Hersek arasında uzanan yol üzerinde Osmanlı karakol kuleleri (berkitimler) ya da Blokhavzlar inĢa edilecektir131. AntlaĢmanın diğer önemli maddesi ise Karadağ ileri gelenlerinin, Karadağ‘da herhangi bir isyan çıkmasına izin vermeyeceklerine dair yazılı teminatlarıdır132. Türk pasaportu taĢımayanlar Karadağ‘a sokulmayak, girecek olurlarsa da hemen çıkartılacalardır133. Bu maddeyle Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne bağlılığı pekiĢtirilmiĢ oluyordu. Son olarak ‗Karadağ‘ın kılıcı‘ unvanını taĢıyan Mirko‘nun Karadağ‘dan uzaklaĢtırılması sağlanacaktır134. Karadağ Prensi Sultan Abdülaziz ile iliĢkilerini iyi tutmaya çalıĢmıĢtır. Buna karĢılık Osmanlı Devleti, 1866 yılında Karadağ‘a Adriyatik Denizi kıyısında, Spizza yakınlarındaki Novasella Limanı‘nı vermeyi kabul etmiĢtir. Fakat, bu limanı Karadağ‘dan çok Rusya‘nın kullanacağı endiĢesini taĢıyan Fransa ve Ġngiltere böyle bir karara yanaĢmamıĢ ve itiraz etmiĢlerdir135. AntlaĢma neticesi 12 yıl sürecek bir barıĢ süreci yaĢanmıĢtır136. Karadağ için ―rencide edici‖ ĠĢkodra AntlaĢması‘ndan sonra yaĢanan sükûnetle, ekonomik dengeler sağlanarak Karadağ‘da kurumsal anlamda büyük geliĢmeler kaydedilmiĢtir137. Görüldüğü gibi Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde iyileĢme döneminin temelleri, Nikola‘nın Prensliği döneminde atılmaya baĢlamıĢtır. Blokhavz, (Alm. Blockhaus)Beton tabya anlamına gelmektedir. Tükçede Batı Kökenli Kelimeler Sözlüğü, TDK, <http://www.tdkterim.gov.tr/ e.t. 08.08.2008 131 Fakat Nikola bunun ilerde kendisi aleyhine bir durum arz edebileceğini düĢündüğü için Ġstanbul‘a bir senatör ve kendi baĢkâtibini göndererek Sultan Abdülaziz‘den ricada bulunmuĢ ve bu maddenin uygulanmamasını istemiĢtir. BOA, Ġ.HR, 333/21432 132 ġentürk, agm, s. 724 133 ġentürk, agm, s. 725 134 ĠĢkodra AntlaĢması‘ndaki bu kararın Mirko‘nun kahramanlaĢtırılmasına ister istemez yardım edeceği düĢüncesiyle uygulanmasından vazgeçilmiĢtir. ġentürk, agm, s. 725 135 Darkot, agm, s. 227 136 William M. Sloane, age, s. 94 137 Michale Palairet, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambiridge University Press, Cambridge 2002, s. 142. 26 IV. HERSEK ĠSYANI ve BALKAN KRĠZĠNDE KARADAĞLILAR Hersek Ayaklanması, 1875–78 yılları arasında patlak veren Balkan krizinin baĢlangıç noktasını oluĢturmuĢtur138. 9 Temmuz 1875‘ten 1 Temmuz 1876‘ya kadar olan dönem, ―ġark Buhranı‖nın ilk aĢaması olarak görülmektedir. Bu ilk aĢamada Karadağ‘ın Hersek âsilerine desteği el altından ve gizli bir Ģekilde olmuĢ, açıktan açığa destek söz konusu olmamıĢtır139. Ayaklanmanın nedeni ise Hersek‘te bulunan Müslüman nüfusun ekonomik ve sosyal bakımdan Hıristiyan nüfusa nazaran, refah düzeyi yüksek bir yaĢam sürmeleri, buna mukabil Hıristiyanların, Müslümanların ―ağa― olduğu bu toprakları icar usulüyle iĢletmemeleridir.140 Maliye Nezareti tarafından o toprakların vergisini bölgeye gönderilen mültezimlere verilmesini istemesi, söz konusu bu huzurun bozulmasının baĢlangıcı olmuĢtur. Mültezimlerin keyfî uygulamaları, çiftçilerin elinde kendilerine yetecek kadar para ancak bırakmıĢtır. Çiftçiler de bu nedenle ayaklanmaya baĢlamıĢlardır.141 Ayrıca 1874 senesi mahsulünden verim alınamaması ve verginin çoğaltılması bardağı taĢıran son damla olmuĢtur142. Osmanlı yöneticilerinin kayıtsızlığı, Hersek‘in Nevesin kazasında baĢlayan ayaklanmada âsilerin birçok Müslümanı katletmesine ve yağmalama yapmasına yol açmıĢtır143. Ahmet Cevdet PaĢa, Hersek‘i Karadağ sınırında ve ―gâyet vahĢi‖ Karadağlıların yaĢadığı bir yer olarak tarif etmektedir. 1862‘de yapılan büyük operasyonla Kardağlılar ―terbiye‖ olunsa da Avrupalı devletlerin müdâhil olmasıyla ĠĢkodra AnlaĢması imzalanmıĢtır. Fakat Nevahi-i Âsiye sorunu olduğu gibi bırakılmıĢtır. Bölgedeki halk Karadağ prensine bağlılıklarını bildirmiĢler ve bağlı olmaları gereken Mostar‘a 138 Mithat Aydın, ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panislavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve Karadağ‘ın Rolü‖ Belleten, LXIX, Aralık 2005, S. 256, Ankara 2005, s. 917 139 Bekir Sıtkı Baykal, ―ġark Buhranı Ve Sabah Gazetesi (1876)‖ Ankara Üniversitesi Dil ve TarihCoğrafya Fakültesi Dergisi, C. VI, S. 4, Eylül-Ekim 1948, Ankara, s. 222 Kiraya verme, verilme, bkz. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Ank, 1993, s. 406 140 Fahir Armaoğlu, age, s. 494 141 Enver Ziya Karal, age, cilt VII, s. 73 142 Yuluğ Tekin Kurat, ―1877-78 Osmanlı Rus Harbinin Sebepleri‖ Belleten, XXVI, S. 103, TTK, Ankara 1962, s. 569 143 Mithat Aydın, agm, s. 919 27 uğramamıĢlardır144. Ayrıca, Karadağlı memurların kendi memleketleri gibi Hersek‘e girip dolaĢabilmeleri Hersek Ġsyanı üzerindeki Karadağ etkisini gözler önüne sermektedir. Hersek‘e 25 km uzaklıktaki yüksek dağlarla çevrili Nevesin kazasından145 olan 160 kiĢilik grup, ağır vergilerden ve zaptiye askerlerinin tutumundan Ģikâyet ederek Karadağ‘a iltica etmiĢlerdi. Ağnâm vergisi vermek istemeyen bu grup, Karadağ Prensi Nikola‘ya sığınarak Ģikâyette bulunmuĢtur. Prens Nikola, açıkçası, ilk etapta Bâb-ı Âli‘nin tepkisini çekmekten korkmuĢtur. Ancak, kendisine sığınan köylülere de Rusya‘nın Ġstanbul elçisine Ģikâyetlerini yazarak söz konusu mevzuların araĢtırılması için bir görevli gönderilmesini rica etmelerini isteyebileceğini söylemiĢtir. Ayrıca, mültecileri barındırma büyük bir külfet oluĢturmaktadır146. Bu nedenle 160 kiĢinin, topraklarına geri dönmeleri için Ġstanbul‘daki Rus Büyükelçisi Ġgnatief‘ten, Osmanlı Devleti nezdinde aracılık yapmasını istemiĢtir. Rus Büyükelçisi Ignatiyef de durumu Sadrazam Esad PaĢa‘ya iletmiĢtir. Sadrazam Esat PaĢa,147 Rusya ile iliĢkileri bozmamak ve bir iyi niyet göstergesi olarak 160 mültecinin kasabalarına dönmelerine izin vermiĢtir148. Bosna Hersek ayaklanması, Sırbistan ve Karadağ Devletlerini bağımsızlık yönünde harekete geçirmiĢtir. Karadağ‘ın fiilî yardımın ötesinde ayaklanmayı idare eden bir rol üstlenği âĢikârdır. Ġngiliz kaynakları da bunu teyid etmektedir. Karadağlı ajanların bizzat Hersek âsileriyle buluĢmalar yaptıkları ve onlarla iĢbirliği içinde oldukları bildirilmektedir.149 Karadağ Prensi, 1875‘te, daha Hersek ayaklanması patlak vermeden Voyvoda MaĢo Virbitsa‘yı Hersek‘e göndererek Hersek liderleriyle iliĢkileri güçlendirmiĢtir. Hersek Ġsyanı‘nın yönlendiricilği için Sırbistan‘la rekabete giren 144 Mâruzat, s. 43-44, 69-70, ġentürk, agm, 734 Machiel Kiel, ―Nevesin‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 44 Koyunlardan alınan vergidir. 146 Mahmmud Celaleddin PaĢa, Mir‟ât-ı Hakîkat, Cilt 1, Berekat Yayınevi, Ġstanbul 1983, Haz: Ġsmet Miroğlu, s. 51 147 Sakızlı Ahmet Esad PaĢa ilki 15 ġubat 1873 - 15 Nisan 1873 arası ve ikincisi 26 Nisan 1875 - 26 Ağustos 1875 olmak üzere sultan Abdülaziz saltanatı döneminde 2 dönemde toplam beĢ ay yirmisekiz gün sadrazamlık yapmıĢtır. 1868‘de Bosna-Hersek ve aynı yıl ĠĢkodra Mutasarrıflığı görevlerinde bulunmuĢtur. Ali Ġhsan Gencer, ―Ahmed Esad PaĢa‖ DĠA, C.2, Ġst. 1989, s. 64 148 Enver Ziya Karal, age, C.VII, s. 74 149 BOA, A.MKT.MHM, 479/ 19. Mithat Aydın, Balkanlarda Ġsyan Osmanlı Ġngiliz Rekabeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul 2005, s. 47-48 145 28 Nikola, ayaklanmanın Çetine‘den yönlendirilmesi için çaba sarf etmiĢtir. Prensin Hersek ayaklanmasını organize eden adamlarından Peko Pavloviç ve Petar Vukoviç de vardır. Petar Vukoviç, aynı zamanda Prens Nikola‘nın kayınpederidir150. Osmanlı Devleti Hersek‘te bu kadar geniĢ çaplı bir isyan olacağını tahmin etmemiĢtir. Ġsyanın bu derece büyük olmasının altında yatan nedenlerden biri de her ne kadar isyancılara destek vermemeleri konusunda kendi halkına uyarı yaptığını Bâb-ı Âli‘ye bildirse de, Karadağ Prensinin isyana destek vermesidir151. Rusya ve Avusturya hükûmetleri isyana yardım etmemesi konusunda Prens Nikola‘yı uyarmıĢlardır. Ama diğer taraftan Prensin bu tavrını destekledikleri ortadadır. Karadağ Prensi‘nin Rusya‘yı devreye sokması, Hersek isyanını bölgesel bir sorun olmaktan çıkartıp bir Avrupa sorunu hâline getirmiĢtir. Hersek isyanında Panslavist faktörüne değerlendirecek olursak Karadağ, Panslavistlerin belki de etkili olduğu en önemli yerlerden biridir. Karadağ‘ın iç ve dıĢ politikalarına âdeta yön veren bir nitelik taĢımaktadır. Özelikle 1862 Osmanlı-Karadağ SavaĢları‘nda çok etkin bir biçimde çalıĢan Panslavistler, Karadağlıları etkileme yönünde bir kısım faaliyetlerde bulunmuĢlar, ajanlar ve konsoloslarla daima diyalog halinde bulunarak basın yoluyla halkı etkileme yoluna gitmiĢlerdir. Karadağ‘da oluĢan bu panslavist potansiyel, 1875 yılına gelindiğinde Karadağ‘ı, Hersek ayaklanmasının bir nevi hazırlayıcısı konumuna getirmiĢtir152. Milliyetçi yaklaĢımlar 1871‘de Karadağ‘ın ilk gazetesi olan ―Crnogorac‖ gazetesine de yansımıĢ; ama kısa süre sonra bu gazete, komĢu ülkelerde anti-Osmanlı ve anti-Avusturyan yayınlarından dolayı yasaklanmıĢtır153. Diğer taraftan, Rusya‘nın Karadağ‘da açtığı Çetine‘deki okullarda 150 Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı-II‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl. 1984, S. 74-75, s. 38-39. Ayrıca bkz. Kemal Baltalı; ―1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne KarĢı SavaĢa Girmek Amacıyla Karadağ‘la Yaptığı GörüĢmelere Dair Bazı Önemli Belgeler‖ Belleten, L/198 (1986, s.833 151 Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 51 152 Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74. Mithat Aydın, agm, s. 928-929. 153 1873 te Nikola ―daha az rahatsız edici‖ Glas Crnogorca Karadağ‘ın Sesi Gazetesi‘ni çıkararak dıĢ destekçilerini rahatlatmaya çalıĢmıĢtır. 1870‘de Boka‘da Avusturyalılara karĢı isyan eden soydaĢlarını savunanları desteklemiĢtir. Elisabeth Roberts, age,s. 237 29 (Girls Institute) Karadağlı kız çocuklarına Rus rahibeler tarafından eğitim verilmesi154 Karadağlılar üzerindeki Rus hegomanyasının bir delili niteliğindedir. 160 Mülteci, Nevesin kasabasına döndükleri vakit, bir kahraman gibi karĢılanmıĢlardır. Bâb-ı Âli‘nin bağıĢlayıcı tutumu, bir zaaf gibi görülmüĢtür155. Dönenlerin arasında birçok Karadağlı ajan ve askerler de vardır ve bunların çoğunluğu panslavist Karadağlılardır. Hersekliler Karadağ‘a geldiklerinde Rus Konsolosu, Sırp ajanları ve Panslavist birtakım kuruluĢlarla irtibat hâlinde olmuĢlar ve isyan fikirlerini geliĢtirme olanağı bulmuĢlardır156. Her ne kadar panslavist etkiler var olsa da, Barbara Jelavich, ayaklanmanın temel nedeninin sosyal ve ekonomik olduğunu ve doğal olarak da milliyetçi bir görünümü olmadığını ifade etmiĢtir157. Neticede, Hersek ayaklanması, panslavist duygularla ve Nikola‘nın gayretleriyle Karadağ‘da ortak bir güç oluĢturmuĢtur. Panslavist gösteriler ve mitingler, yardım kampanyaları düzenlenmiĢtir. Nikola‘nın Hersek‘teki emeli, orayı kendi topraklarına katmak ve Adriyatik‘e bir kapı aralamaktır158. Ayaklanmanın bastırılması hususuna gelince Bosna Valisi DerviĢ PaĢa, Hersek‘te çıkan ayaklanmayı derhal bastırmak için giriĢimlere baĢlamasına karĢın, Sadrazam Esat PaĢa, operasyon konusunda farklı düĢünmektedir. O, isyanın kuvvet gönderilerek bastırılması taraftarı değildir. Esat PaĢa, Hersek Ayaklanması‘nın siyasi bir nitelik taĢımadığına; mahalli ve idari bir özellik taĢıdığına inanmaktadır. ―Karadağ‘ı tahrik etmemek ve Rusya‘ya müdahalesine açık kapı bırakmamak‖ için kuvvet göndermekten ziyade, nasihat komisyonları göndermenin daha çözümsel bir yaklaĢım olduğu inancında olmuĢtur159. Karadağlılar korkuya kapılıp Rusya ve diğer devletlerin yardımına baĢvursa, olay uluslararası bir netlik kazanabilir ve Osmanlı Devleti suçlu durumuna 154 Rusya‘nın baĢkenti Petersburg‘da bulunan ―Smolny Institute‖ kız öğrencilere yönelik eğitim veriyordu. Kızlarından dördünü de Rusya finanslı ve meĢhur bir okul olan bu okullarda okutan Prens Nikola‘nın dokuz kız çocuğu vardır. Sadece 4 tanesinin yaĢları müsait olduğu için Petersburg‘daki bu okula gönderebilmiĢtir. Bu dört kızını da Rus bursuyla okutmuĢtur. Elisabeth Roberts, age, s. 237 155 Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74 156 Ġ. Halil Sedes, agm, s.78, Mithat Aydın, agm, s. 929 157 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 2, s. 382 158 Barbara Jelavich, age, C. 2, s. 384 159 Zaten Avrupalı güçlerinde önerisi isyan bölgelerine ayaklanmayı yatıĢtırmak için kurulacak komisyonların nasihat etmeleri idi. Ġ.Halil Sedes, ―1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı‖. Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Dün/ Bugün/Yarın. 1987, S.34, s. 64-67. Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 74. 30 düĢebilirdi160. Lakin isyanda kararlı olan kalabalık, nasihat heyetini reddetmiĢ ve geri göndermiĢtir. Esat PaĢa‘nın müdahale konusundaki bu yavaĢ tavrı ve Nevesin hadisesini önemsenmeyiĢi, isyanın geniĢlemesine yol açmıĢtır161. Osmanlı Devleti‘nin uzlaĢmacı tavrına sert yanıt veren âsiler, 5 Ağustos‘ta genel af ilan edilmesine rağmen, ayaklanmaya devam etmiĢlerdir162. Ağustos 1875‘te devletin egemenlik haklarını zedeleyecek bir teklif olan Viyana, Petersburg ve Berlin hükûmetlerinden, mahalli konsolosların Hersek‘e gönderilmesi önerisi mecburen kabul edilmiĢtir. Bu çabalar ve yardım istekleri, Hersek Ayaklanması‘nı bir anda uluslararası arenaya taĢımıĢtır163. Osmanlı Devleti, Avrupalı devletlerin iç ve dıĢ müdahalesini engellemek için iki fermân ve bir irade yayınlayarak Hersek Ġsyanı‘na çözüm bulmaya çalıĢmıĢtır. Mahmut Nedim PaĢa‘nın hazırladığı, Sultan Abdülaziz‘in onayladığı Adâlet Fermânı,164 Osmanlı Devleti‘nin bütününü kapsar hale getirilmiĢtir 165. Yayınlanan bu fermâna rağmen, Avrupalı devletler, giriĢimlerde bulunmaya devam etmiĢlerdir. Osmanlı Devleti‘ne 31 Ocak 1876‘da hazırladıkları AndraĢi Notası olarak bilinen notayı sunmuĢlardır. Bu notada Bosna-Hersek‘teki vergilerin yine bu bölgede harcanması istenmiĢtir166. Osmanlı Devleti, AndraĢi Notası‘nı 11 ġubat 160 Mahmud Celaleddin, age, s. 52. Mithat Aydın; age, s. 52 Zafer Çakmak, ―1875 Hersek Ġsyanı‖ Fırat Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.8, Elazığ 2003, s. 248 162 Mithat Aydın, agm, s. 918 163 Kemal Baltalı, ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması‖, Belleten C. LI, S. 199, Ankara 1987, s. 205 164 Rusya, Almanya ve Avusturya-Macaristan, AndraĢi Notasıyla Osmanlı Devleti‘ne bir müdahale planlamaktaydı. Osmanlı Devleti, Hıristiyanlara yeni hak ve imtiyazlar tanıyan bu fermanı yayınlayarak müdahalenin önüne geçmeyi istemiĢtir. GnĢ. Bilgi için bkz. Enver Ziya Karal, age, C. VII, s. 80 165 20 Eylül 1875‘te padiĢah tarafından yayınlanan ferman özel bir adalet bakanlığı tesisini öngörüyordu. Ayrıca bu fermanda genel ve özel hakların sağlanması, mahkemelerin hızlandırılması, vergi toplayanlara çeki düzen verilmesi buyuruluyordu. 2 Ekim 1875‘te yayınlanan irâdede ise ayaklanmaya neden olan « onda birin çeyreği » olan vergi kaldırılmıĢtır. 1873 yılına kadarki vergi borçları da affedilmiĢtir. Böylelikle tarımın geliĢmesine ve reayaya destek olunmuĢtur. 12 Aralık 1875‘de ikinci bir ferman yayınlanarak Adalet Fermanı‘nı, bütün Osmanlı Devleti‘ni kapsayacak hale getirilmiĢtir. Kemal Baltalı, 1875 Hersek….agm, s. 206 Bu maddeye Ahmet Muhtar PaĢa itiraz etmiĢtir. Nitekim bu maddenin ileride bölgeyi devletten koparacağını ifade etmiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa mektubunda isyan neticesi meydana gelen yıkımlardaki hasarı tamir için gönderilecek paranın artırılabileceğini ifade etmiĢtir. Ayrıca isyancılara yapılan dıĢ desteğin bir an evvel önüne geçilmesini istemiĢtir. Mahmut Celaleddin PaĢa, Mirat-Ġ Hakikat, s. 73-74 166 1872‘de kurulan Üç Ġmparator Ligi (Avusturya-Macaristan, Rusya ve Almanya), Doğu sorununda ortak hareket etme kararı doğrultusunda 1876‘da tekrar bir araya geldi. Berlin‘de yapılan toplantı sonunda 161 31 1876‘da prensip olarak kabul ettiğini bildirmiĢtir167. Kararın iletildiği devletler, memnuniyetlerini bildirerek ayaklanmanın bastırılması yönünde ellerinden geleni yapacaklarını belirtmiĢlerdir. Öyleki Rusya, Sırp ve Karadağ Prenslerine, isyana destek vermemeleri konusunda uyarıda bulunduğunu belirtirken, Avusturya kendine sığınan isyancıları sınır dıĢı edeceğini ve tarafsızlığını koruyacağını bildirmiĢtir. Osmanlı Devleti buna karĢı dört hafta içerisinde silahlarını teslim edenleri affedecektir168. Osmanlı Devleti, Müslüman ve iki Hıristiyan üyeden oluĢan komisyonu, 11 ġubat 1876‘da onaylanan notayı uygulamaya koymak için harekete geçirdi169. Meclis-i Vükelâ‘da alınan karara göre, Hersek isyancılar affedilmiĢ, ayrıca, itaat eden ahâliye kötü muamele yapılmamasına özen gösterilmiĢtir170. Avusturya, âsilerin sınırdan içeri girmemeleri için ciddi tedbir alırken, Ġtalya, Slavların ülkesinde yapacağı gösterilere izin vermeyeceğini belirtmiĢ ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı yürüttükleri bu isyana devam ettikleri takdirde kendilerine yardım etmeyeceği uyarısında bulunmuĢlardır171. Fakat Karadağ, Sırbistan ve Rusya âsileri kıĢkırtarak, yapılanları yetersiz buldu. Hersek‘teki isyancılar Sırbistan ve Karadağ‘a çok güveniyorlardı. AndraĢi Notası, savaĢı eskisinden daha alevli hâle getirmiĢtir. Âsîler, Karadağ ve Sırbistan‘ın kendilerini Hersek Ġsyanı‘nın bastırılması ve sorunun çözümü için bir nota hazırladılar. Söz konusu bu notayı 1856 Paris AntlaĢması‘na imza atan devletlere (Ġngiltere, Fransa ve Ġtalya‘ya) onaylattıktılan AndraĢi Notasında Çözüm için bir takım isteklerde bulunuluyordu. Hıristiyan halk için din ve mezhep hürriyeti, iltizam usulünün kaldırılması, vergilerin yerinde kullanılması, çiftçilerin topraklarına sahip olabilmesi ve bunları yapabilmek için de Hıristiyan ve Müslümanlardan oluĢan bir komisyon teĢkil edilmesini öngörüyordu. Bu notanın hazırlanmasına gerekçe olarak da 1839 Tanzimat Fermanı ve 1956 Islahat Fermanları‘nın bölgede sözde bırakıldığı ve tam olarak uygulanmaması nedeniyle sıkıntılar yaĢanması gösterilmiĢtir Notaya göre bir özerklik söz konusu değildir. Sadece yerel yetkilerin biraz geniĢletilmesi isteniyordu. Mahmud Celalettin PaĢa, age, s. 75. Amaçlarının Osmanlı Devleti‘nin iç iĢlerine karıĢmak olmadığını belirten devletler, bunu kanıtlamak için notayı ayrı ayrı Osmanlı Devleti‘ne sunmuĢlardır. Ġsmail Hami DaniĢmend, Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yayınları, Ġstanbul 1972, s. 250. Karal, age, C. VII, s. 81 167 Karal, age, C. VII, s. 81. Rıfat Uçarol, age, s. 322-323, 168 Silahlarını teslim etmeyenlerle mücadeleye devam edecek, el konulan mallar satılarak, gelirleri, ihtilâlden zarar gören devlete sadık ahâliye verilecek, yurtlarına geri dönen mültecilerden bir sene öĢür ve iki sene vergi alınmayacak, yanmıĢ ve yıkılmıĢ binaların ev ve ibâdethânelerin tamiri için gerekli olan kereste miri ormanlardan verilecek, geçimleri için ziraatla uğraĢanlara tohumluk tedarik edilecek ve bunlar koruyup gözetecektir. Mahmud Celalettin PaĢa, age, s. 75 169 Hükûmet organlarından bağımsız yeni mahkemeler kuruldu. Mahkeme üyeleri halk tarafından seçilecekti. Üyeler Müslim ve gayrimüslim olarak eĢit Ģekilde dağılacaktı. Yerel güvenliği sağlayacak polis zaptiyeler tayin edildi. Avukatlık kurumu da getirildi. Dinine bakılmaksızın herkes toprak sahibi olabilecekti. Kemal Baltalı, agm, s. 208-209 170 BOA, Y.E.E., 84/70 171 BOA, Y.E.E., 77/13 32 destekleyeceklerinden yüzde yüz emin oldukları için, Osmanlı Devleti‘nin kabul ettiği AndraĢi Notası‘nı kabul etmeye yanaĢmamıĢlardır.172. 1875–76 kıĢ aylarında özellikle Karadağ-Hersek sınırındaki yerleĢim yerlerinde kıĢ sert geçtiği için herhangi bir kalkıĢma meydana gelmemiĢ ve isyancılar güneye doğru gitmiĢlerdir. 1876 ilkbaharında bölgede çatıĢmalar hızlanmıĢtır173. Karadağlılarla birleĢen isyancılar, NikĢik Kalesi‘ne giden yol üzerinde NikĢik‘i kuĢatma altına almıĢlardı. NikĢik‘i ele geçiren isyancılar, muhtariyet istemiĢlerdir. Osmanlı Devleti önce Rauf PaĢa ardından da Ahmet Muhtar PaĢa‘yı isyanı bastırmakla görevlendirmiĢtir. Ayaklanmayı bastırmak için Osmanlı Devleti‘nin askerî güç kullanması kaçınılmaz olmuĢtur. NikĢik Kalesinde bulunan Osmanlı Birliğine yardım çok zor Ģartlar altında iletilebilmiĢtir174. 1876 Mayıs‘ında Ahmet Muhtar PaĢa, âsilerin dağıtıldığını, ―Âsiler Karadağ kuvvetlerince desteklenmedikçe bir harekete teşebbüs edemeyeceklerdir.‖ diyerek Karadağ‘ın bölgedeki etkisini dile getirmiĢtir. Karadağ‘ın bu tavrı Meclis-i Vükelâ‘da gündeme gelmiĢ, Karadağ‘a yapılacak muhtemel bir askerî müdahale tartıĢılmıĢtır175. PadiĢah Abdülaziz, Karadağ‘ın Hersekli isyancılara yardım ettiğini öğrenince ĠĢkodra‘ya asker sevkiyatı yapılmasını istemiĢ ve Seraskerliğe de DerviĢ PaĢa‘yı getirmiĢtir. DerviĢ PaĢa, daha önce Karadağ‘a yapılan seferlerde etkin rol oynamıĢ 172 Osmanlı Devleti‘nin Bosna-Hersek‘i bir takım yerler hariç boĢaltmasını ve ıslahata nezaret etmek için Avrupalı devlet temsilcilerinden oluĢan bir karma komisyonun oluĢturulmasını Ģart koĢuyorlardı. Enver Ziya Karal, age, s. 81 173 Kemal Baltalı, agm, s. 210 Ahmet Muhtar PaĢa (1839- 1919) Bursa‘da doğmuĢ ve 1860‘ta Harbiyeyi birincilikle bitirmiĢ bir askerdir. Askerlikteki ilk görev yeri ise Karadağ olmuĢtur. Serdar-ı Ekrem Ömer PaĢa kumandasında Karadağ‘a karĢı yapılan savaĢta bulunmuĢ ve baĢarılar elde etmiĢti. 1867 yılında ikinci kez Karadağ'da görevlendirilen Ahmet Muhtar PaĢa, önemli baĢarılara imza atmıĢ ve 1869 yılında Yemen'e gönderilmiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa daha çok 93 Harbi‘ndeki Kafkas cephesi savunmasıyla tanınacaktır. 174 Duga Boğazı, geçilmesi zor bir noktadaydı. Bir de yoğun kar yağıĢı meydana gelince, geçilmesi güç bir yer hâline gelmiĢ, Ahmet Muhtar PaĢa, Ģiddetli kıĢ nedeniyle ancak bir aylık erzakı zorlukla NikĢik Kalesi‘ne ulaĢtırabilmiĢti. Bu durum Osmanlı Devleti‘ni endiĢelendirmekteydi. Ahmet Muhtar PaĢa durumu Bâb-ı Âli‘ye bildirmiĢ ve Bâb-ı Âli de Karadağ Prensini, en azından Hersek isyancılarına yardım etmemesi yönünde uyarmıĢtı. Karadağ Prensi de hiçbir Karadağ askerinin savaĢa gitmediğini söylese de bu pek inandırıcı bulunmamıĢtı. Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 77 175 700–800 kadar âsinin silah kullanabilecek durumda olduğunu, yüzde doksanının ―sefâletin ağırlığı altında ezilmekte‖ olduğunu söylemiĢtir. Kemal Baltalı, agm, s. 210-211 33 tecrübeli bir isimdir176. Hersek Ayaklanması‘na Osmanlı Devleti müdahale etmeye baĢlayınca Rusya, Hersek âsilerinin taleplerini göz önünde bulunduran ve en önemlisi Karadağ‘ın geniĢlemesini öngören bir politika izlemeye baĢlamıĢtır. Ayaklanma bölgesine muhtariyet verilmesini de isteyen Rus ġansölyesi Gorçakof, AndraĢi Notası‘nın âsilerin istekleriyle uyumlu hâle getirilebileceğini savunmuĢtur. Rusya, Almanya ve Avusturya, Rus Çarı Aleksander‘ın giriĢimiyle Mayıs 1876‘da Berlin‘de bir araya gelerek Ģansölyeler arası bir konferans düzenlenmiĢtir. GörüĢmeler öncesi Gorçakof‘un isteği üzerine Ġgnatief bir memorandum hazırlamıĢ ve Ģu hususlara değinmiĢtir. Karadağ‘ı ilgilendiren ilk iki maddesi:177 1.Ayaklanma iki yolla çözülebilir: Birincisi, Hersek‘in muhtar bir eyâlet hâline getirilerek Prens Nikola‘nın yönetimine verilmesi, 2. Karadağ‘a sınır olan Hersek bölgelerinin Karadağ sınırlarına dâhil edilmesi, geriye kalan kısımlar için ise geniĢ ayrıcalıkların tanınması gerekmektedir. Lâkin St. Petersburg, bunu çok sert bulmuĢ ve çalıĢmayı iptal ederek yeni bir öneri hazırlamıĢtır. Bu sırada Hersek Ayaklanması tüm Balkanlar‘a yayılmıĢ, Avusturya ve Fransa konsoloslarının öldürülmesiyle sonuçlanan vermiĢtir178. Selanik olayları patlak Kont AndraĢi, Berlin Kongresi neticesinde Karadağ ve Sırbistan'la mütareke yapılması konusunda ısrar etmiĢtir179. Böyle bir atmosferde toplanan Üç Ġmparatorlar Ligi, 13 Mayıs 1876‘da Berlin Memorandumu‘nu hazırlayarak Osmanlı Devleti‘ne sunmuĢtur180. 176 Sırbistan, Karadağ ve Hersek‘e karĢı kullanılacak asker 148 taburdan oluĢmaktaydı. Yedek kuvvetlerle birlikte 50 bin kiĢilik bir orduydu bu. KarĢılarında ise 40 bini Karadağ‘dan olmak üzere Sırbistan ve Hersek‘te toplam 150 bin nefere sahip bir ordu vardı. Mahmud Celalettin PaĢa,age, s. 80 177 Kemal Baltalı, agm, s. 213 178 Selanik olayı bir Bulgar kızın Müslüman bir gençle evlenmek için Selanik‘e geldiği sırada kaçırılması sonucu halkın galeyana gelmesinden kaynaklanmıĢtır.Konsoloslar bu karıĢıklıkta öldürülmüĢtür. Olayın failleri her nekadar yakalanıp idam edilse de Rusya, olayı Müslüman-Hristiyan çekiĢmesi Ģeklinde yorumlamakta ısrarcı olmuĢtur. Mirat-ı Hakîkat, s.88-89. Fahir Armaoğlu, age, s. 501. Nicolae Jorga, age, C. 5, s. 467 179 BOA, Y.E.E., 30 /36 180 1.Âsilerle Osmanlı kuvvetleri arasında iki aylık bir mütareke yapılması 2.Yapılacak ıslahatla ilgili olarak Bâb-ı Âli ile âsiler doğrudan görüĢmeliler, 3.Ayaklanma dolayısıyla verilen zararın tazmini ve memleketlerine dönen âsilerin affedilmesi 4.Islahatın tamamen uygulanmasına kadar Hıristiyanların silah taĢımalarına müsaade edilmesi, 5.Islahatın Avrupalı devletlerin konsoloslarının gözetiminde olması Memorandumun tam metni için bkz. Mirat-ı Hakîkat, s.90, Parliamentary Papers, "Correspondence 34 Ġngiltere, söz konusu memorandumda Osmanlı Devleti‘nden yana tavır koyarak, Osmanlı Devleti‘nin bağımsızlığının ve egemenliğinin zedelendiğini düĢünerek memoranduma imza atmamıĢtır181. Adâlet Fermânı‘nı büyük devletler kabul etmezken, AndraĢi Notası‘nı isyancılar kabul etmemiĢti. Berlin Memorandumu‘nu ise Osmanlı Devleti kabul etmemiĢtir182. Karadağ yavaĢ yavaĢ Osmanlı Devleti‘yle savaĢmak için uygun zemini bulmaya baĢlamıĢtır. 31 Mayıs 1876‘da ġeyhülislâm Hayrullah Efendi‘den alınan ‗hâl‘ fetvasıyla Abdülaziz tahttan indirilmiĢ, yerine, yaklaĢık 25 yıldır hapiste olan V. Murad tahta geçmiĢtir183. V. Murad‘ın saltanatı sadece 93 gün sürmüĢtür184. Öncelikle Rus Büyükelçisi Garçakof‘un ricasıyla âsilerle uzlaĢma ve onları affetme yoluna giden Osmanlı Devleti, bundan iyi bir sonuç almaktan ziyade, iĢin daha da kötüye gitmesine neden olmuĢtur. NikĢik Muharebesi‘nden sonra âsilerin bir hareketleri görülmediği ve Dalmaçya‘ya gidenlerin yavaĢ yavaĢ yerlerine dönmeye baĢladıkları gözlenince Sultan V. Murad Han'ın cülûsu dolayısıyla Bosna-Hersek'i içine alan bir umumi af ilan edilmiĢtir185. V. Murad, hastalığı dolayısıyla yönetimde fazla söz sahibi olamamıĢ, ülke sadrazam ve vezirlerin yönetimine bırakılmıĢtır. Böyle bir yönetim altında çıkarılan affın olumsuzlukları yavaĢ yavaĢ ortaya çıkmıĢtır. Ayrıca, Karadağ ve Sırbistan‘ın Hersek âsilerine gönüllü asker yolladıklarını rapor etmesi üzerine, 8 Haziran 1876‘da Mütercim RüĢtü PaĢa, Sırbistan Prensi‘ne ve hemen ardından Karadağ Prensi Nikola‘ya birer mektup yollayarak ―silahlanma‖ meselesini sormuĢtur. Cevaben ―Arnavut Çerkezlere ve başıbozuklara karşı alınmış olan güvenlik tedbirlerinden başka bir şey değildir.‖ Respecting the Affairs of Turkey, and the Insurrection in Bosnia and the Herzegovina.", 1876, Vol. 84. <http://www.mtholyoke.edu/ acad/intrel/odo.html e.t. 13.11.2008 181 Ġngiltere baĢbakanı Disraeli (Lord Beaconsfield) memorandumun hazırlanması sırasında Ġngiltere‘ye danıĢılmamasına kızarak ―İngiltere’ye, Karadağ veya Bosna imiş gibi muamele yapılmıştır‖ ifadelerini kullanmıĢtır. Kraliçe Victoria memorandumu istemeyerekte olsa imzalamıĢtır.Kemal Baltalı, agm, s. 219220 182 Barbara Jelavich, age, C. 2, s. 384 183 Ġ. Halil Sedes, age, s. 3 184 Cevdet Küçük, ―Murad V― DĠA, Cilt.31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185. 185 BOA, Y.E.E., 77/36 35 denilmiĢtir186. Herseklilere daha önce ġubat 1876‘da uygulanan af nedeniyle Karadağlıların da isyan etmeye baĢlamaları üzerine Meclis-i Vükelâ, Hersek‘e ve ĠĢkodra‘ya asker yığma kararı almıĢtır. Balkanlarda alevlenen ayaklanmalara karĢı bir çözüm için çıkarılan bu af, Slavcılık propagandası nedeniyle etkisiz kalmıĢtır187. Osmanlı Devleti bir taraftan büyük devletleri Karadağ‘a baskı yapmaya çağırırken, diğer taraftan da Bosna Valisi Ali PaĢa‘yı hem uzlaĢma zemini oluĢturmak hem de tarafsızlığa davet etmek için Prens Nilola ile görüĢmek üzere Karadağ‘a göndermiĢtir188. Bu çabalar da Karadağ‘ın Osmanlı karĢıtı tavrını değiĢtirmeye yetmemiĢtir. Karadağ, Osmanlı Devleti‘ne karĢı planladığı savaĢ için uygun bir zemin oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Öyle görünmektedir ki Karadağ, Avrupa kamuoyunu kendi lehine çekme konusunda baĢarılı olmuĢ ve amacına ulaĢmıĢtır. 186 Yönetim kadrosundaki kiĢileri ―memleketin ve dünyanın siyasi gerçeklerinden haberdar olmamakla‖ suçlayan Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, çıkarılan bu umumi affın da ―serasker çetesi‖ diye tanımladığı kiĢiler tarafından çıkartıldığını söylemektedir. Af yasasına göre dağlardan inen isyancılara silahlarını teslim ettikleri takdirde ceza verilmeyeceği duyuruluyordu. Fakat bu affın çok da olumlu bir tesiri olduğu söylenemezdi. Zira Ahmet Muhtar PaĢa, affın ilanından sonra hazırladığı raporda, âsilerin tüfenk sayılarının arttığını belirtmekteydi. Nizamettin Nazif Tepedelenlioğlu, Sultan II. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Komitacılar, Divan Yayınları, Ġstanbul 1978, s. 451-453 187 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi (Birinci MeĢrutiyet ve Ġstibdat Devirleri 1876-1907), C. VIII, s. 15 188 Mithat Aydın, agm, s. 932 36 BĠRĠNCĠ BÖLÜM KARADAĞ‟IN BAĞIMSIZLIK SÜRECĠ: SAVAġLAR DÖNEMĠ ve BERLĠN ANTLAġMASI I. OSMANLI-SIRP, KARADAĞ SAVAġI ve ABDÜLHAMĠD‟ĠN BAġA GEÇMESĠ Karadağ, Hersek ayaklanmasının uluslararası bir nitelik kazanmasını ve Büyük Devletlerin kendisine desteğini fırsat bilmiĢ, Osmanlı Devleti‘nin içinde bulunduğu idari anlamdaki sorunlardan istifade ederek Sırbistan ile birlikte Osmanlı Devleti‘ne karĢı savaĢ hazırlıklarına baĢlamıĢtır. SavaĢlar döneminin birinci kısmını oluĢturan OsmanlıSırp ve Karadağ SavaĢı, 93 harbininin zeminini hazırlayacak çok önemli geliĢmelerin de kapılarını aralamıĢtır. A. SAVAġIN NEDENLERĠ ve TEPKĠLER Prens Nikola‘nın, Karadağ‘ın baĢına geçtikten sonra yaptığı en önemli iĢlerden birisi, orduyu yeniden yapılandırmasıdır. 1862 yılında Osmanlı Devleti‘ne karĢı uğradığı bozgun göstermiĢti ki, modası geçmiĢ silahlarla, isyanlarda baĢarıya ulaĢmak mümkün değildir. Bunun bilincine varan Nikola, 1870 yılında eski sistem orduyu modernize ederek bölümlere ayırmıĢtır. Daha organize ve çabuk hareket edebilen dağ birliği, top bataryalarıyla ve cephanelerle Karadağ Ordusu güçlendirilmiĢtir. Rusya ve Sırbistan tarafından finansal anlamda desteklenen Karadağlılar daha modern silahlarla Sırp komutanların eğitiminden geçmeye baĢlamıĢlardır189. Milis kuvvetlere dayalı düzenli bir 189 Elisabeth Roberts, Realm of the Black Mountain, A History of Montenegro, Cornell University Press, New York 2007, s. 237 37 ordu kurduktan sonra 18-62 yaĢ arası her erkek, asker olarak yazılmıĢtır190. Böylelikle Prens, isyanın uzamasından yararlanarak savaĢ hazırlığı yapmıĢtır191. Kısacası Karadağ iyiden iyiye kendisini Osmanlı Devleti‘ne karĢı bir savaĢa hazırlamıĢ ve Hersek Ġsyanını da fırsat bilmiĢtir. SavaĢın nedenlerine bakacak olursak; Hersek Ġsyanı ve Bulgaristan olayları Avrupalı büyük devletlerin ilgisini çekmiĢ ve 1875‘te Hersek‘te çıkan isyan ―sunî bir Ģekilde‖ büyütülerek uluslararası bir sorun hâline getirilmiĢti192. Bu noktada Osmanlı Devleti‘nin aleyhinde ve âsilerin lehinde bir duruma neden olan Avrupalı devletlerin bu tavrı, bağımsızlıklarını kazanmak ya da en azından muhtariyetlerini artırmak isteyen Sırplara ve Karadağlılara güç vermiĢtir. 15 Mayıs 1876‘da Çetine‘de toplanan Karadağ Meclisi, Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan etme yönünde karar almıĢ193, savaĢı baĢlatmak için fırsat kollamaya baĢlamıĢdır. Yine 26 Mayıs‘ta da Karadağ ile Sırbistan arasında Avusturya ve Rusya‘nın teĢvikiyle Osmanlı Devleti‘ne karĢı bir ittifak anlaĢması yapılmıĢtır. Söz konusu bu anlaĢmaya göre; Sırbistan ve Karadağ, barıĢa lüzum görmezse barıĢ yapmayacaklar ve savaĢın gidiĢatında da ortak bir tavır sergileyeceklerdir. Sırp Prensi Milan, Osmanlı Askerlerinin sınırdan çekilmesini ve kendisinin Bosna-Hersek Valisi olarak atanmasını istemiĢ olumlu yanıt alamayınca 1 Temmuz 1876‘da, Osmanlı 190 Karargâh-ı Umûmî Ġstihbarat ġubesi, Karadağ Ordusu, Karargâh-ı Umûmî Ġstihbarat ġubesi, Hizmete Mahsusdur, TeĢrini evvel 1331 191 Avusturya Genelkurmayı raporundan nakille Mahmud Celalettin, 1871 senesinde Karadağ‘ın sekiz nahiyeyeye ayrıldığını söylemektedir. Toplam 8 bayraktan ve 20 bin kiĢiden oluĢan düzensiz bir orduya sahiptir. Daha sonra Nikola, 29 taburdan ve 16 bin neferden oluĢan düzenli bir ordu teĢkil etmiĢtir. Ayrıca, 50 yaĢ üzeri kiĢilerden 7–8 bin kiĢilik redif taburları da oluĢturmuĢtur. 1873‘te ise sadece bir bölüğün yeni tüfekleri varken gerisi hep eski silahlarla donatılmıĢtı. 24 adet dağ topları vardı. Fakat o yıldan sonra asker yetiĢtirmek için bir askerî okul yapılmıĢtır. Silah ve cephane fabrikaları kurulmuĢ Çetine ve civarında baruthâneler yapılarak 7 milyon adet fiĢek üretildiği kaydedilmektedir. Mahmud Celalettin, age, s. 151. Rusya‘dan çok büyük yardımlar almıĢ, para, mühimmat, silah gibi yardımlar sayesinde ordusunu güçlendirmiĢtir. 5 Mayıs 1876‘da Ġngiltere‘nin Mostar Konsolosu Holmes, Karadağ‘ın resmen yardım etmediğini, fakat Herseklilere el altından yardım ettiğini söyleyerek, âsiler için toplanan yardım paralarının ve silahların Prens‘e gönderildiğini belirtmiĢtir. Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı II‖….S. 74-75, s. 39. 15–16 yaĢına basan her Karadağlı erkek, ihtiyaç hâlinde askere çağrılabilecekti. Böylelikle, 17.000 ile 35.000 arasında Karadağlı, silah altına alınabiliyordu. Elisabeth Roberts, age, s. 239 192 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ank 1999, s. 353 193 Ġ. Halil Sedes, 1876-1877 Osmanlı Karadağ Seferi, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1936, s. 11 38 Devleti‘ne savaĢ ilan etmiĢtir194. Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne savaĢ açması, ve Herseklilerin Karadağ Prensi Nikola‘yı kendilerine hükümdar ilan etmeleri, Karadağ‘ı daha da cesaretlendirmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘ın Güney sahillerini abluka altına alarak, ticaretini engellediğini ve Hersek Ġsyanı‘nın bastırılamaması nedeniyle halkın heyecana kapıldığını söyleyen195 Prens Nikola, Sırbistan‘ın müttefiki olarak bir gün sonra 2 Temmuz 1876‘da Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan etmiĢtir196. Böylelikle, Prens Nikola, Herseklilere eskiden gizli olarak yaptığı yardımı Ģimdi açıktan açığa yapmıĢtır. Bu da 30 Ekim 1876‘da verilen Rus ültimatomunun kabulüyle son bulacak olan ―Şark Buhranı‖‘nın ikinci aĢamasının baĢlangıcıdır197. Karadağ ve Sırbistan arka arkaya Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan edince halkın buna tepkisi gecikmemiĢtir. Zaten o dönemlerde yeĢeren vatan, hak, hürriyet, meĢrutiyet gibi kavramlar aydınlar tarafından tartıĢılmıĢ ve tüm Osmanlı topraklarında olumlu yankı bulmuĢtur. Karadağlılara ve Sırplara tepki için mitingler düzenlenmiĢ ve telgraflar çekilmiĢtir. Ülkenin dört bir tarafında gösteriler yapılmıĢ ve halk âdeta göreve hazır olduğunu bildirmiĢtir. Ġstanbul‘da ve taĢrada gönüllü birlikler teĢkil edilirken198, dönemin Vakit Gazetesi, Sırbistan‘ın savaĢ ilanını bir müjde gibi duyurmuĢtur. Çünkü Osmanı Devleti ―küstahlaĢan âsilere‖ savaĢ açmak istiyor lakin Avrupa‘nın tepkisinden çekiniyordu. SavaĢ ilanının karĢı taraftan gelmesi gazetede ―bir müddetten beri devam eden gâile bir müjde ile sonuçlandı. Sırplar ve Karadağlılar ordumuza saldırdı”199 Ģeklinde yer almıĢtır. AnlaĢılacağı üzere müthiĢ bir kamuoyu tepkisi gerek medya gerekse de mitinglerle oluĢturulmuĢ Sırbistan‘ın ve hemen ardından Karadağ‘ın savaĢ ilanı sevinç ve coĢkuyla karĢılanmıĢtır. 194 27 Haziran 1876‘da bir ültimatom göndermiĢ ve süregelen Hersek Ġsyanı nedeniyle Sırp tacirlerinin zarar gördüğünü belirtmiĢtir. Osman Nuri, II. Abdülhamid ve Saltanatı, C. 1, 47Numara Yayıncılık, Ġstanbul 2008, s. 57. Karal, age, C. VIII, s. 14-15. Sina AkĢin (Yay.Yönetmeni), Türkiye Tarihi 3, (Osmanlı Devleti 1600-1908), Umut Matbaacılık, Ġstanbul 1997, s.154 195 Osman Nuri, age, s. 60 196 Ahmet Mithat,Üss-ü Inkılâp, Cilt. 2, Selis Kitapları, Yayına Hazırlayan: Tahir Galip Seratlı, Ġstanbul 2004, s. 78. Osman Nuri; age, s. 57 197 Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 229 198 Öyle ki kimi zenginler kendi paraları ile gönüllü taburlar oluĢturmuĢlardı. Gönüllü tabura yazılanlar arasında sadece Müslümanlar değil aynı zamanda Hıristiyanlar da vardı. Hıristiyanların bu davranıĢı medrese talebeleri tarafından takdirle karĢılanmıĢtı. Karal, age, s. 16 199 Ġlhan Yerlikaya, ―Sırp-Kardağ ve 93 SavaĢının Vakit Gazetesi‘nde ĠĢleniĢi‖ Askeri Tarih Bülteni, Genelkurmay Basımevi, S. 41, Ankara 1996, s. 31 39 Nikola için bu savaĢ, I. Murad zamanında yapılan Kosova SavaĢı‘nın bir intikamı niteliğini taĢımaktaydı. Herseklilere hitaben yayınladığı beyannamede onları Hristiyan ya da Müslüman, topyekün Karadağ bayrağı altında birleĢmeye davet etmiĢtir. Ona göre Hersekli Müslümanların her nekadar dinlerini değiĢtirseler de damarlarında ―slav kanı‖ vardır200. SavaĢ ilanı, özellikle Sırbistan‘da büyük bir heyecanla karĢılanmıĢtı201. Bundan da anlaĢılacağı üzere Osmanlı Devleti‘ne karĢı tarihten gelen öfkeleri ve kinleri, Karadağlılar üzerinde büyük bir motivasyon oluĢturmuĢtur. Osmanlı tarafının da kendine güveni tamdır. Öyleki Harbiye Nâzırı Hüseyin Avni PaĢa, iki haftadan az bir sürede Belgrat‘a kadar ulaĢacaklarını belirtecek kadar kendine güvenmektedir202. Sırbistan ve Karadağ‘ın Hersek Ġsyanı‘ndaki tavırlarıyla ayaklanmanın bastırılmasını engellemeleri ve gizlice yardım etmeleri, onları ―terbiye edilmeye müstehak‖ bir konuma sokmuĢtur. Karadağlıları ve Sırpları ―terbiye edip‖ bir an evvel bölgede uygulamaya konulan reformları faaliyete geçirmenin yollarını arayan Osmanlı Devleti,203 savaĢ için bütün hazırlıkları yapmıĢtır. 1875 Hersek Ġsyanı‘ndan sonra politikalarını Balkanlar‘a yoğunlaĢtıran Avrupalı Devletler de savaĢı tepkiyle karĢılamıĢlar, Sırp ve Karadağ yerlilerinin ―bî-edebâne‖ tavırlarına hoĢ bakmamıĢlardır204. Ama, Osmanlı Devleti‘nin yapacağı herhangi bir askerî harekâta da hoĢ bakmadıkları bilinmektedir. Karadağ ve Sırbistan‘ın kararlılığını ve Osmanlı Devleti‘nin içinde bulunduğu zor durumu gören Avrupalı devletler, Osmanlı Devleti‘nin yenileceğini düĢünmeye baĢlamıĢlardır205. Avrupalı Devletler nezdinde gerek Almanya gerekse Ġtalya karĢısında kaybettiği değerini tekrardan kazanmak isteyen Avusturya, Balkan politikasına yeniden Ģekil 200 Osman Nuri; age, s. 82-83 Sırp Beyi MiloĢ, yayınladığı savaĢ emrinde ―Ortaçağ‘da kurulmuĢ olan Büyük Sırp Ġmparatorluğu‘nun sınırlarını‖ hedef olarak göstermiĢtir. Sırp halkı zaferden o kadar emindi ki, birkaç gün içerisinde Ġstanbul önlerine geleceklerine inanmaya baĢlamıĢlardır. Ülke basınında yeni baĢkent projeleri bile oluĢturulmuĢtur. BaĢkentin Belgrat‘tan Selanik ya da Sofya‘ya alınması nasıl olur? TartıĢmaları yapılmaktaydı. Karal, age, C. VIII, s. 17 202 Antonio Gallenga, Two Years Of The Eastern Question, Vol. II, Samuel Tinsley, London, 1877, s. 172 203 Kuzey devletleri tarafsız kalır ve Karadağ ve Sırbistan‘a herhangi bir destek vermezse, Sırpların Osmanlı ordusuna 14 gün bile dayanamayacağı düĢünülmüĢ ve gazetelerde bu yönde haberler çıkmıĢtır. Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 230 204 Sadık PaĢa'nın mektubu için bkz. BOA, Y.E.E., 44/38, 29/C /1293 (Hicrî) 21.07.1876 205 Karal, age, C. VIII, s. 15 201 40 vererek, stratejisini Bosna Hersek‘e hâkim olma, Arnavutluk ve Makedonya‘yı da içine alma üzerine kurmuĢtur206. Osmanlı Devleti‘nin mağlubiyeti durumunda bölgede Rusya‘nın güdümünde Büyük Slav Devleti‘nin oluĢma olasılığı, Avusturya‘yı harekete geçirmiĢtir. Sınır komĢusundaki olası bir tehlikeyi bertaraf etmek için Rusya ile anlaĢma yapma yoluna gitmiĢtir. Çar II. Aleksandr ve Avusturya-Macaristan Ġmparatoru François Joseph, 8 Temmuz 1876‘da Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘da muhtemel yenilgisi ya da zaferi karĢısında Balkan topraklarını paylaĢmak için bir araya gelmiĢler ve Reichstadt Antlaşması yapmıĢlardır207. Buna göre Karadağ ve Sırbistan galip gelirlerse, Bosna Hersek; Avusturya, Sırbistan ve Karadağ arasında paylaĢtırılacaktır. Buradan da anlaĢılmaktadır ki Bosna Hersek‘ten bir toprak parçasının muhtemel bir paylaĢımda Karadağ‘a verilmek istenmesi Karadağ‘a olan desteğin bir göstergesidir. Tüm bu kararlar aslında Osmanlı Devleti‘nin Sırbistan ve Karadağ SavaĢı‘nda yenilgi ihtimali üzerine alınmıĢtır. Karadağ‘ın kısmî baĢarısına rağmen Sırbistan‘ın savaĢtan büyük bir yenilgiyle ayrılması, planları altüst etmiĢtir. Ayrıca Avusturya her ne kadar statükocu bir tavır sergilese de Avusturya‘nın nüfuzunda bulunan Slavlar, gönüllü olarak savaĢa gitmiĢlerdir. Aynı Ģekilde, isyancılara Avusturyalılar tarafından para yardımı yapıldığı söylenmektedir208. Rusya‘nın Panslavist bir siyaset güttüğünü daha önceden belirtmiĢtik. Bilindiği gibi Paris AntlaĢması‘yla Rusların Balkanlar‘a ve oradan sıcak denizlere inme politikasına ket vurulmuĢ, Panslavist emellerinin bir nebze de olsa önü alınmıĢtır. 1870 yılından sonra Karadeniz‘de donanmasını hazırlayan Rusya, o dönemdeki AlmanFransız anlaĢmazlığından da istifade ederek Balkanlar‘daki Panslavist emellerini gerçekleĢtirmek için tekrar harekete geçmiĢtir209. Sırbistan ve Karadağ‘ın savaĢ ilan 206 Karal, age, C. VIII, s. 14-15 Bohemya‘da Reichstadt‘ta bir araya geldiler. Yanlarında dıĢiĢleri bakanları Andrasy ve Gorçakof da hazır bulunmuĢtur. Yazılı bir metni olmayan ve sadece sözlü olarak birtakım kararlardan oluĢan antlaĢmanın içeriği Osmanlı topraklarını paylaĢmakla ilgilidir. Buna göre, Osmanlı Devleti galip gelirse statükonun korunması istenecek ve Osmanlı Devleti‘nin reform yapması için baskı yapılacaktı. Osmanlı Devleti savaĢtan yenik ayrıldığı takdirde parçalanması muhtemeldi ve Avusturya, Bosna‘nın bir kısmını, Rusya ise Baserabya‘yı ve Batum‘u da içine alan Karadeniz‘in Doğu kıyılarını alacaktı. Bosna Hersek; Avusturya, Sırbistan ve Karadağ arasında paylaĢtırılacaktı. Tesalya ve Epir ise Yunanistan‘a verilecekti. Armaoğlu, age, s. 506 208 Karal, age, C. 8, s. 17 209 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, TTK, Ankara 1999, s. 353-354 207 41 etmesi, Karadağ ve Sırbistan‘da olduğu kadar Rusya‘da da çok büyük heyecan uyandırmıĢtır. Rusya, gönüllü subay, asker, silah ve para yardımı yapıyor, Moskova ve Petersburg‘daki Slav cemiyetleri, zengininden fakirine herkesten Sırplar ve Karadağlılar için yardım topluyorlardı210. Ama Karadağlıların isteği, gönüllü savaĢçılarla yetinilmemesi, Rusya hükûmetinin de bu isyana destek vermesi yönündeydi. Daha savaĢ baĢlamadan iki ay önce Mayıs 1876‘da Karadağlı Voyvoda MaĢo Virbitza Çetine‘de, Rus sıhhiye birliğinden P.A. Vasilyçilkov‘a 211 açmasını dilediğini belirtmiĢtir Rusların Türklere savaĢ . Hersek Ayaklanması‘na destek maksadıyla bölgeye sağlık görevlisi ve asker olarak gelen Rus gönüllüler, silahlı mücadelenin, sosyal propaganda için çok elveriĢli bir ortam oluĢturduğunu düĢünmüĢlerdir212. Gönüllüler cepheye gitmeleri için kendilerine sadece yol paralarının verildiğini iddia etmiĢlerdir213. Ethem PaĢa, Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa‘ya yazdığı hususi mektupta, Rusya‘nın Sırbistan‘a çok miktarda altın para ve doktorlar gönderdiğini ayrıca Kazak askerlerini de oraya sevk ederek, destek sağlayacağını söylemiĢtir214. 210 Rus generali Çernayef, Rusların yaptığı yardıma ve desteğine çok güzel bir örnektir. Sırp cephesinde Osmanlılara karĢı savaĢan ve Sırpları örgütleyen Çernayef hakkında Osmanlı Devleti zaman zaman Ģikâyetlerini bildirse de Rusya onun Rus ordusundan atılmıĢ birisi olduğunu ve gazetecilik yaparken Sırbistan‘a kaçtığını ifade edip iddiaları reddetmiĢtir. Hatta Rus Hâriciye Nâzırı, Osmanlı Devleti‘nin Petersburg Sefiri Kabûlî PaĢa‘ya, kendilerinin Rus subaylarına bir teĢvikte bulunmadıklarını; fakat halkın Sırplılara karĢı bir sempatisi söz konusu olduğundan subayların birer birer istifa edip gittiklerini söylemiĢtir.Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 182. 211 Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl 1982, S. 68-69, s. 62 212 Kemal Baltalı, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖…., S.68-69, s. 62. Rusya‘dan gelen gönüllü subaylar, topçu erleri, Macaristan üzerinden, Sırbistan‘a ve Karadağ‘a ―Cerrah‖ olduklarını söyleyerek geçiyorlardı. Cerrahi alet ve sargı bezi gibi sağlık malzemelerine sahip olmamaları Ģüphe çekmiĢtir. Osman Nuri, age, s. 115 213 Bu savaĢa gönüllü olarak Slav Birliği için katılanlardan birinin yazdığı mektuplarda, “Rusya’dan bölgeye giden gönüllülere para verildiğini söylemek çok yanlış. 9000 Rus gönüllünün bölgeye gittiğini söylemek de yanlış. Biz sadece 4000 kişiydik ve yalnız yol masraflarımız ödendi. Bunun dışında herhangi bir para almadık. Fakat hepimiz ölmeye hazırdık‖ Ģeklinde ifadeler kullanılmıĢtır. Ayrıca 50 düĢük rütbeli asker, onbaĢı ve çavuĢun, silahlarıyla birlikte Karadağ‘a, 500 askeri yönetmek için gönderilmesi teklif edilmiĢti. Bu konu hakkında da“Fakat olmadı, çünkü kaynak ayrılmamıştı. Bizim yaptığımız bu yardımlar belki lânetleniyor; ama, gönüllülerimizin yaptıkları kahramanlıklar, Türkleri destekleyenler tarafından bile takdir edilmektedir.‖ denmiĢtir.Novikova Olga Alekseevna, ―Is Russia Wrong?‖ A Serrios Of Letters By A Russian Lady Olga Novikova (To The Memory Of Nicolas Kireeff The First Russian Killed Ġn Servion July 1876), Hodder And Stoughtan 1877, s. 25-27 214 BOA, Y.E.E., 44/ 13 42 Ġngiltere‘nin tavrı ise statükonun korunmasından yanadır. Lâkin, sadece Ġngiltere‘nin statükonun korunmasını sağlaması zor gözüküyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti‘ni tavizkâr olmaya davet etmiĢtir. Bu Ģekilde az da olsa Balkanlar‘da huzurun sağlanmasından yanadır215. Ġngiltere, özellikle 1876 Hersek Ayaklaması‘nı müteakiben çıkan Bulgar Ġsyanı‘nın Ģiddetle bastırılması ve bu hadisenin Londra‘da 23 Haziran 1876‘da Daily News gazetesinde tam olarak soruĢturulmadan yayınlanması216 Avrupa‘da büyük bir infial yaratmıĢtır. Kamuoyunun baskısıyla, Ġngiltere hükûmetinin Osmanlı siyasetinde, temkinli bir davranıĢ sezilmeye baĢlanmıĢtır217. Muhafazakâr Parti‘nin, durumdan istifade etmesini bilen ve Ģartları çok iyi değerlendiren lideri William Gladstone, hem iktidarı kıyasıya eleĢtirmiĢ, hem de düzenlediği mitinglerde Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘dan atılması çağrısında bulunmuĢtur218. Hadisenin gazetelere yansıyıĢ Ģekli, hep Osmanlı‘nın birliğinden yana olan Benjamin Disraeli‘nin219 Osmanlı aleyhtarı bir duruĢ sergilemeye baĢlamasına yol açmıĢtır. SavaĢ bütün hızıyla devam ederken Osmanlı Devleti içinde de çok büyük geliĢmeler ve değiĢmeler olmuĢtur. II. Abdülhamid, V. Murad‘ın tahttan indirilmesinden220 sonra 31 Ağustos 1876‘da baĢa geçmiĢtir. Bir yandan Bosna Hersek ve Bulgar ayaklanmaları devam ederken, bunlara V. Murat döneminde Sırbistan ve Karadağ‘la yapılan savaĢ eklenince ülke dar boğaza girmiĢtir. Mali bakımdan sıkıntılı 215 Karal, age, s.15 Söz konusu bu hadise, Bulgaristan‘daki Batak köyü hadisesidir. 1 Mayıs 1876 da ayaklanan Bulgarlar, Pazarcık ve Filibe‘deki müslümanları öldürdüler. Ayaklanmanın büyümesinde Sadrazam Mahmud Nedim PaĢa‘nın, Rus Ġgnatief‘in müdahale edilmemesi yönündeki tavsiyelerine uyarak askeri müdahale yapmamasının etkisi büyük olmuĢtur. Oradaki mülki erkan da müslüman halkı bulgarların elinden kurtarmak için ―BaĢıbozuk‖ gurubu oluĢturarak onları silahlandırmıĢlardır. Böylece isyan bastırılmıĢtır. Fakat müslüman halka yapılanlar değil baĢıbozuk gurubunun ―Batak Köyünde baĢkaldırmaya devam eden köylüleri Ģiddetle bastırması Avrupa basınına Osmanlı Devleti‘nin katliamı olarak yansıtılmıĢ ve Osmanlı Devleti aleyhinde müthiĢ bir kampanyaya dönüĢmüĢtür. Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 574 217 Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 579 218 Yuluğ Tekin Kurat, agm, s. 579 219 Disraeli, Osmanlı Devleti‘nin birliğini savunduğu için ―Yahudi‖likle suçlanmıĢtır. Ġlber Ortaylı, ―Son Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 12, YTY, Ankara 2002, s. 896 220 V. Murad‘ın tahtda kaldığı 93 günün sadece 7 gününde kendini bilir ve ülkeyi yönetebilir durumda olduğu söylenmektedir. Doktorlar heyetinin ve ardından Viyana‘lı bir doktorun muayenesinden geçen geçen V. Murad‘ın psikolojik birtakım sorunları olduğu yönünde rapor düzenlemiĢtir. 31 Ağustos 1876‘da Vükelâ Meclisi‘nde V. Murad‘ın hâl fetvası okunarak Abdülhamid‘in cülûsuna karar verilmiĢtir. Rapora göre Sultan Murad‘ın ―daimi cinnet hali‖ içinde bulunduğu belirtilmiĢ, bu nedenle görevine devam edemeyeceği ifade edilmiĢtir. Ülke bir müddet adeta padiĢahsız yönetilmiĢtir. Cevdet Küçük, ―Murad V― DĠA, Cilt.31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185. 216 43 bir dönem geçirdiği için isyanları bastırmak için gerekli para tedârik edilememiĢtir. Zira Mahmut Nedim PaĢa ―dıĢ borçların ödenmesi sözünü‖ verdiği için yeni bir borç alınamamaktadır. Kısacası, tüm Avrupa kamuoyu Osmanlı aleyhine dönmüĢ vaziyettedir221. Sırbistan, Karadağ ve Hersek isyanları nedeniyle Osmanlı Bankası'nın borçları ödenememiĢ ve devlete ait rehin senetlerinin bir kısmının satılmasına izin verilmiĢtir222. Abdülhamid‘in cülûsu ülkenin dört bir tarafında büyük bir sevinçle karĢılanmıĢtır. Civar illerden ve Sinop, Varna, Filibe, Ġzmit, Çanakkale (Kale-i Sultâni), Edirne gibi illerden trenler ve vapurlarla binlerce insan izdiham oluĢturacak Ģekilde Ġstanbul‘a akın etmiĢtir223. Lâkin kimsenin Abdülhamid hakkında net bir bilgisi yoktur. Veliahtlığı çok kısa sürmüĢ, tanınma ve tanıma aĢaması kısa olmuĢtur. II. Abdülhamid baĢa geçtikten sonra sadrazamları Mehmet RüĢtü PaĢa ile Mithat PaĢa‘ya güveni kalmamıĢtır. Bir müddet böyle devam ettikten sonra kendi ekibini oluĢturmuĢtur224. Osmanlı kamuoyunda bir sevinç dalgası olsa da büyük bir belirsizlik hakim olduğu açıktır. Abdülhamid‘in baĢa geçmesi, bu belirsizlik ortamını netletĢtirmeye yetmemiĢtir. Osmanlı-Karadağ, Sırp SavaĢı devam ederken geliĢen hadiseler, Osmanlı Devleti‘ni çok yıpratmıĢtır. B. KARADAĞ „A KARġI AÇILAN CEPHELER Osmanlı Devleti ilk etapta diplomatik giriĢimlerde bulunarak kendisinin değil Sırp ve Karadağ Prenslikleri‘nin savaĢı baĢlattığını ve bu durumda Osmanlı Devleti‘nin kendini savunmak durumunda olduğunu bildirerek, büyük devletlere bildirmiĢtir. Bu hareketle Osmanlı Devleti, Karadağ ve Sırbistan‘a müdahalesini meĢru zemine oturtarak mücadelesinin meĢru müdafaa olduğunu dünya kamuyuna duyurmak istemiĢtir. Osmanlı Devleti bu savaĢta beĢ birlik oluĢturmuĢtur. Karadağ özellikle iki cephede Osmanlı Devleti‘yle çatıĢmaya girmiĢtir. Bunlar ĠĢkodra ve Hersek‘tir. Bu iki 221 Cevdet Küçük,―Abdülhamid II‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217 BOA, Y.E.E., 84/87 223 Ahmet Mithat,Üss-i Inkılâp, Cilt. 2, Selis Kitapları, Hazırlayan: Tahir Galip Seratlı, Ġstanbul 2004, s. 23 224 Karal, age, s. 1 222 44 cephede Karadağlılar, çeteler ve düzenli ordularla Osmanlı Devleti‘ne karĢı mücadele etmiĢlerdir. Karadağ‘a karĢı savaĢan iki kolordunun baĢında ĠĢkodra‘da Ahmed Hamdi PaĢa, Hersek‘te ise Ahmet Muhtar PaĢa vardır. Birliklerin genel komutanı Serdar-ı Ekrem Abdülkerim PaĢa‘dır225. Diğer taraftan Hersek cephesinde Karadağ Prensi Nikola‘nın komutasındaki merkezi birlik Osmanlı Ordusunun karĢısına çıkarken güneyde ise Senatör Radnov Radnicki‘nin kumandasındaki birliklerle karĢı karĢıya gelinmiĢtir. Karadağ‘ın stratejisi Kuzeyde Raçka‘dan sınırı geçerek Sırp kuvvetleriyle birleĢmektir226. Toplamda 6 büyük çarpıĢma (Vucji Do, Fundina, Medun, Trijebca, Spuz ve Doljani), 27 küçük çarpıĢma meydana gelmiĢtir.227. Hersek kumandanı Ahmet Muhtar PaĢa‘nın kısmen baĢarılı akınları228 Bileke (Bileca)‘de son bulmuĢtur. Osmanlı birlikleriyle Karadağlılar arasındaki çarpıĢmalardan en önemlilerinden biri, 28 Temmuz 1876‘da meydana gelen Vucji Do Muharebesidir. Ahmet Muhtar PaĢa kumandasındaki Osmanlı ordusu bu muharebede yenilgiye uğramıĢtır229. Vucji Do Muharebesi Karadağlıların Osmanlı Devleti‘ne karĢı kazandıkları ve övgüyle bahsettikleri savaĢlardan birisidir. Ahmet Muhtar PaĢa, Bileke‘de bozguna uğrayınca Trebine‘ye çekilmiĢ ve Ġstanbul‘dan acilen yardım istemiĢtir. Hersek ve ĠĢkodra‘ya ek kuvvetler göndermek için harekete geçen Osmanlı Devleti, Adiyatik Denizi kıyısında, Avusturya‘nın elinde; ama Osmanlı‘nın idaresi altında bulunan en yakın liman özelliğini taĢıyan Klik‘e denizden çıkarma yapmak niyetindedir. Fakat Avusturya tarafsızlığın zedeleneceği düĢüncesiyle Osmanlı Devleti‘nin Klik Limanı‘na çıkarma yapmasına izin vermemiĢtir. Dolayısıyla, Karadağ‘a karĢı Hersek‘e ordu ve mühimmat sevkiyatı yapılamazken, bu kabul edilemez 225 Diğer üç birlik ise Sırplara karĢı kullanılmıĢtır. Sırplara karĢı savaĢan birlikler Yenipazar, Vidin ve NiĢ‘te konuĢlanmıĢlardı. Osmanlı Devleti gönüllü askerler ve Mısır Hidivi Ġsmail PaĢa‘nın gönderdiği askerlerle birlikte yaklaĢık 100.000 kiĢilik bir orduya sahipti. Karal, age, s. 19 226 Osman Nuri, age, s. 84. Ġ. Halil Sedes, age, s. 9 227 Ġ. Halil Sedes, age, s. 82-83 228 Ahmet Mithat, age, 72 229 Ġ. Halil Sedes, age, s. 49-55, Büyük çapta mühimmat Karadağlıların eline geçmiĢti. Vucji Do (Vuçi Do) Muharebesi‘nin sonunda Karadağ kaynaklarına göre 17 bin Osmanlı askeri Ģehit edilirken, 18 bin Osmanlı askeri yaralanmıĢ, 1150 kiĢi de esir alınmıĢtır. Karadağ‘ın kaybı ise 700 ölü ve 1300 yaralı Ģeklindedir. History of Montenegro, ―Montenegro under Nicholas I Petrovic (1860-1918)‖ <http://www.montenet. org/history/nikola.htm, e.t. 7.11.2008 45 durum karĢısında Osmanlı Devleti, Avusturya‘yı protesto etmekle yetinmiĢtir230. Bu tavrıyla, Karadağ‘ı desteklemiĢ olan Avusturya, Osmanlı Devleti‘ne Klik Limanı‘nı kullandırma bir yana, savaĢın patlak vermesinden bir hafta kadar önce Osmanlı Devleti‘nden Karadağ‘a liman vermesini dahi istemiĢtir231. Karadağ cepheside Kuzeyde yani Hersek tarafındaki çarpıĢmalar 2 Kasım‘da yoğun kar yağıĢı ve sert kıĢ Ģartları nedeniyle tamamen durmuĢtur232. SavaĢın Güney cephesini teĢkil eden ĠĢkodra Cephesinde, çatıĢmaların merkezi Medun Kalesi olmuĢtur. Buradaki çatıĢmalar Karadağlıların saldırması ve Osmanlı Askerlerinin püskürtmesi Ģeklinde seyretmiĢ233 zaman zaman baĢarılı da olunmuĢtur.234. Fakat bu küçük çaplı baĢarılar yerini yenilgilere bırakmıĢtır. SavaĢın baĢında ĠĢkodra cephesi kumandanı olan Ahmed Hamdi PaĢa, Medun‘da hezimete uğramıĢtır. Bu nedenle onun yerine Mahmud PaĢa getirilmiĢtir235. Fakat 15 Ağustos‘daki Podgoriça ve DinoĢ arasında, ġam‘dan gelen yeni askerlerle Karadağ ordusuna karĢı baĢarılı olamayan ĠĢkodra Kumandanı Macarlı MüĢir Mahmud PaĢa da Medun‘da bozguna uğramaktan kurtulamamıĢtır. Sultan V. Murat, Medun Kalesi‘ni ablukadan kurtaramaması ve büyük bir zayiata sebep olması nedeniyle 22 Ağustos 1876‘da MüĢir Mahmut PaĢa‘nın 230 Klik ve Storina Limanları Venedik Körfezi‘nde bulunuyordu. Osmanlı Devleti‘nin egemenliği altındaydı fakat uzun süredir kullanılmadığı için Avusturya buralara el koymuĢtu. Yapılan bir sözleĢmeyle Avusturya‘da kalmasına müsade edilmiĢ ama ihtiyaç olduğunda savaĢ gemisi gönderilmesi durumunda Avusturya‘ya haber ederek Osmanlı Devleti bu limanları kullanabilecekti. Bu ironik bir durum teĢkil etmekteydi. ―Bir evin sahibinin kendi evine girerken komĢusundan izin istemesi‖ gibi bir durumdu. Mahmud Celaleddin, age, s. 153. Avusutrya‘nın bu tavrının nedenini Reichstadt AntlaĢması‘nın bir meyvesi olarak algılayabiliriz. Osman Nuri, age, s. 85 231 Sadık PaĢa, Dük Dekaz‘a ―Karadağ’ın Osmanlı hükümranlığında olan yeri Avusturya hükümranlığında olan yerlerden daha azdır. Dolayısıyla Avusturya’nın hakimiyeti altında olan yerlerden liman verilmelidir” cevabını vermiĢtir. BOA, Y.E.E., 44/34 232 Osman Nuri; age, s. 146 233 Ġ. Halil Sedes, age, s. 82-83 234 ĠĢkodra ile olan ulaĢım hattını kesmek isteyen 5500 kiĢilik bir Karadağlı gruba karĢı koyan Ġstanbul ve Zeybek gönüllü Osmanlı askerleri, Karadağlıları durdurmayı baĢarmıĢlardır. Karadağ‘la yapılan savaĢta Osmanlı Devleti‘nin gösterdiği baĢarılar arasında Lobe Savunması da önemli bir yer tutmaktadır. Lobe kasabası; yerleĢimi çok dağınık, savunması çok güç olan bir yerde bulunmaktadır. Her ne kadar içinde kale bulunsa da orada bulunan Osmanlı askeri yeterli olmadığından, Karadağlı 3000 kiĢilik gerilla grubunun saldırısına uğramıĢtır. Her nekadar kayıplar verdiyse de Osmanlı ordusu, Lobe Savunmasından baĢarıyla ayrılmıĢtır BOA, Ġ.MMS, 55/2465. Bu savaĢta Karadağlıların saldırılarına karĢı direnen ve yararlılık gösteren ġerife Hanıma Mecîdî NiĢanı verilmesi Karadağlılara karĢı giriĢilen mücadelein ehemmiyetini gösterir niteliktedir. BOA, Ġ.DH 734/60144. Ahmet Mithat, age, 72 235 Mahmud Celâleddin PaĢa; age, s. 154 46 görevine son verirken236, yerine ise MüĢir DerviĢ PaĢa‘yı getirmiĢtir237. DerviĢ PaĢa elindeki yardımcı kuvvetlere (Asâkir-i Mûavene) güvenerek Martiniçi ve Novo Selo‘yu kuĢatmıĢtır. Bunu haber alan Karadağ DıĢiĢleri bakanı Stanko Radoniç, derhal bölgeye intikal etmiĢ ve Ģiddetli çarmıĢmalar sonucu DerviĢ PaĢa‘yı yenilgiye uğratmıĢtır. Medun kalesi 21 Ekim‘de erzaksızlık nedeniyle 400 Osmanlı Askeriyle Karadağlılara teslim olmak zorunda kalmıĢtır. Spuz ve Podgoriça‘yı tamamen eli geçiren Karadağlılar, Osmanlı sınırları içine girmiĢlerdir238. Karadağ cephesinde Osmanlı ordusu lehine bir durum görülmezken Sırbistan‘da olumlu geliĢmeler oluyordu. Zayçar‘ın zaptı ve Aleksinaç‘ın kuĢatılması üzerine Sırbistan Prensi Milan Ġngiliz Konsolosunun ihtarıyla 24 Ağustos 1876‘da pes etmiĢtir239. Prens Milan, büyük devletlerin Belgrat‘taki konsoloslarını çağırarak, savaĢı bitirmeleri konusunda aracı olmalarını istemiĢtir. Osmanlı ordusu Sırplara karĢı baĢarı gösterse de aynı baĢarıyı Karadağlılara karĢı gösterememiĢtir. Buradan anlaĢılacağı üzere Karadağ‘da elle tutulur bir baĢarıdan söz edilememektedir. 80 bin kiĢilik bir Osmanlı Ordusu neden sayıca ve mühimmatça kendisinden kat kat güçsüz Karadağlılara karĢı baĢarısız olmuĢtur? Bunun nedenini Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a gönderilen birlikler içerisinde askerî talimden yoksun insanlar olmasınıda240 ve çöl Ģartlarında görev yapan askerlerin, dağ Ģartlarına uyum sağlayamamasında arayabiliriz. Fakat bu sorunun belkide en önemli cevabı Karadağlıların tüyler ürperten savaĢ taktiklerinde gizlidir241. Coğrafi yapının çok dik ve 236 V. Murad bu fermanda kaygı ve ümitsizliğe düĢülmemesini söyleyerek onları yüreklendirmiĢ ve dua etmiĢtir. BOA, C.AS, 1000/43723 237 BOA, Ġ.MMS, 55/2456. DerviĢ PaĢa‘nın, 45 bin civarındaki ordusu 22 bine düĢerken, Ahmet Muhtar PaĢa‘nın 35 bin kiĢilik ordusunun 18 bine düĢtüğü iddia edilmektedir. Alexander Jacop Schem, age, s. 147-148 238 Osman Nuri, age, s. 146 239 Osman PaĢa bu galibiyetlerin ardından ikinci derece Mecidi NiĢanı ve müĢirlik rütbesi almıĢtır. Metin Hülagu, Gazi Osman PaĢa Yaralı MareĢal, Yitik Hazine Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 43-45 240 Öyleki, silah doldurmayı bilmeyen askerlerden söz etmek bile mümkündür. Bunlar Suriye ve civarından getirilen askerlerdir. Dağınık düzende savaĢmaya alıĢmıĢ olan askerler, sistemli olarak hareket etmekten uzaktır. Komutanlardan bir kısmı alaylıyken, eğitimli subay kadrosunda çok eksik vardı. Komutanlar arasında anlaĢmazlık da söz konusuydu. Karal, age, s. 22 241 Karadağlıların vur kaç yaptığını 11 Mayısta 1858‘de mühimmat taĢıyan 300 kiĢilik baĢıbozuk gurubuna saldırarak darmadağın ettiklerini bir Karadağlı savaĢ geleneği olduğu söylenen bir eylem gerçekleĢtirerek kimi askerlerin dudaklarını kimilerinin de burunlarını keserek Hüseyin PaĢa‘ya korku saldıkları ifade edilmektedir. Bu Ģekilde Karadağlılar, Osmanlı askerine korku salmak niyetindeydiler. 47 engebeli olması ve dağlık arazinin verdiği avantajla, düzenli savaĢ taktiği uygulayan orduyu, gerilla harbiyle sarsmayı baĢaran Karadağlılar, savaçlılık özellikleri ve cesaretleriyle ön plana çıkmıĢlardır. Kabile gelenekleriyle yaĢayan ve Sosyo-kültürel yapılarından kaynaklanan savaĢ âdetleri, Karadağlıların bu baĢarısının ip uçları niteliğindedir. DüĢmana korku salmak maksadıyla yakaladıkları esirlerin burunlarını, dudaklarını ve kulaklarını kesmek bir savaĢ geleneğiydi ve ―Ģok taktiği‖ olarak adlandırılıyordu242. Ahmet Lütfi‘nin verdiği bilgilere göre burunları kulakları ya da dudakları kesilen yaralı Osmanlı askerleri, halkı galeyâna getirmemek ve dehĢete düĢürmemek için Ġstanbul‘daki hastahanelerde değil de Çanakkale‘deki (Bahri Sefid) hastanelerde tedavi edilip oradan direkt memleketlerine gönderilmiĢlerdir243. Ayrıca bir Karadağlı savaĢçı, çarpıĢmada çok kötü bir Ģekilde yaralanırsa, kendi kanından olan birisi, düĢmanın eline geçmemesi için yaralının baĢını bedeninden ayırır, böylece ―onur‖ kazanmıĢ olurdu244. SavaĢtığı ordunun liderinin kafasını keserek onu eve hatıra olarak götürmek normal bir davranıĢ, hatta büyük bir Ģeref ve mutluluk olarak telakki edilmekteydi245. 1857‘de Karadağ‘a giden Amerikalılar da buna benzer Ģeyler anlatarak Karadağlıların düĢmanlarının ―kafasını kesme‖ âdetinin bir ―Kızılderilinin kafa derisi yüzme‖ hadisesi gibi doğal bir durum hâline geldiğini yazmıĢlardır246. Ahmet Cevdet PaĢa, Gusinye, KolaĢin gibi yerlerde Karadağlılar ile Arnavutlar arasındaki çarpıĢmaları ―dağlı Elizabeth Roberts, age, s. 226. 1896 yılında Karadağ Prensi‘nin kızının Ġtalyan Prensi ile evlenme merasimi nedeniyle Karadağ‘a ilgi duyan Ġtalyanlar, adeta buraya akın etmiĢtir. KarĢılaĢtıkları Kafatası Kulesini doğuya has bir retorikle biçimlendirip anlatmaya ve bu manzaraya bir gelenek bir anlam yüklemeye çalıĢmıĢlardır. Kimileri ise bu kafatası kulesine tarihi bir mana yükleyerek Karadağlılarla Türkler‘in 1690‘larda yaptıkları savaĢlar sonucunda Türklerin, Karadağlıları korkutmak ve yıldırmak için Karadağlıların kafalarını kestikleri ve sergiledikleri Ģeklinde aktarmıĢlardır. Barbara Jelavich, age, C.1, s. 169 242 Karadağlılar, Hersek Novi‘de, Napolyon‘un askerlerinin kesilen kafalarını kaleye asarak ―Ģok taktiği‖ uygulamıĢlar ve Fransız askerlerini demoralize etmiĢlerdir. Cristopher Boehm, Blood Revenge, The Anthropology Of Feuding In Montenegro And Other Tribal Societies, University Press Of Kansas, USA 1984, s. 34 243 Ahmed Lûtfî Efendi, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. X, Haz. Prof. Dr. Münir Aktepe TTK, Ankara 1988, s. 60-61 Hüdai ġentürk, agm, s. 725 244 Cristopher Boehm, age s. 34 245 George M. Towle, A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony , Boston, 1877, s. 47-54 246 Emerson‟s Magazine and Putnam‟s Monthly (1857-1858), ―A Visit to Montenegro‖ Nov. 1857, Vol. V, No: 557 48 muharebesi‖ olarak nitelendirerek Karadağlılar nasıl muamele yaparsa Arnavutların da o Ģekilde misilleme yaptıklarını söylemektedir247. Nikola, 1862 yılında kafa kesme âdetine son vermiĢ, ve bu gibi âdetleri yasaklayarak birtakım tedbirler almıĢtır248. Sırf bu nedenle Karadağlıların bir kısmı Nikola‘yı eleĢtirmiĢler ve çağdaĢlaĢma hareketine direnmiĢlerdir249. Fakat Ģu da bir gerçektir ki kabile toplumlarının geçirdikleri sosyal dönüĢümler uzun yıllar almaktadır. Dolayısyla dönüĢüm süreci devam etmektedir. Evliye Çelebi, Seyahatname‘sinde yöre insanından bahsederken, ―dağlık memleket olduğundan suyu ve havası güzeldir. Halkının boyu posu çınar ağacı gibidir‖ Ģeklinde abartılı ifadeler kullansa da bölge insanının yapısı hakkında bize bilgi vermektedir250. Karadağ‘ın fiziki yapısının insanlar üzerinde etksine değinen Pamela Ballinger, sert doğa koĢullarının, bölgedeki insanlarda ―Ģiddet‖ duygusunu artırdığına değinmiĢtir251. KıĢın kar yağdığında ulaĢımın âdeta imkâsız olduğu çok dar geçitler, düzenli ordunun manevra sahasını daraltıyordu. Bu ve bunun gibi sebeplerden dolayı Osmanlı ordusu Karadağ‘a karĢı zorluklar yaĢamıĢtır. Karadağ‘ın doğal savunma hattı olan dağlara karĢılık Osmanlı Devleti, Karadağ‘ın etrafını çevreleyen kaleler inĢa etmiĢtir252. Ancak bu Ģekilde Karadağ isyanlarına ve saldırılarına karĢı koyabilmiĢlerdir. 247 Fakat bir müddet sonra böyle bir misillemenin uygun olmadığını düĢünen Osmanlı Devleti bu uygulamayı yasaklamıĢtır. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i Cevdet, 13-20, s. 189 248 Safet Bancoviç, ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yy.Daki Göçü‖, Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen, Hayri KolaĢinli Editör, Mirze Mehmet Zorbay, Lotus yayınları, 2004, s. 16 249 James Creagh, Over the Borders of Christendom and Eslamiah: A Journey through Hungary, Slavonia, Servia, Bosnia, Herzegovina, Dalmatia, and Montenegro, to the North of Albania, in the summer of 1875. Volume 2, Elibron Classics, BookSurge Publishing (December 17, 2003 (facsimile reprint of a 1876 edition by Samuel Tinsley, London), s. 264-265 250 Evliya Çelebi ayrıca “Fedai yiğitlerinin başları Adana kabağı kadar büyüktür. Pazularıysa tohuma gelmiş dolma kabağı kadardır. Göğüsleri hüsrevâni küp gibi güm güm ses verir. Geniş ve enli vücutları vardır. Gece gündüz cenk ederler. Bütün silahları ile kayadan kayaya Bağdat ceylanı gibi zıplarlar” ifadelerini kullanmıĢtır. Evliya Çelebi; Evliya Çelebi Seyahatnâmesi, Dokuzuncu Kitap, TükçeleĢtiren: Zuhuri DanıĢman, Ġstanbul 1970, s. 228. Aslında bu ifadeler Medun kalesindeki Podgoriçalılar için kullanılmıĢtır. Fakat doğal koĢulların halk üzerindeki savaĢçılık özelliklerine etkisini anlamak açısından güzel bir örnektir. 251 Pamela Ballinger, History in Exile, Princeton Universtiy Pres, NJ, 2003, S. 21 252 Tam 12 kale vardı. Antivari Kalesi, Zabljak Kalesi, ĠĢboz Kalesi, Podgoriça Kalesi, Medun Kalesi, Berane Kalesi, KolaĢin Kalesi, NikĢik Kalesi, Kristaç Kalesi, Kolobok Kalesi, Trebin Kalesi, Bileke Kalesi. Bu kalelerin yapılmıĢ olması bile Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ni nekadar uğraĢtırdığını göstermektedir. Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944, s. 311 49 Karadağlıların Osmanlılar karĢısında göstermiĢ olduğu baĢarı, Rus Çarı tarafından da takdirle karĢılanmıĢ ve ―Bu dengesiz muharebede Karadağlılar her zamanki gibi kendilerinin gerçekten kahraman olduklarını göstermişlerdir.‖ Ģeklinde övgüler yağdırmıĢtır253. Çarın Karadağlılar için kullandığı övgü dolu sözler Karadağlılar için büyük bir moral kaynağı olmasının yanında Rusya‘nın Karadağ‘a verdiği manevi desteği de iĢaret etmektedir. C. TERSANE KONFERANSI‟NDA KARADAĞ Sırpların, Karadağ‘la savaĢ öncesinde yapmıĢ oldukları anlaĢmaya muhalif olarak Karadağ‘ın olumsuz tavrına rağmen Osmanlı Devleti‘yle barıĢa yanaĢması, Karadağ‘ın tepkisine neden olmuĢtur. Prens Milan, konsoloslardan, Karadağ‘ın masaya gelmesi konusunda ikna edilmesini istemiĢtir254. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ve Sırbistan‘la anlaĢma masasına oturması, ―bütün insanlığa bir hizmet‖ olarak nitelendirilmiĢtir255. Osmanlı Hükümeti bu uyarıları göz önüne alarak Sırbistan‘ı kendi hâkimiyetinde bir yer olarak addetmiĢ, ona göre Ģartlar belirleyerek 14 Eylül‘de Büyük Devletlere bildirmiĢtir. Osmanlı Hükümeti‘nin Ģartlarını büyük devletler ve Prens Milan ağır bulmuĢtur. PadiĢah II. Abdülhamid de anlaĢma maddelerini kabul edilemez olarak değerlendirmiĢtir256. Osmanlı Ģartlarından Karadağla ilgili hükümetinin olan antlaĢma maddesi ise masasına ―savaştan oturmadaki önceki ön durumun korunması‖dır257. Sırbistan‘a son derece ağır maddeler teklif edilirken Karadağ‘a savaĢ öncesi durumun teklif ediliyor olması, Osmanlı Devleti‘nin Karadağ karĢısında elinin güçlü olmadığını göstermektedir. 253 Mahmmud Celaleddin PaĢa, age, s. 224 Ahmet Mithat, age, s. 78 255 Bekir Sıtkı Baykal, agm, s. 259 256 Hazırlanan taslaktaki Ģartlar Sırbistan ve Karadağ Osmanlı Devletine bağlı kalacağı belirtilmiĢtir. Sırbistan Prensi, padiĢaha bağlılığını bildirecek, Prens Milan azledilecek, dört kale Osmanlı askerlerinin muhafazasına bırakılacak, Sırbistan ordusu dağıtılacak, sonradan yapılmıĢ kaleler yıkılacak, Sırbistan Osmanlı Devletine savaĢ tazminatı verecek, Belgrat NiĢ demiryoluna yapılacak ilavelerin Osmanlı memurları ya da Osmanlı Devleti‘nin belirleyeceği bir Ģirket tarafından yapılması ve iĢletilmesi gibi maddeler içeren Ģartnameyi kimse kabul etmemiĢti. Sultan Abdülhamid ―bu Ģartların sonradan reddedildiğini görmektense daha Ģimdiden hafifletilmesi uygun olur‖ diyerek Ģartların ağırlığından bahsetmiĢtir. Ahmet Mithat, age, s. 82 257 Osman Nuri, age, s. 124 254 50 GeliĢmeler üzerine 21 Eylül‘de Ġngiltere; Sırbistan ve Karadağ ile Osmanlı Devleti için yeni bir mütareke teklifi sunmuĢtur. Buna göre taraf devletler savaĢtan önce sahip oldukları ayrıcalıklara tekrar sahip olacaklardır. Ayrıca Bosna Hersek için özerklik verililecektir258. Ġngiltere, barıĢ taslağını tekrar hazırlayarak büyük devletlerin de olurunu alarak Osmanlı Devleti‘ne sunmuĢtur259. Fakat Ġngiltere‘nin öngördüğü barıĢ taslağı vekiller vezirler, devlet adamları ve ulemadan oluĢan heyet tarafından reddedilmiĢti260. Çünkü Osmanlı Devleti, Sırbistan‘ı zaten mağlup etmiĢtir. Karadağ‘a karĢı da mücadelerler devam etmektedir. Bu durumda anlaĢmayı kabul etmek geriye adım atmak anlamına gelecektir. Sadece Osmanlı Devleti değil her iki devlet (Karadağ ve Sırbistan) Ġngiliz teklifini kabul etmemiĢtir. 25 Eylül‘de barıĢ görüĢmeleri devam ederken tekrar saldırıya geçen Sırplar, Osmanlı Devleti‘ne mağlup olmaktan kurtulamamıĢtır261. Rusya, Osmanlı Devleti‘nin savaĢ emri vermesine göz yumamamıĢ, 31 Ekim 1876‘da Ġstanbul Rus Elçisi General Ġgnatiyef aracılığıyla 48 saatlik bir ültimatom vermiĢtir262. Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa‘ya sunulan ültimatomda ―Sırbistan ve Karadağ‘la yaptığınız savaĢa son verin.‖ çağrısı yapılmıĢtır. SavaĢın durdurulması yönünde kesin emir verilmediği takdirde ―bütün elçilik mensuplarıyla dersaadeti terk edeceğini‖ Ġmparatorluk adına Bâbı Âli‘ye bildirmiĢtir263. Rusya, Osmanlı Devleti‘nden 48 saat için 6 haftalık ya da 2 aylık mütareke yapmasını istemiĢtir264. AnlaĢılıyor ki Rus kamuoyu Slav kardeĢlerinin yenilgisine bir hayli üzülmüĢ ve oluĢan kamuyu baskısı Rusya‘yı telaĢlandırmıĢtır. Sonuçta Osmanlı Devleti, 1 Kasım 1876‘da ültimatomu kabul etmek zorunda kalmıĢtır. Aksi halde Rusya ile savaĢ durumuyla karĢı karĢıya kalabilecektir. Osmanlı Devleti‘nin Askerî ve mali durumu böyle bir savaĢı göze alamayacak kadar kötüdür. 258 BOA,Y.E.E, 76/81 Ahmet Mithat, age, s. 92 BOA, Y.E.E, 84/79 260 BOA,Y.E.E, 84/80 261 Metin Hülagu, age, s. 46 262 BOA,Y.E.E, 84/83 263 Ahmet Mithat, age, s. 85–86 Ġgnatiyef Hariciye Nazırı Saffet PaĢa‘ya verilen ültimatomda ―Bağlı bulunduğum Rus Çarı, kısa bir müddet için bir mütareke yapılması hususunda cereyan eden görüşmeleirn ağır gitmesi nedeniyle bu durumun bir müddet daha devam etmesine müsaade edemez.” demektedir. Ültimatomun tam metni için bkz. Mahmud Celaladdin PaĢa, Mir‟ât-i Hakikât, Berekât Yayınevi, Haz: Ġsmet Miroğlu, Ġstanbul 1983, Ahmed Saib, Sultan II. Abdülhamid ve Saltanatının Ġlk Yılları, IQ Kültür Sanat Yay. Haz.Yard. Doç. Dr. Adem Kara, Ġstanbul 2008, s. 88-89 264 Alexander Jacob Schem,age, s. 200. Ġ. Halil Sedes, age, s. 134. Ahmed Saib, age, s. 89, 259 51 Ayrıca Balkanlar‘da reform konusunda diğer büyük devletlerle aynı görüĢü savunan Ġngiltere‘nin itilmesi ve Osmanlı Devleti‘nin yalnız kalması anlamına gelmektedir265. Böylece Sırbistan ve Karadağ ile mütareke yapılarak ateĢkes 2 ay daha uzatılmıĢ, ve karar Serdar-ı Ekrem Abdulkerim PaĢa‘ya ĠĢkodra Kumandanı DerviĢ PaĢa‘ya ve Hersek Kumandanı Ahmed Muhtar PaĢa‘ya bildirilmiĢtir266. Ayrıca bu mütarekeye göre, mütareke hattının belirlenmesi için Altı devletin tayin ettiği askeri komiserler, ikiye ayrılarak bölgeye gitmiĢlerdir. Osmanlı komiseri, Karadağ komiseri ve 3 yabancı askeri komiser, mütareke hattınının belirleme iĢlemini 10 Aralıkta tamamlamıĢlardır267. Gerek Rusya‘da Osmanlı aleyhine geliĢen kamuoyu gerekse de Ġngiltere‘de muhalefetteki Gladstone‘un, yayımladığı bir broĢürde Bulgaristan‘daki geliĢmelerle ilgili olarak Türkleri katliam yapmakla suçlaması, Ġngiltere kamuoyunda da Osmanlı aleyhine bir durum oluĢturmuĢtur268. Sultan II. Abdülhamid‘in tahta çıktığı günlerde yayımlanan bu broĢürde, “Türkler insanlığın en büyük düşmanıdır.‖ deniyor ve ―Medeni dünyadan bütün varlıklarıyla birlikte Avrupa’nın dışına atılmalıdır.” ifadeleri yer almıĢtır. Bulgaristan‘da Hıristiyan katliamı yapıldığı iddiasıyla, Ġngiltere kamuoyu Türklerin aleyhine döndürülmüĢtür269. Diğer taraftan, Rusya‘nın, Osmanlı‘nın iĢlerine fazlaca karıĢmaya baĢladığının farkında olan Büyük Devletler, bunun engellenmesi için giriĢimlere baĢlamıĢlar ve; Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek ve Bulgar meselelerini konuĢmak için 23 Aralık 1876 tarihinde Ġstanbul‘da bir konferans düzenlenmesine karar vermiĢlerdir. Toplantının baĢlayacağı saatlerde MeĢrutiyet‘in ilan edildiğini iĢaret eden top sesleri duyulmuĢtur270. 265 Fahir Armaoğlu, age, s. 210. Yılmaz Öztuna, Avrupa Türkiyesini Kaybımız, BKY, Ġstanbul 2006, s. 28. 266 BOA, C.HR, 106/5278, 18/L /1293 (Hicrî). Karal, age, s. 24, Yılmaz Öztuna, age, s. 28 267 Osman Nuri, age, s. 143 268 Karal , age, s. 22 ayrıca gnĢ. Bilgi için bkz. William Ewart Gladstone, Bulgarian Horrors and the Question of the East, John Murray, London 1876 269 Joan Haslip, Bilinmeyen Sultan II. Abdülhamid, IQ Kültür Sanat Yay, Ġstanbul 2001, Çev: Nejlet Öztürk, s. 107-108 270 Konferans 29 gün de 9 defa toplanmıĢtı. Yılmaz Öztuna, age, s. 28. Konferansa katılan delegeler Ġngiltere‘den Ġstanbul büyükelçisi H. Eliot ve Sömürgeler Nazırı Marquis De Salisbury, Fransa‘dan olağanüstü Büyükelçi ġodordi (Choudordy) ve Kont Bourgoing, Avusturya-Macaristan‘dan Zichy, Almanya‘dan Verter, Osmanlı Devleti‘ni temsilen Safvet PaĢa, Rusya‘dan Ġgnatiyef ve Ġtalya‘yı olağanüstü elçi Kont Corti, Rusya‘yı ise Büyükelçi General Ġgnatief temsil etmiĢti. Bilal N. ġimĢir, Rumeliden Türk Göçleri, Belgeler, Cilt II. Ank 1970, s. CXXXVIII-CLV. Osman Nuri, age, s. 157-158 52 Sefirleri aydınlatmak için Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa, atılan topların ―yeni idare usulünün ilanı‖ olduğunu ve bu usulle Osmanlı kavimlerinin bütününün özgürlüklerinin garanti altına alındığını, artık bu toplantının yapılmasına gerek kalmadığını söylemiĢtir271. MeĢrutiyet‘in ―baskın suretinde‖ ilan edilmesinde Bâb-ı Âli‘nin niyeti, Avrupalı devletlere hiç beklemedikleri anda bir sürpriz yapmaktır272. Zaten Abdülhamid, Mithat PaĢa‘yı sadrazam olarak atamıĢ ve böylece MeĢrutiyet‘in ilanını, dıĢ politikada bir yaptırım gücü olarak kullanma fırsatını yakalamıĢtır273. Ayrıca 1875 Hersek Ġsyanı ile Avrupa gündemine oturan ―ġark Meselesi‖nin MeĢrutiyet‘in ilanında çok önemli bir unsur olduğu söylenmektedir. Bu bağlamda MeĢrutiyet‘in Tersane Konferansı sırasında ilan edilmesi büyük devletlere garanti verilmesi açısından bilinçlice yapılmıĢ bir harekettir274. Buradaki amaç büyük devletlerin planını suya düĢürmek ve konferansı boĢa çıkarmaktır. Osmanlı Devleti böylelikle Batılı devletlerin aĢırı isteklerinden kurtulmuĢ olacak ve devletin iç iĢlerine karĢıĢması engellenmiĢ olacaktır. Çünkü Kanuni Esasi devletin bütün tebaalarına kendi haklarını savunabilecekleri mecliste temsil hakkı vermiĢtir275. MeĢrutiyet‘in ilanıyla Rusya-Osmanlı iliĢkilerinin düzeleceği ve Osmanlı Devleti‘nin Ġngiltere gibi güçlü bir devlet haline geleceği276 hayal edilmiĢti. Ancak istenilen sonuç elde edilememiĢ ilan edilen anayasa önemsenmeyerek, Konferans kaldığı 271 Recai Galip Okandan, Amme Hukukumuzun Anahatları : (Türkiye‟nin Siyasi GeliĢmesi), Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ġstanbul 1977, s. 142 272 Enver Ziya Karal MeĢrutiyet‘in bu Ģekilde ilan edilmesinin ―psikolojik bir hata‖ olduğunu söylemektedir. Ayrıca kitabında Karal, Mustafa ReĢit PaĢa‘nın Gülhane Hattı Hümayunu‘nu açıklarken uyguladığı yönteme değinerek, Kanunu Esâsi‘nin de sefirlerin davet edildiği bir ortamda törenle açıklanması durumunda çok daha etkili olabileceğini ifade etmektedir. Karal, age, s. 29 273 Roderic H. Davison, ―Mithat PaĢa and Ottoman Foreign Relations‖ The Journal of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 167. II. Abdülhamid‘in Kanun-ı Esâsî ve MeĢrutiyet taraftarı olmasının ya da öyle görünmesinin temel nedeni, Abdülaziz‘i tahttan indiren, V. Murat‘ı tahta çıkaran ve iktidarı elinde bulunduran ekibin MeĢrutiyet taraftarı olmasıdır. Mehmet Akif Aydın, ―Kanun-ı Esâsî‖, DĠA, C. 24, Ġstanbul 2001, s. 328-329 274 Recai Galip Okandan, age, s. 137. ġükrü Hanioğlu, ―MeĢrutiyet‖, DĠA, C. 29, TDVY, Ankara 2004, s. 391 275 Kanun-i Esâsi‘nin tam metni için bkz. Düstur, Birinci Tertip, C. 4, s. 4-20. ġekil ve muhteva olarak bir anayasa niteliği taĢıdığı tartıĢılmıĢtır. Millet tarafından ya da onun seçtiği kiĢiler tarafından oluĢturulmadığı için, ayrıca bağımsız bir yasama organı veya bir kurucu meclis tarafından kabul edilmediği için anayasa niteliği taĢımadığı söylenmiĢtir. PadiĢaha sağladığı geniĢ yetliler nedeniyle muhteva açısından da anayasa olup olmadığı tartıĢmalıdır. GnĢ bilgi için bkz. Recai G. Okandan, age, s. 146-147 276 Cezmi Eraslan-Kenan Olgun, Osmanlı Devleti‟nde MeĢrutiyet ve Parlemento, 3F Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 36 53 yerden devam etmiĢtir277. Konferansın ĢaĢırtıcı bir biçimde dağılmaması ve toplantıya devam edilmesinin altında yatan neden, büyük devletlerin bölge halkının isteklerinden ziyade kendi çıkarlarını düĢünmeleridir278. Konferanstan çıkan sonuç, Osmanlı Devleti‘nin Rusya ile savaĢa girmemesi yönündedir. Fakat Mithat PaĢa ve taraftarları, Osmanlı-Rus harbi çıktığı takdirde Ġngiltere‘nin Osmanlı Devleti‘nin yanında yer alacağına inanmıĢlardır, savaĢtan ve mücadeleden yana bir tavır sergilemiĢlerdir. Konferansta Karadağ ile ilgi kararlar Ģu Ģekilde sıralanmıĢtır279. 1. Hersek tarafından, Zeviçe‘nin doğu tarafı ve Storina Osmanlı Devleti‘ne bırakılacak. Piva, ġaran, KolaĢin, NikĢik, Banyan, Drobniak; ĠĢkodra tarafından ise Koçi, Drakalobiçi, Koçi-Kranya ile Ziyavna Nehri‘nden Drina Nehri‘ne kadar Vasovik kazası içinde bulunan arazi ile Moraça Nehri‘nin sağ kıyısından Malivelibredo ile ĠĢboz ve Zabljak nahiyeleri Karadağ‘a bırakılacak ayrıca Raguza‘da toplanacak bir komisyon yeni sınırı belirleyecektir. 2. ĠĢkodra Gölü ve Boyona Nehri gemilerin geçiĢine uygun hâle getirilerek Karadağlıların denize çıkabilmesine olanak sağlanacaktır. ĠĢkodra Gölü üzerindeki adalarda bulunan kalelerdeki harp malzemeleri kaldırılacaktır. Ayrıca Karadağ, ĠĢkodra Gölü‘nde ve Boyana Nehri‘nde ticaret yapabilecektir. 3. Osmanlı Devleti, Karadağ Prensi Nikola ile bir ay içinde bir araya gelip Karadağ sınırları içinde kalan kulelerin boĢaltılmasını karara bağlayacaktır. Sorun çıkması hâlinde, orada kurulacak mahalli bir karma komisyonla sorun çözülmeye çalıĢılacaktır. 4. Osmanlı ordusu on beĢ gün içinde Karadağ‘a bırakılan yerlerden çekilecektir. Karadağlılar ise kendileri için belirlenen sınırların dıĢında kalan arazilerden geri çekileceklerdir. 5. Harp esirlerinin iade edilmesinden sonra umumi af ilan edilecek, ve gerekli muameleleri içeren özel bir sözleĢme yapılacaktır 277 Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖ DĠA, C.1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217 Bayram Kodaman, age, s. 138 279 Konferansta Sırbistan için savaĢ öncesindeki sınırlar makul görülmüĢtü. Bosna ve Hersek iki özerk vilayet haline getiriliyordu. Bulgaristan da doğu ve batı Ģeklide iki vilayet haline getiriliyodu. Bulgaristanda da özerk bir yönetim benimseniyordu. Buralarda yapılacak reformlar yabancı devlet temsilcilerinden oluĢan bir komisyonun kontrolünde bir komisyon tarafından yürütülmesi kararlaĢtırılmıĢtı. Ayrıca konferansta çıkan kararların tam metni için bkz. Mahmud Celaleddin PaĢa, age, s. 209 278 54 6. AsâyiĢin sağlanması için karma milis kuvvetleri oluĢturulacak. Mahalli lisanlar Türkçenin yanında resmî dil olarak kabul edilecektir.. 7. Ġki karma komisyon, ıslahatları kontrol edecektir. Bu süre zarfında 5000 Belçika askeri bu karma komisyonun emrinde olacaktır. AnlaĢma maddelerinden anlaĢılacağı üzere Karadağ‘a bağımsızlık verilmese de toprak verilerek haklarında iyileĢtirme sağlanmıĢtır. Mahalli lisanın Tükçenin yanında resmi dil olarak kabul edilmesinin öngörülmesiyse bağımsız bir devlet için yeni bir adım ve altyapı çalıĢmasısının iĢareti niteliğindedir. Diğer taraftan, Ahmet Muhtar PaĢa, 21 Aralık 1876‘de seraskerlik makamına gönderdiği telgrafta, barıĢın kabul edilmesi gerektiğini, aksi takdirde Rusya‘ya karĢı koyabilecek gücün mevcut olmadığını söyleyerek olası bir Osmanlı-Rus savaĢında Bosna Hersek‘in kaybedileceğini söylemiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa, telgrafında, “İleride zifiri karanlığa dalmaktansa şimdiki haksız barışı kabul etmek devleti ikinci bir felaketten kurtarmaktır” demiĢtir280. 1856 Paris AntlaĢması‘na uygun hareket edilmemesi, ve Kanun-i Esasi‘nin ilan edilmesine rağmen Avrupalı devletlerin Hırisitiyan unsurların lehine olarak birtakım isteklerde bulunmaları Bâb-ı Âli tarafından çok haksız bir tutum olarak görülmüĢtür. Diğer taraftan, yabancı elçiler tarafından kontrol edilmesinin ve Rus askeri terhis olmadan bu maddeleri kabul etmenin onur kırıcı olduğuna inanılmaktadır281. Tersane Konferansı‘nda çıkan teklifleri değerlendirmek ve görüĢmek için 18 Ocak 1877‘de meclis toplanmıĢtır. Mithat PaĢa ve Mahmut Celalettin PaĢa “Rusya’ya karşı koyalım, Karadağ’a Nikşik ve Kolaşin’i asla vermeyelim, gerekirse Rusya’yla savaşalım.” görüĢünü hararetle savunmuĢlardır282. 18 Ocak 1877‘deki konferansta alınan kararlar oy birliğiyle reddedilmiĢtir283. 280 Rıfat Uçaral, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa, (1839-1919), Bayrak Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 46-47, Turhan ġahin, Öncesiyle Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, s. 42. Ahmet Muhtar PaĢa, ―seferberlikten yılgınlıkla‖ suçlanarak Bosna-Hersek Kumandanlığından alınmıĢ ve eski görevi olan Askerî DanıĢtay BaĢkanlığı‘na getirilmiĢtir. Erol Özbilgen, Osmanlının Balkanlardan ÇekiliĢi Süleyman Hüsnü PaĢa ve Dönemi, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2006, s. 76 281 Azmi Özcan, ―Sultan II. Abdülhamid‖ Türkler, C.12, YTY, Ankara 2002, s. 914 282 Öztuna, age, s. 28 Ayrcıa konferanstan çıkan kararların reddedilmesi yönünde tavır sergileyenlerin büyük çoğunluğunun Rum ve Ermeni vekiller olduğu belirtilmektedir. Üyeler arasından ―böyle bir teklifi kabul etmekten ise ölmek ve mahv olmak daha hayırlıdır‖ sesleri yükselmiĢtir. Ahmed Saib, age, s. 130 55 Abdülhamid‘in meclisten çıkan kararı onaylaması ve Tersane Konferansı maddelerini reddetmesinde Ġngiliz elçi Elliot ve DıĢiĢleri Bakanı Derby‘nin etkisi büyüktür. Türk dostu olarak gösterilen Salisbury ise bizzat II. Abdülhamid‘in huzuruna çıkarak ona sunduğu raporda, tekliflerin kabul edilmesi gerektiğini, kabul edilmediği takdirde Osmanlı-Rus savaĢının kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunmuĢtur284. Rusya‘ya karĢı giriĢilecek bir savaĢın çok kötü sonuçlar doğuracağına ve Osmanlı Devleti için son derece zor günlerin kapısını aralıyacağına inanan Abdülhamid zor durumda kalmıĢ ve söz konusu meclis kararını imzalamak zorunda kalmıĢtır285. Alınan kararların reddedilmesi üzerine büyük devletlerin elçileri kendi yerlerine temsilcilerini bırakarak Ġstanbul‘dan ayrılmıĢlardır286. Konferans Sırbistan ve Karadağ ile yapılan mütarekenin 2 ay daha uzatılmasını sağlaması dıĢında faydalı bir sonucu olmamıĢtır287. Buradan da anlaĢılacağı gibi Abdülhamid konferanstan çıkan kararların kabul edilmesi eğilimindeyken aksini yapmak zorunda kalmıĢtır. Konferansta Karadağ ile ilgili maddeler birkaç madde hariç kabul edilemez maddeler olmamasına rağmen Abdülhamid‘in henüz yeni olması ve ekibini oluĢturamaması kararlar üzerinde etkisini gösterememesine neden olmuĢtur. Mithat PaĢa‘nın Abdülhamid‘i ikna etmeye çalıĢtığı idda edilmektedir. Sultan II. Abdülhamid Han, Devlet ve Memleket GörüĢlerim, Çığır Yayınları, Ġstanbul 1976, Haz: Alaaddin Çetin & Ramazan Yıldız, s. 122-123 283 Cevdet Küçük, agm, s. 217 284 Enver Ziya Karal, age, C. VIII, s. 34. Her ne kadar ―Türk dostu‖ gibi lanse edilse de Tersane Konferansı‘nın seyrinde çok önemli bir rol oynayan Salisbury‘nin, kiĢisel olarak Türklere öfke ve kin besleyen ayrıca Türklerin Avrupa‘dan atılmasını savunan birisi olduğu belirtilmektedir. 1876 Bulgar olaylarında da uzlaĢmaz tutum sergileyennin Rusya değil Osmanlı Devleti olduğuna inandığı iddia edilmektedir. Salisbury‘e göre Türk yanlısı olan ve Bab-ı Âli‘nin elini güçlendiren Ġngiltere‘nin Ġstanbul‘daki diğer temsilcisi Henry Elliot‘tur. Mithat Aydın, ―Osmanlı Ġngiliz ĠliĢkilerinde Ġstanbul Konferansı (1876)‘nın Yeri‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Cilt: 25 Sayı: 39, Ankara 2006, s. 103-104 285 Yılmaz Öztuna, Avrupa Türkiyesini Kaybımız Rumelinin Elden ÇıkıĢı, Babıali Kültür Yayıncılığı, Ġstanbul 2006, s. 30 286 Sadrazam Mithat PaĢa, Ġngiltere‘nin yeni bir konferansa öncülük yapması ve desteğini almak için giriĢimlerde bulundu. Abdülhamid bu giriĢimden hiç hoĢlanmamıĢ, kendisini devireceği Ģâyiaları da eklenince Mithat PaĢa‘yı görevden azlederek 5 ġubat 1877‘de sürgüne göndermiĢtir. Küçük, agm, s. 217 287 Osman Nuri, age, s. 178 56 D. KARADAĞ ĠLE BARIġ GĠRĠġĠMĠ Sadrazam Mithat PaĢa‘nın savaĢ yanlısı tutumu nedeniyle azledilerek sürgüne gönderilmesinin ardından288, II. Abdülhamid, Ethem PaĢa‘yı sadrazam olarak tayin etmiĢtir289. Sadrazam değiĢikliğinden sonra, Sırplarla barıĢ masasına oturulmuĢtur. Sadrazam değiĢikliği Rusya tarafından olumlu karĢılanmıĢ ve savaĢ havasının Ģiddeti azalmaya baĢlamıĢtır. Böyle bir havanın oluĢmasında 26 ġubat 1877‘de Sırplarla yapılan barıĢ antlaĢması290 ve arkasından 19 Mart‘ta Meclis-i Mebusan‘ın açılmasının etkisi vardır291. Sırplarla barıĢ antlaĢması yapıldıktan sonra Karadağ ile de büyük devletlerin müdahalesi olmadan anlaĢmaya varmak isteyen Sadrazam Mithat PaĢa, daha sürgün edilmeden günler önce, tıpkı Sırbistan Prensi‘ne gönderdiği telgrafın aynını, mütarekenin son günlerinde Karadağ Prensi Nikola‘ya da çekmiĢtir. Bu telgrafta savaĢ ihtimaline değinerek, mütareke tamamlandıktan sonra savaĢın tekrar baĢlayacağını ve orada yaĢayan halkın bundan çok zarar göreceğini söyleyerek ―Sizi doğrudan doğruya müzakere yoluyla hükümet-i seniyye ile antlaşma oluşturmaya bizzat davet için açıktan açığa size müracaat ediyorum” demiĢ ve Ġstanbul‘a davet etmiĢtir292. 8 ġubat‘ta, Prens 288 Abdurrahman ġeref Efendi, Midhat PaĢa‘nın tutum ve davranıĢlarıyla içeride savaĢ eğilimine canlılık verdiğini söylemiĢtir. Buna karĢın Midhat PaĢa, Osmanlı Rus SavaĢı‘nın ilan edildiği gün, yurt dıĢında sürgündeydi. Paris‘te görüĢtüğü kiĢilere Ġstanbul Konferansı‘nın reddedilmesini istemesinin nedenini, ―maddelerin hafifletilmesini sağlamak‖ olduğunu söylemiĢtir. Londra Protokolü‘nün reddedilmesine ise anlam veremeyen Midhat PaĢa, ―madem maddeler hafifletilmiş ve madem Rusya’ya karşı başarı sağlamamız zor gözüküyor, Bab-ı Ali bu protokolü imzalamalıydı‖ demiĢtir. Abdurrahman ġeref, Tarih SöyleĢileri (Müsâhabe-i Târihiyye), SadeleĢtiren: Mübeccel ġami Duru, Ġstanbul 1980, s. 156. Ahmed ġefik Midhat PaĢa (1822 - 1884) Kanun-ı Esâsi‘nin hazırlanmasında büyük pay sahibidir. II. Abdülhamid tarafından Sadrazamlığa getirilmiĢtir. Daha sonra Abdülhamid, Kanûn-i Esâsî‘nin 113. maddesinin kendisine verdiği yetkiyi kullanarak 5 ġubat1877'de Mithat PaĢa‘yı sadâretten uzaklaĢtırmıĢ ve sınır dıĢı edilmiĢtir. Osman Nuri, age, s. 179-185. Daha sonra affedilen Midhat PaĢa, Suriye ve Aydın valiliği yapmıĢtır. Abdülaziz'in ölümüyle ilgili yargılanmıĢ, 1881‘de Taif‘e sürgün edilmiĢtır. Sürgün edilmesinden 3 yıl sonra 1884 yılında boğularak öldürüldüğü iddia edilmektedir. Karal, age, C. VIII, s. 911. 289 Sultan II. Abdülhamid, Sultan II. Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Pınar yay, Ġstanbul 1985, Haz: Ġsmet Bozdağ, s. 25 290 Bu antlaĢmaya göre, Osmanlı Devleti, Sırbistan‘a, isyandan evvelki toprakları aynen verecektir. Sırbistan‘ın, yenilgiye rağmen savaĢtan önceki haklarına kavuĢmasının, Ġngiltere‘nin desteğinden kaynaklandığı belirtilmektedir. Ahmet Mithat , age, s. 94-95 Osmanlı Devleti‘nin galip olduğu bir savaĢtan adeta hiç savaĢ olmamıĢcasına statüko üzerinde karar kılınması yönünde varılan anlaĢmaya onay vermesi, devletin içinde bulunduğu siyasi ve askeri durumun ne kadar zor olduğunu yansıtmaktadır. 291 Karal, age, s. 38 292 Telgrafın tam metni için bkz. Osman Nuri, age, s. 191 57 Nikola ―status que ante bellum‖ öngören bir barıĢ için masaya oturmayı, Viyana‘da gerçekleĢmesi koĢululuna bağlasa da293 Karadağlı delegeleri 22 ġubat 1877‘de Ġstanbul‘a göndermiĢtir. Ama istenen olmamıĢ, Karadağ, Sırbistan‘la birlikte girdiği savaĢta Osmanlı‘ya karĢı baĢarılar kazanmıĢ ve bazı cephelerde Osmanlı ordusunu püskürtmeyi baĢardığı iddiasıyla yenik Sırbistan gibi ―statüko‖ esaslı değil, savaĢtan galip ayrılmıĢ bir devlet gibi muamele görmek istemiĢtir. Bu nedenle Osmanlı Devleti‘nin teklifini geri çevirmiĢtir294. Bu savaĢta, Karadağ‘ın Osmanlı ya karĢı elde ettiği baĢarılar Karadağ‘ın isteklerini artırmasına neden olmuĢtur295. 1. Karadağ‘ın mülkü olarak bazı arazilerin Karadağ‘a bırakılması. Bunlar arasında Konferansça kararlaĢtırılan arazi, ĠĢkodra Gölü‘de iki ada vardır. 