cyp2c9 ve cyp2c19 - Hacettepe Üniversitesi

advertisement
i
T.C.
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
TIBBİ FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
BEHÇET HASTALARINDA SİTOKROM P450 2C (CYP2C9 VE
CYP2C19) VE P-GLİKOPROTEİN GENETİK POLİMORFİZM VE
AKTİVİTELERİNİN İNCELENMESİ
Dr. Mustafa Tuğrul GÖKTAŞ
TIBBİ FARMAKOLOJİ
UZMANLIK TEZİ
ANKARA
2013
T.C.
HACETTEPE ÜNİVERSİTESİ
TIP FAKÜLTESİ
TIBBİ FARMAKOLOJİ ANABİLİM DALI
BEHÇET HASTALARINDA SİTOKROM P450 2C (CYP2C9 VE
CYP2C19) VE P-GLİKOPROTEİN GENETİK POLİMORFİZM VE
AKTİVİTELERİNİN İNCELENMESİ
Dr. Mustafa Tuğrul GÖKTAŞ
TIBBİ FARMAKOLOJİ
UZMANLIK TEZİ
TEZ DANIŞMANI
Prof. Dr. Ümit YAŞAR
ANKARA
2013
i
TEŞEKKÜR
Uzmanlık eğitimim süresince ve tez çalışmam boyunca çok değerli bilgi ve
tecrübelerinden yararlandığım, bilimsel anlamda yetişmemi sağlayan ve
çalısmalarımın
her
aşamasında
destek
ve
yardımlarını hiçbir
zaman
esirgemeyen danışman hocalarım Sayın Prof. Dr. Ümit Yaşar ve Prof. Dr.
Atilla Bozkurt’a en içten dileklerimle teşekkürlerimi sunarım.
Eğitimim
süresince
bilgi
birikimleri,
tecrübeleri
ve
görüşlerinden
faydalandığım Sayın Prof. Dr. Melih Babaoğlu’na ayrıca sonsuz saygı ve
teşekkürlerimi sunarım. Uzmanlık egitimim boyunca yetişmeme olan değerli
katkılarından
dolayı Hacettepe
Üniversitesi
Tıp
Fakültesi
Farmakoloji
Anabilim Dalı’nın tüm değerli hocalarına da teşekkür ederim.
Tezimin
oluşması
esnasında
desteklerini
esirgemeyen
ve
hastaların
toplanması sırasında tüm imkanlarını kullanmamızı sağlayan başta emekli
Sayın Prof. Dr. Meral Çalgüneri’ye, Doç. Dr. Ali Akdoğan’a ve Dr. Levent
Kılıç’a da en içten teşekkürlerimi sunarım. Uzmanlık egitimim süresince
birlikte çalıştığım Farmakoloji Anabilim Dalı araştırma görevlisi arkadaşlarıma
ve tezimin oluşması sırasında büyük bir özveri ile yardımcı olan Dr. Özgür
Karaca’ya teşekkür ederim.
Benden maddi manevi desteklerini esirgemeyen eşime ve aileme de en içten
teşekkürlerimi sunarım.
ii
ÖZET
Göktaş, M.T., Behçet Hastalarında P-glikoprotein ve Sitokrom P450 2C
(CYP2C9 ve CYP2C19) Genetik Polimorfizm ve Aktivitelerinin
İncelenmesi. Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Farmakoloji Anabilim
Dalı, Uzmanlık tezi, Ankara, 2013. Behçet hastalığı (BH) tekrarlayan ağızgenital ülserler ve göz bulgularıyla seyreden sistemik bir vaskülittir. BH’nin
etyopatogenezi tam olarak aydınlatılamamıştır. BH’ye eğilimde genetik
komponentin yanı sıra çevresel faktörlerin de etkisi vardır. CYP enzimleri ilaç
metabolizmasından sorumlu olan büyük bir enzim grubudur. Bu enzimlerden
CYP2C9 klinikte kullanılan oral antikoagülanlar, oral antidiyabetik ilaçlar,
losartan gibi selektif anjiyotensin II reseptör antagonistleri metabolize
etmektedir. CYP2C9 enzimi genetik olarak polimorfizm gösterir ve
fonksiyonel önemi gösterilmiş en önemli varyantlar CYP2C9*2 ve
CYP2C9*3’tür. CYP2C19 enzimi, proton pompa inhibitörleri, bazı
antiepileptikler gibi klinikte yaygın olarak kullanılan birçok ilacın
metabolizmasında rol almaktadır. CYP2C19 için günümüzde tanımlanmış 28
alel vardır. Bunların önemli bir kısmı enzim aktivitesinde azalmaya
(*2,*3,*11,*13, …) yol açarken yeni tanımlanmış bir alel olan CYP2C19*17
enzimin metabolik kapasitesinde artışa sebep olmaktadır. Sitokrom P450
enzimlerinin fenotiplemesi için pek çok belirteç ilaç kullanılmaktadır. CYP2C9
enzim aktivitesini ölçmek için losartan, CYP2C19 fenotiplemesi için ise
lansoprazol belirteç ilaç olarak önerilmiştir. P-glikoprotein (P-gp) pek çok
dokuda eksprese edilen, ilaçların biyolojik membranlardan geçişinden
sorumlu olan ATP bağlayıcı kaset (ABC) üst familyasının bir üyesidir.
Aralarında çeşitli antineoplastikler, antiaritmikler, antihipertansifler gibi sık
kullanılan ilaçların da bulunduğu birçok ilaç molekülü P-gp substratı olma
özelliği gösterir. ABCB1 genindeki varyasyonlar bu ilaçların absorbsiyonunu,
dokulardaki dağılımını ve tedavi yanıtını değiştirebilir. Daha önce yapılmış
çalışmalarda otoimmün hastalıklar ile ilaç metabolizmasından sorumlu
enzimlerin genetik polimorfizmleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Ancak bu
konuda Behçet hastalarında yapılmış az sayıda çalışma bulunmaktadır. Bu
tez çalışmasında 59 Behçet hastası ile 27 sağlıklı bireyde CYP2C9*2, *3,
CYP2C19*2, *3, *17, MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizmleri PCRRFLP metoduyla analiz edildi. Ayrıca CYP2C9 fenotiplemesi için idrar
losartan ve E-3174 düzeyi ile CYP2C19 fenotiplemesi için plazma
lansoprazol ve 5-hidroksilansoprazol düzeyleri HPLC ile ölçüldü. CYP2C9
alel ve genotip frekansları Behçet hastaları ve sağlıklı gönüllüler arasında
istatistiksel anlamlı farklılık göstermedi. Bununla birlikte, Behçet hastalarında
CYP2C19*1 alel frekansı sağlıklı gönüllülere göre yüksek, *17 alel frekansı
ise daha düşük olduğu gözlenmiştir (p değerleri sırasıyla 0,03 ve 0,01).
Bununla birlikte CYP2C19*17*17 genotip frekansı Behçet hastalarında %1,7
iken sağlıklı gönüllülerde %14,8 olarak bulundu (p=0,01). Bizim çalışmamız
literatür taraması sonucunda görebildiğimiz kadarıyla Behçet Hastalığının da
dahil olduğu tüm otoimmün hastalıklarda CYP2C19*17 varyantının
araştırıldığı ilk çalışmadır. Çalışmamıza alınan hastaların losartan / E-3174
metabolik oranının kontrol gruplara göre yaklaşık 0,5 kat arttığı gözlendi
(p≤0,001). Hasta grubunda lansoprazol/5-hidroksi lansoprazol metabolik
iii
oranı da sağlıklı gönüllülere göre 2,26 kat yüksek bulunmuştur (p=0,001).
MDR1 C3435T ve G2677T/A genetik polimorfizmi hastalar ile sağlıklı
gönüllüler karşılaştırıldığında
istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi
(p>0,05). Ayrıca CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 genotiplerini taşıyan
hastalarda MDR C3435T ve G2677T/A polimorfizminin losartan ve
lansoprazol metabolik oranlarını etkilemediği gözlenmiştir. Sonuç olarak,
Behçet
Hastalarında
yaptığımız
bu
çalışmada
sağlıklı bireylerle
karşılaştırdığımızda CYP2C9 ve 2C19 enzim aktivitelerinin azalmış ve
CYP2C19*17*17 genotip frekansının hastalarda sağlıklı bireylere göre düşük
olduğunu gözlemledik. Enzim aktivitesindeki azalma hastaların kullandıkları
kolşisin ile etkileşim sonucu ya da otoimmün hastalıklarda artmış olan
inflamatuar sitokinlerin enzim ekspresyonunu azaltmasından dolayı olabilir.
Azalmış enzim aktivitesi ve genotip farklılıkları sonucunda reaktif oksijen
bileşiklerinin
metabolizmalarının
azalması hastalığın
etyopatolojisine
katkısının olabileceğini düşündürmektedir.
Anahtar kelimeler: Behçet Hastalığı, Sitokrom P450 2C9 ve 2C19, genetik
polimorfizm, losartan, lansoprazol, genotipleme, fenotipleme
Bu tez Hacettepe Üniversitesi Bilimsel Araştırmalar Birimi tarafından
desteklenmiştir (09.D06.101.005).
iv
ABSTRACT
Göktaş, M.T., The study of genetic polymorphisms and activities of Pglycoprotein and cytochromes P450 2C9 and 2C19 in Behcet’s Disease.
Hacettepe University Medical School, Department of Pharmacology,
Speciality in Medicine Thesis, Ankara, 2013. Behcet’s disease (BD) is a
vasculitis with a wide distribution, involving muscle, skeletal, neurologic and
gastrointestinal systems. The etiopathogenesis of BD is not fully understood.
In addition to genetic component, environmental factors also play a role in
BD. CYPs are the largest group of enzymes responsible for drug metabolism.
One of these enzymes, CYP2C9, metabolizes many clinically used drugs.
CYP2C9 shows genetic polymorphism and the most important variants
having functional importance are CYP2C9*2 and CYP2C9*3. The CYP2C19
plays a role in the metabolism of many drugs, like proton pump inhibitors and
some antiepileptics. Up to now, there are 28 alleles defined for CYP2C19.
Many of these cause the loss or decrease of the enzyme activity
(*2,*3,*11,*13,…) however, CYP2C19*17 increases the metabolic capacity of
the enzyme. For the assessment of activity of cytochrome P450 enzymes
probe drugs are used such as losartan for CYP2C9 and lansoprazole for
CYP2C19. P-glycoprotein (P-gp) is a member of ATP Binding Cassette
(ABC) family, which is responsible for the passage of drugs through biologic
membranes. Many drug molecules like antineoplastics, antiarrhythmics,
antihypertensives drugs have the property of being P-gp substrate. P-gp
affects the pharmacokinetics of these drugs. The variations in ABCB1 gene
can change the absorption, tissue distribution and response to therapy of
these drugs. In the past studies, the relation between autoimmune diseases
and drugs, genetic polymorphisms of the enzymes responsible for the
metabolism of xenobiotics have been investigated. However, there are few
studies related with BD, in this respect. At this study CYP2C9*2, *3,
CYP2C19*2, *3, *17, MDR1 C3435 and G2677T/A polymorphisms among 59
BD and healthy people were determined by PCR-RFLP method. Besides,
urine losartan and E-3174 levels for CYP2C9 phenotype and plasma
lansoprazole and 5‐hydroxy lansoprazole concentrations for CYP2C19
phenotype were analyzed by an HPLC method. When CYP2C9*2,*3,
CYP2C19*2, *3 and *17 genotype and allel distribution were examined for
BD and healthy volunteers, although there was no difference for CYP2C9
genotypes, it was observed that CYP2C19*1 allel frequency was higher and
*17 allel frequency was lower in BD compared to the healthy volunteers (p
values: 0,03 and 0,01, respectively). Additionaly, CYP2C19*17*17 genotype
frequency was found as 1,7% in BD and 14,8% in healthy volunteers
(p=0,01). As we could see after literature browsing, our study is the first
study at which CYP2C19*17 variant were researched for all autoimmune
diseases including BD. It was observed that losartan / E-3174 metabolic ratio
for BD which were included to our study were increased as 0,5 fold and this
increase was found as statistically significant (p≤0,001). Besides,
lansoprazole/5-hydroxy lansoprazole metabolic ratio was 2.26 fold higher in
BD group compared to that of healthy volunteers (p=0,001). Furthermore,
when MDR1 C3435T and G2677T/A genetical polymorphisms were
v
compared between BD and healthy volunteers, there was not observed any
statistically significant difference (p>0,05). Additionally, it was observed that
MDR C3435T and G2677T/A polymorphisms did not effect losartan and
lansoprazole metabolic ratios at the CYP2C9*1*1 and CYP2C19*1*1 BD
groups. As a result, the activities of CYP2C9 and CYP2C19 decreased and
the frequency of CYP2C19*17*17 genotype was lower in BD compared to the
healthy volunteers. The decrease in enzyme activity may be related with
colchicine use of BD patients or due to increased inflammatory cytokines in
autoimmun diseases including BD, which have been reported to decrease
the expression of CYP enzymes. Additionally, decreased metabolism of
reactive oxygen species due to reduced enzyme activity and genotype
difference may have a contribution to the pathophysiology of BD.
Key words: Behcet’s disease, Cytochrome P450 2C9 and 2C19, genetic
polymorphism, losartan, lansoprazole, genotyping, phenotyping
This thesis was supported by Hacettepe University Scientific Research
Council (09.D06.101.005)
vi
İÇİNDEKİLER
Sayfa
ÖZET
ii
ABSTRACT
iv
İÇİNDEKİLER
vi
SİMGELER VE KISALTMALAR
x
ŞEKİLLER
xiii
TABLOLAR
xv
RESİMLER
xvii
1. GİRİŞ
1
2. GENEL BİLGİLER
6
2.1. Behçet Hastalığı
6
2.1.1. Tanım
6
2.1.2. Tarihçe
6
2.1.3. Epidemiyoloji
7
2.1.4. Etyoloji ve patogenez
8
2.1.5. Behçet hastalığının klinik bulguları
16
2.1.6. Behçet hastalığının prognozu
23
2.1.7. Behçet hastalığı tanısı
23
2.1.8. Behçet hastalığı tedavisi
25
2.2. Sitokrom P450 Enzimleri
27
2.2.1. Tarihçe
28
2.2.2. Sitokrom P450 enzimine sahip canlılar ve bulunduğu organeller
28
vii
2.2.3. Sitokrom P450 enzim sisteminin çalışma mekanizması
29
2.2.4. Sitokrom P450 enzimlerinin adlandırılması
30
2.2.5. Sitokrom P450 genetik polimorfizmi
31
2.2.6. Sitokrom P450 enzim gen polimorfizmlerinin klinik önemi
32
2.2.7. Sitokrom P450 enzim sisteminin fonksiyonel önemi
32
2.3. P-glikoprotein (P-gp)
50
2.3.1. Tanım
50
2.3.2. P-glikoproteinin dokularda ekspresyonu ve fonksiyonu
50
2.3.3. P-glikoprotein substratları
51
2.3.4. MDR1 genetik polimorfizmi ve ilaçların farmakokinetiğine etkileri
53
2.4. Otoimmün hastalıklar ile CYP enzimleri ve P-glikoprotein
polimorfizmleri arasındaki ilişki
57
2.5. Hipotez
66
2.6. Amaç
66
3. MATERYAL VE METOTLAR
3.1. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR1 Genetik Analizi
67
68
3.1.1. Genotipleme için kullanılan malzemeler ve cihazlar
68
3.1.2. Kan ve idrar örneklerinin toplanması ve DNA izolasyonu
69
3.1.3. CYP2C9*2 ve *3 polimorfizmleri için genotipleme yöntemi
70
3.1.4. CYP2C19*2 ve *3 polimorfizmleri için genotipleme yöntemi
70
3.1.5. CYP2C19*17 polimorfizmi için genotipleme yöntemi
71
3.1.6. MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizmlerinin saptanması
71
3.1.7. Agaroz jel hazırlanması
72
3.2. İlaç ve metabolitlerinin plazma ve idrar düzeylerinin analizi
72
3.2.1. Kromatografik sistem
73
3.2.2. Kullanılan kimyasal maddeler ve çözeltiler
73
viii
3.2.3. Kromatografi şartları
73
3.2.4. Lansoprazol ve metabolitinin ekstraksiyon işlemi
74
3.3. İstatistiksel analiz
4. BULGULAR
75
80
4.1. Hastalara ait klinik bulgular
80
4.2. Genotip ve alel analizlerinden elde edilen sonuçlar
83
4.2.1. CYP2C9 genetik polimorfizmlerinin analizi
83
4.2.2. Behçet hastalarında organ/sistem tutulumuna göre CYP2C9 alel ve
genotiplerinin dağılım ı
85
4.2.3. CYP2C19 genetik polimorfizmlerinin analizi
86
4.2.4. Behçet hastalarında organ/sistem tutulumuna göre CYP2C19 alel ve
genotiplerinin dağılım ı
88
4.2.5. MDR1 genetik polimorfizminin analizi
89
4.2.6. Behçet hastalarında organ/sistem tutulumuna göre MDR1 alel ve
genotiplerinin dağılım ı
92
4.3. Losartan / E-3174 metabolik oranının BH, sağlıklı gönüllülerde ve
historik kontrol grubunda belirlenmesi ve CYP2C9 genotip ve fenotipleri
arasındaki ilişkinin incelenmesi
95
4.3.1. Losartan / E-3174 metabolik oranı ile CYP2C9 genotip ve fenotip
arasındaki ilişki
97
4.4. Lansoprazol / 5-hidroksi lansoprazol metabolik oranı ile CYP2C19
genotip ve fenotip arasındaki ilişki
989
4.5. CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 genotipe sahip Behçet hastalarında MDR
polimorfizmine göre losartan ve lansoprazol metabolik oranlarının
karşılaştırılması
103
5. TARTIŞMA
105
ix
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
114
KAYNAKLAR
115
EKLER
147
x
SİMGELER VE KISALTMALAR
A
Adenin bazı
ABC
ATP bağlayıcı kaset
A.B.D.
Amerika Birleşik Devletleri
AECA
Anti-endotelyal hücreler
anti-CL Ab
Anti-kardiolipin antikor
Arg
Arginin
ATP
Adenozin trifosfat
bç
Baz çifti
BH
Behçet Hastalığı
C
Sitozin bazı
cDNA
Komplementer deoksiribonükleik asit
cm
Santimetre
CO
Karbon monoksit
CRP
C-reaktif protein
CTLA
Sitotoksik T-lenfosit ilişkili antijen
CV
Varyasyon katsayısı
CYP
Sitokrom P450
Cys
Sistein
ÇHM
Çok hızlı metabolizör
DNA
Deoksiribonükleik asit
EDTA
Etilenamin tetraasetat
EN
Eritema nodozum
ENBL
Eritema nodozum benzeri lezyonlar
FAD
Flavin Adenin Dinükleotid
Fe
Demir
FMF
Ailesel Akdeniz Ateşi
FMLP
Formil metionin lösin fenilalanin
FMN
Flavin Mono Nükleotid
g
Gram
G
Guanin bazı
xi
GİS
Gastrointestinal sistem
GÜ
Genital Ülser
H+
Hidrojen
hf
Hafta
HIV
İnsan immünyetmezlik virüsü
HLA
İnsan lökosit antijeni
HM
Hızlı metabolizör
HPLC
Yüksek basınçlı sıvı kromatografisi
HSP- ISP
Isı şok proteinleri
HSV
Herpes simplex virus
H2O2
Hidrojen peroksit
ICAM
İntrasellüler adezyon molekülü
IFN
İnterferon
IL
İnterlökin
Ile
İzolösin
Kb
Kilo baz
kg
Kilogram
KIR
Killer inhibitör reseptör
leu
Lösin
m
MDR1
Metre
Çoklu ilaç direnci 1 geni
mg
Miligram
MHC
Majör Histokompatibilite Kompeks
MICA
MHC sınıf I Zinciri ile ilişkili genler
mm
Milimetre
mM
Milimolar
MÜ
Milyon ünite
NADP
Nikotinamid adenin dinükleotit fosfat
NAT
N-asetil tranferaz
NSAİ
Nonsteroid Antiinflamatuvar İlaç
nm
Nanometre
O2
Oksijen
OÜ
Oral Ülser
xii
PCR
Polimeraz Zincir Reaksiyonu
P-gp
P-glikoprotein
PPİ
Proton pompa inhibitörü
RFLP
Kesim parça uzunluk polimorfizmi
ROS
Reaktif oksijen bileşikleri
SEM
Standart Ortalama Hata
SLE
Sistemik Lupus Eritematozus
SNP
Tek nükleotid polimorfizmi
SSS
Santral sinir sistemi
T
Timin bazı
t1/2
Eliminasyon yarılanma ömrü
Tmaks
Plazma doruk konsantrasyonuna ulaşmak için gerekli
süre
TCE
Trikloroetilen
TNF
Tümör Nekrozis Faktör
U
Ünite
UV
Ultraviyole
YM
Yavaş metabolizör
μL
Mikrolitre
xiii
ŞEKİLLER
Sayfa
Şekil 1. İnsan lökosit antijen bölgesi....................................................................... 8
Şekil 2. Mikrozomal enzimlerin karbon monoksit bağlı sitokrom P-450
absorban spektrumu ...............................................................................................28
Şekil 3. Sitokrom P 450 enzim sistemi .................................................................29
Şekil 4. Sitokrom P 450 enzim sisteminin çalışma döngüsü ...........................30
Şekil 5. CYP2C9’un aminoasit dizilimine göre substrat tanıma bölgeleri .......33
Şekil 6. Losartanın aldehit ve karboksilik asit metabolitlerine oksidasyonu ...36
Şekil 7. CYP2C9 polimorfizmlerinin analizi. ........................................................75
Şekil 8. CYP2C19 polimorfizmlerinin analizi .......................................................76
Şekil 9. MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizmlerinin analizi......................77
Şekil 10. Çalışmaya katılan 59 Behçet Hastasına ait klinik bulgu ve
semptomlar ...............................................................................................................81
Şekil 11. Behçet Hastalarında eşlik eden diğer hastalıklar...............................82
Şekil 12. Losartan ve metaboliti E-3174 1000 ng/ml konsantrasyonunda
içeren mobil faza (A), tek doz oral olarak 50 mg losartan alımı sonrası 8
saatlik idrarda losartan ve metabolitine ait (B) kromatogram örnekleri...........96
Şekil 13. Hasta ve kontrol gruplarında CYP2C9 fenotip karşılaştırması ........97
Şekil 14. CYP2C9 genotipine göre losartan/E-3174 metabolik oranı .............99
Şekil 15. İlaç içermeyen plazmaya (A), lansoprazol ve 5-hidroksi lansoprazol
1000 ng/ml konsantrasyonunda içeren mobil faza (B), tek doz oral olarak 30
mg lansoprazol alımı sonrası 3. saatte hastadan alınan plazmanın (C)
kromatogram örnekleri ......................................................................................... 100
xiv
Şekil 16. Behçet Hastaları ve sağlıklı gönüllülerde lansoprazol / OHlansoprazol oranlarının karşılaştırılması ........................................................... 101
Şekil 17. Genotipe göre öngörülen fenotip gruplarında lansoprazol metabolik
oranları ................................................................................................................... 103
xv
TABLOLAR
Sayfa
Tablo 1. Farklı ülkelerde görülen Behçet Hastalığı prevalansı .......................... 8
Tablo 2. BH tanısı için geçmiş zamanlarda kullanılan kriterler ........................24
Tablo 3. Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma grubunun belirlediği BH tanı
kriterleri......................................................................................................................25
Tablo 4. CYP2C alt ailesinin amino asit homoloji profili ....................................33
Tablo.5. Klinik açıdan önemli sitokrom P450 2C9 substratları.........................34
Tablo 6. Farklı etnik gruplarda CYP2C19 yavaş metabolizör oranları ............39
Tablo 7. Klinik açıdan önemli sitokrom P450 2C19 substratları. .....................40
Tablo 8. CYP2C9 için tanımlanmış varyant aleller ............................................44
Tablo 9. CYP2C19 için tanımlanmış varyant aleller .........................................47
Tablo 10. P-glikoproteinin lokalizasyonu ve görevi ............................................51
Tablo 11. P-glikoprotein Substratları ....................................................................52
Tablo 12. MDR geni için tanımlanmış genetik varyasyonlar ............................53
Tablo 13. Otoimmün hastalıklar ve ilaç metabolize eden enzim polimorfizmi
arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar ................................................................62
Tablo 14. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR genindeki tek nokta mutasyonların
analizi için PCR ve RFLP metodunda kullanılan kesim enzimleri ve primerler
....................................................................................................................................78
Tablo 15. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR genindeki tek nokta mutasyonların
analizi için kullanılan PCR koşulları ......................................................................79
Tablo 16. Çalışmaya katılan bireylerin demografik özellikleri ..........................80
Tablo 17. Hastaların çalışmaya katıldıkları dönemde kullandıkları ilaçlar. ....83
xvi
Tablo 18. CYP2C9 polimorfizminin alel ve genotip frekansları ........................84
Tablo 19. Organ tutulumuna göre CYP2C9 genotip dağılımı...........................85
Tablo 20. Organ tutulumuna göre CYP2C9 alel dağılımı. ................................86
Tablo 21. Behçet Hastaları ve sağlıklı kontrollerde CYP2C19 alel ve genotip
frekanslarının karşılaştırılması. .............................................................................87
Tablo 22. Organ tutulumuna göre CYP2C19 genotip dağılımı. .......................88
Tablo 23. Organ tutulumuna göre CYP2C19 alel dağılımı. ..............................90
Tablo 24. Behçet Hastaları, Kontrol ve Historik kontrollerde MDR1 C3435T
ve G2677T/A polimorfizmi için alel ve genotip frekans dağılımı ......................91
Tablo 25. Organ tutulumuna göre MDR1 C3435T polimorfizmi .......................92
Tablo 26. Organ tutulumuna göre MDR C3435T alelleri...................................93
Tablo 27. Organ tutulumuna göre MDR G2677T/A polimorfizmi .....................94
Tablo 28. Organ tutulumuna göre MDR G2677T/A alelleri...............................95
Tablo 29. CYP2C9 genotiplerine göre fenotip karşılaştırması .........................98
Tablo 30. Behçet Hastaları ve kontrol grubunda CYP2C19 genotiplerine göre
lansoprazol / OH lansoprazol oranlarının karşılaştırması .............................. 102
Tablo 31. CYP2C9*1*1 genotipine sahip hastalarda losartan metabolik
oranlarının MDR C3435T ve G2677T/A polimorfizmine göre karşılaştırılması
................................................................................................................................. 104
Tablo 32. CYP2C19*1*1 genotipine sahip hastalarda lansoprazol metabolik
oranlarının MDR C3435T ve G2677T/A polimorfizmine göre karşılaştırılması
................................................................................................................................. 104
xvii
RESİMLER
Sayfa
Resim 1.Üst dudakta çok sayıda oral aft .............................................................16
Resim 2. BH’de skrotal ülser .................................................................................17
Resim 3. Bacakta eski ve yeni eritema nodosum benzeri lezyonlar ...............18
Resim 4. Pozitif paterji testi ................................................................................... 19
Resim 5. Üveit nedeniyle kırmızı göz ...................................................................20
Resim 6. P-glikoproteinin yapısı............................................................................50
1
1. GİRİŞ
Behçet hastalığı (BH) tekrarlayan ağız ve genital ülserler ve göz
bulgularının yanında kas iskelet, sinir sistemi ve gastrointestinal sistem
tutulumları ile seyreden yaygın dağılımlı bir vaskülittir [1]. Hastalığa neden
olan patoloji, arter ve venleri içine alan anormal inflamatuvar yanıttır. Hastalık
zaman içerisinde kendisini sınırlasa da, organ tutulumlarına bağlı morbiditeler
önemli olabilir [2]. Çoğunlukla Akdeniz ve Doğu Asya kökenli etnik grupları
etkiler ve 20-35 yaş arasında başlar. Hastalık insidansının ülkemizde yüksek
olduğu bildirilmiştir. Ülkemizde yapılan farklı çalışmalarda prevalans 80420/100,000 olarak gözlenirken Japonya’da 13-20/100,000 İngiltere ve
Amerika Birleşik Devletleri (ABD)’nde ise 1-2/100,000 olduğu belirtilmektedir
[3, 4].
Behçet Hastalığı patogenezi:
Genetik
bilinmemektedir.
faktörlerin
Genetik
etkisi:
olarak
BH’nin etyopatogenezi
yatkın bireylerde
tam olarak
infeksiyöz bir ajan
tarafından tetiklenen yoğun inflamatuvar cevaba bağlı olarak ortaya çıktığı
görüşü kabul edilmektedir. BH’de pozitif aile öyküsü, genetik faktörlerin
önemini
vurgulayacak
şekilde
hastalık
prevalansı yüksek
toplumlarda
%12’lere ulaşmaktadır. BH’de patogeneze yönelik en sık çalışılan genetik
lokus insan lökosit antijen kompleksidir. Hastalık eğilimi, HLA B genindeki
polimorfizmlerle özellikle HLA-B*51 ile ilişkili görünmektedir. Bu ilişki Avrupa
kökenli hastalara göre Türk ve Japon toplumlarında daha kuvvetli olsa da,
genel olarak tüm toplumlar için geçerlidir [5].
Çevresel faktörlerin etkisi: BH’ye eğilimde genetik komponentin yanı
sıra çevresel faktörlerin de etkisi vardır. Almanya’da yaşayan Türklerde ve
Hawai ve ABD’de yaşayan Japonlarda hastalık riski sırasıyla Türkiye ve
Japonya’ya göre anlamlı olarak daha düşük bulunmuştur. En olası çevresel
tetikleyici olarak herpes simpleks virüs 1, hepatit virüsleri, parvovirüs B19,
mikobakteriler,
Streptococcus
sanguis,
Saccharomyces
cerevisiae
ve
Helicobacter pylori gibi infeksiyöz mikroorganizmalar düşünülmektedir [6].
Farklı infeksiyöz ajanların ortak özelliği olarak dikkati çeken ısı şok
2
proteinlerinin (ISP), insandaki homologları ile benzerliğinin çapraz reaksiyona
yol açarak immün yanıtı tetikleyebileceği ileri sürülmektedir.
Otoimmünite:
inflamatuvar
yanıt
BH’de
olduğu
ISP
dışında da bazı otoantijenlere karşı
saptanmıştır.
Örneğin;
antiendotelyal
hücre
antikorları sık ancak nonspesifik bir bulgudur. Retinal S antijen esas olarak
retinada yer alan bir otoantijendir. Son yıllarda BH’de anormal T-hücre
yanıtları ile ilgili güçlü kanıtlar elde edilmiştir.
Laboratuvar bulguları: BH’nin laboratuvar bulguları nonspesifiktir.
Hastaların yaklaşık %15’inde kronik hastalık anemisi ve lökositoz görülür.
Eritrosit sedimentasyon hızında artış ve C-reaktif protein (CRP) yüksekliği
gözlense de hastalık aktivitesi ile doğrudan korelasyon göstermez. Aktif ağız,
genital, göz ve SSS tutulumuna rağmen normal olabilir. BH’nin tanısı spesifik
bir laboratuvar bulgusunun olmaması nedeniyle çoğunlukla klinik bulgulara
dayanılarak konur [7].
Sitokrom P450 2C9 ve 2C19: CYP enzimleri ilaç metabolizmasından
sorumlu olan en büyük enzim grubudur. Bu enzimler oksidasyon ve
redüksiyon
hızlandırarak
tepkimelerini
suda
gerçekleştirerek
çözünen
ilaçların
metabolitlerinin
vücuttan
oluşmasını
atılmalarını
sağlarlar.
Bu
enzimlerden CYP2C9 klinikte kullanılan yaklaşık pek çok ilacı metabolize
etmektedir [8]. Bu ilaçlardan en önemlileri varfarin, asenokumarol gibi oral
antikoagülanlar, glibürid, glibenklamid, tolbutamid gibi oral antidiyabetik
ilaçlar, losartan, irbesartan gibi selektif anjiyotensin II reseptör antagonistleri,
fenitoin ve pek çok non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlardır [8]. CYP2C9
enzimi genetik olarak polimorfizm gösterir. Şu ana kadar tanımlanmış 37
genetik
varyantı bulunmasına
gösterilmiş
en
önemli
rağmen
varyantlar
(http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c9.htm,
beyaz ırkta
CYP2C9*2
erişim
23
fonksiyonel önemi
ve
Ocak
CYP2C9*3’tür.
2013).
Bunlar
sırasıyla ekzon 3 ve ekzon 7’deki nükleotid diziliminin farklılığı sonucu enzim
yapısında aminoasit değişimi ile ortaya çıkan nokta mutasyonlarıdır. Bu nokta
mutasyonların enzim aktivitesini değiştirdiği pek çok ilaç substratı için in vivo
ve in vitro olarak gösterilmiştir. CYP2C9 genetik polimorfizminin ilaç
metabolizması ve yan tesirleri üzerindeki etkisi ayrıntılı olarak çalışılmıştır [8].
3
CYP2C19
enzimi,
proton
pompa
inhibitörleri,
benzodiazepinler,
barbitüratlar ve bazı antiepileptikler gibi klinikte yaygın olarak kullanılan pek
çok ilacın metabolizmasında rol almaktadır. CYP2C19 için günümüzde
tanımlanmış 28 alel vardır (http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c19.html, erişim
23 Ocak 2013). Bunların önemli bir kısmı enzim aktivitesinin tamamen
kaybına (CYP2C19*2-*8) veya aktivitede azalmaya (*9, *10, *11, *13, …) yol
açarken yeni tanımlanmış bir alel olan CYP2C19*17 enzimin metabolik
kapasitesinde
artışa
sebep
olmaktadır.
Sitokrom
P450
enzimlerinin
fenotiplemesi için pek çok prob (belirteç) ilaç kullanılmaktadır. CYP2C9
enzim aktivitesini ölçmek için losartan tek doz (25 mg) spesifik bir prob ilaç
olarak
önerilmiştir [9, 10]. CYP2C9
enzim aktivitesinin ölçülmesinde
kullanılan diğer spesifik problar varfarin ve fenitoindir fakat bunların ciddi
olası yan etkileri ve dar güvenlilik aralıkları göz önüne alındığında losartan
daha güvenli bir probdur. CYP2C19 fenotiplemesi için ise literatürde
mefenitoin, proguanil, omeprazol ve güncel olarak pantoprazol gibi ilaçlar
önerilmiştir [11]. Yakın zamanda bölümümüzde yapılan bir doktora tez
çalışmasında
lansoprazolün
CYP2C19
enzim
aktivitesinin
değerlendirilmesinde kullanılabileceği gösterilmiştir [12].
P-glikoprotein
(P-gp):
1976
yılında hamster over hücrelerinde
tanımlanan, 1280 aminoasitten oluşan, 170 kDa ağırlığında, ATP bağımlı,
maddelerin
hücre
dışına
atılmasını sağlayan bir transport proteinidir.
Aminoasit zincirindeki ATP’nin hidrolizi, aktif ilaç taşınması için enerji sağlar.
İnsanda 48 proteinin tanımlandığı ve ilaçların biyolojik membranlardan
geçişinden sorumlu olan ATP bağlayıcı kaset (ABC) üst familyasının bir
üyesidir. P-gp insanlarda 7. kromozomun 7q 21.1 bölgesinde lokalize olan
MDR1 geni tarafından kodlanır [13]. P-gp pek çok dokuda eksprese (ifade)
edilmektedir. P-gp bu organların normal fonksiyonunda görev alır. Aralarında
çeşitli
antineoplastikler,
antiaritmikler,
HIV
proteaz
inhibitörleri,
immünsupresanlar, antihipertansifler, nöroleptikler ve antimikrobiyal ilaçlar
gibi
sık
kullanılan ilaçların da bulunduğu birçok ilaç molekülü P-gp
substratıdır. Gıda bileşenleri, farmasötik etken maddeler ve ksenobiyotikler
de P-gp substratı, aktivatörü ya da inhibitörü olabilir. Bu bileşikler, P-gp’nin
4
dokulardaki aktivitesinde değişikliğe yol açabilir ve substratı olan ilaçların
tedavi etkinliklerinde azalma veya toksik etkilerinde artış meydana getirebilir.
P-gp, substratı olan ilaçların farmakokinetiğini belli ölçülerde etkiler.
ABCB1 genindeki varyasyonlar bu ilaçların absorbsiyonunu, dokulardaki
dağılımını ve tedavi yanıtını değiştirebilir [14]. ABCB1 için çok sayıda genetik
varyasyon tanımlanmış ve bunların sıklığının değişik etnik gruplar arasında
farklılıklar gösterdiği belirlenmiştir.
Otoimmün
hastalıklar,
CYP
enzimleri
ve
P-glikoprotein
polimorfizmleri ilişkisi:
Daha önce yapılmış çalışmalarda otoimmün hastalıklar ile ilaçların ve
diğer
ksenobiyotiklerin
metabolizmasından
sorumlu
enzimlerin
genetik
polimorfizmleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Ksenobiyotiklerin kanser,
otoimmün veya dejeneratif hastalıkların oluşumu ile ilişkisinin araştırıldığı
çalışmalar bulunmaktadır. Ancak bu konuda Behçet Hastalarında yapılmış az
sayıda çalışma vardır. Behçet Hastalarında N-asetil tranferaz 2 (NAT2)
aktivitesinin araştırıldığı bir çalışmada, NAT-2 asetilleme durumu ile BH
gelişme riski arasında bir ilişki gösterilememiştir [15].
Sitokrom P450 enzimleriyle yapılan bir çalışmada CYP1A1 4889G ve
4887A mutasyonlarının birlikte bulunuşu ile BH gelişmesi arasında bir ilişki
olduğu gösterilmiştir [16]. Bir başka çalışmada da BH olan bireylerde
CYP2C19*2 frekansının arttığı gözlenmiştir [17]. Daha yeni bir çalışmada
Behçet hastasında CYP2C9 enzim aktivitesinin arttığını düşündüren bir olgu
sunulmuştur [18]. Bu olgu sunumunda rapor edilen Behçet hastası 190 kişilik
bir popülasyonda CYP2C9 aktivitesi en hızlı olan bireydi ve yüksek dozlarda
bir CYP2C9 substratı olan fenitoin ile tedavi edilmekteydi ve bir CYP2C9
inhibitörü
olan
flukonazol
kullanıldığında
fenitoine
bağlı
yan
tesirler
gözlenmişti.
P-gp polimorfizmleri ile yapılan bir çalışmada BH ile sağlıklı gönüllüler
arasında ABCB1 C3435T G2677T/A ve C1236T polimorfizm frekansının
farklı olmadığı gözlenmiştir [19].
Sonuç olarak P-glikoprotein ve CYP aktivite/polimorfizmleri ile BH
arasında ilişkiyi düşündürecek literatürde bazı sonuçlar bulunmaktadır. Fakat
5
P-glikoprotein polimorfizmi ve CYP2C9 / CYP2C19 enzim aktivite ve
polimorfizmi ile BH arasındaki ilişkiyi araştıran prospektif bir çalışma
bulunmamaktadır.
6
2. GENEL BİLGİLER
2.1. BEHÇET HASTALIĞI
2.1.1. TANIM
Behçet hastalığı (BH) tekrarlayan ağız ve genital ülserler ve göz
bulgularının yanında kas iskelet, sinir sistemi ve gastrointestinal sistem (GİS)
tutulumları ile seyreden yaygın dağılımlı bir vaskülittir [1]. BH ilk defa 1937
yılında Türk Dermatoloji Uzmanı olan Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından
tekrarlayan ataklarla seyreden oral aft, genital ülser ve göz tutulumundan
oluşan üçlü semptom bulguları ile tüm dünyaya duyurulmuştur [20]. Daha
sonraki yıllarda Behçet sendromu, Morbus Behçet olarak da isimlendirilmiştir.
Hastalığa neden olan patoloji, arter ve venleri içine alan anormal inflamatuvar
yanıttır [21]. Hastalık
zaman içerisinde
kendisini
sınırlasa da, organ
tutulumlarına bağlı morbiditeler önemli olabilir. Özellikle de genç erkek
bireylerde ölüm hızının daha yüksek olduğu bildirilmiştir [2]. Ölüm hızının
özellikle büyük arter tutulumu, nörolojik tutulum ve gastrointestinal sistem
tutulumu ile ilişkili olduğu ifade edilmiştir [22].
2.1.2. TARİHÇE
BH ilk
olarak
1937
yılında
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi
Dermatoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Hulusi Behçet tarafından
tekrarlayan ataklarla seyreden oral aft, genital ülser ve göz tutulumundan
oluşan üçlü semptom bulguları ile literatüre geçmiştir [20].
Tıp tarihi boyunca BH tanımlanıncaya kadar bu hastalığın çeşitli
semptomları
farklı
hekimler
döneminde
BH’ye
benzer
tarafından
klinik
gözlenmiştir.
semptomları
olan
Hipokrat
bazı
kendi
olgulardan
bahsetmiştir [23]. Daha sonraki yıllarda BH tanımlanana kadar pek çok olgu
bildirimi yapılmıştır. 20. Yüzyılın başlarında Bluthe, Planner ve Remenovsky
tarafından BH’ye benzer vakalar bildirilmişse de bu semptomların bazı
enfeksiyöz ajanlarla ilişkili olabileceğini düşünmüşlerdir [24]. Prof. Dr. Hulusi
Behçet uzun yıllar boyunca takip etmiş olduğu üç hastasında oral ve genital
bölgede aftöz ülserler, gözde de çeşitli klinik bulguların olduğunu gözlemiş ve
bu klinik tablonun yeni bir hastalık olabileceğini düşünmüştür. Prof. Dr. Hulusi
7
Behçet
konuyla
ilgili
bu
vakasını
1936
yılında
Dermatologische
Wochenschrift’de “Über rezidivierende aphtöse durch ein virus verursachte
Geschwüre am Mund, an der Genitalen, und am Augen (Ağız, genital bölge
ve tekrarlayan aftöz lezyonlara ve göz tutulumuna neden olan virus)” kısa
Almanca makalesini yayınlamış ve bir yıl sonra Paris’te düzenlenmiş olan
dermatoloji toplantısında sunmuştur [20, 25]. Bu makale “Aynı zamanda ağız
ve tenasül uzuvlarında husule gelen aftöz tegayyürlerle, aynı zamanda gözde
görünen virütik olması muhtemel tesevvüsler üzerine mülahazalar ve mihraki
intan hakkında süpheler” başlığıyla Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği
Arşivinde yayınlanmıştır [26]. BH’nin isimlendirilmesi konusunda bir görüş
birliği sağlanamamış olup Behçet triadı, Behçet sendromu, Morbus Behçet ya
da Trisemptom komplex olarak da isimlendirilmiştir. BH’nin isimlendirilmesi ile
ilgili en kayda değer gelişme 1947 yılında Cenevre’de yapılan Uluslararası
Dermatoloji Kongresinde Zürih Tıp Fakültesinden Prof Mischner’in önerisi ile
Morbus Behçet isminin yerine BH ifadesi kullanılmasına karar verilmiş ve tıp
literatürüne geçmiştir [27].
2.1.3. EPİDEMİYOLOJİ
BH hemen hemen tüm dünyada görülmekle birlikte, çoğunlukla başta
Türkiye olmak üzere, Yunanistan ve Kıbrıs gibi Akdeniz ülkeleri İran, Irak,
Suriye ve İsrail gibi Ortadoğu ülkeleri ve Doğu Asya kökenli etnik grupları
etkiler
ve
bu
dağılım
nedeniyle
İpek
Yolu
hastalığı
olarak
da
adlandırılmaktadır [28]. BH tarihi İpek Yolu’nun geçtiği bu ülkelerde sık
görülmesi, hastalığın etyopatogenezinde çevresel ve/veya genetik bazı
faktörlerin etkili
olabileceğini
düşündürmektedir.
Ülkemizde
yapılan iki
çalışmada prevalans 80-420/100,000 olarak bildirilmiştir. En yüksek hastalık
insidansının ülkemizde olduğu yapılan çalışmalarla bilinmektedir. Hastalık
prevalansının Japonya’da 13-20/100,000, İngiltere ve Amerika Birleşik
Devletleri (A.B.D.)’nde ise 1-2/100,000 olduğu belirtilmektedir [3, 4]. BH
başlama yaşı ülkemizde ortalama 23 iken Almanya’da 26, Japonya’da 35
olarak bildirilmektedir [29]. Almanya’da yaşayan Türk kökenli vatandaşlar
arasındaki prevalans 21/100.000 iken, Alman kökenli vatandaşlar arasındaki
prevalans 0.42-0.55/100.000’dir [30].
8
Tablo 1. Farklı ülkelerde görülen Behçet Hastalığı prevalansı
Ülke
Türkiye
Prevalans
(1/100.000)
80 - 420
İran
16,7 - 100
Japonya
İskoçya
Irak
İspanya
8,5 – 13,5
0.27
17
0.65
Referans
Azizlerli G[3], Tuzun Y[31]
Davatchi [32],
Gharibdoost[32]
Yamamoto[32] Nakae[33]
Jankowski [34]
Rawi [35]
Gonzalez-Gay[36]
2.1.4. ETYOLOJİ VE PATOGENEZ
BH’nin etyopatogenezi tam olarak bilinmemektedir. Genetik olarak
BH’ye eğilim gösteren bireylerde infeksiyöz bir ajan tarafından tetiklenen
yoğun
inflamatuvar
yanıta
bağlı
olarak
ortaya
çıktığı
görüşü
kabul
edilmektedir [37].
Genetik faktörlerin etkisi
BH’de pozitif aile öyküsü, genetik faktörlerin önemini vurgulayacak
şekilde hastalık prevalansı yüksek toplumlarda %12’lere ulaşmaktadır [5]. BH
görülme
sıklığının
İpek
Yolu
üzerinde
sık
görülmesi,
hastalığın
etyopatogenezinde genetik yatkınlık olduğunu düşündürmektedir [38].
a) HLA: İnsan lökosit antijen
Şekil 1. İnsan lökosit antijen (HLA) bölgesi
9
Genetik faktörlerden BH’de en sık çalışılan genetik lokus insan lökosit
antijen kompleksidir. İnsan lökosit antijen (Human Leukocyte Antigen, HLA)B51 majör histokompatibilite kompleks (MHC) 6. kromozomun kısa kolu
üzerinde yer alır ve yabancı antijenlerin yardımcı T hücrelerine sunumuyla
ilgili
çok
sayıda
HLA’nın kodlanmasından sorumludur. Bu kromozom
üzerindeki HLA gen bölgesi 3 sınıfa ayrılır. Bunlardan Sınıf 1’de HLA-B, -C
ve -A bulunur. Sınıf 2’de DP, DQ ve DR alt bölümleri yer alır. Sınıf 3’te ise
kompleman
C3,
C4,
faktör
B
grubunu
içine
alır.
