1. AB Hukuku’nun asli kaynakları denince hangi kaynakları anlarız? Bunları belirtiniz ve kısaca açıklayınız. • Birincil Mevzuat –Toplulukları Kuran Antlaşmalar (AB’nin anayasaları) –Hukukun Genel İlkeleri (ve Hukuki Teamüller) Özerklik, dolaysız geçerlilik, topluluk hukukunun üstünlüğü, ölçülülük, temel hakların güvence altına alınması, kazanılmış hakların korunması, adil yargılanma hakkı. 2. Avrupa Birliği hukukunda ikincillik (subsidiarity) ilkesi ne denmektir? (10p) Birliğin bazı durumlarda ilgili ilkeyi uygulamaksızın doğrudan düzenleme yetkisini kullanması söz konusu olabilir, bu belirleme hangi ilkelere/durumlara göre yapılır? (5p) Bu durumları sıralayınız. (5p) Birliği hukukunda ikincillik (subsidiarity) ilkesi : Birlik yetki alanına giren konularda, gerektiğinde üye devletlerin milli mevzuatlarının yerine geçecek şekilde ayrıntılı düzenlemeler yapma yetkisine sahip olmakla birlikte, ikincillik (subsidiarity) ilkesi gereği gerekli olmayan durumlarda üye ülkelerin mevzuatını göz önüne almakla yükümlüdür.Bu ilkenin yorumu açıkça yapılmış ve ölçülülük ilkesi çerçevesinde uygulanması gerektiği kabul edilmiştir. İkincillik için ÖLÇÜLÜLÜK İLKESİ’nin Belirlenmesi Durumları : • Bir tasarrufun üye devletler yerine AB tarafından yapılmasının daha uygun olacağı aşağıdaki ölçütlere göre belirlenir ve AB bu gibi durumlarda düzenleme yetkisine sahip olur. 1. Yapılması düşünülen tasarrufun sınır ötesi yönlerinin bulunması ve konunun üye devletlerce tatminkar bir çözüme kavuşturulmasının mümkün olmaması, 2. Tasarrufların üye devletlerce yapılması ve topluluğun bu konuda herhangi bir girişimde bulunmasının kurucu antlaşma amaçlarıyla çelişmesi durumu, 3. Konseyin, söz konusu tasarrufun üye devletler yerine topluluk düzeyinde yapılmasının daha yararlı sonuçlar doğuracağından emin olması. 3. Avrupa Birliği-Türkiye ilişkisi ilk kez nasıl başlamıştır? (5p) Tam üyelik nihai hedef olarak konulmuşsa, başlangıçta imzalanan belge nedir ve üyelik modelinin adı nedir? Açıklayınız. (5p) Bugün itibarıyla AB‐Türkiye ilişkisinin somut adı nedir ve hangi kriterler uyarınca bu süreç başlamıştır ve nasıl devam etmektedir? Anlatınız. (10p) Türkiye ile Avrupa Birliği'nin ilişkileri 31 Temmuz 1959'da Türkiye'nin Avrupa Ekonomik Topluluğu'na yaptığı ortaklık başvurusu ile başlar. AET Bakanlar Konseyi'nin başvuruyu kabul etmesi sonrasında 12 Eylül 1963 tarihinde Ankara Anlaşması imzalanmıştır. Ankara Anlaşması ortaklık yaratan bir anlaşmadır. Ortak üyelik başvuru için Haziran 1959’da, Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun kurulmasından (1958) hemen sonra yapıldı. AET bu başvuruya ‐tam üyelik olamayacağından- bir ortaklığın tesis edilmesi yani Tam üyelikle sonuçlanacak bir hukuki süreç başlatacak bir çözüm önererek karşılık verdi. Görüşmeler başladı ve Ankara Anlaşması (Ankara Agreement) ile sonuçlandı. AB’ye tam üyelik başvurusu 14 Nisan1987’de yapıldı. Zaten ortak üyeydik ve 1963 Ankara Anlaşması ile başlamış ama kesintiye uğramış bir ilişkimiz vardı. • Türkiye tam üyeliği talep etti, çünkü zaten AB’yi kapsayan uluslar arası alemin ve Coğrafyanın parçasıdır. Bu süreçte Türkiye AB ile Gümrük Birliği Anlaşması’nı 1995’te imzaladı. 