2. Osmanlı Devleti‘nin Boyana Nehri‘ni temizlemesi, masrafları da Osmanlı Devleti‘nin karĢılaması 3. Boyana Nehrinde ve ĠĢkodra Gölü‘nde serbest gemi iĢletmeciliği 4. Ġspeç Limanı‘nın Karadağ‘a bırakılması 5. Karadağ‘a mülteci konumunda olan Hersek eĢkıyalarının geri gönderilmesi Dikkat edilirse Karadağ‘ın istekleri arasında aralarında NikĢik‘in de olduğu küçük bir toprak parçasının verilmesi dıĢında kabul edilemez istekler yoktur. Osmanlı Devleti ilk etapta bu tekliflere olumlu bakmamıĢtır. Ama, Karadağlıların mâkul isteklerini yerine getirirse, Rusya‘nın savaĢ isteği sonuçsuz kalacak ve az bir zararla kurtulmuĢ olacaktır. Bu nedenle Osmanlı Devleti, NikĢik ve Koç nahiyelerinin Karadağ‘a verilmesini, Boyana Nehri‘nde gemi ulaĢımında serbestiyet sağlanmasını mâkul ve mantıklı bir istek olarak görmüĢ ve anlaĢmaya olumlu bakmıĢtır. Ama Karadağ bu istekle kalacak gibi görünmemektedir. Çünkü istediği yerler arasında ĠĢboz ve Zabljak kazaları, Selçe, Karinçe, Yukarı ġestan, AĢağı Tükmel, ġuĢa, Berce köyleri vardır. Karadağ, ayrıca, iki kalenin de bulunduğu Ġspeç (Spitza) köyü ve limanı, 27 kale ve blokhaus, kısacası Moraça Nehri‘ne kadar bütün yerleri Osmanlı Devleti‘nin terk etmesini istemiĢtir296. Karadağ‘ın bu kadar rahat istekte bulunmasının 293 New York Times, ―Turkey and The Great Powers‖ February 9, 1877, Ahmet Mithat, age, s. 97. Osman Nuri, age, s. 204 295 Ahmet Mithat, age, s. 99 296 Ahmet Mithat, age, s. 99-100 294 58 nedeni, mütareke imzalandığı tarihte, Osmanlı Askerlerini tamamen sınır dıĢına itmiĢ olmaları ve Osmanlı sınırından içeri girmiĢ olmalarıdır297. Diğer taraftan Girit‘te bulunan ve Karadağ ile yapılacak sınır müzakerelerine katılmak ve görüĢleri alınmak üzere 24 ġubat 1877‘de Ġstanbul‘a davet edilen Ahmet Muhtar PaĢa298, 10 kiĢiden oluĢan heyete, Karadağ sınırı ve Hersek âsileri hakkında bilgi vererek Nevahi-i Âsiyenin uzun bir süredir Karadağ‘ın bir parçası gibi olduğunu ve buralarda hiç Müslüman ahâlinin kalmadığını anlatmıĢtır. Ahmet Muhtar PaĢa, buraların Karadağ‘a verilerek ―büyük bir yükten‖ kurtulmuĢ olunacağına inandığını söylemiĢtir. Realist bir görüĢle değerlendirildiğinde savaĢa girilmemesi gerekmektedir. Ahmet Muhtar PaĢa‘nın bu önemli tespitleri Abdülhamid‘in düĢüncesiyle de uyuĢmaktadır. II. Abdülhamid, olası bir savaĢın felaketler getireceğini tahmin etmiĢtir. Zaten mali bir kriz yaĢanmaktadır ve isyanlar orduyu yıpratmıĢtır. Orduda birçok eksik söz konusudur. Abdülhamid, bu durumda savaĢa girmenin bir intihar olacağını düĢünmüĢtür299. Dolmabahçe sarayında yapılan bu olağanüstü toplantıda Ahmet Muhtar PaĢa ve Saffet PaĢa, Karadağ komiseri tayin edilmiĢlerdir. Ġki Karadağ‘lı memurla ve Ahmet Muhtar PaĢa, Hariciye Nazırı Saffet PaĢa‘nın konağında müzakerelere baĢlamıĢlardır300. Ahmet Muhtar PaĢa‘nın görüĢleri Bâb-ı Âli ve Meclis-i Mebusan tarafından olumsuz karĢılanmıĢtır301. Mebusan Meclisi‘nde ĠĢkodra mebusu Podgoriçeli Yusuf Efendi bir konuĢma yaparak Karadağlılarla bu Ģartlarda bir sulhun iyi olmayacağını söylemiĢ ve kaybedilecek yerlerin önemli yerler olduğunu, Karadağlıların amaçlarının yoksulluktan kurtulmak değil ĠĢkodra‘yı zaptetmek ve sınırlarını Bulgaristan ve Sırbistan‘la birleĢtirmek olduğunu ifade etmiĢtir. Ġstenen yerlere harita üzerinde dikkatlice bakılırsa ―Rumeli‘nin kilidi‖ konumunda yerler olduğunu söylemiĢtir302. Hariciye Nazırı Saffet PaĢa, Meclis-i Mebusan‘da 10-12 Nisan 1877de yapılan gizli celsede söz alarak, ordunun Sırp ve Karadağ isyanları nedeniyle yorulduğunu ve eğer bu 297 Osman Nuri, age, s. 147 Rıfat Uçarol, Gazi…, s. 51-52 299 Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiyat Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 23 300 Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal, Son Sadrazamlar, C. 4, Dergâh yay, Ġstanbul 1982, s. 1807 301 Turhan ġahin, age, s. 41 302 Podgoriçeli Yusuf Efendi‘nin konuĢmasının metninin tamamı için bkz, Hakkı Tarık Us, Meclis-i Mebusan (1293- 1877) Zabıt Ceridesi, C. I, Ġstanbul 1939, s. 53, Ahmet Mithat , age, s. 225-227, Ahmed Saib, age, s. 182-184 298 59 teklif reddedilirse Rusya ile savaĢın kaçınılmaz olacağı uyarısında bulunmuĢ303 lakin Saffet PaĢa‘nın uyarıları önerinin reddedilmesine mani olamamıĢtır. Karadağ‘a toprak verilmesi önerisi Meclis-i Mebusan‘da 17 evet oyuna karĢı 68 hayır oyuyla reddedilmiĢtir304. 20 günlük mütareke süresi de dolmuĢtur305. Bunun üzerine Sadrazam Ethem PaĢa, Karadağ sınırındaki Osmanlı birliklerine ‗hazır olun‘ mesajı vermiĢ ve hazırladığı tezkerelerden PadiĢah II. Abdülhamid‘e de göndermiĢtir. PadiĢah, Karadağlılara karĢı savaĢ yanlısı bir tutum izlenilmemesini, eğer Karadağlılar saldırırsa savaĢa giriĢilmesinin daha uygun olacağını fermân etmiĢtir. Karadağlılar isteklerini kabul ettiremeyince hemen savaĢa girmeyip Londra Protokolü‘nün sonucunu beklemeye baĢlamıĢlardır306. E. LONDRA PROTOKOLÜNDE KARADAĞ Tersane Konferansı kararlarını II. Abdülhamid‘e rağmen reddeden olağanüstü meclis, Avrupalı devletleri telaĢlandırmıĢtır. Son bir gayretle Avrupa baĢkentlerini dolaĢan Rus elçisi Ġgnatief, Osmanlı Devleti‘nin reformları uygulamaya zorlanması yönünde temeslarda bulunmuĢtur307. Ġngiltere, Almanya, Rusya, Fransa, AvusturyaMacaristan ve Ġtalya Tersane konferansı‘nda alınan kararların biraz hafifletilmiĢ Ģekliyle Londra Protokolü‘nü imzalayarak Osmanlı Devleti‘ne sundular. Osmanlı Devleti‘nin 28 ġubat 1877‘de Sırbistan‘la yaptığı barıĢ antlaĢması senet kabul edilmiĢti. Londra Protokolü‘ne göre, Osmanlı Devleti‘nin sınırları garanti ediliyordu. Rusya da bu 303 Meclis-i Mebusan (1293- 1877) Zabıt Ceridesi, s. 101. Ahmed Saib, age, s. 186 Ġlk Mebusan Meclisi‘nde mebus sayısı 115 ile 117 arasında değiĢlik arzetmektedir. 69 müslim, 46 gayri Müslim vekilden oluĢan meclis 31 Mart 1877‘de çalıĢmalarına baĢlamıĢtır. Tunus, Mısır, Romanya, , Sisam, Umman ve Necid Vilayetlerinin yanında henüz Osmanlı Devleti‘ne bağlı kabul edilen Sırbistan ve Karadağ vilâyetlerinden de vekil çağırılmıĢ ama buralardan mebus gelmemiĢtir. Ġç iĢlerinde bağımsız olan bu eyaletler mebus göndermekte mecbur değilerdir. Yılmaz Kızıltan, ―I. MeĢrutiyet‘in Ġlânı ve Ġlk Osmanlı Meclis-i Mebusan‘ı‖ GÜ, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1 Ankara2006, s.267 304 Osman Nuri, age, s. 207 305 BOA, Ġ.DH, 744/60812 306 Ahmet Mithat: age, s. 102 307 M.S. Anderson, age, s. 193 60 protokole onay veren devletler arasındaydı. Balkanlarda Hıristiyan tebaa lehine birtakım ıslahatları öngören bu protokole göre Karadağ ile ilgili Ģu maddeler sıralanmıĢtır;308 1. Karadağ‘a Hersek sancağından Ortodoksların yoğunlukla yaĢadığı yerlerden iki kaza verilecek 2. Karadağ Osmanlı Devleti‘ne bağlı olmaya devam edecek 3. Balkanlar‘da bulunan Osmanlı ordusundaki asker sayısı barıĢ zamanındaki sayıya çekilecek 4. Rusya da son zamanlarda silah altına aldığı ordusunu terhis edecek ve seferberliği kaldıracak Protokol maddeleri incelendiğinde maddelerin Tersane Konferansı maddelerinden biraz daha hafifletilmiĢ teklifler olduğu açıkça görülür. Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne bağlılığının devam edeceği öngörülürken, toprak verilmesi talep edilmiĢtir. Talep edilen toprak ise Hersek Sancağı‘ndan iki kazayla sınırlı bırakılmıĢtır. Rusya dıĢ iĢleri bakanının ve Ġstanbul‘daki Rus elçisinin aksine Ġmparator Çar II. Aleksandır da savaĢ yanlısı bir tavır takınmamıĢtır. SavaĢ için çok uygun bir zaman olmadığı için isteklerini azaltmıĢ ve ―NikĢik‖ kazasının Karadağ‘a verilmesi durumunda savaĢın önüne geçilebileceğini söylemiĢtir. Bu Ģekilde Rus kamuoyunu da teskin etmek istemiĢtir. Aslında, NikĢik‘in kazanılmasıyla kaybedilmesinin Osmanlı Devleti‘ne vereceği fayda ve zarar arasında bir fark yoktur. Fakat savaĢa girilir ve savaĢ kabedilirse Osmanlı Devleti‘nin kaybı büyük olacaktır. Çar, ayrıca Ġngiltere‘nin muhtemel bir savaĢta Osmanlı Devleti‘nin yanında savaĢa gireceğinden ve içeride ise Panslavist baskılardan çekinmektedir309. Görüldüğü gibi savaĢ çıkmaması için talep edilen yer artık sadece ―NikĢik‖ olmuĢtur. Kont AndraĢi, imzalanan protokolün Osmanlı Devleti‘ne bir hakaret anlamına gelmediğini, silah terki meselesinin sadece Osmanlı Devleti‘ne verilen bir yükümlülük olmadığını, Ruslar için de aynı maddenin geçerli olduğunu ve bunu derhal yerine getireceklerini ifade etmiĢtir. Kont AndraĢi, gönderdiği telgrafta, NikĢik ve KolaĢin‘in Karadağ‘a terk edilmediği takdirde bütün sorumluluğun Osmanlı Devleti‘ne ait olacağını 308 Öztuna, age, s. 30-32, H. Hikmet Süer, 1877-78 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı, Ankara 1993, s. 2-12 309 Öztuna, age, s. 30-32 61 belirterek310 Bâb-ı Âli‘yi tehdit etmiĢtir. Prens Gorçakof da bu doğrultuda düĢünmüĢ, Prensin tekliflerinin çok ―müsait‖ olduğunu söyleyerek Bâb-ı Âli‘nin, taleplerinde ısrarcı olmaması gerektiği, aksi takdirde böyle giderse sonucun savaĢ olacağını belirtmiĢtir311. 31 Mart 1877‘de hazırlanıp 3 Nisan 1877‘de kabul edilmesi için Osmanlı Devleti‘ne sunulan Londra Protokolü Mecliste görüĢülülüp312, Meclis-i Mebusan ve Meclisi Âyân tarafından reddedilince313 Bâb-ı Âli 11 Nisan 1877‘de bir nota yayınlayarak Londra Protokolü‘nün kabul edilemez olduğunu belirtmiĢtir. Bunun en büyük nedeni ise Karadağ‘a toprak verilmesinin öngörülmesidir314. Ayrıca, Osmanlı Devleti‘ne tâbi olduğunu kabul etmek Ģartıyla böyle bir sınır değiĢikliğinin yapılabileceğini; ama Karadağ‘ın bağımsız bir devlet olarak ele alındığı düĢünüldüğünde böyle bir teklifin kabul edilemez, ―Ģeref ve haysiyet kırıcı‖ olduğu ifade edilmiĢtir315. DıĢiĢleri Bakanı Saffet PaĢa, Ġstanbul‘da bulunan Karadağlı delegelere NikĢik, Kuçi ve KolaĢin konusunda Meclisin verdiği kararı söyleyerek söz konusu yerlerin verilmesinin imkânsız olduğunu; fakat hâlâ üzerinde çalıĢıldığını ifade etmiĢtir. Karadağlı delegeler ise eğer olumlu bir karar çıkmazsa Ġstanbul‘u terk edeceklerini belirtmiĢlerdi316. Rusya‘nın bir ―kolonisi‖ olarak görülen ve bir anda Avrupa siyasetinin tam ortasına oturan317 Karadağ‘a bırakılması istenen NikĢik, Hıristiyan nüfusa sahip, zenginliği olmayan, genelde 318 kazadır Osmanlı Devleti‘ne karĢı ayaklanmaların çıktığı bir . Bütün baskıları göze alarak NikĢik‘i Karadağ‘a vermeyi kabul etmeyen Bâb- ı Âli, II. Abdülhamid‘e rağmen Rusya ile savaĢı göze almıĢtır. Bu karar, aslında kazanılması hâlinde bile kayıplarla dolu 1877- 78 Osmanlı- Rus SavaĢı‘nın savaĢın habercisidir. Tam bu tartıĢmalar sürerken Rusya, Osmanlı Devleti‘ne savaĢ ilan 310 BOA,Y.E.E., 42/86. BOA,Y.E.E., 42/88. 312 BOA, Y.E.E., 44/16. 313 Ahmed Saib, age, s. 215. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖, age, s. 217. 314 BOA, Y.A.HUS, 159/5. 315 Ġ. Hami DaniĢmend, Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yay, Ġstanbul 1972, s.299, H. Hikmet Süer, age, s. 21. 316 New York Times, ―The Turkish Provinces‖ April 12, 1877 317 The New York Times, ―The Princedom of Montenegro‖ April 20, 1877. 318 Öztuna, age, s. 30-32. 311 62 etmiĢtir319. Rusya savaĢ açınca Karadağ da taraf olarak Rusya‘nın yanında savaĢa katılmıĢtır320. Netice itibariyle Sırp Karadağ ve Osmanlı SavaĢı‘ndan sonra Karadağ‘a NikĢik Kazasını vermemek için Rusya ile savaĢ göze alınmıĢtır. Osmanlı Devleti‘nin ve Karadağ‘ın son 30 yılına damga vuracak geliĢmeler yaĢanmasına neden olacak büyük bir savaĢa giriĢilmiĢtir. Dolayısıyla Karadağ, Osmanlı Devleti tarihinde son dönem geliĢmelerinde adeta domino taĢı etkisi yapmıĢ ve taĢları yerinden oynatmıĢtır. II. OSMANLI- RUS SAVAġI‟NIN BAġLAMASI ve KARADAĞ CEPHESĠ Osmanlı Devleti‘nin Londra Protokolü‘nü reddetmesi, Rusya için bulunmaz bir fırsat gibidir. Rusya'nın Balkanlar'da yaĢayan, içlerinde Karadağ‘ın da bulunduğu Ortodoks Hristiyan halklar üzerinde etkisini artırma gâyesi, 93 harbi diye bilinen bu savaĢın en önemli nedenlerinden biridir. Ayrıca, Osmanlı hazinesinin Abdülmecit devrinde verdiği açığı kapatmak için Balkan halklarından alınan vergide artırıma gidilmesi, Balkanlar‘da birtakım rahatsızlıklara sebep olmuĢtur. Bu isyanların, Balkanlar‘a yerleĢtirilen ve Hıristiyan halk tarafından kabul görmeyen Kafkas göçmenleri tarafından bastırılması ve can kayıpları Avrupa‘yı harekete geçirmiĢ ve Avrupa kamuoyunda infial yaratmıĢtır321. SavaĢ baĢlamadan, önce Avusturya-Macaristan,322 ardından Romanya ile anlaĢan (16 Nisan 1877) Rusya, 24 Nisan‘da sınırı geçmiĢ ve savaĢı resmen ve fiilen baĢlatmıĢtır323. 319 Ahmed Saib, age, s. 217 Ahmet Mithat, age,s. 102 321 Caroline Finkel, Osman's Dream: The History Of The Ottoman Empire 1300-1923, Basic Books, NY, 2006 s. 467 322 Daha savaĢ baĢlamadan olası bir savaĢ için destek aramıĢ, Avusturya-Macaristan‘la PeĢte‘de antlaĢmaya varmıĢtır. Ġstanbul Konferansı‘ndan çıkacak herhangi bir olumsuz karar ihtimaline karĢı Avusturya ile görüĢmeler yaparak 15 Ocak 1877‘de Budapeşte Konvensiyonu’nu imzalamıĢ, böylece, Osmanlı Devleti‘ne karĢı muhtemel bir askerî müdahale öncesi yolu açmak istemiĢtir. Böylelikle, Rusya, Osmanlı Devleti‘ne saldırırsa Avusturya Devleti yardımsever bir Ģekilde tarafsız kalacaktır. Rusya galip gelirse Bosna Hersek‘i alacaktır. L.S. Stavrianos, The Balkans Since 1453, Hurst& Company, London 2001, s. 406 323 Raif Karadağ, MuhteĢem Ġmparatorluğu Yıkanlar, Emre Yayınları, Ġstanbul 2006, s. 193 320 63 Osmanlı Devleti Rusya‘nın 23 Nisan 1877‘de savaĢ ilan etmesinden önce savaĢ için hazırlık yapmıĢ ve önlemlerini almıĢtır. Nitekim Karadağ için Tiran, Berat ve Ġlbasan taraflarından Debre kazalarında on tabur Asakir-i Muavene (Yardımcı Kuvvetler) tertip edilmiĢtir324. Osmanlı Devleti, ordusunun büyük bir kısmını Rusya‘ya sevk ederken çok küçük bir kısmını Karadağ Cephesi‘nde bırakmıĢtır. 1856 Paris AntlaĢması‘nın 8. maddesine göre, Osmanlı Devleti‘yle herhangi bir devlet arasında savaĢ meydana gelirse, antlaĢmaya imza koyan devletler dostane giriĢimlerde bulunacaktır. Fakat 1856‘nın eski güzel günleri geride kalmıĢtır. OsmanlıRus SavaĢı baĢlar baĢlamaz Ġngiltere, Fransa, Avusturya-Macaristan ve Almanya tarafsızlığını ilan etmiĢtir325. Türk-Rus Harbi‘nin baĢlamasında belki de en önemli rolü oynayan Karadağ ise zaten Osmanlı Devleti‘yle savaĢ hâlindedir. Böylece Rusya‘ya destek olma yoluna gitmiĢtir. Sırbistan ise Rusların Plevne‘de yenilmesinin ardından Rusya‘nın yanında savaĢa girmiĢtir326. A. KARADAĞ CEPHESĠ Osmanlı kuvvetleri Hersek, Yenipazar ve ĠĢkodra sancaklarındaki kuvvetlerin birleĢmesinden oluĢmuĢtur. Ahmet Muhtar PaĢa‘nın yerine Karadağ Cephesi‘nde görevi eline alan Askerî Mektepler eski Nâzırı Ferik Süleyman PaĢa, müĢirlik rütbesi verilerek Hersek‘e gönderilmiĢtir.327. Süleyman PaĢa, Trebinye karargâh merkezi olmak üzere Hersek‘te Osmanlı ordusunun baĢına geçmiĢtir. Ali Sâib PaĢa, ĠĢkodra karargâh olmak üzere Arnavutluk‘ta; Sırbistan‘ın güney Mehmet Ali PaĢa, Rascia‘da Karadağ‘ın doğu sınırında ve sınırında Yenipazar Cephesi kumandanı olarak göreve baĢlamıĢlardır328. Yenipazar Cephesi kumandanı Mehmet Ali PaĢa ile ĠĢkodra 324 BOA, Ġ.M.M.S, 56/2556, BOA, Ġ.DH., 742/60713 Stephen Pierce Hayden Dugga, The Eastern Question A Study in Diplomacy, The Colombia University Pres, Macmillian Company, NY 1902, s. 137 326 François Georgeon, Sultan Abdülhamid, Homer Kitabevi, Çev: Ali Berktay, Ġstanbul 2006, s. 96 327 MüĢir Süleyman PaĢa, Abdülaziz‘in tahttan idirilmesiyle sonuçlanan hükûmet darbesine adı karıĢtırğı içn II. Abdülhamid‘in güven duymadığı isimlerden biriydi. Bu nedenle onu Ġstanbul‘dan uzaklaĢtırmak için Bosna-Hersek‘e gönderdiği idda edilmektedir. Erol Özbilgen, age, s. 76 328 A. J. Schem, age, s. 231. 325 64 kumandanı Ali Sâib PaĢa birlikte hareket etmiĢler ve iki koldan saldırarak Danilograd‘da güçleri birleĢtirip Karadağ ordusunu mağlup etmeyi planlamıĢlardır329. SavaĢın ilk aĢamasında Osmanlı Devleti, Karadağlılara karĢı üstünlük sağlamıĢtır. Üç cephede de birlikte ve organize hareket edilerek Karadağ‘ın bir an evvel mağlup edilerek orduların diğer cephelere nakledilmesi arzu edilmiĢtir. Rusya bu noktada Karadağ‘ın Osmanlı ordusunun üç fırkasını meĢgul etmesi nedeniyle büyük memnuniyet duymuĢtur330. Gerçekten de Karadağ Cephesi, Osmanlı Ordularını deyim yerindeyse oyalıyordu. Büyük Rus ordusuna karĢı koymak için zaten asker sıkıntısının yaĢandığı bir dönemde, Karadağ, Osmanlı ordusunun üç fırkasını adeta Balkan Dağlarına hapsetmiĢtir. Karadağ güçleri ise kuzeyde Duga Geçidi‘nde 25 bin kiĢiydi. Bu güçlerin baĢında Vukovitch vardır. Kuzey kolorduları Presyeka ve Osdrenitchi‘den oluĢmaktadır. Güneydeki birlikler Petrovitch‘in kumandasındadır ve Martinitza‘da ana kolordu konuĢlandırılmıĢtır. Bir diğer komutan ise General Sotchitza‘dır. Prens Nikola ise karargâhını NikĢik yakınlarındaki Planinitza‘ya kurmuĢtur331. Karadağ Cephesinde savaĢlar çok çetin geçmiĢtir. Osmanlı Devleti Karadağ‘ı hemen mağlub edip birliklerini Rusya cephesine aktarmak istemiĢ fakat Karadağ cephesini kapatmayı baĢaramamıĢlardır. a. Osmanlı Ordularının Galibiyeti ve Birliklerin Rusya Cephesi‟ne Aktarılması 31 Mayıs 1877‘de Süleyman PaĢa, harekete geçerek NikĢik‘te bulunan Osmanlı Ordusuna erzak ve mühimmat götürmek için yola çıkmıĢtır. Karadağlıların tuttuğu Piva ve Duga geçitlerinden büyük bir baĢarıyla geçen Süleyman PaĢa, NikĢik‘te çok büyük çatıĢmalar yapmıĢtır332. Prens Nikola, karargâhını NikĢik yakınındaki Planinitza‘dan Ostrog‘a taĢımak zorunda kalmıĢtır. 17 Haziran‘da Ostrog‘a hücuma geçen Süleyman 329 A. J. Schem, age, s. 379 Mahmud Celaleddin, age,s . 321 331 A. J. Schem, age, s. 380 332 Erol Özbilgen, age, s. 86-87 330 65 PaĢa, burada Karadağlıları nihayet bozguna uğratmıĢtır333. Dünyanın ―en kan dökücü ve cesur‖ halkı olarak nitelendirilen Karadağlıların müdafaa ettiği Ostrog boğazını geçen Süleyman PaĢa, ĠĢboz ve Podgoriça önlerine kadar ilerlemiĢtir334. Daha sonra Hersek ve Yenipazar‘daki Osmanlı birlikleri, Zeta Vadisi yoluyla ĠĢkodra‘daki birliklerle birleĢmeyi baĢarmıĢlardır. Karadağlılar, sarp kayalıklar, dik yokuĢlar ve ormanla kaplı zor arazi koĢullarının olduğu bölgede, Osmanlı askerini zor durumda bırakmıĢtır335. Bütün zorluklara rağmen savaĢın birinci aĢamasında Osmanlı askerleri Karadağlılara karĢı galip gelmeyi bilmiĢlerdir. Karadağ ihtilâllerinin bastırılması dolayısıyla moral ve motivasyon için II. Abdülhamid Hersek ve ĠĢkodra kumandanlarına telgraf çekerek teĢekkür etmiĢtir (28 Haziran 1877). II. Abdülhamid, mektubunda kısmî zaferden dolayı memnuniyetini dile getirerek dua etmiĢ ve askerlere birer derece terfi ettiklerini müjdelemiĢtir336. Karadağ‘daki galibiyetler Mebusan Meclisi‘nde de gündem olmuĢ ve zaferden dolayı memnuniyet dile getirilmiĢtir337. Fakat bu sevinç tablosu fazla uzun sürmemiĢtir. Karadağ cephesinde Osmanlı lehine geliĢmeler olurken Rus cephesinde genel itibariyle büyük bir çöküĢ vardır. Rusya‘nın, görünüĢte Hıristiyan tebaanın çıkarlarını korumak için Panslavizm politikasını Osmanlı Devleti toprakları üzerinde uygulamak için baĢlattığı savaĢta tarafsızlığını ilan eden büyük devletlerden Ġngiltere, kendi menfaatlerinin tehlikeye girmesi karĢısında tepkisiz kalamamıĢtır338. Ġngiltere, savaĢın bir an evvel noktalanmasını istemiĢ ve bunun için harekete geçerek 10 Temmuz 1877‘de 333 A. J. Schem, age, s.379-385, Batı basını Karadağ‘ın direniĢini ―cesaret‖ ―kahramanlık‖ gibi öğelerle okurlarını yansıtıyordu. The New York Times, ―Brave Struggle of Montenegro‖ June 16, 1877 334 Erol Özbilgen, age, s. 87 335 Bu muharebede 631 Ģehit, 864 yaralı, toplamda ise 1,495 kayıp olmuĢtur. Bu sayı Süleyman PaĢa‘nın kendisinin belirttiği rakamlardır. Ölü ve yaralı sayısının bundan çok daha fazla olduğuna inanıldığı belirtilmektedir. Schem, Karadağlıların kayıbı hakkında ise bir rakam vermemiĢ ve kesin birbilgi olmadığını söylemiĢtir. Ancak, enaz Türklerinki kadar kayıp verdiklerini belirtmiĢtir. A. J. Schem, age, s. 380 Karadağlıların zayiatı ise Mahmut Celalettin‘e göre 3000 civarında olmuĢtur. Mahmud Celaleddin, age, s. 324 336 BOA, Y.E.E., 71/8, Ayrıca söz konusu mektupların tam metni için bkz. Mirati Hakikat s. 331-332, Erol Özbilgen, age, s. 88 337 BOA, Ġ.DH, 749/61204 338 Ali Ġhsan Gencer, ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C. 4, TDVY, Ġstanbul 1991,s. 225 66 Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında barıĢı tesis etmek için Çetine‘ye konsolos göndermiĢ 339 fakat bir sonuç elde edememiĢtir. b. Podgorica, NikĢik, Bar ve Ülgün‟ün Kaybedilmesi SavaĢın ikinci safhasında Süleyman PaĢa komutasındaki Osmanlı askerleri hudutlardan kaydırılmıĢtır. Zira diğer cephelerde savaĢ ĢiddetlenmiĢtir. Karadağ Cephesi‘ndeki Osmanlı askerleri Osmanlı-Rus SavaĢı nedeniyle Tuna Cephesi‘ne kaydırılmıĢtır340. Süleyman PaĢa Tuna Cephesine kaydırıldıktan sonra da Osmanlı Devleti orduları Karadağ‘da baĢarılı sonuçlar almaya devam etmiĢtir. Bar ve Ülgün Limanları ―Aziziye‖ ve ―Orhaneli‖ zırhlıları ve Lübnan kuvvetleri tarafından korunmuĢtur341. Osmanlı orduları ayrıca 15 Temmuz 1877‘de Bar civarında Karadağlıları mağlup etmeyi baĢarmıĢtır342. Fakat Tuna Cephesinde, Osman PaĢa‘nın Plevne‘de yaralanması ve teslim olmak zorunda kalmasına müteakip, Osmanlı ordusunda Balkan Cephesi‘nde çözülmeler baĢlamıĢtır. Sırplar ve Karadağlılar bu andan itibaren Osmanlı Devleti‘ne karĢı tekrar saldırıya geçmiĢlerdir343. Karadağ ordusu, önündeki boĢluğu değerlendirmesini bilmiĢtir. ġunu da belirtmek gerekir ki Karadağ hakikaten zor bir bölgeydi ve karĢılarında DerviĢ PaĢa zamanındaki gibi ordular yoktu. Askerlikte ilerlemiĢ ve mükemmel silahlar tedarik etmiĢlerdi344. Mahmut Celalettin‘in tâbiriyle, Karadağ, dünyanın en ―arızalı‖ ve stratejik olarak alınması en zor yerlerinden biriydi. BeĢ on hanelik köylerde dağınık bir Ģekilde dağ köylerinde yaĢayan halkı zaptetmek, Karadağ‘ı tamamen fethetmek mümkün gözükmüyordu. BaĢkent Çetine‘nin bile fethedilmesi Karadağlılara karĢı bir galibiyet 339 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s. 44 Süleyman PaĢa ve askerleri Bar‘a geçerek oradan gemilerle Dedeağaç Ġskelesi‘ne ve oradan da Edirne‘ye nakledilmiĢlerdi. Süleyman PaĢa Rus Cephesinde mücadele eden Osmanlı askerleri için bir ümit kaynağı olmuĢtu. Yenipazar kumandanı MüĢir Mehmet Ali PaĢa ise ihtiyat ordusu olarak Sofya‘ya gönderilmiĢti. Mahmud Celaleddin, age s. 398, Ġ. Halil Sedes, age, s.203 341 Darkot, agm, s. 227 342 Bar komutanı Ġbrahim Bey ve yine Karadağlılara karĢı baĢarılı olan Yakova komutanı Abdullah PaĢa II. Abdülhamid tarafından taltif edilmiĢtir. 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s.47-52 343 François Georgeon, age,. 96 344 Ahmet Mithat, Zübdetül Hakayık, s. 276-277 340 67 sayılmayabilirdi. Çünkü ordunun çekilmesiyle birlikte her Ģey eski hâline dönecekti345. Karadağ isyanları, Osmanlı Devleti‘nin Rusya ya da Almanya ile yaptığı mücadelelerden daha az çetin olmamıĢtır. Rusya, Ġtalya ve Avusturya‘dan silah yardımı gördüğü ve Karadağlı kadınların bile silahlandığı bilinmektedir346. Dolayısıyla herzaman savaĢa hazır ve dinamik bir kuvvetleri vardır. Karadağlıları harekete geçiren bir diğer neden ise Osmanlı ordusunun Karadağ Cephesi‘nde üstünlüğü sağladıktan sonra askerlerini Rus Cephesi‘ne sevk etmesidir. Karadağlılar bu sevki bir fırsat olarak görmüĢlerdir. Ayrıca, sayıca üstün olmalarına rağmen Osmanlı ordusu kumandanları birbirlerine haber vermeksizin saldırdıkları için organize bir saldırı gerçekleĢtiremedikleri iddia edilmektedir347. Kısacası Osmanlı Ordusu ne sayıca yeterlidir nede zihnî olarak savaĢa hazır değildir. ġunu da unutmamak gerekir ki Osmanlı Ordusu neredeyse 3 yıldır Balkan sorunu ile boğuĢmakta ve fiili olarak savaĢmaktadır. ġimdi, uğruna Osmanlı-Rus SavaĢı gibi büyük bir savaĢın baĢladığı NikĢik‘ten ve oradaki mücadelelerden bahsederek NikĢik‘in Karadağ‘ın eline geçiĢine değinerek geliĢmeleri anlatmaya çalıĢalım. Rus ordusunun Osmanlı ordusu karĢısında üst üste kazandığı baĢarılar ve Osmanlı ordusunun zor durumda kalması üzerine beklediği fırsatı yakalayan Karadağ, Bosna topraklarına girmiĢtir. NikĢik‘i almak için Duga Boğazı kalelerini ve Pive ve Bileke‘yi ele geçirerek NikĢik‘i topa tutmuĢlardır348. Her ne kadar Karadağ‘a yardım gitmesinin önü kesilmeye çalıĢılsa da349 sonuç değiĢmemiĢtir. Karadağ Prensi tarafından Rusların da teĢvikiyle ikinci defa kuĢatma altına alınan NikĢik, 8 Eylül‘de, 48 günlük bir kuĢatmanın ardından Karadağlıların eline geçmiĢtir350. NikĢik Karadağlıların elinde geri almak için Yenipazar fırkası kumandanı Hâfız PaĢa 10 tabur asker istemiĢ, fakat 345 Mahmud Celaleddin, age, s. 325 Yeni Türk Ansiklopedisi, ―Karadağ‖ C. 5, Ötüken yay, Ġstanbul 1985, s. 1687-1688 347 Ahmet Mithat, Zübdet-ül Hakâyık, Takvim-i Vekâyi Matbaası, Ġstanbul 1295, s. 275-276 348 BOA, Ġ.DH., 752/61422, Mahmud Celâleddin, age, s. 501 349 BOA, Ġ.DH., 751/61371 350 BOA, Y.PRK.ASK, 1/38, 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, s.56 346 68 gönderilen cevapta bunun imkânsız olduğu belirtilmiĢ, ―olanla idare olunması‖ istenmiĢtir351. 9 Temmuz‘dan 27 Ağustos‘a kadar süren NikĢik savunması sırasında 15 Karadağ taburu tarafından kuĢatılan NikĢik, 700 nizam askeri, 300‘ü kordonlu ve 300‘ü yerli halktan olmak üzere, toplam 1300 kiĢi tarafından savunulmuĢtur. 16 bin askerden oluĢan Karadağlılar, Topçu ateĢiyle NikĢik‘i yerle bir etmiĢlerdir. NikĢik halkı zor durumda kalmıĢ dıĢarıdan yardım gelmemiĢ, erzak ve yiyecek yokluğu nedeniyle teslim olmak zorunda kalmıĢlardır. Prens Nikola, bu destansı savunma ve direniĢin ardından Türk ordusunu ve komutanını, Ģehri büyük bir cesaret sergileyerek savundukları ve direndikleri için kutlamıĢ, silahlarını hediye olarak geri vermiĢtir. Saffet Bancoviç‘in aktarmasıyla, NikĢik Nâibi Hüseyin Ruhit Efendi‘ye Prens Nikola Ģöyle bir konuĢma yapmıĢtır: 352 “…Bu 16 bin asker ve 18 top karşısında yalnızca 1000 tüfek vardı. İşte bu sebeplerdir ki siz herkesin saygısını kazanmaya ve övülmeye lâyıksınız. Bu eşsiz kahramanlığınız sebebiyle silahlarınızla birlikte özgürsünüz.” NikĢik‘in son valisi Hamza MuĢoviç, Karadağ Knezi Nikola‘ya Ģehrin anahtarını teslim etmiĢtir353. NikĢik tamamen teslim alan Karadağlılar 4 Eylül‘de Medun Kalesi‘ni muhasara altına almıĢlar, 27 Kasım‘da Bar civarında bulunan Nihaç Kalesi‘ni zaptetmiĢlerdir354. Böylece NikĢik Karadağlıların eline geçmiĢtir. Nikola‘nın NikĢikli müslüman esirlere davranıĢı ise Karadağlı geleneklerinin dıĢına çıkması ve ezber bozması açısından dikkat çekicidir. Bu hadise de Karadağ‘da yaĢanan toplumsal dönüĢümün devamıdır. Diğer taraftan Prens Nikola, Podgoriça ve Bar‘ı kuĢatıp ĠĢkodra civarında dağlarda yaĢayan kabileleri isyana teĢvik etmiĢtir. Âcilen Hersek, ĠĢkodra ve 351 Ahmet Mithat, Zübdet-ül Hakâyık, s. 469-470 Safet Bancoviç, agm, s. 23 Aslında Karadağlılarda esir almak gelenekten değildi. Özellikle Türkleri esir almıyor onları yakaladıklarında boyunlarını vuruyorlardı. Fakat bu gelenek Nikola döneminde gitgide hafifletilmiĢ ve bu savaĢ sonunda da alınan esirlere tıpkı medeni toplumlardaki gibi muamele yapıldığı belirtilmektedir. Yine de bu uygulamanın tamamen ortadan kalkması biraz zaman alacaktır. Diğer taraftan Alexander Jacob Schem, Karadağlılar‘ın düĢmanlarının (Türkler) kadınlarına ve çocuklarına hiçbir zarar vermediklerini ve bununla övündüklerini söylemektedir. A. J. Schem, age, s.467 353 Safet Bancoviç, agm, s. 23 354 1877-1878 Osmanlı Rus SavĢaı Zaman Dizini, s.61, 76 352 69 Yenipazar‘a askerî takviye gerekmiĢ, lâkin, takviye yardımcı birliklerin gelmesi bir yana, bu birlikleri oluĢturmak için gerekli para da bulunamamıĢtır355. Plevne‘de zor durumdaki Osmanlı güçlerine destek için asker aktarması yapıldığı için Karadağ‘ın müdafaası zor görünmektedir356. Ocak 1878‘de fırsattan istifade eden Karadağ, Bar (Antivari) ve Ülgün‘ü iĢgal etmiĢ, 19 Ocak‘ta Ülgün‘ü ve Ülgün Limanı‘nı ele geçirmiĢtir357. Plevne‘nin düĢmesi Osmanlı ordusu için üzüntü yaratırken Karadağ‘da moral etkisi yapmıĢ ve üst üste galibiyetler kazanmaya baĢlamıĢlardır358. Sırbistan ise Osmanlı Devleti‘yle barıĢ antlaĢması imzalamasına rağmen, savaĢın Rusya lehine gidiĢini görünce 14 Aralık 1877‘de Osmanlı Devleti‘ne yeniden savaĢ ilan etmiĢtir359. Netice itibariyle Osmanlı Devleti‘nin son yıllarda yaĢadığı en büyük savaĢlardan birisi olan Osmanlı Rus SavaĢı‘nda, Karadağ, tuttuğu yer, ve meĢgul ettiği Osmanlı Ordularıyla savaĢın kaderini belirlemiĢtir. Hatırlanacağı üzere Karadağ, savaĢın baĢlamasında bardağı taĢıran son damla vazifesini görmüĢ, bir bahane de olsa savaĢın nedenleri arasında yer almıĢtır. B. EDĠRNE MÜTAREKESĠ ve II. ABDÜLHAMĠD‟ĠN YÖNETĠMĠ ELĠNE ALMASI Osmanlı Devleti‘nin Rus cephesinde aldığı yenilgiler ve Balkanlar üzerinden gelen Rus ilerleyiĢi Ġstanbul‘a doğru ilerlemektedir. Ġstanbul‘un tehlikeye girmesi üzerine Osmanlı orduları Edirne‘yi bırakarak Ġstanbul‘a doğru çekilmek ve savunma hattını güçlendirmek durumunda kalmıĢtır360. Çıkarları tehlikeye giren Ġngiltere, Ġstanbul‘a 25 Ocak 1878‘de bir filo göndermiĢ ve bu filo Çanakkale‘ye demirlemiĢtir361. Ġngiltere‘nin bu tavrına çok sinirlenen Rusya, zor bir savaĢtan galip ayrılmanın verdiği rahatlıkla Ġstanbul‘a girmek istemiĢ ve bunu kendi hakkı olarak görmüĢtür362. Ruslar bu 355 BOA, DH.MKT, 1322/110 Mahmud Celaleddin, age, 500-501 357 Ġsmail Hami DaniĢmend, age, s. 307, H. Hikmet Süer, 1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi, Rumeli Cephesi, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı yayınları, Ankara 1993, s. 545 358 François Georgeon, age,. 96 359 Ġsmail Hami DaniĢmend, age, C. IV, s. 307 360 BOA, Y.E.E, 42/93 361 Joan Haslip bu tarihi 15 ġubat 1877 olarak verse de bu tashih edilmesi gereken bir durumdur. 362 Aram Andonyan, Balkan SavaĢı, Aras Yayınevi, Istanbul 1999, Çev: Zaven Biberyan, s. 24 356 70 nedenle Ġstanbul‘a asker sevkiyatı baĢlatınca, Osmanlı Devleti Ġstanbul‘da olası bir RusĠngiliz savaĢını göze alamayarak iki tarafı yatıĢtırma yoluna gitmiĢtir. 31 Ocak 1878‘de Osmanlı Devleti ile Rusya arasında Edirne Mütarekesi imzalanmıĢtır363. Bu mütareke 2 kısımdan oluĢmaktadır. Birincisi sulh mazbatası, ikincisi ise mütareke sözleĢmesidir. Grandük Nikola, barıĢ görüĢmelerine esas oluĢturmak için 6 maddeden oluĢan sulh mazbatasının kabulünü istemiĢtir. 2. maddesinde Karadağ’ın bağımsızlığının kabul edilmesi ve savaşla eline geçen yerle eşit miktarda sınırlarının genişletilmesi Ģartı konulmuĢtur. Sulh mazbatasında ayrıca iki devletin maddelerini oluĢturduğu mütareke imzalandığı andan itibaren barıĢ müzakerelerininin devamı süresince ateĢkes ilan edilecektir. Buna Karadağ da dahildir364. Mütareke maddelerine göre Osmanlı Devleti Karadağ‘a saldırmaktan vazgeçecek, iki devletin sınırları Rusya‘nın da katılımıyla belirlenecektir. 10 maddelik mütareke teklifini reddetmek Rusların Ġstanbul‘a girmesi anlamına gelmektedir. Rus ordusunun Ġstanbul‘a girmesi hâlinde karĢı koyacak askerî güç yetersizdir. Sonuçta, Edirne Mukavelesi oy birliğiyle imza edilmiĢtir365. Böylece Karlofça‘dan sonraki belki de en büyük felaketlerden biri olan 93 Harbi de son bulmuĢtur366. 9 ay 7 gün önce ―Karadağ‘a bir kaza bırakmamak için‖ yapılan savaĢta Osmanlı Devleti ağır bir yenilgiye uğramıĢtır. SavaĢ yanlısı tutumuyla dikkat çeken ve bu savaĢın çıkmasında büyük payı olan devlet yetkilileri savaĢ yanlısı olmayan II. Abdülhamid tarafından bir bir azledilmiĢlerdir. Sadrazam Ġbrahim Ethem PaĢa azledilerek Viyana‘ya elçi olarak gönderilmiĢtir367. 93 Harbi‘nin tüm hızıyla devam ettiği günlerde Plevne‘yi de abluka altına alan Rus ordusu, Edirne‘ye kadar gelmiĢtir. Balkanlardan gelen göç akını nedeniyle Ġstanbul 363 BOA, Ġ.DUĠT, 142/56 Sulh mazbatasının tam metni için bkz Mahmud Celaleddin, age, s. 543, Mahmut Muhtar, Maziye Bir Nazar, Ötüken Yay, Yay.Haz: Erol Kılınç, Ġstanbul 1999, s. 272 365 Mahmud Celaleddin, age, s. 539 366 Bayram Kodaman, agm, D.G.B.Ġ.T, C. 12, s. 141 Abdülhamid‘in kızı ġadiye Osmanoğlu kitabında babasının yıllar sonra Selanik‘te Alatini KöĢkü‘nde kendisine ―93 harbi için Karadağ‘a bir karıĢ toprak terk etmekten sakındık fakat sonra bunun yerine az kaldı Osmanlı Ġmparatorluğu‘nu, Ġstanbul kapılarına yürüyen Rus ordularına teslim edecektik‖ dediğini belirtmiĢtir. ġadiye Osmanoğlu, Babam Abdülhamid Saray Ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları, Ġstanbul 2007, s. 136 367 Yılmaz Öztuna: age, s. 57 364 71 göçmenlerle dolmuĢ368 ve kıtlık baĢgöstermiĢtir. Olağanüstü savaĢ durumundan dolayı vergi tahsilâtı yapılamadığı için maliyenin durumu iyi değildir. Bu nedenle yönetime karĢı eleĢtirilerin dozu yükselmeye baĢlamıĢ ve bir isyan çıkması ihtimali belirmiĢtir369. KarıĢıklıkların çoğaldığı bu zor dönemde, karar organı olması gereken Mecliste ―anarĢi‖ hâkimdir. Partilerin mücadele etmesi gereken bir yer olan Meclis, milliyetlerin mücadele alanına dönüĢmüĢtür. Anayasanın sağladığı ―Ģahsi hürriyeti‖ muhtariyet olarak algılayan, istiklâl olarak algılayan vekiller, birbirlerine üstünlük sağlamak için sürekli çatıĢma içerisine girmiĢlerdir370. II. Abdülhamid, halkın içinde bulunduğu olağanüstü durumu göz önüne alarak önce Sadrazam Ahmet Hamdi PaĢa‘yı azletti. Daha sonra Maarif eski Nâzırı Ahmet Vefik PaĢa‘yı ―baĢvekil‖ ilan ederek onu bir kısım yetkilerle donattı. II. Abdülhamid, Kanun-i Esasi‘nin kendisine tanıdığı yetkileri kulanarak, Ahmet Vefik PaĢa kanalıyla371 13 ġubat 1878‘de Meclisi tatil etmiĢtir372. Aslında bu, 30 yıl sürecek olan ve Abdülhamid‘in tek baĢına yönetimde bulunduğu bir dönemin baĢlangıcıdır. Bu dönemde güç; ‗sultan‘ ve ‗halife‘ sıfatını taĢıyan padĢahın etrafında toplanmıĢtır. Perlemento olmasa da etrafında oluĢturduğu ―özel danıĢma komitesi‖ ile istiĢâreler yaparak siyasi, dinî ve askerî mevzular hakkında kararlar almıĢtır373. C. AYASTEFANOS ANTLAġMASI Abdülhamid 17 ġubat‘ta Ġngilltere elçisi Layard ile görüĢmüĢ ve ona, Ġngiltere‘nin Rus isteklerine kayıtsız kalmayacağını umut ettiğini belirtmiĢtir. Layard, dıĢiĢlerine gönderdiği mektupta Abdülhamid‘in Rus ilerleyiĢinden endiĢelendiğini 368 260 bin Müslüman Ģehit edilirken 500 000 kiĢide yerlerinde olmuĢlardır. Dennis P. Hupchick, The Balkans From Constantinople To Communism, Palgrave, NY 2002, s. 265 369 Mahmud Celaleddin, age, 518 370 Cedet Küçük, agm, s. 218 371 Abdülhmid Kanun-i Esâsi‘nin kendisine verdiği 113.maddenin yetkisini kullanarak meclisi tatil etmiĢtir. Mahmud Celaleddin, age, 518. 372 Niyazi Berkes, Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, YKY, Ġstanbul 2002, Yay. Haz. Ahmet KuyaĢ, s. 335 Abdülhamid Meclisi Mebusan‘ın ve Kanuni Esasi‘nin askıya alınmasında Rusya‘nın baskısının söz konusu olduğunu kimi yazarlar dile getirmiĢtir. Kanuni Esasi‘nin Rusya‘nın Balkanlardaki emellerine set çeken bir yapısı olduğu için Abdülhamid‘e elçi vasıtasıyla baskı yaptığı iddia edilse de bunun doğruluğu Ģüphelidir. François Georgean, age, s. 101-102 373 Niyazi Berkes, age, s. 344 72 söylemiĢtir374. Ġngiltere, daha önce de belirtildiği gibi, Rusların Ġstanbul‘a kadar ilerleyeceği ihtimalinin güçlenmesi üzerine derhal savaĢ gemilerini Ġstanbul‘a göndermiĢtir375. Grandük Nikola‘nın buna mukabelede bulunması üzerine Ġstanbul‘da ipler gerilmiĢ, PadiĢahın huzurunda olağanüstü bir toplantı düzenlenerek her ihtimal gözden geçirilmiĢtir. Çok farklı fikirlerin tartıĢıldığı toplantıda Rusların Ġstanbul‘a girmesi olasılığına karĢın saltanatın Anadolu‘ya taĢınması bile teklif edilmiĢtir. Diğer taraftan Ayastefanos‘a kadar gelmiĢ ve Grandük Nikola, barıĢ görüĢmelerini burada yapmaya karar vermiĢtir376. BarıĢ görüĢmeleri için seçilen Ayastefanos‘a (YeĢilköy) Osmanlı Devleti‘nden ġûra-yı Devlet Reisi Saffet PaĢa birinci ve Berlin Sefiri Sadullah Bey de ikinci temsilci olarak gönderilmiĢti. Rusları ise General Ġgnatiyef ve Rus Sefareti maslahatgüzarlığı yapan Mösyö Nelidof temsil etmiĢtir377. Osmanlı Devleti barıĢ görüĢmeleri için seçtiği temsilcilere, görüĢmeler sırasında sergilenecek tavır ve politikalar konusunda bilgiler vermiĢti. Karadağ konusunda muhtemel isteklere binaen Osmanlı Devleti‘nin tavrı Ģu Ģekilde belirlenmiĢti: ―KolaĢin hariç diğer yerlerin geniĢletilmesine muvâfakat edilecek. Bir liman istenilirse, merkezden izin almaya hâcet kalmadan, Avusturya‘nın menfaatlerine dokunan Storina Limanı‘nın terk edilmesine razı olunacak. BaĢka liman talep olunursa saltanat merkezinden müsaade almak gereği ileri sürülerek mazeret beyân edilecek 378.‖ Karadağ‘ın geniĢletilecek arazisi Ġstanbul Konferansı kararları çerçevesini aĢmayacak. Bir liman istenilirse asla ĠĢkodra 374 Söz konusu belgede ayrıca Abdülhamid‘in üç endiĢesine yer verilmiĢtir. Bunlar Rusların müslümanları katletmesi, kendisini esir alması, Ġstanbul‘u terk ettiğinde ise tahttan indirlmesidir. Bu nedenle Ġngiltere‘nin görüĢmelere müdahil olmasını istemiĢtir. Bu belge için bkz. Yuluğ Tekin Kurat, ―Ayastefanos Buhranı Ġle Ġlgili Vesikalar‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C. 4, S. 6, AÜDTC Fakültesi Tarih Bölümü, Ankara 1963, s. 428-503. 375 L. S. Stavrianos, age, s. 408-409. 376 Osmanlı Devleti iki tarafla da konuĢarak ikisini de sakinleĢtirmeye çalıĢmıĢtır. Ġngiltere Hâriciye Nâzırı Lord Derby, Osmanlı Devleti‘nin Londra Sefiri Musurus PaĢa‘ya bir telgraf göndererek Ġstanbul‘daki Ġngiliz vatandaĢlarının güvenliğini sağlamak için Çanakkale Boğazı‘nda her ihtimale karĢı bir donanma bekleteceğini belirtmiĢ ve donanma Ġstanbul‘a doğru hareket etmiĢtir. Grandük Nikola, Çar‘dan ―Eğer Ġngilizler Ġstanbul‘a girerse harekete geçin.‖ talimatını almıĢtır.Mahmud Celaleddin, age, s. 556-560. Ayrıca bkz. A. J. Schem, age, s.684-692 377 Ali Ġhsan Gencer, agm, s. 225 378 BOA, Ġ.DUĠT, 142/49. BarıĢ esaslarını kararlaĢtırmak üzere oluĢturulan tayin olunan temsilciler Ģu Ģekildeydi: Hariciye Nazırı Server PaĢa birinci temsilci, MüĢir Namık PaĢa ikinci temsilci. Ferik Necib PaĢa, Erkanı Harbiye mirlivalarından Osman PaĢa ve Kaymakam Âgâh Bey mütareke görüĢmeleri için vazifelendirilmiĢtir. Mir‟ât-ı Hakîkat, s. 523, 73 tarafından verilmeyip Dalmaçya civarından verilecek. Fakat buna karĢılık ĠĢkodra Gölü ve Boyana Nehri‘nde Karadağ‘a ait gemilerin seyahatine izin verilecek‖ 379. Görüldüğü gibi artık savaĢ masada gerçekleĢiyordu. Bu nedenle seçilen temsilciler ikna gücü yüksek ve iyi yabancı dil bilen kiĢiler olmasına dikkat edilmiĢti. Ġzlenilen strateji gereği, KolaĢin‘deki müslüman nüfusun fazlalığı düĢünüldüğü için Karadağ‘ın KolaĢin‘e doğru geniĢlemesi konusunda direnilmesi istenmiĢtir. Liman konusunda da Avusturya‘nın menfaatine dokunan limanın teklif edilmesi, stratejik bir anlam ifade etmektedir. Bu sayede aralarındaki birliğin bozulması hedeflenmiĢ olabilir. Eğer baĢka bir limanda ısrar edilirse ―saltanat merkezinden müsaade alınması gerektiği‖ öne sürülmesi tamamen zaman kazanma oyalama taktiği idi. 28 Ocak 1878‘de Vekiller Heyeti, Seraskerlikte bir danıĢma meclisi oluĢturarak söz konusu tekliflerin kabul edilip edilmeyeceğine karar vermiĢlerdir. DanıĢma meclisinin Karadağ‘ın bağımsızlığı maddesi hakkındaki görüĢü Ģu Ģekildedir380. ―Karadağlılar, devletin baĢına daima bir belâ olmuĢlardır. Ve onlar yüzünden görülmedik zarar kalmamıĢtır. Bağımsızlıklarını tasdik etmenin zararı, kalpten bağlılıklarının devamındaki zarardan fazla olamaz.‖ Böylelikle Karadağ‘ın bağımsızlığına karĢı karĢı konulmaması görüĢü çıkmıĢtır. Karadağ‘ın bağımsızlığının Ģimdiki durumdan daha fazla bir zarar getirmeyeceği kanaati güç kazanmıĢtır. a. Ayastefanos AntlaĢması‟nda Karadağ‟la Ġlgili Maddeler GörüĢmeler sonucu en nihayetinde 3 Mart 1878‘de imzalanan ve 29 maddeden oluĢan, Karadağ‘ın topraklarını üç katına çıkaranAyastefanos barıĢının maddelerinde Karadağ ve Osmanlı Devleti‘ni ilgilendiren kısımları Ģu Ģekildedir381. 379 Mahmud Celaleddin, age, s. 552 Mahmud Celaleddin, age, s. 544 381 Muâhedat Mecmuası, Cilt IV, s. 183-184; Nihat Erim, Devletlerarası Hukuku ve Siyasi Tarih Metinleri, C. I, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ankara 1953, s. 387-400, Charles Jelavich & Barbara Jelavich, The Establishment of the Balkan National States, 1804-1920 (History of East Central Europe), Universtiy of Washington Press, USA 2000, s. 152-153. 380 74 1. madde: Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında süregelen anlaĢmazlıklara son vermek için Karadağ hudutları aĢağıda yazılı itiraz kaydı ile basılı harita gereğince aĢağıdaki gibi düzeltilecektir. Karadağ hududu Dobrustiça Dağı‘ndan baĢlamakla Ġstanbul Konferansı tarafından gösterilen hat üzerinde ―Bilek‖den geçerek Korino‘ya kadar uzanacak ve oradan Gaçka‘ya (Metokya, Gaçka Karadağ‘a ait olacaktır) ve Piva ve Tara Nehirlerinin birleĢme noktasına doğru giderek Drina Nehri‘nin Lim Çayı ile birleĢtiği noktaya kadar kuzeyden yukarıya çıkacaktır. Prensliğin Doğu hududu da Lim Çayı‘ndan Priyepolye‘ye kadar giderek Rozay (Rostray)‘dan (Bicor ve Zevari Karadağ‘a bırakılacak) Sukublanina‘ya doğru uzanacaktır. Bahis konusu hat, Rayova Plava ve Gusinye‘yi içeri doğru aldıktan sonra ĠĢtib ve Baklenden sıradağlar boyuna doğru Koprivnik Obabavra (Babavırlı) ve Bordra Dağları‘nın tepelerinden de Arnavutluk hududu boyunca giden Prokleti Dağı‘nın en yüksek tepesine kadar uzayacak ve buradan da Biskoçik Dağı tepesine doğru Ġpistihati ve Ayinsi Kastrati‘yi ikiye bölerek ĠĢkodra Gölü‘nden geçip Boyana‘ya varacak ve Boyana Nehri‘nin en derin yerinden denize kadar gidecektir. NikĢik, Gaçka, ĠĢboz, Podgoriça, Zabljak ve Bar Karadağ‘da kalacaktır . Osmanlı Devleti ile Karadağ Prensliği tarafından da üye bulundurulmak üzere teĢekkül edecek bir Avrupa komisyonu, umûmi haritada iki memleketin karĢılıklı menfaat ve emniyetleri açısından lüzumlu sayacağı değiĢiklikleri üzerinden icra etmekle, prensliğin kesin hudutlarını tayin edeceği ve iki memleket de bu değiĢikliklerden dolayı arazi bakımından lüzumu tasdik olunacak bedelleri verecektir. Boyana Nehri‘nde seyredecek gemilerle ilgili madde daima Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında birtakım anlaĢmazlıklara sebebiyet vermiĢ olduğundan zikredilen komisyon bu madde hakkında özel bir nizamnâme kaleme alacaktır. 2. madde: Osmanlı Devleti Karadağ‘ın bağımsızlığını kesinlikle tanıyacaktır. Bilhassa Ġstanbul‘da ve Osmanlı Devleti‘nin lüzum görülecek bazı yerlerinde Karadağ memurlarının bulundurulması, her iki tarafa iltica eden suçluların iadesi ve Osmanlı topraklarında seyahat ve ikamet eden Karadağlıların milletlerarası hukuk kaidelerine ve Karadağlılar hakkında konulan usule göre saltanat kanunlarına ve memurlarına tâbi olmaları hususunda Osmanlı Devleti ile Prenslik arasında cereyan edecek münasebetleri mahiyeti ileride Rusya ile Osmanlı Devleti ve Karadağ Prensliği arasında birlikte tayin olunacaktır. Osmanlı Devleti ile Karadağ hududunda bulunan ahalinin münasebetlerine ve bu hudut üzerindeki müstahkem mevkilere ait meseleleri hal yoluna koymak için Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında bir sözleĢme imzalanacaktır. AnlaĢma sağlanamayan hususlar Rusya ve Avusturya Devletleri tarafından hakem sıfatıyla halledilecektir. Osmanlı Devleti ile Karadağ bundan böyle arazi terki ile ilgili yeni talepler müstesna olmak üzere kendi aralarında herhangi bir ihtilaf çıkarsa ihtilaflarının halledilmesi husussunu Rusya ile Avusturya Devletleri‘ne havale edecekler ve bu iki devlet de hakem sıfatıyla meseleyi bir karara bağlayacaklardır (Harita-6 ve Harita-3). 75 Karadağ askeri yukarıda yazılı saha içinde olmayan araziyi barıĢ yapıldıktan itibaren on gün zarfında tahliye edecektir 17. madde: Osmanlı Devleti son olaylarda parmağı bulunan tebaasına umumi bir af ilan eder. Bundan dolayı hapis veya sürgün edilen kimselerin hepsi derhal salıverilecektir 382.. AntlaĢma maddelerinden anlaĢıldığı gibi Gaçka, NikĢik, ĠĢboz, Zabljak, Bar, Ülgün, Podgoriça, Karadağ‘a bırakılarak Karadağ‘ın toprakları neredeyse 3,5 katına çıkarılmıĢtır. Ayrıca Osmanlı Devleti, Ayastefanos AntlaĢması‘nı 2. maddesinde iĢaret olunduğu gibi Karadağ‘ın bağımsızlığını kabul etmiĢtir. Yine aynı maddedeye göre ileride yaĢanması muhtemel herhangi bir sorun olursa bunun için Avusturya ve Rusya‘nın hakemliğine baĢvurulacaktır. 17. maddeyle de Karadağ olaylarına karıĢan destekleyen ve bölücü faaliyetlerde bulunanların affedilmesi öngörülmektedir. Kısacası bu maddeler Karadağ‘ın hiç hayal edemiyeceği kadar sürpriz maddelerdir. ġunu da ifade etmeliyiz ki Ayastefanos BarıĢı, aynı zamanda ―ön barıĢ― olarak nitelendirilmektedir. Zira Avrupalı devletler barıĢın bir Avrupa konferansında yapılmasını istemekteydiler. Son olarak Panslavizm siyasetinin bir zaferi olarak nitelendirilen Ayastefanos AntlaĢması siyasi dengeyi Rusya lehine tek taraflı olarak bozmuĢtur. Çünkü Karadağ, Sırbistan ve Romanya istiklâllerini kazanırken, Bulgaristan da muhtariyet idaresine kavuĢmuĢ ve Rusya‘nın ―nüfuz sahası‖ olmuĢtur383. Ayastefanos AntlaĢması‘nın menfaatlerine ters düĢtüğünü bilen iki devlet (Avusturya-Macaristan ve Ġngiltere, memnuniyetsizliklerini gizlemediler384. Dengeleri bozan hatta altüst eden Ayestefanos AntlaĢması, menfaat çatıĢması nedeniyle kısa süre sonra Berlin Kongresiyle tekrar ele alınacaktır. 382 Muâhedat Mecmuası, Cilt, IV, s.185-194. Ali Fuad Türkgeldi, Mesâil-Ġ Mühimme-i Siyâsiyye, TTK, Ank 1987 Haz. Bekir Sıtkı Baykal, s. 49. Mahmud Celaleddin, age, s. 579 383 Mahir Aydın, ġarkî Rumeli Vilayeti, TTK, Ankara 1992, s. 11 384 Enver Ziya Karal, age, s. 68 Ali Ġhsan Gencer, ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C.4, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 225 76 b. Ayastefanos AntlaĢması‟nın Arnavutlar Arasında Yankıları Arnavutlar, Kigalar ve Toskalar olarak ikiye ayrılırlar. Kigalar, Arnavutluk‘un kuzeydoğusunda yaĢayan kesimidir. Sünni Müslüman olan bu kesim, dağlarda kabile hayatı yaĢamakta ve muhafazakâr bir hayat sürdürmektedir. Güneyde yaĢayan, köylü ve göçebe olan Toskalar da Sünni Müslüman‘dır. Katolik Arnavutlar ise kuzeyde yaĢarlar ve Malisörler olarak adlandırılırlardı385. 19. yy‘ın ikinci yarısında Tımar siteminin bozulmaya baĢlamasıyla birlikte, Arnavutluk‘ta ―Feodal Lordlar‖ yetiĢmeye baĢlamıĢtır. Büyük arazi sahipleri, ―paĢalık‖ adıyla faaliyet göstererek Osmanlı Devleti‘ne ekonomik ve politik açıdan bağımlılıkları azalmıĢtır. Ġlk etapta 1835, 1844, 1856 ve 1865 yıllarında köylü isyanları olarak karĢımıza çıkan ayaklanmalar, politik bir mahiyet taĢımamakla birlikte, vergilerin fazlalığından ve Osmanlı memurlarının zulmünden kaynaklanan, bir baĢkaldırı niteliği taĢımaktadır386. Ayastefanos AntlaĢması‘nda Karadağ‘a bırakılan yerlerdeki nüfusun büyük bir çoğunluğunu Arnavutların oluĢturduğu göz önüne alınırsa, Arnavutların sessiz kalması düĢünülemezdi. Topraklarının kendilerine sorulmadan Karadağ‘a bırakılmasını hazmedemeyen Arnavutlar, yaklaĢık 132 kiĢinin imzasının bulunduğu bir dilekçeyi Ġtalyan hükûmetine göndermiĢler ve yardım istemiĢlerdir. Nisan 1878‘de Yakova‘da bir araya gelerek, liderliğini Gusinye Kaymakamı Ali PaĢa‘nın yaptığı gizli bir hareketi Arnavutça‘da ―dağlı‖ anlamına gelen Malisör, Kuzey Arnavutluk halkının bir kısmına verilen isimdir. Bekir Sıtkı Baykal, Tarih Terimleri Sözlüğü, TDK, Ankara 1974. 385 Arnavutların askerlik zorunluluğu olsada genelde gönüllü olarak askerlik yaparlardı. Luigi Villari, ―Races, Religions And Propagandas‖ The Balkan Question, London 1905, Ed, Luigi Villari, s. 158. 386 18.yy Kara Mahmud PaĢa‘nın ve Tepedelenli Ali PaĢa‘nın hareketleri, milli hareketlere bir örnek olarak gösterilebilir. 18.yy sonlarında ĠĢkodra Valiliği yapan Kara Mahmut PaĢa, önceleri devlete Osmanlı Devleti‘ne bağlı bir kiĢiyken, daha sonları kuvvetine güvererek ve Kegalara dayanarak istiklal hareketine giriĢmiĢtir. Her nekadar bu hareket milli hislere dayandırılsa da, Kara Mahmud‘un, saltanat merkezinin zaafından istifade ederek, mevcut olan derebeyliğini geniĢletmek arzusu içinde olduğu görülür. Kabile hayatı sürdüren Arnavutlarda, 19.yy‘ın getirdiği milliyetçilik akımı anlamında bir milli hareketi görmek imkansızdır. Fakat ―insiyâki bir surette milli hissin milli gururun varlığı kabul olunmalıdır.‖ Ayrıca Tepedelenli Ali PaĢa hareketi ise Arnavutların milli hislerinin daha etkili olduğu bir harekettir. Vezirlik makamına kadar ulaĢan Tepedelenli Ali PaĢa, Osmanlı Devleti‘ne itaatsizlik gösterdi. Napolyon Devri‘nde Fransa‘dan maddi ve manevi destek de alan Tepedelenli Ali PaĢa‘nın bu hareketine milli bir ayaklanma demek mümkündür. Yusuf Akçura, Osmanlı Devleti Dağılma Devri XVIII-XIX Asırlarda, TTK, Ġstanbul 1940, s. 33 77 baĢlatmıĢlardır387. Ayrıca, ―Arnavutların hukukunu müdafaa‖ gerekçesiyle, Ayastefanos AntlaĢması kararlarına tepki anlamında Prizren‘de 23–30 Mayıs 1878 tarihleri arasında yaklaĢık 300 Arnavut temsilcinin katıldığı bir ittihat kongresi düzenlenmiĢtir (Lidhja Shqiptare Prizrenit)388. ―Arnavut Halkının Haklarını Koruma Merkezi Komitesi‖ olarak adlandırılan bu teĢkilat, barıĢ içinde yaĢamayı kabul ederken, kendi topraklarını korumamazlık etmeyecekleri kararını almıĢ, Arnavut topraklarının, Arnavutlara bırakılmasını istemiĢlerdir389. Arnavutların mağduriyetini gören II. Abdülhamid, Rusya‘ya kızmıĢ, Arnavutluktaki bu tepkileri desteklemiĢtir. ĠĢkodra Valisi Hüseyin PaĢa‘ya haber göndererek Rusların dayatmasına karĢı, Arnavutların seslerini daha çok yükseltmelerini sağlamasını istemiĢtir. 10 Haziran 1878‘de Prizren‘de toplanan Arnavutlar, Ayastefanos AntlaĢması uygulanırsa, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa komutasında otonomi ilan edebileceklerini belirtmiĢlerdir390. Hem Sultan Abdülhamid‘e hem de devam etmekte olan Berlin Kongresi‘ne391 gönderilen yazılı metne karĢı Abdülhamid, yöre halkının seslerini yükseltmesinin Berlin Kongresi‘nde bir baskı oluĢturacağını düĢünerek Prizren‘deki bu harekete ses çıkarmamıĢtır392. 1878 yılının baĢlarında Ġstanbul‘da gizli bir örgüt olarak kurulan Arnavut Ġhtilâl Komitesi Arnavutluk‘taki bu hareketliliğin temellerini oluĢturmuĢtur393. Diğer yandan Beaconsfield‘e gönderilen bir mesajda, ―Slav birliğine set olarak Arnavut çıkarlarını savunması‖ istenmiĢtir. Prizren Birliği tarafından gönderilen bu mesajın nedeni ise, Ayastefanos AntlaĢması‘nda Arnavutların yok sayılmasıdır. Prizren 387 Peter Bartl, Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları, Bedir Yayınları, Çev. Ali Taner, Ġstanbul 1998, s. 196 388 Münir Aktepe, ―Kosova‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ankara 2002, s. 218 389 Constantine A. Chekrezi, Albania Past And Present, Mcmillian Company, NY 1919, s. 51. Abidin Temizer, Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları ve Çözümü 1878-1912, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Y.Doç.Dr. Mucize Ünlü, Samsun 2007, s. 33 390 Prizren‘de oluĢturulan bu meclisin Kosova ĠĢkodra Manastır ve Yanya eyaletlerinden üç dini temsil eden 80 delegeyi bir araya getirdiği belirtilmektedir. Georges Castellan, age, s. 375 391 Berlin Kongresine Arnavut Ġttifakı‘nı temsilen Abdül Fraseheri ve Jani Vreto gitmiĢlerdir. Peter Bartl, age, s. 203 392 Necip P. Alpan, KuruluĢunun 100. Yıldönümünde Prizren Birliği ve Arnavudlar, ÇağdaĢ Basımevi, Ankara 1978, s. 45 393 Abdül Frasheri, Ziya PriĢtine, Jani Vreto bu örgütün önemli liderlerindendir. Peter Bartl, age, s. 200 78 Birliği‘nin bir halk ordusu örgütlemesine baĢladığı haberleri yayılmıĢtır. Aslında bu; Karadağlılara, Yunanlılara ve Bulgarlara karĢı bir savunma savaĢı hazırlığıdır. Böylece Arnavutlar, ―Millet sistemi‘ öldü, artık ‗Arnavut Millî Hareketi‘ var‖ sinyali vermiĢlerdir394. Netice itibariyle Ayastefanos AntlaĢması‘nda, Arnavutların yoğun olarak yaĢadıkları yerlerin Karadağ‘a terk edilmesi, Arnavutları kızdırmıĢ, ileride kurulacak Arnavutluk için sosyal ve psikolojik zemin oluĢmaya baĢlamıĢtır. Zira Karadağ‘a terkidilen Arnavut toprakları, Arunavut halkının üzerinde telafisi imkansız yaralar açacaktır. D. BERLĠN KONGRESĠ ve BERLĠN ANTLAġMASIN‟DA KARADAĞ François Georgeon, Abdülhamid‘in Ayastefanos AntlaĢması‘nın kabul edilemez çok ağır maddelerini kabul etmesini ―en kötü seçenekten yarar umma politikası‖ olarak değerlendirerek, maksadının Ġngilizleri Ruslara müdahaleye sevk etmek olduğunu ifade etmektedir. Her ne kadar savaĢ bunu baĢaramamıĢsa da Ayastefanos AntlaĢması‘nın bunu baĢarabileceğini düĢündüğünü söylemektedir. Bir yandan Rus baskısı ve korkusuyla Ġstanbul‘a akın eden muhacirler, diğer taraftan Abdülhamid‘e karĢı giriĢilen ve ―Çırağan Vakası‖ olarak bilinen darbe teĢebbüsü395Abdülhamid‘in bu zor günlerde kafasını meĢgul eden hususlardandır. Nitekim Abdülhamid‘in istediği olmuĢ ve Ayastefanos‘un ağır maddelerine sessiz kalamayan Ġngiltere ve Avusturya, maddelerin tekrar tartıĢılması için Berlin‘de bir kongre toplanmasını istemiĢlerdir. 394 Misha Glenny, Balkanlar 1804-1999, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2000, s. 141-142 Mektebi Sultani eski öğretmenlerinden Ali Suavi “Sultan Abdülhamid meşru padişah Sultan Murat’tan saltanatı gasperederek onu Çırağan’a hapsetti ve milleti de bu konkunç savaş felaketine sürükledi” diyerek etrafına topladığı kiĢilerle 18 Mayıs 1878 de bayramlarda halka açık olan Yıldız Sarayı‘na giderek 300 kiĢiyle baskın yapmıĢtır. Lakin baĢarılı olamamıĢ ve orada öldürülmüĢtür. Olaylarda 80 ihtilalci öldürülürken diğerleride hapse atılmıĢtır. Joan Haslip Abdülhamid‘in bu olaydan sonra Yıldız Sarayı‘na kapandığını ve tehlikelere karĢı Yıldız Sarayı‘nı adeta bir Ģatoya çevirdiğini söylemektedir. Joan Haslip, age, s. 163-164. II. Abdülhamid‘e karĢı Ali Suavi‘nin Çırağan Vakası darbe teĢebbüsü sonucu, darbeciler baĢta Ali Suavi olmak üzere 85 kiĢi çatıĢma sırasında öldürülmüĢtür. Darbe giriĢimi halk arasında Ģok etkisi yapmıĢtır. Rusların Ġstanbul‘u iĢgal ettiğini sanan halk arasında kargaĢa hakim olmuĢtur. EndiĢeye kapılan esnaf kepenkleri kapatmıĢtır.François Georgeon, age, s. 107-109 395 79 Dikkat edilirse, Ayastefanos AntlaĢması‘yla Rusya, Karadağ‘ın topraklarını geniĢleterek ona bağımsızlık sağlamıĢtır396. Bu Ģekilde Rusya Avusturya‘nın Adriyatik‘e inmesini engellemek istemektedir. Avusturya‘nın bir diğer itiraz noktası da Bosna Hersek‗tir. Avusturya, Bosna‘ya özerklik verilmesini istemiyordu. Diğer taraftan ―Büyük Bulgaristan‖ın Avusturya‘nın Selanik‘e giden yolunu keseceğini düĢünmüĢ ve bir an evvel Ayastefanos AntlaĢması‘nın tekrar gözden geçirilmesini istemiĢtir397. Ayrıca devletlerin Rusya‘nın etkisinin artmasından rahatsız oldukları net bir Ģekilde görünmektedir. Bu arada Berlin Kongresi toplanmadan önce Avusturya-Macaristan, iĢi sağlama almak için Ġstanbul‘daki Avusturya elçisi, Hâriciye Nâzırı Saffet PaĢa‘ya bir teklifte bulunarak Bosna Hersek‘i kendilerine bırakmalarını istemiĢtir. Aksi takdirde Berlin Kongresi‘nde Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan‘ın sınırlarının küçültülmesi ile ilgili tavrının Osmanlı aleyhinde olacağını söyleyerek, Kadarağ‘ın, Bosna Hersek‘te herhangi bir ayaklanma çıkarması hâlinde Bosna Hersek‘e asker çıkaracağını iletmiĢtir398. Osmanlı Devleti, Avusturya‘nın Karadağ‘ı kullanarak yaptığı bu tehdidi ciddiye almamıĢ teklifi reddetmiĢtir. Ġngiltere‘nin itirazı, kurulan Büyük Bulgaristan‘ın Ġstanbul ile Avrupa‘nın bağını keseceği ve Osmanlı Devleti üzerindeki Rus etkisiyle ilgilidir. Ġngiltere‘yi kendi safına çekmeye çalıĢan Abdülhamid ise Ayastefanos AntlaĢması‘nın Büyük Devletlerin katılımıyla gerçekleĢecek bir konferansta görüĢülmesini sağlaması için ―Kıbrıs‘ın idaresinin geçici olarak Ġngilizlere verilmesini‖ istemiĢtir. Ayrıca Abdülhamid, Ġngilizlere verdiği tavizlerin nedenini yaĢadığı darbe giriĢimlerine bağlamaktadır399. Öyleki Ali Suavi‘nin Ġngiliz ajanı olduğu ve Çırağan Vakası‘nın da Ġngilizlerin desteğiyle olduğu iddia edilmektedir400. Nitekim 4 Haziran 1878‘de Kıbrıs 396 Nihat Erim, age, s. 387-388 SavaĢ öncesinde Avusturya ve Rusya‘nın PeĢte AntlaĢması‘nda aldığı kararlarda Bosna Hersek‘e bırakılmıĢtı. SavaĢ sonrası Rusya tavrını değiĢtirerek Bosna Hersek‘e özerklik isteyerek orada da kendi etkisini hissettiriyordu.Enver Ziya Karal, age, C. VIII, s. 68 398 Mir‟at-ı Hakikat, s.596 399 François Georgeon, age, s. 114-115 400 Ali Suavi‘nin Ġngiliz ajanı olduğu yönündeki iddialar eĢinin Ġngiliz olmasından kaynaklanmaktadır. Hüseyin Çelik, Ali Suâvi ve Dönemi, ĠletiĢim yay, Ġstanbul 1994, s. 449 397 80 Konvensiyonu imzalanarak Kıbrıs‘ın yönetimi Sultan adına Ġngilizlere bırakılmıĢtır401. Abdülhamid‘in ifadeleriyle, Ġngilizler, Rusya‘ya karĢı gibi görünerek Rusya ile birlikte hareket etmiĢ ve hatta birlikte nota vermiĢtir402. Ġngiltere ile Rusya arasında söz konusu anlaĢmazlıklar halledildikten sonra Avusturya, Ġngiltere ve Almanya‘nın arzusuyla, şark meselesini tekrar görüĢmek üzere Bismarc baĢkanlığında 13 Haziran 1878‘de Berlin Kongresi toplanmıĢtır403. ÇalıĢmalar bir ay sürmüĢ ve sonuçta 13 Temmuz 1878‘de Berlin AntlaĢması imzalanmıĢtır. AntlaĢmaya imza koyan devletler Almanya, Avusturya-Macaristan, Fransa, Ġtalya, Rusya, Ġngiltere ve Osmanlı Devleti‘dir. Bu antlaĢmada Osmanlı Devleti‘ni Nafia Nâzırı Aleksandr Karatodori PaĢa,404 MüĢîr Mehmet Ali PaĢa ve Berlin Sefiri Sadullah Bey temsil etmiĢtir. Kongrede Karadağlılar ise Bojo (Boţo) Petroviç ve Voyvoda Stanko Radonjiç, tarafından temsil edilmiĢtir. AntlaĢma maddeleri 20 oturum sonucunda 64 madde hâlinde belirlenmiĢtir405. Osmanlı Devleti‘nin müzakerecilerinden Aleksandır Todori PaĢa‘nın layihasında belirttiği üzere,406 PadiĢah II. Abdülhamid ve Bâb-ı Âli tarafından belirlenen, müzakerelerde takip edilecek yol haritası ve talimatlar Ģu Ģekildedir: 1. Balkan savunma hattı Osmanlı Devleti‘nde kalacak 2. Varna istihkâmları Osmanlı Devleti‘nde kalacak 3. Karadağ ve Sırbistan hududunun Arnavutluk yönünde geniĢlememesi için azami gayret gösterilecektir407. 401 Martin Sicker, The Islamic World in Decline: From the Treaty of Karlowitz to the Disintegration of the Ottoman Empire, Praeger Publisher, USA 2001, s. 166-167 II. Abdülhamid, Ġngiliz elçisi Sir Henry Layard‘a Kıbrıs‘ın, Kars, Ardahan ve Batum‘un Ruslar tarafından Osmanlı Devleti‘ne geri verilinceye kadar geçici olarak Ġngilizlere verildiğini belirtmiĢtir. Bu gizli anlaĢma basına sızmıĢ ve The Globe gazetesinde yayınlanmıĢtır. Bunun üzerine Fransa Berlin AntlaĢması‘ndan çekilmek istemiĢti. Bismarkın gayretleriyle tekrar analĢma masasına oturulmuĢ ve Berlin AntlaĢması imzalanabilmiĢti. Michel de Grece, II. Abdülhamid Yıldız Sürgünü, Milliyet Yay. Çev: Derman Bayladı, Ġstanbul 1995, s. 147148 402 Sultan II. Abdülhamid Han, Devlet ve Memleket GörüĢlerim, Çığır Yay, Ġstanbul 1976, Haz: Alaaddin Çetin & Ramazan Yıldız, s. 54 403 Bayram Kodaman, agm, D.G.B.Ġ.T., C. 12, s. 146 404 Alexander Karatheodori (1833-1906) Osmanlı Devleti‘nin Fener Rum kökenli devlet adamıdır. Berlin‘de doğmuĢ, Paris‘te öğrenim görmüĢtür. Osmanlı Devleti‘ndeki bir çok Fenerli Rum gibi o da devlet memuru olmuĢtur. Ayastefanos AntlaĢması‘nda ve Berlin AntlaĢması‘nda aktif rol almıĢtır. 1879 da Hariciye Nazırı olarak görevlendirilmiĢtir. 405 Mirat-i Hakîkat, s. 634. 406 BOA, Y.PRK A, 1/109. 407 Alexander Todori PaĢa Layihası hakkında geniĢ bilgi için bkz. Türkgeldi, age, s. 63-64. 81 a. Berlin AntlaĢması‟nda Karadağ ile Ġlgili Maddeler Karadağ-Osmanlı iliĢkileri açısından bir dönüm noktası diyebileceğimiz Berlin AntlaĢması‘nın Karadağ‘ı ilgilendiren kısımlarına göz atmakta fayda mülahaza ediyoruz. Madde 26: Karadağ‘ın bağımsızlığı hem Osmanlı hükûmeti hem de antlaĢmaya imza koymuĢ bulunan diğer devletler tarafından tasdik olunmuĢtur 408. Madde 27: AntlaĢmayı imzalayan devletler aĢağıdaki Ģartlarda müttefiktirler. Karadağ‘da din ve mezhep ayrılığı hiç kimse için lideri ve siyasi haklardan yararlanmakta kamu hizmetinde görev almakta veya nerede olursa olsun çeĢitli sanat ve sanayinin icrasında ehliyetsiz tutmaklığa ve mahrum edilmezliğe sebep sayılmayacaktır. Karadağ‘daki yerli ve yabancıların ayinlerini serbestçe yapmaları sağlanarak gerek çeĢitli cemaatlerin rütbeleri sırasına göre tertibinde ve gerek ruhani liderleriyle olan münasebetlerinde hiçbir mani çıkarılmayacaktır. Madde 28: Karadağ‘ın yeni hudutları aĢağıdaki Ģekilde tayin olunmuĢtur: Hudut hattı Klobuk‘un Kuzey tarafında bulunan Ġlinobrodo‘dan baĢlayarak Hersek‘te kalan Grankarevo‘ya doğru Trebinçika üzerine inilecek. Bundan sonra çayın Çeplika Çayı ile birleĢtiği yerin aĢağısında bir kilometre mesafede bulunan noktaya kadar mecrası boyunca çıkacak ve oradan en kısa bir hat ile Trebinçika etrafındaki tepelere ulaĢacaktır. Bundan sonra Pilatova Köyü‘nü Karadağ‘a bırakarak bu köye doğru yönelecek ve Somina-Planina ile Çurilo Tepesi arasındaki geçite kadar BilekKorito-Rafo yolundan mümkün mertebe altı kilometre mesafe uzakta durmak üzere kuzey yönünde tepelerden gidecek ve sözü edilen geçitten Vratkoviçi Köyü‘nü Hersek‘e bırakarak Orlin Tepesi‘ne kadar doğuya yönelecektir. Bu noktadan itibaren hudut hattı Ravno‘yu Karadağ‘a bırakarak Leberçnik ve Volucak Tepelerini geçmek üzere doğrudan doğruya kuzey ve kuzeydoğu tarafından ilerleyecek. Bundan sonra en kısa bir hat ile Piva üzerine inip ve Piva‘yı geçip Krkvika Nedvina arasından Tara‘ya ulaĢacaktır. Bu noktadan Moykovaç‘a kadar Tara boyunca çıkacak ve oradan Sisko Jezero‘ya kadar bu mahalden itibaren ġekülar Köyü‘ne kadar eski hudut ile karıĢacaktır. Oradan yeni hudut Mokra-Planina tepelerinden giderek Mokra köyü Karadağ‘da kalacak bundan sonra baĢlıca sıradağları ve bir taraftan Lim ve diğer taraftan Drina ile Sivna arasındaki su bölümü çizgisini tutarak Avusturya Erkan-ı Harp haritasının 2166 iĢaretli noktasına varacaktır. Hudut hattı bir taraftan Kuçi-Drekaloviçi aĢireti ve diğer taraftan KuçkaKrajna ile Klemanti ve Grudi aĢiretleri arasındaki bugünkü hudutla Podgoriça arasına kadar karıĢacak ve oradan Klemanti, Grudi ve Hoti aĢiretlerini Arnavutluk‘a bırakarak Plavnika üzerine yönelecektir. Oradan yeni hudut Gorika-Topal adını taĢıyan adacık yakınında gölü geçerek 408 Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 293. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 126. Nihat Erim, age, s. 403-424. Ayrıca bkz. ―Modern History Surce Book: The Treaty of Berlin, 1878 Excerpts on the Balkans‖ The Internet History Sourcebooks Project, Ed: Dr. Paul Halsall, Fordham University, New York 2006, <http://www.fordham.edu/halsall/mod/1878berlin.html e.t. 13.11.2008. Nihat Erim, age, s. 403-424. 82 doğruca tepenin en yüksek noktalarına ulaĢılacak oradan da Meguret ve Kalimet arasındaki su bölümü çizgisini takip ederek Mirkovici Karadağ‘a bırakacak ve Venedik körfezine Kruci‘den inecektir. Hudut hattının güney batı tarafı Suca (Susona) ve Zupsi Köyleri arasında sahilden geçen ve Vrsuta-Planina üzerinden bugünkü Karadağ hududunun güney doğu noktası sonuna varan bir hat ile teĢekkül edecektir. Madde 29: Bar ile sahilleri Karadağ‘a aĢağıdaki Ģartlarla ilhak olunmuĢtur. Yukarıda tayin olunan hudut gereğince bu arazinin güney tarafında bulunan yerler Ülgün dâhil olmak üzere Boyana‘ya kadar Osmanlı Devlet‘ine iade olunacaktır. Ġspiç (Spizza) kasabası hududun mufassal tarifinde gösterilen arazinin kuzey hattına kadar Dalmaçya‘ya ilhak olunacaktır. Boyana üzerinde Karadağ için gemicilik tamamen serbest olacaktır. Bu nehir boyunca istihkâmlar inĢa olunmayacak ve ĠĢkodra mevkiinin mahalli savunması için lazım gelen istihkâmlar müstesna olup bu istihkâmlar ĠĢkodra Ģehrinden altı kilometre öteye gitmeyecektir. Karadağ‘ın ne savaĢ gemisi ne de savaĢ bayrağı olacaktır. Bar Limanı ile bütün Karadağ suları her milletin savaĢ gemilerine kapalı olacaktır. Karadağ toprağı üzerinde göl ile deniz sahili arasında bulunan istihkâmlar yıkılacak ve bu mıntıka dâhilinde yeni istihkâmlar yapamayacaktır. Gerek Bar‘da ve gerek Karadağ sahilideki liman ve karantina zabıtası Avusturya Devleti tarafından sahilleri korumaya mahsus ufak gemiler vasıtasıyla yerine getirilecektir. Karadağ Dalmaçya‘da yürürlükte bulunan deniz kanunlarını kabul edecektir. Avusturya‘da Karadağ‘ın ticaret gemilerini konsolosları vasıtasıyla himaye etmeyi taahhüt eder. Karadağ yeni toprakları dâhilinde bir karayolu ile bir demiryolu inĢa ve idare etmek hak ve salahiyeti hususuna Avusturya ile birlikte karar verecektir. Bu yollar üzerinde tam bir ulaĢım serbestliği sağlanacaktır 409. Bu arada Berlin AntlaĢması görüĢmeleri devam ederken 1 Temmuz 1878‘de Avusturya-Macaristan rapor hazırlayarak Bar ve çevresinin Karadağ‘a bırakılması gerektiğini belirtmiĢtir. Ġspiç‘in ise Dalmaçya‘ya bırakılmasını tavsiye etmiĢtir. Raporda Ülgün, Osmanlı Devleti‘ne bırakılması önerisi de yer almıĢtır. Osmanlı Devleti Bar, KolaĢin, Plave, Gusinye ve Podgorica‘nın Karadağ‘a teslimini öngören rapora itiraz ederek kabulünün mümkün olmadığını söylese de daha sonra Hersek tarafından toprak verilmesi koĢuluyla kabul edilebileceğini söylemiĢtir410. Lâkin, konsensüs oluĢmadığı için konuyu Tahdid-i Hudud Komisyonu‘na havale etmiĢlerdir411. Tahdid-i Hudut Komisyonu‘nun raporuyla, 29. madde bu Ģekilde oluĢmuĢtur. 409 Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (Ed), age, s. 295-296. Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, Ġstanbul 1297, 151-152. 411 Onuncu protokolde yer almaktadır. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 329-330. 410 83 Madde 30: Ġslam ve saireden Karadağ‘a ilhak olunan arazi dâhilinde emlaki bulunup da prenslik haricinde yerleĢmek isteyenler mülklerini iltizama vererek veya baĢkaları vasıtasıyla idare ettirerek muhafaza edebileceklerdir. Kimsenin emlaki kanunen kamu yararı için olmadıkça ve kıymeti önceden ödenmedikçe alınamayacaktır. Osmanlı ve Karadağlı üyelerden oluĢan bir komisyon devlete ait emlakin ve vakıfların Bab-ı Ali hesabına olarak devredilmesi ve kullanılmasına dair iĢleri ve onlarda halkın iliĢiği bulunursa bu gibi meseleleri üç sene zarfında halledecektir. Madde 31: Karadağ Prensliği Ġstanbul‘a ve Osmanlı ülkelerinin lüzum görünecek diğer yerlerine Karadağ memurları tayin olunmak hususuna doğrudan doğruya Bab-ı Ali ile müzakere ederek karar verecektir. Osmanlı topraklarında seyahat veya ikamet eden Karadağlılar milletlerarası umumi hukuk kaideleri ve Karadağlılarla ilgili olarak konulan adetler ve teamüllere göre Osmanlı kanun ve mahalli memurlarına tabi olacaklardır. Madde 32 Karadağ askeri prensliğin yeni hudutları dıĢında halen ellerinde bulunan toprakları hâlihazır antlaĢmanın tasdik belgelerinin mübadelesinden itibaren yirmi gün zarfında mümkün olduğu takdirde daha önce tahliye etmeye mecburdurlar. Osmanlı askerleri dahi Karadağ‘a terkolunan toprakları yine yirmi gün zarfında tahliye edeceklerdir. Müstahkem mevkileri terk etmek, erzak ve mühimmatını çıkarmak ve derhal çıkarılması mümkün olmayan savaĢ malzemesi ve sairesinin defterini tanzim etmek için kendilerine fazladan on beĢ gün daha mühlet verilecektir. Madde 33 Karadağ‘ın barıĢ antlaĢmasıyla kendisine verilen yeni topraklar için Osmanlı umumi borçlarından bir hisse alması lazım geleceğinden Ġstanbul'da oturan yabancı devlet sefirleri bunun miktarını Bab-ı Ali ile birlikte adilane bir eser üzerine tayin edeceklerdir Madde: 62 Babı Âli din ve ibadet serbestliği kaidesinin en geniĢ Ģekilde tutmakla beraber muhafaza ve ibka etmek arzusunda bulunduğunu beyan etttğinden andlaĢmayı imzalayan taraflar bu ihtiyari beyanı senet kabul ederler. Osmanlı toplraklarının her tarafında din ve mezhep ayrılığı hiç kimse için idari ve siyasi haklardan yararlanmakta kamu hizmeti memuriyet ve Ģerefe nailiyette ve bütün meslek ve sanatların icrasında engel sayılmayacaktır. Din ve mezhep farkı gözetilmeksizin mahkemeler huzurunda hepsinin Ģahitlikleri kabul edilecektir. Herkese ibadet hürriyeti verilecek ve çeĢitli cemaatlerin silsile-i merâtib üzere tertibinde ve ruhâni liderleriyle olan münasebetlerinde hiçbir mâni çıkarılmayacaktır. Anadolu‘da ve Osmanlı Avrupası‘nda seyahat eden her milelte mensup ruhban ve ziyaretçiler. Aynı hak ve imtiyazlardan faydalanacaklardır. Osmanlı topraklarında oturan konsolosların ve siyasi görevlilerin gerek 84 yukarıda zikredililen Ģahısları ve gerek kutsal yerler ve sairede bulunan dini tesisleri ve hayır eserlerini resmen himaye etmek hakları tasdik olunur 412. AntlaĢma maddelerine bakıldığında 26. maddeden 33. maddeye kadar olan kısım Karadağ ile ilgili olduğu görülmektedir. Osmanlı Devleti Berlin Kongresi‘nde Karadağ‘a Arnavutluk‘tan toprak verilmesini ve Karadağ‘ın istiklâlinin yanında nakden ve arazi karĢılığında savaĢ tazminatı istenmesi de söz konusu olmuĢtur. Fakat Osmanlı Devleti bunu ağır bulmuĢtur. Zira Ona göre Karadağ'ın bağımsızlığını kazanması dahi yeterli olacaktır413. AnlaĢmanın ilgili maddelerinden de anlaĢılacağı üzere, Karadağ‘a sadece tazminat ödenmesi maddesinden vazgeçilmiĢtir. Ayastefanos AntlaĢması‘ndan çok mutlu ayrılan Karadağ, Avusturya‘nın istekleri üzerine Berlin AntlaĢması‘yla hayal kırıklığına uğramıĢsa da,414 kazandığı bağımsızlık yeterince büyük bir geliĢmedir. Berlin AntlaĢması, bağımsızlık sevinciyle çalkalanan bu küçük Balkan devletinde yepyeni sorunların da baĢlangıcını teĢkil edecektir. b. AntlaĢmanın Devletlerarası ĠliĢkilerdeki Sonuçları Berlin AntlaĢması, Karlofça AntlaĢması‘ndan sonra yapılan en ağır antlaĢmalardan biridir415. Avrupalı devletler tarafından Şark Meselesi olarak adlandırılan Türklerin Avrupa‘dan atılması amacını taĢıyan sorunun416 ikinci aĢaması 1683 Viyana bozgunuyla baĢlamıĢtır. Ġkinci aĢamada izlenen stratejiyi iki kısma ayıran Prof. Dr. Bayram Kodaman, birincisinin Balkanlar‘dan Türkleri atmak, ikincisinin ise Balkanlar‘daki Türk olmayan Müslüman unsurları Osmanlı Devleti‘nden ayırmak olduğunu açıklamaktadır. Türkleri Balkanlar‘dan atmak için ise a.Reform safhası b. Muhtariyet safhası c. İstiklâl safhasının gerçekleĢtirmeye çalıĢıldığını ifade eden 412 BOA, Y.PRK.A, 1/110. Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s.129, The New York Times, ―The New Ottoman Empire‖ July 15, 1878. 413 BOA,Y.E.E, 84/119 414 Aram Andonyan, age, s. 28 415 Bayram Kodaman, agm, C. 12, s. 148 416 John Mc Donald, Turkey And The Eastern Question, Dodge Publishing Co. NY 1912, s. 36 85 Kodaman‘ın bu sınıflamasına bakıldığında417 reform safhasının geçildiği, muhtariyet safhasının ise Karadağ özelinde bakıldığında yaĢanmadığı görülmektedir. Lâkin Karadağ‘ın resmî olarak muhtariyet kazanmasa da fiilî olarak muhtariyet kazandığını zaten bilinmektedir. İstiklâl safhasının ise Berlin AnlaĢması‘yla gerçekleĢtiği müĢahe edilmektedir. Bu antlaĢma sonunda görüldü ki, Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘daki topraklarını paylaĢma sorunu eskiden olduğu gibi Rusya ve Avusturya arasında olmayacaktır. Yeni yeni aktörler ortaya çıkmıĢtır. Kendilerini Balkanlar‘daki Osmanlı topraklarının vârisi olarak gören Balkan milletleri vardı ki, bunlar hep büyümek arzusu ve hedefinde olan devletlerdir418. Kısacası, büyük devletlerin artık yeni bağımsız devletleri de hesaba katması gerekmektedir. Berlin Kongresi‘nin bir diğer etkisi ise Üç Ġmparator Ligi olarak anılan ve 1872‘de kurulan birliğin de dağılmasına yol açmasıdır. Rusya, savaĢı kazanmasına rağmen, antlaĢmadan pek memnun gözükmediği için Rusya, Avusturya-Macaristan ve Almanya ile arası açılmıĢ, bu da, ―Üç Ġmparatorlar Ligi‖nin sonunu oluĢturmuĢtur419. Abdülhamid‘in ―Ġslâm aleyhine bir entrika‖420 olarak nitelediği Berlin AntlaĢması, Osmanlı Devleti‘nin dağılma sürecini oluĢturan etmenlerden biri olarak görülmektedir. Söz konusu antlaĢmayla Osmanlı Devleti‘nin 287.510 km2 yer kaybettiği bir gerçektir. Ayrıca, Berlin AntlaĢması, Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘dan tasfiyesi gibi gözükse de gerçeği yansıtmamaktadır421. Ġngiltere BaĢbakanı Beaconsfield, Londra‘ya ―onurlu bir antlaĢma‖ ile dönerken, Rusya, kendisini küçük düĢürülmüĢ 417 ġark Meselesinin birinci safhası Türklerin Ortadoğu‘ya geliĢi ve Batı‘ya doğru yürüyüĢüdür. Bu ilerleme yani birinci safha 1683 Viyana kuĢatmasında son bulmuĢtur. Bayram Kodaman, Cumhuriyet‟in Tarihi Fikri Temelleri ve Atatürk, SDÜ, Atatürk Ġlkeler ve Ġnkilap Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, Isparta 2002, s. 13. Ayrıca bkz. Bayram Kodaman, ―ġark Meleselesi‖ Prof Dr. Abdülhalik M. ÇAY Armağanı, Ankara 1998, C. I. s. 632-634 418 Aram Andonyan, age, s. 44 419 Serj Goryanof, Devlet-i Osmaniye-Rusya Siyaseti, Çev: Macar Ġskender ve Ali ReĢad, Kanaat Matbaası, Dersaadet 1331, s. 451. Fahir Armaoğlu, age, s. 531 420 Caroline Finkel, Rüyadan Ġmparatorluğa Osmanlı: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Öyküsü 13001923, Çev: Zülal Kılıç,TimaĢ Yayınevi, Ġstanbul 2007, s. 435 421 Zira Berlin AntlaĢması‘yla II. Abdülhamid'in izlediği politikalar sayesinde Osmanlı Devleti‘nin Balkanlardaki varlığı 1913 yılına kadar korunabilmiĢtir. Yılmaz Öztuna, age, s. 62 86 hissetmiĢtir422. Ayastefanos AntlaĢması‘yla büyük darbe alan ―hasta adamı‖423, Ġngiltere‘nin, Berlin AntlaĢması‘yla koruyuculuk görevinden vazgeçerek parçalamaya giriĢtiği ve ciddi bir politika değiĢikliği yaptığı anlaĢılmaktadır. Bilindiği gibi Osmanlı Devleti‘ni 93 Harbi‘ne sokanların en önemli dayanaklarından biri de Ġngiltere‘nin kendilerine destek olacağı düĢüncesidir. Fakat neyazık ki Ġngiltere, Osmanlı Devleti‘ni bu noktada hayal kırıklığına uğratmıĢtır. Ġngiltere'nin bu tavır değiĢikliğinde Ģüphesiz muhalefetteki Liberal Parti lideri Gladstone‘un etkisi büyüktür. Balkan krizi sırasında Muhafazakâr Parti‘nin Osmanlı Devleti‘ni desteklemesini sert bir Ģekilde eleĢtirmiĢtir. Ġngiltere her nekadar Ayastefanos AntlaĢması‘nın feshedilmesine yönelik gayret gösterdiyse de Lord Beaconsfield‘in Osmanlı yandaĢı siyaseti fazla uzun sürmemiĢtir424. 1880 Nisan ayında Ġngiltere‘de Muhafazakâr Parti iktidarı son bulmuĢ ve Liberal Parti lideri William Ewert Gladstone baĢa geçmiĢtir. Karadağlılardan, “Karadağ’ın kayaları üzerinde dimdik duran kahramanlar‖ 425 diye söz eden Gladstone, Türklerin ―tasını tarağını toplayıp‖ Balkanları terk etmesini umduğunu belirtmiĢ426 ve Berlin AntlaĢması‘ndan büyük memnuniyet duyduğunu ifade etmiĢtir427. Yeni hükûmet de, Ġngiltere Dersaadet Elçisi Sir Henry Layard‘ın görevine son vererek yerine George Goschen‘i atamıĢtır. Goschen, Gladstone tarafından Berlin AntlaĢması‘nın tatbiki ve Karadağ hududunun Ülgün ve Bar‘ı içine alacak Ģekilde geniĢletilmesi ve düzeltilmesi ile vazifelendirilmiĢtir428. 422 Stephen Pierce Hayden Dugga,The Eastern Question A Study in Diplomacy, Colombia University, NY, Mc Millian Company, 1902, s. 143 423 J. Milliken Napier Brothead, Slav And Moslem, Aiken Publising, Charleston 1894, s. 210-232 424 Mahmut Muhtar, age, s. 61 425 John Morley, The Life Of William Ewart Gladstone Vol. II (1859-1880}The Macmillan Company, London 1904, s. 567-568 426 John Morley, age, s. 554 Gladstone ayrıca 1876 yılında Bulgaristan‘daki hadiseler nedeniyle gerçekleĢen ölümlerden Türk hükûmetini sorumlu tutmuĢ ve muhalefette olduğu dönemde çok sert eleĢtiriler yönelterek hem Osmanlı yönetimini hem de Ġngiltere hükûmetini Abdülhamid‘le iyi iliĢkileriyle dikkat çeken Salisbury‘nin tavrını uygun bulmamıĢtır. Lord Derby‘nin ―Bulgaristan’da olanlar kurtlar kuzular meselesi değil bir nevi vahşi ırkların kendi anlayışlarıyla birbirleriyle savaşmasıdır‖ Ģeklindeki açıklamasına da anlam verememiĢtir. Türk karĢıtlığı çok açık bir Ģekilde yazılarında görülmektedir. Bkz. William Ewart Gladstone, Bulgarian Horrors and the Question of the East, John Murray, London 1876, s. 31 427 John Morley, age, s. 576 428 Goshen kesinlikle Layard‘a benzemiyordur. Diplomat kökenli olmaması ve Gladstone ile fikirbirliğinde olması nedeniyle Osmanlı Devleti ile iliĢkilerinde diplomatik bir dil kullanmıyor gerektiğinde baskı yapıyordu. Joan Haslip, age, s. 188 87 Fransa, takındığı tarafsız tutumun yanında, 1881 yılında askerî kadro isteğine olumsuz yanıt alması üzerine II. Abdülhamid‘in Almanya‘ya yönelmesi, Fransa ile iliĢkileri soğutmuĢtur. Fransa, bu yıllarda hep Rusya‘yla birlikte hareket etmiĢtir. Onun için Osmanlı‘nın ―tamâmiyât-ı mülkiyesi‖ ve statükonun muhafazası bir denge meselesinden ileri gelmektedir. Siyasi hedefi ise Balkanlar‘da kendi nüfuzunu kurarak Alman yayılıĢını engellemektir429. Almanya‘ya gelince; Berlin Kongresi‘ne baĢkanlık eden Alman Ġmparatroluğu ġansölyesi Prens Bismarc‘ın, Ayastefanos AntlaĢması‘na nazaran iyi neticeler alınmasında büyük payı olmuĢtur. Bunun için Abdülhamid, Bismarc‘tan ―sitayiĢle‖ bahsetmiĢ ve onu övmüĢtür430. Ayrıca Avrupa‘daki değiĢen güç dengesi Osmanlı Devleti‘ni Almanya‘ya yaklaĢtırmıĢtır431. Almanya, özellikle 1890‘dan sonra Ġmparator II. Wilhelm, ―weltpolitik‖ (dünya politikası) ile yayılmacı bir siyaset güderek komuyounu ve basını da arkasına alıp bir dünya devleti oluĢturma yolunda432 Osmanlı Devleti ile dostluk kurmaya ve Ġngiltere‘nin yerini almaya baĢlamıĢtır. Berlin AntlaĢması sonucu, bağımsızlık verilen devletlerin Müslümanları topraklarından etmesi, orada yaĢayan Müslümanların, kendilerinin dıĢlandıkları hissine kapılmalarına neden olmuĢtur. Varlıklarını koruma refleksiyle var olma mücadelesine giriĢen Müslümanlar aslında yeni bir ideolojinin de doğmasına neden olmuĢlarıdır. O da II. Abdülhamid‘in sıkça kullanacağı panislamizm‘dir433. Sonuç olarak Berlin AntlaĢması, yeni devletler ve yeni oluĢumlara kapı aralamıĢtır. Avrupada taĢlar yerinden oynarken Balkanlarda artık göz önünde bulundurulması gereken yeni unsurlar ortaya çıkmıĢtır. Karadağ bu yeni unsurlardan bir tanesidir. 429 Mahmut Muhtar, age, s. 61 Mahmut Muhtar, age, s. 60 431 Ġlber Ortaylı, Osmanlı Ġmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Alkım yay, Ġstanbul 2005, s. 44 432 H. Bayram Soy, ―II. Wilhelm, Weltpolitik ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 13, YTY, Ankara 2002, s. 25-27 433 Kemal H. Karpat, Osmanlıda DeğiĢim, ModernleĢme ve UluslaĢma, Çev. Dilek Özdemir, Ġmge yay., Ankara 2006, s. 331 430 88 III. BERLĠN ANTLAġMASI MADDELERĠNĠN UYGULANMASI Berlin AntlaĢması‘na göre toprakları bir misli artan Karadağ, Ayastefanos AntlaĢması‘yla kazandığı toprakların bir kısmını Berlin AntlaĢması‘yla geri vermek zorunda kalmıĢtır. Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne geri verdiği topraklar arasında Adriyatik Denizi kenarında bir kıyı kenti olan Ülgün de vardır. Buna rağmen Piva, NikĢik, KolaĢin, Podgoriça, Jabliak, ĠĢbuz (Spuz), Gusinye, Plava ve Bar Limanı‘nı kapsayan geniĢ bir alan Karadağ sınırları dâhilinde kalmıĢtır434. Ragnov, Peklin, Gaçka da Karadağ'a bırakılan yerlerdendir. Karadağ‘a yüzölçümü itibariyle bırakılan toprak parçası konusunda farklı rakamlar zikredilmektedir. YaklaĢık olarak ifade gerekirse 4000 km² toprak parçası Karadağ‘a verilmiĢ ve 9200 km² yükselmiĢtir435. Ayastefanos‘la kıyaslandığında Karadağ Prensliği, nüfus itibariyle bir misli büyümüĢtür. Daha da önemlisi, nüfusu 200 binin üzerine çıkmıĢtır. 12.500 Katolik Arnavut‘un olduğu göz önünde bulundurulursa, bölgede eskiden var olan Müslüman nüfusun göç etmek zorunda bırakıldığı ortaya çıkmaktadır. Fakat, buna rağmen Karadağ‘a bırakılan topraklarda yaĢayan nüfusun 15.000‘inin Müslüman ve 10 bine yakınının Arnavut olduğu ve bu Arnavutların da büyük bir kısmının Katolik olduğu düĢünüldüğünde, Karadağ‘ın artık sadece Ortodoksların yaĢadığı bir yer olmaktan çıktığı anlaĢılmaktadır436. Hersek‘ten 2591 km2 toprak ve 48000 nüfus Yenipazar‘dan 432 km2 toprak ve 6000 nüfus Podgoriça ve ĠĢpoz‘dan 379 km2 toprak ve 22000 nüfus 434 BOA, A MKT.MHM, 483/1. Bkz. EKLER, Harita-2 Bu konuda çok farklı rakamlar zikredilmektedir. Süleyman Külçe, 3776 km² bir artıĢın olduğu söylemektedir. Süleyman Külçe, age, s. 245. Yılmaz Öztuna‘ya göre, 5061 km² artarak 4366 km² toprakları 9.427 km² ulaĢmıĢtır. Yılmaz Öztuna, age, s. 63-68. Besim Darkot‘un verdiği bilgiye göre Karadağ‘ın Berlin AntlaĢması‘ ile yüzölçümü 9080 km²‘ye ulaĢmıĢtır. Darkot, agm, s. 227. Alexander Jacob Schem‘in verdiği rakamlara göre Osmanlı Devleti‘nden Karadağ‘a bırakılan arazi 1,450 square miles(3755 km²) dir. A. J. Schem, age, s.435. Osman Nuri ise Berlin AntlaĢması‘ndan sonra, Bosna ve Arnavutluk‘tan Karadağ‘a verilen arazinin 4700 km² olduğunu söylemektedir. Osman Nuri, age, s. 377 436 A. J. Schem, age, S.435 435 89 Kranya, Bar ve Ülgün‘den 376 km2 toprak ve 16000 nüfus Osmanlı Devleti‘nden Karadağ‘a bırakılmıĢtır437. Buna göre toplamda 92 bin kiĢilik bir nüfusun Karadağ‘a geçtiği belirtilmektedir. Osman Nuri‘nin verdiği rakamlara göre ise bu sayı 50bin‘dir438. A. KARADAĞ‟IN TANINMA AġAMASI ve SEFĠR ATANMASI Berlin AntlaĢması‘yla birlikte hem Avrupa Devletleri hem de Osmanlı Devleti Karadağ'ın bağımsızlığını tanımıĢtır. Berlin AntlaĢması, Osmanlı-Karadağ iliĢkileri açısından 30 yıllık bir barıĢ sürecinin de baĢlangıcı olmuĢtur439. Uluslararası iliĢkilerde tanınma, beraberinde diplomatik iliĢkiyi getirmektedir. Ġki devletin birbirini tanıması demek, diplomatik düzeyde kendi temsilcilerinin karĢılıklı o ülkelerde bulunması manasına gelmektedir. Bu Ģekliyle diplomasi, iki ülke arasında ilişkileri yürütme sanatıdır440. Diplomatik iliĢkilerde ise elçilik kurumu çok büyük bir önem ifa etmektedir. Almanca Botschafter, Fransızca Ambassadeur, Ġngizcede ise Ambassador anlamına gelen elçinin görevi daimi ya da geçici olarak gönderildiği ülkede devletini, temsil etmektir441. Osmanlı Devleti 1792 yılına kadar baĢka ülkerelere daimî elçi göndermemiĢdir. Bunun nedeni ise ―hiçbir devleti kendisine eşit görmemesinden‖ ileri gelmekteydi. Eğer daimi elçi gönderirse, kendi seviyesinde görmediği ve muhatap almadığı bir devleti tanımıĢ olması anlamına gelirdi ki bunu kesinlikle istemezlerdi. Fakat Osmanlı Devleti‘nin gücü azalmaya baĢlayınca, etkisi de azalmıĢ ve böylece yenilgiler ardı ardına gelmiĢtir. Osmanlı diplomasisinde reforma gidilmek zorunda kalınmıĢtır. Böylece daimi elçi atanmaya baĢlanmasıyla Avrupa devletleri ―muhatap‖ olarak kabul edilmiĢtir442. Daha sonra diplomatik temsilciliklerle ilgili Viyana Kongresi‘nde 1815 yılında doğabilecek tartıĢmaların önüne geçmek için düzenlemeler yapılmıĢtır. Ardından 1818 Aux-la-Chapelle protokolüyle temsilciklere yeni bir Ģekil verilmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nin de onayladığı kararlara göre diplomasi memurları üçe ayrılmıĢtır. Bunlar 437 Abidin Temizer, age, s. 40 Osman Nuri, age, s. 377 439 William M. Sloane, age, s. 95 440 Ali Ġbrahim SavaĢ, Osmanlı Diplomasisi, 3F Yayınevi, Ġstanbul 2007, s. 9 441 Longman Dictionary of American English, ―Ambassador‖, Longman, NY, 1983, s. 21, 442 Ali Ġbrahim SavaĢ, age, s. 40 438 90 büyükelçi, ortaelçi (murahhas) ve maslahatgüzar(iĢgüderler)dır. Ayrıca yine 1818de ortaelçilik ile maslahatgüzarlık arasında mukîm (yerleĢmiĢ) elçilik konulmuĢtur 443 statüsü . Fakat daha sonra kaldırılmıĢtır. Büyükelçiler bulundukları devlet baĢkanının yanında, kendi devlet baĢkanlarını temsil etmeleri açısından diğerlerinden üstündür. Ortaelçiler ise; devlet baĢkanlarının Ģahsını temsil etmiyorlardı. Onlar yaptıkları iĢlerinde ülkelerini temsil etmektedirler. Dolayısıyla doğrudan devlet baĢkanıyla diyaloğa geçemezler dıĢiĢleri bakanı aracılığıyla devletlerinin mesajlarını iletirlerdi. Maslahatgüzarlar dıĢiĢleri bakanları seviyesinde itimatnamelerini verirlerken büyükelçi ve elçiler itimatnamelerini devlet baĢkanlarına verirlerdi444. Ġki devlet arasında tanıma ve elçilik atamalarına dönecek olursak; Osmanlı Devleti, Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ‘ı resmen ve ilk olarak tanıyan devlet olma özelliliğini taĢımaktadır. Karadağ, Ġstanbul‘a ve Osmanlı Devleti‘nin uygun gördüğü yerlere atayacağı Karadağlı memurların seçimine Bâb-ı Âli ile Karadağ arasında doğrudan doğruya yapılacak müzâkereler sonucunda karar verecektir445. Bu da zaten diplomatik iliĢkinin bir gereğidir. Osmanlı Devleti ülkede elçi atamanın yanında bir de sefarethane açmıĢtır. BaĢkent Çetine'de açılan sefârethâne Abdülhamid dönemi Karadağ-Osmanlı iliĢkilerinde büyük rol oynayacaktır. 1879-1912 yılları arasında 12 Osmanlı diplomatı Karadağ‘da akredite olmuĢtur446. Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâmesi‘nde 1651-1653 ―Küçük Çetine Kasabası Osmanlı toprağıdır.‖ diye bahsettiği Çetine, bir dağın doruğunda kurulmuĢ bir Ģehirdir447. Büyük Devletler Osmanlı topraklarında ticaret yaptıkları ve imtiyazlı oldukları Ģehirlere konsolosluklar açmıĢlardır. Fakat Çetine‘de 19.yy sonuna kadar tek bir konsolosluk dahi yoktur. Bunun nedeni ise oraya nadiren gidip yerleĢen ya da ticaret yapan yabancıların iĢlerini ĠĢkodra‘daki konsolosları kanalıyla halletme yoluna 443 Hüseyin Âgâh, Diplomasi Usûl-i Kitâbeti, Matba‗A-Ġ Ebû‘z-Ziyâ, Konstantiniyye 1308 , s. 6. Ali Ġbrahim SavaĢ, age, s. 40 444 Mehmet ĠpĢirli, ―Elçi‖, DĠA, C. 11, TDVY, Ġstanbul 1995, s. 14 445 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 77 446 Zivko M. AndrijaĢeviç, kitabında 9 elçiden bahsetse de bu bilgi eksiktir. Zivko M. AndrijaĢeviç, ―Montenegro from Ancient Times to the Balkan Wars‖ The History of Montenegro, CICG, Podgorica 2006, s. 126 447 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C. 12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983, s. 346 91 gitmeleridir448. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra 19. yy sonunda Çetine‘ye Ġtalya, Rusya, Fransa, Avusturya-Macaristan, Ġngiltere, Almanya, Bulgaristan, Belçika, Yunanistan, Sırbistan, ABD de elçi göndermiĢtir. Osmanlı Devleti, Karadağ‘da mukim elçilik düzeyinde temsil edilmiĢtir. Fakat daha sonraları mukim elçilik kaldırılınca ―maslahatgüzarlık‖ ve ardından ortaelçilik düzeyinde temsilci bulundurmaya baĢlamıĢtır. B. BOYANA NEHRĠ‟NDE SEYRÜSEFER SERBERSTĠYETĠ Karadağ dilinde Bojana, Arnavutçada ise Buna olan Boyana Nehri, 41 km uzunluğunda olup Arnavutluk ve Karadağ‘dan geçerek Adriyatik'e dökülen bir nehirdir. ĠĢkodra Nehri‘ni Adriyatik‘e bağlamaktadır. Boyana Nehri‘nin Karadağ-Arnavutluk sınırını oluĢturan kesimi 24 km‘dir. Boyana Nehri, botların boyutlarına göre taĢımacılık yapılabilen bir nehir özelliği taĢımaktadır. Burada iki hususa değineceğiz. Bunlardan birincisi Berlin AntlaĢması‘nda Boyana Nehri‘nin konumu ikincisi ise Boyana Nehrinde temizlik meselesi olacaktır. Birincisi, Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine göre Karadağ Devleti Boyana Nehri üzerinde seyrüsefer serbestiyeti kazanmıĢtır449. Böylece Karadağlılar, Boyana Nehri üzerinde serbestçe dolaĢabileceklerdir450. Kısacası Boyana Nehri üzerinde gemicilik tamamen serbest olacaktır. Fakat kayıklarla silah ve cephane yüklemesi yapılırsa Osmanlı kıyısına çıkarılmaması, çıkarıldığı takdirde de müdahalenin söz konusu olabileceği belirtilmiĢtir451. Hububat gibi gıda ya da ticari malzemelerin taĢınmasına izin verilmiĢtir452. Zaman zaman Osmanlı idaresindeki ĠĢkodra‘da vergi (rüsumat)t memurları Karadağ gemilerinin nehirden geçmesine engel olmuĢ, bir kısım zorluklar çıkarmıĢlardır. Berlin AntlaĢması‘na aykırı bu durum, Osmanlı Devleti‘ni de 448 Mehdî FraĢerli, Ġmtiyâzât-ı Ecnebiyyenin Tatbikât-ı Hâzırası, Yayına Haz: Prof. Dr. Fahrettin Tızlak, Fakülte Kitabevi, Isp.2008, s. 300 449 Darkot, agm, s. 227 450 Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 76 451 BOA, A.MKT.MHM, 493/43 452 Nitekim 1902 yılında Ülgün‘den yollanan hububatın transit bir Ģekilde Boyana Nehri‘nden geçiĢine izin verilmiĢtir. BOA, Ġ.HUS, 99/1320CA-26 92 zor durumda bırakmıĢtır453. Bu nedenle vergi memurlarına ―daha dikkatli‖ olmaları yönünde Dersaadet‘ten uyarılar gelmiĢtir454. İkinci husus ise Boyana nehrinin temizliği meselesidir. Ġki ülke insanı için de büyük bir role sahip olan Boyana Nehri‘nde alüvyonlar nedeniyle ulaĢım sağlanamamaktadır. Bu konu ilk olarak Temmuz 1884‘te gündeme gelmiĢtir455. Daha sonra nehrin temizlenmesinin sağlayacağı faydalar iki ülke sefâretleri kanalıyla belirtilmiĢ, görüĢmeler yapılmıĢtır456. Çetine Sefiri Cevat PaĢa, yazdığı lâyihasında, Boyana Nehri‘nin temizlenmesinin ―askerî ve ticari bazı imkânlar‖ sağlayabileceğini, iki ülke arasında nakliyeyi kolaylaĢtıracağını savunmuĢtur. Bu nedenle Boyana Nehri‘nin Karadağlılara ait kısmın ortak, Osmanlı'ya âit kısmın münferit olarak temizlenmesinin çok yararlı olacağını belirtmiĢtir457. Bu sayede Boyana Nehri‘nin gemi iĢletilecek hâle getirilmesi planlanmıĢtır458. Nehrin debisinin düĢük olmasından kaynaklanan ĠĢkodra Gölü‘ndeki su yükselmesi, Karadağ arazilerinin su altında kalmasına neden olmaktadır. Bunu Prens Nikola, Ahmet Cevat PaĢa ile yaptığı Bar seyahatinde kendisine söyleyerek Ģöyle demiĢtir: ―…Boyana Nehri ta‘mik olunsa buraları kâmilen kuruyacak ve ziraata kabil cesîm tarlalar hâsıl olacaktır. ġevketlü kudretlu ġehriyârü‘l Osman Hazretleri Boyana‘nın ta‘mîkına müsaade buyurdukları gün Karadağ için bir yevmi bahriyâri ve bu da semere-i lutf ve müsâade-i Ģehriyâri olur…459.‖ Demek ki Boyana nehri temizlense su rahatlıkla akacak ve ĠĢkodra gölünde sular azalacak ve bataklıklar kuruyacak böylece küçük de olsa tarım için arazi oluĢmuĢ olacaktır. Aslında Prens Nikola‘nın çok yerinde bir tesbit yapmıĢ olduğu görülmektedir. Zira tarım arazileri yok denecek kadar az olan Karadağ‘da tarımla uğraĢmak bir hayli zordur. Bu giriĢimle tarımın geliĢtirilmesi ve ekonomik anlamda bir canlanma sağlanması planlanmıĢtır. 453 BOA,Y.PRK.EġA, 40 /7 BOA, Ġ.HUS, 96/1320M-001 455 BOA, Y.E.E, 46/115 456 BOA, MV, 4/76 457 BOA, MV, 6/88 458 BOA, Ġ.DH., 971/76717 459 Mehmet Mercan, ―Sadrıazam Ahmet Cevat PaĢa‘nın Seyahatnamesi‖ Türk Dünyası AraĢtırmaları, Haziran S. 102, s. 146 454 93 Boyana Nehri, ĠĢkodra Gölü‘nü Adriyatik Denizi‘ne bağlayan bir nehirdir. Karadağlıların ve Arnavutların hayatında çok önemli bir yeri olan Boyana, 1890 yılında taĢmıĢ ve bu taĢma sonucu tam Adriyatik‘e döküldüğü yerde bir adacık oluĢmuĢtur. Bu adacığın kime ait olduğu konusunda ihtilaf yaĢanmıĢ ve karma komisyon tarafından hazırlanan haritalarda konu tartıĢılmıĢtır460. Çözüm için Boyana Nehri‘nde iki ―talvek hattı‖ çizilmiĢ ve adacık iki devlet arasında kalmıĢtır461. Bu nedenle iki haritaya göre adacığın taksim edilmesiyle ihtilaf da sona ermiĢtir. Netice itibariyle Karadağ Prensi, Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa kanalıyla temizlik konusunda PadiĢaha istekte ve ricada bulunmuĢtur462. Karadağ Prensi, 1890‘da Hâriciye Nâzırı‘nı Derin ve Boyana nehirlerinin temizlenmesi meselesini görüĢmek için Dersaadet‘e göndermiĢ ve II. Abdülhamid'ten Hâriciye Nâzırını huzuruna kabul etmesini istemiĢtir463. Fakat bu konu üzerine gidilmemiĢ ve kesin bir sonuç alınamamıĢtır. C. BAR LĠMANI VE KARADAĞ SULARI Adriyatik Denizi kıyısında bulunan Bar Limanı‘nı ele geçiren Karadağ, çok önemli bir avantaj elde etmiĢtir. Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine göre Bar ile sahilleri Karadağ‘a birkısım Ģartlarla teslim edilmiĢtir. Bu Ģartlardan birisi Karadağ‘ın savaĢ gemisi ve savaĢ bayrağına sahip olmamaması Ģartıdır. Sadece Bar limanı değil bütün Karadağ suları her milletin savaĢ gemilerine kapalı olacaktı. Karadağ toprağı üzerinde göl ile deniz sahili arasında bulunan istihkâmlar yıkılacak ve bu mıntıka dâhilinde yeni istihkâmlar yapılmayacaktı. Güvenliği ise gerek Bar‘da ve gerek Karadağ sahilideki limanlarda Avusturya‘nın ufak gemileri sağlayacaktı464. Karantina zabıtalığını da Avusturya Devleti tarafından sahilleri korumaya mahsus ufak gemilerle yerine getirilecektir465. Bilindiği gibi Karadağ‘a ait Kotor Limanı, Viyana AntlaĢması‘yla Avusturya-Macaristan‘a verildiği466 için Karadağ‘ın Adriyatik ile bağı kopmuĢtu. Bar 460 BOA, DH.MKT, 1698/67 Boğazlarda ortadan geçtiği varsayılan hat 461 BOA, DH.MKT, 1730/113 462 BOA, Y.E.E., 46 /131 463 BOA, Y.PRK.EġA, 10/95 464 Mesâil-i Mühimme-i Siyâsiyye, s. 76 465 Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295-296 466 Thomas Fleming, age, s. 88 94 Limanı ve Ülgün‘le Karadağ, Adriyatik Denizi‘ne çıkabilme imkanına eriĢmiĢtir. Böylece Karadağ bir kara ülkesi olmaktan çıkmıĢ aynı zamanda denize kıyısı olan ülkeler konumuna eriĢmiĢtir. Diğer taraftan, Berlin AntlaĢması‘na göre Karadağ Dalmaçya‘da yürürlükte bulunan deniz kanunlarını kabul ederken, Avusturya ise Karadağ‘ın ticaret gemilerini konsolosları kanalıyla himaye edeceğini bildirmiĢtir467. Bu da Karadağ ticaretinin Avusturya etkisi altına kalmasına neden olmuĢtur. II.MeĢrutiyet‘in ilan edilmesinden sonra Osmanlı dıĢ politikasında II. Abdülhamid‘in etkisi azalınca Balkanlarda dengeler değiĢmeye baĢlamıĢtır. AvusturyaMacaristan Bosna-Hersek‘i iĢgal ederken, Prens Nikola, Avusturya ile yaĢadığı bu gerginliği fırsat bilerek Bar Limanı‘nın egemenliğini tamamen eline geçirmiĢtir. 