Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 Günümüzde Tiroid Hastalar›na Yaklaş›m Prof. Dr. Murat Faik ERDOĞAN Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi, İç Hastal›klar› Anabilim Dal›, Endokrinoloji ve Metabolizma Hastal›klar› Bilim Dal›, ANKARA European Thyroid Association (ETA), Yönetim Kurulu Üyesi Tiroid bezi, krikoid k›k›rdağ›n 1-2 cm alt›ndaki istmusu ile larenkse ön yüzüne yerleşmiş, yetişkinde bölgenin iyot durumuna göre değişebilse de ortalama 15-20 g ağ›rl›ğ›nda, kelebek şeklinde, vücuttaki en büyük endokrin organd›r. Embriyolojik gelişim s›ras›nda dil kökünde oluşur ve orta hat boyunca inerek yerine yerleşir. Bu sebeple boyunda orta hat boyunca tiroglossal duktus ve orta hatta kistik oluşumlar (tiroglossal kistler) izlenebilir. Bu duktusun kaudal ucunda istmusdan yukar› doğru uzanan piramidal lob bir anatomik varyasyon olarak baz› kişilerde izlenebilir. Tiroid bezinin her ne sebeple olursa olsun büyümesine “guatr” ismi verilir ve guatrlar genellikle posterior ve inferiora doğru hatta bazen retrosternal olarak uzanabilirler. Tiroid hormonlar›n›n ana yap›s›n› bir eser eleman olan iyot oluşturur. Tiroglobulin denilen ve tiroid follikülleri taraf›ndan sentezlenen büyük molekül içerisinde monoiyodotirozin (MİT) ve diodotirozin (DIT) denilen tirozin rezidülerinin birleşmesi sonucu triiyodotironin (T3) ve tetraiyodotironin (T4) ismi verilen tiroid hormonlar› sentezlenir. Tiroidi stimüle eden hormon (TSH, tirotropin) hipofiz bezi taraf›ndan salg›lan›r ve tiroid hormon sentezi s›ras›ndaki önemli basamaklar› stimüle eder. Tiroid bezi başl›ca T4, az miktarda da T3 sentezler, aktif form olan do- Current Approach to the Thyroid Diseases Anahtar Kelimeler: Tiroid, nod l Key Words: Thyroid diseases, thyroid nodules 132 laşan T3’ün önemli bir k›sm› T4’ün periferik deiyodinizasyonundan kaynaklan›r. Dolaşan tiroid hormonlar›n›n hipofizer tirotrof hücreler üzerinde, onlar› hipotalamik tirotofin “releasing” hormon (TRH) etkilerine karş› desensitize edici, negatif “feed-back” etkileri vard›r. Vücutta dolaşan tiroid hormonlar›n›n %99’undan fazlas› proteinlere, en çok da tiroid bağlayan globline bağl› olarak bulunur. Sadece serbest tiroid hormonlar› hücreye girer, daha aktif olan form T3’tür, nükleer reseptörleri arac›l›ğ› ile tüm vücutta çok say›da oksidatif olay› kontrol ederler. Tüm metabolik h›z› ayarlayan önemli hormonlard›r. Tablo 1’de tiroid hormonlar›n›n sekresyonunu kontrol eden faktörler, Tablo 2’de ise tiroid hormonlar›n›n diğer organ ve dokular üzerindeki ekileri özetlenmiştir. TİROİD FONKSİYON TESTLERİ Klinikte en s›k kullan›lan tiroid fonksiyon testleri ve baz› özellikleri Tablo 3’te özetlenmiştir. Serbest T4, resin T3 “uptake” ve serbest tiroksin indeksinin büyük ölçüde yerini alm›şt›r. Tiroid fonksiyonlar› baz› fizyolojik durumlarda değişebilir bu sebeple değişik fizyolojik dönemlerdeki değişiklikleri klinisyenlerin iyi bilmesi ve yorumlayabilmesi gerekir. Tablo 4’te bu değişiklikler de özetlenmiştir. Bu testler d›ş›nda tiroid dokusunun değişik komponentlerine karş› gelişen otoantikorlar›n ölçümü tiroid hastal›ğ›n›n otoimmün yap›s› hakk›nda bilgi vericidir. Bunlardan klinikte en s›k kullan›lanlar antitiroglobulin (anti-t) ve antitiroperoksidaz antikorlar› (anti-TPO)’d›r. Bu antikorlar normal popülasyonda da %5-10 civar›nda yaşla artan bir s›kl›kta pozitif Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 Tablo 1. Tiroid hormonlar›n›n sal›n›m›n› kontrol eden faktörler. Stimülatör etkiler İnhibitör etkiler Hipotalamik (TRH sentez ve salınımını etkileyen faktörler) Azalmış serum T3 ve T4 seviyeleri ve intranöronal T3 düzeyleri Artmış serum T3 ve T4 seviyeleri ve intranöronal T3 düzeyleri Pulsatil sekresyon ve sirkadyen ritm Alfa-adrenerjik blokaj Arginin vazopresin Hipotalamik tümörler Hipofizer (TSH sentez ve salınımını etkileyen faktörler) TRH Kronik hastalıklar, hipofizer tümörler Azalmış serum T3 ve T4 seviyeleri ve intratirotrof T3 düzeyleri Artmış serum T3 ve T4 seviyeleri ve intratiotrof T3 düzeyleri Azalmış Tip 2 5’ deiyodinaz aktivitesi Artmış Tip 2 5’ deiyodinaz aktivitesi Östrojenler Somotostatin, dopamin ve agonistleri, glukokortikoidler Tiroid bezi ile ilişkili (tiroid hormonu sentez ve salınımını etkileyen faktörler) TSH Blokan TSH reseptör antikorları Stimülan TSH reseptör antikorları Yüksek doz iyot, lityum tedavisi TRH: Tirotofin “releasing” hormon, TSH: Tiroidi stimüle eden hormon. Tablo 2. Tiroid hormonlar›n›n fizyolojik etkileri. Doku, sistem Etkiler Fötal gelişim Onbirinci haftada tiroid-hipofiz aksı çalışmaya başlar. Bu haftadan sonra fetusun gelişimi büyük ölçüde kendi tiroidine bağımlıdır. Eksikliğinde iskelet ve beyin gelişimi ciddi şekilde gecikir (kretenizma). Oksijen tüketimi T3, Na-K ATPazı birçok dokuda stimüle ederek tüketimi arttırır. Bazal metabolik hızın artmasında katkıda bulunur. Kardiyovasküler etkiler Önemli pozitif inotrop ve kronotrop etkiler. Sempatik sinir sistemi Kalp kası, iskelet kası ve adipoz dokuda beta-adrenerjik reseptör sayısını arttırırlar. Katekolaminlere duyarlılığı arttırırlar. Pulmoner etkiler Respiratuar merkezlerde normal hipoksik ve hiperkapnik stimülasyonu koruyucu etkileri bulunur. Hipotiroidi komasında solunum durması görülebilir. Hematopoietik etkiler Artmış oksijen ihtiyacı eritropoetin ve eritropoezin artmasına neden olur. Eritrositlerdeki 2-3 difosfogliserat içeriğini arttırıp, hemoglobinden oksijen disosiasyonunu kolaylaştırırlar. Gastrointestinal etkiler Gastrointestinal sistem motilitesini arttırırlar. İskelet üzerine etkileri Osteoklastik aktiviteyi ve daha az ölçüde de osteoblastik aktiviteyi arttırarak kemik dönüşümünü hızlandırırlar, kronik hipertiroidi ciddi osteopeniye neden olabilir. Nöromusküler etkiler Birçok strüktürel proteinin sentezi artsa da hipertiroidi ciddi miyopatiye neden olabilir. Relaksasyon ve kontraksiyon hızını arttırırlar, klinikte hipertiroidi de hiperrefleksi olarak ortaya çıkar. Lipid ve karbonhidrat metabolizması Hepatik glikoneogenez, glikogenoliz ve intestinal glikoz emilimini arttırırlar. Kolestorol sentez ve degredasyonunu arttırırlar. Lipoliz de artmıştır. Hipertiroidide kolesterol düzeyleri azalmış, hipotiroidide artmıştır. Endokrin sistem Kortizolün metabolik “turnover”ını arttırırlar. Fazlalığında ve eksikliğinde ovülasyon bozulabilir. Hipotiroidide TRH etkisi ile TSH ile birlikte prolaktin düzeyleri de artabilir. TRH: Tirotofin “releasing” hormon, TSH: Tiroidi stimüle eden hormon. olarak bulunabilir. TSH reseptör antikorlar› ise Gravesli hastalar›n %80’inde pozitiftir ve medikal tedaviden sonra yüksek kalmas› relaps konusunda fikir verici olabilir. Serum tirogloblin düzeyleri tiroid dokusunun miktar› ve kişinin iyot açl›ğ› ile doğru orant›l› olarak artan bir işaretleyicidir. Benign malign ayr›m›nda kullan›lamaz, ancak diferansiye tiroid kanserlerinde tedaviden sonraki düzeylerinin takibi rezidü-nüks konusunda önemli fikirler verebilir. Tiroid Ultrasonografi (USG) Tiroid hastal›klar›nda nodül varl›ğ›, boyutlar›, eko yap›s›, difüz k›sm›n boyutlar› ve parankim ekosu konusunda çok yararl› bilgiler vermektedir. Ayr›ca, boyunda lenfadenopati, paratiroid lojunun araşt›r›lmas›nda da çok değerlidir. Objektif tedavi takibinde palpe edilemeyen nodüllerin USG eşliğinde biyopsisi ve tedavi amaçl› nodüllere alkol enjeksiyonu konular›nda da klinisyene son derece yararl› bir görüntüleme yöntemidir. 133 Erdoğan MF Tablo 3. Tiroid fonksiyon testleri ve klinik kullan›mlar›. Test Özellikleri ve yorumu sTSH-sensitif tiroidi Ultrasensitif üçüncü jenerasyon testler ile 0.01 mU/L serum düzeyleri ölçülebilir. Baskılı sTSH düzeyleri doku düzeyinde stimüle eden hormon (hipofizer) tirotoksikozu gösteren önemli bir testtir. Tedavi sırasında T4 serum düzeyleri düzeldikten sonra tekrar normalize olması iki-dört hafta alabilir. Glukokortikoidler, dopamin ve agonistleri, depresyon ve anksiyete düzeylerini baskılayabilir, ancak üçüncü jenerasyon testler ile 0.0...’lı düzeyler hemen her zaman gerçek tirotoksikozu ifade eder. Primer hipotiroidi ve nadir görülen tiroid hormon rezistansı ve sTSH salgılayan hipofizer adenom durumlarında yükselebilir. Primer hipotiroidinin replasmanında doku düzeyinde ötiroidizmi yansıttığı için çok değerli ve ilk seçilecek olan testtir. Kronik hastalıkların seyri sırasında baskılanıp, iyileşme döneminde geçici bir artış gösterebilir. Bu dönemde dahi genellikle 20 mU/L’yi geçmez ve bu rakamın üzerindeki değerler gerçek primer hipotiroidi lehine düşünülmelidir. ST4-serbest tetraiyodotironin T4’ün serbest olarak bulunan ve dokularda aktif olarak hücreye girerek metabolik etkilerini gösterebilecek formudur. Heparin bağlı T4’ten serbest forma geçişi arttırdığından ST4 ölçümlerini yükseltebilir. Kronik hastalıklarda ise T4 düzeyleri düşük bulunabilir. Birçok tiroid endokrin kliniği rutin olarak kullanmaktadır. TT4-total tetraiyodotironin Serumdaki total T4 düzeylerini ölçer. Tiroid bağlayan globulin (TBG) düzeylerinden etkilenir. Dolayısı ile T3 resin “uptake”i ile birlikte serbest tiroksin indeksini bulmak üzere kullanılır. Resin T3 (veya T4) “uptake” Serum tiroid bağlayıcı proteinlerin indirekt olarak ölçüldüğü bir testtir. Ülkemizde kullanılmamaktadır. Ülkemizde bu indeks genellikle rutinde kullanılmamaktadır. Serbest tiroksine indeksi TBG anomalilerini düzeltir. TT4 resin T3 “uptake” çarpımı ile elde edilir. İyi bir sT4 ölçümü bu indekse tercih edilebilir. TT3-total triiyodotironin Normal T4 düzeyli T3 tirotoksikoz tanısında değerlidir. Hipotiroidi tanısında yeri yoktur. ST3-serbest triiyodotironin Dolaşan çok düşük düzeylerdeki ST3 düzeylerini ölçer. Oral kontraseptif ve/veya T4 kullanan hastalarda tirotoksikoz tanısında yardımcıdır. Kronik hastalıklar T4 T3 konversiyonunu bozarak veya rT3 lehine değiştirerek, düzeylerini düşürebilir. Türkiye’de birçok merkezde tiroid fonksiyon testleri arasında ST4 ve sTSH ile birlikte rutin olarak kullanılmaktadır. RAİ “uptake”radyoiyod “uptake” I123 ve I131 ile genellikle 4 ve 24. saat “uptake”ler şeklinde ölçülür. Yüksek “uptake”li hipertiroidi ile düşük “uptake”li tirotoksikoz nedenlerini birbirinden ayırt etmede ve tedavi seçiminde çok değerli bir testtir. Tiroid sintigrafileri Tiroidde saptanan nodüllerin aktivitesi ve RAİ tedavisine uygunluklarının değerlendirilmesinde RAİ-“uptake” ile birlikte kullanılabilir. Morfolojik değerlendirmede genellikle Tc99 kullanılırken fonksiyon gören tiroid dokusu veya diferansiye kanser metastaz taramaları için I131 kullanılır. Tedavi amacı ile yüksek doz RAİ’den sonra alınan görüntülerde oldukça değerli ve yol göstericidir. Tablo 4. Tiroid fonksiyon testlerinde değişik fizyolojik dönemlerdeki değişiklikler. Dönem İzlenen değişiklikler Yenidoğan Doğumdan sonra ilk 30 dakika içinde başlayan TSH’de ani bir artış izlenir ve üç-beş günde genellikle normale döner. T4 ve T3 de buna eşlik eder. Bunların normalize olması bir ayı bulur. Bu sebeple neonatal hipotiroidi taramalarında ya kord kanı ya da beşinci gündeki TSH düzeyleri kullanılmalıdır. Gebelik TBG’deki anlamlı artış sebebi ile total T3 ve total T4 düzeylerinde anlamlı yükselmeler olur. Serbest formlarda yeni bir denge kurulur ve serbest T3 ve T4 düzeyleri normaldir. İlk trimestırda pik yapan HCG’nin TSH agonisti etkisi vardır bu sebeple bu dönemde endojen TSH düşük, düşük normal düzeylerde olabilir. Gebenin iyot alımı yeterli değilse serbest T4 düzeyleri düşerken TSH’de artmalar ortaya çıkabilir. Yaşlılık T4 dönüşümü çocuklarda maksimumdur ve puberteden sonra 60 yaşa kadar genellikle sabittir. Altmışlı yaşlardan sonra dönüşüm yavaşlayabilir. Yaşlıların aterosklerotik kardiyak komplikasyon geliştirme oranları da daha yüksektir. Bu sebeple LT4 replasman dozu yaşa göre bireysel olarak TSH kontrolü ile iyi ayarlanmalıdır. TSH: Tiroidi stimüle eden hormon, TBG: Tiroid bağlayan globulin. 