12 Aralık 1999’da Helsinki Zirvesi’nde tam üyelik adayı olarak resmen tanındı. Aralık 2002’de AB Konseyi Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığımıza karar verdi. 1993’te AB Konseyince konulan siyasi kriterler olup AB Antlaşması’nda da yerini almıştır ve Temel Haklar Şartında da ele alınır. Artık tam üyelik görüşmeleri gecikmeden başlayacaktı. Görüşmeler 3 Ekim 2005’te başladı. O dönem devam eden genişleme sürecinde Türkiye’nin tam üyeliği AB önünde ciddi bir sorundur. Yaklaşık 10 yıldır bu sürecin içindeyiz ve dayatılan bazı konular yüzünden (Kıbrıs, Azınlık Hakları vb.) ilişkiler askıdadır. 4. Aşağıdaki metni okuyunuz ve soruları bu metne göre cevaplayınız. “Uluslararası anlaşmaların yapılması, uygulanması ve onlara riayet edilmesi, devletlerin iradesine dayanır. AB hukuku ise karakteristik olarak örgütlü bir mekanizma ile izlenen, gerekirse siyasi bazlı uygulamalarla karşılaşan ve uygulanması yargısal denetime tabi olan niteliktedir.” a) Yukarıda yer alan ifadeyi kısaca açıklayınız… Burada kastedilen AB hukukunun geleneksel uluslararası antlaşmalarla olan nitelik farkıdır. 3 açıdan ab hukuku geleneksel uluslararası antlaşmalarla farklılık gösterir: içerik, kullandığı araçlar ve kaynaklar. Burada kullandığı araçlar bakımından farklı olduğu açıklanmaya çalışılmıştır. b) Metinde bahsedilen yargısal denetim kavramı ile anlatılmak istenen nedir ve nasıl işletilir? Sonuçları neler olabilir? Açıklayınız Yargısal denetim kavramıyla anlatılmak istenen AB' nin yargı teşkilatıdır. ( ABAM, ilk derece mahkemesi ve uzmanlaşmış yargı daireleri ) en önemli yargısal işlemler ABAM tarafından yapılır. ABAM topluluk hukuku kapsamında ortaya çıkan uyuşmazlıkları yine topluluk hukuk kurallarını uygulayarak çözümlemeye çalışmaktadır. Ancak ulusal anlaşmazlıklarla ilgili karar verme yetkisi yoktur. Divanın görevine giren davalar: ihlal davası, iptal davası, önkarar davası, tazminat davası vb. AB henüz bir devlet olmasa bile insan haklarını korumaya yöneldiği için ( ABİHŞ) ABAM özel bir yapıya dönüşmüştür. 5. Avrupa Birliği hukukundan gelen bir kuralı uygulamak durumunda olan bir üye ülke mahkemesi bu kuralı nasıl anlaması/uygulaması gerektiği konusunda kararsız kalırsa, yardım alabileceği/fikir sorabileceği bir makam ve yol var mıdır? Varsa nedir ve nasıl kullanılır?Anlatınız. Avrupa Birliği Adalet Mahkemesi’dir. Avrupa Birliği'nin yargı organıdır ve Adalet Divanı, Genel Mahkeme ve uzmanlık mahkemeleri olmak üzere üçlü bir yapıdan oluşur. Adalet Divanı'nın temel amacı, Avrupa Birliği hukukunun Avrupa Birliği içerisinde her yerde aynı şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Divan, Birlik hukukunun yorumlanmasında ve uygulanmasında hukuka saygıyı sağlama, ulusal hukuk düzenleri ile AB hukuk düzeni arasındaki ilişkilerin düzenlenmesi, hukuki denetim, yorum, uyuşmazlık çözme, hukuk yaratma ve boşluk doldurma işlevlerini yerine getirir. AB mevzuatının her üye devlette aynı şekilde yorumlanmasını ve uygulanmasını sağlamaktır. Böylece kanunlar herkes için eşit olacaktır. Örneğin, ulusal mahkemelerin aynı konu üzerinde farklı kararlar vermemelerini sağlar. Bir diğer deyişle; Her bir AB ülkesindeki ulusal mahkemeler, bu ülkelerde AB mevzuatının gerektiği gibi uygulanmasını sağlamakla sorumludurlar. Fakat farklı ülkelerdeki