1908 yılında Avusturya, Bosna Hersek‘i iĢgal edince zaten doğal olarak Berlin AntlaĢması ihlal edilmiĢtir. Ġhlal edilen Berlin AntlaĢması‘nın 29. maddesine de uymanın bir anlamı kalmadığı için Bar‘ın hâkimiyeti tamamen Karadağ‘ın eline geçmiĢtir. Karadağ, bu konuda Ġtalya, Fransa, Rusya ve Ġngiltere‘nin desteğini yanına almıĢtır468. Netice itibariyle Avusturya‘nın Karadağ sahillerinde etkisinin ne derece büyük olduğu görülmektedir. 1908 yılına kadar Karadağ, sahibi olmasına rağmen Bar limanını özgürce kullanamamıĢtır. Limanların ülke güvenliği ticareti ve geliĢmesi için pozitif bir unsur olduğu gözözünde bulundurulduğunda Karadağ‘ın ne büyük bir avantajdan mahrum edildiği anlaĢılmaktadır. Fakat görüldüğü gibi Karadağ bu avantajdan 1908 yılına kadar yararlanamamıĢtır. 467 Muâhedat Mecmuâsı, C. V, s. 128-129, Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295-296 1910 yılında ise Fransa donanması Bar Limanı‘na demir atınca Karadağ‘ın buradaki egemenliği resmen tanınmıĢtır. Aram Andonyan, age, s. 62 468 95 ĠKĠNCĠ BÖLÜM SULTAN ABDÜLHAMĠD ĠLE PRENS NĠKOLA‟NIN DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ I.OSMANLI-KARADAĞ DĠPLOMATĠK ĠLĠġKĠLERĠNĠN BAġLAMASI Karadağ, 1878 Berlin AntlaĢması göre bağımsızlığını kazanınca, Osmanlı Devleti, artık bağımsız bir devlet olarak kabul edilen Karadağ ile diplomatik iliĢkileri baĢlatmıĢtır. KarĢılıklı açılan elçilikler iki ülke arasındaki sorunların halledilmesi noktasında önemli bir adım olmuĢtur. ġimdi Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘ın baĢkenti Çetine‘ye atadığı elçilere ve ardından Karadağ‘ın Ġstanbul‘a gönderdiği elçilere göz atıp kısaca tanıtmakta yarar vardır. A. OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN KARADAĞ‟DAKĠ SEFĠRLERĠ ve KONSOLOSLARI Halil Halid Bey (1879–1881): Halid Bey, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde köĢe taĢlarından birini teĢkil etmektedir. Çünkü Karadağ‘ın bağımsız bir devlet olarak tanınmasının ardından Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘daki ilk elçisi olma özelliğine sahiptir. Mukîm elçi olarak Mart 1879‘da Çetine‘ye tayin olan Halid Bey (Bkz. Resim27), yayınlanan nâme-i hümâyunla Temmuz 1879‘da Çetine‘ye gitmiĢtir469. Böylece Karadağ-Osmanlı arasındaki diplomatik iliĢkilerde tarihî bir adım atılmıĢtır. 469 BOA, Ġ.HR, 278/17091, Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I. Matbaa-Ġ Ebuzziya, Kostantiniyye 1302, Yeni Harflerle Basımı ĠĢaret Yay. Ġstanbul 2003, Yay.Haz. Ahmet Nezih Galitekin, s. 175, Mukim elçilik yukarıdada ifade ettiğimiz gibi orta elçilik ile maslahatgüzarlık‘ın arasına sonradan ilave edilmiĢtir. Görülüyor ki mukim elçilik ile Orta elçilik zaman zaman aynı anlamda kullanılmıĢtır. Çünkü bazı belgelerde Halid Bey‘den ―Mukim elçi‖ diye söz edilirken bazılarında ise ―orta elçi‖ diye söz edilmiĢtir. 96 Süleymaniye Ģehrinde 1840 yılında doğan Halid Bey, Çetine‘ye atanmadan önce komiser olarak Manastır‘da görev yapmıĢtır470. Halid Bey elçi olarak Karadağ‘a atandığında Karadağ Prensi Nikola bir tören düzenlemiĢtir. O günkü Karadağ‘ın, resmî ve en saygın gazetelerinden 27 Ekim 1879 tarihli ―Glas Crnogorca‖ gazetesi olayı haber yapmıĢ ve Halil Halid Bey‘in Karadağ‘a elçi olarak teĢrifiyle ilgili olarak Prens Nikola‘nın Ģu değerlendirmeyi yaptığını yazmıĢtır: ―Beni fevkalâde mutlu eden şey Karadağ ve Osmanlı İmparatorluğu arasındaki ilişkilerin iyi olmasıdır471.” Nikola törene müteakip Halid Bey‘in onuruna özel bir akĢam yemeği vermiĢtir472. Karadağ Prensi Nikola, Osmanlı Devleti ile iyi iliĢkilerin geliĢtirilmesi için bu fırsatı iyi değerlendirmiĢ ve Halil Halid Bey‘in Osmanlı Karadağ iliĢkilerine olumlu katkılarından dolayı tebrik etmiĢtir. Hâriciye Sâlnamesine göre 21 Ağustos 1880‘de Belgrat elçiliğine atanan Halil Halid Bey‘in Çetine‘deki görevi böylece son bulmuĢtur473. Halil Halid Bey‘in Prens Nikola‘nın memnuniyetine rağmen tayin edilmesinin nedeni onun bedensel zayıflıktan kaynaklanan hastalığı olabilir. Zira Ġstanbul‘a yazdığı bir mektupta bu nedenle Atina‘ya tayinini istemiĢtir474. Ama görülüyor ki daha sonra Belgrad sefaretine gönderilmiĢtir. Sermet Efendi (1880): 1834 yılında Ġstanbul‘da doğan Sermet Efendi, Niğdeli Timurtac Beyzâde ailesinden gelmektedir. Çetine Sefaretine 23 Temmuz 1880‘de Ortaelçi olarak atanan Sermet Bey, daha önce sefir olarak görev yaptığı Belgrat'tan Dersaadet‘e gelememiĢ ve bu nedenle de Çetine'deki sefirlik vazifesine baĢlayamamıĢtır. YaklaĢık 7 aylık bir boĢluğun ardından, Çetine‘ye hiç gitmeden Ağustos 1881‘de Madrid elçiliğine tayin olunmuĢtur475. Bu süre zarfında anlaĢılan o ki Karadağ‘da herhangi bir Osmanlı sefiri bulunmamıĢtır. Örneğin bu belgede Halid Bey‘in ―orta elçi‖ sıfatıyla tayin edildiği yazmaktadır. BOA, Ġ.HR, 280/17232, 04/ġ /1296 (Hicrî) 470 Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I, s. 268 471 Ajdin Rakiç, ―Osmanlı&Karadağ Diplomatik ĠliĢkiler‖ Sancak Bölgesi, <http://www.bosnasancak.net/ haber/ e.t.29.10.2008 472 Glas Crnogorca, 27 October, 1879 473 Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye Hâriciyye Nezâret-i Celilesinin Salnâmesidir (D.A.O.H.N.C.S), C. II, Marbaa-i Osmaniyye, Dersaadet 1306, s. 544. 474 BOA, Y.E.E., 44/3. 475 Salnâmeyi Nezareti Hariciyye, C. I, s. 267, BOA, Ġ.HR, 284/17684, 13/L /1298 (Hicrî). 97 Mehmet Rıza Bey (1881–1884): Çerkez AbdipaĢazâde Rauf Efendi‘nin oğlu olan Mehmet Rıza Bey, 1851‘de Manastır‘da doğmuĢtur. Çetine sefaretinden önce BükreĢ sefâreti baĢkitabetinde, ardından Belgrat sefareti baĢkitabetinde çalıĢmıĢ olmasına rağmen istifa etmiĢtir476. Sermet Efendi‘nin Çetine‘ye gidememesinden kaynaklanan 7 aylık boĢluğun ardından Rıza Bey, ġubat 1881‘de sefârete ortaelçi olarak atanmıĢtır477. Rıza Bey‘in atanmasını, PadiĢahın dostane niyetlerinin bir göstergesi olarak gören Prens Nikola, atamadan duyduğu memnuniyeti dile getirerek bir teĢekkür mektubu göndermiĢtir478. Prensin 1883‘te yaptığı Ġstanbul ziyaretine de eĢlik eden Rıza PaĢa, Prens Nikola‘dan birinci rütbeden ‗Danilo NiĢanı‘ almıĢtır Aynı sene görevinden ayrılan Rıza PaĢa sekiz aylık bir boĢluktan sonra ġurâyı Devlet Âzâlığına seçilmiĢtir479. Diğer taraftan Rıza Bey‘in Çetine elçiliği döneminde sefârette baĢkitabet görevini Gabriyel Efendi ve onun ardından ġedit Efendi yürütmüĢtür480. ġunu ifade edebiliriz ki Rıza PaĢa‘nın, Prensin Ġstnanbul seyahatine eĢlik etmesi ve tarihi bir sürece tanıklık etmesi hasebiyle Osmanlı- Karadağ iliĢkilerinde mühim bir yeri vardır. İsmail Paşa (1883-1884): Karadağ Hudud Komisyonu‘nda memur olan Ferik Ġsmail PaĢa, Çetine Sefâretine atanan dördüncü Osmanlı elçisidir. 5 Kasım 1883‘te Çetine Sefâretine ortaelçi olarak atanan Ġsmail PaĢa kısa sürede Karadağlıların sevgisini kazanmıĢ ve Karadağ hükûmeti bu atama dolayısıyla memnuniyetini bildirmiĢtir481. Prens Nikola‘nın, PadiĢaha olan saygılarını ve samimi hislerini belirtmesi üzerine, buna karĢılık, atamayla ilgili PadiĢahın fermânına uygun ifadeler konulmuĢ ve çok özenli bir dil kullanılmıĢtır482. Ahmet Cevat Paşa (1884–1889): Afyon‘da doğan ve Kabaağaçlıoğlu Mustafa Asım Bey‘in oğlu olan Ahmet Cevat PaĢa, Çetine Elçiliğine atanmadan önce Berlin 476 D.A.O.H.N.C.S., C.II., s. 552-554. Salnâmeyi Nezâret-i Hariciyye, C. I, s. 195, BOA, Ġ.HR, 283/17572, 13/R /1298 (Hicrî). 478 BOA, Y.PRKMK, 1/42. 479 D.A.O.H. N.C.S, C. II, s. 552 480 BOA, Ġ.HR, 289/18111, BOA, Ġ.HR, 283/17577 481 BOA, Y.A.HUS, 175/64, BOA, Ġ.HR, 337/21726 482 BOA, Ġ.HR, 337/21729 477 98 AntlaĢması‘nın hükümlerini uygulamak için görev yapmıĢtır483. Cevat ġakir PaĢa olarak da bilinen Ahmet Cevat PaĢa, Ġsmail PaĢa‘nın tam iki buçuk ay süren memuriyetinin ardından 20 Ocak 1884‘te Miralay Ahmet Cevat PaĢa Çetine Sefâretine atanmıĢtır. Bu atamayla ile ilgili Karadağ Prensine bir nâme-i hümâyun yazılarak sefir ataması hakkında bilgi verilmiĢ ve Prense iltifatta bulunulmuĢtur484. Prens Nikola, PadiĢahın teveccühüne teĢekkür etmiĢ ve Ahmet Cevat PaĢa‘nın sefir atanmasını memnuniyetle karĢıladığını ifade etmiĢtir485. II. Abdülhamid, Ahmet Cevat PaĢa‘yı 10 bin kuruĢ maaĢ ve ihtiyaçları için de ilk etapta 100 kuruĢ, sonra ilaveten 100 kuruĢ daha tahsis ederek Çetine‘ye yollamıĢtır. Mehmet Mercan, Ahmet Cevat PaĢa‘yı anlattığı biyografik çalıĢmasında, II. Abüdlhamid‘in Cevat PaĢa‘yı Çit KöĢkü‘nde huzura kabul ederek ona Ģunları söylediğini aktarmaktadır486: “Sizi mühim bir memuriyete tayin ediyorum. Karadağ Prensi İstanbul’a geldi, sadâkatini arz etti. Onun Devlet-i Âliye’ye sâdık kalmasını arzu ediyorum. Prensin Rusya ve Avusturya’nın menfaatlerine âlet olmayıp Devlet-i Âliye’ye sâdık kalması için mesai sarf ediniz. Bâb-ı Âli’ce bir zorlukla karşılaşırsanız, tesviyesini vaad ederim. Karadağlılar ile Gusinyeliler arasında çıkmış olan kavganın tekrarlanmamasına dikkat ediniz. Boş yere askerin idare ve işgâline meydan vermeyiniz487.” Görüldüğü gibi II. Abdülhamid, Ahmet Cevat PaĢa‘dan, sınır kavgalarının tekrarlanmaması için gayret göstermesini istemiĢtir. Ayrıca Abdülhamid, ona Ġkinci rütbeden ‗NiĢan-ı Osmani‘ vermiĢ ve rütbesini de Mirlivalığa yükselterek geniĢ yetkilerle donatılmıĢ bir Ģekilde Çetine‘ye göndermiĢtir488. (Bkz. Resim-29) 483 Türk Ansiklopedisi, ―Cevat PaĢa, Ahmet‖ C. 10, MEB, Ankara 1960, s. 264. Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal, Son Sadrazamlar, C. IV, Dergâh yay, Ġstanbul 1982, s. 1476. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nda Tuna Cephesi‘nde bulunan Cevat PaĢa, Çetine sefaretine atandıktan sonra 1884‘te mirlivalığa yükselmiĢtir. Daha sonraları Girit‘te vali vekilliği yapmıĢtır. Girit‘te gösterdiği baĢarılar nedeniyle Abdülhamid tarafından 1891 yılında müĢir olmuĢ ardından da sadramazlığa getirilmiĢtir. 1895‘te sadramazlık görevi son verilmiĢ ve ev hapsiyle cezalandırılmıĢtır. Ahmet Cevat PaĢa, Sadrazamlık ev hapsinden bir müddet sonra Girit‘te çıkan olayları bastırmak üzere bölgeye gönderilmiĢtir. Alman Ġmparatoru Kayzer II. Wilhelm'in nun Suriye ve Filistin seyahatinde, onun mihmandarı olarak görev yapan Cevat PaĢa, bunun ardından ġam‘daki 5. Ordu Kumandanlığına tayin edilmiĢtir. 1900 yılında vefat etmiĢtir. Abdülkadir Özcan, ―Cevad PaĢa‖, DĠA, C. 7, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 430. 484 BOA, Ġ.HR, 292/18403 485 BOA, Y.A.HUS, 176/109 486 Mehmet Mercan, Sadrazam Ahmed Cevad PaĢa, Marmara Üniversitesi Sos.Bil.Ens. Türkiyat AraĢtırmaları Ens. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul 1998, s. 15-16 487 Mehmet Hocaoğlu, Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiye Matbaacılık, Ġstanbul 1989, s. 67 488 Mehmet Mercan, age, s. 15-16 99 Ahmet Cevat PaĢa‘nın elçiliği döneminde sefâret baĢkitâbetinde sırasıyla ġedit Efendi, 489 Ali Ġhsan Efendi,490 Emin Bey491 görev yapmıĢlardır. AtaĢemiliterlik vazifesini ve Türkî kâtipliğini ise Ahmet Cevat Bey‘in öz kardeĢi ġâkir Bey yapmıĢtır492. Ahmet Cevat PaĢa‘nın elçilik yaptığı dönemde Osmanlı-Karadağ diplomatik iliĢkileri tam anlamıyla rayına girmiĢtir. Çetine‘de bir elçilik binası yapılmıĢ, ayrıca, yine bu dönemde halkla daha iyi iletiĢim kurabilmek ve onları daha iyi anlamak adına yerel dile vâkıf mütercim alınması gündeme gelmiĢtir.493 Karadağ Prensi ile çok iyi diyalog kuran Ahmet Cevat PaĢa, prens tarafından ―Altın ġecaat Madalyası‖ ile taltif edilmiĢtir494. Cevat PaĢa, daha sonra sadrazamlık da yapacaktır. Tahsin PaĢa, Yıldız Hatıraları‘nda Cevat PaĢa‘nın, Abdülhamid‘in sadrazamları arasında “mânen ve maddeten en çok ina’m ve ihsânına mazhar olanlardan birisi” olduğunu söylemektedir. Cevat PaĢa, PadiĢahın meslek ve mizâcına çok uygun hareket etmesi bakımından da dikkat çekmiĢtir495. Hüseyin Hüsnî (1888–1889 ): Ahmet Cevat PaĢa‘nın görevinin sona ermesiyle, Gadban Efendi‘nin ismi Çetine elçiliği için gündeme gelmiĢtir. Fakat Gadban Efendi Rus taraftarı olarak görülmektedir. Karadağ Prensi‘nin de Rusya‘ya sempati beslemesi nedeniyle, Latin Arnavut malisörlerini yine Latin, fakat Rusya yanlısı Gadban Efendi‘yle yanına çekme ihtimalini göz önünde tutan Osmanlı Devleti, Onu Çetine elçiliğine atamaktan vazgeçmiĢtir496. Görüldüğü gibi Osmanlı Devleti Karadağ‘a gönderdiği elçiler konusunda birliğe ve bütünlüğe zarar verebilecek yaklaĢımlar sergileyenlerle ilgili titiz bir tavır takınmıĢtır. Bu da Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a verdiği önemi göstermektedir. Bunun üzerine Erkân-ı Harbiye Mirlivası Hüseyin Hüsnü PaĢa Çetine Elçiliği için gündeme gelmiĢtir. 1840‘da dünyaya gelen Hüseyin Hüsnü PaĢa, Çetine 489 BOA, Ġ.HR, 293/18467 Karadağ Prensi tarafından Çetine Sefareti BaĢkatibi Ali Ġhsan Efendi ile ataĢemiliteri BinbaĢı ġakir Bey'e altın tütün kutuları hediye edilmiĢtir. BOA, Ġ.HR 303 /19253 491 Tahran Sefareti BaĢkatibi olan Emin Bey, Çetine Sefareti BaĢkatibi Ġhsan Efendi ile becayiĢ yaparak Çetine sefaretine gelmiĢtir. BOA, Ġ.HR, 306/19449 492 Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I, s. 220-221 493 BOA, Ġ.HR, 298/18861 494 Ġbnülemin Mahmut Kemal Ġnal, age, s. 1476 495 Tahsin PaĢa, age, s. 44 496 BOA,Y.A.HUS, 213/55 490 100 sefirliğinden önce Kolordu-yu Hümayun‘da müfettiĢlik yapmıĢ, ardından Sanayi Mektebi‘nin ıslahıyla görevlendirilmiĢtir497. 31 Temmuz 1888‘de Çetine Sefâretine atanmıĢ ve 21 Ağustos‘ta vazifeye baĢlamıĢtır498. Hüseyin Hüsnü PaĢa yaklaĢık bir yıl görev yaptığı Çetine‘nin ardından Petersburg sefâretine atanmıĢtır. Hüseyin Hüsnü PaĢa iyi bir coğrafyacıydı. Eğitimini Pariste görmüĢ, Paris‘te maslahatgüzarlık ve ateĢemiliterlik görevlerinde bulunmuĢtur. Fransızcayı okulda ders verecek kadar iyi bilmektedir. Rusçası da babasının Petersburg‘daki vazifesi nedeniyle çok iyidir. Hüseyin Hüsnü PaĢa tüm bunların yanında Osmanlı- Sırp Karadağ SavaĢında bulunduğu için bölgeyi çok iyi bilmektedir499. Kısacası çok donanımlı bir kiĢilik ve olmasının yanında sahip olduğu Coğrafya bilgisi Çetine elçiliğine atanmasında etkili olmuĢ olabilir. Son olarak BaĢkitâbet görevini ise sırasıyla Ahmet Cevat PaĢa döneminde baĢkitâbetlik görevini yürüten ġedit CeyĢ Bey ve ardından Lütfi Bey yürütmüĢtür500. Seyfullah Paşa ((1889): Mirliva Hüseyin Hüsnü PaĢa Petersburg sefâretine atanınca, Atina Sefâreti AteĢemiliteri olarak görev yapan Kaymakam Seyfullah PaĢa Çetine Sefâretine getirilmiĢtir501. 12 Ağustos 1889‘da Prens Nikola‘dan muvâfakatnâme almıĢ ve görevine baĢlamıĢtır502. Fakat elçilik vazifesine resmî olarak baĢladıktan dört gün sonra 16 Ağustos‘ta, yerine Ahmet Tevfik PaĢa‘nın atanması ve Nikola‘nın 22 Ağustos‘ta onaylamasıyla 503 Seyfullah PaĢa‘nın görevi ilginç bir Ģekilde son bulmuĢtur. Seyfullah PaĢa, resmî olarak sadece yedi gün görev yapabilmiĢtir. ġunu da ifade etmek gerekir ki Çetine, elçilerin severek gittikleri bir yer değildir ve mahrûmiyet bölgesi gibi algılanmaktadır. Ahmet Tevfik Bey (1889-1891): 16 Ağustos1889‘da Kaymakam Ahmet Tevfik Bey, aynı rütbeyle Çetine Sefâretine tayin edilmiĢtir504. Prensin muvâfakatiyle görevine baĢlayan Ahmet Tevfik Bey, Karadağ Prensi Nikola‘ya itimatnâme ve hediyeler takdim 497 D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 556 BOA, Ġ.HR, 311/19865, BOA, Ġ.HR, 311/19823 499 D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 556 500 D.A.O.H.N.C.S, C. II. s. 606, BOA, Ġ.HR, 311/19878 501 BOA,Y.A.HUS, 228/71 502 BOA,Y.A.HUS, 228/80 503 BOA, HR.TO, 48/17 504 BOA, Ġ.DH., 1147/89469 498 101 etmiĢtir505. (Bkz. Resim-28) Ġki yıl görevde kalan Ahmet Tevfik Bey, Temmuz 1891‘de görevi Ahmet Fevzi PaĢa‘ya devretmiĢtir. Ahmet Fevzi Paşa (1891-1908): 1891 yılında Çetine sefirliği için daha önce 1889 yılında Çetine Sefareti için adı geçen Gadban Efendi’nin ismi tekrar gündeme getirilmiĢtir506. Fakat onun uygun olmayacağı yönünde rapor gelince507 yerine Petersburg Sefâreti AteĢemiliteri olan Kaymakam Mirliva Ahmet Fevzi Bey uygun görülerek Çetine‘ye sefir olarak atanmıĢtır508. Karadağ Prensi tarafından niĢan verilen Ahmet Fevzi PaĢa509 II. MeĢrutiyet‘in ilanı dönemini müteakip iki ay daha sefirlik vazifesini yürütmüĢtür. (Bkz. Resim-30) Ayrıca Prens Nikola yaptığı tarihi ikinci Ġstanbul ziyaretinde yanında bulunanlardan birisi de Ahmet Fevzi PaĢa‘dır. Osmanlı Karadağ iliĢkilerinin geliĢmesine büyük katkı sağlayan diplomat, Çetine Sefareti‘nde en uzun süreli kalan kiĢi olmuĢtur. Diğer taraftan Ahmet Fevzi PaĢa‘nın görev yaptığı dönemde baâĢkitabette sırasıyla Ġskender Efendi, Mehmet Bey, Mustafa Nazım Bey, Kadon Bey, Fatih Bey, Hüseyin Cevat Bey ve Süleyman Faik Bey görev yapmıĢlardır510. Son olarak Abdulbaki Bey‘in (Baki Bey) 9 Eylül 1908‘de Çetine Sefâretine atanmasıyla görevi son bulan Ahmet Fevzi PaĢa, yaklaĢık 17 yıldır sürdürdüğü Çetine sefirliği görevini noktalamıĢtır511. Abdulbaki Bey (1908-1910): Hâriciye Nezâretinde görev yapan Abülbaki Bey, 1908 yılında Çetine Sefâretine atanmıĢtır. 9 Eylül 1908‘de II. MeĢrutiyet döneminin Karadağ‘da görev yapan 2. sefiri olan Abdulbaki Bey, yazıĢmalarda ―Baki Bey‖ diye 505 BOA, HR.TO, 48 /17; BOA, Y.MTV, 40/21. BOA, Y.A.HUS, 213/55. 507 BOA, Y.PRK.BġK, 20/81. 508 BOA, Ġ.HR, 322/20781; BOA, Ġ.HR, 322/20791. Ayrıca bkz. Salnâme-i Nezâret-i Umûr-u Hâriciyye, Dersaâdet Alem Matbaası Ahmet Ġhsan ve ġürekâsı, 1320, s. 234 509 BOA, Ġ.TAL, 18 /1310/N-177; BOA, Ġ.TAL, 115/1315/S-074 510 BOA, Y.A.RES, 53/4; BOA, Ġ.HR, 324/20934; BOA, Ġ.DH., 1256/98630; Kadon Bey Karadağ Prensi tarafından üçüncü rütbeden Danilo NiĢanı‘na layık görülmüĢ ve niĢan kabul edilmiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 74 /1312/N-051. Fatih Bey bu görevden önce Ġbrail ġehbenderi olarak görev yapmaktaydı. BOA, Y.PRK.BġK, 44/88. Hüseyin Cevat Bey‘in bundan önceki görev yeri Atina sefareti ikinci katipliğiydi. BOA, Ġ.HR, 395/1323/M-09. Cevat Bey‘in göreve baĢlamasından 2 yıl sonra Petersburg Sefareti BaĢkatibi Süleyman Faik Bey ile becayiĢ yapılarak Süleyman Faik Bey Çetine Sefaretine getirilmiĢtir. BOA, Ġ.HR 406 /1325/R-35 511 BOA, Ġ.HR 415 /1326/ġ -09 506 102 anılmıĢtır512. Karadağ hükûmeti tarafından Danilo NiĢanı verilen513 Baki Bey‘in baĢkitâbet vazifesini ise Talat Bey vekâleten yürütmüĢtür514. Sefirliği döneminde Osmanlı Devleti‘nde köklü değiĢiklikler olmuĢ, Ġttihat ve Terakki yönetimi gücü eline alarak Sultan II. Abdülhamid‘i tahttan indirmiĢtir. Baki Bey, bu yönüyle gerçekten zor bir dönemde zor bir görev ifa etmiĢtir. II Abdülhamid‘in tahttan indirilmesinin ardından Balkan SavaĢları‘na kadar sırasıyla Mehmet Sadreddin Bey (1910–1911), Alfred Rüstem (1911-1912) ve Halil Bey (1912) Çetine elçisi olarak görev yapacaklardır515. Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefârethanesi‘ne gelince; Osmanlı Devleti, Karadağ‘daki sefâret hizmetini ilk etapta Karadağ Devleti‘nin tahsis ettiği bir binada sürdürmüĢtür. Kançılarya ve elçilik binası Ahmet Cevat PaĢa‘nın sefirliğine değin kiralıktır. Bir hâne ve sefâret memurları için iki oda yaklaĢık 1700 florin kira bedeli ödenerek kiralanmıĢtır. Fakat oturulmayacak bir halde bulunan odalar yerine Sefâret görevlileri, ikâmet için aylık 135 florine bir otele nakledilmiĢlerdir. Kançılarya için de aylık 30 florine baĢka bir bina kiralanmıĢtır. Ahmet Cevat PaĢa yüksek kira bedelleriyle uğraĢılması yerine Hâriciye Nezâreti‘ne müracaat ederek 1600 Osmanlı lirasına bir hâne 512 BOA, Ġ.HR, 415/1326/ġ-06. BOA, Ġ.TAL, 462/1327/ġ-16. 514 Karadağ Prensi tarafından Üçüncü Derece Danilo NiĢanı takdim edilmiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 458/1326/Za042. 515 Sadreddin Bey aslında Çetine sefaretini Ahmet Fevzi PaĢa‘nın yerine 8 Aralık 1908 de istiyordu. Hatta o zamanlar Tahran Sefaretinde maslahatgüzar olan Mehmet Sadreddin, Sadrazam Kamil PaĢa‘ya bu isteğini bildirmiĢtir. BOA, Y.E.E.KP, 33/3274. Fakat isteği yerine getirilmemiĢ ve Hâriciye Evrâkı Umûmiye Müdürlüğü vazifesine getirilmiĢti. BOA, Ġ.HR, 422/1328/Ca-12. Mehmet Sadreddin bey ancak iki yıl sonra 16 Mayıs 1910 tarihinde isteğine ulaĢabilmiĢti. Baki Bey‘in görevine son verildikten sonra Çetine Sefirliğine getirilerek atama Karadağ Prensi‘ne bir Name-i Hümâyun ile bildirilmiĢtir. BOA, Ġ.HR, 422/1328/Ca-01. Bir buçuk yıl sefirlik vazifesini ifa eden Mehmet Sadreddin Bey Aralık 1911 de görevini Alfred Rüstem‘e bırakacaktır. Nikola‘nın 1910 yılında kendisini kral ilan etmesinden sonra Çetine sefaretine atanan Alfred Rüstem ―prenslikle‖ değil ―krallıkla‖ diyaloga geçen bir sefir konumunda olmuĢtur. Karadağ prenslikten krallığa geçiĢinin ardından yazıĢmalarda ona göre ĢekillenmiĢtir. 13 Aralık 1911‟de Alfred Rüstem Çetine Sefaretine atanmıĢ ve ilgili yazı krallara uygun bir prosedürle yazılmıĢtır. BOA, Ġ.HR, 427/1329/Z-06. Birinci Dünya SavaĢı patlak vermeden hemen önce Washington Büyükelçiliği‘ne atanacaktır. BOA, Ġ.HR, 434/1332/C-18. Halil Bey, Karadağ‘da görev yapan elçiler arasında belki de en zor dönemde tayin olunanlardan birisidir. Onun elçiliği döneminde, sınır çatıĢmaları artmıĢ ve en nihayetinde Balkan SavaĢı baĢlamıĢtır. Balkan SavaĢı baĢlayınca Halil Bey, 8 Ekim 1912 Osmanlı Hükûmeti tarafından geri çağrılmıĢtır. BOA, Ġ.M.M.S, 154/1330/L-06. Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126. Ayrıca bkz. BOA, Ġ.M.M.S, 154/1330/L-06. Türk Dil Kurumu‘nun web adresinde, kançılarya, ―Elçilik ve konsolosluklarda yönetimle ilgili görevlilerin bütünü‖ diye tarif edilmiĢtir. Bkz. www.tdk.gov.tr, e.t. 07.12.2008 513 103 inĢa edilmesini teklif etmiĢtir.516 Tam bu sırada Karadağ Umur-u Dâhiliye eski Müdürü (Bakanı) Mösyö Virbıça‘nın oğlu Çetine‘de bir bina inĢa ettirmektedir. Ahmet Cevat PaĢa, satılık olduğunu öğrendiği inĢaat hâlindeki bu binayı almıĢtır. 13 bin Ġtalyan florini ödenen konak inĢaatı tamamlanarak517 elçiliğin yeni adresi olmuĢ, eĢyası da yenilenmiĢtir518. Elçiliğin duvarına asılmak üzere II. Abdülhamid tarafından tuğra gönderilmiĢ ve bina, Prens Nikola ve damadı Prens Karageorgevic, kayınpederi Voyvoda Petroviç, Karadağ vükelası ile birlikte Ġngiltere ve Avusturya-Macaristan sefirlerinin katılımıyla 5 Mart 1886‘da törenle açılmıĢtır519.(Bkz. Resim-35-36—36/1) Ahmet Cevat PaĢa, açılıĢta yaptığı teĢekkür konuĢmasında “…Bu tuğra bu elçilik binasını süsledikçe, Hükûmet-i Seniyye ile Karadağ arasındaki zaten var olan iyi ilişkilerin bir kat daha iyileşeceği ümidindeyim.” demiĢtir. Prens Nikola ise elçilik bahçesine dikilmek üzere kendi sarayından 100 ağaç göndermeyi ve bir kuyu açtırmayı vaat etmiĢtir520. Böylelikle, Osmanlı Devleti kira sorunundan kurtulurken, diğer taraftan yeni bir hizmet binasına kavuĢmuĢtur. Ayrıca, kuyu açtırma ve 100 ağaç gönderme jestleri521 ise Osmanlı Devleti-Karadağ siyasi iliĢkilerinin geliĢmesine yardımcı olmuĢtur. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘daki temsilciliklerinden bir diğeri ise Ģehbenderliklerdir. ġehbender Farsça bir kelime olup Konsolos anlamına gelmektedir. Devletin dıĢ ülkelerde bulunan kendi vatandaĢlarının haklarını korumakla görevlidir. Bunun yanında bağlı bulunduğu hükümete siyasi ve ticari bilgiler aktarmak, vazifeleri arasındadır. Konsoloslar ya da eski adıyla Ģehbenderler diplomat sayılmıyorlardı522. Osmanlı Devleti Bar, Ülgün ve Podgorica'da Ģehbender bulunduruyordu. Podgorica Ģehbenderliğini Kostaki Petropulo Efendi(1908), Bar ve Ülgün 516 Mehmet Mercan, age, s. 18 BOA, ĠġD, 74/4372 Ayrıca bkz. BOA, Ġ.HR, 298/18859 518 BOA, Ġ.HR, 298/18886 519 BOA, Y.A.HUS, 189 /12 520 BOA, Y.A.HUS, 189 /12 Karadağ susuzluk çeken bir ülke olduğu için içme suları elde etmek gayesiyle kuyular açılmaktadır. Susuzluk göz önüne alındığında bu hediyenin anlamının çok büyük olduğu kavranabilir. Ayrıca Çetine‘de 20 ye yakın kuyu olduğunu ve bu kuyuların ekseriyetinin Fazıl Mustafa PaĢa‘nın Karadağ seferi sırasında açtırılan kuyular olduğunu Ahmet Tevfik‘in Karadağ Coğrafyası isimli eserinden öğrenmekteyiz. Ahmet Tevfik, Karadağ Coğrafyası, Muhmud Bey Matbaası, Dersaadet 1329, Sırpçadan Osmanlıcaya Ter: Mirliva Ahmed Tevfik, s. 7 521 Mehmet Mercan, age, s. 18 522 Hüseyin Âgâh, age, s. 8. 517 104 Ģehbenderliğini ise Balyan Serkiz Efendi(1908) yapmıĢtır523. (Bkz. Resim-26) Dikkat edilirse ġehbenderlerin isimlerinden Ermeni oldukları anlaĢılmaktadır. O yıllarda yabancı dil bilen memurlar genelde Ermeni oldukları için ġehbenderlik vazifelerinin onlara verilmesi tercih edilmiĢtir. B. KARADAĞ‟IN OSMANLI DEVLETĠ‟NDEKĠ SEFĠRLERĠ ve KONSOLOSLARI Karadağ, Ağustos 1879‘da Osmanlı Devleti baĢkenti Ġstanbul‘a, ilk akredite elçisini göndermiĢtir. Karadağ‘ın yabancı bir devlete gönderdiği ilk akredite elçi olması hasebiyle çok büyük bir önem taĢımaktadır. Ġstanbul‘da Karadağ‘ın elçi bulundurmasının temel nedenlerinden biri, sınır tahdidi sırasında Prens Nikola adına temaslarda bulunmaktır524. Karadağ , Ġstanbul‘da ortaelçi ve maslahatgüzarlık statüsünde temsil edilmiĢtir. Stanko Radonjiç (1879): Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ne gönderdiği ilk elçi Stanko Radonjic‘tir. 1841 yılında Nijegusi‘de doğan Voyvoda Radonjiç, aynı zamanda dıĢiĢleri bakanlığı yapmaktaydı. Radonjiç, III. Napoleon‘un bursuyla Fransa‘da eğitim almıĢ ve batıyı bilen tecrübeli bir isimdir. Berlin Kongresi‘nde Karadağ delegesi olarak görev yürütmüĢ ve 1879‘da DıĢiĢleri bakanlığına getirilmiĢtir525. 22 Haziran 1879‘da ―Fevkalâde murahhas Karadağ ortaelçisi‖ olarak Nikola‘yı temsilen Ġstanbul‘a gönderilmiĢtir526. Lakin görevi uzun sürmemiĢ ve Ağustos 1879‘da sona ermiĢtir527 . Dibude Radviniç (1879-1883): Karadağ Prensi Nikola‘nın Ġstanbul‘a gönderdiği ikinci elçi, Dibude Radviniç‘tir. 21 Temmuz 1879‘da ortaelçi olarak tayin edilen 523 Podgoriça ġehbenderi 1910 yılında Nafilyan Efendi (1326 /1910) Bar ve Ülgün ġehbenderi ise Abdülhamid döneminden sonra Hüseyin Sabri Bey (1910) olmuĢtur. Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmaniyye, 1324, s. 380, 503, 523. 524 Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126 525 Stanko Radonjic, 1879‘dan 1889 yılına kadar Karadağ DıĢiĢleri bakanlığı yapmıĢ ve 1889‘da ölmüĢtür. Serb Land of Montenegro- History of Montenegro Online, ―Ministers for Foreign Affairs from the Establishment of the Ministry of Foreign Affairs - Princedom of Montenegro and Kingdom of Montenegro in Fatherland and Exile‖,http://www.njegos.org/past/ministers.htm#radonjic e.t.25. 01. 2009 526 BOA, Y.PRK.NMH, 1/65. 527 Stanko Radonjiç Karadağ DıĢiĢleri Bakanlığı (Hariciye Müdürü) da yapacaktır. Salnâme-i Nezâret-i Hariciyye(1302), Matba‘a-i Ebuzziya, Kostantiniyye 1302, s. 424, Yeni Harflerle Yay.Haz: Ahmet Nezih Galitekin, ĠĢaret Yayınları, Mayıs 2003, s.332. 105 Radviniç528 22 gün sonra 13 Ağustos‘ta Sultan II. Abdülhamid‘in huzuruna kabul edilmiĢtir529. Gavro Vukoviç (1883-1884): 1852‘de doğan Vukoviç, Vasojeviç klanına mensuptur ve Karadağlıların meĢhur ismi Miljan Vukov‘un oğludur530. Karadağ hükûmeti tarafından Saltanat-ı seniyye nezdine maslahatgüzar olarak tayin edilen Gavro Vukoviç (Voucovitch) 12 Aralık‘ta Ġstanbul‘a hareket etmiĢtir531. Prens Nikola Sultan II. Abdülhamid‘e gönderdiği mektupta Ġstanbul‘da Maslahatgüzarlık tesisi için Gavro Vukoviç‘i tayin ettiğini belirtmiĢtir. Bilindiği gibi 1883 Ağostos‘unda Karadağ Prensi Ġstanbul‘a bir seyahat düzenlemiĢ ve çok olumlu intibalarla ayrılmıĢtır. ĠĢte bu iyi iliĢkilerin bir sonucu olarak Gavro Vukoviç Ġstanbul‘a gönderilmiĢ532 ve PadiĢah, Mart 1884‘te Karadağ Maslahatgüzarı Vukoviç‘i huzura kabul etmiĢtir533. Aralık 1884‘te de Vukoviç, yokluğunda görevini vekâleten Mitar Bakiç‘e devretmiĢtir534. Gavro Vukoviç‘in, gerek maslahatgüzar olarak gerekse de dıĢ iĢleri bakanı olarak OsmanlıKaradağ iliĢkilerine büyük katkı sağladığı bilinmektedir. (Bkz. Resim-24) Mitar Bakiç (1884-1887): Hiç Ģüphesiz ki Osmanlı-Karadağ iliĢkilerinde Ġstanbul‘da uzun yıllar görev yapacak olan Mitar Bakiç‘in yeri tartıĢılmazdır. Buna Tahsin PaĢa da Yıldız Hatıraları‘nda değinmeden geçememiĢtir. Mösyö Bakiç‘in Prens Nikola ile Sultan Abdülhamid arasındaki iliĢkileri güçlendirmek için büyük gayret sarf ettiğini ve bu dostlukta onun payının büyük olduğunu söylemiĢtir.535 Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarlığına tayin edilen ve mukîm elçi sıfatıyla görev yapacak olan Bakiç'in gelirken Ģehzadelerle bazı memurlara verilmek üzere yanında niĢanlar getirmiĢtir536 528 BOA, Ġ.HR, 280/17241. BOA, Ġ.HR, 280 /17238. 530 Gavro Vukoviç, 1889 – 1905 yılları arası Karadağ DıĢiĢleri Bakanı olarak görev yapacaktır. Republika Crna Gora Ministarstvo Inostranih Poslova, (Karadağ DıĢiĢleri Bakanlığı‟nın Resmi Ġnternet Sitesi) ―Gavro Vukovic‖, http://www.vlada.cg.yu/mininos/vijesti.php?akcija=vijesti&id=1673 e.t. 25.01.2009 531 BOA, Y.A.HUS, 175/76 532 BOA, Y.E.E., 63/11 533 BOA, Y.E.E., 46/44 534 BOA, HR.TO, 282/42. Gavro Vukoviç, 1889 – 1905 yılları arasında Karadağ DıĢiĢleri bakanı olarak görev yapacaktır. 535 Tahsin PaĢa, Sultan Abdülhamid , Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları, Boğaziçi Yayınları, Ġstanbul 1990, s. 87 536 BOA, Y.A.HUS, 180 /74 529 106 Mösyö Bakiç‘in Dersaadet Sefirliği üç döneme ayrılmaktadır. Birinci dönemi 1884-1887, ikinci dönemi 1890-1895, üçüncü dönemi ise 1896-1902 yılları arasıdır. Ocak 1885‘te Bakiç‘in vekâletine Mösyö Döfviç tayin edilmiĢtir537. Bakiç, Kasım 1887‘de izinli olarak memleketine giderken, yerini Mösyö Plamanac‘a bırakmıĢtır. Mösyö Plamanac (1887- 1889): 29 Kasım 1887‘de Dersaadet Karadağ Maslahatgüzarlığına, maslahatgüzar statüsünde atanan538 Hâriciye Nezâret-i Kâtibi Mösyö Plamanac, 25 Aralık 1887‘de görevine baĢlamıĢtır539. Üçüncü ‗Mecidi NiĢanına‘ sahip Mösyö Plamanac, 540 dereceden Mitar Bakiç‘in izinli olarak memleketine gitmesi nedeniyle tayin edilmiĢtir541. Ġstanbul‘da ancak 2 yıl çalıĢan Plamanac, Aralık 1889‘da Ġstanbul‘da görevliyken hayatını kaybetmiĢtir542. NaaĢı, Karadağ DıĢiĢleri Bakanı Gavro Voukoviç‘in ricası üzerine bir süre bekletilmiĢ ve ardından cenaze alayıyla birlikte Karadağ‘a gönderilmiĢtir. Nakil esnasında da herhangi bir sıkıntı yaĢanmaması için kolaylık gösterilmiĢtir543. Karadağ, yaĢadığı sosyal ve ekonomik sıkıntılar nedeniyle zaman zaman elçi görevlendirmekte zorluk yaĢamıĢtır. Gerek elçilerin maaĢları ve gerekse de Ġstanbul‘daki masraflar Kardağ için büyük bir yük oluĢturmaktadır. Elçi görevlendirilememesinin bir diğer nedeni de eleman sıkıntısıdır544. Plamanac‘ın ölümünden sonra bir müddet elçi tayin edilememiĢ ve yaklaĢık 6 aylık bir süre Ġstanbul‘da elçi bulunduramamıĢtır. Mitar Bakiç (1890-1895): Mösyö Plamanac‘ın ölümü üzerine Karadağ Prensi, Mösyö Bakiç'i tekrar Dersaadet Karadağ Maslahatgüzarlığına tayin etmiĢtir545. 13 Haziran‘da atanan Bakiç, ay sonuna doğru Ġstanbul‘a gelmiĢtir546. Mösyö Dimitrof (1895-1896): 1895‘ten 22 Aralık 1896‘ya kadar 1 yıl Ġstanbul‘da maslahatgüzarlık görevini Dimitrof‘un yürüttüğü anlaĢılmaktadır547. Mayıs 1896‘da Dimitrof‘un görevi sona ermiĢtir. 537 BOA, Ġ.HR, 296/18700 BOA, HR.TO, 282/48 539 BOA, Y.A.HUS, 209/28 540 D.A.O. H. N.C.S., C. II, s.445 541 BOA,Y.A.HUS, 209/28 542 BOA, HRTO, 48/41 543 BOA, Y.A.HUS, 232/3 544 Osman Karatay, ―Karadağın Bağımsızlık Mücadelesi‖ age, s. 467 545 BOA, HR.TO, 282/56. 546 BOA, HR.TO, 48/85. 538 107 Mitar Bakiç (1896-1902): Üçüncü kez Ġstanbul‘da elçilik vazifesiyle görevlendirilen Mitar Bakiç‘e ‗Mecidi NiĢanı‘ verilmiĢ,548 ―mukim elçi‖ statüsünden ―ortaelçi‖ statüsüne çıkarılmıĢtır549. Birkaç ay sonra da Karadağ Prensi bir mektup yazarak Mösyö Bakiç‘in unvanının fevkalâde ve murahhas ortaelçiliğe terfi ettirildiğini Dersaadet‘e bildirmiĢtir550. Prensin mektubuna karĢılık PadiĢah II. Abdülhamid de bir cevabnâme-i hümâyun yayınlayarak Mitar Bakiç‘in ortaelçiliğe terfiini değerlendirmiĢtir551. Birinci dereceden ‗Osmani‘ ve ‗Mecidi‘ niĢanlarına sahip Bakiç‘in, ayrıca, altın ve gümüĢ imtiyaz madalyası da vardır552. Bakiç‘in yanında ataĢe olarak Mösyö Curo Boğdanoviç bulunmuĢtur553. Normalde Osmanlı Devleti‘nde elçilerin kendi adına tasarruf ve istimlâk hakkı yoktu. Fakat Karadağ Sefiri Bakiç tarafından arz edilmesi üzerine konu Meclis-i Vükelâ‘da görüĢülmüĢ554 emlak istimlâk etmesine izin verilmiĢtir555. Görevi sona erdiğinde bile Prensle PadiĢah arasında dostluk köprüsü olan Bakiç‘in oğluna da maaĢ tahsis edilmiĢtir556 bir müddet sonra bu maaĢ Bakiç‘in eĢine verilmeye baĢlanmıĢtır557. Karadağ elçisine sağlanan kolaylıklar ve aile fertlerine gösterilen yakın ilgi, hiç Ģüphe yok ki Mitar Bakiç‘e verilen değerin yanında Karadağ‘ın içinde bulunduğu zor durumdan kaynaklanan yetiĢmiĢ eleman yokluğu nedeniyle (kaht-ı rical),558 gelen elçileri el üstünde tutma ve maddi anlamda Ġstanbul‘daki görevlerini câzip hâle getirme gayretidir. 547 Dimitrof‘un görevinin baĢlangıç tarihiyle ilgili bir belgeye rastlayamadık lakin Karadağ Prensi‘nin validesinin vefatı nedeniyle padiĢahın taziyesini Karadağ Maslahatgüzarı Dimitrof'a bildirilmesinden, 1895 yılında Dimitrof‘un görev yaptığı anlaĢılmaktadır. Bkz. BOA, Y.PRK.SRN, 4/100 548 BOA, Ġ.TAL, 96/1313/Za-082 549 BOA, Y.E.E., 59/41 550 BOA, Ġ.HR, 354/1314/N-08 551 BOA, Ġ.HUS, 52/1314/L-34 552 BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-074. BOA, Ġ.TAL, 96/1313/Za-082 553 D.A.O.H.N.C.S, C. II., s.287. 554 BOA, Ġ.HUS, 84 /1318/C-61. 555 BOA, Ġ.HR, 370/1318L-13. 556 BOA, Ġ.ML, 56/1321//B-06 557 BOA, Ġ.HUS, 119/1322/Ca046 558 BOA, Y.A.HUS, 456 /58 108 Karadağ Elçiliğine Rusya Konsolosunun Vekâleten Bakması 1902-1903: Mitar Bakiç 1902 yılında Ġstanbul‘dan geçici olarak ayrılınca bir boĢluk oluĢmuĢtur. Bu dönemde Rusya Kançılaryası Karadağ Sefirinin yerine iĢleri yürütmüĢtür559. Karadağ elçiliğine Rusya Konsolosunun vekalet etmesi Rusya‘nın Karadağ‘ı koruması ve gözetmesi açısından önemli bulunurken diğer taraftan Karadağ‘ın yetiĢmiĢ diplomat sıkıntısı yaĢadığının bir göstergesi olarak manidardır. Hem ekonomik sıkıntı yaĢayan hem de kadro darlığı çeken Karadağ‘da belki de en çok ihtiyaç duyulan Ģey yetiĢmiĢ kadrolardır. Mösyö Matanoviç (1903-1907): YaklaĢık bir yıl Rusya Kansolatosuna emanet edilen iĢler en nihayetinde Mösyö Matanoviç‘in Ġstanbul‘a atanmasıyla son bulmuĢtur. Çetine‘den Karadağ Hâriciye Nazırıyla birlikte gelen Matanoviç‘in tayini hakkındaki mektup560 Karadağ Hâriciye Nâzırı tarafından Sultan Abdülhamid‘e iletilmiĢtir561. ―maslahatgüzar‖ statüsündeki Matanoviç‘e niĢan takdim edilmiĢtir562. (Bkz. Resim-25) Mösyö Curo Boğdanoviç ise tercüman olarak bulunmuĢtur563. Tercüman Boğdanaviç‘in ardından DuĢan Drezon aynı görevi ifa etmiĢtir564. Drezon bir müddet sonra kâtip ve baĢtercüman sıfatını alacaktır565. Duşan Gregoviç (1907-1909): Petrovac‘da 1875 yılında doğan DuĢan Gregovic, (ö.1923) Ġlk öğrenimini Çetine‘de tamamlamıĢ ve Lise öğrenimi için Ġstanbul‘a Mektebi Sultanî‘ye (Galatasaray Lisesi) kayıt yaptırmıĢtır. Bitirdikten sonra Karadağ DıĢiĢleri bakanlığında görev almaya baĢlamıĢtır.566 1905-1907 yıllar arasında Karadağ‘ın ĠĢkodra Konsolosu olan DuĢan Gregoviç,567 1907‘de Karadağ Maslahatgüzarı olarak Ġstanbul‘a atanmıĢtır. Mösyö Gregoviç‘in Ġstanbul‘da ilk zamanları gerçekten çok çalkantılı bir döneme denk gelmiĢtir. Ġstanbul‘da Bebek‘te Osmanlı memurları ile bir tartıĢma yaĢamıĢ ve zaptiye memurları tarafından rencide edilmesi üzerine sorumlular hakkında gereken 559 BOA, DH.MKT, 2573/28 BOA, Y.A.HUS, 456/74 561 BOA, Ġ.HUS, 110/1321B-004 562 BOA, Ġ.TAL, 356/1322/Za-103 563 Salnâme-i Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1321, s.943 564 Salnâme-i Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1323, s.943 565 Salnâme-I Devleti Aliyye-i Osmaniyye, 1323, Yeni Harflarle Basımı s. 436 566 Serb Land of Montenegro- History of Montenegro Online, agweb, e.t. 25.01.2009 567 BOA, Ġ.HUS, 154/1325R-043 560 109 tahkikat ve soruĢturma baĢlatılmıĢtır568. Mösyö Gregoviç‘e ikinci rütbeden ‗NiĢan-ı Osmani‘ verilirken eĢine de ikinci rütbeden ġefkat NiĢanı verilmiĢtir569. Gregoviç, yıllar önce bir öğrenci olarak geldiği Ġstanbul‘da ülkesini temsil edebilme fırsatına eriĢmiĢtir. Uzun yıllar Ġstanbul‘da okuduğu için hem dil hakimiyeti hemde yabancılık çekmeme noktasında faydali bir dönem geçirmiĢtir. Gregoviç‘in bir diğer özelliği ise Abdülhamid döneminin son Karadağ elçisi olmasıdır. 1909 Aralık ayında yeni PadiĢah Sultan ReĢat tarafından Halefi Mösyö Popoviç'le huzura kabul edilen Gregoviç'in görevi bu ziyaretle sona ermiĢ ve yerini Popoviç‘e bırakmıĢtır570. Elçilik vazifesi esnasında baĢkitâbet ve baĢtercümanlık görevinde Mösyö DuĢandre Zon bulunmuĢtur.571 Mösyö Gregoviç II. MeĢrutiyet‘in ilanı döneminin belki de en çalkantılı günlerinde Ġstanbul‘da bulunmuĢ ve zor bir görev ifâ etmiĢtir. 1910 Rusya Konsolatosu Popoviç‘in yerine diplomasiyi sürdürken 572 Mösyö Popoviç, 1911‘de elçilik görevini sürdürmüĢ;573 ancak 1912 yılında da Karadağ Sefâretinin Rusya Konsolatosu tarafından yürütüldüğü bir yıl geçmiĢtir574. Mart 1912‘de Mösyö Petar Plamanac elçiliğe atanırken Karadağ‘ın Osmanlı Devleti‘ndeki son elçisi olma özelliğini de taĢımıĢ ve Ekim 1912‘de Balkan SavaĢı‘nın patlak vermesiyle Ġstanbul‘u resmen terk etmiĢtir575. 568 BOA, Ġ.HUS, 153/1325RA-46 BOA, Ġ.TAL, 429 /1325/B-047 570 BOA, Ġ.HUS, 181/1327z-31 571 Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, 1326, Yeni Harflerle Basımı s. 482 572 Bu dönemde Karadağ yetiĢmiĢ diplomat yokluğundan zor durumda kalmıĢ ve Ġstanbul‘a maslahatgüzar atayamamıĢtır. Bu zor dönemde Karadağ elçiliğini vekâleten Rusya yürütmüĢtür. BaĢ kitabet ve tercüman olarak bırakılan Mösyö Terçetiç elçilikte kalan tek Karadağlı olmuĢtur. Salnâme-i Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye, 1326(1910), s. 512 573 ―Maslahatgüzar‖ statüsünde çalıĢan Mösyö Popoviç baĢkitabet ve baĢ tercümanlıkta ise yine Mösyö Terçetiç bulunmuĢtur. BOA, Ġ.HUS, 181/1327z-31 574 Mösyö Popoviç'in ardından Karadağ Dersaadet‘e elçi bulunduramamıĢ ve Rusya vekâleten görevi yerine getirmiĢtir. Mösyö Terçetiç eskiden olduğu gibi yine baĢ kitabet ve baĢ tercümanlık görevinin baĢında bulunmuĢtur Salnâme-i Devlet-i Aliyye-Ġ Osmâniyye, 1328, Yeni Harflerle Basımı s. 552 575 Mösyö Plamanac‘ın elçiliği döneminde, Osmanlı Devleti ile Karadağ Balkan SavaĢı‘nda karĢı karĢıya gelecektir. II. Abdülhamid döneminin sona ermesinin ardından bozulan iliĢkilerin bir neticesi olarak çıkan savaĢ sonrası, Kral Nikola tarafından Plamanac, Karadağ‘a geri çağrılacaktır. Osmanlı Devleti‘de Çetine‘deki temsilcisini derhal geri çağırarak diplomatik iliĢkilere son nokta konacaktır. BOA, MV, 227/239. Plamanac 1913-1915 arası Karadağ DıĢiĢleri bakanlığı da yapacaktır. Bkz. Serb Land of Montenegro- History of Montenegro Online, agweb, e.t. 25.01.2009 569 110 Karadağ‘ın Ġstanbul‘daki elçilerinin kullandıkları bina, II. Abdülhamid‘in Prens Nikola‘ya hediye ettiği Emirgan‘daki yalıdır. Bugün Sabancı Müzesi olarak kullanılmaktadır. Bu binayı ―Verilen Hediyeler‖ baĢlığı altında inceleyeceğiz. Karadağ‘ın Osmanlı topraklarındaki diğer temsilcilikleri konsolosluklardır. Bu konsolosluklar iki yerde, ĠĢkodra ve Üsküp‘te açılmıĢtır. İşkodra Konsolosluğu: 1893 yılında açılan Karadağ ĠĢkodra Konsolosluğu, Karadağ‘ın Osmanlı Devleti topraklarında bulundurduğu ilk konsolosluktur. 576 ĠĢkodra, Osmanlı-Karadağ sınırında bulunduğu için sınır sorunları ve yerel çatıĢmalar eksik olmuyordu. Bu nedenle gerek bürokrasiyi hızlandırmak gerekse de olaylara daha çabuk müdahale imkânı oluĢturmak için ĠĢkodra‘da bir konsolosluk açılmasının gerekli olduğu ortaya çıkmıĢtır. ĠĢkodra'da görev yapan Karadağ konsolosları Ģunlardır: Lazar Mijuskoviç (1893–1902), Slavo Ramadanoviç(1902–1906), DuĢan Gregoviç (1906– 1907), 577 (1912) 578 Petar Plamenac (1907–1910), DuĢan Gregoviç (1910–1912), Ivo Joviçevic . Ayrıca, 1894 (1312) ĠĢkodra Salnâmesi‘nde Karadağ‘ın ĠĢkodra Konsolosu olarak Dino Armiyev‘in de ismi geçmektedir579. Üsküp Konsolosluğu: Karadağ Hükûmeti 1899 yılında Üsküp‘te bir konsolos bulundurmaya baĢlamıĢtır580. Bununla ilgili teklifi Karadağ Prensi Ġstanbul‘a geldiğinde Sadrazam nezdinde yaptığı ziyaretinde de dile getirmiĢtir. Sadrazam Halil Rifat PaĢa‘yı ziyaret eden Karadağ Prensi, Kosova‘da uygun bir yerde konsolosluk açılmasının gerekliliğini anlatmıĢ ve ―…Eğer konsolosluk açılırsa irtibatımız daha güçlü ve hızlı olur, böylece, sınırda meydana gelebilecek herhangi bir kışkırtma ya da sınır ihlalleri gibi durumları daha seri bir şekilde önlememiz mümkün olur…‖ demiĢtir. Sadrazam Halil Rifat PaĢa da Karadağ konsolosluğunun açılması için hiçbir engelin olmadığını ve Üsküp‘te diğer ülkelerin konsolosluğu olduğu gibi Karadağ‘ın konsosluk açmasının da olumlu karĢılanabileceğini dile getirmiĢtir581. Prens Nikola, konsolosun herhangi bir 576 BOA, Ġ.HR, 342/1311/Ra-07 BOA, Ġ.HUS, 154/1325/R-043 578 Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126 579 ĠĢkodra Vilâyeti Salnâmesi, Üçüncü Defa Olarak Vilayet Matbaasında Tab OlunmuĢdur. ĠĢkodra 1312, s. 71-72 580 BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01 581 BOA, Y.A.HUS, 399/68. 577 111 uygunsuz harekette bulunması durumunda görevine Kosova Valiliğince son verilebileceğini temin ederek azl edebileceğini söylemiĢ ve Osmanlı Devleti‘ne güvence vermiĢtir582. Üsküp‘te Avusturya ve Sırbistan‘ın ve diğer devletlerden bazılarının konsolosları, ayrıca, Bulgaristan‘ın tüccar vekili bulunmaktadır. Sırbistan‘ın, Kosova vilâyetine bağlı PriĢtine Sancağı‘nda dahi bir konsolosluğu vardır. Bu nedenle Karadağ hükûmeti tarafından Üsküp‘te bir konsolosluk açmasında sakınca görülmemiĢtir583. Karadağ, bağımsızlığını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti‘nin yanında diğer Avrupa devletleriyle de diplomatik iliĢkilere baĢlamıĢ o ülkelerin baĢkentlerine de diplomatik temsilciler göndermiĢtir. Rusya, Fransa, Ġngiltere, Avusturya-Macaristan ve Ġtalya‘da temsilcilikler açmıĢtır. 1881 yılında Yunanistan‘da elçilik açmıĢtır. 1897‘de Sırbistan ve Bulgaristan ile, 1905 yılında ABD ile, 1906 yılında ise Almanya ile diplomatik temasa geçerek temsilciler göndermiĢtir. Aynı zamanda tüm bu ülkelerin Çetine‘de elçilik açtıklarını da unutmamak gerekir584. (Bkz. Resim-33-34) Avrupalı devletler 1878 öncesinde Karadağ bağımsız değilken orada bir temsilcilik ve konsolosluk açmamıĢ ya da bir konsolos göndermemiĢlerdir. Bunun nedenlerinden biri, bölgenin arazi yapısının çok bozuk olmasıdır. Ayrıca, bölge tam manasıyla Osmanlı Devleti hâkimiyetinde olmadığı için Osmanlı Devleti‘nin Avrupalı devletlere uyguladığı kapitülasyonlar, yani ―imtiyazat-ı ecnebiyye‖ bu topraklarda hiçbir zaman yürürlüğe girmemiĢtir. Avrupalı tüccarlar nâdiren Karadağ‘a gidip ikâmet ettikleri için Avrupalı devletler, tebaalarının menfaatlerini gözetmek ve onlara yardımcı olmak için genelde ĠĢkodra konsoloslarına iĢlerini havale etmiĢlerdir. Berlin Muahedenâmesi‘nin ardından Rusya‘nın da teĢvikiyle Karadağ‘a elçiler gönderilmiĢ ve Çetine‘de temsilcilikler açılmıĢtır585. 582 BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01. BOA, Ġ.HUS, 77/1317/Ca-01. 584 ġerbo Rastoder, ― A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In Transition, Ed. Florian Bieber, Nomos, Baden-Baden 2003, s. 125. 585 Mehdi FraĢerli, age, s. 300-301. 583 112 II. II. ABDÜLHAMĠD‟ĠN BALKAN POLĠTĠKASINDA KARADAĞ‟IN YERĠ Osmanlı Devleti‘nin Balkan politikası II. MeĢrutiyet‘in ilanına kadar II. Abdülhamid‘in kontrolünde iyi bir seyir izlemiĢtir. II. Abdülhamid‘in Balkan politikasını bu bağlamda iki kısımda incelemek mümkündür. Birincisi II. MeĢrutiyet‘in ilanına kadar olan dönem, ikinci kısım ise II. MeĢrutiyet‘in ilanından Abdülhamid‘in halline kadar olan dönemdir. A. ABDÜLHAMĠD‟ĠN II. MEġRUTĠYET‟ĠN ĠLANINA KADAR BALKANLAR ve KARADAĞ POLĠTĠKASI Balkanlar‘da denge politikası güderek Bulgarlar, Sırplar Yunanlılar ve Karadağlıların ittifak yapmalarını engellemek, ―rekabet, zıddiyet ve münafeseti (çekememezlik, gizli düĢmanlık)‖ sürekli canlı tutmak, Abdülhamid‘in Balkan politikasının özünü oluĢtur586. Joan Haslip, Abdülhamid‘in Balkan politikasını “hâkim olmak için dağıt” olarak açıklamaktadır587. Bulgaristan Prensi Ferdinand‘ı husûsi yâveri yaparak Balkanlar‘da kendisi aleyhinde oluĢabilecek Balkan Birliği‘ni engellemeye çalıĢmıĢ, aralarındaki anlaĢmazlıkları iyi değerlendirip onları canlı tutarak kendine karĢı ittifak kurulmasını engellemeye çalıĢmıĢtır588. Osmanlı Ġmparatorluğu gibi büyük bir devleti, yıkım etkisi yapacak sarsıntılardan korumak için dıĢ siyasette tâvizin zorunlu olduğunu söyleyen Abdülhamid, bunun, küçük tâvizlerle ancak baĢarılabildiğini söylemiĢtir589. Balkan devletlerinin sınırları Berlin AntlaĢması‘ndan sonra belirlense de bu, daha sonra çıkabilecek muhtemel çatıĢmaların ve sorunların önüne geçememiĢtir. Abdülhamid döneminde Balkanlar‘da durum, genelde Makedonya‘yı ele geçirmek için 586 Tahsin PaĢa, age, s 85. Enver Ziya Karal, age, (Birinci MeĢrutiyet ve Ġstibdat Devirleri), C. VIII, s. 189 Joan Haslip, age, s. 224 588 Vahdettin Engin, age, s. 27 589 Abdülhamid ―Doğu ve Batı’nın Osmanlı Devleti aleyhine yürüdüğü bir zamanda meydan okuyamazdım. Eğer Bulgarların Filibe’ye girmeleri üzerine hesapsız kitapsız meydana atılsaydım Bulgarlarla Sırplar birleşir, Makedonya’yı da alırlardı. Yunanlılar da bunu bahane edip adalar üzerindeki isteklerini kabul ettirmeye çalışacaklardı. İşkodra’ya inmeyi amaç edinen Karadağ’a da bir fırsat doğmuş olacaktı. Buna kimse karşı koyamazdı” ifadelerini kullanmıĢtır. Sultan II. Abdülhamid, Sultan Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Pınar Yay, Haz: Ġsmet Bozdağ, s. 33 587 113 yapılan çete faaliyetleri ve mücadelelerle geçmiĢtir590. Bilindiği gibi Makedonya bölgesi Vilayet-i Selâse (Üç Vilâyet) olarak adlandırılırmıĢtır. Karadağ‘a komĢu olan Kosova, bu üç vilayetten birisini oluĢturmaktadır. Dolayısıyla Karadağ‘ın, Büyük Devletlerin adeta manevra sahası haline gelen Kosova‘ya komĢu olması itibariyle, Abdülhamid‘in Balkan politikasında büyük bir yeri olduğu muhakkaktır. Abdülhamid‘in Balkanlarda tehlike hiyerarĢisinde birinci sırada, Ġstanbul‘a yakınlığı nedeniyle Bulgaristan olmuĢtur. Yunanistan, Sırbistan ve Karadağ tehlike potansiyeli açısından ikinci sıradaydılar ve Bulgaristan‘a karĢı müttefik olarak görülmüĢlerdir591. Bu bağlamda değerlendirildiğinde Abdülhamid‘in Karadağ politikası dostluğa dayanmaktadır. Zaten Abdülhamid‘in sorunları ve anlaĢmazlıkları çözme Ģekli savaĢla değil diplomasi ve barıĢ temelinde olmuĢtur. Bu noktada, kaybına kesin gözüyle bakılan yerleri tâviz olarak vermekte bir sakınca görmemektedir. Karadağ‘a taviz olarak verilen topraklar her ne kadar Osmanlı toprağı gibi gözükse de buralardaki hâkimiyet ―sözde‖ dir. Bu nedenle, toprak tâvizleri verilmesinde sakınca görülmemiĢtir. OsmanlıRus SavaĢı‘nın çıkmaması için Karadağ‘ın istediği, çoğunluğunu Hristiyanların oluĢturduğu nahiye gözden çıkarılmıĢtır. Fakat onun gayretleri ve savaĢın çıkmaması için gösterdiği çabalar sonuç vermemiĢ ve Osmanlı Devleti için zor bir süreç baĢlamıĢtır. Karadağ bağımsız olduktan sonra, çoğu zaman sorunlar ―dostluk hisleri‖ gereğince diplomasi ve barıĢ yoluyla çözülmeye çalıĢılmıĢtır592. Sınır kentlerinde yönetim tarzı benimsenmeyen ya da uygunsuz tavırları görülen idarecilerin değiĢtirilmesi için ricada bulunulması, sorunun siyasi yollarla çözmüne güzel bir örnek 590 Çete faaliyetlerinin ayyuka çıktığı Makedonya‘da büyük devletlerin müdahalesine uygun bir ortam oluĢmuĢtur. 1903 yılında hazırlanan Mürzsteg Reform Planı da sonuç vermemiĢ Makedonya Sorunu Balkanlarda büyük bir yara haline gelmiĢtir. GnĢ bilgi için bkz. Uğur Özcan, BaĢlangıçtan 1903‟e Balkan Sorunu ve Mürzsteg Planı, Osmangazi Üniverstiesi Sos. Bil. Ens. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Yard. Doç. Dr. Zafer Koylu, EskiĢehir 2003. II. Abdülhamid, Balkan devletlerinin Makedonya üzerindeki emellerinin farkındadır. Sırbistan‘ın Bulgaristan‘ın Romanya‘nın Yunanistan‘ın Sırplarla Bulgarlar arasındaki anlaĢmazlığını bilmektedir. Bulgarlarla Romanyalıların birbirlerinden nefret ettiğinin farkındadır. Yunanlıların ise Bulgarlardan hiç hazzetmediğini çok iyi bilmektedir. Bu noktada Abdülhamid ayrılıkları kullanarak Balkan devletlerinin kendisine karĢı birleĢmesini engellemiĢtir. Vahdettin Engin, age, s. 31-32 591 F. A. K. Yasamee, ―Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II (1878-1908)‖ ÇağdaĢ Türk Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Ankara 1999, s. 229 592 Örneğin Plaveliler tarafından Yezero Tepesi‘nde inĢa edilen kale nedeniyle çıkan sorun, Karadağ Prensi‘nin bilinen ―dostluk hisleri‖ gereğince zor kullamaktansa iki taraf arasında diyalogla çözülme yoluna gidilmesinin daha uygun olacağına karar verilmiĢtir. BOA, Ġ.HUS, 159/1325/N-26. 114 teĢkil etmektedir. Yine Karadağ Prensi‘nin, kapanmıĢ olayları yeniden gündeme getiren yeni Berane Kaymakamının değiĢtirilmesi ya da ikaz edilmesi için Abdülhamid‘den istekte bulunması593 bu siyasetin bir ürünüdür. AnlaĢılacağı üzere, birbirlerini ezeli düĢman olarak gören Osmanlı Devleti ve Karadağ, Abdülhamid ve Nikola‘nın iyi iliĢkilerinin bir sonucu olarak, sorunları diyologla çözme yolunu benimsemiĢlerdir. Abdülhamid; imparator, kral, devlet baĢkanları, sefirler ve gazeteciler ile yakın dostluklar kurmuĢ, niĢanlar ve çeĢitli hediyeler vererek onların dostluklarını kazanmıĢtır. Söz konusu bu dostane iliĢkileri de Abdülhamid, dıĢ politikada kullanmayı bilmiĢtir. Buna istimâlet politikası594 yani gönül alma politikası da denmektedir595. Balkanlar‘da dengeyi sağlama adına en çok I. Nikola ile dostluğunun etkili olduğu görülmektedir. Bu dostluğun zaman zaman Nikola‘nın ―Abdülhamid‘in adamı ve casusu‖ olarak nitelendirilmesine neden olduğunu hatırlatmakta yarar vardır596. Abdülhamid, muhatabının dostluğunu kazanmak için, bir diplomat titizliğiyle çeĢitli jestler düĢünmüĢtür. Tahsin PaĢa‘nın ifadesiyle, Sultan Abdülhamid, Balkan politikasında en çok Karadağ Prensi Nikola‘dan ―istifade‖ etmiĢtir. Uygulanan siyasetle Sırbistan‘la Karadağ arasındaki rekabetin arttığı görülmektedir597. II. Abdülhamid‘in amacının, Karadağ‘ı Rusya ve Avusturya-Macaristan devletlerinin etkisinden çıkararak kendisine karĢı olumsuz bir tavır sergilemesini engellemek olduğu iddia edilmektedir. Bunun için çeĢitli vesileleri ve fırsatları değerlendiren ve gerektiğinde o fırsatları oluĢturan II. Abdülhamid, ayrıca, Prens Nikola‘nın veliahdı Danilo‘ya da her ay belli bir miktar para yardımı yapmıĢtır598. Buna ilaveten, Tahsin PaĢa, Yıldız hatıralarında Abdülhamid ile ilgili olarak Ģunları söylemektedir: “Balkan politikasında en çok Karadağ Prensi Nikola’yı kollamıştır.” Balkan devletleri arasında rekabet, zıddıyet ve anlaĢmazlıktan istifade etme 593 BOA,Y.PRK.BġK. /11154. Bazı kaynaklarda istimâlet kelimesinin istimâlât (kullanma) kelimesiyle karıĢtırıldığı gözlenlenmektedir. Ġstimâlet‘in kelime anlamı gönül çekme teselli etmedir. Istimâlât ise kullanmalar kullanılışlar anlamına gelir. Bkz. Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Yayınları, Ankara 1993, s. 460 595 Mücteba Ġlgürel, ‗Ġstimâlet‘, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 362-363. 596 Yeni Türk Ansiklopedisi, Cilt. 5, Ötüken yay, Ġstanbul 1985, s. 1687-1688 597 Tahsin PaĢa, age, s 87. 598 Çetine Elçisine Prens Nikola ile kumar oynatıp bilerek para kaybettirdiği iddiaları ortaya atılmıĢtır. Süleyman Kani Ġrtem, age, s. 127. 594 115 Ģeklinde tezahür eden bu politikada Abdülhamid‘in Prens Nikola ile dostluğu çok önemli bir aĢama olmuĢtur. Abdülhamid, Nikola‘yla dostluğuna zarar vermemek için Nikola‘nın Sırbistan ve Karadağ‘ı birleĢtirerek kendisini Sırbistan Kralı ilan etme düĢüncesine, kesinlikle karĢı olduğu halde ses çıkartmamıĢ ve Prens Nikola‘ya çeĢitli hediyeler vermiĢtir. Bunlar arasında Ġstanbul Boğazı‘nda güzel bir yalı da vardır. Abdlhamid‘in ayrıca, Ġki defa olmak üzere Prens‘e 20 bin altın hediye ettiği söylenmektedir599. Hatta Nikola, günlüklerinde, PasiĢah‘ın kendisine ―Siz, benim ve imapratorluğum üzerindeki politikası gerçek, saygın, içten ve samimi olan tek kişisiniz600‖ dediğini aktarmaktadır. ġunu ifade etmek gerekir ki Abdülhamid‘in Karadağ‘ı kullandığı yönündeki tespitler her ne kadar yanlıĢ olmasa da, ―kullanmak‖ ya da ―kullanılmak‖ tarafların algısına göre değiĢiklik arz etmektedir. Abdülhamid karĢıtı bir yazar olan Süleyman Külçe‘ye göre Karadağ Prensi Nikola Abdülhamid‘i ―kullanmıĢtır.‖601 Tahsin PaĢa‘ya göre ise Abdülhamid Nikola‘yı ―kullanmıĢtır‖. Kanaatimizce Nikola‘nın, Abdülhamid‘in siyasetinde bir ―aktör‖ olduğu iddia edilse de Karadağ Prensi Nikola açısından da Abdülhamid‘in bir aktör olduğunu düĢünülmesini engelleyecek bir durum söz konusu değildir. Kullanılma durumundan olumsuz etkilenen bir taraf varsa o zaman ezilen bir ülkeden bahsedilebilir. Fakat duruma bakıldığında, Osmanlı Devleti‘nin uyguladığı politikadan Karadağ‘ın avantajlı çıktığı görülmektedir. Böylece Karadağ kalkınma fırsatı bulmuĢ ve 25 yıla yakın bir barıĢ dönemi geçirmiĢtir. Abdülhamid‘in Balkan devletlerinin birleĢmesini engelleyen politikasının, Karadağ‘ın iĢine gelmeyeceği, II. Abdülhamid‘in 1909‘da tahttan indirilmesiyle çok açık bir Ģekilde ortaya çıkmıĢtır. Nitekim, Ġtthat ve Terakki yönetimiyle, Balkan milletlerinin ittifak yaptıklarını ve bunun sonucunda Balkan SavaĢları ve Balkan SavaĢları‘nı takiben Dünya SavaĢları‘nın çıktığı müĢahede edilmektedir. Kullanmaktan ya da kullanılmaktan olumsuz etkilenen bir taraf olmadığına göre, buna ―iĢbirliği‖ demekten baĢka çare kalmamaktadır. Abdülhamid, Karadağ Prensi‘nin ĠĢkodra ile ilgili politikasına dair ĠĢkodra vilâyetinden gelen telgrafa cevaben; 599 Tahsin PaĢa, age, s. 87 Marco Houston, age, s. 174. 601 Süleyman Külçe, age, s. 311. 600 116 ―Her ülkenin birtakım emellerinin olması tâbi olup yapılacak Ģey hükûmet görevlilerinin görevlerini en iyi Ģekilde yerine getirmeleri ve ahâlinin hükûmetin adaletinden tamamıyla faydalanmasını, rahat ve huzur içinde birbirleriyle iyi geçinmelerini sağlamaktır 602 .” demiĢtir. Böylelikle Abdülhamid, Karadağ Prensi‘nin Balkanlar ya da Arnavutluk üzerindeki emelleri ne olursa olsun, önemli olanın, valilerin, kaymakamların, mutasarrıfların, âmirlerin ve memurların âdilâne bir yönetim izlemeleri olduğunu ve görevlerini tam olarak yaparlarsa düĢmanın bu emellerinde baĢarılı olamayacaklarını ifade ettiği anlaĢılmaktadır. Osmanlı Devleti Balkanlar‘da toprağı olan bir devlet olarak Balkan devletleriyle savunma antlaĢmaları da yapmıĢtır. Nitekim, 1889‘da Osmanlı-Karadağ, Sırbistan arasında Ortak Savunma AntlaĢması imzalanmıĢtır603. Bir sonraki sene de Osmanlı idaresinde 1890‘da ―Balkan Heyet-i Müttefikası‖ kurulmuĢtur. Bu organizasyonda, baĢta Osmanlı Devleti olmak üzere Karadağ, Sırbistan, Yunanistan ve Romanya yer almıĢtır604. Balkan Ligi giriĢimlerinin sonuncusu da 1906-1908 yılları arasında olmuĢtur. Bu Balkan Ligi giriĢmlerinin Osmanlı Devleti Ģemsiyesi altında ve Osmanlı liderliğinde yapıldığı görülmektedir605. Fakat zaman zaman Balkan devletlerinin, kendi aralarında gizli antlaĢmalar yaptıkları anlaĢılmaktadır. 1897‘de mevcut hududun korunması yönünde Karadağ‘ın Bulgaristan ve Sırbistan‘la gizli bir ittifak antlaĢması yaptığı duyulmuĢtur606. Progras gazetesinde, ardından Gaulois gazetesinde bu doğrultuda haberler yayımlanmıĢtır607. New York Times gazetesi de 20 Nisan 1897 tarihli nüshasında Karadağ‘ın Sırbistan ve Bulgaristan ile ittifak anlaĢması yaptığını yazmıĢtır608. Ġngiltere‘de Morning Post gazetesinde çıkan bir habere göre de Karadağ Prensi‘nin, yönetimi altında Osmanlı aleyhinde olarak Balkan hükûmetlerinden oluĢan bir ittifak heyeti meydana getirme planları telaffuz edilmiĢtir609. Nikola‘nın, Sırbistan ve 602 BOA, Ġ.HUS, 24/8ġ1323 BOA, Y.PRK. TKM, 16/33 604 BOA, Y.PRK EġA, 12/53 605 F. A. K. Yasamee, age, s. 230 606 BOA Y.PRK.BġK. 51 /43 607 BOA Y.PRK.EġA. 26/82, BOA, Y.A.HUS, 371/52 608 New York Times, ―Neutral Alliance Formed‖ 20 April 1897 609 BOA Y.A.HUS, 412/67 603 117 Bulgaristan‘ın dahil olduğu bir Slav birliğinin baĢına geçmeyi planladığını Abdülhamid de bilmektedir. Zira Nikola Ġstanbul‘a geldiğinde bunu bizzat kendisi söylemiĢ, Sırbistan Kralı olmayı hedeflediğini belirtmiĢtir. Abdülhamid Nikola‘yla dostluğuna zarar vermemek için karĢı olduğu bu düĢünceye ses çıkartmamıĢtır610. Abdülhamid, Balkanlar‘daki böyle bir ittifak ya da birlikteliğin kendisine zarar vereceğinin farkındadır. Hatta Karadağ Prensi‘nin oğlu Mirko‘nun memuriyeten bulunduğu Sırbistan‘daki Obronoviç Hanedanından 50 lira maaĢ alacağı ve Rusya‘nın da böyle bir teklifte bulunduğunu öğrenince Prens Mirko‘ya 60 lira maaĢ bağlanması doğrultusunda bir karar aldırmıĢtır611. Abdülhamid, Karadağ, Sırbistan ve Bulgaristan arasındaki her birliktelikten haberdar olmak istemiĢ ve bu konuyla ilgili alınan her bilginin kendisine iletilmesini istemiĢtir612. Alınan haberlere göre ise Sırbistan, Karadağ ve Bulgaristan'ın ittifakı pek mümkün değildir613. Gazetelerde çıkan böyle haberlerin Avusturya‘nın ―entrikası‖ olduğu iddia edilmiĢtir614. Haziran 1904‘te Karadağ, Bulgaristan ve Sırbistan arasında bir ittifak antlaĢması yapılmıĢtır615. Yapılan bu ittifak antlaĢmasına göre; devletlerden biri savaĢa girerse ya da saldırıya uğrarsa diğer ikisi müttefik olarak savaĢa girecekdir. Yalnız, bu ittifakın sadece Rusya ve Avusturya devletlerine karĢı bir ittfak olduğu özellikle belirtilmiĢtir. Diğer taraftan Osmanlı Devleti, Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan'dan meydana gelen ―Balkan Birliği‖ üzerinde Avusturya nüfuzu olduğunu bilmektedir. Bu devletleri Avusturya‘nın etkisinden kurtarmak için Osmanlı Devleti, Ġtalya‘dan ve diğer Avrupa devletlerinden yardım istemiĢtir616. Her Ģeye rağmen, Abdülhamid tahttan ininceye kadar617 tam bir ittifak sağlayamamıĢlar ve ittifak kuramamıĢlardır. 610 Tahsin PaĢa, Sultan Abdülhamid, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları, Boğaziçi Yay, Ġstanbul 1990, s. 87 611 BOA, Y.A.HUS, 426/124 612 BOA, Y.PRK.BġK, 70/50 613 BOA, Y.PRK.EġA, 43/49 614 BOA, Y.PRK.EġA, 44/9 615 BOA, Y.PRK.MK, 19/36 616 BOA, Y.PRK.EġA, 47/52 617 Abdülhamid‘in 1909 da tahttan indirilmesiyle birlikte kral sıfatıyla Nikola, Bulgaristan, Sırbistan ve Hırvatistan‘ı da ―Balkan Ligi‖ne çağırmıĢtır. Ġttifakın ardından Balkan SavaĢları ve buna müteakiben ı. Dünya SavaĢı patlak verecektir. John Mc Donald, age, s. 86 118 Abdülhamid, Osmanlı Hükümeti önderliğinde Balkan devletlerini; Karadağ, Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan hükûmetlerini toplayarak bir ―konfederasyon‖ oluĢturmak istemiĢtir618. Böylelikle, Osmanlı Devleti, hem Balkan devletlerini kontrol altında tutabilecek hem de kendisinden habersiz oluĢumlara meydan vermemiĢ olacaktır. Sonuç olarak Osmanlı Devleti‘nin, Balkanlar‘da, kendi aleyhinde oluĢabilecek ittfaka karĢı bir politika izlediği görülmektedir. Eğer böyle bir ittfak ya da birleĢme söz konusuysa, Osmanlı Devleti, bu ittifakın bizzat içinde yer alacak ve kontrol altında tutacaktır. Gerek Balkan Heyet-i Müttefikası‘nda gerekse de 1904 yılında konfederasyon giriĢiminde Osmanlı Devleti‘nin kontrolü elden bırakmayarak aktif bir rol oynamaya özen gösterdiği anlaĢılmaktadır. B. ĠKĠNCĠ MEġRUTĠYET‟ĠN ĠLANINDAN ABDÜLHAMĠD‟ĠN HAL‟LĠNE KADAR OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN KARADAĞ POLĠTĠKASI Sultan Abdülhamid‘in dıĢ politikada etkisinin azaldığı ve kontrolün kendi elinden çıktığı ikinci dönemde ise Osmanlı Devleti‘nin Balkan politikası farklı bir seyir izlemiĢ ve dengeler bozulmuĢtur. Abdülhamid‘in tek elden yönetimini benimsemeyen büyük bir Jöntürk muhalefeti oluĢmaya baĢlamıĢtır. Jöntürkler, II. Abdülhamid‘i, Osmanlı Devleti‘ne büyük güçleri bela etmekle, içte ise millet çatıĢması meydana getirmekle suçlamıĢlardır. Abdülhamid‘in bir ulusu diğerine karĢı kullanma politikasını eleĢtiren Jön Türkler, onun ―yapay çatıĢmalar‖ çıkarttığını savunmuĢlardır. Zaten 1907 yılında Paris‘te toplanan 2. Jön Türk Kongresi‘nde, yabancı güçleri ülkeye müdahaleye davet ettiği ve Osmanlı topraklarını küçülttüğü için Abdülhamid‘in bu politikası jöntürkler tarafından sert bir Ģekilde eleĢtirilmiĢtir. Jöntürkler, böyle giderse diğer milletler de bağımsızlıklarını ilân eder ve ülke bölünür endiĢesini taĢımıĢlardır. Onlara göre, MeĢrutiyet ilân edilirse din, dil, ırk ve millet farkı gözetilmeyecek ve temsil hakkı 618 BOA, Y.PRK.HR, 34/36 119 olacaktır. Bu da Avrupalı devletlerin Osmanlı tebaası olan milletleri suistimal etmesini engelleyebilecek, reform bahaneleriyle devletin iĢine karıĢamayacaklardır619. 1908 yılına gelindiğinde Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ve Balkan politikasında değiĢmeler meydana gelmiĢtir. Abdülhamid‘in yönetiminden memnun olmayan Jön Türk‘ler Arnavutlar‘ın da desteğini alarak II. MeĢrutiyet‘in ilanını istemiĢlerdir. Firzovik‘te sayıları 20.000‘i bulan silahlı Arnavutların Osmanlı Terakki ve Ġttihad Cemiyeti‘ne destek verdiği bilinmektedir620. Arnavutların Firzovik kasabasında yapılan gösterileri âdeta Yıldız‘da ―psikolojik yılgınlık‖ oluĢturmuĢtur621. 22 Temmuz‘da Resneli Niyazi Bey ve Eyüp Sabri Bey cemiyetten aldıkları emir doğrultusunda Manastır Ordu Kumandanı Tatar Osman PaĢa‘yı dağa kaldırmıĢlardır622. 23 Temmuz‘da Makedonya‘daki cemiyetin askerî ve sivil erkânı, hürriyeti ilân etmiĢlerdir. Yine aynı gün Kanun-i Esasi‘nin yürürlüğe girmesi, PadiĢahın yayınladığı bir iradeyle gerçekleĢmiĢtir623. ĠĢ baĢında bulunan hükûmetin zayıflığı, Balkanlar‘daki kaynaĢmalar ve Rumeli‘de karargâhlarını oluĢturmuĢ olan II. ve III. Kolordu subaylarının Selanik‘teki baĢkaldırıya verdiği destek nedeniyle Abdülhamid zor durumda kalmıĢ ve Jön Türklerin dediğini yapmak zorunda kalmıĢtır624. Böylece 1878‘de Meclis-i Mebusan‘ın tatil edilmesiyle askıya alınan Kanun-i Esasi, II. MeĢrutiyet‘le birlikte tekrar yürürlüğe girmiĢtir625. 619 Mim. Kemal Öke, ― ġark Meselesi ve II. Abdülhamid‘in Garp Politikaları (1876-1909)‖ The Journal of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 274-275. 620 ġükrü Hanioğlu, agm, s. 481 621 Ahmet Turan Alkan, Ġkinci MeĢrutiyet Devrinde Ordu Ve Siyaset, Ufuk Kitapları, Ġstanbul 2001, s. 57-58 622 Ahmet Niyazi, age, s. 223 623 Abdurrahman ġeref Efendi, Son Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi Tarihi, TTK, Ankara 1996, Haz: Prof. Dr. Bayram Kodaman & Prf. Dr. Mehmet Ali Ünal, s. 11. ġükrü Hanioğlu, agm, s. 481 624 Angelo Iacovella, age, s. 36. Meydana geliĢ itibariyle halk ihtilali olmayıp askerî bir ihtilal özelliği taĢıyan bu harekete, bütün ordu destek vermese de en kritik hudutları bekleyen ııı. Orduda orta ve daha alt dereceden subayların söz konusu bu harekete verdiği destek, bizi bu hareketin bir ―askerî‖ özelliği olduğu noktasında ikna etmektedir. Ahmet Turan Alkan, age, s. 91. Çetelere karĢı verdikleri mücadelelerde ele geçirdikleri asilerin ya padiĢah affıyla ya da genel afla birlikte salıverilmesi, genç subayları çileden çıkartıyordu. Fikret Adanır, age, s. 250-260 625 Kanuni Esâsi Osmanlı Devleti‘nin 1876 yılında kabul edilen ilk anayasasıdır. Kanun-i Esâsi Meclisi Mebusan‘ın kapalı olduğu yıllarda da Osmanlı salnâmelerinde baĢ tarafta tam metin olarak yayınlanmıĢtır. GnĢ bilgi için bkz. M. Akif Aydın, ―Kanuni Esasi‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 330. Suna Kili, Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi, Ġstanbul 1982, s. 1-34 120 Ġlk haftalar müslim ve gayrimüslim bütün unsurların MeĢrutiyet‘i kutlayan abartılı ve samimi olmayan gösterisiyle geçmiĢtir626. Karadağ‘dan gençler ĠĢkodra‘ya gelerek MeĢrutiyet için sevgi gösterisinde bulunmuĢlardı. Karadağlı gençlere özel ilgi gösterilmiĢ, masrafalrı ise mal sandığından karĢılanmıĢtır627. Dikkat edilirse Ġtihat Terakki‘nin dıĢ politika açılımı görülmemektedir. Tek amaç, II. MeĢrutiyet‘i ilan ederek devleti parçalanmaktan kurtarmaktır628. Dolayısyla içe dönük politikalar ve hedefler taĢımaktadır. DıĢ politikayı yönlendiren Kâmil PaĢa 5 Ağustos 1908‘de Ġttihad ve Terakki‘nin isteği ile sadrazam olmuĢ629 ve onun tarafından kurulan ilk hükûmet, 13 Ocak 1909‘da görevine baĢlamıĢtır630. II. MeĢrutiyet‘in ilânının dıĢ siyasetteki iliĢkilerdeki yansımaları çok ağır olmuĢtur. DıĢ iliĢkiler tamamen ―felâket‖ olarak nitelendirilmiĢtir. 1908 devrimi, devletlerin istekleri konusunda baskı yapma fırsatını doğurmuĢ ve Balkan SavaĢı‘na zemin hazırlayan geliĢmeler ortaya çıkmıĢtır631. ġark Meselesi‘nin çözümü için bir âcil çıkıĢ kapısı olarak görülen MeĢrutiyet üzerinde fazlaca iyimser bir yaklaĢım sergileyen Jön Türkler, dünya konjonktüründeki geliĢmelerden ve dengelerden habersizce ve acemice çıkıĢlar yapmıĢlardır. Tek istedikleri Ģey bağımsızlık olan Osmanlı Devleti‘ndeki ulusları ne MeĢrutiyet‘in ilânı ne de ıslahatların tatmin edemeyeceği gerçeği görülememiĢtir632. II. MeĢrutiyet ilan edilmesinden hemen sonra Bulgaristan çok geçmeden 1 Ekim 1908‘de bağımsızlığını ilân etmiĢtir. Avusturya-Macaristan ise Bosna Hersek‘i kendisine kattığını söylemiĢtir. Bunun üzerine, Osmanlı Devleti; Rusya, Ġngiltere ve Sırbistan‘ın yanında Karadağ‘ın da Avusturya-Macaristan‘ın bu iĢgaline karĢı duracağı düĢüncesiyle Avusturya-Macaristan‘a bir protesto mektubu göndermiĢtir633. Kâmil PaĢa, büyük devletleri bu hadiseye müdahaleye çağırmıĢtır. Zira bu apaçık bir Ģekilde Berlin 626 Sokaklarda hocalarla Ermeni Rum Bulgar papazlar birbirlerine sarılıyorlardı. Sansür kalktığı için geleceğe ―güvenle bakan‖ ve buna inanan herkesin ―yüreği sevinçle doluyordu‖ Yusuf Hikmet Bayur, age, C. I, Kısım II, s. 67-68 627 BOA, DH.MKT, 2637/90 628 Orhan Koloğlu, ―Ġttihat ve Terakki Partisi‘nin DıĢ Politikası‖ ÇağdaĢ Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, 15-17 Ekim 1997 Sempozyuma Sunulan Tebliğler, TTK, Ankara1999 s. 232. 629 Ayfer Özçelik, Sahibini Arayan MeĢrutiyet, Tez Yayınları, Ġstanbul 2001, s. 11 630 Kemal Beydilli, agm, s. 119. 631 Malcolm Edward Yapp "Ottoman Empire" Encyclopædia Britannica Online, <http://www. britannica.com/EBchecked/topic/434996/Ottoman-Empire> e.t. 26 Sep. 2008 632 Mim. Kemal Öke, agm, s. 275. 633 William Miller, The Story of the Nations …s. 467 121 AntlaĢması‘nın bitiĢinin göstergesidir. Ardından Girit Adası‘nın Yunanistan‘a bağlandığının bildirilmesi ise Osmanlı Devleti‘ne üçüncü bir darbe niteliğindedir634. Kâmil PaĢa‘nın redif askerini silah altına alması, Bulgaristan‘la bir savaĢın sinyalleridir. SavaĢın eski rejimin tekrar kurulmasına meydan vermesinden çekinen Ġttihat ve Terakki hükûmeti, Bulgaristan ile ikili görüĢmeler yaparak sorunu barıĢçıl yollarla çözmeye çalıĢmıĢtır. Ġngiltere ise konunun Berlin AntlaĢması‘na imza atan devletleri ilgilendirdiğini söyleyerek uluslararası bir konferansın toplanmasından yana tavır koymuĢtur. Rusya da Avusturya-Macaristan karĢısında Karadağ ve Sırbistan‘dan yana tavır sergilemiĢtir. Bulgaristan ile görüĢmeler, tepkiler üzerine, durdurulmuĢtur. Fakat Ģu da bir gerçektir ki, konferans yoluyla sorun halledilirse Karadağ ve Sırbistan‘a da bir ―sus payı‖ verilir ve bundan da Osmanlı Devleti zararlı çıkardı. Osmanlı Devleti konferans teklifinden de geri durarak Bulgaristan‘la görüĢmeler yolunda devletleri ikna etmiĢtir. Bu arada Kâmil PaĢa hükûmeti Ġttihatçıların sık sık müdahaleleriyle karĢılaĢmıĢ ve baskılar neticesi kısa bir süre sonra yerini 14 ġubat 1909‘da Hüseyin Hilmi PaĢa‘ya bırakmıĢtır635. Hüseyin Hilmi PaĢa döneminde ise Avusturya-Macaristan ile bir protokol imzalanarak 26 ġubat 1909‘da Yenipazar Osmanlı Devleti‘ne geri verilirken, bunun karĢılığında Bosna-Hersek Avustura-Macaristan topraklarına katılılmıĢtır. Âdeta bir ―oldu bitti‖yle Bosna Hersek Avusturya Devleti‘ne katılmıĢtır. Buna karĢılık Avusturya, 2.5 milyon altın lira alan Osmanlı hükûmetine, 30 yıldır bir kısmını iĢgal ettiği Yenipazar Sancağı‘nı geri vermiĢtir. SavaĢ atmosferi oluĢunca Rusya ve Sırbistan bu kararı kabul etmek zorunda kalmıĢtır636. Balkanlar‘da dengeler de değiĢmeye baĢlaması Arnavutluk‘taki milliyetçi cereyanları tetiklemiĢtir. Bu durumda Karadağ Devleti de alarm hâlindedir. Podgoriça‘daki Müslümanlara silah dağıtan Karadağ hükûmeti, bu silahlanmanın 634 Meclis‘in açılıĢından 13 gün sonra Ġstanbul Mebusu Hüseyin Cahit Bey tarafından verilen bir gen soru önerisiyle ardarda gelen bu geliĢmeler Kamil PaĢa‘ya sorulmuĢ ve konu Mecliste tartıĢılmıĢtır. Ayfer Özçelik; age, s. 20 635 Kemal Beydilli, agm, s. 119 636 Murat Yılmaz, Sancak: Drina‟nın Öbür Yakası Kimlik OluĢumu ve Otonomi, ĠHH Yayınları, Ġstanbul, 2004, s. 140. 122 Avusturya‘ya karĢı olduğunu söylemiĢtir637. ĠĢkodra tarafında Liyes Dağı'na büyük toplar yerleĢtirilip asker sevkıyâtı yapılmıĢtır. Muhtemel bir Avusturya saldırısının buradaki açıktan geleceğini düĢünen Prens Nikola, ĠĢkodra Gölü‘yle deniz arasındaki sınırda gerekli önlemleri almıĢtır638. Amerika‘daki Karadağ diasporası, Çetine‘yi telgraf yağmuruna tutmuĢ ve ―Gelelim biz savaşa hazırız.‖ mesajı vermiĢtir639. Nikola bu hazırlıkları yaparken diğer taraftan da yanlıĢ anlaĢılmaları engellemek için PadiĢaha iyi niyetle bağlı olduğunu beyân etmiĢtir640. Görüldüğü gibi MeĢrutiyet‘in ilanı Balkanlarda bir domino taĢı etkisi yapmıĢ ve Avusturya Macaristan Bosna‘yı iĢgal ederken paniğe kapılan Karadağ Bar limanında kontrolü eline almıĢtır. MeĢrutiyet ilan edildikten sonra, Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde çok önemli bir unsur olan Anavutlar arasında kaynaĢmalar baĢlamıĢtır. Umumi af ilan edilmiĢ ve isyan ederek Karadağ‘a kaçan Arnavutlar af nedeniyle geri dönmüĢlerdir. Affedilenlerin geride bıraktıkları arazi, arazi hâsılatları ve emlak mazbataları da geri verilmiĢtir641. Fakat bu olumlu hava fazla uzun sürmemiĢtir. 1908 Jön Türk devrimine verdikleri destek ve verilen sözler nedeniyle642 Arnavutluk‘ta yeniden açılan Arnavut okulları ve Bahskim Kulüpleri‘nin yanında Arnavutça yayınlar, Ġttihat ve Terakki‘nin yönetimi tamamen eline almasıyla birlikte son bulmuĢtur. Okullar kapatılmıĢ ve Arnavutça yayınlara yasak getirilmiĢtir643. MeĢrutiyet‘in ilânında oynadıkları büyük role rağmen, arka plana itilmiĢliğin verdiği bir eziklikle644 Arnavutlar, otonomi isteklerine hız vermiĢler ve Ġttihat Terakki‘ye değil; Anayasaya, Arnavutluk‘a ve Arnavutçaya bağlılık yemini etmeye baĢlanmıĢlardır. ĠĢkodra‘da anayasal düzenin Ģerefine düzenlenen bir kutlama toplantısında, konuĢmalarda her ne kadar Osmanlılık vurgusu yapılsa da artık her Ģey değiĢmeye baĢlamıĢtır. Jön Türk subaylarından birisi olan Kâzım Bey, ―Şu 637 BOA, DH.MKT, 2662/97. BOA, DH.MKT, 2736/59. 639 Aram Andonyan, age, s. 59. 640 BOA, Y.PRK.NMH, 10/87. 641 BOA, DH.MKT, 2635/71 642 Gazmend Shpuza, ―Arnavutluk ve Jöntürk Devrimi‖ Osmanlı-Siyasi, C. 2, YTY, Ankara 1999, s. 472 643 ―Arnavutluk‖ Ġnönü Ansiklopedisi, MEB, C. III, Ankara 1949, s. 374-375. 644 Bayram Kodaman, ―Osmanlı Siyasi Tarihi 1876-1920‖ D.G. B.Ġ.T., C.12, s. 130. Ahmet Turan Alkan, age, s. 58. 638 123 andan itibaren hiçbir Müslüman, Hıristiyan ve diğer milletler mevzu-u bahis değildir, sadece Oslanlı milleti vardır.” dese de onun sözünü kesen bir Arnavut, “Arnavutlar sadece Arnavuttur ve onlar, Sultanın hâkimiyeti altında bağımsız Balkan Devletleri Konfederasyonu içindeki ve hür Arnavutluk’taki yerlerini aldıkları zaman ancak hür olacaklardır” demesi, 645 Arnavutluk‘taki bu ayrıĢmanın bir delili niteliğindedir. II. MeĢrutiyet‘in ilânıyla birlikte Osmanlı BarıĢını (Pax Ottomano) hedef alan millet sistemi ―çürümüĢ‖tür. YanlıĢ teĢhis ve yanlıĢ politikalarla Ġmparatorluk, zor durumdan kurtarılmaya çalıĢılmıĢtır646. Karadağ‘ın, Osmanlı komĢusu Arnavutluk‘ta meĢrutiyet algısı çok farklıdır. Ġttihat ve Terakkicilerin yansıttığı MeĢrutiyet‘le Arnavut halkının hayal ettiği MeĢrutiyet çok farklı yerlerdedir. Halk âdeta ―Ġlahi bir devrin‖ baĢladığına inanmıĢtır. Onlar için MeĢrutiyet demek sınırdaki sorunların dolayısıyla Karadağ sorununun halledilmesi demektir. Tüm bunların aksine bölgede ―Ġttihatçı‖larla sıradan halka adâletin farklı Ģekilde iĢletilmesi, Arnavutları küstürmüĢtür647. Ġttihatçıların, Abdülhamid‘in neviĢahsına münhasır politikasıyla kendine bağladığı, övgü ve iltifatlar sunduğu Arnavut liderlerinin nüfuzunu kırmaya çalıĢmaları, Arnavutluk çapında pek hoĢ karĢılanmamıĢtır. Karadağ, Avuturya, Ġtalya, Yunanistan gibi ülkelerin kendi topraklarına göz diktiği Arnavutlar, isyana âdeta teĢvik edilmiĢtir. Ġttihatçıların yanlıĢ politikası nedeniyle Katolik Malisörler, Karadağ ile anlaĢmıĢ ve bu anlaĢma Nikola‘nın bir baĢarısı olarak görülmüĢtür648. Ġttihatçıların en çok eleĢtirdikleri ve muzdarip oldukları husus, Abdülhamid‘in hâfiye teĢkilatıdır. MeĢrutiyet‘in ilân edilmesiyle birlikte bunun sona ermesi için giriĢimler baĢlatılmıĢtır. Lâkin, Karadağ sınırında geliĢen bazı hadiseler, Karadağlıların 645 Peter Bartl, age, s. 274. Ġlber Ortaylı, Osmanlı BarıĢı, Ufuk Kitap, Ġstanbul 2003, s. 12. Ayrıca bkz. Ġlber Ortaylı, ―Osmanlı BarıĢı‖ Türkiye Günlüğü, Ġstanbul 1999, S. 58, s. 12-17. 647 MeĢrutiyet‘in ilan edildiği gün yaĢanılan sevinç gösterileri biraz abartırlmıĢ Mitroviça‘da devlet yetkilileri bile halkla birlikte havaya ateĢ açarak kutlamıĢlardı. Birkaç gün süren bu kutlamalarda, 18 yaĢında Müslüman bir Arnavut genci eline silah alarak kutlamaya katılmıĢ, lakin yanlıĢlıkla birini vurmuĢtur. Vurduğu kiĢi ise Hristiyandır. Bir infaal uyandırabilecek bu korkunç hadise nedeniyle kurallar ve kanunlar gereği genç, idam edilmiĢtir. Fakat dört gün sonra yine Mitroviça‘da Süleyman Külçe‘nin Ģahit olduğu bir hadise vardır. Buna göre askeri hastanede Ġttihat ve Terakki üyesi bir hademe, Mülazim Zihni‘yi öldürmüĢtür. Süleyman Külçe‘nin gözleri önünde meydana gelen hadisenin ardından katil, sırf Ġttihat ve Terakki üyesi olduğu için bir müddet hapis yattıktan sonra serbest bırakılmıĢtır. Bununla kalmamıĢ birikmiĢ maaĢları da toplu halde verilmiĢtir. Süleyman Külçe, age, s. 355. 648 Aram Andonyan, age, s. 65. 646 124 vermiĢ olduğu rahatsızlık ve dağlı Arnavutlar‘ın olumsuz çalıĢmalarını önlemek ve engellemek için bir istisna yapılarak, ĠĢkodra Vilâyetine hafiyelik için bütçe ayrılmasına karar verilmiĢtir649. Anayasa‘nın ilânından sonra kurulmaya baĢlanan 21 tane ―Bashkimi‖ denilen Arnavut Birlik Cemiyeti, Abdulhamid‘in tahttan indirilmesine kadar olan süreçte birçok Ģehirde faaliyete geçmiĢtir.650. 1908 yılında Bashkimi Cemiyetleri bir beyanname yayınlayarak ―muhtariyet‖ isteklerini yinelemiĢlerdi. Osmanlı Hükümeti bunun üzerine Arnavutların ellerindeki silahları toplama kararı almıĢtır. Karara Ģiddetle karĢı çıkan silahlı Arnavutlar, Karadağ‘a kaçmıĢlar ve iltica etmiĢlerdir651. Politik ve siyasi istikrarsızlık içte bir kısım çalkalanmaların meydana gelmesine sebep olmuĢtur. Böylece yönetime karĢı giriĢilen bir ayaklanma niteliği taĢıyan 31 Mart Vakası meydana gelmiĢtir. 13 Nisan 1909 da gerçekleĢen 31 Mart (Rumi) Vakası Ġstanbul‘da ―irtica‖ hareketi olarak algılanmıĢ, MeĢrutiyet‘i kuran aydın kesimi endiĢelendirmiĢ ve Ġstanbul‘daki ayaklanmaları bastırmak amacıyla içlerinde Arnavut redif taburları ve Bulgar komitacılarında bulunduğu ―Hareket Ordusu‖ ismi verilen özel bir kuvvet hazırlanmıĢtır. Ġstanbul‘a gelen Hareket Ordusu, Mahmud ġevket PaĢa‘nın kumandasına girmiĢ ve ayaklanma bastırılmıĢtır. Son derece üzücü hadiselere ―seyirci‖ kalmakla suçlanan Abdülhamid, Said PaĢa‘nın baĢkanlığında 26 Nisan 1909‘da oluĢturulan Meclis-i Umumi Millî kararıyla652 653 yayınlanarak tahttan indirilmiĢtir 27 Nisan 1909‘da hâl fetvası . 649 BOA, DH.MKT, 2628 /26. Peter Bartl, age, s. 276 651 Abdülhamid devrinde vergi indirimlerinden ve muafiyetlerinden yararlanan Arnavutlar, Ġttihat ve Terakki iktidarında her türlü vergiyi vermek zorunda kalmıĢlardır. K. Süssheim, ―Arnavutluk‖, ĠA, C. 1, MEB, Ġstanbul 1975, s. 590-591 652 Kemal Beydilli, agm, s. 120. Sina AkĢin, ġeriatçı Bir Ayaklanma: 31 Mart Olayı, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara 1994, s. 75 653 Iı. MeĢrutiyet‘in ilanının ardından toplanan meclis, Adülhamid‘in halline karar vermiĢtir. Abdülhamid hallinden sonra Çırağan Sarayı‘nda kalmak istemiĢ, lakin kabul edilmeyerek Selanik‘e götürülmüĢtür. Beraberindeki 38 kiĢiyle Selanik‘te kalan Abdülhamid, eĢyasını dahi alamadan birkaç valizle trenle Selanik‘e götürülmüĢtür. Selanik‘te Alatini KöĢkü‘nde kalan Abdülhamid marangozculuk ve demircilikle uğraĢarak vaktini geçirmiĢtir. Ġttihat ve Terakki Hükûmetiyle birlikte iliĢkiler de bozulma noktasına gitmiĢ ve Balkan SavaĢı patlak vermiĢtir. I. Dünya SavaĢı‘nın yaĢandığı yıllarda Enver ve Talat PaĢalar onun tecrübelerinden istifade etmek için düĢüncelerine baĢvurmuĢlardır. Abdülhamid, 10 ġubat 1918 de vefat etmiĢtir. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid ıı‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 223. Ayrıca bkz. Francis McCullagh, The Fall Of Abd-Ul-Hamid , Methuen & Co. Ltd. London 1910, s. 267-273 650 125 Böylece 33 yıllık II. Abdülhamid yönetimi sona ermiĢtir. II. MeĢrutiyet‘in ilanından sonra Abdülhamid‘in yetkileri azaltılırken dıĢ politikada yönlendirme ve insiyatif de Hükümete geçmiĢtir. Ġktidarı önce dolaylı daha sonra da tam olarak ele geçiren Ġttihat Terakki hak ve özgürlük vaadeden bir parti olarak ortaya çıkmıĢ olmasına rağmen, zamanla ―otokrat‖ bir hal almıĢtır. Muhaliflerini sindirmede kıyasıya eleĢtirdikleri Abdülhamid‘ten daha da ileri giderek, tartıĢılacak kararlara imza atmıĢlardır654. Ġttihat Terakki‘nin hakim olduğu Mebusan Meclisi‘nde alınan kararlarla Abdülhamid‘in Balkanlarda kurduğu denge bozulmuĢtur. Abdülhamid ve Nikola hatırına ayakta duran Osmanlı Karadağ ĠliĢkileri Abdülhamid‘in tahttan indirilmesiyle bozulma sürecine girmiĢtir. Abdülhamid‘in ardından tahta çıkan V. Mehmed ReĢad, 27 Nisan 1909-3 Temmuz 1918) Ġttihat ve Terakki‘nin giderek artan baskıcı ve diktatoryal yönetimiyle muhaliflerini ezen bir yönetim anlayıĢıyla çok yıpranmıĢtır655. 3 Temmuz 1910‘da Ġttihat ve Terakki Partisi mensupları bir kanun çıkartarak kilise ve mekteplerin milletlerin nüfus oranlarına göre tayin edilmesi kararı almıĢtır. ĠĢte bu madde Balkanlar‘daki Ġttifakın 654 Ayfer Özçelik, Kimliğini Arayan MeĢrutiyet, Ġlgi Kültür Sanat, Ġstanbul 2006, s. 13 Ġttihat ve Terakki yönetiminde parti çekiĢmeleri muhalefet iktidar kavgalarıyla geçmiĢtir. Ayrıca değiĢk din ve ırktan olan insanları ―Türklük‖ etrafında birleĢtirme gayrerletini mecliste ve mahalli yönetimerde uygulamaya çalıĢması mevcut olan memnuniyetsizliği daha da artırmıĢ ve milliyetçi cereyanların artarak devam etmesine neden olmuĢtur. Nitekim 1910 yılında uygulamalardan duyguğu memnuniyetsizlik ve verilen sözlerin yerine getirilmemesi nedeniyle Arnavutlar isyan bayrağını kaldırmıĢlardı. Kemal Beydilli, agm, s. 121 655 126 önündeki engelin kaldırılması anlamına gelmektedir656. Bundan sonra da Balkan ülkeleri ittifak yoluna gitmiĢlerdir657. III. PRENS NĠKOLA‟NIN OSMANLI VE BALKAN POLĠTĠKASI Karadağ, fakirlik ve son derece küçük yüzölçümüne rağmen, ĢaĢırtıcı bir biçimde uluslararası platformda çok önemli bir yer edinmiĢti. Çetine‘de 13 yabancı konsolosluk ve ironik bir biçimde sadece bir otel bulunması, Karadağ‘ın uluslararası dıĢ politikadaki yerinin en açık delilidr658. Tabii, bunda Prens Nikola‘nın teĢkilatçı yapısının yanında diplomatlıkta gösterdiği maharetin de büyük payı vardır. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra denize kıyısı olmuĢ, yeni topraklar elde etmiĢti ve artık sadece Rusya‘ya bağımlı kalma zamanı geride kalmıĢtır. Dolayısıyla, devletlerarası iliĢkileri geliĢtirmek ve yeni hedefler için destek aramaktadır. Bunun için, Nikola, bütün komĢularıyla iyi iliĢkiler kurmaya çalıĢmıĢ ve bu doğrultuda ―asırlık düĢmanı‖ Osmanlı Devleti‘yle de iyi iliĢkiler kurmaya baĢlamıĢtır. Gerilla sistemiyle, bir kısım eĢkiyalık hareketleriyle bu iĢin yürümeyeceğini 656 Fatih Sultan Mehmet Ġstanbul‘u fethettiğinde Fener Rum Patrikhanesi‘ni Avrupa Türkiyesindeki bütün Hristiyan reayanın hem ruhani ve hem de cismani lideri olarak atamıĢtı. Rum kiliseleri elde ettikleri bu üstünlüğü diğerleri üzerinde bir baskı unsuru olarak kullanıyordu. Böylece Kilisler arasında ve bunlara bağlı bulunan cemaatler arasında hep bir sürtüĢme ve anlaĢmazlık süregelmiĢtir. Böylece birbirlerini düĢman olarak görmüĢlerdir. Kiliseler kanunun değiĢtirilmesiyle birlikte, hangi unsurun nüfusu ihtilaflı olan kilise, mektep ve mukaddes yerlerde fazlaysa orası ona ait olacaktır. Balkan devletlerinin ―ekmeğine yağ süren‖ bu kararla birlikte Kiliseler kanununun değiĢtirilmesinden kısa bir süre sonra Bulgar - Sırp AntlaĢmasını 29 Mayıs 1912'de Bulgar -Yunan AntlaĢması takip etmiĢtir. Ağustos 1912'de Karadağ Bulgarlar ile sözlü bir anlaĢma yapmıĢ ve böylece Balkan Ġttifakı tamamlanmıĢtır. Ġsmet Görgülü, On Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK, Ankara 1993, s. 9-44. Bulgar ve Yunan Kilisleri Ortadoks olmalarına rağmen ayrıydılar. Bulgar kilisesine ekserhhane, Rum Kilisesi‘ne patrikhane denilmektedir. Bulgar kilisesinin olmadığı yerlerde Bulgarlar Rum Kiliselerine gidiyordu. Bu da cemaatler arasında dinsel çatıĢmalara sebeb oluyor ve siyasi bir yöne doğru kayıyordu. Enver Ziya Karal, age. C. IX, s. 132. Kiliseler meselesinin halledilmesi ile ilgili geniĢ bilgi için bkz. Ayfer Özçelik, age, s. 19-79 657 Abdülhamid, ―İttihatçıların sergiledikleri “aşırı milliyetçi” tavır ve “lüzumsuz gururları” olmasaydı bu üç devlet ve Karadağ Kralı asla birleşemezlerdi” demiĢtir. Joan Haslip, age, s. 331 Balkan milletlerinin Osmanlı Devleti aleyhinde birleĢebilmelerinin nedenlerinden birisi olan ―Kilise Kanunu”nun çıkarılmasıyla oluĢan bu durum, yani Balkan devletlerinin (Karadağ, Bulgaristan, Yunanistan, Sırbistan) ittifak haberini kendisini Ġstanbul‘a götürmeye gelen heyetten almıĢtır. Gazeteleri takip etmesine müsaade edilmediği için gündemdeki geliĢmeleri bilmeyen Abdülhamid‘in, bu birleĢmeden haberi yoktu. Bu duruma çok üzülen Abdülhamid, Balkan Ġttifakı‘nı hayretle karĢılamıĢtır. Kendisini almaya gelen heyete ―Kilise Meselesi‖nin halledilip halledilmediğini sormuĢ ve halledildiğini öğrenince söz konusu bu ittifakın gerçekleĢme sebebini anlamıĢtır. Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 223 658 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C.2, s. 279 127 anlamıĢtır659. Nikola, eğitimini Venedik‘te ve Fransa‘da aldığı için Avrupa âdetlerine ve görgüsüne olduğu kadar siyasetine de âĢinadır660. Dolayısıyla Nikola‘nın dıĢ politikada Avrupâi yaklaĢımlar sergilemesinde, sahip olduğu bu altyapının büyük etkisi vardır. A. KARADAĞ‟IN ANTĠK SIRP ĠMPARATROLUĞU‟NU YENĠDEN KURMA EMELĠ Karadağ‘ın hedeflerinden biri, hiç Ģüphesiz ki ĠĢkodra‘ydı. Bu Ģehri ele geçirmek ve orayı hâkimiyeti altına almak tarih hedeflerinden biriydi. Bu hedefe ulaĢmak için zaman zaman akrabalık iliĢkilerini kullararak Ġtalya ve Avusturya‘yla iĢbirliği yapacaktır. Özellikle Rusya ile bu noktada iĢbirliği yaptığı bilinmektedir. 661 Mebusan Meclisi‘nde ĠĢkodra mebusu Podgoriçeli Yusuf Efendi bir konuĢma yaparak Karadağlılarla bu Ģartlarda bir sulhun iyi olmayacağını söylemiĢ ve kaybedilecek yerlerin önemli yerler olduğu, Karadağlıların amaçlarının yoksulluktan kurtulmak değil ĠĢkodra‘yı zaptetmek ve sınırlarını Bulgaristan ve Sırbistan‘la birleĢtirmek olduğunu ifade etmiĢtir. Ġstenen yerlere harita üzerinde dikkatlice bakılırsa Rumeli‘nin kilidi konumunda yerler olduğunu söylemiĢtir662. Prens Nikola‘nın bir diğer amacı ise akraba devlet olarak gördüğü Sırbistan‘la birleĢerek Sırbistan Krallığı‘nın baĢına geçmek ve Antik Sırp Ġmparatorluğu‘nu yeniden canlandırarak Ġmparatorluğun ―Çar‖ı ya da ―Prizren‖i olmak istiyordu. Nikola kendisinden önceki vladikaların aksine, ―vatanseverlik‖ üzerinde durmuĢ, Ģiirler, Ģarkılar yazmıĢtır. Bir Ģarkısında ―Let me see Prizren- For it is mine. I shall come to my home!‖ (Benim olan Prizren‘i görmeme izin verin, Evime geleceğim!)diyerek, Prizren üzerindeki emellerini de söylemiĢtir663. 659 Aram Andonyan, age, s. 60 Mehmed Suphi, Karadağ ve Ordusu Karadağ‟ın Ahvâl-i Tarihiye ve Coğrafyasıyla Kuvve-i Askeriyesinden Bahistir, Kütüphane-i Ġslam ve Askeri Tüccarzâde Ġbrahim Hilmi, Kostantiniyye 1317, s. 15 661 Bilgin Çelik, age, s. 48 662 Podgoriçeli Yusuf Efendi‘nin konuĢmasının metninin tamamı için bkz Ahmet Mithat Efendi, age, s. 225-227 663 M. Edith Durham, ―King Nikola of Montenegro‖ Contemporary Review, Volume. 119, (1921, JanJune), s. 473 660 128 Diğer bir husus ise Karadağ Prensi‘nin Bulgaristan prensi olmak istemesidir664. Ġleride Bosna kralı olacağı ve Rusya‘nın Karadağ prensi idaresinde bir Sırbistan istediği bilinmektedir665. Aynı sene Karadağ Prensi‘nin kızının evlilik merasimi için Petersburg‘a gitmesi, bu idiaları güçlendirmiĢtir666. Ayrıca, Prens Nikola, kızlarını Avrupalı prenslerle evlendirerek kendine müttefikler sağlama yoluna gitmiĢtir. Örneğin; Ġtalya‘nın gelecekteki kralı olan Emanuel ve Sırbistan Kralı Peter Karacorceviç ile kızlarını evlendirerek onların ―kayınbabası‖ olmuĢtur.667 M. Edith Durham, bu durumu, Nikola‘nın Avrupa‘yı ―barıĢçıl bir sızmayla‖ fethetmesi olarak açıklamıĢtır. Kalan iki kızı Xenia ve Vera‘yı Bulgaristan ve Yunanistan prensleriyle evlendirmeyi düĢündüğünü belirtmiĢtir668. Kurduğu akrabalıklar ve iyi iliĢkiler nedeniyle, bu gidiĢle Karadağ‘ın Balkan sorununda çok önemli bir ―element‖ haline gelebileceği gazetelerde dile getirilmiĢtir669. BaĢka bir açıdan bakıldığında Rusya ile Avusturya arasında denge siyaseti güden Karadağ, Rusya‘dan para yardımı almayı baĢarmıĢtır670. Avusturya, Karadağ‘ı endiĢelendiren bir devlet konumundadır. Berlin AntlaĢması‘ndan bu yana denizden ve karadan Bosna Hersek üzerinden ve Novipazar üzerindeki emellerinde bariz bir Ģekilde Karadağ‘a karĢı olumsuz fikirler beslediği sezilmektedir. Nikola için, bu noktada hem Viyana‘yla hem de Petersburg‘la iyi iliĢkiler kurma zorunluluğu vardır. Lâkin Rusya ile Avusturya‘nın arasının iyi olmadığı göz önünde bulundurulursa, bu iĢin hiç de kolay olmayacağı âĢikârdır. Çok ―esnek‖ bir siyaset güderek iki tarafın arasında kalmamaya özen göstermiĢtir. Avusturya‘nın Selanik yoluyla Akdeniz‘e çıkma hedefi ancak Novipazar yolundan gerçekleĢebilirdi. Sırbistan‘la birlikte hareket ederek Novipazar yolunu her an kapatmaları ihtimali karĢısında Avusutrya, Karadağ‘a karĢı hep hazır beklemiĢtir671. 664 BOA, Y.E.E., 46/122 BOA, Y.PRK. TKM, 15/20 666 BOA, Y.PRK. UM, 15/25 667 Meydan Larousse, C. 9, s.354 668 M. Edith Durham, Twenyt Years Of Balkan Tangle, George Allen& Unwin Ltd, London 1920, s. 3435 669 New York Times, ―The Revival of Montenegro‖ 29 September 1896 670 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C.2, s. 35 671 Aram Andonyan, age, s. 60 665 129 Karadağ Prensi bununla da kalmamıĢ Ġtalya Kralı Vittor Emanuelle ile kızını evlendirerek onların hem maddi hem de manevi desteğini almıĢtır. Böylece, Balkanlar‘da Avusturya‘nın etkinliğine karĢı olan Ġtalya‘nın Karadağ‘a maddi yardım ve yatırım da yapmasını sağlamıĢtır672. Sırbistan‘la iliĢkilerinde ise bir taraftan dostluğu benimserken diğer taraftan da rekabeti göz ardı etmemiĢtir. Nikola, vârisi olmayan Sırbistan Prensi Mihailo ile anlaĢma yaparak ileride birleĢme kararı almıĢlardır673. 1866 yılında Avrupa‘da baĢgösteren krizden istifade ederek Sırbistan‘la anlaĢan Karadağ, Mihailo‘nun önderliğinde ―Balkan Ġttifakı‖nı oluĢturmaya çalıĢmıĢtır. Bunun için de ortamın hazırlanması gerekmiĢtir. Karadağ, komĢu köylerdeki Hıristiyan ve Müslüman halkın Osmanlı‘ya karĢı olan memnuniyetsizliklerini destekleyerek bir isyan çıkarmak ve bu isyanı destekleyerek birleĢme arzusundadır. 1868 yılında Sırbistan Prensi Mihailo bir suikasta kurban gidince bütün planlar suya düĢmüĢtür.674 Nikola, bunun üzerine tahta oturma ihtimali olan iki Sırp hanedanıyla akrabalık tesis etmiĢtir. Henüz tahttan uzak olan Petar Karageorgevich ile kızını evlendiriken, diğer taraftan, tahtta olan Kral Aleksandır Obrenoviç‘in ailesinden bir kızı, oğlu Mirko ile evlendirerek her iki ihtimali de değerlendirmiĢtir675. Karadağ Prensi Ġstanbul ziyaretlerinden birinde Abdülhamid‘e hayallerinden birinin Karadağ ile Sırbistan‘ı birleĢtirmek ve Sırbistan kralı olmak olduğunu söylemiĢtir676. Oğlu Mirko‘yu da Sırbistan Kralı Aleksandır Kostantinoviç‘in kuzeni Natalie Kostantinoviç ile evlendirince, oğluna Sırbistan kralı olma yolu açılmıĢtır. 1903 yılında Kral Aleksandır suikaste kurban gidince herkes Mirko‘nun artık Sırbistan kralı olacağını düĢünmeye baĢlamıĢtır. Bu da Nikola‘nın hedeflerine çok yaklaĢtığı bir zamandır. Lâkin, Rusya için artık Nikola ―tek dost‖ değildir. Rus dıĢ politikası değiĢmiĢ ve Karadağ‘a bu konuda destek verilmemiĢtir677. Hatırlanacağı üzere 1895 yılında Rusya, Balkanları ―ikinci öncelik‖ haline gitirerek yönünü uzak doğuya 672 Aram Andonyan, age, s. 60 Jelavich, age, C.2, s. 35 674 Jelavich, age, C. 2, s. 364-365 675 Marco Houston, age, s.180-183, BOA, Y.A.HUS. 429/51, Aram Andonyan, age, s. 61 676 Tahsin PaĢa, age, s 87 677 M. Edith Durham, ―King Nikola of Montenegro‖ age, s. 474-475 673 130 çevirmiĢtir678. Bu da baĢta Karadağ olmak üzere Balkan devletleri üzerindeki Rus baskısının azalmasına, Osmanlı Devleti ile iliĢkilerin yumuĢamasına yol açmıĢtır. Zaten 1912 yılına kadar bir daha da Balkanlar‘da bir Slav birleĢmesi söz konusu olmayacaktır. Nikola‘nın buradaki amacı, geçici olarak tahttan ferâgat etse de, Mihailo‘nun ölümünün ardından Büyük Sırbistan‘ın baĢına geçme hayalidir679. Son olarak kimi yazarlara göre Nikola, Abdülhamid‘in ―vesvese ve idaresizliğini‖ çok güzel kullanmıĢtır. Böylece Nikola, büyük hadiseler çıkartıp büyük devletlerin tepkisini çekmek yerine sınırda küçük hadiseler ve sınır çatıĢmaları çıkartarak manipülasyonla olayları büyütmek ve bu Ģekilde büyük devletlerin dikkatini çekmek planını uygulamıĢtır680. AnlaĢılıyor ki küçük sınır çekiĢmelerini Nikola, ülke menfaatine daha uygun görmektedir. B. PRENS NĠKOLA‟NIN ERMENĠ MESELESĠ ve OSMANLI-YUNAN SAVAġINDAKĠ TAVRI Osmanlı Devleti, 19. yy sonlarında özellikle 1895 yılı itibarıyla Ġstanbul ve Balkanlar‘da meydana gelen Ermeni olaylarıyla çalkalanıyordu. 