134 Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 Tiroid İnce İğne Aspirasyon Biyopsisi (TİİAB) Tiroid nodüllerinin sitolojik natürünün anlaş›lmas› ve tedavinin ona göre yönlendirilmesi konusunda klinisyenin en önemli yard›mc›s›d›r. Benign-malign ayr›m›nda %95’in üzerinde sensitivitesi ile güvenilir bir yöntemdir. Palpasyon ile veya USG eşliğinde uygulanabilir. İki kez benign olduğu saptanan nodüller için, anlaml› bir boyut art›ş› olmad›kça, biyopsinin tekrarlanmas›na gerek yoktur. TİROİD BEZİ HASTALIKLARI Tiroid bezi hastal›klar›n›n semptom ve bulgular› genellikle bezin fonksiyonu ile direkt ilişkilidir. Hipotiroid hastalar tiroid hormon eksikliğinin semptom ve bulgular›n› hipertiroid hastalar ise hipertiroidinin semptom ve bulgular›n› verir, ancak unutulmamal›d›r ki tiroid bezi hastalar›n›n büyük k›sm› ötiroiddir ve hormonal fonksiyonlara ait semptom ve bulgu vermeleri beklenmez. Ötiroid hastalarda tiroid bezinin her ne sebeple olursa olsun büyümesi (guatr) ve d›şar›dan izlenebilir hale gelmesi ve/veya bez üzerinde k›vam› bezden farkl›, yuvarlak, oval oluşumlar›n (nodüllerin) fark edilmesi genellikle hastalar› hekime getiren sebeptir. Guatr ve nodüller yine s›kl›kla sistemik muayene s›ras›nda hekimler taraf›ndan da saptanabilir. Nadiren kanamalara bağl› nodüllerdeki ani ve ağr›l› büyümeler veya subakut tiroiditlerin ağr›l› ve hassas guatrlar› hastay› hekime getirebilir. ÖTİROİD DİFÜZ GUATR (ÖDG) (ENDEMİK GUATR, BASİT GUATR) Ülkemizdeki tiroid hastal›klar›n›n büyük çoğunluğunu oluşturur. İyot eksikliği sebebiyle başlang›çta bez difüz olarak büyümüştür. Y›llar ilerledikçe hasta tedavisiz kal›r veya guatr oluşumuna sebep olan, aşağ›da bahsedilecek olan etyolojik sebepler devam ederse, bu guatrlar içinde bir veya birden fazla nodül oluşumu [ötiroid difüz nodüler guatr (ÖDNG)] ve bu nodüllerin otonomi kazanmas› ile olgular›n ötiroid halden hipertiroid hale geçmesi mümkündür (toksik nodüler guatr, toksik multinodüler guatr). Etyoloji ve Patogenez ÖDG’nin etyopatogenezinde diyetle al›nan baz› guatrojen maddeler, baz› mikroorganizmalar veya iyot d›ş› birtak›m eser elemanlar suçlansa da etyopatogenezdeki etkisi gayet iyi bilinen ve profilaksisi ile endemileri önlediği bilinen en önemli unsur iyot eksikliğidir. İyot, vücuttaki bilinen en önemli etkisi tiroid hormon yap›s›na girmek olan bir eser elemand›r. Yetişkinde diyetle al›nmas› önerilen gerekli en düşük miktar, 100 µg/gündür. Gebe ve laktasyonda bu miktar artar. İyot eksikliği durumunda tiroid bezi membran ve TSH bağ›ml› birtak›m mekanizmalar ile kendisine sunulan iyotu daha iyi yakalay›p kullanabilmek için iyot “uptake”lerini artt›rmaktad›r. Bu durumda TSH ve diğer baz› büyüme faktörlerinin de etkisi ile çocukluk hatta bebeklik çağ›ndan itibaren bez difüz olarak büyümekte, folliküler hiperplazi, kolloid ve bağ dokusu art›ş› ile sonuçta guatrlar oluşmaktad›r. Bu guatrlar çok da iyi bilinmeyen sebeplerle özellikle pubertede daha da belirgin hale geçmektedir. Prevalans Bir bölgede guatr prevalans› %5’in üzerine ç›karsa endemik guatrdan bahsedilir ve bunun bilinen en önemli sebebi iyot eksikliğidir, ancak iyot eksikliğinin düşük, ölü doğum, endemik kretenizma, mental ve fiziksel gelişme geriliği gibi çok daha önemli sonuçlar› da vard›r bu hastal›klar yaş gruplar›na göre özetlenmiştir (Tablo 5). Burada sadece endemik guatr ve tedavisinden bahsedilecektir. Türkiye’de guatr endemiktir; Yazar ve arkadaşlar› Türkiye’de 9-11 yaş okul çağ› çocuklar› aras›nda guatr prevalans›n› 1999 y›l›nda %31.8 olarak bulmuşlar ve bunun çoğu bölgede izlenen ciddi ve orta derecedeki iyot eksikliğine bağl› olduğunu göstermişlerdir. Tablo 5. Yaş gruplar›na göre iyot eksikliği hastal›klar›. Fetus ve yenidoğan Düşük, ölü doğum Artmış yenidoğan ve infant mortalitesi Endemik kretanizma; Nörolojik; mental gerilik, sağır-Mutizm, spastik dipleji, şaşılık Mikstödemli; hipotiroidizm, mental ve somatik gelişme geriliği Guatr, belirgin veya subklinik hipotiroidi İnfant ve çocukluk Guatr Adölesan Juvenil hipotiroidizm, mental ve somatik gelişme geriliği Yetişkin Guatr ve komplikasyonları, hipotiroidi, mental retardasyon, azalmış fertilite hızı Hetzel’den modifiye edilmiştir. 135 Erdoğan MF Tan› ve Ay›r›c› Tan› Yukar›da belirtildiği gibi ÖDG’de hastalar genellikle asemptomatiktir. Kendileri guatrlar›n› veya tiroid nodüllerini fark ederek hekime gelirler veya hekimler rutin fizik muayeneler s›ras›nda veya guatr taramalar› s›ras›nda guatrlar› ve/veya nodülleri bulurlar. Dünya Sağl›k Örgütü (DSÖ) ve “Pan American Health Organization (PAHO)” palpasyon ile guatr büyüklüğünü s›n›fland›rabilmek için evrelendirmeler yapm›şlard›r. Tablo 6’da bu evreler gösterilmiştir. Kesin tan› koymak için genellikle palpasyon ve fizik muayene yeterlidir. Ancak kesin tan› ve ay›r›c› tan› için sTSH ölçümü ve tiroid otoantikorlar›n›n ölçümü gereklidir. Palpasyonda nodül veya nodül şüphesi uyan›rsa ve/veya nodülün veya difüz k›sm›n büyüklüklerini objektif olarak saptayabilmek ve tedavi takibi yapabilmek için USG gerekebilir. Saptanan nodüllerin sitolojik yap›lar› mutlak TAİİAB ile değerlendirilmeli ve tiroid kanserleri ekarte edilmelidir. Ay›r›c› tan›da yine difüz guatrla prezante olan otoimmün tiroid hastal›klar› ve psödoguatr akla gelmelidir. Otoantikorlar›n yüksekliği ve bazen de TFT’lerin de belirgin veya subklinik hipotiroidizm veya hipertiroidizmin saptanmas› otoimmün tiroid hastal›klar› lehine al›nmal›d›r. Psödoguatr tiroid bezinin normal olarak bulunduğu yerleşimden biraz daha yukar›da ve orta hatta yerleşmesi ve asl›nda hacim olarak normal olduğu halde özellikle ince boyunlu han›mlarda, inspeksiyon ve palpasyonda guatr varl›ğ› izlenimini vermesidir. Tedavi gerektirmez. Korunma ve Tedavi ÖDG ve ÖDNG’de tedavi hastan›n yaş›, mesleği, tiroid bezinin büyüklüğü, etraf oluşumlara yapt›ğ› bas› ve en önemlisi, varsa nodüllerin sitolojik natürü ile belirlenir. Ancak ÖDG endemik bir hastal›k olduğuna göre toplum sağl›ğ› aç›s›ndan bireysel olgular›n tedavisinden daha önemlisi, toplumu iyot profilaksi- si ile bu hastal›ktan korumakt›r. Bu amaçla Türkiye’de 1999 y›l›nda ç›kar›lan bir yasa ile tüm sofra tuzlar›n›n iyotlanmas› planlanm›şt›r. Sofra tuzlar› d›ş›nda, sanayi tuzlar›, sular, ekmek de iyotlanabilir. Ayr›ca, yine gebe kad›nlar, çocuklar gibi risk grubu bireylere peroral iyotlu kapsüllerin içirilmesi veya intramusküler iyot enjeksiyonlar› da ciddi iyot eksikliği bölgelerinde kullan›lan profilaksi yöntemleridir. Profilaksi ile iyot eksikliği bölgelerinde ortaya ç›kabilecek geçici tirotoksikozlar toplum sağl›ğ› aç›s›ndan profilaksiye engel teşkil etmez. ÖDG tan›s› konduktan sonra tedavi Evre 1A, Evre 1B ve 2 olgular›n birçoğu için t›bbidir. Tedavide amaç tiroid hormon preparatlar› ile hastay› toksik hale getirmeden, sTSH düzeylerini bask›lamakt›r. Bu amaçla Türkiye’de bulunabilen sentetik levotiroksin (LT4) preparatlar› olan ve 100 µg’l›k Tefor ve Levotiron isimli preparatlar kullan›labilir. Gerekli doz sabah tek dozda aç olarak verilir ve genellikle 100-150 µg/gün civar›ndad›r. Tedaviye bir-iki y›l endemik bölgelerde, daha da uzun bir süre devam edilebilir. Genellikle bu tedavi ile ÖDG’de %20-40 aras›nda, hacim küçülmeleri saptanabilmektedir. LT4 süpresyon tedavisi genellikle çocuklukta ve genç-orta yaşta daha etkili olarak kullan›labilir. K›rkl›, ellili yaşlardan sonra saptanm›ş ve ciddi bir problem yaratmayan guatrlarda tedavisiz izlemenin yeterli olduğu genellikle kabul edilen görüştür. Postmenopozal kad›nda, anksiyöz, zay›f, aterosklerotik kalp hastal›ğ› veya şüphesi, aritmileri, osteoporozu olan olgularda bu amaçla (süpresyon amac› ile) tiroid hormonu kullan›lmamal›d›r. Etraf dokulara bas› yapan, genç-orta yaşlarda Evre 23 boyutlara ulaşm›ş, hastada estetik kayg› yaratan ÖDG veya ÖDNG’lerde tedavi cerrahi olmal›d›r. Bu olgularda seçilen ameliyat bilateral subtotal tiroidektomi (BSTT)’dir. BSTT’yi takiben dört-beş hafta içinde hastalar›n sTSH düzeyleri ölçülmeli ve eğer Tablo 6. Saha çal›şmalar› ve klinik kullan›m için önerilen guatr s›n›fland›rmalar›. PAHO Grade 0 WHO/UNICEF/ICCIDD Palpabl veya gözüken guatr yok Grade 1A Sadece palpe edilebilen tam ekstansiyonda dahi görülemeyen guatr Grade 1B Hem palpe edilebilen hem de boyun ekstansiyonda iken görülebilen guatr. Nodüllü guatrlar Grade 2 Boyun normal pozisyonda iken görülebilen guatr Grade 3 Uzaktan izlenebilen çok büyük guatr Grade 0 Palpabl veya gözüken guatr yok Grade 1 Boyun normal pozisyonda iken palpe edilen, ancak görülemeyen guatrlar Nodül veya nodüler değişiklikler olabilir Grade 2 Boyun normal pozisyonda iken görülebilen ve palpe edilebilen guatr PAHO: Pan American Health Organization, WHO: World Health Organization, UNICEF: United Nations Children’s Fund, ICCIDD: International Council for the Control of the Iodine Deficiency Disorders. 