Ayrıca
BH’nin
etyopatogenezinde rol aldığı düşünülen majör histokompatibilite kompleks
sınıf I zincir-ilişkili gen A (MICA), tümör nekrozis faktör (TNF), ısı şok
protenleri (ISP) gibi genler majör histokompatibilite kompleks (MHC)
bölgesinde yer almaktadır [39].
BH ile insan lökosit antijen kompleksi arasındaki bu ilişkiyi ilk olarak
1982 yılında Ohno ve Arkadaşları göstermişlerdir [40]. Daha sonraki yıllarda
ise değişik etnik gruplarda BH ile insan lökosit antijen kompleksi arasındaki
bu ilişkiyi gösteren farklı çalışmalar yapılmıştır [41-50].
HLA-B5 gen lokusu HLA-B51 ve HLA-B52 allellerinden oluşur. HLAB52, HLA-B51’den sadece 2 aminoasit (antijen bağlayıcı kısım 63. ve
67.pozisyonlarda) farklı olmasına karşın, BH ile ilişkisi tespit edilememiştir
[51]. Etnik gruplar arasında oran değişmekle birlikte HLA-B51 Behçet
hastalarında
%60-80,
sağlıklı
kişilerde
%20-30
oranında
pozitif
bulunmaktadır.
Hastalık eğilimi, HLA B genindeki polimorfizmlerle özellikle HLA-B*51
ile ilişkili görünmektedir [52]. Bu ilişki, Avrupa kökenli hastalara göre Türk ve
Japonlar’da daha kuvvetli olsa da, genel olarak tüm toplumlar için geçerlidir
[5]. HLA-B51 gen bölgesini taşıyan bireyler incelendiğinde bu kişilerin nötrofil
aktivasyonunun artmış olduğu ifade edilmiştir [5]. FMLP (formil metionin lösin
fenilalanin) ile uyarılan HLA-B51 transgenik farelerde nötrofillerden hidrojen
peroksit (H2O2) üretimini artırdığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir [53].
Yapılan klinik çalışmalarda da HLA-B51 genini taşıyan bireylerin göz ve
santral sinir sistemi tutulumunun daha yüksek olduğu değerlendirilmiştir [54].
Ayrıca HLA-B51 pozitif olan bireylerde nötrofil fonksiyon bozukluğu olduğuda
10
ileri sürülmüştür. HLA-B51 allel taşıyıcılarında BH’ye yakalanma riski arttığı
gözlenmiştir. Farklı etnik gruplar arasında HLA-B51 sıklığı da değişiklik
göstermektedir.
Özellikle
İpek
Yolu
üzerindeki
ülkelerde
yapılan
araştırmalarda BH’de belirgin olarak HLA-B51 pozitifliği saptanırken batı
ülkelerinde pozitiflik daha az gözlenmiştir. Bu aleli taşıyan bireylerle ilgili
yapılan klinik çalışmalarda BH’ye yakalanma rölatif riskinin Japonya’da 6.7,
İsrail'de 18.2 ve Türkiye'de 13.3 olduğu bildirilmiştir [4].
Hastalığın genetik etyolojisinde HLA-B51’in tek başına patogenezi
açıklayamayacağı,
faktörlerin
de
HLA-B51
rolü
dışında
olabileceği
başka
genlerin
düşünülmüştür
[52].
ya
Son
da
çevresel
yıllarda
BH
etyopatogenezinde rol aldığı düşünülen çok sayıda gen polimorfizmi üzerinde
çalışılmıştır. 6. kromozomda HLA-B51’e yakın komşuluk gösteren tümör
nekroz faktör (TNF) ve MHC sınıf I Zinciri ile ilişkili (MICA) genler ile ilgili
polimorfizmler
üzerinde
yoğun
olarak
çalışılmış
ve
bu
genlerin
BH
etyopatogenezinde rol alabileceği düşünülmüştür [55, 56].
b) Tümör nekrozis faktör
Tümör nekroz faktör, pekçok inflamatuar hastalıklarda fonksiyonel
önemi olduğu bilinen proinflamatuar bir sitokindir ve 6. kromozomun kısa
kolunda HLA-B’ye yakın yerleşmiştir. TNF promotor bölgesinde pek çok
polimorfizm saptanmış olup BH ile arasındaki ilişki etraflıca incelenmiştir. BH
ile
ilgili
İngiliz
polimorfizmden
toplumunda
bağımsız
yapılan
olarak
bir
çalışmada
TNF -1031T/C
HLA-B*51
promotor
gen
bölge
polimorfizminin BH ile ilişkili olabileceği gösterilmiştir [41]. Benzer bir
çalışmada
Tunus’ta
yapılmış
olup
TNF -1031T/C
promotor
bölge
polimorfizminin BH’ye yakalanma riskini artırabileceği ifade edilmiştir [57].
Türk toplumunda yapılan olan bir çalışmada da TNF-alfa-1031T/C (CC
genotipi olanlar) gen polimorfizmi olan bireylerin BH açısından bir risk faktörü
olabileceği bildirilmiş [58, 59]. BH olan bireylerde yüksek orandaki TNF
üretimi ile TNF -1031T/C arasında ilişki olabileceği yapılmış olan bir
çalışmada bildirilmiştir [60].
11
İlk defa 1994 ylında tanımlanan MIC (MHC klas I zinciri ile ilişkili gen)
ailesinin 5 farklı homolog kopyası vardır. Bunlar MIC-A, MIC-B, MIC-C, MICD ve MIC-E’dir. Bunlar arasından MIC-A 46 Kb uzunluğunda olup TNF ve
HLA-B genleri arasında bir bölgede yer almaktadır ve başlıca GİS epitel
hücrelerinde
ve
endotelyal hücrelerde
eksprese olur. BH’de mukozal
lezyonların sık gözlenmesi ve genin yerleşim yerinden dolayı MIC-A’nın BH
etyopatogenezinde etkili olabileceği düşünülmüştür [43, 61]. MIC-A (MHC
klas I zinciri ile iliskili gen-A) gen bölgesinde olduğu tespit edilen mikrosatelit
polimorfizmlerinin BH ile ilişkisi ilk kez 1997 yılında Japon Behçet
hastalarında gösterilmiştir [62]. 2002 yılında Kore’de yapılan başka bir
çalışmada
da
MICA*A6
polimorfizminin
BH’ye
yatkınlığı artırabileceği
bildirilmiştir [49].
BH etyopatogenezinde HLA-B*51, TNF -1031T/C promotor bölge ve
MIC-A gen polimorfizmleri üzerinde durulmuşsa da hastalıkla doğrudan ilişkili
olmadığını gösteren çalışmalar da mevcuttur [21, 63, 64]. Bu nedenle
hastalığın genetik etyolojisinde bu gen polimorfizmlerinin dışında başka
alellerin de olabileceğini akla getirmektedir.
c) BH ve İlaç Metabolizmasından Sorumlu Enzimler Arasındaki
İlişki
Yapılan değişik çalışmalarda pek çok otoimmün hastalıklar ile ilaçların
ve çevresel kimyasalların metabolizmasından sorumlu enzimlerin genetik
polimorfizmleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır. Bu çalışmalarda ilaçların ve
çevresel
kimyasalların
metabolizmasından
sorumlu
enzimlerin
genetik
polimorfizmlerinin otoimmün veya dejeneratif hastalıklar gibi, patogeneziyle
ilişkili olabileceği bildirilmiştir. Ancak bu konuda Behçet hastalarında yapılmış
az sayıda çalışma vardır. Behçet hastalarında N-asetil tranferaz 2 (NAT2)
aktivitesinin araştırıldığı bir çalışmada, NAT-2 asetilleme durumu ile BH
gelişme riski arasında bir ilişki gösterilememiştir [15].
Sitokrom P450 enzimleriyle yapılan bir çalışmada CYP1A1 4889G ve
4887A mutasyonlarının birlikte bulunuşu ile BH gelişmesi arasında bir ilişki
olduğu gösterilmiştir [16]. Bir başka çalışmada da BH olan bireylerde
CYP2C19*2 frekansının arttığı gözlenmiştir [17]. Daha yeni bir çalışmada
12
Behçet hastalığında CYP2C9 enzim aktivitesinin arttığını düşündüren bir olgu
sunulmuştur [18]. Bu olgu sunumunda rapor edilen Behçet hastası 190 kişilik
bir popülasyonda CYP2C9 aktivitesi en hızlı olan bireydi ve yüksek dozlarda
bir CYP2C9 substratı olan fenitoin ile tedavi edilmekteydi ve bir CYP2C9
inhibitörü
olan
flukonazol
kullanıldığında
fenitoine
bağlı
yan
tesirler
gözlenmişti.
P-gp polimorfizmleri ile yapılan bir çalışmada BH ile sağlıklı gönüllüler
arasında ABCB1 C3435T G2677T/A ve C1236T polimorfizm frekansının
farklı olmadığı gözlenmiştir [19].
Sonuç olarak P-glikoprotein ve CYP aktivite/polimorfizmleri ile BH
arasında ilişkiyi düşündürecek az sayıda çalışma bulunmaktadır.
d) BH etyopatogenezinde etkili olduğu düşünülen diğer genetik
faktörler
İnterlökin-1 (IL-1) genleri
Son
zamanlarda
çeşitli
sitokinlerin gen polimorfizmleri
ile
BH
arasındaki ilişkiyi araştıran pek çok çalışma yapılmıştır. Bu çalışmalarda
ayrıntılı olarak üzerinde durulan önemli sitokinlerden birisi de İnterlökin-1’dir
[65, 66]. IL-1 geni 2. kromozomda yer alır ve pekçok fizyolojik-patofizyolojik
olaylarda rol alan önemli bir sitokindir [67]. Karasneh ve arkadaşlarının
yapmış olduğu bir çalışmada IL-1A-889C aleli taşıyan bireylerin BH riskinin
yüksek olduğu bildirilmiştir [66]. Yakın bir zamanda ülkemizde yapılmış olan
başka bir çalışmada da IL-1β 511 TT genotip frekansının BH’de daha yüksek
olduğu bildirilmiştir [68].
Faktör V geni
Faktör V gen mutasyonun Behçet hastalarında yüksek olduğu yapılan
değişik çalışmalarda bildirilmiştir [69-75]. Bu mutasyonların BH’ye bağlı
trombotik göz bulgularıyla da ilişkili olabileceği ifade edilmiştir.
13
İntrasellüler adezyon molekülü-1 (ICAM-1) geni
ICAM-1, transmembran glikoprotein olup Tip1/Tip2 diabet [76], Graves
hastalığı [77], multipl skleroz [78] ve inflamatuar bağırsak hastalıkları [79] gibi
pek çok hastalıkla ilişkili olduğu bildirilmiştir. Behçet hastalarında ICAM-1 gen
polimorfizmi ile ilgili yapılan çalışmalarda BH’nin etyopatogenezinde rol
alabileceği bildirilmiştir. BH’de doku ICAM-1 seviyesinin arttığı ve bunun da
BH’ye yatkınlığı artırdığı rapor edilmiştir [80-82].
BH etyopatogenezinde pekçok gen polimorfizminin etkili olabileceğini
bildiren çeşitli yayınlar mevcuttur. Bunlar arasında ‘killer inhibitör reseptör
(KIR)’ [83] ve eNOS [84, 85] genleri, Ailesel Akdeniz ateşi geni, Sitotoksik Tlenfosit ilişkili
antijen-4
(CTLA-4) [86, 87] geni olup bu genlerdeki
polimorfizmler etraflıca çalışılmıştır. Ancak hiç birisinin BH etyopatogenezi ile
kesin bir bağlantısı bulunamamıştır.
Çevresel faktörlerin etkisi
BH’ye eğilimde genetik komponentin yanı sıra çevresel faktörlerin de
etkisi vardır. Almanya’da yaşayan Türkler’de ve Hawai ve ABD’de yaşayan
Japonlar’da hastalık riski Türkiye ve Japonya’ya göre anlamlı olarak daha
düşük bulunmuştur.
BH etyopatogenezinde enfeksiyöz ajanların rol alabileceğine dair ilk
veriler Prof.Dr. Hulusi Behçet tarafından ortaya atılmış ve ileriki yıllarda bu
enfeksiyöz ajanların etkisi detaylı bir şekilde incelenmiştir [20].
a) Virüsler
En olası çevresel tetikleyici olarak herpes simpleks virüs 1, hepatit
virüsleri ve parvovirüs B19 hastalığın etyolojisinde yer aldığı düşünülmüştür.
Bunlar içerisinde en çok üzerinde durulanı herpes simpleks virüs 1’dir. BH’de
HSV-1 antikorlarının kontrol grubuna göre yüksek olduğu bildirilmiştir [55,
88]. Ayrıca BH’nin genital ve intestinal ülserlerinden alınan örneklerinden
HSV-DNA varlığı gösterilmiştir [6]. HSV inokülasyonu yapılan farelerde BH
semptomlarına benzer genital ülser, deri ve göz lezyonları olduğu rapor
edilmiş [89]. BH deri lezyonlarında sağlıklı kontrollerin lezyonlarına göre
parvovirüs 19’un yüksek olduğu bildirilmiştir [90].
14
b) Bakteriler
BH’nin %70’inde oral aftöz lezyonların ilk bulgu olması ayrıca diş
tedavilerinden sonra oral aftöz lezyonların artışı ve benzatin penisilinin
hastalığa ait bazı klinik semptomları azaltması nedeniyle oral floranın BH
etyopatogenezinde
rolü
olabileceğini
etyopatogenezinde
özellikle
düşündürmektedir
streptekokkal
[91].
(Streptococcus
BH
sanguis,
Streptococcus feacalis, Streptococcus pyogenes, Streptococcus salivarius)
enfeksiyonlar
Streptococcus
üzerinde
durulmaktadır
sanguis’a
karşı
oluşan
[92].
Bu
antikorlar
mikroorganizmalardan
Behçet
hastalarının
serumlarında kontrol grubuna göre daha yüksek bulunmuştur [93]. Bu
mikroorganizmalardan başka Helicobacter pylori [94], Borrelia burgdorferi
[95, 96], Mikobakteriler [97], Saccharomyces cerevisiae [98-100] gibi daha
birçok sayıda bakteri araştırılmıştır. Fakat BH oluşumundaki rolleri kesin
olarak gösterilememiştir.
c) Isı şok proteinleri
Ferruccio Ritossa isimli bir araştırmacı 1962 yılında Drosophila
melanogaster’ın tükürük sıvısında bir protein sentezlendiğini fark etmiş ve
bunun yüksek ısı ortamında olduğunu gözlemlemiş ayrıca farklı deney
ortamında da sentezlenen bu proteine ısı şok proteini (IŞP-HSP) ismini
vermiştir [101]. Bu proteinler ısı stresine yanıt olarak sentezlenirken ısı harici
faktörler ve farmakolojik ajanlara karşı da sentezlenirler. Ayrıca bakteri
hücreleri, maya ve protozoonlardan insana kadar hemen her canlı hücrede
yaygın olarak ürettikleri, hücrelerin değişik stresler karşısında (enfeksiyon,
ultraviyole, toksik ajanlarla temas…vb.) hücrenin korunmasını sağlayan
moleküllerdir [102]. Bu yüzden stres proteini ismi de verilmiştir [103].
Streptokoklar ve mikobakteriler gibi bakterilere ait HSPler, insan HSP’sine
ileri derecede sekans homolojisi göstermektedir [97, 102, 104, 105]. Bu
proteinlerin insandaki homologları ile benzerliğinin çapraz reaksiyona yol
açarak
hücresel
ve
humoral
immün
yanıtı tetikleyebileceği
ve
BH
patogenezinde yer alabilecegi düşünülmektedir. Yapılmış bir çalışmada
15
HSP60’ın Behçet hastalarında deri lezyon bölgesinde yoğun bir şekilde
üretildiği gösterilmiştir [104]. Bir başka çalışmada da HSP70 antikorları
Behçet hastalarında yüksek saptanmış fakat patogenezdeki rolü henüz
belirlenememiştir [106]. Bu bulgular doğrultusunda insan HSP ile mikrobiyal
HSP arasında oluşan çapraz reaksiyonun immun yanıtı tetikleyerek BH
patogenezinde rol alabileceği ifade edilmektedir. BH’de HSP dışında da bazı
otoantijenlere
karşı
inflamatuvar
yanıt
olduğu
saptanmıştır.
Örneğin;
antiendotelyal hücre antikorları sık ancak nonspesifik bir bulgudur. Üveit
patogenezinden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Retinal S antijen esas olarak
retinada yer alan bir otoantijendir. Son yıllarda BH’de anormal T-hücre
yanıtları ile ilgili güçlü kanıtlar elde edilmiştir [107-109].
d) İmmunolojik Faktörler
BH otoimmün kökenli bir hastalıktır. Özellikle hücre yüzey antijenlerine
karşı
oluşan
antikorlar
(anti-endotelyal
hücreler
(AECA)),
anti-lenfosit
antikorların gösterilmesi, anti-nötrofil sitoplazmik antikorlarının (ANCAs) ve
anti-kardiolipin
olduğunu
antikorlarının
desteklemektedir
(anti-CL
Ab)
oluşumu
[110, 111]. BH’de
BH’nin
otoimmun
anti-endotelyal hücreler
(AECA)’in vaskülit ve trombozla ilişkili olabileceği bildirilmiştir [112]. Bu
antikorlardan başka ısı şok proteini, alfa-tropomiyozin ve kinektin gibi pek çok
otoantijenlere karşı gelişen antikorların varlığı gösterilmiştir [113]. BH kronik
bir hastalık olup ataklar halinde görülür. Bu ataklar sırasında pek çok sitokinin
salıverildiği görülmüştür. Özellikle Tümör Nekrosis Faktor-alfa (TNF-α),
interferon gama (IFN-γ), interlökin-1(IL-1), interlökin-2(IL-2), interlökin-6 (IL6), interlökin-8(IL-8), interlökin-12 (IL-12), interlökin-18 (IL-18), çözünebilir IL2 Reseptörü (TNFR-75) gibi pekçok sitokin ve kemokin düzeyleri BH’de
yüksek olarak bulunmuştur [114-116]. Bu sitokinlerin artışı nonspesifik bir
bulgu olup pek çok otoimmun hastalıklarda arttığı bilinmektedir [117, 118]. Bu
nedenle tanıda ve tedavi takibinde sitokinlerin özel bir yeri yoktur. IL-6 nötrofil
fonksiyonunun artışını sağlayan önemli bir sitokin olup BH etyopatogenezde
önemli rol olabileceğini düşündürmektedir [119, 120]. Aktif nörobehçet
16
hastalarında beyin-omurilik sıvısında yüksek oranda IL-6 düzeyi saptanmıştır
[121, 122].
2.1.5. Behçet Hastalığının Klinik Bulguları
BH’nin en önemli klinik bulgusu deri ve mukoza tutulumudur. Zaman
içerisinde diğer organ tutulumları da görülebilmektedir. Yapılan değişik
çalışmalarda BH’de görülebilecek klinik bulguların sıklığı şöyle bildirilmiştir
[123]; Oral (%98-100) [124, 125] ve genital ülserler (%57-93) [21, 126], deri
lezyonları (%39-90) [127, 128], göz tutulumu (%21-92) [129, 130], eklem
tutulumu (%16-94) [131, 132], gastrointestinal tutulumu (%4-36) [129, 133],
santral sinir sistemi tutulumu (%2.2-44) [131, 133] ve epididimit (%1-28) [128,
132] oranında bildirilmiştir.
2.1.5.1. Deri ve mukoza tutulumları
a) Tekrarlayan oral aftlar:
BH’nin en karakteristik bulgusudur ve tanı için yılda en az 3 kere
tekrarlama özelliği göstermesi gerekmektedir [7]. Hastaların %70-90’ında ilk
bulgu olarak karşımıza çıkar ve diğer sistemik belirtiler oluşana kadar yıllarca
tek bulgu olarak gözlenebilir [30, 131, 134-136]. Bununla birlikte hastaların
%3’ünde oral aft gözlenmez [137]. BH’de oral aft prevalansı Türkiye’de
%100, İran’da %97, Japonya’da %98, Kore’de %97.5, Rusya’da %100 ve
İngiltere’de %100 olduğu yapılan çeşitli çalışmalarda bildirilmiştir [126, 131,
138, 139]. Minör aft, major aft ve herpetiform aft olarak 3 farklı klinik formu
vardır. En sık gözlenen klinik formu minör
aft (%80), major aft (%10) ve herpetiform
aft (%10) ise daha az görülürler [135].
BH’de gözlenen oral aftlar klasik aftlara
göre oldukça fazla sayıdadır, daha ağrılıdır
ve daha sık tekrarlar, fakat görüntü ve
lokalizasyon olarak aralarında fark yoktur.
Resim 1. Üst dudakta çok
sayıda oral aft
Oral aftlar sıklıkla yanak ve dudak
mukozası,
diş
etleri
dil,
dilaltı
ve
17
orofarinkste yerleşirler (Resim 1, [140]). Daha az olarak farinks, damak ve
tonsillalarda gözlenir. Dudakların dış tarafı tutulmamaktadır. Oral aftlar
morfolojik olarak 3 gruba ayrılırlar [21, 135, 141]; En sık gözlenen klinik formu
minör aft (%80) olup çapı 1 cm’den küçük lezyonlardır. Minör aftlar 1-2 gün
içerisinde oluşurlar ve 10-14 gün içerisinde iz bırakmadan iyileşirler. Çapı 1
cm’den büyük ülserlere majör ülserler denir ve sıklıkla dudak, yumuşak
damak ve farinkste yerleşirler. Daha derin ve ağrılı olup 2-6 hafta içerisinde
skar bırakarak iyileşir. Daha nadir gözlenen herpetiform ülserler ise çapı 2-3
mm olup görünümü nedeni ile bu şekilde adlandırılmıştır. Genellikle skatris
bırakmadan
iyileşir.
Oral
aftlar
çevresel
(bakteriyel-viral
enfeksiyon,
travma…vs.) ve kişisel (beslenme bozuklukları, hormonal değişiklikler…vs.)
faktörlerle nüks edebilmektedir. BH genellikle oral aftlarla başlar ancak her
oral aftı olan birey BH olacağı düşünülmemelidir. Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Behçet Hastalığı Merkezinde izlenen 912 aftöz stomatitli olgunun
23’ünde BH olduğu bildirilmiştir [142].
Genital ülser
Behçet
görülen
hastalarının
genital
ülser
%57-93’ünde
BH’nin
başlıca
bulgularından biri olup morfolojik olarak oral
ülserlere benzerler [1, 21, 126]. Papül ve
püstül olarak başlayan lezyonlar hızla ülsere
dönüşür [143]. Oral ülserlere göre daha
büyük, daha derindirler. Ayrıca daha az nüks Resim 2. BH’de skrotal ülser
ederler
ve
genellikle
skatris
bırakarak
iyileşirler [144, 145]. Erkeklerde en sık skrotumda gözlenirken peniste nadir
gözlenir (Resim 2, [146]). Diğer yerleşim yerleri inguinal bölge, pubis ve
perineum bölgeleridir. Kadınlarda ise her iki labiumda sık gözlenirken vulva
ve vajinada daha nadir görülmektedir [143]. Vajinal ülserler derinliğine göre
üretra, mesane ve rektum perforasyonu yaparak fistül oluşturabilirler [143,
147].
18
c) Deri belirtileri:
BH tanısında deri bulguları majör kriterlerdendir. Çeşitli çalışmalarda
Behçet hastalarında deri lezyonları %39-90 arasında gözlenmektedir [127,
128]. BH’de
gözlenebilecek
deri
bulguları; eritema nodosum benzeri
lezyonlar, papülopüstüler lezyonlar, yüzeyel tromboflebit, ekstragenital ülser,
paterji reaksiyonu piyoderma gangrenozum, eritema multiforme ve diğer
vaskülitik deri lezyonları sayılabilir [1, 144, 148].
d) Eritema nodozum benzeri lezyonlar (ENBL)
Yapılan değişik çalışmalarda ENBL Behçet hastalarının %15-78’inde
görülür [30, 131]. Kadınlarda erkeklere göre
daha sık gözlenen bu lezyonlar özellikle alt
ekstremitelerde görülmekle birlikte daha az
olarak yüz, boyun gibi üst ekstremitelerdede
görülebilir [1, 21, 134]. Klinik olarak ağrılı
nodüller olup, eritemli bölgede lokal ısı artışı
mevcuttur.
Ülserleşmeyen
bu
lezyonlar
Resim 3. Bacakta eski ve
ortalama 10-15 gün içerisinde lezyon yerinde yeni eritema nodosum
pigmentasyon bırakarak iyileşir [149] (Resim 3, benzeri lezyonlar
[150]).
e) Yüzeyel tromboflebit
Erkeklerde kadınlara göre daha sık gözlenen bu belirti BH’nin % 7,760’ında gözlendiği rapor edilmiştir. Klinik görünüm olarak eritemli ve ağrılı
olduğundan eritema nodozuma benzer ve bu yüzden ayırıcı tanıda önemlidir
[135,
143].
BH’de
en
sık
gözlenen
damar
tutulum
şekli
yüzeysel
tromboflebittir (% 47,3) [149]. En sık tutulan damar vena safena magna’dır
[151]. Ven’in pekçok segmentini aynı anda tutabileceğinden dolayı nodülün
lokalizasyonu gün içerisinde değişiklik gösterebilir [152, 153]. Hastalar
eritemli, ağrılı ve lineer dizilim özellik gösteren subkutan nodüller şeklinde
lezyona sahiptir. Önce tromboze olan damar daha sonra skleroz gelişimine
bir eğilim gösterir.
19
f) Papülopüstüler lezyonlar
Papülopüstüler lezyonlar klinikte en sık gözlenen deri belirtisidir. BH
olgularının
%65-96’sında
olduğu
bildirilmiştir
[154].
Eritemli
zeminde
yerleşmiş folikülit veya akneye benzer steril püstüllerle karakterizedir. Papül
halinde başlayan lezyonlar 24-48 saat içerisinde püstüle dönüşürler ve
sıklıkla gövde, alt ekstremite ve yüz bölgesine yerleşirler. Papülopüstüler
lezyonların akne vulgaristen ayırımı BH tanısı için önemlidir. Papülopüstüler
lezyonlar foliküler yerleşim göstermez ve özellikle gövde ve ekstremiteye
lokalizedirler [155].
g) Ekstragenital Ülser
Hastaların %3’ünde gözlenen ekstragenital ülser klinik olarak aftöz
ülserlere benzer. Kenarları zımbayla delinmiş gibi keskin sınırlı ve ödemli,
çevresi eritemli, tabanı sarı renkte, derin ülserlerdir. Tekrarlayıcı özellik
gösteren ekstragenital ülserler genellikle sikatrisle sonlanır. Bacaklar, koltuk
altları, meme, boyun, ayak parmak araları, inguinal bölge ve boyun gibi
alanlara lokalize olabilirler [156].
h) Paterji Testi
Derinin nonspesifik hiperreaktivitesi olarak bilinen Paterji testi ilk kez
1937’de
Blobner tarafından tanımlanmıştır [157]. BH’nin tanı kriterleri
arasında
yer
alır
ve
hastalığın
aktif
döneminde % 50-80 oranında pozitiftir [7].
Paterji
testinin uygulama
biçimi, steril
şartlar altında ön kol derisinde damarsız
bir alana kalın uçlu bir enjektör ile 45
derecelik açıyla pikür yapılarak uygulanır.
Reaksiyon
meydana
gelebilmesi
enjektörün
dermise
kadar
için
ulaşması
gerekir. İşlem çift taraflı olarak uygulanır. Resim 4. Pozitif paterji testi. İğne
giriş yerlerinde papülo-püstüler
Her iki kola, yaklaşık 3 cm arayla, üçer
görünüm
adet pikür yapılır. Pikürlerin çevresine bir
20
kalemle, 1-2 cm çaplı bir halka çizilir ve yerleri belirlenir. Bu bölgede 24-48
saat sonra gelişmesi olası papül, püstül veya papülopüstüler lezyonun
değerlendirilir.
Uygulama
papülopüstüler
lezyon
alanında
pozitif
olarak
gözlenen
papül,
değerlendirilir.
püstül
Sadece
veya
eritemin
gözlenmesi ise negatif cevap olarak değerlendirilir [135] (Resim 4. Pozitif
paterji testi, [158]). Pozitif paterji testi normal bireylerde gözlenebileceği gibi
lösemi, Sweet sendromu gibi değişik hastalık gruplarında da gözlenebilir
[141, 159, 160]. Hastalığın şiddeti ile paterji reaksiyonun arasında bir ilişki
yoktur. Paterji testinin pozitifliği bölgesel farklılık gösterir. Türkiye ve Japonya
pozitiflik oranı % 60 iken, Kore’de % 15, Avrupa kökenli insanlarda ise % 5
pozitiflik görülmüştür [1, 161].
I) Diğer deri belirtileri
BH’de gözlenen diğer deri belirtileri; Sweet sendromu benzeri
lezyonlar, pyoderma gangrenozum benzeri lezyonlar, eritema multiforme
benzeri lezyonlar, purpuralar, hemorajik büller, fronküller ve abseler diğer
deri belirtileri arasında yer almaktadır [134, 135, 162, 163]. Son yıllarda deri
bulgularının çeşitliliği bildirilen yeni olgularla giderek artmaktadır.
2.1.5.2. Göz tutulumu
Göz tutulumu (anterior veya posterior üveit, hipopiyon, retinal vaskülit)
BH’de gözlenen en önemli bulgulardan birisidir (Resim 5, [164]). Göz
tutulumu olan hastalarda gözde bulanık görme, periorbital ağrı, fotofobi,
batma, sulanma şikayetleri görülebilir. Yapılan değişik çalışmalarda görülme
sıklığı farklı bildirilmiştir. Ülkemizde göz
tutulumu %29 iken İtalyada bu oran
%92,
A.B.D.’de
gözlenmiştir
ise
%70
olarak
[123, 130, 131, 165].
Genellikle hastalığın 2.-3. yılı içerisinde
belirtiler ortaya çıkar. Tutulum sıklıkla
bilateraldir.
Ancak
başlangıçta
tek
taraflı olabilir. Erkeklerde ve gençlerde Resim 5. Üveit nedeniyle kırmızı göz
21
daha sık görülür ve daha şiddetli seyreder. Kadınlarda ve yaşlılarda ise daha
seyrek ve daha hafif seyreder. Ataklar halinde görülür ve iki-dört hafta
içerisinde tedavi edilmese de kendiliğinden geriler. BH’de ön ve arka üveit
veya tüm göz tabakalarının tutulumu görülebilir [166]. Hipopiyonlu ön üveit
BH için karakteristik bir bulgu olsa da, günümüzde erken tedavi nedeniyle
nadir olarak gözlenmektedir [167]. Posterior üveit ve retinal vaskülit birlikte
%10-20 hastada 5-6 yıl içerisinde tam görme kaybına neden olmaktadır
[143]. Diğer göz lezyonları maküler ödem, sklerit, episklerit, retina dekolmanı,
glokom, vitröz hemoraji, optik nörit, retinal ven oklüzyonu, katarakt, makula
dejenerasyonu ve optik atrofi’dir [166, 167].
2.1.5.3. Kas-eklem tutulumu
BH olgularının %10
- 50’sinde görülür. Ülkemizde yapılan bir
çalışmada kas-eklem tutulumu Behçet hastalarının %16’sında gözlenmiştir
[131]. Başka bir çalışmada da artrit sıklığı %39, artralji sıklıgı %16
bulunmuştur [168]. BH’de eklem tutulması sakroileit ya da ankilozan spondilit
olarak da görülebilir [141]. En sık tutulan eklemler diz, dirsek, ayak bilegi ve
el bileği eklemleridir [21]. Vakaların %60’ında diz eklemi tutulur. Genellikle
oligoartrit
tutulumla
kendini
göstersede
monoartiküler
ve
poliartiküler
tutulumda görülebilmektedir [168]. Artrit genellikle kısa süreli, kendiliğinden
geçen ve deformasyon yapmayan oligoartrittir. Kadınlarda daha sık gözlense
de erkeklerde daha şiddetli seyretmektedir [54]. Sinovyal sıvı incelemesinde
inflamatuar özellikler saptanır.
2.1.5.4. Damar tutulumu
BH’nin en önemli morbidite ve mortalite nedeni büyük damar
tutulumudur [169]. Tanısı zor olan klinik bir durumdur ve hastaların %749’unda görülür. Genç erkek hastaları en fazla etkiler [170]. Venöz tutulum %
88, arteriel tutulum %12 olarak bildirilmiş [171]. En sık alt ekstremite venleri
tutulur. Hem arter hemde venin tutulması ölümün en önemli nedenlerinden
biridir [2]. Damar tutulumu en sık gözlenen şekli derin ven trombozudur. En
fazla görüldüğü damar ise vena kava superior ve inferiordur. Hepatik ven
trombozuna bağlı Budd-Chiari sendromu gelişebilir. Arteriyel tutulum ise en
22
fazla pulmoner arterdedir [172]. Yüksek mortalite riski nedeni ile pulmoner
arter tutulumu önem arz etmektedir.
2.1.5.5. Nörolojik tutulum
BH’de klinik olarak önemli ve mortal olabilen bir tutulumdur. Hastaların
%5’inde santral sinir sistemi tutulumu mevcuttur. Erkeklerde kadınlara göre
daha sık gözlenir ve kliniği daha şiddetli seyreder [4, 21, 173, 174]. En çok
gözlenen iki klinik formu vardır. % 80 oranında parankimal tutulum görülür ve
en çok beyin sapı etkilenir. Fakat spinal kord tutulumu, meningoensefalit ve
hemisferik lezyonlarda görülebilir. Bu hastalarda ataksi, kognitif değişiklikler
ve sfinkter bozukluğu gözlenebilir. Bazı hastalarda davranış bozukluğu ve
depresyon görüldüğü de bildirilmiştir [174, 175]. %20 hastada ise parankim
dışı tutulum gözlenir. Dural sinüs trombozu sonucu intrakranial basınç artışı,
papil ödem ve demans gibi klinik bulgular gözlenir. Periferik sinir tutulumu
nadir gözlenir.
2.1.5.6. Gastrointestinal sistem tutulumu
Behçet hastalarında gastrointestinal sistem tutulumu ülkemizde nadir
görülmekle birlikte Japonya’da hastaların %25’inde görüldüğü rapor edilmiştir
[4, 176, 177]. Hastalarda karın ağrısı, ishal, kusma, melena, perforasyon,
malabsorbsiyon gibi şikayetler gözlenebilir [173, 178]. Tutulum özefagustan
rektuma kadar tüm bölgelerde görülebilir. En sık ileoçekal bölge ve kolon
tutulumu görülür.
2.1.5.7. Diğer tutulum tipleri
BH’de pulmoner tutulum sıklığı % 5 civarında görülmektedir. Pulmoner
arter anevrizması, pulmoner infarktüs, pulmoner damar oklüzyonu ve plörezi
şeklinde tutulum görülebilir. Genç erkeklerde sık görüldüğü rapor edilmiştir.
Nefes darlığı, öksürük, ateş, göğüs ağrısı gibi semptomlar eşlik edebilir [179].
BH’de kardiyak tutulum prevalansı %7-46 arasında olduğu rapor
edilmektedir. Gözlenen bazı kardiyak patolojiler; endokardit, myokardit,
perikardit, mitral kapak prolapsusu ve vasküler disfonksiyon gibi lezyonlardır
[180, 181].
23
BH’de böbrek tutulumu, epididimit, akciğer tutulumu gibi farklı organ
tutulumları da görülebilmektedir [182, 183].
2.1.6. BH’nin PROGNOZU
BH’nin klinik seyri tutulan organa göre değişkenlik gösterir. Hastalığın
başlangıcında oral aft, genital aft ve göz tutulumu gözlenirken santral sinir
sistemi, gastrointestinal sistem ve vasküler tutulum geç dönemde ortaya
çıkar. Hastalığın ilk 5 yılı içerisinde ataklar sık gözlenirken daha sonraki
yıllarda seyrekleşir. BH mortalitesini etkileyen en önemli tutulum merkezi sinir
sistemi ve pulmoner tutulumudur. Hastalık özellikle genç erkek bireylerde
daha şiddetli seyreder [2].
2.1.7. BH TANISI
BH’ye özgü semptom ya da laboratuar bulguları olmadığı için tanı
klinik belirtiler ile konulmaktadır. BH tanısı için geçmiş zamanlarda değişik
ülkelerde farklı kriterler tanı için kullanılmıştır. 1969’da Mason ve Barnes
kriterleri [184], 1974’de O’Duffy kriterleri [185], 1980’de Cheng ve Zhang
kriterleri [186], 1986’da Dilşen kriterleri [187] ve 1987 yılında Japon kriterleri
[188] esas alınarak BH tanısı konulmaya çalışılmıştır (Tablo 2).
Günümüzde ise BH tanısı ‘Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma
Grubu’nun önerdiği kriterlere göre konmaktadır. Uluslararası Behçet Hastalığı
Çalışma Grubu yedi ülkede 12 merkezden aldığı 914 Behçet hastasının klinik
verilerinden yola çıkarak BH tanı kriterleri oluşturmuşlardır [7].
Bu kriterlere göre 12 aylık süre içerisinde en az 3 kez tekrar eden oral
aftlara ek olarak, tekrarlayan genital ülser, göz lezyonu, cilt lezyonu, paterji
testi pozitifliği gibi kriterlerden en az ikisinin olması gerekir (Tablo 3). Ayrıca
hastaların %3’ünün oral aftının olmayabileceği göz önünde bulundurulmalıdır
[137].
24
Tablo 2.BH tanısı için geçmiş zamanlarda kullanılan kriterler
Kriter
isimleri
Yıl
(kaynak)
Mason ve Barnes
kriterleri
O’Duffy kriterleri
Cheng
kriterleri
1969 [184]
1974 [185]
1980 [186]
Major
Kriterler
Oral ülser, genital
ülser, göz lezyonları
(üveit,
korneal
ülserasyon),
deri
lezyonları (Eritema
Nodozum)
Oral ülser, genital
ülser,
göz
lezyonları (üveit +
hipopiyon),
deri
lezyonu
(Eritema
Nodozum),
artrit/artralji
Minör
kriterler
Gastrointestinal
lezyon,
vaskülit/tromboflebit,
kardiyovasküler
lezyonlar,
SSS
tutulumu,
artrit/artralji ve aile
öyküsü
Tanı
için
gereklilik
3 majör kriter ya da
2 majör kriter + 2
minör kriter
ve
Zhang
Dilşen kriterleri
Japon kriterleri
1986 [187]
1987 [188]
Oral ülser, Genital ülser,
Göz
lezyonları (Üveit,
hipopiyon), Deri bulguları
(Eritema
nodozum,
Paterji)
Rekürren oral ülser, Genital ülser,
Göz tutulumu, Deri tutulumu
(Eritema nodozum), Tromboflebit
Rekürren
aftöz
ülser,
Genital
ülser,
Göz
lezyonları
(Üveit,
Korioretinit,
iridosiklit),
Deri bulguları (Eritema
nodozum,
Paterji
pozitifliği, Follikülit)
Santral
sinir
sistemi tutulumu,
kolit, flebit, büyük
damar tutulumu
Artrit/artralji,
Vaskülit/Tromboflebit,
MSS tutulumu, Epididimit,
Gastrointestinal lezyonlar
(kanama,
ülser,
perforasyon)
PulmonerHemoptizi/Fibrozis, Renal
hasarÜlserasyon/hematuri,
nörolojik tutulum
Klinik;
Periferal
artrit,Nöropsikiatrik,
Gastrointestinal,
Plöropulmoner,
Arteriyel, Orşiepididimit
Artrit/artralji,
Vaskülit/Tromboflebit,
MSS tutulumu, Epididimit
ve
Gastrointestinal
lezyonlar
Oral
ve
genital
ülserlere
ilave
olarak 2 bulgunun
varlığı
Komplet behçet tanısı için
3 majör veya 2 majör+ 2
minör bulgu, inkomplet
Behçet tanısı için ise 2
majör veya 1 majör + 2
minör bulgu
a) Paterji pozitifliği + 1 majör veya
1 minör klinik bulgu
b) Şüpheli paterji + 2 majör + 1
minör klinik bulgu
c) Negatif paterji + 3 majör veya 2
majör + 2 minör klinik bulgu
Komplet BH tanısı için 4
majör bulgu inkomplet
Behçet tanısı için 3 majör
veya
2
majör+2minör
bulgunun varlığı
25
Tablo 3.Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma grubunun belirlediği BH tanı
kriterleri
Tanımlama
1 yıllık süre içerisinde en az 3 kere tekrar eden minör
ülserasyon, major ülserasyon veya herpetiform
ülserasyon
Bulgular
Tekrarlayan
Oral Aftlar
Tekrarlayan
Genital Aft
Genital bölgede tekrarlayan aftöz ülserler veya skar
Göz hekimi tarafından yapılan muayenesinde ön üveit,
arka üveit ya da retinal vaskülit saptanması
Hekim tarafından gözlenen veya hasta tarafından tarif
edilen eritema nodozum benzeri lezyonlar,
Cilt Bulguları
psödofollikülitler veya kortikosteroit tedavisi almayan
hastalarda akneiform benzeri lezyonlar
Pozitif paterji 24-48 saat içerisinde hekim tarafından testin pozitif
testi
olarak değerlendirilmesi
Göz Bulguları
Laboratuvar bulguları
BH’nin
%15’inde
laboratuvar
kronik
bulguları
hastalık
anemisi
nonspesifiktir.
ve
lökositoz
Hastaların
yaklaşık
görülür.
Eritrosit
sedimentasyon hızında artış ve C-reaktif protein (CRP) yüksekliği gözlense
de hastalık aktivitesi ile doğrudan korelasyon göstermez. Aktif ağız, genital,
göz ve SSS tutulumuna rağmen normal olabilir. Trombosit, lökosit gibi kan
hücrelerinde anormallik gözlenmemiştir [189]. BH’nin tanısı spesifik bir
laboratuvar bulgusunun olmaması nedeniyle çoğunlukla klinik bulgular BH
tanısı için başvurulan bir yöntemdir.
2.1.8. BH Tedavisi
BH yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen kronik bir hastalıktır.
Görme kaybına neden olabilen göz tutulumu, büyük damar tutulumu, SSS
tutulumu önemli morbidite ve mortalite nedenidir [169]. BH etiyolojisi tam
olarak belirlenemediğinden hastalığa özgü bir tedavi yoktur ve genellikle
semptomatik tedavi uygulanır. BH tedavisinde temel amaç hastanın yaşam
kalitesini arttırmak, atakların sıklık ve şiddetinin azaltılması, hastalığın erken
döneminde
oluşabilecek
organ
hasarını
önlemek
veya
sınırlamaktır.
26
Uygulanacak tedavi yöntemi lezyonların özelliğine, tutulan organın yerine,
boyutuna ve şiddetine bağlı olarak belirlenmelidir.
Kortikosteroit
BH tedavisinde sıklıkla kullanılmaktadır. Hastalığın en sık gözlenen
semptomu oral ülserlerdir ve lokal tedavisi kortikosteroitler ile yapılır. Genital
ülser tedaviside yine kortikosteroitler ile yapılır. İnflamasyonu baskılayarak
etkili
olduklarından dolayı özellikle inflamasyonun yoğun olduğu erken
dönemde kullanılması tercih edilir [190]. Ağrının şiddetini azaltarak iyileşmeyi
hızlandırırlar
[175,
191].
Topikal
kortikosteroit
kullanılırken
mümkün
olduğunca ülser yüzeyi ile temas artırılmalıdır. Göz tutulumu, vasküler
tutulum, SSS
tutulumunda
uygulanabilir. Yan etkileri
ise diğer ilaçlarla birlikte kombine tedavi
nedeniyle
uzun süreli
ve
yüksek
dozlarda
kullanılmazlar.
Kolşisin
1975’ten bu yana BH tedavisinde kullanılmaktadır. Nötrofillerdeki
artmış kemotaksis ve fagositik aktiviteyi baskılayarak antiinflamatuar etki
gösterir ve en sık kullanılan ilaçlardan birisidir. Oral-genital ülser, Eritema
Nodozum ve göz tutulumunda etkili olduğu bildirilmiştir [192, 193]. Ülkemizde
yapılan bir çalışmada kolşisin alan kadın hastalarda genital ülser, Eritema
Nodozum ve artrit sıklığını azaltırken erkek hastalarda ise sadece artrit
üzerine etkili bulunmuştur [194]. Çalgüneri ve arkadaşlarının yaptığı başka bir
çalışmada ise 1.2 MÜ benzatin penisilin/3 hf ve kolşisin kullanımı tek başına
kolşisin kullanımına göre daha etkili bulunmuştur. Ayrıca bu kombinasyonun
kullanılması tek başına kolşisin kullanımına göre oral-genital ülser, ve
Eritema Nodozum sıklık ve süresi üzerine daha etkili olduğu bildirilmiştir [91].
Yapılan başka bir çalışmada da 1.2 MÜ benzatin penisilin/4 hf ve kolşisin
kullanımı her iki ilacın tek başına kullanımına göre daha etkili olduğu
bildirilmiştir [195].
27
Siklosporin
IL-1
ve
2
sentezini
ve
salıverilmesini
inhibe
eder.
Özellikle
kortikosteroit ve kolşisin tedavisine dirençli vakalarda tercih edilir. Göz
tutulumu olan bireylerde etkin olduğu bildirilmiş bir ajandır [196]. Etkisi çabuk
ortaya çıkan bir ilaçtır. Tedaviye yanıt vermeyen hastalarda azatiyoprin ile
devam edilmesi önerilmektedir [197, 198]. Nefrotoksisite, hipertansiyon,
hiperglisemi, hirşutizm gibi yan etkileri ilacın kullanımını kısıtlamaktadır.
Azatiyoprin
Özellikle
majör
organ
tutulumu
olan
hastalarda
kullanılan
immunsupresif bir ilaçtır. Yazıcı ve arkadaşları tarafından yapılmış bir
çalışmada 2,5 mg/kg/gün dozunda oral aft, genital ülser, göz tutulumunda ve
artritte etkili olduğu gözlenmiştir [199]. Damar tutulumunda etkili olabileceği
de bildirilmiştir [200].
Tedavide kullanılan diğer ilaçlar
Talidomid [201], klorambusil [202], siklofosfamid [203], interferon alfa
[204], metotreksat [205], tümör nekrozis faktör antagonistleri (infliksimab,
etanersept) [206] gibi pek çok ilaç BH’nin değişik klinik durumlarında tedavide
kullanılabilmektedir.