1895‘te Ermeni Hınçak Komitesi Ġstanbul‘daki sefâretlere Fransızca yazılmıĢ bir bildiri gönderererek, yasak olmasına rağmen Ġstanubul‘da gösteri yapacaklarını ilan etmiĢtir. Ġzinsiz gösteri yapan 2000‘e yakın Ermeni, güvenlik güçlerinin müdahalesiyle karĢılaĢmıĢ ve yaklaĢık 172 kiĢi bu olaylarda can vermiĢtir. Ağustos 1896‘da Osmanlı Bankası‘na baskın düzenleyen Ermenilerle güvenlik güçleri arasında silahlı çatıĢmalar meydana gelmiĢ ve birçok insan ölmüĢtür681. Tam bu sırada Prens Nikola, Ġstanbul‘daki maslahtgüzârlığa bir emir göndererek Ermeni olaylarıyla çalkalanan Ġstanbul‘da yaĢayan Karadağlıların, Ermeni göstericilere kesinlikle destek vermemeleri ve iĢtirak etmemelerini istemiĢtir682. Bunun anlamı, 678 Yuluğ Tekin Kurat, ―1878-1919 Arasında Türk-Rus ĠliĢkileri‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C.16 S. 27, AÜDTCF Tarih Bölümü, Ankara 1992, s. 133-143 679 Elisabeth Roberts, age, s. 234 680 Süleyman Külçe, age, s. 311 681 Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1983, s. 149,165 682 BOA, Y.PRK.BġK, 46/40 131 Ermeni meselesinde Prens Nikola‘nın, tavrını net olarak Osmanlı Devleti‘nden yana koymasıdır. Son olarak Ģunu da ilave etmeliyiz ki, Karadağ Hâriciye Nâzırının, Prensi temsilen geldiği Ġstanbul‘da, Ermenilerden ele geçirilen ve Tophane-i Âmire'de sergilenen humbaraları ziyaret etmesi683 de Ermeni sorununda Osmanlı Devleti‘ne verdikleri desteği sembolize etmesi açısından çok önemli anlamlar içermektedir. Unutulmamalıdır ki diplomaside sembolik ziyaretlerin taĢıdığı büyük mesajlar vardır. Karadağ‘ın Osmanlı-Yunan SavaĢındaki tavrı ise yine Osmanlı Devleti‘nden yanadır. Bilindiği gibi Yunan meselesi, 19. yy sonlarında Osmanlı Devleti‘ni meĢgul eden bir diğer meseledir. Bağımsızlığının ardından toprak talepleriyle gündeme gelen Yunanistan, Osmanlı Devleti‘yle savaĢa giriĢmiĢ ve yenilmiĢtir. Daha savaĢ devam ederken, New York Times gazetesi 20 Nisan 1897 tarihli nüshasında Karadağ‘ın Sırbistan ve Bulgaristan ile ittifak anlaĢması yaptığını yazmıĢtır. Söz konusu bu birlğin Avusturya ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı yapılan bir anlaĢma özelliği taĢımasının yanında ―panhelenik‖ yayılmacı giriĢimlere karĢı da bir birlik olduğu vurgusu yapılmıĢtır. Karadağ, direkt olarak Osmanlı Devleti‘nin tepkisini üzerine çekmemek için tarafsızlık konusundaki kesin tavrını koruyacağını ve Osmanlı Yunan çekiĢmesinde Yunanistan‘ı desteklemiyeceğini belirtmiĢtir684. Zaten o yıllarda gündemde olan Osmanlı Yunan savaĢı göz önüne alındığında böyle bir ittifak anlaĢmasının doğal bir refleks olduğu anlaĢılmaktadır. Harbin sonunda II. Abdülhamid‘e bir tebrik mesajı göndererek savaĢtan galip ayrılmasını kutlamıĢtır. Osmanlı Devleti‘nin Osmanlı-Yunan SavaĢı‘nda Dömeke‘deki baĢarısının ardından galibiyet haberi 27 Mayıs 1897‘de Prens Nikola‘nın beĢinci kızı Prenses Anna (1874–1971)‘nın Battenberg Prensi Franz Joseph (1861 –1924) ile evlenme merasimi münasebetiyle tertip edilen özel gösteri için sarayda bulunduğu sırada kendisine iletilmiĢtir. Osmanlı ordusunu ve Sultan Abdülhamid‘i tebrik ederek Osmanlı ordusuna övgüler yağdırmıĢtır. Osmanlı kumandanları hakkındaki hoĢnutluğu göstermek için vesile arayan Prens Nikola, Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa‘ya, taĢıdığı askerî rütbeden dolayı hem Sultan Abdülhamid‘in 683 684 BOA, Y.PRK.ASK, 115/34 New York Times, ―Neutral Alliance Formed‖ 20 April 1897 132 hem de Osmanlı askerlerinin bir vekili sayarak kendisine birinci dereceden ‗Danilo‘ niĢanını küçük tâcıyla beraber ―askerî liyâkat altın madalyası‖ takdim etmiĢtir685. Yine bu vesileyle Prens Nikola, Sefâret-i Seniyye Ġkinci Kâtibi Nâzım ve Kâtib Hakkı Nef‘î Beylerle Ülgün ġehbenderi Serkiz Efendi‘ye de gümüĢ madalya takdim etmiĢtir686. Osmanlı Devleti‘nin Osmanlı- Yunan SavaĢı‘nda gösterdiği baĢarı büyük yankı uyandırmıĢtır. Öyleki, Prens Nikola, Osmanlı Devleti‘yle taarruz ve savunma ittifakı kurmak istediğini dile getirmiĢti687. Karadağ‘ın PadiĢaha ve Osmanlı Devleti‘ne karĢı ―samimi‖ bir siyaset uyguladığı görülmektedir. Bu samimi siyasetin devamı için Bâb-ı Âli‘den hassasiyet isteniyordu688. William Le Quex, 1907 yılında Yakındoğu‘ya yaptığı gezide, yanına uğradığı Prens Nikola‘ya Osmanlı Devleti‘yle iliĢkisini sorduğunda ―…Şu anda barış içindeyiz. Şunu memmuniyetle ifade edebilirim ki, Türkiye ile çok iyi ilişkiler içindeyiz.” demiĢtir689. 1896 yılı, Karadağ‘ın silah ve mühimmat sevkiyatı yaptığı ve savaĢ hazırlığı içinde olduğu söylentilerinin sıkça duyulduğu bir yıldır. Ayrıca, Karadağ, bu yıllarda çok büyük mali kriz içerisindedir. Ekonomisi, dıĢ güçlerden para yardımı ve borç alacak derecede bozulmuĢtur690. Bu durumda Rusya‘nın Karadağ‘a yardım olarak verilen otuz bin tüfeğin, cephanesiyle birlikte Karadağ askerine dağıtıldığı, yaklaĢık 4000 askerin silah altına alındığı rivayetleri691, akıllara ―Acaba Karadağ savaĢa mı hazırlanıyor?‖ sorusunu getirmiĢtir. Karadağ‘dan yapılan açıklamada ise askerleri ve halkı ―yoklama‖ ettiklerini ve savaĢa hazır olmaları tavsiyesinde bulundukları ifade edilmiĢtir692. Kosova Fırkası Kumandanlığının verdiği istihbari bilgiye göre de bir savaĢ hazırlığı söz 685 BOA, Y.A.HUS, 374/3 Metin Hülagu, Osmanlı Yunan SavaĢı Abdülhamid‟in Zaferi, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008, s. 249-250 687 BOA,Y.PRK.EġA, 27/87 688 BOA, Ġ.HUS, 148/1324/L-049 689 William Le Queux, An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New York 1907, s. 32 690 BOA, Y.PRK EġA, 15/25 691 BOA, Y.PRK.EġA, 21/21. BOA, Y.A.HUS, 343/37. Otuz bin tüfeğin bir kısmı çifte atıĢlı modern silahlardır. BOA, Y.A.HUS, 383/114, 24/Za/1315 (Hicrî) YaklaĢık bir ay sonra gelen bir telgraftada 50 bin Nikolas tüfeği verildiği yazmaktadır. BOA, Y.MTV, 177/215, BOA, Y.A.HUS, 320 /137 692 BOA, Y.MTV, 132 /135 686 133 konusudur693. Silahlanma ve savaĢ ihtimali arttıkça, endiĢeler de artmıĢtır. Özellikle KolaĢin tarafında otuz kırk araba cephane ve asker sevkiyatı dikkat çekmiĢtir694. Prens Nikola, endiĢeleri biraz olsun dindirmek ve Osmanlı Devleti‘nin yanında olduğunu göstermek için ĠĢkodra Valisi ile görüĢme talebinde bulunmuĢtur695. Podgoriçe'de bulunduğu sırada Karadağlı yetkililere, karıĢıklığa mahal vermemeleri ve Osmanlı vatandaĢları ile ilgili iĢlerin bir an evvel yerine getirilmesi emrini vermesi696 tansiyonu düĢürmeye yönelik adımlar olmuĢtur. Ayrıca, Nikola, Rusya'dan Karadağ'a silah ve mühimmat geliĢinin iki ülke arasındaki ―münasebet-i haseneyi‖ bozmayacağı konusunda teminat vermiĢ ve Podgoriçe'ye gelerek PadiĢah hakkında iltifat dolu sözler söylemiĢtir697. Çetine Sefâretine gönderilen bir yazıda geliĢmeler sorulmuĢ ve ―Prensin, PadiĢaha sadık olduğu‖ cevabı alınmıĢtır698. Dikat edilirse, Karadağ‘daki silahlanma giriĢiminin olduğu yılların, OsmanlıYunan SavaĢı‘nın arefesine denk geldiği görülecektir. 1897‘de meydana gelecek olan Osmanlı-Yunan SavaĢı‘nın öncül sarsıntıları belirince, Balkanlar‘da da doğal olarak bir endiĢe meydana getirmiĢtir. Karadağ‘daki silahlanmayı Balkanlar‘daki siyasi geliĢmelere bağlamak mümkündür. Karadağ‘ın 1905 ve 1910 yılları arasında da aralıklarla silahlanma faaliyeti içerisinde olduğu bilinmektedir. Maddi sıkıntılara rağmen Karadağ; Rusya, Avuturya, Ġtalya ve Almanya‘dan gelen silah ve cephanelerle askerî teĢkilatını donatmıĢtır699. Edith Durham, 1905 yılında NikĢik‘te Rusya‘dan gelen askerî vagonlarda silahlardan bahsederek Rusya‘nın askerî mühimmatını yenileme kararı aldığı zaman, genelde eski silahları ve mühimmatı Karadağ‘a gönderdiğini söylemektedir700. Rusya 1905‘te silah 693 BOA, Y.MTV, 132 /235 BOA, Y.A.HUS, 345 /39. BOA, Y.PRK.A, 10 /81 695 BOA, Y.A.HUS, 341/132 696 BOA, Y.A.HUS, 343 /67 697 BOA, Y.A.HUS, 337 /44. BOA, Y.MTV, 138 /16 698 BOA, Y.A.HUS, 349 /34 699 Karadağda mali sıkıntılar nedeniyle daimî tabur sıcaklar bahane edilerek terhis edilmiĢtir. BOA, Y.PRK.EġA, 36/4 700 M. Edith Durham, age, s. 116-118 694 134 yardımı yapmıĢ, Ġtalya‘dan toplar getirilmiĢ, Almanya‘dan cephane ve top satın alınmıĢtır701. Karadağ‘ın silahlanması, Balkan SavaĢı‘na kadar devam etmiĢtir. 1905-1910 arası silahlama nedenini siyasi konjonktür ve dıĢ politikadaki geliĢmelere karĢı alınan önlemler olarak nitelendirmek doğru olabilir. Ayrıca, Arnavutluk-Karadağ sınırında yaĢayan malisörlerin bu süreçte miliyetçilik cereyanının etkisiyle ayaklanma teĢebbüsleri, çok sık karĢılaĢılan bir durum hâline gelmiĢtir. Dolasıyıyla, Osmanlı Devleti istemese de sınırda baĢına buyruk hareket eden malisörlerin çıkardığı karıĢıklıklar ve gruplar hâlinde yaptıkları baskınlar702 (üç bin kiĢiye varan gruplarla), Karadağ‘ı böyle bir silahlanma içine itmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nde II. MeĢrutiyet‘in ilanına mütaakip Balkanlarda domino taĢı etkisi yapan geliĢmelerden Karadağ da etkilenmiĢtir. Bu geliĢmelerden birisi de Avusturya-Macaristan‘ın Bosna-Hersek‘i iĢgal etmesidir. Karadağ, en çok AvusturyaMacaristan‘ın Bosna Hersek‘i sınırlarına dâhil etmesine tepki göstermiĢtir. Nikola, tehlikenin Ġstanbul değil Viyana olduğunu anlamıĢtır703. Bosna-Hersek‘in Avusturyalıların eline geçmesi, Karadağ ve Sırbistan‘ı endiĢendiriyordu. Bu, Karadağlılar ve Sırplar için millî hedeflerinden taviz vermek anlamına gelmektedir. Prens Nikola, Avusturya‘nın Bosna Hersek‘i almasını engelemek için gerekirse ―kanların feda edilmesi‖ çağrısında bulunmuĢtur. Karadağ ve Sırbistan Yenipazar konusunda 22 Ekim 1908‘de ittifak antlaĢması yapmıĢlardır. Bunun anlamı, Yenipazar‘da ortak bir sınır oluĢturmaktır704. Görüldüğü gibi II. Abdülhamid‘in, yönetime hakim olduğu birinci dönemde Osmanlı-Karadağ iliĢkileri iyi bir seyir izlerken, etkisinin azaldığı ikinci dönemde ise iki ülke iliĢkilerinin durağanlaĢtığı ve hatta hayal kırıklığına uğratılan Arnavutlar‘ın sınırda meydana getirdiği rahatsızlıklar nedeniyle iliĢkilerin bozulmaya baĢladığı müĢahade edilmektedir. Karadağ Prensi‘nin genel itibariyle Osmanlı politikasının da olumlu 701 BOA, Y.PRK.ASK, 240/67. BOA, Y.MTV, 267/67. BOA, Y.MTV, 279/82 Arnavutluk‘un kuzeyinde özellikle Karadağ sınırında yaĢayan katolik Arnavutlar 702 BOA, Y.E.E., 46/93 703 William Miller, The Story of the Nations …s. 467 704 Murat Yılmaz, age, s. 140. 135 olduğu göz önünde bulundurulduğunda, iki devlet iliĢkilerinde Abdülhamid ve Nikola faktörünün bariz bir Ģekilde ön plana çıktığı anlaĢılmaktadır. IV. ĠKĠ HÜKÜMDAR ARASINDA DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠ Abdülhamid ile Nikola‘nın Ģahsi dostluğu, Osmanlı-Karadağ iliĢkilerine çok olumlu etki yapmıĢtır. Bu dostluğun Ģifrelerini çözmek ve köklerine bakmak için öncelikle Abdülhamid ve Nikola‘nın kiĢisel özelliklerine ve etrafındakiler üzerinde bıraktıkları etkiyi incelemekte yarar mülahaza ediyoruz. A. AVRUPA ve BALKANLAR‟DA TÜRK ĠMAJI ve ABDÜLHAMĠD‟ĠN GAYRETLERĠ Abdülhamid‘in gerek yabancı devlet sefirlerine gerekse resmî ziyarette bulunan hükümdarlara gösterdiği misafirperverlik, yabancı basın mensuplarına verdiği niĢanlar ve hediyler bir ―imaj politikası‖ olarak da değerlendirilebilir. ġehzadelik yıllarından itibaren Batının nezdindeki Osmanlı imajı ve dolayısyla Türk imajının çok kötü olduğu görülmektedir. Abdülhamid, Avrupalıların, bu yanlı yayınlar sayesinde Osmanlı toplumu hakkında yanlıĢ bilgiler edindikleri ve bunların düzeltilmesi gerektiğine inanmaktadır. Tahta çıktığında da hem tahta çıkıĢ Ģekli nedeniyle hem de Meclis-i Mebusan‘ı dağıtılması nedeniyle imajı bozuktur ve ―acımasız bir müstebid‖ olarak görülmektedir705. Batı basınında gazete ve dergilerde çıkan yazılar ve karikatürlerde Osmanlı Devleti ve II. Abdülhamid, genel anlamda olumsuz olarak lanse edilmiĢtir. ―Hasta adam‖ olarak karikatürize edilmiĢ Osmanlı Devleti ve Abdülhamid‘in ―Der Floh‖, ―Kikerike‖, Ulk‖ gibi dergilerde yer alan karikatürlerinde yansıtılan Osmanlı imajı,706 Abdülhamid‘in çizmek istediğinin tam tersi bir noktadadır. 705 Özellikle Ġngiltere‘de libarellerin baĢındaki isim Gladstone‘un yazdığı ―Bulgarian Horrors‖ isimli kitapçık binlerce basılmıĢ ve tüm avrupaya dağıtılmıĢtı. Bu olumsuz kampanya 1878 de Ġngiltere hükûmetini Osmanlı Devleti‘ni desteklemesini engellemiĢti. François Georgeon, age, s. 317-318 706 Necmettin Alkan, Avrupa Karikatürlerinde II. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmajı, Selis Yayınları, Ġstanbul 2006, s.110 Abdülhamid Ermeni ve jöntürk kampanyalarının etkisiyle Avrupa‘da olumsuz Türk imajının bir yansıması oarlak ―kan kızılı sultan‖ ―büyük kan akıtıcı sultan‖ olarak karikatürüze edilmiĢtir. 136 Tam bu noktada Abdülhamid, bir ―imaj politikası‖ ya da ―halkla iliĢkiler politikası‖ izleyerek Batıdaki bozuk Osmanlı imajını düzeltmeye çalıĢmıĢtır. Bir taraftan Avrupada oluĢturulan olumsuz havayı temizlerken diğer taraftan yeni ve pozitif bir Osmanlı görüntüsü oluĢturmak için çeĢitli yollar kullanmıĢtır707. Öncelikle konuklarını ağırlamakle iĢe baĢlamıĢtır. Ġstanbul‘a Yıldız Sarayı‘na gelen konukları nâzik, görgülü, hassas ve ince bir kiĢilikle karĢılaĢmıĢlardır. Yabancı konukların âdeta gönlünü fetheden Abdülhamid,708 ―her türlü önyargıdan uzak‖ bir anlayıĢla ―olumlu‖ tasvir edilmiĢtir709. Kendi hakkındaki bu olumsuz ―kampanyayı‖ Avrupalı basın mensuplarına para dağıtarak, övgü dolu sözler içeren yazılar yazdırarak gizlemeye çalıĢtığını da iddia eden yazarlar vardır710. Ünlü Amerikalı iletiĢimci Antony Robbins, ―İletişim güçtür, etkili kullanabilenler kendilerini, dünya deneyimlerini ve dünyanın onlar üzerindeki deneyimlerini geğiştirebilirler.” demektedir711. Gerçekten de Abdülhamid, iletiĢim vasıtalarını etkili kullanabilen bir kiĢiliğe sahiptir. Huzuruna kabul ettiği ziyaretçiler, onun hakkında hep iyi Ģeyler söylemiĢlerdir. En çok vurgu yaptıkları husus ise nezâketi, etkileyiciliği, iltifatlarıdır. Vambery, onun iltifat etme sanatında usta olduğunu ifade etmekte ve kibar olduğunu söylemektedir712. Birtakım jestler yaparak karĢısındakini etkilediğini belirten Vambery, buna örnek olarak, misafirinin sigarasını kendi elleriyle yakmasını ve onu kapıya kadar uğurlamasını göstermiĢtir. DıĢarıdaki yanlıĢ imajıyla Francois Georgeon, ―II. Abdülhamid‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. YTY, Ankara 1999, s. 272. Ayrıca 19. yy avrupasında Abdülhamid ―kan dökücü gerici bir tiran‖ olarak tanımlanmaktaydı. Eric Jan Zürcher, ModernleĢen Türkiye Tarihi, ĠletiĢim Yay, Çev: Yasemin Saner Gönen, Ġstanbul 1999 707 Selim Deringil, Ġktidarın Sembolleri ve Ġdeoloji, II. Abdülhamid Dönemi (1876-1909), Çev: Gül Çağalı Güven, YKY, Ġstanbul 2002, s. 142 708 François Georgeon, age, s. 317-318 709 Alman kayzeri ıı. Wilhelm 1898‘de yaptığı doğu gezisinde, ziyaret ettiği Ġstanbul‘da Abdülhamid tarafından karĢılanıĢı ve iyi iliĢkiler karikatürlere de yansımıĢ ve Abdülhamid Viyana‘da Der Floh da 1898de yayınlanan karikatürde iki hükümdarın ayakta durduğu yer iç dizaynıyla Avrupa sarayını aratmayacak ölçüde güzel bir salondur. II. Wilhelm ve diğer karikatürlerin aksine çok Ģık duran kıyafetlerle resmedilen II. Abdülhamid Avrupa halkını ĢaĢırtmıĢtır. Necmettin Alkan, age, s. 152 710 Nikolae Jorga, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. 5, Çev: Nilüfer Epçeli, Yeditepe Yay., Ġstanbul 2005, s. 514 711 Antony Robins, Sınırsız Güç, Ġnklap Kitabevi, Çev: Dr. Mehmet Değirmenci, Ġstanbul 1993, s. 8 712 GnĢ bilgi için bkz. Mim Kemal Öke, Ġngiliz Casusu Prof. Armnius Vambery‟nin Gizli Raporlarında II. Abdülhamid ve Dönemi, Üç Dal NeĢriyat, Ġstanbul 1983. Cont Chedomille Mijatovich, The Memoirs Of A Balkan Diplomatist, Cassell And Company Ltd. London, Newyork, Toronto, Melbourn, 1917, s. 83 137 konukları üzerinde bıraktığı imajı arasındaki farktan çok iyi yararlandığı ifade edilmektedir. Öyleki, ―Kanlı bıçaklı düşmanları dahi bu çekiciliğe kapılırlar.‖ Ģeklinde ifadeler kullandığı belirtilmektedir. Konuklarının dikkatini çeken bir diğer özelliği ise sadeliğidir. GösteriĢten uzak olması, konuklarını etkilemiĢtir. Gerektiğinde ise konuklarına Osmanlı Devleti‘nin azametini sergilemek için onları ―debdebeyle‖ karĢılarmıĢ ve misafirperverliğini göstermiĢtir713. Abdülhamid, büyükelçilere ve ortaelçilere bile zaman zaman hediyeler vermiĢ ve onlarla iliĢkileri iyi tutmuĢtur714. Abdülhamid, bozulan Osmanlı imajını değiĢtirmek için uluslararası sergileri ve fuarları da çok iyi değerlendirmiĢtir. Devletin ―folklorik, etnoğrafik, egzotik‖ yüzünden ziyade modern yüzünü göstermeye çalıĢmıĢtır. Hazırlattığı fotoğraf albümleriyle, Osmanlı Devleti‘nin geliĢen yüzünü tanıtmaya çalıĢmıĢtır715. Netice itibariyle Abdülhamid hem Avrupa‘da hem de Balkanlarda halkla iliĢkiler operasyonu diyebileceğimiz bir Ģekilde Ġstanbul‘a gelen resmi ziyaretçilere gösterdiği yakın ilgi ve alakayla, daha öncesinde yanlıĢ aksettirilmiĢ olan Osmanlı Ġmajı düzeltme yolunda önemli adımlar atmıĢtır. B. KARADAĞ‟IN BATIDAKĠ ĠMAJI ve NĠKOLA‟IN GAYRETLERĠ Nikola‘nın Abdülhamid‘le olan benzerliğinden birisi de ülkesinin ve milletinin imajını düzeltme çaba ve gayretidir. Nikola, gerek Grahova SavaĢı sırasında Temmuz 1853‘te yapılan KolaĢin baskınında, gerekse uzlaĢmaz bir tutum içinde olan Danilo döneminde bozulan Karadağ imajını düzeltmeye çalıĢmıĢtır. Ülkesine ziyaretçi sayısını artırmanın yollarını aramıĢtır716. Danilo döneminde 1858‘de 300 kiĢilik baĢıbozuk 713 François Georgeon, age, s. 160 Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı 1, Haz: Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 141 715 1893 ABD‘deki Chigago Sergisi bunlara bir örnektir. Bu sergi için 7500 liralık bir bütçe ayarlanmıĢ ve Chigago‘ya Osmanlı sanayi ve sanat ürünlerinin sergilendiği Sultanahmet çeĢmesisin birebir kopyası, çarĢısı ve camisiyla adeta bir Osmanlı Köyü kurulmuĢtur. Fotoğrafı da imaj için kullanan Abdülhamid kendi zamanında yapılmıĢ ülkenin dört bir tarafındaki eserleri fotoğraflattırmıĢ ve albüm haline getirmiĢtir. 1893 yılında bin dokuzyüz civarında fotoğrafı içeren 51 albümü kongre kütüphanesine göndermiĢtir. Söz konusu bu albümlerde okullar, sanayi kuruluĢları, köprüler, saraylar, labaratuar görüntüleri vb. bir sürü fotoğraf vardır. François Georgeon, age, s. 320-321 716 Elisabeth Roberts, age, s. 234 714 138 grubuna,717 uyguladığı ―Ģok taktiği‖718 ve davranıĢlar, 719 ―onur‖ olarak gördükleri bir kısım Karadağ‘a gelen maceraperest gezginlerin, diplomatların, ziyaretçilerin kalemine yansımıĢtır720. Modern dünyadan çok farklı bir savaĢ anlayıĢlarını anlatan kitaplar, Amerika‘da,721 Ġngiltere‘de hatta Avustralya ve Kanada‘da yayımlanmıĢtır722. Batının Balkanlar‘ı algılayıĢ Ģeklinin Osmanlı‘yı algılayıĢ Ģeklinden pek farklı olduğu söylenemez. Bir Alman yazarın ifadesiyle, Balkanlar, ―Asil Batı Avrupa villasının yanında, birbirleriyle anlaşamayan ve sürekli kavga eden birçok halkı barındıran bir barakaydı.‖ Ayrıca, ―VahĢi Avrupa‖ olarak nitelendirilmektedir723. Ġngiltere BaĢbakanı Disraeli‘nin 1876‘da Berlin Meorandumu‘nun kendisine danıĢılmadan hazırlandığını söyleyerek Rus Elçisine ―Ġngiltere‘yi Karadağ ve Bosna yerine koydunuz724‖ demesi, aslında o dönem Batılı devletlerin Karadağ‘ı algılayıĢ Ģeklini çok açık ve net bir Ģekilde ifade etmektedir. 18 ve 19. yy‘da baĢta Avusturya Devleti olmak üzere Karadağ‘a gelen Avrupalı seyyahlar, turistler ve politikacıların, Karadağ‘ın bu olumsuz imajına etkileri çok büyük olmuĢtur. Bunlara göre, Karadağlılar ―soylu vahĢi‖ olarak tanımlanırken, Natasha Margulis‘in aktarımıyla Lary Wolf‘un kitabında ―medeniyetle barbarlık arasında‖ bir yer gibi ifadeler kullanılmıĢtır725. Zaman zaman Viyana kaynaklı Nikola aleyhinde yazılar batı basınında yer almaktadır. Aynen 717 Karadağ‘lı savaĢ geleneği olduğu söylenen bir eylem gerçekleĢtirerek kimi askerlerin dudaklarını kimilerinin de burunlarını keserek Hüseyin PaĢa‘ya korku saldıkları ifade edilmektedir. Bu Ģekilde Osmanlı askerine korku salmak niyetindeydiler. Elizabeth Roberts, Realm Of The Black Mountain, Cornell University Pres, NY 2007, s. 226 718 Hersek Novi‘de Napolyon‘un askerlerini, düĢmanlarının kesilen kafalarını kaleye asarak ―Ģok taktiği‖ uygulamıĢlar ve Fransız askerleri demoralize olmuĢlardı. Cristopher Boehm, Blood Revenge, The Anthropology Of Feuding In Montenegro And Other Tribal Societies, University Press Of Kansas, USA 1984, s. 34 719 Karadağlı savaĢçı bir çarpıĢmada çok kötü bir Ģekilde yaralanırsa, onun kanından olan birisi, düĢmanın eline geçmemesi için kafasını keserdi. Bu bir Karadağlı için onur sayılıyordu. Cristopher Boehm, age s. 34. 720 Barbara Jelavich, age, C.1, s. 169. 721 George M. Towle, A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony , Boston, 1877, s. 47-54. 722 Roy Trevor, Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London 1913, s. 44. 723 Bozidar Jezernik, VahĢi Avrupa Batıda Balkan Ġmajı, Çev: HaĢim Koç, Küre Yay. Ġstanbul 2006, s. 2. 724 Kemal Baltalı, ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslar Arası Bir Nitelik Kazanması‖, Belleten, C. LI, S.199, TTK, Ankara 1987, s. 219. 725 Natasha Margulis, age, s. 5. 139 Abdülhamid‘in ―ruh sağlığı‖ ile ilgili yapılan haberler gibi Nikola‘nın ―akıl sağlığı‖ ile ilgili haberler çıkmıĢtır. Chronicles‘in Viyana muhabiri Karadağ Prensi‘nin ―akli melekelerinde bir sorun yaĢadığı ―Ģiddetli sinirsel iritasyon‖ yaĢadığı belirtilmiĢtir. ―Prens Akıl hastası oluyor‖ baĢlığıyla verilen haberde Prensin ―despotik‖ tavırlar sergilediği ve iki rahibin yardım dilemek için Petersburg‘a gittiği yazmıĢtır726. Bu arada Nikola‘nın, Osmanlı ve Avrupa kamuyoundaki Karadağ ve Karadağlı imajını ve anlayıĢını değiĢtirme yolundaki çabalarına da değinmeden geçemeyeceğiz. Prens Nikola, Ġtalya ve Fransa‘nın en saygın okulunda eğitim görmüĢ, modernizmi benimseyen, çağdaĢ, dolayısıyla Karadağ sınırlarını aĢarak Avrupa‘yı ve Rusya‘yı görmüĢ, seleflerine nazaran açıkgörüĢlü bir yapıya sahipti. Bu, onun siyaset anlayıĢına da yansımıĢtı. Karadağ‘ı kabile anlayıĢından çıkararak modern bir devlet haline getirme gayreti içine girmiĢti. Toplumsal bir dönüĢüm yaĢayan Karadağ toplumunda, Nikola, 1862 yılında ―kafa kesme âdetine‖ son vermiĢtir. Bu gibi âdetleri yasaklayarak birtakım tedbirler almıĢtır727. George M. Towle, Nikola‘yı ―en ilgniç kiĢiliklerden birisi‖ olarak tanımlamıĢtır. Gelen her turist ve seyyah üzerinde olumlu bir etki bırakmaya çalıĢan Nikola, bir turistin ifadesiyle, ―dürüst, centilmen ve nâzik birisi‖ idi728. Bu sözler, ziyaretçiler üzerinde bıraktığı intibalardan biridir. 1907‘de kendisiyle baĢ baĢa görüĢme fırsatı bulan Ġngiliz araĢtırmacı William Le Queux ise Nikola‘nın yakın ilgisiyle karĢılaĢmıĢtı. Kendisine timsah derisi sigaralığından sigara ikram ediĢi ve sigarasını kendi elleriyle yakması, güzel bir etki bırakmıĢtır729. 1908 yılında otomobille Çetine‘ye giden Hutchinson, Prens‘in sadeliğine ve halka olan sevgisine değinerek “Prens olmasına kaşrın, kepi, uyruklarının giydiğiyle aynıydı. Halkını sevecen bir gülümseyişle selamladı ve sigarasını tüttürerek geçti.” demiĢtir. Ayrıca, onun Dalmaçya‘dan Karadağ‘a gelen yeni yol 726 New York Times, ―A Prince Becoming Insane‖ 20 October 1892. Safet Bancoviç, ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yüzyıldaki Göçü‖, Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen, Hayri KolaĢinli -Editör, Mirze Mehmet Zorbay, Lotus yayınları, 2004, s. 16 728 George M. Towle, age, s. 25 William Denton, 1877 yılında yazdığı eserinde Prens Nikola ile ilgili olarak centilmen cesur ve kahraman birisi olarak bahsetmektedir. Denton ayrıca yazdığı kitabı ona ithaf etmiĢtir. William Denton, Montenegro: Its People and Their History, Daldy Isbister&Co. 1877, s. 1 729 William Le Queux, An Observer in the Near East, Doubleday, Page & Company,New York 1907, s.32 727 140 güzargâhını onaylayarak yabancıların Karadağ‘ı ziyaretini kolaylaĢtırdığını ifade etmiĢtir730. Prens Nikola, bağımsızlık sürecinde Panslavist siyasetten etkilenmiĢ ve bağımsız bir Karadağ Devleti kurmak için büyük çaba sarf etmiĢtir. Türklere karĢı duyduğu düĢmanlık siyaseti ebedi değildir. Zira II. Abdülhamid‘le uzun süren dostlukları olduğu çeĢitli kaynaklardan, Osmanlı belgelerinden net bir Ģekilde anlaĢılmaktadır. Prens Nikola, yazdığı bir ―Türk‘e‖ isimli beyitte Sen benim eski düĢmanım isen de , Senin kıymetini düĢürmek isteyenlere kızarım! Cenkte sana kim denk olabilir sorarım! Biz müstesna! Biz bir avuç fıkara ġimdi ki artık birbirimizi tanıyoruz ġeci kalplere lâyık olan karĢılıklı hürmet ve takdiri birbirimize gösterelim‖ 731 . Görüldüğü gibi, beyitte, dostluğa davet vardır. DüĢmanlığın sonsuza kadar olmadığı vurgusu yapılmaktadır. C. ABDÜLHAMĠD ve NĠKOLA‟NIN DOSTLUK ĠLĠġKĠLERĠNĠ ETKĠLEYEN TEMEL FAKTÖRLER Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluklarının temelinde bazı ortak paydalar yattığı da müĢahede edilmiĢtir. ġöyle ki; Fransızca bilmeleri, yaĢıt olmaları, ikisinin de 9 kız çocuğu sahibi olması, tiyatro sevmeleri, Ģâirlik yönleri, sigara tutkuları, dinî kimlikleri, misafirperverlikleri sayabileceğimiz ortak yönlerdendir. Ġkisi de Batıya dönük; ama geleneklerine bağlı idi. Kısacası, bir araya geldiklerinde konuĢacak, tartıĢacak çok mevzuları vardı ve kuĢak çatıĢması yaĢamaları en büyük ortak paydalardan biridir. Abdülhamid ve Prens Nikola‘nın bu denli iyi diyalog kurmalarında birtakım ortak noktaların ve benzerliklerin de etkili olduğu söylenmektedir. ĠletiĢim, dostlukta anlaĢma ve diyalog da çok önemli bir etkendir. Dil, bu noktada vazgeçilmez bir iletiĢim 730 Frances Kinsley Hutchinson, Motoring in The Balkans, Along The Highways Of Dalmatia, Montenegro, the Herzegovina and Bosnia (1909) A.C.McClurg, Chicago 1909. Eserin türkçesi için de bkz. Frances Kinsley Hutchinson, Otomobille Ġlk Gezi Balkanlar 1908, Dalmaçya, Karadağ, BosnaHersek Yollarında, Show Kitap, Çev: Gül Çağalı Güven, Ġstanbul 1999, s. 174 731 Süleyman Kani Ġrtem, Osmanlı Devletinin Makedonya Meselesi Balkanların Kördüğümü, Temel Yayınları, Haz: Osman Selim Kocahanoğlu, Ġstanbul 1999, s. 126. 141 aracıdır. Abdülhamid ve Nikola‘nın diyaloglarında tercüman bulundurmamaları ve Fransızca ortak paydasıyla hareket ederek birbirileriyle rahatlıkla anlaĢabilmeleri, iyi iletiĢim kurmalarında bir aĢamasıdır. Nikola, yurt dıĢı eğitimi almıĢ, Fransa‘da egitim görmüĢtür ve çok iyi Fransızca bimektedir. 1852‘de Triyeste‘de, daha sonra 1856‘da Paris‘te bulunmuĢ, Fransa‘nın en meĢhur liselerinden biri olarak kabul edilen Louis le Grand‘da okumuĢtur732. Nikola, ayrıca, yazıĢmaları da Fransızca yapmaktadır. Abdülhamid‘e gönderdiği mektuplar ve yazıĢmalar Fransızcadır. 19. yy Avrupa‘sında Fransızcanın diplomasi dili olduğu hatırlanırsa ve Avrupa‘ya gönderilen aydınların Fransızca konuĢma modasını yaygınlaĢtırdıkları göz önünde bulundurulursa, Abdülhamid‘in de Fransızcayı öğrenmiĢ olmasında bir tezatlık söz konusu olmamaktadır. Abdülhamid‘in özellikle Fransız Gardet‘ten aldığı dersler733, Fransızcaya hâkim olmasına katkıda bulunmuĢtur. Ayrıca, Macar seyyah Vambrey, Asya seyahatine çıktığında Ġstanbul‘da bir müddet PadiĢah kızlarına Fransızca dersler vermek için Sultan Abdülmecid‘in kızı Prenses Fatma‘nın konağına gelmiĢ ve henüz 13 yaĢında olan Abdülhamid de bu Fransızca derslerinden istifade etmiĢtir. Prenses Fatma “Siyah gözlerini hocasının üzerine dikerek onun ağzından çıkacak her Fransızca kelimeyi koparır gibi çekip almak isterdi” diyerek Abdülhamid‘in Fransızca konusundaki merakını açıklamıĢtır734. Abdülhamid‘in kapalı bir toplum olan Karadağ‘ı ve Karadağlıları anlama gayreti, Çetine Sefâretine yerli halkın dilini bilen ve anlayan, lisana vâkıf mütercim alınmasında da çok açık bir Ģekilde görülmektedir735. Ahmet Cevat PaĢa‘nın Çetine‘ye elçi olarak atanmasında onun yabancı dil bilmesinin, özellikle Fransızcaya hâkim olmasının etkisi vardır736. Dolayısıyla, iki devlet adamının da birbirlerini hem devlet adamı olarak hem de kiĢilik olarak tanıma ve anlama gayreti içerisinde oldukları fark edilmektedir. 732 Elisabeth Roberts, age, s. 231 Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II.‖ DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217 734 Abdülhamid Yıllar sonra sarayı tekrar ziyaret eden Vambrey‘le, tercümansız konuĢuyordu. Joan Haslip, Bilinmeyen Sultan II. Abdülhamid, IQ Türk Sanat Yayıncılık, Ġstanbul 2001, Çev: Nejlet Öztürk, s. 54-55 735 BOA, Ġ.HR, 298/18861 736 Mehmet Hocaoğlu, age, s. 66 733 142 a. Sanatçı Kimlikleri Abdülhamid‘in ve Nikola‘nın ortak yönlerinden biri de tiyotraya olan tutkularıdır. Hatta en son görüĢmelerinde tiyatrodan da bahsetmiĢlerdir. Bunun yanında Nikola‘nın bizzat kendisinin yazdığı piyesi vardır737. Fransa‘ya gittiğinde tiyatro ve opera gibi etkinliklere katılması, tiyatro merakı olan Nikola için bir keyiftir. 1884 Mart‘ında Prens tarafından Çetine'de inĢa ettirilen tiyatronun açılıĢında bizzat Prensin yazdığı bir oyun gösterime sunulmuĢtur738. Bu oyun, aynı zamanda, Avrupa‘da birçok Ģehirde oynanmıĢtır739. Abdülhamid de operayı ve tiyatroyu seven birisidir. Bu tiyatroları elçilerle birlikte izleyeceği zaman onları akĢamdan yemeğe davet etmiĢtir. Daha sonra tiyatro çıkıĢında da elçilerin hünkâr yâverleri ve hünkâr çavuĢları eskortluğunda sefâretlerine kadar götürülmesini söylemiĢtir740. Osmanlı saraylarında, Tanzimat‘tan sonra gelen misafirleri opera dinletmek üzere tiyotroya götürmek gelenek hâline gelmiĢtir. Abdülhamid, misafirleri için Yıldız‘da bir tiyatro salonu inĢa ettirmiĢtir. Osmanlı sarayında Avrupa saraylarında olduğu gibi bir tiyatronun olması ve II. Abdülhamid‘in bunu gelen yabancı konuklara göstermesi, yabancı gözünde Osmanlı imajını değiĢtirme çalıĢmalarından biri olarak görülebilir741. Abdülhamid‘in operetler ve komedi dâhil çeĢitli türde Fransızca tiyatrolar yazdığı, ―hedef aldığı seyirciler üzerinde‖ çok büyük bir etki bıraktığı söylenmektedir742. Ġlginç benzerliklerden biri de, her ikisinin de Ģâirlik yönüydü. Nikola‘nın, Ģiirlerinin yer aldığı bir kitabı vardır. ġiirlerinde Slavların Türklere karĢı kahramanlık temaları iĢlenmiĢtir. 737 Nicolas I. Petrovich Niegosh, The Empress Of The Balkans The Drama In Three Acts, Adapted Servian Ortiginal By W. M. Petrovich And D. J. Volnay, Eveleigh Nash, London 1913. 738 BOA, Y.A.HUS, 177/20. 739 Bunlar arasında Novi Sad, Belgrat, Berlin, Petersburg, Londra vardır. National Museum Of Montenegro, King Nikola`s Museum Court Library (Fourth Room) , <http://www.mnmuseum.org/Start. htm> e.t. 13/09/2008. 740 Ali Said, age, s. 40. 741 Abdülhamid bu tiyatro salonunu Alman Ġmparator ıı. Wilhelm‘in geleceği yıl 1889da yaptırmıĢtır. Fatmagül Demirel, Dolmabahçe ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler, Doğan Kitap, Ġstanbul 2007, s. 41. 742 Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, Pozitif Yayınları, Ġstanbul 2007, s. 317. 143 b. Halka Yakınlıkları , Vatanperverlikleri ve Dînî Kimlikleri Abdülhamid‘le Nikola arasında, halkla iç içe olmaları yönünden de bir benzerlik olduğu söylenebilir. II. Abdülhamid‘in baĢa geçtiğinde II. Mahmud döneminden beri yapılmayan bir Ģeyi yapması, seraskerlik kapısında subaylarla yemek yemesi, tersaneye giderek bahriyelilerle birlikte olması, onlarla oturup asker yemeği yemesi, Abdülhamid‘in halk nezdinde iyi bir yer edinmesini sağlamıĢtı. O yıllarda HaydarpaĢa Hastanesi‘ne Rusya SavaĢı nedeniyle Balkan Cephesi‘nden gelen yaralı Osmanlı askerlerini ziyaret etmesi,743 camilere giderek halkla beraber saf tutması744 ile Nikola‘nın kendi yaralı askerlerini ziyaret etmesi, hatta yaralı bir Karadağ askerini alnından öpmesi (Avrupa basınında kapak olmuĢtur), aslında halkıyla bütünleĢme adına yaptıkları gösteriler olarak nitelendirilebilse de kendi halklarına olan yaklaĢımları ve insani özellikleri bakımından farklılık arz etmediği ortadadır. Ġki hükümdarın ortak özellikleri arasında sahip oldukları dini kimlikleri gösterilebilir. Dinî kimlik, hem Abdülhamid hem de Nikola‘da etkin bir yere sahiptir. Abdülhamid ―halife‖ sıfatını taĢımaktadır. Ġslamda siyâsî ve hukukî yönetim makamına ve yönetime verilen bir isim olan Halife ve Halifelik makamı Ġslam dünyasında Hz. Muhammed‘in vefatının ardından islam toplumlarının liderliğini yapma vazifesi olarak ortaya çıkmıĢtır. Hilafet makamı 16.yyda Osmanlı Devleti‘ne geçmiĢ ve Yavuz Sultan Selim ve ondan sonra gelen padiĢahlar II. Abdülhamid de dahil olmak üzere Ġslam‘ın halifesi olarak kabul edilmiĢlerdir. Diğer taraftan Nikola ―bishop‖ geleneğinden gelmektedir, dinine bağlı Ortodoks bir Hıristiyandır. Temel inanıĢlar noktasında Abdülhamid ile aynı düĢünmekteydiler. Bu ortak inanıĢlardan birisi de ―kader‖dir. Yeniyıl münasebetiyle Turhan PaĢa‘ya yazdığı cevâbi mektupta Nikola; 743 Cevdet Küçük, ―Abdülhamid II.‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 217. A. H. Ongunsu, ―Abdülhamid II.‖, ĠA, C.1. MEB, Ġstanbul 1978, s. 76-80 744 Niyazi Berkes, age, s. 345 Bishop hristiyan piskoposluğunun ruhani güce ve yönetsel otoriteye sahip en büyük üyesi, hrisitiyan kiliselerinde rahip ve baĢrahipleri denetlemek için görevlendirilen kiĢi olarak tarif edilmektedir. WordNet A Lexical Database For The English Language, Princeton University 2006, <http://wordnetweb. princeton.edu/perl/webwn?s=bishop>, e.t. 13.12.2008 144 ―Salicedid! (yeniyıl) Acaba tali‘ (kader) bu sene zarfında bizim içün neler beslemekdedir ve acaba bunu bilmeyi mercuhdur.? Siz Ģarklıların kafası gibi ben de kader mu'tekid (inanmıĢ, dindar) olduğundan –elimde olsa bile- esrarı istikbâli keĢfe çalıĢmak istemem. Olacak olsun taraf-ı semâdan her ne gelir ise hayr üzredir. Bir insan ki ânen fânen ölmeye hazır ve âmâde degildir, ne iyi bir hristiyan ne iyi bir müslümandır745.‖ Görüldüğü gibi dinleri farklı olsada sahip oldukları dini kimlikleri onların savaĢda ordularına enerji kaynağı olmalarını sağlarken öte taraftan barıĢta ve diplomatik iliĢkilerde daha mutedil daha barıĢçıl bir siyaset gütmelerinde etkili olmuĢtur. c. KuĢak ÇatıĢmasının Olmaması Abdülhamid ve Nikola arasında yaĢ farkı yoktu. Nikola, Abdülhamid‘ten sadece 10 ay büyüktür. Abdülhamid 21 Eylül 1842‘de doğarken, Nikola, 7 Ekim 1841‘de doğmuĢtur. YaĢ meselesi küçümsenmeyecek bir durumdur. Zira birbirleri arasında bir kuĢak çatıĢması ve karmaĢası yaĢanmaması, birbirlerini anlayabilmeleri açısından önemli bir konudur. Aynı kuĢağın liderleri olmaları, dünya konjönktüründeki geliĢmelere hakimiyet ve tanıklık noktasından hareketle bir eĢitlik sağladığı muhakkaktır. Ayrıca, Abdülhamid‘in 17 çocuğundan 9‘u kızdır. Nikola‘nın ise 12 çocuğu vardı, bunların 9‘u kızdır. Nikola, kızlarından dördünü St. Petersburg‘a eğitime göndermiĢti. Bunlardan birisi de Helena‘ydı. Müziğe karĢı son derece kabiliyetli birisiydi746. Abdülhamid‘in kızı AyĢe Sultan da müzikte baĢarılı birisidir ve sık sık babasına konser vermiĢtir747. Abdülhamid‘in oğlu Burhaneddin‘in de bestekâr özelliği vardır ve Karadağ Prensi, Ġstanbul‘a geldiğinde baĢ baĢa görüĢme sırasında Burhaneddin‘i dinlemiĢ ve çok memnun kalmıĢtır748. Aynı görüĢme sırasında Burhaneddin‘in ardından Prens Nikola‘nın oğlu Prens Mirko Karadağ Milli MarĢını 745 BOA, Y.PRKEġA, 39/41 Catherine Radziwill Princess, The Royal Mariage Market Of Europe, Funk And Wagnalls Company, Ny 1915, s. 108-113 747 Abdülhamid‘in kızı ġadiye Osmanoğlu, babası II.Abdülhamid‘in çalıĢma saatleri bittiğinde kendisi tarafından hazırlanan müzik dinletilerini ve tiyatro gösterilerini ilgiyle takip ettiğini belirtmektedir. ġadiye Osmanoğlu, Babam Abdülhamid Saray ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları, Ġstanul 2007, s. 32. 748 Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 157. 746 145 canlı performasla söylemiĢtir. Her ikisine de iltifatlar edilmiĢ, niĢanlar verilmiĢtir749. Dikkat edilirse ailelerine gösterdikleri ilgi ve ailelerine bağlılıkları belirgin Ģekilde hissedilmektedir. Abdülhamid ve Nikola sigara tiryakisiydi. Sigaralarını yakmadan evvel konuklarına ikram ederler, daha sonra konuklarının sigaralarını kendi elleriyle yakarlardı. Bu, basit bir iĢlem gibi gözükse de çok ince bir nezâket kuralıydı. Kahve konusunda da aynı tavrı sergiliyorlardı. Zaten o devirde kahve kültürü Doğuya has bir kültürdü. Sultan Abdülhamid‘e, TütüncübaĢı Ali Efendi‘nin hazırladığı harmanlı sigaralar kutu içinde Abdülhamid‘e takdim edilirdi. En kaliteli tütünlerden oluĢturulan sigaralar, gelen önemli misafirlere ikram ederdi750. Nikola‘nın da timsah derisinden bir sigaralığı vardır. Konuklarına o kutudan sigara ikram etmiĢ ve sigaralarını kendi elleriyle yakmıĢtır751. Netice itibarıyla, insan olarak iki liderin az da olsa ortak paydaları vardır. Bu ortak paydalarını olumlu yönde kullanarak iki ülke iliĢkilerini geliĢtirmeye çalıĢan Abdülhamid ve Nikola, hükûmetlerin çözemediği sorunlarda da paratoner vazifesi görerek karĢılıklı anlayıĢla çözüme ulaĢmayı bilmiĢlerdir. D. RESMÎ ZĠYARETLER Karadağ Prensi Nikola, Avrupa‘nın çeĢitli kentlerine geziler düzenlemiĢti. Bunlar arasında Avusturya, Ġngiltere, Rusya, Fransa gibi ülkeler vardı. Bunlar arasında, Osmanlı Devleti‘ne Ġstanbul‘a yaptığı gezilerin müstesna bir yeri vardır. Osmanlı topraklarına yaptığı ziyaretler bununla sınırlı değildir. ÇeĢitli zamanlarda ĠĢkodra‘ya ziyaretleri vâkîdir. ġimdi, sırasıyla, Osmanlı topraklarına yaptığı gezilere değinerek sonuçlarını irdeleyelim. 749 Marco Houston, age, s. 175. Tahsin PaĢa, age, s. 213. 751 William Le Queux, An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company,New York 1907, s. 32. 750 146 a. Nikola‟nın Birinci Ġstanbul Ziyareti ve Yansımaları Prens Nikola‘nın Dersaadet‘e ilk ziyareti, sınırların tespiti görüĢmelerinin devam ettiği sıralarda, Ağustos 1883‘te gerçekleĢmiĢtir. Kotor Limanı‘ndan Ġstanbul‘a hareket eden Prens, kendisine eĢlik etmek üzere yanına Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefiri Rıza Bey‘i de almıĢtır752. Günler öncesinden baĢlayan hazırlıklar göz doldurmuĢtur. Karadağ Prensi‘nin Dersaadet‘e gelmesi için Ġzzettin Vapur-u Hümâyunu hazır hâle getirilmiĢ753 karĢılama görevi verilen memur ve hademeye de dört yüz elli beĢ lira verilmiĢtir754. 20 Ağustos‘ta üst düzeyde bir diplomatik törenle karĢılanan Nikola,755 Ġstanbul'a Ġzzettin Vapuru‘yla teĢrif ettiğinde756 yirmi bir pâre top atıĢıyla selamlanmıĢ ve MüĢir Gazi Osman PaĢa ve Hâriciye Nâzırı Arif PaĢa tarafından karĢılanarak Dolmabahçe Sarayı'na götürülmüĢtür757. Nikola ve beraberindekiler, gezi boyunca Ġstanbul‘un rağbet gören çok nezih mekânlarından biri olan Göksu Kasrı‘nda758 (Bkz. Resim-10) misafir edilmiĢtir759. Karadağ Prensi‘nin birinci Ġstanbul ziyaretine Prenses Milena eĢlik etmemiĢtir. Karadağ Prensi‘nin dosyasında iki konu vardır. Birincisi sınır tahdidi ile ilgili pürüzlerin halledilmesi760, ikincisi ise Avusturya‘nın Makedonya‘ya taarruz hâlinde 752 BOA,Y.A.HUS, 174/44. BOA, Ġ.HR, 291/18260. BOA, Ġ.HR, 290/18239, Ġzzettin Vapur-u Hümayunu bilindiği gibi misafir devlet adamlarının karĢılandığı bir vapurdur. Resim için bkz. EKLER, Resim-7 754 BOA, Ġ.DH., 890/70850. 755 Zivko M. AndrijaĢeviç, age, s. 126. 756 BOA, Ġ.HR, 291/18272. 757 BOA,Y.E.E., 42/40. 758 PadiĢahlar saltanat kayıklarına binerek oraya gittikleri bilinmektedir. ġehzadeler, sultanlar, devlet ricali, hrisitiyan tebaanın ―kalbürüstü‖ kesimi oraya akın etmiĢtir adeta. Mısırı patlıcanı, panayırı çok meĢhurdur. Ayrıca tiyatrosu da mevcuttur.Davul zurna, ip canbazları, kahve bu mekanda sunulan güzelliklerden bir kısmıdır. Sermet Muhtar, ―Göksu ve Alemleri‖ Resimli Tarih Mecmuası, S.22, Ekim 1951, s. 1032 Küçüksu Kasrı diğer ismiyle Göksu Kasrı, Ġstanbul'un Küçüksu semtinde bulunmaktadır. Bu kasır, Göksu Deresi ile Küçüksu Deresi arasında, sahilyolu üzerindedir. Sultan Abdülmecit tarafından mimar Nigoğos Balyan'a yaptırılmıĢ, 1856 yılında tamamlanmıĢtır. Bilidiği gibi Kasırlar PadiĢahların mülküdür ve saraydan küçük köĢkten büyük binalar olarak tarif edilmektedir. PadiĢahlar kasırları dinlenme ve vakit geçirme mekanları olarak kullanmıĢlardır. Bunun yanında av amaçlı olarak kullanılan bir ―biniĢ kasrı‖ özelliğini de taĢımaktadır. Milli Saraylar, ―Küçüksu Kasrı‖ T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı, < http://www.kultur.gov.tr/> e.t. 25.12.2008. 759 BOA, Y.A.HUS, 174/56. 760 BOA, Y.PRK.A, 3/67. 753 147 gerekli olacak askerî tedbirlere birlikte karar vermek, bir nevi Avusturya‘ya karĢı ittifak yapmaktır761. Karadağ Prensi Nikola‘nın Dersaadet‘i ziyaretinden çok memnun olan Sultan Abdülhamid, Prens Ġstanbul‘da kaldığı müddetçe masrafları için 10.000 altın vermiĢ ve bütün masraflar762 hazine-i hassa tarafından karĢılanmıĢtır763. GörüĢmeleri sırasında aralarında geçen diyaloglar ve kullanılan samimi ifadeler, iki ülke iliĢkilerinde bir dönüm noktasıdır764. Bunun yanında karĢılıklı iyi niyet gösterisi olarak niĢanlar takdim edilmiĢti765. Karadağ Prensi Nikola ile beraberinde gelen yetkililere çeĢitli derecelerde Mecidi NiĢanları verilirken, Prens Nikola ise Osmanlı Devleti yetkililerine muhtelif derecelerde Danilo niĢanı vermiĢti766. Nikola günlüklerinde Abdülhamid ile ilgili izlenimlerini aktararak pozitif değerlendirmelerde bulunmuĢtur. Abdülhamid‘in çok kabiliyetli ve iyi bilgilendirilmiĢ birisi olduğunu ve Osmanlı Devleti‘nin politik sorunlarını ne kadar karıĢık olursa olsun çözebilecek kapasite ve yeteneğe sahip olduğundan hiç Ģüphesi olmadığını belirtmiĢtir767. Ziyaretin sona ermesinin ardından Nikola, Ġstanbul‘da gördüğü misafirperverlik karĢısında bir teĢekkür telgrafı göndererek, ziyaretten fevkalade olumlu intibalarla ayrıldığını söylemiĢtir768. Sultan Abdülhamid de teĢekkürüne cevaben bir mektup göndermiĢ, Karadağ Prensi‘nin bu dostuluğun devamını temenni etmiĢtir769. Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘da PadiĢah tarafından kabul edilmesi ve ağırlanması, Karadağlıların olduğu kadar, siyaset dünyasının da ilgilisini çekmiĢtir770. Bu ziyaretin ardından, Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘nin desteğini eksik etmemek için, düzenlediği çok özel davetlere Osmanlı Sefirini de çağırmayı ihmal etmemiĢtir.. OluĢan 761 BOA, Y.E.E., 42/46. BOA, Ġ.DH., 901/71649 Karadağ ve Bulgaristan prensleri için yapılan masraf Haleb‘te açık artrımayla satılan mülklerden gelen miktara karĢılık tutulmuĢtur. BOA, DH.MKT, 1700 /132. 763 BOA, DH.MKT, 1672 /82. 764 Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid, s. 302-303. 765 BOA, Ġ.HR, 291/18297. 766 BOA, Ġ.HR, 291/18301, Karadağ Prensi‘nin, niĢan verdiği kiĢiler arasında, kendisini Ġstanbul‘da Ġzzeddin Vapur-u Hümâyunu ile taĢıyan Osmanlı memurlrı da vardır. BOA, Ġ.DH., 896 /71306. 767 Marco Houston, age, s. 172-173. 768 BOA, Y.PRK.NMH, 2 /53. 769 BOA, Y.PRK. NMH, 2 /51. 770 BOA, Y.A.HUS, 174 /94. 762 148 olumlu havanın bir yansıması olarak, Osmanlı Devleti Çetine Sefiri Ġsmail Bey‘i, kendi damadının kardeĢi olan Prens Karagorgeviç ile birlikte yemeğe davet etmiĢtir771. Abdülhamid ile Nikola arasındaki nâzik üslup, yazıĢmalara da yansımıĢtır. PadiĢaha olan ―saygısını ve samimi hislerini‖ bildiren Prense karĢı uygun ifadeler, fermânlarda da görülmektedir772. Ġstanbul‘da maslahatgüzârlığının açıldığını ve Gavro Vukoviç‘in tayin edildiğini bildiren bir mektup yazan Nikola, Ġstanbul‘daki kabulde gösterilen teveccüh için bir kez daha teĢekkür etmiĢtir773. Buradan da anlaĢılacağı üzere gezinin oluĢturduğu olumlu etki ertesi yıl da devam etmiĢtir. II. Abdülhamid, Prens Nikola‘nın bizzat görüĢtüğü ikinci Osmanlı PadiĢahıdır. Abdülaziz‘in Avrupa seyahatinda Fransa‘yı ziyaret ettiği sırada Paris‘te bulunan Nikola PadiĢah tarafından huzura kabul edilmiĢti774. O zaman bağımsız bir devletin lideri olmayan Nikola, Ģimdi bağımsız bir devlet lideri olarak II. Abdülhamid tarafından ağırlanmıĢtır. Netice itibariyle Ģunu söyleyebiliriz ki Prens Nikola‘nın Ġstanbul‘a yaptığı bu ilk ziyaret Osmanlı Karadağ iliĢkilerinde önemli bir dönüm noktasıdır. Adeta tabular yıkılmıĢtır. Yüzyıllarca düĢman olarak bildikleri ve gördükleri Osmanlı Devleti‘ne yapılan bu ziyaret sonucunda dosluk iliĢkilerine yönelik daha güçlü adımlar atılmıĢtır. b. Nikola‟nın Ġstanbul‟u Ġkinci Ziyaret TeĢebbüsü ve Ziyaretin Ertelenmesi Nikola, 1883 yılındaki ilk ziyaretinden 13 yıl sonra yeni bir ziyaret gerçekleĢtirme düĢüncesindedir. 30 Mayıs 1896‘da her Ģey planlanmıĢ, hangi güzergâhı kullanacağı bile tespit edilmiĢtir.775 Osmanlı Çetine Sefiri de Prens Nikola ile birlikte Ġstanbul‘a gelme talebinde bulunmuĢtur776. Prens Nikola 1896 yılının aralık ayında Abdülhamid‘e yazdığı Fransızca mektupta “Size olan sonsuz dostluğum, saygım ve son 771 BOA, Y.A.HUS, 174 /103. BOA, Ġ.HR, 337 /21729. 773 BOA, Y.E.E., 63 /11. 774 Ahmed Lûtfî Efendi, Vakânüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XI, Haz. Prof. Dr. M.Münir Aktepe TTK, Ankara 1989, s. 110. 775 BOA, Y.PRK.BġK, 46/25 776 BOA, Y.A.HUS, 352/87 772 149 derece bağlılığımı bildirir ve bu bağların daha sık olmasını temenni ederim” demiĢtir. Nikola mektubunu ―Sizin hizmetinizde olduğumu unutmamanızı dileyerek sonsuz saygılarımı iletirim777.‖ cümlesiyle noktalamıĢtır. Karadağ Prensi, Rusya seyahatinden döndükten sonra, Karadağ‘ın yüzüncü senesi kutlamaları merasimine katılacak ve ardından Ġstanbul‘a gidecekti778. Prens Nikola, o günlerde Petersburg‘daydı ve ayağındaki dayanılmaz ağrılar nüksetmiĢti. Sultan Abdülhamid, kendisine Petersburg Sefâret-i Seniyyesi kanalıyla geçmiĢ olsun dileklerini iletmiĢ, iltifatlarda bulunarak ―Dersaadet’in havasının Prens Hazretlerinin vücuduna daha elverişli olması” nedeniyle Ġstanbul‘a uğramasını arzu ettiğini iletmiĢtir779. PadiĢahın bu yakın ilgisinden çok memnun olan Nikola, cevabi yazısında, romatizma rahatsızlığından dolayı çok ağrılarının olduğunu söyleyerek, kendisini iyi hissettiği zaman onbeĢ günlük bir Avrupa seyahatine çıkacağını belirtmiĢtir. Ayrıca, PadiĢahın iltifatlarından ve sağlığıyla yakından ilgilinmesinden duyduğu memnuniyeti ise Ģu kelimelerle ifade etmiĢtir: ―Bunca müessir iltifata ve teveccühe karĢı Zât-ı Hümâyun-u Mülükânelerine nasıl teĢekkür edeceğimi bilemiyorum. Beyan ve tebliğ için kelime bulamıyorum 780.‖ Fakat beklenmeyen bir hadise, Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul gezisini ertelemek zorunda kalmasına neden olmuĢtur. Prensin küçük oğlu Mirko, Ģiddetli bir hastalığa yakanmıĢtır781. Bunun üzerine, hemen Prens Nikola‘ya gidilerek, PadiĢah‘ın üzüntüleri dile getirilmiĢtir. Her ne kadar Ġstanbul‘a gitmek için Rusya Bahriye Nezâreti‘nden bir vapur tahsis edilmiĢ olsa da, Nikola, oğlunun iyileĢmesinden sonra, Viyana‘da onunla birleĢerek, ya da Çetine‘ye vararak oradan Klik Limanı‘ndan deniz yoluyla Ġstanbul‘a gitmeyi planlamıĢtır. Ve bunun için, PadiĢahtan, vapur-u hümâyun tahsis edilmesini istirham etmiĢtir782. Prens Nikola, ailesiyle birlikte çıkarak Belgrat‘a uğrayıp, Sırbistan 777 BOA, Y.E.E., 59/41 BOA, Y.A.HUS, 352/105 779 BOA, Y.PRK.EġA, 24/56 780 BOA, Y.PRK.NMH, 7/14 781 BOA, Y.A.HUS, 352/124 782 BOA, Y.PRK.EġA, 24/56. 778 150 Kralı‘nın onbeĢ gün kadar misafiri olarak Belgrad‘da kalacak, oradan da Çetine‘ye gidip iki gün dinlenecek ve doğrudan Ġstanbul‘a gelecektir783. Bu arada Prens Nikola‘ya tahsis edilecek olan Emirgân'daki yalının eksikleri tamamlanmıĢ, tamiratı yapılmıĢtı784. Yalıya ayrıca iki tatlı su isale hattı döĢenmiĢti785. Karadağ Prensi tüm hazırlıklara ve yapılan planlamalara rağmen, ailevi nedenlerden dolayı Ġstanbul gezisini ertelediğini belirterek özürlerini iletmiĢtir786. Ziyaretini erteleme sebeblerini anlatmak, teĢekkür ve tazimlerini Ģifâhen bildirmek için kendisini temsilen, Karadağ Hâriciye Nâzırı Gavro Vukoviç‘i, Ġstanbul‘a temaslarda bulunmak üzere göndermiĢtir787. Mösyö Vukoviç, PadiĢahın huzuruna çıkmıĢ ve Prensin yazmıĢ olduğu nâmeyi ona teslim etmiĢtir788. Karadağ Prensi, mektubunda, ―kederine iĢtirakinden‖ dolayı PadiĢaha teĢĢükürlerini bildirmiĢtir789. c. Nikola‟nın Ġkinci Ġstanbul Ziyareti‟nin GerçekleĢmesi ve Sonuçları Prens Nikola, 1896 yılında ertelediği ikinci Ġstanbul seyahatini gerçekleĢtirmek için uygun bir zaman kollamıĢtır. Bu fırsatı 1899 yılında yakalayan Nikola, Abdülhamid'in kendisine hediye etmek istediği Boğaziçi'ndeki yalı vesilesiyle Ġstanbul'a gelmek için harekete geçmiĢtir790. 24 Ağustos 1899‘da PadiĢah‘ın cülûs günü kutlama merasimlerine katılmak, Osmanlı Bankası kanalıyla yapılan para yardımına mukabil teĢekkürde bulunmak791, Kosova‘da konsolosluk açılması için temaslarda bulunmak792 ve PadiĢaha olan hürmetlerini sunmak üzere Ġstanbul‘a gelmeye karar vermiĢtir793. 783 BOA, Y.A.HUS, 353/50. BOA, Y.MTV, 143/5. 785 BOA, Y.PRK.ġH, 7/61. 786 BOA, Y.PRK.NMH, 7/25. 787 BOA, Y.E.E., 63/36. 788 BOA, Ġ.HR, 352/1314R-04. 789 BOA, Y.PRK.NMH, 7/24. 790 BOA, Y.E.E, 46/124 Kataloglarda belge tarihi 1327 olarak geçse de bunun sehven 1317 yerine 1327 Ģeklinde yazıldığı düĢünülmektedir. 791 BOA, Y.PRK.ML, 19/7. 792 BOA, Y.A.HUS, 399/68. 793 BOA,Y.A.HUS, 399/30. 784 151 Buarada Emirgan‘daki sahilhane, belediye tarafından tamir ettirilmiĢ masrafları da maliye tarafından ödenmiĢtir794. Belediye baĢkanı bizzat Mirgün‘e giderek sokakların güvenliği ve temizliği noktasında titiz davranılması talimatını vermiĢ ve hazırlıkları yerinde incelemiĢtir. Ayrıca PadiĢahın hizmetinde çalıĢan hademeler (Hademe-i hassa-i Ģahâne), Prens Hazretlerinin hizmetine verilmiĢtir795. Prens, Prenses ve oğulları Mirko (Grahovaç ve Zeta Voyvodası) bir hafta kadar kalmayı planladıkları ziyarette, beraberlerinde Hâriciye Nâzırı Mösyö Gavro Vukoviç ve eĢi, Prens Nikola‘nın yâveri Mösyö Martinoviç, Prenses Milena‘nın Dame d’honneuru(Nedime) Matmazel Nayikom, hususi kalemi Mösyö Charles Puigget ve Doktor Peraziç gelmiĢlerdir796. Nikola‘ya, Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa da eĢlik etmiĢtir797. Prens Nikola‘nın Ġstanbul‘a ikinci seyahati yine bir Ağustos günü gerçekleĢmiĢtir. Sultan Abdülhamid, bu nâzik ziyaretten çok memnun olacağını bildirerek onu ve ailesini getirmek üzere Ġzmir Krovazörü‘nü tahsis etmiĢtir798. Karadağ Prensi Nikola‘nın, eĢi Prenses Milena ve küçük oğlu Mirko ile yaptığı ziyaretle ilgili olarak, Sultan Abdülhamid‘in emri üzerine, ilgili gazetelerde ilanlar verilmiĢ, makaleler yazılmıĢtır799. Ġzmir Vapur-u Hümâyunu, Prensi karĢılamak için, TeĢrifat-ı Hâriciye Muavini Galib Bey ile Yaverlerden Mirliva Rıfat PaĢa ve Miralay Tevfik Bey de hazır bulunmuĢlardır800. Prens ve Prenses‘e resmî karĢılama yapmak için mülki ve askerî erkân, Ġzmir Vapuru‘na giderek karĢılama törenine katılmıĢlardır. Diğer taraftan ġûrâ-yı Devlet Mükiye azâlarından Turhan PaĢa, özel bir heyetle birlikte Nikola‘yı ve ailesini limanda karĢılamıĢtır801. 794 BOA, Ġ.HUS, 155/1325Ca-21. Ġkdam 30 Ağustos 1899, s. 2. 796 Ġkdam 30 Ağustos 1899, s. 2. Çetine‘den ayrılırken küçük oğulları Petar ağlamıĢ ve gelmek için diretmiĢti. Nikola bunun üzerine Prens Petar‘a “Eğer gelirsen, Sultan seni okullarından birine alır, bırakmaz seni‖ deyince gelmekten vazgeçmiĢtir. Nikola‘ya son bir kez sarılırken Petar ―gerçekten Sultan beni bırakmaz mı Baba?‖ diye çocuk masumiyetiyle sorusuna karĢın Nikola Ģu cevabu vermiĢtir. ―Tabii ki de bırakmaz oğlum! Ve bu bizim için çok büyük bir onur ve şeref olur ‖ demiĢtir. Marco Houston, age, s. 173. Bkz. EKLER, Resim-9-10-11. 797 BOA, Y.PRK.BġK, 60/32. 798 BOA, Ġ.HUS, 76/1317R-34. 799 BOA, DH.MKT, 2242/92. 800 BOA, Ġ.HUS, 76/1317/R-38. 801 Ġkdam, 31 Ağustos 1899, s 2. 795 152 Abdülhamid, konukları Karadağ Prensi Nikola, eĢi ve oğlu Prens Mirko Ģerefine bir ziyafet tertip ederek bu ziyafete Prens Nikola eĢi Prenses Milena oğlu Prens Mirko prensin mihmandarlığını yapan Turhan PaĢa, Karadağ Hariciye Nazırı Mösyö Vukouvich ve Karadağ sefiri Mösyö Bakiç, diğer zevatlar ve Mabeyni Hümayun memurları hazır bulunmuĢtur802. Ziyafet salonuna alınan misafirleri PadiĢah, nazik bir Ģekilde karĢılamıĢtır. Abdülhamid sol tarafında Prenses Milena‘ya, sağ tarafında ise Prens Nikola‘ya yer vermiĢtir. Prens ve prenses‘in tam karĢılarında Ģehzadeler oturmuĢtur. Onlardan birisi de Burhaneddin Efendi‘dir. Burhaneddin Efendi‘nin sağ tarafında Prens Mirko oturuken sol tarafında ise Karadağ Hariciye Nazırının eĢi Madam Vukoviç yer almıĢtır803. Yemeğin ardından Abdülhamid, Prens Mirko‘yu çağırarak müzik yeteneğini sergilemesini rica etmiĢtir. Mirko‘nun performansı göz doldurmuĢ ve ilgi odağı olmuĢtur. Mirko‘dan sonra sıra Abdülhamid‘in oğlu Burhaneddin‘e gelmiĢtir. Burhaneddin Efendi, bilindiği gibi müziğe son derece kabiliyetli birisiydi. Prens Mirko‘nun bu nazik jestine o da Karadağ Milli marĢını çalarak karĢılık vermiĢtir. Bu küçük gösterinin ardından her ikisine de ödüller verilmiĢtir804. Nikola‘nın günlüklerinde de bu konuyla ilgili detaylı bilgi bulabilmek mümkündür. Prens Nikola‘ya ―neler konuĢtunuz‖ sorusu yöneltilmiĢ ve bu soruya Nikola ―herşeyden konuştuk. Resim, müzik, sana,t vapur…‖ demiĢtir. Abdülhamid ise hatıratında Karadağ Prensi Nikola‘ya oğlu Burhaneddin‘in bestelediği parçaları bizzat Burhaddin Efendi‘nin kendisinden dinlettiğini söylemiĢ ve Nikola‘nın bunu çok beğendiğini ifade etmmiĢtir805. Görüldüğü gibi görüĢmeler resmi bir havadan ziyade daha samimi bir aile ortamında gerçekleĢmiĢtir. Abdülhamid‘in Prens onuruna verdiği yemeğin ardından, Prens Nikola, Emirgan yalısında bir takım gösterilere de Ģahit olmuĢtur. Bahriye Nezareti‘nden kendisi için özel 802 BOA, DH.MKT, 2242/95. Ġkdam, 2Ekim 1899, s 2-3. 804 Marco Houston, age, s. 175. 805 Sultan Abdülhamid, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 157. 803 153 olarak gönderilen duba üzerinde, ateĢ gösterisi ve havai fiĢenk gösterileri düzenlenmiĢ ve atılan fiĢenkler boğazda büyüleyici bir atmosfer oluĢturmuĢtur806. Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘dan ayrılması nedeniyle Sadrazam ve Hariciye Nazırı PaĢa, Mabeyn-i Hümayun‘a gelmiĢtir807. Prens ve Prenses, PadiĢah Abdülhamid‘in kendilerine gösterdiği bu ilgi iltifat ve alakadan dolayı teĢekkürlerini iletmiĢlerdir808. Ertesi gün Karadağlı konuklar onuruna bir ziyafet daha verilmiĢ gazetelerde ilan edilmiĢtir809. KarĢılıklı verilen niĢan ve madalyaların ardından 810 Abdülhamid Karadağ Prens Prenses ile beraberindekilere, Hereke fabrikası ürünlerinden olan ve masrafları hassa hazinesi tarafından karĢılanan811 kumaĢ, halı, seccade gibi çok değerli hediyeleri takdim etmiĢtir812. Prens Nikola, Abdülhamid‘e “Karanlık dağlarımıza döndüğümüzde bu hediyelerin hiçbir değeri kalmayacak Majesteleri” demiĢtir. Bunun üzerine Abdülhamid “Sizin o güzelim dağlarınız, Siz onların lideri oldukça daima aydınlık olacaktır” sözleriyle iltifatta bulunmuĢtur813. Prenses Milena ise Harem dairesinde ağırlanmıĢtır. Daha çok kırsal kültürüyle yoğrulmuĢ olan Prenses Milena‘nın çekingen tavrı ön yargılarla örülmüĢ düĢünceleri Harem dairesinde Valide sultan tarafından ağırlanması ve orada verilen ziyafetler ve iltifatlar sonucunda yerini rahatlığa bırakmıĢtır. Milena, Harem dairesinde bu ağırlamadan fevkalade memnun olmuĢtur. ġerefine çeĢit çeĢit meyveler tatlılar ikram edilmiĢ ve kahveler içilmiĢtir. Sazlar çalınmıĢ Ģarkılar söylenmiĢtir. Milena, harem dairesinde Abdülhamid‘in kızlarıyla ve eĢleriyle tanıĢmıĢtır814. Böylelikle Prenses Milena‘nın da kafasında ki endiĢeler ve önyargılar kırılmıĢtır. Anlatılanlardan ve duyduklarından farklı bir tabloyla karĢılaĢmıĢ ve bundan birhayli memnun olmuĢtur. 806 Ġkdam, 2 Ekim 1899, s. 2. BOA, Ġ.HUS, 77/1317ca-03. 808 BOA, Y.PRK.HR, 28 /1. 809 BOA, DH.MKT, 2244/45. 810 Bkz. Verilen NiĢan ve Madalyalar . 811 BOA, Y.MTV, 194/116. 812 BOA, Y.MTV, 194/19. 813 Marco Houston, age, s. 175. 814 Valide Sultan, Prenses Milena‘ya, yıllar önce ağırladıkları kızı Stana‘dan ve onun güzelliğinden bahsetmiĢtir. Marco Houston, age, s. 175. 807 154 Gerçekten dolu dolu geçen onbir günlük seyahatte Prens Nikola dersaadet elçilerinin hepsine, Emirgan‘daki yalısında ziyafet vermiĢ padiĢaha ve bütün oradaki elçilerin hükümdarlarına sağlık ve sıhhat için kadeh kaldırmıĢtır. Karadağlılarla, ruhani liderlerle görüĢmüĢtür. Bunun yanında Beylerbeyi vapuruyla Sirkeci Ġskelesi‘ne gelerek oradan araba ile Topkapı Sarayı Hümâyuna gitmiĢtir. Saray-ı Hümayun‘u, Hazine-i Hümâyun‘u ve müze dairesini gezen Prens Nikola daha sonra Ayasofya Camii‘ni ziyaret etmiĢ ardından Sultan Mahmud Türbesi‘ne de uğramıĢtır. Prens‘in Emirgan Yalısı‘nda Osmanlı Devleti yetkililerine ve Ġstanbul‘daki bütün sefirlerin davetli olduğu ziyafette Tophane-i Âmire Mızıkası da eĢlik etmiĢtir815. Burdan da anlaĢılacağı üzere Nikola‘nın gezi için seçtiği mekanlar manidardır. Ayasofya Camii‘ni ziyaret etmesi II. Mahmud‘un türbesini ziyaret etmesi ve kutsal emanetlerin bulunduğu Topkapı Sarayı‘nı gezmesi çok anlamlıdır. Onbir gün süren süren ziyaretin ardından 10 Eylül‘de Ġstanbul‘dan Marmara Vapur-u Hümâyunu‘yla törenle816 Atina‘ya uğurlanan Karadağ Prensi Nikola, Prenses Milena ile oğulları Mirko817 memnun ayrılmıĢlardır. DıĢ basında ve Avrupa‘da büyük etki oluĢturan bu ziyaret, Avrupa basınında da yer bulmuĢtur. Ġkdam Gazetesi‘nde Prens‘in temasları gün be gün yayımlanmıĢtır818. Malumat Gazetesi ise giriĢ sayfasından birinci gün Nikola‘nın ve Prenses Milena‘nın fotoğraflarını yayımlamıĢtır819. Ġkinci gün ise Prens Danilo ve eĢinin fotoğrafını giriĢ sayfasından yayınlamıĢtır. Vatan, Sabah gibi Osmanlıca yayın yapan gazetelerin yanında Karadağ‘ın ulusal gazetesinde Abdülhamid‘i öven yazı neĢredilmiĢ820 ve Neue Freie Press gazetesinde bu ziyaretle ilgili detaylar yer almıĢtır821. Ziyaretin üzerinden üç ay geçmesine rağmen Karadağ Prensi Ġstanbul'u ziyaretinde gördüğü misafirperverliği unutmamıĢ ve gösterilen samimi alakadan dolayı 815 Ġkdam 5 Eylül 1899 s. 2 BOA, DH.MKT, 2244 /121 817 BOA, Y.PRK.ASK, 154 /83) 818 Ġkdam, 24 Ağustos 10 Eylül 1899 819 Malumat, 24 ağustos 10 Eylül 1899 820 BOA,Y.A.HUS, 400 /51 821 BOA, Y.A.HUS, 400 /110 816 155 Abdülhamid‘e teĢekkür mektubu göndermiĢtir822. Artık Nikola‘nın gözünde Türk imajı değiĢmiĢtir. Ona göre Türkler, elit, cesur ve asil bir millettir. Bu millet artık Karadağlıların ezeli düĢmanı değildir. Öyleki 93 Harbi‘ni bile kendi içinde sorgulamıĢ savaĢın hiç yaĢanmamıĢ olmasını umut etmiĢtir823. Sonuç olarak, gerçekleĢen ikinci ziyaretle birlikte, iliĢkilerin daha iyi bir düzeye geldiği görülmektedir. Birinci ziyaretle kıyaslandığında daha ihtiĢamlı ve daha gösteriĢli bir karĢılama olduğu sezilmektedir. Birinci ziyarette yanında Prenses Milena‘yı getirmezken ikincisinde Prenses Milena‘yı beraberinde getirmiĢtir. Denebilir ki bu ziyaret birinci ziyaretin meyvesidir. Artık tesis edilen dostluk iliĢkilerinin sonuçlarının alınmaya baĢlandığı bir döneme girilmektedir. d. Nikola‟nın Osmanlı Elçiliklerini Ziyaret Etmesi Bir ülkenin elçiliği, bulunduğu ülkedeki temsilcisi konumundadır. Oraya yapılan bir ziyaret, o ülkeye verilen bir mesaj niteliğindedir. Prens Nikola'nın Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefaretine ziyarette bulunması 824 1881 yılı Eylül ayında sınır sorunlarının çözülmesine yönelik atılan adımlara desteğin bir göstergesidir. Beraneli Hıristiyanlar meselesinde olduğu gibi çözümü siyasi yollarla ve diyalogla arama çabasının bir sonucu olarak ―hüsn-i niyetini temin için‖ Osmanlı Sefaretini ziyaret etmiĢti825. Özellikle yurt dıĢı gezilerinde Osmanlı sefaretlerini unutmayan Nikola, Rusya‘ya gittiğinde de Petersburg Sefaretine gelerek ziyarette bulunmuĢtu826. 1884‘te yaptığı Fransa seyahati dönüĢünde Paris‘ten ayrılan Prensi, Bar (Antivari) Ġskelesi‘nde karĢılamak üzere Çetine Sefiri Cevat PaĢa görevlendirilmiĢ, kendisine gerekli izinler, harcırah ve maiyyetinde bulunmak üzere bir vapur verilmiĢtir827. KarĢılama esnasında PadiĢahın selam ve iltifatları kendisine bildirilen 822 BOA, Y.PRKAZJ, 39/108 Marco Houston, age, s. 175 824 BOA,Y.PRK.MYD, 2 /11 825 BOA, Y.A.HUS, 386 /24 826 BOA, Y.A.HUS, 171/98 827 BOA, Ġ.HR, 337 /21752. Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa hakkında gnĢ bilgi için bkz. s. 98 823 156 Nikola,828 Abdülhamid‘in, karĢılama için tahsis ettiği vapura çok ĢaĢırmıĢ ve mumnuniyetini gizleyememiĢtir829. Cenova‘da kendisiyle yapılan bir mülakatta, geçtiği yerlerde Osmanlı Ģehbenderlerinin gösterdiği güzel muameleden müteĢekkir olduğunu söylemiĢtir830. 1886‘da yine Fransa‘ya yaptığı Paris ziyaretinde Nikola'nın Fransa sınırında Sultan II. Abdülhamid adına karĢılanması831 ve Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti‘nin Paris Sefiri Esad PaĢa ve onunla birlikte sefarette çalıĢan Osmanlı memurlarına niĢanlar takdim etmesi832 , Abdülhamid-Nikola dostluğunun bir yansımasıdır. Prens, sadece yurt dıĢı gezilerine değil, yurt içi gezilerine de Osmanlı Sefirini çağırmıĢ ve bereberinde götürmüĢtür. Öreneğin; Bar seyahati833 ve Karadağ‘ın diğer yerlerine yaptıkları seyahatlere834 özellikle Çetine sefirinin de katılmasını istemiĢtir835. O yıllarda Osmanlı Devleti‘nin Çetine sefiri olan Ahmet Cevat PaĢa, bu gezinin ardından izlenimlerini bir lâyiha olarak PadiĢaha sunacaktır. Bu seyahat hem Karadağ toplumunun Osmanlı gözüyle tanınması hem de sorunların çözüm odaklı değerlendirilmesine yardımcı olmuĢtur. ÇeĢitli açılıĢlarda Prens, Osmanlı Devleti‘ni unutmamıĢtır. NikĢik'te küçük zabitan mektebinin açılıĢında Çetine Sefiri Cevat PaĢa‘nın hazır bulunduğu ve Osmanlı Sefirinin ona refâkat ettiği bilinmektedir836. Prens Nikola bazen de Osmanlı Elçisini ikâmetgâhına davet etmiĢtir. Çetine Osmanlı Sefirinin babası ve Sabri Bey‘i kıĢlık ikâmetgâhı olan Riyeka‘ya davet edip iltifatlarda bulunması837 her ne kadar sıradan bir hadise gibi gözükse de sembolik anlamları olan ve iki ülke iliĢkilerini sağlamlaĢtıran, güven tazeleyen giriĢimlerdir. Elçinin, PadiĢahı temsil ettiğini göz önünde tutarsak, yapılan jestin sembolik anlamını da kavranabilir. Hatta zaman zaman yaptığı ―av 828 BOA, Y.A.HUS, 177/83. BOA, Y.A.HUS, 177/98. 830 BOA, Y.A.HUS, 187/61. 831 BOA, Y.PRK.AZJ, 11/24. 832 BOA, Ġ.HR, 301/19121. 833 BOA, Y.PRK.HR, 7/56. 834 BOA, Ġ.HR, 293/18488. 835 BOA, Y.A.HUS, 178 /37. 836 BOA, Ġ.HR, 301/19102. 837 BOA, Y.A.HUS, 200/111. 829 157 partilerinde‖ yabancı temsilcilerin yanında Osmanlı Sefirinin de olduğunu görülmektedir. (Bkz. Resim-14) Ayrıca Prens Nikola, Çetine‘de Osmanlı Elçiliğinin yeni binasının açılıĢında, elçilik bahçesine dikilmek üzere kendi sarayından 100 ağaç göndermiĢ ve bir kuyu açtırmayı vaad etmiĢtir838. Kuyu açtırma ve 100 ağaç gönderme jestlerinin Osmanlı Devleti- Karadağ siyasi iliĢikilerinin geliĢmesine yardımcı olduğunu839 daha önce de belirtmiĢtik. Hatırlanmalıdır ki Karadağ, suyun bol bulunduğu bir yer değildir. Ve müthiĢ su sıkıntısı yaĢanmaktadır. Ġnsanlar sularını Ģehrin çeĢitli yerlerinde açılmıĢ yirmiye yakın kuyudan tedarik edilmektedir. Dolayısıyla su kuyusunun son derece önemli ve değerli bir jest ve hediye olarak kabul edildiği bilinmelidir. Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefaretine atanan Ahmet Tevfik PaĢa, itimatnâmesini Karadağ Prensi‘nin takdim ettiği merasimde, Prensin son derece nâzik bir Ģekilde Tevfik PaĢa‘yı kabul etmesi ve merasimin ardından da kendisine iltifat dolu cümlelerle hitap ederek yaklaĢımı, iki ülke iliĢkilerinin seyri açısından ümit verici bir görüntü çizmiĢtir840. Aynı gün, Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı Mösyö Plamanac, Abdülhamid tarafından Nikola‘ya verilen niĢandan dolayı Nikola‘nın memnuniniyet mesajını iletmiĢtir841. Ağustos 1899‘da Karadağ Prensi, oğlunun evlenme merasimine Abdülhamid tarafından özel temsilci olarak gönderilen Mehmet ġakir PaĢa‘ya, birinci rütbeden Danilo NiĢanı‘nın yanında bizzat kendi göğsündeki altın askerî madalyasını çıkartarak vermiĢtir. Nikola, bununla da kalmamıĢ ve ġakir PaĢa‘ya altından mamul bir sigaralık, bir de altın kibrit kutusu hediye etmiĢtir842. Bunlar sembolik, küçük ama taĢıdığı anlam açısından bakıldığında büyük önem taĢıyan hediyelerdir. 838 BOA, Y.A.HUS, 189/12 Mehmet Mercan, age, s. 18 840 BOA, Y.A.HUS, 230/9 841 BOA, Y.A.HUS, 230/13 Mehmet ġakir PaĢa (1855-1919), Çetine elçiliği de yapan Ahmet Cevat PaĢa‘nın kardeĢidir. Ahmet Cevat PaĢa‘nın yanında ateĢe olarak görev yapmıĢ ve bölgeyi bilen birisidir. Halikarnas Balıkçısı olarak tanınan Cevat ġakir Kabaağaçlı‘nın babasıdır. 842 BOA, Y.E.E, 13/15 839 158 e. Karadağlı Bakanların, Nikola‟yı Temsilen Yaptıkları Ziyaretler Prens Nikola, PadiĢah nezdinde Ġstanbul‘a yaptığı ziyaretlerin yanında, bir çok kez kendi adına, bakanlarını Osmanlı topraklarına göndermiĢ ve iliĢkileri sağlamlaĢtırmaya özen göstermiĢtir. Ġstanbul‘a gelen Karadağlı bakanlardan ilki, ĠçiĢleriBakanı Bojo Petroviç‘tir. Ağustos 1884‘te Nikola adına Ġstanbul‘a gelen Petroviç, ziyaretinde II. Abdülhamid‘le görüĢme Ģansı bulmuĢ ve ona Nikola‘dan hediyeler getirmiĢtir843. 1890 yılında Ġstanbul‘un Karadağ‘lı misafiri ise Karadağ Hariciye Müdürü Vekilidir. Boyana Nehri‘nin temizliği meselesini görüĢmek için gelen bakan vekili, Prensin ricası üzerine844 Abdülhad‘in huzuruna kabul edilmiĢtir. Huzurda kendisine Mecidi NiĢanı‘nın takdim edildiği845 bakan vekili, temaslarının ardından ülkeden ayrılmıĢtır. Prens Nikola adına 1892 yılında ĠĢkodra‘ya yapılan resmî ziyaret de, sorunların masada çözülmesinde bir insiyatif ortaya koyma açısından dikkat çekicidir. 1892 yılının Mayıs ayında iade-i ziyaret maksadıyla Karadağ ĠçiĢleri Bakanı Voyvoda Bojo Petroviç beraberindeki heyetle ĠĢkodra‘ya gitmiĢlerdir. Konuklara saygı ve hürmet gösterisi olarak ĠĢkodra Kalesi‘nden top atılmıĢtır846. Osmanlı Askeri‘nin gösterisi ve intizamlı duruĢu, kıyafetleri, konukların çok ilgisini çekmiĢ, hiçbir orduda görmedikleri nizam ve intizamı takdirle karĢılamıĢlardır. Verilen ziyafet ve ardıdan askerî hastanenin gezdirilmesi, heyeti bir hayli memnun etmiĢtir847. Resmî heyet, ĠĢkodra Valisi ve Kumandanı Ferik Abülkerim PaĢa ile görüĢmüĢler ve Karadağ Prensi tarafından gönderilen niĢanları takdim etmiĢlerdir848. Yine aynı yıl, yani 1892 yılında Prens‘in görevlendirmesi üzerine Karadağ Harbiye Nâzırı, Osmanlı topraklarına ziyarette bulunmuĢtur. KolaĢin tarafında Karadağlılarla Osmanlı vatandaĢları arasında meydana gelen mücadeleyi soruĢturmak ve 843 BOA, Y.E.E., 46/126 BOA, Y.PRK.EġA, 10/95. 845 BOA, Y.PRK.TKM, 17/10. 846 BOA, Ġ.DH, 1274/100158. 847 BOA, Y.MTV, 62/44. 848 BOA, Ġ.HR, 325/21049. 844 159 sorunların halledilmesi için çözüm üretmek amacıyla KolaĢin‘e giden849 Harbiye Nâzırı, Kosova kumandanı ile müzakerede bulunmuĢtur. Karadağlı bakan, KolaĢin‘de Edhem PaĢa ile buluĢmasında, Osmanlı Devleti tarafından kendisine verilen gümüĢ imtiyaz madalyasını kaybettiğini söylemiĢ ve yenisinin verilmesini arzu ettiğini bildirmiĢtir. Bunun üzerine Karadağ Harbiye Nâzırına yeni bir madalya takdim edilmiĢtir850. Bu da Osmanlı Devleti‘nin verdiği madalyaya çok büyük bir değer atfedildiğinin bir kanıtıdır. Karadağ Prensi, Ġstanbul ziyaretine baĢlamadan bir ay önce Kosova‘ya vali olarak atanan Hafız Mehmed PaĢa‘ya, kutlama ziyaretinde bulunmak için heyet göndermiĢ851 ve Valiye niĢan vermiĢdir.852 1895 yılının ġubat ayında bu kez ĠĢkodra Valisi Abdülkerim PaĢa Çetine‘ye giderek resmî ziyarette bulunmuĢ ve Karadağ Prensiyle görüĢmüĢtür853. 1896‘da Ġstanbul gezisi son anda iptal edilen Prens Nikola, mazeretini iletmek ve Abdülhamid‘e tazimlerini Ģahsen bildirmek için Ġstanbul‘a göndermiĢtir 854 Hariciye Nazrı Mösyö Vukoviç‘i .1896‘da, daha önce de değindiğimiz gibi, Prensin Ġstanbul‘a ziyareti söz konusu olmuĢ ve bütün hazırlıklar yapılmasına rağmen Karadağ Prensi‘nin oğlunun âni rahatsızlığı nedeniyle gezi ertelenmiĢti855. ―Hamilen ve memuren‖ Ġstanbul‘a gönderilen Mösyö Vukoviç, II. Abdülhamid‘le görüĢme talebinde bulunmuĢ856 ve kabül sırasında Karadağ Prensi‘nin, gezisini iptal etmesinden duyguğu mahçubiyeti iletmiĢtir. Ayrıca hastalanan oğlu için kederine ortak olan Abdülhamid‘e, teĢekkürlerini bildiren bir mektubu huzurda kendisine takdim etmiĢtir857. Mösyö Vukoviç, Ġstanbul‘da bulunduğu bir ay zarfında bugün Pera Müzesi olarak bilinen 849 BOA, Y.A.HUS, 258/102. BOA, Y.A.HUS, 258 /7. 851 BOA, Y.A.HUS, 397/144. 852 BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-105. 853 BOA, DH.MKT, 342/7. 854 BOA, Y.E.E., 63 /36. 855 BOA, Y.A.HUS, 352 /124. 856 BOA, Ġ.HR, 352/1314R-04. 857 BOA, Y.PRK.NMH, 7 /24. 850 160 Bristol Oteli‘nde858 ikâmet etmiĢ, kırk beĢ buçuk lira tutan masrafları ise Maliyece ödenmiĢtir859. Karadağ Hariciye Nazırı Gavro Vukoviç‘in bakan olarak Ġstanbul‘a bir diğer ziyareti, 1903 yılının Eylül ayında gerçekleĢmiĢtir. Hâriciye Nâzırı Gavro Vukoviç, Dersaadet‘e maslahatgüzar olarak tayin olunan kâtiple birlikte gelmiĢ,860 kendisine birinci dereceden Mecidi NiĢanı takdim edilmiĢtir861. Gavro Vukoviç‘in Ġstanbul temaslarında temel mevzuu, sınır sorunları ve istikraz anlaĢmasıdır. Osmanlı Devlet‘i tarafından Karadağ‘a yapılan ziyaretler arasında ĠĢkodra Valisi‘nin Çetine'ye yaptığı ziyaret dikkat çekmektedir. 1904‘te gerçekleĢen bu ziyarette, resmî geçit düzenlenmiĢtir. Çetine Sefaretine yazılan bir yazıyla, bu geçit töreni için fazla masraf yapılmasına gerek olmadığı bildirilmiĢtir862. Sınır sorunları ile ilgili temaslarda bulunmak üzere Osmanlı Devleti tarafından gönderilen heyete gösterilen hüsn-i kabul,863 iliĢkilerde savaĢın değil diyaloğun ön plana çıktığı bir anlayıĢın sonucudur. Sonuç olarak Ģunu söyleyebiliriz ki Karadağ Prensi, bakanlarını, iki devlet arasındaki birtakım sorunları halletmek ve iliĢkileri geliĢtirmek için Osmanlı Devleti‘ne göndermiĢtir. Bu giriĢimlerin de olumlu sonuçlar verdiği görülmüĢtür. E. KARġILIKLI VERĠLEN HEDĠYELER Hediye Arapça bir kelime olup Tükçe karĢılığı ―armağan‖dır. ―Ġnsanlar arasında dostluk ve sevgi niĢanesi olarak ya da muaĢeret kaidesi uyarınca karĢılıksız verilen nesne‖ olarak tanımlanmaktadır. Genelde bütün toplumlarda görülen hediyeleĢme âdetinin tarihi çok eskidir. Herhangi bir karĢılık beklemeksizin verilen hediyelerin yanında, karĢılıklı hediye verme ve bu vesile ile sosyal bir bağ kurma, sosyal bir itibar ve onur kazanma maksatlı hediyeleĢmelere, tarihî süreç içerisinde karĢılaĢıldığı 858 1893‘te mimar Achille Manoussos‘un yaptığı, Bristol Oteli bugün Suna ve Ġnan Kıraç Vakfı tarafından Pera Müzesi olarak 2005‘te açımıĢtır. Bkz. Ġstanbul AraĢtırmaları Vakfı, ―Pera Müzesi‖, <http://www.peramuzesi.org.tr/> e.t. 02.12.2008 859 BOA, Ġ.HUS, 49/1314R-63 860 BOA,Y.A.HUS, 456/74 861 BOA, Y.PRK.EġA, 43/65 862 BOA, Y.A.HUS, 475/90. 863 BOA, Y.PRK.NMH. 9/100. 161 antropologların tespitlerindendir864. Nadir Özbek‘ten naklen Bronislaw Malinowski‘ye göre ise hediye, karĢılıksız değil; aslında karĢılıklıdır. Verilen hediye, mutlaka, herhangi bir Ģekilde geriye döner. PadiĢah hediyelerinde ise aynı zamanda ―siyasi mesaj‖ da söz konusudur865. II. Abdülhamid, hediye ya da niĢan verme iĢini ―büyük bir tatlılıkla‖ yapmaktadır. Öyleki, karĢısındaki kiĢide ―satın alınma‖ duygusunu uyandırmamıĢtır. Devletlerarası iliĢkilerde insanları etkileme sanatını büyük bir ustalıkla kullanmıĢtır866. Ali Said, hatıralarında, Abdülhamid‘in, ecnebilere verdiği kıymetli hediyeler ile kıtalar kurtardığını söylemektedir. Ayrıca, aleyhinde bulunan kiĢilere rütbe, niĢan ve para vererek, olası bir tehlikeyi bertaraf etmeyi bilmiĢtir867. BaĢka bir açıdan bakılacak olursa II. Abdülhamid islâm halifesidir. Bu noktada, hediye vermede Hz. Peygamber‘i örnek aldığı düĢünülebilir. Zira Hz. Peygamber, hediyeyi; sevgiyi pekiĢtirme, gönül kazanma, Ġslâm'a yönlendirme, dostlukları kuvvetlendirmenin yanında, muhtemel kötülükleri önleme için bir araç olarak kullanmıĢtır868. Karadağ Prensi‘ne verdiği hediyelerde de, muhtemel kötülükleri önleme açısından Hz. Peygamber‘i referans alması, onun bu hediyeleri vermesine bir meĢruiyet zemini oluĢturmaktadır. Karadağ Prensi de bu konuda cömerttir. Ahmet Cevat PaĢa‘nın Karadağ Seyahatnâmesi‘nde anlattığına göre, uzun bir yolculuğun ardından Ahmet Cevat PaĢa‘nın atının yorulduğunu görünce kendi atlarından birini Ahmet Cevat PaĢa‘ya 864 Ali Bardakoğlu, ―Hediye‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 151-155 Encyclopædia Britannica, "Gift Exchange". <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/233393/gift-exchange> e.t. 02 Oct. 2008. 865 Nadir Özbek, Osmanlı Ġmparatorluğunda Sosyal Devlet, Siyaset, Ġktidar ve MeĢruiyet (18761914), ĠletiĢim yay, Ġstanbul 2004, s. 121. 866 Ġngiliz Daily Telegraph Gazetesi muhabirinin oğlunun atları sevdiğini iĢitince ona küçük bir at hediye etmesi ayrıca elçi kızlarından birisinin köpek sevdiğini duyunca ona sürpriz olarak cins bir köpek hediye yollaması onun etkileme sanatını ne derece iyi kullandığını göstermektedir. Orhan Koloğlu, Abdülhamid Gerçeği, Pozitif Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul 2007, s. 313. 867 Ali Said, Saray Hatıraları Sultan Abdülhamid‟in Hayatı, Nehir yay, Ġstanbul 1994, Haz. Ahmet Nezih Galitekin, s. 45 868 Yusuf Macit, ―Hz. Muhammed'in Bazı ĠletiĢim Ġlkeleri”, <http://www.sonpeygamber.info/tr/ content/view/1338/75/lang,tr/> e.t. 10.11.2008 162 hediye etmiĢtir869. O dönemde atın, özellikle Karadağ gibi, yolların bile olmadığı dağlık bir yerde ne kadar kıymetli bir ulaĢım aracı olduğunu hayal etmek zor değildir. a. Emirgan Yalısı Abdülhamid, evlenme merasimleri ve düğünlerin komĢuluk iliĢkilerinde ve dostlukta çok önemli bir yeri olduğunun farkındadır. Özellikle sultanların düğünlerinde cömert davranır, huzur ve mutluluk içinde yaĢamaları için onlara saray ve köĢkler tahsis etmiĢtir870. Abdülhamid‘in Karadağ Pensine hediye ettiği en dikkat çekici Ģey, Emirgan‘da bugün Sabancı Müzesi olarak kullanılan, eski adıyla Atlı KöĢk olarak bilinen Emirgan Yalısı‘dır871. Eylül 1884‘te o zaman Emirgan Mustafa PaĢa‘nın yalısı olarak bilinen mülk, bedeli Maliye hazinesinden karĢılanmak üzere satın alınarak Karadağ Prensi için hazırlanmıĢtır872. Mısır Kapıkethüdâlığına ait bu yalı, sahibinin ferâgat etmesi ve Mısır Hidivliği‘nin de olurunun alınmasıyla satın alınmıĢ, tapu senetleri Karadağ Prensi‘nin üzerine geçirilmiĢtir873. Ġçindeki eĢyaların satın alınması ve odaların donatılmasına kadar en ince ayrıntısına kadar takip eden Abdülhamid, birkaç odanın teĢrifâtıyla da kendisi ilgilenmiĢtir874. Sahilhanenin hemen arka tarafında bulunan ve Bolu Redif Kumandanı Mirliva Mehmed PaĢa‘nın sahibi olduğu arsa satın alınarak buraya ilave edilmiĢtir. Ayrıca Prens‘in atları için bir de ahır inĢa edilmiĢtir875. Karadağ Prensi‘nin yalısına dâhil 869 Mehmet Mercan, agm,s. Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid, s. 137-138 871 Halen Sabancı Üniversitesi'ne bağlı Sakıp Sabancı Müzesi olarak hizmet vermektedir. KöĢkün bulunduğu arazi bir çok kez el değiĢtirmiĢtir. KöĢk 1925'te Hıdiv Ġsmail PaĢa'nın torunu Prens Mehmed Ali Hasan tarafından satın alınacaktır. Mimar Eduard de Nari‘nin yeniden dizayn edeceği KöĢk‘ü Hacı Ömer Sabancı 1951'de satın alarak ikametgah olarak kullanmıĢtır. "Atlı KöĢk" adı ise yine Hacı Ömer Sabancı‘nın Mahmud Muhtar PaĢa'nın Moda'daki konağında yapılan müzayededen satın aldığı bronz at heykelinin Sahilhanenin bahçesine yerleĢtirilmesinden kaynaklanmaktadır. Sabancı Üniversite‘sine devredilmesi ise 2002'de gerçekleĢecektir. Nihan Özyıldırım, ―Emirgân: ‗Emirgüne Bahçesi‘nden Bugüne‖ Ġstanbul Dergisi, Sayı 50 (Temmuz 2004), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul 2004. Bkz. EKLER, Resim-5. 872 BOA, Y.A.HUS, 179/111. Bkz. EKLER, Resim-3-4-5-6. 873 BOA, Ġ.HR, 337/21782. 874 BOA, Y.PRK.BġK, 9/2, BOA, Ġ.DH., 933/73914. 875 BOA, Ġ.DH., 931/73784. 870 163 edilmiĢtir876. Zaman zaman tâdilat ve tamirat geçiren yalıya, 1886 yılında masraflar için iki yüz elli bin kuruĢ ayrılmıĢ, sonradan 500 lira daha ilave edilmiĢtir877. 1896 yılı Ağustos ayında Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul‘a gelme ihtimali belirince Emirgân‘daki (Mirgun) yalıya iki tatlı su isale hattı döĢenmiĢ, badanası yapılmıĢ, rıhtım üzerindeki kaldırımlar tamirden ve temizlikten geçirilmiĢtir. Bütün bu iĢlemlerin masrafları Abdülhamid tarafından karĢılanırken, sahilhanenin biriken vergileri de affedilmiĢtir878. AnlaĢılacağı üzere yalı, en ince ayrıntısına ve bütün detaylarına varıncaya kadar özenle hazırlanmıĢtır. Prens Nikola, 1899 yılında yaptığı Ġstanbul ziyaretinde burada ikâmet etmiĢtir. Yalının arka tarafında mükemmel bir bahçe yapılmıĢtır. Ġki merdivenle çıkılan zemin katta bir seyir salonu, bir yemek salonu ve çeĢitli odalar vardır. Boğaza nâzır bu yalıda yine Boğaza bakan tarafında ―yazımhane‖ vardır. Yatak odası son derece zarif döĢenmiĢ, sanatkârane döĢenen odanın duvarları da kırmızı çiçeklerle süslenmiĢtir. Aynı Ģekilde tavanı da süslenmiĢtir. Mavi ve kırmızı tonlar dikkat çekmektedir879. Bu renk uyumu özellikle seçilmiĢ gibidir. Zira Karadağ millî renkleri kırmızı, mavi ve beyazdır. b. Timsah Vapuru Karadağ Prensine Abdülhamid‘ten önce 1866‘da Sultan Abdülaziz bir jest yapmıĢ, Karadağ heyetini Ġstanbul'da ağırlayarak, Prens Nikola‘ya gönderilmek üzere buharlı bir gemi hazırlatmıĢtı880. Silistre isimli buharlı gemiyi 1867 yılbaĢında PadiĢah Abdülaziz, Karadağ Prensine hediye etmiĢtir881. Daha Abdülaziz döneminde temelleri atılan diyaloğun Abdülhamid ile birlikte geliĢerek devam ettiği görülmektedir. 876 BOA, Ġ.HR, 301/19098. BOA, Ġ.DH., 974/76977. BOA, Ġ.DH., 978/77215. 878 BOA, Y.PRK.ġH, 7/61. BOA, DH.MKT, 2422/103. BOA, Ġ.DH, 1378/1318B-27. BOA, YA.RES, 28/9. 879 Ġkdam, 31 Ağustos 1899, s 2 880 BOA, HR.SYS, 209/46 Karadağ Prensi‘nin gönderdiği bir kaç kiĢilik heyet Tarabya‘da bir lokantada misafir edilmiĢti. Ahmed Lûtfî Efendi‘nin anlattıklarına göre, Karadağ‘da gezecek fazla bir yer olmadığı için misafirler büyük bir heyecanla bütün güzelliğiyle duran Ġstanbul‘u gezmek istemiĢler ve bu isteklerini bildirmiĢlerdi. Hemen Tersane-i Amire‘den bir vapur tahsis edilerek boğaz gezdirilmiĢtir. Daha sonra Misafirler, Sultan Abdülaziz‘in huzuruna çıkarak Prens Nikola‘nın isteklerini ve arzularını iletmiĢlerdir. Mecidiye niĢanı ila taltif edilen heyet aynı vapurla Karadağ‘a yolcu edilmiĢlerdir. Ahmed Lûtfî Efendi, age, Cilt.XI, Ankara 1989, s. 21 881 BOA, Ġ.DH, 557/38813. 877 164 1896 yılında Karadağ Prensi‘nin Ġstanbul'a gelebileceği ihtimali ortaya çıkınca882 Abdülhamid‘in emri üzerine Kardağ Prensi için Tersane-i Âmire‘de, ĠĢkodra Gölü ve Nehri‘nde dolaĢabilecek küçük bir vapur inĢa edilmeye baĢlanmıĢtır. Aslında Tersane-i Âmire‘de yapılmıĢ vapurlardan biri, kızakta, denize inmeyi beklemektedir. ĠĢkodra Gölü‘nün kıyılarının sığlığı nedeniyle, ―lâyıkıyla‖ gezemeyeceği düĢünüldüğü için 60 kadem uzunluğundaki bu vapurdan, vazgeçilmiĢ, 45 kadem (17 metre) uzunluğunda yeni bir vapur inĢa edilmiĢtir. Her ne kadar diğer vapurdan ufak olsa da yeni ve zarif olduğu için göl ve nehrin her tarafına yanaĢabilmesi bakımından çok kullanıĢlı bir vapurdur. Ayrıca, baĢka bir deniz aracına konulup ĠĢkodra Gölü‘ne götürülebilecek kadar da ufaktır. Süsleme ve boyama iĢlemi yapıldıktan sonra Karadağ Prensine gönderilecektir883.(Bkz. Resim-8) Fakat aradan geçen sekiz aya rağmen, yapılması için söz verilen vapurun inĢası henüz tamamlanmamıĢtır. Bu nedenle vapurun inĢası tamamlanıncaya kadar kullanmak üzere baĢka bir vapurun, ―Adana Vapuru‖nun, iç süslemeleri yapılarak hazır edilmiĢ, Prens‘e gönderilmiĢtir884. Esas hediye edilmesi planlanan yatın yapımı, ancak Ocak 1899‘da tamamlanabilmiĢtir885. 9 bin liraya mal olan yat, Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti ile olan iyi iliĢkilerine binaen bir dostluk göstergesi olarak Karadağ‘a gönderilmiĢtir886. ―Timsah ‖ adı verilen, Karadağca belge ve kitaplarda ―Zmaj‖ olarak geçen yat, Bar Limanı‘nda Karadağlı yetkililere teslim edilmiĢtir. Nikola, bu çok kıymetli hediye vapur için PadiĢah‘a teĢekkürlerini arz etmiĢtir. Ama Timsah Yatı‘nın, Bar Limanı‘nda barınması için gerekli olan Ģamandıraları o civarda bulmak zordur. Bunun için Nikola, Sultan II. Abdülhamid‘den Ģamandıra istemiĢ ve ayrıca, model vapurlar merakı olan 882 BOA, Y.A.HUS, 353/50 Bir kadem 22.7322 metre yaklaĢık 23 metre 883 BOA, Y.PRK.ASK, 115/73. 884 BOA, Y.MTV, 161/229. BOA, Y.MTV, 167/19. 885 BOA, Y.MTV, 186/27. 886 BOA, Y.MTV, 223/106. BOA, Ġ.BH, 3/1316/L-1. Zmaj Karadağ BoĢnak ve Sırp dilinde ―Dragon‖ yani ―Ejderha‖ anlamına gelmektedir. Aslında bu adlandırma ―Timsah‖ kelimesinin yanlıĢ çevirisinden kaynaklanmıĢtır. Branislav Grujiç & Ilijana Srdeviç, Novi Standardni Reçnik, Obod, Cetinje, s.755. 165 küçük oğluna (Petar) da vapur modelleri ihsan buyurursa mutluluğunun kat kat artacağını söylemiĢtir887.(Bkz.Belge-4) Prens Nikola, daha sonra Timsah Vapuru‘nun zâbitlerine ve mürettebatına niĢanlar ve madalyalar vermiĢtir.888 Ġki Bahriye zâbiti bir süreliğine, Karadağ makinistlerini eğitmek için Karadağ‘da kalmıĢtır. Bu süre içinde maaĢlarını zamlı alan zâbitlere, harcırahları da verilmiĢtir.889 1901 yılında Timsah Vapuru, Ġtalya‘da bozulmuĢtu. O sırada Karadağ Prensi‘nin kızı ve Ġtalya kraliçesi Elena hamileydi ve doğum için bir ay sonra Çetine‘den Roma‘ya gidecekti. Abdülhamid‘e durum iletilince gereği yapılmıĢ, Timsah Yatı Cenova‘da tamir edilerek Elana‘ya yetiĢtirilmiĢtir890. Görüldüğü gibi Abdülhamid, vapuru hediye etmekle kalmamıĢ vapurla ilgili karĢılaĢılan sorunlarla da ilgilenmiĢtir. Timsah Vapuru, denize elveriĢli olmasına rağmen büyük denizler için çok da elveriĢli değildir. Gerçi Ġstanbul‘dan Bar Limanı‘na götürülürken denenmiĢ ve tecrübe edilmiĢ, dayanıklı olduğuna kanaat getirilmiĢtir; ama, Prens Nikola, Timsah Yatı‘nın, fırtınalı hava Ģartları göz önüne alındığında büyük denizler için çok küçük olduğunu belirtmiĢ ve daha büyüğünün yapılıp yapılamıyacağını sormuĢtur. Bahriye Nâzırlığından yapılan açıklamada ise Timsah Yatı‘nın dayanıklılığı vurgulanarak muntazam ve mükemmel bir vapur olduğu ifade edilmiĢtir891. Fakat Ģunu hatırlamalıyız ki daha 1899 Ağustos‘unda Ġstanbul‘a Abdülhamid‘in daveti üzerine gelen Nikola, hediye edilen Timsah Vapuru için teĢekkür etmiĢ ve Abdülhamid buna karĢılık ―Fakat çok küçük. Daha büyüğünü yaptırmak isterim. Böylece ailenizle daha rahat bir şekilde seyahet edebilirsiniz” diye mukabelede bulunmuĢtur892. Dolayısıyla Prens Nikola‘nın böyle bir talebi olmadan Abdülhamid daha büyük vapur teklifinde bulunmuĢtur. 887 BOA, Y.PRK.ASK, 149/19. BOA, Ġ.TAL, 174 /1316/Z-218. 889 BOA, ĠBH, 3/1317B-2. 890 BOA, Y.PRK.ASK, 168/34 891 BOA, Y.MTV, 223/106 892 Marco Houston, age, s. 174 888 166 Sonunda 1902 yılında Timsah Vapuru, Samsun römorkorüyle getirilmiĢ 893 Dersaadet'e ve Karadağ Prensi için Timsah Vapurundan daha büyük ve büyük denizlere daha dayanıklı yeni bir yat hediye edilmesi için çalıĢmalara baĢlanmıĢtır894. c. Zaza Yatı Timsah Vapuru, küçük olması ve sık sık arızalanması nedeniyle bir römorkorle Ġstanbul‘a getirilmiĢti. Daha sonra araĢtırmalara baĢlanarak daha büyük bir yat için temaslara geçilmiĢtir. Ġlk etapta Ġngiltere‘de 10 yaĢında ―Frohat?‖ isimli bir yat beğenilmiĢtir. Fakat söz konusu yat, o günlerde Amerika‘da olduğu için, dönmesi uzun zaman alacaktır. Bu durumda, fiat teklifi de yapmak zordur. Çünkü uzun yoculuğun ardından vapurda mutlaka hasarlar oluĢacaktır. Bu nedenle, Osmanı Devleti Viyana Sefiri, Prens Nikola‘nın, eğer yenisi varsa mâkul bir fiyata yenisini almaktan yana olduğunu belirterek, 19500 Ġngiliz altınına Ģekil itibarıyla ―Frohat?‖la aynı; fakat makinesi daha mükemmel ve teknesi daha muntazam bir vapur yaptırılmasını önermiĢ, ve Ġngiltere‘deki satıcıdan yazılı teklif almıĢtır895. Bunun üzerine yapılan değerlendirme sonucu, yatın Karadağ Prensi‘ne, ilave masraflarla 20 bin liaraya mal olacağı belirtilmiĢtir896. Daha sonra yeni bir vapur inĢa ettirmekten vazgeçen Prens Nikola, 1904’te Londra‘da satılık bir yat tespit etmiĢ ve çok beğenmiĢtir. ―Zaza‖ isimli bu yat için Sultan Abdülhamid‘e haber göndererek kendisine hediye edilmesini rica etmitir. Londra Sefiri, Zaza Yatı‘nın sahibiyle irtibata geçerek, 13 bin 750 Ġngiliz lirası talep ettiğini öğrenmiĢtir. Pazarlık sonucu 13 bin 200 Ġngiliz lirasına razı olan Ġngiliz satıcı, kömür ve tayfa masrafları ödendiği takdirde yatı bir ay içinde Ġstanbul‘a gönderebileceğini belirtmiĢtir. Abdülhamid, Ģartları kabul ederek yatın satın alınmasına ve Karadağ Prensi‘ne hediye edilmesine yönelik bir irade yayınlamıĢtır897. Londra‘daki banka 893 BOA, Y.PRK.ASK, 182/11 BOA, Ġ.HUS, 114/1321Z-14 895 BOA, Y.PRK.EġA, 41/37. 896 BOA, Ġ.HUS, 103/1320z-069. 897 BOA, Ġ.HUS, 121/1322B-112. 894 167 Ģubesine derhal 12 bin 610 Ġngiltere altını tutarı olarak 13 bin 870 Osmanlı lirası 898 yatırılarak satın alınan yat, 1904 yılı Kasım ayında, Bar Limanı‘nda Karadağlı yetkililere teslim edilmiĢtir899. Karadağ Prensi, PadiĢahın bu hediyesini çok beğenmiĢ, ve Karadağ belgelerinde ve kitaplarında ―Rumija‖900 olarak adlandırılan Zaza yatı için minnet ve Ģükran hislerini ifade etmiĢtir901. Abdülhamid böylelikle Nikola‘nın beğendiği bu yatı, kendisine hediye ederek dostlukların pekiĢmesi yolunda bir adım daha atmıĢtır. (Resim8A) d. Atlar At, gerek Türk toplumunda gerekse Karadağ toplumunda çok önemli bir yere sahiptir. Öteden beri at, Türk toplumunda güzelliği, yakınlığı, gücü, sürati sabrı ve insancıl özellikleriyle edebiyatta kendine yer bulmuĢtur. Maddi ve askeri açıdan at, bir zenginlik anlamına gelmektedir902. Hem ulaĢım aracı hem de varlık ve statü simgesi olarak at, her ne kadar 20. yy itibarıyla önemini yitirmeye baĢlasa da, özellikle Karadağ gibi dağlık bir bölgede yolların dar ve engebeli olduğu mekânlarda çok büyük bir ehemmiyet arz etmeye devam etmiĢtir. II. Abdülhamid‘in Nikola‘ya gönderdiği hediyeler arasında atlar da vardır. Abdülhamid, Anadolu‘nun çeĢitli yerlerindeki at çiftliklerinde (çiflik-i hümayunlar) yetiĢtirilen bu safkan Arap atlarını, zaman zaman hediye olarak gönderirdi903. Karadağ 898 BOA, Y.A.HUS, 481 /13. BOA, Ġ.HUS, 123/1322N-028. 900 Bkz. DuĢanka Bojaniç, Turske Vojen Zastave u Cetinjskim Muzejima, Beograd-Cetinje 1981, s. 36. Rumi yatının sonu çok trajik olmuĢtur. Karadağ‘ın denizcilik tarihinde önemli bir yer tutan bu yat, Balkan savaĢlarında ve I. Dünya SavaĢı‘nda Adriyatikte‘ki tek silahsız deniz aracıydı. Avusturya-Macaristan‘a ait bir torpidonun çarpması sonucu Kotor limanında sulara gömülmüĢtür. 1967 yılında ve 1972 yılında bu batık ile ilgili çalıĢmalar ve giriĢmlerde bulunulmuĢsa da bir sonuç elde edilememiĢtir. Ţeljko Miloviç, ―Rumija Kao Zgnječena Konzerva‖ Montenegrina- Digitalna Biblioteka Crnogorske Kulture-Istoria, <http://montenegrina.net/pages/pages1/istorija/dokumenti/zeljko_milovic_rumija_kao_zgnjecena_konzerv a.htm> e.t. 10.04.2009 901 BOA, Y.PRK.NMH, 9 /58. 902 Mehmed Emin Bars, ―Köroğlu Destanı‘nda At, Kadın, Silah‖ Turkish Studies, International Periodicals for the Language, Literature, and History of Turkish or Turkic, Volume:3/2 spring 2008, s. 168 903 Örneğin, 1879‘da Leopard, Lindentree diye adlandırılan safkan iki Arap atını Amerika BirleĢik Devletleri BaĢkanına hediye olarak göndermiĢtir.1893‘teki Chigago Fuarı‘na da 45 Arap atı göndermiĢtir.1893 daki Chigago uluslararası fuarın da sergilenmek üzre 45 safkan arapatı göndermiĢti. Bunlardan ikisini Amerikan BaĢkanı Thedore Roosvelt‘e hediye etmiĢti. Arabian Horse History & 899 168 Prensi Nikola‘ya da belli aralıklarla atlar gönderdiği tesbit edilmiĢtir. Ġlki 1887 yılında olmak üzere, iki adet Arap atı, vergiden muaf Ģekilde Nikola‘ya gönderilmiĢtir904. Yine Abdülhamid‘in bir hediyesi olarak 1891 yılında iki "re's-i rehvâr‖ vapurla Bar Limanı‘na gönderilmiĢ ve daha sonra Çetine‘ye ulaĢtırılmıĢtır905. Hediye atların üçüncüsü, 1894 yılında gönderilmiĢtir. Özel olarak iki at satın alınarak, Ġstanbul‘dan Çetine‘ye gönderilmiĢtir906. Bu da Sultan Abdülhamid ve Karadağ Prensi arasındaki dostluğa verilebilecek bir diğer örnektir. Diğer taraftan Karadağ Prensi‘nin de atlara verdiği önem bilinmektedir. O da hediye konusunda imkanları ölçüsünde özellikle Osmanlı Devleti yetkililerine cömert davranmıĢtır. Örneğin Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘yı da yanına alarak yaptığı yurt içi seyahatinin ardından, Ahmet Cevat PaĢa‘ya bir at hediye etmiĢtir. Ahmet Cevat PaĢa‘nın 18 Mayıs 1884‘te Prens Nikola‘nın daveti üzerine katıldığı ve 28 gün süren yurt içi seyahatindeki izlenimlerinden oluĢan seyahatnâmesinde Ģöyle denilmektedir: ―11 saatlik yolu 7 saatte katederek NikĢik‘e varmıĢtım. Bir sıkı yağmura tutulup beĢ saat sonra yetiĢebilen Prens Hazretleri, kullarını görünce elini uzatıp ‗Bir kazak gibi, binici bir Karadağlı gibi meĢakkate mütehammil olduğunuza binaen hakikaten tebrik ederim. Ancak bîçâre hayvanınızda hâl kalmamıĢ ve ayakları tutulup berbad olduğunu iĢittim.‘ diyerek, ahırından getirmiĢ olduğu genç bir kısrağı göstererek ‗Bunu kabul etmenizi temenni ederim.‘ dedi.‖ Ahmet Cevat PaĢa, Sultan II. Abdülhamid‘ten baĢka hiç kimsenin minneti altına girmek istemediği için münasip bir dille bu nâzik teklifi reddetmiĢtir. Bunun üzerine Prens, “Adem-i kabulde ısrar ederseniz bir tüfenkle vuruveririm.” diyerek hediye konusunda ısrarını latifeyle sürdürmüĢtü. Bunun üzerine Cevat PaĢa, Karadağ Hâriciye Nâzırına, ―Prens Hazretlerinin Ģu seyahatte hakkımda gösterdiği misafirpeverlik, bendenizi zaten minnettar eylemiĢtir. Bir de bu hediyeyi kabul edersem bütün bütün mahçup olurum.‖ diyerek, almıĢ kadar memnun olduğunu belirtmiĢ, teĢekkürlerini iletmiĢtir907. Buradan da anlaĢılacağı üzere Prens Nikola‘nın bu dostane tavrını sergilerken kullandığı argüman ―at‖tır. Ayrıca atı kabul etmesi için yapılan latifeli bir ısrar da yakınlığı göstermektedir. Heritage ―Introduction of Arabian Horses to North America‖ http://www.arabianhorses.org/ education/education_history_north.asp e.t. 12.09.2008. 904 BOA, Ġ.DH., 1046/82169. 905 BOA, Y.E.E., 48/5. BOA, Y.PRK.UM, 22/17. 906 BOA, Ġ.RSM, 3/1312S-2. 169 e. Diğer Hediyeler Ġki liderin gönül almak ve dostluklarını hoĢ tutmak için birbirlerine verdikleri hediyeler dikkat çekicidir. PadiĢah tarafından Karadağ Prensine hediye edilen revolver ve kabza908 bu hediyeler arasındadır. Ayrıca Karadağ Prensi‘nin 1884‘te Hâriciye Nâzırıyla PadiĢaha gönderdiği hediyelere mukabil, Abdülhamid‘in, Prens Nikola‘ya hediye ettiği saat de909 buna örnek olarak gösterilebilir. Yine yaldızlı tabanca ve altın pala, av tüfeği gibi çok çeĢitli hediyeler910 takdim edilmiĢ ve aradaki diyalog ve dostluğun canlı tutulmasına gayret gösterilmiĢtir. Abdülhamid‘in Prense gönderdiği hediyeler arasında çok değerli çiniler de vardır. Yıldız‘da kurulan Çini Fabrikası‘nda Avrupa ayarında çok kaliteli malzemeler üretilmektedir. Üretilen özel çinilerden, hükümdarlar ve mûteber kiĢiler için hazırlanan hediyeler, devletlerarası iliĢkilerde olumlu yankı bulmuĢtur911. Nitekim Abdülhamid, Prens Nikola için hazırlattığı çini vazonun üzerine Nikola‘nın resmini nakĢettirmiĢtir912. (Bkz. Resim-21) Ayrıca Nikola‘ya gönderilen hediyeler arasından, Hereke Fabrikası‘nın ürünlerinden olan kumaĢ, halı, seccade gibi eĢyalar özellikle Hereke halıları dikkat çekmektedir913. Halıların desenlerinin bizzat Abdülhamid tarafından seçilmesi ise hediye halılara çok daha büyük bir değer katmıĢtır914. Diğer taraftan Karadağ Prensi‘nin Çetine Sefâreti BaĢkâtibi Ali Ġhsan Efendi ve AteĢemiliteri BinbaĢi ġâkir Bey‘e verdiği altın tütün kutularının hediye olarak kabul edilmesi ayrı bir anlam ifade etmektedir915. 1886 yılında Abdülhamid‘in Ġmtiyaz NiĢanı‘nı takdim etmek üzere gittikleri Çetine'de Prens Nikola, niĢana mukabil çeĢitli 907 Mehmet Mercan, agm,s. 154. BOA, Y.PRK.NMH, 2/73. 909 BOA, Y.E.E., 46/126. 910 BOA, Y.E.E., 46/125. BOA, Y.E.E., 46/17. BOA, Y.MTV, 40/21. 