bu mahkemelerin, AB mevzuatını değişik şekillerde yorumlamaları riski vardır. Bunun olmasını önlemek için bir ‘ön hukuki karar prosedürü’ vardır. Bu prosedür, eğer bir ulusal mahkemenin bir AB yasasının yorumu veya geçerliliği hakkında herhangi bir şüpheye sahip ise Adalet Divanı’ndan bilgi isteyebileceği ve bazı durumlarda da istemek zorunda olduğu anlamına gelir. Bu bilgi, ‘hukuki ön karar olarak verilir. Avrupa Birliği Adalet Mahkemesi AB hukukundan kaynaklanan bir takım davalara bakmaya yetkilidir. Bunlar genel olarak üye devletlerin ve AB kurumlarının AB hukukuna uyup uymadığının denetlenmesine yönelik davalar ile ulusal mahkemelerde görülmekte olan davaların çözüme bağlanması için gerekli olduğunda AB hukukunun yorumlanmasına ilişkin davalardır. Avrupa Birliği Adalet Divanı Lüksemburg'da faaliyet göstermektedir. 6- Lizbon Antlaşmasınınım nedne hazırlandığını hatırlayarak, Lizbon Antlaşması’na AB’nin Anayasası demek mümkün müdür? Neden? Tartışınız… Haziran 2009’da gerçekleştirilecek Avrupa Parlamentosu seçimlerinden önce Avrupa Birliği’nin acilen ihtiyaç duyduğu reformların gerçekleştirilmesi gerektiği ifade edilmiştir. Avrupa Birliği reform süreci, böylece yeni bir başlangıç elde etmiştir. Haziran 2007’de gerçekleştirilen Avrupa Konseyi Zirvesi’nde ise, ileride gerçekleştirilmesi planlanan reformların yolunu açacak Hükümetlerarası Konferans (HAK) üzerinde uzlaşı sağlanmıştır. Temmuz 2007’de toplanan bu konferansta, Avrupa Birliği Anayasası’nın yerini alacak bir reform antlaşmasının taslağı hazırlanmış ve bu taslak Portekiz’in dönem başkanlığı altında 13 Aralık 2007’de yirmi yedi üye devlet tarafından Lizbon’da imzalanmıştır. AB’nin anayasası yoktur. Kabul edilmedi. Lizbon ara formül olarak düşünülmüştü. Lizbon Ant. Avrupa Birliğinde rekabet kaygısını gösteriyor. İnsan Hakları Şartı ile özel bir mekanizmaya dönüşmüştür. Dünyada benzeri yok. Reform antlaşması da diyebiliriz. Bir anayasada olması gereken temel hak ve özgürlükler Lizbonda var. Avrupa Birliği Lizbon’la Avrupa Vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan bağlayıcı bir Temel Haklar Belgesi hazırlanmasını sağladı. dolayısıyla bir anayasa gibi çalışmaktadır. 7. Avrupa Birliği Bakanlar Konseyinin (Parma Salamı gibi) belirli ticari/tarımsal ürünlerin adını ve içeriğini tüm AB alanında korumak amacıyla düzenleyici işlemler yapması/kanunlaştırmalar yapması mümkün müdür? Mümkünse bu işlemin adı ne olabilir ve AB’de etkileri nasıldır? Kısaca açıklayınız. evet mümkündür. bu işlemin adı Gümrük Birliğidir. AB'ye etkileriyse tüm ab üyeleri aynı kavramları kullanıyorlar. C ülkesinde salam neyse Bde de aynı olacak ya da fransızın kokteyl dediğine almanda kokteyl diyecek.Bunun nedeni bir standart oluşturmaktır. sadece yiyecekte değil her alanda standart oluşturmak AB için önemlidir. 8. AB Hukuku’nun Uluslararası Hukukun bir parçası olduğu söylenebilir mi? Neden? Açıklayınız. kesinlikle uluslararası hukukun bir parçasıdır. Ancak üye devletlerarası geçerli bir hukuk olmaktan çok üye devletlerin ortak iç hukukunu oluşturur. Ab hukukunda kanun yoktur. Ab hukukunun karma, kendine özgü bir karakteri vardır. Bir uluslararası hukuk değildir ama hem uluslararası hukukun hem de milli hukukun etkisindedir 9. AB Hukuku’nun ikincil kaynakları içinde doğrudan uygulanan ve tüm üye devletleri bağlayan düzenleyici işlemin adı nedir? (5p) Diğer ikincil kaynaklar nelerdir, belirtiniz. (15p) Tüzüklerdir. Diğer ikincil kaynaklarsa yönergeler: amaç belirler yöntem üyeye bırakılır genel ve bireysel kararlar: muhatap açısından bağlayıcıdır ( devlet, tüzel kişi ) tavsiye ve görüşler: bağlayıcı değil topluluğun uluslararaası antlaşmaları ortaklık ant.