2.2. SİTOKROM P450 ENZİMLERİ
CYP enzimleri ilaç metabolizmasından sorumlu olan en büyük enzim
grubudur. Ayrıca steroitler, yağ asitleri, prostaglandinler ve diğer birçok doğal
bileşiklerin
olduğu
edilmesinden de
tepkimelerini
kadar
karsinojenlerin,
ksenobiyotiklerin
metabolize
sorumludur. Bu enzimler oksidasyon ve redüksiyon
gerçekleştirerek
ilaçların vücuttan atılmalarını hızlandırarak
suda eriyebilen metabolitlerin oluşmasını sağlarlar [207]. Sitokrom P-450’nin
keşfedilmesi farmakoloji, toksikoloji, ve fizyolojide önemli araştırma ve
gelişmelere neden olan önemli bir olay olmuştur.
28
2.2.1. Tarihçe
Sitokrom P450 enzimleri ilk defa 1958 yılında sıçan karaciğer
mikrozomlarında spektrofotometrik çalışmalar yapan Martin Klingenberg ve
domuz karaciğer mikrozomlarında
çalışan Garfinkel tarafından karbon
monoksit (CO) bağlayan bir pigment olarak tanımlanan ve pigmenti ifade
etmek için P ve absorpsiyon spektrumunda 450 nm’de tepe değeri verdiği
için P-450 olarak literatüre girmiştir [208, 209]. Spektral özellikleri bilinen bu
proteinin ilerleyen yıllarda yapısı, fonksiyonu ve biyolojik sistemler için önemi
detaylı bir şekilde incelenmiştir. “P450” terimini ilk defa 1962 yılında Omura
ve
Sato
adlı araştırmacılar kullanmışlardır
[210]. Aynı araştırmacılar CO bağlayan bu
proteinin aynı zamanda
demir içeren bir
hemoprotein olduğunu da bildirmişlerdir [211,
212].
Estabrook (1963) ve Cooper (1965),
yaptıkları
proteinin
çalışmalarla
ilaç
ve
metabolizmasından
hidroksilasyon,
demir
diğer
sorumlu
oksidasyon
içeren
bu
ksenobiyotik
olduğunu
ve
olaylarında
rol
Şekil 2. Mikrozomal enzimlerin
aldığını ortaya koymuşlardır [213]. Adrenal karbon monoksit (CO) bağlı
korteks
mikrozomları
ile
yaptıklarda sitokrom P-450 absorban
çalışmalarda sitokrom P450’nin hidroksilasyon
spektrumu
reaksiyonundaki rolünü belirtmişlerdir.
2.2.2. Sitokrom P450 enzimine sahip canlılar ve bulunduğu
organeller
Daha sonraki yıllarda yapılan araştırmalarda Sitokrom P450 enzim
sisteminin sadece hayvan hücrelerinde değil bitkiler, mayalar ve bazı
bakterilerde de hatta bazı prokaryotlarda da varlığı gösterilmiştir [214].
Sitokrom P450 enzim sistemi, membrana bağlı iki komponent halinde
bulunmaktadır. Bunlar; Flavin Adenin Dinükleotid (FAD) ile Flavin Mono
Nükleotid
(FMN) içeren sitokrom P450
redüktaz ile sitokrom P450
29
enzimleridir. Enzimin diğer bir parçası ise merkezini demir iyonunun (Fe+3)
oluşturduğu hemoprotein yapıdır.
Fe, sitokrom enziminin aktif bölgesinde O2’ni bağlar. Substratın
oksidasyonu için gerekli olan elektron (H+) akışı nikotinamid adenin
dinükleotid fosfat (NADPH)’den sağlanır. Birçok bakteriyel sitokrom P450
sisteminde ise nikotinamid adenin dinükleotid (NADH)’den elektron akışı
sağlanmaktadır. Sitokrom P450 redüktaz enzimi membrana hidrofobik ucuyla
bağlıdır. Sitokrom P450 ise endoplazmik retikulum membranına daha derin
yerleşmiştir (Şekil 3). Sitokrom P450 enzimleri esas olarak endoplazmik
retikulum membranı üzerinde bulunsa da hücre membranı, golgi cisimciği,
mitokondri ve lizozom gibi diğer
organellerde
de
varlığı
gösterilmiştir [215, 216].
Sitokrom P450 enzimleri
çoğunlukla
hepatositlerinde
karaciğer
olmak
üzere
barsak, akciğer, beyin, böbrek,
plasenta, cilt, santral sinir sistemi
gibi birçok yerde de bulunurlar Şekil 3. Sitokrom P 450 enzim sistemi
[207, 217].
2.2.3. Sitokrom P450 Enzim Sisteminin Çalışma Mekanizması
Sitokrom P450 enzim çalışma döngüsünü ilk defa 1971 yılında
Estabrook tarafından modellenmiştir [218]. Sitokrom enzimi Fe +3 durumda
iken substrat ile kompleks yapar. Daha sonra NADPH sitokrom P450
redüktaz enzimi aracılığıyla NADPH’dan çıkan bir elektron substrat sitokrom
P450 enzim kompleksine transfer edilir. Böylece Fe +3, Fe+2 ‘ye indirgenir.
İndirgenmiş substrat sitokrom P450 enzim kompleksi O2 ile birleşerek daha
da indirgenir. Diğer O2 atomu ise su oluşumuna katılır. Sonuç olarak enzimsubstrat-O2 kompleksi meydana gelir. Substratın kompleksten ayrılmasıyla
enzim tekrar serbest hale geçer ve diğer reaksiyona hazır hale gelir [219]
(Şekil 4).
30
Şekil 4. Sitokrom P450 enzim sisteminin çalışma döngüsü [220]
2.2.4. Sitokrom P450 Enzimlerinin Adlandırılması
Sitokrom P450 enzim isimlerinin standardizasyonu için ilk kez 1987
yılında Amerika, İngiltere ve Japonya’da bulunan araştırmacılar tarafından bir
isimlendirme sistemi önerilmiştir [221]. İlerleyen yıllarda farklılıklar olsada
esas
itibariyle
önerilen
sistem
günümüzde
hala
kullanılmaktadır.
İsimlendirmede amino asit sıralamasındaki benzerlik esas alınmaktadır.
İnsan genom projesinin tamamlanması neticesinde sitokrom P450 enzimlerini
kodlayan genlerin aminoasit dizilimleri belirlenebilmiştir. Sitokrom P450
enzimleri aminoasit dizilimine göre sınıflandırılmıştır. Bu sınıflandırmada
sitokrom P450 enziminin aynı aile içine dahil edilebilmesi için amino asit
sekansında % 40’tan fazla oranda benzerlik göstermesi gerekir. Bir alt aileye
dahil edilebilmesi için % 50’den fazla benzerlik göstermesi gerekir.
İsimlendirmede CYP, sitokrom P450’yi belirtmektedir. Daha sonra
aileyi gösteren bir sayı (CYP1, CYP2, CYP3…), bunu izleyen harf ise alt
aileyi gösterir (CYP2C gibi). Alt aile içindeki enzim ise bir sayı tarafından
belirtilir (CYP2C9 gibi) [222]. Genel bilimsel ifade kuralında sitokrom P450
enzimini
kodlayan gen ve
aleller italik
CYP2C9*1), enzim için normal font kullanılır.
yazılırken (örneğin CYP2C9,
31
2.2.5. Sitokrom P450 Genetik Polimorfizmi
İnsan genomundaki polimorfizmler ile ilgili bilgiler her geçen gün
artmaktadır. İlaç ve ksenobiyotikleri metabolize eden enzimlerin genetik
yapısına ve fonksiyonel durumuna bakarak ilaçların kişiye göre belirlenmesi,
gelecekte
yöntemlerdendir.
uygulanabilecek
Normal
popülasyonda
bir
karakter için iki veya daha fazla varyantın her biri, %1’den daha fazla
gözlenmesi durumuna genetik polimorfizm adı verilir [223].
CYP enzimleri ilaç metabolizmasından sorumlu olan en büyük enzim
grubudur. Bu enzimleri kodlayan gen bölgesindeki varyasyon enzimlerin
fonksiyonunu değiştirebilir. Böylece ilacın eliminasyonu ve etkileri değişebilir,
sonuçta
ilaçlara
görülmesine
verilen
neden
cevapta
olabilir
[224].
farklılıklara
İlaçların
ve
ilaç
yan
metabolizmasının
etkilerinin
genetik
farklılıklar nedeniyle değişmesini inceleyen bu tür çalışmalar farmakogenetik
çalışmalar olarak adlandırılır. Sitokrom enzim polimorfizminin büyük kısmını
tek nükleotid polimorfizmi denen ‘SNP’ ler oluşturmaktadır [225]. Genler
üzerindeki
polimorfizmlerin
tamamının
enzim
üzerindeki
etkileri
bilinmemektedir. 10 milyon civarında olduğu tahmin edilen SNP’lerin yalnızca
%1’ i fonksiyonel değişikliğe yol açtığı düşünülmektedir. Bu da 100.000 civarı
polimorfik bölge olduğunu göstermektedir [226]. Ancak, DNA dizisinde
gözlenen bir polimorfizm her zaman fonksiyonel önem taşımayabilir [227].
CYP
enzimlerini
kodlayan
genlerdeki
polimorfizm
sonrası
protein
ekspresyonunda azalma, artma ya da yokluk şeklinde görülebilir. Protein
ekspresyonunda oluşabilecek bu değişiklik enzim aktivitesini de etkileyecektir
[228]. İlaçların metabolizmasından sorumlu olan enzimin her iki alelinde de
ekspresyonunun tamamen kaybına yol açan genetik farklılıkları taşıyan
bireyler yavaş metabolizör (YM) bireylerdir. Bu bireylerde ilaç eliminasyon
hızı azalır ve toksik belirtiler görülebilir. Her iki aleli de yabanıl tip (wild type)
olup normal fonksiyonlu enzim kodlayan bireyler homozigot hızlı metabolizör
(homozigot HM) bireylerdir. Bir aleli yabanıl tip (wild type) diğer aleli varyant
olan bireyler ise heterozigot hızlı metabolizörler (heterozigot HM) olarak
gruplanırlar. Bazen de gen duplikasyonu ve promotör bölge mutasyonu
sonucu enzim ekspresyonunun artmasına bağlı olarak aşırı miktarda enzim
32
sentezi gerçekleşir ve ilacın eliminasyonu hızlanır. Bu bireyler çok hızlı
metabolizörler (ÇHM) olarak adlandırılırlar [223, 229, 230].
2.2.6. Sitokrom P450 Enzim Gen Polimorfizmlerinin Klinik Önemi
İnsanda genetik polimorfizm gösteren sitokrom enzimlerin bilinmesi
tedavinin
uygunluğu
açısından
önemli
olabilir
ve
klinikte
tedavinin
bireyselleştirilmesine olanak sağlayabilir. İlaçlara karşı kişinin verdiği cevabın
genetik yapıya göre değişmesini inceleyen bilim dalına farmakogenetik denir.
Özellikle terapötik indeksi dar olan ilaçların (varfarin, fenitoin gibi) klinikte
kullanımı farmakogenetik çalışmaların önemini ortaya koymuştur. Kişilerin
genetik polimorfizmlerinin tedavi öncesinde bilinmesi ve verilecek ilacın
dozunun ayarlanması hastanelerde rutin uygulamalar arasına girmiştir.
Ters ilaç reaksiyonu klinikte en önemli problemlerden biridir. Ters ilaç
reaksiyonunun
en
önemli
nedenlerinden birisi
sitokrom P450
enzim
polimorfizmidir [231]. Faz I polimorfik enzimlerin metabolize ettikleri ilaçların
% 56’sında ters ilaç reaksiyonu gözlendiği bildirilmiştir. Bu reaksiyonların %
86’sından CYP450 enzimlerinin sorumlu olduğu rapor edilmiştir [232].
Amerika Birleşik Devletleri’nde hastaneye yatırılan hastaların, % 6,7’si ters
ilaç reaksiyonu nedeniyle yatırılmıştır [233]. Yılda 100.000’in üzerinde ters
ilaç reaksiyonu nedeniyle ölüm vakası bildirilmiştir [231].
2.2.7. Sitokrom P450 Enzim Sisteminin Fonksiyonel Önemi
Sitokrom P450 enzim sistemi, dışarıdan alınan ilaçların, çeşitli şekilde
vücuda
alınan
kimyasal maddeler, ensektisidler gibi
ksenobiyotiklerin
metabolizmasından sorumlu enzim grubudur. Bu enzim ailesi steroid, safra
asidi,
vitamin
eikosanoidlerin
D3
sentezi,
ksenobiyotiklerin,
gibi
metabolizması,
birçok
araşidonik
endojen
asitin
ve
maddenin
metabolizmasından da sorumludur [234]. İnsanda ilaç metabolizmasından
sorumlu major CYP enzimleri: CYP1, CYP2 ve CYP3 klinikte kullanılan
ilaçların
%90’ından
fazlasının
ve
ksenobiyotiklerin
metabolizmasından
sorumludur. Bu enzimlerin öne çıkan alt grupları CYP3A, CYP2D6, CYP2C9,
CYP2C19 ve CYP1A2’dir.
33
2.2.7.1 Sitokrom P450 2C9
CYP2C
yaklaşık
alt ailesi, karaciğer mikrozomlarında bulunan CYP’lerin
%18’ini
oluşturmakta
ve
klinikte
kullanılmakta
olan
ilaçların
%20’sinin metabolizmasından sorumludur [235]. CYP2C alt grubunun üyeleri
esas olarak 2C8, 2C9, 2C18 ve 2C19 enzimlerinden oluşur. CYP2C alt
ailesinin üyeleri çok yüksek oranda (%82-95) amino asit sekans homolojisi
göstermektedir [236] (Tablo 4).
Tablo 4. CYP2C alt ailesinin amino asit homoloji profili
CYP2C9
CYP2C19
CYP2C8
CYP2C18
% 93,9
% 82.8
% 85,6
% 95.7
% 89.4
% 92,7
% 93,9
% 82.6
% 85.7
% 95.7
% 90.6
% 92.7
CYP2C9
CYP2C19
CYP2C8
% 82.8
% 82.6
% 83.7
% 89.4
% 90.6
% 88.7
CYP2C9 ve CYP2C19 enzimleri %93-95 oranında aminoasit benzerliği
göstermesine
rağmen oldukça
az substrat özgüllüğü gösterirler (490
aminoasitten sadece 43 tanesi birbirinden farklı) [236, 237]. Bu alt ailenin
bütün üyeleri genetik polimorfizm göstermektedir. Özellikle CYP2C9 ve
CYP2C19’a ait genetik polimorfizmler klinikte ters ilaç etkilerine, toksisitesine
ve tedavi etkinliğinde değişikliklere yol açabilir [238, 239]. CYP2C alt
grubunun üyeleri olan 2C8, 2C9, 2C18 ve 2C19 10. kromozomun 10q.24.1
bölgesinde kodlanmıştır. CYP2C9 geni 490 aminoasitlik bir proteini kodlar ve
bu proteinin 6 tane substrat tanıma bölgesi vardır [240] (Şekil 5, [241].
Şekil 5. CYP2C9’un aminoasit dizilimine göre substrat tanıma
bölgeleri (STB: substrat tanıma bölgesi)
34
Tablo.5. Klinik açıdan önemli sitokrom P450 2C9 substratları,
inhibitörleri ve indükleyicileri
CYP2C9
Substratları
NSAİ İlaçlar:
Diklofenak
İbuprofen
Lornoksikam
Meloksikam
S-naproksen
Piroksikam
Suprofen
Selekoksib
Diğerleri:
Amitriptilin
Fluoksetin
Fluvastatin
Fenitoin
Tamoksifen
S-varfarin
Torsemid
Oral Hipoglisemik Ajanlar:
Tolbutamid
Glipizid
Anjiotensin II Blokörleri:
Losartan
İrbesartan
Hipoglisemik ilaçlar:
Gliburid
Glibenklamid
Glipizid
Glimepirid
Tolbutamid
Rosiglitazon
Nateglinid
İndükleyicileri
Rifampin
Sekobarbital
İnhibitörleri
Flukonazol
Amiodaron
Fenofibrat
Fluvastatin
Fluvoksamin
İsoniazid
Lovastatin
Fenilbutazon
Probenisid
Sertralin
Sulfametoksazol
Sulfafenazol
Seniposid
Vorikonazol
Zafirlukast
Sitokrom P450 2C9 Polimorfizmi
CYP2C9 klinikte kullanılan pekçok ilacı metabolize etmektedir (Tablo
5) [242]. Bu ilaçlardan en önemlileri varfarin, asenokumarol gibi oral
antikoagulanlar, tolbutamid, glibürid, glibenklamid gibi oral antidiyabetik
ilaçlar, losartan, irbesartan gibi selektif anjiyotensin II reseptör antagonistleri,
fenitoin ve pek çok non-steroidal anti-inflamatuar ilaçlardır [242]. CYP2C9
enzimi genetik olarak polimorfizm gösterir. Şu ana kadar tanımlanmış 37
genetik
varyantı bulunmasına
gösterilmiş
en
önemli
rağmen
varyantlar
beyaz ırkta
fonksiyonel önemi
CYP2C9*2
ve
CYP2C9*3’tür
(http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c9.htm, erişim 23 Ocak 2013, Tablo 8).
35
CYP2C9*2 ekzon 3 üzerinde C430T transisyonu sonucu arjininin sistein
(Arg144Cys) ile yer değiştirmesi sonucu ve CYP2C9*3 ise ekzon 7 üzerinde
A1075C transisyonu sonucu izolösinin lösin (Ile359leu) ile yer değiştirmesiyle
meydana gelir [239]. Bu nokta mutasyonların enzim aktivitesini değiştirdiği
pek çok ilaç substratı için in vivo ve in vitro olarak gösterilmiştir [242].
CYP2C9*2
mutasyonu
Uzak
Doğu ülkelerinde
gözlenmemesine
rağmen beyaz ırkta alel frekansı %11 olarak saptanmıştır. Beyaz ırkta ikinci
sıklıkta gözlenen CYP2C9*3 varyant alelidir. Türk popülasyonunda gözlenen
CYP2C9*1, CYP2C9*2 ve CYP2C9*3 alel frekansı beyaz ırk ile benzerlik
gösterdiği yapılan çeşitli çalışmalarda gösterilmiştir. Ülkemizde 499 hastanın
dahil edildiği bir çalışmada alel frekansı CYP2C9*2 için %10.6 ve CYP2C9*3
için %10 olarak bildirilmiştir [243]. 85 sağlıklı gönüllünün dahil edildiği başka
bir çalışmada ise alel frekansı CYP2C9*2 için %10 ve CYP2C9*3 için %8.8
olarak rapor edilmiştir [244]. Diğer varyant alelleri taşıyan bireyler ise daha az
gözlenmektedir [245].
CYP2C9*1/*1 genotipini taşıtan bireyler yabanıl tip (wild type) olarak
adlandırılır ve her iki alelin de normal olduğu durumdur. Bu genotipe sahip
kişilerin enzimi tam kapasite ile çalışır ve "hızlı metabolizör" olarak
adlandırılırlar. CYP2C9*2 veya *3 alelini taşıyan bireylerde ise enzimin
çalışma kapasitesi azalmıştır. Bu aleli taşıyan bireyler "yavaş metabolizör"
olarak adlandırılırlar [246]. Yapılan çalışmalar ile CYP2C9 *2 ve *3 varyant
aleli
taşıyan bireylerde CYP2C9 subsratının metabolizmasında azalma
olduğu gösterilmiştir. Oral antikoagülanlardan varfarin metabolizmasının
CYP2C9 *2 ve *3 varyant aleli taşıyan bireylerde belirgin derecede azalması
bu kişilerde kanama komplikasyonu riskinin arttığı rapor edilmiştir [247, 248].
Ülkemizde
yapılan
diğer
bir
çalışmada
da
CYP2C9
varyant
alel
taşıyıcılarında fenitoin konsantrasyonunun yabanıl tip (wild type) taşıyan
bireylere göre % 30 daha fazla olduğu rapor edilmiştir [243].
CYP2C9 FENOTİPLEMESİNDE KULLANILAN İLAÇLAR
Sitokrom P450 enzimlerinin fenotiplemesi için pek çok prob ilaç
kullanılmaktadır.
36
Losartan
Hipertansiyon tedavisinde tek başına ya da diğer antihipertansif
ilaçlarla birlikte kullanılan selektif anjiotensin II tip 1 reseptör (AT1)
antagonistidir
Losartanın
[249].
karaciğerde
sitokrom P450
enzimleri
tarafından metabolize edildiği in vitro ve in vivo çalışmalarda gösterilmiştir
[250]. İlaç oral olarak alındıktan sonra hızlıca absorbe olur ve 1-2 saat
içerisinde maksimum konsantrasyona ulaşılır. İntravenöz veya oral yoldan
alınan losartan CYP2C9 ve CYP3A4 enzimlerinin rol aldığı iki basamaklı bir
oksidasyon reaksiyonu sonucu %14’ü aktif metaboliti olan E-3174’e çevrilir
[241, 251-254]. Sağlıklı gönüllülerde yapılan bir çalışmada hem CYP2C9’un
hem de CYP3A4’ün inhibitörü olan flukonazol kullananlarda losartanın E3174’e dönüşümünün azaldığı rapor edilmiştir [255]. Sadece CYP3A4
inhibisyonu
yapan
itrakonazol
kullanıldığında
ise
losartanın
E-3174’e
dönüşümünün etkilenmediği belirtilmiştir [256]. Losartana göre 10-40 kat
daha aktif olan E-3174 en aktif metabolit olup yarı ömrü 6-9 saat arasında
değişir. Bu nedenle losartanın antihipertansif
tedavi
yanıtından
E-3174
sorumludur.
İlaç
absorpsiyonu yiyeceklerden, yaş, cinsiyet ve
ırk gibi faktörlerden etkilenmez [257].
İn vitro ortamda yapılan bir çalışmada
da
CYP2C9*3*3
homozigot
varyant alelin
olması losartan oksidasyonunu belirgin şekilde
azaltırken CYP2C9*2*2 varyant alelin olması
durumunda
enzim aktivitesinde belirgin bir
azalma olduğu rapor edilmiştir [253]. Yapılan
bu çalışmalarla
losartan metabolizmasından
CYP2C9’un önemli olduğu gösterilmiştir.
İsveçli sağlıklı gönüllülerde yapılan bir
çalışmada
losartanın oral yoldan alınmasını
takiben idrar örneklerinde losartan ve metabolit
E-3174
yapılarak
düzeyleri ölçülmüş ve genotipleme Şekil 6. Losartanın aldehit ve
arasındaki
ilişki
karboksilik asit metabolitlerine
incelenmiştir. oksidasyonu
37
CYP2C9*3*3 homozigot varyant alel taşıyan bireylerde losartanın E-3174’e
dönüşmesinde belirgin derece azalma olduğu gözlenmiştir. Homozigot
varyant
alel
olan
bireylerde
(CYP2C9*3*3)
heterozigot
varyant
alel
(CYP2C9*1*3/*2*3) olan bireye kıyasla enzim aktivitesinin daha da düşük
olduğu belirtilmiştir. Ayrıca CYP2C9*2 aleli için bu etki CYP2C9*3 kadar
belirgin değildir. CYP2C9*2 aleli enzim aktivitesinde fonksiyonel etkiyi
CYP2C9*3 aleli kadar etkilemediği çalışmada belirtilmiştir [258]. Ülkemizde
yapılan ve 85 sağlıklı gönüllünün katıldığı başka bir çalışmada 25 mg oral
losartan alımını takiben 8 saatlik idrar örneklerinde losartan ve E-3174
düzeyleri ölçülmüş ve aynı bireyler için genotipleme yapılmıştır. Alel frekansı
sırasıyla CYP2C9*2 için %10, CYP2C9*3 için %9 bulunurken CYP2C9*3 aleli
taşıyan
bireylerde
losartan
oksidasyonun
belirgin
şekilde
azaldığı
bulunmuştur. Ayrıca bu çalışmada ve benzeri çalışmalarda CYP2C9 enzim
aktivitesini ölçmek için losartan tek doz (25 mg) spesifik bir prob ilaç olarak
önerilmiştir [10, 244, 258-261].
CYP2C9 enzim aktivitesinin ölçülmesinde kullanılan diğer spesifik
belirteçler fenitoin, varfarin ve diklofenak’tır.
2.2.7.2 Sitokrom P450 2C19
Sitokrom P450 2C19 Polimorfizmi
Sitokrom P450 genetik polimorfizmi ile ilgili ilk bulgular 1980’lerin
başında
debrizokin
ve
antiaritmik
olan
spartein’in
oksidasyon
ve
hidroksilasyonunun polimorfik olduğunun gösterilmesidir [262-265]. Daha
sonraki yıllarda mefenitoin hidroksilasyonunun genetik olarak etkilendiği
rapor edilmiştir [266]. Aynı yıllarda Nakamura ve arkadaşları tarafından
mefenitoin
hidroksilazın
hidroksilasyonundan
polimorfik
özellik
sorumlu
gösterdiği
enzim
olan
bildirilmiştir
S‐mefenitoin
[267].
Sonraki
çalışmalarda S‐mefenitoin hidroksilazın CYP2C19 olduğunu göstermişlerdir
[268, 269].
S-mefenitoinin
hidroksilasyonun
bireyler
arasında
farklılıkların
saptanmasıyla CYP2C19 gen polimorfizmi üzerinde çeşitli araştırmalar
yapılmaya başlanmıştır .
38
Şu ana
kadar tanımlanmış
28
genetik
varyant alel mevcuttur
(http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c19.htm, erişim 23 Ocak 2013, Tablo 9).
İlk defa 1994 yılında Morais ve arkadaşları tarafından CYP2C19*2 ve
CYP2C19*3 polimorfizmleri tanımlanmıştır [270, 271]. CYP2C19 ile ilgili
tanımlanmış pek çok varyant aleller enzim aktivitesinde ya kaybolmaya
(CYP2C19*2‐*8) veya azalmasına (CYP2C19*9, *10, *11, *13, …) neden
olmaktadır. Bu varyant alelleri taşıyan bireyler fenotipik olarak yavaş
metabolizördürler [272].
CYP2C19*1; genotipini taşıtan bireyler yabanıl tip (wild type) olarak
adlandırılır ve her iki alelinde normal olduğu durumdur. Bu genotipe sahip
kişiler normal enzim aktivitesine sahip bireylerdir.
CYP2C19*2; ekzon 5 üzerinde 681 numaralı baz çiftinde tek bir baz
(G-A) değişimi sonucu oluşur. Tek nükleotid değişmesi sonrası enzim
aktivitesi kaybolur [270].
CYP2C19*3; ekzon 4 üzerinde 636 numaralı baz çiftindeki (G-A)
değişimi sonucu prematür stop kodonu oluşur ve protein sentezi normal
şekilde gerçekleştirilemeden sonlanır. Sonuçta *3 varyant alelin olması enzim
aktivitesinde kaybolmaya neden olacaktır [273].
CYP2C19*2 ve CYP2C19*3 varyant aleller tanımlandıktan sonraki
yıllarda farklı etnik gruplardaki dağılımı ve fonksiyonel önemi üzerinde birçok
çalışma yapılmıştır. CYP2C19 yavaş metabolizörlerin oranı etnik gruplar
arasında farklılık göstermektedir. CYP2C19*2 ve CYP2C19*3 varyant aleller
Doğu toplumlarında gözlenen yavaş metabolizörlerin tamamından sorumlu
iken beyaz ırkta %85’inden sorumludur. Beyaz ırkta farklı varyant alellerin
olduğuna dair sonuçlara ulaşılmıştır. Ayrıca yavaş metabolizör frekansı Doğu
toplumlarında %13-23 arasında iken beyaz ırkta %2-5 arasındadır [274].
Tablo 6.’da farklı etnik gruplarda CYP2C19 yavaş metabolizör oranları
gösterilmiştir.
39
Tablo 6. Farklı etnik gruplarda CYP2C19 yavaş metabolizör oranları
Yavaş
metabolizör
(% )
Populasyon
Ref.
Türkler
0,99
[275]
Türkler
0,94
[276]
Çinliler
11
[277]
Koreliler
16
[278]
Koreliler
12,6
[279]
Japonlar
23,6
[280]
12,6
[281]
3,2
[282]
2
[274]
İspanyollar
1,3
[283]
Estonyalılar
2,2
[284]
Güney
Hindistanlılar
Danimarkalılar
(Faroe adaları)
Suudi
Arabistanlılar
Türk toplumunda da CYP2C19 genetik polimorfizmi ile ilgili yapılmış
çalışmalar bulunmaktadır. 1994 yılında 106 sağlıklı gönüllüde yapılmış bir
çalışmada yavaş metabolizör sıklığı % 0.94 bulunmuştur [276]. 1999 yılında
Aynacıoğlu ve arkadaşları tarafından yapılan bir çalışmada da genotipik
olarak yavaş metabolizör sıklığını ~%1 bulmuşlardır. Bu çalışmada yavaş
metabolizör genotipten sorumlu mutasyonun CYP2C19*2 olduğunu ve
çalışmaya
katılan
bireylerin
hiçbirinde
CYP2C19*3
homozigot mutant
bireylerin bulunmadığını bildirmişlerdir [275]. 2012’de Gümüş ve arkadaşları
tarafından yapılan başka bir çalışmada da CYP2C19*2 frekansının %1.2
olduğunu CYP2C19*3 ise bulunmadığını rapor etmişlerdir [12].
CYP2C19 gen polimorfizmi ile ilgili günümüze kadar pek çok çalışma
yapılmıştır. Bunlardan (CYP2C19 *4 ‐*8) varyant aleli taşıyan bireylerin
enzim
aktivitesinin
kaybolduğu
gözlenirken
diğer
varyant
alelleri
(CYP2C19*9, *10, *11, *13, …) taşıyan bireylerde ise enzim aktivitesinin
azaldığı gözlenmiştir [273, 285-287].
40
CYP2C19*17, Sim ve arkadaşları tarafından ilk defa 2005 yılında
tanımlanan bu varyant alelin 5’‐kontrol bölgesindeki ‐806C>T ve ‐3402C>T
nükleotid değişmesi sonucu meydana gelir. Bu değişim sonrası genin
ekspresyonunda artışa yol açarak enzim aktivitesinin artmasına dolayısıyla
da metabolik kapasitenin artışına neden olmaktadır. Bu varyant aleli taşıyan
bireyler fenotipik olarak çok hızlı metabolizördürler [288, 289]. CYP2C19*17
varyant alel sıklığı beyaz ırkta daha fazla gözlenir [290]. Gümüş ve
arkadaşları tarafından yapılan çalışmada da CYP2C19*17 frekansının %
24.4 olduğunu bildirmişlerdir.
CYP2C19 Genetik Polimorfizmlerinin Klinik Önemi
CYP2C19
enzimi,
proton
pompa
inhibitörleri,
benzodiazepinler,
barbitüratlar, bazı antiepileptikler, proguanil, nelfinavir, vorikonazol gibi
klinikte yaygın olarak kullanılan birçok ilacın metabolizmasında rol almaktadır
(Tablo 7).
Tablo 7. Klinik açıdan önemli sitokrom P450 2C19 substratları,inhibitörleri
ve indükleyicileri
CYP2C19
Substratlar
PPİ
Lansoprazol
Omeprazol
Pantoprazol
Rabeprazol
Anti-epileptikler
Diazepam
Fenitoin
S-mefenitoin
Fenobarbiton
Amitriptilin
Karisoprodol
Sitalopram
Kloramfenikol
Klomipramin
Siklofosfamid
Heksobarbital
İmipramin
İndometasin
R-mefobarbital
Moklobemid
Nelfinavir
Nilutamid
Primidon
Progesteron
Proguanil
Propranolol
Teniposid
Varfarin
İnhibitörler
PPİ
Lansoprazol
Omeprazol
Pantoprazol
Rabeprazol
Diğerleri
Kloramfenikol
Simetidin
Felbamat
Fluoksetin
Fluvoksamin
İndometasin
Ketokonazol
Modafinil
Okskarbazepin
Probenisid
İndükleyiciler
Karbamazepin
Noretindron
Prednison
Rifampin
41
CYP2C19 polimorfik özellik gösterir ve günümüzde tanımlanmış 28
alel vardır (http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c19.htm, erişim 23 Ocak 2013,
Tablo 9). Bunların önemli bir kısmı enzim aktivitesinin tamamen kaybına
(CYP2C19*2-*8) veya aktivitede azalmaya (*9, *10, *11, *13, …) yol açarken
yeni tanımlanmış bir alel olan CYP2C19*17 enzimin metabolik kapasitesinde
artışa sebep olmaktadır. CYP2C19 polimorfik özellik nedeniyle klinik açıdan
önem taşımaktadır [290].
CYP2C19
benzodiazepinler,
enzim
substrat
barbitüratlar,
(proton
bazı
pompa
inhibitörleri,
antiepileptikler,
proguanil…)
farmakokinetik ve farmakodinamik özellikleri ile gen polimorfizmi arasındaki
ilişki yapılan birçok çalışma ile araştırılmıştır.
Proton
pompa
gastroözofageal
reflü
inhibitörlerinin
gibi
sıklıkla
hastalıklarının
kullanıldığı
tedavi
peptik
yanıtında
ülser,
CYP2C19
genotipinin önemli olduğu gösterilmiştir [291]. Lansoprazol tedavisi alan
gastroözofageal reflü hastalarında mide mukoza hasarının iyileşme oranı
yavaş metabolizör grubunda yüksek, hızlı metabolizör grubunda ise düşük
olduğu gösterilmiştir [292]. Hızlı metabolizör frekansının beyaz ırkta fazla
gözlenmesi nedeni ile ilaç dozunun ve kullanım sıklığının arttırılması tedavi
etkinliğini
artıracaktır
[293].
CYP2C19
enzim
polimorfizmi
ile
HPi
eradikasyonunda arasındaki ilişkiyi araştıran bir çalışmada özellikle *17
alelini taşıyan çok hızlı metabolizörlerin tedavi yanıtının azaldığı ve *2 ve *3
alelini taşıyan yavaş metabolizör bireylerde ise mide asid salgılanmasının
baskılandığı bildirilmiştir [294].
CYP2C19 yavaş metabolizör bireylerin diazepam ve klonazepam
kullanım sonrası yan etkilerinin arttığı rapor edilmiştir [295].
CYP2C19 FENOTİPLEMESİ
Fenotip, genetik veya çevresel etkenlerin canlının dış görünüşüne
yansıması olarak tanımlanabilir. Sitokrom P450 enzim açısından fenotip
genetik ve çevresel faktörlerin ilaç aktivitesi üzerinde olan etkisi şeklinde
ifade edilebilir. Sitokrom P450 enzim fenotiplemesinin yapılması tedavi
etkinliğinin
istenilen
seviyede
olmasına,
tedavinin
doğru
şekilde
42
planlanmasına, toksisite gelişiminin önlenmesine, yan etki ve istenmeyen
etkilerden kaçınılmasına imkan sağlaması açısından önemlidir. CYP2C19
fenotiplemesi hem in vitro hem de in vivo yöntemlerle belirlenebilir. Sitokrom
P450 enzimlerinin fenotiplemesi için pek çok prob ilaç kullanılmaktadır. Prob
ilaç alındıktan sonra çeşitli biyolojik sıvılardaki (plazma, idrar, tükrük, göz içi
sıvısı gibi…) ilaç veya metabolitlerin konsantrasyonları analiz edilerek
incelenen enzime ait metabolik aktivite ve bu aktivitedeki değişiklikler
saptanabilir [296]. CYP2C19
fenotiplemesi
için literatürde mefenitoin,
proguanil, omeprazol ve güncel olarak pantoprazol gibi ilaçlar önerilmiştir.
Yakın
zamanda
lansoprazolün
bölümümüzde
CYP2C19
yapılan
enzim
bir
doktora
aktivitesinin
tez
çalışmasında
değerlendirilmesinde
kullanılabileceği gösterilmiştir.
Mefenitoin
Antikonvülsan bir ilaç olan mefenitoin, R‐mefenitoin (R-MF) ve S‐
mefenitoin (S‐MF)’den oluşan bir karışımdır ve S‐MF esas olarak CYP2C19
tarafından
metabolize
değerlendirilmesinde
değişmemiş
ilk
S‐MF/R‐MF
edilir
defa
oranı
[297].
CYP2C19
kullanılan
CY2C19
bir
enzim
belirteçtir
aktivitesinin
[298].
fenotiplemesinde
İdrarda
kullanılan
parametredir. Kullanılan doza bağlı olarak ortaya çıkabilecek yan etkilerinin
olması bu yöntemin kullanımını kısıtlamaktadır [299].
Proguanil
CYP2C19 fenotiplemesinde kullanılan diğer bir ilaçtır. Bir ön ilaç olan
proguanil oksidatif metabolizma sonucu aktif metaboliti olan sikloguanile
dönüşmesi gerekir [300]. Oksidasyon reaksiyonundan esas olarak CYP2C19
enzimi sorumlu olsa da diğer sitokrom P450 enzimlerinin katkısı ile ilgili
çelişkili bulgular mevcuttur [301, 302]. Dolayısıyla proguanilin CYP2C19 için
in vivo fenotipleme belirteci olarak kullanımında bu durumun göz önünde
bulundurulması gerektiğini bildirmişlerdir. İdrar proguanil (PG) ve sikloguanil
(SG) konsantrasyonlarının birbirine oranı (PG/SG veya SG/PG) enzim
aktivitesini belirlemede kullanılan yöntemdir.
43
Omeprazol
CYP2C19 enzim aktivitesinin belirlenmesinde belirteç ilaç olarak
önerilen bir proton pompa inhibitörüdür [303]. Metabolizmasından büyük
oranda CYP2C19 sorumludur. Fakat CYP3A4 enzimininde metabolizmaya
katkısı vardır [304]. CYP2C19 fenotiplemesinde kullanılan parametre plazma
omeprazol
konsantrasyonunun
plazma
5‐hidroksi
omeprazol
konsantrasyonuna oranıdır.
Pantoprazol
İlk defa Desta ve arkadaşları tarafından önerilen pantoprazol nefes
testi CYP2C19 enzim aktivitesinin in vivo belirlenmesinde kolay uygulanabilir,
ekonomik ve non‐invazif bir metottur [11, 305]. [13C]‐pantoprazol nefes testi
ile enzim aktivitesi değerlendirilir. [13C]‐pantoprazol CYP2C19 tarafından
metabolize edidikten sonra [13C] işaretli karbon dioksit solunum yoluyla
atılmaktadır. CYP2C19 fenotiplemesinde kullanılan parametre nefeste
13CO2
seviyesinin belirlenmesidir.
Lansoprazol
CYP2C19 enzim aktivitesinin değerlendirilmesinde kullanılabileceği
gösterilen en yeni yöntemdir. CYP2C19 ve CYP3A4 enzimi tarafından
sırasıyla
5-
hidroksilansoprazol
ve
lansoprazol
sülfon
metabolitlerine
dönüştürülür. Ortalama Tmaks değeri 1‐2 saat arasında değişmektedir. İnaktif
metabolitler şeklinde safra ve idrar yoluyla vücuttan atılır [306]. CYP2C19
fenotiplemesinde
kullanılan
parametre
plazma
lansoprazol
konsantrasyonunun plazma 5‐hidroksi lansoprazol konsantrasyonuna oranın
belirlenmesi şeklindedir.
44
Tablo 8. CYP2C9 için tanımlanmış varyant aleller (http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c9.htm'den modifiye edilmiştir.).
Alel
Protein
CYP2C9*1A
CYP2C9*1B
CYP2C9*1C
CYP2C9*1D
CYP2C9.1
CYP2C9.1
CYP2C9.1
CYP2C9.1
CYP2C9*2A
CYP2C9.2
CYP2C9*2B
CYP2C9.2
CYP2C9*2C
CYP2C9.2
CYP2C9*3A
CYP2C9.3
CYP2C9*3B
CYP2C9.3
CYP2C9*4
CYP2C9*5
CYP2C9.4
CYP2C9.5
CYP2C9*6
CYP2C9*7
CYP2C9.7
Nükleotid değişikliği
cDNA
Gen
Yok
Yok
-2665_-2664delTG, -1188T>C
-1188T>C
-2665_-2664delTG
-1188T>C; -1096A>G; -620G>T;
430C>T
485T>A; -484C>A; 3608C>T
-2665_-2664delTG, -1188T>C;
430C>T
1096A>G; -620G>T; -485T>A;
484C>A; 3608C>T
-1096A>G; -620G>T; -485T>A;
430C>T
484C>A; 3608C>T
-1911T>C; -1885C>G; -1537G>A;
1075A>C
981G>A; 42614A>C
-1911T>C; -1885C>G; -1537G>A;
1075A>C
1188T>C; -981G>A; 42614A>C
1076T>C 42615T>C
1080C>G 42619C>G
818delA
10601delA
55C>A
55C>A
Etki
Enzim Aktivitesi
in vivo
in vitro
Normal
Normal
Ref.
R144C
Azalmış
[309]
- R144C
Azalmış
[308]
-
Azalmış
[308]
-
-
R144C
I359L
Azalmış
Azalmış
[310]
I359L
Azalmış
Azalmış
[311]
Azalmış?
Azalmış
[312]
[313]
I359T
D360E
273Frame
shift
L19I
CYP2C9*8
CYP2C9.8
449G>A
3627G>A
R150H
CYP2C9*9
CYP2C9*10
CYP2C9*11A
CYP2C9.9
CYP2C9.10
CYP2C9.11
752A>G
815A>G
1003C>T
10535A>G
10598A>G
42542C>T
-2665_-2664delTG;
42542C>T
50338C>T
H251R
E272G
R335W
CYP2C9*11B
CYP2C9.11
1003C>T
CYP2C9*12
CYP2C9.12
1465C>T
-1188T>C;
[307]
[308]
[308]
[308]
Yok
[314]
[315]
Azalmış
Artmış/Az
almış
[245]
Azalmış
[315]
[315]
[315]
R335W
Azalmış
[308]
P489S
Azalmış
[315]
Azalmış
45
Tablo 8 devamı
Alel
Protein
CYP2C9*13
CYP2C9*14
CYP2C9*15
CYP2C9*16
CYP2C9*17
CYP2C9.13
CYP2C9.14
CYP2C9*18
CYP2C9.18
CYP2C9*19
CYP2C9*20
CYP2C9*21
CYP2C9*22
CYP2C9*23
CYP2C9*24
CYP2C9.19
CYP2C9.20
CYP2C9.21
CYP2C9.22
CYP2C9.23
CYP2C9.24
CYP2C9.16
CYP2C9.17
CYP2C9*25
CYP2C9*26
CYP2C9*27
CYP2C9.26
CYP2C9.27
CYP2C9*28
CYP2C9*29
CYP2C9.28
CYP2C9*30
CYP2C9.30
CYP2C9.29
Nükleotid değişikliği
cDNA
Gen
269T>C
3276T>C
374G>A
3552G>A
485C>A
9100C>A
895A>G
-1188T>C; 33497A>G
1144C>T
42683C>T
1075A>C; -1911T>C; -1885C>G; -1537G>A;
1190A>C; -1188T>C; -981G>A; 42614A>C;
1425A>T
47391A>C; 50298A>T
1362G>C -1188T>C; 50235G>C
208G>C
-1188T>C; 3215G>C
89C>T
89C>T
121A>G
121A>G
226G>A
3233G>A
1060G>A
42599G>A
353_362d
elAGAAA
3531_3540delAGAAATGGAA
TGGAA
1565C>T; -1188T>C; 3567C>G;
389C>G
3856G>A; 8763C>T; 9032G>C;
10311A>G; 33349A>G; 50056A>T
-3089G>A; -2665_-2664delTG;
449G>T
1188T>C; 3627G>T; 3898C>T;
47639C>T; 50056A>T
641A>T
9256A>T
251T>C; 3411T>C; 33437C>A;
835C>A
33658A>G; 50056A>T
1429G>A
50302G>A
Etki
L90P
R125H
S162X
T299A
P382S
I359L; D397A
Enzim Aktivitesi
in vivo
in vitro
Azalmış
Azalmış
Azalmış
Yok
Azalmış
Ref.
Azalmış
[317]
Q454H
G70R
P30L
N41D
V76M
E354K
[316]
[317]
[317]
[317]
[317]
[317]
[317]
[318]
[318]
[318]
[319]
118
‘Frameshift’
Yok
[320]
T130R
Azalmış
[320]
R150L
Q214L
[320]
Azalmış
P279T
A477T
[320]
[320]
Azalmış
[320]
46
Tablo 8 devamı
Alel
Protein
Nükleotid değişikliği
cDNA
Gen
Etki
Enzim Aktivitesi
in vivo
Ref.
in vitro
CYP2C9*31
CYP2C9.31
980T>C
42519T>C
I327T
CYP2C9*32
CYP2C9.32
1468G>T
50341G>T
V490F
CYP2C9*33
CYP2C9.33
395G>A
3573G>A
R132Q
CYP2C9*34
CYP2C9.34
1004G>A
42543G>A
R335Q
[321]
[321]
[322]
[322]
CYP2C9*35
CYP2C9.35
374G>T;
430C>T
3552G>T; 3608C>T
R125L; R144C
[323]
CYP2C9.57
610A>C
9172A>C
N204H
CYP2C9*36-56
CYP2C9*57
Azalmış
47
Tablo 9. CYP2C19 için tanımlanmış varyant aleller (http://www.cypalleles.ki.se/cyp2c19.htm'den modifiye edilmiştir.).
Alel
Protein
CYP2C19*1A
CYP2C19*1B
CYP2C19*1C
CYP2C19.1A
CYP2C19.1B
CYP2C19.1B
CYP2C19*2A
CYP2C19*2B
cDNA
Yok
99C>T; 991A>G
991A>G
99C>T;
681G>A;
990C>T; 991A>G
99C>T;
276G>C;
681G>A; 990C>T;
991A>G
99C>T; 481G>C;
681G>A; 990C>T;
991A>G
CYP2C19*2C
(CYP2C19*21)
99C>T;
681G>A;
990C>T;991A>G;
1213G>A
636G>A;
91A>G;
1251A>C
CYP2C19*2D
CYP2C19*3A
636G>A; 991A>G;
1078G>A;
1251A>C
CYP2C19*3B
(CYP2C19*20 )
CYP2C19*4A
CYP2C19*4B
CYP2C19*5A
Nükleotid değişikliği
CYP2C19.5A
CYP2C19*5B
CYP2C19.5B
CYP2C19*6
CYP2C19.6
1A>G;
991A>G
1A>G;
991A>G
1297C>T
99C>T;
1297C>T
99C>T;
991A>G
99C>T,
99C>T,
991A>G;
395G>A;
Gen
Yok
99C>T; 80161A>G
80161A>G
99C>T;
19154G>A;
80161A>G
99C>T;
12460G>C;
80160C>T; 80161A>G
Etki
80160C>T;
19154G>A;
-98T>C;
99C>T;
12122G>A;
12662A>G; 12834G>C; 19154G>A;
19520A>G; 57740C>G; 79936T>A;
80160C>T; 80161A>G
-98T>C;
99C>T;
12662A>G;
19154G>A; 57740C>G; 80160C>T;
80161A>G; 87275G>A
Yok
I331V
I331V
‘Splicing’
hatası; I331V
E92D; ‘Splicing’
hatası; I331V
Enzim
Aktivitesi
in vivo
Normal
Normal
Normal
in vitro
Normal
Ref.