911 Tahsin PaĢa, age, s. 213. 912 Bu vazonun resmi için bkz. Yıldız Albümü, 90525/26, Ġstanbul Üniversitesi, Nadir Eserler Kütüphanesi. 913 BOA, Y.MTV, 194/19. 914 Tahsin PaĢa, age, s. 213. 915 BOA, Ġ.HR, 303/19253. 908 170 hediyeler vermiĢtir916. Karadağ küçük ve fakir bir devlet olmasına rağmen PadiĢahın verdiği hediyelere mukabil hediye ile karĢılık vermesi bir iyi niyet göstergesidir. F. KARġILIKLI VERĠLEN NĠġANLAR ve MADALYALAR NiĢan; altın, gümüĢ ya da kıymetli madenlerden yapılan, boyuna ya da göğsün sol tarafında takılan madenî parçaya denir. Osmanlı Devleti‘nde her niĢanla birlikte berat da hazırlanmıĢtır. Özenle hazırlanan bu niĢanlar, çok özel kiĢilere belirli bir hizmet ya da baĢarı karĢılığında takdim edildiği gibi, kurumlara da verilebilirdi. NiĢanların masrafları hazineden karĢılandığı için çok büyük meblağlar tutardı917. Abdülhamid‘in verdiği niĢanları ‗Mecidi NiĢanı‘, ‗Osmânî NiĢanı‘, ‗ġefkat NiĢanı‘, ‗Sanayi NiĢanı‘, ‗NiĢan-ı Âlî Ġmtiyaz‘, ‗Maarif NiĢanı‘, ‗Hanedân-ı Âlî Osmanî NiĢanı‘ olarak sıralamak mümkündür. II. Abdülhamid, Osmanlı padiĢahları arasında en çok niĢan veren padiĢah olarak tarihe geçmiĢtir. DıĢ siyasette ve iç siyasette uyguladığı ―niĢan verme siyaseti‖ sayesinde içeridekileri daha sâdık, dıĢarıdakileri ise daha az zararlı hale getirmeyi baĢarmıĢtır918. a. Abdülhamid‟in Nikola‟ya ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar Nişan-ı Âlî İmtiyaz: 1878‘de çıkarılan bu niĢan; ilmiye, mülkiye ve askerî sınıflarına mensup kiĢilere, ayrıca, olağanüstü hizmetleri görülen kiĢilere verilmekteydi. Altından olan bu niĢanlar için PadiĢah‘ın iradesi gerekiyordu. NiĢan üzerinde Abdülhamid‘in ―el-gazi‖ unvanı ve ―hâmiyet, gayret, Ģecaat, sadâkat‖ kelimeleri iĢlenmiĢtir. En itibarlı niĢanlardan biri olan ‗NiĢan-ı Âlî Ġmtiyaz‘; krallara, hükümdarlara bizzat PadiĢah tarafından takdim edilmiĢtir919. Daha önce Ġran ġahı için yaptırılan Ġmtiyaz NiĢanı‘nın bir eĢi, Karadağ Prensi için kuyumcu esnafından Artin Efendi‘ye 75 bin kuruĢa imal ettirilmiĢtir920. Hazırlanan 916 BOA, Y.E.E., 7/23. .‖NiĢan‖, Meydan Larousse, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 3681850 yılında para darlığı nedeniyle daha önceden dağıtılan niĢanlar toplanarak eritilmiĢ ve tekrar kullanılmıĢtır Meydan Larousse, .‖NiĢan‖,C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368. 918 Ġhsan Süreyya Sırma, Belgelerle II. Abdülhamid Dönemi, Beyan Yay, Ġstanbul 2000, s. 226. 919 Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155. 920 BOA, Ġ.DH., 982 /77540. BOA, Ġ.DH., 1003, /79232. 917 171 bu imtiyaz madalyası, 1886 yılında törenle verilmek üzere resmî heyetle Karadağ‘a gönderilmiĢtir921. NiĢanın takdim töreninde, masraflarını Osmanlı Devleti‘nin karĢıladığı büyük bir ziyafet verilmiĢ ve ‗Ġmtiyaz NiĢanı‘ törenle takdim edilmiĢtir922. Prens Nikola, duyduğu memnuniyeti ve teĢekkürlerini Fransızca olarak kendi el yazısıyla yazdığı mektubunda dile getirmiĢtir923. İftihar Nişanı: Abdülhamid‘in Nikola‘ya verdiği ikinci niĢan, ‗Ġftihar NiĢanı‘dır. II. Mahmud döneminde altın ve gümüĢten imal edilmiĢ olan bu madalyalar elmasla süslenmiĢtir924. 1899 yılında Prens Nikola‘nın Ġstanbul‘a ikinci ziyaretinde kendisine ‗Murassa Ġftihar NiĢanı‘ takdim edilmiĢtir925. Şefkat Nişanları: Üç rütbeden ibaret olan ġefkat NiĢanı, II. Abdülhamid döneminde, kadınlara özel bir niĢanın gerekliliği üzerine 1878‘de yapılmıĢtır. Bu niĢanlar deprem, yangın, su baskını gibi durumlarda ya da savaĢ zamanlarında bedenen ya da madden yararlılık gösteren kadınlara verilmek için tasarlanmıĢtır. Üzerinde II. Abdülhamid‘in ―El-gâzi‖ unvanı ve ―insaniyet, muavenet, hamiyyet‖ kelimeleri yer almaktadır926. Altından imal edilmiĢ bu niĢan, beĢ köĢeli yıldız Ģeklindedir927. Son derece zarif ġefkat NiĢanı‘nın Karadağ Prensi‘nin eĢi Prenses Milena'ya birinci dereceden verilmiĢ olması, çok anlamlı bir giriĢimdir928. Prensin büyük oğlu Danilo‘nun eĢi Prenses Jutta dö Mecklenburg’e birinci rütbeden, kızı Prenses Kaseti‘ye ise ikinci rütbeden ġefkat NiĢanı verilmiĢtir929. . Mecidî Nişanı: Ġlk olarak 1852 yılında ihdas edilen Mecidi NiĢanı, Batı tarzında ilk niĢan olup 5 rütbeden oluĢmaktadır. Belli sayıda üretilmiĢtir. Lâkin, yabancılara verilen Mecidi NiĢanlarında herhangi bir sınırlandırma söz konusu değildir930. 921 BOA, Ġ.DH., 991 /78243. BOA, Ġ.HR, 301 /19125. 923 BOA, Y.E.E., 63/22. Abdülhamid, ayrıca, Karadağ Hâriciye Nâzırı Mösyö Gavro Vukoviç'e altın ve gümüĢ ‗Ġmtiyaz Madalyası‘ vermiĢtir. BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-070. 924 Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154. 925 BOA, Ġ.TAL, 184/1317/R-084. 926 Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154. 927 Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C.III, MEB, Ġstanbul 2004, s. 315. 928 BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-012. 929 BOA, Y.E.E., 13/15. BOA, Ġ.TAL, 181/1317/Ra-012. 930 Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155. 922 172 Abdülhamid , Karadağ Prensiyle birlikte Ġstanbul‘a gelen Prensin oğlu Mirko‘ya Murassa Mecidi NiĢanı vermiĢtir931. Nişân-ı Osmânî: 1861‘de çıkarılan Osmânî NiĢanı ilk baĢlarda üç rütbeden oluĢturulmuĢtur. Daha sonra dördüncü rütbe de çıkartılmıĢtır. Birinci rütbe Murassa Osmânî NiĢanı, toplamda 408 pırlanta içermektedir.932. ĠĢte böylesi bir niĢan birinci rütbeden Karadağ Prensi‘nin küçük oğlu Prens Mirko'ya verilerek taltif edilmiĢtir933. Mirko kadar Prens Nikola için de büyük anlamlar ifade eden bu madalyanın veriliĢi gazetelerde de ilan edilmiĢtir934. Karadağ Prensi‘nin amcasının oğlu olan Voyvoda Bojo Petroviç‘e Murassa NiĢân-ı Osmânî verilmiĢtir935. NiĢan-ı Osmânî takdim edilenlerden biri de Karadağ‘ın Dersaadet Sefiri Mösyö Mitar Bakiç‘tir. Mitar Bakiç‘e bu NiĢan birinci rütbeden verilmiĢtir936. Hanedan-ı Âli Osman Nişanı:1893 yılında II. Abdülhamid tarafından çıkarılan bu niĢanın imtiyazlı bir niteliği vardır. Devlete ―fiilen ve manen‖ yardımı dokunan yabancı devlet adamlarına, hükümdarlara, hanedan erkânına üstün hizmette bulunmuĢ kiĢilere verilmesi kararlaĢtırılmıĢtır937. Sanayi Madalyası: Çok önemli addedilen iĢlerin baĢarılmasının hatırası olarak altın, gümüĢ, bakır ve nikelden yapılan, bir defaya mahsus olarak verilen bir ―mükâfat ve Ģeref armağanı‖ olarak tarif edilen madalyalar arasında, 1892-93‘te basılan Ziraat ve Sınaat Madalyası da vardır. Bu madalyalar altın, gümüĢ ve bronz olarak ortaya çıkmıĢtır938. Ağustos 1899‘da Prens‘in Ġstanbul‘a yapacağı ziyaretten günler önce Karadağ Prensi‘nin oğlu Mirko'ya bir Sanayi Altın Madalyası verilmiĢ, beratı da hazırlanmıĢtır. Ġstanbul‘a geldiklerinde PadiĢah, özel ilgi gösterdiği Prens Mirko‘ya Sanayi Madalyası vermiĢtir939. (Bkz. Belge-1) 931 BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-084 . Ġbrahim Artuk, agm, s. 154-155. 933 BOA, Ġ.TAL, 60 /1312/S-105. 934 Bu gazetelerden birisi de Ġkdam Gazetesi‘ydi. Ġlanda ―Karadağ Prensi ikinci mahdumu Prens Mirko‘ya Birinci Rütbeden NiĢan-ı Âli Osman ihsan buyurulmuĢdur‖ Ġkdam, Ağustos 1899, s.2 935 BOA, Ġ.TAL, 187/1317CA-013. 936 BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-074. 937 Ġbrahim Artuk, agm, C.33, s. 154-155. 938 Ġbrahim Artuk, ―Madalya‖ DĠA, C.27, TDVY, Ankara 2003, s. 301-302. 939 BOA, Y.PRK.A, 12 /32.BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-079. 932 173 b. Karadağ Prensi‟nin Abdülhamid‟e ve Yakınlarına Verdiği NiĢanlar Karadağ Devleti‘nde madalya ve niĢanlar Ģu Ģekildedir. Cesaret Madalyası, Obilic Madalyası, Danilo NiĢanı, Saint Petar NiĢanı, Gayret Madalyası 940. Danilo Nişanı: Karadağ‘ın basılan ilk devlet niĢanıdır. 1853‘te Prens Danilo Petroviç NjegoĢ tararafından Karadağ‘ın bağımsızlığı için ortaya çıkarılmıĢtır. 1861‘de 3 rütbe, 1873‘te bir rütbe daha eklenerek 4 rütbe olarak tasarlanmıĢtır941. (Bkz. Resim- 45) Bu niĢanlardan en önemlisi ve prestijlisi Danilo NiĢanı‘dır. Karadağ Prensi Nikola, 1884 yılında Abdülhamid‘e Birinci dereceden Danilo NiĢanı takdim etmiĢtir. (Bkz. Belge-6) Gelenekte Osmanlı padiĢahları yabancılara niĢan verebilmelerine rağmen yabancılardan gelen niĢanları kabul etmezlerdi. Fakat nadiren de olsa kabul ettikleri niĢanlar olmuĢtur. Bunun nedeni ise dostane iliĢkilerin devamını sağlamaktır942. Nitekim, 1884‘te Abdülhamid‘e Karadağ Prensi tarafından verilen niĢan ve düzenlenen berat, kabul edilmiĢtir943. Böylelikle tesis edilen dostane iliĢkilerin devamı sağlanmıĢtır. Abdülhamid, Prensin oğullarını ve kızlarını unutmazken, Karadağ Prensi de Abdülhamid‘in oğlu Mehmed Selim Efendi ve yeğenleri Mehmed ġevket ile Mehmed Tevfik Efendileri unutmamıĢ, onlara niĢanlar vermiĢtir. Abdülhamid ise 28 Aralık 1884‘te yazdığı cevabi mektupta, bu son derece nâzik davranıĢ için, ayrıca oğlu ve yiğenlerine gönderdiği niĢanlar için teĢekkür etmiĢtir944. NiĢan ve madalyaların özellikle sınır sorunlarının halledilmesi yönünde olumlu geliĢmelerin olduğu dönemlerde verildiği, ayrıca, iliĢkileri iyi tutmak maksadıyla takdim edildiği bilinmektedir. Karadağ Prensi‘nin Osmanlı Devleti ile sınır olan vilayetlerdeki valilere ve kaza kaymakamlarına verdiği niĢanlar, sınır sorunlarının çözümü için bir iyi niyet göstergesidir. Vulçıtrın Kaymakamı ġerif Bey‘e, KolaĢin Kaymakamı Hafız Salih 940 Cultural Heritage of Montenegro, ―Montenegrin Decorations‖, <http://www.heritage.cg.yu/ muzealije/odlik_e.htm> e.t 13/09/2008 941 Order of Prince Danilo I, ―Order of Prince Danilo I‖ <http://www.orderofdanilo.org/en/history/ index.htm> e.t.13/09/2008 942 Meydan Larousse, ―NiĢan‖, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368 943 BOA, Y.PRK.NMH, 3/24 944 BOA, Y.PRK.NMH, 3/5. 174 Efendi‘ye, Berane Kaymakamı Mahmud Beye ve Miralay Hamdi Bey‘e, Akova Kaymakamı Murad Gani Bey‘e niĢan vermiĢtir. Hudut Komisyonu‘nda bulunan Tahir PaĢa'ya ve Bedri Bey'e, Seniçe Kumandanı Mirliva ġemsi PaĢa'ya, Tuzi Kaymakamı ġaban Bey'e, TaĢlıca Mutasarrıfına, ĠĢkodra Valisine, Poka Kazası Kaymakamı Mehmed Fethi Efendi'ye verilen çeĢitli derecelerde Danilo niĢanları945 buna çok güzel bir örnek teĢkil etmektedir. Ġstanbul‘a tayin edilen elçiyle birlikte bir kısım hediyeler ve niĢanlar da gönderilmiĢtir. Ġstanbul Karadağ Maslahatgüzarlığına tayin edilen Mösyö Mitar Bakiç, beraberinde, Ģehzadelerle bazı memurlara verilmek üzere bir takım niĢanlar getirmiĢtir946. Karadağ Prensi‘nin Danilo NiĢanı verdiği kiĢiler arasında Osmanlı Devleti‘nin elçileri ve dıĢ temsilcileri de vardır. Petersburg Sefiri Hüsnü PaĢa, Napoli BaĢĢehbenderi Emin Bey, Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa, Bar ġehbenderi Nikola Zavoyari Efendi, Ülgün ġehbenderi Serkiz Efendi, Yodorgoviç ġehbenderi Erkân-ı Harbiye BinbaĢılarından Sabri Bey çeĢitli rütbelerden Danilo niĢanı verilen devlet adamlarından bazılarıdır947. Prensin niĢan takdim ettikleri kiĢiler arasında din adamları da vardır. Kudüs Rum Patriğine, Antakya Rum Patriği Ġspiradon Efendi‘ye, Yanya Metropolidi Grigoryus Efendi'ye, verilen niĢanlar Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiĢtir948. Hristiyan din adamlarına verilen bu niĢanlar da Prens‘in Hristiyan kimliği ve dindarlığından kaynaklandığı düĢünülmektedir. Bu Ģekilde kendi dinlerine yaptıkları hizmeti bir anlamda takdir ettiğini göstermiĢtir. Obiliç Madalyası: 1847 yılında II. Petar Petrović-Njegoš tarafından basılan bu madalya, sadece çok büyük cesaret ve kahramanlık sergileyen kiĢilere verilirdi. Karadağ 945 BOA, Ġ.HR, 316/20316. BOA, Ġ.TAL, 271/1319/L-145. BOA, Ġ.HR, 318/20464. BOA, Ġ.HR, 294 /18506. BOA, Ġ.TAL, 211/1318/M-109. BOA, Ġ.HR, 295/18643. BOA, Ġ.TAL, 262/1319/C-155. BOA, Ġ.TAL, 264 /1319/B-127. BOA, Ġ.TAL, 255 /1319/Ra-187 946 BOA, Y.A.HUS, 180 /74 947 BOA, Ġ.TAL, 72/1312/ġ-031. BOA, Ġ.HR, 311/19844. BOA, Ġ.HR, 302/19153. BOA, Ġ.TAL, 267 /1319/ġ-190. BOA, Ġ.TAL, 74 /1312/N-051, 02/N /1312 (Hicrî) 948 BOA, Ġ.DH., 991/78280. BOA, Ġ.TAL, 102/1314/RA-017. BOA, Ġ.TAL, 118 /1315/R-013 175 Prensi, 1899 yılında gerçekleĢtirdiği ikinci Ġstanbul seyahateinde, bu altın Obiliç Madalyası‘nı Ferik Talat PaĢa'ya vermiĢtir949. Netice itibariyle, verilen niĢan ve madalyaların sadece bir kısmına burada yer verilebilmiĢtir. Çok çeĢitli kesimlerden ve rütbelerden, bahçıvandan çiçekçibaĢına, mimar ve muallimlere kadar birçok kiĢiye madalyalar ve niĢanların karĢılıklı olarak takdim edildiği belgelerden anlaĢılmaktadır. Bunları klasik resmî prosedür olarak görmek, yanlıĢtır. Verilen niĢan ve madalyaları, iki ülke arasında üst düzeyde iyi iliĢkiler olduğunun bir kanıtı olarak görmek gerekmektedir. Buna ek olarak Ģunu ifade edebiliriz ki niĢan ve madalyalar belirli bir kesime verilmemiĢ ve toplumun her kesiminden insanlara verilmiĢtir. Bu da iki devlet arasındaki iyi iliĢkileri tabana yaymak ve toplumsal anlamda kaynaĢmaya zemin oluĢturmak açısından fevkalade önemlidir. G. ĠKĠ LĠDERĠN BĠRBĠRLERĠNĠN AĠLELERĠNE GÖSTERDĠKLERĠ YAKIN ĠLGĠ Sultan II. Abdülhamid‘in Karadağ Prensi ile olan dostluğu, ailevi bazı faktörlerin de eklenmesiyle, önemli bir noktaya gelmiĢtir. Abdülhamid, Prens‘le ve onun aile efradıyla yakından ilgili olduğunu göstermek, onların hâl ve hatırlarını sormak, hediyeler göndermek, hastalıklarında desteklerini bildirip yurt içi ve yurt dıĢında yanlarında olduğunu hissettirmek suretiyle ―aile dostluğu‖ kurmuĢtur. Örneğin; Abdülhamid‘in, Ġtalya Kralı Vittor Emanuel‘e, kayınvalidesi için sıhhat temennisinde bulunarak geçmiĢ olsun dileklerini iletmesi,950 ĢaĢırtıcı bir durum değildir. Zira, daha önce de bahsedildiği gibi, Ġtalya Kralı‘nın Kayınvalidesi Karadağ Prensi‘nin eĢi Prenses Milena‘dan baĢkası değildir. Ayrıca aile fertlerini daha iyi tanımak için Abdülhamid ve Nikola birbirlerine fotoğraflar göndermiĢlerdir. Nikola, 1898‘de Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa, Prensin aile fotoğraflarını Abdülhamid‘e vermiĢtir. Bu resimlerde, Nikola‘nın büyük oğlu Danilo ile eĢi Prenses Milena‘nın birer kıta büyük ve her ikisinin de birlikte çekildiği 949 BOA, Ġ.TAL, 186/1317/R-188 Ġttihat Terakki‘nin kurulmasında etkin rol oynayan Talat PaĢa ile karıĢtırılmamalıdır. 950 BOA, Y.PRK.NMH, 9/84 176 fotoğrafları vardır. Ayrıca, fotoğraflar arasına, küçük oğlu Mirko‘nun fotoğrafı da ilave edilmiĢtir951.(Bkz. Resim-13) Prens Nikola ise, ikinci Ġstanbul ziyareti sırasında Abdüldahmid‘den fotoğraflar istemiĢ, ve isteği yerine getirilmiĢtir952. PadiĢah‘ın Prenses Milena‘ya verdiği ġefkat NiĢanı‘ndan daha önce bahsedilmiĢti. Son derece zarif olan bu niĢandan önce, 1883‘teki Ġstanbul ziyaretinin hemen ardından II. Abdülhamid, Prenses Milena‘ya gümüĢten yapılmıĢ değerli bir Ġstanbul albümü göndermiĢtir953. Zira Prenses Milena, Ġstanbul‘a gelememiĢ ve Nikola‘ya eĢlik edememiĢtir. Nikola, görüĢmesi sırasında, Abdülhamid‘in jestleriyle karĢılaĢmıĢ ve ailesine gösterdiği ilgi onda, Petroviç ailesi hakkında çok iyi bilgilendirildiği imajını uyandırmıĢtır. Nikola günlüklerinde Abdülhamid‘in bu ilgisinden bahsederek Ģu ifadeleri kullandığını belirtmektedir. ―Onun yaptığı işleri ilgiyle takip ediyorum. Lütfen kendisine ona hayran olduğumu iletiniz”954 Bu sözler, gerçekten Karadağlı bir prensesin kalbini fethedecek sözlerdir. Zira yıllarca hep ikinci planda tutulan ve avrupalı gezginlerin gözüyle ―köle‖ muamelesi gören Karadağ kadınının Türkler hakkındaki ön yargılarını yıkabilecek fevkalade önemli ve etkili sözlerdir. Prensin oğularına gelince; Nikola‘nın büyük oğlu Danilo, aynı zamanda veliahttı. hanedanlık ailelerinde belli bir yaĢa gelindiğinde yapılan rüĢde erme törenlerinden biri de Danilo için yapılmıĢtır. Prens Nikola, rüĢte erme günü münasebetiyle düzenlenen Ģenlikler öncesinde Sultan II. Abdülhamid‘e bir mektup yazarak PadiĢahtan, oğlu Danilo‘ya bir kılıç hediye etmesini istirham etmiĢtir. Bunu yaparsa kendisini çok bahtiyar hissedeceğini de ilave etmiĢtir955. Sultan Abülhamid‘in Prens‘in bu ricasını kırmayarak içinde kılıç da bulunan çeĢitli hediyeler göndermesi, memnuniyet verici 951 BOA,Y.PRK.EġA, 31/30. Abdülhamid bunları Yıldız Albümü‘nde saklamıĢtır Yıldız Albümü, 91479/3, Albümler Kataloğu, Ġstanbul Üniversitesi Nadir Eserler Kütüphanesi 952 BOA, Y.PRK.BġK, 60/26 953 Bu albüm hâlen Karadağ Milli Müzesi‘nde, (National Museum Of Montenegro) Nichola‘s Museum‘da Birinci Odada (Court Library) sergilenmektedir. National Museum Of Montenegro, Court Library (First Room) Dispatched Letters, F. XXXI, Doc.No.189, Dated 24 September 1883 <http://www.mnmuseum.org/StartE.htm> e.t. 2.11.2008 954 Marco Houston, age, s. 173 955 BOA, Y.PRK.EġA, 9/50 177 olmuĢtur. Karadağ Prensi 956 iletmiĢtir yazdığı bir mektupta Abdülhamid‘e teĢekkürlerini . (Bkz. Belge-2) Hatırlanacağı üzre Nikola, model vapurlar merakı olan küçük oğlu Petar için Abdülhamid‘ten vapur modelleri istemiĢ ve ―ihsan buyurursa mutluluğunun kat kat artacağını‖ söylemiĢtir957. Vapur modellerinin gönderilip gönderilmediğini bilemiyoruz. Ama Petar‘ın gönlünü kazandığı bilinmektedir. Ayrıca Nikola‘nın 1899 Ġstanbul gezisinde baĢbaĢa görüĢmelerinde yanlarında bulunan Mirko‘ya, Sultan Abdülhamid, özel olarak hazırlanmıĢ sarma tütünlerden ikram etmiĢtir. Prens Mirko bu özel sarma sigaralardan bir tane alarak cebine koymuĢ ve ―Ömür boyu saklayacağım‖ demiĢtir. Bu hadise Sultan Abdülhamid‘e duyulan saygının yansımasıdır. Diğer taraftan, Prensin ortanca oğlu Mirko‘ya Hükûmet-i Seniyye tarafından 60 Napolyon maaĢ bağlanmıĢtır. Aslında bunun siyasi bir anlamı da vardır. Zira Sırbistan‘da memuren bulunduğu sırada Obronoviç Hanedanının da Prens Kostantinoviç‘in Mirko‘ya 50 Napolyon lirası maaĢ bağlaması ve Rusya‘nın da böyle bir teklifte bulunması, dıĢ siyasi geliĢmeler göz önüne alındığında, eskiden beri Sırbistan‘la birleĢmek isteyen Karadağ‘ın bu emelinin gerçekleĢmesi yolunda bir adım olduğu düĢüncesini ortaya çıkarmıĢtır. Osmanlı Devleti 60 lira maaĢ bağlayarak hem Mirko‘nun hem de Karadağ Prensi‘nin minnettarlığını kazanmıĢtır958. PadiĢah II. Abdülhamid, sadece Karadağ Prensine değil, onun aile efradına da yakın ilgi göstermiĢti. ġimdi Prensin yakınlarının Ġstanbul ziyaretlerine ve onlara karĢı uygulanan misafirperverliğe bakalım. Önce, 1890‘da, Karadağ Prensinin kızı Prenses Milica959 ve Rusya Ġmparator hanedanından damadı Grand Duke Peter Nikolaevich PadiĢahın ―Ģerefine nail olmak‖ için Ġstanbul'a gelmiĢlerdir. Abdülhamid, bu ziyaretten büyük memnuniyet duymuĢ,960 956 BOA, Y.PRK.NMH, 4/45 BOA, Y.PRK.ASK, 149/19 958 BOA, Ġ.HUS, 95/1319 Z-092. BOA, Y.A.HUS, 426/124 959 26 Temmuz 1889 evlenen Prenses Milica, Karadağ Prensinin ikinci kızıdır. 960 BOA, Y.A.HUS, 238/100 957 178 Karadağ Prensi ise kendi evladına PadiĢah tarafından gösterilen bu ilgi nedeniyle müteĢekkir olmuĢtur961. Ġkincisi, Nikola‘nın, 1892 yılında, Danilo ve Prenses Milena‘yı kıĢı geçirmek üzere Ġstanbula göndermeyi planlamasıdır. ġubat 1892 , Prens Danilo ve annesi Prenses Milena‘nın, kıĢı geçirmek üzere Ġstanbul‘a gelecek olmaları büyük bir memnuniyetle karĢılanmıĢ962 ve Karadağ Prensi‘ne daha önce hediye edilen Emirgan‘daki yalı Prensin yakınları için tamir edilmiĢ ve hazır hale getirilmiĢ963 ama neyazık ki bu ziyaret gerçekleĢmemiĢtir. GerçekleĢmesi ihtimaline binaen yapılan hazırlıklar ve yazıĢmalar bile memnuniyet verici olmuĢtur. Nikola‘nın akarabalarının üçücü ziyaret giriĢimi ise 1900 yılında gerçekleĢmiĢtir. Temmuz ayında Ġstanbul‘a gelen, Karadağ Prensi‘nin bir diğer kızı ve damadının bu ziyaretinden büyük bir mutluluk duyan Sultan Abdülhamid, Nikola‘ya duyduğu memnuniyeti dile getirerek konuklarının âfiyette olduklarını ifade etmiĢtir964. Karadağ Prensi‘nin kızı Elena (Jelena) ve Ekim 1896‘da evlendiği eĢi Ġtalya Prensi Vittor Emmanuel Ġstanbul‘a geldiklerinde Sultan Abdülhamid; Prens ve Prenses‘e, Nikola‘nın kızı ve damadı olması hasebiyle de ayrı bir ilgi göstermiĢ, onlara iltifatta bulunmuĢtur965. Yıldız Sarayı‘nda Ģereflerine ziyafet verilmiĢ ve niĢanlar takılmıĢtır966. Ayrıca, Hereke Fabrikası‘nın ürünlerinden olan nâdide hediyeler takdim edilmiĢtir967. Ġtalya Kralı‘nın 29 Temmuz 1900‘de suikasta kurban gittiğiyle ilgili haber968 Abdülhamid‘e iletildiğinde, Abdülhamid, Veliahd Vittor Emmanuel ile birlikte tiyatro izlemekteydiler. Oyunun sonunda ise Abdülhamid, çıkarken, Veliahda, krallar için kulanılan ―majeste‖ diye hitap ederek, onu durumdan haberdar etmeye çalıĢmıĢtır. Veliahdın durumun farkına varamaması üzerine, Abdülhamid, 101 pâre top atıĢı yaptırarak Vittor Emanuel‘in krallığını kutlamıĢtır. Abdülhamid, bu konuyla ilgili olarak, ―Veliahd daha bizim suları terk etmeden kral oldu. Bu da ahbaplığımıza vesile teşkil etti.‖ diyerek Vittor Emanuel 961 BOA, Y.PRK.NMH, 4/88 BOA, Y.PRK.BġK, 25/25 963 BOA, Y.PRK.ASK, 79/60 964 BOA, Y.PRK.BġK, 62/58 965 BOA, DH.MKT, 2372/64 966 BOA, DH.MKT, 2373 /75 967 BOA, Y.MTV, 205/19 968 BOA, Y.A.HUS, 409/22 962 179 ile olan dostluğuna vurgu yapmıĢtır969. Karadağ Prensi‘nin damadı Victor Emmanuel, III, Ġtalya Kralı olduğu haberini Abdülhamid‘den alırken, onun eĢi ve aynı zamanda Karadağ Prensi‘nin kızı Elena ise Ġtalya Kraliçesi (Regina Elena d'Italia) ünvanını aldığında yine Abdühamid‘in misafiridir. Sonuçta, Nikola‘nın akrabaları Ġstanbul‘da ihtiĢamlı bir Ģekilde karĢılanmıĢ ve misafir edilmiĢtir. NiĢanlar takdim edilimiĢ, madalyalar verilmiĢtir. Prensin kayınpederi Prenses Milena‘nın babası Voyvoda Piyer Vogotiç'le, damadı Prens Karageorgeviç'e970 niĢanlar takdim edilirken Karadağ Prensi‘nin damadı Prens Karageorgeviç'in yeğeninin gezinti maksadıyla Ġstanbul'a gelmesi dahi geri plana atılmamıĢtır971. Görüldüğü gibi Prens Nikola, Dersaadet‘te kredibilitesi yüksek birisidir ve selamı geçmekte, onun uzaktan da olsa akrabası olmak yetmektedir. H. ÖZEL GÜN ve GECELERDE GÖNDERĠLEN MESAJLAR Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluk iliĢkilerinde özel gün ve gecelerde yazılan mesajlar çok önemli bir yer tutmaktadır. Sıradan ve resmi bir çizginin ötesine geçilerek samimi ifadelerin kullanıldığı mektuplar, dikkat çekicidir. Taziye mesajları, kutlama ve tebrik mesajları bu dostluk iliĢkisinin kanıtları niteliğindedir. a. Taziye ve GeçmiĢ Olsun Mesajları Taziye Mesajları: Gerçek dostlar sadece iyi günlerde değil, kötü günlerde de yanında olandır. Ölüm, bu zor günlerden biridir. Ġnsan, hiç beklemediği bir zamanda ansızın gelen bu acıyı çekerken arkadaĢlarından, dostlarından tesseli bulur. Gerek Nikola gerekse Abdülhamid bu acıyı defalarca yaĢamıĢlardır. Tespit ettiğimiz kadarıyla, iki hükümdar böyle zor günlerde birbirlerinin yanında olduklarını göstermiĢlerdir. Abdülhamid, 1887‘de Prensin torununun (Prenses Zorka ve Sırbistan Prensi Petar Karadjordjeviç‘in çocuğu) bir yaĢındayken ölümü üzerine büyük üzüntü yaĢayan 969 Sermet Muhtar Alus, ―Yıldız Sarayında Opera ve Operetçiler‖ Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan 1952, s. 785-787 970 BOA, Ġ.HR, 337/21838. 971 BOA, Y.A.HUS, 191/93. 180 Nikola ve ailesine taziyelerini bildirmiĢtir972. Aradan 3 yıl geçmemiĢtir ki Prenses Zorka 1890‘da yeni bir bebek dünyaya getirirken hayatını kaybetmiĢtir. Kendi adına taziye ziyaretinde bulunulması için Çetine Sefirine talimat verilirken, diğer taraftan da Sultan II. Abdülhamd de Karadağ Prensi‘ne bir nâme-i hümâyun yazarak üzüntülerini dile getirmiĢtir973. Yine 1889‘da Karadağ Presi‘nin damadının kardeĢinin vefat etmesi üzerine düzenlenen cenaze alayına Osmanlı Devleti‘ni temsilen Çetine Sefiri de iĢtirak etmiĢtir974. 1895‘te ise Prens Nikola‘nın annesi Stana Martinoviç‘in 1895‘te vefatı üzerine Abdülhamid, Karadağ Ġstanbul Maslahatgüzarı Dimitrof‘u çağırarak taziyelerini bildirmiĢtir. Prense çekilecek telgrafta da duyulan üzüntü aktarılmıĢ ve kederlerine ortak olunmuĢtur975. Buna karĢılık Nikola, bir teĢekkür telgrafı göndermeyi ihmal etmemiĢtir976. 1897‘de yılında Karadağ Prensi‘nin yeni Nafia Müdürü Philip Petroviç vefat etmiĢ ve Çetine Sefâreti kanalıyla resmî taziye kendisine iletilmiĢtir977. Prensin, Petroviç hanedanından geldiğini hatırlayacak olursak Philip Petroviç‘in ölümünün ardından iletilen taziyenin ayrı bir anlamı olduğu görülmektedir. Bir diğer taziye mesajı ise Ġtalya Kralı‘nın, 29 Temmuz 1900‘de suikasta kurban gitmesi üzerine yayınlanmıĢtır. Ölüm haberinin ardından Sultan II. Abdülhamid, Prens Nikola‘ya, kızının kayınpederinin öldürülmesi nedeniyle taziye mesajı göndermiĢ buna mukabil Karadağ Prensi de teĢekkürlerini iletmiĢtir978. Diğer taraftan, Prensin kayınpederi, yani Prenses Milena‘nın babası Voyvoda Petar Vukotiç‘in vetafı nedeniyle taziye mektubu gönderen Abdülhamid, Prens Nikola‘nın muhabbetini kazanmıĢtır. Abdülhamid, daha Prens‘in kayınpederi ölmeden 972 BOA, Y.PRK.EġA, 6 /30. BOA, Y.A.HUS, 234 /71. 974 BOA, Ġ.DH., 1115 /87199. 975 BOA, Y.PRK.SRN, 4 /100.BOA, Ġ.HUS, 34/1312ġ-044. 976 BOA, Y.A.HUS, 320 /26. 977 BOA, Y.A.HUS, 376 /130. 978 BOA, Y.A.HUS, 409 /22.BOA, Y.PRK.NMH, 8/29. 973 181 önce onun durumunu sormuĢ ve Ģifa dileklerini iletmiĢtir; ama Prens, kayınpederinin hâlinin ―ümitsiz‖ olduğunu belirmiĢtir979. Karadağ Prensi, PadiĢahın taziyesine: “Duçâr olduğum mâteme lütf-u iĢtirak buyurularak beyân buyurulan hissiyat-ı ta‘ziyetkârâneden dolayı teĢekkürât-ı samimenin kabulunü zât-ı hümâyun-u mülükânelerinden rica ederim.‖ Ģeklinde cevap vermiĢtir980. Geçmiş Olsun Mesajları: 21 Temmuz 1905‘te Sultan Abdülhamid, bir suikast giriĢiminden kıl payı kurtulmuĢtur. Ermeni sorununun gündemde olduğu bir dönemde Ermeni TaĢnak Cemiyeti‘nden olan bir suikastçi tarafından ve ―Türkiye Ermenileri hesabına yapılan ihtilâl denemelerinin son perdesi‖ olarak adlandırılan suikast giriĢiminde Abdülhamid, arabasına yerleĢtirilen bombalardan, cuma selamlığında ġeyhülüslâmla konuĢmasının uzaması sayesinde kurtulmuĢtur981. Bu önemli olayın ardından Karadağ Prensi PadiĢahın kurtulması nedeniyle bir tebrik mesajı göndermiĢtir. Cinayet teĢebbüsünün ardından Karadağ Prensi bizzat Osmanlı elçilik binasına gelerek bu teĢebbüsten duyduğu nefreti dile getirmiĢ, suikastten kurtulduğu için PadiĢaha tebriklerini iletmiĢtir. ―Cinayet-i mel‘ûne‖yi kınamak için bir saat sonra da Prensin büyük oğlu Danilo gelmiĢtir. Ardından bütün Karadağ Vükelâsı, sefirler, Prensin mülkî ve askerî erkânının yanında Çetine‘de ikamet eden Osmanlı vatandaĢları Elçiliğe gelerek söz konusu terör eylemini nefretle kınamıĢlardır982. Sultan II. Abdülhamid, hem Prens Nikola‘nın hem de ailesinin sağlığıyla yakından ilgilenmiĢ, herhangi bir hastalığa yakalanır ve yatağa düĢerlerse ya da kronik rahatsızlıklar nedeniyle tedavi yolları ararlarsa onlara yardımcı olmak için âdeta bütün imkânları seferber etmiĢtir. Hiçbir Ģey olmasa dahi hâl hatır sormuĢ ve muhatabını unutmadığını göstermiĢtir. Yine böyle bir zamanda Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ne 979 BOA, Y.A.HUS, 441 /13. BOA, Y.PRK.NMH, 9/41 Her nekadar belge tasniflerinde bu belgenin tarihi 11 Za 1321 (29 Ocak 1904) yazsa da belge üzerindeki tarih 29 Kanun-i Sâni 1903 (29 Ocak 1903) yazmaktadır. Doğrusu da budur. 980 BOA, Y.PRK.NMH. 10 /23. 981 Abdülhamid suçluları affetmiĢtir. Kamuran Gürün, Ermeni Dosyası, TTK, Ankara 1983, s. 167 982 BOA, Y.A.HUS, 490/45. Ġki yıl önce Karadağ Prensi Nikola kendisi ve ailesini bombalamaya hazırlanan suikastçılardan son anda kurtulmuĢtur. BOA,Y.PRK.HR, 33/15. 182 selam gönderip sıhhatini ve âfiyetini sormuĢ Nikola ise 983 göndermiĢtir teĢekkür mektubu . Abdülhamid, Nikola‘nın eĢi Prenses Milena‘ya da hâl hatır sormayı ihmal etmemiĢ ve selam göndermiĢtir. Kendisine iletilen ―selam-ı Ģahâne‖ye kayıtsız kalmayan Prens Nikola,984 ―her vesile ile dostlarını hatırlamasından‖ dolayı minnettar olduğunu bildirmiĢtir985. Karadağ Prensi, kendisi ve ailesi zaman zaman tesavi maksadıyla Paris‘e gider, orada tedavi olurdu. PadiĢahın, kendisinin, Prenses Milena‘nın ve çocuklarının sağlığıyla yakından ilgilenmesi, Karadağ Prensini ziyadesiyle mutlu etmiĢtir. Yine tedavi için Parise gittiği 1891 yılında Abdülhamid‘in yakın ilgisiyle karĢılaĢmıĢ ve Osmanlı Devleti‘ni övücü ve methedici ifadeler kullanmıĢtır986. PadiĢahın bir mektupla kederine ortak olduğu Karadağ Prensi, cevaben ―…Kederime iştirak buyurmuş olmalarından dolayı zât-ı hümâyun-u şahanelerine kalbim hissiyat-ı minnettâri ile meşhun olduğu halde…‖ diye hislerini belirterek teĢekkürlerini sunmuĢtur987. Abdülhamid‘in Nikola‘ya göndereceği mektup ya da mesajlar için özel bir neden olmasına gerek yoktur. Çünkü zaman zaman arayıp sorması Prens ve Prensesi çok mutlu etmektedir. Nitekim, hâl hatır sormanın mukabilinde Nikola, yazdığı mektupta ―Hakpâyı şahânelerine teveccühümle beraber teşekkürlerimi arz ederim.‖ diyerek memnuniyetini dile getirmiĢtir988. 1886 yılında tedavi için gittiği Paris‘te Osmanlı Elçisi tarafından karĢılanmıĢ ve Osmanlı Devleti adına kendisine alâka gösterilmiĢ, uğradığı yerlerde çok güzel ağırlanmıĢtır989. 1894 Temmuz‘unda sol ayağından rahatsızlanan Nikola, tedavi maksadıyla 1895 Nisan ayında Triyeste yoluyla kaplıca için Karlsbad'a gitmiĢtir990. Karadağ Prensi‘nin sağlık durumunun ciddileĢmesi üzerine Çetine Osmanlı Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa 983 BOA,Y.PRK EġA, 6/7. BOA, Y.PRK EġA, 5/4. 985 BOA, Y.PRK.NMH, 8/50. 986 BOA, Y.PRK EġA, 14/5. 987 BOA, Y.PRK.NMH, 7/24. 988 BOA, Y.PRK.NMH, 8/50. 989 BOA, Ġ.HR, 301/19099. BOA, Ġ.DH., 974/76925. 990 BOA, Y.PRK.EġA, 21/48. 984 183 ziyaretine giderek, Prens için Kotor‘dan bir doktor getirilmiĢtir. On günlük sıkı bir tedavi sürecine sokulan Prens Nikola‘nın sağlık durumuyla ilgili geliĢmeleri Abdülhamid, an be an takip etmiĢ ve ilgilenmiĢtir991. Prensin, ayağındaki rahatsızlıktan dolayı bu kez Ġsviçre‘deki kaplıcalara gitmesi gündeme gelmesi992 üzerine Abdülhamid, Prens‘e bir doktor göndermeyi teklif etmiĢtir. Bu teklif kabul edilince, Abdülhamid, kendisine Askeri Tabip Mirliva Ahmet Fevzi PaĢa‘yı göndermiĢ ve tedavisine yardımcı olmuĢtur993. Abdülhamid‘in bu davranıĢı, sadece Karadağ Prensi‘nin değil, bütün Karadağ halkının memnuniyetini kazanmıĢ ve Karadağ‘da yayımlanan resmî gazetede Karadağ halkının minnettarlığına değinilmiĢtir994. 1906 yılında yine aynı rahatsızlıktan dolayı yürümekte zorlanır olan Nikola, kendisine gösterdiği alâkadan dolayı yazdığı mektupta “Fevkalâde memnun ve minnetdar olduğum halde Hazret-i Şehriyârilerine kalben teşekkürler ederim.” diyerek hastalığının gidiĢatından ve son durumundan bahsetmiĢtir. Günden güne iyileĢtiğini söyleyen Nikola, altı haftadan beri yürüyemediğine değinerek “Dün ilk defa olarak kalkıp araba ile gezmeye çıkabiliyorum. Kaplıcalara gidebilmek içün kuvvet ve kudret almaya elimden geldiği kadar gayret idiyorum.‖ diyerek durumu hakkında bilgi vermiĢtir995. Diğer bir mektubunda da Karadağ Prensi, ―Çetine‘ye bugün avdet etdim. Âfiyet ve sıhhatim hakkında lütfen ve tenezzülen ibraz ve beyân buyurulan merhamet dolu sözlerinizden dolayı Ģefkatli ĢehinĢâhilerine teĢekkürat-ı minnettarânemi arz ederim. Henüz temamiyle iyileĢemedim. Fakat Ģimdiye kadar gördüğüm tedaviye memleketimin havasıyla birlikte iade-i sıhhat edecegimi ümid etmekteyim.‖ demiĢtir. Abdülhamid ise yazdığı telgrafta Ģu ifadeleri kullanmıĢtır: ―Çetine‘ye avdet buyurululduğuna dair telgrafname-i fehimânelerini kemâl-i memnuniyetle aldım. Bundan ve beyan olunan hissiyât-ı samîmiyeden dolayı teĢekkür ederim. Sıhhat ve âfiyet-i fehimânelerince tedavinin güzel havayla birlikte çok büyük faydası olacağına mutmainim. 996 991 .‖ BOA, Y.MTV, 135/84. BOA, Y.PRK.EġA, 23/83. BOA, Y.A.HUS, 344/109. BOA, Y.A.HUS, 344/117. BOA, Y.MTV, 135 /141. 992 BOA, Y.A.HUS, 348 /120. 993 BOA, Y.MTV, 141/6. BOA, Ġ.HUS, 46/1313za-18. 994 BOA, Y.A.HUS, 352/76. 995 BOA, Y.PRK.NMH, 9 /85. 996 BOA, Y.PRK.NMH, 9 /96. 184 ġubat 1907‘de de Sultan II. Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ne yazdığı telgrafla ―iade-i afiyet‖ temennisinde bulunmuĢtur997. Abdülhamid‘in, Prens Nikola‘nın yanı sıra onun eĢi ve çocuklarının sıhhatiyle de yakından ilgilenmesi, Abdülhamid-Nikola dostluğunun geliĢmesine yardımcı olmuĢtur. Prenses Milena, 1886‘da Abdülhamid‘e gönderdiği mektupta sıhhatte ve afiyette olduklarını söyleyerek teĢekkürlerini iletmiĢtir. Mektubun altında ise Nikola‘nın imzası bulunmaktadır998. Ayrıca Nikola, yazdığı baĢka bir mektupta, Prensesin sıhhatiyle ilgilenen Abdülhamid‘e müteĢekkir olduğunu beyan etmiĢtir999. Abdülhamid, Ġtalya Kralı Vittora Emanuel‘e gönderdiği bir mektupta kayınvalidesi için sıhhat temennisinde bulunmuĢtur. Bilindiği gibi, Ġtalya Kralı Vittora Emanuel‘in kayınvalidesi, Prens Nikola‘nın eĢi Karadağ Prenses‘i Milena‘dır1000. 1891‘de Prens‘in kızlarından birinin hastalığıyla ve yine Prensin büyük oğlu Danilo‘nun, Temmuz 1894‘te yakalandığı “su çiçeğî‖ hastalığıyla Abdülhamid, yakından ilgilenmiĢtir1001. Diğer taraftan, Prensin ikinci oğlu Mirko, Eylül 1897‘de bir trafik kazası geçirmiĢtir. Kazadan sağ kurtulan Mirko için, Çetine Osmanlı Sefiri kanalıyla bir mesaj göndererek, Mirko‘nun bu ölümcül kazadan sağ kurtulmasının verdiği sevinç paylaĢılmıĢtır1002. Kutlama Mesajları b. Yeniyıl kutlamaları: Abdülhamid‘in yeniyıl kutlamaları ise dostluğun geliĢtirilmesi adına bir baĢka vesiledir. Bu bağlamda, neredeyse her yıl kutlama mesajı gönderildiği anlaĢılmaktadır. Abdülhamid 1887 yılbaĢında gönderdiği ve Fransızca ―Son Altesse Le Prince du Montenegro‖ hitabı kullanılarak yazıdığı tebrik mesajında, 997 BOA, Y.PRK.NMH, 10 /31. BOA, Y.E.E., 46 /123. 999 BOA, Y.PRK.NMH, 10 /38 1000 BOA, Y.PRK.NMH, 9 /84 1001 BOA, Y.PRK.NMH, 4 /101. BOA, Y.PRK.NMH, 6 /47 1002 BOA, Y.A.HUS, 376 /65 998 185 Prensin, eĢi Prenses Milena‘nın, kızlarının ve oğullarının yeniyılını tebrik etmiĢtir. Abdülhamid yazdığı mektupta Ģöyle demiĢtir: ―Sâl-i cedid münasebetiyle zât-ı fehimanelerini tebrik eder ve bu vesile-i hasne ile zât-ı efhamileriyle zevce-i muazzezeleri Prenses Hazretlerinin ve muhadim-i kerâmlerinin seadet …temenniyat-ı hâlisânesinin tecdidiyle kesb-i mahzûziyet eylerim.‖ 1003 Karadağ Prensi, yılbaĢı münasebetiyle verdiği ziyafette, PadiĢahın kendisine gösterdiği iltifattan ne kadar memnun olduğunu anlatmadan geçememiĢtir1004. 1886 yılbaĢında Prens Nikola‘nın düzenlediği yılbaĢı balosunda Sultan Abdülhamid hakkında övücü ifadeler kullanmıĢtır1005. Bir sonraki yıl 1887 yılbaĢında bukez Abdülhamid‘in Nikola‘ya yazdığı yılbaĢı tebriğine Ģahit olmaktayız. Abdülhamid Fransızca ve hemen altında Osmanlıca çevirisiyle yazdırdığı mektupta Ģunları söylemiĢtir; “Sal-i cedid münâsebeityle zâtı fehimânelerini tebrik eder ve bu vesile-i hasne ile zâtı fehimâneleri ile zevce-i muazzezeleri Prenses Hazretlerinin mahâdim kerâimlerinin saadet hâli temenniyat-ı halisânesinin tecdîdiyle kesb-i mahzûziyet eylerim‖. (Bkz.Belge-5) 1901 yılbaĢında ise Prens, PadiĢahın yeniyıl kutlama mesejına yazdığı cevâbi mektupta Ģu ifadeleri kullanmıĢtır: ―Sene-i cedîdenin hulûsu vesilesiyle hakkımızda ibraz buyurulan iltifat-ı letâfaat-ı hazret-i ĢehinĢahilerinden dolayı Prenses Milena ile beraber zât-ı hümâyun-u mülükânelerine teĢekkürat-ı faika-i hâlisanemizi arz eyler ve temenniyât ve hissiyât-ı müntedarânemizden kabulünü zât-ı Ģevketsemat hazreti tacdârilerinden rica ederim1006.‖ Prens‘in PadiĢah‘a duyduğu saygıyı ve muhabbeti en net açıklayan sözler ise ġûrayı Devlet Âzalarından Turhan PaĢa‘ya yazdığı mektuptaki satırlarda gizlidir. Karadağ Prensi Nikola'nın Turhan PaĢa'ya yeniyıl münasebetiyle yazdığı cevabî iyi dilek 1003 BOA, Y.PRK.NMH, 3/70 BOA, Y.PRK EġA, 8/82 1005 BOA, Y.MTV, 73/169 1006 BOA, Y.PRK.NMH, 7/63 1004 186 mektubu ―hususi‖ olması hasebiyle de içinde zikredilen duyguların gerçekliği açısından önem arz etmektedir. Kendisi ve eĢi Prenses Milena adına yazdığı mektupta ―Bizi hatırlamakla gerçek bir vefâkârlık örneği gösterdiniz. Devletinizin temennileri bizim içi kıymetlidir.‖ diyerek Osmanlı yetkilileri tarafından kendisine gösterilen nezaketten ve teveccühten bahsederek, mektubunun sonunda, Sultan II. Abdülhamid ile bir saatlik konuĢma fırsatı bulma arzusunu da Ģu sözlerle dile getirmiĢtir: ―Oh! Zât-ı âsifâneleriyle biraz, yalınız bir saatcik konuĢabilsek zât-ı Ģevketmeâb Hazret-i ġahriyâri, hakpây-ı hümâyunlarına ne sâdık bir dost olduğumu bir kere daha kesb-i teminât buyuracaklardır.‖ 1007 Turhan PaĢa cevaben, Nikola‘nın bu arzusunu PadiĢaha ilettiğini ve Sultan Abdülhamid‘in, samimi iltifat dolu ifadelerden müteessir olduğunu yazarak görüĢme teklifinin yakında yerine getirileceğini söylediğini ifade ederek Ģunları söylemiĢtir: ―Kalem-i fehimâneleri hissiyât-ı kalbiyeyi tasvirde o mertebe beliğ esbiyandır ki bir tasvirâtı en âli Ģiâr derecesinde kalbi meshur eylemektedir. Ganimet-i akdes ve i‘zam hakkında bu sûret-i beliğânede izhâr buyurulduğunuz muhabbet-i hâlisa-i resmiyyey-i âcizlerini zât-ı fehimânelerine o derece meclûb eylemiĢdir ki taraf-ı asilânelerinden gördüğü müessir iltifata kıymet tasvir edememekdeyim1008.‖ PadiĢah ve Nikola arasındaki yeniyıl kutlama yazıĢmalarıda dikkat çeken diğer bir husus, PadiĢah‘ın, mesajlarında sadece Nikola‘ya değil, eĢi zevce-i muazzezeleri diye bahsettiği Prenses Milena‘ya da yer vermesidir. Nikola ise cevabî mektuplarında hem kendi adına, hem de Prenses adına teĢekkürlerini sunmuĢ, pek ziyâde memnun olduğunu belirtmiĢtir1009. Netice itibariyle Yeniyıl kutlamalarının Abdülhamid‘in tarafından yapıldığı görülmektedir. Zira Osmanlı kültüründe hem yeni yıl kutlaması diye bir adet olmaması hemde Hicri takvime göre hareket edilmesi nedeniyle kutlama mesajları Nikola‘dan 1007 BOA, Y.PRK.EġA, 39/41 BOA, Y.PRK.EġA, 39/41. 1009 BOA, Y.PRK.NMH, 9/13. BOA, Y.PRK.NMH, 9/61. 1008 187 değil Abdülhamid‘ten gelmiĢtir. Farklı takvimler kullanmalarına rağmen gönderilen bu kutlama mesajları ilgi çekicidir. Doğum Yıldönümü Kutlamaları: Doğum kutlamaları ve doğum yıldönümleri iki hükümdar arasında bir diğer diyalog vesilesydi. 1879 yılında Karadağ Prensi Nikola‘nın ikinci oğlu Mirko dünyaya gelince Sultan Abdülhamid, Nikola‘nın bu sevincini paylaĢmak istemiĢ ve tebrik mesajı göndermiĢti. ―Mumaileyhin tevellüdüyle husûlu tabii olan memnuniyetlerinden hasbel muhalesa hissadar olduğum gibi kemâl-i âfiyetiyle nâil ömr-ü tavil olmasını Cenâb-ı Hak‘dan temenni ederim.‖ diyerek dua etmiĢti. O günlerde yaĢanılan sınır ihtilaflarının da aĢılacağı ümidini taĢıdığını belirtmiĢtir1010. Görüldüğü gibi bu mesajlar aynı zamanda iki devlet arasındaki sorunların çözülmesi yönünde iyi dilek temennileri vazifesini de yürütmektedir. Karadağ Prensi, 1879 yılında ikinci oğlu Mirko doğduğunda, sevincini Abdülhamid ile paylaĢmıĢ ve ona bir oğlu olduğunu iletmiĢtir. Bunun üzerine Sultan Abdülhamid, yazdığı tebrik mesajında, Nikola‘yı kutlamıĢ ve Mirko için duada bulunmuĢtur1011. Karadağ Pensi‘nin, bilindiği gibi, üç oğlu vardır. Bunlardan birincisi, Prens Danilo‘dur ve 1871 yılında doğmuĢtur. Dolayısıyla Abdülhamid‘in hükümdarlığı dönemine denk gelmemektedir. Fakat 1879‘da doğan Mirko, ve 1889‘da dünyaya gelen Petar‘ın doğum haberleri, Karadağ Prensi için Abdülhamid‘le paylaĢılması gereken çok güzel haberlerdir. ġunu da unutmamak gerekir ki, pederĢâhi bir toplum özelliği taĢıyan Karadağ‘da erkek evlat, hanedanın devamiyeti anlamına geldiği için fevkalâde önemlidir. (Bkz. Resim-13) Doğum günü kutlamaları da iki hükümdar arasında yapılan yazıĢmalar arasındadır. Bilindiği gibi, Sultan Abdülhamid‘in doğum günü 21 Eylül 1842‘dir. Hicrî takvime göre ise 15 ġaban 1258‘dir. Hicrî takvime göre doğum günü kutlandığı için, Karadağ Prensi 15 ġaban 1301 (9 Haziran 1884)‘de Osmanlı Devleti‘nin Çetine Sefiri 1010 1011 BOA, Y.PRK.NMH, 1/55. BOA, Y.PRK.NMH, 2/57. 188 Ahmet Cevat PaĢa‘yı saraya davet etmiĢtir. PadiĢah onuruna verdiği ziyafette ―sıhhat-i humâyun Ģerefine‖ kadeh kaldırmıĢtır1012. Abdülhamid‘in 1890 yılındaki doğum günü münasebetiyle, Karadağ Prensi tarafından gönderilen bir diğer kutlama mesajında kullanılan ifadeler, dikkat çekicidir. Prens, mektubunda Ģunları söylemiĢtir: ―Benim Ģevketlüm velâdet bâhir-i saâdet-i Ģehriyârilerinden dolayı Ģan ve Ģirket-i saadet ve ikbal hazret-i tacdâri içun ifa itmekde bulunduğum ed‘iyyei- hayyriyye ile tebrikat-ı halisânemin hüsnü kabûlünü niyaz ederim1013. Sultan Abdülhamid ise, Hicrî takvime göre, kendisinin 45. yaĢ gününü kutlayan Prens Nikola‘ya aynı nezaketle yazdığı teĢekkür mektubunda: ―Velâdetimiz münasebetiyle ibraz-ı iĢar buyurulan hissiyât-ı âliye ve tebrikat muhalasat ayât-ı fehimânelerine cidden ve hakîkaten beyân-ı memnûniyet ile hakk-ı âli fehimânelerindeki murat-ı latifîdeme ve hakkı izhar buyrulan hissiyât-ı dostanelerine olan îtimad-ı kâmileme mazhar olmanızı ve bu vesileyle hakkımda ibraz muhabbet eyleyen ahâli-i Ģecianıza selâmımı tebliğ buyurmanızı zât-ı fehimânelerinden ricâ ederim.1014‖(Bkz. Belge-3) Karadağ Prensi, Abdülhamid‘in doğum gününü kutlamak için Çetine Sefirini sarayına çağırdığı gibi, bazen de Çetine Sefâretine bir temsilci göndererek tebriklerini bildirmiĢtir1015. Bayram Tebrikleri: Bayram günlerinin, tüm Ġslâm âleminde olduğu gibi, Osmanlı Devleti‘nde de çok özel bir yeri vardır. Bu özel günlerde, Prens Nikola‘nın II. Abdülhamid‘e kutlama ve tebrik mesajları gönderdiği tespit edilmiĢtir. Nikola 6 Ağustos 1883‘te dînî bayram vesilesiyle gönderdiği tebrikte Ģunları söylemiĢtir: ―Zât-ı Ģevketmeâb hazreti padiĢahilerinin ı‘yd münâsebetiyle tebrikâtı İhtiramkârânemi zât-ı akdesi hümâyunlarının mesudet-i Ģahaneleriyle devleti zî kudretlerinin saadet hâli hakkındaki 1012 BOA, Y.A.HUS, 178 /76. BOA, Y.PRK.NMH. 4 /70. 1014 BOA,Y.PRK.NMH. 3 /48 1015 BOA, Y.A.HUS, 234 /144 1013 189 temmenniyât-ı hâlisânemi lütfen kabul buyurulmalarını rica ederim. ĠĢbu hissiyat-ı zât-ı Ģahânelerin olmaktayım Ģifâhen beyan edebilmek zamanının takrib etdiğini görmekle bahtiyar 1016 .‖ Prens Nikola, bayram tebriklerini sarayından yaptığı gibi, bazen de bizzat elçiliğe giderek kutlamıĢtır. Onun, Ġslam âleminin ve PadiĢahın bayram gününü kutlamak için göstermiĢ olduğu içten tutuma bir örnek de, 1886 yılının Temmuz ayında yaĢanmıĢtır. Bütün müslümanların bayram günü kutladığı günlerde Prens Nikola, romatizma hastalığından muzdariptir ve bir müddettir dıĢarı çıkamamıĢ ve yüyüyememiĢtir. Kendisini biraz iyi hissedince, arabasıyla dolaĢmaya çıkmıĢ ve Osmanlı Çetine Sefarethanesi‘nin önünde arabasını durdurarak ziyarette bulunmuĢtur. Merdivenleri çıkamadığı için hemen orada, PadiĢah‘ın ve tüm Müslümanların bayramını tebrik etmiĢtir1017. Cülus kutlamaları: Cülus, kelime anlamıyla ―oturmak‖ anlamına gelmektedir ve Osmanlı Devleti‘nde Ģehzadelerin tahta çıkmalarına verilen addır. ġehzadeler tahta çıkınca cülus bahĢiĢi dağıtırlardı. Bu, baĢlangıçta padiĢahların bir ―ihsanı‖ Ģeklindeyken, daha sonraları zorla alınan bir ücret hâlini almıĢtır. Her ne kadar Yeniçeri Ocağı‘nın kaldırılmasıyla birlikte bu âdet tarihe karıĢsa da, PadiĢah II. Abdülhamid tahta çıktığında, 60.000 altın tutarında cülus bahĢiĢi dağıtmıĢtır. Aslında dinî hadiseler dıĢında bir yıldönümü kutlamasından söz edilememektedir. Fakat II. Abdülhamid, gerek cülus yıldönümlerine gerekse doğum yıldönümlerine ayrı bir önem vermiĢtir1018. Cülus yıldönümlerinde II. Abdülhamid, mâbeyne çıkarak vekillerin, vezirlerin, müĢirlerin ve yabancı sefirlerin tebriklerini kabul eder, akĢam da harem halkı ve aile fertleriyle tebrikleĢirdi. Cülus kutlamalarının belki de en dikkat çekicisi 25. yıl kutlamalarıdır. Sultan Abdülhamid, bu törende ġale KöĢkü‘nde kabul ettiği her elçinin ülkesinin millî marĢını çaldırarak ve o ülkenin niĢanını takarak kutlamaları ve hediyeleri kabul etmiĢtir1019. 1016 BOA, Y.PRK.NMH, 2 /49. BOA, Y.A.HUS, 349 /56. 1018 Abdülkadir Özcan, ―Cülûs‖, DĠA, C.8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 113 1019 AyĢe Osmanoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, Ġstanbul 2008, s. 85 1017 190 Karadağ Prensi‘nin cülus yıldönümü kutlamalarının hiçbirini kaçırmamıĢtır. Bu kutlamaları, dostluğun geliĢmesi ve iki ülke iliĢkilerinde yaĢanılan sorunların aĢılması için bir vesile ve bir fırsat olarak görmüĢlerdir. Örneğin; 1885 yılı Ağustos ayında yapılan cülus yıldönümü kutlamalarında, Prens‘in gönderdiği tebrik mektubuna cavaben PadiĢah; ―Zât-ı asilâneleriyle handân-ı âlilerinin saadet hallerini temenni ederim‖ demiĢ ve teĢekkür etmiĢtir1020. Prens Nikola, bu nazik mektuba; ―Samimi sadakat hislerim bir kat daha arttı.” diye karĢılık vermiĢtir1021. 1885 yılı cülus kutlamaları Ģenliklerle devam etmiĢtir. ġenliklerin bir diğer mekânı ise Emirgan‘da Karadağ Prensi‘ne ihsan buyrulan sahilhanedir. Diğer taraftan, Karadağ‘da da cülus Ģenlikleri ve kutlamalar yapılmıĢtır. Abdülhamid, 10 Eylül 1885‘te yazdığı telgrafnâmede, bu Ģenliklerin iki ülke arasındaki dostluğun ―mevcud olan revâbıta halise-i dostânenin bir delili‖ olduğunu söylemiĢtir1022. Gerçekten de gerek cülus kutlamalarında gerekse de padiĢahın doğum günü kutlamalarında sergilenen ortak Ģenlik tablosu dostluk iliĢkilerinin bir delilidir. 1 Eylül 1890 tarihi, Hicrî takvime göre 16 Muharrem 1308, yani, Hicri yılbaĢı iken Rumî takvime göre 20 Ağustos 1306 olup PadiĢah‘ın cülus yıldönümüdür. Dolayısıyla hem yılbaĢı kutlamaları hem de cülus yıldönümü kutlamaları aynı zamana denkgelmiĢtir. Ġstanbul‘daki kutlamalar bir tarafa, ilginç olan, Podgoriça‘daki Karadağlılar tarafından yapılan kutlamalardır. PadiĢahın cülûsu nedeniyle Karadağlılar tarafından Podgoriçe‘de top atıĢı yapılmıĢ ve kandiller yakılmıĢtır1023. Karadağ Prensi, cülus günlerinde Ġstanbul‘da bulunan elçisini görevlendirerek gerekli muamelenin yapılmasını istemiĢtir1024. 1901 yılındaki cülus kutlamalarında Karadağ Prensi, PadiĢaha övgüler yağdırarak cülusunu tebrik etmiĢ ve saltanatını medhetmiĢtir. PadiĢahın kendisini, ―Güzel ve üstün nitelikleriyle meftûn ve hayran bıraktığını‖ söyleyerek mektubunu Ģu duayla tamamlamıĢtır: 1020 BOA, Y.PRK NMH, 3/21 BOA, Y.PRK NMH, 3/21 1022 Belgenin Osmanlıcası ve Fransızcası ayrı dosyalardadır. Osmanlıcası için bkz. BOA, Y.PRK NMH, 3/21. Bu belgenin Fransızcası için bkz. BOA, Y.PRK.NMH, 3/22 1023 BOA, Y.PRK UM, 18/38 1024 BOA, Y.MTV, 206 /37 1021 191 ―Gününü ihata iden iĢbu rûz-u mâsivada senakâr Ģükrügüzarleade Cenâb-ı Kadir-i Mütâllık‘ın zât-ı Ģahânelerine atvel-i ömür ile mâmur buyurması içun yargâh-ı kibriyaya ezel-i can-ı arz daavât idiyorum1025.‖ Sultan Abdülhamid‘in 1905 yılındaki cülus yıldönümü münasebetiyle, Karadağ‘ın NikĢik kentinde de kutlamalar yapılmıĢtır. Prens Nikola kendi ikâmetgâhının salonunda bir ziyafet vermiĢ ve PadiĢahın cülus yıldönümünü tebrik etmiĢtir1026. Bir sonraki yıl yani 1906‘da Prens Nikola, Abüdlhamid‘e yazdığı mektupta, Ġstanbul‘a iki defa geldiğini hatırlatarak, o iki ziyareti de yâd etmiĢtir. Abülhamid ise cevabî telgrafında ―Yaptığımız mülâkâtın hâtırasını yâd ile mahzuz bulunğumu beyân ederim.” demiĢtir1027. AnlaĢılacağı üzere cülus yıldönümlerinde gönderilen mesajlarda, diplomatik dilin yanında nazik ve samimi bir üslup da sezilmektedir. Kutlama mesajlarının gönderilme nedenini oluĢturan bir diğer husus ise isim günleridir. Karadağ‘da isim günü, özel günlerden birisi olarak görülmektedir. Bu günde Karadağ‘ın baĢkenti Çetine‘de Ģehrin en büyük kilisesinde dualar okunur, askerî ve mülki erkân resmî kıyafetleriyle hazır bulunurdu. Ardından sarayda kabule devam eden Karadağ Prensi, aralarında Osmanlı Devleti‘nin Çetine elçisininde bulunduğu elçilerle tek tek ilgilenirdi1028. Diğer taraftan Petroviç Hanedanı‘nın ikiyüzüncü yıldönümü olan 1896 senesinde, Çetine‘de Ģenlikler planlanmıĢtır. Bu Ģenliklerde kulanılmak üzere Prens Nikola, çadırlar istemiĢ ve seraskerlik tarafından bu çadırlar hiç vakit kaybedilmeden gönderilmiĢtir1029. Osmanlı Sefiri de Hâriciye Nezâreti‘nin talimatıyla kutlamalara katılmıĢtır1030. Prens Nikola‘nın prenslikte 40. yılı kutlamaları da iki liderin mektuplaĢmalarına sahne olmuĢtur. Abdülhamid, Nikola‘ya tebrik mesajı gödererek bu özel gününde onu yalnız bırakmadığını göstermiĢtir. Nikola‘nın, 40. yıl dolayısıyla yazıĢmalarda artık altes royal ünvanının kullanılmasını ima etmesi üzerine Meclis-i Vükelâ‘da konu 1025 BOA, Y.PRK.NMH, 8 /68 BOA, Ġ.HUS, 133 /1323/B-12 1027 BOA, Y.PRK.NMH, 10 /1 1028 BOA, Y.A.HUS, 343 /77 1029 BOA, Y.PRK.BġK, 47/17 1030 BOA, Y.MTV, 145/132 1026 192 tartıĢılmıĢ1031 ve Abdülhamid‘in göndereceği 1032 kullanılmasına karar verilmiĢtir telgrafta altes royal unvanının . Altes Royal ünvanı, prens ve prensesler için kullanılmakta olan bir hitap Ģeklidir. ―His highness ya da her highness‖ diye baĢlayan bir telgrafnâme-i hümayun gönderilmesinin sembolik bir anlamı da söz konusudur. II. Abdülhamid, çektiği telgrafta hem altes royal ünvanını kullanmıĢ, hem de tebriklerini bildirmiĢtir. Karadağ Prensi ise bu son derece anlamlı telgraftan duyduğu memnuniyeti PadiĢaha iletmiĢtir1033. Evlilik Kutlamaları : Evlilik kutlamaları, iki lider arasında yapılan yazıĢmalarda önemli bir yer tutmaktadır. Karadağ Prensi I. Nikola, Prenses Milena‘yla 8 Kasım 1860‘ta küçük bir Ulah kilisesinde evlenmiĢlerdi. Evlendiği yıllarda henüz selefi Danilo‘nun öldürülmesinin yası tutuluyordu. Bu nedenle Ģenlikli bir düğün olmamıĢtı1034. Çetine Sefiri Cevat PaĢa, Kasım 1885‘te Prens‘in evlilik yıldönümünü haber verince1035 Sultan Abdülhamid bir telgraf yollayarak evlilik yıldönümlerini kutlamıĢtır. Nikola ise Ailesi hakkında iyi niyeti ve iltifatları için teĢekür ederek Ġstanbul‘a seyahat etmek istediğini dile getirmiĢtir1036. Prenses Zorka ve Prens Petar Karadjordjeviç’in Düğünleri: Prenses Zorka, Prensin en büyük kızıdır. Petersburg‘da eğitim gördüğü sırada Karadağ‘a dönmeden evvel Sırbistan Prensi Petar Karadjordjeviç ile niĢanlanmıĢtır. Prens Nikola‘nın bu evlilikleri, diplomatik ve stratejik evlilik olarak değerlendirmedeki mahareti bilinen bir gerçektir1037. Abdülhamid, kızının evliliği için Petersburg‘a giden Karadağ Prensi‘ne teveccühte bulunmuĢ, Nikola ise bu teveccühün devamını dilemiĢtir1038. Ayrıca 11 Ağustos 1883‘te Prens‘in birinci Ġstanbul ziyaretinin hemen öncesinde, Çetine‘de dünya 1031 BOA, Ġ.HUS, 83/1318R-073 BOA, Ġ.HR, 368/1318R-18 1033 BOA, Y.PRK.NMH, 8/54 1034 Marco Houston, age, s.27 1035 BOA, Y.E.E., 46/137 1036 BOA, Y.PRK.NMH, 3/34 1037 Marco Houston, age, s.180-183 1038 BOA, Y.PRK EġA, 9/92 1032 193 evine giren çifte, Abdülhamid çok görkemli ve muhteĢem bir takı hediye etmiĢtir. Bu muhteĢem takı, düğünde kendisine verilen en görkemli hediyedir1039. Prenses Elena (Jelena) ve İtalya Prensi Vittorio Emmanuel: Jelena (Elena) ile Ġtalya Kralı‘nın oğlu Prens Vittorio Emmanuel‘in Çetine‘de niĢanlanması Ģerefine Ģenlikler düzenlenmiĢtir. 18 Ağustos 1896 ve 24 Aralık 1896‘da Roma‘da düzenlenen bir düğünle evlenmiĢlerdir1040. Prens Vittorio Emmanuel ile Karadağ Prensi‘nin kızı Prenses Elena‘nın Roma'da gerçekleĢtirilen düğün merasiminde, PadiĢahı temsilen Osmanlı Devleti‘nin Roma Sefiri görevlendirilmiĢ ve tebrikleri kendilerine iletmiĢtir1041. Ġtalya Prensi Victor Emmanuel, Prenses Elena ile birlikte, Ekim 1896‘da Ġstanbul‘a gelmiĢler, PadiĢahın özel ilgisiyle karĢılanmıĢlardır. Bu ilginin nedenlerinden biri, Nikola‘nın kızı ve damadı olmalarıdır1042. 1900 öldürüldüğünde1043 veliahtı yılında Vittorio Ġtalya Emmanuel Kralı ve Umberto‘nun eĢi Prenses suikasla Elena Ġstanbul‘daydılar1044. Abdülhamid‘in özel misafirleri olarak bulundukları sırada, kral ilan edilen Vittorio ve İtalya Kraliçesi (Regina Elena) ünvanını alan Elena, tarihi bir gün yaĢamıĢlardır. Prenses Anna ve Prens Franz Joseph Battenberg : Karadağ Prensi‘nin yedinci çocuğu olan Anna , Battenberg Prensi Franz Joseph Battenberg ile 1897‘ de evlenmiĢtir. Çetine‘de düzenlenen merasimle dünya evine giren çiftin hiç çocukları olmamıĢ; ama mutlu bir evlilikleri olmuĢtur. II. Abdülhamid‘in de temsilci göndermek suretiyle katıldığı merasime1045 iĢtirak eden ülkeler arasında Rusya, Avusturya, Macaristan, Sırbistan da vardır. 1883‘te Prenses Zorka‘nın düğününden bu yana Çetine‘de düzenlenen ilk düğün olma özelliğini taĢımaktadır. Mütevazi bir düğün olmuĢtu. 1039 Marco Houston, age, s. 186 BOA, Y.MTV, 145 /63 1041 BOA, Ġ.HUS, 50 /1314/Ca-23 1042 BOA, DH.MKT, 2372 /64 1043 BOA, Y.A.HUS, 409 /22 1044 BOA, DH.MKT, 2372/64. Ġtalya Kralı Umberto‘nun ölüm haberi Abdülhamid‘e Vittoria Emanuelle ile birlikte tiyotra izlerken verilmiĢti. Abdülhamid tiyatro çıkıĢı kendisine Krallara hitaben kullanılan ―Majeste‖ ifadesini kullananmıĢtı. Lakin ilk etapta bunu fark etmeyen Vittoria Emanuelle neden sonra 101 pare top atıĢı yapılınca Krallığının kutlandığını anlamıĢtır. Sermet Muhtar Alus, ―Yıldız Sarayında Opera ve Operetçiler‖, Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan 1952, s. 785-787 1045 BOA, Y.A.HUS, 373/97. 1040 194 Bilindiği gibi, kraliyet ailelerinin evlilikleri aynı zamanda siyasi anlamlar da içeriyor ve evlilikler yoluyla ittifaklar söz konusu oluyordu1046. Prensin Büyük Oğlu Danilo’nun Evlenme Merasimi: 27 Temmuz 1899‘da Prens Nikola‘nın Ġstanbul gezisinden hemen önce Çetine‘de Prens Danilo‘nun evlenme merasimi vardır ve Mecklenburg-Strelitz Grand Dükü Adolf V. Friedrich‘in kızı DüĢes Jutta Mecklenburg ile dünya evine girmiĢtir. Törene büyük bir önem veren II. Abdülhamid, tören için Çetine‘ye bir ekip göndermiĢtir. Bu evliliği PadiĢah adına kutlamak ve hediyeler takdim etmekle görevlendirilen ekipte ġâkir PaĢa ve Tevfik Bey vardır1047. Törenle ilgili bir rapor hazırlayan Mehmet ġâkir PaĢa, bu raporu PadiĢaha sunmuĢtur1048. Ayrıca törende PadiĢah nâmına takdim edilen hediyeler, herkesi ĢaĢırtmıĢtır. Svenska Dagblad gazetesi, düğünde verilen hediyeler hakkında yayın yaparak Sultan II. Abdülhamid‘in, Prenses Jutta dö Mecklenburg‘e bir gerdanlık hediye ettiğini, birinci dereceden Şefkat Nişanı takdim ettiğini, Prens Danilo‘ya ise birinci rütbeden “Nişanı Âli Osman” verdiğini yazmıĢtır. Gazete ayrıca, Prens Nikola‘ya yüksek meblağda paranın ―ikraz‖ değil ―ihdâs‖ edilmesinin ĢaĢkınlıkla karĢılandığını belirterek, eski iki düĢmanın bu derece dostane bir tavır sergilemelerini ―gizli anlaĢma‖ sinyali olarak yorumlamıĢtır1049. Danilo‘nun evlilik merasimi Osmanlı basınında da yer bulmuĢ ve tören, detaylarıyla anlatılmıĢtır1050. Prensin Oğlu Mirko’nun Evlenme Merasimi: Prens Nikola‘nın küçük oğlu Prens Mirko ile Alexander Kostantinovich‘in kızı Natalija Kostantinovic, Çetine‘de 25 Haziran 1046 Marco Houston, age, s. 225-227 BOA,Y.PRK.NMH, 8/3 1048 BOA, Y.E.E., 13/15 Ġsveç‘te yayınlanan günlük gazete 1049 Bu gazetede yayınlanan söz konusu makale Osmanlıcaya çevrilerek Berlin Sefiri tarafından PadiĢaha iletilmiĢtir. BOA, Y.A.HUS, 399/37 1050 Ayrıca bu evlilik haberi Malumat Gazetesi‘nin 2 Ağustos 1899 tarihli nüshasında birinci sayfadan Danilo ve Milena‘nın fotoğrafları basılarak haber yapılmıĢtır. Fotografın altında ―Karadağ Prensi’nin büyük mahdumu olub bukere resmi izdivacları icra edilen Prens Danilo hazretleriyle refika-i muhteremesi Milena Hazretleri‖ yazılmıĢtır. Malumat, 25 Ra 1317(Hicri), 2 Ağustos 1899 s. 1. Ġkdam Gazetesi de bu törene 3 Ağustos‘ta birinci sayfasından vermiĢ ve büyük bir sütün ayırmıĢtır. 30 Temmuz ve 1-3 Ağustos 1899 tarihli nüshalarında söz konusu bu evlilikten bahsedilmiĢtir. Ġkdam, 30 Temmuz 1899, s. 2. 1 Ağustos 1899 s. 2. 3 Ağustos 1899, s. 1. 1047 195 1902‘de evlenmiĢtir1051. Bilindiği gibi Mirko, ailenin ikinci erkek evladıdır. Danilo‘nun hiç çocuğu olmayınca, hanedanın devâmiyeti için Mirko‘yu el üstünde tutan Nikola, onun evliliğine de çok büyük bir önem vermiĢtir. Abdülhamid‘in Prens Mirko‘ya gösterdiği misafirperverlik, 1899 Ağustosu‘nda yaptıkları Ġstanbul ziyaretinde kendini göstermiĢtir. Mirko, annesi ve babasıyla geldiği o yıl, Abdülhamid tarafından onurlandırılmıĢ ve kendisine çeĢitli hediyeler ve Murassa Mecidi NiĢanı verilmiĢtir1052. Abdülhamid’in kızı Zekiye Sultan'ın Evliliği ve Nikola’nın Tebriği: Karadağ Prensi, Abdülhamid‘in, kendi çocukları için gösterdiği bu ilgiden memnundur. Prens Nikola, Sultan Abdülhamid‘den gördüğü nezakete, nezaketle mukabele etmiĢtir. O da Abdülhamid‘in kızı Zekiye Sultan‘ın, Plevne kahramanı Gazi Osman PaĢa‘nın oğlu Nureddin PaĢa ile evlenmesi1053 münasebetiyle Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı Mösyö Plamenatz vasıtasıyla kutlama memnuniyetini bildiren bir cevap yazmıĢ mesajı 1054 göndermiĢtir. Abülhamid ise, ve böylece iki lider dostluklarını pekiĢtirmiĢlerdir. I. ĠYĠ ĠLĠġKĠLERĠN HALKA YANSIMASI Prensin Abdülhamid ile olan dostluğu, onun ve Karadağ halkının Osmanlı askerine bakıĢ açısını da değiĢtirmiĢtir. Ġstanbul ziyaretinden yaklaĢık bir yıl sonra, Kasım 1884‘te Berane‘den Tuzi‘ye giden Osmanlı askerine Karadağ Prensi, büyük bir ziyafet vermiĢtir. Bu ziyafet sırasında Karadağ halkının yaptığı hizmet ve Osmanlı askerine gösterilen hürmet1055 nedeniyle Prensin harp yâveri Mösyö Livaç‘a Mecidi NiĢanı verilmiĢtir1056. ĠĢte bütün bunlar, Prensin Abdülhamid‘le olan dostluğunun tabana doğru bir yansıması olarak görülebilir. Mustafa Âsım PaĢa'ya ve Asâkir-i ġahâne‘ye 1051 BOA, Y.A.HUS, 429 /51 BOA, Ġ.TAL, 184 /1317/R-084. 1053 BaĢbakanlık Osmanlı ArĢivi‘nde zikredilen belge hakında katalogda Aliye Sultan diye bahsedilmektedir. Fakat belgenin içeriğinde her hangi bir isim geçmemektedir. BOA, Ġ.DH., 1122/87682, 12/C/1306 (Hicrî) Ayrıca o dönemde padiĢahın kızlarından evlenen bir isim vardır. O da Zekiye Sultan‘dır. AyĢe Osmannoğlu, Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitap, Ġstanbul 2008, s. 263, 1054 BOA, Y.PRK.NMH, 4/32. 1055 BOA, Y.PRK.TKM, 8/13 1056 BOA, Ġ.HR, 295/18666 1052 196 karĢı gösterilen bu ―hürmetkâr‖ tutum, problemlerin çözümü adına atılmıĢ önemli bir adımdır1057. Üst düzey iliĢkilerdeki dostane tutumun tabana yayılmaına bir diğer örnek de Osmanlı- Karadağ sınırında yaĢanmıĢtır. Karadağ sınırında bulunan Osmanlı kulelerinde, Berane‘de meydana gelen hadiseler nedeniyle erzak sıkıntısı çekildiği sırada, sınırın diğer tarafındaki Karadağlılar Osmanlı askerlerine bir kuzu hediye etmiĢlerdir. BaĢka bir karakolda bulunan Osmanlı askerine de yine erzaksızlık nedeniyle Karadağ halkı tarafından bir çuval un hediye edilmiĢtir. Osmanlı askeri, her ne kadar bu hediyeleri kabul etmemekte dirense de Karadağlılar da vermekte ısrar etmiĢlerdir. Israrlar üzerine Yâverân-ı Hazreti ġehriyâriden Ferik Sa‘deddin PaĢa, hediyeleri nezâketen kabul etmiĢtir. Verilen bu yiyeceklere ve gösterilen hürmete karĢılık,Osmanlı Devleti, kendi askerleri için gönderdiği erzaktan, Karadağ halkına kuzu ve un vermiĢtir1058. Bu tarz bir yaklaĢım Podgoriça‘da da yaĢanmıĢtır. Mart 1892‘de Podgoriça‘ya gelen Prens, bölgedeki Osmanlı askerlerinden çadır talep etmiĢ ve talep yerine getirilmiĢtir1059. Yine Prens Nikola‘nın Osmanlı Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘yı da beraberine alarak yapacağı yurt içi gezisinde Podgoriça yakınlarında ihtiyaca binaen ĠĢkodra Valiliği‘nden istediği çadırlar Prense derhal tahsis edilmiĢtir1060. Osmanlı Askerlerinin Karadağlılar tarafından misafir edilmesine bir örnekte 1894 yılında Vasojeviçi‘de yaĢanmıĢtır. Üç nehrin birleĢtiği ağaçlı tepelerin arasında bulunan Vasojeviçi, Karadağ sınırları dahilinde Andrijevica nahiyesine bağlı bir köydür. Osmanlı toprağı olan Berane ise Andrijevica‘nın sınır komĢusudur. W. H. CozensHardy, 1894‘te geldiği bölgede Osmanlı Karadağ sınırında Osmanlı askerlerinin Karadağlı memurlar tarafından misafir edildiğini anlatmıĢtır. ―CümbüĢ içinde bir fırsat doğmuĢtu bize.‖ diyen W. H. Cozens-Hardy, Osmanlı askerlerinin misafir edilmek üzere ikiĢer ikiĢer barakalara dağıtıldığını anlatmıĢtır: “İşin rahat tarafı, Türklerin hiçbirisi tek kelime Karadağca bilmiyorlardı. Barışın gücü baskın gelmişti. Ekmek yüklü 1057 BOA, Y.E.E., 46/110 BOA, Y.PRK.ASK, 140/8 1059 BOA, Y.PRK.ASK, 80/74 1060 BOA, Y.E.E., 86/74 1058 197 atın gecikmeli olarak gelişinden sonra, oradaki bütün insanlar, o geceyi bizim barakada toplanarak geçirdi.” Yakılan ateĢin etrafında Ģarkılar söylenmiĢ, kuzu çevirme yapılmıĢ ve elmalar yenmiĢtir. “Hiç kimsenin bizi rahatsız etmediği bir geceydi. Düşmanlıklar bir anda yok olmuştu.” diye tarif edilen bu hadisenin ertesi sabahı Karadağlılar, misafirlerine Türk sınırına kadar eskortluk yapmak istemiĢlerdir. Karadağlılar, bütün gece yapılan güzellikler için teklif edilen ücretleri kabul etmemiĢlerdir1061. Bu da gösteriyor ki, bir barıĢ ortamı ve diyalog ortamı olduğu takdirde iki kesim arasında bir sorun kalmayacak, karĢılıklı iyi niyetle sorunlar aĢılabilecektir. Abdülhamid ve Nikola arasındaki dostana iliĢkilerin halka olumlu yansımasına önemli bir örnek de Abdülhamid‘in doğum günü kutlamalarında yaĢananlardır. Abdülhamid‘in doğum günü kutlamalarına, Karadağ halkının da büyük bir iĢktiyakla katıldığı ve Ģenliklere iĢtirak ettiği görülmüĢtür. 1902 yılında Karadağ‘da seyahat için bulunan iki Ġngiliz seyyah da Abdülhamid‘in Karadağ‘daki doğum günü kutlamasına Ģahit olmuĢtur. Halkın duygularındaki karmaĢıklığı göz önünde bulundurarak Sultan için yapılan doğum günü merasimine ĢaĢıran gezginler, hayretlerini gizleyememiĢlerdir. O sabah kasabanın bütün devlet görevlilerinin Türk Konsolosluğu‘na uğradığını belirten Ġngiliz seyyahlar, bir alay tertip edilerek hep birlikte Karadağ sancağıyla baĢ camiye kadar büyük bir tören düzenlendiğini ifade etmiĢlerdir. DönüĢlerinde hanedan selamı kaleden ateĢlenmiĢ, akĢamleyin hava karardığında kasaba ıĢıklarla aydınlatılmıĢtır. ―Bu, hiç kimsenin unutamayacağı harikulâde bir manzaraydı.‖ diyen seyyahlar, her evin penceresinde, hem de Prens‘in emriyle kandiller yakıldığını ifade etmiĢlerdir. Pazar yeri ve SavaĢ Anıtı‘nın lambalarla çevrelendiğini anlatan seyyahlar, bunlar arasında belki de en etkileyici sahnenin, kasabanın hemen arkasında bulunan küçük tepedeki aydınlatma olduğunu söylemiĢler ve Ģöyle devam etmiĢlerdir: 1061 W. H. Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol.4, No:5, (Nov. 1894), s. 394-395 198 ―Bu tepe, kasabayı yukarıdan görüyordu. Sıra sıra fenerlerle boydan boya aydınlatılmıĢtı. Caddelerde Türkler, Arnavutlar ve Karadağlılar kalabalıkta birbirlerine karıĢıyorlardı. sınıftan insan sadece bir geceliğine de olsa barıĢ içinde eğleniyorlardı‖ Her 1062 . Ülgün‘de ise, Karadağ vapurlarının Müslüman kaptanları, herhangi bir zorlama olmaksızın, gemilerini bayraklarla donatmıĢlardır1063. AnlaĢılacağı üzere Karadağ‘da hem Arnavutlar, hem de Karadağlıların Abdülhamid‘in doğum gününü büyük bir coĢkuyla kutlamaları iki halk arasında kaynaĢma vesilesi olmuĢtur. Kutlamaların ortak yapılması ise iĢin ayrı bir boyutudur. J. OSMANLI DEVLETĠ ĠLE KARADAĞ ARASINDAKĠ YARDIM FAALĠYETLERĠ a. Karadağ‟a Osmanlı Mâli Yardımı Karadağ, bilindiği gibi, bulunduğu konum itibarıyla çok verimsiz topraklara sahiptir. Ayrıca ekonomik darboğazda olan Karadağ, kimi zaman açlık ve kıtlıkla boğuĢmaktadır. Böyle bir durumda Karadağ‘a iki sene vadeli hazine senetleri ile borç verilmiĢtir1064. Karadağ, 40 bin liralık ihtiyacı için Osmanlı Devleti Maliye Hazinesini kefil göstermiĢtir. Her ne kadar ―himmete muhtaç bir hâlde iken baĢkasına himmeti esirgemediği‖ için yoğun eleĢtirilere maruz kalsa da, Abdülhamid, tüm bunlara rağmen Karadağ‘la iliĢkilerini iyi tutmaya çalıĢmıĢtır1065. 1892 yılında Karadağ, kurak geçen bir yılın ardından çok fakirleĢmiĢtir. Ġtalyan, Venedik ve ĠĢkodra tüccarlarına, Osmanlı Posta ve Telgraf Ġdaresine, AvusturyaMacaristan Posta ve Telgraf Ġdaresine ödenmek üzere toplam 108 bin florine, yani 10 bin Osmanlı lirasına ihtiyacı vardır. Her sene Avusturya‘nın yol yapımı için verdiği 32 bin florin (3800 Osmanlı lirası) kesilince, Karadağ Maliyesinin dengesi bozulmuĢtur. 1062 Reginald Wyon, Gerald Prance, The Land Of The Black Mountain Adventures Of Two Englishmen in Montenegro, Methuen&Co, London 1905, s. 245-246. 1063 BOA, Y.PRK.HR, 19 /3. 1064 BOA, Y.PRK PT, 4/65. 1065 Süleyman Kani Ġrtem, Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı 1, Haz: Osman Selim Kocahanoğlu, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 141. 199 Avrupa‘da mali kurumlar gezilmiĢ, Viyana, Paris ve Bürüksel bankalarından olumlu yanıt alınamamıĢtır. Borç için Venedik tüccar ve sarrafına da müracaat eden Karadağ Maliye Nâzırı olumlu bir yanıt alamamıĢ, bir türlü gerekli parayı bulamamıĢtır. Üstelik, Karadağ memurlarının maaĢları yedi aydır verilememektedir. Esnaf da bu durumdan çok rahatsızdır ve ―sızlanmağa‖ baĢlamıĢtır. Bunun üzerine Karadağ Prensi, Dersaadet Sefiri Mösyö Bakiç kanalıyla Sultan Abdülhamid‘e durumu iletince, Osmanlı Bankası‘ndan ihtiyaca karĢılık ‗10 bin Napolyon‘luk küçük bir istikraz akdi imzalanmıĢ ve böylece Karadağ Maliyesi, içinde bulunduğu buhrandan kurtarılmıĢtır. Mösyö Bakiç, NikĢik‘te bulunan Nikola‘ya durumu haber verince, Prens Nikola çok memnun olmuĢ ve teĢekkürlerini bildirmiĢtir1066. 25 Ocak 1898‘de Osmanlı Devleti‘nin kefil olmasıyla1067 Osmanlı Bankası‘ndan 25 bin Fransız altını, yani 500 bin frank borç anlaĢması yapılarak söz konusu para 5 sene zarfında her sene 100 bin frank geri ödenmek koĢuluyla Karadağ‘a verilmiĢtir. Karadağ‘ı Dersaadet Sefiri Mitar Bakiç‘in, Osmanlı Devleti‘ni ise Maliye Nâzırı Tevfik PaĢa‘nın temsil ettiği bir anlaĢma, Osmanlı Bankası ile yapılmıĢtır1068. 1321‘de Karadağ‘a tekrar avans verilmiĢ1069 ve bu avans Osmanlı hükûmetinin kefâlet ve teminatıyla verildiği için miktarı Hazinece kapatılmıĢtır1070. Mabeyn-i Hümâyun BaĢkitâbetinde çalıĢan Tahsin PaĢa, hatıratında, Abdülhamid‘in Prens Nikola‘ya iki defa 20 bin altın hediye ettiğini belirtmiĢ,1071 ayrıca, her yıl 400 liralık senelik yardım yapmakta olduğunu söylemiĢtir. 1896 ve 1897 yıllarında söz konusu senelik yardımlar verilemeyince, Prens Nikola, Çetine Sefâreti kanalıyla durumu PadiĢaha duyurmuĢtur. Abdülhamid, 400 liralık miktarın hazineye tesiri olabileceğinin bilincinde olarak, Karadağlıların Osmanlı Devleti‘ne olan yakınlıklarının devamını sağlamanın ve minnettarlığını kazanmanın yanında, söz konusu bu miktarın bir hiç mesabesinde olduğunu belirtmiĢtir1072. 1066 BOA, Y.PRK EġA, 16/29. BOA, YARES, 91/4. 1068 BOA, Ġ.HR, 357/1315N-14. 1069 BOA, Y.PRK.BġK, 69/118. 1070 BOA, YA.RES, 121/51. 1071 Tahsin PaĢa, age, s. 87. 1072 BOA, Ġ.HUS, 26/10R1315. Ayrıca bkz. Vahdettin Engin, age, s. 116. 1067 200 b. Ġnsani Yardımlar Osmanlı Devleti ve Karadağ aradasında yardımlaĢmalar da iki ülke iliĢkilerine olumlu katkı sağlamıĢtır. YardımlarlaĢmalar deprem, kıtlık gibi doğal afet sonucu oluĢan olumsuzluklara karĢı olduğu gibi, demiryolu seferberliği gibi insanlık ortak paydasına hizmet edecek projelere destek Ģeklindede kendisini göstermiĢtir. 1900-1908 yılları arasında II. Abdülhamid tarafından ġam‘dan Medine‘ye kadar inĢa ettirilen ve aynı zamanda dönemin en önemli projelerinden birisi olarak nitelendirilen Hicaz Demiryolu Projesi, bu ortak paydalar arasındadır. Maliyeti tahminî olarak 4 milyon liradır. Lâkin bu, Osmanlı Maliyesi için az bir meblağ değildir. Gerek dıĢ borçlar gerekse artan memur maaĢları, projenin finansmanını zora sokmuĢtur. Bunun üzerine finansman meselesini Müslümanlardan toplanacak bağıĢlarla çözmeye karar veren Osmanlı Devleti, bunun için bir iane komisyonu oluĢturmuĢtur. BaĢta PadiĢah olmak üzere birçok devlet adamı bağıĢta bulunmuĢtur. Bütün dünya Müslümanlarının bu projeye yardımları yağmur gibi gelmiĢtir1073. ĠĢte bu kampanyaya destek olanlardan biri de Karadağ Prensi‘nin oğlu Prens Mirko‘dur. Mirko, bu kampanya için 500 frank bağıĢlamıĢtır. Podgoriça Müslümanlarının bağıĢlarıyla birlikte toplam 4650 frank Çetine Sefâretine teslim edilmiĢtir1074. Diğer taraftan, istasyon binalarının yapımı, köprü, tünel, kanal gibi inĢaatların yapımı, ayrıca, kayaların kırılarak ve kesilerek yollar açılması gibi gerçekten zor iĢlerin yapımında Osmanlı Devleti, yabancı iĢçilere baĢvurmuĢtur. Bunların baĢında Ġtalyanlar ve Karadağlılar da vardır. Ġtalyan ve Karadağlı toplam 450 iĢçinin Hicaz demiryolu yapımında çalıĢtıklarını hatırlatmakta yarar vardır1075. Kuraklık ve kıtlık bir diğer yardımlaĢma vesilesi olmuĢtur. 1894 yılında yaĢanan kuraklık, Karadağ‘ı derinden yaralamıĢtır. Ülkenin zaten az olan nüfusu Osmanlı Devleti topraklarına doğru göç vermeye baĢlamıĢtır1076. 1073 Ufuk Gülsoy, Wiliam Ochsenwald, ―Hicaz Demiryolu‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 441445. 1074 BOA, Y.A.HUS, 414/73. 1075 Metin Hülagu, Bir Umudun ĠnĢası Hicaz Demiryolu, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008, s. 96. 1076 BOA, DH.MKT, 1703/2. 201 1909 yılında da kıtlıkla karĢı karĢıya kalanKaradağ‘da, özellikle dağlık araziden dolayı hiçbir geliri olmayan ve kıtlıktan etkilenen dağ köylerine1077 Osmanlı Devleti tarafından yardım edilmiĢtir1078. Bizzat Sultan Abdülhamid‘in talimatıyla Çetine Sefâretine bir telgraf gönderilerek kıtlık görülen dağlık nahiyelere zahire ve para yardımı yapılması istenmiĢtir1079. Fakat ĠĢkodra‘nın ve Karadağ‘ın kıtlık görülmeyen taraflarından buğday aktarıldığından para ve zahire yardımına gerek kalmamıĢtır1080. Ġki ülkeyi yakınlaĢtıran hadiselerden birisi de depremdir. Ġstanbul‘da 1894 yılında yaĢanan büyük depremde Osmanlı Devleti‘nin yardımına koĢan ülkelerden biri de Karadağ‘dır. Bilindiği gibi, birinci derece deprem bölgesinde olan Ġstanbul‘da 10 Temmuz 1894'te meydana gelen Ġstanbul depremi çok büyük can ve mal kaybına neden olmuĢ birçok cami yıkılırken, Marmara Denizi 200 metre geriye çekilmiĢ ve bir tsunami etkisi yapmıĢtır. KapalıçarĢı da depremden nasibini almıĢtır. Ġstanbul harabeye dönmüĢ, insanlar geceyi dıĢarıda geçirmiĢlerdir1081. Ağustos 1894‘te Ġstanbul depremzedeleri için bir iane komisyonu kurularak yardım toplanmıĢtır. Her gün gazete sayfalarında kimlerin yardım yaptığı sayfa sayfa verilmiĢtir. Yardım yapanlar arasında 100 lira bağıĢla Karadağ Prensi Nikola da vardır. Nikola‘nın bu yardımının ardından, Prens‘e, Çetine Sefâreti kanalıyla memnuniyet bildirilerek teĢekkür edilmiĢtir1082. Bu teĢekkür, 18 Ağustos 1894 tarihli Ġkdam Gazetesi‘nde de ilan edilmiĢtir1083. 1905 yılının Haziran ayında ĠĢkodra'da büyük bir deprem olmuĢ ve birçok ev yıkılırken can ve mal kaybı meydana gelmiĢtir. Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘nin bu zor gününde ilgisini göstermiĢ ve her türlü yardımı yapmaya hazır olduğunu bildirmiĢtir. Deprem nedeniyle ―fevkalade müteessir‖ olduğunu belirten Nikola, ―hemcivar ve dost bir memleket‖ olarak nitelediği Osmanlı topraklarında depremden etkilenenlere 1077 BOA, Y.E.E., 46/88. BOA, Y.E.E., 46/105. 1079 BOA, Y.E.E., 46/84. 1080 BOA, Y.E.E., 46/85. 1081 ―Tarihi Ġstanbul Depremleri‖ Sabah Gazetesi, 17 Ağustos 2007, Ayrıca adı geçen makale için bkz. <http://www.sabah.com.tr/ozel/new805/dosya_157.html> e.t. 3.11.2008. 1082 BOA, Ġ.HUS, 28/1312S-057. 1083 Birinci sütunun ilk haberi olarak Ģunlar yazılmaktaydı. ―Dersaadet‘de hareket-i arzdan musâb olanlara yüz lira iane edecekleri Karadağ Prens Hazretleri tarafından Çetine Sefâret-i Seniyyesi vasıtasıyla arz ittiba atabe-i ulya kılınmıĢ ve prens müĢarünileyh tarafından ibraz olunan iĢbu insaniyet nezdi hümayun-u mülükanelerinde müstelzim muhzuziyet olduğunun sefarete bildirilmesi Ġkdam, 12.S .1312 (18 Ağustos 1894), s.1. 1078 202 yardımda bulunacağını söylemiĢtir1084. Prens‘in gösterdiği yakınlığa ve insanlığa Osmanlı hükûmeti memnuniyetini bildirirken,1085 iki ülke halkı arasında yakınlaĢma meydana getirmiĢtir. Görülüyor ki Ġnsani yardımlaĢmalar iki devlet arasında resmi iliĢkileri olduğu kadar iki halk arasındadaki iliĢkileri de olumlu anlamda etkilemiĢtir. c. Eğitim Alanında Karadağ‟a Verilen Destek Karadağ Prensi 1860‘ta baĢa geçtiğinde okullaĢma çok azdır. Öyle ki halk arasında ―okumak, papazların görevidir‖ anlayıĢı hakimdir. Bu nedenle halkın büyük bir çoğunluğu okuma yazama bilmiyordu. Ülkesinin geleceğini eğitimde gören Nikola, Çetine‘de 3 liseyi (Biri erkek lisesi, biri kız lisesi, diğeri de normal liseydi.) ülke çapına yaymak için giriĢimlerde bulunmuĢ, (Bkz. Resim-20) ayrıca, 80 civarında ilkokul yapıltırmıĢtır1086. Fakat bütün çabalara rağmen ülkedeki okulların yetersizliği ortadadır. Prens Nikola, baĢta Ġstanbul olmak üzere, yurt dıĢına öğrenci göndermeye karar vermiĢtir. II. Abdülhamid‘in eğitime verdiği önem zaten tartıĢılmazdır. Zira, 33 yıllık salatanatı süresince RüĢdiye Mekteplerinin sayısı 250‘den 600‘e; Ġdadi sayısı 5‘ten 104‘e çıkmıĢtır. Öğretmen yetiĢtiren ‗Darülmuallimîn‘lerin sayısı 1876 öncesinde 4 iken Abdülhamid döneminde bu sayı 32‘ye çıkmıĢtır. Ġbtidâîler‘in sayısı ise 200‘den 40005000‘e kadar çıkmıĢtır. 10 bine yakın Sıbyan Okulu açılmıĢtır1087. Abdülhamid dönemini kıyasıya eleĢtiren ve onun ―jurnalcilik, sürgün ve rüĢvet yöntemleriyle‖ aydınları sindirdiğini savunanlar dahi, Abdülhamid‘in eğitim konusundaki yatırımlarını ―düzeltiler‖ olarak ele alarak takdir etmiĢlerdir1088. Ġki ülke arasındaki eğitim konusundaki yardım faaliyetleri, iki Ģekilde karĢımıza çıkmaktadır. Birincisi Karadağlı öğrencileri Ġstanbul‘da burslu okutmak, ikincisi ise Karadağ‘a eğitimci ve eğitmen desteği sağlamaktır. 1084 BOA, Y.A.HUS, 488/9. BOA, Ġ.HUS, 130/1323/R-004. 1086 William M. Sloane, age, s. 98. 1087 Bayram Kodaman, Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1999, s. 164. 1088 Ahmet Mumcu,Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri ve GeliĢimi, Ġnkilap Yayınevi, 9. Baskı, Ġstanbul 1986 s. 16. 1085 203 Karadağlı öğrenciler Ġstanbul‘da farklı okullarda eğitimlerini sürdürmüĢlerdir. Karadağlı öğrencilerin en çok rağbet ettiği okul, Mekteb-i Sultâni‘ydi. Bugünkü adıyla Galatasaray Lisesi olan mektep, Fransızlar tarafından 1868‘de açılmıĢtır. Eğitim dili Fransızca olan, müdürü ve öğretim üyelerinin de Fransızlardan seçildiği, Müslüman, Rum, Ermeni, Yahudi öğrencileri Fransız dili ve kültürüyle yetiĢtirerek birbirlerine yakınlaĢtırmak, ―OsmanlılaĢtırmak‖ amacını taĢıyan bu okullar, ―ayrı dinlere mensup olan milletlerin arasında Fransa uydusu bir Osmanlılık birliğini besleme‖ açısından da büyük bir öneme sahiptir1089. Ġlk etapta Müslümanların bu okula ilgisiz kaldığı görülse de daha sonraları gerek basının desteği gerekse hükûmetin teĢvikiyle zenginlerin rağbet ettiği bir okul hâline gelmiĢtir. Bayram Kodaman‘ın “Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi‖ isimli eserinde Mekteb-i Sultani‘ye müdür olarak atanan Ali Suavi‘nin 24 Ağustos 1877 tarihli raporuna yer verilerek Ģunlar nakledilmektedir: ―Mekteb-i Sultani Nizamnamesi‘ne göre fakir ve iktidarı olmayanlara devletçe verilecek para yalnız ‗tebaa-i Osmaniyeye‘ mahsus iken, bu haktan 4 Moskof, 16 Fransız, 8 Ġtalyan, 2 Ġngiliz, 2 Yunanlı olmak üzere toplamda 32 ecnebi dahi yararlanmaktadır‖1090 Görüldüğü gibi, Nizamnameye göre Osmanlı Devleti‘nde burslu okumak için Osmanlı vatandaĢı olma Ģartı varken, 1877 yılı itibarıyla 32 yabancı öğrenci bu haklardan yararlanmıĢtır. 1890 yılından itibaren ise Karadağlı öğrencilere de kapı aralanmıĢtır. Karadağlı dört öğrencinin, ilk olarak 1890 yılında Türk diliyle Ġstanbul‘da eğitim görmelerine izin verilmiĢtir1091. Daha sonra bir öğrenci daha eklenerek beĢ Karadağlı öğrencinin Mekteb-i Sultani olarak anılan bugünkü Galatasaray Lisesi‘ne kaydı yapıltırılmıĢtır1092. Karadağ Prensi‘nin ricası, Karadağlı öğrencilerin kayıtlarında etkili olmuĢtur. Prensten ―iltimaslı‖ torpilli olan beĢ öğrenciye yüzer kuruĢ da maaĢ verilmiĢtir1093. 1894‘te de altı yedi talebe1094 Ġstanbul‘a gönderilerek fakir dört çocuk DarüĢafaka‘ya, diğerleri de Sanayi Mektebi‘ne yerleĢtirilmiĢti. Harcırahları1095 ve elbise 1089 Niyazi Berkes, Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, YKY, Yayına Hazırlayan: Ahmet KuyaĢ, Ġstanbul 2002, s. 242. 1090 Bayram Kodaman, age, s. 137. 1091 BOA, Y.PRK.EġA, 11/67. 1092 BOA, Y.PRK.EġA, 11/85. 1093 BOA, ĠML, 2/1310R-36. 1094 BOA, Ġ.HUS, 29/1312RA-027. 1095 BOA, Ġ.HUS, 29/1312RA072. 204 bedelleri Osmanlı Bankası kanalıyla ödenmiĢtir1096. Bu talebeler arasında Karadağlı Müslüman çocukları olduğu gibi, Karadağlı Hristiyanlar da vardır1097. 1895‘te ise iki öğrenci, Prens‘in ricası üzerine Mekteb-i Sultani‘ye kaydettirilmiĢtir1098. 1897‘de Mekteb-i Sultani‘de bulunan Karadağlı öğrenci sayısı 21‘dir. Ve bu talebelere ayrılan maaĢ, her birine eĢit Ģekilde dağıtılmıĢtır1099. 1905 yılında Karadağlı 5 çocuk, Mekteb-i Sultani‘nin yatılı kısmına ücretsiz olarak kabul edilmitir1100. Mekteb-i Sultani‘de gayrimüslim öğrenci sayısı gitgide azalırken, Karadağlı öğrenci sayısında artıĢ görülmesi manidardır. II. Abdülhamid döneminde ―millî veya Osmanlı hüviyetine‖ kavuĢtuğu için, gayrimüslimler için çekiciliği azalan bir okul olmuĢtur. 1901 yılında ücretsiz yatılı gayrimüslim öğrenci sayısının 132 olduğunu söyleyen Bayram Kodaman‘ın bu tespitini1101 göz önüne alırsak, bundan 5 sene önce 1897‘de Mekteb-i Sultani‘deki Karadağlı öğrenci sayısının 21 olması ve artarak devam etmesi düĢünüldüğünde de Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a karĢı tutumunun farklılığı sezilmektedir. Karadağlıların Dersaadet‘e gönderdiği öğrenciler, sadece Mekteb-i Sultani‘yle sınırlı kalmamıĢtır. DarüĢĢafaka Sanayi Mektebi, Mekteb-i Tıbbiye, Mekebi Harbiye, Mekteb-i Hukuk-u ġahâne gibi okullarda Karadağlı öğrencilerin mevcudiyetini bilmekteyiz. Kleant Efendi, Prensin ricası üzerine Mekteb-i Tıbbiye‘ye kaydolunan öğrencilerden birisidir. Prens Nikola, kaydına vesile olduğu talebelerin durumlarını da takip etmiĢtir1102. Karadağlı öğrenciler okullarını baĢarıyla bitirerek yüksek tahsilleri için de Ġstanbul‘daki ―Mekteb-i Harbiye, Mekteb-i Hukuk-u ġahâne‖ gibi okulları tercih etmiĢlerdir. Sultan II. Abdülhamid‘in emri üzerine Mekteb-i Sultani‘den mezun olan DuĢan Grogoriç isimli öğrenci, Mekteb-i Harbiye-i ġahâne‘ye kabul edilirken, Srefan Grogoviç Mekteb-i Hukuk-ı ġahâne‘ye kaydedilmiĢtir. Bu talebelere, okulu bitirinceye 1096 BOA, DH.MKT, 349/23. Bar‘lı Hakkı b. Emîn Agiç, Ülgün‘lü Savo veled-i Milo Cura ġukoviç, Persiyeka‘lı Bojo veled-i Karlu, Lobotin‘li DüĢan veled-i Anderya Dereçün, NijeguĢ‘lu Bilaju veled-i Ġstafo, Kotor‘lu Bojo veled-i Ġslavo Curkoviç ve Curo veled-i Bayo Kamataroviç BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-035. 1098 BOA,Y.PRK.BġK, 43/31. 1099 BOA, Ġ.HUS, 59/1315b-070. 1100 BOA, Ġ.HUS, 134/1323ġ-55. 1101 Bayram Kodaman, age, s. 140. 1102 BOA, Y.MTV, 59/32. 1097 205 kadar da maliye hazinesinden sekiz yüz kuruĢ maaĢ bağlanmıĢtır1103. DuĢan Grogoviç daha sonra Karadağ Dersaadet malahatgüzarı olarak görev yapacaktır. Jan Yuvonoviç isimli Karadağlı öğrenci de Mekteb-i Sultani‘yi bitirdikten sonra Hendese-i Mülkiye‘ye kaydedilirken, Sadık ġerbenç isimli talebe de Mekteb-i Tıbbiye‘ye yazdırılmıĢtı. Bu öğrencilerin maaĢları eskiden olduğu gibi aynen verilmeye devam etmiĢti1104. 1899 yılında Karadağ Prensi Ġstanbul‘a geldiğinde, Emirgan‘da ona tahsis edilen yalısına doğru ilerlerken, Ġstanbul‘daki okullarda okuyan, Mekteb-i Sultani, Mekteb-i Tıbbiye, Mühendishane-i Berr-i Hümâyun, Mekteb-i Harbiye-i ġahâne‘deki Karadağlı öğrenciler sevgi gösterisinde bulunmuĢlardır. Prens Nikola, kendisine sevgi gösterisinde bulunan bu Karadağlı öğrencilere Karadağca sözcüklerlerle ―zibobo‖ diyerek karĢılık vermiĢtir. Ayrıca öğrenciler, Prenses Milena‘ya bir buket çiçek takdim ederek ―HoĢgeldiniz‖ demiĢlerdir1105. Diğer taraftan, Ġstanbul‘a okumak için gönderilen Karadağlılar arasında Müslümanların da olduğu bilinmektedir. Bunun yanında, Müslüman öğrenciler ayrıca Tahsil-i Ulûm-ı Şeriyye yani Ģer‘i ilim tahsil etmek için Ġstanbul‘a gönderiliyordu. Podgoriçeli Ali, Balekzâde Hâfız Ġsmail ve Bar'dan bir öğrenci Ġstanbul‘daki medreselere kabul edilmiĢlerdir1106. Bu iki öğrenci, maddi durumları yerinde olmadığı ve fakir oldukları için harcırahları devlet tarafından ödenmiĢ ve eğitimleri müddetince onlara yüzer kuruĢ maaĢ tahsis edilmiĢti1107. Eğitimci ya da Eğitmen Desteği: Eğitim konusunda destek denilince akla gelen ikinci bir husus, eğitimci ya da eğitmenler, öğretmenlerdir. Karadağ Prensi bir süvari takımı oluĢturmak istemesine rağmen, süvari takımını eğitecek ve örnek alınacak eğitimci mevcut değildir. Abdülhamid‘ten bu konuda talepte bulunan Prens Nikola‘ya cevap gecikmemiĢtir. Prens Nikola‘nın isteği üzerine bir nâme-i hümâyun gönderilerek kendisine bu konuda yardımcı olunmuĢtur. Bir zabit yüzbaĢı ve iki süvari çavuĢu 1103 BOA, Ġ.HUS, 59/1315b-098. BOA, Ġ.HUS, 60/1315Ģ-66. BOA, Ġ.HUS, 64/1315z-71 1105 Ġkdam, 2 Ekim 1899, s. 2 1106 BOA, Ġ.ĠLM, 5/1323ZA-1 1107 BOA, DH.MKT, 1099 /22 1104 206 muallim sıfatıyla Karadağ‘a gönderilmiĢtir. Bunların yanında, silah ve ordu techizatı için kullanılabilecek malzemeler (eyer takımı, püskül vb.) gönderilmiĢtir1108. Gönderilen muallim yüzbaĢılardan birisi BinbaĢı Ahmed Tevfik Bey ve onun refakatinde görevli Teğmen Mehmed Hamdi Efendi1109 ile Hassa Ordusu Süvâri Dördüncü Alayından YüzbaĢı Mustafa Efendi‘dir1110. Prens, refâkatine tayin edilen muallimlerden çok memnun kalmıĢ, onlara niĢanlar takdim etmiĢtir1111. Süvari muallimlerinin görevi Eylül 1894‘te sona ermiĢtir1112.(Bkz. Resim-12) Karadağ‘a gönderilen eğitimciler bununla sınırlı kalmamıĢtır. 1899‘da Karadağ Prensi için hazırlanan Karadağ‘ın Bar Limanı‘na gönderilen ―Timsah‖ yatının nasıl kullanılacağı konusunda Karadağlı kaptanları eğitmek için iki bahriye zabiti, Karadağ‘da bir süreliğine kalmıĢlardır. Bu iki bahriye zabitine, yaptıkları eğitmenliğin karĢılığında zamlı maaĢ ve harcırah verilmiĢtir1113. V. OSMANLI DEVLETĠ‟NDE HIRĠSTĠYAN KARADAĞLILARIN SEBEP OLDUĞU OLAYLAR Karadağlılar‘ın kâhir ekseriyeti koyu Ortodoks Hristiyanlardan oluĢmatadır. ve hep din eksenli bir yaĢam tarzı sürdürmüĢlerdir. Zaten Karadağ Vladikalığı, dînen Arnavutluk‘taki Ġpek Patrikhanesi‘ne bağlıdır. Ġpek Patrikhanesi‘ne verilen nasp fermanlarında her zaman Karadağ, ruhani daireye giren yerler arasında sayılmıĢtır. 18. yy sonlarında Ġpek Patrikliği kaldırılınca Karadağ Vladikalığı direkt olarak Ġstanbul Patrikliğine bağlanmıĢtır1114. Daha Nikola dönemine kadar vladika-bishop denilen dinî ve dünyevi yetkilerle donatılmıĢ kiĢiler tarafından yönetilen Karadağ, II. Danilo döneminde din ve devlet iĢlerini ayırarak din iĢlerini bishoplara devretmiĢtir. Nikola döneminde bu sistem devam etmiĢtir. Gerek Rusya gerekse Sırbistan, din yoluyla da 1108 BOA, Y.PRK.NMH, 4 /89 BOA, Y.MTV, 77/120. 1110 BOA, Y.PRKASK, 65/124. 1111 BOA, Ġ.TAL, 16 /1310/ġ-147, Ġ.TAL, 65 /1312/Ca-006. 1112 BOA, Ġ.HUS, 29 /1312/RA027. 1113 BOA, Ġ.BH, 3/1317B-2. 1114 Karal, age, C. VI, s. 71. 1109 207 Karadağ‘la iliĢkilerini sürdürmeye devam etmiĢtir. Bir propaganda vasıtası olarak kullanılan kiliseler, Pansalvizmin bir aracı hâline gelmiĢtir. Bu bağlamda, Osmanlı Devleti sınırları içinde bulunan Ġpek Sancağı Kilisesi ve Decan Kilisesi Karadağlıların ―Hıristiyan kardeĢleriyle‖ irtibatı için çok önemli bir rol üstlenmiĢtir. Ġpek ve Decan Kiliseleri baĢrahipleri Rafeel ve Safranyan, zaman zaman fesat faaliyetlerinde bulunarak Osmanlı aleyhindeki çalıĢmalar yapmıĢlardır1115. Bu nedenle Arnavutların tepkisini çekmiĢtir. BaĢrahiplerin iddiasına göre, Ġpek Sancağı‘ndaki Hıristiyanlar, Arnavut vatandaĢlarının zulmüne uğruyorlardı. Daha sonra böyle bir Ģeyin söz konusu olmadığı ortaya çıkmıĢ1116 ve fesat faaliyeti yürüttüğü düĢünülen iki baĢrahibin yerleri değiĢtirilmiĢtir. Bunun üzerine Karadağ Prensi harekete geçmiĢ ve söz konusu bu değiĢikliğe tepki göstermiĢtir1117. Öyleki, Nikola‘nın “Decan Kilisesi Başrahibi Rafael’e ilişirseniz ben de Podgoriça’da kalan Müslümanlara ve cami imamlarına karşı bir tavır alırım.” Ģeklinde çektiği rest, bir anda dikkatleri bu bölge üzerine çekmiĢtir. Fakat Osmanlı Devleti, kırk beĢ elli kadar rahibin olduğu bölgede diğer rahiplere dokunulmaması delil gösterilerek bu iki rahibin zararlı faaliyetler yürüttüğünden dolayı yerlerinin değiĢtirileceğini bildirmiĢtir. Nikola, bu iki rahibin hiç olmazsa Karadağ‘a gelmesine izin verilmesini istemiĢtir1118. Ardından, Ġpek ve Decan Kiliseleri papazlarının bütün uyarılara rağmen malisörler yardımıyla Karadağ‘a gitmeleri tansiyonu daha da yükseltmiĢtir1119. Karadağ‘ın, özellikle sınır kentlerindeki Hıristiyanların koruyuculuğunu yapması Gusinye, Berane gibi Karadağlı Hıristiyanların bulundukları yerlerde kalkıĢmalara, çatıĢmalara yol açabiliyordu. Örneğin; Gusinye‘deki Ġrjaniçe karyesi Hristiyan ahalisinin kendilerinden toplanılan tekâlif-i emriyyeyi vermek istememelerinin Karadağ‘ın himâyesinden getirmiĢtir 1120 kaynaklandığı yönünde bir kısım iddialar rahatsızlık meydana . Ayrıca, Hıristiyan ahali, zaman zaman diğer devletlerin kıĢkırtmalarıyla karĢı karĢıya kalmıĢlardır. 1902‘de PriĢtine‘de Sırp Konsolosunun KolaĢin Nahiyesi‘nde 1115 BOA, Y.PRK. UM, 16/13. BOA, Y.PRK. BġK, 17/42. 1117 BOA, Y.PRK. HR, 12/81 1118 BOA, Y.PRK UM, 16/93 1119 BOA, Y.PRK UM, 16/100 1120 BOA, DH.MKT, 47/1388 1116 208 köyleri dolaĢarak Hıristiyan ahali ile gizlice görüĢmeler yapması ve diğer devletlerin konsoloslarının da aynı Ģekilde Hıristiyan ahaliyle gizlice görüĢmeler yapması Osmanlı Devleti‘ni harekete geçirmiĢtir. Sultan Abdülhamid, bu durumun Hıristiyan halkı isyana teĢvik ettiğini belirterek Babiali‘den, bu gibi usulsüz ve devletin aleyhine olabilecek hadiselerin önüne geçilmesini istemiĢtir1121. Hristiyanların Karadağ sınırındaki kentlerinde meydana getirdiği hadiselerden biri Berane Olayıdır. Kosova'ya tâbi olan Berana kazası, Karadağ-Osmanlı sınırında ve Karadağ‘ın kuzeydoğusunda bulunan ve çizilen sınırlar neticesinde Osmanlı tarafında kalmıĢ, Kosova‘nın Ġpek Sancağı‘nın Gusinye Kazasına bağlı küçük bir kasaba olan Berane‘de Karadağlı Hıristiyanlar da yaĢamaktadır. Bu nedenle, Karadağ-Osmanlı iliĢkilerinde önemli bir yer tutmuĢtur.1122 Beraneli Hıristiyanların Karadağlılar tarafından silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği hep söylenegelmiĢtir. Bunun gerçeklik payı yok değildir. Zira Berane‘nin Hıristiyan köylerinin bir kısmı Karadağ sınırında bulunduğu için silah tedarik etmekte zorluk çekmemiĢlerdir1123. Karadağlıların, Berane‘deki Hıristiyanları Karadağ‘a çağırarak Osmanlı hükûmeti aleyhinde bir kısım telkinlerde bulunup tâlim ve terbiyeden geçirdikleri iddia edilmiĢtir. Öyleki, Berane âdeta Karadağ‘a bağlı bir yer hâline gelmiĢtir. Bölgedeki Hıristiyan halk, davalarını Karadağ mahkemelerinde görmeye ve hatta Karadağ‘a vergi vermeye baĢlamıĢlardır1124. Berane‘de düzenli olarak iĢleyen bir posta teĢkilatından söz etmek mümkün değildir. Osmanlı Devleti‘yle olan iletiĢimi, Karadağ ile ya da diğer komĢu devleterle olan iletiĢiminden daha iyi değildir. Bu da Berane‘ye Karadağ‘dan zararlı bir kısım yayınların kolayca girerek halkı Osmanlı Devleti‘nden uzaklaĢtırmanın önünü açmıĢtır. Hem Karadağ‘ın bu etkisini engellemek hem de Berane ile haberleĢmeyi kolaylaĢtırmak için Berane-Gusinye arasında Osmanlı Posta TeĢkilatı kurulmasına karar verilmiĢtir. Ayrıca, telgraf ücretlerinde de indirime gidilerek irtibat güçlendirilmeye çalıĢılmıĢtır1125. Hıristiyan halkın Karadağ‘a göçünü engellemek için daha önceden yapılmıĢ bir 1121 BOA, Ġ.HUS, 54/17 RA 1320. Ayrıca bkz. Vahdettin Engin, age, s. 124 BOA, DH.MKT, 1505/103. 1123 BOA, Y.PRK.UM, 41/57. 1124 Süleyman Külçe, age, s. 314. 1125 BOA, DH.MKT, 2520/109. 1122 209 uygulama vardı. Büyük bir çoğunluğu Hıristiyan olan Berena halkının emlak ve temettuat vergisi ile bedel-i askeriyeye getirilen zamdan olumsuz etkilenerek Karadağ‘a firarlarına neden olduğundan, bu bölge için istinai bir uygulama yapılarak zamların bu bölgede yürürlüğe konulması iptal edilmiĢti1126. Karadağ‘a göç etmelerinin bir diğer nedeni de bazı kaymakamların kötü yönetimiydi. 1891 yılında o zamanın görevde olan kaymakamı Murad Ağa‘nın Berane‘deki Hıristiyan halka iyi davranmadığı sebebp gösterilerek, Kosova vilayetine Ģikâyette bulunmuĢ ve gereğinin yapılmasını istemiĢlerdir1127. Bazı cinayet ve öldürme haberleri de Avrupa basını tarafından, dinsel bir çatıĢmayı tetikleme amacıyla kasıtlı olarak yayımlanıyordu. Bunlar her ne kadar derhal tekzip edilse de iki halk arasında derin yaralar açmıĢtır1128. Görüldüğü gibi bölgede suni olarak büyütülen ve ortaya çıkarılan dinsel çatıĢmalar dıĢ mihrakların da desteğiyle ve bölgenin koĢullarındaki zorluklar nedeniyle bölgede kendine zemin bulmayı baĢarmıĢtır. Hıristiyan-Müslüman çatıĢmasının yaĢandığı ve Karadağ‘ın desteğini gören bir diğer yer, KolaĢin‘dir. 1905 Haziran ayında KolaĢin‘de bir hırsızlık meselesi yüzünden Hıristiyanlarla Müslümanlar çatıĢmıĢ, Karadağlılar dört beĢ taburluk bir güçle müdahale etmiĢlerdir1129. Bu çatıĢmalarda 30-40 kadar Müslüman köyü yakılmıĢtır. Hayvanları da gasp eden Hristiyanlar, Karadağ‘a firar etmiĢlerdir1130. Halkı yatıĢtırmak ve çatıĢmaları önlemek için görevlendirilen Ferik ġemsi PaĢa, derhal KolaĢin‘e giderek duruma müdahale etmiĢtir1131. Yapılan tahkikat sonucunda, Pariçe ve Estejor köyleri etrafında inĢa edilen kulelere ve Graraç bölgesinde müfreze yerleĢtirilme çalıĢmalarına tepki gösteren Hıristiyan halkın, Karadağ‘ın da yardımıyla isyan ettiği tespit edilmiĢtir. Karadağ‘ın bu kıĢkırtması nedeniyle sınırda, Hıristiyan halkın Karadağ‘a giriĢ çıkıĢı kontrol altına alınmaya baĢlanmıĢt ve bu doğrultuda Karadağ hükûmetiyle diplomatik 1126 BOA, DH.MKT, 1505/103. BOA, DH.MKT, 1800/40. 1128 Standart Gazetesi'nin, Gusinye kasabasında müslümanların on Hıristiyanı öldürüp bir çocuğu da yaraladıklarını yazmıĢtır. Yalan olduğu ortaya çıkan haber tekzip edilmiĢti. BOA, DH.MKT, 2512/59. 1129 BOA, Y.A.HUS, 488/34. 1130 Süleyman Külçe, age, s. 314. 1131 BOA, Y.MTV, 275/56. 1127 210 temasa geçilmiĢtir1132. Hıristiyan ahalinin, bundan böyle Osmanlı Devleti‘ne vergi vermek zorunda oldukları ve silah taĢıyamayacakları endiĢesini taĢıdıkları için firar ettikleri anlaĢılmıĢ1133, ġemsi PaĢa‘nın Karadağlılarla giriĢtiği mücadele neticesinde çatıĢma son bulmuĢtur1134. Temmuz 1906‘da Karadağ eĢkıyalarıyla birlikte hareket ederek hayvanlarını da alıp Karadağ‘a geçen KolaĢin'in Puriskin köyünden 10 Hristiyan aile Pariça, Karviçe köylerinden Hristiyanlar, ġemsi PaĢa‘nın bu teĢebbüsüyle geri dönmüĢlerdir. Dönen köylülerin cezalandırılmaları gündeme gelmiĢ; lâkin affedilerek ceza verilmemiĢ,1135 sadece Karadağ‘a geçirdikleri hayvanlardan vergi alınarak olay tatlıya bağlanmıĢtır1136. AnlaĢıldığı üzere bölgede toplumsal yapı nedeniyle Müslümanlar ve hristiyanlar arasındaki küçük hırsızlık hadiseleri sınırdaki Karadağlıların desteğiyle büyük bir çatıĢmaya dönüĢmüĢtür. VI. KARADAĞ‟DA MÜSLÜMAN AHALĠNĠN DURUMU Karadağ-Osmanlı iliĢkisinde bir diğer önemli husus da Karadağ‘daki Müslümanlardır. Berlin AntlaĢması ile birlikte bağımsızlığını kazanarak sınırlarını geniĢleten Karadağ, yeni kazandığı topraklardaki Müslüman nüfusla birlikte, azımsanamayacak oranda Müslüman oranına ulaĢmıĢtır. AntlaĢmadan sonra Karadağ, artık sadece Ortodokslardan oluĢan bir devlet olmaktan çıkmıĢ, sınırları içinde Müslüman ve Katolik nüfusu da barındırır olmuĢtur. ġerbo Rastoder, Nikola‘nın Müslüman ve Katalolik nüfusun haklarına saygı gösterdiğini belirterek, onları, kendi dinî liderlerini seçmelerinde özgür bıraktığını söylemektedir. Karadağ Müftülüğü‘nün ve Ġslâm Kominitesi‘nin kuruluĢunun 1878‘e kadar dayandığı iddia edilmektedir. Ortodoks 1132 BOA, DH.MKT, 1082/39. BOA, DH.MKT, 1108/20. 