136 Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 yükseliyorsa hastada replasman amac›yla LT4 preparatlar›na ömür boyu devam edilmelidir. Eğer düzeyler normalse yine de nüksleri önlemek için özellikle gençlerde bir süre daha LT4 kullananlar vard›r, ancak bu yaklaş›m›n nüksleri engellediği bilimsel olarak gösterilememiştir. ÖDNG’lerde yaklaş›m aslen çok farkl› değildir ve t›bbidir, ancak nodül-nodüllerin benign olduğundan, TAİİAB yap›larak emin olunmal›d›r. Nodülde malignite veya şüphesi varl›ğ›nda, seçilecek tedavi cerrahidir. Bu durumda uygulanan ameliyat şekli de morbiditesi daha yüksek olabilen total tiroidektomidir. Tiroid kanserleri k›sm›nda belirtildiği gibi, yüksek riskli, diferansiye tiroid kanserlerinde, radyoaktif iyot (RAİ) ile ablasyon da tedaviye eklenmelidir. ÖDNG’de oluşan ve 2-3 cm boyutlar›ndaki büyük nodüller genellikle LT4 ile süpresyon tedavisine cevap vermemektedir. Ancak bu hastalarda LT4 kullan›m›n›n özellikle iyot eksikliği bölgelerinde, difüz k›sm›n küçülmesine neden olduğu ve yeni nodül oluşumunu engelleyebileceği görüşünden hareketle, yazar özellikle genç-orta yaşl› hastalarda, LT4 tedavisini önermektedir. Ancak bu olgular› tedavi etmeden sadece izleme alan endokrinologlar›n say›s› da az değildir. Tiroid ameliyatlar›n›n morbiditesi göz önüne al›nd›ğ›nda tiroid bezinde nodül varl›ğ› hiçbir zaman tek baş›na cerrahi tedavi aç›s›ndan endikasyon yaratmamal›d›r. Elimizde TAİİAB gibi sensitivitesi %90’lar›n üzerinde olan ve tekrarlanan iki biyopsi ile %100 civar›na ç›kar›labilen bir tan› yöntemi vard›r ve ÖDNG’lerde efektif olarak kullan›lmal›d›r. Bu bölümde son olarak, tiroid cerrahisinin hastay› ve hekimi son derece de rahats›z eden komplikasyonlar› olan hipoparatiroidizm ve nervus rekürrens felçlerinden de bahsedilecektir. Ehil ellerde bu komplikasyonlar %1’in alt›nda olmal›d›r. Cerrahiye bağl› unilateral nervus rekürrens hasar›nda geçici veya kal›c› ses k›s›kl›ğ›, bilateral hasarda ise mizmar aral›ğ›n›n daralmas› ile solunum yolu obstrüksiyonu, trakeostomi dahi gerektirebilen komplikasyonlar söz konusudur. Postoperatif hipoparatiroidi ne yaz›k ki, ülkemizde tiroid cerrahisinin nadir olmayan bir komplikasyonudur bazen ilk bir-üç ay içerisinde spontan düzelebilse de, kal›c› da olabilmektedir. Tedavisi kalsiyum metabolizmas› ile ilgili k›s›mda özetlenmiştir, ancak oldukça zor ve komplikedir. Bütün bu önemli komplikasyonlar› düşündüğümüz de tiroid cerrahisinin, mutlak konuda uzmanlaşm›ş cerrahlar taraf›ndan uygulanmas› gereği aç›kt›r. Ehil ellerde tiroid cerrahisi morbiditesi %1 civar›nda olan bir cerrahidir ve endikasyonu ile uygulanmal›d›r. TİROİD NODÜLLERİ ve TİROİD KANSERLERİ Tiroid nodülleri toplumda prevalans›, iyot eksikliğinin derecesi ile göreceli olarak artan ve Türkiye gibi ciddi ve orta derecede iyot eksikliği olan bölgelerde prevalans› son derecede s›k olan bir tiroid bezi patolojisidir. Elli-altm›ş yaşlar›nda USG ile incelendiğinde insanlar›n %50’sinde nodül saptanabilir. Tarifen tiroid bezinde etraf›ndan k›vam olarak farkl› yuvarlak oval oluşumlara nodül denmektedir. Tiroid bezinde bazen soliter (tek) ancak daha s›kl›kla birden fazla veya multipl olurlar. Palpe edilebilen nodül tek de olsa USG ile nodüllerin birden fazla olduğu s›kl›kla saptanabilir. Nodüller rutin fizik muayenede saptanabileceği gibi bazen de hasta, boyunda şişlik olarak nodülleri fark edebilir. Bazen de nodül içine kanamalar ile aniden gerilen nodüller boyunda ağr›l› şişlik olarak prezante olabilir. Nadiren az diferansiye veya anaplastik tiroid kanserleri de bu şekilde bir klinik prezantasyon gösterebilir. Hastan›n tan› s›ras›ndaki tiroid fonksiyon durumuna göre aşağ›da değinilen hipertiroidizm, hipotiroidizm belirti ve bulgular› saptanabilir. Daha s›kl›kla bu hastalar ötiroiddir ve nodül fizik bulgu d›ş›nda hiçbir belirti ve bulgu vermezler. Nodül saptand›ğ›nda nodülün k›vam›, boyutlar›, mobilitesi not edilmeli ve boyunda lenfadenopati (LAP) muayenesi mutlak yap›lmal›d›r. Yine ailesel tiroid kanserleri aç›s›ndan hastadan iyi bir aile öyküsü al›nmal›, boyuna radyasyon hikayesinin varl›ğ› not edilmelidir. Ses k›s›kl›ğ› ve boyunda LAP varl›ğ› aksi kan›tlanmad›kça saptanan tiroid nodülünün veya nodüllerinin malign natürde olduğu lehine al›nmal›d›r. Tablo 7’deki özellikler saptanan bir nodülün natürü hakk›nda ipuçlar› verebilir, ancak kesin kriterler olarak da değerlendirilmemelidir. Bazen nodüller başka amaçlarla yap›lan radyolojik incelemeler s›ras›nda tamamen rastlant›sal (insidental) olarak da saptanabilir. Tiroid nodüllerinin bir klinisyen için önemi şunlard›r; • Tiroid kanserlerinin %95’i başlang›çta tiroid nodülü şeklinde prezante olur. Ancak tüm tiroid nodüllerinin sadece %5’i malign natürdedir. • Saptanan bir nodül otonom olarak çal›ş›yor ve hipertiroidizme neden oluyor olabilir. • Nodül veya nodüller çok büyük olup, etraf dokulara bas› semptomlar›na neden olabilir. • Özellikle ileri derecede multinodüler bezler veya kronik tiroiditlerle birlikte olan nodüllerde hastada hipotiroidizm söz konusu olabilir. 137 Erdoğan MF Tablo 7. Saptanan tiroid nodülünün natürünü değerlendirmede kullan›labilecek risk faktörleri. Benignite lehine Malignite lehine Hikaye Orta yaş kadın Endemik bölgede yaşama Ailede benign guatr hikayesi Küçük yaş, genç erkekte Ailede tiroid kanseri hikayesi Boyuna radyasyon hikayesi Ani büyüme, ses kısıklığı, disfaji Fizik muayene Yumuşak, mobil nodül Multinodüler guatr Soliter, sert, fikse nodül Boyunda lenfadenopati, ses kısıklığı Laboratuvar Otoantikor titrelerinin yüksekliği Sintigrafide sıcak görünüm Sonografide kistik eko şekli Yüksek kalsitonin düzeyleri Sintigrafide soğuk görünüm Sonografide solid veya noktasal kalsifiye eko şekli Tan› ve Ay›r›c› Tan› Son y›llarda tiroid nodüllerinin tan›s›nda TİİAB’nin %90’›n üzerinde sensitiviteyle t›bb›n kullan›m›na girmesi ile tiroid nodüllerinde, benign-malign ayr›m› başar› ile yap›labilmektedir ve cerrahi tedavi giderek azalan bir s›kl›kla kullan›ld›ğ› gibi yap›lan cerrahi girişimler de planl› olarak çok daha büyük başar› ile yap›labilmektedir. Şekil 1’de tiroid nodül tan› ve tedavisinde bugün için kullan›lan iş ak›ş şemas› özetlenmiştir. Ayr›ca, değişik tedavi yöntemleri aşağ›da kendi alt başl›klar› alt›nda ayr› ayr› incelenecektir. Algoritmadan da anlaş›labileceği üzere tiroid nodülü için tedavi prensibi başl›ca nodülün sitolojik natürü ile ilişkilidir. Malign veya sitoloji ile hiperselüler (şüpheli) olarak tarif edilen ve sitolojide soğuk bulunan nodüllerde seçilen tedavi şekli cerrahidir. Bunun d›ş›ndaki nodüller de aşağ›da tarif edilen t›bbi tedavi yöntemleri seçilmektedir. T4 Süpresyon Tedavisi Levotiroksin ile sTSH’yi süprese etmek tiroid nodüllerinde eskiden beri seçilen ancak efektivitesi de hep tart›ş›lagelmiş bir konudur. Literatürde veriler halen birbiri ile çelişen şekildedir ve plasebo kontrollü, yüksek hasta say›l› longitudinal çal›şmalar yeterli değildir. Genel olarak T4 süpresyon tedavisinin nodüllerin ancak %30’unda etkili olduğu kabul edilmektedir. 2 cm üzerindeki nodüller genellikle bu tedaviye cevap vermemektedir. Yazar özellikle genç ve orta NODÜL sTSH ölçümü sTSH bask›lanm›ş sTSH normal veya yüksek Tiroid sintigrafisi Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi (TİİAB) Nodül s›cak RAİ tedavisi PEE tedavisi Nodül soğuk Şüpheli Şüp heli TİİA B TİİAB sonucuna göre ve tirotoksikoza yönelik tedavi Cerrahi tedavi RAİ tedavisi: Radyoaktif iyot tedavisi, PEE tedavisi: Perkütan etanol enjeksiyonu. Şekil 1. Tiroid nodül tan› ve tedavisinde bugün için kullan›lan algoritma. 138 Malign Benign T4 süpresyonu PEE tedavisi takip Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 yaşl› ve bezin difüz k›sm›n›n da büyük olduğu hastalarda bu tedaviyi halen uygulamaktad›r. Bunu yaparkenki rasyonel, Türkiye’de efektif iyot profilaksisinin halen sağlanamam›ş olmas› ve halen orta-ciddi derecede iyot eksikliğinin birçok bölgede devam etmesi (100 µg’l›k LT4 preparatlar›n›n %60’› iyottan oluşmaktad›r), Türkiye’de birçok nodüllü olgunun difüz k›sm›nda büyük olmas› ve LT4’ün difüz k›s›m üzerinde küçültücü etkisinin daha belirgin olmas›, böyle bir ortamda yaşayan hastalarda bulunan büyükçe benign nodülleri LT4 ile küçültmek mümkün olmasa da, bunlar›n daha fazla büyümesini engellemek ve yeni nodüllerin ç›kmas›n› engellemektir. Bu rasyonel ile yap›lan tedavide çok da agresif davranmamak ve hastada sTSH düzeylerini 1 mU/L’nin alt›nda tutmak yeterli yaklaş›m olarak düşünülebilir. Menopozal kad›nda, ileri yaşta, zay›f ve anksiyeteli, osteoporotik, aterosklerotik kalp hastal›ğ› veya şüphesi, aritmi problemi olan hastalarda bu amaçla tiroid hormon preparatlar› kullan›lmamal›d›r. Radyoaktif İyot (RAİ) Tedavisi Tek s›cak nodülü olan hastalarda seçilecek tedavi yöntemidir. Özelikle sTSH bask›l› ve tiroid kelebeği sintigrafilerde izlenemiyorsa s›cak nodül radyoaktif maddeyi selektif olarak tutacağ› için hastan›n postablatif dönemde hipotiroid olma riski oldukça düşüktür (%10-20). 3-4 cm’den büyük nodüller tek bir doz ile ötiroid olmayabilirler ve alt› ay-bir y›l sonra ilave bir doz gerektirebilirler. Bu sebeple büyük nodüllerde cerrahi nodülektomiyi seçen otörler olsa da yazar bu olgularda öncellikle RAİ tedavisini önermektedir. Multinodüler olgularda da hasta özellikle toksik ise RAİ ile başar›yla tedavi edilebilmekte ve anlaml› volüm küçülmeleri ile obstrüksiyonlarda giderilebilmektedir. Ancak çok nadiren RAİ etkisi ile gelişen radyasyon tiroiditi akut dönemde obstrüksiyonu artt›rabilmektedir. Böyle nadir bir durumda kortikosteroidler tedaviye eklenebilmektedir. RAİ tedavisinden sonra ilk iki-üç ay içinde hastan›n tiroid durumunun mutlak değerlendirilmesi gerekir. Bu olgularda az da olsa hipotiroidi riski vard›r ve mutlak postablatif dönemde takip edilmelidir. Perkütan Etanol Enjeksiyonu Etanol koagülasyon nekrozu ile uyguland›ğ› nodüllerde küçülmeye neden olmaktad›r. İlk olarak paratiroid adenomlar›na da uygulanmaya başlayan bu tedavi, günümüzde s›cak ve soğuk tiroid nodüllerine de başar› ile uygulanmaktad›r. Tekniğin ayr›nt›lar›na burada girilmeyecektir. Mutlak tecrübeli ellerde uygulanmal›d›r. Hastalarda enjeksiyon sonras›, lokal ağr› birkaç gün devam edebilmektedir. Özellikle pos- terior nodüllerde nodül d›ş›na alkol s›zmas› ile geçici ses k›s›kl›klar› bildirilmiştir. Genellikle bir y›l içinde %50’nin üzerinde volüm küçülmeleri oluşabilmektedir. Cerrahi Tedavi Multinodüler bezlerde majör nodüllerden biyopsiler benign bulunsa da çok say›da nodülün hepsine iğne ile girmek mümkün olmad›ğ› için çok küçük de olsa diğer nodüllerde malignite şüphesi vard›r. Ancak şüphe tüm olgular›n cerrahi tedaviye verilmesini gerektirmeyecek kadar küçüktür. Klinisyen, özellikle, genç-orta yaşl›, grade 2-3 guatrlar› olan olgularda cerrahi tedaviyi de seçebilir. TİROİD KANSERLERİ Tiroid kanserleri yukar›da da bahsedildiği gibi %95 olguda tiroid nodülü veya nodülleri ile prezante olur. Tüm tiroid nodüllerinin %5 ila 10’unun malign olduğu düşünülebilir. Bu sebeple her hekimin fizik muayenede tiroid nodüllerini palpe edebilecek eğitimi alm›ş olmas› gerekir. Genellikle nodül ağr›s›zd›r. Bazen sert ve fikse olabilir. Boyunda LAP nodüle eşlik edebilir. İyi bir hikaye bazen ailede benzer olgular› veya hastada boyuna radyasyon maruziyetini