[307]
[324]
[287]
Yok
[270]
Yok
[286]
A161P,
‘Splicing’ hatası,
I331V
[325]
‘Splicing’ hatası,
E405K
[326]
17948G>A; 80161A>G; 87313A>C
W212X; I331V
Yok
[271]
-889T>G; 12013T>G; 12122G>A;
12306G>A; 13166T>C; 17948G>A;
18911A>G; 80161A>G; 80248G>A;
87313A>C
W212X; D360N;
I331V
Yok
[325]
Yok
[273]
Yok
[327]
-3402C>T; -806C>T; 1A>G; 99C>T;
80161A>G
90033C>T
GTG başlangıç
kodonu; I331V
GTG
initiation
codon; I331V
R433W
99C>T; 80161A>G; 90033C>T
I331V; R433W
Yok
99C>T; 12748G>A; 80161A>G
R132Q; I331V
Yok
1A>G; 99C>T; 80161A>G
Yok
Yok
[285]
[328]
Yok
[286]
48
Tablo 9 devamı
Alel
Protein
Nükleotid değişikliği
cDNA
CYP2C19*7
CYP2C19*8
CYP2C19.8
CYP2C19*9
CYP2C19.9
CYP2C19*10
CYP2C19.10
CYP2C19*11
CYP2C19.11
CYP2C19*12
CYP2C19.12
CYP2C19*13
CYP2C19.13
CYP2C19*14
CYP2C19.14
CYP2C19*15
CYP2C19*16
CYP2C19.15
CYP2C19.16
358T>C
99C>T;
431G>A;
991A>G
99C>T;
680C>T;
991A>G
99C>T;
449G>A;
991A>G
99C>T;
991A>G;
1473A>C
991A>G; 1228C>T
50T>C;
99C>T;
991A>G
55A>C; 991A>G
1324C>T
CYP2C19*17
CYP2C19.1B
99C>T; 991A>G
CYP2C19*18
CYP2C19.18
CYP2C19*19
CYP2C19*20
CYP2C19*21
CYP2C19*22
CYP2C19*23
CYP2C19*24
99C>T;
986G>A;
991A>G
99C>T;
151A>G;
CYP2C19.19
991A>G
CYP2C19*3B’ye bakınız
CYP2C19*2C’ye bakınız
CYP2C19.22
557G>C; 991A>G
99C>T;
271G>C;
CYP2C19.23
991A>G
99C>T;
991A>G;
CYP2C19.24
1004G>A;1197A>
G
Etki
Gen
Enzim Aktivitesi Ref.
in vivo
in vitro
Yok
Yok
Azalmış
[329]
[329]
R144H; I331V
Azalmış
[287]
99C>T; 19153C>T; 80161A>G
P227L; I331V
Azalmış
[287]
99C>T; 12802G>A; 80161A>G
R150H; I331V
19294T>A
12711T>C
‘Splicing’ hatası
W120R
99C>T; 12784G>A; 80161A>G
[287]
80161A>G; 87290C>T
I331V; X491C;
26 ek aa
I331V; R410C
50T>C; 99C>T; 80161A>G
L17P; I331V
[287]
55A>C; 80161A>G
90060C>T
I19L; I331V
R442C
[287]
[330]
99C>T; 80161A>G; 90209A>C
-3402C>T;
80161A>G
-806C>T;
99C>T; 80156G>A;
87106T>C
99C>T;
151A>G;
87106T>C
99C>T;
80161A>G;
I331V
Kararsız
[287]
[287]
Artmış
Artmış
Transkrip
siyon
[288]
R329H; I331V
[325]
S51G; I331V
[325]
17869G>C; 80161A>G
R186P; I331V
[321]
99C>T; 12455G>C; 80161A>G
G91R; I331V
[331]
99C>T; 80161A>G;
87259A>G
I331V; R335Q
317]
80161A>G;
80174G>A;
49
Tablo 9 devamı
Alel
Protein
Nükleotid değişikliği
cDNA
CYP2C19*25
CYP2C19.25
CYP2C19*26
CYP2C19.26
CYP2C19*27
CYP2C19.1B
CYP2C19.28
CYP2C19*28
99C>T;
991A>G;
1344C>G
99C>T;
766G>A;
991A>G
Etki
Enzim Aktivitesi
Gen
in vivo
Ref.
in vitro
99C>T; 80161A>G; 90080C>G
I331V; F448L
317]
99C>T; 19239G>A; 80161A>G
D256N; I331V
[326]
991A>G
-1041G>A; 80161A>G
I331V
55A>C; 991A>G;
1120G>A
-2030C>T; -2020C>A; -1439T>C;
55A>C; 80161A>G; 80290G>A
I19L;
V374I
Azalmış
ekspresyon
I331V;
[332]
[332]
50
2.3. P-glikoprotein (P-gp)
2.3.1. Tanım
1976 yılında hamster over hücrelerinde tanımlanan, 1280 aminoasitten
oluşan, 170 kDa ağırlığında, ATP bağımlı, maddelerin hücre dışına atılmasını
sağlayan bir transport proteinidir [333]. Aminoasit zincirindeki ATP’nin
hidrolizi, aktif ilaç taşınması
için enerji sağlar. İnsanda 48
proteinin
tanımlandığı
ilaçların
ve
biyolojik
membranlardan
sorumlu
olan
Cassette
geçişinden
ATP
Binding
(ABC)
üst
familyasının bir üyesidir. P-gp
insanlarda 7. kromozomun 7q
21.1 bölgesinde lokalize olan
MDR1
geni
tarafından
kodlanır [13].
Resim 6. P-glikoproteinin yapısı
2.3.2. P-glikoproteinin dokularda ekspresyonu ve fonksiyonu
Tümör hücrelerinden eksprese olmasının ve çoklu ilaç rezistansında
rol oynamasının yanında vücutta pek çok organ ve dokuda bulunduğu
gösterilmiştir ve bu organların normal fonksiyonunda görev alırlar (Tablo 10)
[334, 335]. İnce bağırsak, kalın bağırsak epitel hücrelerinin apikal yüzünde,
pankreas duktuslarında, safra duktuslarında, böbrek proksimal tubuluslarında
ve adrenal bezde çok miktarda bulunduğu yapılan çalışmalarda gösterilmiştir.
Ayrıca
kan-beyin, kan-testis
bariyeri
gibi
kan-doku bariyerlerinde
de
bulunmaktatır [336, 337]. Özellikle ince bağırsak, santral sinir sistemi,
karaciğer, böbrek gibi ilaç emilimi, dağılımı ve atılımında rol oynayan
dokularda yüksek oranlarda eksprese edilmesi P-glikoproteinin substratı olan
51
ilaçların farmakokinetiğinde ve toksikokinetiğinde kritik bir rol oynayabilme
özelliği kazandırmaktadır. Ayrıca P-gp özellikle gebe endometriumunun salgı
yapan
hücrelerinin
lümene
bakan
yüzünde
yüksek
oranda
eksprese
edilmiştir. Bu da fetüse doğal bir koruma sağlamaktadır [338-340].
Yapılan çalışmalar P-gp’nin ksenobiyotik ve kanserojen maddelere
karşı organizmanın doğal bir savunma mekanizması işlevi gördüğünü ve
onları vücuttan uzaklaştırma görevini üstlendiğini göstermektedir. P-gp’nin
dokulardaki fonksiyonu Tablo 10.’da gösterilmiştir [341-344].
Doku
Lokalizasyon
Fonksiyon
İnce
barsak ve
Kolon
Hücrelerin apikal membranı
İlaçların intestinal lümene
atılması
Karaciğer
Böbrek
Hepatositlerin kanaliküler
membranı
Proksimal tübül hücresinin
apikal yüzeyi
İlaçların safraya atılması
İlaçların tübül lümenine
atılması
SSS’nin ksenobiyotiklerden
korunması
SSS
Endotel hücresi
Testis
Kapiller damarın endotel
hücresi
Kan-testis bariyeri
Plasenta
Trofoblast
Fetusun ksenobiyotiklerden
korunması
Tablo 10. P-glikoproteinin lokalizasyonu ve görevi [344]
2.3.3. P-glikoprotein Substratları
Aralarında
çeşitli
antineoplastikler,
HIV
proteaz
inhibitörleri,
immünsüpresanlar, antihipertansifler, antidepresanlar, ve antimikrobiyal gibi
klinikte sıkça kullanılan ilaçların da bulunduğu birçok ilaç molekülü P-gp
substratı olma özelliği göstermektedir (Tablo 11).
52
Tablo 11. P-glikoprotein Substratları
Antikanser ilaçlar
Aktinomisin D
Etoposid
Dosetaksel
Doksorubisin
Daunorubisin
İrinotekan
Mitomisin C
Mitoksantron
Kardiyak ilaçlar
β-asetildigoksin
α-metildigoksin
Dijitoksin
Digoksin
Kinidin
HIV proteaz inhibitör
İndinavir
Ritonavir
Nelfinavir
Siklosporin A
İmmün baskılayıcılar
Siklosporin A
Takrolimus
Β-blokörler
Seliprolol
Taliprolol
Bunitrolol
Antibiyotikler
Eritromisin
Levofloksasin
Steroidler
Deksametason
Hipolipidemik ilaçlar
Atorvastatin
Lovastatin
Kalsiyum kanal blokörleri
metabolitleri
Diltiazem
Verapamil
Mibefradil
D-617
D-620
Antiemetik ilaçlar
Domperidon
Ondansetron
ve
H1 reseptör antagonistleri
Simetidin
Ranitidin
Diğer ilaçlar
Kolşisin, Losartan, Fenitoin, Morfin
Rifampin
Günlük aldığımız gıda bileşenleri ve çevresel olarak maruz kaldığımız
ksenobiyotiklerde P-gp substratı, aktivatörü ya da inhibitörü olabilmektedir.
Bu bileşikler P-gp’nin dokulardaki aktivitesinde değişikliğe yol açabilmekte ve
substratı olan ilaç ya da bileşenlerin farmakokinetik ve toksikokinetik
parametrelerinde klinik açıdan önemli sonuçlara yol açabilecek değişiklikler
(tedavi edici etkilerinde azalma veya toksik etkilerinde artış) meydana
getirebilmektedir.
53
2.3.4. MDR1 Genetik Polimorfizmi ve İlaçların Farmakokinetiğine
Etkileri
P-gp ekspresyonu veya fonksiyonunun değişmesi substratı olan
ilaçların
absorbsiyonunu,
dokulardaki
dağılımını
ve
tedavi
yanıtını
değiştirebilir [14]. Bu nedenle P-gp polimorfizmi ilaç tedavisine cevapta
önemlidir. MDR genindeki polimorfizm transportörün hem ekspresyonunu
hem de fonksiyonunu etkileyecektir. Yapılmış olan değişik çalışmalarda Pgp’nin genetik yapısındaki değişikliklerin ilaç etkinliğini veya toksisitesini
etkilediği gösterilmiştir.
MDR1 gen polimorfizmi ile ilgili ilk bulgular 1989 yılında insan adrenal
bezinde tanımlanan G2677T varyantıdır [345]. Günümüzde 50’nin üzerinde
genetik polimorfizm tanımlanmış ve değişik etnik gruplarda fonksiyonel önemi
ve sıklığı araştırılmıştır (Tablo 12).
Tablo 12. MDR geni için tanımlanmış genetik varyasyonlar. aa: aminoasit;
cDNA: komplementer DNA
Etki
Alel
frekansı(% )
Lokasyon
Pozisyon
Alel
Ekzon 1b
exon
1b/12
T
C
İntron 1
Exon 2–1
G
A
Translasyon
başlangıcı
91,0
9,0
Ekzon 2
cDNA 61
A
G
21 Asn
21 Asp
88,8
11,2
İntron 4
exon 5–35
G
C
99,4
0,6
İntron 4
exon 5–25
G
T
83,5
16,5
İntron 6
exon 6 1 C
139
T
62,8
37,2
İntron 6
exon 6 1 C
145
T
98,8
1,2
94,1
5,9
Genoti
p
T/T
T/C
C/C
G/G
G/A
A/A
A/A
A/G
G/G
G/G
G/C
C/C
G/G
G/T
T/T
C/C
C/T
T/T
C/C
C/T
T/T
Genotip
frekansı
88,2
11,8
0,0
82,0
18
0,0
78,5
20,6
0,9
98,8
1,2
0,0
70,5
26,0
3,5
39,0
47,5
13,4
97,6
2,4
0,0
54
Ekzon 7
cDNA 548
A
G
183 Asn
183 Ser
98,6
1,4
Ekzon 11
cDNA
1199
G
A
400 Ser
400 Asn
94,5
5,5
Ekzon 12
cDNA
1236
C
T
aa
değişikliği
yok
59,0
41,0
İntron 12
exon
144
Ekzon 13
cDNA
1474
İntron 16
exon 17– T
76
A
53,8
46,2
İntron 17
exon 17 1 A
137
G
99,4
0,6
Ekzon 21
cDNA265
0
12 C
T
C
T
C
T
95,1
4,9
492 Arg
492 Cys
aa
değişikliği
yok
98,6
1,4
97,3
2,7
Ekzon 21
cDNA
2677
G
T
A
893 Ala
893 Ser
893 Thr
56,5
41,6
1,9
Ekzon 24
cDNA
2995
G*
A
999 Ala
999 Thr
Ekzon 26
cDNA
3320
A
C
1107 Gln
1107 Pro
99,8
1,2
Ekzon 26
cDNA
3396
C
T
aa
değişikliği
yok
99,7
0,3
Ekzon 26
cDNA
3421
T
A
1141 Ser
1141 Thr
99,7
0,3
Ekzon 26
cDNA
3435
C
T
aa
değişikliği
yok
46,1
53,9
A/A
A/G
G/G
G/G
G/A
A/A
C/C
C/T
T/T
C/C
C/T
T/T
C/C
C/T
T/T
T/T
T/A
A/A
A/A
A/G
G/G
C/C
C/T
T/T
G/G
G/T
T/T
G/A
T/A
A/A
G/G
G/A
A/A
A/A
A/C
C/C
C/C
C/T
T/T
T/T
T/A
A/A
C/C
C/T
T/T
88,9
11,1
0,0
34,4
49,2
16,4
90,2
9,8
0,0
28,4
50,8
20,8
98,8
1,2
0,0
30,9
49,2
16,1
2,0
1,8
0,0
89,0
11,0
0,0
99,6
0,4
0,0
99,5
0,5
0,0
20,8
50,5
28,6
55
MDR1 C3435T tek nokta mutasyonu
Ekzon 26 üzerinde 3435 numaralı baz çiftinde tek bir baz (C-T)
değişimi sonucu oluşur. Aminoasit değişimine neden olmayan sessiz
polimorfizmdir. MDR gen polimorfizminin en sık gözlenen tipidir [346]. Beyaz
ırkta Cascorbi ve arkadaşlarının yaptığı bir çalışmada C ve T alel frekansı
sırasıyla %46.1 ve %53.9 bulunmuştur [346]. Ameyaw ve arkadaşlarının
yapmış olduğu başka bir çalışmada da beyaz ırkta C ve T alel frekansının
sırasıyla % 50 bulurken Afrika populasyonunda sırasıyla % 80 ve % 20
bulunmuştur [347].
Hoffmeyer
ve
arkadaşları MDR
1
gen polimorfizmi
ile
P-gp
ekspresyonu arasındaki ilişkiyi gösteren ilk çalışmayı yapmışlardır. Sağlıklı
gönüllülerde yapılan çalışmada TT (varyant alel) genotipine sahip bireylerin
ince barsaklarında CC (wild tip- yabanıl alel) genotipine sahip bireylere göre
iki kat daha az P-gp ekspresyonu olduğunu göstermişlerdir. CT (heterozigot
mutant) genotipine sahip bireylerde ise CC (wild tip- yabanıl alel) genotipine
göre daha az TT (varyant alel) genotipine göre daha fazla P-gp ekspresyonu
olduğunu bildirmişlerdir (TT<CT<CC). Bu bireylere oral yoldan digoksin
verildiğinde TT homozigot mutant olan bireylerin plazma digoksin düzeyi
daha yüksek çıktığı belirtilmiştir [348]. Yapılmış başka çalışmalarda da TT
genotipini taşıyan bireylerin plazma digoksin seviyelerinin yüksek olduğu
gözlenmiştir
üzerindeki
[349-351].
Siegsmund
araştırmalarında
ise
ve
arkadaşlarının
TT genotipine
sahip
insan
böbreği
bireylerde
P-gp
ekspresyonu CC genotipine oranla 1.5 kat daha az olduğu rapor edilmiştir
[352]. Kerb ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da oral yoldan tek doz
fenitoin alındıktan sonra TT genotipine sahip bireylerin plazma seviyeleri CC
genotipine sahip bireylere göre daha fazla olduğu gösterilmiştir (CC<CT<TT)
[353].
Japon
bireylerde
ise
TT
genotipini
taşıyan
bireylerin
ince
bağırsaklarında P-gp ekspresyonunun daha fazla olduğu gösterilmiştir [354].
Bu veri Hoffmeyer ve arkadaşlarının yaptığı çalışma ile ters düşmektedir.
56
MDR1 G2677T/A tek nokta mutasyonu
Ekzon 21 üzerinde 2677 numaralı baz çiftinde (G-T veya G-A)
değişimi sonrası oluşur. G2677T polimorfizmi sonrası 893. pozisyonda alanin
serine dönüşürken, G2677A polimorfizmi sonrası aynı pozisyonda alanin
treonine dönüşmektedir. Beyaz ırkta Cascorbi ve arkadaşlarının yaptığı
çalışmada G, T ve A alel frekansı sırasıyla % 56.5, % 41.6 ve % 1.9 olarak
bulunmuştur [346]. Kim ve
arkadaşlarının sağlıklı gönüllülerde yapmış
oldukları çalışmada oral yoldan tek doz feksofenadin alındıktan sonra eğri
altında kalan alan 2677G veya 3435C fenotipine sahip bireylerin 2677T veya
3435T fenotipine sahip bireylere göre daha yüksek olduğu saptanmıştır [355].
Siegmund ve arkadaşlarının sağlıklı gönüllülerde yaptığı çalışmada oral
yoldan talinolol verilmesi sonrasında plazma talinolol seviyesi ölçümünde
genotipler arasında fark gözlenmemiştir [356].
Diğer MDR1 polimorfizmleri
Günümüzde 50’nin üzerinde genetik polimorfizm tanımlanmış ve
değişik etnik gruplarda fonksiyonel önemi ve sıklığı araştırılmıştır. MDR1
geninde bazı polimorfizmler aminoasit değişikliğine neden olmazlar. Bunlar
sessiz polimorfizmlerdir.
C1236T; Ekzon 12 üzerinde 1236 numaralı baz çiftinde (C-T) değişimi
sonrası oluşur ve aminoasit değişikliği meydana gelmez. C ve T alel frekansı
sırasıyla %59 ve %41 olduğu bildirilmiştir [346].
C2650T; Ekzon 21 üzerinde 2650 numaralı baz çiftinde (C-T) değişimi
sonrası oluşur ve aminoasit değişikliği meydana gelmez. C ve T alel frekansı
sırasıyla %97.3 ve %2.7 olduğu bildirilmiştir [344].
MDR geni için çok miktarda genetik varyasyon tanımlanmış ve bu
genetik varyasyonlar Tablo 12.’de görülmektedir.
57
2.4. Otoimmün hastalıklar ile
polimorfizmleri arasındaki ilişki
Yapılan
çalışmalarda
CYP
Sistemik
enzimleri
Lupus
ve
P-glikoprotein
Eritematozus
(SLE),
Skleroderma, Romatoid Artrit ve Ankilozan Spondilit gibi pek çok otoimmün
hastalıklar ile ilaçların ve diğer ksenobiyotiklerin metabolizmasından sorumlu
enzimlerin genetik polimorfizmleri arasındaki ilişkiler araştırılmıştır (Tablo 13).
Ancak bu konuda Behçet Hastalarında yapılmış çalışma sayısı oldukça azdır.
Etyopatogenezinde
benzer
mekanizmaların
sorumlu
olabileceği
düşünüldüğünden bu bölümde BH’nin yanında diğer otoimmün hastalıkların
ilaç farmakokinetiğinden sorumlu enzimlerin genetik polimorfizmleriyle olan
ilişkilerinin çalışıldığı araştırma sonuçlarına yer verilmiştir.
SLE ve ilaç farmakokinetiğinden sorumlu enzim polimorfizmleri
arasındaki ilişki:
Literatürde
SLE
ile
ilaç
metabolizmasından
sorumlu
enzim
polimorfizmleri arasındaki ilişkinin farklı toplumlarda araştırıldığı çalışmalar
bulunmaktadır.
Zhang ve arkadaşları, faz 2 enzimi olan ve reaktif ara ürünlerin
metabolizmasında görev alan Glutatyon S-transferaz enziminin alt grubundan
GSTT1 (Glutatyon S-transferaz T1), GSTM1 (Glutatyon S-transferaz M1) ve
CYP1A1
genetik
polimorfizmlerinin araştırıldığı bir çalışmada GSTM1
polimorfizmi olan bireylerin SLE’ye yatkınlığı daha fazla olduğu bildirilmiştir
[357].
Ancak Horiuchi ve arkadaşlarının yaptıkları araştırmada ise GSTM1
(Glutatyon S-transferaz M1) polimorfizmi ile SLE arasında ilişki tespit
edilemediği Zhang ve arkadaşlarının aksine CYP1A1 3801C alelini taşıyan
bireylerde reaktif oksijen bileşiklerinin artışına bağlı olarak (ROS) SLE’ye
yatkınlık
oluşturabileceğini
bildirmişlerdir
[358]. Benzer şekilde
sigara
içenlerde yapılan başka bir çalışmada da CYP1A1 3801CC genotipi olan
bireylerin SLE oluşumunda önemli olabileceği belirtilmiştir. Aynı çalışmada
GSTM1 (Glutatyon S-transferaz M1) polimorfizmi ile birlikte CYP1A1 3801CC
genotipi olan bireylerde SLE’ye yakalanma riskinin yüksek olduğu ortaya
58
konmuştur [359]. Manganez superoksid dismutaz ve CYP1A1 polimorfizmi ile
SLE arasındaki ilişkinin araştırıldığı bir çalışmada CYP1A1 4887A varyant
aleli taşıyan bireylerin SLE’ye yatkınlığı daha fazla olduğu ayrıca CYP1A1
4887A ve Mn SOD 1183T varyant alellerin birlikte olması SLE’ye yatkınlığı
daha da artırdığı belirtilmiştir [360].
SLE ve CYP2E1 gen polimorfizminin araştrıldığı başka bir çalışmada
SLE oluşumunda bu enzimin etkili olabileceği belirtilmiştir. Bu çalışmada,
trichloroetilen (TCE) gibi organik solvente maruz kalanlarda skleroderma ve
SLE gibi hastalıkların tetiklendiği ve CYP2E1 enziminin trikloroetilen (TCE)
gibi toksik bileşiklerin metabolizmasından sorumlu bir enzim olduğu ifade
edilmiştir. Dolayısıyla CYP2E1 genetik polimorfizmi olan bireylerin SLE’ye
yatkınlıkta etkili olabileceği bildirilmiştir [361].
Ülkemizde yapılmış bir çalışmada ise CYP2C19 *1 ve *2 alel
frekansının SLE
hastaları ile
kontrol bireylerde
yaklaşık eşit oranda
bulunduğu gösterilmiştir. Aynı çalışmada CYP2C19 gen polimorfizmi ile SLE
arasında anlamlı bir ilişki olmadığı bildirilmiştir [362].
N-asetiltransferaz 2 enzimi (NAT2) ile SLE arasındaki ilişkinin
incelendiği bir çalışmada da NAT2 polimorfizminin SLE için risk faktörü
olmadığını
ve
frekans
sıklığının
kontrol
grubu
ile
benzer
olduğunu
belirtmişlerdir [363].
CYP2D6 gen polimorfizmi ile SLE arasındaki genetik yatkınlığın
araştırıldığı farklı çalışmalarda da anlamlı bir ilişki bulunamadığı belirtilmiştir
[364]. Ülkemizde yapılan bir çalışmada da CYP2D6 6A ve 6B alel frekans
dağılımının SLE hastaları ile kontrol grubunda benzer olduğu ayrıca CYP2D6
enzim aktivitesinin SLE’li hastalarda değişmediğini bildirmişlerdir [365].
SLE’li hastalarda P-gp aktivitesinin incelendiği bir çalışmada SLE’li
hastalarda lenfosit P-gp aktivitesinin kontrol grubuna göre yüksek olduğu
bildirilmiştir [366]. Farklı bir çalışmada da ABCB1 C3435T, G2677T/A ve
C1236T alel ve genotip frekanslarının SLE hastaları ile kontrol bireylerde
benzer olduğu bu nedenle de ABCB1 polimorfizminin SLE oluşumunda
etkisinin olmayabileceği bildirilmiştir [367].
59
Skleroderma
ve
ilaç
farmakokinetiğinden
sorumlu
enzim
polimorfizmleri arasındaki ilişki
Literatürde skleroderma ile ilaç metabolizmasından sorumlu enzimlerin
genetik polimorfizmi ve enzim aktivitelerinin değerlendirildiği çalışmalar
bulunmaktadır.
CYP2D6 polimorfizminin araştırıldığı bir çalışmada CYP2D6 *1 ve *4
varyant alel frekansının skleroderma hastalarında kontrol bireylere göre
yüksek olduğu ve bunun da hastalıkla ilişkili olabileceği bildirilmiştir [368]. Bu
bulguyu destekleyen başka bir çalışmada da
CYP2D6 *4 varyant aleli
taşıyan bireylerin skleroderma hastalığına daha yatkın olduklarını rapor
etmişlerdir [369].
Günümüzde pek çok otoimmün hastalığın etyopatogenezinde çeşitli
reaktif oksijen bileşiklerinin (ROS) etkili olabileceği bilinmektedir. Dokularda
artan ROS çeşitli hastalıklara neden olabilmektedir. May ve arkadaşlarının
yapmış oldukları bir çalışmada skleroderma hastalarında CYP2C19 enzim
aktivitesinin
azaldığını
azalması sonucu
göstermişlerdir.
ROS’un
CYP2C19
metabolizmasının
enzim
aktivitesinin
azaldığı için
skleroderma
oluşumunda etkili bir faktör olabileceği belirtilmiştir [370].
Romatoid artrit ve ilaç farmakokinetiğinden sorumlu enzim
polimorfizmleri arasındaki ilişki
Reaktif oksijen bileşikleri (ROS) ve otoimmün hastalıklar arasındaki
ilişkinin araştırıldığı çalışmalar bulunmaktadır. ROS’un özellikle eklemlerde
birikerek eklem hasarına neden olduğu ve bu durumun da romatoid artrit
gelişimine neden olabileceği yapılan çalışmalarda bildirilmektedir [371].
Ksenobiyotik metabolizma reaksiyonu sırasında sitokrom enzimleri
aracılığı ile ROS bileşiklerinin açığa çıkması, bu enzimlerin otoimmün
hastalıklar açısından önemini bir kez daha ortaya koymaktadır [372].
CYP1A1
tütün
kaynaklı
polisiklik
aromatik
hidrokarbonların
metabolizmasında rol alan bir enzimdir. Bu enzimin polisiklik aromatik
hidrokarbonların metabolizması sırasında reaktif metabolitlerin açığa çıkması
sonucunda
romatoid artrit gibi otoimmün hastalıkların oluşumunda rol
60
alabileceği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Yen ve arkadaşlarının yapmış
oldukları bir çalışmada Manganez superoksid dismutaz polimorfizminin RA’ya
yatkınlıkta etkili olmadığı fakat CYP1A1 6235C ve 4889G polimorfizmi
taşıyan
bireylerin
RA
oluşumuna
yatkın olabileceği
bildirilmiştir. Aynı
çalışmada CYP1A1 4889A frekansının romatoid artrit hastalarında daha
düşük gözlenmesi bu aleli taşıyan bireylerde koruyucu bir faktör olduğunu
düşündürmektedir [373].
Beyeler ve arkadaşları da CYP2D6 gen polimorfizmi ile romatoid artrit
arasındaki ilişkiyi incelemişlerdir. Bu çalışmada CYP2D6 alel ve genotip
frekanslarının kontrol grubu ile hastalarda benzer olduğunu bulmuşlardır.
Sonuçta bu enzimin romatoid artrit ve ankilozan spondilit ile ilişkisinin
olmadığını düşünmüşlerdir [374]. Romatoid artrit hastalarında P-gp aktivitesi
incelendiğinde RA’lı hastalarda lenfosit P-gp aktivitesinin kontrol grubuna
göre yüksek olduğu bildirilmiştir. Bu çalışmada 16 RA hastası ve 24 sağlıklı
gönüllüde alınan periferik kanın santrifüj edilmesi sonrasında P-gp substratı
olan daunorubisin ile inkübe edilmiş. Flow sitometri ile P-gp aktivitesine
bakıldığında hastaların lenfosit P-gp aktivitesinin arttığı bulunmuştur [375].
Ankilozan spondilit ve ilaç farmakokinetiğinden sorumlu enzim
polimorfizmleri arasındaki ilişki
CYP1A1 enzimi ile çeşitli otoimmün hastalıkların arasındaki ilişkiyi
inceleyen pek çok çalışma bulunmaktadır. Bu çalışmalardan bir tanesi de
Ankilozan Spondilit (AS) hastalarında araştırılan CYP1A1 enzimidir. Yen ve
arkadaşlarının yapmış oldukları çalışmada CYP1A1 ve Manganaz superoksid
dismutaz enziminin AS
ile ilişkisini araştırmışlardır. Bu çalışmada CYP1A1
4887A polimorfizmi olan bireylerin AS’ye karşı koruyucu bir faktör olduğu
Manganaz superoksid dismutaz gen polimorfizminin ise AS gelişiminde etkili
olmadığı belirtilmiştir [376].
CYP2D6 enzimi ile AS arasındaki ilişkinin incelendiği başka bir
çalışmada da CYP2D6 gen polimorfizmi olan bireylerde toksik bileşiklerin
artışına bağlı AS gözlenebileceğini belirtmişlerdir [377].
61
İlaçların ve ksenobiyotiklerin metabolizmasından sorumlu enzimlerin
genetik polimorfizmleri ile otoimmün hastalıkların arasındaki ilişkiyi gösteren
çalışma Tablo 13.’te özetlenmiştir.
Sonuç olarak P-gp ve CYP aktivite/polimorfizmleri ile BH arasında
ilişkiyi düşündürecek bazı sonuçlar bulunmaktadır. Fakat P-gp polimorfizmi
ve CYP2C9 enzim aktivite ve polimorfizmi ile BH arasındaki ilişkiyi araştıran
prospektif
bir
Hastalarında
lansoprazol
çalışma
CYP2C9
ile
araştırılacaktır.
bulunmamaktadır.
ve
öngörülecek
CYP2C19
ve
Bu
aktiviteleri
genler
çalışmamızda
sırasıyla
üzerindeki
belirli
Behçet
losartan ve
mutasyonlar
62
Tablo 13. Otoimmün hastalıklar ve ilaç metabolize eden enzim polimorfizmi arasındaki ilişkiyi inceleyen çalışmalar
Otoimmün hastalık
İlişkili enzim
N
Sistemik Lupus
Eritematozus
CYP2E1
Hasta: 876
Kontrol: 680
Sistemik Lupus
Eritematozus
GSTT1, GSTM1 ve
CYP1A1
Hasta: 298
Kontrol: 284
Sistemik Lupus
Eritematozus
TNF-RII (TNF reseptör
II), CYP1A1 ve GSTM1
(Glutatyon S-transferaz)
Hasta: 152
Kontrol: 427
Sistemik Lupus
Eritematozus
CYP1A1 ve GSTM1
Hasta: 151
Kontrol: 421
Sistemik Lupus
Eritematozus
CYP2C19
Hasta: 37
Kontrol: 161
Sistemik Lupus
Eritematozus
CYP2D6
Hasta: 39
Kontrol: 159
Sistemik Lupus
Eritematozus
ABCB1 C3435T,
G2677T/A ve C1236T
Hasta: 137
Kontrol: 143
Sistemik Lupus
Eritematozus
N-asetiltransferaz 2
enzimi (NAT2)
Hasta: 63
Kontrol: 100
Sonuç
CYP2E1 genetik polimorfizmi olan
bireylerde SLE hastalığına yatkınlık
anlamlı derecede yüksek olduğu
gözlenmiştir.
GSTM1 polimorfizmi olan bireylerin SLE
ouşumuna daha yatkın olduğu
bildirilmiştir.
CYP1A1 ve TNF-RII (TNF reseptör II)
polimorfizmi SLE’ye yatkınlığı arttırdığı
bildirilmiştir.
Sigara içen bireylerde CYP1A1 gen
polimorfizminin SLE’ye yatkınlığı artırdığı
bildirilmiştir.
CYP2C19 gen polimorfizminin SLE’ye
yatkınlıkta etkili olmadığı bildirilmiştir.
CYP2D6 gen polimorfizminin SLE’ye
yatkınlıkta etkili olmadığı ayrıca enzim
aktivitesinin değişmediği bildirilmiştir.
ABCB1 gen polimorfizm frekansının
kontroller ile hastalar arasında farklı
olmadığı bildirilmiştir.
NAT2 enzim polimorfizminin SLE için risk
faktörü olmadığını ve frekans sıklığının
kontrol grubu ile benzer olduğunu
Ref
[361]
[357]
[358]
[359]
[362]
[365]
[367]
[363]
63
Otoimmün hastalık
İlişkili enzim
N
Sonuç
CYP1A1 4887A varyant aleli taşıyan
bireylerin SLE’ye yatkınlığı daha fazla
olduğu ve polimorfizminin kontrol
bireylere göre fazla olduğu gösterilmiştir.
Ayrıca CYP1A1 4887C/A ve Mn SOD
1183T/T varyant alellerin birlikte olması
SLE’ye yatkınlığı daha da artırdığı
belirtilmiştir.
SLE’li hastalarda lenfosit P-gp
aktivitesinin kontrol grubuna göre yüksek
olduğu bildirilmiştir.
Ref
Sistemik Lupus
Eritematozus
Manganaz superoksid
dismutaz ve CYP1A1
Hasta: 90
Kontrol: 94
Sistemik Lupus
Eritematozus
ABCB1
Hasta: 30
Kontrol: 20
Skleroderma
CYP2E1 ve CYP2C19
Hasta: 71
Kontrol: 106
Skleroderma
CYP2D6, CYP2C19
Hasta: 84
Kontrol: 108
Skleroderma
CYP2D6
Hasta: 43
Kontrol: 129
CYP2D6 *1 ve *4 varyant alellerini taşıyan
bireylerin skleroderma’ya yatkınlıkta etkili
olduğu rapor edilmiştir.
[368]
Skleroderma
CYP2D6
Hasta: 77
Kontrol: 129
CYP2D6 *4 varyant alelini taşıyan
bireylerin skleroderma’ya yatkınlıkta etkili
olduğu bildirilmiştir.
[369]
[360]
[366]
CYP2E1*3 aleli taşıyan bireylerde
skleroderma’ya yatkınlık daha fazla olduğu [378]
bildirilmiştir.
CYP2D6 gen polimorfizminin
skleroderma’ya yatkınlıkta etkili olmadığı
[370]
ayrıca hasta bireylerde CYP2C19 enzim
aktivitesinin azaldığı bildirilmiştir.
64
Otoimmün hastalık
İlişkili enzim
N
Sonuç
Ref
CYP2D6B varyant alelini taşıyan bireylerin
AS’ye yatkınlıkta etkili olduğu fakat RA’ya [374]
yatkınlıkta etkili olmadığı ifade edilmiştir.
CYP1A2 gen polimorfizmi olan bireylerde
ROS üretimine bağlı olarak RA’ya
[379]
yatkınlıkta etkili olduğu bildirilmiştir.
Manganaz superoksid dismutaz
polimorfizminin RA’ya yatkınlıkta etkili
olmadığı fakat CYP1A1 4887A polimorfizmi [373]
olan bireylerin RA oluşumunda koruyucu
bir faktör olabileceği bildirilmiştir.
Romatoid artrit,
Ankilozan spondilit
CYP2D6
R.A: 53
A.S: 54
Kontrol: 662
Romatoid artrit
CYP1A2
Hasta: 1321
Kontrol: 1037
Romatoid artrit
Manganaz superoksid
dismutaz ve CYP1A1
Hasta: 112
Kontrol: 96
Romatoid artrit
CYP2D6
Hasta: 53
Kontrol: 73
CYP2D6 gen polimorfizminin RA için risk
faktörü olmadığını ve frekans sıklığının
kontrol grubu ile benzer olduğunu
belirtmişlerdir.
[380]
Romatoid artrit
ABCB1
Hasta: 16
Kontrol: 24
RA’lı hastalarda P-gp aktivitesinin kontrol
grubuna göre yüksek olduğu bildirilmiştir.
[375]
Ankilozan spondilit
CYP2D6
Hasta: 617
Kontrol: 402
Ankilozan spondilit
Manganaz superoksid
dismutaz ve CYP1A1
Hasta: 70
Kontrol: 93
CYP2D6 gen polimorfizmi olan bireylerin
[377]
AS’a daha yatkın olduğunu belirtmişlerdir.
CYP1A1 4887A polimorfizmi olan
bireylerin AS’ye karşı koruyucu bir faktör
olduğu belirtilmiştir. Manganaz superoksid [376]
dismutaz gen polimorfizminin ise etkili
olmadığı belirtilmiştir.
65
Otoimmün hastalık
İlişkili enzim
N
Sonuç
Ref
CYP1A1 4887A ve 4889G varyant alelleri
taşıyan
bireylerin
psoriatik artrit [381]
oluşumuna yatkın oldukları belirtilmiştir.
CYP2C19*2 alel frekansının BH’de yüksek
[17]
olduğu çalışmada ifade edilmiştir.
CYP1A1
Hasta: 52
Kontrol: 90
CYP2C9 ve CYP2C19
Hasta: 62
Kontrol: 107
Behçet Hastalığı
ABCB1 C3435T
Hasta:97
Kontrol: 47
Behçet Hastalığı
ABCB1 C3435T,
G2677T/A ve C1236T
Hasta: 104
Kontrol: 130
Behçet Hastalığı
CYP1A1 ve Manganaz
superoksid dismutaz
Hasta: 51
Kontrol: 91
Behçet Hastalığı
N-asetiltransferaz 2
enzimi (NAT2)
Hasta: 85
Kontrol: 303
N-asetil tranferaz 2 (NAT2) polimorfizmi ile
BH gelişme riski arasında bir ilişki
gösterilmediği bildirilmiştir.
[15]
Behçet Hastalığı
N-asetiltransferaz 2
enzimi (NAT2)
Hasta: 40
Kontrol: 84
NAT2*5A ve NAT2*6A genetik
polimorfizminin BH etiyolojisinde rol
alabileceği belirtilmiştir.
[383]
Psoriatik artrit
Behçet Hastalığı
BH ile sağlıklı gönüllüler arasında ABCB1
C3435T polimorfizm frekansının farklı
[382]
olmadığı gözlenmiştir.
BH ile sağlıklı gönüllüler arasında ABCB1
C3435T G2677T/A ve C1236T polimorfizm
[19]
frekansının farklı olmadığı gözlenmiştir.
CYP1A1 4887A ve 4889G polimorfizmi olan
bireylerin BH oluşumunda risk faktörü
[16]
olabileceği belirtilmiştir.
66
2.5. Hipotez
Behçet hastalarında CYP2C9 / CYP2C19 enzim aktivitesi sağlıklı
popülasyondan farklıdır.
CYP2C9, CYP2C19 ve MDR gen polimorfizmleri ile BH’ye yatkınlık
arasında ilişki vardır.
2.6. Amaç
Bu
çalışmanın
amacı
CYP2C19*3 ve CYP2C19*17
CYP2C9*2,
CYP2C9*3,
CYP2C19*2,
polimorfizmleri ile CYP2C9 ve 2C19 enzim
aktivitelerinin Behçet hastaları ile sağlıklı bireyler arasındaki farklılığını
incelemektir. Ayrıca Behçet hastaları ve sağlıklı gönüllülerde MDR1 C3435
ve G2677T/A genetik polimorfizm frekansları karşılaştırılacaktır.
67
3. MATERYAL VE METOTLAR:
Bu çalışma Hacettepe Üniversitesi Tıbbi Farmakoloji Anabilim Dalı ve
İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji Ünitesi tarafından planlanmıştır.
Çalışmaya dahil etme kriterlerini sağlayan ve Romatoloji Bölümü’nde
takip edilmekte olan Uluslararası Çalışma Grubu’nun Behçet Hastalığı
sınıflandırma kriterlerini karşılayan 59 Behçet hastası, herhangi bir sağlık
problemi ve BH ile ilgili herhangi bir bulgu veya öyküsü olmayan 27 sağlıklı
gönüllü bu çalışmaya ve dahil edilmiştir. Hastalar ve sağlıklı gönüllüler
çalışma
hakkında
edilmişlerdir.
ayrıntılı bir şekilde bilgilendirilerek çalışmaya davet
Çalışmaya
katılmayı
kabul
eden
hastaların
ve
sağlıklı
gönüllülerin tüm bilgileri (yaş, cinsiyet, boy, ağırlık, vücut kitle indeksi gibi
demografik özellikleri, tanıları, tedavi planları) ve çalışma sonucunda elde
edilen veriler her hasta ve sağlıklı gönüllü için hazırlanan bilgi formlarına
kaydedildi. Ayrıca hastaların klinik öyküleri sorgulandı. Bu kişilere hasta yaşı,
hastalığın başlangıç yaşı, aile öyküsü, klinik tutulum tipi (mukokütan veya
sistemik tutulum) ve tesbit edilen klinik özellikler (oral aft, genital ülser, deri
tutulumu, ekstragenital ülser, artrit, vasküler tutulum, göz tutulumu, nörolojik
tutulum, epididimit) kaydedildi. Çalışmaya katılmayı kabul eden hastalara ve
sağlıklı bireylere aydınlatılmış onam formu imzalatıldı.
Çalışma için gerekli etik kurul izni Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi
Girişimsel
olmayan
Klinik
Araştırmalar
Etik
Kurulu’ndan
alınmıştır
(12.05.2011 tarihli ve TBK11/14-15 sayılı izin). Bu araştırma Hacettepe
Üniversitesi
Bilimsel
Araştırmalar
Birimi
tarafından
desteklenmiştir
(09.D06.101.005).
Bu çalışmaya hastaların ve sağlıklı kontrollerin dahil edilme kriterleri
şunlardır;
Hasta grup:
• Uluslararası Behçet Hastalığı Çalışma grubunun önerdiği kriterleri sağlıyor
olmak (Bu kriterlere göre 12 aylık süre içerisinde en az 3 kez tekrar eden oral
68
aftlara ilaveten, tekrarlayan genital ülser, göz lezyonu, cilt lezyonu, paterji
testi pozitifligi gibi kriterlerden en az ikisinin olması gerekir)
• 18-65 yaş arası hastalar
• Tedavi alan ve almayan hastalar
• Romatoloji Bilim Dalı polikliniğine müraacat eden hastalar
• Gebelik ya da şüphesi olmamak
Sağlıklı Grup:
• 18-65 yaş arası olan sağlıklı gönüllüler
• Bilinen bir genetik hastalığı olmayan gönüllüler
• Otoimmmün hastalığı (Diabetes Mellitus, Romatoid Artrit, Ailesel Akdeniz
Ateşi (FMF) ) olmayan sağlıklı gönüllüler
• Gebelik ya da şüphesi olmamak
Araştırmaya almama kriterleri:
• Losartan, lansoprazol veya etken maddesine alerjisi olmak
• Uzun süre losartan ya da lansoprazol tedavisi almış ve alıyor olmak
• Bilinen başka bir sistemik hastalık olması
• Pediatrik olgular
• Geriatrik olgular
Çalışma Grubu
Çalışmaya katılan toplam 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı gönüllüye
CYP2C9, CYP2C19 ve MDR1 genotiplemesi yapılmıştır. Çalışmaya katılan
tüm bireylere losartan ile CYP2C9 ve lansoprazol ile CYP2C19 fenotiplemesi
yapılmıştır.
3.1. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR1 Genetik Analizi
3.1.1. Genotipleme İçin Kullanılan Malzemeler ve Cihazlar
DNA izolasyonu yapmak için hastalardan 10 ml venöz kan alındıktan
sonra EDTA’lı tüplere konuldu ve DNA izolasyonu yapılıncaya kadar -20˚C’de
saklandı. Hastalardan alınan kan örneklerinden DNA izolasyonu QIAmp DNA
69
Mini
Kit
(Qiagen,
gerçekleştirildi.
DNA
Hilden,
Germany)
izolasyonundan
ekstraksiyon
sonra
yapılan
kiti
kullanılarak
polimeraz
zincir
reaksiyonunda (PCR) kullanılan deoksiribonükleotit karışımı (dATP, dGTP,
dCTP ve dTTP), Taq polimeraz (5 U/μl) New England Biolabs GmbH
(Frankfurt, Almanya)’dan alındı. Kullanılan bütün primerler ise Alpha DNA
(Montreal, Kanada)’dan temin edildi. RFLP (Restriction fragment length
polymorphism) sırasında kulanılan enzimlerden AvaII ve NsiI enzimleri New
England Biolabs GmbH (Frankfurt, Almanya)’dan SmaI, BamHI, Mnll, Mbol,
BanI ve BsrI enzimleri Fermentas (Burlington, Kanada) firmasından temin
edildi. Yapılan tüm PCR işlemleri laminar akımlı kabin içinde gerçekleştirildi.
Amplifikasyon işlemi ‘’thermal cycler’’ cihazı (Thermo Electron şirketi, ABD)
kullanılarak yapıldı. PCR ve RFLP ürünlerinin fotoğraf kaydı ve analizi için
Kodak Gel Logic Imaging System (New York, ABD) cihazı kullanıldı.
3.1.2. Kan ve idrar örneklerinin toplanması ve DNA izolasyonu
Hacettepe Üniversitesi Romatoloji polikliniğinde takip edilen hastalar
ve çalışmaya dahil edilen sağlıklı bireylere 50 mg losartan ve 30 mg
lansoprazol verildi. Çalışmaya katılan bireyler gece yatmadan önce tüm
idrarını yaptıktan sonra 50 mg losartan aldı ve takip eden 8 saat boyunca
yapılan idrar verilen kaba toplandı. Toplanan idrar miktarları kaydedildikten
sonra 10 ml’lik kısmı losartan ve metaboliti düzeyleri HPLC yöntemi ile analiz
edilene kadar -20˚C’de saklandı.