1134 Süleyman Külçe, age, s. 314. 1135 BOA, MV, 113/140. 1136 BOA, DH.MKT, 1094/50. 1133 211 bir devlette ve hatta Balkan devletlerinde böyle bir komitenin kurulmasının bir ilk olduğu düĢünüldüğünde, karĢımıza ilginç bir tablo çıkmaktadır1137. ġunu da unutmamak gerekir ki Abdülhamid‘in Ġslâm Birliği politikası çerçevesinde bütün Müslümanların halifesi olarak Panislamist siyasette1138 Karadağ‘daki Müslümanlara da yer vardır. Halife sıfatıyla ve otoritesiyle Pan-Ġslmancılığın en büyük savunucularından birisi olarak kabul edilen Abdülhamid, bu gücü siyasi amaçları doğrultusunda baĢarıyla kullanmıĢtır1139. 1884‘te Karadağ‘da kalan sekiz bine yakın Müslüman, PadiĢaha bağlılıklarını bildirmiĢlerdir1140. (Bkz. Resim-15-28-29-30-31-32) Diğer taraftan Prens Nikola, Balkanlar‘da dinî bakımdan en hoĢgörülü hükümdâr olarak anılmaktadır. Onun Müslümanlara karĢı tutumunu, Haziran 1876‘da yayımladığı ―Hersek Halkına Ġlan‖ isimli bildiriyle daha iyi anlaĢılmaktadır1141. Karadağ Prensi Nikola‘nın Müslümanlara karĢı izlediği bu politika, Ģüphesiz ki, Abdülhamid ile iliĢkilerinde bir zeytin dalı etkisi yapmıĢtır. Abdülhamid-Nikola dostluğu, Karadağ halkını da rahatlatmıĢtır. Artık onlar Osmanlı Devleti‘ni, Türkleri, bağımsızlıkları karĢısında bir ―tehlike‖ olarak görmemekteydiler. Onları endiĢelendiren tek Ģey, Sultan Abdülhamid‘in de yatıĢtırmakta zorlandığı Arnavutlar ve Yenipazar‘daki göçmenlerdir1142. Karadağ Müslümanlarının Ġslâm dininin gereklerini yerine getirme ve ibadet esaslarını doğru bir Ģekilde öğrenme imkânları olmadığı için bazı yanlıĢlıklar yapılmıĢtır. Hem bunu önlemek hem de Karadağ, Romanya, Yunanistan, Sırbistan, ve 1137 ġerbo Rastoder, ―A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In Tansition, Nomos, Baden-Baden 2003, Ed: Florien Bieber, S. 124 1138 Abdülhamid‘in Halifelik sıfatına ve gücüne, harici ve dahili siyasette bir dayanak olarak kullanmak için ayrı bir önem atfettiği bilinmektedir. A. H. Ongunsu, ―Abdülhamid II‖ ĠA, C. 1, MEB, Ġstanbul 1978, s. 76-80 1139 Pan-Ġslamizm, dünyadaki bütün Müslümanları aynı yönetim çatısı altında birleĢtirme amacını güden politik akım olarak tarif edilmektedir. 1872 ve 1882 yılları arasında Fransa ve Ġngiltere ile Osmanlı Develti‘nin arasının açılması sonucu, Fransa Tunus‘u, Ġngiltere ise Kıbrıs‘ı ve Mısır‘ı iĢgal etmiĢtir. Yoğunlukla müslümanların yaĢadığı bu yerlerde, toprakları gasp edilen ve ezilen insanlar, Ġslamiyet çatısı altında birleĢmek için harekete geçmiĢlerdir. Bu topraklardaki müslümanlar Avrupalılara karĢı öfke duymaya baĢlamıĢlardır. Özellikle bu dönemde Panislamizm, politik bir düĢünce olarak güç kazanmaya baĢlamıĢtır. Kelam H. Karpat, Ġslam‟ın SiyasallaĢması, Çev: ġiar Yalçın, Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2004, s. 24 1140 BOA,Y.PRK.EġA, 4/31 1141 ġerbo Rastoder, ― Karadağ‘dan Müslüman Göçleri‖ Muhacilerin Ġzinde Derleyen: Hayri KolaĢinli, Lotus Yayınları, Ankara 2004, s. 88. 1142 William Miller, age, s. 49 212 Bulgaristan'da bulunan Müslümanların ibadet esaslarının herkesin anlayabileceği tarzda gayet açık bir Ģekilde tanzim edilmesi, zamana göre tadilatı ve tashih edilmesi ile ilgili 103 maddelik bir tâlimat kaleme alınmıĢtır. Ġslâm‘ın beĢ Ģartı madde madde açıklanarak bölge Müslümanlarının anlayacağı Ģekilde yazılmıĢtır1143. Müslüman çocuklarının eğitim sorunu baĢlı baĢına bir konudur. Yirmi beĢ Karadağlı Müslümanın, Ülgün‘de bulunan Karadağ Mektebi‘nden çocuklarını gerekli dinî eğitimi alamamaları nedeniyle almaları ve göç etmek istediklerini söylemeleri üzerine harekete geçen Nikola, çocukların okula devam etmeleri hakkında bir ilannâme yayınlayarak tedris ve ta‘limlerin Müslüman muallimlere havale olunacağı ve Ġslâm dininin kurallarına dokunur bir Ģey olmadığını belirterek tekrar dönmelerini sağlamıĢtır1144. Ayrıca, çocukların dinî eğitimleri için Karadağ, Osmanlı Devleti‘nden, müftü tayinini bir an evvel yapmasını istemiĢtir. Prens Nikola, Karadağ Müftüsü Salih Efendi‘yi azlettikten sonra yerine Prizren‘de müftülük yapmıĢ ve Karadağ‘a iltica etmiĢ olan Ömer Efendi‘yi getirmek istemiĢtir. Müftülerin azli ve tayininin, Karadağlı Müslümanların bağlılıklarını bildirdiği II. Abdülhamd‘e ait olduğu hatırlatılınca bundan vazgeçmiĢtir. Atanacak müftünün Saltanat-ı Seniyye‘nin güvenini kazanmıĢ, dinî ehliyete sahip, Sırp ve Arnavut lisanına âĢina kiĢilerden olması gerekmektedir. Fakat Karadağ Prensi, müftünün Arnavutlar arasından olmamasını, Karadağ lisanını bilsin ya da bilmesin, baĢka bir kavimden müftü tayin edilmesini, gerekirse kendisinin Müslüman bir tercüman atayabileceğini söylemiĢtir1145. Daha sonra Karadağ Müftülüğüne Hasan Ġsmet Efendi tayin edilerek müftü sorunu çözülmüĢtür. Hasan Ġsmet Efendi‘nin 1889‘da istifa etmesinin ardından1146, Karadağ Müftülüğüne Mustafa Hilmi Efendi getirilmiĢtir. Prens Nikola, iyi iliĢkiler çerçevesinde Karadağ Müslümanlarının gönlünü kazanmak için müftü Mustafa Hilmi Efendi‘ye Danilo niĢanı vermiĢ ve bu da Osmanlı Devleti tarafından kabul edilmiĢtir1147. Zira 1143 BOA, Ġ.M.M.S, 80/3470. BOA, Ġ.M.M.S, 93/3916. 1145 BOA, Ġ.M.M.S, 93/3916. 1146 BOA, HR.TO, 47/143. 1147 BOA, Ġ.TAL, 113/1315/M-077. 1144 213 Karadağ Müslümanları, Müslümanların halifesi sıfatını taĢıyan II. Abdülhamid‘e bağlılıklarını bildirmiĢlerdir. Ayrıca, Mustafa Hilmi Efendi, II. Abdülhamid tarafından ‗Mecidi NiĢanı‘ ile taltif edilmiĢtir.1148 Karadağ Müftüsü‘nün maaĢının yarısını Karadağ Devleti verirken, yarısını da Osmanlı Devleti üstlenmiĢtir1149. Bununla birlikte Müslümanların yoğun olarak yaĢadıkları yerler arasında bulunan Ülgün ve Bar‘da, öteden beri açık olan okul mevcuttur. NikĢik ĠĢboz ve KolaĢin‘de Müslüman nüfusu göç nedeniyle azalmıĢtır. Dokuz hane Ġslam ahalisinin çocukları NikĢik‘te Zağra‘lı bir muallimin idaresindeki okula gidebiliyorlardı. ĠĢboz ve KolaĢin‘de üç beĢ hane Müslüman ahali olduğu için oralarda okul açılmasına gerek yoktu. Dolayısıyla genel itibariyle bakıldığında müslümanlaırn yaĢadığı yerlerde Podgoriça haricinde hepsinde Müslümanlar için okul vardır. Podgoriça‘da harap halde olan iki Müslüman mektebinin yerine ise yeni bir RüĢdiye Mektebi yapılması gerekmiĢtir. Bunun için Sultan II. Abdülhamid 100 lira bağıĢlamıĢtır1150. Bu bağlamda Podgoriça‘da Karadağ Müftüsü ile Podgoriça ġehbenderi nezaretinde bir okul yapılmasına müsaade edilmiĢtir. Masrafları Osmanlı Devleti tarafından karĢılanan ve 1892‘de Prens Nikola‘nın onayıyla inĢaatı baĢlatılan okul1151 bir yıl içinde tamamlanmıĢtır. ĠnĢaatı tamamlanmasına rağmen okulun bir yıl boyunca kapalı kalması, Karadağ‘lı Müslümanları üzmüĢtür. Karadağ müftüsünün harekete geçerek durumu Karadağ Prensi‘nin ikinci oğlu Mirko‘ya bildirmesi, müslümanları biraz olsun ümitlendirmiĢtir. Zira Mirko, Abdülhamid‘in cülus gününe denk gelen günde, okulu törenle faaliyete açacağını bildirmiĢtir1152. Nitekim Mirko vaadini yerine getirmiĢ ve okulu törenle açmıĢtır. Prens Mirko‘ya o gün, Nişan-ı Osmânî takdim edilmiĢtir1153. Her nekadar Karadağ, Müslüman mekteplerine pek iyi gözle bakmasa da Podgoriça‘da 1148 BOA, Ġ.TAL, 187/1317/Ca-047 Ahmet Tevfik, age, 18 1150 BOA, Y.PRK.EġA, 20/34 1151 BOA, MF.MKT, 147/130 1152 BOA, Y.MTV, 103/38 1153 BOA, Y.A.HUS, 310 /2 1149 214 Müslüman mektebinin açılıĢına Prensin oğlu Mirko‘nun bizzat katılması Karadağlı Müslümanları olduğu kadar Çetine Sefiri Ahmet Fevzi PaĢa‘yı da memnun etmiĢtir1154. Karadağdaki Müslümanlara Osmanlı Devleti‘nin verdiği eğitim desteği bununla sınırlı kalmamıĢtır. Karadağ Ġslam ahalisinden, Ġstanbul medreselerinde Ģer'i ilim tahsili için talebeler kabul edilmiĢtir. Bu Ģekilde Ġstanbul‘a gönderilen iki talebe, durumları iyi olmadığı ve fakir oldukları için, yol masrafları Osmanlı Devleti tarafından ödenmiĢ, ayrıca yüzer kuruĢ maaĢ verilmiĢtir1155. Bu cümleden anlıyoruz ki Panislamist siyaset güden Abdülhamid, Karadağ‘daki Müslümanların dinlerini iyi ve tam bir Ģekilde öğrenebilmeleri için, onların eğitimlerini de ihmal etmemiĢtir. Karadağ Müslümanlarının, II. Abdülhamid‘e olan bağlılıklarını çeĢitli Ģekillerde ortaya koydukları görülmektedir. Öreniğin padiĢahın doğum gününde Ülgün'deki Karadağ vapurlarının Müslüman kaptanlarının, her hangi bir zorlama olmaksızın gemilerini bayraklarla donatmaları1156 padiĢaha olan sevgilerini, saygılarını ve bağlılıklarını göstermesi açısından manidardır. Prens Nikola‘nın, Müslümanları, Karadağ‘ın bölünmez bir unsuru haline getirme çabası içine girdiği görülmektedir. Bu çabanın bir tezahürü olarak Nikola, askere katılarak yiğitlik ve yüreklilik örneği gösteren Podgoriça Müslümanlarıyla iftihar ettiğini söylemiĢ ve onlar hakkında bir ―lisân-ı sitayiĢle‖ bahsetmiĢtir1157. Karadağ Müslümanlarının, Ģer‘î bazı hususlarda ihtiyaçlarının giderilmesi ve sorunlarının çözümü için Osmanlı Devleti tarafından bir Kadı bulundurulmasına izin verilmesi de karĢılıklı iyi iliĢkilerin seyrinden kaynaklanmaktadır. Müslümanların hukukunu korumak maksadıyla ġehbender1158 vardır. bulundurduğunu da hatırlatmakta yarar Ayrıca müslümanların Karadağ Ġdari teĢkilatında da rol aldığı müĢahede edilmektedir. Dokuz kazaya ayrılan Karadağ‘da her kazada bir kaymakam ve bir kaymakam yardımcısı teĢkil edilmiĢtir. Zeta Kazası‘nın kaymakamı Hristiyan 1154 BOA, Y.PRK.EġA, 20/34 BOA, DH.MKT, 1099/22 1156 BOA, Y.PRK.HR, 19/3 1157 BOA, Y.MTV, 140/30 1158 Ahmet Tevfik, age, 18 1155 215 kaymakam yardımcısı ise Müslümandı. Diğer taraftan Bar ve Ülgün kaymakamları Müslümanken yardımcıları ise Hristiyandı1159. Netice itibariyle, çok dinli bir yapıya alıĢmaya çalıĢan Karadağ‘da Müslümanların bir unsur olarak kabul edilerek onlara yönetimde söz hakkı verilmesi dinlerini yaĢama noktasında adımlar atılması önemsenecek bir giriĢimdir. ―Halife‖ sıfatını taĢıyan Abdülhamid‘in Karadağ‘daki Müslümanlar üzerindeki etkisini ve nüfuzunu bilen Prens Nikola ülkedeki Müslümanlar üzerinde hakimiyet kurmanın anahtarının da Abdülhamid olduğunu görmüĢtür. 1159 Mehmet Suphi, age, s. 26-29 216 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI VE TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMISYONU I. TAHDÎD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU ve ÇALIġMALARI Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında, bağımsızlık öncesinde dahi en önemli sorunlardan birisi sınır sorunlarıydı. Önce Ayastefanos daha sonra Berlin AntlaĢmalarına göre Karadağ‘a bırakılan topraklardan, Osmanlı Develti‘in çekilmesi sürecinde yaĢanan sorunlar ve o bölgede yaĢayan halkın topraklarını terk etmek istememesi neticesi oluĢan anlaĢmazlıklar, bir komisyon teĢkiliyle çözülmeye çalıĢıĢmıĢtır. Bağımsızlık öncesi daha çok Avrupalı devletlerin temsilcilerinden oluĢan bir komisyonla sınır sorunları halledilirken, bağımsızlık sonrası iki ülke arasında oluĢturulan karma komisyonlar vasıtasıyla bu sorunlar halledilmeye çalıĢılmıĢtır. Tahdid-i hudud komisyonunun kuruluĢundan ve çalıĢmalarından bahsetmeden önce iki ülke arasında, sınır sorunlarına konu olan yerlerdeki idari yapılanmayı açıklamakta yarar vardır. A. OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN BALKANLAR‟DAKĠ ĠDARĠ YAPILANMASI Osmanlı Devleti gerileme sürecine girdiğinde idari yapıda bir kısım değiĢikliklerin yapılması gereksinimi doğmuĢtur. 19 sancaktan oluĢan Rumeli Beylerbeyliği, 1826 yılında 5 eyalete bölünmüĢtür. Bunlar Tuna (Rusçuk), Selanik, ĠĢkodra, Yanya, Manastır ve Kosova (Üsküp) eyaletleridir. Tanzimat reformlarının bir gereği olarak, 1864‘te büyük eyaletler küçültülerek, valilerin yönettiği vilâyetlere dönüĢtürülmüĢtür. 1864 nizamnâmesine göre vilâyet/liva/kaza/karye Ģeklinde bir örgütlenme sağlanırken; vilâyetlere vali, livalara 217 kaymakamlar, kazalara müdürler, karyelere ise muhtarlar bakmaktadır.1160 Abdülhamid, valilere bölgesel özerkliğe yol açabilecek kadar büyük yetkiler vermek istememiĢtir. O, vilâyetleri dıĢ güçlerin etkisinden koruma ve olabildiğince merkezileĢtirme çabasındadır. Valilerin ―modernleĢmenin birer taĢıyıcısı‖ olmalarını istemiĢtir. 1871 yasasında karye ile kaza arasında bir orta basamak nahiye oluĢturulması gündeme gelmiĢtir. Lâkin, Abdülhamid‘e göre nahiye teĢkili Balkanlar‘da Hıristiyanların amaçlarına hizmet edeceğinden, bu fikre biraz ihtiyatlı yaklaĢılmasına rağmen, az da olsa nahiyelerin teĢkil edildiği görülmektedir1161. 1871 nizamnâmesine göre idare vilâyet/liva/ kaza/nahiye/karye olarak Ģekillenirken, vilâyete vali, livaya mutasarrıf, kazaya kaymakam, nahiyeye müdür, karyeye muhtar bakar olmuĢtur1162. VĠLAYET (VALĠ) LĠVA (MUTASARRIF) KAZA (KAYMAKAM) NAHĠYE (MÜDÜR KARYE MUHTAR Ayrıca Sırbistan, Romanya ve Karadağ gibi vasal devletler Osmanlı idari sisteminden ayrı tutulmuĢtur. 1877 yılına gelindiğinde, özellikle Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Balkanlar‘da Karadağ‘a sınır teĢkil eden Osmanlı idari sistemi Ģöyle Ģekillendiğini görmekteyiz a. ĠĢkodra Vilâyeti 1867 öncesinde Rumeli eyaletinin bir sancağı olan ĠĢkodra, 1867 yılında Üsküp Sancağı‘yla birleĢtirilerek ĠĢkodra Eyaleti oluĢturulmuĢtur. ĠĢkodra Eyaleti; ĠĢkodra, 1160 Abdülkadir Kırmızı, Abdülhamid‟in Valileri Osmanlı Vilayet Ġdaresi 1895-1908, Klasik Yay, Ġstanbul 2007, s. 89-90 1161 Francois Georgeon, age, s. 202-204. 1162 Abdülkadir Kırmızı, age, s. 89-90. 218 Prizren ve Debre sancaklarından ibaretken, 1877‘de Prizren, Kosova Eyaleti‘ne dâhil edilmiĢ ve Debre Sancağı da Manastır Eyaletine bağlanmıĢtır. 1881 yılında mutasarrıflık olan ĠĢkodra, 1908 yılında Dıraç Kazası sancak yapılarak ĠĢkodra Sancağı‘yla birlikte ĠĢkodra Eyaletini oluĢturmuĢtur1163. Durres Sancağı: Durres kazası, Tiran kazası, Kavaja (Kavaya) kazası, Shjaku kazası ĠĢkodra Sancağı: ĠĢkodra, Tuzi, Puka, Mirdita (Merdita), Kruja (Akçahisar), Lezha (Selimiye) kazalarından müteĢekkildi. b. Kosova Vilâyeti PriĢtine, Ġpek (Peç), Prizren, Üsküp, Yenipazar (Novi Pazar) ve TaĢlıca sancaklarından oluĢmaktadır. Üsküb: Üsküp, Kumanovo, Kaçanik, Štip, Kratovo ve Koçani. Prizren: Prizren (Pirzerin) ve Tetovo (Kalkandelen) Ġpek: Ġpek, Yakova, Gusinye, Berane, ve TirgoviĢte kazalarından oluĢmaktaydı.1164 PriĢtine: PriĢtine, Kosovska Mitroviça, Vulçıtrın, Gjilan ve PreĢova Yenipazar (Novi Pazar): Novi Pazar, Seniçe, KolaĢin, Nova Varoš (Yeni VaroĢ) ve Prijepolje (Akova) Ayrıca, Yenipazar sancağında Karadağ hududunda ViraneĢ ve Moykovaç nahiyeleri birleĢtirilip KolaĢin-i Zir kazası oluĢturulmuĢtur1165. Taçlıca (Pljevlja): Daha önce Hersek PaĢalığına bağlı bir yerdi. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Avusturya-Maceristan‘ın etkisi altına girmiĢti. 1908 yılında Avusturya-Macaristan orduları bölgeden çekilmiĢ ve burası Kosova Vilâyeti‘nin bir kazası olarak teĢkil edilmiĢtir. 1908‘de müstakil bir sancak olarak teĢkil edildi. TaĢlıca ve daha önce Yenipazar‘a bağlı olan Prijepolje (Akova) kazaları vardır. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Kosova Vilâyeti‘nin, Yenipazar sancağı hariç, çoğunluğu yerli halktan müteĢekkil bir komisyon tarafından yönetilmesine karar verilmiĢtir. Yenipazar Sancağı‘nın yönetimi ise Osmanlı Devleti‘ne bırakılmasına 1163 Türk Ansiklopedisi, ―ĠĢkodra‖ MEB, Cilt. XX, Ankara 1972, s. 424. 1874 tarihli salnâme‘de verilen bilgilere göre 9981 Müslüman, 814 Ortodoks, 387 Katolik Hıristiyan ve 1025 Çingene mevcuttu. Machiel Kiel, ―Ġpek‖ DĠA, C. 22, TDVY, Ġstanbul 2000, s.367 1165 BOA, Y.PRK MYD, 3/42 1164 219 rağmen Osmanlı Devleti‘nin Yenipazar‘da denetlemek ve güvenliği sağlamak için Avusturya-Macaristan Devleti asker bulundurmuĢtur. Avusturyalılar, tepkiler artınca bu kez sadece TaĢlıca Sancağı‘nda asker bulundurmaya baĢlamıĢlardır1166. Osmanlı Devleti‘nin Karadağ ile sınırı olan vilâyetleri Kosova ve ĠĢkodra‘dır. Bosna ve Hersek vilâyetleri Berlin AntlaĢması‘nın ardından Avusturya-Macaristan etkisine girmiĢ ve Osmanlı devri Bosna ve Hersek‘te sona ermiĢtir. Bosna Müslümanları, Avuturya-Macaristan‘ın iĢgaline karĢı dirennmiĢlerse de baĢarılı olamamıĢlar ve Bosna, 20 Ekim 1878‘de tamamen iĢgal edilmiĢtir. 7 Ekim 1908‘de de resmen Avusturya-Macaristan toprağı olduğu kabul edilmiĢtir1167. Görüldüğü gibi Karadağ Osmanlı iliĢkilerinin temel noktası ĠĢkodra ve Kosova Vilayetleridir. KomĢuluk iliĢkileri ve sınır ile alakalı bütün geliĢmeler ĠĢkodra ve Kosova‘da olmuĢtur. Bosna-Hersek‘in yönetimi Osmanlı Devleti‘nin elinden çıktığı için Bosna-Hersek tarafında herhangi bir sınır ve buna bağlı bir sorun söz konusu olmamıĢtır. B. KARADAĞ‟DA ĠDARĠ YAPI Karadağ bağımsız olmuĢtu olmasına ama henüz tam manasıyla bir anayasaya ve çağdaĢ kanunlara sahip değildir. 1796‘da Vladika I. Petro‘nun hazırlattığı anayasaya, 1803 ve 1855‘teki yeni maddeler ilave edilerek kanunlar modernleĢtirilmeye çalıĢmıĢtır. 1855‘te 75 madde daha eklenerek aile, verâset ve evlilikten bahseden maddeler konulmuĢtur. Nikola döneminde, yürürlükte olan kanunlarla bir yere varılamayacağı anlaĢılmıĢ ve Mösyö Yogisice‘ye anayasa taslağı hazırlama görevi verilmiĢtir. 1878‘de baĢlanılan yeni anayasa çalıĢmaları 1887‘de sonuçlanmıĢtır1168. 17 yy‘a kadar Karadağ beĢ bölümden oluĢmakta1169 17 yy‘da bu bölümler ―nahije‖ (Osmanlı Devleti yönetiminden kalan ―nahiye‖) olarak ayrılmıĢtır. Her nahiye bir ―Serdarî‖ tarafından yönetilmekteydi. Bu beĢ nahiye; Katunska, Ljubotin, Pjesivci, 1166 Münir Aktepe, ―Kosova‖ DĠA, C.26, TDVY, Ankara 2002, s. 218 Branislav Djurdjev, ―Bosna-Hersek‖ DĠA, C.6, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 301 1168 Yeni kanunlar 1033 maddeden oluĢmaktaydı. 766 maddesi kanunların nasıl tatbik edileceğinden bahsediyordu. Ġkinci kısım mülkiyet hakkından bahsediyordu. Karadağ‘da hiçbir yabancı, Prens tarafından hediye olarak verilmedikçe, mülk sahibi olamazdı. Mehdi FraĢerli, age, s. 300-301 1169 Büyük Sırp etnoloğu ve coğrafyacı Jovan Cviji, ―Eski Karadağ‖ın 4 nayiheden oluĢtuğunu ve 21 kabilenin mevcudiyetinden bahsetmektedir.‖ The Clans of Old Montenegro” <http://www. njegos.org/clans/clans.htm> e.t. 18.10.2008. 1167 220 Crnica ve Ljeskoplije idi. Katunska Nahija, Riyeçka Nahiye, Crnica Nahija, ve buna ilave olarak Osmanlı sınırındaki Brda* kabilesinin oluĢturduğu Bjelapavliça, Piperi, Rovaçka-Moraçka, Vasoyeviçi, Bratonoziçi ve Kuçi‘den oluĢan 9 nahiye olarak idari bölümlere ayrılmıĢtır1171. 18.yy‘da 5 serdarî ya da ―kaptan‖ ve onların yönetiminde 9 vojvoda, voyvodaların yönetiminde ise 34 knez bulunmaktadır. 19. yy baĢında 240 kasabada yaĢayan 36 kabilenin,1172 baĢka bir kaynakta da 374 köyün varlığından söz edilmektedir1173. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir‘inde, Karadağ‘a ―Nevahi-i Erbaa‖ denildiğini ve bunların da Çerniça, Rieka, LiĢanska, Katunska nahiyeleri olduğunu söylemektedir. Gusinye, KolaĢin, ĠĢboz, Podgoriça ise Nevâhi-i Broda olarak adlandırılmaktadır1174. Ahmet Cevdet PaĢa‘nın bu bilgileri 1862 yılına ait bilgilerdir. Dolayısıyla Karadağ henüz bağımsızlığını kazanmamıĢtır. Fakat nahiyeleri göstermesi açısından önemli bilgilerdir. 1890 yılında ġemseddin Sami, Kamûsu’l-A’lâm isimli ansiklopedik eserinde Karadağ‘ın 15 nahiyeden oluĢtuğunu ve her bir nahiyenin birkaç kaptanlığa bölündüğünü, her kaptanlığın da birkaç çeteden oluĢtuğunu söylemektedir. Ġdari taksimatın da askerî sisteme göre yapıldığı Karadağ‘da, nahiye müdürleri hem kumandan hem mülki memur olurken aynı zamanda hâkimlik de yaptıkları belilrtilmektedir1175. Mehmet Suphi ise 1899 tarihli eserinde Karadağ‘ın 9 kazaya ve 15 nayiyeye bölündüğünü yazmaktadır1176. 15 nahiye Ģunlardı: * Brda, Ahmed Cevdet PaĢa‘nın kitabında Broda olarak kullanılmıĢtır. Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i Cevdet, 13-20, s. 188. 1171 Natasha Margulis, age, s. 16-19, Steven C. Calhoun, agm, s. 37. 1172 Georges Castellan, age, s. 314-315. 1173 A. J. Schem, age, s. 146-147. 1174 Ahmet Cevdet PaĢa, Tezakir-i Cevdet, 13-20, s. 188. 1175 Kâmus-ul A‟lâm, C. 5, s. 3637. 1176 Mehmet Suphi, age, s. 26-29. 221 Eski Nahiyeler Sonradan Yeni Katılan Nahiyeler (1878) Katunska, Banyani ve Bodin Ervaniçe NikĢik ve Doğa Riyeka Piva LiyĢanska Drobyak ve Pira Biyele Polye KolaĢin ve Sarancı Peperske Podgoriça ve ĠĢboz Moraçka Kranya, Bar ve Ülgün Vasoyaviçka Toplamda: 15 Nahiye Ahmet Tevfik ise Karadağ‘ın 10 nahiyeye ayrıldığını ifade etmektedir. Ahmet Tevfik‘in Karadağ Coğrafyası isimli eseri, 1177 Sırpçadan tercüme bir eser olması ve Karadağ‘da ders kitabı olarak okutulan bir eserin tercümesi olması hasebiyle biraz daha resmî bilgiler içeriyor denebilir. Kaza Kaza Merkezi Katunsaka Çetine NikĢik NikĢik Brdiska Danilograd Moraça KolaĢin Vasovik Andraviçe Zeta Podgoriça Riyeka Riyeka Çerniça Virpazar Porimva Ülgün-Bar Dikkat edileceği üzere özellikle Nahiye sayılarında ve idari yapısıyla ilgili kaynaklarda verilen bilgiler farklılık arzetmektedir. Bilgiler farklılılığı, 200 bin civarında Ortodoks, 15 bin civarında Müslüman ve 13 bin civarında Katoliğin yaĢadığı sanılan Karadağ‘ın idari yapısının yeni yeni oturmaya baĢlamasından ve bir kısım terimlerin Türkçe ve Ġngilizce çevirilerinden kaynaklandığı düĢünülmektedir. Ġdari Ģema Ģu Ģekildeydi: 1177 Eski Kıtada 7 ve yeni kıtada 3 nahiyeye ayrıldığını söylemektedir. Ahmet Tevfik, age, s . 4 222 Nahije (Nahiye) Tribes (Plemena) yani Kabile, Kaptanlık Sela yani köy aynı zmanda bir Klan Kuça (aile) Kabilenin lideri Voyvoda idi. Voyvoda olmanın Ģartlarından biri, savaĢta kahramanlık göstermek ve ―Türk’ün kellesini almak‖tır. Bu Ģekilde cesareti ve gücünü göstermiĢ olan kiĢi, voyvoda olabilme Ģansını elde etmiĢtir. Serdar, voyvodadan sonra gelmektedir. Her köyde bir klan bulunur, ve Klanın baĢındakine ise ―knez‖ denilmektedir. Klanı oluĢturanlarsa aynı aileden ve sülaleden gelen, aynı kanı taĢıyan kiĢilerdir. Ailenin baĢındakine ise ―domaçin‖ ya da ―staraĢina‖ denmektedir. Onun görevi, ailesini tehlikelerden ve kan davalarından korumaktır1178. Nikola, 1904 yılına gelindiğinde ülkenin idari sistemini yeniden düzenlemiĢtir. Ülke 5 idari bölgeye ayrılmıĢ ve her bölge de kaptanlığa ayrılmıĢtır. 1904 yılı itibarıyla 56 kaptanlık vardır1179. Ayrıca Karadağ tarihinde ve devletin oluĢumunda kabileler çok önemli bir mekanizma görevi üstlenmiĢtir. Karadağ Umumi Meclisi‘nde ise her kabilenin reisi bulunmuĢtur. Bu meclis, aynı zamanda Karadağ halkıyla Osmanlı yetkilileri arasında bir arabulucu vazifesi görümüĢtür. Atalarınının izinden giden Prens Nikola, Karadağ‘ın politik sistemini merkezîleĢtirmiĢtir. Senatonun yerine Devlet Konsülü ve Yüksek Mahkeme sistemlerini getiren Nikola döneminde halk, eğitimsiz ve çok az maaĢ verilen idarecilerin rüĢvet almaları ve keyfî uygulamaları nedeniyle, devletin büyüyen gücüne pek alıĢamamıĢtır1180. Karadağ‘da Devlet idaresindeki yönetim kademesine bakacak olursak; BaĢkanlığını Prensin yaptığı ġûra-yı Hükûmet 5 kiĢiden oluĢmaktadır. Bunlar; Dâhiliye Nâzırı Voyvoda Bojo Petroviç-Nijegoviç, (Dahiliye Müdürü, Nafia Müdürü, Bahriye Müdürü ve Polis), Hâriciye Nâzırı Voyvoda J. Vukoviç (Hariciye, TeĢrifat ve NiĢan), Harbiye Nâzırı Ġlya Plamanaç (Harbiye, Nüfus), Maliye Nâzırı N. Matanoviç (Maliye, 1178 Natasha Margulis, age, s. 16-19 Thomas Fleming, age, s. 107 1180 Thomas Fleming, age, s. 107 1179 223 Ticaret ve Vergiler), Maarif ve Mezahip Nâzırı S. Popoviç (Eğitim, Diyanet)‘ten oluĢmaktadır. Adliye Nâzırı Doktor B. BojiĢiç, bu beĢ kiĢilik Ģûra içinde yer almamaktadır1181. Abdülhamid dönemi Osmanlı Karadağ diplomatik iliĢkilerinde büyük rol oynayan yukarıda isimleri yazılı olan ġurayı Devlet üyelerinin çok sık değiĢmediği bilinmektedir. Zira yetiĢmiĢ devlet adamı eksikliği ve yokluğu yaĢayan Karadağ zaman zaman zorluklar yaĢamıĢtır. C. TAHDĠD-Ġ HUDUD KOMĠSYONU OLUġTURULMASI Sınır tesbiti anlamına gelen tahdid-i hudud, komĢu olan ülkeler arasında yaĢanması muhtemel sorunlardan en önemlilerinden birisidir. Özellikle Balkanlar gibi etnik anlamda karmaĢık bir yapıya sahip olan bölgede hudud tahdidi, içinden çıkılmaz bir problem halini alabilmektedir. Kendisini fiili olarak Osmanlı Devleti‘ne hiçbir zaman bağlı görmeyen Karadağ Prensliği‘nin, daha 1852 yılında Paris AntlaĢması hükümleri gereğince Avrupalı Büyük Devletler tarafından sınırları tespit edilmiĢtir. Tam bağımsız olmadığı için belirlenen sınırlara da ―imtiyaz hattı‖ denmiĢtir. 1853 Karadağ Ġsyanı‘nın ardından Karadağ ile imtiyaz hattının belirlenmesi için çalıĢmalar devam etmiĢtir1182. 1858 Karadağ Ġsyanı‘ndan sonra sınır tahdidi tekrar gündeme gelmiĢtir. 8 Kasım 1858‘de Fransa ve Rusya‘nın araya girmesiyle görüĢmeler yoluna gidilmiĢ ve Ġstanbul‘da bir ‗Elçiler Konferansı‘ toplanmıĢtır. Ġstanbul‘da toplanan Ġngiltere, Rusya, Prusya ve Fransa temsilcileri Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında ilk sınır tespitini yapmıĢlardır. Ülkelerin temsilcilerinin katıldığı bir konferansla, Karadağ‘ın sınırları belirlense de 1183 hudut tespit çalıĢmaları aralıklarla uzun yıllar devam edecektir. 1853 ve 1858 Karadağ ihtilâlleri gösterdi ki, Karadağ‘ın coğrafi olarak çok iyi tetkik edilmesi ve detaylı bir haritasının çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca, bölgede özellikle isyan çıkan bölgelerin yerlerini ve isimlerini tam tespit için bir harita çalıĢması yapılması gerekmiĢ ve Mühendis Komisyonu oluĢturulmuĢtur1184. Mühendisler 1181 Mehmet Suphi, age, s. 22-25 Süleyman Külçe, age, s. 309. 1183 Bayram Kodaman, agm, s. 94. 1184 BOA, A.AMD, 82/94. 1182 224 çalıĢmalarını Temmuz 1859‘da tamamlayarak Erkân-ı Harbiye Litografyası'nda Karadağ haritası basılmıĢtır1185. 1862 Hersek Ġsyanı‘nın ardından karma bir komisyon oluĢtururlarak sınır tespit çalıĢması yapılmıĢtır1186. Son olarak 1875 Hersek Ġsyanından sonra Karadağ sınınırını belirlemek için Bab-ı Ali‘de bir komisyon teĢkil edilerek komisyona Hasan Edip PaĢa ve Hristiyan tebadan Kostan Efendi memur edilmiĢtir. Fakat iĢin ilginç tarafı bu kiĢiler Karadağ‘ı bilmiyorlardır1187. Bölgeye ve sınırı çizilecek olan mahalli tanımayan bu memurların atanması sınır tesbitini zorlaĢtırmıĢtır. 1878 Berlin AntlaĢması‘nın XXVIII. Maddesine göre , sınır düzenleme çalıĢmaları, Avrupa devletleri nezdinde oluĢturulacak ―Tahdid-i Hudud Komisyonu‖na bırakılmıĢtır. Karadağ Tahdid-i Hudud Komisyonu, 30 Nisan 1879‘da Karadağ-Osmanlı sınırının tahdidi için toplanmıĢtır. 8 Eylül‘deki son toplantısına kadar 26 kez bir araya gelen ve 26 protokol hazırlanan Karadağ Tahdid-i Hudud Komisyonu‘da Almanya‘dan Kaptan Testa, Avusturya-Macaristan‘dan General Lippic ve Kaptan Sauerwald, Fransadan General Comte Colonna Ceccaldi, Ġngiltere‘den Kaptan Sale, Ġtalya‘dan Liutennant Ottolenghi, Karadağ‘dan Simo Popoviç, daha sonraki protokollerde Niko Matanoviç de yer almıĢtır. Rusya‘dan Baron Nicolas Kaulbars1188, Osmanlı Devleti‘nden ise General Veli Rıza PaĢa (Çetine Sefiri), Bedri Bey, Sabri Bey,1189 Pszenny Efendi, DaniĢ Efendi (9 Temmuz 1879, 15. protokolden itibaren Pszenny Efendi‘nin yerine) yer almıĢtır1190. Karadağ hududundan tahdidi için ilk etapta Osmanlı Devleti adına Mustafa Âsım PaĢa görevlendirilmiĢ; fakat Gusinye ve Plave‘nin Osmanlı Devleti‘nden ayrılmasına kesinlikle karĢı olan Gusinyeli Ali PaĢa‘nın muhalefetiyle karĢılaĢınca bu görevlendirme tehir edilmiĢtir1191. Uluslararası komisyon sınır tesbiti çalıĢmaları sırasında çeĢitli sıkıntılar yaĢanmıĢtır. Bu sıkıntılardan birisi de yapılan ölçümler sırasında yaĢanmıĢtır. 1185 BOA, Ġ.DH., 433/28678. Süleyman Külçe, age, s. 309. 1187 Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi, bu bilgisizliğin ozamana kadar Karadağ‘ın Devleti Aliyye hududu dahilinde bir yer olarak algılanmasından ileri geldiğini düĢünmektedir. Ahmed Lûtfî Efendi, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. XV, TTK, Ankara 1993, Haz. Prof. Dr. Münir Aktepe, s. 46. 1188 Beitullah Destani (Ed.) Montenegro: Political And Ethnic Boundaries 1840–1920, Volume I, Cambridge University Press Archive Editions, UK 2001, s. 517. 1189 BOA, Y.A.HUS, 170/116. 1190 Beitullah Destani, age, s. 517. 1191 Süleyman Külçe, age, s. 310. 1186 225 Podgoriça‘nın hemen yakınında sel suları nedeniyle oluĢan ―Goriça Topal‖ Adası vardır. Sel sularının bir kısmının çekilmesini fırsat bilen komisyon üyeleri Podgoriça Ovası‘nın topoğrafik yapısını incelemek ve ölçümler yapmak için tepelere gitmiĢlerdir. Lâkin, Osmanlıların hâkim olduğu tepelerde herhangi bir çalıĢma yapılmasına izin verilmemesi üzerine araya giren komisyonun Osmanlı üyesi Rıza PaĢa, emir vererek komisyon üyelerinin çalıĢmalarına engel olunmaması ve izin verilmesini istemiĢtir. Fakat ertesi gün yine sınır tahdidi için çok önemli olan ölçümlerin yapılması -emre rağmen- engellenmiĢtir. Tahdid-i Hudud Komisyonunun kendi içinde oluĢturduğu topoğrafik komisyon, çalıĢmalarını, askerî engellemeler nedeniyle güçlükle yürütmüĢtür. Tepeciklerde yapılacak keĢifler son derece önemlidir. Komisyon üyesi Kaptan Sale, Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı Salisbury'e yazdığı mektupta ―Engellemelerin yerel güçlerden kaynaklandığını belirtmeliyim. Osmanlı hükûmetinin herhangi bir engellemesiyle karşılaşmadığımızı belirtmeliyim.” diyerek1192 Osmanlı Devleti‘nin sınır tespiti konusundaki barıĢçıl yaklaĢımına ve iyi niyetine vurgu yapmıĢtır. Topoğrafya Komisyonu, sel sularının çekilmesini fırsat bilerek zaman kaybetmemek için tepelerde topografik ölçümler yapmak için Ġngiliz kaptan Sale baĢkanlığında toplanmıĢtır. Öncelikle harita çalıĢması yapan Komisyon, devletlerin getirdikleri haritaların en uygunu üzerinde birtakım çalıĢmalar yürütmüĢlerdir1193. Taslak harita üzerinde yürütülen çalıĢmalarda bazı yerlerin isimlerinin yanlıĢ yazılması ve olduğundan abartılı bir biçimde büyük çizilmesi zaman zaman anlaĢmazlıklara yol açmıĢtır1194. Ayrıca doğa Ģartları okadar ön plana çıkmıĢtır ki sınırların tesbitinde politikacılaırn teorileri değil de coğrafyacıların teorileri ve coğrafi özellikler sorunların çözümüne daha yakın olmuĢtur1195. Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılmasının ardından sınır tespit çalıĢmaları OsmanlıKaradağ yetkilileri arasında yürütülmüĢtür. Üyeleri zamanla değiĢmiĢ, yeni atamalar yapılmıĢtır. 1882-1887 yıllarına kadar hudut belirleme komisyonunda Gusinyeli Ali 1192 25 Mayıs 1879 ĠĢkodra‘dan yazdığı mektupta Kaptan Sale Marques‘un Salisbury‘a gönderdiği mektup Beitullah Destani, age, s.528-529 1193 Beitullah Destani, age, s.549 1194 Beitullah Destani, age, s.549 1195 George Brodrick, M. T. Sale, T. W. Legh, J. A. R. Munro, ―Montenegro and Its Borderlands: Discussion‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov. 1894) s. 405-407 226 PaĢa‘nın görev aldığını görmekteyiz. Zira, kendisi 1845 yılından beri Gusinye Kaymakamı olarak görev yapmaktadır. Hudut tespitinde de bizzat kendisine ait toprakların olduğu Gusinye‘nin sınırlarını elden geldiğince tam tutmaya gayret göstermiĢtir1196. 1883 yılında Karadağ hududundaki ihtilafı ortadan kaldırmak içi Erkânı Harbiye Kaymakamı Bedri Bey vazifelendirilmiĢtir1197. 1884 Ocak ayında Karadağ hududunun tahdidine Devlet-i Âliye komiserleri Mustafa Âsım, Ġsmail Hakkı, Ahmet Tahir, Bedreddin Bey ve Sabri Bey 1198 memur edilmiĢtir. 1885 yılına gelindiğinde ise Karadağ Hududu Komiserliğine Ahmet Cevat PaĢa tayin edilmiĢtir1199. 1887‘te, Karadağ hududunun kalan kısmının tesbiti, Kosova Valisi baĢkanlığında Ġpek Mutasarrıfı Çetine Sefiri ve Hudud Komiseri ve Karadağ hükûmetinin gönderdiği Karadağlı bir memurdan oluĢturulan karma bir komisyon tarafından yürütülmüĢtür1200. 1890‘da yine sınır tahdidi ile ilgili olarak Ahmet Tahir PaĢa görevlendirilmiĢtir1201. 1905 yılında Karadağ, tahdid-i hudud meselesi için komisyon oluĢturulması talebinde bulunmuĢtur. 1906‘da Osmanlı Devleti‘nden Ferik Enver PaĢa ve Karadağ hükûmeti‘nden Karadağ Harbiye Nâzırı General Vukoviç'in baĢkanlığındaki heyetlerce bir lâyiha hazırlanarak raporlar oluĢturulmuĢtur.1202 Bundan iki yıl sonra da 1908‘de sınır sorununu daha geniĢ kapsamlı olarak ele almak için Osmanlı Devleti‘ni ĠĢkodra Valisi Bedri PaĢa‘nın temsil ettiği bir komisyon görevlendirilmiĢtir1203. KarĢılıklı olarak iki devletin kendi bünyelerinde oluĢturdukları Tahdid-i Hudud komisyonları müzakerelerle sınır tespitine devam etmiĢlerdir1204. 1196 Peter Bartl, age, s. 204 Gusinyeli Ali PaĢa aslen Plave‘lidir. Berlin AntlaĢması hükümlerine karĢı gelereken isyan etmesiyle ün kazanarak isminden söz ettirmiĢtir. Sınır tesbitinde ilginç yöntemler kullanmaktaydı. Bir seferinde Karadağlı murahhaslar ona, atının nerden geçerse orasının sınır olması yönündeki teklifi üzerine Ali PaĢa‘nın atı yürütülmüĢ fakat sonra potokol hazırlanırken atın nereden geçtiği konusunda tartıĢmalar ve anlaĢmazlıklar yaĢanmıĢtı. Süleyman Külçe, age, s. 310 1197 BOA, Y.PRK ASK, 15/62 1198 BOA, Y.E.E., 100/22. 1199 BOA, Y.E.E., 46/18. 1200 BOA, MV, 16/9. 1201 BOA, Ġ.M.M.S, 114/4868. 1202 BOA, Y.E.E., 100/45. 1203 Devleti Aliyye-i Osmaniye ile Karadağ Hududu Tarifnâmesi, Matbaa-i Askeriye, Ġstanbul 1324, s. 4-19. 1204 BOA, MV, 162/61. 227 Süleyman Külçe, hudut anlaĢmazlıklarından kaynaklanan ölümlere değinirken, ―Bitmez tükenmez hususiyetler, pek çok kanlar dökülmesine sebep olmuştur.‖ demektedir. Bu uğurda ölen ve öldürülen insanların yan yana konulması hâlinde Karadağ-Osmanlı sınırını boydan boya katedebileceğini belirterek, Osmanlı-Karadağ hudut tahdidi iĢinin çetrefilli ve zor bir iĢ olduğunu vurgulayarak, Karadağlıların ―geniĢleme‖ ve ―para koparma‖ çabaları sınır tesbitini zora sokduğunu; Türkler‘in ise ―vatan kıskançlığı‖ sınır tesbitinin uzamasına yol açtığını iddia etmiĢtir1205. Görüldüğü gibi Osmanlı Karadağ sınırını tam olarak tesbit etmek için kuruluan Tahdid-i Hudud Komisyonları‘nın görevleri uzun yıllar sürmüĢtür. Abdülhamid döneminin sonuna kadar bu komisyon, Kosova-Karadağ sınırını tesbit etmeye çalıĢmıĢlardır. Fakat sorunu çözmüĢlerdir kanaatine varmak gerçekten çok güçtür. Komisyonların uzun yıllar süren faaliyetlerinden de anlaĢıldığı üzere Osmanlı Karadağ sınırının tesbiti hiç kolay olmamıĢ ve bir takım zorluklarla ve engellerle karĢılaĢılmıĢtır. ġimdi, Sınırları tesbit edilen yerlere göz atarak sınır tespitinde karĢılaĢılan sorunları analiz edelim. a. Podgoriça ve ĠĢboz‟un Karadağ‟a Terk Edilmesi Osmanlı Devleti‘nin ilk defa 1466 yılında tam olarak hâkimiyeti altına aldığı Podgoriça, Zeta Vadisi‘nde bulunan önemli bir Ģehirdir. Kısa bir süre Türkçe ―Depedöğen‖ olarak zikredilmiĢ, daha sonraları eski ismiyle telâffuz edilmiĢtir. Osmanlı öncesinde pazar yeri olarak kullanılırken, Osmanlı devriyle birlikte önemli bir Ģehir hâline gelmiĢtir. ĠĢkodra Sancağı kurulduktan sonra bu sancağa bağlanan Podgoriça, 1756‘da Hersek Sancağı‘na, 1835 yılında tekrar ĠĢkodra Sancağı‘na bağlanmıĢtır. Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâme‘sinde, 300 haneli küçük bir kasaba ve ĠĢkodra Sancağı‘na (Ġskenderiye Sancağı) bağlı subaĢılık olarak tarif edilen Podgoriça1206, Berlin AntlaĢması‘nın 28. maddesi gereğince Karadağ Devleti‘ne bırakılmıĢtır1207. 1205 Suleyman Külçe, age, s. 311. Evliyâ Çelebi 1651-1653 yılları arasında Rumeli seyahatine çıkmıĢtır. Evliya Çelebi; Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 9. Kitap, Zuhuri DanıĢman Yayınevi, Ġstanbul 1970, 226-227. 1207 Adnan Pepiç, ―Podgoriça‘nın Kısa Bir Tarihçesi‖ OTAM, Sayı 18‘den Ayrı Basım, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 2006, s. 273-282 1206 228 Berlin AntlaĢması‘nın söz konusu maddesi uyarınca Karadağ, Bâb-ı Âli‘ye baĢvurarak Karadağ‘a bırakılan yerleri terk ve teslim etmesini istemiĢtir. Ayrıca, antlaĢmaya imza koyan devletler de tahdid-i hudut için komiserler tayin etmiĢlerdir1208. Bu sırada Podgoriça‘dan Osmanlı askerlerinin çekilme iĢlemi baĢlatılmıĢtır. Askerler çekilirken kesinlikle halka silah ve mühimmat bırakılmaması istenmiĢtir. Çünkü terk edilmesi gereken yerlerde Arnavutlar yaĢıyordu. Onların yatıĢtırılması ve teskin edilmesi baĢlı baĢına bir iĢtir. Yıllardır o topraklarda doğup o topraklarda büyüyen insanları vatanlarından bir çırpıda koparıp atmak, beraberinde isyanları, baĢkaldırıĢları getirebilirdi. Bu nedenle, Podgoriça halkı teskin edilmeye çalıĢılmıĢtır1209. nihayetinde 26 Ocak 1879 tarihinde En Osmanlı Devleti Podgoriça ve ĠĢboz‘u ―dağdağasızca‖ Karadağ‘a bırakmıĢtır1210. Podgoriça‘nın Karadağ‘a terki sürerken diğer yandan da Karadağ hükûmeti, Podgoriçalılardan, Karadağ yönetiminden memnun olduklarına ve Osmanlı hâkimiyetini istemediklerine dair imza toplayarak kamuoyu oluĢturmaya çalıĢmıĢtır1211. Böylelikle Karadağ‘ın, Osmanlı Devleti karĢısında elini güçlendirme gayreti içerisine girdiği anlaĢılmaktadır. Zaten Podgoriça'nın teslimini Osmanlı Devleti‘nin geciktirmesi, büyük devletlerin tepkisini çekmiĢ ve Ġngiliz DıĢiĢleri Bakanı Lord Salisbury, Osmanlı Devleti‘nin bu davranıĢının Arnavutluk meselesini büyütebileceğini söylemiĢtir. Salisbury, dost devletlerin Osmanlı Devleti‘ni bu yönde ikna etmelerini istemiĢtir1212. 20. yy baĢlarında bölgeyi ziyaret eden seyyahlar Podgoriça'da Bosna Hersek gibi hâlâ canlı bir Türk yaĢamını sezinlemenin mümkün olduğunu söylemektedirler1213. Osmanlı sınırında yer alması nedeniyle Arnavut saldırılarının her günkü hadiselerden olduğu bu kent aslında konum itibarıyla ve yüzey Ģekillerinin elveriĢliliği nedeniyle baĢkentlik yapabilecek bir yerdir1214. 1208 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137 BOA, A MKT.MHM, 483/2 1210 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137Adnan Pepiç, agm, s. 281-282, 1211 BOA, A MKT.MHM, 483/65 1212 BOA, Y.PRK.EġA, 1/83 1213 Bozidar Jezernik, age, s. 287 1214 Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 66. Podgoriça bugün, Karadağ Cuhmuriyeti‘nin baĢkentidir. 1209 229 Dikkat edilirse Podgoriça, ĠĢboz, Bar gibi yerlerin Karadağ‘a terki sırasında çok büyük olaylar yaĢanmamıĢtır. Bunun nedeni, buraların savaĢ sonucunda kaybedilmesidir. SavaĢta kaybedildiği için halk istemeyerekte olsa topraklarının Karadağ‘ın eline geçmesine karĢı büyük bir direniĢ göstermemiĢtir. Esas terkinde sorun yaĢanan ve baĢ ağrıtacak yerler savaĢta değil de antlaĢmayla terk edilmesi istenen yerlerde görülecektir. Arnavutlar, savaĢta kaybetmedikleri halde topraklarının masa baĢında ―tarihi düĢman‖larının eline geçmesine sessiz kalmayacaklardır. b. Gusinye ve Plave‟nin Karadağ‟a Terki ve Arnavutlar‟ın Tepkisi Gusinye ve Plave halkı genellikle Arnavutlardan oluĢmaktadır. Bu nedenle Gusinye ve Plaveliler, Karadağ‘a dâhil olmayı içlerine sindirememiĢler ve direniĢ göstermiĢlerdir1215. O bölgede yaĢayan Hıristiyan Arnavutlar da Karadağ‘a terk edilmekten memnun değillerdir1216. Nitekim, aradan birkaç yıl geçmeden isyan etmiĢlerdir. Arnavutların örgütlenmesi Berlin AntlaĢması‘ndan sonra daha da artmıĢtı. Temmuz 1878‘de ―Arnavut Ligi‖ adı verilen bir örgüt kuran Arnavutlar, Gusinye ve Plave‘yi Karadağlılara vermemek için silahlanmıĢlardır. Karadağlılar ise antlaĢmayla aldıkları toprakları teslim almak için harekete geçince Arnavutların direniĢiyle karĢılaĢmıĢlar ve geri çekilmek zorunda kalmıĢlardır. Bunun üzerine Karadağ, Berlin AntlaĢması‘na imza koyan devletlere baĢvurarak, Osmanlı Devleti‘nin tutumundan Ģikâyetçi olmuĢtur. Osmanlı Devleti ve Karadağ sınırını belirlemek için toplanan uluslararası komisyona gönderdiği protestoda ―Arnavutların rızası olmadan hiçbir Arnavut toprağı transfer edilemez.” denilmiĢtir. Lâkin Avrupalı devletler Arnavutların bu protestolarına ―sağır‖ kalmaya devam etmiĢtir1217. 1875–77 Doğu Krizi ve 1878 Berlin AntlaĢması, Arnavutlar arasındaki söz konusu bu milliyetçilik cereyanına politik bir boyut katmıĢtır1218. Berlin Kongresi‘nde Bismarc‘ın ―Arnavutluk milleti yoktur!‖ 1215 AndlaĢma hükümlerine rağmen burası 1913 yılına kadar Osmanlı sırnırları içinde kalmıĢtır. Yılmaz Öztuna, age, 62-68 1216 M.S. Anderson, The Eastern Question 1774-1923, Macmillan, London 1966, s. 221 1217 Constantine A. Chekrezi, age, s. 52. 1218 Georges Castellan, age, s. 375. 230 sözüne bir hayli üzülmüĢlerdir. Arnavutların genelde Müslümanlardan oluĢması, Osmanlı Devleti‘nin unsurlarından biri olarak algılanmasına neden olmuĢtur1219. Arnavutlar, sahip oldukları toprakların Balkan milletleri yararına dağıtıldığı, kurban edildiği düĢüncesine kapılmıĢlardır1220. Berlin'de temsilcisi olmayan tek Balkan halkı olarak ĠĢkodra‘da örgütlenen Arnavutlar, Ġngiliz heyeti baĢkanı Lord Beaconsfield‘e bir nota vererek ―Arnavutlar kendi dili olan, kültürü olan ayrı bir millettir” demiĢtir. Arnavutlar ayrıca, slav tehlisesi karĢısında Arnavut milletinin gelinemeyeceğini vurgulayarak Ġngiltere‘nin desteğini istemiĢlerdir devam ederken 1221 görmezden . Berlin Kongresi yayınladıkları bir beyannâmede de otonomi isteklerini dile getirmiĢlerdir1222. Diğer taraftan Müslüman ve Hıristiyan Arnavutlar din ve milliyetlerini muhafaza etmek için Osmanlı Devleti sınırları içinde kalmak istediklerini belirtmiĢler Abdülhamid‘ten bu konuda isteklerde bulunmuĢlardır. Arnavutların yaĢadığı vilâyet ve sancakların tek bir vilâyet çatısı altında birleĢtirilip, baĢına ehliyetli bir valinin tayin edilmesini isteyen Arnavutlar, aksi takdirde, Arnavutluk‘un tamamen elden gideceği uyarısında bulunarak bunun da Osmanlı Devleti‘nin Rumeli‘deki varlığının sonu demek olduğunu belirtmiĢlerdir. Arnavut temsilciler, Abdülhamid‘ten ayrıca bu sorunu çözmek için bir komisyon teĢkil etmesini arzu ettiklerini belirtmiĢlerdir1223. Ayrıca Arnavutlar, 2 Ekim 1879‘da Prizren‘de Prizren Heyet-i Ġttihadiyesi‘ni kumuĢlardır. Arnavut vilâyetlerinin tek bir vilâyet çatısı altında birleĢtirilmesini isteyen cemiyet, aksi hâlde hiçbir ıslahatı kabul etmeyeceklerini bildirmiĢlerdir. Prizren 1219 Peter Bartl, age, s. 195. Constantine A. Chekrezi, Albania Past and Present, McMillian Company, NY 1919, s. 51. 1221 Peter Bartl, age, s. 200-201. 1222 15 Haziran 1878 de 38‘i Müslüman 5‘i Hiristiyan olmak üzere 43 kiĢi Prizren'de MaraĢ tekkesi denilen yerde toplanmıĢlar ve Arnavutluk hakkında bir kısım kararlar almıĢlardır. BeĢ maddelik bu kararlarda Sultan Abdülhamid‘e bağlılık vurgulanmıĢtır. Arnavutlar‘ın yaĢadığı toprakların Osmanlı Devleti‘nden koparılarak alınmasına karĢı koymak için Prizren‘de Bayraklı Camii‘nde toplanarak Berlin Kongresi devam ederken yayınladıkları beyannamede Arnavut ileri gelenleri, ―komĢuları tarafından gerçekleĢtirilecek herhangi bir saldırı karĢısında sessiz kalmayacaklarını bereberce karĢı koyacaklarını‖ bildirmiĢlerdir. Beyanname ayrıca, Tevhid-i Vilâyet adıyla yeni bir idare, Gazi Ahmet Muhtar PaĢa yeni teĢkil edilecek bu BirleĢik Vilayetlere reis olarak teyin edilmesi, Ġttihat Meclisleri oluĢturulması, Jandarma teĢkilatı oluĢturularak BirleĢik Vilayetler için vergi toplanması, Milis kuvvetler oluĢturulması gibi maddeleri içeriyordu. Süleyman Külçe, age, s. 250. 1223 BOA, Y.PRK AZJ, 1/25. 1220 231 Cemiyet-i Ġttihadiyesi, Arnavut askerleri tertip ederek Yakova, Ġpek ve Gusinye kazalarını Karadağ‘a karĢı müdafaa edecekleri kararı almıĢdır1224. Arnavutlar arasında da Karadağ‘daki Müslümanlara kötü muamele yapıldığı Ģâyiası yayılırken,1225 Gusinye'yi Karadağ‘a terk etmek istemeyen Arnavutlar, bukez Kasım 1879‘da ―Yakova Cemiyyet-i Ġttihadiyesi‖ isimli bir örgüt kurarak ve halktan yardım toplayarak cemiyete adam katmaya çalıĢmıĢlardır1226. Görülüyor ki Osmanlı Devleti, iki taraflı bir sıkıĢtırmayla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Bir tarafta büyük devletlerle imzalanan antlaĢma gereği Karadağ‘a bıraktığı topraklardan çekilmek zorunda oluĢu, diğer yandan ise Arnavutların direniĢi. Osmanlı Devleti, öncelikle, Arnavutların oturduğu bölgelerde bağımsızlık için mücadele eden ve faaliyet gösteren cemiyetlere müsahama gösterilmemesi doğrultusunda bir karar almıĢtır1227. Bu karar hem büyük devletleri sakinleĢtirmek için hem de çözüm odaklı bir politika izlendiği intibaını uyandıran iyi niyet göstergesi olarak sunulmuĢtur. Karadağ ise Gusinye ve Plave‘yi terk etmekte geciken Osmanlı Devleti‘nin bu tavrını uluslararası arenaya taĢımak istemiĢtir. II. Abdülhamid‘in, Arnavut milletinin haklarını savunan cemiyetlere ilk etapta sessiz kaldığı bir gerçektir. Abdülhamid bu sayede Büyük Devletlere, Karadağ‘a bırakması istenilen toprakların terk edilmemesine bir mazeret sunmuĢtur1228. Arnavutların yaĢadıkları yerlerin tek bir çatı altında toplanması teklifi hükûmetçe kabul edilmeyince Arnavutlar yaklaĢık 10.000 kiĢiyi silahlandırmıĢlardı. Gusinyeli Ali PaĢa kumandasında 12 bayrağın birleĢmesiyle saldırıya geçen Arnavutlar, Anderviça Kilisesi‘ni yakmıĢlardır. Karadağ, önce Rusya daha sonra büyük devletleri devreye sokarak durumdan duyduğu endiĢeyi dile getirirken aynı zamanda da Mark Milan kumandasında 10-15 bin kiĢilik bir kuvvetle Ali PaĢa üzerine saldırarak Berlin AntlaĢması‘nın hükümlerini zorla uygulamaya yönelmiĢtir. Ġpek, Gaç, Kristiç 1224 Kosova, Debre, PriĢtine, Prizren, Üsküp, Yenipazar, Preveze, Yanya, Ergiri ve Berat Sancakları‘nın ileri gelenleri MaraĢ Tekkesi‘nde toplanmıĢlardı. BOA, Y.PRK MYD, 2/1_3-4. 1225 BOA, Y.A.HUS, 162/81. 1226 BOA, Y.A.HUS, 162/103. 1227 BOA, Y.PRK BġK, 2/36. 1228 Daha sonraları bu cemiyetlerin Arnavut Krallığı‘nın kurulmasında çok büyük payı olduğu bilinmektedir. Mustafa L. Bilge, ―Arnavutluk‖ DĠA, C. 3, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 386. 232 taraflarından Arnavutların desteklediği Gusinyeli Ali PaĢa, Pepiç ve NikĢik taraflarında Karadağlılarla çok kanlı çatıĢmalara tutuĢmuĢtur1229. Sonuç olarak; Karadağ‘a terk edilen yerlerdeki Osmanlı Arnavutları, topraklarını bırakmamakta kararlıydılar. Bu durumda yapılabilecek iki altarnatif vardır. Birincisi, Arnavutları ikna etmek; ikincisi ise büyük devletleri baĢka bir seçenek üzerinde anlaĢmaya götürmek. Bunun dıĢındaki çözüm altarnatifleri, savaĢ ve yeni bölünmeleri getirebilirdi. Bu noktada en barıĢçıl çözüm olan nasihat yolu seçilmiĢtir. Osmanlı Devleti Arnavutlara nasihatte bulunarak onları teskin etmek ve istenmeyen olayların önüne geçmek, silahsızlanmaları yönünde çalıĢmalar yapmak1230, Berlin AntlaĢması gereğince Sırbistan ve Karadağ'a bırakılacak yerlerin teslimini sağlamak için1231 Mehmet Ali PaĢa‘yı bölgeye göndermiĢtir1232. Diğer taraftan, M. Ali PaĢa, kendisinin Arnavutluk Olağanüstü Komiseri olarak tayin edildiğini Karadağ Prensi‘ne iletmiĢtir1233. Ayrıca, Kosova‘ya kadar ki Osmanlı-Karadağ sınırının tespitini de yapacak olan Mehmet Ali PaĢa, vali ve Arnavutluk reisleriyle görüĢmüĢ, Osmanlı Devleti‘nin niyetini ve emirlerini anlatmaya çalıĢmıĢtır1234. ĠĢkodra, Debre, PriĢtine, Ġpek, Yakova ve diğer yerlerin ileri gelenlerini Prizren‘de toplayan Mehmet Ali PaĢa, onlara, Gusinyeli Ali PaĢa‘nın baĢlattığı hareketin doğru olmadığını ve söz konusu bu Arnavut Ġttihat Kuvveti‘nin bir an evvel dağılması gerektiğini anlatmaya çalıĢmıĢtır1235. Prizren'den Yakova'ya geçen Mehmet Ali PaĢa, 6 Eylül‘de iki bin civarında Arnavut‘un toplanmasına neden olmuĢtur. Tam o sırada Abdullah PaĢa‘nın konağında üzerlerine ateĢ edilerek öldürülmüĢtür. Mehmet Ali PaĢa‘nın refâkatinde bulunan Nizamiye Askerleri onların da çoğunluğu Arnavutlardan oluĢmaktadır- kendi vatandaĢlarına karĢı kurĢun 1229 Süleyman Külçe, Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944, s. 247-248 Fahir Armaoğlu, age, s. 540 1231 BOA, Ġ.M.M.S, 59/2772 Mehmet Ali PaĢa Arnavutluk‘ta Maxhari Mehmed Ali PaĢa olarak bilinirdi. Almanya‘da Brandeburg da doğmuĢtur. Peter Bartl, age, s. 203. Ali Fuad Cebesoy‘un dedesidir. Bkz. Ayfer Özçelik, ―Cebesoy, Ali Fuat‖, DĠA, Cilt 7, Ġstanbul 1993, s. 194-195. 1232 Prusya‘da Brandeburg‘da doğmuĢ bir Fransız olan Mehmet Ali PaĢa on beĢ yaĢındayken istabula kaçmıĢ ve Müslüman olmuĢtur. Harbiye mektebini bitiren Mehmet Ali PaĢa 1875te MüĢir rütbesiyle Tuna Garp Ordusu baĢkumandanlığı yapmıĢtı. Mehmet Ali PaĢa Berlin AntlaĢması‘nda Karatodori PaĢa ile ikinci murahhas olarak görev almıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 257. 1233 BOA, HR.SYS, 126/22. 1234 BOA, Y.PRK.A, 2/10. 1235 Süleyman Külçe, age, s. 257. 1230 233 sıkmaktan kaçınmıĢlardır1236. Arnavutlar, Yakova Kadısı liderliğinde Mehmet Ali PaĢa ve Abdullah PaĢa‘yı davaya ihanet eden şahıslar 1237 olarak görerek öldürmüĢlerdir1238. ġunu da unutmamak gerekir ki Mehmet Ali PaĢa‘nın Berlin AntlaĢması‘nda imzası olan kiĢilerden birisi olma özelliğini taĢımaktadır. Arnavutların Mehmet Ali PaĢa‘ya olan öfkelerinin bu denli büyük olmasının arkasında yatan nedenlerden birisidir1239. Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi Karadağlıları büyük bir endiĢeye sevketmiĢtir. Karadağlılar, Gusinye'ye girmek için harekete geçerken Gusinyeliler ise savunma için hazırlıklara baĢlamıĢlardır. Ġpek ve Yakova‘dan Arnavutların müdafaa için bölgeye akın etmeye baĢladığı istihbaratı gelince Bâb-ı Âli, olayların daha fazla büyümemesi için Manastır Valisi ve 3. Ordu Kumandanı MüĢir Ahmet Muhtar PaĢa‘yı derhal Gusinye'ye göndermiĢtir1240. Arnavutlar arasında bu kaynaĢmalar olurken Prens Nikola, gönderdiği telgrafta, Podgoriçe ve ĠĢboz kalelerinin Karadağ askerine teslimini istemiĢtir1241. Karadağ Maslahatgüzarı da Bâb-ı Âli‘ye verdiği notada, Osmanlı ordusunun 10 gün içinde söz konusu yerler boĢaltmaması hâlinde, Karadağ askerinin Gusinye'ye gireceğini bildirmiĢtir1242. Gusinye ve Plave‘nin terki ile ilgili maddeyi Karadağlı yetkililerle müzakere etmeden önce sorunun Avrupa Komisyonu tarafından halledilmesi gündeme gelmiĢtir1243. Öyle görünüyor ki Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi Arnavutların Gusinye ve Plave Konusundaki kararlı olduklarını kanıtlamıĢtır. Ne arnavutların nede Karadağlıların ikna yoluyla silahlı mücadelelerinden vazgeçmesi kolaydır. Burada Karadağlıların ısrarcı tavırları da yaraya adeta tuz basmıĢtır. 1236 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137. Peter Bartl, age, s. 203. Arnavutların Mehmet Ali PaĢa‘ya karĢı müthiĢ bir öfke oluĢmuĢtur. Fakat daha sonraları bu husumet duyguları kaybolmuĢ ve Kuzey Arnavutluk‘ta Mehmed Ali PaĢa‘nın kabri bir türbe haline getirilmiĢtir.Süleyman Kani Ġrtem, Makedonya Meselesi, Temel Yayınları, Ġstanbul 1999, s. 132. 1238 Nicolae Jorga, Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C. 5, Yeditepe Yayınları, Çev: Nilüfer Epçeli, Ġstanbul 2005, s. 490. Önce yaralanan müĢir Mehmet Ali PaĢa‘nın baĢı vücüdundan ayrılarak bir sopaya geçirilmiĢ ve üç gün davul zurna eĢliğinde sokak sokak gezdirilerek teĢhir edilmiĢtir. Mehmet Ali PaĢa‘ya 1897 yılında kabir yapılmıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 259. 1239 Süleyman Külçe, age, s. 260. 1240 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137. 1241 BOA, Y.E.E., 100 /1. 1242 Ali Fuad Türkgeldi, age, s. 137. 1243 BOA,Y.A.HUS, 160/28. 1237 234 Karadağ‘ın 1879 Ağustos‘unda Osmanlı Devleti‘nden Gusinye ve Plave'nin bir an evvel boĢaltılmasını istemesi üzerine, Bâb-ı Âli gereğini yapmıĢ ve Müslüman halka söz konusu yerleri boĢaltmalarını söylemiĢtir. Hatta bu noktada göç etmek isteyenlere ĠĢkodra, Manastır ve Kosova‘daki köylerden yerler verilecek ve kendilerinden 10 yıl vergi alınmayacağı ilan edilmiĢtir1244. Ayrıca Saffet PaĢa,1245 hazırladığı bir tezkirede ilginç tespitlerde bulunarak muharebe neticesinde Rumeli'de çok önemli yerlerin elden çıktığını, Sırp ve Karadağlıların Arnavutluk‘a doğru yayılmaya baĢladıklarından dolayı Arnavutluk‘un muhafazası için buralarda ıslahata giriĢmek ve bunun masrafı için kesinlikle ―zor kullanılmayıp haysiyetli kimselerin görevlendirilip çalıĢtırılması suretiyle idareye bakılması‖nı öngörmüĢtür. Saffet PaĢa, vergilerin toplanabilmesi için de bu konunun önemine değinmiĢtir1246. Diğer taraftan Karadağ Prensi, Gusinyeli Müslümanların teslim olmaları hâlinde âdilâne muamele göreceklerini, aksi hâlde merhametsizce hareket edileceğini ifade etmiĢtir1247. Ne var ki, Nikola‘nın bu çağrısının yanında Karadağlı General Bojo Petroviç, Gusinye ve Plave tarafında Arnavutların bizzat Bâb-ı Âli tarafından desteklendiğini, Ahmet Muhtar PaĢa'nın Gusinyeli Ali PaĢa‘ya 500 martini tüfek ve bol miktarda mühimmat teslim ettiğini iddia etmiĢtir1248. GeliĢen hadiseler karĢısında Karadağ meselesinin çok geç olmadan ―münasip bir Ģekilde‖ halledilmesi için Osmanlı Devleti‘nin ―dikkatinin çekilmesi‖ gerekmiĢtir1249. Ahmet Muhtar PaĢa‘nın Arnavutluk‘a gönderilmesi de Osmanlı Devleti‘nin Arnavutları tekrar kazanmasını sağlayamamıĢtır1250. Ahmet Muhtar PaĢa Arnavutların ―beyhude kan dökmemeleri için‖ ayaklanmadan vazgeçmeleri doğrultusunda verilen nasihatleri tesir ettirmek amacında olduğunu, dolayısıyla ―fiiliyyat‖tan ziyade 1244 Peter Bartl, age. s. 204. Mahmut Esat Saffet PaĢa II. Abdülhamid‘in Saltanatında 4 Haziran 1878 - 4 Aralık 1878 tarihleri arasında altı ay sadrazamlık yapmıĢ Osmanlı devlet adamıdır. 1246 BOA, Y.E.E., 102/43. 1247 BOA, Y.A.HUS, 163/30. 1248 ―Mr. Kirby Green to Marques of Salisbury 17 January 1880 Cettinje‖ Beitullah Destani (Ed.) age, Volume I, s. 640. 1249 BOA, Y.PRK.EġA, 2/11. 1250 Armaoğlu, age, s. 540. 1245 235 ―kavliyyat‖, kaba kuvvet yerine söz ile sorunun halledileceğini söylemiĢtir. Ahmet Muhtar PaĢa, topraklarının Karadağ‘a verilmesinden rahatsız olan Arnavutlara Prizren, Kosova, ĠĢkodra, Manastır ve Ergiri gibi yerlere hicret edebileceklerini ve gittikleri yerlerde mîrî çiftliklere yerleĢtirileceklerini, ziraat ve tarımla uğraĢmak için kendilerine ziraat aletleri ve tohumluk verileceğini söylemiĢtir. Birkaç yıl da vergiden muaf tutulacakları beyân edilse de ikna ve barıĢ yöntemiyle sorunu çözmek gayreti iĢe yaramamıĢtır1251. Arnavutlar kendi rızaları olmadan topraklarının Karadağ‘a verilmesinin kabul edilemez olduğunu söylüyorlardı. Halkı ikna etmek için bir görevli göndererek soruna çözüm arayan Osmanlı Devleti‘nin gönderdiği temsilcinin Arnavutlar tarafından öldürülmesi iĢleri iyice içinden çıkılmaz hâle getirmiĢtir. Arnavutlara baskı uygulanması ise Osmanlı Devletine bağlılıklar bilinen Arnavutları büsbütün soğutmuĢtur. Dolayısıyla farklı bir altarnatif üzerinde düĢünmek gerekmektedir. c. Gusinye ve Plave‟nin Yerine Kuçka Kraina‟nın Verilmesi Teklifi Berlin AntlaĢması‘nın 28. maddesine göre Karadağ-Osmanlı sınırı Kuçi Drekoloviçi ile Kuçka Kraina arasından geçmektedir. Kuçka Kraina; Hoti, Grudi, Klemendi kabileleriyle birlikte Osmanlı Devleti‘ne bırakılmıĢ ve Gusinye Plave Vadisi Karadağ‘a bırakılmıĢdır. Kuçka, Kraina ve Kuçi Drekoloviçi‘yi ayırma meselesi zordur. Zira iki yerde bulunan insanlar aynı kabiledendiler. Kuçka Kraina genelde Karadağlıların yaĢadığı bir yer olmasına rağmen Berlin AntlaĢması‘na göre Osmanlı Devleti‘ne verilmiĢtir. Ġngiltere‘nin teklifine göre Kuçi Kraina Karadağ‘a verilse ve Gusinye ve Plave de Osmanlı‘ya bırakılsa bir denge sağlanır ve iki tarafın da mumnuniyeti sağlanmıĢ olacaktır. Bu teklif Karadağ‘a iletildiğinde Nikola kabul etmemiĢtir. Çünkü Gusinye ve Plave, Kuçka Kraina‘dan kat kat iyi verimli ve değerlidir1252. Bir sonuca ulaĢamayan komisyon, 8 Eylül 1879‘da dağılmıĢtır. 1251 1252 Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 138. BOA, Ġ.M.M.S, 66/3104 ―Memorandum By Captain Sale, 14 October 1879‖, Beitullah Destani(Ed.), age, Volume I, s. 625-626 236 d. Gusinye ve Plave Yerine Gruda, Klemendi ve Hot‟un Karadağ‟a Verilmesi: Kont Corti Mukavelenâmesi 4 Aralık 1879‘da Karadağlılar ile topraklarını vermek istemeyen Arnavutlar, Osmanlı Devleti‘ne rağmen, Novic-Velika'da karĢı karĢıya gelmiĢlerdi. Gusinyeli Ali PaĢa liderliğinde Karadağ ordusuna karĢı savaĢan Arnavutlar, Karadağlıları Andrijeviça'ya kadar sürmüĢlerdir. Bu yenilgi üzerine Karadağlılar, Gusinye ve Plave'yi zor kullanarak iĢgal etmenin kolay olmadığını görmüĢlerdir1253. Dersaadet‘te bulunan Karadağ Murahhası Voyvoda Gabroye âcilen memleketine gitmek istemiĢtir. Sebebi ise Gusinye maddesinden dolayı Karadağlıların muharebe çıkartmak niyetinde olduklarının anlaĢılmasıdır. Bölgeye yapılan bazı sevkıyatlar söz konusudur. Prens Nikola, Gusinye'nin 3–4 gün içinde boĢaltılması, aksi takdirde Karadağ askerinin Gusinye'ye gireceği mesajını iletmiĢtir. Ayrıca, büyük devletlere de muhtıra gönderen Karadağ, Ģikâyetlerini bildirmiĢtir. Osmanlı Devleti‘nden bu gecikmenin bedeli olarak 2 milyon frank tazminat istemiĢ ve Berlin AntlaĢması hükümlerinin tamamını yerine getirinceye kadar Karadağ‘a terk edilen arazilerden göç eden Müslüman ahâlinin mallarına haciz koyduğunu belirtmiĢtir1254. Arnavutluk‘a çözüm için gönderilen Mehmet Ali PaĢa‘nın öldürülmesi ve ardından onun yerine gönderilen Ahmet Muhtar PaĢa‘nın çabalarının sonuçsuz kalması, Osmanlı Devleti‘nin Arnavutlar üzerindeki etkisini azaltmıĢtır. ġunu da belirtmek gerekir ki, Arnavutluk‘taki millî kalkıĢmayla en çok Ġtalya ilgilenmektedir. Avusturya‘nın Arnavutluk‘a müdahale etme potansiyelinin olduğunu bilen ve bundan çekinen Ġtalya, bir an evvel Osmanlı Devleti ile Karadağ arasındaki sorunun çözülmesi taraftarıdır. Sorun ne kadar çabuk çözülürse o kadar iyidir1255. Arnavutların Gusinye ve Plave‘nin Karadağ‘a verilmesine büyük tepki göstermesi üzerine 2 Nisan 1880‘de bir araya gelen Berlin Kongresi üyesi büyük devletlerin temsilcileri sorunu masaya yatırdılar. Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında aracılık yapmak için kolları sıvayan Ġtalya temsilcisi Kont Corti, Gusinye ve Plavye yerine Gruda, Hot ve Klemend'in verilmesini teklif etmiĢtir. Çünkü Gruda, Hot ve 1253 Peter Bartl, age, s. 204 Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 138 1255 Armaoğlu, age, s. 540-41 1254 237 Klemendi çoğunlukla Katolik Arnavutlardan oluĢmaktadır. Sonuçta Hot, Gruda, Klemendi‘nin Karadağ‘a bırakılması yönünde görüĢ birliğine varılmıĢtır. Kont Corti adı verilen antlaĢmaya1256 göre; Sınır denizdeki ―Vakroçi‖den baĢlayıp göle kadar gidecektir. Oradan gölü geçecek ve Kastrati ve Hoti Gölleri ortasından Tuzi ve Hoti Dağları zirvesinden Zam Nehri‘ne varacaktır. Zam Nehri‘nin yatağından GoliĢ Dağı‘nın eteğine kadar çıkacak ve Yeznika Dağı‘nın zirvelerini takiben VermoĢ Vadisi‘nden geçerek Stoviça Dağı‘nın tepesine kadar gidecektir. Liboviça Zerintin zirvelerinden geçen sınır Velika Karyesi‘ni Karadağ‘a bırakırken, Okra Plantya‘yı Osmanlı Devleti‘ne bırakarak sona ermektedir. Söz konusu yerler imza tarihinden sonraki 10 gün içerisinde boĢaltılacaktır. Tahliyeden 24 saat önce Karadağ Podgorica Kumandanlığına saat kaçta geçecekleri haber verilecek ki, Osmanlı kumandanları, söylenilen saatte geçebileceklerdir. Osmanlı Devleti tahliye iĢlemini gerçekleĢtirdikten sonra terk edilen arazideki olaylardan sorumlu olmayacaklardır. Terk olunan yerlerdeki ahâli mülkleri yine kendilerinin olacaktır. Fakat göç etmek isteyenlere PadiĢahın Kosova ve Manastır vilâyetlerinde bulunan ―Çiftlikât-ı Hümâyun'dan hangilerini isterlerse, Ģimdiden ihsan buyrulduğunun güzelce tebliğ edilmesi‖ istenmiĢtir. Karadağ Prensi Nikola antlaĢmayı kabul ederek II. Abdülhamid‘e Çetine Elçisi vasıtasıyla teĢekkür mesajı göndermiĢtir. Osmanlı Devleti Hâriciye Nâzırı Sava PaĢa ile Karadağ Maslahatgüzarı Gavro Vukoviç arasında 12 Nisan‘da yayınlanan memorandumla mesele çözüme kavuĢmuĢtur. Böylece Ġtalyan temsilcisi Kont Corti‘nin önderliğinde ve onun adını taĢıyan antlaĢma imzalanarak sınır belirlenmiĢtir. 18 Nisan’da yapılan bir protokolle Berlin AntlaĢması‘na imza koyan devletler tarafından da kabul edilerek1257 yürürlüğe konmuĢtur1258. Mayıs 1880‘de ĠĢkodra Vali ve Kumandanı Ġzzet PaĢa‘ya, Arnavutların Tuz ve Hot‘u boĢaltmaları için tebligat yapılmıĢtır1259. 1256 AntlaĢmanın tam metni için bkz. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 353-356 Bazı kaynaklarda bkz. Abidin Temizer, age, s. 44-46 VermiĢ vadisi ile Hot, Gruda ve Klemendi yöreleri için farklı andlaĢmalar yapıldığı sonucunu uyandıran tesbitler vardır. Lakin yaptığımız araĢtırmalara göre Hot Gruda ve Klemendi, VermiĢ ya da VırmoĢ Vadisi aynı antlaĢmayla yani Kont Corti antlaĢmasıyla Karadağa bırakılmak istenen yerlerdir. Düveli Muazzama murahhasları tarafından imzalan protokolün tam metni için bkz. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 357. Beitullah Destani, age, V.2, s. 65-67. 1258 BOA, Y.PRK BġK, 2/71. 1259 Süleyman Külçe, age, s. 261. bkz. EKLER, Harita-2 1257 238 Maddelerdende anlaĢılacağı üzere Gusinye ve Plave‘nin yerine teklif edilen Hot Grude ve Klemend‘in verilmesini makul kılabilecek unsur olarak Hristiyan Arnavutlar gösterilmektedir. Yani Hristiyan Arnavutların Hristiyan Karadağlılarla bir sorun yaĢamayacağı sanılmıĢtır. Hiçbir Ģey Kont Corti‘nin beklendiği gibi olmamıĢtır. Hot ve Gruda halkı böyle bir duyum alınca harekete geçmiĢler ve aĢiret liderleri ve ihtiyarlarından oluĢan 26 kiĢilik bir grup, Kirby Green‘e bir bir mektup göndererek ―kanlarının son damlasına‖ kadar savaĢacaklarını ifade ederek direniĢ sinyali vermiĢlerdir1260. Hot, Gruda, Ksatrat (Kastrati), ĠĢkirek (Skhreli) ve Repol halkı Karadağlılarla mücadele edeceklerini belirterek karara tepki göstermiĢler ve 4 Nisan‘da altı devletin ĠĢkodra'daki temsilcilerine bir yazı göndermiĢlerdir. Yazıda söz konusu iĢgali protesto ederek, Ģöyle denmiĢtir: ―…Yüzyıllardan beri haĢmetmeabları Sultanımıza itaatli bir sadakatle bağlıyız. Mutlu bir Ģekilde yaĢadığımız hürriyetimizi teneffüs ettiğimiz için gururluyuz. Hâlihazırdaki statükomuzu ve kaderimizi değiĢtirecek olan herkesle savaĢacağız…‖ 1261. Böylece Hot, Guruda ve Klemendi kabile liderleri bir araya gelip ―Besa Andı‖ içerek mücadeleye giriĢecekleri belirtmiĢlerdir. Bunun yanında ĠĢkodra, Prizren, Ġpek, Yakova, Debre, Elbasan ve Tirana‘ya telgraflar çekilmiĢ ve yardım istenmiĢtir1262. 10 Nisan 1880 tarihinde de II. Abdülhamid‘e bir beyanname yollayarak daha önce de dile getirdikleri otonomi isteklerini yineleseler de, II. Abdülhamid, isteklerini kabul etmemiĢtir. Ama onları tamamen reddetmekten de kaçınmıĢtır. Arnavutlara taltif maksatlı olarak moral verici bir telgraf çekmiĢtir. Telgrafında Arnavutluk halkının kendisine ne kadar bağlı insanlar olduğunu bildiğini söylemiĢtir. Onlara duyduğu muhabbeti dile getirmiĢ ve Arnavut toprağından bir karış dahi vermenin kendisini rahatsız ettiğini, lâkin ―politikanın zorlaması‖ sonucu bunu yapmak zorunda olduklarını ifade etmiĢtir. Osmanlı Devleti‘ne sadakati olan Arnavutlar, din ve devletlerine gerçekten bağlılıkları söz konusuysa Hot ve Klemend taraflarını hemen Karadağ hükûmetine terk etmelidirler. Eğer oradaki halk arazilerindeki haklarından vazgeçerlerse 1260 Beitullah Destani , age, Volume I, s 628-629. Peter Bartl, age, s. 205. Arnavutça bir kelime olan Besa, Arnavut yemini anlamına gelir. Ayrıca Kan güden hasımlar arasında yeminle akdolunan anlaĢmaya da Besa denmektedir. 1262 Süleyman Külçe, age, s. 261 1261 239 kendilerine o araziler kıymetinde, Berat ve sair yerlerindeki Çiftlikât-ı Hümâyun‘dan olan arazilere iskân edilecek ve parasını da devlet karĢılayacaktır1263. Bazı yükümlülüklerden de muaf olacaklardır1264. Böylelikle hem kendilerini hem Arnavutluk‘u hem de Osmanlı Devleti‘ni büyük bir tehlikeden kurtarmıĢ olacaklardır. Abdülhamid buna ilaveten, Arnavutlar Hot ve Klemend'i terk etmemekte direnirlerse devleti tehlikeye düĢürmüĢ olacaklar ve ―Allah’ın ve kendisinin gazabına uğrayacakları‖ uyarısında bulunmuĢtur. Bâb-ı Âli‘nin kararı gereği tehdit için gönderilen bir fırka askerin gidiĢini tehir ettirdiğini belirterek ―Allah ve Resul-i Ekrem aĢkına olsun sevdiği Arnavut ahâlisine karĢı ruhunun sevmediği bir muamele-i Ģedideye fırsat vermemeleri, terk etmek zorunda kaldığımız araziler Cenab-ı Hakk‘ın inâyeti ve Peygamber-i ZîĢân Efendimiz Hazretleri‘nin imdâd-ı ruhâniyesi ile ileride tekrar elimize geçeceği için kesinlikle ümitsizliğe kapılmamaları gerekir 1265.‖ demiĢ ve toprakları Karadağ‘a verilen Arnavutlara moral vererek onları ikan etmeye çalıĢmıĢtır. Bir yandan Arnavutları ikna etme gayretleri sürerken diğer yandan Osmanlı ordusunun çıkmasının hemen ardından Arnavutların, tahliye edilen yerlere girmesi iĢleri tekrar çıkmaza sokmuĢtur1266. Ġngiltere Büyükelçiliğinde toplanan büyük devletlerin sefirleri, 24 Nisan 1880‘de Osmanlı Devleti‘ne protestonâme vererek Ģu durumda yapılacak tek Ģeyin Osmanlı Askerinin tahliyeden önceki yerine geri dönmesi olduğu belirtilmiĢtir1267. Büyük Devletler Osmanlı Devleti‘ne sundukları ortak bildiride Osmanlı Devleti‘nden bölgeyi tekrar iĢgal etmesini ve Arnavutlardan temizleyerek çıkmasını istemiĢlerdir1268. Osmanlı Devleti, büyük devletler tarafından belirtilen isteğe göre boĢalttığı Hot ve Gruda'ya tekrar girme niyetindedir. Lâkin bunu yaparken Arnavutları 1263 Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 146-146 BOA, Y.A.HUS, 164/57 1265 Türkgeldi, age, s. 146-146 1266 Armaoğlu, age, s. 540-41 1267 Türkgeldi, age, s 1268 Peter Bartl, age, s. 206 1264 240 incitmeden barıĢçıl bir yaklaĢımla kan dökmeden halletmek için süre istemiĢtir1269. Erkân-ı Harp mirlivalarından Veli Rıza PaĢa, dört tabur askerle birlikte ĠĢkodra‘ya gelerek Arnavutları ikna etmeye çabalamıĢtır. Arnavut isyancıların baĢındaki isim olan Hodo Bey‘e mirlivalık rütbesi vererek isyancıları baĢsız bırakıp dağıtmaya çalıĢmıĢsa da yeni bir lider seçerek yollarına devam etmiĢlerdir1270. Silahlı Katolik dağlı kabileler, Mirditler ve Müslüman Arnavutlar Tuzi'de toplanmıĢlardır. Orta Arnavutluk‘tan gelen Müslümanlarla birlikte 10.000 civarında silahlı Arnavut bir araya gelmiĢtir1271. Corti Mukavelenamesi‘ne göre Osmanlı ile Karadağ arasında tespit edilen sınır1272 göz önüne alınarak sorunun halledilmesi ve mübadele maddelerinin ivedilikle yerine getirilmesi için düğmeye basılmıĢtır. Tahliye için gerekli askerî ve maddi destek de sağlanmıĢtır1273. Manastır‘da bulunan Gazi Ahmet Muhtar PaĢa da eĢkıya ile mücadele için asker talep etmiĢtir1274. Corti Mukavelesi‘yle tayin edilen hattın Arnavutlara nasihatla kabul ettirilmesi, eğer olmazsa asker marifetiyle zor kullanılarak tahliye edilmesi talimatı verilmiĢtir. Ayrıca, herhangi bir tatsızlığa meydan verilmemesi için gereken neyse yapılması istenmiĢtir1275. Fakat Arnavutlar nasihat heyetini kabul etmeyeceklerini Ferik Necip PaĢa‘ya ilettikleri için1276 nasihat yönteminden vazgeçilmek durumunda kalınmıĢtır. Neticede, Osmanlı Devleti en azından ―AntlaĢmaya sadığız, gerekeni yapmaya çalıĢıyoruz.‖ görüntüsü vermeye çalıĢsa da gerçekten sorunun halledilmesi kolay değildir. Ġtalya‘nın büyük umutlarla ortaya koyduğu çözüm önerisinin de iĢe yaramadığı ortaya çıkmıĢtır. Arnavutların kararlı tutumları Berlin AntlaĢması üzerinde tekrar düĢünmeyi gerektirmiĢtir. Abdülhamid‘in, nüfuzunu kullanarak bölgede barıĢçıl bir Ģekilde çözümü bulma çabaları Arnavutların bu kararlı tutumu nedeniyle sonuçsuz kalmıĢtır. 1269 Türkgeldi, age, s.145 Süleyman Külçe, age, s. 262 1271 Peter Bartl, age, s. 206 1272 BOA, Y.PRK.UM, 1/102 1273 BOA, Y.PRK.KOM, 2/75 1274 BOA, Y.E.E., 147/12. 1275 BOA, Y.E.E., 101/16. 1276 BOA, Y.A.HUS, 164/160. 1270 241 e. Ġngiltere‟nin GiriĢimleri, Gusinye ve Plave ile Ülgün‟ün Mübadele Edilmesi Teklifi Ülgün, Ortaçağ‘dan önce Adriyatik Denizi korsanlarının baĢĢehri olarak bilinen Adriyatik sahilinde bir kıyı kentidir. Evliya Çelebi burasının 1478‘de Fatih Sultan Mehmet‘in veziri Hersekoğlu Ahmed PaĢa, Venediklilerin elinden aldığını söylemektedir. Daha sonra ĠĢkodra Sancağı (Ġskenderiye Sancağı) Beyi‘nin hası olan Ülgün, 1867‘den sonra Rumeli eyaletine bağlı ĠĢkodra Vilâyeti‘nin bir kazası hâline getirilmiĢtir. 1879 yılı itibarıyla Ülgün‘de nüfusun büyük bir çoğunluğunu Müslümanlar oluĢturmaktadır. 1881‘de nüfusu 10100‘dür ve tamamı Arnavutlardan oluĢmaktadır1277. Evliya Çelebi, 17. yy‘da 1651-1653 yılları arasında yaptığı Rumeli seyahatinde Ülgün hakkında bilgiler vermektedir. ĠĢkodra Sancağı‘na bağlı 150 akça geliri olan bir kaza olarak bahseden Evliya Çelebi, Ülgün‘ün Voyvodası ve 700 kale muhafızının olduğunu belirtilmektedir1278. Kont Corti Mukavelesi‘nin iĢe yaramaması üzerine fikir babalığını Ġngiltere‘nin yaptığı bir çözüm planı ortaya atılmıĢtır. Daha önce de Avrupa elçileri tarafından Osmanlı Devleti‘ne verilen bir notada, Berlin AntlaĢması‘ndaki yerlerin teslimi uygulanamazsa bunun yerine Ülgün‘ün teslim edilmesi gündeme getirilmiĢtir. Ağustos 1878‘de yayınlanan bu nota Arnavutlar tarafından terki imkânsız olduğu bilindiği için baĢkaca altarnatifler uygulanmıĢtır1279. Aradan geçen 2 yıl içerisinde Ġngiltere‘de Liberal Parti iktidara geçmiĢtir. Liberal Parti‘nin liderliğini ise Türk düĢmanlığıyla ön plana çıkan William Gladstone yapmaktadır. Ġngiltere‘deki bu yönetim değiĢikliği Ġngiltere‘nin Osmanlı Devleti ile ilgili politikalarında çok ciddi bir değiĢiklik yaĢanmasına neden olmuĢtur. Abdülhamid‘i endiĢelendiren bu değiĢikliğin ardından1280 Ġngiltere BaĢvekili Gladstone, ―küçük 1277 Ġngizilizce Ulcinj, Arnavutça Ulqin ya da Ulqini, Karadağca/Sırpça kiril: Улцињ, Ġtalyanca: Dulcigno, Yunanca: Ολοκαίνιον, Olokénion) olarak geçmektedir. Ülgün‘de 1881 yılındaki verilere göre 8400 müslüman, 1500 Katolik, 200 Yunan-Ortadoksu‘nun yaĢadığı söylenmektedir. Peter Bartl, age, s. 206. 1278 Evliya Çelebi; age, s. 228, Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, s. 346 1279 BOA, Y.E.E., 101/15 1280 40 yıldır ―Turcophil‖ bir politika izleyen Ġngiletere nisan 1876daki Bulgar ayaklanmasındaki Osmanlı tavrı nedeniyle Haziran 1876‘da zaten fazlasıyla ajite olmuĢtur. Ġngiltere halkı, Gladston‘un yazdığı ―The Bulgarina Horrors And The Question Of Hte East‖ adlı eserininin 200 bin kopye basılması ile birlikte tamamen Osmanlı aleyhine dönmüĢtür. M.S. Anderson, age, s. 221, 184 242 devletlerin hamisi‖ rolüne bürünerek özellikle haklarını savunmaya değer gördüğü Karadağ için büyük çaba sarfetmiĢtir1281. Ġngiltere‘nin bu politikası, Osmanlı Devleti‘ni ―koruma‖ politikasından ―parçalama‖ politikasına geçiĢ dönemidir1282. Gladstone‘un Disraeli‘nin yürüttüğü Osmanlı Devleti‘nin birliği politikasını bir kenara itip Balkan milliyetçiliğini destekleyen politikası, Ġlber Ortaylı‘nın deyiĢiyle, ―Tarihin son Roma Ġmparatorluğu‘nun‖ gerilemesine neden olmuĢtur1283. Ġtalya‘nın aracılığıyla 12 Nisan 1880‘de yapılan Kont Corti AntlaĢması‘nda, antlaĢmada yaĢanılan fiyaskonun sorumlusu olarak Osmanlı Devleti‘ni gören Ġngiltere DıĢiĢleri Bakanı Lord Grandville,1284 4 Mayıs 1880‘de, içinde Karadağ‘ın meĢru isteklerinin desteklenmesinin de bulunduğu bir teklif paketi hazırlayarak büyük devletlere sunmuĢtur1285. Berlin AntlaĢması‘nın bazı maddelerinin yerine getirilmesinin bir Avrupa sorunu olduğunu söyleyen Gladstone, altı devletin Ġstanbul‘daki elçileri vasıtasıyla Osmanlı Devleti‘ne nota verilmesini istemiĢtir. Karadağ ve Yunanistan‘da sözlerin vakit geçirilmeden bir an evvel yerine getirilmesini isteyen Gladstone, Arnavutlara da ―özerklik‖ verilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Söz konusu paket 11 Haziran 1880‘de elçiler kanalıyla Bâb-ı Âli'ye sunulmuĢtur1286. Osmanlı Devleti‘nin, Karadağ‘a yönelik sözlerini yerine getirmezse geciktirmeden dolayı oluĢabilecek vahim neticelerin sorumlusunun kendisi olacağı da ilave edilmiĢtir. Osmanlı Devleti Kont Corti AntlaĢması‘nı uygulamamakla ve Karadağ‘a bırakılan yerlerin Arnavutlar tarafından zaptına göz yummakla suçlanmıĢtır. Büyük devlet elçilerinin ayrı ayrı Bâb-ı Âli‘ye sundukları notada, Arnavutlar ile Karadağlılar arasında meydana gelebilecek herhangi bir çatıĢmadan Osmanlı Devleti‘nin sorumlu olacağı ifade edilmiĢ ve Corti AntlaĢması‘nın ―fiilen‖ ve ―serian‖ uygulanması istenmiĢtir1287. Arnavutların önlenemeyen direniĢi üzerine Ġngiltere; Karadağ ve Osmanlı Devleti arasındaki sorunu gündeme getirerek çözüm için derhal toplanılmasını istemiĢtir. 1281 Joan Haslip, age, s. 190 Armaoğlu, age, s. 541 1283 Ġlber Ortaylı, ―Son Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ age, s. 896 1284 Türkgeldi, age, s144. 1285 BOA, Y.A.HUS, 164/83. 1286 BOA, Y.A.HUS, 165/22. 1287 Türkgeldi, age, s. 144, 358. 1282 243 Büyük Devletler, 16 Haziran 1880'de Berlin‘de bir araya gelerek Karadağ ve Yunanistan sorunlarını görüĢmüĢlerdir1288. 26 Haziran 1880‘de Ġngiltere kabinesi Karadağ-Osmanlı arasındaki sınır sorununa alternatif bir çözüm önerisi sunmuĢtur. Buna göre; Hot ve Grode arazisine denk ĠĢkodra ve Adriyatik Denizi arasında Ülgün‘ü de içinde bulunduran Boyana Nehri‘ne kadar olan arazinin Karadağ‘a terki ve tashih-i hudut çalıĢması yapılması, Arnavutların tepkisini azaltmak için de yine Osmanlı Devleti‘ne bağlı olmak kaydıyla, otonom bir Arnavutluk Devleti kurulmasını teklif etmiĢ; ama karĢılık bulmamıĢtır. Bunun yerine, Arnavutlara en azından meĢru emellerine gerçekleĢtirmeleri için kolaylıklar sağlanmasını ve onlara idari bazı ayrıcalılar tanınmasını istemiĢlerdir1289. Karadağ‘da bu geliĢmeler olurken diğer taraftan Ġngiltere‘nin Ġstanbul Büyükelçisi Goshen, özel ve önemli bir mesajı iletmek için huzura kabul edilmiĢtir1290. PadiĢahın huzurunda Ġngiltere Elçisi “Eğer Zât-ı Şahâne, bahis konusu kasabaları teslimi reddederse İngiltere donanması Zât-ı Şahânenin toprakları içinde bulunan ve adı şimdilik açıklanmayacak olan büyük bir limanı işgal edecektir.” diyerek PadiĢahı açıkça tehdit etmiĢtir. Fakat Sultan Abdülhamid kararlılığını bozmamıĢtır. Ülgün ve Bar‘ın verilmesini net bir dille reddetse de bunu bir blöf olarak algılayan Ġngiltere, savaĢ gemilerini harekete hazır hale getirmiĢtir1291. Bu arada Ġngiltere‘nin iĢgalle tehdit ettiği yer, Ġzmir Limanı‘dır1292. Ayrıca, Ülgün‘e ortak bir donanma göndereceklerini ve Osmanlı Devleti‘nin de kendilerine destek olmasını istemiĢlerdir1293. Buna karĢın Hıristiyan ya da Müslüman, neredeyse bütün Arnavutlar, topyekün mücadeleye giriĢmiĢlerdir. Hariciye Nazırı Abidin PaĢa 18 Ağustos‘ta altı devlet temsilcilerine verdiği cevapta Tahdid-i Hudut Mukavelenâmesi tanzim edilmesini istemiĢtir. Ayrıca Gusinye ve Plave‘nin boĢaltılması yerine Ülgün‘ün boĢaltılmasına olumlu bakıldığını söylemiĢtir. 1288 Armaoğlu, age, s. 541. Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 364. 1290 BOA, Y.PRK.TKM, 3/16 1291 Bu hadise Ġngiliz elçisiyle Abdülhamidin bağlarını koparmıĢ ve Osmanlı Ġngiliz iliĢkileri neredeyse kopma noktasına gelmiĢtir. Joan Hoslip, age, s. 192-194 1292 Malcolm Maccoll, The Sultan And The Powers, Longmans, Green And Co. London Newyork and Bombay 1896, s. 43-44 1293 Thomas Erskine Holland (ed), age, s. 295 1289 244 Verimli stratejik bir araziye sahip olan Ülgün‘ü terk etmekteki maksadın bir takım çatıĢmaların ve savaĢın önüne geçmek olduğunu söyleyen Abidin PaĢa, Ülgün‘ü boĢaltmak için verilen 21 günlük sürenin çok az olduğuna değinerek birkaç hafta daha ilave edilmesini istemiĢtir. 17 Eylül 1880‘de yeni DıĢiĢleri Bakanı Âsım PaĢa gönderdiği takrirde, Ülgün ahâlisinin büyük bir kısmının Müslüman olduğu ve ―hükûmet-i ecnebiyye tabiiyyetine girmekten nefret eden bir memleketin‖ o kadar kolay boĢaltılamayacağını belirtmiĢtir. Orada yaĢayan Arnavut halkı kaderlerine razı etmek için onları ikna etmek ve onların Osmanlı Devleti topraklarında iskânlarını sağlamak için bölgeye taburlar sevk edilmiĢtir. Hicret edeceklere Emlak-i Emriyye‘den tahsis olunan araziler için gerekli para gönderilmiĢtir. BoĢaltma süresinin birkaç hafta uzatılması istenmesine karĢın1294 Osmanlı Devleti‘ne ve sınırlarındaki Arnavutlara baskı uygulamak için1295 Altı Devletin Ülgün‘e donanma göndermesi Ġngiltere‘nin Gladstone politikasından ileri gelmektedir. Bu Ģekilde kaba kuvvetin nasıl sonuçlar doğuracağının çok iyi bilen ve bu konuda cebir kullanmanın yanlıĢ olacağını düĢünen Osmanlı Devleti, kendi halkına karĢı ―arzu etmedikleri bir hükûmete tâbi olmaları‖ için ―diyaneten ve siyaseten‖ hiç de doğru olmayan bir muameleye zorlamaktadır1296. Her ne kadar 3 Ağustos‘ta büyük devletler, verdikleri notayla, Ülgün‘ün teslim edilmemesi hâlinde savaĢ gemilerini Adriyatik‘e demirleyeceklerini bildirseler de aslında 21 Temmuz‘da Osmanlı Devleti Londra ve Roma Sefâretinden gelen telgraflarla böyle bir harekâttan haberdar olmuĢtur1297. Büyük devletler, Osmanlı Devleti‘nin bir takım ihmalleri olsada Karadağ sorununu çözmek için elinden geleni yaptığını bilmektedir. Bu gösterinin tek amacı, topraklarını vermek istemeyen Arnavtuları korkutmak içindir1298. 1294 Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 368-369 Armaoğlu, age, s. 541 1296 Türkgeldi, age, s. 368-369 1297 BOA, Y.A.HUS, 165/21. 1298 BOA, Y.PRK.ASK, 4/36. Constantine A. Chekrezi, age, s.53. Dubrovnik (Raguza) Limanı‘na demirleyen Altı Devlet donanması 3 Fransız, 2 Ġngilzi, 2 Avusturya, 2 Ġtalyan, 1 Rus ve 1 Alman gemisinden oluĢmaktadır. Peter Bartl, age, s. 207-208. 1295 245 Gönderilen donanma 1880 Eylül ayında Ülgün‘e varmıĢ ve yaklaĢık 2 ay orada kalmıĢtır1299. Bu sadece bir gözdağı, bir tehdit niteliğindedir. Zira kaptanlara, ateĢ etmeme emri verilmiĢtir. Tehdit iĢe yaramamıĢ ve Ülgün‘ü Karadağlılara vermemekte kararlı olan Arnavutlar direniĢe geçmiĢlerdir. Diğer taraftan Osmanlı Devleti‘nin tahliye iĢini ağırdan alması ve Arnavutlara karĢı güç kullanmaktan ziyade onları ikna yoluyla çıkartma çabası göstermesi Ülgün‘ün tahliyesini geciktirmiĢtir. Ġngiltere Osmanlı Devleti‘nin bu ―umursamaz‖ tavrına kızmıĢ ve Rusya ve Ġtalya‘yı yanına alarak Ġzmir‘i iĢgal etmeyi teklif etmiĢtir1300. Ġtalya ve Rusya‘nın desteklemesine karĢın bu teklifi, Avusturya-Macaristan ve Fransa yeni sorunlar yumağı oluĢturacağı düĢüncesiyle desteklemekten kaçınmıĢtır. Ġngilizler her Ģeye rağmen donanmasını Ragusa önlerinden Kotor‘a sevk etmiĢtir. Gerekçe olarak da mevsim Ģartlarını öne sürse de bunun bir tehdit olduğu çok açıktır. Lâkin, Ġzmir konusunda devletlerden tam desteği göremeyince bu giriĢimden vazgeçmek zorunda kalmıĢtır1301. Zor durumda kalan Abdülhamid, Büyük Devletlerin baskılarına karĢı Almanya‘dan yardım ve destek istemiĢtir. Abdülhamid‘in Ġngiltere‘ye karĢı kullandığı unsurlardan biri olan Rusya‘nın, Uzak Doğu‘da ve Türkistan‘da seferlerle uğraĢması nedeniyle boĢluk oluĢmuĢtur. Abdülhamid, bu kez Ġngiltere‘ye karĢı Avrupa‘da yeni bir güç olarak ortaya çıkan Almanya faktörünü kullanma yoluna gitmiĢtir. Coğrafi bakımdan da Almanya‘dan zarar gelmeyeceğini göz önüne alan Sultan Abdülhamid, Almanya Sefirine bizzat baĢvurarak Ülgün‘den çekilme konusunda devletlerin teminat vermeleri için Almanya‘nın desteğini istemiĢtir1302. II. Abdülhamid, Almanya Ġmparatoru I. Wilhelm‘e yazdığı telgrafta, devletlerin donanmalarının Osmanlı Devleti‘ni ―maddeten ve manen‖ çok güç duruma düĢürdüğünü ve sorunu daha karmaĢık hâle getirdiğini söylemiĢtir. Ġmparatordan devletlere müdahale etmesini isteyen1303 Abdülhamid, ―Avrupa kabinotlarına müracaat etmesini Asaletli Prens Bismarck Hazretleri’ne emir buyurmanızı rica ederim.‖ diyerek Almanya‘dan yardım 1299 BOA, Y.PRK ASK, 4/49. Francis Seymour Stevenson, A History Of Montenegro, Elibron Classics, London 2005, s. 202, 1300 Armaoğlu, age, s. 542. 1301 Türkgeldi, age, s. 160 1302 Akdes Nimet Kurat, Türkiye ve Rusya AÜDTCF yay, Ankara 1970, s. 126. 1303 BOA, Y.PRK.NMH, 1/99. 246 istemiĢtir1304. Abdülhamid ayrıca Alman Ġmparatoruna Karadağ meselesine gösterdiği olumlu tavır nedeniyle ―iltimasnâme-i hümâyun‖ yazmıĢtır1305. Baskılara daha fazla dayanamayan II. Abdülhamid, Altı Devletin Ġzmir Limanı‘nı kuĢatma konusunda ihtilafa düĢtüklerini ve ittifaklarında delik açıldığını görünce Ülgün‘den kesin olarak çekilme kararı almıĢtır1306. Durumdan ve gidiĢatdan hiç hoĢnut olamayan Ülgün halkı memleketlerinin Karadağ‘a terk edilmemesi için devletlerden teminat istemiĢler, eğer bir teminat veremezlerse Karadağ‘a saldıracaklarını belirtmiĢlerdir1307. Sultan Abdülhamid ise Ülgün terk edildikten sonra Ģifahen verilen donanma gösterisinin bitirileceği sözlerine inanmamıĢtır. Büyük Devletlerin amacının Osmanlı Devleti‘ni ―bir kuru topraktan‖ ibaret bırakmak olduğunu ve bu nedenle yazılı bir teminat alınmasının elzem olduğunu söylemiĢtir1308. Böylece, Gusinye ve Plave‘nin yerine Ülgün‘ün belirli Ģartlarda terk edilebileceği belirtilerek bazı esasların yerine getirilmesi ve tarafsızlık konusunda devletlerden teminat vermeleri istenmiĢtir1309. Karadağ‘a, terk olunacak yerlerdeki halkın mallarına, dinlerine ait meseleler Berlin AntlaĢması‘nda zaten teminat altına alınmıĢtır. Abdülhamid‘in böyle bir teminat istemesindeki neden, donanma gösterisini yapan Altı Devletin Ülgün‘ün boĢaltılmasından sonra baskılarına devam edip Yanya meselesinde de Osmanlı aleyhinde çalıĢmalar yapacağı ve baskı oluĢturacağı endiĢesidir1310. Teslim Ģartlarını içeren bir mukavelenâmenin de imzalanmasını isteyen Osmanlı Devleti, Ülgün kasaba ve kazasından çekilmesinin iyi niyet göstergesi olduğunu ve donanma nümayiĢinin de çekilmenin ardından sona ereceğini ümit etmekte olduğunu bildirmiĢtir. Devir teslim ile ilgili detaylar ise yine bu mukavelenâmede belirtilecektir. Terk ve teslim iĢlemini yürütmek için Osmanlı Devleti, Meclis-i Vükelâ kararıyla Rıza PaĢa‘ya talimat verilmesi üzerine Rıza PaĢa 10 Ekim 1880‘de 6 tabur askerle birlikte 1304 Belgenin tam metni için bkz Türkgeldi, age, s. 380-381 BOA, Y.PRKA 2/81 1306 Türkgeldi, age, s. 161 1307 BOA, Y.PRKA, 2/79 1308 Sultan II. Abdülhamid Han, age, s. 76-77 1309 BOA, Y.E.E., 76/83, BOA, Y.PRK HR, 5/35 1310 Türkgeldi, age, s. 157 1305 247 uygulama için derhal bölgeye hareket etmiĢtir1311. Diğer taraftan Ülgün‘ün teslimi için Amiral Simor‘un tanıdığı süre de son bulmuĢtur1312. Söz konusu teslim Ģartlar Meclis-i Vükelâ‘ca hazırlanarak rapor hâlinde büyük devletlere sunulmuĢtur 1313. Osmanlı Devleti, Ülgün‘ü Karadağ‘a terk etme kararı almasına ve bunu uygulamaya koymasına rağmen büyük devletlerin donanmaları hâlâ Adiyatik‘te demirli vaziyette duruyordu. II. Abdülhamid, donanma gösterisinden bir an önce vazgeçilmesini, zira Ülgün meselesinde üzerlerine düĢeni yaptıklarını söylemiĢtir1314. ĠĢkodra Valisi Rıza PaĢa, 16 Kasım‘da Osmanlı Devleti‘ni temsilen Miralay Bedri Bey‘i Karadağ sınırları içindeki Rijeka‘ya göndererek, Karadağ memurlarıyla görüĢtürmüĢ ve Ülgün‘ü boĢaltma Ģartları Karadağ‘lı yetkililere sunulmuĢtur. Buna göre: 1. ĠĢkodra'nın doğu bölgelerinin statüleri korunacak 2. Emlak-ı Mevkufa (vakıf malları) akıbeti bir anlaĢmayla belirlenecek 3. Ülgün Müslümanları ticaret gemilerinde Türk flamaları taĢıyabilecek 4. Göç etme serbestiyeti sağlanacak 5. Karadağ lehine daha baĢka toprak talepleri olmayacaktı 1315. 6. Teslim edilecek bölgedeki Türk harp malzemeleri Osmanlı Devleti‘ne teslim edilecek1316 Ülgün‘ün devir teslimi için görevlendirilen Miralay Bedri Bey ile Karadağ memuru anlaĢmaya varamamıĢlardır. Ülgün boĢaltılmadığı takdirde donanma nümayiĢinin devam edeceğini sefirleri kanalıyla Osmanlı Devleti‘ne hatırlatan Düvel-i Sitte, baskısını artırmıĢtır1317. Diğer taraftan Arnavutlar ĠĢkodra‘da büyük devletlerin konsoloslarına protestonâmeler göndererek Ülgün‘ün terkine karĢı çıktıklarını Ülgün‘ün silah zoruyla Karadağ‘a teslim edilmesi yönünde herhangi bir giriĢim olduğu takdirde nereden gelirse 1311 BOA, Y.E.E., 101/29. Türkgeldi, age, s. 162. Nuray Bozbora, Osmanlı Yönetiminde Arnavutluk ve Arnavut Ulusçuluğu'nun GeliĢimi, Boyut Yayın Grubu, Ġstanbul, 1997, s. 200-202 1312 BOA, Y.PRK PT, 1/31 1313 BOA, Y.E.E., 100/39. BOA, Y.E.E, 100/43. Buna göre, 1. Devletler donanma gösterisinden vazgeçecekler, 2. Terk olunan kasaba ahâlisi din, mesken ve hayatlarını ilgilendiren konularda, can mal ırz güvenliği din ve mezhepleri ve hukukları korunacak teminat altına alınacak. 3.Müslüman ve Katolik halkın hakları garanti edilecekti. 4.Podgorica hattı hududu devletlerce kabul olunacaktır Türkgeldi, age, s. 156. Peter Bartl, age, s. 208 1314 BOA, Y.E.E., 100/41. BOA, Y.E.E., 100/40. 1315 Peter Bartl, age, s. 208. 1316 Peter Bartl, age, s. 208. 1317 Türkgeldi, age, s. 163. 248 gelsin Hıristiyan ve Müslüman bütün Arnavutların birlikte mücadele edeceklerini bildirmiĢlerdir. Bunun üzerine Osmanlı Devleti, Ülgün‘ü boĢaltmak için Arnavutlara güç kullanma kararı almıĢ ve Ekim 1880‘de Selanik vilâyetinde bulunan MüĢir DerviĢ PaĢa‘yı Arnavutluk‘a kendine bağlı Arnavut kuvvetlerini Ülgün‘den çekmek üzere Fevkalade kumandan olarak göndermiĢtir. DerviĢ PaĢa, 4 Kasım 1880‘de Ġstanbul ve Mecidiye gemileriyle 1300 kiĢilik bir askerî kuvvetle Ülgün‘e gelmiĢtir1318. Zaten DerviĢ PaĢa Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılmasının geciktirilmesinin bir kısım sakıncalar doğuracağını belirterek bu bölgenin ya Karadağlılarca iĢgaline müsaade edilmesini ya da Osmanlı askerinin Ülgün‘e girerek Osmanlı idaresini isteyenleri oradan çıkarması ve geri kalanının bırakılmasını tavsiye etmiĢtir1319. Konu Meclis-i Vükelâ‘da görüĢülerek ikinci seçeneğin daha uygun olduğu belirtilmiĢ ve Osmanlı Devleti tabiiyyetinde kalmak isteyenlerin Osmanlı askeri himayesinde yeni çizilen sınıra nakledilmesi öngörülmüĢtür. Yerlerinde kalmak isteyenlerin bunda serbest olduğu ahâliye ilan edilmiĢtir. Ülgün‘ün teslimi için bir gün ve saat kararlaĢtırılarak Karadağ askerine, usulüne uygun bir Ģekilde teslim edilip gerekli teslim evrakları aldıktan sonra Ülgün‘den tamamen çıkılması talimatı verilmiĢtir1320. ĠĢkodra Fevkalade Kumandanı DerviĢ PaĢa‘ya Sait PaĢa tarafından yazılan bir telgrafta da gerekirse güç kullanmaktan çekinmemesi belirtilerek Ülgünlülere; daha önce Gusinye ve Plave, Hot, Grode ve Klemend‘in boĢaltılması konusunda zamandan istifade ederek geciktirilmesi ve ağırdan alınması gibi bir durumun söz konusu olduğu, ama Ülgün konusunda kesinlikle böyle yapılmaması, bir an evvel boĢaltması gerektiğinin hatırlatılması DerviĢ PaĢa‘dan istenmiĢtir1321. Zira ayaklanma çıkaran ve direnen kiĢilere her türlü Ģiddetli tedbir uygulanması yönünde Hükûmet-i Seniyye‘nin aldığı karara uymaya davet etmiĢlerdir. Ülgünlülere, karara uydukları takdirde PadiĢahın iradesiyle kendilerine arazi, mal ve mülk verileceği, zarara uğratılmayacağı ilan edilmiĢtir. Tüm bu 1318 Peter Bartl, age, s. 209. BOA, Y.PRK.MYD, 1/59. 1320 Türkgeldi, age. s. 164 1321 Peter Bartl, age, s. 209 1319 249 uyarılara ve iyi niyete rağmen ayaklanmaya ve direnmeye giriĢenler hakkında gerekenin yapılacağı söylenmiĢtir1322. DerviĢ PaĢa‘ya verilen bu talimat üzerine ĠĢkodra‘dan Osmanlı askeriyle birlikte, ayaklanma giriĢiminde bulunanlara zor kullanarak ayaklanmayı bastırmıĢ ve 23 Kasım 1880‘de Ülgün‘e girmiĢtir. Karadağ‘dan bir memur göndermelerini isteyerek Osmanlı Devleti Murahhası Bedri Bey ve Karadağ memuru arasında mukavelenâme hazırlanarak 26 Kasım‘ı 27 Kasım‘a bağlayan gece (1880) Karadağlılar Ülgün‘e girmiĢtir1323. Aynı gece Asım PaĢa tarafından Büyük Devletlerin elçilerine de bildirilmiĢ ve 5 Aralık 1880‘de donanma gösterisine son verilmiĢtir1324. Diğer taraftan, Ülgün‘ün Karadağ‘a terki, baĢta Ġngiltere olmak üzere1325 büyük devletler kamuoyunda sevinçe karĢılanmıĢtı1326. 1876‘da yayınladığı broĢürle Osmanlı Devleti‘nin Balkanlar‘daki politikasını acımasızca eleĢtiren ve Balkan halklarının ―ezildiğini‖ söylerek Ġngiliz kamuoyunu etkileyen Gladstone, baĢa geçtikten sonra da Ülgün‘ün Karadağ‘a bırakılması konusunda Karadağ‘a verdiği destek gerek Karadağ halkı gerekse de Prens Nikola tarafından takdirle karĢılanmıĢtır. Glanstone‘un politikası nedeniyle Ġngiltere‘yi en büyük dost olarak gören Prens Nikola, Karadağ halkının ona karĢı büyük bir sevgi duyduğunu söylemiĢtir1327. Olumlu tepkilerin yanında olumsuz tepkiler de çoktur. Mısır ümerasından Mirimiran Ülgünlü Ġsmail PaĢa, Ülgün‘ün Karadağ‘a terkine karĢı çıkmıĢtır. Tepkisini muhalif tarzda çeĢitli mektuplar ve makaleler yazarak basın yayın yoluyla gösteren Ġsmail PaĢa‘nın bu yazılarında istiklâl ve muhtariyet fikri ağır basmaktadır. Söz konusu bu ―fesat mektupları‖nın derhal önüne geçilmiĢ ve yayını yasaklanmıĢtır1328. Halk da çok büyük tepki göstermiĢ ama karar kesin olduğu için ancak tepkileri azaltmak için nutukçular gönderilere halk teskin edilmeye çalıĢılmıĢtır. Karadağ sınırı dahilinde kalacak olan Arnavutların can ve mal güvenliğinin korunacağı teminatı verilse 1322 Belgenin tam metni için bkz. Türkgeldi, age, s. 385-386 BOA, Y.E.E., 101/66. BOA, Y.E.E., 101/61 1324 BOA, Y.PRK.KOM, 2/87. Ali Fuat Türkgeldi, age, s. 166 1325 BOA, Y.PRK.HR, 05/38 1326 BOA, Y.A.HUS, 165/141 1327 William Le Queux , An observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New York 1907, s. 32. 1328 BOA, Y.PRK.BġK, 3/65. 1323 250 de1329, bu hadise yeni bir göç dalgasına neden olacak ve gerek muhacirlerin malları gerekse borçları iki devlet arasındaki sorunlar arasında yerini alacaktır. Neticede çoğunluğu Arnavut Müslümanlardan oluĢan Ülgün ve Bar, Gusinye ve Plave‘nin yerine Karadağ‘a bırakılmıĢtır. Büyük devletlerin tümünün desteği alınarak yapılan bu mübadelenin etkisi uzun yıllar devam edecektir. Var olan bir sorun çözülmüĢ lakin çözüm, birçok sorunu da beraberinde getirmiĢtir. Arnavutlar yıllarca bağlı bulundukları devletin kendilerine sahip çıkmayarak büyük devletlere boyun eğmesini hazmedememiĢlerdir. Osmanlı Devleti, DerviĢ PaĢa kumandasında üzerlerine ordu gönderdiğinde ―bütün dünyanın kendilerine cephe aldığı hissine‖ kapılmıĢlardır. Arnavut aĢiret reislerinden Gusinyeli Ali PaĢa, Sultan Abdülhamid'e ithafen “Bu ana kadar seni babam olarak görüyordum; ama beni senden ayırdığından ve Karadağ’ın eline bıraktığından beri artık senin değilim.” diyerek kırgınlığını dile getirmiĢtir.1330 Avusturya-Macaristan ve Ġtalya‘nın kendi çıkarlarını gözeten bir politika uygulayarak Arnavutlara destek sağlaması, Arnavutluk milliyetçiliğinin yükselmesine neden olmuĢtur1331. Özellikle Ġtalya ile yaptıkları ticaretlerle, Arnavutlar arasında yeni bir zümre oluĢmuĢtur. Büyük devletlerin çıkar çatıĢmaları ve yurt dıĢında bulunan Arnavutların Arnavut dili, edebiyatı ve kültürü üzerine çalıĢmalar yapmaları Arnavut milliyetçiliğini tetikleyen etmenlerdendir1332. Küstürülen Arnavutların devlete bağlılıklarını sağlamak için Abdülhamid, Hasan PaĢa‘yı Prizren, Gusinyelı Ali PaĢa‘yı da Ġpek Mutasarrıflığına getirmiĢtir. TergoviĢte ormanları Gusinyeli Ali PaĢa‘ya ihsan edilerek gönlü kazanılmıĢtır1333. Böylece, Arnavutluk tekrar merkezî hükûmetin hâkimiyeti altına girmiĢ, kontrol tamamen sağlanmıĢtır. Arnavut Ġttifakı 1334 bölgedeki hâkimiyetini yitirmiĢtir1335. 1329 BOA, Y.PRK.ASK, 4/56. Misha Glenny, Balkanlar, Çev. Mehmet Harmancı, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2002 s. 143 1331 Banu ĠĢlet Sönmez, II. MeĢrutiyetle Arnavut Muhâlefeti, YKY, Ġstanbul 2007, s. 15 1332 Bilgin Çelik, Ġttihatçılar ve Arnavutlar : II. MeĢrutiyet Dönemi‟nde Arnavut Ulusçuluğu Ve Arnavut Sorunu, Büke yay., Ġstanbul 2004, s. 33 1333 Süleyman Külçe, age, s. 265-267 1334 Arnavutluk Ligi‘nin amaçlarından birisi Yanya'yı Yunanistan‘a verdirmemekti. 