(yunanistan ve tr) işbirliği ant. ticaret ant( DTÖ ) üye devlerarası sözleşmeler 10. ‘’Lizbon Antlaşması ile AB Adalet Mahkemesi’nin çalışması hakkında yapılan değişiklikler sonrası, AB Adalet Mahkemesinden beklenenler artmıştır. Yani Avrupa Birliği Temel Haklar Şartı ile getirilen hakların garantisi olarak bir Anayasa Mahkemesi rolü üstlenmesi beklenmektedir.’’ İfadesi ne anlama gelmektedir? Anayasa Mahkemelerinin genel hukuk sistemlerindeki rollerini hatırlayarak tartışınız. (10--‐10p) Divan kendisine verilen görevler ışığında daha çok bir anayasa mahkemesi niteliği kazanmıştır. Temel hakların temini, yetki düzeninin korunması, üye devletlerin ulusal kimliklerinin korunması gibi görevler divanın görevleri arasında sayılabilir. Bu anlamda divan gelecekte daha güçlü şekilde anayasa mahkemesi fonksiyonuna yoğunlaşmak durumunda kalacaktır. Ön karar davaları için yetkisini muhafaza eden divanın anayasa mah özellliği güçlendikçe bu yetkisini mahkemenin kullanması uygun gözükmektedir. Böylece uzman mahkemelerin geliştirilmesi doğru olacaktır ve mülkiyet hakları için zımnen çağrı yapılacaktır. Divanın oluşumu değişmemiştir. divana her üye devletten bir yargıç katılacaktır. 11-SORU: AB- Türkiye ilerleme raporu her yıl düzenli olarak hazırlanmakta ve kamuoyuna duyurulmaktadır. Raporda Türkiye hakkında eleştirel görüşlerin var olma sebebi ne olabilir? Bu raporun hazırlanma sebebini dikkate alarak tartışınız. (10-10p) Türkiye Kopenhag kriterlerine tam olarak uymadığı için eleştiri almaktadır. Ayrıca ermeni soykırımı iddialarına karşı Türkiye’nin tutumu eleştirilmektedir. Bu raporun hazırlanma sebebi AB üye ülkelerinin her birinin taleplerini oluşturan kriterlerin yerine getirilmesinde Türkiye’nin katettiği yolu gözlemlemektir. 12- SORU: AB Hukukunda yaptırımları meydana getiren dava türleri nelerdir? Sayınız ve birini açıklayınız. (10-10p) Dava Türleri; Anlaşma İhlâl Davaları İptal Davaları Eylemsizlik Şikayetlerine Bağlı Davalar Tazminat Davaları Kurucu Ant.93(2)’ye göre Açılan Davalar Personelin Davaları Ön Karar Yöntemi/Davaları İptal Davaları: • Bu davanın amacı Konsey, Komisyon, Parlamento veya Avrupa Merkez Bankası’nın bağlayıcı hukuk tasarruflarının iptal edilmesini sağlamaktır. • Davacı veya davalılar arasında AB vatandaşları veya şirketler (kendilerini doğrudan etkileyen kararlara karşı) vs. varsa dava İlk Derece Mahkemesi nezdinde açılmalıdır. Kurumlar (Bir üye devlet, Konsey, Komisyon, Parlamento, Sayıştay, Avrupa Merkez Bankası dava açabilir) arasındaki davalar ise Avrupa Adalet Divanı’nda görülür. • Doğrudan etkilenen kimselerin dava açabilmesinin mümkün olması şikayetçi davaları açılmasını engellemektir. Buna dolaysızlık koşulu denir. • Dava kabul edilirse, ilgili tasarruf mahkeme taragndan sadece karar tarihinden iKbaren geçersiz ilan edilebileceği gibi; iptal edilen tasarruf geriye doğru da geçersiz ilan edilebilir. 