gösterebilir. Tiroid kanserleri diferansiye (papiller, folliküler) orta derecede diferansiye medüller karsinom ve kötü diferansiye anaplastik karsinom şeklinde histopatolojik tipler gösterir. Tablo 8’de tiroid kanserlerinin baz› klinik özellikleri özetlenmiştir. Papiller Tiroid Kanseri En s›k görülen tiroid kanseridir. Genellikle soliter, sert nodüller olarak ortaya ç›kar. Bazen multinodüler bezlerde yine dominant nodüllerde yerleşir. Ancak 1 cm’nin alt›nda mikropapiller karsinom odaklar› da oldukça s›k rastlanan bir bulgudur. Böyle mikropapiller karsinomlar otopsi serilerinde yaşla artan bir prevalans göstererek değişik serilerde %5-35 aras› bulunabilmektedir. Bunlar›n klinik önemi halen çok aç›k değildir, ancak genel olarak insidental olarak bulunan bu mikrokarsinomalar›n klinik bir önemi olmad›ğ› kabul edilmektedir. Papiller karsinomlar›n %10’u tan› s›ras›nda boyunda LAP ile prezante olabilmektedir. Özellikle çocuklarda bu oran daha yüksektir. Boyuna radyasyon hikayesi veya Çernobil gibi nükleer kazalara maruz kalan çocuklarda papiller karsinomlar artan prevalans, histopatolojik atipi ve malign davran›ş ile görülmektedir. Mikroskobik olarak, papiller projeksiyonlar gösteren tek katl›, büyük nükleuslu, şeffaf inkülizyon cisimciklerine sahip yap›lar olarak görülürler. %40 kadar olguda “Psammoma cisimcikleri” ismi verilen lamine kalsifiye oluşumlar izlenebilir. İyi 139 Erdoğan MF Tablo 8. Tiroid kanserlerinin baz› özellikleri. Papiller Folliküler Medüller Anaplastik vs. Tüm tiroid kanserleri arasındaki sıklığı (%) 75 16 5 4 Hasta ortalama yaşı (yıl) 42 50 50 57 Kadın hasta (%) 70 72 56 56 Tiroid kanserine bağlı ölümler (%) 6 24 33 98 RAİ tutma yeteneği + +++ - - Malign davranış potansiyeli + ++/+++ ++/+++ ++++ Lokoregionel LAP Akciğer, kemik Lokoregionel, karaciğer, akciğer Lokal ve sistemik yaygın Sık metastazlar RAİ: Radyoaktif iyot. diferansiye olan bu kanserler genellikle lokal intratiroidal lenfatik ile ve lokoregionel lenfatik ile genellikle N. laryngeous etraf›ndaki lenf nodlar›na y›llar içinde yay›l›rlar. Yaşl› hastalarda veya etyopatogenezinde radyasyon maruziyeti olan olgularda tümör dediferansiye olarak daha agresif bir seyir izleyerek boyun kaslar›na ve trakeaya invaze olabilir. Daha ileri evrelerde özellikle akciğer olmak üzere, kemik ve beyin metastazlar› da izlenebilir. Ölüm genellikle lokal invazyon, solunum yolu obstrüksiyonu ve büyük damar invazyonu ile gerçekleşir. Bazen de akciğer metastazlar› bunda etkilidir. Birçok papiller kanser tiroglobulin sentezler ve bu gayet iyi bir tümör işaretleyicisi olarak postoperatif takiplerde kullan›l›r. Folliküler Tiroid Kanseri Tüm tiroid malignitelerinin %15-20’sini oluşturur. Genel olarak papiller tiroid kanserinden daha agresif ancak medüller ve anaplastik karsinomdan da daha iyi seyirli bir tümör tipidir. Lokal olarak lenfatikle yay›labileceği gibi hematojen yolla akciğer ve kemik metastazlar›na da rastlan›r. Patolojik olarak küçük follikülerden oluşur. Asl›nda sitolojik olarak folliküler adenomu, folliküler karsinomdan ay›rmak mümkün değildir. Mutlak karsinom lehine olan kapsül ve damar invazyonunu araşt›rmak gerekir ve bu sebeple sintigrafide soğuk olarak saptanan folliküler adenomlar›n cerrahi olarak ç›kar›lmas› önerilmektedir. Tümör RAİ konsantre etme yeteneğini genellikle koruyabilir ve bu tümörler nadiren fonksiyon görüp tirotoksikoza neden olan tümör şeklinde prezante olabilir ve RAİ tedavisinden oldukça fazla yararlanabilir. Medüller Tiroid Kanseri (MTK) Tüm tiroid kanserlerinin %5’ini oluşturur. MTK sporadik (%75) veya familyal formda olabilir (%25). Tiroidin kalsitonin salg›layan parafolliküler C-hücrelerinin tümörüdür ve özellikleri multipl endokrin neoplazi tip 2 k›sm›nda anlat›lm›şt›r. 140 Anaplastik Tiroid Kanseri Tüm tiroid kanserlerinin %1’ini oluşturur. Genellikle yaşl›larda ve eski multinodüler guatrlar üzerinde ortaya ç›kar. Çok agresif bir tümördür ve hemen obstrüksiyon ve disfaji oluşturarak genellikle tedaviye rağmen alt› ay içinde mortal seyreder. Diğer Kanserler Tiroid lenfoma kronik tiroidit zemininde veya generalize bir lenfoma tablosu içinde gelişebilir. Bu durumda tümör h›zla büyür, ancak kemoterapiye de oldukça iyi yan›t verebilir. Bazen kronik tiroidit ile lenfoman›n ay›r›c› tan›s› zor olabilir ve patolojik materyalde folliküllerin ve damarlar›n lenfositik infiltrasyonunun izlenmesi gerekir. TİROİD KANSER TEDAVİSİ Diferansiye (Papiller, Folliküler Tiroid Kanserleri) Cerrahi tiroid kanserlerindeki en önemli ve sürviyi belirleyici tedavi yöntemidir. Her ne kadar tümör 1.5-2 cm’nin alt›ndaysa ve lobektomi yeterli tedavi olarak belirtilse de yazar tiroid kanseri baştan TAİİAB ile verifiye hastalarda tümör boyutu ne olursa olsun, tecrübeli ellerde, total tiroidektomi uygulanmas› lehine düşünmektedir. Tiroid ameliyatlar›n›n morbiditesi tecrübeli ellerde %1’in alt›nda olmaktad›r. Ancak hastaya nodülün natürü bilinmeden lobektomi veya nodülektom uygulanm›ş ve 1-1.5 cm’lik diferansiye bir tiroid kanseri saptanm›ş ve kalan k›s›mda radyolojik olarak nodül yoksa, boyunda tekrarlayan ikinci ameliyat›n, morbiditesi de düşünülerek hastaya uygulanan girişim yeterli olarak düşünülebilir. Ancak kapsül invazyonu, boyunda LAP gibi, yüksek riskli durumlar söz konusu ise mutlak tamamlay›c› tiroidektomiye gidilmeli ve sonra da tümör dozu RAİ tedavisi (100-150 mCi) uygulanmal›d›r. Y›ll›k, alt› ayl›k taramalar ve hTg kontroller ile gerekirse ilave cerrahi ve/veya RAİ dozlar› ile hastalar tedavi edil- Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 melidir. Unutulmamal›d›r ki tiroid dokusunun önemli k›sm› yerinde dururken yap›lan tüm vücut taramalar› çok değerli olmayacak ve hTg gibi önemli bir biyolojik işaretleyici bu durumda takipte kullan›lamayacakt›r. Aslen kanser ameliyattan önce İİAB ile mutlak tespit edilmeli, lokal metastazlar› boyunda LAP varl›ğ› konusunda cerrahi uyar›lmal› ve gerekli cerrahi tedavi gerekirse multidisipliner cerrahi yaklaş›m ile mutlak planlanmal›d›r. Baştan yap›lacak yeterli ve etkili boyun diseksiyonlar›n›n ileride çok daha zor ve morbid olabilecek ikincil cerrahileri engelleyebileceği unutulmamal›d›r. Yüksek riskli, intratiroidal veya ekstratiroidal yay›l›m gösterilen olgularda, tüm vücut taramalar› yapmadan direkt yüksek doz RAİ tedavisi de art›k kullan›lmaktad›r. Bu kanserler diferansiye ve TSH bağ›ml› tümörler olduklar›ndan LT4 süpresyonu daha agresif olarak yap›lmal› ve sTSH düzeyleri 0.1 hatta, yüksek riskli olgularda 0.05’in alt›nda tutulmal›d›r. Diferansiye tiroid kanserleri iyi tedavi edildiklerinde hastan›n normal sürvisini değiştirmez, bu kanserler mutlak bu konuda spesiyalize merkezlerce tedavi edilmelidir. Medüller Tiroid Kanseri Tiroidin parafolliküler C hücrelerinden kaynaklanan nadir ve familyal olabilen bir kanser türüdür. Spesifik merkezlerde takibi gerekir. Anaplastik Tiroid Kanseri Tedavi başl›ca obstrüksiyonu önleyici ve yaşam kalitesini artt›r›c› palpasyon prensibine dayan›r. Dokso- rubisinle kemoterapi denenebilir. Ancak bu ciddi kanserde hastan›n yaşam kalitesini bozmamak veya yükseltmek esas amaç olarak düşünülmelidir. HİPOTİROİDİZM Tiroid hormon eksikliğinin neden olduğu ve Tablo 9’da özetlenen değişik nedenlere bağl› olarak gelişebilecek klinik bir sendromdur. Hormon yetersizliğinin derecesi ve süresine bağl› olarak, asemptomatik hastalardan, mikstödem komas›na kadar çok değişik bir spektrumda izlenebilir. Tiroid bezinin kendisine ait primer sebeplerle oluşabileceği gibi hipofizer TSH yetersizliğine bağl› genellikle diğer hipofizyotrop hormonlar›n eksikliği ile birlikte de gelişebilir (sekonder sebepler). Primer, beze bağl› sebeplerde genellikle bir guatr izlenir, ancak TSH eksikliğine bağl› sebeplerde, cerrahi hipotiroidite veya RAİ tedavisini takiben gelişen postablatif hipotiroidilerde guatr izlenmeyebilir. ST4 düşük veya normalin alt s›n›r›ndad›r, sTSH’nin yükselmesi primer sebepler için en önemli ve kesin tan› kriteridir, ancak sekonder sebeplerde genellikle azalm›ş ST4 düzeyleri ile uygunsuz sTSH düzeyleri izlenir. Tiroid otoantikorlar› otoimmün sebeplerde ciddi olarak artm›şt›r, hastalarda tan›dan sonra tedavi takibinde değeri yoktur ömür boyu genellikle titreleri dalgalanarak yüksek kal›r ve takiplerde ölçülmesine gerek yoktur. Hiponatremi (distal tübüler reabsorpsiyon bozukluğu), CPK, serum kolesterol, alanin aminotransferaz, aspartat aminotransferaz yükseklikleri birlikte izlenebilir. TRH art›ş› sebebiyle primer sebeplerde hafif-orta derecede bir hiperprolaktinemi Tablo 9. Hipotiroidi ve hipertiroidinin klinik semptom ve bulgular›. Hipotiroidizm Halsizlik yorgunluk, letarji, kramplar Üşüme, kabızlık, soğuk intoleransı Kilo alma, nadiren kilo verme, yaygın şişlikler Azalmış iştah Kuru cilt, bradikardi, saçlarda kalınlaşma, karotenemi menoraji, amenore, galaktore Gecikmiş derin tendon refleks relaksasyon zamanı Düzensiz sertçe guatrlar (Hashimoto hastalığı) Nonpalpabl tiroid bezi Seröz boşluklarda efüzyonlar, sessiz büyük kalp Tedavi ile düzelen diyastolik hipertansiyon Depresyon, anksiyete Anemi, hiponatremi Hipertiroidizm Halsizlik yorgunluk Terleme, ishal, sıcak intoleransı Kilo verme nadiren alma, çarpıntı Artmış iştah, azalmış iştah Sıcak nemli cilt, taşikardi, aritmi komplet, tremor adet düzensizlikleri Kısalmış derin tendon refleks relaksasyon zamanı Difüz veya nodüler guatrlar, bez üstü üfürüm Oftalmopati Depresyon, anksiyete 141 Erdoğan MF tabloya eşlik edebilir ve tedaviden sonra TSH ile birlikte düzelir. Bu hastalarda dopamin agonistleri (bromokriptine, Parlodel®) kullanmak yanl›şt›r. Ortalama korpüsküler hacimler normal veya artm›ş bir anemi görülebilir, ayr›ca pernisiyöz anemi Hashimoto hastal›ğ›na eşlik edebilir. Hipotiroidinin en korkulan sonucu mikstödem komalar› ciddi hipotermi, stupor, hipoventilasyon, hipotansiyon ve konvülziyon ve başka atipik santral sinir sistemi semptom ve bulgular› ile gidebilen ağ›r bir tablodur. Günümüzde hastalar›n daha erken tan›nmas› ve tedavi edilmesi ile pek izlenmemektedir. Bunun d›ş›nda özellikle konjenital hipotiroidiyi yenidoğanda ilk günler içerisinde tan›mak ve hemen tedavi etmek çok önemlidir, çünkü hemen tedavi edilmezse irreversibl mental ve nörolojik bulgulara neden olabilmektedir. Bu sebeple gelişmiş ülkelerde neonatal sTSH düzeyleri rutin olarak ölçülmektedir. Bu işlemin maliyeti bu çocuklar›n tedavi edilmedikleri durumda topluma getirecekleri mali yükten daha azd›r. KOMPLİKASYON ve TEDAVİ ile GELİŞEBİLECEK KOMPLİKASYONLAR Hipotiroidinin özellikle orta ve ileri yaştaki popülasyonda en korkulan komplikasyonu aterosklerozu h›zland›rmas› ve tedavi ile hipotiroidinin maskelediği akut kardiyak aterosklerotik olaylar›n gelişebilmesidir. Bu sebeple böylesi şüphe olan hastalarda replasmana çok küçük dozdan başlanmal› ve mutlak hekim kontrolünde hatta gerekirse hospitalize edilerek replasman›n planlanmas› hatta bazen replasman öncesi koroner anjiyografi ve gerekirse revaskülarizasyon yöntemlerinin uygulanmas› gerekebilir. Yine tedaviye bağl› gelişebilecek bir komplikasyon ayn› hastada adrenokortikal yetersizliğin bulunmas› ve tiroid hormon tedavisi ile bunun aşikar hale gelip hastan›n adrenokortikal yetersizliğe girmesidir. Bu sebeple hastalarda primer ve sekonder adrenokortikal yetersizlik semptom ve bulgular›n› aramak ve bunlar›n varl›ğ›nda tedaviye başlamadan en az›ndan ACTH, kortizol serum düzeylerini ölçmek ve gerekirse dinamik testler yapmak ve gerekli ise kortizol replasman›na tiroid replasman›ndan birkaç gün önce başlamak gerekir. Bariz hipotiroid anneler anovülasyon sebebiyle genellikle gebe kalamazlar, ancak gebe kal›nd›ğ›nda da bu gebeler tedavi edilmezse genellikle gebelikler düşük ile sonuçlan›r. Gebeliklerinde hipotiroid kalm›ş annelerin bebeklerinin IQ seviyelerinin normal kontrollere göre düşük olduğu gösterilmiştir. 