Çalışmaya katılan bireyler idrar toplama işlemi bittikten sonra sabah
kahvaltısından yaklaşık 30 dakika önce aç karna 30 mg lansoprazol aldı.
Lansoprazolun yarılanma ömrü (t1/2≈ 1,5 – 2 saat) ve literatürdeki çalışmalar
göz önüne alınarak ilk dozdan sonraki 3. saatte venöz kan örneği (toplam
ortalama 5-6 ml) alındı. Kan örnekleri genotipleme için EDTA’lı (Etilendiamin
tetraasetat) tüplere
fenotipleme için biyokimya analiz tüplerine yeterli
miktarlarda alındı. Biyokimya analiz tüplerine alınan kan örnekleri 5000
devirde 5 dk santrifüj edildikten sonra plazmaları alınarak ependorf tüpe
konuldu. Elde edilen plazma örnekleri lansoprazol ve metaboliti düzeyleri
HPLC yöntemi ile analiz edilene kadar -20˚C’de saklandı.
70
EDTA’lı tüp içine alınan kan örneklerinden DNA izolasyonu, QIAmp
DNA Mini Kit kullanılarak yapıldı. İzolasyon işleminde 0,2 ml tam kan örneği
proteinaz K ile 56˚C’de 10 dakika inkübe edilerek proteinlerden arındırıldı.
Daha sonra örnekler özel bir filtre bulunduran tüpler içinde çeşitli kimyasal
tampon çözeltileri eklenerek santrifüj işlemlerinden geçirildi. Elde edilen DNA
örnekleri, genotipleme yapılana kadar -20˚C’de saklandı.
3.1.3. CYP2C9*2 ve *3 polimorfizmleri için genotipleme yöntemi:
CYP2C9*2 ve *3 polimorfizmlerinin analizi Sullivan-Klose ve Nasu
tarafından tanımlanan ve geliştirilen metot modifiye edilerek yapılmıştır [310,
384]. Genetik polimorfizmlerin saptanması için polimeraz zincir reaksiyonu ve
enzim ile restriksiyon (PCR-RFLP) metodu kullanıldı [385]. Kullanılan primer
dizileri Tablo 14.’te belirtilmiştir. Liyofilize halde bulunan primerlere uygun
miktarlarda Tris-EDTA tampon çözeltisi eklenerek 100 μM’lık stok primer
çözeltileri hazırlandı. Bu çözeltilerden PCR işleminde kullanılmak üzere
distile su kullanılarak 10 μM’lık çalışma solüsyonları hazırlandı. Hazırlanan
tüm primer çözeltileri -20˚C’de saklandı.
CYP2C9*2 ve *3 için ilgilenilen nokta mutasyonunu içeren genomik
bölge toplam 25 μL hacminde 200 ng DNA, her bir deoksinükleotitten 0.25
mM, 2 mM MgSO4, her bir primerden 1.25 mcM ve 0.5 U Taq polimeraz
(New England Biolabs GmbH, Frankfurt, Almanya) içeren reaksiyon karışımı
hazırlandıktan sonra ‘thermal cycler’ cihazı kullanılarak PCR amplifikasyonu
yapıldı. Amplifikasyon şartları Tablo 14’de belirtilmiştir. PCR ürünlerinin
kesimi uygun restriksiyon enzimleri kullanılarak gerçekleştirildi. CYP2C9*2 ve
CYP2C9*3 için sırasıyla 5 U AvaII ve NsiI kesim enzimi kullanılarak 37˚C’de
yaklaşık 16 saat inkübe edildi. AvaII ve NsiI kesim enzimi yabanıl tip (wild tip)
örnekleri iki parçaya ayırırken polimorfizm taşıyan örnekler kesime dirençliydi
(Şekil 7).
3.1.4. CYP2C19*2 ve *3 polimorfizmleri için genotipleme yöntemi:
CYP2C19*2
ve
*3
polimorfizmlerinin
saptanması daha
önceki
çalışmalarımızda belirtildiği şekilde polimeraz zincir reaksiyonu ve enzim ile
restriksiyon (PCR-RFLP) metodu ile gerçekleştirildi [385]. Tek nükleotid
71
polimorfizmini içeren genomik bölgeler polimeraz zincir reaksiyonu (PCR) ile
çoğaltıldı. Kullanılan primer dizileri Tablo 14.’te belirtilmiştir.
Reaksiyon tüpündeki son hacimde (25 μL) PCR bileşenlerinin
miktarları
ve
konsantrasyonları
şöyledir:
100-200
ng
DNA,
dört
deoksinükleotitin her birinden 100 mM, 2 mM MgSO4, her bir primerden 0,5
mM ve 2,5 ünite (U) Taq polymerase (New England Biolabs GmbH,
Frankfurt, Almanya). PCR amplifikasyonu ‘thermal cycler’ cihazı kullanılarak
gerçekleştirildi. Amplifikasyon şartları Tablo 15.’te belirtilmiştir. Elde edilen
321 bp (CYP2C19*2 için) ve 271 bp (CYP2C19*3 için) PCR ürünlerinin
kesimi restriksiyon enzimleri ile yapılacak ve 37˚C’de gece boyu inkübe
edildi. *2 mutasyonu için SmaI ve *3 mutasyonu için BamHI restriksiyon
enzimleri kullanıldı. Kesim enzimleri PCR ürünlerini yabanıl tip örnekleri iki
parçaya ayırırken polimorfizm taşıyan örnekler ise kesime dirençliydi (Şekil
8).
3.1.5. CYP2C19*17 polimorfizmi için genotipleme yöntemi:
-3402C>T polimorfizmi için: CYP2C19*2 ve *3 polimorfizmlerinin
saptanmasında
kullanılan
yönteme
benzer
şekilde
polimeraz
zincir
reaksiyonu ve enzim ile restriksiyon (PCR-RFLP) metodu kullanıldı. Tek
nükleotid polimorfizmini içeren genomik bölge polimeraz zincir reaksiyonu
(PCR) ile çoğaltıldı. Kullanılan sens (forward primer) ve antisens (reverse
primer) primer dizileri Tablo 14.’te belirtilmiştir. Reaksiyon tüpündeki son
hacimde (25 μL) PCR bileşenlerinin miktarları ve konsantrasyonları şöyledir
(25 μL): 25 ng DNA, 100 μM deoksiribonükleotit karışımı, 2 mM MgCl, her bir
primerden 0,2 μM, 1X PCR tampon çözeltisi ve 0,625 ünite Taq polimeraz (5
U/μl). PCR ürününün kesilmesinde MnlI restriksiyon enzimi kullanıldı. Yabanıl
tip (Wild type) genotip (-3402C) 280 ve 224 baz çifti içeren ürünlere kesilirken
mutant genotip (-3402T) örnekler ise kesime dirençliydi (Şekil 8).
3.1.6. MDR1 C3435T ve G2677T/A Polimorfizmlerinin Saptanması
MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizminin saptanması polimeraz
zincir reaksiyonu ve
enzim ile
restriksiyon (PCR-RFLP) metodu ile
gerçekleştirildi [14]. Tek nükleotid polimorfizmini içeren genomik bölge PCR
72
ile çoğaltıldı. Kullanılan sens (forward primer) ve antisens (reverse primer)
primer dizileri Tablo 14.’te belirtilmiştir. Reaksiyon tüpündeki son hacimde (25
μL) PCR bileşenlerinin miktarları ve konsantrasyonları şöyledir: 100-200 ng
DNA, dört deoksinükleotitin her birinden 100 mM, 2 mM MgSO4, her bir
primerden 0,5 mM ve 2,5 ünite (U) Taq polymerase (New England Biolabs
GmbH, Frankfurt, Almanya). PCR amplifikasyonu ‘thermal cycler’ cihazı
kullanılarak gerçekleştirildi. Amplifikasyon şartları Tablo 15.’te belirtilmiştir.
Elde edilen 197 bç (MDR1 C3435T için), 220 bç (MDR1 G2677A için) ve 224
bç (MDR1 G2677T için) PCR ürünlerinin kesimi restriksiyon enzimleri ile
yapıldıktan sonra 37˚C’de gece boyu inkübe edildi. MDR1 C3435T için 5
ünite MboI, MDR1 G2677A için BsrI ve ve ve MDR1 G2677T için BanI
restriksiyon enzimleri kullanıldı. Kesim enzimleri PCR ürünlerini yabanıl tip
örnekleri iki parçaya ayırırken polimorfizm taşıyan örnekler ise kesime
dirençliydi (Şekil 9).
Çalışılan tüm polimorfizmler kesim sonrası elde
edilen ürünler
elektroforez ile etidyum bromür içeren %3’lük agaroz jelde yürütülerek ayrıldı.
Elektroforez sonrası jeller mor ötesi (UV) ışık altında incelenerek fotoğraf
kaydı gerçekleştirildi. PCR sonrası ürünler kontaminasyon ve ürün kalitesi
açısından %1’lik agaroz jel elektroforezinde değerlendirildi.
3.1.7. Agaroz Jel Hazırlanması
100 ml jel hazırlanması için 100 ml TBE (Tris baz, Borik asit ve EDTA)
solüsyonu içerisinde 1 g ya da 3 g (%1’lik ve %3’lük için) agaroz toz
mikrodalga fırın içerisinde kaynatıldıktan sonra çözünmesi sağlandı ve
donması için kuyucuk kalıplarının yerleştirildiği elektroforez tankına döküldü.
3.2. İlaç ve Metabolitlerinin Plazma ve İdrar Düzeylerinin Analizi
Losartan, lansoprazol ve metabolitlerinin konsantrasyonları yüksek
basınçlı sıvı kromatografi (high pressure liquid chromatography, HPLC)
yöntemi kullanılarak ölçüldü. Hastalara son idrarını yaptıktan hemen sonra
losartan oral olarak verildi ve 8 saatlik idrar toplanması istendi. İdrar miktarı
hesaplandıktan sonra 10 ml idrar kromatografi işlemine kadar -20oC’de
karanlıkta
saklandı.
Hastalara
lansoprazol uygulanmasının 3. saatinde
73
biyokimya analiz tüpleri içine alınan kan örnekleri santrifüj edilerek (5000
rpm, 5 dakika) plazmaları ayrıldı. Elde edilen plazmalar kromatografi işlemine
kadar -20oC’de karanlıkta saklandı.
3.2.1. Kromatografik Sistem
HPLC için ‘diode array ve multi wavelength’ dedektör, ‘quaternary’
pompa, termostatlı ‘autosampler’, kolon ısıtıcısı ve vakum degazörden oluşan
Agilent Technologies 1200 serisi (Agilent Technologies, Waldbron, Almanya)
yüksek basınçlı sıvı kromatografisi sistemi kullanıldı. Analiz Agilent Eclipse
XDB-C18 (5 mikrometre, 4,6x150 mm) kolonu kullanılarak gerçekleştirildi.
Verilerin analizi ‘ChemStation for LC Systems Release B.03.01.317’ (Agilent
Technologies, Waldbron, Almanya) yazılımı ile gerçekleştirildi.
3.2.2. Kullanılan Kimyasal Maddeler ve Çözeltiler
Losartan ve metabolitleri MSD (Merck Sharp Dohme) firmasından,
lansoprazol ve metabolitleri (5-hidroksi lansoprazol) Takeda Pharmaceutiacal
Company Limited
(Osaka, Japonya) ve İç standart olarak kullanılan
pantoprazol AstraZeneca
(Londra, İngiltere) firmalarından temin edildi.
HPLC sisteminde kullanılan metanol (Merck, Darmstadt, Almanya) ve
asetonitril (J.T.Baker Inc., Philipsburg, NJ, ABD) HPLC analizine uygun
standartlardaydı (Darmstadt, Almanya). Dietileter (Panreac, Barcelona,
İspanya)
ve
diklorometan
(Merck,
Darmstadt,
Almanya)
plazma
ekstraksiyonu sırasında kullanıldı. NaH2PO4 ve H3PO4 Merck firmasından
temin edildi. NaH2PO4 kullanılarak fosfat tamponu (15 mM, pH= 2,8)
hazırlandı. Mobil faz olarak fosfat tamponu-asetonitril karışımı losartan ve
metaboliti için % 66:34, lansoprazol ve metaboliti için
%65:35 olarak
kullanıldı. HPLC sisteminde ve tüm çözeltilerde iki kez distile edilmiş
deiyonize su kullanıldı (Simplicity 185 Water System, Millipore Corp.,
Bedford, MA, ABD).
3.2.3. Kromatografi şartları
Losartan ve metaboliti (E-3174), lansoprazol, 5-hidroksi lansoprazol ve
pantoprazol için stok çözeltiler 1 mg/ml olacak şekilde metanol içinde
74
hazırlandı ve -20oC’de saklandı. Losartan ve metaboliti için 5 µg/ml,
lansoprazol ve 5-hidroksi lansoprazol için 10 µg/ml ve pantoprazol için 50
µg/ml’lik çalışma çözeltileri stok çözeltiler distile su ile dilüe edilerek
hazırlandı ve -20oC’de saklandı. Standart eğriler losartan ve metaboliti için
MF içinde 100, 250, 500, 1000, 2500 ve 5000 ng/ml konsantrasyonlarında
olacak şekilde, lansoprazol ve metaboliti için ise ilaç kullanmayan sağlıklı
gönüllülerden elde edilen boş plazmalar içinde 100, 200, 500, 1000, 5000 ve
10000 ng/ml konsantrasyonlarında olacak şekilde hazırlanması ve analiziyle
elde edildi. Gün içi farklılık ise boş plazmada lansoprazol ve metabolitlerinin
100 ve 500 ng/ml konsantrasyonunda olacak şekilde hazırlanmış 9’ar örneğin
aynı gün içinde analiz edilmesiyle hesaplandı. HPLC işlemi 1,2 ml/dak akış
hızında ve 40oC kolon sıcaklığında gerçekleştirildi. Her viyalden sisteme 40
µl enjeksiyon yapıldı ve toplam işlem süresi losartan ve metaboliti için 25
lansoprazol ve metaboliti için ise 15 dakika olarak belirlendi. Losartan ve
metabolitine ait pikler UV dedektör ile 245, 250, 254, 260 ve 265,
lansoprazol ve metabolitleri ile iç standart olan pantoprazole ait pikler ise
280, 285, 290, 303 ve 310 nm dalga boylarında kaydedildi. Losartan ve
metaboliti
için
konsantrasyon
yüksekliği,
lansoprazol
ve
hesaplanmasında
5-hidroksi
245
lansoprazolun
nm’deki
piklerin
konsantrasyonunun
hesaplanmasında ise 290 nm’deki piklerin yüksekliği kullanıldı.
3.2.4. Lanspoprazol ve Metabolitinin Ekstraksiyon İşlemi
-20oC’de saklanan plazma örnekleri oda sıcaklığında çözüldü. 500 µl
plazmaya iç standart olarak 50 µl pantoprazol (50 µg/ml) eklendi. Örnekler 10
saniye boyunca vorteks karıştırıcı ile karıştırıldı ve çeker ocak içinde
ekstraksiyon çözücüsü olarak 5 ml dietileter-diklorometan karışımı (70:30,
v/v) eklendi. Daha sonra 10 dakika yatay düzlemde sallandı. Takiben tüpler
4oC’de 5000 x g’de 5 dakika süreyle santrifüj edildi. Santrifüjün ardından
çöken plazma içeriğinin üzerindeki organik faz ependorf tüplerine aktarılıp
rotasyonel vakum konsantratör (Christ RVC 2-18, Osterode, Almanya) ve
vakum
pompası
kullanılarak
o
(Vacuubrand
45 C’de
20
MZ
2C+AK+EK,
Wertheim,
Almanya)
dakikada buharlaştırıldı. Buharlaştırma sonrası
75
ependorf tüplerine 200 µl mobil faz eklenerek vorteks karıştırıcı ile karıştırıldı.
Elde edilen çözelti HPLC viyallerine aktarıldı ve sisteme 40 µl enjekte edildi.
3.3. İstatistiksel Analiz
CYP2C9,
2C19
ve
MDR
alel
ve
genotip
frekanslarının
karşılaştırılmasında Fisher'in kesin ki-kare testi kullanıldı. Behçet hasta ve
sağlıklı gönüllü grupları arasındaki ikili plazma, idrar ilaç düzeyleri ve
metabolik oranların karşılaştırılması Mann-Whitney U testi ile yapıldı. Genetik
alt gruplarda ise plazma, idrar ilaç düzeyleri ve metabolik oranların
karşılaştırılması Kruskal-Wallis testi ile incelendi. p değerinin 0,05’ten küçük
olması anlamlı olarak kabul edildi. Veriler ortalama ± ortalama standart hata
şeklinde ifade edildi. İstatistiksel analiz için ‘GraphPad Prism Version 6.01 for
Windows’ (San Diego, California, ABD) biyoistatistik programı kullanıldı.
131bç
691bç
CT
CC
110bç
527bç
164bç
Şekil 7. CYP2C9 polimorfizmlerinin RFLP analizi. bç: baz çifti.
76
Şekil 8. CYP2C19 polimorfizmlerinin RFLP analizi
77
Şekil 9. MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizmlerinin RFLP
analizi. P: Pürin bazları (Adenin/Guanin), X: Guanin/Timin bazı
78
Tablo 14. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR genindeki tek nokta mutasyonların analizi için PCR ve RFLP metodunda kullanılan kesim
enzimleri ve primerler
Polimorfizm
Yeri
Primerler
Kesim
enzimi
Kesim ürünü
CYP2C9 *2
Ekzon 3
5’-ACA AAT ACA ATG AAA ATA TCA TG-3’
5’-CTA ACA ACC AGA CTC ATA ATG-3’
AvaII
yt: 527/164 bç
mut: 691 bç
CYP2C9*3
Ekzon 7
5’-TGC ACG AGG TCC AGA GAT GC-3’
5’-ACA AAC TTA CCT TGG GAA TGA GA-3’
NsiI
yt: 84/21 bç
mut: 105 bç
CYP2C19*2
Ekzon 5
5’-CAGAGCTTGGCATATTGTATC-3’
5’-GTAAACACACAACTAGTCAATG-3’
SmaI
yt: 109/212 bç
mut: 321 bç
Ekzon 4
5’-AAATTGTTTCCAATCATTTAGCT-3’
5’-ACTTCAGGGCTTGGTCAATA-3’
BamHI
yt: 175/96 bç
mut: 271 bç
CYP2C19*17
-3402C>T
Promoter
5′-AATAAAGATGACCTTGATCTGG-3′
5′-GTCTCCTGAAGTGTCTGTAC-3′
MnlI
yt: 280/224 bç
mut: 504 bç
MDR1 C3435T
Ekzon 26
5´-TGTTTTCAGCTGCTTGATGG-3´
5´-AAGGCATGTATGTTGGCCTC-3´
MboI
yt: 158/39 bç
mut: 197 bç
MDR1 G2677A
Ekzon 21
5´-TGC AGG CTA TAG GTT CCA GG -3´
5´-GTT TGA CTC ACC TTC CCA G-3´
BsrI
yt: 204/16 bç
mut: 220 bç
MDR1 G2677T
Ekzon 21
5´-TGC AGG CTA TAG GTT CCA GG -3´
5´-TTT AGT TTG ACT CAC CTT CCC G -3´
BanI
yt: 198/26 bç
mut: 224 bç
CYP2C19*3
79
Tablo 15. CYP2C9, CYP2C19 ve MDR genindeki tek nokta mutasyonların analizi için kullanılan PCR koşulları
PCR
CYP2C9 *2 ve *3
CYP2C19*2 ve *3
CYP2C19*17 -3402C>T
M DR1
C3435T,
G2677T/A
BAŞLANGIÇ
DENATÜRASYON
94oC 5 dk
94oC 5 dk
94oC 1 dk
94oC 2 dk
DENATÜRASYON
‘denaturation’
BAĞLANMA
‘annealing’
94oC 60 sn
94oC 20 sn
94oC 30 sn
94oC 30 sn
60oC 90 sn
55oC 30 sn
52oC 30 sn
60oC 30 sn
UZAMA ‘extension’
72oC 30 sn
72oC 20 sn
72oC 30 sn
72oC 30 sn
SON
UZAMA
extension’
DÖNGÜ SAYISI
72oC 7 dk
72oC 5 dk
72oC 7 dk
72oC 7 dk
35 döngü
37 döngü
35 döngü
35 döngü
‘final
80
4. BULGULAR
Çalışmaya alınan toplam 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı kontrol
grubuna ait demografik veriler Tablo 16.’da özetlenmiştir. Behçet hastalarının
31’i erkek (%52), 28’i kadındı (%48). Hastaların yaş ortalamaları (±SEM) 41,5
± 1,5 (20-73) yıl ve ortalama hastalık süreleri 10,9 ± 1,2 (1-43) yıl idi. Sağlıklı
kontrol grubunda ise 3 kadın (%11) ve 24 (%89) erkek vardı ve ortalama
yaşları 32,7 ± 1,3 (26-47) yıl idi.
Tablo 16. Çalışmaya katılan bireylerin demografik özellikleri. Değerler
cinsiyet için sayı ve yüzde olarak diğer parametreler için ortalama ± SEM ve
minimum-maksimum olarak ifade edilmiştir
Behçet Hastası
Sayı
Sağlıklı kontrol
59
27
28 / 31 (%48 / %52)
3 / 24 (%11 / %89)
41,5 ± 1,5 (20-73)
32,7 ± 1,3 (26-47)
10,9 ± 1,2 (1-43)
-
Boy (m)
1,67 ± 0,01
1,73 ± 0,01
Vücut ağırlığı (kg)
73,0 ± 1,6
73,5 ± 2,1
Vücut kitle indeksi (kg/m2)
26,2 ± 0,5
24,5 ± 0,5
Cinsiyet (K/E)
Yaş (yıl)
Ortalama hastalık süresi (yıl)
4.1. Hastalara ait klinik bulgular
Çalışmaya
alınan
hastalar
değerlendirildi. (Şekil 10). Buna
organ/sistem
tutulumlarına
göre
göre hastaların tamamında oral aft
gözlenirken, 44 kişide genital ülser, 20 kişide deri bulgusu, 18 kişide eklem
tutulması, 20 kişide üveit, 7 kişide gastrointestinal sistem tutulumu, 6 kişide
damar tutulumu ve 3 kişide
SSS tutulumu vardı. Hastalara ait klinik
bulguların görülme sıklıkları Şekil 10.’da gösterilmiştir.
Hasta yüzdesi
81
100
90
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Şekil 10. Çalışmaya katılan hastalara ait klinik bulgu ve semptomlar
Ayrıca çalışmaya katılan hastalardan BH dışında başka eşlik eden bir
hastalığı olmayan hasta sayısı 43 olarak belirlendi. BH dışında 8 hastada
hipertansiyon, 3’er hastada osteoporoz ve hipotiroidi, 2 hastada Ankilozan
Spondilit ve astım, 1’er hastada ise epilepsi ve glokom olduğu belirlendi.
BH’ye ek olarak tespit edilen hastalıkların dağılımı Şekil 11.’de verilmiştir.
Hasta yüzdesi
82
80
70
60
50
40
30
20
10
0
Şekil 11. Behçet Hastalarında eşlik eden diğer hastalıklar
Çalışmaya
alınan
hastaların
kullanmış oldukları ilaçlar belirlendi.
çalışmaya
katıldıkları
döneme
ait
BH tedavisi için 59 hastanın 56’sı
kolşisin tedavisi alırken sadece 3 hasta tedavide kolşisin kullanmadıkları
belirlendi. Kolşisin tedavisine ilave olarak 38 hasta Benzatin Penisilin G
tedavisi alırken 19 hasta interferon alfa tedavisi ayrıca 18 hasta mide
koruyucu
amaçlı
olarak
proton
pompa
inhibitörleri
(lansoprazol
12,
pantoprazol ve omeprazol 3 hastada) kullandıkları gözlendi. Ayrıca hastaların
çalışmaya katıldıkları dönemde kullandıkları diğer ilaçlar ve oranları Tablo
17.’de özetlenmiştir. Diğerleri katagorisinde olan ilaçların her birisi bir
hastada kullanılmıştır (budesonid, kalsiyum dobesilat, atorvastatin, trimebutin
maleat, trimetazidin, diklofenak sodyum, telmisartan, ramipril, kortizon,
amlodipin, metilprednizolon, esomeprazol, karvedilol, olmesartan, amitriptilin,
tolterodin-l-tartarat, verapamil hcl + trandolapril, karbamazepin, klopidogrel,
diosmin + hesperidin)
83
Tablo 17. Hastaların çalışmaya katıldıkları dönemde kullandıkları ilaçlar.
Kullanılan ilaç
Sayı
%
Kullanılan ilaç
Sayı
%
Kolşisin
56
94,9
Levotiroksin
3
5,1
Benzatin Penisilin G
38
64,4
Prednizolon
3
5,1
Coraspin veya aspirin 27
45,8
Omeprazol
3
5,1
İnterferon alfa
19
32,2
Pantoprazol
3
5,1
Lansoprazol
12
20,3
Metoprolol
2
3,4
Varfarin sodyum
8
13,6
Metotreksat
2
3,4
Alendronat sodyum
7
11,9
Nebivolol
2
3,4
Salazoprin
6
10,2
Kandesartan
2
3,4
Metilprednizolon
2
3,4
Diğerleri
20
33,9
4.2. Genotip ve alel analizlerinden elde edilen sonuçlar
Çalışmaya alınan 59 Behçet hastasına CYP2C9 *2 ve *3, CYP2C19
*2, *3 ve *17 ayrıca MDR (C4535T, G2677T/A) genotiplemesi yapıldı. Teknik
sebeplerle 4 BH’de ve 27 sağlıklı gönüllüde CYP2C9 *2 ve *3 genotiplemesi
yapılamadı.
Bu
nedenle
daha
önceden
fenotip
ve
genotip
analizi
gerçekleştirilen 86 historik kontrolün bilgileri bu çalışmada değerlendirildi.
Ayrıca 27 sağlıklı gönüllüde CYP2C19 *2, *3, *17 ve MDR (C4535T,
G2677T/A) genotiplemesi yapıldı.
4.2.1. CYP2C9 genetik polimorfizmlerinin analizi
Bu çalışmada hastaların ve historik kontrollerin CYP2C9 *2 ve *3 alel
ve genotip frekansları belirlendi. Genotipleme sonucunda CYP2C9*1 alel
frekansı hastalarda %78,8 ve sağlıklı gönüllülerde %80,8 olarak belirlenirken
enzim aktivitesinin azaldığı CYP2C9*2 alel frekansı hastalarda ve sağlıklı
gönüllülerde sırasıyla %12,5 ve %10,5 olarak bulundu. Çalışmaya katılan
hastalar ile sağlıklı gönüllülerde CYP2C9*3 alel frekansı %8,7 olarak
gözlendi.
CYP2C9
genetik
analizi
sonucu
hastalarda
dört
sağlıklı
gönüllülerde altı farklı genotip belirlendi. Alel ve genotip frekansları HardyWeinberg eşitliğine uygunluğu açısından ki-kare testi ile değerlendirildi ve
84
alel ve genotip frekanslarının hastalar ile sağlıklı gönüllülerde benzer olduğu
görüldü (Tablo 18).
Genotipler içerisinde
bireylerde
CYP2C9*1*1
genotipi
hastalar ve sağlıklı
sırasıyla %59,6 ve %67,4 olarak bulundu. CYP2C9*2*2 ve *3*3
genotipi hastalarda gözlenmezken sağlıklılarda sırasıyla %3,4 ve %1,2 olarak
saptandı. Çalışmaya katılan bireylerin CYP2C9 polimorfizminin alel, genotip
frekansları, %95 güvenlik aralığı (%95 GA) ve frekans karşılaştırılmasından
elde edilen p değeri Tablo 18.’de gösterilmiştir.
Tablo 18. CYP2C9 polimorfizminin alel ve genotip frekansları
P
CYP2C9
Behçet Hastaları
Historik Kontrol [385]
Alelleri
N (%)
%95 GA
N (%)
*1
82 (%78,8)
70 - 87,6
139 (%80,8) 74,2 - 87,3
0,69
*2
13 (%12,5)
0 - 30,4
18 (%10.5)
0 - 24,6
0,60
*3
9 (%8,7)
0 - 27
15 (%8,7)
0 - 22,9
0,98
Toplam
104 (%100)
değeri
%95 GA
172 (%100)
Genotipleri N (%)
%95 GA
N (%)
%95 GA
*1*1
31 (%59,6)
42,3 - 76,8
58 (%67,4)
55,3 - 79,5
0,35
*1*2
12 (%23,1)
0 - 46,9
11 (%12,8)
0 - 32,5
0,11
*1*3
8 (%15,4)
0 - 40,3
12 (%14)
0 - 33,5
0,81
*2*2
0
3 ( %3,4)
0 - 24,2
0,17
*2*3
1 (%1,9)
1 (%1,2)
0 - 22,1
0,71
*3*3
0
1 (%1,2)
0 - 22,1
0,43
Toplam
52 (%100)
86 (%100)
0 - 28,8
85
4.2.2. Behçet hastalarında organ/sistem tutulumuna göre CYP2C9
alel ve genotiplerinin dağılımı
Çalışmaya alınan hastaların genital ülser, göz, cilt, eklem, GİS,
vasküler ve SSS tutulmasına göre CYP2C9 alel ve genotip dağlımları Tablo
19 ve 20.’de özetlenmiştir.
Tablo 19. Organ tutulumuna göre CYP2C9 genotip dağılımı.
Organ/sistem
CYP2C9
tutulumu
genotipleri
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
N (% )
% 95 GA
*1*1
24 (%57,2)
37,3 - 76,9
*1*2
9 (%21,4)
0 - 48,2
*1*3
8 (%19)
0 - 46,2
*2*3
1 (%2,4)
0 - 32,2
*1*1
12 (%63,2)
35,8 - 90,4
*1*2
4 (%21,1)
0 - 61
*1*3
2 (10,5)
0 - 53
*2*3
1 (%5,2)
0 - 49
*1*1
9 (%50)
17,3 – 82,6
*1*2
5 (%27,8)
0 - 67
*1*3
4 (%22,2)
0 – 62,9
*1*1
5 (%31,3)
0 – 71,8
*1*2
6 (%37,5)
0 – 76,2
*1*3
5 (%31,2)
0 – 71,8
*1*1
6 (%85,7)
57,7 - 113
*1*3
1 (%14,3)
0 – 82,8
*1*1
6 (%85,7)
57,7 - 113
*1*3
1 (%14,3)
0 – 82,8
*1*1
1 (%33,3)
0 - 125
*1*2
2 (%66,7)
1 - 132
86
Tablo 20. Organ tutulumuna göre CYP2C9 alel dağılımı.
Organ/sistem
CYP2C9
tutulumu
alelleri
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
N (% )
% 95 GA
*1
65 (%77,4)
67,2 – 87,5
*2
10 (%11,9)
0 – 31,9
*3
9 (%10,7)
0 – 30,9
*1
30 (%78,9)
64,3 – 93,5
*2
5 (%13,2)
0 – 42,7
*3
3 (%7,9)
0 – 38,4
*1
27 (%75)
58,6 – 91,3
*2
5 (%13,9)
0 – 44,2
*3
4 (%11,1)
0 – 41,9
*1
21 (%65,6)
45,3 – 85,9
*2
6 (%18,8)
0 – 49,9
*3
5 (%15,6)
0 – 47,4
*1
13 (%92,8)
78,8 – 106
*3
1 (%7,2)
0 – 57,6
*1
13 (%92,8)
78,8 – 106
*3
1 (%7,2)
0 – 57,6
*1
3 (%60)
4,5 – 115
*2
2 (%40)
0 - 107
4.2.3. CYP2C19 genetik polimorfizmlerinin analizi
Bu çalışmada hastaların ve sağlıklı kontrollerin CYP2C19 *2, *3 ve *17
alel ve genotip frekansları belirlendi. Genotipleme sonucunda CYP2C19*1
alel frekansı hastalarda ve sağlıklı gönüllülerde
sırasıyla %73,7 ve %57,4
olarak belirlenirken istatistiksel olarak hastalarda *1 alel frekansının sağlıklı
gönüllülerden
yüksek
olduğu
bulundu
(p=0,03).
Ayrıca
hastalarda
CYP2C19*17 alel frekansı sağlıklı gönüllülere göre daha düşük olduğu
87
belirlendi (p=0,01). Sıklık olarak belirlenen diğer alel frekansları, %95
güvenlik aralığı ve p değeri Tablo 21.’de gösterilmiştir. CYP2C19 genetik
analizi sonucu hastalarda ve sağlıklı gönüllülerde altı farklı genotip belirlendi.
Alel ve genotip frekansları Hardy-Weinberg eşitliğine uygunluğu açısından kikare testi ile değerlendirildi ve alel (*2 ve *3) ve genotip (*1*1, *1*2, *1*3,
*1*17, *2*2 ve *2*17) frekanslarının hastalar ile sağlıklı gönüllülerde benzer
olduğu görüldü. Bununla birlikte CYP2C19*17*17 genotip frekansı hastalarda
%1,7 iken sağlıklı gönüllülerde %14,8 olarak bulundu (p= 0,01) (Tablo 21).
Tablo 21.Behçet Hastaları ve sağlıklı kontrollerde CYP2C19 alel ve genotip
frekanslarının karşılaştırılması.
CYP2C19
Behçet Hastaları
Kontrol
Alelleri
N (%)
%95 GA
N (%)
*1
87 (%73,7)
64,5 - 83
31 (%57,4) 40 - 74,8
0,03
*2
14 (%11,9)
0 - 28,8
6 (%11,1)
0 - 36,3
0,88
*3
0
1 (%1,9)
0 - 28,3
0,13
*17
17 (%14,4)
16 (%29,6) 7,3 - 52
0,01
Toplam
118 (%100)
0 - 31,1
P değeri
%95 GA
54 (%100)
Genotipleri N (%)
%95 GA
N (%)
*1*1
32 (%54,2)
37 - 71,5
10 (%37,1) 7 - 67
0,13
*1*2
10 (%17)
0 - 40,2
4 (%14,8)
0 - 49,6
0,80
*1*3
0
1 (%3,7)
0 - 40,7
0,13
*1*17
13 (%22)
0 - 44,6
6 (%22,2)
0 - 55,5
0,98
*2*2
1 (%1,7)
0 - 27
0
*2*17
2 (%3,4)
0 - 28,5
2 (%7,4)
0 - 4,7
0,41
*17*17
1 (%1,7)
0 - 27
4 (%14,8)
0 - 49,6
0,01
Toplam
59 (%100)
27 (%100)
%95 GA
0,49
88
4.2.4.
Behçet
hastalarında
organ/sistem
tutulumuna
göre
tutulumlarına
göre
CYP2C19 alel ve genotiplerinin dağılımı
Çalışmaya
alınan
hastaların
organ/sistem
CYP2C19 alel ve genotip dağlımları belirlendi (Tablo 22-23).
Tablo 22. Organ tutulumuna göre CYP2C19 genotip dağılımı.
Organ
sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
/
CYP2C19
N (% )
% 95 GA
*1*1
22 (%50)
29,1 - 70,8
*1*17
10 (%22,7)
0 - 48,7
*1*2
8 (%18,2)
0 - 44,9
*2*2
1 (%2,3)
0 - 31,4
*2*17
2 (%4,5)
0 - 33,4
*17*17
1 (%2,3)
0 - 31,4
*1*1
9 (%45)
12,4 - 77,5
*1*17
4 (%20)
0 - 59,2
*1*2
4 (%20)
0 - 59,2
*2*17
2 (%10)
0 - 51,5
*17*17
1 (%5)
0 - 47,7
*1*1
13 (%65)
39 - 90,9
*1*17
4 (%20)
0 - 59,2
*1*2
3 (%15)
0 - 55,4
*1*1
9 (%56,2)
23,8 – 88,6
*1*17
5 (%31,2)
0 – 71,8
*1*2
2 (%12,6)
0 – 58,3
*1*1
3 (%50)
0 - 106
*1*17
1 (%16,7)
0 – 89,7
*1*2
1 (%16,7)
0 – 89,7
*2*2
1 (%16,7)
0 – 89,7
genotipi
89
Vasküler
SSS
*1*1
3 (%42,8)
0 – 98,8
*1*17
4 (%57,2)
8 - 105
*1*1
3 (%100)
4.2.5. MDR1 genetik polimorfizminin analizi
Çalışma kapsamında hastalarda, sağlıklı gönüllülerde ve historik
kontrolde
genetik inceleme sonucunda elde edilen C3435T ve G2677T/A
polimorfizmi için alel ve genotip sıklığı, %95 güvenlik aralığı ve p değeri
Tablo 24.’te gösterilmiştir.
MDR1 C3435T polimorfizmi için yabanıl tip (C)
alel frekansı
hastalarda %60,6 kontrol ve historik kontrollerde sırasıyla %46 ve %49,4
olarak bulundu. (T) alel frekansı hastalarda %39,4 kontrol ve historik
kontrollerde sırasıyla %54 ve %50,6 olarak bulundu. Gözlenen bu fark
istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı. Hastalar ile kontrol gruplarında en sık
görülen genotip bireylerin yaklaşık yarısında gözlenen CT genotipiydi.
MDR1 G2677T/A polimorfizmi için yabanıl tip (G) aleli ile varyant alel
(T), (A) ferkansının BH ile
sağlıklı kontrollerde yaklaşık olarak eşit olduğu
görüldü. En sık gözlenen genotip hastaların ve kontrol grubunun yaklaşık
%40’ında görülen GT genotipiydi.
MDR1 alel ve genotip frekans dağılımı Hardy-Weinberg uygunluk
açısından ki-kare testi ile değerlendirildi ve hastalar ile kontrol bireyler
arasında istatistiksel olarak anlamlı fark görülmedi (p>0,05).
90
Tablo 23. Organ tutulumuna göre CYP2C19 alel dağılımı.
Organ
sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
/
CYP2C19
N (% )
% 95 GA
*1
62 (%70,5)
59 – 81,8
*2
12 (%13,6)
0 – 33
*17
14 (%15,9)
0 - 35
*1
26 (%65)
46,6 – 83,3
*2
6 (%15)
0 – 43,5
*17
8 (%20)
0 – 47,7
*1
33 (%82,5)
69,5 – 95,4
*2
3 (%7,5)
0 – 37,3
*17
4 (%10)
0 – 39,4
*1
25 (%78,1)
61,9 – 94,3
*2
2 (%6,3)
0 – 39,7
*17
5 (%15,6)
0 – 47,4
*1
8 (%66,7)
34 – 99,3
*2
3 (%25)
0 – 74
*17
1 (%8,3)
0 – 62,5
*1
10 (%71,4)
43,4 – 99,4
*17
4 (%28,6)
0 – 72,8
*1
6 (%100)
aleli
91
Tablo 24. Behçet Hastaları, Kontrol ve Historik kontrollerde MDR1 C3435T ve G2677T/A polimorfizmi için alel ve genotip
frekans dağılımı
ABCB1 geni
C 3435 T alelleri
C
T
Toplam
G 2677 T/A alelleri
G
T
A
Toplam
3435 Genotipleri
CC
CT
TT
Toplam
G 2677 T/A genotipleri
GG
GT
TT
GA
AT
Toplam
Behçet Hastaları (BH)
Kontrol (K)
P
(BH-K)
Historik Kontrol (HK)
[385]
N (%)
57 (%60,6)
37 (%39,4)
94 (%100)
%95 GA
48 - 73,3
23,6 - 55,1
N (%)
23 (%46)
27 (%54)
%95 GA
25,6 - 66,4
35,2 - 72,8
0,09
0,09
N (%)
86 (%49,4)
88 (%50,6)
174 (%100)
49 (%44.5)
57 (%51,8)
4 (%3,7)
110 (%100)
30,6 - 58,5
38,8 - 64,8
0 - 22
25 (%46,3)
27 (%50)
2 (%3,7)
54 (%100)
26,8 - 65,8
31,1 - 68,9
0 - 29,9
0,83
0,82
0,98
-
17 (%36,2)
23 (%48,9)
7 (%14,9)
47 (%100)
13,3 - 59
28,5 - 69,4
0 – 41,3
6 (%24)
11 (%44)
8 (%32)
25 (%100)
0 - 58,2
14,7 - 73,3
0 – 64,3
0,29
0,68
0,08
22 (%25,3)
42 (%48,3)
23 (%26,4)
87 (%100)
12 (%21,8)
24 (%43,6)
15 (%27,3)
1 (%1,8)
3 (%5,4)
55 (%100)
0 – 45,2
23,8 – 63,5
4,7 – 49,8
0 - 28
0 – 31,2
6 (%22,2)
11 (%40,7)
8 (%29,6)
2 (%7,4)
0
27 (%100)
0 - 55,5
11,7 - 69,8
0 – 61,3
0 - 43,7
0,96
0,80
0,82
0,20
0,21
-
P
(BH-K /
K-HK)
%95 GA
38,9 - 60
40,1 - 61
0,07/0,66
0,07/0,66
7 - 43,5
33,2 - 63,4
8,4 - 44,5
0,18/0,89
0,94/0,70
0,12/0,58
92
4.2.6. Behçet hastalarında organ/sistem tutulumuna göre MDR1
alel ve genotiplerinin dağılımı
Hastalarda organ ve sistem tutulumuna gore MDR1 C3435T ve
G2677T/A alel ve genotiplerinin dağılımı belirlendi (Tablo 25-26-27-28)
Tablo 25. Organ tutulumuna göre MDR1 C3435T polimorfizmi
Organ/sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
Polimorfizm N (% )
% 95 GA
CC
16 (%45,8)
21,3 – 70,1
CT
14 (%40)
14,3 – 65,6
TT
5 (14,2)
0 – 44,9
CC
7 (%46,7)
9,7 – 83,6
CT
6 (%40)
0,8 – 79,2
TT
2 (%13,3)
0 – 60,4
CC
4 (%30,8)
0 - 76
CT
6 (%46,2)
6,2 - 86
TT
3 (%23)
0 – 70,7
CC
7 (%53,8)
16,9 – 90,7
CT
3 (%23,1)
0 – 70,7
TT
3 (%23,1)
0 – 70,7
CC
2 (%40)
0 - 107
CT
2 (%40)
0 - 107
TT
1 (%20)
0 – 98,4
CC
2 (%40)
0 - 107
CT
2 (%40)
0 - 107
TT
1 (%20)
0 – 98,4
CT
1 (%100)
93
Tablo 26. Organ tutulumuna göre MDR C3435T alelleri
Organ/sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
Polimorfizm N (% )
% 95 GA
C
46 (%69,7)
56,4 – 82,9
T
20 (%30,3)
10,1 – 50,4
C
20 (%66,7)
46 – 87,3
T
10 (%33,3)
27,7 – 79,9
C
14 (%53,8)
17,9 – 74,3
T
12 (%46,2)
6,2 - 86
C
17 (%65,4)
42,7 - 88
T
9 (%34,6)
3,5 – 65,6
C
6 (%60)
20,8 – 99,2
T
4 (%40)
0 – 8,1
C
6 (%60)
20,8 – 99,2
T
4 (%40)
0 – 8,1
C
1 (%50)
0 - 148
T
1 (%50)
0 - 148
94
Tablo 27. Organ tutulumuna göre MDR G2677T/A polimorfizmi
Organ/sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
Polimorfizm N (% )
% 95 GA
GG
10 (%24,5)
0 - 51
GT
16 (%39)
15,1 – 62,9
GA
1 (%2,4)
0 – 32,6
TT
11 (%26,8)
0 - 53
AT
3 (%7,3)
0 – 36,7
GG
3 (%17,6)
0 – 60,7
GT
4 (%23,5)
0 - 65
GA
1 (%5,9)
0 - 52
TT
7 (%41,2)
4 – 77,6
AT
2 (%11,8)
0 – 56,4
GG
4 (%20)
0 – 59,2
GT
9 (%45)
12,4 – 77,5
TT
7 (%35)
0 – 70,3
GG
3 (%20)
0 – 65,2
GT
8 (%53,3)
18,7 – 87,9
TT
4 (%26,7)
0 – 70
GG
3 (%60)
4,5 - 115
GT
1 (%20)
0 – 98,4
TT
1 (%20)
0 – 98,4
GT
2 (%40)
0 - 107
TT
2 (%40)
0 - 107
GA
1 (%20)
0 – 98,4
GG
1 (%33,3)
0 -125
GT
1 (%33,3)
0 -125
TT
1 (%33,3)
0 -125
95
Tablo 28. Organ tutulumuna göre MDR G2677T/A alelleri
Organ/sistem
tutulumu
Genital ülser
Göz
Cilt
Eklem
GİS
Vasküler
SSS
Polimorfizm N (% )
% 95 GA
G
37 (%45,1)
29 – 61,1
T
41 (%50)
34,6 – 65,3
A
4 (%4,9)
0 – 25,9
G
11 (%32,4)
4,7 – 59,9
T
20 (%58,8)
37,2 – 80,3
A
3 (%8,8)
0 – 40,9
G
17 (%42,5)
19 – 65,9
T
23 (%57,5)
37,2 – 77,7
G
14 (%46,7)
20,5 – 72,8
T
16 (%53,3)
28,8 – 77,7
G
7 (%70)
36 – 103
T
3 (%30)
0 – 81,8
G
3 (%30)
0 – 81,8
T
6 (%60)
20,8 – 99,2
A
1 (%20)
0 – 68,8
G
3 (%50)
0 -106
T
3 (%50)
0 -106
4.3. Losartan / E-3174 metabolik oranının Behçet Hastaları ile
sağlıklı
gönüllülerde
belirlenmesi
ve
CYP2C9
genotip
ve
fenotipleri arasındaki ilişkinin incelenmesi
Çalışmaya katılan 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı gönüllüye 50 mg
losartan verildikten sonra 8 saat boyunca idrarını toplaması istendi. Daha
sonra idrar losartan ve E-3174 düzeyleri analiz edildi ve losartan / E-3174
metabolik oranı CYP2C9 enzim aktivitesinin değerlendirilmesinde kullanıldı.
Fenotiplemesi yapılan hastaların 55’inde genotipleme yapılabildi. Ek olarak
daha önceki çalışmalarda fenotip ve genotip analizi gerçekleştirilen bu
96
çalışmadaki kontrol grubu ile benzer özellikleri gösteren 86 sağlıklı historik
kontrolün bilgileri bu çalışmada değerlendirildi [385].
İdrar losartan ve E-3174 ölçümü yüksek basınçlı sıvı kromatografi
(high
pressure
gerçekleştirildi.
liquid
Losartan
chromatography,
ve
metaboliti
HPLC)
yöntemi
E-3174’ün alıkonma
kullanılarak
zamanları
(‘retention time’) sırasıyla 6,85 ve 14,56 dakika olarak belirlendi (Şekil 12).