1881 de bunu baĢarmıĢlardır. Ġkinci hedefleri ise özerkliktir. Aralık 1881 de geçici Arnavut hükûmetini ilan eden ve ġubat 1881'de Debre'de bir kongre toplayan Arnavutlar Süleyman VokĢi önderliğinde ayaklanma 1330 251 D. KRANYA KASABASININ AĠDĠYETĠ SORUNU ve GUSĠNYE TARAFINDAKĠ KARADAĞ SINIRININ BELĠRLENMESĠ Kranya kasabası, iki devlet arasında ihtilaf olan mevzulardan biriydi. ĠĢkodra Gölü‘nün batısında yer alan Kranya Nahiyesi, Berlin AntlaĢması‘yla Karadağ‘a bırakılmıĢtır. Ama halk Osmanlı Devleti‘nden ayrılmak ve kopmak istemiyordu. ġubat 1883‘te, eğer öleceklerse de Osmanlı topraklarında ölmek istediklerini dile getirmiĢlerdi. Osmanlı Devleti ise antlaĢmayı delmek istememiĢtir. Ülgün ve Gusinye hadisesinde olduğu gibi büyük devletleri duruma müdahil etmenin zararlı olacağını düĢünüyordu. Karadağ‘ı ―akça kuvvetiyle ikna― yönetimiyle sorunun çözülebileceği ihtimali de Karadağ Prensinin böyle bir durumda Düvel-i Muazzamaya haber vermekteki ısrarı nedeniyle zor görünmektedir. Üçüncü çözüm yolu ise Kranya‘daki ahâlinin Osmanlı topraklarına hicret ettirmektir. Hicret edecek olanlara da terk edecekleri araziye mukabil iki üç misli arazi verilmesi, hanelerinin inĢa edilmesi ve yol masraflarının da hazineden karĢılanması gibi kolaylıklar sağlanacaktır. Ayrıca, hicret eden halktan kendi rızasıyla geldiklerine dair yazı da alınacaktır. Fakat bu maddenin de Kranya halkına ―akça kapısı‖nı aralayacağı ve sınırdaki diğer ahâliyi de harekete geçireceğinden kötü sonuçlar doğrubilme ihtimali vardır1336. Karadağ ise Kranya‘nın kendisine bırakılmasını istemiĢtir. Hatta bu amaç doğrultusunda bir kıta Karadağ askeri Kranya‘ya girmiĢ1337, daha sonra statüko hattının korunması konusunda anlaĢmıĢlardır. Bu sefer Hot, Guruda, Kastrati, EĢkirel, Garije, Noplik, Repol‘ün reisleri statüko hattına karĢı çıkmıĢlardır1338. Hâl böyle olunca Kranya hududu tespit çalıĢmaları da ileriki bir tarihe ertelenmek zorunda bırakılmıĢtır. teĢebbüsünde bulunuca II. Abdülhamid, DerviĢ PaĢa komutasında 20. bin kiĢilik bir ordu göndererek isyancıları dağıtmıĢ elebaĢlarını Rodos‘a ve Anadolu'ya sürgün ettirmiĢtir. Münir Akçatepe, ―Kosova‖ DĠA, C.26, TDVY, Ankara 2002, s. 218. Sürgün edilenler arasında ölüme mahkum edilen fakat daha sonra affedilen Abdül Frasheri ve 4000 kiĢi vardır. Gerorges Castellan, age, s. 376, Yanya valisi Mustafa Asım PaĢa yakaladığı Arnavut Ġttifakı elebaĢlarını tutuklayıp Çanakkale‘ye göndermiĢtir. Peter Bartl, age, s. 211-212. 1335 Peter Bartl, age, s.217 1336 BOA, Y.E.E., 100/10 1337 BOA, Y.E.E., 100/9. 1338 BOA, Y.E.E., 100/7. 252 Gusinye ve Plave‘nin Berlin AntlaĢması‘na göre Karadağ‘a terki lazım gelirken Arnavutların büyük direniĢiyle karĢılaĢılması üzerine Gusinye ve Plave yerine Ülgün‘ün Karadağ‘a terki gerçekleĢmiĢti. Osmanlı Devleti Ülgün‘ü Kardağ‘a terk etmesine mukabil Kardağ, iĢgal ettiği Gusinye‘deki bazı köyleri boĢaltmak istememiĢtir1339. Yeni bir protokol akdine de hoĢ bakmamıĢlardır1340. Osmanlı Devleti, karmaĢık bir düğüm hâline gelen sorunu çözmek için ilginç bir teklif önermiĢtir. Arnavutlar belli ki topraklarının Karadağ‘a terk edilmesine kesinlikle razı değillerdir. Ama iki taraftan birisinin geri adım atması Ģarttır. Aksi takdirde, çözümsüzlük devam edebilir, tekrar uluslararası bir mesele hâline gelebilirdi. Nisan 1883‘te Osmanlı Devleti Nikola‘ya Tuz taraflarında ısrarlı olduğu araziden vazgeçtiği takdirde kendisine PadiĢah tarafından niĢan verileceğini ve Osmanlı Devleti‘ne olan borçlarının bir kısmın silineceğini teklif etmiĢ ve Nikola teklifi kabul etmiĢtir1341. Göksu Mukavelenamesi: Ġki ülke komiserlerinin Lim Vadisi güzergâhında tahdid-i hudud çalıĢmaları sırasında ihtilaflar ortaya çıkmıĢ ve çalıĢmalar içinden çıkılmaz bir hâl almıĢtır. Prens Nikola‘nın Ģifahi olarak yaptığı teklif ve Karadağ hükûmeti tarafından teklif edilen güzergâh, pratikte tam olarak yerini bulmuyordu. YanlıĢlığı düzeltmek ve iyi bir neticeye kavuĢturmak için Prens Nikola, Ġstanbul ziyareti sırasında misafir olarak kaldığı Göksu Kasrı‘nda, (Küçüksu) bu yönde temaslarda bulunmuĢtur. 19-31 Ağustos 1883 tarihleri arasında gerçekleĢen görüĢmelerin sonucunda Prens Nikola, Karadağ Hâriciye Nâzırı M. Radoniç ve Osmanlı Devleti‘ni temsilen ise Nusret PaĢa, Münir Bey ve Arif PaĢa arasında yapılan müzakereler ve fikir alıĢ veriĢi sonucunda Ģu kararlar alınmıĢtır1342: Lim Vadisi‘nde bulunan ve Karadağ tarafından iĢgali ve yönetiminde bulunan karyeler Karadağ‘a bırakılackatır. Prens Hazretleri iĢgal olunmayan ve muahede gereğince Karadağ‘a aid olan bütün karyeleri Hıristiyan olsun ya da olmasın Devlet-i Âliye‘ye bırakacaktır. 1339 BOA, Y.PRK.UM, 5/104. BOA, Y.PRK.UM, 5/103. 1341 BOA, Ġ.DH., 1295/-3/102094. 1342 BOA, Y.A.HUS, 174/66. 1340 253 Köyler, nahiyelerin sınırlarıyla belirlenecektir. ―Sisko Jezero‖ ve ― Moikovach‖ arasında olduğu gibi Berlin Muahedenâmesi‘nde açıkça belirtilen yerler müstesna tutulacaktır. KararlaĢtırılan sınır güzergâhı üzerinde Karadağ komiserleri Devlet-i Âliye komiserleriyle birlikte arazi üzerinde tatbiki olarak bulunacaklardır 1343 tahdid çalıĢmalarında . Görüldüğü gibi Mukavelename, Berlin AntlaĢması maddelerine aykırı değil bilakis Berlin AntlaĢması‘nı koruyan bir mukavelename görünümündedir. Berlin AntlaĢması‘nda sınırları açıkça çizilen yerler müstesna tutulmuĢtur. Göksu Mukavelenamesi‘nde, Berlin‘de muallakta kalan sınırlar üzerinde çalıĢma yapıldığı göz önünde bulundurulursa, bu mukavelenâmenin Berlin AntlaĢması‘nı tamamlayıcı bir özelliği olduğu anlaĢılmaktadır. Bu vesile ile Prens Nikola iki devlet arasında meydana gelen yanlıĢlıkların giderilmesi yönündeki fikirlerinden ve iyi niyetli giriĢimlerinden dolayı Bâb-ı Âli‘ye teĢekkür etmiĢtir.1344 Göksu Mukavelenâmesi‘nin imzalanması iki ülke iliĢkileri açısından çok önemli bir geliĢmedir. Harita üzerinde detaylı olarak sınırlar çizilmiĢ ve anlaĢma yapılmıĢtır. Bu da sınırdaki anlaĢmazlıkları ve çatıĢmaları tamamen bitirmese de en azından azaltma yolunda büyük bir adım olarak görülmektedir. AntlaĢma imzalandıktan sonra hudud komiseri Mustafa Asım PaĢa‘ya gerekli talimatlar verilmiĢtir1345. Karadağ hududunun tahdidiyle memur Osmanlı komiserleri Mustafa Asım (Berana Serkomiseri), Ġsmail Hakkı, Ahmed Tahir, Bedredtin ve Sabri Beyler, 1884‘te Gusinye ve Plave‘deki Karadağ-Osmanlı hududunun tespit edilemeyen kısımlarına tespitine devam etmiĢlerdir1346. Bir diğer sınır belirleme çalıĢması ise Ülgün -Pilaninçe (Planinitza) Hattının Tesbiti çalıĢmalarıdır. Osmanlı-Karadağ hududunun son Ģekliyle belirlenmesinde kesin bir anlaĢmaya varımak üzere Ġstanbul Karadağ Maslahatgüzarı G. Voucovitch, Osmanlı delegeleri MüĢir DerviĢ ve Nusret PaĢalara bir muhtıra göndermiĢtir. Muhtırada, Velika Karyesi‘nin Karadağ‘a bırakılmasının ardından Müslümanların memnuniyetsizliklerinin 1343 BOA, Y.A.HUS, 174/66. BOA, Y.A.HUS, 174/66. 1345 BOA, Ġ.HR, 337/21725 1346 BOA, Y.A.HUS, 205 /83 1344 254 önemli boyutlara ulaĢtığı ve bu nedenle Berane tarafındaki Hıristiyan ahâli ile Velika Karyesi‘ndeki Müslümanların mübadele edilmesi öngörülmüĢtür1347. Ġstanbul‘da yapılan görüĢmeler neticesinde Karadağ Dersaadet Malahatgüzarı Gavro Voukovitch ve Osmanlı Devleti‘nden Nusret ve DerviĢ PaĢalar ve Çetine Sefiri Rıza PaĢa, Pilaninçe (Planenitza) ile ġekülar arasında Osmanlı Devleti ve Karadağ hududunun kesin bir Ģekilde belirlenmesi için bir mukavele imzalamıĢlardır. Söz konusu bu mukavelede özellikle ayaklanma emareleri gösteren Planenitza‘da hudud tesbiti ve düzenlemesi yapılması öngörülmüĢtür. Mukaveleye göre1348; Morina Karyesi Karadağ‘a Pepiç Karyesi Osmanlı Devleti‘ne Rjenitza Karyesi Osmanlı Devleti‘ne Velika Karyesi ise Karadağ‘a Mokra Pilanina Osmanlı Devleti‘ne bırakılacaktır. Hıristiyan köyleri bu mukavelede Karadağ‘a bırakılmıĢtır1349. Böylece, 29 Ağustos 1883 tarihli Göksu Mukavelenâmesi tasdik edilmiĢtir1350. Karadağ Prensi Nikola, hudud sorununu bitirdiği düĢünülen bu mukaveleden çok memnun kalmıĢtır. Hemen Dersaadet Maslahatgüzarı Gavro Voukoviç vasıtasıyla hudut meselesinin halli dolayısıyla, hapiste bulunan bazı Karadağlıların affedilmesini rica 1347 BOA, Y.E.E., 109/17 ―Gusinye ve Plave cihetindeki hatt-ı hudud zaten İşkodra cihetinde tahdid kılınmış olan hatt-ı hududun nümâyiş bulunan Plamanice noktasından beddi ile Dreci-Ossour noktasına ve oradan Borava Glava ve İlina Glava (Ylina Glava)Tepelerinden geçerek Yahova Tepesi’ne ve bu noktadan Tomoo-Kamen Dağı .?....sına gidip oradan Slieva-Glava ve Baliasta-Glava tepelerini geçtikten sonra doğruca Golesin Dağı (Golesich Dağı) tepesine gideceklerdir. Ve bu son noktadan dahi Morinya (Morina) veya Pepiç Karyeleri hududu kadime-i müştereklerini takib iderek Lim’e vasıl olacak ve Morina Karyesi’ni Karadağ’da, Pepiç Karyesi’ni Devlet-i Aliyye’de bırakacakdır. Hatt-ı hudud Lim’den Maşniçe(Machnitza), Rjenitza karyelerinin hududu müştereke-i kadimelerini bittâkip Velika ile Rjenitza karyeleri hududu müştereke-i kadimelerine vâsıl olacak ve buradan Rjenitza Karyesi’ni Devlet-i Aliyye’de bırakmak üzere hududu kadime-i müştereke-i mezkûre ile tekrar Lim’e inecektir. Hatt-ı hudud buradan dahi Lim suyunun sağ tarafını takip ile Velika ile Novchitch karyeleri arasında hudud-u müştereke-i kadîmelerinde mübdî olan noktaya girecekdir. Ve oradan Velika Karyesi’ni Karadağ’a bırakmak üzere Velika ile sair kurây-ı İslâmiye hudud-u müştereke-i kadîmelerini takip iderek Velika Mokrasına kadar girecekdir. Hatt-ı hududun tekmil bir kısım bilâdüzzikr ve ta’dar olunan nekata ve sudur kara arazi üzerinde bilfiil bulundukdan sonra tahdid ve tayin idilecekdir”. BOA, Y.E.E., 100/44 1349 Thomas Erskine Holland, age, s. 295. 1350 DerviĢ Ġbrahim, Rıza PaĢa, Nusret PaĢa ile Karadağ Dersaadet Maslahtgüzarı G. Voucovich (Gavro Vukoviç) arasındaki bu mukavele 12 Aralık 1884 te tanzim olunmuĢtur. BOA, Y.E.E., 100/44. 1348 255 etmiĢ1351 ve nitekim Karadağ vatandaĢı olup Osmanlı hapishanelerinde hapis bulunan Ģahıslar çok geçmeden serbest bırakılmıĢtır1352. Sonuç olarak sınır tesbitlerinin tamamlanması iki halk arasında da bir rahatlamaya ve huzura neden olmuĢtur. Fakat Ģunu da unutmamak gerekir ki sınır sorunlarının halledilmesinden ve barıĢtan rahatsız olan kesimler boĢ durmamıĢ çeĢitli hadiseler çıkartarak iki ülke iliĢkilerini sekteye uğratma yoluna gitmiĢlerdir. E. TARA VE POLYE HADĠSESĠ Karadağ hükûmeti Aralık 1885‘te yeni bir hudud teklifinde bulunmuĢtur. Buna göre Karadağ, ġekular Karyesi‘nin suyun öte tarafında bulunan kısmını terk etmeyecek; fakat Ġrjaniçe ve Ġstoyiçe‘yi Osmanlı Devleti‘ne bırakacaktır. ġeküler‘in zikredilen kısmının Karadağ‘da kalmasını ve hududun diğer kısımlarının da yeni teklife göre olmasını istemiĢ, eğer olmazsa ―Avrupa 1353 söylemiĢtir Komisyonuna müracaat edecegini‖ . Avrupalı devletlerin Karadağ meselesine karıĢmasını hiç istemeyen Osmanlı Devleti, teklife olumlu bakmamıĢtır. Karadağlılar bu arada Bodige Karyesi‘ni istila ederek Martonik Karyesi‘ni de abluka altına almıĢlardır. Bu sırada Karadağlıların, Tara Nehri‘nden karĢıya geçmek isteyen halka ateĢ ederek öldürmeleri, iliĢkileri tekrar bozulma noktasına getirmiĢtir1354. ĠĢgal edilen yerlerdeki Polye, Bodige, Beyelvik‘teki Müslümanlar Karadağ vatandaĢlığını reddedip Osmanlı Devleti‘ne göçe baĢlamıĢlardır. Bunda Karadağ idaresi altında yaĢamayı kabul etmiĢ olanlara ―Karadağ âdet ve kanunlarının uygulanacağının‖ duyurulmasının etkisi çok büyük olmuĢtur1355. Osmanlı Devleti hemen Karadağ istilasının soruĢturulması ve Tara Nehri‘nden ġekülar‘a kadar tartıĢmalı olan sınırın belirlenmesi için ikinci komiser Bedri Bey ve AteĢemiliter ġakir Bey‘i görevlendirmiĢtir1356. Gusinye ve Plave hattında yapılan tahdid 1351 On Karadağlı mahkumun isim listesinin de yer aldığı Karadağ maslahtgüzarının imzasını taĢıyan mektup 1 Ocak 1885‘te PadiĢah‘a sunulmuĢtur. BOA, Y.PRK.MYD, 4 /13. 1352 BOA, Ġ.DH., 958/75775. 1353 BOA, Y.E.E., 46/19. 1354 BOA, Y.PRK.HR, 9/52. 1355 BOA, Y.PRK.ASK, 32/37. 1356 BOA, MV, 9/18. 256 çalıĢmaları bütün çabalara rağmen tam anlamıyla halledilememiĢtir. 1886‘da tekrar anlaĢmazlık çıkınca Ferik Rıza PaĢa'nın baĢkanlığında oluĢturulan karma komisyon 1886 yılının Temmuz ayında bazı kararlar almıĢtır. Buna göre Perloça Yaylası Plave tarafında bırakılırken, ġekular Karyesi‘nden bir miktar arazi de Karadağ'a bırakılmıĢtır1357. Bazı arazilerin Karadağ‘a verilmesine rağmen çatıĢmalar durmamıĢtır. Karadağlıların KolaĢin‘i iĢgale hazırlandıkları yönünde haberler gelmeye baĢlamıĢtır1358. Karadağlıların saldırılarından muzdarip olan Osmanlı tebaasının haberleri gelirken, diğer taraftan Temmuz 1886‘da Karadağ Hâriciye Müdürü (Nazırı), Çetine‘deki Osmanlı Sefiri Ahmet Cevat PaĢa‘ya, bir mektup yazarak, üç bin kadar Osmanlı vatandaĢının Tara‘yı geçip önlerine geleni katlettiğini ve bu tecavüzün derhal önlenmesini istemiĢtir1359. Osmanlı Devleti tebaasından olan saldırganların Karadağ komiseriyle kaptanını katletmeleri olayın boyutlarını büyütmüĢtür1360. Karadağ Hâriciye Nâzırı, sınırdaki Arnavutların kaynaĢmasının bir an evvel durdurulup asayiĢin sağlanmasını istemiĢ ve bu yönde Osmanlı Devleti‘ni uyarmıĢtır. Ona göre, suçlu, sınırda asayiĢi sağlayamayan Osmanlı yönetimidir. Karadağ Hariciye Nazırı ayrıca, asayiĢ bir an evvel sağlanmaz ise oluĢabilecek üzücü hadiselerin sorumlululusunun Osmanlı Devleti olacağını belirtmiĢtir1361. Ġki ülke iliĢkileri bir anda gerilmiĢtir. Tara Olayı ile gerilen iki ülke iliĢkileri, Karadağ Prensi ve Abdülhamid‘in devreye girmesiyle yatıĢmaya baĢlamıĢtır. Karadağ Prensi Nikola, Tara Olayı ile ilgili Sultan Abdülhamid‘e telgraf çekmek istemiĢ; lâkin ―Buna cüret edemedim.‖ diyerek ne denli üzüntülü olduğunu bildirmiĢtir1362. Polye Hadisesi nedeniyle de çok üzüntülü olduğunu söyleyen Nikola, 24 Temmuz 1886‘da tarihli telgrafında ayrıca, ―bu gibi hadiseler dostluğa halel getirmesin‖ dileğinde bulunmuĢ ve üzüntülerini beyan etmiĢtir1363. Var olan iyi iliĢkileri kesintiye uğratabilecek bir hadiseyi en az zararla 1357 BOA, YARES, 34/5. BOA, Y.PRK.ASK, 32/23. 1359 BOA, Y.E.E., 46/23. 1360 BOA, Ġ.DH., 997/78729. 1361 BOA, Y.E.E., 46/24. 1362 BOA, Y.E.E., 46/13. 1363 BOA, Y.E.E., 46/15. 1358 257 atlatmaya çalıĢan Prens Nikola, bir iyi niyet göstergesi olarak, esir alınan Osmanlı tebaasının serbest bırakılması için emir vermiĢtir1364. Avusturya-Macaristan ile iĢbirliği yaptığı Ģâyialarınıda yalanlayarak Rumeli‘deki Osmanlı askerlerinin çokluğu ve mükemmeliyetinden memnuniyetini dile getirmiĢ ve Avusturya alayhine sözler sarf ederek Osmanlı Devleti‘yle dostluğun devamı yönünde ifadeler kullanmıĢtır1365. Sınırda yaĢayan Müslümanlar ile Karadağlılar arasında meydana gelen hadisenin bir daha tekrarlanmaması için Karadağlılardan teminat alınmıĢtır. AnlaĢmazlıkların çözümünün hudud meselesinin halledilmesine bağlı olduğu gerçeği çok açık bir Ģekilde oraya çıkmıĢtır1366. Bu nedenle Prens, 1886 yılında, hudud meselesinin halledilmesinin bir an evvel gerçekleĢmesi için Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarının Çetine'ye dönüĢünü geciktirmiĢtir1367. Prens‘in çabalarına rağmen çatıĢmalar bir müddet devam etmiĢtir. Tara Nehri‘nin öbür yakasında iki köyün daha iĢgal edilmesi ve on iki tabur Karadağlı askerin 3 Nisan 1887‘de birçok kiĢiyi Ģehit etmesi iki ülke iliĢkilerinde son derece olumsuz bir durum oluĢturmuĢtur1368. Kosova‘nın Plave kasabasına doğru ilerleyen Karadağlılara karĢı Kosova Valiliğine, askerî tedbir alınması talimatı verilmiĢtir1369. Osmanlı Devleti‘nin bu tedbirleri yersiz değildir. Zira Karadağ‘da, dikkat çekici bir Ģekide silahlanma giriĢimi göze çarpmaktadır. Bir taraftan Avusturya‘dan alınan tüfenkler, Almanya‘dan sipariĢ edilen silahlar ve Rusların Bar Limanı‘na bıraktığı mühimmat Osmanlı Devleti‘ni son derece rahatsız etmiĢtir1370. Ayrıca, Berane‘deki Hıristiyan nüfusun Karadağlılar tarafından silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği Ģâyiaları ortalığı karıĢtırmıĢtır. Prens Nikola, Mart 1887‘de Karadağ‘daki silahlanmayı ―mevcud siyasi geliĢmeler‖e dayandırmıĢ, alınan silahların ―Osmanlı silahı gibi hizmet edeceğini söyleyerek savaĢ hazırlığının Osmanlı‘ya karĢı değil, Sırplara karĢı olduğunu belirtmiĢtir. Karadağ Prensi, Silistre ve Rusçuk ihtilâllerin yatıĢtırılmasına rağmen kuvvetlenerek yayılacağından 1364 BOA, Y.E.E., 46 /25. BOA, Y.E.E., 46 /55. 1366 BOA, Y.PRK.MYD, 5/29. 1367 BOA, Y.E.E., 46/62. 1368 BOA, Y.E.E, 46/50 1369 BOA, DH.MKT, 1408/131 1370 BOA, Y.PRK.TKM, 10/43. BOA, Y.PRK.BġK, 8/85. BOA, Y.E.E., 46/59. BOA, Y.PRK.TKM, 15/33 1365 258 endiĢe duyması nedeniyle bir anlamda önlem aldığını ifade etmiĢtir1371. Prens, ayrıca, silah tedarikinin diğer bir sebebinin de ―eski silahları yenisiyle değiĢtirmek‖ olduğunu belirtmiĢtir1372. Diğer yandan Karadağlıların verdikleri silah ve cephane ile isyana teĢvik edilen Beraneli Hıristiyanların itaat altına alınması için Kasım 1886‘da gerekli olan asker bölgeye sevk edilmiĢtir1373. 1887 Nisan ayına gelindiğinde Kardağlıların düĢüncesinin Gusinye ve Pilave'ye saldırarak Prizren'e kadar ilerlemek olduğu iddia edilmiĢtir1374. Karadağ'ın silahlanması sebebiyle Gusinye ve Plave halkı heyecana kapılmıĢ ve mücadele için hazırlıklara baĢlamıĢlardır1375. Görüldüğü gibi 1887 yılına Tara ve Polye Olaylarının gölgesinde girilmiĢtir. F. 1887 YILI TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI ve VELĠKA KÖYÜ SORUNU 1886 yılı Nisan ayında baĢlayan ve Tara Vukuatı olarak adlandrırlan Karadağ saldırısından sonra sınırdaki gerilimin artmasını Nikola‘nın demeçleri önleyememiĢtir. Olayların durdurulması ve tansiyonun düĢürülmesi için Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın baĢkanlığında Karadağ hükûmeti tarafından yerinde oluĢturulacak bir komisyon teĢkil edilerek bir an önce görüĢmelere baĢlanmıĢtır1376. Komisyonda Bedri ve Sabri Beyler de vardır. Terbice Köyü‘nde görüĢ alıĢ veriĢinde bulunarak kavga konusu olan meralar üzerinde görüĢmeler yapılmıĢtır1377. Velika Karyesi hakkında bir anlaĢmazlık söz konusu olmuĢtur. Ġstanbul‘da DerviĢ PaĢa, Nusret PaĢa, Veli Rıza PaĢa ile Mösyö Gavro Voukoviç arasında yapılan anlaĢmanın maddelerine göre hudud tayini bir yere kadar halledilmiĢtir. Ġki taraf halkının ifadeleri ve Ģahitlikleriyle tespit edilmiĢtir. Fakat Velika sınırı ve Plave arazisine gelince her iki hükûmet komiseri farklı farklı beyanatlarda bulunmuĢlardır. 1371 BOA, Y.PRK.EġA, 6/50. BOA, Y.E.E, 46/59.BOA, Y.PRK. ASK, 29/36. BOA, Y.E.E., 46/55 BOA, Y.E.E, 46/74 1373 BOA, Y.PRK.MYD, 4/62. BOA, DH.MKT, 1377/106 1374 BOA, DH.MKT, 1414/118 1375 BOA, Y.E.E, 46/65 1376 BOA, AMKT.MHM, 493/22 1377 BOA, DH.MKT, 1426/24 1372 259 Tabii, halk da kendi hükûmetlerinin ifadeleri doğrultusunda Ģahitlik edince ortalık karıĢmıĢtır. Bunun üzerine, ertesi yıl Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa bölgeye giderek gerekli soruĢturmayı yapmak için ―Çakor Yaylası‘nda Velika‘nın gerçek sınırını öğrenmek için harekete geçmiĢtir. Plave‘de saygın ve öndegelen kiĢilerden Velika Karyesi‘nde toprakları olduğuna dair ―tapu senetlerinin‖ çıkartılmasını istemiĢtir. Fakat Plaveliler, komisyon heyetini Çakur Yaylası‘na götürmeyi reddetmiĢtir. Zira o bölgenin Karadağ‘a bırakılacağını düĢünmüĢlerdir. Sahip oldukları haklara zerre kadar zarar gelmeyeceğini temin eden Ahmet Cevat PaĢa, Ġstanbul‘daki Göksu Mukavelesi‘nin dıĢında ―bir karıĢ toprak‖ verilmeyeceğini söylemiĢtir1378. Ayrıca, söz konusu itirazların bir sebebinin de Gavro Vukovich olduğu iddia edilmektedir. Gerek komisyon çalıĢmalarındaki tavırları gerekse de bölgede halka davranıĢı çözümsüzlüğe yol açmıĢtır. Eğer Mösyö Gavro komisyonda kalmaya devam ederse çözüme ulaĢmak zordur. Bunun üzerine, hem tahdid-i hudud çalıĢmalarını sekteye uğratmamak hem de bir an evvel sorunu halletmek için Mösyö Gavro Voukovich‘in görevden alınmasını Prens Nikola‘dan rica etmiĢlerdir. Prens de bu yaklaĢımı olumlu bulmuĢ ve komisyondaki Karadağ komiseri Gavro Voukovich‘i görevden alarak Karadağ Hâriciye Müdürü Mösyö Radoniç‘i tayin etmiĢtir1379. 1887‘de Tahdid-i Hudud Komsiyonu yeniden ĢekillenmiĢtir. Ocak 1887‘de Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın baĢkanlığında Ġpek Mutasarrıfı Ali PaĢa, Çetine Sefiri Ahmet Cevat PaĢa, Miralay Bedri ve BinbaĢı Sabri Bekir Bey yer alırken1380 Karadağ‘dan Mösyö Ġlya Radoniç birinci ve Harbiye Müdürü Mösyö Plamanac ikinci 1378 BOA, Y.E.E, 46/11. BOA, Y.E.E, 46/11 Bu belgenin her nedar katologda 06/R /1327 (Hicrî) tarihli olduğu yazıyorsa da bunun sehven yazıldığı kanaatindeyiz. Söz konusu belge tarihsizdir. Ayrıca içinde Ahmet Cevat PaĢa‘nin ismi hiç geçmemektedir. Lakin gerek anlattığı dönem gerekse komisyondaki diğer üyelerin isimlerini zikrettiği için bu kiĢinin Ahmet Cevat PaĢa olduğu anlaĢılmaktadır. Katalogdaki tarihin doğru olması imkansızdır. Çünü Ahmet Cevat PaĢa‘nın ölüm tarihi 1900‘dür. 1380 BOA, MV, 16/9. BOA, DH.MKT, 1426/24. 1379 260 komiser olarak atanmıĢtır. Komisyon, Velika karyesi sorununu halletmek için Çetine‘de Mösyö Radoniç baĢkanlığında toplanmıĢtır1381. AnlaĢmazlığa neden olan toprakların kime ait olduğu konusundaki bilgiler tapu kayıtlarında, tapu tahrir defterlerinde vardır. Çayır, mera ve yaylakların hangi cemaate ve hangi karyeye ait olduğu tespit edilebilirdi. Nitekim Osmanlı komiserleri, sorunun halledilmesi için tapuların çıkartılması önerisini sunmuĢtur. Böylelikle, sağlıklı bir sınır tespiti mümkün olabilecektir. Özellikle Bayaluha ve Vağaniçe yaylaklarının kimin tarafında olduğu konusunda tartıĢmalar olduğu için baĢka bir çözüm gözükmüyordu1382. Karadağ komiserleri ise bu teklife yanaĢmamıĢlardır. Zira onlar, Velika halkının Plave Beylerinin kayıtsız çiftçileri olduğu ve ellerinde bir tapu bulunmayacağını söylemiĢlerdir. Buraların çok uzun yıllardan beri Velika halkının istifadesinde olduğu ve sadece Velika halkı değil Plave ve civarındaki Müslümanlarının da Ģahitlikleriyle oralara baĢka kimsenin gelmediğini isbat edebileceklerini söylemiĢlerdir. Osmanlı komiserleri ise ―Bayaluha, Çakur ve Vağaniçe yaylakları ile ilgili Velika ahalisinin, buraların bizzat Velika karyesine aid olduğunu ispat eder bir resmi senet ve tapu göstermeleri gerektiğini‖ tekrarlamıĢlardır. Komisyona çağırdıkları Velikalı bir Ģahıs dört kıta tapu ibraz eyleyince Karadağlı komiserler daha baĢka belgeye gerek olup olmadığını sormuĢlardır. 1175 tarihli tapu senetlerinde Çakur ve Vağaniçe yaylaklarının Plavelilerden ocaklık olarak tahsis edilen yerler arasında ismi olmasına rağmen verilen beratta Bayaluha yaylağının ismi geçmemekte ve Çakur ve Vağaniçe yaylaklarınınsa Dukakin Sancağı‘na tâbi olduğu yazmaktadır. Bağlı olduğu nahiye ve karye yazmadığı için geçerli kabul edilemeyeceği Osmanlı komiserleri tarafından beyan edilmiĢtir1383. Karadağlıların gösterdiği belgeleri çürütmek ve ihtilâfın halledilmesi için Gusinye ve Plave ileri gelenleri, ellerinde tapu senetleriyle Çetine‘ye davet edilmiĢtir. Lâkin, gitmeyi reddetmiĢler ve ―Eğer Velika karyesi Karadağ‘a terk edilirse Gusinye1381 BOA, Y.E.E, 46/11. BOA, Y.E.E, 46/11. Fetihlerde yararlılığı görülen mahalli beylere ya da ümerâya yani eski sahiplerine verilen topraklardır. Belli bir ailenin elinde bulunur. GniĢ bilgi için bkz. Mehmet Ali Ünal, Osmanlı Müesseseleri Tarihi, Isparta 1997, s. 230-231 1383 BOA, Y.E.E, 46/11. 1382 261 Berane yolu kapanır.‖ demiĢlerdi. Ama, gidilmediği takdirde Karadağlıların iddialarını kuvvetlendirmekten baĢka bir iĢe yaramayacağı söylenince Çetine‘ye gitme konusunda ikna olmuĢlardı.1384 Karadağ komiserleri Boyaluha arazisi için gösterdiği tapu gibi Vaganiçe yaylağı için de gösterirlerse Göksu Mukavelenâmesi gereği Osmanlı Devleti, bu iki yeri Karadağ‘a terk etmek durumunda kalacaktır. Fakat Bayaluha, Plavelilerin çok değer verdiği ve önem atfettiği bir yaylak olduğu için buna sessiz kalacaklarını düĢünmek zordur. Ġpek ve Plave yolu Bayaluha Merası‘nın hemen altından geçmekteydi. Eğer Karadağlılar bu meraya sahip olurlarsa Plave ve Ġpek yolu hep tehlikede olacaktı. Bunun için Ahmet Cevat PaĢa yerinde incelemeyi teklif etmiĢtir. Bu yaylağın ―her ne surette olursa olsun‖ Karadağ‘ın elinden kurtarılması gerektiğine değinmiĢtir1385. Tahdid-i Hudud Komsiyonu üyeleri birlikte Terbice karyesine gitmiĢler, kavga konusu olan meraları yerinde görmüĢlerdir. Oradan da Vağaniçe yaylağına gitmiĢlerdir1386. Velika karyesinde topoğrafik çalıĢmalar yapan Komisyon,1387 en doğru kararı vermeye çalıĢmıĢtır. Ahmet Cevat PaĢa Vağaniçe‘nin o kadar ehemmiyetli olmadığını ve Plave‘ye uzak olduğunu söylemiĢtir. Karadağlılar Boyaluha ve Vağaniçe yaylakları konusunda ısrar ederlerse Bayaluha‘yı Osmanlı Devleti‘nde bırakarak yoğunlukla Hıristiyan ahâlinin yaĢadığı ġekülar‘ın Karadağ‘a terk edilmesini öngörmüĢtür. Gerekirse Karadağlıların ikna edilebileceğini savunan Ahmet Cevat PaĢa, meselenin bir an önce çözüme kavuĢturulmasının önemine değinmiĢtir. Plave ahâlisinin mümkün olduğu kadar has dairede tutulmasını önermiĢtir1388. Gereken yapılmıĢ ve Kosova Valisi Faik PaĢa‘nın önderliğindeki komisyon Karadağ hududunun Gusinye, Plave ve Rugova tarafındaki bölümü eksiksiz ve tam 1384 BOA, Y.PRK UM, 8/56 BOA, Y.E.E, 46/11 1386 BOA, DH.MKT, 1426/24 1387 BOA, MV, 21/11 1388 BOA, Y.E.E, 46/11. 1385 262 olarak tahdid edilerek hazırlanan haritayla sınırlar belirlenmiĢtir1389. Sınır kulelerinin yapımına her an baĢlanabileceği için1390 gerekli hazırlıklarda tüm hızıyla yürütülüyordu. Böylece Hudud sorununun çözülmesi iki hükümdar tarafından da memnuniyetle karĢılanmıĢtır. Karadağ Prensi Nikola, Abdülhamid‘e gönderdiği mektubunda sorunun giderilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirmiĢ ve Sultan Abdülhamid‘in kendisine gönderidiği ‗Ġmtiyaz NiĢanı‘ndan dolayı teĢekkür etmiĢtir. II. Abdülhamid ise 28 Temmuz 1887 tarihli cevabî telgrafnâmesinde hudud meselesinin çözümünden dolayı memnun olduğunu belirterek Ģöyle demiĢtir: ―İşbu tesviyeden dolayı ben dahi zât-ı fehimânelerini tebrik ederim1391.‖ Karadağ hududundaki sınır taĢı çalıĢmaları da kısa bir süre için tamamlanmıĢtır1392. Karadağ Prensi Nikola hudud üzerinde meydana gelebilecek ve barıĢ komisyonunun faaliyetlerini engelleyebilecek herhangi bir hadiseyi önlemek için çaba harcamıĢtır1393. Sınırlarda bu çalıĢmaları engelleyici olaylara kesinlikle müsamaha gösterilmemesi yönünde iki ülke arasında ortak tavır sergileme kararı alınmıĢtır1394. Karadağ‘la anlaĢmaya varılması bazı Karadağlı suçluların 1888‘de serbest bırakılmasına da sebep olmuĢ ve iyi niyet göstergesi olarak serbest bırakılmıĢlar ve memleketlerine gönderilmeleri için Karadağ Mazlahatgüzarına teslim edilmiĢlerdir1395. Bunun üzerine Prens Nikola ve Hâriciye Nâzırı, 24 ġubat 1888‘de Sultan Abdülhamid‘e ―minnet ve Ģükran‖ hislerini iletmiĢlerdir1396. Tüm bu güzel geliĢmelere rağmen sınır sorunlarının bittiğini söylemek imkânsızdır. Nitekim çok geçmeden ―Berane Olayı‖ patlak vermiĢtir. ġimdi kısaca Berâne Olayı diye adlandırılan bu hadiseden bahsederek etkilerini inceleyelim. 1389 BOA, Y.A.HUS, 206/10. BOA, DH.MKT, 1443/3. 1391 Hakk-ı Âlîlerinden olan hissiyât-ı müverretkarânemizin derecesi zât-ı fehimânelerince ma‘lum olacağını bildiğimden Devlet-i Aliyyemiz ile Emâret-i fehimânelerinin de cebrî olan münâsebet-i hasnenin an bean te‘kid ideceği ...emir eyler. BOA ,Y.E.E, 63/22. 1392 BOA, DH.MKT, 1450/30. 1393 BOA, DH.MKT, 1519/28. 1394 BOA, DH.MKT, 1519/76. 1395 Bunlardan birisi Sırbistan'da aldığı eğitimden sonra Karadağ‘a dönerken yanında taĢıdığı ―iki muzır kitap‖ nedeniyle Adana‘ya müebbed sürgün cezası verilen ve PriĢtine hapishanesinde yatan Spasoiye Filipof‘dur. BOA, DH.MKT, 1486/19. BOA, Ġ.DH, 1069/83880 1396 BOA,Y.A.HUS, 211/30 1390 263 Kosova'ya tâbi Berana Kazası Karadağ-Osmnalı sınırında yer alan, Karadağ‘ın kuzeydoğusunda bulunan ve çizilen sınırlar neticesinde Osmanlı tarafında kalmıĢ bir kazadır. Berane‘de Karadağlı Hristiyanların da yaĢaması, Berane‘nin Karadağ- Osmanlı iliĢkisinde önemli bir yer tutmasına neden olmuĢtur1397. Beraneli Hıristiyanların Karadağlılar tarafından silahlandırıldığı ve isyana teĢvik edildiği hep söylenegelmiĢti. Bunun gerçeklik payı yok değildir. Zira Berane‘nin Hıristiyan köylerinin bir kısmı Karadağ sınırında bulunduğu için silah aktarımı sağlanmıĢtır1398. 1897‘de Karadağlılar sınırı geçmiĢler ve Berane‘ye saldırarak, kasabada bulunan sınır kulelerini yakmıĢlar, içindeki Osmanlı askerlerini öldürmüĢlerdir. Bir süre bekledikten sonra kendilerine mukavemet gösterilmediğini gören Karadağlılar Berane kasabasına girmeye kalkıĢmıĢlardır. Bunun üzerine Osmanlı askerleri Kâzım Bey kumandasında kaleden top atıĢıyıyla Karadağlılara karĢılık vermiĢler ve onları etkisiz hâle getirmiĢlerdir. Hiç beklemedikleri bir mukavemetle karĢılaĢan Karadağlılar, derhal Berane‘deki kiliseye sığınmak zorunda kalmıĢlardır1399. ÇeĢitli kıĢkırtmalar neticesinde patlak veren olaylarda Berane Kaymakamlık binası tamamen yanmıĢtır. Çıkan hadiselerde Berane Kaymakamı Cemal Bey‘in olumsuz tutumunun da etkisi vardır. Karadağ Prensi, Karadağ Hudud Komiserliğine getirilen Berane Kaymakamı Cemal Bey‘den,1400 Hıristiyan ahâliye karĢı takındığı olumsuz tavır ve ―kapanmıĢ dosyaları açması‖ nedeniyle, hiç memnun değildir. Prens Nikola bu memnuniyetsizliğini dile getirmiĢ ve Berane Kaymakamı‘nın azlini Osmanlı Devleti‘nden istemiĢtir1401. Prensin isteği yerine getirilmiĢ ve Cemal Bey azledilerek Berane kazası kaymakamlığına Rauf Bey getirilmiĢtir1402. Osmanlı Devleti bu hareketiyle bölgede barıĢın sağlanması için olumlu ve iyi niyetli adımlar atdığını göstermiĢtir. 1397 BOA, DH.MKT, 1505/103 BOA, Y.PRK.UM, 41/57 1399 Süleyman Külçe, age, s. 313 1400 BOA, DH.MKT, 2085/3 1401 BOA, Y.PRK.BġK, 54/111 1402 BOA, Ġ.DH, 1351/1315/C -12 1398 264 G. FERĠK ENVER PAġA‟NIN TAHDĠD-Ġ HUDUD ÇALIġMALARI 1892 yılına gelindiğinde sınır sorunlarının tamamen çözüldüğünü söylemek imkânsızdır. Hâlâ Osmanlı Hükümeti ile Karadağ hükûmeti arasında sınır konusunda ihtilaflar söz konusudur1403. Zaten hudud meselesinin çözümsüzlüğü bazen valileri bile istifanın eĢiğine getirmiĢtir. ĠĢkodra Valisi Abdülkerim PaĢa bunlardan birisidir. Hudud meselesini halletmekten ―âciz kaldığını‖ söylerek görevden affını istemiĢtir1404. Karadağ sınır anlaĢmazlıklarına ve pürüzlere son vermek için iki taraftan oluĢturulan komisyon üyeleri Tuz‘da görüĢme kararı almıĢlardır. Karadağ hükûmeti tarafından Hâriciye Nâzırı memur edilmiĢtir1405. 1903‘te Karadağ hududu üzerinde ihtilaflar oluĢmuĢ ve bir komisyon teĢkili yoluna gidilmiĢtir1406. 1903 yılının Eylül ayında Prens Nikola Ġstanbul‘a Karadağ Hâriciye Nâzırını Gavro Vukoviç Dersaadet‘e kâtiple birlikte 1407 göndermiĢtir . Ziyaret maslahatgüzar olarak tayin olunan sırasında bazı önemli sorunlar neticelendirilmiĢtir. Özellikle Moykovaç ve KolaĢin‘e birer siyasi komiser tayin edilmesi, ayrıca, Karatoprak arazisi ile ilgili sorunların çözüme kauvuĢturulması için önemli adımlar atılmıĢtır. Fakat bu görüĢmelerin ve anlaĢmaların yapılmasının üzerinden aylar geçmesine rağmen herhangi bir irade yayınlanmaması ve komiserlerin görev yerlerine gitmemesi Karadağ‘ı endiĢeye sevk etmiĢtir. KolaĢin ve Moykovaç‘a bir an evvel siyasi komiserin tayin edilerek görev yerine gitmesinin son derece elzem olduğu belirtilmiĢtir1408. 1906 yılına gelindiğinde bile Karadağ ile Osmanlı sınırlarının tam anlamıyla tahdid edildiğini söylemek zordur. Sınırdaki olayların dinmemesi üzerine Osmanlı Devleti, Ferik Enver PaĢa‘yı hudud tahdidi için görevlendirmiĢti. Yâverân-ı ġehriyârî Ferik Enver PaĢa ve Karadağ hükûmeti tarafından Karadağ Harbiye Nâzırı General Vokotiç'in baĢkanlığını yürüttüğü heyetler, sınır sorununu detaylı olarak incelemek ve 1403 BOA, Ġ.HUS, 2/1310/M-111 BOA, Y.A.HUS, 297/42 1405 BOA, Y.A.HUS, 296/29 1406 BOA, Ġ.HUS, 109/1321/C-160 1407 BOA, Y.A.HUS, 456/74 1408 BOA, Y.PRK.EġA, 44/80 1404 265 kesin sonuca ulaĢmak için lâyiha ve raporlar hazırlamıĢlardır. Serasker Rıza, Rumeli MüfettiĢ-i Umûmisi Hüseyin Hilmi, ĠĢkodra Vali ve Kumandanı Ferik Salih Zeki, Kosova Valisi Ferik Mahmud ġevket, Çetine Sefiri Erkân-ı Harp Mirlivası Ahmed Fevzi PaĢaların mütalaalarının ardından TeftiĢ-i Umumi-i Askerî Komisyonu Reis-i Sânisi MüĢir Ġbrahim Edhem ve azâdan Erkân-ı Harbiye-i Umumiye Reisi Vekili MüĢir Ömer RüĢdü PaĢaların istekleri üzerine konu 16 Ekim 1906‘da Meclis-i Mahsus-ı Vükelâ‘ya taĢınmıĢtı1409. Enver PaĢa, Karadağ Hâriciye Nâzırı General Vukotiç ile birlikte sınırdaki hadiseleri önlemek için bir kararname hazırlamıĢlardır. Kararnamede sınırın mıntıkalara bölünmesi, sınıra bir komiser tayin edilmesi, inzibat ve asayiĢin sağlanması, sınır üzerindeki altı noktaya (Pirhaban, Moikovaç, Lehice, Niska, Piste, Pepiç) sınır kapılarının inĢa edilmesi gerektiği yer almaktaydı1410. Enver PaĢa, 1906‘da görevi sırasında hazırladığı lâyihada Akova‘da iki Redif Taburu oluĢturulması, 1905 yılı KolaĢin hadiselerinde Müslüman ve Hıristiyanlara af çıkartılması ve Ġpek Sancağı‘na bağlı olan TirgoviĢte ve Berane Kazalarının Yenice Sancağı‘na bağlanması, son olarak Kosova Vilâyeti‘nde dört ve ĠĢkodra Vilâyeti‘nde beĢ olmak üzere toplam dokuz sınır kapısı oluĢturulması gerektiği ifade edilmiĢtir. Sınır kapıları Ģu Ģekilde belirlenmiĢtir1411: Kosova Vilâyeti 1. kapı TaĢlıca ile NikĢik arasında Nefertara Kapısı 2. kapı Atik ve TaĢlıca ile KolaĢin-i Bala arasında Moykovaç Kapısı 3. kapı Berane ve Atik ile Adraviçe arasında Daniliska kapısı 4. kapı Gusinye ve Pilave ile yine Andraviçe arasında Pepiç kapısı ĠĢkodra Vilâyetine 1. kapı Tuz ve Malisiya ile Podgoriçe arasında Zim Köprüsü Kapısı 2. kapı ĠĢkodra ile Planinçe ve Riyeka ve Virpazar arasında ĠĢkodra Ġskelesi 3. kapı ĠĢkodra ile Bar arasında Sokofça diğer bir ismiyle TaĢ Köprü Kapısı 4. kapı ĠĢkodra ile Ülgün arasında ġenkirek Kapısı 5. kapı ise ġenkin ile Ülgün arasında Polay, diğer bir adıyla Çayağzı Kapısı 1409 BOA, Y.E.E., 100/45 BOA, Y.E.E., 100/45 1411 BOA, Y.E.E., 100/45 Bkz. EKLER, Harita-1 1410 266 Hazırlanan haritada da söz konusu bu sınır kapılarının yerleri gösterilmiĢtir1412. Sınır kapılarının yerlerinin tespit edilmesi, hudud meselesinin tamamen halledilmesi1413 için bir umut ıĢığı niteliğindedir. Enver PaĢa‘nın lâyihasında öngörülen redif taburu oluĢturulması fikri ise ―şimdilik kuvve-i hazıra ile idare-i maslahat olunması‖ düĢüncesiyle uygun görülmemiĢtir1414. Daha sonra Karadağ-Osmanlı sınırlarını gösteren yeni bir harita basılmıĢtır1415. H. YEZERO TEPESĠ SORUNU ve ĠRJANĠÇE HADĠSESĠ Gusinye ile Ġpek arasında bulunan Velika Karyesi‘nin bir uzantısı olan Yezero Tepesi, hiç beklenmeyecek Ģekilde iki devlet arasında sorun olmuĢtur. Gusinye ve Plava‘nın tek geçidi konumundaki Yezero Tepesi, Karadağlılar tarafından abluka altına alındığı takdirde o taraftaki yaylaların yolu kesilmiĢ olmaktaydı. Bu da Gusinye ve Plave halkı için kabul edilemez bir durumdur. Ayrıca hayvancılıkla geçinen halkın, saldırılardan ve sınır ihlallerinden canı yanıyor ve tek geçim kaynakları olan hayvanlara ve otlaklara zarar verililiyordu. Yine sınırda olay çıkaran Karadağlılar Osmanlı tarafına saldırmıĢtı. Saldırı haberini alan Gusinye ve Plave halkı devletten yardım istemiĢ, sorunun halledilmesi yönünde çağrı yapmıĢtı. Bunun için Osmanlı Devleti, Mitroviçe XVIII. Nizamiye Fırkası Erkân-ı Harp Reisi Fevzi Bey‘i (1876-1950) Aralık 1906‘da bölgeye göndermiĢ1416, delegelerle görüĢmeye yetkili kılmıĢtır1417. Karadağ tarafından ise Karadağ Hudud Komiseri BinbaĢı VeĢoviç görevlendirilmiĢtir1418. Sınır tesbiti için çalıĢan komisyon, harita ve sınır üzerinde yaptığı çalıĢmaların neticesinde, numaralı iĢaretleri, tesbit edilen sınıra yerleĢtirilecek, bir müddet sonra da iĢaretlenen yerlere 1412 BOA, Y.E.E., 100 /45 BOA, MV, 131/33 1414 BOA, Y.PRK.BġK, 76/66 1415 BOA, Y.MTV, 292/179 Asıl adı Mustafa olan Fevzi PaĢa, tanınmıĢ bir asker ve devlet adamıdır. Aldığı maraĢallik rütbesiyle Cumhuriyet döneminde MaraĢal Fevzi Çakmak olarak anılmıĢtır. 1898‘de kurmay yüzbaĢı olarak orduya katılmıĢ 1899‘da Kosova Vilayeti‘nin Mitroviçe Kazası‘nda bulunan XVIII. Nizamiye Fırkası‘na Erkan-ı Harp Reisi olarak atanmıĢtır. Daha geniĢ bilg. Ġçin bkz. Ayfer Özçelik, ―Çakmak, Fevzi‖ DĠA, C. 8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 190 1416 Süleyman Külçe, age, s. 317 1417 BOA, Y.MTV, 300/55 1418 Süleyman Külçe, age, s. 317 1413 267 tarassut ve istinat kuleleri inĢa edilecektir. Fakat çok geçmeden Ağustos 1906‘da Karadağlılar hemen kule inĢaatlarına baĢlamıĢlardır. Gusinye‘yi Ġpek‘e bağlayan yola hakim bir konumda olan Velika‘da inĢa edilen kuleler stratejik önem arzetmektedir. Her ne kadar diplomatik temaslarla kule yapımı ertelense de bir müddet sonra Karadağlılar kule yapımına hız vermiĢ ve daha geniĢ, kale tarzı kuleler yapmaya baĢlamıĢlardır1419. Ġki taraf yetkilileri, Yezero Tepesi‘nde anlaĢmazlığa neden olan yerde daha önce imzalanan protokol ve haritalar olduğu halde, uygulamada problem yaĢanmıĢ ve anlaĢmazlık çıkmıĢtır. AnlaĢmazlığın çözümü için bir pantometre getirilerek ölçümler yapılmıĢ, açılar hesaplanarak Yezero Tepesi‘nin hangi tarafa ait olduğu tespit edilmiĢtir. Küçük bir bölümünün Karadağ‘a ait olduğu diğer kısımlarının ise Osmanlı Devleti tarafında olduğu, ayrıca, Yezero Tepesi‘ne hâkim bir konumda olan ―Goveçi KırĢ‖ Tepesi‘nin de Osmanlı Devleti tarafında olduğu tespit edilmiĢtir1420. Goveçi KırĢ Tepesi Karadağlıların her nasılsa elinde bulunmaktaydı. Fevzi PaĢa ―Goveçi KırĢ Tepesi‘ni verin, Yezero Tepesi‘ni alın‖ teklifinde bulunmuĢtu. Karadağlılardan yanıt gelmeyince bir süre sürüncemede kalan konunun bir an evvel halledilmesini isteyen tarafları memnun etmek için üç dört ay uğraĢan Fevzi PaĢa, sonunda, 30 Ağustos 1907‘de gerekli kereste, taĢ, kireç gibi yapı malzemelerini toparlayan halkla birlikte üç gün içinde Yezero Tepesi‘ne bir kule inĢa etmiĢlerdi. PadiĢah‘ın adına izafeten ―Hamidiye‖ ismini verdikleri bu kulenin yapımı, Karadağlılara fark ettirmeden gizlice tamamlanmıĢtır. Karadağlıların itirazı üzerine çatıĢmanın çıkması an meselesi olmuĢ, Mirliva Salih PaĢa ve Ġpek Mutasarrıfı ve Kumandanı Hasan Bey Yezero Tepesi‘ne intikal etmiĢtir1421. 1419 Nilüfer Hatemi, MaraĢal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, C. I, YKY, Ġstanbul 2002, s. 69-72. Nilüfer Hatemi, Yezero Tepesi‘ndeki kule mevzuunda verdiği bilgiler tashih gerektirmektedir. Arnavutların inĢa ettikleri Hamidiye kulesinin yıkılmasına direnmek için Abdülhamid ile yaptıkları yazıĢmaları, Arnavutların, teĢekkür mesajı olarak yansıtılması, düzeltilmesi gereken bir husus olduğu kanaatindeyiz. Ayrıca Hatemi, Yezero kulesini Karadağlıların inĢa ettğini ve Arnavutların da bu kulenin yıkılması yönünde verilen karar ile ilgili memnuniyetlerini dile getirdiklerini söylemiĢtir. Ama bu kule Süleyman Külçe‘nin de belirtiği gibi Arnavutlar tarafından inĢa edilmiĢtir. ―Pantometre Aleti dürbünsüz veya dürbünlü olmak üzere iki türden oluĢan üzerinde 0-360 derece bölümü olan bir silindir üstünde gözleme için yarıklar olan arazi ölçümünde kullanılan bir alettir. Silindirin üstüne bir de pusula konmuĢtur.‖ Muzaffer ġerbetçi, Türk Haritacılığı Tarihi (1895 - 1995), HKMO, Ġstanbul 1999, s. 83 1420 Süleyman Külçe, age, s. 317 1421 Süleyman Külçe, age, s. 317 268 Mitroviça‘da bulunan ġemsi PaĢa‘nın Abdülhamid‘den yetki istemesi üzerine, sorunun barıĢçıl yöntemlerle çözülmesi için 28 Eylül 1907‘de bölge halkının kültürünü ve âdetlerini yakından tanıyan ġemsi PaĢa Yezero Tepesi‘ne tayin edilmiĢtir1422. Karadağ hükûmeti ise General Lakik baĢkanlığında bir komisyon oluĢturarak bölgeye göndermiĢtir1423. Ġki heyet Yezero Tepesi yakınında Çakura Kulesi‘nde buluĢmuĢlardır. Ġki taraf yetkilileri Yezero Tepesi‘ne giderek yerinde inceleme yapmıĢlar ve 3 günde inĢa edilen Hamidiye Kulesi‘nin bir köĢesinin bir buçuk metre Karadağ sınırını ihlal ettiğine karar vermiĢlerdir1424. Durumdan memnun olmayan Karadağlılar, bunun ―sınır ihlali‖ olduğunu ve kulenin derhal yıkılması gerektiğini söylemiĢlerdir. Karadağ heyetinin bu isteği üzerine Abdülhamid‘e durum bildirilmiĢ ve Karadağ Prensi ile dostluk hislerini göz önüne alan1425 Sultan Abdülhamid, kulenin yıkılması yönünde talimat vermiĢtir. Fakat bu kez Gusinye ve Plave halkı yıkım kararına karĢı çıkmıĢlar, ―Padişahın adına yaptırdığımız kulenin yıkılması ona karşı bağlılığımızı azaltır.” diyerek kuleyi yıkmamakta kararlı olduklarını göstermiĢlerdir. Gusinye, Plave, Ġpek ve Rugova halkı ―nikâhları‖ üzerine yemin ettikleri kararlarından dönecek gibi değillerdi. ġemsi PaĢa her ne kadar iki metre geriden, istenilen büyüklükte yeni bir kule yapılacağını söylese de halk, kararından dönmemiĢtir. Abdülhamid, durum kendisine bildirilince, âdeta ―çıplak bir tepe‖olan Yezero için bu kadar çekiĢmeye değmeyeceğini ve Karadağlılara bırakılmasının uygun olacağını söylemiĢtir1426. Diğer taraftan, Karadağlılar, kulenin yıktırılması için bir hafta süre tanımıĢ, aksi hâlde Karadağ Dersaadet Maslahtgüzarını geri çağıracaklarını belirterek bir ültimatom göndermiĢlerdir. Sultan Abdülhamid bunun üzerine ġemsi PaĢa‘ya telgraf çekmiĢ, olayı 1422 BOA, Ġ.HUS, 158/1325/ġ-045 Bosna ve Arnavutluk sınırında bulunan TirgoviĢte‘de doğan ġemsi PaĢa bu topraklarda büyümüĢtür. Dolayısıyla yerel halkın anlayıĢına, geleneğine, göreneğine, diline vâkıftır. Kabile reislerini tanıması ve halk üzerindeki etkisi, böyle görüĢmelere onu çok elveriĢli kılmıĢtır. Süleyman Külçe, age, s. 340 1424 BOA, Y.MTV, 303 /43 1425 BOA, Ġ.HUS, 159/1325/N-26 1426 Süleyman Külçe, age, s. 317 1423 269 çıkaranlara ―rütbe ve nişanlar‖ vermek suretiyle karıĢıklıkların giderilmesini ve önemsiz olan Yezero Tepesi‘nin Karadağ‘a terk edilmesini istemiĢtir. Fakat bunun bölgedeki Müslümanları inciteceği gerçeğini de hesaba katan ġemsi PaĢa, PadiĢaha yazdığı cevabî telgrafta, ĠĢkodra‘dan Avusturya‘ya kadar Osmanlı-Karadağ sınır tahdidinin yeniden yapılmasının gerekliliğine değinmiĢtir. Karadağlılar bu olumsuz cevap üzerine ĠĢkodra‘daki sınırda bulunan Grabom ve Hacı Tahir Kulelerine saldırmıĢlardır. Saldırıyı haber alan Hot ve Grude malisörleri Karadağlılara mukabelede bulunmuĢlardır1427. Ġki devlet neredeyse savaĢın eĢiğine gelmiĢlerdir. Karadağlılar, 5 Kasım 1907‘de Osmanlı sınırları içindeki Ġrjaniçe Köyü‘ne saldırarak bir nevi Yezero Tepesi hadisesinin öcünü almak istemiĢlerdir. Ġrjaniçe‘nin ilginç bir konumu vardır. Üç tarafı Karadağ sınırıyla çevrili olan bu köyün, bağlı bulunduğu Osmanlı topraklarıyla arasında, Lim Nehri vardır. Bu nedenle savunması güç olan Ġrjaniçe Köyü‘ne1428, köprü ve yeni kaleler yapılması için ödenek ayrılsa da henüz köprüyle bağlanamamıĢtır1429. Ġrjaniçe Köyü‘nde bulunan Ġrjaniçe karakolu kumandanı Mülazım-ı Evvel Veli Efendi, mühimmat eksikliği nedeniyle destek istemiĢtir. O an Berane‘de bulunan ġemsi PaĢa, kendisine telgrafla haber verilince bölgeye intikal etmek üzere harekete geçmiĢtir. Bu esnada Erkân-ı Harb Fevzi Bey ve Hudud Komiseri Ali Bey, Ġrjaniçe‘nin müdafaasına baĢlamıĢlardır. ―Bir buçuk metre‖ için Ġrjaniçe‘nin kaybedilmesi endiĢesini yaĢanırken, Veli Efendi‘nin yardım isteği üzerine Lim Nehri‘nden geçilerek Ġrcaniçe‘ye asker ve cephane desteği sağlanabilmiĢtir. Ġrjaniçe‘deki kuleye yardım ulaĢtığını gören Karadağlılar, kuĢatmadan vazgeçerek barıĢın korunması yönünde tavır sergilemiĢler ve yapılan ateĢkesin ardından olay tatlıya bağlanmıĢtır. Sultan II. Abdülhamid, Fevzi 1427 Süleyman Külçe, age, s. 317 Süleyman Külçe, age, s. 321-322 1429 BOA, TFRI.KV, 180 /17956 1428 270 PaĢa‘yı terfi ettirerek Miralaylığa yükseltmiĢtir1430. Olay sırasında zarar gören halka ise yetmiĢ beĢ bin kuruĢ tahsis edilmiĢtir1431. 1908‘de yapılan Tahdid-i Hudud Komsiyonu çalıĢmalarında , ĠĢkodra Gölü ile Venedik Körfezi arasında bulunan güzergâh ile ĠĢkodra Gölü‘nün kuzeyinden Tara Nehri‘ne kadar olan sınır, detaylı bir biçimde yazılmıĢtır. ―Devlet-i Âliye-i Osmaniye ile Karadağ Hududu Tarifnâmesi‖ ismiyle 1324(h)‘te basılan hudud tarifnâmesine1432 rağmen sorunların çözülmediği görülmektedir. Arnavutların yoğunlaĢan MeĢrutiyet isteklerine mukabil, Ġttihat ve Terakki‘yi desteklemeleri ve beraberinde gelen Ġttihat ve Terakki yönetimi, bölgedeki Arnavutları hayal kırıklığına uğratmıĢ ve Arnavutlar bağımsızlık için harekete geçmiĢlerdir. II. OSMANLI-KARADAĞ SINIR SORUNLARI Karadağ bağımsızlıkğını kazandıktan sonra Osmanlı Devleti ile Karadağ Devleti arasında sınır tesbit çalıĢmaları yapılmaya baĢlanmıĢtır. Sınır tesbit çalıĢmalarında zorluklarla karĢılaĢılmıĢtır. Karadağ hükûmetiyle, Hükûmet-i Seniyye arasında ihtilaflar bir türlü aĢılamamıĢ, bu da hudud tahdidini geciktirmiĢtir. Bunlara zorlu doğa koĢulları da eklenince özellikle kıĢ aylarında sınır çalıĢmaları neredeyse imkânsız hâle gelmiĢtir1433. KıĢ Ģartlarında erzak yetersizliği baĢgöstermiĢ ve asker telef olmuĢtur. Sınırdaki askerler elbisesizlikten ve çamaĢırsızlıktan Ģikâyet etmiĢlerdir1434. Bu zorlu Ģartlara rağmen güçlükle de olsa çalıĢmalar yürütülmeye çalıĢılmıĢtır1435. Hudud tahdidini geciktiren nedenlerden biri de iki taraf arasında anlaĢmazlık çıkmasıdır1436. Tam her Ģey çözüldü ve anlaĢma sağlandı derken sorun olarak kabul 1430 Süleyman Külçe, age, s. 321-322. Fevzi PaĢa (Çakmak), 1907 yılında 37 yaĢındayken Miralay olmuĢtur. Bilindiği gibi Fevzi PaĢa, 1899‘da Kosova Vilayeti‘ne bağlı olan Mitroviçe‘de bulunuan XVIII. Nizamiye Fırkası Erkan-ı Harp Reisliğine atanmıĢtı. Ayfer Özçelik, agm, 190 1431 BOA, Ġ.HUS, 161/1325/Za-21 1432 Devleti Aliyye-i Osmâniye ile Karadağ Hududu Tarifnâmesi, Matbaai Askeriye, Ġstanbul 1324, s. 4-19. Ayrıca belgenin transkribe edilmiĢ tam metni için bkz. Abidin Temizer, age, s. 59-61 1433 BOA,Y.PRK.ASK, 21/44 1434 1902 yılında Sırbistan ve Karadağ Hudud MüfettiĢi olan Ahmed Hamdi PaĢa‘ya bir telgraf çekerek durumlarını anlatmıĢlardır. BOA, Y.MTV, 227 /162 1435 BOA, Y.PRK MYD, 3/28 1436 BOA, Y.PRK MYD, 3/12 271 edilmesi bile imkânsız küçük bir pürüz, çalıĢmaları sekteye uğratıyordu. Öyleki, komisyonda çalıĢan memurlar görevini yapamaz hâle getirilmiĢ ve engellenmiĢtir1437. A. ARAZĠ SORUNLARI a. Meralar ve Metruk Araziler Karadağ‘da, coğrafi yapı itibarıyla tarıma elveriĢli arazi çok azdır. Öyleki, Karadağlılar, kayalıklar arasındaki küçük toprak parçalarını bile değerlendirmeye gayret etmiĢler ve kendilerine küçük ekim alanları oluĢturmuĢlardır1438. Doğal Ģartlar Karadağlıları hayvancılık sektöründe yoğunlaĢmaya itmiĢtir. Hayvancılık, gelir getiren tek iĢtir1439. Ekim yapılabilecek arazinin azlığına karĢın hayvancılık noktasında zengin sayılabilirlerdi. Aile baĢın 21 koyun, 10 keçi, yaklaĢık 4 büyükbaĢ hayvan düĢmekteydi. Bu rakamların diğer balkan ülkelerinin oranlarıyla kıyaslandığında ortalamanın üzerinde olduğu görülmektedir1440. Keçi, koyun gibi küçükbaĢ hayvanlar yetiĢtiren halk için meralar vazgeçilmez hayati önem taĢıyan alanlar konumuna gelmiĢtir1441. Meralar konusunda Karadağlılar ve sınırdaki Arnavut halk arasında temel olarak Ģu sorunlar yaĢanmıĢtır: Hayvan Otlatma Ot biçme Yaprak kesme1442 Odun kesme Çok yağmur almasına rağmen tarım açısından o derece verimsiz olan kayalık arazilerle kaplıdır. Hayvancılık bu nedenle temel geçim kaynağını oluĢturmaktadır1443. 1437 BOA, Y.PRK TKM, 7/11 YetiĢtirilen ürünler mısır ve patatesten ibarettir. Ahmet Tevfik, Karadağ Coğrafyası, Mahmud Bey Matbaası, Dersaadet 1329, Sırpça‘dan Osmanlıcaya Tercüme: Mirliva Ahmed Tevfik, s. 5 1439 M. Mercan, age, s. 158 , Ahmet Tevfik, age, s. 4 1440 Michael Palairet, Balkan Ekonomileri 1800-1914 Kalkınmasız Evrim, Çev: AyĢe Edirne, Sabancı Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2000, s. 164 1441 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 1, s. 273 1442 BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-044. Karadağlılar da Tiriçe Merası‘na gelerek yaprak kesiyorlardı. BOA, Y.MTV, 106/69 1443 Bir Karadağ özdeyiĢine göre Tanrı dünyayı yaratırken kayaları bir çuvalla dağıtıyormuĢ. Tam Karadağ‘ın üzerine gelmiĢ ki çuval patlamıĢ ve bütün kayalar bu mutsuz topraklara dökülmüĢ. W. H. 1438 272 Temel geçim kaynağı hayvancılık olan toplumlarda otlaklar çok mühim bir yer iĢgal etmektedir. Otlakları mümkün olduğunca en verimli Ģekilde kullanmaya çalıĢan Karadğalılar, mevsimine göre hayvanları farklı meralarda yayarak, kıĢa hazırlık olarak da ot toplamıĢlardır1444. Bunun yanında Karadağ Sınırında yaĢayan Arnavutlar ya da Karadağlılar sınır tespiti yapılan ya da yapılamayan arazilerde hayvanlarını otlatmak için sınır ihlali yapıldığı görülmüĢtür1445. Bu ihlaller zaman zaman kanlı çatıĢmalara bile dönüĢebilmiĢtir. Çoban öldürme, mera meselesinde fitili ateĢleme iĢlemlerinden birisidir âdeta1446. Aslında Karadğalıların sınır ihlali yapmaları kendilerince bir zorunluluk haline gelmiĢti. Çünkü yüksek dağlarda konuĢlanan Karadağlılar için kıĢın hayvanlarını otlatabilecekleri bir alan bulabilmek çok zordu. Onlarda sürülerini otlatmak için daha aĢağılara inmek durumunda kalıyorlardı. Bu da doğal olarak komĢu toprakların ihlal edilmesine neden olmaktaydı1447. Hayvanları yaymak, bir mesele çıkarmanın aracı gibidir1448. Karadağlı çoban için Arnavutluk sınırındaki Osmanlı arazisine hayvanlarını sürmek, cesaret sergileme ve güç gösterisi olarak kabul edilmiĢtir1449. Nitekim Gusinye‘nin EĢkürlava Çayırları Karadağ sınırları içinde gösterilmiĢtir. Ama Gusinye halkı için çok ehemmiyetli olan bu çayırlar, hayvancılıkla geçinen halk için olmazsa olmazdır. Abdülhamid, Karadağlılarla bir otlak meselesi yüzünden karĢı karĢıya gelmemek için çok defa irade yayınlamasına rağmen sorun çözülememiĢtir. Abdülhamid‘e göre EĢkürlava Çayırı ―hiçbir değeri olmayan‖ bir yerdir. Ve kesinlikle kan dökmemeye ve dostluk iliĢkilerini güçlü tutmaya çalıĢtığı Prens Nikola ile bu konuda ters düĢmeye değecek bir sorun değildir. Nihayet Abdülhamid Ģöyle bir çözüm yolu bulmuĢtur: Gusinyeliler otlaklarda hayvanlarını serbestçe otlatabilelekler, bunun karĢılığında otlakların sahipleri olan Karadağlılara ot bedeli olarak her yıl 300 altın Cozens-Hardy, ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov. 1894), s. 387 1444 Michael Palairet, age, s. 165 1445 BOA, DH.MKT, 1528/109 1446 Örenğin Velika'da Osmanlı tebaasından çobanlara ateĢ açılmıĢtır. Ġvan Polye Kulesi'ndeki Osmanlı askerlerinin Velikalılara cevap vermesiyle devam eden olaylar Karadağ askerlerinin de Osmanlı askerlerine ateĢ açmalarıyla iyice büyümüĢtür. BOA, Y.PRK.UM, 50/84 1447 Michael Palairet, age, s. 166 1448 BOA, Ġ.HUS, 142/1324R-13. 1449 Roy Trevor, Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London 1913, s. 38-39. 273 verilecektir. Abdülhamid böyle bir teklifte bulunmuĢ ve sorun çözülmüĢtür1450. Bilindiği gibi, Arnavut halkı Osmanlı hükûmetinden ziyade Sultan Abdülhamd‘i dinliyor, onun sözüne itimat ediyorlardı. Tahsin PaĢa‘nın ifadesiyle ―yalnız PadiĢah iradesini tanırlardı.‖1451 Her yıl düzenli olarak ödenen ot bedeli gecikmeye uğradığı zaman iĢ kontrolden çıkmıĢ ve mesele uluslararası bir sorun hâline getirilmiĢtir1452. Prens Nikola durumun vehametinin farkındadır ve öncelikle otlak meselesi yüzünden çıkan çatıĢmaları önlemek amacıyla diplomatik yollardan çözüme ulaĢmak için Abdülhamid‘e bir telgraf yollamıĢtır. Diğer taraftan, Rusya da olaya müdahil olmuĢ ve Ġstanbul‘daki elçisi kanalıyla sorunun çözülmesini istemiĢtir. Karadağ Dersaadet Maslahatgüzarı da baĢkitâbete gelerek otlak meselesinden çıkan sorunu dile getirmiĢtir. Prens Nikola‘dan gelen Fransızca telgraf tercüme edilerek PadiĢaha sunulmuĢtur. Sultan Abdülhamid telgrafhaneye giderek Arnavut ileri gelenlerinin telgraf baĢına gelmelerini istemiĢtir. Gusinye Kaymakamı Ahmet Hamdi‘ye Arnavut ileri gelenlerine iletilmesi için nasihat içeren tebligat iletilmiĢ ve sorun çözülmüĢtür. Abdülhamid, daha sonra Karadağ Maslahatgüzarı Mösyö Bakiç‘i huzuruna çağırarak EĢkürlava sorununun halledildiğini, yanmıĢ ve yıkılmıĢ evlerin yeniden inĢası için gerekli mali kaynağın aktarılacağını Nikola‘ya derhal iletmesini söyleyerek hem Rusya‘nın müdahalesine fırsat vermemiĢ hem de otlak meselesi gibi küçük bir meseleden doğan çatıĢmayı anında önlemeyi baĢarmıĢtır1453. Karatoprak Merası iki ülke iliĢkilerini kriz noktasına getiren arazilerden birisidir. ―Crno Zemlja (Black Earth)‖ diye adlandırılan Karatoprak arazisinin kimin tarafında olduğu noktasında bir anlaĢmazlık olduğu için iki tarafın da bu araziye girmesi yasaklanmıĢtır. Âdeta ―sahipsiz toprak‖ hâlini alan ve çok geniĢ otlaklar yeĢerdiği için 1450 Tahsin PaĢa, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Boğaziçi Yay, 1990, s. 207208. Yine Karadağ daki Mokra çayırları sorunu nedeyinle Karadağlılar ile Rogova, Gusinye, Plave, Malisör ve Arnavudluları arasında çatıĢmalar söz konusu olmuĢtur. Mokra çayırları meselesinin halli için tarafsız bırakılmıĢ ―bîtaraf araziler‖ olarak kaydedilmiĢtir. Çayır hasılatına mukabil Karadağlılara yıllık belli bir miktar para verilmesi kararlaĢtırılmıĢtır. BOA, DH.MKT, 479/12. 1451 Tahsin PaĢa, age, s. 207-208. 1452 Bir keresinde de yıllık ot bedeli verilmediği için Karadağlılar EĢkürleva‘ya toplu halde girerek otları kesip götürmüĢlerdir. Bunun üzerine Gusinye‘den yardım için gelen Arnavutlarla Karadağlılar mücadeleye tutuĢmuĢlardır. Tahsin PaĢa, age, s. 208. 1453 Tahsin PaĢa, age, s. 208. 274 Karadağlı ve Arnavut çobanların birbirlerinden gizli bir Ģekilde hayvanlarını otlattığı bir yer olmuĢtur1454. ĠĢkodra Vilâyeti‘nin Tuz Kazası‘na bağlı Grode malisörleriyle Karadağ‘ın Zena Nahiyesi ahâlisi arasından tartıĢmalı, Karatoprak arazisindeki1455 ―koyun sürüleri sevk ettirilmesi‖ sorununun çözümü hiç de kolay olmamıĢtır1456. Bâb-ı Âli ile Karadağ Devleti arasında halledilmedikçe kıĢkırtmanın önüne geçebilmenin mümkün olmadığı belirtilse de1457 Karatoprak Merası‘ndaki anlaĢmazlık giderilememiĢtir. En sonunda altı kiĢiden oluĢan bir komisyon oluĢturularak çözüm bulma noktasında gayret gösterilmiĢtir1458. Meraların paylaĢılamadığı böyle durumların ötesinde bir de Ģahıs malı olan arazilere girilerek otların kesilip toplanması vardır. Bazı Karadağlıların Tara Nehri‘nden karĢıya geçerek KolaĢinli Hasan Ağa‘nın Ģahsi malı olan Payalonya arazisinin otlarını biçmeleri, ot biçme problemine bir örnektir.1459 Bazen de iki taraf köylülerinin ortaklaĢa kullandıkları meralarda ot biçme sırasında anlaĢmazlık çıkmıĢtır1460. Ayrıca ot yığınlarının yakılması Ģeklinde tezahür eden kundaklama olayları, silahlı çatıĢmaya dönüĢebilen olaylar arasında yer almaktadır. Velikalılar, Gusinye‘nin NevaĢin karyesinde ot yığınlarını yakınca ortalık birbirine girmiĢ iki taraf arasında silahlar konuĢmuĢtur. Sınırda bulunan Osmanlı karakolu olaya müdahale etmek zorunda kalmıĢtır1461. Mukro Çayırı‘nda Karadağlılar ile Rugovalı Arnavutlar arasında benzer ihtilaflar yaĢanmıĢ, bu ihtilafın halli için bir komisyon teĢkil edilmiĢtir1462. Ġlk önce Ahmed Hamdi PaĢa sorunun halledilmesi için görevlendirilirken, baĢarısız olması üzerine ġemsi PaĢa görevlendirilmiĢtir1463. Ardından, irade-i seniyye yayınlanarak1464 Karadağlılara 1454 Roy Trevor, age, s.39. BOA, Ġ.HUS, 32/1312C-043. 1456 BOA, Y.A.HUS, 404/91. 1457 BOA, Y.MTV, 107/46. 1458 BOA, Ġ.AS, 10 /1312/C-19. 1459 BOA, DH.MKT, 1528/109. 1460 MaĢince ve Kosova'nın Ġsermanice-i Bala köylülerinin arasında olduğu gibi. Bkz. BOA, DH.MKT, 429/13. 1461 BOA, DH.MKT, 1196/76. 1462 BOA, Ġ.HUS, 97/1320S-079. 1463 Süleyman Külçe, age, s. 313. 1464 BOA, Ġ.HUS, 98/1320R-49. 1455 275 arazilerinin karĢılığında her sene bedel ödeneceği bildirilerek sorun hallolmuĢtur1465. Her ne kadar çözüme ulaĢtı gibi gözükse de anlaĢmalar hep pamuk ipliğine bağlı olmuĢtur. Velipolye Merası ise Klemendlilerle Koçlular arasında paylaĢılamayan bir araziydir1466. Velipolye Yaylası, Osmanlı Devleti sınırları içindedir ve Mîrî arazidir. Karadağ idaresindeki Koçluların bu araziye kesinlikle müdahale etmemesi istenmiĢtir1467. Arazinin tasarrufu ve Karadağlılarla olan anlaĢmazlıkların çözümü için bir komisyon teĢkil edilmiĢtir1468. OluĢturulan bu komisyon vasıtasıyla Mera çatıĢmalarının Karadağlı ve Osmanlı heyetleri arasında ―hüsn-i suretle‖ neticelendirilmesi1469 amaçlanmıĢtır. Grebin, Zeletin yaylaları gibi 12 yayladan oluĢan Gusinye‘deki yaylalar da Karadağlılar ve Gusinyeliler arasında çatıĢma mevzuu olmuĢtur1470. Rikalar Çayırı, Beluce Yaylası, Petriçe Meraları, Vezir Yaylası1471 küçük otlak meselelerinin siyasi kriz hâline geldiği yerler arasındadır. Karadağ-Osmanlı sınırında ġakular (EĢkular) ve Rogova köyleri de çayır ve yayla anlaĢmazlıklarının en sık yaĢandığı yerlerden biridir. AnlaĢmazlıkların zaman zaman silahlı çatıĢmaya kadar varabilmesi sebebiyle bölgeye asker gönderilmesi gerekmiĢtir1472. Ragovalılarla Velikalılar, Ragovalılarla Beraneliler, Hotlularla Karadağ'ın Trpiçe karyesi1473 bu tip sorunların çok sık yaĢandığı yerlerdendir. Son olarak sınır tespitinin ardından, toprakları karĢı tarafta kalan ahali için bir sorun daha ortaya çıkmıĢtır. Ekinleri karĢı tarfta kalan ahali, ekinlerini hasat etmek ve ekinlerininin zayi olmasını önlemek için karĢı tarafa geçmeleri gerekmiĢtir. Bu nedenle Karadağ hükûmetinden teminat alınmıĢtır1474. Teminata göre; Osmanlı tebaası silahsız olarak Karadağ sınırını geçip ekinlerini hasat edebilecektir. Fakat herhangi bir taĢkınlığa meydan verilmemesi için Karadağlı bir gözlemci bulunacak, ekin yüzünden bir 1465 BOA, Ġ.HUS, 98/1320R-17. BOA, Y.PRK.HR, 13/44. 1467 BOA, Y.MTV, 51/22. 1468 BOA, A.MKT.MHM, 601/4. 1469 BOA, Y.A.HUS, 294/102. 1470 Süleyman Külçe, age, s. 315 1471 BOA, Ġ.DH, 1237/96909. BOA, DH.MKT, 1424/87. BOA, Ġ.HUS, 30/1312R-044. BOA, Y.MTV, 234/56. 1472 BOA, Y.PRK.UM, 17/13. 1473 BOA, Y.MTV, 44/10. BOA, Y.PRK.UM, 17/14. BOA, Ġ.HUS, 7/1310/C-40. 1474 BOA, Ġ.DH, 1229/96264. 1466 276 çatıĢmaya meydan verilmeyecektir1475. Osmanlı Devleti, ekinlerin biçilememe ya da biçtirilememe ihtimaline karĢı, köylülerin mağduriyetini önlemek için ekinlerin muhtemel bedelinin hazîneden verileceğini vaad etmiĢ1476, sınırda yaĢayan Osmanlı vatandaĢı köylüleri rahatlatmıĢtır. b. Arazileri Karadağ‟da Kalan Osmanlıların Arazi Bedelleri Berlin AntlaĢması‘ndan sonra bağımsızlığını kazanan ve toprakları geniĢleyen Karadağ sınırları içinde Osmanlı tebaasının arazileri kalmıĢtı. BaĢta Gusinye ve Plave ahâlisi olmak üzere sınırda yaĢayanların Karadağ‘daki arazileri ve çiftlikleri tapularla sabittir1477. Özellikle sınır tespitinde zorlanılan bölgelerde sıklıkla karĢılaĢılan bu sorunu halletmek için dörtleme hasılatı sistemi kurulmuĢtur. Buna sistem, arazileri Karadağ sınırları içinde kalan Osmanlı tebaasının arazi hâsılat bedellerinin Karadağ Devleti tarafından toplanması ve Osmanlı yönetimine verilmesi ve Osmanlı yönetiminin de bu paraları arazi sahiplerine vermesi Ģeklinde gerçekleĢmiĢtir. Özellikle Gusinye ve Plaveliler, bu Ģekilde her sene dörtleme hâsılatı olarak Karadağ‘dan aynî ya da nakdî olarak bedel almıĢlardır1478. Dörtleme hâsılatı, hudut belirlemede anlaĢmazlığın olduğu noktalardan biri olarak göze çarpmaktadır1479. Karadağ‘ın bazen söz konusu bu bedeli ödeyemediği olmuĢtur. Nitekim 1890‘da dörtleme hâsılatı ödenmeyince Gusinye ve Plave halkı paralarının bir an önce verilmesi yönünde çağrılar yapmıĢlardır1480. Dörtleme sorununun uzaması nedeniyle Gusinye ve Plaveliler Yakova ve Ġpek malisörlerinin de desteğini alarak Karadağ‘a saldırma planları bile yapmıĢlardır1481. En sonunda Temmuz 1891‘de dörtleme hâsılatının ödenmesi için Meclis-i Vükelâ mazbatası kaleme alınmıĢtır1482. Osmanlı Devleti, Karadağ‘ın bu parayı vermekte zorlandığını görünce kendi vatandaĢını mağdur etmemek ve siyasi bir krize mahal vermemek için, arazileri Karadağ 1475 BOA, A.MKT.MHM, 602/7. BOA, Y.A.HUS, 301/100. 1477 BOA, Y.PRK.MK, 4/55 1478 BOA, Ġ.HR, 316/20295 1479 BOA, Y.MTV, 54/79 1480 BOA, Y.PRK.ASK, 62/31 1481 BOA, Y.PRK.ASK, 73/119 1482 BOA, Y.A.HUS, 249/51 1476 277 sınırları içinde kalan Gusinye, Plave, Polya ve KolaĢin halkına ait dörtleme hâsılatının bir kısmını kendisi ödemiĢtir.1483 Bu doğrultuda Karadağ‘da arazisi ve mülkü kalan ahâliye irade gereği ―Elli bin kuruĢ‖u verilmiĢtir1484. Eylül 1899‘da Karadağ‘ın ödemesi gerekip de ödeyemediği dörtleme hâsılatlarının bu kez hazineden verilmesi yoluna gidilmiĢtir1485. B. KABĠLE ÇATIġMALARI Arnavutlar, din ve mezhep açısından bölünmüĢ durumdaydılar. Kuzeyde dağlık bölgelerde yaĢayan Kigalar ile güneyde yaĢayan Toskalar arasında toplumsal, kültürel ve idari açıdan farklar vardır. Kigalar kabilesel bir örgütlenmeye sahipti. Karadağlı komĢu kabilelerde de aynı yapı söz konusdur. ―Fis‖ yönetimde temel birimdir. Klanın en yaĢlı erkeği fisi yönetirdi. Ayrıca ―bayrak‖ fisi siyasi açıdan tamamlayan birimdir. Bayraktarın konumu kalıtsaldır ve Kabile birkaç bayraktan oluĢmuĢtur. Kabile, içinden ileri gelen aileden birine mensup bir erkek tarafından yönetilmektedir. Yazılı olmayan gleneksel kurallarla yönetilen kabileler vergi yükümlükleri olmasına rağmen vergi toplamak, coğrafi Ģartların elveriĢsiz olması ve bunun da ulaĢımda güçlükler yaĢanmasına sebep olması nedeniyle pek mümkün değildir1486. Özellikle Arnavutluk‘un kuzey yarısında yaĢayan Kigalar, güneydeki Toskalara nazaran aĢiret geleneklerine sıkı sıkıya bağlıydılar. 19. yy‘a kadar merkezî otoriteye doğrudan bir bağlıkları olmamıĢtır. Kabilesel bir yönetim Ģekli olan bayraklar halinde örgütlenmiĢlerdir. Bögede Kigalarin yaĢadığı yerlerde Nizamiye Mahkemeleri tesis edilememiĢtir. Vergi toplanamamıĢ, nüfus sayımı da yapılamamıĢtır. Kendi kabile reisleri ve PadiĢah kabul ettikleri tek otorite olmuĢtur. Her ne kadar Tanzimat döneminden itibaren kabile geleneklerini ―törpülemek‖ için bölgede Sıbyan Mektepleri açılsa da Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Arnavutlar arasında Osmanlı Devleti‘nin kalıcı olmayacağı düĢüncesinin hızla yayılması nedeniyle baĢarılı olunamamıĢtır1487. 1483 BOA, Y.PRKA, 9/85 BOA, Ġ.ML, 26/1315Za-09 1485 BOA, Y.E.E, 150/55 1486 Banu ĠĢlet Sönmez, age, s. 46 1487 Selçuk AkĢin Somel, ―Osmanlı ModernleĢme Döneminde Periferik Nüfus Gurupları‖ Toplum Ve Bilim, S. 83, 1999-2000 (KIġ), Birikim Yayınları, s.192. 1484 278 Karadağ‘da ise 19. yy‘da gerçek otoritenin kabilelerin elinde olduğu görülmektedir1488. KabileleĢmenin en yoğun olarak yaĢandığı yerlerden birinde yaĢayan Arnavutların Karadağ‘la komĢu olduklarını ve yıllarca iç içe yaĢadıklarını düĢünürsek Karadağ‘ı, Slav topluluklarını etkiledikleri ve orada da benzer bir yapının oluĢtuğunu algılamamız zor olmayacaktır. Karadağ‘daki kabile sisteminin soy sop temeline dayanmadığını iddia eden Osman Karatay, Arnavutluk‘taki bu toplumsal yapının aynısının Karadağ‘da da geliĢmesine zemin hazırladığını ve kolaylaĢtırdığını belirtmiĢtir1489. Güneydoğu Avrupa‘da Karadağ, Hersek, Kuzey Arnavutluk ve Sancak‘ın bir bölümünde kabile toplumu anlayıĢının hüküm sürdüğü bilinmektedir. Fakat içlerinden sadece Karadağ‘da bu kabile sistemi devletin temelini oluĢturmaktadır. Daha Zeta Devleti dönemindeyken Osmanlı askerlerine karĢı, kan bağıyla bağlı klanlar oluĢturup bunu bir savunma mekanizması olarak kullanma yöntemi geliĢtirmiĢler ve uygulamaya baĢlamıĢlardır. Klan anlayıĢının bozulmadan geliĢerek devam etmesi Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a nüfuz edememesinin nedenleri arasında gösterilmektedir1490. Karadağlı Koçililer ile Osmanlı tebaasından Selçeliler ve Kalimendlilerin mücadelesine sık sık rastlanmaktadır1491. Zanberiçelileri arasındaki mücadele de 1492 Selçe Arnavutları ile Karadağ‘ın iki ülke arasında meydana gelen çatıĢmalar arasında yerini almıĢtır. C. KAN DAVALARI VE MÜSÂLAHA-Ġ DEM KOMĠSYONLARI Balkan tarihçisi Maria Todorova ―Balkanları Tayahhül Etmek‖ isimli ünlü eserinde Henry de Windt‘in tespitlerine yer vererek Karadağ‘da anlatılan bir kan davası olayının ―Balkan gaddarlığı‖ olarak lanse edilmesine değinmiĢ ve yazarın Ģu sözüne yer vermiĢtir. ―Burada hayat neredeyse Çin ve Japonya’da olduğu kadar ucuzdur‖1493 1488 Barbara Jelavich, Balkan Tarihi, C. 1, s. 273. Osman Karatay, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ age, s 368. 1490 Steven C. Calhoun, ―Montenegro‘s Tribal Legacy‖ Military Review, July-August 2000, Kansas, s. 36 1491 BOA, A.MKT.MHM, 602/6. 1492 BOA, A.MKT.MHM, 603/3. 1493 Maria Todorova, Balkanları Tahayyül Etmek, Çev: Dilek ġendil, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003, s. 242 1489 279 Arnavutluk‘un Karadağ tarafında yaĢayan Kigalar‘da Ģeriat yerine kan davası esasına dayalı olan geleneksel nitelikli Dukagin kuralları daha baskın bir hâl almıĢtır1494. Kan davası gerçeği, Avrupalıların Karadağ‘a ve Osmanlı‘ya bağlı Arnavutluk topraklarına bakıĢ açısını göstermesi babından çok güzel bir örnek teĢkil etmektedir. Balkanlar‘ı anlamak, özellikle Karadağlıları ve Arnavutları anlamak için o bölgedeki yerliler gibi yiyip içmek, uyumak, hatta yaĢamayı öğrenmek gerektiğini belirten Edith Durham, antropolojik değerlendirmeler yaparak Karadağ ve Arnavutluktaki kabile yaĢamını araĢtırmıĢ ve benzerlikler kurmuĢtur.1495 Ġngliliz Archibald Lyall, Paris‘te ya da Chigago‘da cebindeki para için öldürmenin Ģekli Balkanlar‘da ―dava‖ için ―ya da siyasal görüĢlerinizi beğenmediğiniz için ya da büyük amcası sizin ikinci dereceden kuzenlerinizden birini bir zamanlar vurduğu için‖ öldürme Ģekline büründüğünü söylemektedir1496. Kuzeyin Arnavut savaĢçıları Karadağ‘lı komĢulaıryla pek çok geleneği paylaĢmaktadır. Bunlardan biri de ―besa‖ (Gjakmarrje) idi. ġeref kavramı içinde değerlendirilen bu hususlar Arnavutlarla Kardağlıların ortak geleneklerinden biridir1497. Besa, ―aileleri, kabileleri, kişileri bağlayan ve bunlar arasında barış ve dayanışmayı sağlayan yemine dayalı geleneksel bir kural‖ olarak adlandırılmaktadır1498. Ayrıca, Arnavutlar arasında ―Dukagin Kanunları‖ olarak bilinen yazılı olmayan kurallar bütününün varlığına inanılmaktadır. Arnavutların ―Mecelle‖si olarak nitelendirilen Dukagin Kanunları, özellikle Malisörlerv ve Merditalılar tarafından benimsenmiĢtir. Söz konusu bu kanunların Arnavutlar arasındaki yıkıcı tesirleri çok büyük olmuĢtur. Osmanlı Devleti yönetimi altında birtakım tedbirler alınmıĢ olsa da önüne geçilememiĢtir. Süleyman Külçe‘nin ―Bu yanlıĢ ananeden Ģikâyet etmeyen tek bir Arnavut yokken onun hükümlerinden sıyrılmayı, mesela kan gütmemeyi Ģerefsizlik saymıyan da kimse yoktu.‖ ifadeleri her Ģeyi özetlemektedir. Bu kanuna göre birisi birini 1494 Selçuk AkĢin Somel, agm, s. 192. Detaylı bilgi için bkz. M. Edith Durham, The Burden Of The Balkans. Thomas Nelson&Sons, London 1905. 1496 Maria Todorova, age, s. 259, ayrıca bkz. Archibald Lyall, The Balkan Road, Methuen, Londra 1930, 157-158 1497 Misha Glenny, Balkanlar 1809-1999, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2000, s. 141-142. 1498 Enver Ziya Karal, Osmanlı Tarihi, (Iı. MeĢrutiyet Ve I. Dünya SavaĢı), C. IX, TTK, Ankara 1995, s. 242 1495 280 öldürdüğü zaman ölenin varisleri katili öldürmek durumundadır1499. Katil nereye kaçarsa kaçsın bir gün öldürüleceği bilincinde hazır beklemektedir1500. Kan davası sürüp gider1501. BarıĢırlarsa iki aĢiret büyük bir yemek organize edip bir araya gelerek bunu gösterirler. BarıĢtıklarını söyler ama yemeğe gelmezlerse bu da barıĢmadıkları anlamına gelir1502. Dukakin kanunlarının baĢlıca özelliklerinden bir diğeri de silah taĢımaydı. ReĢit olan her çocuk silah taĢımaya baĢlardı ve yanından hiç ayırmazdı. Silah âdeta hayatın bir parçası oluyordu. Bunun sebebi de kan davalarıydı 1503. Aynı ―Dukagin kanunları‖ Karadağ‘da da uygulanmaktadır1504. Arnavutlar ile Karadağlıların kimi kabileler arasında kan davaları söz konusuydu. Daha Berlin AntlaĢması imzalanmadan ve Karadağ bağımsızlığını kazanmadan önce bu konu üzerinde durulmuĢ ve Arnavutlar arasındaki kan davasının çözümü için karma komisyon toplanmıĢtır1505. John Foster Fraser da dağlı Arnavutları 16. yy Ġskoçyalıların yaĢantısına benzeterek ortak noktalarına değinmiĢtir. Kan gütme, vatan sevgisi gibi hususlara dikkat çeken Fraser, aslında Karadağlılarla Arnavutların yaĢam tarzlarındaki benzerlikleri de dolaylı olarak anlatmıĢtır.1506 Karadağ halkı ile Arnavut halkının yaĢam tarzı olarak benzeĢtikleri, Ģüphe götürmez bir gerçektir. Kan davası gütme olayı da bu ortak yönlerden birisidir. Ünlü Ġngiliz yazar Alexander Devine, o dönemde Karadağ‘da hala kabile yaĢamının sürdürüğü ve Babaerkil bir aile hayatı yaĢandığını belirterek Karadağlıların, intikam duygusu taĢıyan kiĢiler olduğunu söylemiĢtir. Bir Karadağlı için 1499 1500 Süleyman Külçe, age, s. 380. William Le Queux, An observer in the Near East Doubleday, Page & Company,New York 1907, s. 27. 1501 John Foster Fraser, Pictures From The Balkans, Cassel& Company, London-Paris-NY 1906, s. 233256. 1502 Evladı öldürülen bir ana, ağlamaları için kadınlar tutar. Kadınlar ağlarken cennaze gömülür. Bu yas her yıl devam eder. Her önemli günde devam eder. Ne zaman onu öldüren kiĢi ya da ailesinde birisi öldürülür o zaman öc alınmıĢ olur ve cünbüĢler yapılır Ģerbetler içilir. Süleyman Külçe, age, s. 376-378 1503 Enver Ziya Karal, age, C. IX, s. 240. 1504 Süleyman Külçe, age, s. 380 1505 BOA,Y.PRK.BġK, 1/23 1506 John Foster Fraser, age, s. 233-256. ĠĢin ilginç tarafı aynı benzetme Karadağlılar içinde yapılmıĢtır. Karadağlıların Avurpa‘nın Ġskoçyası olduğu belirtilmiĢtir. Whitney Warren, Montenegro The Crime of The Peace Conference, Brentano‘s, NY. 1922, s. 56-57. 281 ailesinin onuru çok önemlidir ve bu konuda çok hassastırlar. Bu hassasiyet ―vendetta‖ yani kan davalarının uzun süre devam etmesine neden olmuĢtur1507. Hudutta yaĢayan Müslüman ve Hıristiyan kabileler arasındaki anlaĢmazlıkların kabileler arasındaki kan davalarından kaynaklandığı anlaĢılmıĢtır1508. Nitekim, Berana kazası Hıristiyanları ile Gusinye ve Rugova Arnavutları arasındaki çatıĢmalar kan davasından kaynaklanmıĢtır1509. ĠĢkodra‘da bir Karadağlının öldürülmesi1510, Plaveli birinin babasının intikamını almak için Karadağ‘ın bir köyünde yaĢayan kanlısını öldürmesi1511 Karadağlılar için bir intikam vesilesi olmuĢtur. Toplumsal bir sorun olan kan davası sorunu, sınırlarda yaĢayan Osmanlı ve Karadağ tebaasından olduğu gibi kendi aralarında da olmuĢtur1512 ve zaman zaman siyasi bir buhrana dönüĢebilmiĢtir. Bu gibi olayları barıĢ yoluyla halletme çâre ve yollarını arayan devletler, zaman zaman baĢarılı olmuĢlardır. BarıĢı tesis etmek ve birbirlerine kan güden iki kesimi barıĢtırmak için ―Müsâlaha-i Dem Komisyonları‖ (BarıĢ Komisyonları) tesis edilmiĢtir. Daha 1881 yılında Kiga Arnavutları arasında kan davalarını önlemek için Müsâlaha-i Dem meclisleri oluĢturulurken1513 diğer taraftan Klamendlilerle Karadağ‘a bağlı Vasovikliler arasında süregelen kan davası barıĢ yoluyla sonlandırılmıĢtır. Aynı Ģekilde, barıĢtırma giriĢimlerinin ĠĢkodra ve Kosava‘nın Karadağ sınırındaki bölgelerde yaĢayan kabileler arasında da uygulanmasına baĢlanmıĢtır1514. Zaten kan davası olaylarının önlenmesi için bir komisyon oluĢturulması konusunda iki taraf da mutabıktır1515. 1507 Alexander Devine, ―Montenegro The Warrior People Of The Balck Mountain‖ Peoples of All Nations, Their Life Today and the Story of Their Past Vol V: Japan to Oman, Ed: J.A.Hammerton, Educational Book Co. Early Edition., London 1922-24, s. 3121-3888, s.40 1508 BOA, Y.E.E, 86/88 1509 BOA, DH.MKT, 1729/101 1510 Karadağ eski Dahiliye Nazırı‘nın kardeĢi ĠĢkodra‘da öldürülünce Karadağlılar intikam için harekete geçmiĢlerdir. BOA, Y.A.HUS, 173/25 1511 Plavalı Ömer Karadağ'ın Velika köyünden Yovan ViĢnova'yı babasının intikamını almak için öldürmüĢtü. Bunun üzerine Velikalılar'ın da cevap vermekte gecikmemiĢ sınırı geçip Metih köyünde bir kaç müslümanı öldürmüĢlerdir. BOA, Y.PRK.UM, 75/58. 1512 Littell‟s Living Age (1844-1896), ―Montenegro and Its Neighbors‖ March 19, 1853, 36/461, s. 575. 1513 BOA, Y.PRK.AZJ, 4/98. 1514 BOA, DH.MKT, 1490/48. 1515 BOA, Y.E.E, 46/37. 282 1890 yılında Ġpek‘e bağlı Rugova‘nın reislerinden biri olan Halil Turko‘nun kardeĢi Karadağ sınırında Karadağlılar tarafından öldürülünce Rugovalılar derhal toplanarak büyük bir kuvvet teĢkil etmiĢler ve Karadağ‘a saldırmıĢlardır. Kosova Vali ve Kumandanı MüĢir Edhem PaĢa, olayı soruĢturmak için bölgeye gönderilmiĢtir. Karadağ tarafından ise General Lakiki, müzakere için gönderilerek YeçmiĢta hududu mevkiinde toplanan iki taraf delegeleri yaklaĢık on gün süren görüĢmeler sonucunda bir protokol imzalayarak olayı tatlıya bağlamıĢlardır. Ethem PaĢa, imzalanan protokolün ardından Gusinye ve Plave‘ye geçerek Arnavut halkı teskin etmiĢtir1516. 1891 yılında da kan davalarını çözmek ve daha sistemli bir Ģekilde barıĢtırıp asâyiĢi tesis etmek için1517 Musalaha-i Dem Komisyonu (BarıĢ Komisyonu) oluĢturulmuĢtu1518. Komisyonda Karadağlı memurlar ve Arnavut reislerinden kiĢiler bulunmuĢtur. Prensin böyle davaların barıĢçı yolla çözülmesine inanması da çok önemli bir duruĢtu1519. 1520 baĢlamıĢtır ÇalıĢmalarına hızla baĢlayan komisyon, kısa sürede sonuç almaya . Her iki kesimin de korkulu rüyası olan kan davasını barıĢ yoluyla çözme iĢi Karadağ Prensini de bir hayli memnun etmiĢti1521. 1893‘te Berana'da Musalaha-i Dem Komisyonu üyeleri gösterdikleri bu performans neticesinde ödüllendirilmiĢlerdir1522. 1894‘te bir uzlaĢma ve barıĢ törenine Ģahit olan W. H. Cozens- Hardy The Geographical Journal‘da yayımladığı makalesinde bu buluĢmayı anlatmıĢtır. KaradağArnavutluk sınırında Vinicka‘da Lim Nehri kenarında gerçekleĢen bu görkemli buluĢmada iki taraf arasında süregelen kan davası son bulmuĢ ve barıĢla neticelenmiĢtir. Yıllarca süren kandavasında Karadağlılardan 87 kiĢi öldürülmüĢ birçok kiĢi yaralanmıĢtır. Arnavutlardan ise 104 kiĢi öldürülürken çok az sayıda yaralı vardır. Yaralı ve ölü sayısı toplandığında bir denge sağlandığı anlaĢılmaktadır. Bunun üzerine iki tabur Osmanlı askeri ve iki tabur Karadağ askeri, tespit edilen bir bölgede buluĢarak Lim 1516 Süleyman Külçe, age, s. 279. BOA, DH.MKT, 1865/115. 1518 BOA, Y.PRK.UM, 23/56. 1519 BOA,Y.PRK.HR, 17/37. 1520 BOA, Y.PRK. UM, 22/67. 1521 BOA, Y.MTV, 73/111. 1522 BOA, Ġ.TAL, 16/1310/ġ-126. 1517 283 Nehri kıyısında nehre dik gelecek, yüzleri birbirine dönecek Ģekilde iki sıra oluĢturmuĢlardır. Törenin ilk kısmı dinî törendir. Ġki tarafın da katıldığı bu dinî töreni Karadağ Ortodoks Papazı ve Arnavut Müslümanlarının Ġmamı idare etmiĢ ve böylece barıĢma ve uzlaĢma töreni baĢlamıĢtır. Karadağlı ve Arnavut liderler, Lim Nehri‘nin kıyısında sıralanan askerlerin arasından ikiĢer ikiĢer geçerek bir taĢ almıĢlar ve birlikte dört elle turarak taĢı nehre atmıĢlardır. Ardından ―Aynen bu taşın nehirde yıkanıp akıp gittiği gibi aramızdaki kan davası da son bulsun ve kaybolsun gitsin.‖ sözleri birlikte söylenmiĢtir. Her iki tarafın liderleri de bu ritüeli tamamlayarak tören son bulmuĢtur1523. 1909‘da Karadağ‘da Müslüman ve Hristiyanlar arasında bu âdet tekrar ortaya çıkınca1524 ĠĢkodra vilâyeti ile Karadağ‘ın sınır beldelerine komĢu olan halk arasındaki kan davasını tamamen kaldırmak ve barıĢı sağlamak için hudut üzerinde bir ziyafet verilmiĢ, iki taraf ahâlisi bu ziyafette bir araya getirilerek barıĢtırılmıĢtır1525. D. ADAM KAÇIRMA VE HAYVAN HIRSIZLIĞI Ġki devletin sınırda yaĢadığı problemlerden adam kaçırma, hayvan hırsızlığı, kayıp ve çalıntı eĢyalar halk arasında çok önemli bir sorun hâline gelmeye baĢlamıĢtır. Hırsızlığın ve adam kaçırmanın önüne geçmek için siyasi bir çözüm yolu bulmanın gerekliliği ortaya çıkmıĢ1526, sonunda iki ülke yetkilileri bu sorunu masaya yatırmak için bir araya gelme konusuda mutabakata varmıĢlardır1527. GörüĢmeler sonucu bir komsiyon kurulması kararı alınrak oluĢturulan komisyona Osmanlı Devleti adına Hassa Ordusu Dördüncü Alayı Ġkinci Tabur BinbaĢısı Mehmed Bey tayin edilmiĢtir1528. Bölgede böyle hadiselerin sebebi Ethem PaĢa‘nın Ģu sözlerinde gizliydi: ―Karadağlılar haydutluktan şeref duyarlar.‖ 1529 Fakat Ģunu da unutmamak gerekir ki, yağmacılık,1530 1523 W. H. Cozens- Hardy, age, s. 404 Böyle bir törenden William Miller da bahsetmektedir. Bkz. William Miller, The Story Of The Nations The Balkans Roumania Bulgaria Servia And Montenegro, New York G. P. Putnam‘s Sons London: T. Fisher Unwin 1907, s. 467. 1524 BOA, Y.E.E., 46 /35. 1525 BOA, Y.E.E., 46 /101. 1526 BOA, Ġ.HR, 338 /21863 1527 BOA, DH.MKT, 1489 /107 1528 BOA, DH.MKT, 1492 /60 1529 BOA, Y.E.E., 44 /13 1530 BOA, Ġ.HUS, 21/1311ġ-039 284 sığır, koyun ve keçi hırsızlığı ekonominin bir parçası olarak görülüyordu. Halkı besleyecek bir zenginlik söz konusu olmadığı için kendilerini buna mecbur hissediyorlardı1531. Karadağ‘da hırsızlık çok sık karĢılaĢılan bir Ģey değildi aslında. Çünkü Karadağ‘da böyle bir hadiseye karıĢan suçlu elleri arkadan bağlı bir Ģekilde 40 civarında kabilenin yani her kabileden temsilcinin buluduğu silahlı kurulun önüne geçer, kaçması için küçük bir mesafe bırakılır ve aynı anda ateĢ edilirdi. Bu durumda, kaçması ve sağ kurtulması çok küçük bir ihtimal olurdu1532. 1888‘de gaspedilen koyunların ya da eĢyanın iadesi gerçekleĢene ve suçlular yakalanana kadar karĢı tarafın ülkedeki mallarına el koyularak müsadere edilmesiyle mağduriyet giderilmeye çalıĢılmıĢtır1533. Diplomatik giriĢimler sonucunda, gasp edilen eĢyalar iade edilebiliyordu1534. Yakalanan ve hayvan gaspına yeltenenleri cezasız bırakmayan yetkililer, onları çeĢitli cezalara çarptırıyorlardı. Nitekim, ĠĢkodra ahâlisinden Sadık Bayro isimli birisi, Karadağ sınırına tecavüz ve sık sık hayvan gaspı giriĢiminde bulunmaktan dolayı ceza almıĢ ve Yemen‘e sürgün edilmiĢti 1535. Hırsızlık ve gasp hadiseleri 1910 yılına değin aralıklarla devam edecektir1536. E. BALIK AVLAMA SORUNU Osmanlı Karadağ sınırında yaĢanılan sorunlardan biri de balık avlama sorunudur. Bunun en sık yaĢandığı yer ise Tara Nehri ve ĠĢkodra Gölü‘dür. Tara Nehri, Vasoyeviçi ve KolaĢin nahiyeleri derelerinin birleĢmesiyle oluĢmaktadır. Kuzeye doğru akan nehir, TaĢlıca ve Yenipazar sancaklarında Osmanlı- Karadağ sınırını oluĢturmaktadır1537. Dolayısıyla bu noktalarda sınır ihlali balıkçıların kayıklarla geçiĢi ya da balık avlarken öldürülme Ģeklinde zuhur ediyordu. Ġki ülkenin sınırından geçen Tara Nehri ve ĠĢkodra Gölü, balıkçılık için elveriĢli yerlerdir. 17. yy‘da Evliya Çelebi‘nin Seyahatnâmesi‘nde 1531 19. Yyda Karadağlılar için açlık en önemli sorunlardan birisiydi. Bu Nedenle Sırbistan‘a Rusya‘ya Ve Avusturya‘ya göçler yaĢanmıĢtır. Barbara Jelavich, Balkan Tarihi C. 1, s. 273, Hatırlanacağı üzere ı. Petar döneminde birçok insan yaĢanan açlık ve kıtlık nedeniyle hayatını yakbetmiĢ bir kısmı da Sırbistana ve Rusyaya göç etmiĢtir. Thomas Fleming, age, s. 88. 1532 The Eclectic Magazine of Foreign Literature (1844-1898), ―Montenegro‖ March 1853, 28/3, s. 380. 1533 BOA, Y.E.E, 46/40. 1534 BOA, Ġ.DH., 1148/89482. 1535 BOA, DH.MKT, 1020/1. 1536 BOA, DH.MKT, 1083/50. 1537 Mehmed Suphi, age, s. 20. 285 ĠĢkodra Gölü‘nde sazan, levrek ve kefal pisi balıklarının çıkarıldığından bastedilmektedir. Ayrıca, Evliya Çelebi, ĠĢkodra Gölü‘nden çıkarılan yılan balığı türünün sadece bu gölde olduğunu söylemekte ve güzel kokusuyla meĢhur olan bu balığın ağrıya ve hummaya iyi geldiğine inanıldığını belirtmektedir1538. Avrupa‘nın en büyük içme suyu kaynağı olarak adlandırılan Tara Nehri kenarında ve ĠĢkodra Gölü kenarında yaĢayan ve balıkçılıkla uğraĢan halk, kimi zaman balık avlama konusunda anlaĢmazlığa düĢmüĢtür. Genelde balık avlayanların karĢı taraftan açılan ateĢ sonucu öldürülmesi Ģeklinde vuku bulan hadiseler1539 iki ülke arasında diplomasiyle aĢılmaya çalıĢılmıĢtır. Balık avlama nedeniyle meydana gelen hadiselerden en önemlisi 1907‘deki hadisesidir. Osmanlı tebaasından on iki kiĢi balık avlamak için Tara Nehri'ni geçmiĢ ve Karadağlıların kurduğu pusu sonucu sekizi ölürken biri kaybolmuĢ, biri yaralı olmak üzere üç kiĢi sağ kurtulmuĢtur1540. Diğer taraftan Tuz kazasındaki MenagoĢ köyü Müslümanlarından iki kiĢi sınırda balık tutarken Karadağlılar tarafından saldırıya uğramıĢ ve yaralanmıĢtır. Karadağ hükûmeti bu hadise üzerine Osmanlı Devleti‘ne teminat vererek suçluların cezasını çekeceğini söylemiĢtir. ĠĢkodra Valiliği de sınırda gerekli güvenlik tedbirlerini almıĢtır1541. F. SINIR GÜVENLĠĞĠ ĠÇĠN ALINAN ÖNLEMLER Karadağ-Osmanlı arasındaki sınır sorunlarının meydana gelmesinde arazi yapısı baĢta olmak üzere iki devlet askerlerinin halka karĢı tavrının da önemli bir payı vardı. 1898‘de Gusinye‘de Osmanlı askerinin bu uygunsuz hareketlerinin nedeni maaĢlarını ve erzaklarını düzenli olarak alamamalarından kaynaklanmaktadır1542. Tam olarak disiplinden de söz edilememektedir. Disiplinin bozulması, istenmeyen hareketlerin oluĢmasına da sebibiyet vermiĢtir. ġimdi, hudut güvenliği için ne gibi çalıĢmalar yapıldığına göz atmakta fayda görüyoruz. 1538 Yılmaz Öztuna, Büyük Türkiye Tarihi, C.12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983, s. 346, Robert Dankoff, Robert Elsie, age, s. 38. 1539 BOA, DH.MKT, 1556/83. 1540 BOA,Y.E.E, 46/102. 1541 BOA, DH.MKT, 950/39. 1542 BOA, Y.PRK.ASK, 150/1 286 Karadağ-Arnavutluk sınırının, 200 yıl öncesine kadar çok sık ormanlarla kaplı olduğu söylenmektedir. Karadağ-Arnavut çekiĢmeleri nedeniyle savunma amaçlı olarak gerek Karadağlılar gerekse de Arnavutlar ağaçları yok etmiĢlerdir. Amaç, düĢmanın sızmasını engellemektir. Ağaçlar kesilince verimli topraklar da yağmur ve erezyonla akıp gitmiĢtir.1543 Fakat yine de engebeli bir araziye sahip olan Karadağ-Osmanlı sınırında hudut güvenliğini sağlamak zordur. Sınır güvenliğini sağlamak için alınan tedbirlerden bincisi katır tedarik etmektir. EĢkıyaların faaliyetleri bölge halkını bir hayli rahatsız ederken, buna engel olmak için çeĢitli çözüm önerileri üzerinde durulmuĢtur. Hududun sarp dağlarla kaplı olması nedeniyle çetelerin takibinde sıkıntı yaĢanmıĢtır. EĢkıya takibinin verimli bir Ģekilde yapılabilmesi için Manastır ve Kosova vilâyetleri tarafından üç yüz katır satın alınmıĢ ve ―Kuvve-i Seyyâre‖ denilen seyyar birlikler oluĢturulmuĢtur. 1544 Ġkinci önlem ise hudut iĢaretleridir. Ġki devlet arasında sınır çizgileri belirlenirken iki tarafın üzerinde anlaĢtığı porotokole göre önce piramitler konulur, daha sonra da tarassut ve istinat kuleleri inĢa edilirdi. Böylelikle iki devlet birbirinden ayrılmıĢ olurdu1545. Sınır çalıĢmaları yapılırken bir taraftan da sınır tespitinin tamamlandığı yerlere sınır kuleleri ve kaleler inĢa edilmesine baĢlanmıĢtır1546. Çakur ve Vağaniça tarafında dört kulenin inĢasına baĢlanırken, diğer taraftan, Luma‘da da sınır iĢaretleri için kaynak ayrılmıĢtır1547. Zaptiye askerlerinin kalacağı bu kuleler, aynı zamanda, malisörlerin tecavüzünü önlemenin yanında,1548 Karadağlılarla Arnavutlar arasında yaĢanan mera kavgalarına da son verme amacını taĢımaktadır1549. Karadağ inĢaatlara karĢı çıksa da1550 asâyiĢin ve güvenliğin temini için yapılan bu kulelerin imarının engellenmesi Osmanlı Devleti tarafından tepkiyle karĢılanmıĢtır1551. Bunun üzerine Karadağ, Osmanlı karakolhanelerine karĢı misilleme olarak kendi karakolhanelerini 1543 Kurt Hassert, ―Journeys in Montenegro‖ The Geographical Journal, Vol. 3, No: 6(June 1894), s. 508-510 1544 BOA, DH.MKT, 2070/4 1545 Süleyman Külçe, age, s. 309 1546 BOA, DH.MKT, 1443/3 1547 BOA, Ġ.MMS, 93/3914 1548 BOA, DH.MKT, 1499/71. 1549 BOA, Y.PRK.BġK, 18/58. 1550 BOA, Ġ.HUS, 6/1310CA032. 1551 BOA, Y.A.HUS, 267/50. 287 inĢa etmeye baĢlamıĢtır. Karadağ‘ın yaptığı bu kuleler de Arnavut malisörlerine karĢı güvenlik içindir. Karatoprak‘ta malisörlere karĢı bir ―tarassud noktası‖ oluĢturma amacını taĢımaktadır1552. Bu kez Osmanlı Devleti Karadağ‘ın kulelerine muhalefet etmiĢtir. Çünkü Karadağ‘ın bu vesileyle Osmanlı hududunu ihlal etme düĢüncesini taĢıdığını idda etmiĢtir1553. 1901 yılında da iki ülke arasında aynen Sırbistan sınırında olduğu gibi piramit ve tarassut kuleleri yapılarak belirli geçiĢ noktaları, bir nevi sınır kapıları oluĢturması kararlaĢtırılmıĢtır1554. 1905‘ten 1909‘a kadar inĢa edilen kuleler iki ülke arasında âdeta sembol hâline gelmiĢtir. Karadağlıların bu kuleleri hedef alması ve orada bulunan askerleri Ģehit ederek, kuleleri yıkmaları1555, sınırda yaĢayan Karadağlıların bu kulelere sembolik anlam yüklediklerinin bir göstergesidir. Alınan önlemlerden üçüncüsü ise silahsızlanmayı sağlamaktır. ġüphesiz ki bölge halkının silah kullanma konusunda bir zaafiyeti söz konusudur. Herhangi bir saldırı anında hemen silaha sarılmaları sonucunda ölümlü hadiseler meydana gelmektedir. Bu nedenle, her ne kadar önleyici tedbirler alınsa da silahlar ortadan kalkmadan çatıĢmaların önüne geçmenin imkânsız olduğu ortadadır. Bilindiği gibi Karadağlı bir bebek doğduğunda vaftiz sırasında yapılan törenlerden birisi de silah kabzasının bebeğe öptürülmesidir. Daha sonra bu silah bebeğin beĢiğine konulur, ―yatağında ölmemesi‖ dilenirdi1556. Karadağ‘da silah taĢımayan erkeğe erkek gözüyle bakılmıĢ ve silahsızlığın efemine bir anlayıĢın ürünü olduğu savunulmuĢtur. Tabii, bunda bölge halkı arasında yaygın olan kan davaları ve sınırdaki olayların etkisi vardır1557. Bu nedenle geç de olsa 1909 yılında Karadağlıların Osmanlı sınırı dâhilinde bulunan köy ve kasabalara silahla girmelerine yasak getirilmiĢtir1558. Tabii, Osmanlı Devleti‘nde uygulanan silahsızlandırma giriĢiminin 1552 BOA, Y.A.HUS, 311 /105. BOA, A.MKT. MHM, 603/8 . 1554 BOA, Y.MTV, 222/115. 1555 BOA, Y.MTV, 282/53. 1556 William Denton, Montenegro: Its People and Their History , Daldy Isbister&Co. 1877, s. 82-83 1557 William Le Queux, An Observer in the Near East Doubleday, Page & Company,New York 1907, s. 21-24 1558 BOA, DH.MUĠ, 3-3/20. Bu, durduk yere alınan bir karar değildir. Zira o günlerde Karadağ Maslahatgüzarının Emirgan‘daki ikâmetgâhındaki kapıcı, orada misafir olarak bulunan bir Karadağlının revolverinden çıkan kaza kurĢunuyla ölmüĢtür. BOA, DH.EUM.THR, 6/41. Bu ve bunun gibi hadiselere 1553 288 Karadağ‘da uygulandığı pek söylenemezdi. Karadağ‘da silahsızlanma bir tarafa, silah ve cephane yığılarak çeteler oluĢturulduğu iddia edilmektedir. Köylerin ve yerleĢim yelerinin boĢaltılarak nakledilmesi beĢinci güvenlik tedbiridir. Nahiye merkezine uzak olan köyler için nahiye merkezleri oluĢturulmuĢtur1559. Böylece, sınırda sürekli olarak tehlikeyle karĢı karĢıya kalan insanlar bir araya toplanarak güvenlik altına alınmaya çalıĢılmıĢtır. a. Pasaport Uygulaması ve Gümrük Kapıları Güvenlik için yapılan uygulamalardan biri de pasaport uygulamasıdır. Bu doğrultuda Podgoriça‘ya gidip gelenlere pasaport uygulaması yapılırken, 1560 1908‘de özellikle Karadağ‘da iĢçi olarak kaçak yollarla gelenleri önlemek ve kontrol altına almak için Ġstanbul‘a gelen Karadağlılara da vize uygulaması baĢlatılmıĢ, vizesiz pasaportla gelenler gözaltına alınmıĢtır1561. 1908‘de Karadağ sınırı üzerinde pasaport memurları istihdam edilmiĢ1562 ve Osmanlı Devleti sınırlarından ruhsatsız geçen Karadağlılara iĢlem yapılmaya baĢlanmıĢtır1563. Enver PaĢa, 1906 yılında hazırlamıĢ olduğu lâhiyada, yukarıda da değindiğimiz gibi, Kosova Vilâyeti‘ne dört, ĠĢkodra Vilâyetine de beĢ olmak üzere toplam dokuz sınır kapısı oluĢturulması gerektiğini söylemiĢtir1564. Bir yıl sonra bu kapılar faaliyete geçmiĢtir1565. Sınır kapılarının oluĢturulmasıyla kaçakçılığın da önüne geçilmeye çalıĢılmıĢtır. Bu bağlamda, tuz 1566 ve silah kaçakçılığı ön plana çıkıyordu. Fakat en önemlisi silah kaçakçılığıydı ve iki ülke iliĢkilerini tehdit eder bir durumdaydı. Osmanlı Devleti, ĠĢkodra Valiliği kanalıyla Karadağ yetkililerinden bir an evvel kaçakçılar konusunda bir meydan vermemek için Osmanlı Ģehirlerine geldiklerinde silahlarını polis dairesine teslim etmiĢler ve Karadağ‘a dönerken silahlar kendilerine iade edilmiĢtir. BOA, DH.EUM.THR, 4 /72 1559 BOA, TFR.I.KV, 88 /8767 1560 BOA, AMKT. MHM, 602/10 1561 BOA, ZB, 385/133 Genelde iĢ bulma ümidiyle Istanbul yolunu tutan Karadağlılar kaçak yollarla Ġstanbul‘a geliyorlardı. BOA, ZB, /88390 1562 BOA, TFR.I.KV, 209/20835, 1563 BOA, DH.MUĠ, 26/-2 /39 1564 BOA,Y.E.E., 100 /45 1565 BOA, Ġ.DH., 1455/1325/R-30 1566 Ġtalya tuzları Osmanlı devleti topraklarından transit geçirilerek Karadağ‘a naklediliyordu. Bu kaçak vakalarının önlenmesi için müfettiĢ görevlendirilmiĢ. BOA, A. MKT. MHM, 494/10 289 giriĢimde bulunmasını ve önlem almasını istemiĢtir1567. Çok geçmeden Karadağ hükûmeti silah kaçakçılarını Osmanlı hükûmetine teslim etmeye baĢlamıĢtır1568. 1898-99 yıllarında, bilindiği gibi, Makedonya sorunu uluslararası bir sorun hâline gelmiĢ ve gerek Bulgar çeteleri1569 gerekse de Sırp ve Yunan çete faaliyetleriyle sorun, karmakarıĢık bir hâl almıĢtır. Makedonya‘daki çete ve örgütlere el altından silah sağlanıyordu. Kaçakçıların Makendonya‘ya silah ulaĢtırmak için kullandığı yollardan biri de Karadağ‘dır. Kaçakçılar, silahları Karadağ üzerinden Makedonya‘ya ulaĢtırıyorlardı1570. Bu nedenle, inĢa edilen sınır kapıları, söz konusu kaçakçılığı büyük ölçüde azaltmıĢtır. Diğer taraftan, ĠĢkodra Gölü‘ndeki kaçakçılığı önlemek için ĠĢkodra gambotu gölde bulundurulmuĢ ve Ġstanbul Tersanesi‘nde üretilen bu küçük vapura iki gemi topu yerleĢtirilerek hem gölün güvenliği sağlanmıĢ hem de kaçakçılığın önüne geçilmeye çalıĢılmıĢtır. Nakliyatı da gözaltında bulunduran ĠĢkodra gambotu, deniz subay ve erleriyle donanımlı Ģekilde Boyana Nehri kanalıyla ĠĢkodra Gölü‘ne gönderilmiĢtir1571. b. Suçluların Ġadesi Karadağ sınırındaki Osmanlı Ģehirlerinde suç iĢleyenlerin cezadan kurtulma yöntemi, Karadağ‘a kaçmaktır. Karadağlı suçluların da Osmanlı Devleti‘ne kaç. Suçluları yakalamak için devletlere baĢvuru yapılarak suçluların yakalanması isteniyordu. Örnenğin; 1884‘te Malisör Ġsyanı‘nın elebaĢlarından biri olan Sokol Baço‘nun Karadağ‘a sığınması üzerine Osmanlı Devleti, Çetine Sefiri Cevat PaĢa kanalıyla Prens Nikola‘dan iade talebinde bulunmuĢtur1572. ĠĢin ilginç tarafı, Sokol Baço Ġngiliz seyyahların dikkatini çekmiĢ ve onunla sohbet etmiĢler ve fotografını dahi çekmiĢlerdir. Kısaca hayatını anlatan Sokol Baço, yıllarca Osmanlı Devleti için 1567 BOA,Y.MTV, 54/2 BOA, Ġ.HUS, 7/1310/C-20 1569 Makedonya‘da faaliyet gösteren Bulgar çetesi hakkında geniĢ bilgi için bkz. Selahittin Özçelik, Bulgar Terör Örgütünün Anatomisi Balkanlarda Kimlik ArayıĢı, Ġlgi Yayınları, Ġstanbul 2006. 1570 BOA, Y.PRK.EġA, 32 /63 1571 Türk Ansiklopedisi, ―ĠĢkodra Gambotu‖ MEB, Cilt. Xx, Ank 1972, s. 424 1572 BOA, Y.E.E, 46/140 1568 290 savaĢmıĢ, uzun boylu, 50 yaĢlarında gösteren; ama 60 yaĢlarında birisi olarak tanımlanmaktadır. Sultan Abdülhamid‘in meĢhur ―tüfenkçi taburu‖da yer almıĢtır. Memleketine döndüğünde Arnavutların silahsızlandırılması kararı çıkınca bunu reddetmiĢ ve karĢı koymuĢtur. Dağa çıkan Sokol Baço, bir müddet sonra Karadağ‘a gitmiĢ ve Nikola‘nın yanında görev yapmaya baĢlamıĢtır1573. Karadağ, Arnavutluk‘ta ceza yemiĢ, hüküm giymiĢ ve özellikle siyasi suçlular için âdeta bir sığınak noktası olmuĢtur. Lâkin, herhangi bir iade-i mücrimin antlaĢması olmadığı için iade edilmemiĢlerdir1574. ĠĢkodra Sandık Emini Ali Bey Vakası‘nın, iki devlet arasındaki suçluların iadesi meselesinde ilginç bir konumu vardır. Zira, ĠĢkodra Sandık Emini Ali Bey, zimmet suçundan yargılamıĢ ve müebbet kalebend cezasına çarptırılmıĢtır. Fakat Ali Bey Karadağ‘a sığınmıĢ, Karadağ vatandaĢlığına geçerek Prens Nikola‘nın fahri yâveri bile olmuĢtur. Bu noktada diplomatik giriĢimlere baĢlanmıĢ ve Hâriciye Nâzırlığı harekete geçmiĢtir1575. 