142 HİPOTİROİDİZMİN TEDAVİSİ Mikstödem Komas› (Acil Tedavi) Acil medikal bir durumdur ve yoğun bak›m ünitesinde tedavi edilmesi gerekir. Kan gazlar› devaml› monitörize edilmeli, gerekirse hastaya entübasyon yap›lmal› ve mekanik ventilasyon tedavisi verilmelidir. Kalp yetmezliği, infeksiyonlar gibi birlikte bulunan durumlar tedavi edilmelidir. Bu hastalarda oral tüm ilaçlarda absorpsiyon problemi yaşanacağ› için, gerekli medikasyon tercihan parenteral verilmelidir. Başlang›çta 300-400 µg levotiroksin (LT4) yükleme dozu intravenöz (IV) verilerek, boş bulunan TBG’ler doyurulmal› daha sonra tedaviye 50 µg/gün IV ile devam edilmelidir. Ne yaz›k ki LT4’ün parenteral formu ülkemizde bulunmamaktad›r ve yerine yüksek doz oral LT4 verilmekte, eğer hasta oral alam›yorsa ilaç nazogastrik arac›l›ğ› ile verilebilir. Bu durumda kullan›lacak dozlar absorpsiyon oran› bilinmediği için ampirik kalabilir, ancak 500-750 µg LT4 ile tedaviye başlanmas› önerilebilir. Eğer hastan›n adrenal fonksiyonlar›n›n da yetersiz olabileceği konusunda şüphe varsa parenteral 100 mg hidrokortizon ve daha sonra alt› saatte bir 50 mg ile tedaviye devam önerilmektedir. Alternatif olarak metilprednizolon (Prednol-L®) 80 mg IV puşe ve alt› saatte bir 40 mg ile devam edilebilir. Hastan›n vücut s›cakl›ğ›n›n artmas› ve solunum ile kan gazlar›n›n düzelmesi tedaviye iyi cevap verdiğini gösteren belirtilerdir. Bu hastalarda hiponatremiye eğilim olduğundan ve kolayca su intoksikasyonuna girebileceklerinden parenteral s›v›lar dikkatle, ald›ğ› ç›kard›ğ› ve santral bas›nçlar ile takip edilerek verilmelidir. Parenteral tedavinin bu hastalarda anjina ve kalp yetmezliğini provoke edebileceği ak›ldan ç›kar›lmamal› ve bu tedavi sadece gerçek mikstödem komas›ndaki hastalar için saklanmal›d›r. Derin hipotiroid ancak hipotermi, hiperkapni gibi koma belirtileri olmayan şuuru aç›k hastalarda tedaviye oral başlayarak dozu aşağ›da anlat›ld›ğ› gibi yavaş yavaş artt›rarak devam etmek mant›kl› yaklaş›md›r. Klasik Tedavi Hipotiroidizm pür formu ile bulunabilen ucuz sentetik tiroid hormonu, LT4 ile tedavi edilir. Verilen T4 vücutta ihtiyaca göre deiyodinazlar ile daha aktif T3’e dönüşeceği için ayr›ca T3 verilmesine gerek yoktur. LT4’ün yar› ömrü yedi gün civar›ndad›r, günde tek doz sabah aç olarak al›nmas› daha iyi absorpsiyon için önerilir. Replasman düzeyi ST4 ve sTSH düzeyleri ile kolayca monitörize edilebilir. Test için kan verileceği sabah hastan›n ilac› almamas› önemlidir. Aksi halde ST4 düzeyleri yan›lt›c› olabilir. Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 LT4 replasman ihtiyac› yetişkinde 50 ila 250 µg/gün aras›nda değişebilmektedir. Burada hastan›n boyu, kilosu, LT4’ü metabolize etme h›z› gibi çeşitli faktörler söz konusudur. Bunlardan anlaş›labileceği üzere çok değişken ihtiyaçlara göre LT4’ün çok değişik tablet dozlar› kullan›m kolayl›ğ› ve doz güvenilirliği aç›s›ndan gereklidir. Ancak ülkemizde Tablo 11’den de izlenebileceği üzere LT4 sadece 100 µg’l›k tablet formu ile (Levotiron, Tefor) bulunmaktad›r. Bu durumda hastalar s›kl›kla tabletleri ikiye hatta dörde k›rarak doz ayarlamas› gereği duymaktad›r. Yazar yak›n gelecekte ülkemize girecek yeni tiroid hormon preparatlar› ile bu olumsuzluğun giderileceği umudunu taş›maktad›r. Şimdilik bu zorluk ilac›n uzun yar› ömründen yararlan›larak, 125 µg/gün LT4 ihtiyac› olduğu düşünülen bir hastaya bir gün 100 µg, ertesi gün 150 µg almas› önerilerek k›smen de olsa yenilebilir. Tiroid hormon replasman›na başlarken replasman endikasyonu mutlak çok iyi ve uzman kişiler taraf›ndan konmal› ve replasman süresi planlanarak hastaya mutlak anlat›lmal›d›r. Postablatif veya postoperatif hipotiroidide ve kronik atrofik tiroiditlerde replasman süresi ömür boyudur. Bu durum, hastaya ve diğer branş hekimlerine çok iyi anlat›lmal› ve ilac›n kesinlikle kesilmemesi, gebelik durumunda kesmek bir yana ihtiyaç artabileceği için tiroid fonksiyonlar›n›n değerlendirilmesi gereği anlat›lmal›d›r. Postpartum tiroiditte zaman içinde tirositlerin inflamasyon etkisinden ç›karak tekrar fonksiyon kazanmas› söz konusu olabilir. Bu hastalarda en az›ndan hipotiroidiyi takiben geçen ilk iki y›lda, y›lda bir kez replasman dozu azalt›larak veya ilaç k›sa süreli kesilerek sTSH takibi yap›lmal› ve tiroid bezinin kendi fonksiyonunu görebilecek derecede iyileşip iyileşmediğini denemek gerekir. Bunun yap›lacağ› da hastaya tedavi baş›nda anlat›lmal›d›r. Guatrl› Hashimoto tiroiditli hastalar da genellikle hipotiroid olduktan sonra ömür boyu replasman ihtiyac› gösterir, ancak bu hastal›ğ›n otoimmün tiroid hastal›klar› spektrumundan bir hastal›k olduğu ve seyri s›ras›nda toksik dönemler de gösterebileceği ak›ldan ç›kar›lmamal›d›r. Replasmana başlanmas› karar› al›n›rken özellikle subklinik hipotiroidi (sTSH yüksek, ST4 normalin alt s›n›r›nda) olgular› için hastan›n subjektif şikayetleri, kan kolestrol düzeyleri, anti-TPO düzeyleri ve durumun geçici ya da kal›c› olma olas›l›klar› da dikkate al›nmal›d›r. Subklinik hipotiroidide, sTSH > 10 mU/L’nin üzerinde ve tiroid otoantikorlar› da yüksekse hastalar genellikle k›sa sürede aşikar hipotiroidiye ilerler ve replasmana hemen başlanmal›d›r. Kolestrol düzeylerinin yüksekliği de replasman lehine bir bulgu olsa da hekimi replasman s›ras›nda ç›kabilecek aterosklerotik kardiyak komplikasyonlar aç›s›ndan da uyarmal›d›r. Subklinik hipotiroidilerden özellikle bahsedilen kriterleri taş›mayan birçoğunun üç-alt› ayl›k takipler s›ras›nda spontan düzelebildiği öte yandan tiroid hormonunun özellikle ileri yaşta atriyal fibrilasyonu provoke edebildiği ve postmenopozal kad›nda da ostopeniye neden olabileceği bilinmektedir. Replasmana başlama karar› al›nd›ğ›nda replasmana başlama dozu ve ilac› artt›rma h›z›, hastan›n yaş›na, kardiyak durumuna ve hipotiroidizmin derinliğine göre değişebilir. Örneğin; postoperatif aşikar, hipotiroidi gelişmiş 25 yaş›ndaki 60 kg’l›k bir kad›na 50 µg/günden başlayarak, bir hafta sonra 100 µg/güne ç›kmas› ve sonraki haftada 125 µg/güne ç›karak ilac› her sabah düzenli aç kar›na almas› önerilebilir. Replasman dozunun takibinde sTSH düzeyleri en önemli fikri verir. Unutulmamal›d›r ki tiroid hormonlar›n›n doku düzeyinde stabil bir düzeye ulaşmas› sabit doza ç›k›ld›ktan sonra iki-üç ay sürebilir, hastalar genellikle iki-üç ay sonra kontrol vizitlerine çağr›larak klinik ve ST4 ve TSH düzeyleri ile bazen de serum kolesterol düzeyleri ile kontrol edilir. Hastalar klinik olarak ötiroid ve sTSH’leri ve ST4 düzeyleri normal s›n›rlar içerisinde ise hasta ötiroid kabul edilir ve bu doza devam etmeleri ve y›lda bir kontrolleri önerilerek yollanabilir. TSH halen yüksek ise hastan›n ilac›n› düzenli kulland›ğ›ndan emin olduktan sonra dozda 25-50 µg’l›k art›şlar yap›larak iki-üç ay sonra belirtilen parametrelerle tekrar kontrole çağr›labilirler. Bu dönemde hastada tirotoksikozun bulgu ve belirtileri başlam›ş ve/veya sTSH bask›l› veya normalin alt s›n›r›na doğru ve ST4 düzeyleri de normalin üstünde veya üst s›n›ra doğru ise verilen doz hastaya fazla gelmektedir. Bu durumda da hastan›n ilaçlar›n› önerilen dozda al›p almad›ğ›ndan emin olduktan sonra dozda 25-50 µg’l›k azaltmaya gidilebilir. Yaşl› aterosklerotik kalp hastal›ğ› veya şüphesi olan olgularda replasmana başlanmal›d›r. Bu olgularda replasman endikasyonu konarken dikkat edilmeli, klinik ve laboratuvar olarak replasman endikasyonu var ve hekim hastan›n replasmandan yararlanacağ›n› ve/veya hastan›n replasmans›z kalmas›n›n aterosklerotik süreci artt›racağ›n› düşünüyor ise replasmana başlamal›d›r. Bu hastalarda 12.5-25 µg/gün gibi çok düşük dozlarda replasmana başlanmal› ve iki haftada bir, doz 12.525 µg/gün artt›r›larak gidilmelidir. Replasman s›ras›nda anjina gelişirse hemen bir önceki doza inilmeli ve total replasman dozu yüksek tutulmamal›d›r. Lityum ve amiodarona bağl› hipotiroidi ilaçlar›n kesilmesi ile düzelebilir. Bu ilaçlar› kullanan hastalar 143 Erdoğan MF ilgili branşlarla konsülte edilmeli ve ilaçlara mutlak devam endikasyonu varsa LT4 replasman› ile birlikte lityum veya amiodarona devam edilebilir. Ancak bu hastalarda amiodarona bağl› tirotoksikozun da takip s›ras›nda ç›kabileceği ve kardiyak durumu olumsuz yönde etkileyebileceği unutulmamal›d›r. Sekonder hipotiroidilerde diğer hipofizyotropik hormonlar›n yetersizliğinin eşlik edebileceği ak›ldan ç›kar›lmamal› ve replasmana başlamadan kortizol yetersizliği olmad›ğ›ndan emin olmal›, eğer varsa kortizol replasman›na öncellikle başlanmal›d›r. Bu hastalarda bir başka özellik sTSH dozlar›n›n replasman›n monitörizasyonu için kullan›lamayacağ› ve bu amaçla ST4 ve klinik bulgular›n takibi gereğidir. HİPERTİROİDİZM ve TİROTOKSİKOZİS Tirotoksikozis, baz› kaynaklarda hipertiroidi ile eş anlaml› kullan›lsa da dokular›n yüksek miktarda dolaşan tiroid hormonlar›na maruz kald›ğ›nda ortaya ç›kan klinik sendroma verilen isimdir. Hipertiroidizmde mutlak tiroid folliküler hücrelerinin fazla hormon sentezi ile tirotoksik sendrom ortaya ç›ksa da, tirotoksikozun sebebi folliküler hücrelerin fazla hormon üretmesi olmayabilir. Destrüktif tiroiditlerde tiroid folliküler hücrelerin y›k›m› sebebiyle dolaş›ma kar›şan fazla miktardaki tiroid hormonu tirotoksikoza neden olur. Sebep ne olursa olsun tirotoksik sendrom, aş›r› terleme, çarp›nt›, s›cak intolerans›, kilo kayb›, irritabilite gibi Tablo 9’da özetlenen klinik semptom ve bulgularla ortaya ç›kar. Etyolojik sebebe göre hastalarda değişik bulgulara rastlanabilir, örneğin; sebep Graves hastal›ğ› ise genellikle difüz ve grade 1B ve üzerinde guatrlar hastalarda saptan›r, bazen infiltratif oftalmopati sebebi ile tek veya çift tarafl› bir egzoftalmus, periorbital ödem, diplopi gibi göz bulgular›na rastlan›labilir. Unutulmamal›d›r ki gerçek anlamdaki bir egzoftalmus otoimmün tiroid hastal›ğ›n›n bir göstergesidir ve diğer hipertiroidi-tirotoksikoz nedenlerinde buna rastlanmaz. Ancak tiroid hormonlar›n›n artmas› ile canl› bak›ş, hafif kapak çekilmesi gibi sempatik aktivite art›ş›na bağl› bulgulara tüm tirotoksik hastalarda rastlanabilir. Tirotoksikozis yapan sebepler yüksek radyo-iyot “uptake”li veya düşük radyo-iyot “uptake”li olarak ayr›l›r. Toksik bir hasta ile karş›laş›ld›ğ›nda tiroid otoantikorlar›, radyoiyot “uptake” ölçümleri ve bazen tiroid sintigrafileri ile ay›r›c› tan› yap›lmal› ve tedaviye etyolojik sebebe göre yön verilmelidir. Aşağ›da önemli tirotoksikoz sebeplerinin ay›r›c› tan›s› ve tedavi seçenekleri özetlenmiştir. Tablo 10’da hipertiroidi ve tirotoksikozisin sebepleri özetlenmiştir. 