Losartan ve metaboliti E-3174’ün gün içi farklılık değerleri (‘intra-day CV,
coefficent of variation’) aynı gün içerisinde farklı konsantrasyonlarda 5 idrar
örneğinin analizi ile belirlendi. Gün içi ‘CV’ değerleri losartan ve E-3174 için
%4’ten düşük hesaplandı. Günler arası ‘CV’ değerleri ise %3 olarak bulundu.
A
B
Şekil 12. Losartan ve metaboliti E3174 1000 ng/ml konsantrasyonunda içeren mobil
faza (A), tek doz oral olarak 50 mg losartan alımı sonrası 8 saatlik idrarda losartan
ve metabolitine ait (B) kromatogram örnekleri. L: losartan, E-3174: Losartan
Metaboliti
97
Tek doz losartan alımı sonrası 8 saatlik idrarda losartan / E-3174 oranı
hastalar ile sağlıklı gönüllüler arasındaki ilişkisi incelendi (Şekil 13). Losartan
metabolik
oranı
idrarda
losartan
konsantrasyonunun
E-3174
konsantrasyonuna bölünmesi ile elde edildi.
Losartan / E-3174 metabolik oranı hasta grubunda 1,6 ± 0,3 iken
kontrollerde 0,9 ± 0,4 olduğu belirlendi. İstatistiksel olarak karşılaştırıldığında
hastalarda losartan / E-3174 metabolik oranının anlamlı derecede yüksek
olduğu bulundu (Şekil 13).
Şekil 13. Hasta ve kontrol gruplarında CYP2C9 fenotip karşılaştırması.
BH: Behçet Hastaları, K: Çalışmadaki kontrol grubu. p *: ≤ 0,001
4.3.1. Losartan / E-3174 metabolik oranı ile CYP2C9 genotip ve
fenotip arasındaki ilişki
Hastalar ile historik kontrol grubunun CYP2C9 genotip grupları
arasındaki losartan / E-3174 metabolik oranı ve p değerleri Tablo 29.’da
belirtilmiştir. CYP2C9 *1*1 genotip grubunu oluşturan hastaların losartan / E3174 metabolik oranı 1,4 ± 0,3 iken historik kontrollerde bu oranın 0,8 ± 0,5
olduğu bulundu. Hastalar
ile
historik
kontroller arasındaki
bu oranın
istatistiksel olarak farklı olduğu gözlendi (p=0,0001). CYP2C9 *1*2 olan
98
hastalarda losartan / E-3174 metabolik oranı 2,3 ± 0,6 bulunurken kontrol
grubunda bu oranın 1,2 ± 5,6 olduğu bulundu. Bu farklılığın istatistiksel olarak
anlamlı olduğu gözlendi (p=0,01). CYP2C9 *1*3 genotipine sahip hastalarda
losartan / E-3174 metabolik oranı 3,2 ± 0,7 iken bu oran kontrollerde 2,1 ±
0,5 olduğu gözlendi. Fakat bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi (Tablo
29).
Tablo 29. CYP2C9 genotiplerine göre fenotip karşılaştırması
CYP2C9
GENOTİPİ
BH
Historik
Los / E-3174
N (%)
*1*1
*1*2
*1*3
31
(%59,6)
12
(%23,1)
8
(%15,4)
*2*2
-
*2*3
1
(%1,9)
*3*3
-
kontrol
Los / E-3174
P
N (%)
1,4 ± 0,3
(0,37 - 10,43)
2,3 ± 0,6
(0,82 – 7,88)
3,2 ± 0,7
(1,38 – 6,90)
2,4
58
(%67,4)
11
(%12,8)
12
(%14)
3
(%3,5)
1
(%1,2)
1
(%1,2)
0,8 ± 0,5
0,0001
(0,23 – 28,60)
1,2 ± 5,6
0,01
(0,29 – 62,04)
2,1 ± 0,5
0,23
(0,75 – 6,26)
2,0 ± 0,8
(1,44 – 3,81)
3,9
160,7
CYP2C9 *2 ve *3 aleline sahip bireylerde losartan / E-3174 metabolik oranı
*1 aleline sahip bireylere göre yüksek olduğu gözlendi (Şekil 14). Hem
hastalarda hem de historik kontrollerde bu fark istatistiksel olarak anlamlıydı
(p değerleri Behçet hastaları: 0,003 Kontrol grubu: 0,001).
99
Şekil 14. CYP2C9 genotipine göre losartan/E-3174 metabolik oranı
4.4. Lansoprazol / 5-hidroksi lansoprazol metabolik oranı ile
CYP2C19 genotip ve fenotip arasındaki ilişki
Çalışmaya
CYP2C19
enzim
katılan 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı gönüllüde
aktivitesi
değerlendirildi.
Bu
çalışmada
lansoprazol
CYP2C19 enzim aktivitesinin belirlenmesinde belirteç olarak kullanılmıştır.
Fenotipleme için tek doz lansoprazol alımını takiben 3. saat plazma
lansoprazol ve 5-hidroksi lansoprazol konsantrasyonlarının metabolik oranları
hastalar ile
sağlıklı gönüllülerde
karşılaştırıldı. Metabolik
lansoprazol konsantrasyonunun 5-hidroksi
oran plazma
lansoprazol konsantrasyonuna
bölünmesiyle elde edildi. Plazma lansoprazol, 5-hidroksi lansoprazol ve iç
standart
olarak
kullanılan
pantoprazol
düzeyleri
yüksek
basınçlı sıvı
kromatografi yöntemi ile analiz edildi. Lansoprazol, 5- hidroksi lansoprazol ve
pantoprazola ait alıkonma zamanları 7,9 dk, 3,5 dk ve 5,0 dk olarak belirlendi
(Şekil 15). Lansoprazol, ve 5-hidroksi lansoprazol’ün gün içi farklılık değerleri
(‘intra-day
CV,
coefficent
of
variation’)
aynı
gün
içerisinde
farklı
konsantrasyonlarda 5 plazma örneğinin analizi ile belirlendi. Gün içi ‘CV’
değerleri
lansoprazol,
ve
5-hidroksi
lansoprazol
için
%3’ten
düşük
hesaplandı. Günler arası ‘CV’ değerleri ise %5’den düşük olarak bulundu.
100
A
B
C
Şekil 15. İlaç içermeyen plazmaya (A), lansoprazol ve 5-hidroksi lansoprazol
1000 ng/ml konsantrasyonunda içeren mobil faza (B), tek doz oral olarak 30
mg lansoprazol alımı sonrası 3. saatte hastadan alınan plazmanın (C)
kromatogram örnekleri. L: lansoprazol, L-OH: 5-hidroksi lansoprazol P:
Pantoprazol
101
Lansoprazol / 5-hidroksi lansoprazol metabolik oranı hasta grubunda
20,1 ± 5,2 iken kontrollerde 8,9 ± 5,1 olduğu belirlendi. İstatistiksel olarak
karşılaştırıldığında hastalarda lansoprazol / 5-hidroksi lansoprazol metabolik
oranının anlamlı derecede yüksek olduğu bulundu (p=0,001, Şekil 16).
Şekil 16. Behçet Hastaları ve sağlıklı gönüllülerde lansoprazol / OHlansoprazol oranlarının karşılaştırılması (p=0,001)
Hasta ile kontrol grubunun CYP2C19 genotip grupları arasındaki
lansoprazol / OH-lansoprazol oranlarının karşılaştırılması ve istatistiksel
değerleri Tablo 30.’da özetlenmiştir.
CYP2C19*1*2
lansoprazol
oranının
genotipine
sağlıklı
sahip
bireylere
hastalarda
göre
lansoprazol
oldukça
yüksek
/
OH-
olması
istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,002, Tablo 30). CYP2C19*1*1 ve
*2*17 genotipine sahip hastalar ile sağlıklı gönüllüler karşılaştırıldığında da
lansoprazol matabolik oranlarının hastalarda daha yüksek olduğu gözlendi.
Fakat bu fark istatistiksel olarak anlamlı değildi.
102
Tablo 30. Behçet Hastaları ve kontrol grubunda CYP2C19 genotiplerine göre
lansoprazol / OH lansoprazol oranlarının karşılaştırması
CYP2C19
GENOTİPİ
Lans. / OHlans.
BH
N (%)
29
(%54,7)
10
(%18,9)
*1*1
*1*2
*1*3
11
(%20,8)
1
(%2,4)
2
(%4,8)
*2*2
*2*17
*17*17
Lans. / OHlans.
P
N (%)
29,27 ± 8,51
(1,27 – 260)
48,31 ± 6,84
(25,14 – 68,8)
21,49 ± 4,74
(5,36 – 53,12)
10
(%37)
4
(%14,8)
1
(%3,7)
6
(%22,2)
77,27 ± 54,64
0
5,62 ± 2,92
(3,07 – 8,18)
2
(%7,4)
4
(%14,8)
0
*1*17
Kontrol
0
13,3 ± 3,37
(1,74 – 31,91)
9,62 ± 3,01
(5,53 – 16,6)
0,08
0,002
30,66 ± 21,68
33,3 ± 20,74
(0,52 – 140)
0,23 ± 0,13
(0,11 – 0,36)
9,71 ± 5,46
(1,31 – 26,36)
0,56
0,33
Hastalarda lansoprazol metabolik oranları genotipe göre öngörülen
fenotip grupları (CYP2C19 *2*2 genotipi yavaş metabolizör, *1*2 orta hızlı
metabolizör, *1*1, *1*17, *2*17 hızlı metabolizör ve *17*17 çok hızlı
metabolizör) ile karşılaştırıldığında istatistiksel olarak anlamlı fark bulundu
(p=0,0001). Kontrol grubunda ise fenotip grupları arasında anlamlı bir fark
yoktu (p>0,05, Şekil 17).
103
Şekil 17. Genotipe göre öngörülen fenotip gruplarında lansoprazol metabolik
oranları. YM: Yavaş metabolizör, OHM: Orta hızlı metabolizör, HM: Hızlı
metabolizör ÇHM: Çok hızlı metabolizör
4.5. CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 genotipe sahip hastalarda MDR
polimorfizmine
göre
losartan
ve
lansoprazol
metabolik
oranlarının karşılaştırılması
CYP2C19*1*1
genotipe
sahip
Behçet hastalarında
losartan ve
lansoprazol metabolik oranları MDR polimorfizmine göre karşılaştırıldı.
CYP2C9*1*1 genotipine sahip hastalarda MDR C3435T ve G2677T/A
için heterozigot mutant (CT-GT) ve homozigot mutant (TT) bireylerde
losartan metabolik oranı yabanıl tip (CC-GG) bireylere göre düşük olduğu
aynı şekilde CYP2C19*1*1 genotipine sahip hastalarda da MDR C3435T için
heterozigot mutant (CT) ve homozigot mutant (TT) bireylerde lansoprazol
metabolik oranı yabanıl tip (CC) bireylere göre düşük olduğu gözlendi. Fakat
bu fark istatistiksel olarak anlamlı bulunmadı (Tablo 31.)
CYP2C19*1*1 MDR G2677T/A
genotipine sahip bireylerde ise
lansoprazol metabolik oranı 2677G/T genotipine sahip bireylerde daha
yüksek diğer bireylerde ise düşük olduğu gözlendi. İstatistiksel olarak
karşılaştırıldığında bu farkın anlamlı olmadığı gözlendi.
Sonuç olarak CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 hasta grubunda MDR
C3435T ve G2677T/A polimorfizminin losartan ve lansoprazol metabolik
oranlarını etkilemediği bulundu. (Tablo 31.-32.)
104
Tablo 31. CYP2C9*1*1 genotipine sahip hastalarda losartan metabolik
oranlarının MDR C3435T ve G2677T/A polimorfizmine göre karşılaştırılması
3435 Genotipleri
G 2677 T/A genotipleri
N (%)
Los /E-3174
CC
9
(%33,3)
2,2 ± 1,1
(0,37 – 10,43)
CT
14
(%51,9)
TT
4
(%14,8)
P değeri
N (%)
Los /E-3174
GG
7
(%26,6)
3,1 ± 1,2
(1,15 – 10,43)
1,4 ± 0,2
(0,46 – 2,82)
GT
13
(%50)
1,4 ± 0,2
(0,46 – 2,58)
1,4 ± 0,3
(1,01 – 1,85)
TT
6
(%23,4)
1,5 ± 0,3
(0,69 – 2,82)
0,77
0,21
Tablo 32. CYP2C19*1*1 genotipine sahip hastalarda lansoprazol metabolik
oranlarının MDR C3435T ve G2677T/A polimorfizmine göre karşılaştırılması
3435 Genotipleri
G 2677 T/A genotipleri
N (%)
Lans/
OH-Lans
CC
7
(%29,2)
59,4 ± 33,5
(16,3 – 260)
CT
12
(%50)
TT
5
(%20,8)
P değeri
N (%)
Lans/
OH-Lans
GG
7
(%30,4)
15,8 ± 5,4
(1,27 – 42,85)
23,2 ± 5,6
(1,3 – 76,2)
GT
11
(%47,8)
46,3 ± 22,1
(5,87 – 260)
15,9 ± 7,4
(2,8 – 42,6)
TT
5
(%21,8)
19,1 ± 6,2
(2,88 – 35,3)
0,15
0,38
105
5. TARTIŞMA
Behçet Hastalığı ve ilaç farmakokinetiğinden sorumlu enzim
polimorfizmleri arasındaki ilişki
Çeşitli otoimmün hastalıklar ve ilaç metabolize eden enzimlerin
polimorfizm/enzim aktivitesinin araştırıldığı çalışmalar sonucunda farklı veriler
rapor edilmiştir. Ancak bu konuda BH ve ilaç metabolize eden enzimlerin
polimorfizmi ve enzim aktivitesi ile ilgili literatürde yapılmış az sayıda çalışma
bulunmaktadır (Tablo 13).
Behçet hastalarında CYP1A1 ve Manganaz superoksid dismutaz
polimorfizminin araştırıldığı bir çalışmada CYP1A1 4887A ve 4889G
polimorfizmi
olan
bireylerin
BH
oluşumunda
risk
faktörü
olabileceği
belirtilmiştir [16].
Aynacıoğlu ve arkadaşları tarafından yapılmış bir çalışmada Nasetiltransferaz 2 (NAT2) enzim polimorfizminin BH’ye yatkınlıktaki etkisi
araştırılmıştır. Bu çalışmada NAT*5B frekansının hastalarda historik kontrol
bireylere göre hafif yüksek olduğu belirtilmiştir (p=0,03). Ancak N-asetil
tranferaz 2 (NAT2) polimorfizmi ile BH gelişme riski arasında bir ilişki
gösterilmediği bu çalışmada ifade edilmiştir [15]. Yine ülkemizde yapılan
başka bir çalışmada da N-asetil tranferaz 2 (NAT2) *5A, *6A, *27A/B ve *14A
ile BH gelişmesi arasındaki ilişki incelenmiştir. Bu çalışmada N-asetil
tranferaz 2 (NAT2) *5A ve *6A genotipinin BH oluşumunu artırdığı belirtilmiş
olup diğer genotiplerin (*27A/B ve *14A) herhangi bir etkisinin gözlenmediği
belirtilmiştir [383].
Biz bu çalışmamızda Behçet hastalarında CYP2C9 *2, *3, CYP2C19
*2, *3 ve *17 ayrıca MDR C3435T ve G2677T/A alel ve genotip dağılımını
belirledik ve sağlıklı kontrol bireyler ile karşılaştırdık. Ayrıca CYP2C9 ve
CYP2C19
enzim
aktivitesini
uygun
problar
kullanarak
hastalarında hem de sağlıklı gönüllülerde değerlendirdik.
hem
Behçet
106
Behçet
hastalarında
CYP2C9
genetik
polimorfizminin
değerlendirilmesi
Bu tez çalışmasında CYP2C9*2 ve *3 genetik polimorfizmi ve enzim
aktivitesi hastalarda ve sağlıklı gönüllülerde belirlendi ve alel-genotip frekans
dağılımı karşılaştırıldı. Çalışmamıza alınan hasta grubunda yabanıl tip alel
(CYP2C9*1) frekansı %78,8, *2 ve *3 alel frekansları ise sırasıyla %12,5 ve
%8,7 olarak bulunurken historik kontrollerde yabanıl tip alel (CYP2C9*1)
frekansı %80,8, *2 ve *3 alel frekansları %10,5 ve %8,7 olarak bulundu.
Hasta grubu ile sağlıklı gönüllülerde genotip dağılımı incelendiğinde de
aralarında frekans dağılımı açısından anlamlı fark bulunamadı (p>0,05, Tablo
18).
Literatürde Tursen ve arkadaşları tarafından CYP2C9*2 ve *3 genetik
polimorfizminin Behçet hastaları ve sağlıklı gönüllülerde araştırıldığı bir
çalışma
bulunmaktadır. Tursen ve
arkadaşlarının yapmış
oldukları bu
çalışmada 62 Behçet hastası ve 107 sağlıklı gönüllü çalışmaya dahil
edilmiştir ve CYP2C9*2 ve *3 genotip frekans dağılımının hasta grubu ile
sağlıklı kontrollerde farklı olmadığı istatistiksel olarak gösterilmiştir [17].
Çalışmaya
dahil
edilen
hastalarda
organ/sistem
tutulumunun
değerlendirildiği alt-grup karşılaştırmalarında çalışmadaki birey sayısı daha
da azalmıştır. Organ tutulumları ile ilişkinin net olarak değerlendirilebilmesi
daha geniş sayıda hastaların toplanacağı serilerle mümkün olabilecektir.
Behçet hastalarında CYP2C9 enzim aktivitesinin incelenmesi
Çalışmamızda losartan / E-3174 metabolik oranı hastalarda (1,6 ± 0,3)
kontrol gruplara (0,9 ± 0,4) göre istatistiksel olarak %44 oranında arttığı
gözlendi (Şekil 13). Aynı zamanda CYP2C9 genotip grupları arasında da
losartan / E-3174 metabolik oranının hasta grubunda daha yüksek olduğu
bulundu (Tablo 29). Hem hastalarda hem de historik kontrollerde CYP2C9 *2
ve *3 aleline sahip bireylerde losartan / E-3174 metabolik oranı *1 aleline
sahip bireylere göre yüksek olduğu gözlendi (Şekil 14). Çalışmamızda
losartan fenotiplemesi yapılan historik kontrollerden bir birey CYP2C9 *3*3
yavaş metabolizör genotipe sahipti. Losartan / E-3174 metabolik oranının bu
107
bireyde oldukça yüksek bulundu. Bu oran genotipe göre öngörülen bir
fenotipti.
Sitokrom P450 enzimlerinin aktivitesinin bireyler ve ırklar arasında
farklılık gösterdiği bilinmektedir [228]. Ayrıca bazı hastalıklarda da enzim
aktivitesinin değiştiğini gösteren çalışmalar bulunmaktadır. CYP enzimlerinin
aktivitesini değiştiren önemli bir neden bu enzimleri kodlayan genlerin
polimorfizmidir [8]. CYP2C9*2 ve *3 polimorfizmine sahip bireylerde enzim
aktivitesinin azaldığı yapılan çalışmalarda gösterilmiştir [386].
Enzime spesifik belirteç ilaçların kullanılması ile sitokrom P450
enzimlerinin aktiviteleri ölçülebilmektedir [387]. Losartan CYP2C9 aracılığıyla
aktif metaboliti olan E-3174’e dönüşmektedir. Bu nedenle losartan CYP2C9
için güvenli bir belirteç (prob) ilaç olarak kullanılmaktadır [258]. CYP2C9
enzim aktivitesinin belirlenmesi için tek doz oral losartan alımı sonrası 8
saatlik idrarda losartan düzeyinin E-3174’e oranı kullanıldı. Fenotipleme için
8 saatlik idrarın kullanılması literatür bilgileri ile losartan ve E-3174’ün
farmakokinetik özellikleri dikkate alınarak belirlendi [35]. İlaç oral olarak
alındıktan sonra hızlıca absorbe olur ve plazma tepe konsantrasyonuna
(Tmaks ) yaklaşık 2 saatte ulaşır. CYP2C9 ve CYP3A4 enzimlerinin rol aldığı iki
basamaklı bir oksidasyon reaksiyonu sonucu %14’ü aktif metaboliti olan E3174’e çevrilir [36, 37]. Losartana göre 10-40 kat daha aktif olan E-3174 en
aktif metabolit olup yarı ömrü 6-9 saat arasında değişir. Bu çalışmada
fenotipleme amacıyla 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı gönüllüye 50 mg
losartan verildikten sonra 8 saat boyunca idrarının toplanması istendi. İdrar
losartan ve E-3174 ölçümü HPLC yöntemi kullanılarak gerçekleştirildi.
Behçet hastaları ile kontrol gruplarında losartan / E-3174 metabolik
oranından elde edilen sonuçlarda, hasta grubunda losartan / E-3174
metabolik oranının sağlıklı kontrollere göre oldukça yüksek olması CYP2C9
enzim aktivitesinin Behçet hastalarında azaldığını düşündürmektedir.
Nitekim sitokrom enzim aktivitesi bireyler arasında değişiklik gösterdiği
gibi aynı bireyde farklı zaman dilimlerinde dahi farklılık gösterebilmektedir.
CYP aktivitesini etkileyen pek çok faktör bulunmaktadır. Bireyin yaşı,
cinsiyeti, fizyolojik durumu, sahip olduğu hastalıklar ve kullanmış olduğu
ilaçlar örnek verilebilir. Çalışmaya dahil edilen hastaların olası etkileşmeleri
108
öngörmek
amacıyla
kullanmış
oldukları ilaçlar sorgulandı (Tablo
17).
Çalışmaya katılan hastaların % 94,9’u kolşisin tedavisi aldıklarını beyan
ettiler. Ayrıca hastaların çalışmaya katıldıkları anda kullanmış oldukları ilaçlar
Tablo 17.’de verilmiştir.
Behçet
hastalarında
CYP2C9
enzim
aktivitesinin
azalmasını
düşündürecek olası bazı faktörler şunlar olabilir.
Behçet hastalarında CYP2C9 enzim aktivitesinin anlamlı şekilde
azalması genotiple ilişkili olduğunu düşündürmemektedir. CYP2C9 genotip
grupları arasındaki losartan / E-3174 metabolik oranı hastalarda kontrol
bireylere göre oldukça yüksek bulunması bu düşünceyi desteklemektedir.
Dolayısıyla
enzim
aktivitesini
azaltabilecek
Behçet
Hastalığı’na
özgü
patofizyolojik değişiklikler veya hastaların kullandıkları ilaçlara bağlı enzim
inhibisyonu olabileceğini düşündürmektedir. Nitekim literatürde bu fikri
destekleyecek bazı çalışmalar bulunmaktadır.
Dvorak ve arkadaşlarının yapmış oldukları bir çalışmada kolşisinin
değişik sitokrom enzimlerinden 2B6, 2C8, 2C9 ve 3A4 ekspresyonu üzerine
olan etkilerini incelediklerinde kolşisinin CYP2C9 ekspresyonunu önemli
oranda azalttığını göstermişlerdir [388]. Dvorak ve arkadaşlarının bu bulgusu
Behçet hastalarında CYP2C9 enzim aktivitesindeki belirgin azalma kolşisinin
CYP2C9 ekspresyonunu azaltması nedeniyle meydana getirebileceğini akla
getirmektedir. Çalışmamıza katılan 59 hastanın 56’sı (%95) çalışmaya
katıldıkları dönemde kolşisin tedavisi aldıklarını belirtmişlerdir. Sadece 3
hasta çalışma döneminde kolşisin tedavisi almadığını söylemişlerdir. Fakat
bu hastalar BH tanısı aldıktan sonraki belli dönemlerde kolşisin tedavisi
aldıklarını belirtmişlerdir. Çalışma
esnasında
kolşisin tedavisi almayan
hastaların bu süreye kadar kolşisini almadıkları süreler sırasıyla 7 ay, 1 yıl ve
4 yıl olduğu, kolşisin tedavisi aldıkları süreler ise sırasıyla 3 ay, 2 yıl ve 4 yıl
olduğu belirlendi. Kolşisin almayan 3 hastanın losartan/E-3174 metabolik
oranı kolşisin alan hastalarla karşılaştırıldığında anlamlı farklılık olmadığı
gözlendi (p>0,05).
BH’nin etyopatogenezi tam olarak bilinmemektedir. Genetik olarak
eğilimli bireylerde infeksiyöz bir ajan tarafından tetiklenen yoğun inflamatuvar
yanıta bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir [37]. BH’de inflamatuar
109
yanıta bağlı olarak proinflamatuar sitokinlerin (TNF-α ve interlökin-6) plazma
düzeyi artmaktadır [389]. Frye ve arkadaşlarının proinflamatuar sitokinlerin
(TNF-α ve interlökin-6) CYP 1A2, 2C19, 2D6 ve 2E1 enzim aktivitesine
etkilerinin araştırıldığı bir çalışmalarında TNF-α ve interlökin-6’nın CYP 2C19
enzim aktivitesini azalttığını rapor etmişlerdir [390]. Frye ve arkadaşlarının
rapor
ettiği
bu
çalışmada
CYP2C9
enzimi
araştırılmamıştır.
BH’de
proinflamatuar sitokinlerin (TNF-α ve interlökin-6) plazma düzeyinin artışı ve
bu sitokinlerin CYP2C19 enzim aktivitesini belirgin şekilde azaltması benzer
şekilde CYP2C9 aktivitesini de azaltabileceğini düşündürmektedir.
Behçet
hastalarında
CYP2C19
genetik
polimorfizminin
değerlendirilmesi
Çalışmamıza alınan Behçet hastalarında yabanıl tip alel (CYP2C19*1)
frekansı %73,7, *2 ve *17 alel frekansları ise sırasıyla %11,9 ve %14,4 olarak
bulunurken
*3
aleli
taşıyan
Behçet
hastası
bulunamamıştır.
Sağlıklı
kontrollerde yabanıl tip alel (CYP2C19*1) frekansı %57,4, *2 ve *17 alel
frekansları %11,1ve %29,6 olarak bulundu. Sağlıklı kontrollerden sadece bir
bireyde *3 aleli bulundu. CYP2C19 genetik analizi sonucu hastalarda ve
sağlıklı gönüllülerde altı farklı genotip belirlendi. Alel ve genotip frekansları
Hardy-Weinberg eşitliğine uygunluğu açısından ki-kare testi ile değerlendirildi
ve alel (*2 ve *3) ve genotip (*1*1, *1*2, *1*3, *1*17, *2*2 ve *2*17)
frekanslarının hasta grubu ile sağlıklı gönüllülerde benzer olduğu görüldü
(Tablo 21). Behçet hastalarında *1 alel frekansı kontrollere göre yüksek *17
alel frekansı ise kontrollere göre daha düşük olduğu gözlenmiştir (p değerleri
sırasıyla 0,03 ve 0,01). Bununla birlikte CYP2C19*17*17 genotip frekansı
Behçet hastalarında %1,7 iken sağlıklı gönüllülerde %14,8 olarak bulundu
(p=0,01) (Tablo 21). Bizim çalışmamız Behçet Hastalığının da dahil olduğu
tüm
otoimmün
hastalıklarda
CYP2C19*17
varyantının
araştırıldığı
ilk
çalışmadır. Behçet Hastalığı’nda *17 frekansının azalmış olması diğer
otoimmün hastalıklarda da bu polimorfizm sıklığının araştırılması gerektiğini
düşündürmektedir.
Literatürde Tursen ve arkadaşları tarafından CYP2C19*2 ve *3 genetik
polimorfizminin Behçet hastaları ve sağlıklı gönüllülerde araştırıldığı bir
110
çalışmada CYP2C19*2 frekansının Behçet hastalarında sağlıklı kontrollere
göre daha yüksek gözlendiği bildirilmiştir (p=0,01). CYP2C19*2 aleline sahip
bireylerde reaktif oksijen bileşiklerinin artışı BH etyopatogenezinde önemli
olabileceğide Tursen ve arkadaşları tarafından belirtilmiştir [17].
Bu tez çalışmasında 59 Behçet hastasında ve 27 sağlıklı gönüllüde
CYP2C19*2, *3 ve *17 genetik polimorfizminin sıklığı belirlendi ve alelgenotip frekans dağılımı karşılaştırıldı. Çalışmamıza alınan kontrol birey
sayıları sınırlı olmasına rağmen bu eksiklik daha önce benzer özelliklere
sahip sağlıklı gönüllülerin alındığı ve bölümümüz tarafından yapılmış olan
klinik
çalışmalardaki
kullanılmasıyla
sağlıklı
minimalize
gönüllü
edilmiştir.
allel/genotip
Ayrıca
frekanslarının
çalışmamızda
da
sağlıklı
kontrollerde gözlenen alel ve genotip frekansları daha önceki sağlıklı
gönüllüler üzerinde yapılan çalışmalardaki sonuçlar ile benzerlik göstermiştir
[12].
Behçet hastalarında CYP2C19 enzim aktivitesinin incelenmesi
Çalışmamızda lansoprazol / OH-lansoprazol oranı BH’de (20,1 ± 5,2)
kontrol gruplara (8,9 ± 5,1) göre istatistiksel olarak 2,26 kat arttığı gözlendi
(Şekil 16). CYP2C19*1*2 genotipine sahip Behçet hastalarında lansoprazol /
OH-lansoprazol oranının sağlıklı bireylere gore oldukça yüksek olması
istatistiksel olarak anlamlı bulundu (p=0,002, Tablo 30). Hasta grubunda
lansoprazol metabolik oranları genotipe göre öngörülen fenotip grupları
arasında uyumlu iken kontrol gruplarında ise uyumlu olmadığı gözlendi (Şekil
17). Bunun nedeni alt gruplardaki gönüllü sayısının yeterli olmadığından
kaynaklanıyor olabileceği düşünülmektedir.
Çalışmaya
CYP2C19
enzim
katılan 59 Behçet hastası ve 27 sağlıklı gönüllüde
aktivitesi
değerlendirildi.
Bu
çalışmada
lansoprazol
CYP2C19 enzim aktivitesinin belirlenmesinde belirteç olarak kullanılmıştır.
Fenotipleme için tek doz lansoprazol alımını takiben 3. saat plazma
lansoprazol ve 5-hidroksi lansoprazol konsantrasyonlarının metabolik oranları
Behçet
hastaları
fenotiplemesi
lansoprazolün
ile
sağlıklı
gönüllülerde
için plazmanın 3. saat’te
farmakokinetik
özellikleri
karşılaştırıldı.
CYP2C19
alınması literatür bilgileri
dikkate
alınarak
ve
belirlendi.
111
Lansoprazol maksimum plazma konsantrasyonuna (C maks ) yaklaşık 2 saatte
ulaşır. Yarılanma süresi 1–2 saat kadardır. Dolayısıyla 2. saatten önce alınan
kan örneklerinde lansoprazol absorpsiyonu devam edeceği için fenotipleme
sonuçlarını etkileyecektir. 3.saatten sonra alınan kan örneklerinde ise
lansoprazolün eliminasyon yarılanma ömrü kısa olduğundan plazma ilaç ve
metabolit düzeylerini saptamak zorlaşacaktır.
Behçet
hastaları
ile
kontrol
gruplarında
lansoprazol
metabolik
oranından elde edilen sonuçlarda, hastalarda lansoprazol metabolik oranının
sağlıklı kontrollere göre oldukça yüksek olması CYP2C19 enzim aktivitesinin
Behçet hastalarında azaldığını düşündürmektedir.
Behçet
hastalarında
CYP2C19
enzim
aktivitesinin
azalmasını
düşündürecek olası bazı faktörler şunlar olabilir.
Behçet hastalarında CYP2C19 enzim aktivitesinin anlamlı şekilde
azalması hastaların kullandıkları ilaçlardan daha
çok
hastaların sahip
oldukları CYP2C19 genotipi ile ilişkili olduğunu düşündürmektedir. Literatürde
Dvorak ve arkadaşlarının yapmış oldukları bir çalışmada kolşisinin CYP2C9
ekspresyonunu azalttığı fakat CYP2C19
ekspresyonunu etkilemediğinin
gösterilmesi bu fikri desteklemektedir [391].
Bizim çalışmamızda CYP2C19 genotipi ile uyumlu olarak enzim
aktivitesinin azaldığı görülmektedir. Behçet hastalarında çok hızlı metabolizör
CYP2C19*17*17 frekansının (%1,7) sağlıklı kontrol bireylere (%14,8) göre
düşük gözlenmesi enzim aktivitesinin azalmasını genotip dağılımına bağlı
olduğunu düşündürmektedir.
Otoimmün hastalıklarda reaktif oksijen bileşiklerinin artışı hastalığın
etyopatogenezinde rol alabileceği yapılan çalışmalarda bildirilmiştir. May ve
arkadaşlarının yapmış oldukları bir çalışmada skleroderma hastalarında
CYP2C19 enzim aktivitesinin azalmasına bağlı olarak ROS metabolizmasının
azalması
skleroderma
etyopatogenezinde
etkili
bir
faktör
olabileceği
belirtilmiştir [370]. Ayrıca CYP1A1 enzimi tarafından polisiklik aromatik
hidrokarbonlarının
metabolizması
sırasında
reaktif
metabolitlerin
açığa
çıkması sonucunda Romatoid Artrit gibi otoimmün hastalıkların oluşumunda
rol alabileceği yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. CYP1A1 6235C ve 4889G
polimorfizmi olan bireylerin RA oluşumunda etkili olabileceği ve CYP1A1
112
4889A
polimorfizminin
RA
oluşumunda
koruyucu
bir
olduğu
faktör
belirtilmektedir [376]. Behçet hastalarında CYP2C19 enzim aktivitesinin
azalması sonucu bu hastalığın etyopatogenezinde yukarıdaki çalışmalara
benzer şekilde etkisinin olabileceğini düşündürmektedir. Ayrıca CYP2C19
*17*17
genotipini
taşıyan
bireylerin
BH’den
korunabileceğini
akla
getirmektedir.
Behçet
hastalarında
MDR1
C3435T
ve
G2677T/A
genetik
polimorfizminin değerlendirilmesi
ilaçların
MDR1
glikoproteindir. İnsanda
farmakokinetik
48
özelliklerini
etkileyen
membran
proteinin tanımlandığı ve ilaçların biyolojik
membranlardan geçişinden sorumlu olan ATP bağlayıcı kaset (ABC) üst
familyasının bir üyesidir. Tümör hücrelerinden eksprese olmasının ve çoklu
ilaç rezistansında rol oynamasının yanında vücutta pek çok organ ve dokuda
bulunduğu gösterilmiştir ve bu organların normal fonksiyonunda görev alırlar.
Bu tez çalışmasında MDR1 C3435T ve G2677T/A genetik polimorfizmi
Behçet hastalarında ve sağlıklı gönüllülerde sıklığı belirlendi ve alel-genotip
frekans dağılımı karşılaştırıldı. MDR1 C3435T polimorfizmi için yabanıl tip (C)
alel frekansı hastalarda %60,6 kontrol ve historik kontrollerde sırasıyla %46
ve %49,4 olarak bulundu. (T) alel frekansı hastalarda %39,4 kontrol ve
historik kontrollerde sırasıyla %54 ve %50,6 olarak bulundu. Gözlenen bu
fark istatistiksel olarak anlamlı değildi. MDR1 G2677T/A polimorfizmi için
yabanıl tip (G) aleli ile (T), (A) varyant alel ferkansının hastalar ile sağlıklı
kontrollerde yaklaşık olarak eşit olduğu görüldü. MDR1 alel ve genotip
frekans
dağılımı Hardy-Weinberg
uygunluk
açısından ki-kare
testi
ile
değerlendirildi ve BH ile kontrol bireyler arasında istatistiksel olarak anlamlı
fark görülmedi (p>0,05, Tablo 24).
Literatürde Behçet hastaları ile sağlıklı gönüllülerde MDR1 C3435T ve
G2677T/A genetik polimorfizminin değerlendirildiği çalışmalar bulunmaktadır.
Sarıcaoğlu ve
arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada MDR1 C3435T
polimorfizmi için alel ve genotip dağılımlarının Behçet hastaları ile sağlıklı
bireylerde
farklı
olmadığını
göstermişlerdir
[382].
Rüstemoğlu
ve
arkadaşlarının yaptıkları çalışmada da MDR1 C3435T ve G2677T/A genetik
113
polimorfizminin sağlıklı bireylerle Behçet hastalarında benzer olduğunu ifade
etmişlerdir [19].
Bu çalışma ile Behçet hastaları ile sağlıklı bireylerde MDR1 C3435T
ve G2677T/A genetik polimorfizm frekans dağılımının farklı olmadığı diğer
literatür bulgularını destekler niteliktedir.
CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 genotipe sahip Behçet hastalarında
MDR polimorfizmine göre losartan ve lansoprazol metabolik oranlarının
karşılaştırılması
Klinikte kullanılan pekçok ilacın P-gp substratı olduğu bilinmektedir. Pgp ekspresyonu veya fonksiyonunun değişmesi substratı olan ilaçların
absorbsiyonunu, dokulardaki dağılımını ve tedavi yanıtını değiştirebilir [14].
MDR genindeki polimorfizm transportörün hem ekspresyonunu hem de
fonksiyonunu etkileyecektir. Siegsmund ve arkadaşlarının insan böbreği
üzerindeki
araştırmalarında
ise
TT genotipine
sahip
bireylerde
P-gp
ekspresyonu CC genotipine oranla 1.5 kat daha az olduğu rapor edilmiştir
[352]. Kerb ve arkadaşlarının yaptığı çalışmada da oral yoldan tek doz
fenitoin alındıktan sonra TT genotipine sahip bireylerin plazma seviyeleri CC
genotipine sahip bireylere göre daha fazla olduğu gösterilmiştir (CC<CT<TT)
[353].
Bu tez çalışmamızda CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 genotipine sahip
hasta grubunda losartan ve lansoprazol metabolik oranlarının MDR C3435T
ve
G2677T/A polimorfizmi tarafından etkilenip etkilenmediği araştırıldı.
Losartan ve lansoprazol metabolik oranlarının genotipler arasında istatistiksel
olarak karşılaştırıldığında farklılık olmadığı görüldü (Tablo 31-32).
Sonuç olarak CYP2C9*1*1 ve CYP2C19*1*1 hasta grubunda MDR
C3435T ve G2677T/A polimorfizminin losartan ve lansoprazol metabolik
oranlarını etkilemediği düşünülmektedir.
114
6. SONUÇLAR VE ÖNERİLER
Bu tez çalışmasında Behçet hastalarının CYP2C9 ve CYP2C19 enzim
aktivitesi sağlıklı bireylerle karşılaştırıldığında 0,5 ve 2.25 kat azaldığı
gösterilmiştir. Bu azalma hastaların kullandıkları ilaçlara (özellikle de %95
hastanın kullandığı kolşisine) bağlı enzim inhibisyonu sonrası ya da BH’ de
dahil olmak üzere otoimmün hastalıklarda gözlenen inflamatuar sitokinlerin
enzim ekspresyonunu azaltmasına bağlı olarak ortaya çıkmış olabilir. İleriki
çalışmalarda kolşisinin enzim aktivitesi üzerine olan etkisinin tam olarak
değerlendirilebilmesi için yeni tanı almış Behçet hastalarında kolşisin tedavisi
öncesi ve sonrası metabolik oran değerlendirilerek bu ilişki araştırılabilir.
Behçet hastalarında
CYP
enzim aktivitesinin azalması reaktif oksijen
bileşiklerinin metabolizmasını azaltabilir. Çalışmamızda elde ettiğimiz bu
bulgu, otoimmün hastalıklarda reaktif oksijen bileşiklerinin artışını destekler
niteliktedir ve hastalığın etyopatolojisinde rol oynayabilir.
Behçet hastalarında sağlıklı bireylere göre CYP2C19*17*17 frekansı düşük
saptanmıştır. Dolayısıyla CYP2C19*17*17 genotipine sahip bireyler BH’ye
karşı koruyucu özelliğe sahip olabilir. Bu çalışma BH’nin de dahil olduğu tüm
otoimmün hastalıklar arasında CYP2C19*17 alelinin incelendiği ilk çalışma
olmuştur. İleride diğer otoimmün hastalıklarda yapılacak araştırmalarda bu
alel özellikle çalışılmalıdır.
Behçet hastaları ile sağlıklı bireyler arasında MDR C3435T ve G2677T/A
frekans dağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunamamıştır.
BH’ye bağlı organ ve sistem tutulumlarında CYP2C9, CYP2C19 ve MDR ile
ilişkisinin daha net bir şekilde belirlenebilmesi için daha fazla sayıda Behçet
hastasının çalışmaya dahil edilmesi gereklidir.
115
KAYNAKLAR:
1.
Marshall SE. (2004) Behcet's disease, Best Pract Res Clin Rheumatol.
18(3), 291-311.
2.
Yazici H, Basaran G, Hamuryudan V, Hizli N, Yurdakul S, Mat C, Tuzun Y,
Ozyazgan Y ve Dimitriyadis I. (1996) The ten-year mortality in Behcet's
syndrome, Br J Rheumatol. 35(2), 139-41.
3.
Azizlerli G, Kose AA, Sarica R, Gul A, Tutkun IT, Kulac M, Tunc R,
Urgancioglu M ve Disci R. (2003) Prevalence of Behcet's disease in Istanbul,
Turkey, Int J Dermatol. 42(10), 803-6.
4.
Sakane T, Takeno M, Suzuki N ve Inaba G. (1999) Behcet's disease, N Engl
J Med. 341(17), 1284-91.
5.
Kone-Paut I, Geisler I, Wechsler B, Ozen S, Ozdogan H, Rozenbaum M ve
Touitou I. (1999) Familial aggregation in Behcet's disease: high frequency in
siblings and parents of pediatric probands, J Pediatr. 135(1), 89-93.
6.
Lee ES, Lee S, Bang D ve S. S. (1997) Herpes simplex virus detection by
polymerase chain reaction in intestinal ulcer of patients with Behçet’s
disease. In: M Hamza, ed. Proceedings of the 7 th International Conference
on Behçet’s Disease. Tunis, Tunisia: Pub Adhona,71-4.
7.
International_Study_Group_for_Behcet's_Disease.
(1990)
diagnosis of Behcet's disease. , Lancet. 335(8697), 1078-80.
8.
Wang B, Wang J, Huang SQ, Su HH ve Zhou SF. (2009) Genetic
polymorphism of the human cytochrome P450 2C9 gene and its clinical
significance, Curr Drug Metab. 10(7), 781-834.
9.
Yasar U, Forslund-Bergengren C, Tybring G, Dorado P, Llerena A, Sjoqvist
F, Eliasson E ve Dahl ML. (2002) Pharmacokinetics of losartan and its
metabolite E-3174 in relation to the CYP2C9 genotype, Clin Pharmacol Ther.
71(1), 89-98.
10.
Yasar U, Dahl ML, Christensen M ve Eliasson E. (2002) Intra-individual
variability in urinary losartan oxidation ratio, an in vivo marker of CYP2C9
activity, Br J Clin Pharmacol. 54(2), 183-5.
11.
Furuta T, Kodaira C, Nishino M, Yamade M, Sugimoto M, Ikuma M, Hishida
A, Watanabe H ve Umemura K. (2009) [13C]-pantoprazole breath test to
predict CYP2C19 phenotype and efficacy of a proton pump inhibitor,
lansoprazole, Aliment Pharmacol Ther. 30(3), 294-300.
12.
Gumus E, Karaca O, Babaoglu MO, Baysoy G, Balamtekin N, Demir H, Uslu
N, Bozkurt A, Yuce A ve Yasar U. (2012) Evaluation of lansoprazole as a
Criteria
for
116
probe for assessing cytochrome P450 2C19 activity and genotypephenotype correlation in childhood, Eur J Clin Pharmacol. 68(5), 629-36.
13.
Fojo A, Lebo R, Shimizu N, Chin JE, Roninson IB, Merlino GT, Gottesman
MM ve Pastan I. (1986) Localization of multidrug resistance-associated DNA
sequences to human chromosome 7, Somat Cell Mol Genet. 12(4), 415-20.
14.
Babaoglu MO, Bayar B, Aynacioglu AS, Kerb R, Abali H, Celik I ve Bozkurt
A. (2005) Association of the ABCB1 3435C>T polymorphism with antiemetic
efficacy of 5-hydroxytryptamine type 3 antagonists, Clin Pharmacol Ther.
78(6), 619-26.
15.
Aynacioglu AS, Bozkurt A, Nacak M, Kortunay S, Tunc R, Dincel A ve
Kayaalp SO. (2001) N-acetyltransferase polymorphism in patients with
Behcet's disease, Eur J Clin Pharmacol. 57(9), 659-62.
16.
Yen JH, Tsai WC, Lin CH, Ou TT, Hu CJ ve Liu HW. (2004) Cytochrome
P450 1A1 and manganese superoxide dismutase gene polymorphisms in
Behcet's disease, J Rheumatol. 31(4), 736-40.
17.
Tursen U, Tamer L, Api H, Yildirim H, Baz K, Ikizoglu G ve Atik U. (2007)
Cytochrome P450 polymorphisms in patients with Behcet's disease, Int J
Dermatol. 46(2), 153-6.
18.
Hellden A, Bergman U, Engstrom Hellgren K, Masquelier M, Nilsson Remahl
I, Odar-Cederlof I, Ramsjo M ve Bertilsson L. (2010) Fluconazole-induced
intoxication with phenytoin in a patient with ultra-high activity of CYP2C9, Eur
J Clin Pharmacol. 66(8), 791-5.
19.
Rustemoglu A, Gul U, Gumus-Akay G, Gonul M, Yigit S, Bozkurt N, Karadag
A, Piskin E, Sunguroglu A ve Kadikiran A. (2012) MDR1 gene
polymorphisms may be associated with Behcet's disease and its colchicum
treatment response, Gene. 505(2), 333-9.
20.
Behçet H. (1937) Uber rezidivierende Aphtose, durch ein virus verursachte
Geschwure am Mund, amAuge und an den genitalien, Dermatol
Wochenschr. 105 1152-7.
21.
Mendes D, Correia M, Barbedo M, Vaio T, Mota M, Goncalves O ve Valente
J. (2009) Behcet's disease--a contemporary review, J Autoimmun. 32(3-4),
178-88.
22.
Kural-Seyahi E, Fresko I ve Seyahi N. (2003) The long-term mortality and
morbidity of Behcet syndrome: a 2-decade outcome survey of 387 patients
followed at a dedicated center, Medicine (Baltimore). 8260-76.
23.
Feigenbaum A. (1956) Description of Behcet's syndrome in the Hippocratic
third book of endemic diseases, Br J Ophthalmol. 40(6), 355-7.
24.