13. Lizbon Antlaşması’nın hazırlanması ile AB’de yapılan en temel değişikler nelerdir? Lizbon Antlaşması 13 Aralık 2007’de imzalanmıştır. Antlaşmayla; • Avrupa Parlamentosuna daha güçlü yasama ve bütçe yetkisi verilmiştir. • Yerel Parlamentolara Avrupa Birliğinin ikincillik ilkesine göre çalışacağı garantisini vermiştir. • Konseyde nitelikli çoğunlukla karar verilebilecek alanların sayısını arttırmıştır. • Birlik ve üyeler arasındaki güç ve sorumluluk ilişkilerinin çok daha açık bir şekilde ortaya çıkmasını sağlamıştır. • Avrupa vatandaşlarının temel hak ve özgürlüklerini güvence altına alan bağlayıcı bir Temel Haklar Belgesi hazırlanmasını sağlamıştır. • Konseye 2,5 yıllığına seçlecek bir başkan gelmiştir. • AB’nin dış dünyadaki varlığını da gösterecek “Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilciliği” oluşturulmuştur. Bu değişiklikler neticesinde AB daha etkin, daha demokratik, daha şeffaf, dünya sahnesinde daha bütünleşmiş görüntü veren, daha güvenli kılınmıştır. 14. Avrupa vatandaşlığı ne demektir? Sisteme ne zaman girmiştir??? *Maastricht Antlaşması ile getirilen ‘’ Avrupa Vatandaşlığı ‘’ kavramı, tüm Avrupa vatandaşları tarafından kullanılacak hakları ifade etmektedir. *1993 yılında Maastricht Antlaşması ile kabul edilmiş ve birliğin temel amaçlarından biri haline gelen AB vatandaşlığı, Amsterdam Antlaşması(1997) ile birlikte Avrupa Birliği vatandaşlığının kapsamı genişletilmiştir. *Amsterdam Antlaşması ile tanınan haklardan en önemlisi, AB kurumlarına herhangi bir resmi Avrupa dili ile yapılan başvuruda aynı dilde cevap almaktır. Maastricht Antlaşması’nda göz ardı edilmiş olan ‘’ dil ‘’ meselesi kimlik oluşturmanın en önemli parçalarından biri olarak, Amsterdam Antlaşması’nda Avrupa vatandaşlığı ilkesine eklenmiştir. *Amsterdam Antlaşması’na ayrıca ‘’ cinsiyet, ırk, din, yaş, bedensel engel, cinsel tercih gibi nedenlerden dolayı ayrımcılık yapılmaması ‘’ maddeleri de eklenmiştir. Böylece Avrupa vatandaşları arasında eşitlik olduğu ilkesi benimsetilmeye çalışılmıştır. *Avrupa Vatandaşlığı, üye ülke uyruklarının kendi ulusal vatandaşlıkları yerine geçen bir kavram değildir, ulusal kimliğin tamamlayıcısı niteliğindedir. AB vatandaşı olarak kabul edilmek için gerekli koşul, üye devletlerden birinin vatandaşı olmaktır. Avrupa Birliği vatandaşlığı, uluslar üstü bir vatandaşlık şeklidir. Kendi devlet vatandaşlığına ek bir vatandaşlıktır. Üye devlet vatandaşlığına bağlı bir vatandaşlıktır, kendi başına kazanılamaz. Üye devletler, kimlerin vatandaşlık hakkına sahip olacağına kendileri karar verirler. Üye devlet vatandaşlık haklarının kazanılması ve düzenlenmesinde AB kurumlarının müdahale yetkisi yoktur. 15. Ankara Anlaşması AB Hukukunun kaynaklarından biri olarak değerlendirilebilir mi? Avrupa Birliği Hukunun kaynakları özetle Birincil Mevzuat, İkincil Mevzuat, Topluluğun Uluslararası Antlaşmaları ve Üye devletler arasındaki sözleşmelerden oluşmaktadır. 1963 tarihli Ankara Antlaşması hem topluluk, hem de üye devletler tarafından imzlanan karma antlaşmalar araında yer almasında ötürü, uluslararsı Antlaşmalar başlığı altında yer almakta olup bu çerçevede AB Hukukunun kaynaklarındandır.