144 Graves Hastal›ğ› Hipertiroidinin genel olarak toplumdaki en s›k sebebi Graves hastal›ğ›d›r. Toksik difüz guatr, infiltratif oftalmopati ve çok nadir görülen pretibial mikstödem ve akropaçi gibi cilt ve parmak bulgular› hastal›ğ›n komponentleridir. Kad›nlarda sekiz kat s›kt›r ve genellikle 20-40 yaşlar› aras›nda ortaya ç›kar. Remisyon ve relapslar ile seyreden otoimmün bir hastal›kt›r. Ciddi göz bulgular› hastalar›n sadece %15’inde görülür, ancak görüldüğünde de tedavisi oldukça güçtür. Tip 1 diabetes mellitus, miyastenia gravis, pernisiyöz anemi gibi diğer otoimmün hastal›klarla birlikteliği s›kt›r. TSH reseptörüne karş› gelişen stimülan antikorlar hastal›ktan sorumludur ve hastalar›n %80’inde TSH reseptör antikorlar› saptanabilir. Anti-TPO, antitiroglobulin gibi antikorlar da bu hastalarda genellikle orta-yüksek titrelerde pozitiftir. Radyo-iyot “uptake”leri yüksek ve/veya sintigrafilerde radyo-işaretleyiciyi belirgin olarak tutan difüz heterojen hiperplazik bezler, bazen içerisinde soğuk›l›k alanlar izlenebilir. USG’de gri skalada heterojen parankim yap›s›na sahip, difüz veya nodüler hiperplazik tiroid bezine, renkli Doppler incelemede difüz olarak artm›ş kan ak›m›na ait örnekler izlenir. Saptanan nodüller, toksikoz kontrol edildikten sonra mutlak İİAB ile değerlendirilmelidir. Saptanacak her türlü malignite mutlak cerrahi endikasyon doğurur. Graves hastal›ğ›nda tedavide üç iyi seçenek söz konusudur: 1. Antitiroid ilaç tedavisi: Özellikle primer olgularda 12-18 ayl›k kontrollü tedavi gerekir. Asl›nda tirotoksikoz ilk bir-iki ay içerisinde tam olarak kontrol edilebilir. Tedavinin uzat›lmas›n›n sebebi otoimmün fenomenin kontrolü ve hastal›ğ›n remisyona sokulabilmesidir. Tablo 11’de Türkiye’de bulunabilen antitiroid ilaçlar özetlenmiştir. Tablodan da izlenebileceği üzere doz seçenekleri oldukça geniştir. Hekim antitiroid ilaç dozunu hastan›n yaş›, guatr›n büyüklüğü, ilac›n olas› veya görülen yan etkisi, hastay› ötiroid yapmay› planlad›ğ› süreye göre seçer. Tedavide amaç sTSH’yi mümkün olduğu kadar normal s›n›rlar içinde ve genellikle 0.4-1 mU/L aral›ğ›nda tutmakt›r. Bu arada ST4 serum düzeyleri sentezlenmiş ve dolaş›mdaki tiroid hormonu hakk›nda fikir vererek tedavi dozlar›n› yönlendirmeye yard›mc› olur. sTSH’deki dalgalanmalar› engellemek üzere hastalara antitiroid tedavi ile birlikte tiroid hormonu da vermek gerekebilir. Hatta baz› gruplar orta-yüksek doz antitiroid ile birlikte yeterli dozda tiroid hormonu da vererek tedaviye bu şekilde uzun süre devam etmektedir (Tablo 11). Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 Tablo 10. Hipotiroidi, hipertiroidi ve tirotoksikozisin etyolojik sebepleri. Hipotiroidi Hipertiroidi ve tirotoksikozis Primer Primer Hashimoto hastalığı (guatröz, idiyopatik atrofik) Toksik difüz Guatr (Graves hastalığı) Postoperatif (cerrahi hipotiroidi) Toksik nodüler guatr (Plummer hastalığı) Postablatif (RAİ tedavisini takiben) Toksik multinodüler guatr Yüksek doz iyot (radyokontrast, kelp) Subakut tiroidit (tirotoksik safha) Subakut tiroiditler ve diğer tiroiditleri takiben Diğer tiroiditler (tirotoksik safha) İlaçlar: Antitiroid, lityum, amiodaron İyot Basedow’u (Jodbasedow hastalığı) YD’de enzim defektleri Tirotoksikozis factitia Amiodarona bağlı toksikozis Sekonder, tersiyer Sekonder Hipofizer tümörler, ışınlama diğer destrüktif sebepler TSH salgılayan adenomlar Hipotalamik disfonksiyon (çok nadir) Trofoblastik tümörler Tiroid hormonlarına periferik rezistans (çok nadir) 2. Beta-blokerler: Tirotoksik sendromun özellikle akut safhas›nda beta-blokerler oldukça yard›mc›d›r. Tirotoksikozun kardiyovasküler bulgular dahil, birçok semptom ve bulgular›n› azalt›r. Burada tüm etkiler önemli olduğu için genellikle propranolol veya atenolol, metaprolol gibi nonselektif olanlar tercih edilmelidir (Tablo 11). 3. RAİ tedavisi: RAİ, Graves hastalar›nda tiroid bezinde tutulmakta geliştirdiği radyasyon tiroiditi ise folliküler hücreleri harap etmektedir. Graves hastalar›nda tedavi dozu bezin büyüklüğü ve RAİ yakalama kapasitesine göre değişse de genellikle 5-20 mCu aras›ndaki dozlar yeterli olmaktad›r. Hastalar›n çoğu %70-85 RAİ tedavisinden sonra hipotiroid olmakta ve bez volümü de %50 civar›nda azalmaktad›r. Kesin veriler olmasa da RAİ tedavisinin göz bulgular› olan Graves hastalar›nda bu bulgular› artt›rabildiğine dair veriler vard›r. Bu olumsuz etki tedavi döneminde üçalt› ayl›k bir kortikosteroid profilaksisi ile engellenebilmektedir. Yazar gene de ciddi-orta derecede göz bulgular› olan Graves hastalar›na RAİ verilmemesi ve hafif bulgular veya şüpheli olgularda da kortikosteroid profilaksisi ile RAİ tedavisinin verilmesi taraftar›d›r. 4. Cerrahi tedavi: Özellikle grade 2-3, nodüler guatrl›, göz bulgular› ön planda olan, genç-orta yaşl› hastalarda, tecrübeli ellerde oldukça iyi bir tedavi seçeneğidir. Korkulan komplikasyonlar olan N. rekürrens hasar›na bağl› ses k›s›kl›ğ›, tüm paratiroidlerin ç›kar›lmas› veya hasarlanmas›na bağl› hipoparatiroid Struma ovari (over tümörlerinde ektopik tiroid dokusu) komplikasyonlar›n›n, tecrübeli ellerde ve merkezlerde %1’in alt›nda olmas› beklenir. Seçilen ameliyat, nüksleri engellemek üzere art›k genellikle totale yak›n tiroidektomidir. Yukar›da belirtildiği üzere Graves hastalar›nda tedavi seçenekleri çeşitlidir ve hekimler aras›nda çok farkl› yaklaş›mlar olabilir, Tablo 12’de değişik olgu örnekleri karş›s›nda yazar›n pratik yaklaş›m› özetlenmiştir. Graves oftalmopati tedavisi: Oftalmopatinin efektif tedavisi için otoimmün olay için antijen kaynağ› olan tiroid bezinin mutlak cerrahi olarak ç›kar›lmas› veya yüksek doz RAİ ile steroid profilaksisinde, tam olarak ablate edilmesi gerekir. TSH’deki oynamalar›n göz bulgular›n› artt›rd›ğ› gayet iyi bilinmektedir. Bunun d›ş›nda 80-100 mg prednizolon ile başlanarak üç-dört ayl›k bir kortikosteroid kürü denenir. Hastalar›n %50-60’›n›n bu küre cevap verdiği bilinmektedir. Cevap vermeyen hastalar için veya ciddi yan etkiler sebebiyle kortikosteroid kullanamayan hastalar için oktreotid 300 µg/gün, günde üç kez denenebilir (sandostatin 100 µg ampul). Son zamanlarda diğer immünmodülatuar tedaviler ile iyi sonuçlar da bildirilmektedir. Ayr›ca, gece yatarken baş› yüksek tutmak, tuz al›m›n› azaltmak ve hafif diüretikler, periorbital ödemi azaltmaya yönelik genel önlemler olarak baz› olgularda k›smen yararl› olabilir. Medikal tadaviye cevap vermeyen olgularda acil olarak veya kronikleşen olgularda, estetik ve/veya tek görmenin sağlanmas›, görme keskinliğinin korunma145 Erdoğan MF Tablo 11. Türkiye’de bulunabilecek tiroid hormon, antitiroid, baz› beta-bloker preparatlar, piyasa isimleri ve kullan›m şekilleri toplu halde verilmiştir. Preparat içeriği Ticari ismi Formlar Önerilen doz ve aralığı Levotiroksin sodyum Levotiron Tefor Euthyrox 100 µg/tablet 100 µg/tablet 25, 50, 75, 150, 200 µg/tablet Endikasyona göre sTSH ve/veya ST4 kontrolü ile, 25-300 µg/gün, sabah mutlak aç olarak tek dozda L-Triiodotironin sodyum Tiromel Sinomel 25 µg/tablet 25 µg/tablet Endikasyona göre sTSH kontrolü ile, 12.5-75 µg/gün, sabah aç olarak tek dozda Levotiroksin sodyum 50 µg L-Triiodotironin sodyum 12.5 Bitiron 62.5 (50/12.5) µg/tablet Endikasyona göre sTSH kontrolü ile, 12.5-75 µg/gün, Sabah aç olarak tek dozda Propiltiourasil Propycil 50 mg/tablet Endikasyona göre TFT, KCFT kontrolü ile, 75-600 mg/gün günde 3 kez tercihan aç Metimazol Thyromazol 5 mg/tablet Endikasyona göre TFT, KCFT kontrolü ile, 10-60 mg/gün günde 2 kez tercihan aç Propranalol Dideral 40 mg/tablet Nabız, TA kontrolü ile, 40-320 mg/gün, günde 2-3 kez tercihan aç Atenolol Tensinor Nortan 50-100 mg/tablet 50-100 mg/tablet Nabız, TA kontrolü ile, 50-200 mg/gün, günde 1-2 kez tercihan aç Beloc, Zoc, Durules,Lopresor 50-100 mg/tablet 100 mg/tablet Nabız, TA kontrolü ile, 50-200 mg/gün, günde 1-2 kez tercihan aç Tiroid hormon preparatları Antitiroid preparatlar Bazı beta-blokerler Metaprolol Tablo 12. Graves hastal›ğ›nda değişik olgu örnekleri karş›s›nda tedavi yaklaş›m önerileri. Olgunun özellikleri Tedavi seçenekleri Primer olgu, genç, orta-ileri yaş, göz bulgusu negatif veya hafif, grade 1-2 difüz guatr Oniki-onsekiz ay süre ile antitiroid tedavi Primer olgu, genç orta yaş, göz bulgusu negatif, grade 3 difüz veya nodüler guatr Antitiroid tedavi ile bir-iki ayda ötiroidizm sağlandıktan sonra RAİ veya totale yakın tiroidektomi ve ömür boyu LT4 replasman tedavisi Primer olgu, genç orta yaş, göz bulgusu orta-ileri derecede, grade 1-2 difüz guatr Oniki-onsekiz ay antitiroid tedavi ile birlikte oftalmopati için üç-altı ay kortikosteroid kürü Primer olgu, genç orta yaş, göz bulgusu ileri derecede, grade 2-3 difüz veya nodüler guatr Antitiroid tedavi ile bir-iki ayda ötiroidizm sağlanırken beraberinde üç-altı aylık kortikosteroid kürü, uygun olan en yakın zamanda totale yakın tiroidektomi ve ömür boyu LT4 replasman tedavisi. Göz bulguları kronikleşince gerekirse (bir-iki yıl içinde) göze de cerrahi müdahale Primer olgu, ileri yaş, göz bulgusu negatif, grade 2-3 difüz veya nodüler guatr Antitiroid tedavi ile bir-iki ayda ötiroidizm sağlandıktan sonra RAİ tedavisi ve gerekirse ömür boyu LT4 replasman tedavisi Nüks olgu, genç, orta, ileri yaş, göz bulgusu negatif veya hafif, grade 1-2 difüz guatr. İleri yaş için grade 3 guatrlarda operasyona engel varsa bu tedavi geçerli olabilir Antitiroid tedavi ile bir-iki ayda ötiroidizm sağlandıktan sonra RAİ tedavisi ve gerekirse ömür boyu LT4 replasman tedavisi. Hafif göz bulgusu veya şüphesi varsa RAİ tedavisi ile birlikte üç aylık kortikosteroid profilaksisi Nüks olgu, genç orta yaş, göz bulgusu orta derecede, grade 1-2 difüz guatr Kortikosteroid profilaksisinde RAİ tedavisi veya totale yakın tiroidektomi Nüks olgu, genç orta yaş, göz bulgusu ileri derecede, grade 2-3 difüz veya nodüler guatr Antitiroid tedavi ile bir-iki ayda ötiroidizm sağlanırken beraberinde üç-altı aylık kortikosteroid kürü veya yüksek doz pulse kortikosteroid tedavisi, uygun olan en yakın zamanda totale yakın tiroidektomi ve ömür boyu LT4 replasman tedavisi. Göz bulguları kronikleşince gerekirse bir-iki yıl içinde göze de cerrahi müdahale * Nodüllerde ince iğne aspirasyon biyopsisi ile saptanabilecek her türlü malignite veya şüphesi kesin cerrahi endikasyon doğurur. 