Cheng TO. (2001) Some historical notes on Behcet's disease, Chest. 119(2),
667-8.
117
25.
Behçet H. (1942) Trisymptomes Complex, veya Syndrom yahut Morbus
Behçet Nasıl Tesbit Edilmiştir., Deri Hastalıkları ve Frengi Kliniği Arşivi. 9(5354), 2663-2673.
26.
Behçet H. (1937) Ağız ve tenasül uzuvlarında husule gelen aftöz
tegayyürlerle ayni zamanda görünen virutik olması muhtemel teşevvüşler
üzerine mülahazalar ve mihraki intan hakkında şüpheler, Deri Hast Frengi
Klin Arş. 41369-1378.
27.
Tüzün Y. (2006) Hulusi Behçet MD February 20, 1889 to March 8, 1948,
Clinics in Dermatology. 24548-550.
28.
James DG. (1986) Silk Route disease, Postgrad Med J. 62(725), 151-3.
29.
Altenburg A, Papoutsis N, Orawa H, Martus P, Krause L ve Zouboulis CC.
(2006) Epidemiology and clinical manifestations of Adamantiades-Behcet
disease in Germany -- current pathogenetic concepts and therapeutic
possibilities, J Dtsch Dermatol Ges. 4(1), 49-64; quiz 65-6.
30.
Zouboulis CC. (1999) Epidemiology of Adamantiades-Behcet's disease, Ann
Med Interne (Paris). 150(6), 488-98.
31.
Tuzun Y, Yurdakul S, Cem Mat M, Ozyazgan Y, Hamuryudan V, Tuzun B ve
Yazici H. (1996) Epidemiology of Behcet's syndrome in Turkey, Int J
Dermatol. 35(9), 618-20.
32.
Hamuryudan V, Yurdakul S ve Yazici H. (2005) Behçet Hastalığı, Türkiye
Klinikleri J Int Med Sci. 1(25), 1-72.
33.
Nakae K, Masaki F, Hashimoto T, Inaba G, Mochizuki M ve T. S. (1993)
Recent epidemiological features of Behçet’s disease in Japan. In: Godeau P,
Wechsler (eds): Behçet’s disease, Excerpta Medica, Amsterdam,145-51.
34.
Jankowski J, Crombie I ve Jankowski R. (1992) Behcet's syndrome in
Scotland, Postgrad Med J. 68(801), 566-70.
35.
Al-Rawi ZS ve Neda AH. (2003) Prevalence of Behcet's disease among
Iraqis, Adv Exp Med Biol. 52837-41.
36.
Gonzalez-Gay MA, Garcia-Porrua C, Branas F, Lopez-Lazaro L ve Olivieri I.
(2000) Epidemiologic and clinical aspects of Behcet's disease in a defined
area of Northwestern Spain, 1988-1997, J Rheumatol. 27(3), 703-7.
37.
Evereklioglu C. (2005) Current concepts in the etiology and treatment of
Behcet disease, Surv Ophthalmol. 50(4), 297-350.
38.
Sakane T, Suzuki N ve Nagafuchi H. (1997) Etiopathology of Behcet's
disease: immunological aspects, Yonsei Med J. 38(6), 350-8.
39.
Arayssi T ve Hamdan A. (2004) New insights into the pathogenesis and
therapy of Behcet's disease, Curr Opin Pharmacol. 4(2), 183-8.
118
40.
Ohno S, Ohguchi M, Hirose S, Matsuda H, Wakisaka A ve Aizawa M. (1982)
Close association of HLA-Bw51 with Behcet's disease, Arch Ophthalmol.
100(9), 1455-8.
41.
Ahmad T, Wallace GR, James T, Neville M, Bunce M, Mulcahy-Hawes K,
Armuzzi A, Crawshaw J, Fortune F, Walton R, Stanford MR, Welsh KI,
Marshall SE ve Jewell DP. (2003) Mapping the HLA association in Behcet's
disease: a role for tumor necrosis factor polymorphisms?, Arthritis Rheum.
48(3), 807-13.
42.
Mizuki N, Ota M, Yabuki K, Katsuyama Y, Ando H, Palimeris GD, Kaklamani
E, Accorinti M, Pivetti-Pezzi P, Ohno S ve Inoko H. (2000) Localization of the
pathogenic gene of Behcet's disease by microsatellite analysis of three
different populations, Invest Ophthalmol Vis Sci. 41(12), 3702-8.
43.
Cohen R, Metzger S, Nahir M ve Chajek-Shaul T. (2002) Association of the
MIC-A gene and HLA-B51 with Behcet's disease in Arabs and nonAshkenazi Jews in Israel, Ann Rheum Dis. 61(2), 157-60.
44.
Salvarani C, Boiardi L, Mantovani V, Olivieri I, Ciancio G, Cantini F, Salvi F,
Malatesta R, Molinotti C, Govoni M, Trotta F, Filippini D, Paolazzi G ve
Viggiani M. (2001) Association of MICA alleles and HLA-B51 in Italian
patients with Behcet's disease, J Rheumatol. 28(8), 1867-70.
45.
Mizuki N, Yabuki K, Ota M, Verity D, Katsuyama Y, Ando H, Onari K, Goto K,
Imagawa Y, Mandanat W, Fayyad F, Stanford M, Ohno S ve Inoko H. (2001)
Microsatellite mapping of a susceptible locus within the HLA region for
Behcet's disease using Jordanian patients, Hum Immunol. 62(2), 186-90.
46.
Choukri F, Chakib A, Himmich H, Hue S ve Caillat-Zucman S. (2001) HLAB*51 and B*15 alleles confer predisposition to Behcet's disease in Moroccan
patients, Hum Immunol. 62(2), 180-5.
47.
Gonzalez-Escribano MF, Rodriguez MR, Walter K, Sanchez-Roman J,
Garcia-Lozano JR ve Nunez-Roldan A. (1998) Association of HLA-B51
subtypes and Behcet's disease in Spain, Tissue Antigens. 52(1), 78-80.
48.
Mizuki N, Yabuki K, Ota M, Katsuyama Y, Ando H, Nomura E, Funakoshi K,
Davatchi F, Chams H, Nikbin B, Ghaderi AA, Ohno S ve Inoko H. (2002)
Analysis of microsatellite polymorphism around the HLA-B locus in Iranian
patients with Behcet's disease, Tissue Antigens. 60(5), 396-9.
49.
Park SH, Park KS, Seo YI, Min DJ, Kim WU, Kim TG, Cho CS, Mok JW,
Park KS ve Kim HY. (2002) Association of MICA polymorphism with HLAB51 and disease severity in Korean patients with Behcet's disease, J Korean
Med Sci. 17(3), 366-70.
50.
Kotter I, Gunaydin I, Stubiger N, Yazici H, Fresko I, Zouboulis CC, Adler Y,
Steiert I, Kurz B, Wernet D, Braun B ve Muller CA. (2001) Comparative
analysis of the association of HLA-B*51 suballeles with Behcet's disease in
patients of German and Turkish origin, Tissue Antigens. 58(3), 166-70.
119
51.
Falk K, Rotzschke O, Takiguchi M, Gnau V, Stevanovic S, Jung G ve
Rammensee HG. (1995) Peptide motifs of HLA-B51, -B52 and -B78
molecules, and implications for Behcet's disease, Int Immunol. 7(2), 223-8.
52.
Gul A, Uyar FA, Inanc M, Ocal L, Tugal-Tutkun I, Aral O, Konice M ve
Saruhan-Direskeneli G. (2001) Lack of association of HLA-B*51 with a
severe disease course in Behcet's disease, Rheumatology (Oxford). 40(6),
668-72.
53.
Takeno M, Kariyone A, Yamashita N, Takiguchi M, Mizushima Y, Kaneoka H
ve Sakane T. (1995) Excessive function of peripheral blood neutrophils from
patients with Behcet's disease and from HLA-B51 transgenic mice, Arthritis
Rheum. 38(3), 426-33.
54.
Zouboulis CC, Vaiopoulos G, Marcomichelakis N, Palimeris G, Markidou I,
Thouas B ve Kaklamanis P. (2003) Onset signs, clinical course, prognosis,
treatment and outcome of adult patients with Adamantiades-Behcet's
disease in Greece, Clin Exp Rheumatol. 21(4 Suppl 30), S19-26.
55.
Direskeneli H. (2001) Behcet's disease: infectious aetiology, new
autoantigens, and HLA-B51, Ann Rheum Dis. 60(11), 996-1002.
56.
Bauer S, Groh V, Wu J, Steinle A, Phillips JH, Lanier LL ve Spies T. (1999)
Activation of NK cells and T cells by NKG2D, a receptor for stress-inducible
MICA, Science. 285(5428), 727-9.
57.
Kamoun M, Chelbi H, Houman MH, Lacheb J ve Hamzaoui K. (2007) Tumor
necrosis factor gene polymorphisms in Tunisian patients with Behcet's
disease, Hum Immunol. 68(3), 201-5.
58.
Akman A, Sallakci N, Coskun M, Bacanli A, Yavuzer U, Alpsoy E ve Yegin
O. (2006) TNF-alpha gene 1031 T/C polymorphism in Turkish patients with
Behcet's disease, Br J Dermatol. 155(2), 350-6.
59.
Akman A, Sallakci N, Kacaroglu H, Tosun O, Yavuzer U, Alpsoy E ve Yegin
O. (2008) Relationship between periodontal findings and the TNF-alpha
Gene 1031T/C polymorphism in Turkish patients with Behcet's disease, J
Eur Acad Dermatol Venereol. 22(8), 950-7.
60.
Krause I ve Weinberger A. (2008) Behcet's disease, Curr Opin Rheumatol.
20(1), 82-7.
61.
Wallace GR, Verity DH, Delamaine LJ, Ohno S, Inoko H, Ota M, Mizuki N,
Yabuki K, Kondiatis E, Stephens HA, Madanat W, Kanawati CA, Stanford
MR ve Vaughan RW. (1999) MIC-A allele profiles and HLA class I
associations in Behcet's disease, Immunogenetics. 49(7-8), 613-7.
62.
Mizuki N, Inoko H ve Ohno S. (1997) Molecular genetics (HLA) of Behcet's
disease, Yonsei Med J. 38(6), 333-49.
63.
Mizuki N, Ota M, Katsuyama Y, Yabuki K, Ando H, Goto K, Nakamura S,
Bahram S, Ohno S ve Inoko H. (1999) Association analysis between the
120
MIC-A and HLA-B alleles in Japanese patients with Behcet's disease,
Arthritis Rheum. 42(9), 1961-6.
64.
Hirohata S ve Kikuchi H. (2003) Behcet's disease, Arthritis Res Ther. 5(3),
139-46.
65.
Coskun M, Bacanli A, Sallakci N, Alpsoy E, Yavuzer U ve Yegin O. (2005)
Specific interleukin-1 gene polymorphisms in Turkish patients with Behcet's
disease, Exp Dermatol. 14(2), 124-9.
66.
Karasneh J, Hajeer AH, Barrett J, Ollier WE, Thornhill M ve Gul A. (2003)
Association of specific interleukin 1 gene cluster polymorphisms with
increased susceptibility for Behcet's disease, Rheumatology (Oxford). 42(7),
860-4.
67.
Nothwang HG, Strahm B, Denich D, Kubler M, Schwabe J, Gingrich JC,
Jauch A, Cox A, Nicklin MJ, Kurnit DM ve Hildebrandt F. (1997) Molecular
cloning of the interleukin-1 gene cluster: construction of an integrated
YAC/PAC contig and a partial transcriptional map in the region of
chromosome 2q13, Genomics. 41(3), 370-8.
68.
Ozcimen AA, Dilek K, Bingol U, Saricaoglu H, Sarandol A, Taskapilioglu O,
Yurtkuran M, Yurtkuran MA ve Oral HB. (2011) IL-1 cluster gene
polymorphisms in Turkish patients with Behcet's disease, Int J
Immunogenet. 38(4), 295-301.
69.
Gul A, Ozbek U, Ozturk C, Inanc M, Konice M ve Ozcelik T. (1996)
Coagulation factor V gene mutation increases the risk of venous thrombosis
in behcet's disease, Br J Rheumatol. 35(11), 1178-80.
70.
Toydemir PB, Elhan AH, Tukun A, Toydemir R, Gurler A, Tuzuner A ve
Bokesoy
I.
(2000)
Effects
of
factor
V
gene
G1691A,
methylenetetrahydrofolate reductase gene C677T, and prothombin gene
G20210A mutations on deep venous thrombogenesis in Behcet's disease, J
Rheumatol. 27(12), 2849-54.
71.
Mammo L, Al-Dalaan A, Bahabri SS ve Saour JN. (1997) Association of
factor V Leiden with Behcet's disease, J Rheumatol. 24(11), 2196-8.
72.
Verity DH, Vaughan RW, Madanat W, Kondeatis E, Zureikat H, Fayyad F,
Kanawati CA, Ayesh I, Stanford MR ve Wallace GR. (1999) Factor V Leiden
mutation is associated with ocular involvement in Behcet disease, Am J
Ophthalmol. 128(3), 352-6.
73.
Oner AF, Gurgey A, Gurler A ve Mesci L. (1998) Factor V Leiden mutation in
patients with Behcet's disease, J Rheumatol. 25(3), 496-8.
74.
Gurgey A, Balta G ve Boyvat A. (2003) Factor V Leiden mutation and PAI-1
gene 4G/5G genotype in thrombotic patients with Behcet's disease, Blood
Coagul Fibrinolysis. 14(2), 121-4.
121
75.
Batioglu F, Atmaca LS, Karabulut HG ve Beyza Sayin D. (2003) Factor V
Leiden and prothrombin gene G20210A mutations in ocular Behcet disease,
Acta Ophthalmol Scand. 81(3), 283-5.
76.
Nejentsev S, Guja C, McCormack R, Cooper J, Howson JM, Nutland S,
Rance H, Walker N, Undlien D, Ronningen KS, Tuomilehto-Wolf E,
Tuomilehto J, Ionescu-Tirgoviste C, Gale EA, Bingley PJ, Gillespie KM,
Savage DA, Carson DJ, Patterson CC, Maxwell AP ve Todd JA. (2003)
Association of intercellular adhesion molecule-1 gene with type 1 diabetes,
Lancet. 362(9397), 1723-4.
77.
Kretowski A, Wawrusiewicz N, Mironczuk K, Mysliwiec J, Kretowska M ve
Kinalska I. (2003) Intercellular adhesion molecule 1 gene polymorphisms in
Graves' disease, J Clin Endocrinol Metab. 88(10), 4945-9.
78.
Cournu-Rebeix I, Genin E, Lesca G, Azoulay-Cayla A, Tubridy N, Noe E,
Clanet M, Edan G, Clerget-Darpoux F, Semana G ve Fontaine B. (2003)
Intercellular adhesion molecule-1: a protective haplotype against multiple
sclerosis, Genes Immun. 4(7), 518-23.
79.
Matsuzawa J, Sugimura K, Matsuda Y, Takazoe M, Ishizuka K, Mochizuki T,
Seki SS, Yoneyama O, Bannnai H, Suzuki K, Honma T ve Asakura H. (2003)
Association between K469E allele of intercellular adhesion molecule 1 gene
and inflammatory bowel disease in a Japanese population, Gut. 52(1), 75-8.
80.
Aydintug AO, Tokgoz G, Ozoran K, Duzgun N, Gurler A ve Tutkak H. (1995)
Elevated levels of soluble intercellular adhesion molecule-1 correlate with
disease activity in Behcet's disease, Rheumatol Int. 15(2), 75-8.
81.
Verity DH, Wallace GR, Seed PT, Kanawati CA, Ayesh I, Holland-Gladwish J
ve Stanford MR. (1998) Soluble adhesion molecules in Behcet's disease,
Ocul Immunol Inflamm. 6(2), 81-92.
82.
Hamzaoui A, Hamzaoui K, Chabbou A ve Ayed K. (1995) Circulating
intercellular adhesion molecules in blood and bronchoalveolar lavage in
Behcet's disease, Mediators Inflamm. 4(5), 355-8.
83.
Saruhan-Direskeneli G, Uyar FA, Cefle A, Onder SC, Eksioglu-Demiralp E,
Kamali S, Inanc M, Ocal L ve Gul A. (2004) Expression of KIR and C-type
lectin receptors in Behcet's disease, Rheumatology (Oxford). 43(4), 423-7.
84.
Salvarani C, Boiardi L, Casali B, Olivieri I, Ciancio G, Cantini F, Salvi F,
Malatesta R, Govoni M, Trotta F, Filippini D, Paolazzi G, Nicoli D, Farnetti E
ve Macchioni P. (2002) Endothelial nitric oxide synthase gene
polymorphisms in Behcet's disease, J Rheumatol. 29(3), 535-40.
85.
Buldanlioglu S, Turkmen S, Ayabakan HB, Yenice N, Vardar M, Dogan S ve
Mercan E. (2005) Nitric oxide, lipid peroxidation and antioxidant defence
system in patients with active or inactive Behcet's disease, Br J Dermatol.
153(3), 526-30.
122
86.
Sallakci N, Bacanli A, Coskun M, Yavuzer U, Alpsoy E ve Yegin O. (2005)
CTLA-4 gene 49A/G polymorphism in Turkish patients with Behcet's
disease, Clin Exp Dermatol. 30(5), 546-50.
87.
Du L, Yang P, Hou S, Zhou H ve Kijlstra A. (2009) No association of CTLA-4
polymorphisms with susceptibility to Behcet disease, Br J Ophthalmol.
93(10), 1378-81.
88.
Lehner T. (1997) The role of heat shock protein, microbial and autoimmune
agents in the aetiology of Behcet's disease, Int Rev Immunol. 14(1), 21-32.
89.
Sohn S, Lee ES, Bang D ve Lee S. (1998) Behcet's disease-like symptoms
induced by the Herpes simplex virus in ICR mice, Eur J Dermatol. 8(1), 21-3.
90.
Baskan EB, Yilmaz E, Saricaoglu H, Alkan G, Ercan I, Mistik R, Adim SB,
Goral G, Dilek K ve Tunali S. (2007) Detection of parvovirus B19 DNA in the
lesional skin of patients with Behcet's disease, Clin Exp Dermatol. 32(2),
186-90.
91.
Calguneri M, Kiraz S, Ertenli I, Benekli M, Karaarslan Y ve Celik I. (1996)
The effect of prophylactic penicillin treatment on the course of arthritis
episodes in patients with Behcet's disease. A randomized clinical trial,
Arthritis Rheum. 39(12), 2062-5.
92.
Yoshikawa K, Kotake S ve Matsuda H. (1996) [Behcet's disease and
streptococcal antigens], Nihon Ganka Gakkai Zasshi. 100(3), 173-80.
93.
Yoshikawa H, Kotake S, Sasamoto Y, Ohno S ve Matsuda H. (1990) Close
association of Streptococcus sangius and Behçet’s disease, Nippon Ganka
Gakkai Zasshi Dec. 95(12), 1261-7.
94.
Cakmak SK, Cakmak A, Gul U, Sulaimanov M, Bingol P ve Hazinedaroglu
MS. (2009) Upper gastrointestinal abnormalities and Helicobacter pylori in
Behcet's disease, Int J Dermatol. 48(11), 1174-6.
95.
Onen F, Tuncer D, Akar S, Birlik M ve Akkoc N. (2003) Seroprevalence of
Borrelia burgdorferi in patients with Behcet's disease, Rheumatol Int. 23(6),
289-93.
96.
di Meo N, Quaranta L, Crisman G ve Trevisan G. (2009) Adamantiades
Behcet Disease triggered by a tick bite and or borrelia infection, J Eur Acad
Dermatol Venereol. 23(10), 1198-9.
97.
Pervin K, Childerstone A, Shinnick T, Mizushima Y, van der Zee R, Hasan A,
Vaughan R ve Lehner T. (1993) T cell epitope expression of mycobacterial
and homologous human 65-kilodalton heat shock protein peptides in short
term cell lines from patients with Behcet's disease, J Immunol. 151(4), 227382.
98.
Vaiopoulos G, Lakatos PL, Papp M, Kaklamanis F, Economou E, Zevgolis V,
Sourdis J ve Konstantopoulos K. (2011) Serum anti-Saccharomyces
cerevisiae antibodies in Greek patients with Behcet's disease, Yonsei Med J.
52(2), 347-50.
123
99.
Filik L ve Biyikoglu I. (2008) Differentiation of Behcet's disease from
inflammatory bowel diseases: anti-Saccharomyces cerevisiae antibody and
anti-neutrophilic cytoplasmic antibody, World J Gastroenterol. 14(47), 7271.
100.
Choi CH, Kim TI, Kim BC, Shin SJ, Lee SK, Kim WH ve Kim HS. (2006) AntiSaccharomyces cerevisiae antibody in intestinal Behcet's disease patients:
relation to clinical course, Dis Colon Rectum. 49(12), 1849-59.
101.
Ritossa F. (1996) Discovery of the heat shock response, Cell Stress
Chaperones. 1(2), 97-8.
102.
Direskeneli H, Eksioglu-Demiralp E, Yavuz S, Ergun T, Shinnick T, Lehner T
ve Akoglu T. (2000) T cell responses to 60/65 kDa heat shock protein
derived peptides in Turkish patients with Behcet's disease, J Rheumatol.
27(3), 708-13.
103.
Wheeler DS ve Wong HR. (2007) Heat shock response and acute lung
injury, Free Radic Biol Med. 42(1), 1-14.
104.
Ergun T, Ince U, Eksioglu-Demiralp E, Direskeneli H, Gurbuz O, Gurses L,
Aker F ve Akoglu T. (2001) HSP 60 expression in mucocutaneous lesions of
Behcet's disease, J Am Acad Dermatol. 45(6), 904-9.
105.
Kaneko S, Suzuki N, Yamashita N, Nagafuchi H, Nakajima T, Wakisaka S,
Yamamoto S ve Sakane T. (1997) Characterization of T cells specific for an
epitope of human 60-kD heat shock protein (hsp) in patients with Behcet's
disease (BD) in Japan, Clin Exp Immunol. 108(2), 204-12.
106.
Direskeneli H ve Saruhan-Direskeneli G. (2003) The role of heat shock
proteins in Behcet's disease, Clin Exp Rheumatol. 21(4 Suppl 30), S44-8.
107.
Yamamoto JH, Minami M, Inaba G, Masuda K ve Mochizuki M. (1993)
Cellular autoimmunity to retinal specific antigens in patients with Behcet's
disease, Br J Ophthalmol. 77(9), 584-9.
108.
Takeuchi M, Usui Y, Okunuki Y, Zhang L, Ma J, Yamakawa N, Hattori T,
Kezuka T, Sakai J ve Goto H. (2010) Immune responses to
interphotoreceptor retinoid-binding protein and S-antigen in Behcet's patients
with uveitis, Invest Ophthalmol Vis Sci. 51(6), 3067-75.
109.
Hamzaoui K, Mili Boussen E, Hamzaoui A, Ouertani A, Chabbou A ve Ayed
K. (1998) Cellular autoimmunity to retinal specific antigens in Behcet's
disease, Tunis Med. 76(4), 66-70.
110.
Direskeneli H, Keser G, D'Cruz D, Khamashta MA, Akoglu T, Yazici H,
Yurdakul S, Hamuryudan V, Ozgun S, Goral AJ ve et al. (1995) Antiendothelial cell antibodies, endothelial proliferation and von Willebrand factor
antigen in Behcet's disease, Clin Rheumatol. 14(1), 55-61.
111.
Zheng WJ, Zhao Y, Tang FL ve Dong Y. (2005) [A study of antiendothelial
cell antibodies in Behcet's disease], Zhonghua Nei Ke Za Zhi. 44(12), 910-3.
124
112.
Aydintug AO, Tokgoz G, D'Cruz DP, Gurler A, Cervera R, Duzgun N,
Atmaca LS, Khamashta MA ve Hughes GR. (1993) Antibodies to endothelial
cells in patients with Behcet's disease, Clin Immunol Immunopathol. 67(2),
157-62.
113.
Mahesh SP, Li Z, Buggage R, Mor F, Cohen IR, Chew EY ve Nussenblatt
RB. (2005) Alpha tropomyosin as a self-antigen in patients with Behcet's
disease, Clin Exp Immunol. 140(2), 368-75.
114.
Mege JL, Dilsen N, Sanguedolce V, Gul A, Bongrand P, Roux H, Ocal L,
Inanc M ve Capo C. (1993) Overproduction of monocyte derived tumor
necrosis factor alpha, interleukin (IL) 6, IL-8 and increased neutrophil
superoxide generation in Behcet's disease. A comparative study with familial
Mediterranean fever and healthy subjects, J Rheumatol. 20(9), 1544-9.
115.
Evereklioglu C, Er H, Turkoz Y ve Cekmen M. (2002) Serum levels of TNFalpha, sIL-2R, IL-6, and IL-8 are increased and associated with elevated lipid
peroxidation in patients with Behcet's disease, Mediators Inflamm. 11(2), 8793.
116.
Hamzaoui K, Hamzaoui A, Guemira F, Bessioud M, Hamza M ve Ayed K.
(2002) Cytokine profile in Behcet's disease patients. Relationship with
disease activity, Scand J Rheumatol. 31(4), 205-10.
117.
Miletic M, Stojanovic R, Pajic O, Bugarski D, Mojsilovic S, Cokic V ve
Milenkovic P. (2012) Serum interleukin-17 & nitric oxide levels in patients
with primary Sjogren's syndrome, Indian J Med Res. 135(4), 513-9.
118.
Yilmaz M, Kendirli SG, Altintas D, Bingol G ve Antmen B. (2001) Cytokine
levels in serum of patients with juvenile rheumatoid arthritis, Clin Rheumatol.
20(1), 30-5.
119.
Hamzaoui K, Hamzaoui A, Kahan A, Hamza M, Chabbou A ve Ayed K.
(1992) Interleukin-6 in peripheral blood and inflammatory sites in Behcet's
disease, Mediators Inflamm. 1(4), 281-5.
120.
Yamakawa Y, Sugita Y, Nagatani T, Takahashi S, Yamakawa T, Tanaka S,
Nakamura S, Ohno S, Sekihara H, Okuda K ve Nakajima H. (1996)
Interleukin-6 (IL-6) in patients with Behcet's disease, J Dermatol Sci. 11(3),
189-95.
121.
Hirohata S, Isshi K, Oguchi H, Ohse T, Haraoka H, Takeuchi A ve
Hashimoto T. (1997) Cerebrospinal fluid interleukin-6 in progressive NeuroBehcet's syndrome, Clin Immunol Immunopathol. 82(1), 12-7.
122.
Wang CR, Chuang CY ve Chen CY. (1992) Anticardiolipin antibodies and
interleukin-6 in cerebrospinal fluid and blood of Chinese patients with neuroBehcet's syndrome, Clin Exp Rheumatol. 10(6), 599-602.
123.
Davatchi F, Shahram F, Chams C, Chams H ve Nadji A. (2005) Behçet’s
disease, Acta Medica Iranica. 43(4)233-242.
125
124.
Chajek T ve Fainaru M. (1975) Behcet's disease. Report of 41 cases and a
review of the literature, Medicine (Baltimore). 54(3), 179-96.
125.
Montenegro V, Carlotto De Abreu A, Schaimberg C ve Roberto Gonçalves
C. (1998) Behcet’s disease in 81 Brazilian patients, 8th International
Conference on Behcet’s Disease.Reggio Emilia (Italy),Abstract P143.
126.
Bang D, Yoon KH, Chung HG, Choi EH, Lee ES ve Lee S. (1997) Yonsei
Med J. 38 428-436.
127.
Assaad-Khalil SH, Kamel FA ve Ismail E A. (1997) Starting regional registry
forpatients with Behcet’s Disease in North-West Nile Delta region in Egypt. In
Behcet’s Disease Hamza M. (ed), Tunisia, Pub Adhoua,173-176.
128.
Madanat W, Fayyad F, Zureikat H, Verity D, Narr J, Vaughan R ve Stanford
M. (2000) Influence of sex on Behcet’s Disease in Jordan. In: Bang D, Lee E,
Lee S, eds. Behcet's Disease, Seoul: Design Mecca Publishing,90-93.
129.
Dong Yi, Ming Qiu Xiao, Zhang Nai Zheng, Li Cui Hai ve Wu Qi Yan. (1991)
Testing different diagnostic criteria of Behcet’s syndrome in Chinese
patients, In Behcet’s Disease Basic and Clinical Aspects, O’Duffy JD and
Kokmen E (eds), New York, Marcel Decker Inc,55-99.
130.
Valesini G, Pivetti Pezzi P, Catarinelli G, Accorinti M ve Priori R. (1991)
Clinical manifestations of Behcet’s disease in Italy: study of 155 patients at
Rome university, In Behcet’s Disease Basic and Clinical Aspects, O’Duffy JD
and Kokmen E (eds), New York, Marcel Decker Inc,279-289.
131.
Gurler A, Boyvat A ve Tursen U. (1997) Clinical manifestations of Behcet's
disease: an analysis of 2147 patients, Yonsei Med J. 38(6), 423-7.
132.
Roux H, Richard P, Aarrighi A ve Bergaoui N. (1989) Autochtone Behcet's
disease.A propos of 73 cases., Rev Rhum 56:383-388.
133.
al-Dalaan AN, al Balaa SR, el Ramahi K, al-Kawi Z, Bohlega S, Bahabri S ve
al Janadi MA. (1994) Behcet's disease in Saudi Arabia, J Rheumatol. 21(4),
658-61.
134.
Yurdakul S ve Yazici H. (2008) Behcet's syndrome, Best Pract Res Clin
Rheumatol. 22(5), 793-809.
135.
Alpsoy E, Zouboulis CC ve Ehrlich GE. (2007) Mucocutaneous lesions of
Behcet's disease, Yonsei Med J. 48(4), 573-85.
136.
Bang D, Hur W, Lee ES ve Lee S. (1995) Prognosis and clinical relevance of
recurrent oral ulceration in Behcet's disease, J Dermatol. 22(12), 926-9.
137.
Shimizu S, Chen KR, Ikemoto K ve Han-Yaku H. (1998) Abrupt onset of
severe Behçet’s disease: preceding oral ulceration is not essential for
diagnosis., Br J Dermatol. 139(1)160-1.
126
138.
Shahram F, Nadji A, Jamshidi AR, Chams H, Chams C, Shafaie N, Akbarian
M, Gharibdoost F ve Davatchi F. (2004) Behcet’s Disease in Iran, analysis of
5059 cases, Arch Iranian Med. 7:9-14.
139.
Alekberova Z, Madanat W, Prokaeva T, Yermakova N ve Poljanskaja I.
(1993) Clinical andgenetic features of 35 patients with Behcet’s Disease from
Commonwealth Independent States. In Behcet’s Disease, Godeau P and
Wechsler B (eds), Amsterdam, Elsevier Science Publishers B.V.,171-174.
140.
Kasifoglu T ve Korkmaz C. (2012) Romatoloji Atlası,97.
141.
Kontogiannis V ve Powell RJ. (2000) Behcet's disease, Postgrad Med J.
76(900), 629-37.
142.
Gürler A, Ertan C, Kazeruni H ve Sayman N. (1992) Ankara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Behçet Hastalığı Merkezinde izlemekte olduğumuz 912 rezidivan
aftöz stomatitli olguların klinik gözlemleri, Prof. Dr. A. Lütfi Tat Sempozyumu
Kitabı,298-308.
143.
Al-Otaibi LM, Porter SR ve Poate TW. (2005) Behcet's disease: a review, J
Dent Res. 84(3), 209-22.
144.
Yazıcı H, Fresko I, Tunç R ve Melikoglu M. (2002) Behçet’s syndrome:
pathogenesis, clinical manifestations and treatment.In:Ball GV, Bridges SL,
editors. , Vasculitis. Oxford: University Press,406-32.
145.
Nazzaro P. (1966) Cutaneous manifestations of Behçet's disease, In:
International Symposium on Behçet's Disease in Rome. Monacelli M,
Nazzaro P, editors. Karger: Basel,1-24.
146.
Kasifoglu T ve Korkmaz C. (2012) Romatoloji atlası,99.
147.
Dunlop E. (1979) Genital and other manifestations of Behçet's disease seen
in venereological clinical practice, In: Behçet's syndrome: clinical and
immunological features. Lehner T, Barnes G, editors. Academic Press,159175.
148.
Lin P ve Liang G. (2006) Behcet disease: recommendation for clinical
management of mucocutaneous lesions, J Clin Rheumatol. 12(6), 282-6.
149.
E.Alpsoy. (2003) Behçet hastalığının deri ve mukoza belirtileri., Türkderm
37(2), 92-99.
150.
Kasifoglu T ve Korkmaz C. (2012) Romatoloji Atlası,100.
151.
Tüzün Y, Fresko İ, Mat MC, Özyazgan Y ve Hamuryudan V. (2008) Behçet
Sendromu, Ed; Tüzün Y, Gürer MA, Serdaroğlu S, Oğuz O, Aksungur VL.
3.baskı, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul,913-928.
152.
Demircioğlu FF, Böke E, Demircin M, Dağsali S ve Küçükali T. (1989)
Abdominal aortic aneurysm with inferior vena cava obstruction: case report.,
Angiology. 40 227-232.
127
153.
Kansu E, Özer FL ve Akalin E. (1972) Behçet syndrome with obstruction of
the vena cava, Q J Med. 41 151-168.
154.
Ergun T, Gurbuz O, Dogusoy G, Mat C ve Yazici H. (1998) Histopathologic
features of the spontaneous pustular lesions of Behcet's syndrome, Int J
Dermatol. 37(3), 194-6.
155.
Jorizzo JL, Abernethy JL ve White WL. (1995) Mucocutaneous criteria fort
the diagnosis of Behçet’s disease: an analysis of clinicophatologic data from
multipl international centers., J Am Acad Dermatol. 32 968-76.
156.
Azizlerli G, Ozarmagan G, Ovul C, Sarica R ve Mustafa SO. (1992) A new
kind of skin lesion in Behcet's disease: extragenital ulcerations, Acta Derm
Venereol. 72(4), 286.
157.
Saylan T, Mat C, Fresko I ve Melikoglu M. (1999) Behcet's disease in the
Middle East, Clin Dermatol. 17(2), 209-23; discussion 105-6.
158.
Kasifoglu T ve Korkmaz C. (2012) Romatoloji Atlası,101.
159.
Akmaz O, Erel A ve Gurer MA. (2000) Comparison of histopathologic and
clinical evaluations of pathergy test in Behcet's disease, Int J Dermatol.
39(2), 121-5.
160.
Tüzün Y, Serdaroğlu S ve Aydemir EH. (1993) Paterji fenomeni.,
Dermatolojide gelişmeler-2 İstanbul 96-105.
161.
Yazici H, Chamberlain MA, Tuzun Y, Yurdakul S ve Muftuoglu A. (1984) A
comparative study of the pathergy reaction among Turkish and British
patients with Behcet's disease, Ann Rheum Dis. 43(1), 74-5.
162.
Kim JW, Park JH, Lee D, Hwang SW ve Park SW. (2007) Vegetative
pyoderma gangrenosum in Behcet's disease, Acta Derm Venereol. 87(4),
365-7.
163.
Lee ES, Bang D ve Lee S. (1997) Dermatologic manifestation of Behcet's
disease, Yonsei Med J. 38(6), 380-9.
164.
Kasifoglu T ve Korkmaz C. (2012) Romatoloji Atlası,103.
165.
Calamia KT, Mazlumzadeh M, Balbanova M, Bagheri M ve O’Duffy JD.
(2000) Clinical characteristics of United States patients with Behcet’s
disease. In: Bang D, Lee E, Lee S, eds. Behcet's Disease. Seoul, Design
Mecca Publishing,48-51.
166.
Michelson JB ve Friedlaender MH. (1990) Behcet's disease, Int Ophthalmol
Clin. 30(4), 271-8.
167.
Benezra D ve Cohen E. (1986) Treatment and visual prognosis in Behcet's
disease, Br J Ophthalmol. 70(8), 589-92.
128
168.
Yurdakul SY, H. Tuzun, Y. Pazarli, H. Yalcin, B. Altac, M. Ozyazgan, Y.
Tuzuner, N. Muftuoglu, A. (1983) The arthritis of Behcet's disease: a
prospective study, Ann Rheum Dis. 42(5), 505-15.
169.
Sarica-Kucukoglu R, Akdag-Kose A, Kayabal IM, Yazganoglu KD, Disci R,
Erzengin D ve Azizlerli G. (2006) Vascular involvement in Behcet's disease:
a retrospective analysis of 2319 cases, Int J Dermatol. 45(8), 919-21.
170.
Yazici H, Fresko I ve Yurdakul S. (2007) Behcet's syndrome: disease
manifestations, management, and advances in treatment, Nat Clin Pract
Rheumatol. 3(3), 148-55.
171.
Espinosa G, Cervera R, Reverter JC, Tassies D, Font J ve Ingelmo M.
(2002) Vascular involvement in Behcet's disease, Isr Med Assoc J. 4(8),
614-6.
172.
Kiraz S, Ertenli I, Ozturk MA, Haznedaroglu IC, Celik I ve Calguneri M.
(2002) Pathological haemostasis and "prothrombotic state" in Behcet's
disease, Thromb Res. 105(2), 125-33.
173.
Kaklamani VG, Vaiopoulos G ve Kaklamanis PG. (1998) Behcet's Disease,
Semin Arthritis Rheum. 27(4), 197-217.
174.
Akman-Demir G, Serdaroglu P ve B. T. (1999) Clinical patterns of
neurological involvement in Behçet’s Disease Evaluation of 200 patients. ,
The Neuro-Behçet Study Group Brain 1222183-94.
175.
Ghate JV ve Jorizzo JL. (1999) Behcet's disease and complex aphthosis, J
Am Acad Dermatol. 40(1), 1-18; quiz 19-20.
176.
Yurdakul S, Tuzuner N, Yurdakul I, Hamuryudan V ve Yazici H. (1996)
Gastrointestinal involvement in Behcet's syndrome: a controlled study, Ann
Rheum Dis. 55(3), 208-10.
177.
Hassard PV, Binder SW, Nelson V ve Vasiliauskas EA. (2001) Anti-tumor
necrosis factor monoclonal antibody therapy for gastrointestinal Behcet's
disease: a case report, Gastroenterology. 120(4), 995-9.
178.
Bayraktar Y, Ozaslan E ve Van Thiel DH. (2000) Gastrointestinal
manifestations of Behcet's disease, J Clin Gastroenterol. 30(2), 144-54.
179.
Uçan E.S, Kıter G, Abadoglu O, Karlıkaya C, Akoglu S ve Bayındır U.
Thoracic manifestations of Behçet’s disease: Reports of the Turkish authors.,
Turkish Respiratory Journal 2(2), 39-44.
180.
Atzeni F, Sarzi-Puttini P, Doria A, Boiardi L, Pipitone N ve Salvarani C.
(2005) Behcet's disease and cardiovascular involvement, Lupus. 14(9), 7236.
181.
Gurgun C, Ercan E, Ceyhan C, Yavuzgil O, Zoghi M, Aksu K, Cinar CS ve
Turkoglu C. (2002) Cardiovascular involvement in Behcet's disease, Jpn
Heart J. 43(4), 389-98.
129
182.
Akpolat T, Akkoyunlu M, Akpolat I, Dilek M, Odabas AR ve Ozen S. (2002)
Renal Behcet's disease: a cumulative analysis, Semin Arthritis Rheum.
31(5), 317-37.
183.
Cho YH, Jung J, Lee KH, Bang D, Lee ES ve Lee S. (2003) Clinical features
of patients with Behcet's disease and epididymitis, J Urol. 170(4 Pt 1), 12313.
184.
Mason RM ve Barnes CG. (1969) Behcet's syndrome with arthritis, Ann
Rheum Dis. 28(2), 95-103.
185.
O’duffy J. (1974) Suggested criteria for diagnosis of Behçet’s disease, J
Rheumatol 32(18).
186.
Zhang X-QC. (1980) Chinese J Int Med 19(15).
187.
Dilşen N, Koniçe M ve Aral O. (1986) Our diagnostic criteria for Behçet’s
disease, Proceedings of the third Mediterranean Congress of Rheumatology
11(15).
188.
Mizushima Y. (1988) Recent research into Behçet’s disease., Int J Tiss
Reac. 1059-65.
189.
Muftuoglu AU, Yazici H, Yurdakul S, Tuzun Y, Pazarli H, Gungen G ve Deniz
S. (1986) Behcet's disease. Relation of serum C-reactive protein and
erythrocyte sedimentation rates to disease activity, Int J Dermatol. 25(4),
235-9.
190.
Alpsoy E. (2005) Behcet's disease: treatment of mucocutaneous lesions,
Clin Exp Rheumatol. 23(4), 532-9.
191.
Akpolat T. (1998) Management of the patient with Behcet's disease, Nephrol
Dial Transplant. 13(12), 3002-4.
192.
Miyachi Y, Taniguchi S, Ozaki M ve Horio T. (1981) Colchicine in the
treatment of the cutaneous manifestations of Behcet's disease, Br J
Dermatol. 104(1), 67-9.
193.
Mizushima Y, Matsumura N, Mori M, Shimizu T, Fukushima B, Mimura Y,
Saito K ve Sugiura S. (1977) Colchicine in Behcet's disease, Lancet.
2(8046), 1037.
194.
Yurdakul S, Mat C, Tuzun Y, Ozyazgan Y, Hamuryudan V, Uysal O,
Senocak M ve Yazici H. (2001) A double-blind trial of colchicine in Behcet's
syndrome, Arthritis Rheum. 44(11), 2686-92.
195.
Al-Waiz MM, Sharquie KE, MH. AQ ve Hayani RK. (2005) Colchicine and
benzathine penicillin in the treatment of Behcet disease: a case comparative
study, Dermatol Online J. 11(3), 3.
196.
Kaklamani VG ve Kaklamanis PG. (2001) Treatment of Behcet's disease--an
update, Semin Arthritis Rheum. 30(5), 299-312.
130
197.
Masuda K, Nakajima A, Urayama A, Nakae K, Kogure M ve Inaba G. (1989)
Double-masked trial of cyclosporin versus colchicine and long-term open
study of cyclosporin in Behcet's disease, Lancet. 1(8647), 1093-6.
198.
Wechsler B, Mertani EB, le Hoang P, de Groc F, Piette JC, Beaufils H,
Aupetit B, le Minh H ve Rottembourg J. (1986) Cyclosporin A is effective, but
not safe, in the management of Behcet's disease, Arthritis Rheum. 29(4),
574-5.
199.
Yazici H, Pazarli H, Barnes CG, Tuzun Y, Ozyazgan Y, Silman A, Serdaroglu
S, Oguz V, Yurdakul S, Lovatt GE ve et al. (1990) A controlled trial of
azathioprine in Behcet's syndrome, N Engl J Med. 322(5), 281-5.
200.
Yazici H ve Barnes CG. (1991) Practical treatment recommendations for
pharmacotherapy of Behcet's syndrome, Drugs. 42(5), 796-804.
201.
Bang D. (1997) Treatment of Behcet's disease, Yonsei Med J. 38(6), 401-10.
202.
O'Duffy JD, Robertson DM ve Goldstein NP. (1984) Chlorambucil in the
treatment of uveitis and meningoencephalitis of Behcet's disease, Am J Med.
76(1), 75-84.
203.
Aoki K ve Sugiura S. (1976) Immunosuppressive treatment of Behcet's
disease, Mod Probl Ophthalmol. 16309-13.
204.
Zouboulis CC ve Orfanos CE. (1998) Treatment of Adamantiades-Behcet
disease with systemic interferon alfa, Arch Dermatol. 134(8), 1010-6.
205.
Jorizzo JL, White WL, Wise CM, Zanolli MD ve Sherertz EF. (1991) Lowdose weekly methotrexate for unusual neutrophilic vascular reactions:
cutaneous polyarteritis nodosa and Behcet's disease, J Am Acad Dermatol.
24(6 Pt 1), 973-8.
206.
Sfikakis PP, Kaklamanis PH, Elezoglou A, Katsilambros N, Theodossiadis
PG, Papaefthimiou S ve Markomichelakis N. (2004) Infliximab for recurrent,
sight-threatening ocular inflammation in Adamantiades-Behcet disease, Ann
Intern Med. 140(5), 404-6.
207.
Belpaire FM ve Bogaert MG. (1996) Cytochrome P450:
polymorphism and drug interactions, Acta Clin Belg. 51(4), 254-60.
208.
Klingenberg M. (1958) Pigments of rat liver microsomes, Arch Biochem
Biophys. 75(2), 376-86.
209.
Garfinkel D. (1958) Studies on pig liver microsomes. I. Enzymic and pigment
composition of different microsomal fractions, Arch Biochem Biophys. 77(2),
493-509.
210.
Omura T ve Sato R. (1962) A new cytochrome in liver microsomes, J Biol
Chem. 2371375-6.
genetic
131
211.
Omura T ve Sato R. (1964) The Carbon Monoxide-Binding Pigment of Liver
Microsomes. Ii. Solubilization, Purification, and Properties, J Biol Chem.
2392379-85.
212.
Omura T ve Sato R. (1964) The Carbon Monoxide-Binding Pigment of Liver
Microsomes. I. Evidence for Its Hemoprotein Nature, J Biol Chem. 23923708.
213.
Estabrook RW, Cooper DY ve Rosenthal O. (1963) The Light Reversible
Carbon Monoxide Inhibition of the Steroid C21-Hydroxylase System of the
Adrenal Cortex, Biochem Z. 338741-55.
214.
Omura T. (1999) Forty years of cytochrome P450, Biochem Biophys Res
Commun. 266(3), 690-8.
215.
Neve EP ve Ingelman-Sundberg M. (2008) Intracellular transport and
localization of microsomal cytochrome P450, Anal Bioanal Chem. 392(6),
1075-84.
216.
Seliskar M ve Rozman D. (2007) Mammalian cytochromes P450--importance
of tissue specificity, Biochim Biophys Acta. 1770(3), 458-66.
217.
Bhupinder SK. (2007) Cytochrome P450 enzyme isoforms and their
therapeutic implications: an update, İndian Journal of Medical Sciences.
61(2), 102-116.
218.
Estabrook RWH, A. G. Baron, J. Netter, K. J. Leibman, K. (1971) A new
spectral intermediate associated with cytochrome P-450 function in liver
microsomes, Biochem Biophys Res Commun. 42(1), 132-9.
219.
Lewis DF ve Pratt JM. (1998) The P450 catalytic cycle and oxygenation
mechanism, Drug Metab Rev. 30(4), 739-86.
220.
Gümüs E. (2010) Çocukluk çağında lansoprazolün sitokrom P450 2C19 için
fenotipleme belirteci olarak kullanılması ve genotip-fenotip ilişkisinin
incelenmesi, 7.
221.