1887 yılında adam öldürme ve hırsızlık gibi suçlardan sanık olan kiĢilerden Karadağ‘a firar edenlerin Osmanlı Devleti‘ne iade edimesine ve bir ―iade-i mücrimin mukavelesi‖ imzalanmasına yönelik giriĢimler baĢlatılmıĢtır1576. Fakat, bir kısım siyasi nedenlerden dolayı1577 ―iade-i mücrimin‖ antlaĢması imzalanamamıĢtır. Yapılacak tek Ģey, Karadağ‘a kaçan suçlulara engel olmaktır1578. Ya da kaçan suçluların giriĢini beklemek ve Karadağ sınırından Osmanlı Devleti topraklarına giriĢ yaptığı an tutuklanmalarını sağlamaktır1579. Her ne kadar suçluların iadesi konusunda bir anlaĢma imzanlamasa da Osmanlı Devleti, yakaladığı Karadağlı suçluları Karadağ Maslahatgüzarının talebi üzerine, 1888‘de memleketlerine gönderilmek üzere teslim etmiĢtir1580. Diğer taraftan, 1890‘da 1573 Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 101. Reginald Wyon, Gerald Prance, age, s. 101. 1575 BOA, DH.MKT, 1384/76. 1576 BOA, DH.MKT, 1452/111. 1577 BOA, A.MKT.MHM, 497/7. 1578 BOA, DH.MKT, 1508/17. 1579 BOA, DH.MKT, 1818/77. 1580 BOA, DH.MKT, 1552/46. 1574 291 Ülgün‘de hapse atılan Arnavut malisörlerin Osmanlı memurlarına teslim edilmesi de1581 karĢılıklı iyi niyet gösterisi olarak geliĢen hadiselerdendir. En nihayetinde, 29 Temmuz 1891‘de ―iade-i mücrimin‖ konusuyla ilgili anlaĢma yönünde somut adımlar atılarak bir mukavele imzalanmıĢtır1582. Böylelikle, iki devlet, güvenlik konusunda yeni bir adım atmıĢtır. c. Karadağ EĢkıyası ve Arnavut Malisörlerine KarĢı Güvenlik ĠĢbirliği Arnavutçada ―mali― dağ anlamına gelmektedir. Malisör ―dağlı‖, malisya ise dağlık anlamına gelir. Arnavutluk‘un kuzey bölgesinde ve Karadağ sınırında yer alan 27 dağ kabilesinden bahsedilmektedir. Her cibal, hükûmetin atadığı nahiye müdürü kontrolünde birer bölükbaĢı ile idare edilmektedir. Yukarıda da değindimiz üzere Roma Ġmparatorluğu‘ndan beri, aralarında Dukagin kanunları denilen yazılı olmayan sözlü kanunlarla, yani töre ile yönetilmekteydiler. Hukuki davalara ya da sorunlara merkez vilâyette müteĢekkil ―Cibal Komisyonunda‖ bakılırdı. Miras, arazi, cinayet davaları gibi konulara da bu komisyon bakardı. Her cibal reisinden bir kiĢi azâ sıfatıyla bu komisyonda bulunurdu. Her cibal azâsına, Osmanlı hükûmeti tarafından maaĢ verilmekteydi. Komisyona ise Osmanlı Devleti‘nin atadığı bir devlet yetkilisi baĢkanlık ederdi1583. Malisörler, Osmanlı-Karadağ sınırında Kuzey Arnavutluk‘ta yaĢayan Arnavutlardan oluĢmaktaydı. Katolik Hıristiyanların oluĢturduğu malisörler çete faaliyetlerine giriĢir ve baskınlar yaparlardı. Özellikle 1891‘de malisörlerin Karadağ‘a saldırmaları, Osmanlı Devleti‘ni harekete geçirmiĢ ve önlem alma yoluna gidilmiĢtir. Saldırıların nedenlerini soruĢturmak ve araĢtırmak için ġûra-yı Devlet azâlarından Ziya Bey görevlendirilmiĢtir1584. söylenmektedir. Malisörlerin Avusturyalılar tarafından silahlandırıldığı Avusturya böylelikle, silahlandırdığı Katolik malisörleri Karadağ‘a 1581 BOA, Y.PRK.UM, 20/4 ve BOA, Y.PRK.MYD, 10/1 BOA, Ġ.DH, 1237/96891 1583 IĢkodra Vilayeti Salnâmesi, Üçüncü Defa Olarak Vilayet Matbaasında Tab OlunmuĢdur. ĠĢkodra 1312, s. 71-72 1584 BOA, Ġ.DH, 1216/95220 1582 292 karĢı kullanmaya çalıĢmıĢtır1585. Karadağ‘a gezmeye giden The National Geographic yazarları Çetine‘de Arnavutluk‘a gitmek istediğini söyleyince ―Kesinlikle gitme. Nerede Arnavut orada dert.‖ diye cevap vermiĢlerdir1586. ĠĢin ilginç tarafı, aynı tepki bir Ġngiliz gezgine de verilmiĢtir1587. Dolayısıyla bu, Arnavutluk sınırındaki malisör hareketlerinin Karadağ‘a yansıyıĢ Ģeklinin pek iyi olmadığını göstermektedir. Malisörlerin sınırda çıkardıkları hadiseler olağan hadiseler olmaya baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti, kendi tebaası olan Malisörleri durdurmak ve Karadağlılara saldırmalarını engellemek için Üçüncü Ordu‘dan üç dört tabur asker sevk etmiĢtir1588. ÇatıĢmanın hemen engellenmesi ve ―serkeĢlikte‖ ısrar edenlerin yakalanarak cezalandırılması gerekmektedir. EĢkıyalarla mücadele için bir batarya ‗top‘un bölgeye intikal ettirilmesi gerekmektedir1589. ÇatıĢmaların siyasi sorunlar çıkarma ihtimaline binaen, hassasiyet gerekiyordu.1590 Malisörlerle Karadağlıların çatıĢmasını önlemek için Osmanlı askeriyle Karadağ askeri ortaklaĢa hareket etme kararı almıĢtı. Bunun için ĠĢkodra Kumandanlığına ve Bâb-ı Âli kanalıyla Karadağ hükûmetine söz konusu bu ortak hareket etme teklifi sunulmuĢ ve uygulamaya konulmuĢtur1591. ÇatıĢmaların yoğunlaĢtığı ĠĢkodra ile Tuz arasındaki bölgede Malisörlerle Karadağ çetelerinin çarpıĢmalarını önlemek için ĠĢkodra Gölü kullanılarak askeri sevkıyat yapmak amacıyla, Bahriye Nezâretinden duba ve çatanalar getirtilmiĢtir1592. Osmanlı Devleti ile Karadağ, aynı ortak iradeyi 1904‘te de göstermiĢ, Malisörlerle Karadağlılar arasında meydana gelen anlaĢmazlıkları ve öldürme hadiselerini sona erdirmek için iki taraf memurlarından oluĢan bir komisyon oluĢturmuĢlardı1593. Görüldüğü gibi, Karadağ ile Osmanlı Devleti arasında meydana gelen çarpıĢmalar iki devlet arasında değil, sınırlarda yaĢayan ve hiçbir otorĠte kabul etmeyen 1585 BOA, Y.PRK.UM, 30/26 Marian Cruger Coffin, agm, s. 320 1587 William Le Queux, age, s. 21 1588 BOA, Y.MTV, 111/32 1589 BOA, Ġ.HUS, 30/1312/R-058 1590 BOA,Y.A.HUS, 311/4 1591 BOA, Ġ.HUS, 30/1312 R-075 1592 BOA, Y.MTV, 107/30 1593 BOA, Ġ.HUS, 121/1322B-007 1586 293 çeteler arasında meydana gelmiĢtir. Zaten bu noktada iki devlet askerleri de tavırlarını koymuĢlar ve ortak hareket ederek karıĢıklığın önüne geçmeye çalıĢmıĢlardır. III. MUHACĠRLER MESELESĠ ġüphesiz ki gerek 1876 SavaĢı gerekse Osmanlı-Rus Harbi ve ardından Berlin AntlaĢması gereği boĢaltılan Ülgün, Podgirica, ĠĢboz gibi yerlerde Osmanlı hâkimiyetini isteyen Müslüman Arnavutlar da göç etmek zorunda kalmıĢlardır. SavaĢlarda dinî ve siyasi göçlerde bir otorite söz konusudur. SavaĢı izleyen zamanlarda demografik yapı yalnız ölme suretiyle azalmaz. Galiplerden bazılarının mağluplara uyguladıkları sert politikalar1594 ve içinde yaĢanılan durumun imkânsızlığı nedeniyle1595 oradaki halk göç etmek zorunda bırakılır. A. MUHACĠRLER SORUNUNUN DOĞMASI ve GÖÇÜN NEDENLERĠ Karadağ‘dan yapılan göçün dört temel nedeni vardır: Karadağlıların baskısı, dinî baskılar, ekonomik nedenler ve askerlik meselesi. Karadağlıların Müslüman Arnavutları göçe zorlamasının altında yatan amaç Rusya‘nın Balkanlar‘daki Panslavist emelleri doğrultusunda Slav Birliği oluĢturarak, Müslümanların Balkanlar‘dan temizlenmesidir. Rusya‘nın, Slav kardeĢler olarak nitelendirdiği Karadağ‘ı, bu amacı ve çıkarı doğrultusunda kullandığı iddia edilmektedir1596. Berlin AntlaĢması‘ndan sonra bağımsızlığını kazanan Karadağ‘a el altından yapılan silah yardımlarının, Müslümanları göçe zorlamak amacıyla yapıldığı savunulmaktadır. Karadağ‘ın Müslümanları göçe zorlamasının diğer bir nedeni, Karadağlıların gözündeki olumsuz Müslüman imajıdır. Karadağ‘da, daha 18. yy baĢlarında Müslümanlar (Türkler ve BoĢnaklar) ―can düĢmanı‖ olarak görülmekteydi. Karadağ dinî liderlerinden birisi olan Danilo Petroviç, yazdığı Istrazi Poturica isimli eserinde Karadağlılara Müslüman nüfusunun yok ediliĢ reçetesini vermekte ve Gorski Vijenic 1594 Nedim Ġpek ―Kafkaslardan Anadoluya Göçler (1877-1900) Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, Samsun, 1991, S. 6, s. 97 1595 Enver Özkalp, Sosyolojiye GiriĢ, Anadolu Üniverstiesi, EskiĢehir 1998, s. 270-71 1596 Akdes Nimet Kurat, Rusya Tarihi, age, s. 356 294 adlı destansı eserinde Ġslam dinini kabul ederek TürkleĢenleri ―gebeş ve ensesi kalın‖ olarak nitelendirerek halkın arasına sızan ―sinsi hainlerle‖ mücadele edilmesi gerektiğini savunmuĢtur. Dinî kimliğin, mensup olunan halk kimliğiyle eĢdeğer olduğu fikri yaygınlaĢmaya baĢlayınca, Karadağ‘da HıristiyanlaĢtırma faaliyetleri artmıĢtır. Vasoyeviçi‘de 30 yıl zarfında demografik yapının büyük değiĢime uğradığı görülmektedir. Aslında, yürütülen baskıcı politikalar, TürkleĢtirilmiĢ kitlenin Müslüman olduğu için değil ―Türklerle özdeşleştirildikleri‖ içindir1597. 1876-1879 yılları arasında yaĢanan Sırp ve Karadağ-Osmanlı SavaĢı, ardınan Osmanlı-Rus SavaĢı ve ona müteakiben Berlin AntlaĢması‘yla NikĢik, KolaĢin, Gusinye, Plave, Ülgün, Bar, Podgoriça gibi yerlere daha önceden göç etmiĢ olan Müslümanlar, (Türk, BoĢnak ve Arnavutlar) Bosna Hersek, Sancak, Arnavutluk yönünde anavatana doğru göç etmek zorunda bırakılmıĢlardır1598. Osmanlı-Rus SavaĢı‘nda Karadağ Cephesinde, Karadağ ordusuna karĢı büyük bir direniĢ örneği gösteren NikĢikliler, 29 Ağustos 1877‘de teslim olmak zorunda kalmıĢlardır. Nikola‘nın NikĢik halkına, göç etmemelerini ve NikĢik‘te özgürce yaĢayabileceklerini söylemesine rağmen Nikola‘nın etrafındaki adamları, müslüman halkın ileride büyük bir tehlike oluĢturacağını ve takiyye yaptıklarını düĢündükleri için göç etmelerinin onlar için faydalı olacağını söylemiĢlerdir. Her ne kadar Nikola‘nın güven telkin eden sözleri hoĢ karĢılansa da, NikĢikliler kendilerini güven altında hissetmemiĢlerdir1599. Dinî baskılar, yapılan göçlerin bir diğer nedenidir. Mülümanların Rusya‘dan gelen papazlar tarafından vaftiz edileceği ve kalpak giyme zorunluluğu getirileceği söylentileri çıkmıĢtı. Bu iddiaları Nikola kabul etmese de, Ġspeç ve Porgoriça‘daki Müslümanlardan 600 ailenin âniden göç etmesine engel olamamıĢtır. Ġngiltere ĠĢkodra Konsolosu Kirby Green, vaftiz iddiasından çok, mollalar hâricinde bütün Müslümanlara kalpak giymenin dayatılmasının göçe sebep olduğunu ve bu dayatmanın Müslümanları 1597 Safet Bacoviç, agm, s. 116-17 Aleksander Popoviç, Balkanlarda Ġslam, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 193, Abidin Temizer, age, s. 69 1599 Safet Bacoviç, agm, s. 116-17 1598 295 çok rencide ettiğini söylemiĢtir1600. Slav dilini Müslüman çocuklara öğretmek için baskı uygulanması ve Ģiddet hareketleri Müslümanların göç etmesinin bir diğer nedenidir1601 Ekonomik nedenler de göçe neden olmuĢtur. Karadağ‘ın koyduğu yüksek oranda vergilerden bunalan ―Latin milletinden‖ 144 hanede bulunan 886 kiĢi ĠĢkodra‘ya göç etmeyi tercih etmiĢtir1602. Bar, Ülgün, NikĢik, Podgoriça gibi kısmen verimli araziler Berlin AntlaĢması‘yla Karaadağ‘a bırakılınca, oralarda yaĢayan Müslüman toprak sahipleri Karadağlıların baskısı altında kalmıĢlardır. Karadağ yönetimi, yeni toprakların bir kısmını askerlerine paylaĢtırırken Müslüman toprak sahipleri, hem kötü muameleye maruz kalmıĢlar hem de ekonominin darboğaza girmesiyle nefes alamaz duruma gelmiĢlerdir. Bu nedenle, Ģehir ekonomisini canlı tutan Müslüman toprak sahipleri göç edince Slav nüfus buraları doldurmakta zorlanmıĢtır1603. Askerlik yapma zorunluluğu da göçün sebeplerindendir. Türk ve Müslüman halk Hıristiyan bir devletin ordusunda askerlik yapmak ve onların üniformasını taĢımak istememiĢti1604. Kâmil PaĢa‘nın Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolosu Kirby Green‘den yardım istemesi üzerine Prens Nikola ile temasa geçen Green, Prensten, ―Müslümanların endiĢelerini gidermesi‖ ricasında bulunmuĢtur1605. Ġngiltere‘nin ricası üzerine1606 Prens Nikola‘nın emriyle Voyvoda Plamenantz 1879‘da yayınladığı beyannâmede Müslümanların ―Karadağ ya da Osmanlı vatandaĢlığını‖ özgürce seçinceye kadar askerlik meselesinin ertelenmesinden söz edilmektedir1607. Kasım 1880‘de Gusinye ve Plave yerine Ülgün‘ün Karadağ‘a terk edilmesine müteakip Ülgün‘deki Müslümanlardan göç etmek isteyenlere kolaylık gösterilmiĢtir. 1600 Nikola, böyle bir Ģeyi kabul etmediğini ve herkese eĢit davranılmasını emrettiğini söylemiĢtir. Bilal ġimĢir, Rumeliden Türk Göçleri Belgeler, Cilt II, Türk Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü. Ankara 1970, s. 156-157 1601 Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit ve Kafkasya‘dan Anadolu‘ya Yönelik Göçler‖ SDÜFEF, Sosyal Bilimler Dergisi, Isparta 1995, S. 1, s. 200-2001 1602 Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit.., s. 200-201 1603 Michael Palairet, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambridge Universtiy Press, Cambridge 2002, s. 212-213 1604 Faruk Kocacık, agm, s. 141-142 1605 Bilal N. ġimĢir, age, C.II, s. 190-191, Belge no: 45 1606 Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolsosu Kirby Green, Karadağ DıĢ ĠĢleri Bakanı M. Radonich‘e 31 Mart 1879 da yazdığı telgrafta göçün durdurulması için tavsiyelerde bulunmuĢtur. Bilal N. ġimĢir, age, C. II., s. 191 1607 ―Proclamation to the Muhammedan Inhabitants of Podgoritza‖ Bilal N. ġimĢir, age, C. II, s. 232 296 Karadağ vatandaĢlığına geçmek isteyenlere de herhangi bir zorlama yapılmamıĢ ve seçimleri özgür iradelerine bırakılmıĢtır1608. 1901 yılına gelindiğinde de Podgorica‘daki Müslümanlar baskı altında olduklarını iddia ederek Karadağ‘dan göç etmek istemiĢlerdir1609. Karadağ‘dan göç edenler sadece Müslümanlar değildir. Karadağ‘daki tarım alanlarının kısıtlılığı, kuraklığın getirdiği kıtlık nedeniyle, açlık yaĢayan Hıristiyan Karadağlılar da Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmıĢlardır1610. ―Krvena osveta‖ yani kan davası da göçün nedenleri arasında sayılabilir. Kan davası nedeniyle ölümü bekleyen aileler, çâreyi Osmanlı Devleti‘ne göç etmekte bulmuĢtur. Karadağ‘dan Osmanlı Devleti‘ne göçlerden birisi de iĢçi göçüdür. Ekmek parası kazanmak ve geçimlerini sağlamak için iĢçi olarak Osmanlı Devleti‘ne, Sırbistan‘a, Avrupa‘ya, Rusya‘ya ve Amerika‘ya göçlerin gerçekleĢtiği görülmektedir1611. Her ne kadar Berlin AntlaĢması, olası bir göç akımını engellemek için tedbirler öngörüyorsa da bu tedbirlerin çeĢitli nedenlerden ötürü baĢarılı olamadığını görmekteyiz. Ġki devlet iliĢkilerini ilgilendiren muhacirler sorununda Ģu önemli hususlar dikkat çekmektedir: Muhacirlerin arazileri, vakıflar ve borçlar. B. MUHACĠRLERĠN ĠSKÂNI VE ĠAġELERĠ Son yıllarda yaĢanan toprak kaybının, nüfusu hareketlendirme açısından fetih dönemindeki hareketlilikten daha fazla bir etki oluĢturduğu muhakkaktır. XVIII. yy‘ın ikinci yarısından itibaren göç dalgalarına sahne olan Türk toprakları üzerinde Osmanlı Devleti bir iskân politikası güderek göçmenleri belirli yerlere yerleĢtirmiĢti. XIX yy‘da içe doğru göçlerin daha da arttığı görülünce 1860 yılında ―Muhacirîn Komisyonu‖ kurulmuĢ ve böylece göçmenlerin iskânı daha sistemli bir Ģekilde yapılabilmiĢtir1612. Bu 1608 BOA, Y.PRK.M, 1/82 BOA, A MKT. MHM, 514/30 1610 Natasha Margulis, age, s. 14 1611 Natasha Margulis, age, s. 14 1612 Nedim Ġpek, Rumeliden Anadoluya Türk Göçleri, TTK, Ankara 1999, s. 155 1609 297 komisyon 1875 yılında kaldırılarak iskân iĢlerinin Zaptiye Nezâretine bağlı bir heyet tarafından sürdürülmesine karar verilmiĢtir1613. Kosova‘da 1879-1880 arası 100 bin göçmenden söz edilmektedir. Tabii, bu göçmenlerin bir kısmı Karadağ‘dan göç edenler olmakla birlikte, ekseriyetle Sırbistan ve Bulgaristan göçmenleridir. Bu göçmenlerin yerleĢimi ve idaresi için komisyon teĢkil edilmiĢ, fakat bu komisyon, azâlarının fahri azâ olması nedeniyle, iskân iĢini pek iyi yürütememiĢtir. Mevcud göçmenleri tespit edip kaydetmek, yardıma muhtaç olanlara kaynak aktarmak ve ziraate teĢvik etmek üzere ĠĢkodra eski Mektupçusu Emin Efendi 7500 kuruĢ maaĢla Kosova Vilâyeti‘ne ―Ġskân-ı Muhacirin Memuru‖ sıfatıyla görevlendirilmiĢtir. Bunun yanında, yerli halktan 11 kiĢi kâtip olarak vazife almıĢtır1614. SavaĢlar ve ardından Berlin AntlaĢması‘yla Karadağ‘a terk edilen yerlerden gelen Karadağ göçmeleri ĠĢkodra, Manastır ve Kosova vilâyetlerinde bulunan mîrî arazilere yerleĢtirilmiĢlerdir. Tuz Kazası‘nda bulunan göçmenler iskâna elveriĢli bir arazi tespit edilemediği için yerleĢtirilememiĢ, derme çatma kulübelerde barınmak zorunda kalmıĢlar, geçimlerini ise yerli halkın arazilerinde çiftçilik ve ―orakçılık‖ yaparak sağlamaya çalıĢmıĢlardır. 1889‘da meydana gelen kuraklık nedeniyle zor duruma düĢen bu göçmenler, açlık tehlikesiyle karĢı karĢıya kalmıĢlar ve yardıma muhtaç duruma düĢmüĢlerdir. Bu mağduriyetlerini gidermek için 21.500 kıyye mısır temin edilerek ahâliye verilmiĢ, ayrıca, Hazineye ait çitliğe yerleĢmelerine izin verilmiĢtir1615. Podgoriça göçmeleri sınırdaki bir köye yerleĢtirilirken,1616 Ülgün muhacirleri ĠĢkodra‘da çiftliklere iskân edilmiĢtir. Bunlar arasında Kavalalı Ġbrahim Bey'den alınan çiftlikler ve Gavzer-i Hümâyun Çiftliği de vardır1617. Yenipazar sancağı dâhilinde ve Karadağ hududunda bulunan Pola karyesinden göç eden 41 aile, Akova ile KolaĢin Kazalarında iskân edilmiĢtir. Oturacakları evlerin 1613 Faruk Kocacık, ―Balkanlardan Anadolu‘ya Yönelik Göçler 1878-1890‖ Osmanlı AraĢtırmaları, S. I, Ġstanbul 1980, s. 158 1614 Nedim Ġpek, Rumeliden …s. 175 1615 Nedim Ġpek, age, s. 175 1616 Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit..‖agm, s. 201 1617 BOA, Ġ.DH., 1295/-1 /101803 298 kerestesi iâne yoluyla elde edilerek, inĢaat masrafları Hazine tarafından karĢılanmıĢtır. ve masraflar karĢılanmıĢtır1618. Karadağ'ın KolaĢin-i Bala kazasından gelen muhacirler ise Vulçıtrın karyesinde iskân edilmiĢ; arpa, mısır ve yulaf yardımında bulunulmuĢtur1619. TirgoviĢte'deki KolaĢin-Bala muhacirlerine de geçimlerini sağlamaları için arazi yardımı yapılmıĢtır1620. Ülgün muhacirlerinden 263 kiĢi ĠĢkodra‘ya yerleĢtirilmiĢ, ağaç kesme ve deniz nakliyatı iĢlerinde istihdam edilmiĢler, fakat ağaç kesiminin yasaklanmasıyla zor durumda kalmıĢlardır1621. Sonuçta ĠĢkodra‘daki ormanlık bölgelerde istihdam edilmeleri uygun görülmemiĢtir1622. Bu karĢılık bataklık halinde bulunan arazileri kurutarak oralarda ziraatle uğraĢabilmeleri için olanak sağlanmıĢtır1623. Karadağ hududunda bulunan Berane kasabasına yerleĢtirilen NikĢik muhacirleri daha sonra Ġstanbul‘daki semtlerde iskân edilmiĢlerdir.1624 Diğer taraftan, 252 Podgoriça muhaciri ise ĠĢkodra sınırında Hamidiye köyünü kurmuĢlardır.1625 Göç edenler sadece Müslümanlar değildir. Bunlar arasında Hristiyanlar da vardır. 144 hane Hıristiyan muhacir ĠĢkodra‘ya yakın bir nahiye civarına yerleĢtirilmiĢtir1626. Hristiyan halk da kıtlık ve ekonomik çıkmaz nedeniyle göç etmiĢtir1627. Hristiyanların göç ettikleri yerlerden birisi Sırbistan‘dır. Fakat Sırbistan‘la Karadağ arasında bulunan TaĢlıca ve Yenipazar Sancakları Osmanlı Devleti toprağıydı ve oradan transit geçebilmeleri, Osmanlı Devleti‘nin iznine bağlıydı. Karadağlılardan yaklaĢık iki bin hane, Sırbistan‘a göç için yollara dökülmüĢtür1628. Gerekli muameleler yapılarak 1629 pasaportlu pasaprotsuz bin üç yüz elli dört Karadağlının olaysız bir Ģekilde Sırbistan‘a 1618 BOA, DH.MKT, 1442 /66. BOA, DH.MKT, 1461 /90 BOA, DH.MKT, 1497/73 1620 BOA, DH.MUĠ, 93/3 1621 BOA, DH.MKT, 1492/94 1622 BOA, DH.MKT, 1545/23 1623 Nedim Ġpek, ―Balkanlar, Girit…‖agm, s. 201 1624 BOA, Ġ.HUS, 13/1310Z-14 1625 Nedim Ġpek, Rumeliden…s. 175 1626 BOA, Ġ.DH., 1210/94767 1627 John B. Allcock, "Montenegro." Encyclopædia Britannica Online, <http://www.britannica.com/ EBchecked/topic/390727/Montenegro>. E.t. 26 Sep. 2008. 1628 BOA, Y.PRK. ASK, 57/96 1629 BOA, Y.PRK.A, 5/46 1619 299 geçmesi sağlanmıĢtır.1630 Herhangi bir can kaybı ya da tatsız bir olayın yaĢanmaması ve yapılan insani muamele Sırbistan‘ın takdirini kazanmıĢ ve bu davranıĢ nedeniyle Sırbistan bir teĢekkür mektubu göndermiĢtir1631. C. MUHACĠRLER VE VAKIFLAR KARMA KOMĠSYONU 1878 Ekim ayında Sadrazam Saffet PaĢa, Prens Nikola‘ya yazdığı telgrafta Ülgün ve Bar‘ı boĢaltıp Aranvutluk‘a göç eden muhacirlerin durumunun içler acısı olduğunu belirterek; Karadağlıların, muhacirlerin mallarını paylaĢtığını söylemiĢ ve en kısa zamanda paylaĢılan bu malların sahiplerine geri verilmesini istemiĢtir. Ayrıca Muhacirlerin can ve mal güvenliğinin sağlanması temennisinde bulunmĢtur1632. Prens Nikola ise cevaben, bunun ancak Osmanlı Devleti ile Karadağ arasında yapılacak genel kapsamlı bir anlaĢmayla çözülebileceğini söylemiĢtir1633. meseleleriyle ilgili Karadağ Prensi‘yle görüĢülerek 1634 edilmiĢtir . Daha sonra Muhacirlerin durumu ve bu konuda iĢbirliği teklif Muhacirin ve Evkaf-ı Muhtelif Komisyonu adıyla bir komisyon oluĢturularak Karadağ‘da Müslümanların geride bıraktıkları vakıfları ve muhacirlerle ilgili sorunları tespit etmek için harekete geçilmiĢtir. Karadağ Devleti, bu komisyon için her ne kadar hudut tahdidi yapılıncaya kadar birisini görevlendirmeyi düĢünmediğini ifade etse de1635, bir müddet sonra komisyona Mösyö Dokoniç‘i memur etmiĢtir1636. Komisyona Osmanlı Devleti tarafından ise ġekib Bey komiser olarak görevlendirilmiĢtir.1637 Hatırlanacağı üzere Berlin AntlaĢması‘na göre, göç eden Müslümanlar, Karadağ‘daki arazileri ve mallarını koruyabileceklerdi. Bunun için Müslümanlar mallarını ya iltizama verecekler ya da geride kalan dost ve akrabaları kanalıyla idare etmek suretiyle mallarını muhafaza edebilme imkânına sahip olacaklardır1638. 1630 BOA, Y.PRK ASK, 59/123 BOA, Y.PRK EġA, 10/52 1632 Bilal N. ġimĢir, age, C.I, s. 657 1633 Bilal N. ġimĢir, age, C.I, s. 660 1634 BOA, Y.PRK.EġA, 3/41 1635 BOA, Y.A.HUS, 169/35 1636 BOA, Ġ.HR, 298/18854 1637 BOA, Ġ.HR, 284/17632 1638 Berlin Protokolleri Tercümesi, s. 261. Mesâil-i Mühimme-i Siyâsiyye s. 77. 1631 300 Ülgün‘den göç edenlerin mallarının bedelleri de akçe olarak ödenirken1639 Podgoriça muhacirlerinin Karadağ‘da bıraktıkları mülklerin bedelinin tespiti için Aralık 1881‘de oluĢturulan komisyon, bir rapor hazırlayarak tespit edilen emlak bedelinin 4 taksitte ödenebileceğini belirtmiĢtir. Mülk sahibi, tespit edilen bedeli kabul etmek zorunda olmadığı gibi, arzu ettiği bedel ödenene kadar mülkünde tasarruf edebilecektir1640. Muhacirlerin Karadağ‘daki mülklerine 1882‘de yapılan tespitte toplam 50 bin lira değer biçilmiĢtir1641. 1890‘da ise NikĢik muhacirlerinin Karadağ'da kalan arazi ve emlakinin hâsılatını belirlemek için bir komisyon oluĢturulmuĢtur. Bu komisyona Vulçıtrın Kaymakamı ġerif Efendi ve KolaĢin Kaymakamı Salih Efendi getirilmiĢtir1642. Muhacirlerin Karadağ‘da bıraktıkları mal varlıkları hak ettiği fiata satılmayıp çok ucuza gittiği iddia edilmiĢtir1643. Karadağlılarda muhacir emlakını alacak kadar para ve sermaye olmadığı için, fiatlar da düĢmüĢtür. Sonuçta Karadağ yönetimi arazileri genelde kendi istediği fiattan satmıĢtır1644. Temmuz 1886‘da da Ülgün muhacirlerinin Karadağ‘daki mallarını bir ay içinde satmaları için vekil tayin etmedikleri takdirde, satıĢ iĢleminin Karadağ hükûmeti tarafından gerçekleĢtirileceği söylenerek bir an evvel satılması istenmiĢtir1645. Diğer taraftan, herhangi bir sınır ihlali ve koyun gaspı hadisesi olduğunda, suçlular bulunup gaspedilen hayvanlar geri verilinceye kadar, muhacirlerin mallarının müsadere (açık artırma) yönetimiyle satılması kararı muhacirlerin mallarnı tehlikeye sokmuĢtur1646. 1890 yılında ise yol yapım çalıĢmalarına hız veren Karadağ Prensi Nikola‘nın, Ülgün‘den sınırdaki ġengirek karyesine kadar uzanacak yolun geçeceği güzargâh ĠĢkodra‘ya hicret eden Ülgün muhacirlerinin arazilerinden geçtiği için Ülgün muhacirlerinden arazileri nisbetinde para talep etmesi 1647 ĢaĢkınlıkla karĢılanmıĢtır. 1639 BOA,Y.PRK.ASK, 5/45 Temizer, age, s. 84 1641 ġimĢir, age, C. III, s. 448. Temizer, age, s. 84. 1642 BOA, DH.MKT, 1696 /8 1643 BOA, Y.E.E., 46 /46 1644 ġimĢir, age, C. III, s. 405-406, 688 1645 Temizer, age, s. 85, 1646 BOA, Y.E.E, 46/40 1647 BOA, DH.MKT, 1715/106 1640 301 1885 yılına gelindiğinde Karadağ, tahrip edilen ve yağmalanan muhacir emlakını, yapılan eylemin anlaĢmaya aykırı olması münasebetiyle tazmini yoluna gitmiĢtir1648. Ayrıca memleketlerine geri dönmek isteyen muhacirlerin bir kısmının mallarını Karadağ Prensi ganimet olarak askerlerine dağıtmıĢtı. Muhacirlerin tekrar geri dönmelerini beklemeyen Nikola, zor durumda kalmıĢtır. Diplomatik giriĢimler sonucunda Prens Nikola muhacirlerin geri dönmelerini kabul etmiĢse de1649 Muhacirlerin bir kısmı geri dönmek yerine Karadağ‘da kalan arazilerine karĢılık Osmanlı Devleti‘nden arazi talep etmiĢlerdir1650. Örneğin Gusinye‘de yaĢayan iki kabileye (Kolonya ve Receb Ağik?) Karadağ‘da kalan arazilerine karĢılık, 40 hanelik çiftlik, devlet tarafından sahibinden satın alınarak verilmiĢtir1651. D. MUHACĠR BORÇLARI ĠÇĠN KOMĠSYON TEġKĠLĠ Karadağ hükûmeti ile 14 Temmuz 1884‘te göçmenlerin sorunlarıyla ilgili bir anlaĢma yapılmıĢtı1652. 8 maddeden oluĢan bu anlaĢmada Ģu Ģekildedir: 1. Karadağ‘a bırakılan yerlerden göç etmiĢ olanların istekleriyle ilgi iddiaları incelemek üzere Türk- Karadağ karma komisonu kurulacak. 2. OluĢturulacak olan komisyon Podgroiça‘da iĢe baĢlayacak. 3. Komisyon, yaptırım gücü olan kararlar alacak. 4. Toplakların iĢletim Ģartları incelenecek, toprak iĢçileri bu Ģarlara riayet ettirilecek. 5. Osmanlı vatandaĢı göçmenler ile Karadağlılar arasında olabilecek ihtilaflardan yalnız Karadağ mahkemeleri yetkili olacak. 6. Borçlarını ödeyebilmeleri için borçlu göçmenlere belli bir mühlet tanınacak. 7. Borcunu ödeyemeyen göçmenlere ait emlaklar açık artırmaya tâbi tutulacak. Karadağ Karma Komisyonu 11 Ağustos 1884‘te Podgoriça‘da görevine baĢlamıĢtır1653. Muhacirlerden bazılarının Karadağlılara olan borçlarının tahsili için 1648 ġimĢir, age, C. III , s. 689 Nedim Ġpek, agm, s. 201 1650 DerviĢ Havrik isimli Ģahıs, Karadağ‘da kalan arazisine karĢılık ĠĢkodra‘da arazi istemiĢtir. BOA, Y.PRK.AZJ, 11/11 Podgoriçalı Mustafa Ağa ise Podgoriça‘da kalan arazisine karĢılık Ġskenderiye kazasında bulunan Peltoye Köyü‘ndeki Gedik tımarını istemiĢtir. BOA, Y.MTV, 30/55 1651 BOA, TFR.I.KV.,148/14736, 17/L /1324 (Hicrî). 1652 ġimĢir, age, C.II, s.612-613. Temizer, age, s. 97 1649 302 Karadağ, muhacirlerin arazilerini satıĢa çıkarmıĢtır. Borcu olan muhacirlerin borçlarını iki ay içinde ödemesi gerektiği uyarısında bulunarak1654 Karadağ‘da mahkemeye gelmeyenlerin borçlarına mahsuben mallarına el konulacağı bildirilmiĢtir1655. SatıĢta önceliği boçlu olan muhacirlerin arazilerine veren Karadağ, özellikle bu arazileri çok ucuza sattığı iddia edilmiĢtir1656. Bu borç davaları ancak ortak bir komisyon tarafından1657 halledilebilirdi. ĠĢkodra vilâyeti, böyle bir komisyon kurulmasında ısrar etmiĢ ve çalıĢmalar baĢlatılmıĢtır1658. Bu esnada Karadağ, 1887‘de borçların ödenmesi için muhacirlerin geride bıraktığı malların satılması ve borçlarına da faiz uygulanması yoluna gitmiĢtir. Hâriciye Nezâreti tarafından Karadağ‘ın bu teĢebbüsü çok ağır bulunmuĢ ve uygulamada esneklik gösterilmesi ve hafifletilmesi yönünde istekte bulunulmuĢsa da, nihai bir anlaĢmaya varılamamıĢtır1659. Mukavelenâme taslağında bazı maddelerde değiĢiklik yapılarak1660 tekrar görüĢmeler yapılmıĢ, Çetine Sefâret-i Seniyyesi ile Karadağ arasında düzenlenen mukavelenâmeyi Karadağ Prensi 15 Mart 1888‘de kabul etmiĢtir1661. Mukavele gereği oluĢturulan bu komisyona Korfu ġehbenderhanesi Ġmamı Resul Efendi memur edilmiĢtir1662. E. NĠKOLA‟NIN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI NikĢik‘in Karadağ‘a verilmesi nedeniyle 1877‘de büyük bir göç baĢlamıĢtı. Kaynaklara göre NikĢik‘te 410 Müslüman ailenin 391‘i Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmıĢtır. Buna rağmen Prens Nikola, Balkanlar‘da dinî bakımdan en hoĢgörülü hükümdar olarak anılmaktadır1663. 1653 ġimĢir, age, C. III , s. 549-550 Temizer, age, s. 85 1655 ġimĢir, age, C. III , s. 597-598-603 1656 BOA, Y.E.E, 46 /46 1657 BOA, DH.MKT, 1414/112 1658 BOA, DH.MKT, 1452/105 1659 BOA, DH.MKT, 1470/16 1660 BOA, DH.MKT, 1487/34 1661 BOA, DH.MKT, 1494/105 1662 BOA, DH.MKT, 1495 /98. BOA, DH.MKT, 1499/63 1663 ġerbo Rastoder, ―Karadağ‘dan Müslüman Göçleri‖ Muhacirlerin Ġzinde, Derleyen: Hayri KolaĢinli, Lotus Yayınları, Ankara 2004, s. 88. 1654 303 a. Nikola‟nın Hersek Halkına Bildirisi Prens Nikola‘nın Müslümanlara karĢı tutumunu Haziran 1876‘da yayınladığı ―Hersek Halkına Ġlan‖ isimli bildiriyle daha iyi anlamaktayız: ― Özgür Hersek‘te özgürce yaĢayacaksınız. Kanun burada herkes için aynı, herkes için âdil olacak. Dininizin kutsallığı kabul edilecek ve ona hiç kimse dokunmayacak. Bunu sizlere ben garanti ediyorum. Sizlerin dinine mensup olup da, benim adaletime size karĢı sevgime Ģahit olan, memleketimin ve benim Ģahsımda her zaman kardeĢlik bulan, yardım ve niĢanlar alan, yüzlerce insana sesleniyorum. Siz ey Muhammedîler! Sizleri, kanlarınızın aynı olduğu Hristiyan kardeĢlerinize karĢı silah kaldırmamaya davet ediyorum. Hristiyan kardeĢlerinize, ortak düĢmanımız olan Osmanlılara karĢı mücadelelerinde yardım edemiyorsanız bile, en azından sakin bir Ģekilde yerlerinizde kalmaya davet ediyorum. Böyle davrandığınız takdirde canlarınız ve mallarınız her türlü tehdit ve salrıdıya karĢı güvende olacak. Aksi takdirde; yani barıĢı değil de savaĢı tercih ederseniz, içimdeki üzüntüye rağmen size düĢmana karĢı göstertiğim muameleyi uygulayacağım1664.‖ Müslüman nüfusu ülkede tutmak isteyen Nikola, 18 Kasım 1880‘de Müslüman göçmenlere, aralarında siyasi suçluların, vatana ihanetle ve düĢman ajanlığıyla suçlanan insanların da bulunduğu bütün Müslüman göçmenlere genel af ilân etmiĢtir. Nikola, Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ Devleti bağımsızlığını kazanınca ülkeden Bosna‘ya doğru göç eden Karadağ Müslümanlarına bir bildiri yayınlayarak Müslümanların göç etmesini engellemeye çalıĢmıĢtır1665. Bilindiği gibi, KolaĢin, Berlin AntlaĢması kararlarıyla Karadağ‘a bırakılan yerlerden biridir. 4 Ekim 1878‘de teslim edilen KolaĢin‘den göçen Müslümanlar‘ın bir kısmı, Nikola‘nın 13 Temmuz 1881 tarihli ―Göç Eden Karadağ Müslümanlarına İlân‖ı yayınlamasıyla geri dönmüĢtür1666. Prens Nikola, muhacirlerin geri dönmesini sağlamak için onların Karadağ‘da el konulan malarınının iade edileceğini, ayrıca, can ve mal güvenliklerinin sağlanacağını söyleyerek altı aylık bir süre tanımıĢtır1667. Fakat Prens Nikola‘nın insiyatifi dıĢında geliĢen hadiseler Prens Nikola istemese dahi bir takım zorlamalara ve yıldırmalara 1664 ġerbo Rastoder, agm, s. 88. Ayrıca söz konusu beyanname için bkz. Nikola Petroviç, Politiçki Spisi, Cetinje-Titograd 1989, s. 144 1665 ġerbo Rastoder, agm, s. 90 1666 ġerbo Rastoder, agm, s. 91 1667 BOA, HR SYS, 424/19. Temizer, age, s. 97 304 sebebiyet vermiĢ ve göç kaçınılmaz olmuĢtur. Bunun üzerine Karadağ Prensi, Osmanlı Devleti‘ne yönelik göçü engelleyebilmek için Sultan II. Abdülhamid‘den yardım istemiĢtir1668. b. Muhacirlerin Karadağ‟a Geri Dönmeleri Daha önce 1875 Hersek Ġsyanı‘ndan kaçarak Karadağ‘a göç eden Hıristiyanlar vardı. Bunlar bir müddet sonra memnuniyetsizliklerini arz etmeye baĢlamıĢlardır. Mallarını Karadağ‘daki çetelere kaptıran Hersekli Hıristiyanlar, sefalet içine düĢmüĢ, onda ikisi çetelere yönelmeye baĢlamıĢlardır1669. Muhacirin Komisyonu, böyle hadiselere meydan vermemek ve Karadağ‘a olası bir göçü engellemek için bazı kararlar almıĢtır. Karadağ‘a iltica edip de Osmanlı tabiiyyetini terk edenlerin kanuni haklarının da kaybolması anlamına geldiğine yönelik bir karar almıĢtır1670. Bu kararla, Karadağ‘a yapılan göç engellenmeye çalıĢılmıĢtır. Karadağ‘a yapılan göçlerde emlak ve temettuat vergisi ile bedel-i askeriyeye zam yapılacağı söylentileri de etkili olmuĢtur. Örneğin KolaĢin Hıristiyanlarından iki hane bunu bahane ederek Karadağ Kumandanı Lazar'ın da teĢvik etmesiyle Karadağ'a göç etmiĢlerdir1671. Fakat Karadağ Hâriciye Nâzırı, KolaĢin Hıristiyanlarının yeni vergilerden dolayı Karadağ'a göç ettiğini ve kendilerinin ahâliyi göçe teĢvik için herhangi bir telkinlerinin söz konusu olmadığını söylemiĢtir1672. Osmanlı Devleti ise vergilerin ―emsalinden aĢağı seviyede‖ olduğunu göçlerin Komutan Lazar‘ın teĢvikinden kaynaklandığını iddia etmiĢtir1673. Karadağ‘dan Osmanlı Devleti‘ne göç edip sınırda iskân edilenlenler de zaman zaman kıtlık ve açlık nedeniyle göçle karĢı karĢıya kaldıkları görülmektedir. 7 Ekim 1878‘de bir grup muhacir Ġngiltere‘nin ĠĢkodra Konsolosu Kirby Green‘e gönderikleri mektupta ĠĢkodra‘da çok zor durumda olduklarını, içlerinden 249 kiĢinin açlıktan 1668 BOA, Y.PRK.TKM, 45 /11 Naci ġahin, ―XIX. Yüzyıl Sonrasında Anadoluya Yapılan Göç Hareketleri ve Anadolu Coğrafyasındaki Sosyo-Kültürel Etkileri‖, AKÜ Sosyal Bilimler Dergisi, C. VIII, S. 1, Haziran 2006, s.68. 1670 BOA, Y.PRK.DH, 2/41. 1671 BOA, DH.MKT, 1503/26. 1672 BOA, DH.MKT, 1518/92. 1673 BOA, DH.MKT, 1553/8. 1669 305 öldüğünü ve kendileri için çok büyük bir acı olsa da artık kendi topraklarına dönüp arazilerinde çalıĢmak istediklerini ve kendilerine aracı olmalarını istediklerini bildiren bir mektup yazmıĢlardır1674. Doğup büyüdüğü toprakları terk etmenin kolay almadığını ve çok büyük sıkıntılar yaĢandığını gören Müslüman mühacirler, bir müddet sonra civar vilâyetlerden Karadağ‘a göç etmiĢlerdir. Karadağ Prensi‘nin masrafları karĢılaması pek mümkün gözükmüyordu. Bu nedenle Osmanlı Devleti tarafından muhacirlerin ihtiyaçlarını karĢılamak için1675 Karadağ hükûmetine verilmek üzere Osmanlı Bankası aracılığıyla Çetine Sefâretine para gönderilmiĢtir1676. Yıllık 400 lira Karadağ‘daki Bosna Hersekli Müslüman muhacirlerin masrafları için verilmiĢtir. Fakat 1896 ve 1897 yıllarında söz konusu miktarın verilememesi Prens Nikola‘yı rahatsız etmiĢ ve Ģikâyette bulunmuĢtur1677. Daha sonra aksaklık giderilmiĢ ve gerekli meblağ her sene düzenli olarak ödenmeye devam etmiĢtir1678. 1909 yılında da Karadağ Prensi‘nin davet etmesi üzerine Hersek ahâlisinden 100‘den fazla kiĢi Çetine'ye gelmiĢlerdir. Müslüman muhacirler hususunda Ġngiltere, Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a ―maddi ve manevi‖ desteğini sürdürmesini istemiĢti1679. Karadağ Prensi, Müslüman halkın göç etmesinin olumsuzluklarıyla yüzleĢmek istemiyordu. Müslüman halk göç etmeden önce arazilerinde tarımla uğraĢıyorlar ve arazileri iĢliyordu1680. Fakat Müslümanlar göç etmek zorunda kalınca en verimli araziler âdeta boĢ kalmıĢ, ülkenin ekonomisi de olumsuz etkilenmiĢtir. Ekonomik dengenin sağlanması için de muhacirlerin yerlerine dönemesinde çok büyük yarar vardır. Son olarak Ģunu ifade etmeliyiz ki, Prens Nikola‘nın ve halkının ilk bağımsız olduğu yıllarda müslümanlara karĢı tutumuyla ilerleyen yıllardaki tutumları değiĢiklik arzetmektedir. Kapalı bir toplumdan açık bir topluma dönüĢüm sancıları çeken Karadağ 1674 Bilal N. ġimĢir, age, C. I. s. 642-643 BOA, A.MKT.MHM, 602/11 1676 BOA, DH.MKT, 280 /10 1677 BOA, Y.A.HUS, 380 /11 1678 BOA, A.MKT.MHM, 604/4. BOA, Ġ.HUS, 109/1321C-147. BOA, Ġ.HR, 397/1323Ca-21. Bu miktar geriye göç edenlerin sayısındaki azalmaya çoğalmaya göre farklılık arzetmektedir. Abidin Temizer bu miktarın 1900‘lü yılların baĢlarında 34bin, 1909 yılında ise 29.100 kuruĢ olduğunu arĢiv belgelerine dayanarak söylemektedir. Bkz. Abidin Temizer, age, s. 96 1679 BOA, Y.E.E, 42/138 1680 Michael Palairet, age, s. 212-213 1675 306 toplumu, devlet olduktan sonra Nikola ve Abdülhamid‘in iyi iliĢkilerinin bir meyvesi olarak farklı dinlere farklı kültürlere ve inanıĢları daha ılımlı bakmaya baĢlamıĢtır. F. OSMANLI DEVLETĠ‟NĠN GÖÇÜ DURDURMA ÇABALARI Nikola muhacirlerin geri dönmeleri için gayret sarfederken, Osmanlı Devleti, Karadağ‘a göçü önlemek için birtakım teĢviklerde bulunmuĢtur. Kosova'ya bağlı olan Berana kazası genelde Hıristiyanların yaĢadığı bir yerdir ve Karadağ sınırında bulunmaktadır. Olası bir vergi zammının bölgede uygulanmasının bazı sakıncalar doğuracağı ve Karadağ‘a firar etmelerine neden olacağı endiĢesiyle bu bölge vergi zammından ve askerlik bedeline getirilecek zamdan muaf tutulmuĢtur1681. Alınan önlemlere rağmen Berane‘dem Karadağ'a göçler söz konusu olmuĢtur1682. Hıristiyanlardan Karadağ‘a ve Sırbistan‘a göç edenlere geri dönmeleri için birtakım kolaylıklar sağlanmıĢ ve açık kapı bırakılmıĢtır. Buna göre, göç edenler, vatandaĢlığını değiĢtirmeden geri dönmeleri halinde, hane ve tarlalarına tekrar kavuĢabileceklerdir. Ayrıca, geri dönenlerin, birikmiĢ askerlik bedeli borçlarının hepsinin affedileceği belirtimiĢ1683 ama mallarını 5 yıl süreyle satmaları yasaklanmıĢtır1684. Karadağ‘a firar eden Hıristiyanlar, Sultan II. Abdülhamid tarafından affedildikleri haberini alınca teslim olmaya baĢlamıĢ ve çağrıya olumlu yanıt vermiĢlerdi1685. Karadağ muhacirlerine getirilen askerlik muafiyeti de zaten mallarından ve yurtlarından olan Müslüman halkı bir nebze olsun rahatlatabilmiĢtir. Podgoriça, ĠĢboz ve Zabljak kazalarından hicret edenlere askerlikten muafiyet getirilerek bu muafiyet bir sisteme oturtulmuĢtur1686. Diğer taraftan, Tuz'a tâbi olan DinoĢa ve Vilodina karyelerinde iskân edilen muhacirlerin kıtlık nedeniyle baĢka yerlere gitmeleri ihtimali artmıĢtı. Bu göçün önüne geçmek için gerekli olan mısırın bir an evvel gönderilmesine karar verilmiĢtir1687. 1681 BOA, DH.MKT, 1505 /103 BOA, DH.MUĠ, 64/-1 /22 1683 BOA, Ġ.M.M.S, 107/4580 1684 BOA, Y.PRK. BġK, 22/85 1685 BOA, Y.MTV, 246 /44 1686 BOA, Y.PRK.ASK, 57/74 1687 BOA, DH.MKT, 1563 /78 1682 307 Fakat bütün bu çabalara rağmen sonunda Karadağ‘a dönmeye karar veren muhacirler ile ilgili olarak bu kez arazilerini sahiplenen ve ―ganimet‖ bilip iĢleten Karadağlıları razı etmek meselesi ortaya çıkmıĢtır. Muhacirlerin arazilerindeki Karadağlılar, bu nedenle muhacirlerin dönmelerini istememiĢler ve sorun çıkartmıĢlardır1688. 1688 B. N. ġimĢir, age, C.III, s. 498-499 308 SONUÇ Balkanlarda küçük ve dağlık bir ülke olan ve bugün bağımsız olarak devletler platformunda yerini alan Karadağ, tarihte Osmanlı Devleti ile iliĢkileri 14. yy‘a kadar dayanmaktadır. 15. yüzyılda gerçekleĢtirilen Karadağ üzerindeki Osmanlı hâkimiyeti, bir müddet sonra sadece kâğıt üzerinde hâkimiyet Ģeklini almıĢtır. Zira Osmanlı Devleti‘nin Karadağ‘a tam anlamıyla hâkim olamadığı, bir gerçektir. Gerek dağlık ve verimsiz araziler gerekse ekonomik yapı itibarıyla de zayıf olan Karadağ, fetih hareketleri için çok câzip bir yer olmamıĢtır. Ayrıca, Karadağ halkının savaĢçı kimliği ve herhangi bir otoriteyi kabul etmeyiĢi, onları Osmanlı Devleti‘ne karĢı koyabilir hâle getirmiĢtir. 1696 yılından itibaren Karadağ‘da Petroviç hanedanlığı yönetimi eline almıĢtır. 1918 yılına kadar yönetimi elinde bulunduracak olan bu hanedanlıkta liderliğin, II. Danilo dönemine kadar, Prens-Bishop (Vladika) tabir edilen dini liderlerin evlenmeme adetlerine bağlı olarak, babadan oğula değil, amcadan yeğene ya da, amca torununa Ģeklinde geçtiği görülmüĢtür. II. Danilo‘nun bu geleneği bozarak laik bir sistem kurması ve evlenmesi, amcadan yeğene geçme adetini bozmaya yetmemiĢtir. Zira sadece bir kız çocuğu olan Danilo, ölümünün ardındna yerini yeğeni Nikola‘ya bırakmıĢtır. 19. yy‘dan itibaren Batı‘nın ilgisini çekmeye baĢlayan Karadağ, özellikle Panslavik siyaset güden Rusya‘yla dirsek temasına geçerek onların koruyuculuğuna girmiĢtir. Rusya‘nın, Küçük Kaynarca AntlaĢması‘ndan sonra Ortadoksların koruyuculuğunu üstlenmesi, Karadağ‘ı Rusya‘ya Balkanlar‘daki biraz daha yaklaĢtırmıĢtır. Rusya‘nın Panslavik hedeflerine çok uygun hareket eden Karadağ, gerek Fransız Ġhtilâli ve gerekse Panslavik etkiler nedeniyle tam bağımsızlık düĢüncesini benimsemeye baĢlamıĢtır. 1838, 1853, 1858, 1862‘de Osmanlı Devleti aleyhinde isyana kalkıĢan Karadağlılar, bu isyanlarla, bağımsızlık isteklerini güçlendirmiĢlerdir. Bağımsızlığa o kadar kilitlenmiĢlerdir ki Tanzimat Dönemi‘nde özerklik teklif edilmesine rağmen kabul etmemiĢlerdir. 309 1860 yılında Karadağ‘ın baĢına geçen I. Nikola, o zamana kadar kabile anlayıĢıyla yönetilen Karadağ‘ı modernleĢtirme yönünde çok büyük adımlar atmıĢtır. Batıda aldığı eğitim ve dünya görüĢüyle kendinden öncekilere nazaran fevkalade açık görüĢlü ve Batı yanlısı bir kiĢilik profili ortaya koymuĢtur. Kabile tarzı yönetim ve klan anlayıĢından ülkesini sıyırarak Karadağ‘da toplumsal bir dönüĢüm gerçekleĢtire Nikola, barıĢçıl tarzıyla da dikkatleri çekmiĢtir. Kızlarını Ġtalya, Rusya, Sırbistan gibi kraliyet aileleriyle evlendirirken, Avrupa‘nın ―kayınbabası‖ sıfatını alan Nikola, bu Ģekilde, devletlerin ilgi odağı olmuĢ ve uluslararası arenada ve kurtlar sofrasında kendisine yer bulabilmiĢtir. 1875 Hersek Ġsyanı‘ndaki rolüyle bağımsızlığa doğru ilerleyen Karadağ için 1875 Hersek Ġsyanı, bir dönüm noktasıdır denebilir. Zira, bu isyana verdikleri destek ve ardından 1876‘da Sıbistan‘la ittfak yaparak Osmanlı Devleti‘yle savaĢa girmeleri Avrupalı Devletleri harekete gerçirmiĢtir. Böylelikle, Büyük Devletler Osmanlı Devleti‘ni Balkalar‘da birtakım reformlara zorlarken, onun, Karadağ‘ın bağımsızlığını kabul etmesini istemiĢlerdir. Osmanlı Devleti, Büyük Devletlerin tekliflerinin ve Karadağ‘a bırakılması öngörülen toprak parçasının kabul edilemez olduğunu söyleyince ipler kopmuĢ ve Osmanlı-Rus SavaĢı baĢlamıĢtır. Karadağ, ardından Sırbistan‘ın da Rusya lehine giriĢtiği savaĢta Osmanlı Devleti büyük yara almıĢ ve yenilgiye uğramıĢtır. Önce Ayastefanos, sonra Berlin AntlaĢması ile Osmanlı Devleti tarihinin en ağır antlaĢmalarını imzalamak zorunda kalmıĢtır. Berlin AntlaĢması, Osmanlı Devleti için menfi anlamda bir dönüm noktası olurken, Karadağ için gayet olumlu bir durum teĢkil etmiĢtir. Karadağ bu antlaĢmayla, bağımsızlığını kazanmasının yanında, topraklarını iki katına çıkarmıĢ ve Osmanlı Devleti ile diplomatik ikiĢkiler de resmen baĢlamıĢtır. Osmanlı Devleti‘nde 1876‘da baĢa geçen II. Abdülhamid ve Karadağ‘da 18 yıldır hüküm süren Nikola‘nın aralarındaki dostluk daha Çetine‘ye ilk Osmanlı Elçisinin gönderilmesiyle baĢlamıĢtır. Abdülhamid, Karadağ Prensi‘ni Balkanlar‘daki aleyhte oluĢumlardan çekmek, Arnavutluk sınırındaki çatıĢmalara son vermek ve Balkanlarda dengeyi kurmak için iyi niyetli giriĢimlerde bulunmuĢtur. Böylece dıĢ politikasında uyguladığı dostluk siyasetiyle Osmanlı Devleti‘ni savaĢtan uzak tutmuĢ, Balkanlar‘da olası bir Slav birliğini de engellemeyi baĢarmıĢtır. 310 Tarihten gelen öfkeleriyle yoğrulan Karadağlıların, Osmanlı Devleti‘ne karĢı bakıĢ açıları pek iyi sayılmazdı. Bunun da nedenleri Karadağ‘ın içe kapanık yapısı, dıĢ dünyayla iletiĢiminin olmayıĢıydı. Ayrıca, kabile anlayıĢının ve klan sisteminin hüküm sürdüğü ve çok katı ve merhametsiz savaĢ anlayıĢlarının olduğu toplumlarda ve farklı bir onur anlayıĢının olduğu toplumlarda böyle bir öfkenin var olması garipsenemez. Diğer taraftan, Osmanlı Devleti tebaası olan Arnavutlarla Karadağlılar kabile toplumu anlayıĢı noktasında benzeĢmekteydiler. Zaten genelde sorunlar Arnavutların ve Karadağlıların toplum yapısından kaynaklanmaktaydı. Abdülhamid ve Nikola, kurdukları diyalogla, aĢılmaz gibi gözüken engelleri aĢmayı bilmiĢlerdir. Ġki devlet arasında ufak sınır çatıĢmalarının hâricinde , 1878‘den 1909‘a yani Abdülhamid‘in tahttan iniĢine kadar herhangi bir savaĢ meydana gelmemiĢtir. Arnavutlarla Karadağlılar arasındaki sınır çatıĢmalarının nedenini, Berlin AntlaĢması‘ndan sonra Karadağ‘ın Arnavut topraklarına doğru geniĢlemesinin ve Osmanlı Devleti‘nin buna göz yummasının Arnavutlar üzerinde oluĢturduğu kırgınlıkta arayabiliriz. Normalde sorun diye görmeyeceğimiz hususlar onur/ savaĢçılık/ klancılık/aile kavramlarıyla içi doldurularak sınırda sorun hâline gelmiĢtir. Otlak sorunu, hırsızlık, ot biçme, balık avlama gibi hususlar yeni çizilen sınırlarla birlikte gelen sorunlardı. Aslında küçük sorunlar olmasına rağmen, bölge halkının sosyo kültürel yapısı ve iki tarafın da dirençli tutumu nedeniyle en ufak meseleler büyütülmüĢtü. Tam bu noktada krizleri aĢma anlamında Nikola ile Abdülhamid‘in paratoner vazifesi gördüğü müĢahede edilmektedir. AĢılamayan bir kriz Nikola‘nın Abdülhamid‘e çektiği bir telgrafla ya da mesajla aĢılabilmiĢtir. Abdülhamid‘in sorunları çözmedeki baĢarısı ve mahareti burada da kendini göstermiĢtir. ÇatıĢan kesimleri onure etme, onlara niĢanlar vererek inatlarından vazgeçirme gibi yöntemler kullanan Abdülhamid, onların gönlünü hoĢ tutmaya çalıĢmıĢtır. Bilindiği gibi, Arnavutların sözüne itibar ettiği tek kiĢi olan Abdülhamid, özellikle Arnavutluk‘un kuzey kesimlerinde Karadağ sınırında yaĢayan, Osmanlı hükûmetini bile tanımayan Kigalar tarafından, sayılıyor ve tanınıyordu. Her ne kadar devlet politikaları devamlılık arzetse de hükümdarların Ģahsi çabaları gayretleri ve yönetimde gösterdikleri baĢarı, iliĢkilerin düzeyinde çok etkilidir. KiĢisel dostlukların dıĢ politikaya olumlu yansımaları muhakkak ki küçümsenmeyecek 311 bir durumdur. Bu bağlamda Abdülhamid ile Nikola, iki devlet arasındaki problemleri çözmede kolaylaĢtırıcı bir unsur olmuĢtur. Kurdukları sıkı dostluk sayesinde olaylara çözümsel olarak yaklaĢabilmiĢlerdir. Bu dostluk, Abdülhamid‘in Nikola‘ya, yat, yalı, at gibi çok değerli hediyeler göndermesi, para yardımı yapması ve onun ailesine gösterdiği yakın ilgi sayesinde olmuĢtur. Özel günlerinde Nikola‘yı yalnız bırakmayan Abdülhamid‘in, çocuklarının düğünlerinde gönderdiği mesajlar, hediyeler, yılbaĢı tebrikleri ile Nikola‘ya ―Mutlu gününde yanındayım.‖ mesajı verdiği görülmektedir. Abdülhamid, Nikola‘yı acı gününde de yalnız bırakmamıĢ, bir yakını, çocuğu, kayınvalidesi ya da bir akrabasının vefatı durumunda taziyelerini bildirmiĢ, üzüntüsünü paylaĢmıĢtır. Hastalandığında doktor göndermiĢ ve hastalığı nedeniyle Fransa‘ya gitmek istediğinde Çetine Elçisi vasıtasıyla onun yanında olmuĢtur. Nikola‘nın da bu jestlere aynı nezaketle karĢılık vediği görülmüĢtür. O da dinî bayramlarda, doğum günlerinde Abdülhamid‘e tebriklerini iletmiĢtir. Doğal felâket durumunda da birbirlerinin yanında olmaları, Karadağ-Osmanlı yakınlaĢmasına vesile teĢkil etmiĢtir. Abdülhamid‘in onuruna Çetine‘de yapılan doğum günü kutlamaları ise kelimenin tam anlamıyla bir dostluk göstergesidir. Podgoriça‘da Müslümanlar için inĢa edilen okulun açılıĢını yapan Prens Nikola‘nın oğlu Mirko‘nun, aynı zamanda, Abdülhamid‘in ve bütün Ġslâm âleminin âdeta bir seferberlik ilân ederek yapmaya çalıĢtığı Hicaz Demiryolu‘na bağıĢ yapması da Osmanlı-Karadağ yakınlaĢmasına katkı sağlamıĢtır. Bu, bize, iki devlet liderinin kiĢisel diyalog ve dostluk iliĢkileriyle savaĢı önleme, barıĢ atmosferi oluĢturma yönünde çok etkili bir siyaset yaptıklarını göstermektedir. Abdülhamid ve Nikola‘nın dostluğunun Karadağ-Osmanlı siyasetine olumlu yansımaları muhakkak ki olmuĢtur. Lâkin, bu etkiler, hem Abdülhamid‘e hem de Karadağ Prensine karĢı, kendi içlerinde oluĢan muhalefetin (Genç Türkler ve Genç Karadağlılar) eleĢtiri oklarını üzerlerine çevirmeleri nedeniyle engellenmiĢtir. Önce Abdülhamid‘in tahttan inmesi ve ardından Ġttithat ve Terakki hükûmetinin dıĢ politikada yaptığı geri dönülmez hatalar, iliĢkileri gittikçe bozmuĢtur. Jön Türklerin, II. MeĢrutiyet‘in ilânında desteklerini istedikleri Arnavutlar, umduklarını bulamadıkları ve hayal kırıklığı yaĢadıkları için Abdülhamid dönemini arar hâle gelmiĢlerdir. 312 Prens Nikola‘ya tepkiler ve muhalefet nitelik açısından Abdülhamid‘e yapılan muhalefet ve suçlamalardan farksızdı. Abdülhamid‘in muhalifleri gibi Nikola‘nın muhalifleri de bizzat kendi elleriyle yurtdıĢına okumaya gönderdiği talebelerden çıkmıĢtır. Nikola da tıpkı Abdülhamid gibi baskıcılık ve yasakçılıkla suçlanmıĢtır. II. MeĢrutiyetin ilanından kısa bir süre sonra Arnavut isyanları patlak vermiĢ ve bu da Karadağ‘ı olumsuz etkilemiĢtir. Avusturya‘nınsa MeĢrutiyet‘in ilânıyla birlikte Bosna Hersek‘i iĢgali Karadağ‘a ikinci bir darbe niteliğindedir. ‗Kilise Meselesi‘nin Ġttihatçılar tarafından halledilmesi, Balkanlar‘da Osmanlı Devleti‘ne karĢı oluĢturulabilecek bir birliğin ve ittifakın önündeki engelin kaldırılması anlamını taĢımıĢtır. Ardından, çok geçmeden birleĢen Balkan Devletleri, Balkan SavaĢlarını baĢlatmıĢlardır. Böylece Osmanlı-Karadağ iliĢkileri son bulmuĢtur. 313 KAYNAKÇA A. ARġĠV BELGELERĠ Sadaret Âmedî Kalemi Belgeleri (A.AMD), Sadaret Mektubî Kalemi: Nezaret ve Devâir YazıĢmalarına Ait Belgeler (A.MKT.NZD), Umum Vilayet YazıĢmalarına Ait Belgeler (A.MKT.UM) Cevdet Askeriye (C.AS) Dahiliye: Dahiliye Emniyeti Umûmiye Tahrîrat Kalemi Belgeleri (DH.EUM.THR) Dahiliye Mektub-u Kalemi (DH.MKT), Dahiliye Nezareti Muhâberât-ı Umûmiye Ġdaresi Belgeleri (DH.MUĠ), Hatt-ı Hümayûn Tasnifi (HAT) Hariciye: Hariciye Nezareti Mektubî Kalemi Belgeleri (HR.MKT),Hariciye Nezareti Siyasi Kısım (HR.SYS), Hariciye Nezareti Tercüme Odası (HR.TO), Hariciye Nezareti ĠstiĢare Odası (HR.HMġ.ĠġO) İradeler: Ġradeler Askeri (Ġ.AS), Ġradeler Bahriye (Ġ.BH), Ġradeler Dahiliye (Ġ.DH), Ġradeler Hariciye ( Ġ.HR), Ġradeler Hususi (Ġ.HUS), Ġradeler Maarif Ġ.MF), Ġradeler Maliye (Ġ.ML), Ġradeler Meclis-i Mahsus (Ġ.MMS), Ġradeler Yunanistan (Ġ.MTZ.GR), Ġradeler Rüsumat (Ġ.RSM), Ġradeler ġurayı Devlet (Ġ.ġD), Ġradeler Taltifat (Ġ.TAL), Ġradeler Dosya Usulü (Ġ.DUĠT), Ġradeler Ġlmiye (Ġ.ĠLM), Ġradeler Telgraf ve Posta ( Ġ.PT) Maarif Nezareti Mektub-u Kalemi (MF.MKT) Meclis-i Vükelâ Mazbataları (MV) TeftiĢat-ı Rumeli Evrâkı Rumeli MüfettiĢliği Kosova Evrakı (TFR.I.KV) TaĢra Evrakı Bosna MüfettiĢliği Evrakı (TġR.BN.M). Yıldız Esas Evrâkı (YEE). Yıldız Mütenevvî Maruzat Evrakı (Y.MTV), Yıldız Sadaret: Hususî Maruzat Evrakı (YA.HUS), Resmî Maruzat Evrakı (YA.RES), 314 Yıldız Perakende Evrakı: Mabeyn BaĢkitabeti (Y.PRK.BġK), Askerî Maruzat (Y.PRK.ASK), Yıldız Sadaret (Y.PRK.A), Arzuhal Ve Jurnaller (YPRK.AZJ), Elçilik-ġehbenderlik ve AtaĢemiliterlik (Y.PRK.EġA), Hariciye Nezareti Maruzâtı (Y.PRK.HR), MüfettiĢlikler ve Komiserlikler Tahriratı (Y.PRK.MK), Maliye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.ML), Name-i Hümayunlar (Y.PRK.NMH), Serkurenalık Evrakı (Y.PRK.SRN), ġehremaneti Maruzâtı (Y.PRK.ġH), Tahrirat-ı Ecnebiye Ve Mabeyn Mütercimliği (Y.PRK.TKM), Umum Vilayetler Tahriratı (Y.PRK.UM), Dahiliye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.DH), Komisyonlar Maruzatı (Y.PRK.KOM), Posta ve Telgraf Nezâreti Maruzâtı (Y.PRK.PT), Sıhhıye Nezareti Maruzatı (Y.PRK.SH), TeĢrifatı Umumiye Dairesi (Y.PRKT.ġF), Zaptiye Nezareti Maruzatı Analitik Envanteri (Y.PRK.ZB), Yâverân ve Maiyyet-i Seniyye Erkân-ı Harbiye Dâiresi (Y.PRK.MYD) Zaptiye Nezareti Belgeleri (ZB) Yıldız Albümü, Albümler Kataloğu, Nadir Eserler Kütüphanesi, Ġstanbul Üniversitesi B. GAZETELER GLAS CRNAGORCA, Çetine, Karadağ (Kril) ĠKDAM MALUMAT NEW YORK DAILY TIMES, THE NEW YORK TIMES SABAH, THE GEOGRAPHICAL JOURNAL THE NATIONAL ERA THE NATIONAL GEOGRAPHIC MAGAZINE THE WASHINGTON POST VAKĠT 315 C. YAYINLANMIġ VESĠKALAR Berlin Kongresi Protokolleri Tercümesi, Ġstanbul 1297. Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye ile Karadağ Hudûdu Târifnâmesi, Matbaa-i Askeriye, Ġstanbul 1324. Devlet-i Aliyye-i Osmâniyye Hâriciyye Nezâret-i Celîlesinin Salnâmesidir, C. II. Matbaa-i Osmâniyye, Dersaâdet, 1306. ERĠM, N., Devletlerarası Hukuk ve Siyasi Tarih Metinleri, Ank. 1953. ĠĢkodra Vilâyeti Salnâmesi, Üçüncü Def‘a Olarak Vilâyet Matbaasında Tab OlunmuĢdur, ĠĢkodra 1312. Muâhedat Mecmuası, C.IV, Tıpkı Basım, TTK Ank. 2008. DESTANĠ B.(Ed.), Montenegro: Political And Ethnic Boundaries 1840–1920, Volume I-II, Cambridge University Press Archive Editions, Wilts 2001. Osmanlı ArĢiv Belgelerinde Kosova Vilayeti, BaĢbakanlık Devlet ArĢivleri Genel Müdürlüğü, Ġstanbul 2007. Salnâme-i Nezâret-i Hâriciyye, C. I Matba‘a-i Ebuzziya, Kostantiniyye 1302, Yeni Harflerle Yay.Haz: Ahmet Nezih Galitekin, ĠĢaret Yayınları, Mayıs 2003. Salnâme-i Nezâret-i Umûr-u Hâriciyye, Dersaadet Alem Matbaası, Ahmet Ġhsan ve ġürekası, 1320. ġĠMġĠR, B. N.; Rumeliden Türk Göçleri Belgeler, Cilt I-II-III, Türk Kültürünü AraĢtırma Enstitüsü, Ank. 1970. The European Concert In The Eastern Question A Collaction Of Treaties And Other Public Acts, Ed: T. E. HOLLAND, Oxford University Press, Oxford 1885. US, H. T., Meclis-i Mebusan (1293- 1877) Zabıt Cerîdesi, C. I, Ġstanbul 1939. 316 D. KĠTAPLAR ABDURRAHMAN ġEREF EFENDĠ, Son Vakanüvis Abdurrahman ġeref Efendi Tarihi, Haz: Prof. Dr. B. KODAMAN & Prf. Dr. M. A. ÜNAL,TTK, Ank. 1996, _____, Tarih SöyleĢileri (Müsâhabe-i Târihiyye), SadeleĢtiren: M. ġ. DURU, Ġstanbul 1980 ADANIR, F., Makedonya Sorunu, Çev: Ġ. CATAY, Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġst 1996 AHMED LÜTFĠ EFENDĠ, Vakanüvis Ahmed Lûtfî Efendi Tarihi, C. X-XI-XV, Haz. Prof. Dr. M. AKTEPE, TTK, Ank. 1993. AHMED SAĠB, Sultan II. Abdülhamid ve Saltanatının Ġlk Yılları, Haz.Yard. Doç. Dr. A. KARA, IQ Kültür Sanat Yayınları, Ġstanbul 2008. AHMET CEVDET PAġA, Tarih-i Cevdet, C. 3, SadeleĢtiren: D. GÜNDAY, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul 1994 _____, Tezâkir-i Cevdet, 13-20, Haz. C. BAYSUN, TTK, Ankara 1960. _____, Ma‟rûzat, Haz: Y. HALAÇOĞLU, Çağrı Yayınları , Ġstanbul 1980. AHMET MĠTHAT, Üss-i Inkılâp, Cilt. 1-2, Haz: T. G. SERATLI, Selis Kitapları, Ġstanbul 2004. _____, Zübdetül Hakayık, Takvim-i Vekâyi Matbaası, Ġstanbul 1295 AHMET TEVFĠK (Ter), Karadağ Coğrafyası, Sırpça‘dan Osmanlıcaya Tercüme: Mirliva AHMED TEVFĠK, Muhmud Bey Matbaası, Dersaâdet 1329. AKÇURA, Y., Osmanlı Devleti Dağılma Devri XVIII-XIX Asırlarda, TTK, Ġstanbul 1940 AKġĠN, S. (Yay.Yönetmeni), Türkiye Tarihi 3, Osmanlı Devleti 1600-1908, Umut Matbaacılık, Ġstanbul 1997. _____, ġeriatçı Bir Ayaklanma: 31 Mart Olayı, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara 1994 ALEKSEEVNA, N. O., ―Is Russia Wrong?‖ A Serrios Of Letters By A Russian Lady Olga Novikova (To The Memory Of Nicolas Kireeff The First Russian Killed In Servion July 1876), Hodder And Stoughtan 1877 317 ALĠ SAĠD, Saray Hatıraları Abdülhamid‟in Hayatı, Nehir Yay, Ahmet Nezih Galitekin, Ġstanbul 1994 ALKAN, A. T., Ġkinci MeĢrutiyet Devrinde Ordu Ve Siyaset, Ufuk Kitapları, Ġstanbul 2001 ALKAN, N., Avrupa Karikatürlerinde Iı. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmajı, Selis Yayınları, Ġstanbul 2006. ALPAN, N. P., KuruluĢunun 100. Yıldönümünde Prizren Birliği Ve Arnavudlar, ÇağdaĢ Basımevi, Ank. 1978 ANDERSON, M. S., The Eastern Question 1774-1923, Macmillan, London 1966 ANDONYAN, A., Balkan SavaĢı, Çev: Z. BĠBERYAN, Aras Yayınevi, Ġstanbul 1999. ARBUTHNOT, G., Omer Pacha and The Christians Rebels, Longman Roberts& Green, London 1862. ARMAOĞLU, F., 19.yy Siyasi Tarihi 1789-1914, TTK, Ank. 2003. ATASE, 1877-1878 Osmanlı Rus SavaĢı Zaman Dizini, Genelkurmay ATASE Yayıları, Ank. 2004. AYDIN, M., ġarki Rumeli Vilâyeti, TTK, Ank. 1992. AYDIN, M. (Mithat), Balkanlarda Ġsyan Osmanlı Ġngiliz Rekabeti, Yeditepe Yayınevi, Ġstanbul 2005. BABACAN, H., Mehmet Talat PaĢa 1874-1921, TTK, Ank, 2005. BALLINGER, P., History In Exile, Princeton Universtiy Pres, NJ 2003. BARTL, P., Milli Bağımsızlık Hareketleri Esnasında Arnavutluk Müslümanları, Çev. Ali Taner, Bedir Yayınları, Ġstanbul 1998. BAYKAL, B. S., Tarih Terimleri Sözlüğü, TDK, Ankara 1974 BAYUR, Y. H., Türk Ġnkilabı Tarihi, C. I, Kısım. I-II, TTK, Ankara 1991. BERKES, N., Türkiye‟de ÇağdaĢlaĢma, Haz. A. KUYAġ, YKY, Ġstanbul 2002. BOEHM, C., Blood Revenge, The Anthropology Of Feuding In Montenegro And Other Tribal Societies, University Press Of Kansas, USA 1984. BROTHEAD, J. M. N., Slav And Moslem, Aiken Publising, Charleston 1894. CARTY, Justin Mc, Osmanlı‟ya Veda Ġmparatorluk Çökerken Osmanlı Halkları, Çev: M. TUNCEL, EtkileĢim Yayınları, Ġstanbul 2006. 318 CASTELLAN, Georges, Balkanların Tarihi, Çev: A. YARAMAN-BAġBUĞU, Miliyet Yayınları, , Ġstanbul 1995. CHEKREZI, Constantine A., Albania Past and Present, McMillian Company, NY 1919. CREAGH, J., Over the Borders of Christendom and Eslamiah: A Journey through Hungary, Slavonia, Servia, Bosnia, Herzegovina, Dalmatia, and Montenegro, to the North of Albania, in the Summer of 1875. Volume 2, Elibron Classics, BookSurge Publishing (December 17, 2003 (Facsimile Reprint of a 1876 Edition by Samuel Tinsley, London) ÇELĠK, Bilgin, Ġttihatçılar Ve Arnavutlar : II. MeĢrutiyet Döneminde Arnavut Ulusçuluğu Ve Arnavut Sorunu, Büke Yayınları, Ġstanbul 2004. ÇELĠK, Hüseyin, Ali Suâvi ve Dönemi, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1994. DANIġMAN, Z., Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi C. XII- Xııı, Zuhuri DanıĢman Yayınları, Ġstanbul 1966. DANĠġMEND, Ġ. H., Ġzahlı Osmanlı Tarihi Kronolojisi, C. IV, Türkiye Yayınları, Ġstanbul 1972. DANKOFF, R., R. ELSIE, , Evliya Çelebi In Albania And Adjecent Regions (Kosova, Montenegro, Ohrid), Tuta Sub Aegide Pallas, Bril, Leiden, Köln, Boston 2000. DE GRECE, M., II. Abdülhamid Yıldız Sürgünü, Milliyet Yay. Çev: Derman Bayladı, Ġstanbul 1995. DEMĠREL, F., Dolmabahçe Ve Yıldız Saraylarında Son Ziyaretler Son Ziyafetler, Doğan Kitap, Ġstanbul 2007. DENTON, W. , Montenegro: Its People and Their History (Hardcover), Daldy Isbister&Co. 1877. DERĠNGĠL, S., Ġktidarın Sembolleri ve Ġdeoloji, II. Abdülhamid Dönemi (18761909), Çev: Gül Çağalı Güven, YKY, Ġstanbul 2002. DEVELLĠOĞLU, F., Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lügat, Aydın Kitabevi Ank, 1993. DEVINE, A., Zemlja Slobodara Crna Gora, Grafos Dignitas, Cetinje 1997. 319 DUGGA, S. P. H., The Eastern Question A Study in Diplomacy, The Colobia University Press, Macmillian Company, NY 1902. DURHAM, M. E., The Burden Of The Balkans. Thomas Nelson&Sons, London 1905. _____, Twenty Years Of Balkan Tangle, George Allen& Unwin Ltd. London 1920. EDMNONS, P., To The Land of the Eagle Travels in Montenegro and Albania, George Routledge& Sons, Ltd. London 1927. ENGELHARDT, Tanzimat ve Türkiye, Kaknüs yayınları, Türkçesi: Ali ReĢat, Ġstanbul 1999. ENGĠN, V., II. Abdülhamid ve DıĢ Politika, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul 2007. EVLĠY ÇELEBĠ, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 6. Kitap, Haz: S.A. KAHRAMAN Dr. Y. DAĞLI, YKY, Ġstanbul 2002. _____, Evliyâ Çelebi Seyahatnâmesi, 9. Kitap, TükçeleĢtiren: Z. DANIġMAN, Zuhuri DanıĢman Yayınevi, Ġstanbul 1970. FINKEL, C., Osman's Dream: The History Of The Ottoman Empire 1300-1923, Basic Books, NY 2006. _____, C., Rüyadan Ġmparatorluğa Osmanlı: Osmanlı Ġmparatorluğu'nun Öyküsü 1300-1923, Çev: Z. KILIÇ, TimaĢ Yayınevi, Ġstanbul 2007. FLEMING, T., Montenegro The Devided Land, Chronicles Press Rockford, Ilinois USA 2002. FORBES, N., A. J. TOYNBEE, D. DIMITRAY, D.G. HOGARTH, , The Balkans, Oxford University Press, Oxford 1915. FRASER, J. F., Pictures From The Balkans, Cassel& Company, London-Paris-NY 1906. GALLENGA, A., Two Years Of The Eastern Question,Vol. II, Samuel Tinsley, London 1877. GEORGEON, F., Sultan Abdülhamid, Çev: A. BERKTAY, Homer Kitabevi, Ġstanbul 2006. GLADSTONE, W. E., Bulgarian Horrors and the Question of the East, John Murray, London 1876. 320 GLENNY, M., Balkanlar 1809-1999, Çev. M. HARMANCI, Sabah Kitapları, Ġstanbul 2000. GORYANOF, S., Devlet-i Osmaniye-Rusya Siyaseti, çev: MACAR ĠSKENDER ve ALĠ REġAD, Kanaat Matbaası, Dersaadet 1331 GÖRGÜLÜ, İ., On Yıllık Harbin Kadrosu 1912 - 1922, TTK, Ank.1993. GRUJIÇ, B. & SRDEVIÇ, I., Novi Standardni Reçnik, Obod, Cetinje. GÜRÜN, K., Ermeni Dosyası, Türk Tarih Kurumu, Ankara 1983. HAMMER, J., Büyük Osmanlı Tarihi, C. 8, Çev: R. ÖZDEK, Üçdal NeĢriyat, Ġstanbul 1994. HASLIP, J., Bilinmeyen Sultan Iı. Abdülhamid, Çev: N. ÖZTÜRK, IQ Kültür Sanat Yayıncılık, Ġstanbul 2001. HATEMĠ, N., MareĢal Fevzi Çakmak ve Günlükleri, C. I, YKY, Ġstanbul 2002. HOBSBAWM, E., Devrim Çağı (1789–1848), Dost Yayınları, Ank. 2005. HOCAOĞLU, M., Abdülhamid Han ve Muhtıraları, Türkiyat Matbaacılık, Ġstanbul 1989. HOUSTON, M., Nikola &Milena King and the Quin of The Black Mountain, Leppi Publication, London 2003. HUPCHICK, D. P., The Balkans From Constantiople To Communism, Palgrave, NY 2002. HUTCHINSON, F. K., Motoring In The Balkans, Along The Highways Of Dalmatia, Montenegro, the Herzegovina and Bosnia (1909): A. C. McClurg, Chicago 1909. _____, Otomobille Ġlk Gezi Balkanlar 1908, Dalmaçya, Karadağ, Bosna-Hersek Yollarında, Çev: G. ÇAĞALI GÜVEN, Show Kitap, Ġstanbul 1999. HÜLAGU, M., Bir Umudun ĠnĢası Hicaz Demiryolu, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008. _____, Gazi Osman PaĢa Yaralı MareĢal, Yitik Hazine Yayınları, Ġstanbul 2006. _____, Osmanlı Yunan SavaĢı Abdülhamid‟in Zaferi, Yitik Hazine Yayınları, Ġzmir 2008. 321 HÜSEYĠN ÂGÂH, Diplomasi Usûl-Ġ Kitâbeti, Matba‗a-i Ebû‘z-ziyâ, Konstantiniyye 1308. IACOVELLA, A., Gönye ve Hilal Ġttihad Terakki ve Masonluk, Çev: T. ALTINOVA Tarih Vakfı Yurt Yayınları, Ġstanbul 1998. ĠNAL, Ġ. M. K., Son Sadrazamlar, C. IV, Dergâh Yayınları, Ġstanbul 1982. ĠNALCIK, H., Osmanlı Ġmparatorluğu Toplum Ve Ekonomi, Eren Yayınları, Ġstanbul 1996. ĠPEK, N., Rumeliden Anadoluya Türk Göçleri, TTK, Ank. 1999. ĠRTEM, S. K., Bilinmeyen Abdülhamid Hususi ve Siyasi Hayatı, Haz: O. S. KOCAHANOĞLU, Temel Yayınları, Ġstanbul 2003. _____, Osmanlı Devleti‟nin Makedonya Meselesi Balkanların Kördüğümü, Haz: O. S. KOCAHANOĞLU,Temel Yayınları, Ġstanbul 1999 JELAVICH, B., Balkan Tarihi C. 1-2, Çev: Ġ. DURDU/ H. KOÇ/ G. TUNALI KOÇ, Küre Yayınları, Ġstanbul 2006 JELAVICH, C. & B. JELAVICH., The Establishment of the Balkan National States, 1804-1920 (History of East Central Europe), Universtiy of Washington Press, USA 2000. JEZERNIK, B., VahĢi Avrupa, Batıda Balkan Ġmajı, Çev: H. KOÇ, Küre Yay. Ġstanbul 2006. JORGA, N., Osmanlı Ġmparatorluğu Tarihi, C 5, Çev: N. EPÇELĠ, Yeditepe Yayınları, Ġstanbul 2005. KARADAĞ, R, MuhteĢem Ġmparatorluğu Yıkanlar, Emre Yayınları, Ġstanbul 2006. KARAL, E. Z., Osmanlı Tarihi, C. 5-6-7-8-9, TTK, Ank. 1995. KARARGÂH-I UMÛMÎ ĠSTĠHBARAT ġUBESĠ, Karadağ Ordusu, Karargâh-ı Umûmî Ġstihbarat ġubesi , Hizmete Mahsusdur, TeĢrîn-i evvel 1331. KARPAT, K. H, Balkanlarda Osmanlı Mirası Ve Ulusçuluk, Çev, R. BOZTEMUR Ġmge Yayıncılık, Ġstanbul 2004, _____, Ġslam‟ın SiyasallaĢması, Çev: ġ. YALÇIN, Bilgi Üniversitesi Yayınları, Ġstanbul 2004 322 _____, Osmanlıda DeğiĢim, ModernleĢme ve UluslaĢma, Çev: D. ÖZDEMĠR, Ġmge Kitabevi Yayınları, Ankara 2006. KAYNAR, R., Mustafa ReĢit PaĢa ve Tanzimat, TTK, Ankara 1985. KIRMIZI, A., Abdülhamid‟in Valileri Osmanlı Vilâyet Ġdaresi 1895-1908, Klasik Yayınları, Ġstanbul 2007 KĠLĠ, S., Türk Anayasaları, Tekin Yayınevi, Ġstanbul 1982. KODAMAN, B., Abdülhamid Devri Eğitim Sistemi, Türk Tarih Kurumu, Ank. 1999. _____, Cumhuriyetin Tarihi Fikri Temelleri Ve Atatürk, SDÜ, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkilap Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, Isparta 2002. KOHN, H., Panislavizm ve Rus Milliyetçiliği, Çev. A. O. GÜNER, Türk Dünyası AraĢtırmaları Vakfı, Ġstanbul 1991 KOLOĞLU, O., Abdülhamid Gerçeği, Pozitif Yayınları, 5.Baskı, Ġstanbul 2007. KURAT, A. N., Rusya tarihi, TTK, Ank. 1948 KÜLÇE, S., Osmanlı Tarihinde Arnavutluk, Ġzmir 1944. LE QUEUX, W., An Observer in the Near East, Doubleday, Page & Company, New York 1907. LYALL, A., The Balkan Road, Methuen, Londra 1930. MACCOLL, M., The Sultan And The Powers, Longmans, Green And Co. London Newyork and Bombay 1896. MACDONALD, J., Turkey And The Eastern Question, T.C.&E.C. JACK (London) and Dodge Publishing (New York) 1912. MAHMMUD CELALEDDĠN PAġA, Mir‟at-ı Hakîkat, Cilt I-II-III, Haz: Prof. Dr. Ġ. MĠROĞLU, Berekât Yayınevi, Ġstanbul 1983. MAHMUT MUHTAR, Mâziye Bir Nazar, Ötüken Yayınları, Haz: E. KILINÇ, Ġstanbul 1999. MARDĠN, ġ., Jön Türklerin Siyasi Fikirleri 1895-1908, ĠletiĢim Yay, Ġstanbul 2003. MARGULIS, N., Njegos‟s Montenegro, The Great Powers and the Moderniazations in the Balkans 1830-1851, Unpublished Phd. Dissertation, University Of Cincinnati, Cincinnati USA 2004. MCCULLAGH, F., The Fall Of Abd-Ul-Hamid , Methuen & Co. Ltd. London 1910. 323 MEHDÎ FRAġERLĠ, Osmanlı Devletinde Kapitülasyonların UygulanıĢı (Ġmiyâzât-I Ecnebiyenin Tatbîkât-I Hâzırası) Haz: Prof. Dr. F. TIZLAK, Fakülte Kitabevi, Isparta 2008. MEHMET SUPHĠ, Karadağ ve Ordusu (Karadağ‟ın Ahvâli Tarihiyye ve Coğrafyasıyla Kuvve-i Askeriyesinden Bahistir), Kütüphane-i Ġslam ve Askeri, Kostantiniyye 1317. MERCAN, M., Sadrazam Ahmed Cevad PaĢa, Marmara Üniversitesi Sos.Bil.Ens. Türkiyat AraĢtırmaları Ens. YayımlanmamıĢ Doktora Tezi, Ġstanbul 1998. MIJATOVICH, C., The Memoirs Of A Balkan Diplomatist, Cassell And Company Ltd. London, Newyork, Toronto, Melbourn 1917. MILLER, W., The Story Of The Nations The Balkans Roumania Bulgaria Servia And Montenegro, New York G. P. Putnam‘s Sons London: T. Fisher Unwin 1907. _____, Travels And Politics In The Near East, T. Fisher Unvin, London 1898. MORLEY, J., The Life Of William Ewart Gladstone Vol. II (1859-1880}The Macmillan Company, London 1904. MRVALYEVIÇ, J., Kraj Crnogorskog Kraljevstva, Iz Dvosrskih Albuma Knjiga III, Cetinje 1989 MUMCU, A., Tarih Açısından Türk Devriminin Temelleri Ve GeliĢimi, Ġnkilap Yayınevi, 9. Baskı, Ġstanbul 1986. MUSTAFA NURĠ PAġA, Netâyic ül Vukuat, Kurumları ve Örgütleriyle Osmanlı Tarihi. C. III-IV., Haz: Prof. Dr. N. ÇAĞATAY, TTK. Ankara 1979. NAMIK KEMAL., Osmanlı Tarihi-2, Transkribe: M. DEMĠREL, Bilge Kültür Sanat, Ġstanbul 2005. NIKOLA PETROVIC-NJEGOS, The Empress Of The Balkans The Drama In Three Acts, Adapted Servian Original By W. M. PETROVICH - D. J. VOLNAY, Eveleigh Nash, London 1913. _____, Nikola I. Memoari, Ed: D. VUKSAN, Cetinje 1969. _____, Politiçki Spisi, Cetinje-Titograd 1989, 324 OKANDAN, R. G., Amme Hukukumuzun Anahatları : (Türkiye‟nin Siyasi GeliĢmesi), Ġstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Ġstanbul 1977. ORTAYLI, Ġ., Ġmparatorluğun En Uzun Yüzyılı, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1999. _____, Osmanlı Ġmparatorluğunda Alman Nüfuzu, Alkım yay, Ġstanbul 2005. _____, Osmanlı BarıĢı, Ufuk Kitap, Ġstanbul 2003. OSMAN NURĠ, II. Abdülhamid ve Saltanatı, C. 1, Türkçesi: K. KARABULUT, 47Numara Yayıncılık, Ġstanbul 2008. OSMANOĞLU, A., Babam Sultan Abdülhamid, Selis Kitapları, Ġstanbul 2008. OSMANOĞLU, ġ., Babam Abdülhamid Saray Ve Sürgün Yılları, L&M Yayınları, Ġstanul 2007. ÖKE, M. K., Ġngiliz Casusu Prof. Armnius Vambery‟nin Gizli Raporlarında II. Abdülhamid ve Dönemi, Üç Dal NeĢriyat, Ġstanbul 1983. ÖZBEK, N., Osmanlı Ġmparatorluğu‟nda Sosyal Devlet, Siyaset, Ġktidar ve MeĢruiyet (1876-1914), ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2004. ÖZBĠLGEN, E., Osmanlının Balkanlardan ÇekiliĢi Süleyman Hüsnü PaĢa ve Dönemi, Ġz Yayıncılık, Ġstanbul 2006. ÖZCAN, U., BaĢlangıçtan 1903‟e Balkan Sorunu ve Mürzsteg Planı, Osmangazi Üniverstiesi Sos. Bil. Ens. YayımlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Yard. Doç. Dr. Z. KOYLU, EskiĢehir 2003. ÖZÇELĠK, A., Kimliğini Arayan MeĢrutiyet, Ġlgi Kültür Sanat, Ġstanbul 2006. _____, Sahibini Arayan MeĢrutiyet, Tez Yayınları, Ġstanbul 2001. ÖZÇELĠK, S. Bulgar Terör Örgütünün Anatomisi Balkanlarda Kimlik ArayıĢı, Ġlgi Yayınları, Ġstanbul 2006 ÖZKALP, E., Sosyolojiye GiriĢ, Anadolu Üniverstiesi, Eskisehir 1998. ÖZTUNA, Y., Avrupa Türkiyesini Kaybımız Rumelinin Elden ÇıkıĢı, Babıali Kültür Yayıncılığı, Ġstanbul 2006. _____, Büyük Türkiye Tarihi, C. 12, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1983. PAKALIN, M. Z., Maliye TeĢkilatı Tarihi(1442-1930), Maliye Bakanlığı Tetkik Kurulu Yayını, Ankara 1977. _____, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. III, MEB, Ġstanbul 2004. 325 PALAIRET, M., Balkan Ekonomileri 1800-1914 Kalkınmasız Evrim, Sabancı Üniversitesi Yayınları, Çev: AyĢe Edirne, Ġstanbul, 2000. _____, The Balkan Economies C. 1800-1914, Cambridge Universtiy Press, Cambridge 2002. PITCHER, D. E., Osmanlı Ġmparatorluğu‟nun Tarihsel Coğrafyası, Çev: B. TIRNAKÇI, YKY, Ġstanbul 2001. POPOVIÇ, A., Balkanlarda Ġslam, Türkçesi: Komisyon, Ġnsan Yayınları, Ġstanbul 1995. RADZIWILL, C., The Royal Mariage Market Of Europe, Funk And Wagnalls Company, NY 1915. RIZOFF, D., The Bulgarians in Their Historical, Ethnographical And Political Frontiers (Atlas With 40 Maps), Königliche Hoflithographie, Hof-Buch- Und -Steindruckerei Wılhelm Greve, Berlin 1917. ROBERTS, E., Realm of the Black Mountain, A History of Montenegro, Cornell University Press, New York 2007. ROBINS, A., Sınırsız Güç, Ġnklap Kitabevi, çev: Dr. Mehmet Değirmenci, Ġstanbul 1993. SAVAġ, A. Ġ., Osmanlı Diplomasisi, 3F Yayınevi, Ġstanbul 2007. SCHEM, A. J., The War In The East, An Illustrated Hıstory Of The Conflict Between Russia And Turkey, H. S. Goodspeed & Co.,New York, Cincinnati, 1877. SEDES, Ġ. H., 1876-1877 Osmanlı Karadağ Seferi, Askeri Matbaa, Ġstanbul 1936. SICKER, M., The Islamic World in Decline: From the Treaty of Karlowitz to the Disintegration of the Ottoman Empire, Praeger Publisher, USA 2001. SIRMA, Ġ. S., Belgelerle II. Abdülhamid Dönemi, Beyan Yay, Ġstanbul 2000. SLOANO, W. M., The Balkans, A Laboratory Of History, Jennigs&Graham, Cincinati 1914. SÖNMEZ, B. Ġ., II. MeĢrutiyet‟te Arnavut Muhalefeti, YKY, Ġstanbul 2007. STAVRIANOS, L. S., The Balkans since 1453, Hurst&Company, London 2001. STEVENSON, F. S., A History Of Montenegro, Elibron Classics, London 2005. 326 SULTAN II. ABDÜLHAMĠD, Siyasi Hatıratım, Dergah Yayınları, Ġstanbul 1999. _____, Devlet ve Memleket GörüĢlerim, Haz: A. ÇETĠN & R. YILDIZ, Çığır Yay, Ġstanbul 1976, _____, Sultan II. Abdülhamid‟in Hatıra Defteri, Haz: Ġ. BOZDAĞ, Pınar Yayınları, Ġstanbul 1985. SÜER, H. H., 1877-78 Osmanlı Rus Harbi Rumeli Cephesi, Genelkurmay ATASE BaĢkanlığı, Ankara 1993. ġAHĠN, T., Öncesiyle Sonrasıyla 93 Harbi, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Ankara 1988. TAHSĠN PAġA, Tahsin PaĢa‟nın Yıldız Hatıraları Sultan Abdülhamid, Haz. A. ERGENEKON, Boğaziçi Yayınları, Ocak 1990. TAPPAN, E. M., (ed)., The World's Story: A History of the World in Story, Song and Art, Vol. VI (Russia, Austria-Hungary, The Balkan States, and Turkey), Houghton Mifflin, Boston 1914. TEKĠNOĞLU, H., Abdülhamid Han‟ın Yönetim ve Liderlik Sırları, Kum Saati Yayınları, Ġstanbul 2007 TEMĠZER, A., Osmanlı Karadağ Sınır AnlaĢmazlıkları Ve Çözümü 1878-1912, Ondokuz Mayıs Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, YayınlanmamıĢ Yüksek Lisans Tezi, DanıĢman: Y.Doç.Dr. Mucize Ünlü, Samsun 2007. TEPEDELENLĠOĞLU, N. N., Sultan II. Abdülhamid Ve Osmanlı Ġmparatorluğunda Komitacılar, Divan Yayınları, Ġstanbul 1978. THE RELIGIOS TRACT SOCIETY, The Ottoman Empire, The Sultans The Territory And The People, Printed By W. TYLER, London 1859, TODOROVA, M., Balkanları Tahayyül Etmek, Çev: D. ġENDĠL, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 2003. TOWLE, G. M., A Brief History of Montenegro, James R. Osgoob and Compony , Boston 1877. TREVOR, R., Montenegro A Land Of Warriors, Adam&Charles Black, London 1913. TÜRKGELDĠ, A. F., Mesâil-Ġ Mühimme-Ġ Siyâsiyye, TTK, Ank 1987 Haz. Bekir Sıtkı Baykal. 327 UÇAROL, R., Gazi Ahmet Muhtar PaĢa, (1839-1919), Bayrak Matbaacılık, Ġstanbul 1989. _____, Siyasi Tarih, Filiz Kitabevi, Ġstanbul 1995. UZER, T., Makedonyada EĢkiyalık Tarihi Ve Son Osmanlı Yönetimi, TTK, Ank. 1999. UZUNÇARġILI, Ġ. H., Osmanlı Tarihi C. II ve C. IV. Kısım 1., TTK, Ankara 1995. WARREN, W., Montenegro The Crime of The Peace Conference, Brentano‘s, NY. 1922. WYON, R., G. PRANCE, The Land Of The Black Mountain The Adventures Of Two Englismen In Montenegro, Methuen&Co, London 1905. YILMAZ, M., Sancak: Drina‟nın Öbür Yakası Kimlik OluĢumu ve Otonomi, ĠHH Yayınları, Ġstanbul 2004. ZÜRCHER, E. J., ModernleĢen Türkiye Tarihi, Çev: Y. S. GÖNEN, ĠletiĢim Yayınları, Ġstanbul 1999. E. MAKALELER AKARLI, E., ―II. Abdülhamid Hayatı Ve Ġktidarı‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. Yeni Türkiye Yayınları, Ank. 1999, s. 255. AKÇATEPE, M., ―Kosova‖ DĠA, C.26, TDVY, Ank. 2002, s. 218. AKTEPE, M., ―Abdülhamid I.‖ DĠA, C. 1., TDVY, Ġstanbul 1988, s. 214. ALUS, S. M. ―Yıldız Sarayında Opera ve Operetçiler‖ Tarih Hazinesi, S. 15, Nisan 1952, s. 785-787 ANDRIJAġEVIÇ, Z. M., ―Montenegro from Ancient Times to the Balkan Wars‖ The History of Montenegro, CICG, Podgorica 2006, s. 126. ARTUK, Ġ., ―Madalya‖ DĠA, C.27, TDVY, Ank. 2003, s. 301-302. _____, Ġ., ―NiĢan‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 154. AYDIN, M. A., ―Kanuni Esasi‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001,s. 330. 328 AYDIN, Mithat., ―19.Yy Ortalarında Panslavizm Ve Rusya‖ Pamukkale Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 15, Yıl. 2004, s. 10. _____, M., ―Bosna Hersek Ayaklanmasında Panislavizmin Etkisi Ve Sırbistan Ve Karadağ‘ın Rolü‖ Belleten, LXIX, Aralık 2005, S. 256, Ank. 2005, s. 917. _____, ―Osmanlı Ġngiliz ĠliĢkilerinde Ġstanbul Konferansı (1876)‘nın Yeri‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü Cilt: 25 Sayı: 39, Ank. 2006, s. 103-104. BALLOU‘S PICTORIAL DRAWING- ROOM COMPANION, ―The People of Montenegro‖ Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Companion (1855-1859), March 26, 1859, 16/13, Boston, Massachusetts, s. 197. _____, ―Prince Daniello, Vladika of Montenegro‖, Ballou‟s Pictorial Drawing- Room Companion (1855-1859), Feb. 26, 1859, 16/9, Boston, Massachusetts, s. 133. BALTALI, K., ―1875 Hersek Ayaklanmasının Uluslararası Bir Nitelik Kazanması‖, Belleten, C. LI, S. 199, Ank. 1987, s. 205. _____, ―1875 Hersek Ayaklanması Sırasında Sırbistan‘ın Osmanlı Devleti‘ne KarĢı SavaĢa Girmek Amacıyla Karadağ‘la Yaptığı GörüĢmelere Dair Bazı Önemli Belgeler‖ Belleten, L/198 TTK, Ankara 1986, s.833 _____, ―1875-1878 Balkan Buhranı‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl 1982, S. 68-69, s. 55. _____, ―1875-1878 Balkan Buhranı-II‖ Mülkiyeliler Birliği Dergisi, Yıl. 1984, S. 7475, s. 38-39. BANCOVIÇ, S., ―Müslümanların Karadağ‘dan 19. Yüzyıldaki Göçü‖, Muhacirlerin Ġzinde, Der: H. KOLAġĠNLĠ Ed.: M. M. ZORBAY, Lotus yayınları, 2004, s. 16. BARDAKOĞLU, A., ―Hediye‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 151-155. BARS, M. E., ―Köroğlu Destanı‘nda At, Kadın, Silah‖ Turkish Studies, International Periodicals for the Language, Literature, and History of Turkish or Turkic, Volume:3/2 spring 2008, s. 168. BAYKAL, B. S., ―ġark Buhranı Ve Sabah Gazetesi (1876)‖ Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi, C. VI, S. 4, Eylül-Ekim 1948, Ank., s. 222. 329 BAYSUN, M. C., ―Cevdet paĢa‘nın ĠĢkodra‘ya Memuriyetine Dair Vesikalar‖, Tarih Dergisi, C. 16, S. 21‘den ayrı basım, Ġstanbul Edeb. Fak. Matbaası, Ġstanbul 1966, s. 49. BEYDĠLLĠ, K., ―Küçük Kaynarca AntlaĢması‖ DĠA, C. 26, TDVY, Ank. 2002, s. 524527. _____, ―Küçük Kaynarca‘dan YıkılıĢa Osmanlı Siyasi Tarihi‖ Osmanlı Devleti Tarihi (Devlet Ve Toplum) C. 1, Ed: Prof. Dr. E. ĠHSANOĞLU, IRCICA, s. 119 BĠLGE, M. L. , ―Arnavutluk‖ DĠA, C. 3, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 386 BRODRICK, G., Sale, M. T., Legh,T. W., Munro, J. A. R., ―Montenegro and Its Borderlands: Discussion‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No: 5 (Nov. 1894) s. 405-407. CALHOUN, S. C., ―Montenegro‘s Tribal Legacy‖ Military Review, July-August 2000, Kansas, s. 36. COFFIN, M. C., ―Where East Meets West, A Visit To Picturesque Dalmatia, Montenegro And Herzegovina” The National Geographic Magazine, Vol. XIX, No: 5, May 1908 Washington DC, s. 319. ÇAKMAK, Z., ―1875 Hersek Ġsyanı‖ Fırat Üniversitesi Ġlahiyat Fakültesi Dergisi, S.8, Elazığ 2003, s. 248. DARKOT, B., ―Karadağ‖ Ġslam Ansiklopedisi C. 6, MEB, Ġstanbul 1967, s. 226 DAVISON, R. H., ―Mithat PaĢa and Ottoman Foreign Relations‖ The Journal of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 167. DEVINE, A., ―Montenegro The Warrior People Of The Balck Mountain‖ Peoples of All Nations, Their Life Today and the Story of Their Past, Vol V: Japan to Oman, Ed: J.A.Hammerton, Educational Book Co. Early Edition., London 192224, s. 3121-3888 . DJURDJEV, B., ―Bosna-Hersek‖ DĠA, C.6, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 301. DURHAM, M. E., ―King Nikola of Montenegro‖ Contemporary Review, Volume. 119, (1921, Jan-June), s. 473. 330 EMERSON‘S MAGAZINE AND PUTNAM‘S MONTHLY, ―A Visit to Montenegro‖ Emerson‟s Magazine And Putnam‟s Monthly (1857-1858), Nov. 1857, Vol. V, No: 557. GENCER, A. Ġ., ―Ayastefanos AntlaĢması‖ DĠA, C. 4, TDVY, Ġstanbul 1991, s. 225. GEORGEON, F., ―II. Abdülhamid‖ Osmanlı- Siyaset C. 2. Yeni Türkiye Yayınları, Ank. 1999, s. 272. GÜLSOY, U., OCHSENWALD, W., ―Hicaz Demiryolu‖ DĠA, C. 17, TDVY, Ġstanbul 1998, s. 441-445. HANĠOĞLU, M. ġ., ―Yakın Tarihimizde Perspektif ve Ölçü Meselesi ve Ġdeolojik Tarih Yazımı‖ Zaman Gazetesi, 1 Ekim 2008, s. 20. HANĠOĞLU, ġ., ―Ġttihat Ve Terakki Cemiyeti‖ DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 476. HARDY, W. H. C., ―Montenegro and Its Borderlands‖ The Geographical Journal, Vol. 4, No:5, (Nov. 1894), s. 397. HASSERT, K., ―Journeys in Montenegro‖ The Geographical Journal, Vol. 3, No: 6(June 1894), s. 508-510. ĠLGÜREL, M., ‗Ġstimâlet‘, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 362-363. ĠNALCIK, H., ―Tanzimatın Uygulanması Ve Sosyal Tepkiler‖, Belleten, C. XXVII, (1964), s. 624-690. ĠNÖNÜ ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―Arnavutluk‖ MEB, C. III, Ankara 1949, s. 374-375. ĠPEK, N., ―Balkanlar, Girit Ve Kafkasyadan Anadoluya Yönelik Göçler‖ SDÜFEF Sosyal Bilimler Dergisi, S. 1, Isparta 1995, s. 200-201. _____, ―Kafkaslardan Anadoluya Göçler (1877-1900) Ondokuz Mayıs Üniversitesi Eğitim Fakültesi Dergisi, S. 6, Samsun 1991, s. 97. KARAHASAN, M. K., ―Tanzimat ve Balkanlardaki Slav Milletleri‖ Tanzimat‟ın 150. Yıldönümü Uluslararası Sempozyumu, Ankara: 31 Ekim-3 Kasım 1989, s. 420-421. KARATAY, O., ―Karadağ‘da Bağımsızlık Mücadelesi‖, Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi Yayınları, Ank. 2006, s. 459–460. 331 _____, ―Osmanlı Hakimiyetinde Karadağ‖ Balkanlar El Kitabı, C. 1, Karam&Vadi Yayınları., Ank. 2006, s. 368. KARPAT, K., ―Balkanlar‖ DĠA, C.5, TDVY, Ġstanbul 1992, s. 25. KIEL, M., ―Ġpek‖ DĠA, C. 22, TDVY, Ġstanbul 2000, s.367. _____, “ĠĢkodra” DĠA, C. 23, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 434. _____, ―Nevesin‖ DĠA, C. 33, TDVY, Ġstanbul 2007, s. 44. KIZILTAN,Y. ―I. MeĢrutiyet‘in Ġlânı ve Ġlk Osmanlı Meclis-i Mebusan‘ı‖ Gazi Üniversitesi, Gazi Eğitim Fakültesi Dergisi, Cilt 26, Sayı 1, Ank. 2006, s.267. KOCACIK, F., ―Balkanlardan Anadolu‘ya Yönelik Göçler 1878-1890‖ Osmanlı AraĢtırmaları, (The Journal of Ottoman Studies) C. I, Ġstanbul 1980, s. 173174. KODAMAN, B., ―ġark Meleselesi‖ Prof Dr. Abdülhalik M. ÇAY Armağanı, C. I. Ankara 1998, s. 632-634. _____, ―Osmanlı Siyasi Tarihi (1876-1920)‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi, C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 93. KOLOĞLU, O., ―Ġttihat ve Terakki Partisi‘nin DıĢ Politikası‖ ÇağdaĢ Türk Diplomasisi: 200 Yıllık Süreç, 15-17 Ekim 1997 Sempozyuma Sunulan Tebliğler, TTK, Ank. 1999, s. 232. KOSTICH, D. D., ―Montenegro‖, Encyclopedia International, Grolear Incorporated, Canada , 1970, s. 254 KUNERALP, S., ―Bir Osmanlı Diplomatı K. Muzurus PaĢa― Belleten, 1970/3, TTK, Ank. 1970, S.429 KURAT, A. N., ―Panslavizm‖, A.Ü.DTCF Dergisi, C.XI, S. 2-4, Ank. 1953, s. 241246. KURAT, Y. T., ―1877-78 Osmanlı Rus Harbinin Sebepleri‖ Belleten, XXVI, S. 103, TTK, Ank. 1962. _____, ―Ayastefanos Buhranı Ġle Ġlgili Vesikalar‖ Tarih AraĢtırmaları Dergisi, C. 4, S. 6, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Bölümü, Ankara 1963, s. 428-503 KÜÇÜK, C., ―Abdülhamid II‖, DĠA, C. 1, TDVY, Ġstanbul 1988, s. 223. 332 _____,―Murad V‖ DĠA, C. 31, TDVY, Ġstanbul 2006, s. 183-185. LITTELL‘S LIVING AGE, ―Montenegro and Its Neighbors‖, Littell‟s Living Age (1844-1896), March 19, 1853, 36/461, s. 575. MERCAN, M., ―Sadrıazam Ahmet Cevat PaĢanın Seyahatnamesi‖ Türk Dünyası AraĢtırmaları, Haziran S. 102, s. 146. MEYDAN LARAUSSE, ―Karadağ‖, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995 s. 924-925. _____, ―NiĢan‖, C.9, Meydan Yayınları, Ġstanbul 1995, s. 368. MOACANIN, N., ―Karadağ‖ DĠA, C. 24, TDVY, Ġstanbul 2001, s. 384. MUHTAR, S., ―Göksu ve Alemleri‖ Resimli Tarih Mecmuası, S.22, Ekim 1951, s. 1032. NEW YORK DAILY TIMES, ―The Levant‖ New York Daily Times, June 26, 1853, The New York Times, s. 2 NEW YORK OBSERVER AND CHRONICLE, ―Montenegro-Danubian Provinces‖ New York Observer And Chronicle, July 8, 1858, 36/27, s. 214 ONGUNSU, A. H., ―Abdülhamid II.‖, ĠA, C.1. MEB, Ġstanbul 1978, s. 76-80 ORTAYLI, Ġ., ―Son Universal Ġmparatorluk ve II. Abdülhamid‖ Türkler, C. 12, YTY, Ankara 2002, s. 896 _____, ―Osmanlı BarıĢı‖ Türkiye Günlüğü, Ġstanbul 1999, S. 58, s. 12-17. ÖKE, M.. K., ― ġark Meselesi ve II. Abdülhamid‘in Garp Politikaları (1876-1909)‖ The Journal of Ottoman Studies, III, Ġstanbul 1982, s. 274-275. _____, ―Son Dönem Osmanlı Ġmparatorluğu‖ DoğuĢtan Günümüze Büyük Ġslam Tarihi, C. 12, Çağ Yayınları, Ġstanbul 1993, s. 214-217. ÖZCAN, A., ―Cülûs‖, DĠA, C.8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 113. _____, ―Sultan II. Abdülhamid‖ Türkler, C.12, YTY, Ank. 2002, s. 914. ÖZÇELĠK, A., ―Cebesoy, Ali Fuat‖, DĠA, C. 7, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 194-195. _____, ―Çakmak, Fevzi‖ DĠA, C. 8, TDVY, Ġstanbul 1993, s. 190. ÖZYILDIRIM, N., ―Emirgan: ‗Emirgüne Bahçesi‘nden Bugüne‖ Ġstanbul Dergisi, Sayı 50 (Temmuz 2004), Tarih Vakfı Yayınları, Ġstanbul 2004. PARLIAMENTARY PAPERS "Correspondence Respecting the Affairs of Turkey, and the Insurrection in Bosnia and the Herzegovina.", Parliamentary Papers 1876, 333 vol. 84. The Memorandum was handed by Bismarck to Odo Russell on May 3, 1876. PARMAKSIZOĞLU, Ġ.: ―Karadağ‖, Türk Ansiklopedisi, C. XXI, Milli Eğitim Basımevi, Ank. 1974 s. 267. PEPĠÇ, A., ―Podgoriça‘nın Kısa Bir Tarihçesi‖ OTAM, Sayı 18‘den Ayrı Basım, Ankara Üniversitesi Basımevi, Ankara 2006, s. 273-282. PETROSYAN, Y. A., ―1876 Anayasası ve Türk Tarihindeki Rolü‖ Türkler C.12, Çev: Damla Günay, YTY, Ankara 2002, s. 907. QUATERT, D., ―Zonguldak Maden ĠĢçilerinin Hayatı 1870-1920 BaĢlangıç Niteliğinde Bazı Gözlemler‖, Toplum ve Bilim, S.83, 1999-2000 KIġ, Birikim Yayıncılık,Çev: Tansel Demirel s. 82-85. RASTODER, ġ., ― A Short Review Of The History Of Montenegro‖ Montenegro In Transition, Ed. Florian Bieber, Nomos, Baden-Baden 2003, s. 125. _____, ― Karadağdan Müslüman Göçleri‖ Muhacilerin Ġzinde Derleyen: Hayri KolaĢinli, Lotus Yayınları, Ank. 2004, s. 88. SEDES, Ġ. H., ―1877-1878 Osmanlı-Rus SavaĢı‖ Belgelerle Türk Tarihi Dergisi, Dün/ Bugün/Yarın. 1987, S.34, 64-67. SHPUZA, GAZMEND, ―Arnavutluk Ve Jöntürk Devrimi‖ Osmanlı-Siyasi, C. 2, YTY, Ank. 1999, s. 472. SOMEL, S. A., ―Osmanlı ModernleĢme Döneminde Periferik Nüfus Gurupları‖ Toplum Ve Bilim, S. 83, 1999-2000 (KIġ), Birikim Yay., s.192. SOY, H. B., ―II. Wilhelm, Weltpolitik ve II. Abdülhamid‖ Türkler C. 13, YTY, Ank. 2002, s. 25-27. STOĠANOVĠCH, T., ―Russian Domination in The Balkans‖ Between East And West The Balkan And Mediterranean Worlds, V. 4, Aristide D. Caratzas Publisher, New Rochelle, NY 1995 s.82. SÜSSHEĠM, K., ―Arnavutluk‖, ĠA, C. 1, MEB, Ġstanbul 1975, s. 590-591. ġAHĠN, N., ―XIX. Yüzyıl Sonrasında Anadoluya Yapılan Göç Hareketleri Ve Anadolu Coğrafyasındaki Sosyo-Kültürel Etkileri‖, Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. Vııı, S. 1, Haziran 2006, s.68. 334 ġEMSEDDĠN SAMĠ ―Karadağ‖ Kamûsü‟l-a‟lâm, C. 5, Mihran Matbaası, Ġstanbul 1306-1316(hicri), 1889-1899(miladi) 1891, s. 3636. ġENTÜRK, H., ―Tuna Vilayetinin TeĢkiline Karadağ Ve Hersek Vukuatına Dair (1861) Cevdet PaĢa Tarafından Kaleme Alınan Layiha“ Belleten , TTK Yayınları. Ank. 1995 (Aralık) , Sayı : 226 - Cilt : 59 , s. 722. ġERBETÇĠ, M. ,Türk Haritacılığı Tarihi (1895 - 1995), HKMO, Ġstanbul 1999, s. 83 TEKELĠ, Ġ., S. ĠLKĠN, ―Ġttihat Ve Terakki Hareketinin OluĢumunda Selanik‘in Toplumsal Yapısının Belirleyiciliği‖ Türkiye‟nin Sosyal Ve Ekonomik Tarihi (1071-1920) Ed: Osman Okyar, Halil Ġnalcık, Ankara 1980, s. 375-376. THE ANGLO AMERICAN, ―Visit to the Vladika of Montenegro‖ The Anglo American, Nov. 21, 1846:8,5, s. 103. THE COLUMBIA ENCYCLOPEDIA, ―Balkan Peninsula‖ Sixth Edition, Columbia University Press, Columbia 2007. THE ECLECTIC MAGAZINE OF FOREIGN LITERATURE, ―Montenegro‖ The Eclectic Magazine Of Foreign Literature (1844-1898), March 1853, 28/3, s. 380. THE NATIONAL GEOGRAPHIC MAGAZINE, ―Servia and Montenegro‖, The National Geographic Magazine No:11, Washington DC 1908, s. 774. THE NATIONAL MAGAZINE, ―The Voice- Telegraphes of Montenegro‖, The National Magazine, Nov. 1857: 11, s. 406. THE NEW YORK TIMES, ―Brave Struggle of Montenegro‖ The New York Times, June 16, 1877. _____, ―The New Ottoman Empire‖ The New York Times, July 15, 1878. _____, ―The Princedom of Montenegro‖ The New York Times, April 20, 1877. _____, ―The Turkish Provinces‖ The New York Times, April 12, 1877. _____, ―Turkey and The Great Powers‖ The New York Times, February 9, 1877. TUKĠN, C., ―Girit‖ DĠA, C. 14, TDVY, Ġstanbul 1996, s. 91-92. TÜRK ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―ĠĢkodra Gambotu‖ MEB, Cilt. Xx, Ank 1972, s. 424 _____, ―ĠĢkodra‖, MEB, Cilt. Xx, Ank. 1972, s. 424 335 UZUNÇARġILI, Ġ. H., ―1908 Yılında II. MeĢrutiyetin Ne Suretle Ġlan Edildiğine Dair Vesikalar‖ Belleten Dergisi, 77, Cilt: XX - Sayı: 77 - Yıl: 1956 Ocak, s. 103-174 _____, ―II. Abdülhamid‘in Ġngiliz Siyasetine Dair Muhtıraları‖, Ġ.Ü. Tarih Dergisi, VII, 1954, s. 453-460. VILLARI, L., ―Races, Religions And Propagandas‖ The Balkan Question, Ed: L. VILLARI, London 1905, s. 158. WANK, S., ―Aehrenthal and the Sanjak of Novibazar Railway Project: A Reappreisal‖ Slavonic and East European Review, 42/99(1964:June), s. 361. YAMAN, E., "II. Abdülhamidin DıĢ Siyaseti," Sıla Dergisi, Sorgun-Yozgat, Sayı : 2,3,4. YASAMEE, F. A. K. ―Ottoman Diplomacy in the Era of Abdulhamid II (1878-1908)‖ ÇağdaĢ Türk Dipomasisi: Sempozyuma Sunulan Tebliğler, 15-17 Ekim 1997, Ankara 1999, s. 229 YENĠ TÜRK ANSĠKLOPEDĠSĠ, ―Karadağ‖ C. 5, Ötüken Yayınları, Ġstanbul 1985, s. 1687-1688. YERLĠKAYA, Ġ., ―Sırp-Karadağ ve 93 SavaĢı‘nın Vakit Gazetesi‘nde ĠĢleniĢi”. Askeri Tarih Bülteni. S. 41, Genelkurmay Basımevi, Ankara 1996, s. 26-42. F. ĠNTERNET KAYNAKLARI ABOUT.COM:GEOGRAPHY, "Balkans", <http://geography.about.com/library/misc/ ucbalkans.htm> e.t. 01.08.2008. ALLCOCK, J. B., "Montenegro" Encyclopædia Britannica Online <http://www. britannica.com/EBchecked/topic/390727/Montenegro> 26 Sep. 2008. ARABIAN HORSES, ―Arabian Horses‖ <http://www.arabianhorses.org/education/ education_history_ north.asp> e.t. 12.09.2008 CIA- THE WORLD FACTBOOK, ―Montenegro‖ CIA- The World Factbook <https://www.cia.gov/library/publications/the-world-factbook/geos/mj.html> e.t. 06.12.2008. 336 CULTURAL HERITAGE OF MONTENEGRO, , ―Montenegrin Decorations‖ Museum Heritage, <http://www.heritage.cg.yu/ muzealije/odlik_e.htm> e.t 13/09/2008 DEPARTMENT OF INTERNATIONAL RELATIONS, ―Lord Odo Russell to the Earl of Derby on the Insurrection in Bosnia and Herzegovina, May 1876‖ Mount Holyoke College, South Hadley, Massachusetts, < http://www.mtholyoke.edu/ acad/intrel/ odo.html> e.t. 13.11.2008. ENCYCLOPÆDIA BRITANNICA "Gift Exchange" <http://www.britannica.com/ EBchecked/topic/233393/gift-exchange> e.t. 02 Oct. 2008. _____, "Treaty of Campo Formio" http://www.britannica.com/EBchecked/topic/ 91381/Treaty-of-Campo-Formio>. e.t. 25.10. 2008. _____,"Treaty of Passarowitz." <http://www.britannica.com/EBchecked/topic/445669/ Treaty-of-Passarowitz>. 25 Oct. 2008. HALSALL, P.(Ed), ―Modern History Surce Book: The Treaty of Berlin, 1878 Excerpts on the Balkans‖ The Internet History Sourcebooks Project, Ed: Dr. P. HALSALL, Fordham University, New York 2006, <http://www.fordham.edu/ halsall/mod/1878berlin.html> e.t. 13.11.2008. HISTORY OF MONTENEGRO, Zemun, 1850, s. 92–93, 98–99 Translated by Stefan Branisavljevic <http://www.njegos.org/petrovics/1796e.htm> e.t. 25.10.2008. HISTORY OF MONTENEGRO, ―Montenegro under Nicholas I Petrovic (18601918)‖ History Of Montenegro <http://www.montenet.org/history/nikola.htm>, e.t. 7.11.2008. MACĠT, Y., ―Hz. Muhammed'in Bazı ĠletiĢim Ġlkeleri‖, Sonpeygamber.info, <http://www.sonpeygamber.info/tr/tr/insan-iliskileri/hz.-muhammedin-baziiletisim-ilkeleri.html> e.t. 10.11.2008. MILOVIÇ, Z., ―Rumija Kao Zgnječena Konzerva‖ Montenegrina- Digitalna Biblioteka Crnogorske Kulture-Istoria,<http://montenegrina.net/pages/pages1/ istorija/dokumenti/zeljko_milovic_rumija_kao_zgnjecena_konzerva.htm> 10.04.2009 337 e.t. NATIONAL MUSEUM OF MONTENEGRO, Dispatched Letters, F. XXXI, Doc.No.189, Dated 24 September 1883, <http://www.mnmuseum.org/ Start.htm> e.t. 2.11.2008. NATIONAL MUSEUM OF MONTENEGRO, King Nikola`S Museum Court Library (Fourth Room), <http://www.mnmuseum.org/Start.htm> e.t. 13/09/2008. RAKĠÇ, A., ―Osmanlı&Karadağ Diplomatik ĠliĢkiler‖ Sancak Bölgesi, <http://www.bosna-sancak.net/haber/> e.t.29.10.2008. RAKOVIC, A. (ed.), ―The Clans of Old Montenegro‖ Serb Land Of Montenegro History Of Montenegro Online, <http://www.njegos.org/clans/clans.htm> e.t. 18.10.2008. REPUBLIC OF MONTENEGRO, ―Montenegro‖ <http://www.montenegro.yu/english/ podaci/geography.htm>, e.t. 27/09/2008. SABAH GAZETESĠ, ―Tarihi Ġstanbul Depremleri‖ Sabah Gazetesi 17 Ağustos 2007, <http://www.sabah.com.tr/ozel/new805/dosya_157.html> e.t. 3.11.2008. SESLĠ SÖZLÜK, ―Pandour‖ <http://www.seslisozluk.com/> e.t. 13/09/2008. YAPP, M. E., "Ottoman Empire" Encyclopædia Britannica. <http://www.britannica. com/EBchecked/topic/434996/Ottoman-Empire>. 26 Sep. 2008. 338 EKLER A.HARİTALAR B. BELGELER C. RESİMLER ÖZGEÇMİŞ Kisisel Bilgiler: Adı ve Soyadı : Uğur ÖZCAN Dogum Yeri: Çifteler/ESKİŞEHİR Dogum Yılı : 1977 Medeni Hali: Evli Egitim Durumu: Lise: 1988 -1995, Ösel, Anadolu Lisesi/ANKARA Lisans : 1995-1999 Süleyman Demirel Üniversitesi, Fen-Ed. Fak., Tarih Bölümü, ISPARTA YL : 1999-2004, Osmangazi Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü. Tarih ABD, Yakınçağ BD, ESKİŞEHİR. Doktora: 2004-2009 Süleyman Demirel Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Tarih ABD, Yakınçağ BD, ISPARTA Yabancı Diller ve Düzeyi: l. İngilizce- İleri Düzey 2. Almanca-Orta 3. Boşnakça-Başlangıç İş Deneyimi: 2005, İngilizce Öğretmenliği, MEB Şirinevler Mahallesi, BURSA 2005, İngilizce Öğretmenliği, YDS Hazırlık Deshanesi, BURSA 2005-2006, Özel Eğitim Kurumu, Tarih Öğretmenliği, SAKARYA. 2007-2008, Özel Eğitim Kurumu, Sosyal Bilgiler Öğretmenliği, SAKARYA Bilimsel Yayınlar ve Çalışmalar: "Accounting System In Ilhanians And A Sample Practice", The Balkan Countries’ 1 st International Conference On Accounting And Auditing, 8-9 March 2007, Edirne, Turkey. (Yrd.Doç.Dr.Cemal ELİTAŞ, Yrd.Doç.Dr. Mehmet ERKAN ve Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYDEMİR ile Birlikte) "Accounting Practices In Abbasids And A Sample Practice", The Balkan Countries’ 1 st International Conference On Accounting And Auditing, 8-9 March 2007, Edirne, Turkey. (Yrd.Doç.Dr.Cemal ELİTAŞ, Yrd.Doç.Dr. Mehmet ERKAN ve Yrd. Doç. Dr. Oğuzhan AYDEMİR ile Birlikte) Uğur Özcan, “Accounting Education for the Practice of Stairs Method in the Ottoman State”, 12th World Congress of Accounting Historians, Juyl 20-24, 2008, Istanbul-TURKEY, Congress Proceedings Vol. 1, s. 703 (Doç.Cemal ELİTAŞ, Doç.Dr. Mehmet ERKAN ve Oğuzhan KALKAN ile birlikte)