146 Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 s›, normal göz yaş› dolaş›m›n›n tekrar sağlanmas› gibi amaçlarla dekompresyon cerrahileri ve şaş›l›k cerrahileri uygulanmaktad›r. Sonuçlar› tecrübeli ellerde oldukça yüz güldürücü olabilmektedir. Toksik Nodüler Guatr (Plummer Hastal›ğ›) S›cak bir nodülün otonomi kazanarak hipertiroidiye sebep olmas› söz konusudur. Bunlar sintigrafilerde yuvarlak, oval, tek s›cak adenomlar olarak izlenir. Tiroid otoantikorlar› genellikle negatif veya düşük titrede pozitiftir. USG’de s›cak nodül fonksiyon gören adenomu yans›t›r biçimde solid olarak izlenir. Bu olgularda düşük doz antitiroid tedavi ile toksikozu kontrol etmek oldukça kolaysa da, etyolojik sebep otonomi kazanm›ş bir nodül olduğu için ilac› kesince toksikoz hemen her zaman tekrar edecektir. Bu s›cak nodüllerin malignite potansiyeli pratikte ihmal edilebilecek derecede düşüktür. Baz› otörler buna rağmen bu olgulara TAİİAB yapmay› önerseler de, yazar önermeyenler taraf›ndad›r. Bu olgularda elektif tedavi RAİ tedavisidir ve RAİ tedavisinden sonra hipotiroid olma riskleri TDG olgular›na göre çok daha azd›r (%15-20). Nodül çap› 4-5 cm’yi geçen ve estetik problem yaratan genç-orta yaş olgularda cerrahi olarak nodülektomi de seçilebilir. Bu son tip olgularda RAİ ile s›cak nodülün ablasyonu aral›kl› iki-üç uygulama gerektirebilir. Toksik Multinodüler Guatr Burada tiroid bezinde irili ufakl› çok say›da s›cak-soğuk nodüller söz konusudur. Bazen oldukça büyük boyutlara ulaş›p, lokal bas› semptomlar›na yol açabilirler. Etyolojik sebepleri çok iyi bilinmese de genellikle iyot eksikliği yörelerinde, orta-ileri yaşlarda, ötiroid difüz guatrlar›n, önce ötiroid nodüler guatra sonra da nodüllerin otonomi kazanmas› ile toksik hale geçmesi ile geliştiği düşünülür. Çoğu zaman hasta tirotoksikoz ç›kana kadar guatr›ndan haberdar değildir ve toksik semptomatoloji ile hekime başvurur. Otoantikorlar düşük titrede pozitif olabilir. Boyun grafilerinde trakeal deviasyonlar veya mediastene doğru guatrlar›n ilerlediği izlenebilir. USG ile hiperplazik loblar içinde, değişik, eko pattrenine sahip irili ufakl› nodüller izlenir. Sintigrafide bu nodüllerin değişik (s›cak-›l›k-soğuk) aktiviteleri izlenebilir. Genellikle otonomi kazanan bir veya birkaç nodül diğer aktiviteyi süprese etmiştir. Bu nodüllerin tümüne TAİİAB uygulamak imkans›zd›r. Bu sebeple, her lobun majör nodüllerine ve palpasyon ile k›vam› sert, fikse veya sonografik olarak multipl ekojenik alanlar izlenen olgulara biyopsi uygulanabilir. Klasik olarak multinodüler bezlerde malignite olas›l›ğ›n›n uninodülerlere göre daha az olduğu bilinmektedir. Bu hastal›kta genç-orta yaşl›, grade 2-3, guatrl› hastalarda bilateral subtotal, tiroidektomi, seçilecek tedavi yöntemidir. Yaşl› veya daha küçük guatrl› hastalarda grade 1B-2, RAİ’de toksikozu başar› ile kontrol eder ve anlaml› volüm küçülmelerine neden olabilir. İnoperabl ve bas› semptomlar› olan olgular için de RAİ iyi bir seçenektir. Subakut tiroidit ve diğer tiroiditlerin tirotoksik safhalar›: Bu olgular iyot Basedow’u ile birlikte düşük “uptake”li tirotoksikozlara işaret ederler. Genellikle orta derecede bir toksikoz ve otoantikor yüksekliği söz konusudur. Bunlarda folliküler hasara bağl› artan tiroid hormonlar› tirotoksik sendromdan sorumlu olduğu için, antitiroid ilaçlar yarars›zd›r. RAİ tedavisi de düşünülemez. Genellikle kendi kendini s›n›rlayan hastal›klar olduğu için beta-blokerler ile periferik semptomlar› kontrol ederek ve hastalar› iyot al›m›ndan uzak tutarak beklemek ve hastan›n tiroid fonksiyonlar›n› takip etmek yeterli olabilir. Gelişebilecek hipotiroid olgular› saptamak ve bunlar›n geçici veya kal›c› olduklar›n› değerlendirebilmek önemlidir. Ancak subakut tiroiditin aktif döneminde, sedim yüksek iken tiroid lojunda kulağa vuran ciddi ağr›lar olabilir ve bu dönemde nonsteroid antiinflamatuvar hatta kortikosteroid ajanlarla iki-üç ayl›k bir kür gerekebilir. Bu amaçla 30-50 mg prednizolon başlang›ç için yeterli doz olarak kabul edilebilir. Hastan›n semptomlar› dramatik olarak 24 saat içinde gerileyerek düzelir, ancak yan etkilere de aç›k hale gelir. İyot Basedow’u (Jodbasedow Hastal›ğ›) Özellikle iyot eksikliği bölgelerinde diyet ile radyokontrast ajanlarla veya ekspektoran birtak›m şuruplarla yüksek doz iyot al›m›n› takiben hastalarda ortaya ç›kan hafif-orta derecede bir tirotoksikoz halidir. Normal glandlarda olabilse de genellikle, guatröz ve multinodüler glandlarda ortaya ç›kar. Üriner iyot konsantrasyonunun yüksekliği ve RAİ “uptake” ölçümlerinin düşüklüğü tan›y› destekler. İyot al›m› engellenir, beta-blokerlerle periferik semptomlar giderilir, genellikle iki-üç ay içinde spontan düzelir. Tirotoksikozis Factitia Fazla miktarda tiroid hormonu al›m›na bağl› gelişen egzojen bir toksikoz durumudur. Preparatlar özellikle zay›flama sebebi ile hasta taraf›ndan yanl›ş kullan›labileceği gibi hekimler taraf›ndan önerilen dozlarda da s›kl›kla ve kolayl›kla tirotoksikoz oluşturulabilir. Bu durumda hTg bask›l›d›r ve renkli Doppler incelemede bezde kanlanma ileri derecede azalm›şt›r. LT4 replasman amac› ile kullan›l›yor olsa da yar› ömrü uzun olduğu için, aş›lan ST4 düzeylerine göre 147 Erdoğan MF ilaç kesildikten sonra 20-30 gün tekrar yetersizliği gelişmez. Buna göre bir süre ilac› kesip daha sonra, tirotoksikozis factitia yaratan dozlardan 25-75 µg daha düşük dozdan ilac› başlay›p iki ay içinde hastan›n TFT tekrar kontrol edilir. Amiodarona bağl› toksikozis: Benzofuranik asit türevi, amiodaron (A), halen refrakter takiaritmilerin tedavisinde s›kl›kla kullan›lmaktad›r. Ancak amiodarona bağl› tirotoksikoz (ABT) özellikle iyot eksikliği bölgelerinde s›kça gelişebilmektedir. ABT’nin tedavisi oldukça zor ve komplikedir. Halen iki majör formu olduğu kabul edilmektedir. Tip 1’in, morfolojik olarak anormal (hiperplazik, nodüler) olan tiroid bezlerinde iyoda bağl› artm›ş tiroid hormon sentezi ile meydana geldiği, tip 2’nin ise morfolojik olarak normal olan bezlerde iyoda veya ilac›n kendisine ait gelişen tiroid bezi hasar›, tiroiditise bağl› geliştiği kabul edilir. Tedavilerinde ise, tip 1 için KCLO4 ile kombine metimazol (MMI) kullan›l›rken, tip 2 için farmakolojik dozlarda kortikosteroidler kullan›lmaktad›r. Ancak kar›ş›k formlar s›kl›kla izlenmektedir. Diğer taraftan bilinen yan etkilerinden dolay› kortikosteroidler endokrinoloji uzmanlar›n›n kolay reçete edebildiği ilaçlar değildir. Yazar ABT tedavisinde başlang›çtan s›n›fland›rma yapmadan aşağ›daki gibi standart bir yaklaş›m önermektedir. Bu amaçla ABT’si olan ilkin bir ay süre ile 30-50 mg/gün MMI ve 1000 mg/gün KCLO4 verilmelidir, birinci ay›n sonunda hastalarda ötiroidizm veya tiroid hormon düzeylerinde anlaml› düşmeler saptan›rsa, KCLO4 kesilerek MMI’ya ötiroid tutan en düşük dozda üriner iyot konsantrasyonlar› 200 µg/L’nin alt›na inene kadar devam edilmelidir. İlk ayda tedaviye cevap vermeyen hastalar›n tedavisine prednizolon 40-48 mg/gün eklenmeli ve ötiroidizm sağlanana kadar tedaviye devam edilmelidir. Ötiroidizm sağland›ğ›nda hastalar›n kortikosteroidleri azalt›larak bir ay içinde kesilmeli ve MMI’ya ötirodizmi sağlayan minimal dozlarda üriner iyot konsantrasyonu normalize olana kadar devam edilmelidir. İyot eksikliği yörelerinde yaşayan hastalarda ABT’nin kar›ş›k formlar›na çok daha s›k olarak rastlanabilir. Hastalar›n başlang›çta sonografik bulgular›na veya diğer parametrelerine göre s›n›fland›r›lmas› yan›lt›c› olabilir ve birçok hastada gereksiz kortikosteroid kullan›m›na neden olabilir. Hasta çok acil değil ise yukar›da izlenen tedavi algoritmas› uygundur eğer hasta çok acil ise MMI, KCLO4 ve kortikosteroidler birlikte başlanabilir. TSH salg›layan adenomlar, trofoblastik tümörler: Hipertiroidinin çok nadir görülen sekonder sebeple- 148 ridir ve tedavileri nedene yöneliktir. TSH salg›layan adenomlar da tiroid hormonlar› ve sTSH düzeyleri yüksek olduğu için ay›r›c› tan›da tiroid hormon rezistans sendromlar› da düşünülmelidir. Her iki durumunda tan› ve tedavileri oldukça komplikedir. Burada detaya girilmeyecektir, ancak bu durumlar›n tedavisinin spesifiye merkezlerde yap›lma gereği vard›r. Human koryonik gonodotropin (HCG) salg›layan tümörlerden salg›lanan yüksek düzeydeki, HCG TSH reseptörlerini uyararak nadiren hipertiroidiye neden olabilir. Struma ovari ve metastatik fonksiyone tiroid kanserleri: Overin dermoid tümörleri ve teratomlar›n içinde tiroid dokusu nadiren de olsa bulunabilir ve bu doku otonom tiroid hormonu salg›layabilir. Tedavi primer sebebe yöneliktir. Benzer olarak metastatik fonksiyone tiroid kanserleri, özellikle diferansiye folliküler kanserler tiroid hormonu salg›layabilir. Bu durumda tirotoksikozun kontrolü için çok yüksek doz antitiroid medikasyon ve bunu takiben yine ablasyon dozlar›nda RAİ tedavisi gerekir. Tirotoksik kriz tedavisi (ACİL TEDAVİ): Bugün özellikle operasyon şekillerinin, genel anestezi yöntemleri ve preoperatif ve postoperatif dönemdeki t›bbi bak›m›n gelişmesi ile tirotoksik kriz çok nadir görülebilen bir acil şeklini alm›şt›r. Genellikle ileri derecede toksik hastalarda infeksiyon, cerrahi, RAİ tedavisi gibi stres yaratan ikincil bir olay› takiben gelişmektedir. Ciddi deliryum benzeri santral bulgular, yüksek ateş bulant›, kusma, diyare s›kl›kla görülen semptom ve bulgulard›r. Tedavide hasta sakin ve serin bir odaya al›n›p vital bulgular› monitörize edildikten sonra, yüksek doz (alt› saatte bir 150-300 mg) propiltiyourasil (PTU) verilir, tiroid de antitiroid etki başlad›ktan sonra, PTU’dan birkaç saat sonra Lugol solüsyonu içerisinde (3 x 10 damla gün) veya ipodatesodyum 500 mg/gün şeklinde yüksek doz iyot, Wolff-Chaikoff etkisinden yararlanabilmek amac›yla hastaya içirilir. Beta-blokerler hastan›n kardiyovasküler durumuna göre uygun dozda kullan›l›r. Burada mümkün olduğu kadar tüm etkilerinden yararlanabilmek için nonselektif beta-bloker seçme gereği vard›r (propranolol, alt› saatte bir 20-120 mg). Kortikosteroidlerde genellikle bu tabloda (alt› saatte bir 50 mg hidrokortizon veya metilprednizolon-Prednol-L®‚ 80 mg IV puşe ve alt› saatte bir 40 mg şeklinde) tablo düzeldikçe h›zla azalt›l›p kesilmek üzere kullan›l›r. Bu arada eğer provake eden bir infeksiyon ise başlang›çta geniş spektrumlu ve sonra gerekirse kültür ve antibiyogram sonuçlar›na göre antibiyotikler kullan›lmal›d›r. Böyle bir tab- Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 loda Aspirin tiroid hormonlar›n›n serbest fraksiyonlar›n› artt›rabileceği için kullan›lmamal›d›r, yüksek doz steroidin antipiretik etkisinden yararlan›lmal›d›r. TİROİDİTLER Tiroiditler, tiroid gland›n›n bakteri, mantar, virüs gibi infeksiyöz etkenler ile otoimmünite, sistemik hastal›klar, radyoterapi ve iyot metabolizmas›ndaki değişiklikler sonunda veya bilinmeyen çevresel nedenlerle etkilenmesiyle oluşan inflamatuvar veya benzeri tipteki bozukluklar›d›r. S›n›fland›r›lmas›, genellikle klinik seyrine göre akut süpüratif, subakut granülomatöz, sessiz-ağr›s›z-postpartum ve kronik tiroiditler şeklinde yap›lmaktad›r. Kronik tiroiditlerin en çok görülen tipi, otoimmün etyolojili Hashimoto tiroiditidir. Ayr›ca, nadir görülen fibröz jüvenil, atrofik ve fokal varyantlar› ile invaziv fibrozis şeklindeki Riedel tiroiditi ve kronik süpüratif ve nonsüpüratif tiroiditler de vard›r. Farkl› etyolojik nedenler sonunda oluşan tiroiditlerin, klinik özellikleri de farkl› olmakta, bazen lokal belirtiler ön planda görülürken bazen fonksiyonel etkilenme ve sistemik belirtiler tabloya hakim olmakta, bazen de hastal›k tamamen semptomsuz, sessiz seyretmektedir. Tiroidin radyoaktif iyodu tutma, “uptake”, kapasitesi, subakut ve sessiz-postpartum tiroiditlerdeki birinci evrede yani geçici tirotoksikoz evresinde azalm›şt›r. Bu nedenle bunlar düşük RAİ “uptake”li tirotoksikozlar olarak adland›r›l›r. Tiroid ince iğne aspirasyon biyopsisi ile al›nan materyalin incelenmesi önemlidir. Akut da materyal kültüre edilebilir. Sitolojide polimorfonükleer lökositler saptan›r. Subakutta polimorfonükleer lökositler, makrofajlar, dev hücreler ve hasarl› follikül epitel hücreleri görülebilir. Sessiz-postpartum tiroiditte lenfosit infiltrasyonu ile hipotiroid evrede fibrozis olabilmektedir. Kronik tiroiditte ise yayg›n lenfosit infiltrasyonu vard›r. Ayr›ca, plazma hücreleri ile lenfoid folliküller ve germinal merkezler ile fibrozis olabilir. Epitel hücrelerinin sitoplazmalar›nda oksifilik değişiklikler olursa “Hurthle = Askanazy” hücreleri oluşur ki bunlar Hashimoto için patognomoniktir. Akut Süpüratif Tiroidit Çok ender görülmekte ve s›kl›kla stafilokok, streptokok, pnömokok gibi bakterilerin vücudun herhangi bir yerindeki fokal infeksiyon odağ›ndan komşuluk yolu ile veya hematojen ve lenfojen yay›l›m ile tiroidi etkilemesiyle oluşmaktad›r. Tiroidde lokal inflamasyon belirtileri olmakta ve ağr›, k›zar›kl›k, ›s› art›- ş› ile sistemik olarak ateş ile disfaji ve disfoni gibi bas› belirtileri olabilmektedir. Nadiren apseleşme olmaktad›r. Tiroid fonksiyonlar› genellikle etkilenmemektedir. Akut süpüratif tiroiditin tedavisi spesifik etkene yönelik antibiyotikler ile yap›l›r. Apseleşme olursa cerrahi drenaj uygulan›r. Prognozu iyidir. Subakut Granülomatöz Tiroidit “De Quervain” tiroiditi olarak da bilinmektedir. Genellikle virüslerin etkisi ile tiroid follikülünde hasar olmakta ve burada depolanm›ş olan tiroid hormonlar›n›n, kolloidin boşalmas› sonucunda tirotoksikoz klinik tablosu ve tiroidde çene, kulak ve oksipital bölgede yay›l›m gösteren şiddetli ağr› tablosu ile akut başlang›ç göstermektedir. Bu dönem geçici olmakta ve genellikle üç-dört hafta sonra ötiroidizm görülmektedir. Ancak parankim hücreleri iyileşmeden tam boşalma olursa, hipotiroidizm olmakta ve daha sonra iyileşme döneminde yeni hormon sentezi ile ötiroidizm sağlanmaktad›r. Genellikle fonksiyonel etkilenme kendiliğinden sonlan›rsa da folliküler hasar›n fazla olduğu koşullar da kal›c› hipotiroidizm olmaktad›r. Tiroid, sert k›vamda difüz veya nodüler büyümüştür. Hastal›ğ›n seyri genellikle iki-dört ayd›r. Bütün hastalarda klasik olarak tan›mlanan dört fonksiyonel evre görülmeyebilir. Tedavi yukar›da anlat›lm›şt›r. Sessiz-Ağr›s›z-Postpartum Tiroidit Tiroidde geçici fonksiyonel bozulma ile görülen ve ağr›n›n d›ş›nda subakut tiroiditin klinik tablosuna benzer seyir gösteren bir inflamasyon tipidir. Otoimmünite ve bilinmeyen çevresel faktörlerin sorumlu olduğu heterojen etyolojili bir tiroidittir. Tiroidde orta derecede, sert k›vamda ve ağr›s›z büyüme vard›r. Tirotoksikoz, ötiroidizm, hipotiroidizm ve ötiroidizm şeklindeki klasik dört evre her zaman olmazsa da olgular›n %30’unda sonuçta kal›c› hipotiroidizm oluşmaktad›r. Postpartum alt›-sekiz ayl›k dönemde kad›nlar›n %5-10’unda görülmektedir. Sessiz tiroiditin tirotoksikoz döneminde beta-bloker ile adrenerjik blokaj yeterlidir. Bu amaçla propronalol (10-40 mg x 2-4/gün) verilir. Tirotoksik faz›n süresinin k›salt›lmas› için glukokortikoid (prednizon 50 mg/gün) verilebilir. Kal›c› hipotiroidide LT4 replasman› (100-200 µg/gün) yap›l›r. Kronik-Lenfositik Tiroidit Hashimoto tiroiditi olarak da bilinmektedir ve otoimmün etyolojilidir. Primer hipotiroidinin ve guatr›n en önde gelen sebeplerindendir. Ailevi özelliktedir. Diğer otoimmün etyolojili hastal›klar ile beraberliği s›kt›r. Tiroid difüz veya nodüler sert k›vamda ama ağr›- 149 Erdoğan MF s›z büyümüştür. Uzun süre subklinik hipotiroid veya ötiroid seyretse de sonunda hipotiroidizm klinik tablosu yerleşir. Seyri s›ras›nda sistemik miyeloproliferatif, lenfoproliferatif neoplazmlar ile tiroid lenfomas› da gelişebilmektedir. Hipotiroidi k›sm›nda tedavi detaylar› anlat›lm›şt›r. Riedel Tiroiditi İnvaziv fibröz tiroidittir. Sklerozan tiroidit ve Riedel struma olarak da bilinir. Kronik tiroiditin ileri evresi olduğu düşünülmektedir. Tiroid çok sert ve etraf›na yap›ş›k olup, kapsül yap›s› da bozulmuştur. Hipotiroidi ve hipoparatiroidiye neden olabilir. Disfaji, disfoni, dispne gibi bas› belirtileri vard›r. Genellikle sistemik fibröz sendromun bir parças›d›r. Bas›y› kald›rmak için cerrahi gerekebilir. LT4 replasman› yap›l›r. Hipoparatiroidi varsa D vitamini ve kalsiyum verilir. Ayr›ca, oral tamoksifen ile üç-alt› ayda k›smi veya tam remisyon bildirilmiştir. Tamoksifene y›llarca devam gerekir. KAYNAKLAR 1. 2. 3. 4. 5. 6. 7. 8. 9. 150 Werner S. Historical resume. In: Ingbar SH, Braverman L (eds). The Thyroid. 5th ed. Philadelphia: JB Lippincott, 1986: 3-6. Burgus R, Dunn TF, Desiderio D, et al. Characterization of the hypothalamic hypophysiotropic TSH-releasing factor (TRF) of ovine origin. Nature 1970; 226: 321-5. Magner JA. Thyroid-stimulating hormone: Biosynthesis, cell biology and bioactivity. Endocr Rev 1990; 11: 354-85. Gentile F, DiLauro R, Salvatore G. Biosynthesis and secretion of thyroid hormones. In: DeGrot LJ (ed). Endocrinology. 3rd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1995: 517-42. Chambard M, Verrier B, Gabrion J, et al. Polarization of thyroid cells in culture: Evidence for the basolateral localization of the iodide “pump” and of the thyroid stimulating hormone receptor-adenyl cyclase complex. J Cel Biol 1983; 96: 1172-7. Vassart G, Dumont JE. The thyrotropin receptor and the regulation of thyrocyte function and growth. Endocr Rev 1992; 13: 596-611. Glinoer D, de Nayer P, Bourdoux P, et al. Regulation of maternal thyroid during pregnancy. J Clin Endocrinol Metab 1990; 71: 276-87. Uhlenhuth E. The anterior lobe of the hypophysis as a control mechanism of the function of the thyroid gland. Br J Exp Biol 1927; 5: 1-5. Modan B, Mart H, Baidatz D. Radiation-induced head and neck tumors. Lancet 1974; 1: 277-99. 10. Delange F, Camus M, Ermans AM. Circulating thyroid hormones in endemic goiter. J Clin Endocrinol Metab 1972; 34: 891-5. 11. Taylor S. Robert graves. The Golden Years of Irish Medicine. New York: Royal Society of Medicine Services, 1989. 12. Hall R, Dingle PR, Roberts DF. Thyroid antibodies: A study of first degree relatives. Clin Genet 1972; 3: 319-24. 13. Pinchera A, Liberti P, Martino E, et al. Effects of antithyroid therapy on the long acting thyroid stimulator and the antithyroglobulin antibodies. J Clin Endocrinol 1969; 29: 231-89. 14. Burch HB, Wartofsky L. Graves’ ophthalmopathy: Current concepts regarding pathogenesis and management. Endocr Rev 1993; 14: 747-93. 15. Erdoğan MF, Kamel N, Aras D, et al. Value of re-aspirations in benign nodular thyroid disease. Thyroid 1998; 8: 1087-90. 16. Erdoğan G, Erdoğan MF, Emral R, et al. Türkiye’nin iyot durumu ve guatr prevalans›. 1. Türkiye Tiroid Hastal›klar› Kongresi, 2-3 Haziran İstanbul 37. 17. Hamburger JI. Evolution of toxicity in solitary nonfunctioning thyroid nodules. J Clin Endocrinol Metab 1980; 50: 1089. 18. Studer H, Gerber H, Peter HJ. Multinodular goiter. In: DeGroot LJ (ed). Endocrinology. Vol 1. 2nd ed. Philadelphia: WB Saunders, 1989: 722. 19. Ishi H, Inada M, Tanaka K, et al. Induction of outer and inner ring monodeiodinases in human thyroid gland by thyrotropin. J Clin Endocrinol Metab 1983; 57: 500-5. 20. Braverman LE. Iodine and the thyroid: 33 years of study. Thyroid 1994; 4: 351-6. 21. McIver B, Gorman CA. Euthyroid sick syndrome: An overview. Thyroid 1997; 7: 125-32. 22. Gaitan E (ed). Environmental Goitrogenesis. Boca Raton, FL, CRC Press, 1989: 1-250. 23. Behar R, Arganini M, Wu TC, et al. Graves’ disease and thyroid cancer. Surgery 1986; 100: 1121-7. 24. Scheumann GFW, Gimm O, Wegener G, et al. Prognostic significance and surgical management of locoregional lymph node metastases in papillary thyroid cancer. World J Surg 1994; 18: 559-68. 25. Refetoff S, Weiss RE, Usala SJ. The syndromes of resistance to thyroid hormone. Endocr Rev 1993; 14: 348-99. 26. Başkal N. Tiroiditler Klinik Endokrinoloji. Ant›p A.Ş. Yay›nlar›, 1997: 105-17. 27. Current Medical Diagnosis and Treatment 2000. In: Tierney LM, McPhce JS, Papadakis MA (eds). Lange Med. Books/McGraw Hill, 2000: 1113-5. 28. Volpe R. Infectious, subacute and sclerosing thyroiditis. In: Groot LJ, Jameson JL (eds). Endocrinology. Chapter 104. Saunders, 2000: 1481-9. Dahili Tıp Bilimleri Dergisi 2006; 13(3): 132-151 29. Amino N, Tada H, Hidaka Y. Chronic (Hashimoto’s) thyroiditis. In: De Groot LJ, Jameson JL (eds). Endocrinology. Chapter 103. Saunders, 2000: 1471-80. 31. The merc manual of diagnosis and therapy. In: Beers MH, Berkaw R (eds). Thyroiditis. Merc, 1999: 96-8. 32. Barbesino G, Chiovato L. The genetics of Hashimoto’s disease. Endocrinol Metab Clin North Am 2000; 29: 357-74. YAZIŞMA ADRESİ Prof. Dr. Murat Faik ERDOĞAN Ankara Üniversitesi T›p Fakültesi İç Hastal›klar› Anabilim Dal› Endokrinoloji ve Metabolizma Hastal›klar› Bilim Dal› ANKARA 151