Nebert DWA, M. Coon, M. J. Estabrook, R. W. Gonzalez, F. J. Guengerich,
F. P. Gunsalus, I. C. Johnson, E. F. Kemper, B. Levin, W. et al.,. (1987) The
P450 gene superfamily: recommended nomenclature, DNA. 6(1), 1-11.
222.
Nelson DRK, L. Kamataki, T. Stegeman, J. J. Feyereisen, R. Waxman, D. J.
Waterman, M. R. Gotoh, O. Coon, M. J. Estabrook, R. W. Gunsalus, I. C.
Nebert, D. W. (1996) P450 superfamily: update on new sequences, gene
mapping, accession numbers and nomenclature, Pharmacogenetics. 6(1), 142.
223.
Gardiner SJ ve Begg EJ. (2006) Pharmacogenetics, drug-metabolizing
enzymes, and clinical practice, Pharmacol Rev. 58(3), 521-90.
224.
Kirchheiner J ve Seeringer A. (2007) Clinical implications of
pharmacogenetics of cytochrome P450 drug metabolizing enzymes, Biochim
Biophys Acta. 1770(3), 489-94.
132
225.
Nadeau JH. (2002) Single nucleotide polymorphisms: tackling complexity,
Nature. 420(6915), 517-8.
226.
Sadee W. (1999) Pharmacogenomics, West J Med. 171(5-6), 328-32.
227.
Meyer UA. (1991) Genotype or phenotype: the definition
pharmacogenetic polymorphism, Pharmacogenetics. 1(2), 66-7.
228.
Meyer UA ve Zanger UM. (1997) Molecular mechanisms of genetic
polymorphisms of drug metabolism, Annu Rev Pharmacol Toxicol. 37269-96.
229.
Klotz U. (2007) The role of pharmacogenetics in the metabolism of
antiepileptic drugs: pharmacokinetic and therapeutic implications, Clin
Pharmacokinet. 46(4), 271-9.
230.
Zhou SF. (2009) Polymorphism of human cytochrome P450 2D6 and its
clinical significance: Part I, Clin Pharmacokinet. 48(11), 689-723.
231.
Ingelman-Sundberg M. (2004) Pharmacogenetics of cytochrome P450 and
its applications in drug therapy: the past, present and future, Trends
Pharmacol Sci. 25(4), 193-200.
232.
Phillips KAV, D. L. Oren, E. Lee, J. K. Sadee, W. (2001) Potential role of
pharmacogenomics in reducing adverse drug reactions: a systematic review,
JAMA. 286(18), 2270-9.
233.
Ingelman-Sundberg M. (2001) Pharmacogenetics: an opportunity for a safer
and more efficient pharmacotherapy, J Intern Med. 250(3), 186-200.
234.
Nebert DW ve Russell DW. (2002) Clinical importance of the cytochromes
P450, Lancet. 360(9340), 1155-62.
235.
Romkes MF, M. B. Blaisdell, J. A. Raucy, J. L. Goldstein, J. A. (1991)
Cloning and expression of complementary DNAs for multiple members of the
human cytochrome P450IIC subfamily, Biochemistry. 30(13), 3247-55.
236.
Goldstein JA ve de Morais SM. (1994) Biochemistry and molecular biology of
the human CYP2C subfamily, Pharmacogenetics. 4(6), 285-99.
237.
Wada YM, M. Ishihara, Y. Watanabe, M. Iwasaki, M. Asahi, S. (2008)
Important amino acid residues that confer CYP2C19 selective activity to
CYP2C9, J Biochem. 144(3), 323-33.
238.
Goldstein JA. (2001) Clinical relevance of genetic polymorphisms in the
human CYP2C subfamily, Br J Clin Pharmacol. 52(4), 349-55.
239.
Ablin J, Cabili S, Eldor A, Lagziel A ve Peretz H. (2004) Warfarin therapy is
feasible in CYP2C9*3 homozygous patients, Eur J Intern Med. 15(1), 22-27.
240.
Gotoh O. (1992) Substrate recognition sites in cytochrome P450 family 2
(CYP2) proteins inferred from comparative analyses of amino acid and
coding nucleotide sequences, J Biol Chem. 267(1), 83-90.
of
a
133
241.
Yasar U. (2002) Cytochrome P450 2C9 polymorphism: Interindividual
differences in drug metabolism and phenotyping methodology, 22.
242.
Wang BW, J. Huang, S. Q. Su, H. H. Zhou, S. F. (2009) Genetic
polymorphism of the human cytochrome P450 2C9 gene and its clinical
significance, Curr Drug Metab. 10(7), 781-834.
243.
Aynacioglu AS, Brockmoller J, Bauer S, Sachse C, Guzelbey P, Ongen Z,
Nacak M ve Roots I. (1999) Frequency of cytochrome P450 CYP2C9
variants in a Turkish population and functional relevance for phenytoin, Br J
Clin Pharmacol. 48(3), 409-15.
244.
Babaoglu MO, Yasar U, Sandberg M, Eliasson E, Dahl ML, Kayaalp SO,
Bozkurt A. (2004) CYP2C9 genetic variants and losartan oxidation in a
Turkish population, Eur J Clin Pharmacol. 60(5), 337-42.
245.
Allabi AC, Gala JL, Horsmans Y, Babaoglu MO, Bozkurt A, Heusterspreute
M, Yasar U. (2004) Functional impact of CYP2C95, CYP2C96, CYP2C98,
and CYP2C911 in vivo among black Africans, Clin Pharmacol Ther. 76(2),
113-8.
246.
Crespi CL ve Miller VP. (1997) The R144C change in the CYP2C9*2 allele
alters interaction of the cytochrome P450 with NADPH:cytochrome P450
oxidoreductase, Pharmacogenetics. 7(3), 203-10.
247.
Aithal GP, Day CP, Kesteven PJ ve Daly AK. (1999) Association of
polymorphisms in the cytochrome P450 CYP2C9 with warfarin dose
requirement and risk of bleeding complications, Lancet. 353(9154), 717-9.
248.
Furuya HF-S, P. Gregory, W. Taber, H. Steward, A. Gonzalez, F. J. Idle, J.
R. (1995) Genetic polymorphism of CYP2C9 and its effect on warfarin
maintenance dose requirement in patients undergoing anticoagulation
therapy, Pharmacogenetics. 5(6), 389-92.
249.
Timmermans PBW, P. C. Chiu, A. T. Herblin, W. F. Benfield, P. Carini, D. J.
Lee, R. J. Wexler, R. R. Saye, J. A. Smith, R. D. (1993) Angiotensin II
receptors and angiotensin II receptor antagonists, Pharmacol Rev. 45(2),
205-51.
250.
Stearns RAC, P. K. Chen, R. Chiu, S. H. (1995) Biotransformation of
losartan to its active carboxylic acid metabolite in human liver microsomes.
Role of cytochrome P4502C and 3A subfamily members, Drug Metab
Dispos. 23(2), 207-15.
251.
Lo MWG, M. R. McCrea, J. B. Lu, H. Furtek, C. I. Bjornsson, T. D. (1995)
Pharmacokinetics of losartan, an angiotensin II receptor antagonist, and its
active metabolite EXP3174 in humans, Clin Pharmacol Ther. 58(6), 641-9.
252.
Yang SHC, Y. A. Choi, J. S. (2011) Effects of ticlopidine on
pharmacokinetics of losartan and its main metabolite EXP-3174 in rats, Acta
Pharmacol Sin. 32(7), 967-72.
134
253.
Yasar UT, G. Hidestrand, M. Oscarson, M. Ingelman-Sundberg, M. Dahl, M.
L. Eliasson, E. (2001) Role of CYP2C9 polymorphism in losartan oxidation,
Drug Metab Dispos. 29(7), 1051-6.
254.
Munafo AC, Y. Nussberger, J. Shum, L. Y. Borland, R. M. Lee, R. J. Waeber,
B. Biollaz, J. Brunner, H. R. (1992) Drug concentration response
relationships in normal volunteers after oral administration of losartan, an
angiotensin II receptor antagonist, Clin Pharmacol Ther. 51(5), 513-21.
255.
Kazierad DJM, D. E. Blum, R. A. Tenero, D. M. Ilson, B. Boike, S. C.
Etheredge, R. Jorkasky, D. K. (1997) Effect of fluconazole on the
pharmacokinetics of eprosartan and losartan in healthy male volunteers, Clin
Pharmacol Ther. 62(4), 417-25.
256.
Kaukonen KM, Olkkola KT ve Neuvonen PJ. (1998) Fluconazole but not
itraconazole decreases the metabolism of losartan to E-3174, Eur J Clin
Pharmacol. 53(6), 445-9.
257.
Sica DA, Gehr TW ve Ghosh S. (2005) Clinical pharmacokinetics of losartan,
Clin Pharmacokinet. 44(8), 797-814.
258.
Yasar U, Forslund-Bergengren C, Tybring G, Dorado P, Llerena A, Sjoqvist,
F. Eliasson, E. Dahl, M. L. (2002) Pharmacokinetics of losartan and its
metabolite E-3174 in relation to the CYP2C9 genotype, Clin Pharmacol Ther.
71(1), 89-98.
259.
Yasar U, Babaoglu MO ve Bozkurt A. (2008) Disposition of a CYP2C9
phenotyping agent, losartan, is not influenced by the common 3435C > T
variation of the drug transporter gene ABCB1 (MDR1), Basic Clin Pharmacol
Toxicol. 103(2), 176-9.
260.
Gunes AC, U. Boruban, C. Gunel, N. Babaoglu, M. O. Sencan, O. Bozkurt,
A. Rane, A. Hassan, M. Zengil, H. Yasar, U. (2006) Inhibitory effect of 5fluorouracil on cytochrome P450 2C9 activity in cancer patients, Basic Clin
Pharmacol Toxicol. 98(2), 197-200.
261.
Gunes A, Bilir E, Zengil H, Babaoglu MO, Bozkurt A ve Yasar U. (2007)
Inhibitory effect of valproic acid on cytochrome P450 2C9 activity in epilepsy
patients, Basic Clin Pharmacol Toxicol. 100(6), 383-6.
262.
Mahgoub A, Idle JR, Dring LG, Lancaster R ve Smith RL. (1977)
Polymorphic hydroxylation of Debrisoquine in man, Lancet. 2(8038), 584-6.
263.
Woolhouse NM, Andoh B, Mahgoub A, Sloan TP, Idle JR ve Smith RL.
(1979) Debrisoquin hydroxylation polymorphism among Ghanaians and
Caucasians, Clin Pharmacol Ther. 26(5), 584-91.
264.
Eichelbaum M, Spannbrucker N ve Dengler HJ. (1979) Influence of the
defective metabolism of sparteine on its pharmacokinetics, Eur J Clin
Pharmacol. 16(3), 189-94.
135
265.
Eichelbaum M, Spannbrucker N, Steincke B ve Dengler HJ. (1979) Defective
N-oxidation of sparteine in man: a new pharmacogenetic defect, Eur J Clin
Pharmacol. 16(3), 183-7.
266.
Kupfer A ve Preisig R. (1984) Pharmacogenetics of mephenytoin: a new
drug hydroxylation polymorphism in man, Eur J Clin Pharmacol. 26(6), 7539.
267.
Nakamura K, Goto F, Ray WA, McAllister CB, Jacqz E, Wilkinson GR ve
Branch RA. (1985) Interethnic differences in genetic polymorphism of
debrisoquin and mephenytoin hydroxylation between Japanese and
Caucasian populations, Clin Pharmacol Ther. 38(4), 402-8.
268.
Wrighton SA, Stevens JC, Becker GW ve VandenBranden M. (1993)
Isolation and characterization of human liver cytochrome P450 2C19:
correlation between 2C19 and S-mephenytoin 4'-hydroxylation, Arch
Biochem Biophys. 306(1), 240-5.
269.
Goldstein JA, Faletto MB, Romkes-Sparks M, Sullivan T, Kitareewan S,
Raucy JL, Lasker JM ve Ghanayem BI. (1994) Evidence that CYP2C19 is
the major (S)-mephenytoin 4'-hydroxylase in humans, Biochemistry. 33(7),
1743-52.
270.
de Morais SM, Wilkinson GR, Blaisdell J, Nakamura K, Meyer UA ve
Goldstein JA. (1994) The major genetic defect responsible for the
polymorphism of S-mephenytoin metabolism in humans, J Biol Chem.
269(22), 15419-22.
271.
De Morais SM, Wilkinson GR, Blaisdell J, Meyer UA, Nakamura K ve
Goldstein JA. (1994) Identification of a new genetic defect responsible for the
polymorphism of (S)-mephenytoin metabolism in Japanese, Mol Pharmacol.
46(4), 594-8.
272.
Wedlund PJ. (2000) The CYP2C19 enzyme polymorphism, Pharmacology.
61(3), 174-83.
273.
Ferguson RJ, De Morais SM, Benhamou S, Bouchardy C, Blaisdell J, Ibeanu
G, Wilkinson GR, Sarich TC, Wright JM, Dayer P ve Goldstein JA. (1998) A
new genetic defect in human CYP2C19: mutation of the initiation codon is
responsible for poor metabolism of S-mephenytoin, J Pharmacol Exp Ther.
284(1), 356-61.
274.
Goldstein JA, Ishizaki T, Chiba K, de Morais SM, Bell D, Krahn PM ve Evans
DA. (1997) Frequencies of the defective CYP2C19 alleles responsible for the
mephenytoin poor metabolizer phenotype in various Oriental, Caucasian,
Saudi Arabian and American black populations, Pharmacogenetics. 7(1), 5964.
275.
Aynacioglu AS, Sachse C, Bozkurt A, Kortunay S, Nacak M, Schroder T,
Kayaalp SO, Roots I ve Brockmoller J. (1999) Low frequency of defective
alleles of cytochrome P450 enzymes 2C19 and 2D6 in the Turkish
population, Clin Pharmacol Ther. 66(2), 185-92.
136
276.
Basci NE, Bozkurt A, Kortunay S, Isimer A, Sayal A ve Kayaalp SO. (1996)
Proguanil metabolism in relation to S-mephenytoin oxidation in a Turkish
population, Br J Clin Pharmacol. 42(6), 771-3.
277.
deMorais SMF, Goldstein JA ve Xie HG. (1995) Genetic analysis of the
Smephenytoin polymorphism in a Chinese population, Clin Pharmacol Ther.
58, 404-411.
278.
Roh HK, Dahl ML, Johansson I, Ingelman-Sundberg M, Cha YN ve
Bertilsson L. (1996) Debrisoquine and S-mephenytoin hydroxylation
phenotypes and genotypes in a Korean population, Pharmacogenetics. 6(5),
441-7.
279.
Roh HK, Dahl ML, Tybring G, Yamada H, Cha YN ve Bertilsson L. (1996)
CYP2C19 genotype and phenotype determined by omeprazole in a Korean
population, Pharmacogenetics. 6(6), 547-51.
280.
Kimura M, Ieiri I, Mamiya K, Urae A ve Higuchi S. (1998) Genetic
polymorphism of cytochrome P450s, CYP2C19, and CYP2C9 in a Japanese
population, Ther Drug Monit. 20(3), 243-7.
281.
Jose R, Chandrasekaran A, Sam SS, Gerard N, Chanolean S, Abraham BK,
Satyanarayanamoorthy K, Peter A ve Rajagopal K. (2005) CYP2C9 and
CYP2C19 genetic polymorphisms: frequencies in the south Indian
population, Fundam Clin Pharmacol. 19(1), 101-5.
282.
Halling J, Petersen MS, Damkier P, Nielsen F, Grandjean P, Weihe P,
Lundgren S, Lundblad MS ve Brosen K. (2005) Polymorphism of CYP2D6,
CYP2C19, CYP2C9 and CYP2C8 in the Faroese population, Eur J Clin
Pharmacol. 61(7), 491-7.
283.
Reviriego J, Bertilsson L, Carrillo JA, Llerena A, Valdivielso MJ ve Benitez J.
(1993) Frequency of S-mephenytoin hydroxylation deficiency in 373 Spanish
subjects compared to other Caucasian populations, Eur J Clin Pharmacol.
44(6), 593-5.
284.
Marandi T, Dahl ML, Kiivet RA, Rago L ve Sjoqvist F. (1996) Debrisoquin
and S-mephenytoin hydroxylation phenotypes and CYP2D6 genotypes in an
Estonian population, Pharmacol Toxicol. 78(5), 303-7.
285.
Xiao ZS, Goldstein JA, Xie HG, Blaisdell J, Wang W, Jiang CH, Yan FX, He
N, Huang SL, Xu ZH ve Zhou HH. (1997) Differences in the incidence of the
CYP2C19 polymorphism affecting the S-mephenytoin phenotype in Chinese
Han and Bai populations and identification of a new rare CYP2C19 mutant
allele, J Pharmacol Exp Ther. 281(1), 604-9.
286.
Ibeanu GC, Goldstein JA, Meyer U, Benhamou S, Bouchardy C, Dayer P,
Ghanayem BI ve Blaisdell J. (1998) Identification of new human CYP2C19
alleles (CYP2C19*6 and CYP2C19*2B) in a Caucasian poor metabolizer of
mephenytoin, J Pharmacol Exp Ther. 286(3), 1490-5.
287.
Blaisdell J, Mohrenweiser H, Jackson J, Ferguson S, Coulter S, Chanas B,
Xi T, Ghanayem B ve Goldstein JA. (2002) Identification and functional
137
characterization of new potentially defective alleles of human CYP2C19,
Pharmacogenetics. 12(9), 703-11.
288.
Sim SC, Risinger C, Dahl ML, Aklillu E, Christensen M, Bertilsson L ve
Ingelman-Sundberg M. (2006) A common novel CYP2C19 gene variant
causes ultrarapid drug metabolism relevant for the drug response to proton
pump inhibitors and antidepressants, Clin Pharmacol Ther. 79(1), 103-13.
289.
Rudberg I, Mohebi B, Hermann M, Refsum H ve Molden E. (2008) Impact of
the ultrarapid CYP2C19*17 allele on serum concentration of escitalopram in
psychiatric patients, Clin Pharmacol Ther. 83(2), 322-7.
290.
Rosemary J ve Adithan C. (2007) The pharmacogenetics of CYP2C9 and
CYP2C19: ethnic variation and clinical significance, Curr Clin Pharmacol.
2(1), 93-109.
291.
Saitoh T, Otsuka H, Kawasaki T, Endo H, Iga D, Tomimatsu M, Fukushima
Y, Katsube T, Ogawa K ve Otsuka K. (2009) Influences of CYP2C19
polymorphism on recurrence of reflux esophagitis during proton pump
inhibitor maintenance therapy, Hepatogastroenterology. 56(91-92), 703-6.
292.
Furuta T, Shirai N, Watanabe F, Honda S, Takeuchi K, Iida T, Sato Y,
Kajimura M, Futami H, Takayanagi S, Yamada M, Ohashi K, Ishizaki T ve
Hanai H. (2002) Effect of cytochrome P4502C19 genotypic differences on
cure rates for gastroesophageal reflux disease by lansoprazole, Clin
Pharmacol Ther. 72(4), 453-60.
293.
Sugimoto M, Furuta T, Shirai N, Kajimura M, Hishida A, Sakurai M, Ohashi K
ve Ishizaki T. (2004) Different dosage regimens of rabeprazole for nocturnal
gastric acid inhibition in relation to cytochrome P450 2C19 genotype status,
Clin Pharmacol Ther. 76(4), 290-301.
294.
Yang JC ve Lin CJ. (2010) CYP2C19 genotypes in the
pharmacokinetics/pharmacodynamics of proton pump inhibitor-based
therapy of Helicobacter pylori infection, Expert Opin Drug Metab Toxicol.
6(1), 29-41.
295.
Desta Z, Soukhova NV ve Flockhart DA. (2001) Inhibition of cytochrome
P450 (CYP450) isoforms by isoniazid: potent inhibition of CYP2C19 and
CYP3A, Antimicrob Agents Chemother. 45(2), 382-92.
296.
Zaigler M, Tantcheva-Poor I ve Fuhr U. (2000) Problems and perspectives of
phenotyping for drug-metabolizing enzymes in man, Int J Clin Pharmacol
Ther. 38(1), 1-9.
297.
Kupfer A, Roberts RK, Schenker S ve Branch RA. (1981) Stereoselective
metabolism of mephenytoin in man, J Pharmacol Exp Ther. 218(1), 193-9.
298.
Tamminga WJ, Wemer J, Oosterhuis B, Wieling J, Touw DJ, de Zeeuw RA,
de Leij LF ve Jonkman JH. (2001) Mephenytoin as a probe for CYP2C19
phenotyping:effect of sample storage, intra-individual reproducibility and
occurrence of adverse events, Br J Clin Pharmacol. 51(5), 471-4.
138
299.
Kortunay S, Basci NE, Bozkurt A, Isimer A, Sayal A ve Kayaalp SO. (1997)
The hydroxylation of omeprazole correlates with S-mephenytoin and
proguanil metabolism, Eur J Clin Pharmacol. 53(3-4), 261-4.
300.
Watkins WM, Sixsmith DG ve Chulay JD. (1984) The activity of proguanil
and its metabolites, cycloguanil and p-chlorophenylbiguanide, against
Plasmodium falciparum in vitro, Ann Trop Med Parasitol. 78(3), 273-8.
301.
Hoskins JM, Shenfield GM ve Gross AS. (2003) Concordance between
proguanil phenotype and CYP2C19 genotype in Chinese, Eur J Clin
Pharmacol. 59(8-9), 611-4.
302.
Birkett DJ, Rees D, Andersson T, Gonzalez FJ, Miners JO ve Veronese ME.
(1994) In vitro proguanil activation to cycloguanil by human liver microsomes
is mediated by CYP3A isoforms as well as by S-mephenytoin hydroxylase,
Br J Clin Pharmacol. 37(5), 413-20.
303.
Chang M, Dahl ML, Tybring G, Gotharson E ve Bertilsson L. (1995) Use of
omeprazole as a probe drug for CYP2C19 phenotype in Swedish
Caucasians: comparison with S-mephenytoin hydroxylation phenotype and
CYP2C19 genotype, Pharmacogenetics. 5(6), 358-63.
304.
Andersson T, Miners JO, Veronese ME, Tassaneeyakul W, Tassaneeyakul
W, Meyer UA ve Birkett DJ. (1993) Identification of human liver cytochrome
P450 isoforms mediating omeprazole metabolism, Br J Clin Pharmacol.
36(6), 521-30.
305.
Desta Z, Modak A, Nguyen PD, Lemler SM, Kurogi Y, Li L ve Flockhart DA.
(2009) Rapid identification of the hepatic cytochrome P450 2C19 activity
using a novel and noninvasive [13C]pantoprazole breath test, J Pharmacol
Exp Ther. 329(1), 297-305.
306.
Shi S ve Klotz U. (2008) Proton pump inhibitors: an update of their clinical
use and pharmacokinetics, Eur J Clin Pharmacol. 64(10), 935-51.
307.
Romkes M, Faletto MB, Blaisdell JA, Raucy JL ve Goldstein JA. (1991)
Cloning and expression of complementary DNAs for multiple members of the
human cytochrome P450IIC subfamily, Biochemistry. 30(13), 3247-55.
308.
King BP, Khan TI, Aithal GP, Kamali F ve Daly AK. (2004) Upstream and
coding region CYP2C9 polymorphisms: correlation with warfarin dose and
metabolism, Pharmacogenetics. 14(12), 813-22.
309.
Rettie AE, Wienkers LC, Gonzalez FJ, Trager WF ve Korzekwa KR. (1994)
Impaired (S)-warfarin metabolism catalysed by the R144C allelic variant of
CYP2C9, Pharmacogenetics. 4(1), 39-42.
310.
Sullivan-Klose TH, Ghanayem BI, Bell DA, Zhang ZY, Kaminsky LS,
Shenfield GM, Miners JO, Birkett DJ ve Goldstein JA. (1996) The role of the
CYP2C9-Leu359 allelic variant in the tolbutamide polymorphism,
Pharmacogenetics. 6(4), 341-9.
139
311.
Shintani M, Ieiri I, Inoue K, Mamiya K, Ninomiya H, Tashiro N, Higuchi S ve
Otsubo K. (2001) Genetic polymorphisms and functional characterization of
the 5'-flanking region of the human CYP2C9 gene: in vitro and in vivo
studies, Clin Pharmacol Ther. 70(2), 175-82.
312.
Imai J, Ieiri I, Mamiya K, Miyahara S, Furuumi H, Nanba E, Yamane M,
Fukumaki Y, Ninomiya H, Tashiro N, Otsubo K ve Higuchi S. (2000)
Polymorphism of the cytochrome P450 (CYP) 2C9 gene in Japanese
epileptic patients: genetic analysis of the CYP2C9 locus, Pharmacogenetics.
10(1), 85-9.
313.
Dickmann LJ, Rettie AE, Kneller MB, Kim RB, Wood AJ, Stein CM, Wilkinson
GR ve Schwarz UI. (2001) Identification and functional characterization of a
new CYP2C9 variant (CYP2C9*5) expressed among African Americans, Mol
Pharmacol. 60(2), 382-7.
314.
Kidd RS, Curry TB, Gallagher S, Edeki T, Blaisdell J ve Goldstein JA. (2001)
Identification of a null allele of CYP2C9 in an African-American exhibiting
toxicity to phenytoin, Pharmacogenetics. 11(9), 803-8.
315.
Blaisdell J, Jorge-Nebert LF, Coulter S, Ferguson SS, Lee SJ, Chanas B, Xi
T, Mohrenweiser H, Ghanayem B ve Goldstein JA. (2004) Discovery of new
potentially defective alleles of human CYP2C9, Pharmacogenetics. 14(8),
527-37.
316.
Si D, Guo Y, Zhang Y, Yang L, Zhou H ve Zhong D. (2004) Identification of a
novel variant CYP2C9 allele in Chinese, Pharmacogenetics. 14(7), 465-9.
317.
Zhao F, Loke C, Rankin SC, Guo JY, Lee HS, Wu TS, Tan T, Liu TC, Lu WL,
Lim YT, Zhang Q, Goh BC ve Lee SC. (2004) Novel CYP2C9 genetic
variants in Asian subjects and their influence on maintenance warfarin dose,
Clin Pharmacol Ther. 76(3), 210-9.
318.
Veenstra DL, Blough DK, Higashi MK, Farin FM, Srinouanprachan S, Rieder
MJ ve Rettie AE. (2005) CYP2C9 haplotype structure in European American
warfarin patients and association with clinical outcomes, Clin Pharmacol
Ther. 77(5), 353-64.
319.
Herman D, Peternel P, Stegnar M, Breskvar K ve Dolzan V. (2006) A novel
sequence variant in exon 7 of CYP2C9 gene (CYP2C9*24) in a patient on
warfarin therapy, Thromb Haemost. 95(1), 192-4.
320.
Maekawa K, Fukushima-Uesaka H, Tohkin M, Hasegawa R, Kajio H, Kuzuya
N, Yasuda K, Kawamoto M, Kamatani N, Suzuki K, Yanagawa T, Saito Y ve
Sawada J. (2006) Four novel defective alleles and comprehensive haplotype
analysis of CYP2C9 in Japanese, Pharmacogenet Genomics. 16(7), 497514.
321.
Matimba A, Del-Favero J, Van Broeckhoven C ve Masimirembwa C. (2009)
Novel variants of major drug-metabolising enzyme genes in diverse African
populations and their predicted functional effects, Hum Genomics. 3(2), 16990.
140
322.
Yin T, Maekawa K, Kamide K, Saito Y, Hanada H, Miyashita K, Kokubo Y,
Akaiwa Y, Otsubo R, Nagatsuka K, Otsuki T, Horio T, Takiuchi S, Kawano Y,
Minematsu K, Naritomi H, Tomoike H, Sawada J ve Miyata T. (2008) Genetic
variations of CYP2C9 in 724 Japanese individuals and their impact on the
antihypertensive effects of losartan, Hypertens Res. 31(8), 1549-57.
323.
Ciccacci C, Falconi M, Paolillo N, Oteri F, Forte V, Novelli G, Desideri A ve
Borgiani P. (2011) Characterization of a novel CYP2C9 gene mutation and
structural bioinformatic protein analysis in a warfarin hypersensitive patient,
Pharmacogenet Genomics. 21(6), 344-6.
324.
Richardson TH, Jung F, Griffin KJ, Wester M, Raucy JL, Kemper B,
Bornheim LM, Hassett C, Omiecinski CJ ve Johnson EF. (1995) A universal
approach to the expression of human and rabbit cytochrome P450s of the
2C subfamily in Escherichia coli, Arch Biochem Biophys. 323(1), 87-96.
325.
Fukushima-Uesaka H, Saito Y, Maekawa K, Ozawa S, Hasegawa R, Kajio
H, Kuzuya N, Yasuda K, Kawamoto M, Kamatani N, Suzuki K, Yanagawa T,
Tohkin M ve Sawada J. (2005) Genetic variations and haplotypes of
CYP2C19 in a Japanese population, Drug Metab Pharmacokinet. 20(4), 3007.
326.
Lee SJ, Kim WY, Kim H, Shon JH, Lee SS ve Shin JG. (2009) Identification
of new CYP2C19 variants exhibiting decreased enzyme activity in the
metabolism of S-mephenytoin and omeprazole, Drug Metab Dispos. 37(11),
2262-9.
327.
Scott SA, Martis S, Peter I, Kasai Y, Kornreich R ve Desnick RJ. (2012)
Identification of CYP2C19*4B: pharmacogenetic implications for drug
metabolism including clopidogrel responsiveness, Pharmacogenomics J.
12(4), 297-305.
328.
Ibeanu GC, Blaisdell J, Ghanayem BI, Beyeler C, Benhamou S, Bouchardy
C, Wilkinson GR, Dayer P, Daly AK ve Goldstein JA. (1998) An additional
defective allele, CYP2C19*5, contributes to the S-mephenytoin poor
metabolizer phenotype in Caucasians, Pharmacogenetics. 8(2), 129-35.
329.
Ibeanu GC, Blaisdell J, Ferguson RJ, Ghanayem BI, Brosen K, Benhamou
S, Bouchardy C, Wilkinson GR, Dayer P ve Goldstein JA. (1999) A novel
transversion in the intron 5 donor splice junction of CYP2C19 and a
sequence polymorphism in exon 3 contribute to the poor metabolizer
phenotype for the anticonvulsant drug S-mephenytoin, J Pharmacol Exp
Ther. 290(2), 635-40.
330.
Morita J, Kobayashi K, Wanibuchi A, Kimura M, Irie S, Ishizaki T ve Chiba K.
(2004) A novel single nucleotide polymorphism (SNP) of the CYP2C19 gene
in a Japanese subject with lowered capacity of mephobarbital 4'hydroxylation, Drug Metab Pharmacokinet. 19(3), 236-8.
331.
Zhou Q, Yu XM, Lin HB, Wang L, Yun QZ, Hu SN ve Wang DM. (2009)
Genetic polymorphism, linkage disequilibrium, haplotype structure and novel
allele analysis of CYP2C19 and CYP2D6 in Han Chinese,
Pharmacogenomics J. 9(6), 380-94.
141
332.
Drogemoller BI, Wright GE, Niehaus DJ, Koen L, Malan S, Da Silva DM,
Hillermann-Rebello R, La Grange AM, Venter M ve Warnich L. (2010)
Characterization of the genetic profile of CYP2C19 in two South African
populations, Pharmacogenomics. 11(8), 1095-103.
333.
Hamada H ve Tsuruo T. (1986) Functional role for the 170- to 180-kDa
glycoprotein specific to drug-resistant tumor cells as revealed by monoclonal
antibodies, Proc Natl Acad Sci U S A. 83(20), 7785-9.
334.
Thiebaut F, Tsuruo T, Hamada H, Gottesman MM, Pastan I ve Willingham
MC. (1987) Cellular localization of the multidrug-resistance gene product Pglycoprotein in normal human tissues, Proc Natl Acad Sci U S A. 84(21),
7735-8.
335.
Sugawara I, Nakahama M, Hamada H, Tsuruo T ve Mori S. (1988) Apparent
stronger expression in the human adrenal cortex than in the human adrenal
medulla of Mr 170,000-180,000 P-glycoprotein, Cancer Res. 48(16), 4611-4.
336.
Jette L, Tetu B ve Beliveau R. (1993) High levels of P-glycoprotein detected
in isolated brain capillaries, Biochim Biophys Acta. 1150(2), 147-54.
337.
Ebinger M ve Uhr M. (2006) ABC drug transporter at the blood-brain barrier:
effects on drug metabolism and drug response, Eur Arch Psychiatry Clin
Neurosci. 256(5), 294-8.
338.
Arceci RJ, Croop JM, Horwitz SB ve Housman D. (1988) The gene encoding
multidrug resistance is induced and expressed at high levels during
pregnancy in the secretory epithelium of the uterus, Proc Natl Acad Sci U S
A. 85(12), 4350-4.
339.
Gil S, Saura R, Forestier F ve Farinotti R. (2005) P-glycoprotein expression
of the human placenta during pregnancy, Placenta. 26(2-3), 268-70.
340.
Kalabis GM, Kostaki A, Andrews MH, Petropoulos S, Gibb W ve Matthews
SG. (2005) Multidrug resistance phosphoglycoprotein (ABCB1) in the mouse
placenta: fetal protection, Biol Reprod. 73(4), 591-7.
341.
Kusuhara H, Suzuki H ve Sugiyama Y. (1998) The role of P-glycoprotein and
canalicular multispecific organic anion transporter in the hepatobiliary
excretion of drugs, J Pharm Sci. 87(9), 1025-40.
342.
Watkins PB. (1997) The barrier function of CYP3A4 and P-glycoprotein in
the small bowel, Adv Drug Deliv Rev. 27(2-3), 161-170.
343.
Tanigawara Y. (2000) Role of P-glycoprotein in drug disposition, Ther Drug
Monit. 22(1), 137-40.
344.
Fromm MF. (2002) The influence of MDR1 polymorphisms on P-glycoprotein
expression and function in humans, Adv Drug Deliv Rev. 54(10), 1295-310.
345.
Kioka N, Tsubota J, Kakehi Y, Komano T, Gottesman MM, Pastan I ve Ueda
K. (1989) P-glycoprotein gene (MDR1) cDNA from human adrenal: normal P-
142
glycoprotein carries Gly185 with an altered pattern of multidrug resistance,
Biochem Biophys Res Commun. 162(1), 224-31.
346.
Cascorbi I, Gerloff T, Johne A, Meisel C, Hoffmeyer S, Schwab M,
Schaeffeler E, Eichelbaum M, Brinkmann U ve Roots I. (2001) Frequency of
single nucleotide polymorphisms in the P-glycoprotein drug transporter
MDR1 gene in white subjects, Clin Pharmacol Ther. 69(3), 169-74.
347.
Ameyaw MM, Regateiro F, Li T, Liu X, Tariq M, Mobarek A, Thornton N,
Folayan GO, Githang'a J, Indalo A, Ofori-Adjei D, Price-Evans DA ve
McLeod HL. (2001) MDR1 pharmacogenetics: frequency of the C3435T
mutation in exon 26 is significantly influenced by ethnicity,
Pharmacogenetics. 11(3), 217-21.
348.
Hoffmeyer S, Burk O, von Richter O, Arnold HP, Brockmoller J, Johne A,
Cascorbi I, Gerloff T, Roots I, Eichelbaum M ve Brinkmann U. (2000)
Functional polymorphisms of the human multidrug-resistance gene: multiple
sequence variations and correlation of one allele with P-glycoprotein
expression and activity in vivo, Proc Natl Acad Sci U S A. 97(7), 3473-8.
349.
Johne A, Kopke K, Gerloff T, Mai I, Rietbrock S, Meisel C, Hoffmeyer S,
Kerb R, Fromm MF, Brinkmann U, Eichelbaum M, Brockmoller J, Cascorbi I
ve Roots I. (2002) Modulation of steady-state kinetics of digoxin by
haplotypes of the P-glycoprotein MDR1 gene, Clin Pharmacol Ther. 72(5),
584-94.
350.
Verstuyft C, Schwab M, Schaeffeler E, Kerb R, Brinkmann U, Jaillon P,
Funck-Brentano C ve Becquemont L. (2003) Digoxin pharmacokinetics and
MDR1 genetic polymorphisms, Eur J Clin Pharmacol. 58(12), 809-12.
351.
Kurata Y, Ieiri I, Kimura M, Morita T, Irie S, Urae A, Ohdo S, Ohtani H,
Sawada Y, Higuchi S ve Otsubo K. (2002) Role of human MDR1 gene
polymorphism in bioavailability and interaction of digoxin, a substrate of Pglycoprotein, Clin Pharmacol Ther. 72(2), 209-19.
352.
Siegsmund M, Brinkmann U, Schaffeler E, Weirich G, Schwab M,
Eichelbaum M, Fritz P, Burk O, Decker J, Alken P, Rothenpieler U, Kerb R,
Hoffmeyer S ve Brauch H. (2002) Association of the P-glycoprotein
transporter MDR1(C3435T) polymorphism with the susceptibility to renal
epithelial tumors, J Am Soc Nephrol. 13(7), 1847-54.
353.
Kerb R, Aynacioglu AS, Brockmoller J, Schlagenhaufer R, Bauer S,
Szekeres T, Hamwi A, Fritzer-Szekeres M, Baumgartner C, Ongen HZ,
Guzelbey P, Roots I ve Brinkmann U. (2001) The predictive value of MDR1,
CYP2C9, and CYP2C19 polymorphisms for phenytoin plasma levels,
Pharmacogenomics J. 1(3), 204-10.
354.
Nakamura T, Sakaeda T, Horinouchi M, Tamura T, Aoyama N, Shirakawa T,
Matsuo M, Kasuga M ve Okumura K. (2002) Effect of the mutation (C3435T)
at exon 26 of the MDR1 gene on expression level of MDR1 messenger
ribonucleic acid in duodenal enterocytes of healthy Japanese subjects, Clin
Pharmacol Ther. 71(4), 297-303.
143
355.
Kim RB, Leake BF, Choo EF, Dresser GK, Kubba SV, Schwarz UI, Taylor A,
Xie HG, McKinsey J, Zhou S, Lan LB, Schuetz JD, Schuetz EG ve Wilkinson
GR. (2001) Identification of functionally variant MDR1 alleles among
European Americans and African Americans, Clin Pharmacol Ther. 70(2),
189-99.
356.
Siegmund W, Ludwig K, Giessmann T, Dazert P, Schroeder E, Sperker B,
Warzok R, Kroemer HK ve Cascorbi I. (2002) The effects of the human
MDR1 genotype on the expression of duodenal P-glycoprotein and
disposition of the probe drug talinolol, Clin Pharmacol Ther. 72(5), 572-83.
357.
Zhang J, Deng J, Zhang C, Lu Y, Liu L, Wu Q, Shao Y, Zhang J, Yang H, Yu
B ve Wan J. (2010) Association of GSTT1, GSTM1 and CYP1A1
polymorphisms with susceptibility to systemic lupus erythematosus in the
Chinese population, Clin Chim Acta. 411(11-12), 878-81.
358.
Horiuchi T, Washio M, Kiyohara C, Tsukamoto H, Tada Y, Asami T, Ide S,
Kobashi G, Takahashi H ve Kyushu Sapporo SLESG. (2009) Combination of
TNF-RII, CYP1A1 and GSTM1 polymorphisms and the risk of Japanese
SLE: findings from the KYSS study, Rheumatology (Oxford). 48(9), 1045-9.
359.
Kiyohara C, Washio M, Horiuchi T, Asami T, Ide S, Atsumi T, Kobashi G,
Takahashi H, Tada Y ve Kyushu Sapporo SLESG. (2012) Risk modification
by CYP1A1 and GSTM1 polymorphisms in the association of cigarette
smoking and systemic lupus erythematosus in a Japanese population,
Scand J Rheumatol. 41(2), 103-9.
360.
Yen JH, Chen CJ, Tsai WC, Lin CH, Ou TT, Hu CJ ve Liu HW. (2003)
Cytochrome P450 and manganese superoxide dismutase genes
polymorphisms in systemic lupus erythematosus, Immunol Lett. 90(1), 19-24.
361.
Liao LH, Zhang H, Lai MP, Chen SL, Wu M ve Shen N. (2011) Singlenucleotide polymorphisms and haplotype of CYP2E1 gene associated with
systemic lupus erythematosus in Chinese population, Arthritis Res Ther.
13(1), R11.
362.
Kortunay S, Bozkurt A, Bathum L, Basci NE, Calguneri M, Brosen K ve
Kayaalp SO. (1999) CYP2C19 genotype does not represent a genetic
predisposition in idiopathic systemic lupus erythematosus, Ann Rheum Dis.
58(3), 182-5.
363.
Rychlik-Sych M, Skretkowicz J, Gawronska-Szklarz B, Gornik W, SysaJedrzejowska A ve Skretkowicz-Szarmach K. (2006) Acetylation genotype
and phenotype in patients with systemic lupus erythematosus, Pharmacol
Rep. 58(1), 22-9.
364.
Sabbagh N, Marez D, Queyrel V, Lo Guidice JM, Spire C, Vanhille P,
Jorgensen C, Hachulla E ve Broly F. (1998) Genetic analysis of the
cytochrome P450 CYP2D6 polymorphism in patients with systemic lupus
erythematosus, Pharmacogenetics. 8(3), 191-4.
144
365.
Kortunay S, Bozkurt A, Bathum L, Basci NE, Calguneri M, Brosen K ve
Kayaalp SO. (1999) CYP2D6 polymorphism in systemic lupus
erythematosus patients, Eur J Clin Pharmacol. 55(1), 21-5.
366.
Diaz-Borjon A, Richaud-Patin Y, Alvarado de la Barrera C, Jakez-Ocampo J,
Ruiz-Arguelles A ve Llorente L. (2000) Multidrug resistance-1 (MDR-1) in
rheumatic autoimmune disorders. Part II: Increased P-glycoprotein activity in
lymphocytes from systemic lupus erythematosus patients might affect steroid
requirements for disease control, Joint Bone Spine. 67(1), 40-8.
367.
Gonzalez TP, Mucenic T, Brenol JC, Xavier RM, Schiengold M ve Chies JA.
(2008) ABCB1 C1236T, G2677T/A and C3435T polymorphisms in systemic
lupus erythematosus patients, Braz J Med Biol Res. 41(9), 769-72.
368.
Skretkowicz J, Baranska M ve Rychlik-Sych M. (2009) Genetic
polymorphisms of CYP2D6 oxidation in patients with systemic sclerosis, Eur
J Clin Pharmacol. 65(10), 971-6.
369.
Baranska M, Dziankowska-Bartkowiak B, Waszczykowska E, Rychlik-Sych
M ve Skretkowicz J. (2012) Significance of genetic polymorphism of CYP2D6
in the pathogenesis of systemic sclerosis, Pharmacol Rep. 64(2), 336-42.
370.
May DG, Black CM, Olsen NJ, Csuka ME, Tanner SB, Bellino L, Porter JA,
Wilkinson GR ve Branch RA. (1990) Scleroderma is associated with
differences in individual routes of drug metabolism: a study with dapsone,
debrisoquin, and mephenytoin, Clin Pharmacol Ther. 48(3), 286-95.
371.
Winrow VR, Winyard PG, Morris CJ ve Blake DR. (1993) Free radicals in
inflammation: second messengers and mediators of tissue destruction, Br
Med Bull. 49(3), 506-22.
372.
Puntarulo S ve Cederbaum AI. (1998) Production of reactive oxygen species
by microsomes enriched in specific human cytochrome P450 enzymes, Free
Radic Biol Med. 24(7-8), 1324-30.
373.
Yen JH, Chen CJ, Tsai WC, Lin CH, Ou TT, Hu CJ ve Liu HW. (2003)
Manganese superoxide dismutase and cytochrome P450 1A1 genes
polymorphisms in rheumatoid arthritis in Taiwan, Hum Immunol. 64(3), 36673.
374.
Beyeler C, Armstrong M, Bird HA, Idle JR ve Daly AK. (1996) Relationship
between genotype for the cytochrome P450 CYP2D6 and susceptibility to
ankylosing spondylitis and rheumatoid arthritis, Ann Rheum Dis. 55(1), 66-8.
375.
Llorente L, Richaud-Patin Y, Diaz-Borjon A, Alvarado de la Barrera C, JakezOcampo J, de la Fuente H, Gonzalez-Amaro R ve Diaz-Jouanen E. (2000)
Multidrug resistance-1 (MDR-1) in rheumatic autoimmune disorders. Part I:
Increased P-glycoprotein activity in lymphocytes from rheumatoid arthritis
patients might influence disease outcome, Joint Bone Spine. 67(1), 30-9.
376.
Yen JH, Tsai WC, Chen CJ, Lin CH, Ou TT, Hu CJ ve Liu HW. (2003)
Cytochrome P450 1A1 and manganese superoxide dismutase genes
polymorphisms in ankylosing spondylitis, Immunol Lett. 88(2), 113-6.
145
377.
Brown MA, Edwards S, Hoyle E, Campbell S, Laval S, Daly AK, Pile KD,
Calin A, Ebringer A, Weeks DE ve Wordsworth BP. (2000) Polymorphisms of
the CYP2D6 gene increase susceptibility to ankylosing spondylitis, Hum Mol
Genet. 9(11), 1563-6.
378.
Povey A, Guppy MJ, Wood M, Knight C, Black CM ve Silman AJ. (2001)
Cytochrome P2 polymorphisms and susceptibility to scleroderma following
exposure to organic solvents, Arthritis Rheum. 44(3), 662-5.
379.
Cornelis MC, Bae SC, Kim I ve El-Sohemy A. (2010) CYP1A2 genotype and
rheumatoid arthritis in Koreans, Rheumatol Int. 30(10), 1349-54.
380.
Beyeler C, Daly AK, Armstrong M, Astbury C, Bird HA ve Idle JR. (1994)
Phenotype/genotype relationships for the cytochrome P450 enzyme
CYP2D6 in rheumatoid arthritis: influence of drug therapy and disease
activity, J Rheumatol. 21(6), 1034-9.
381.
Yen JH, Tsai WC, Lin CH, Ou TT, Hu CJ ve Liu HW. (2004) Cytochrome
p450 1Al gene polymorphisms in patients with psoriatic arthritis, Scand J
Rheumatol. 33(1), 19-23.
382.
Saricaoglu H, Yilmaz M, Karkucak M, Ozturk HZ, Yakut T, Gulten T, Baskan
EB, Aydogan K ve Dilek K. (2011) Investigation of ABCB1 gene
polymorphism with colchicine response in Behcet's disease, Genet Mol Res.
10(1), 1-6.
383.
Tamer L, Tursen U, Eskandari G, Ates NA, Ercan B, Yildirim H ve Atik U.
(2005) N-acetyltransferase 2 polymorphisms in patients with Behcet's
disease, Clin Exp Dermatol. 30(1), 56-60.
384.
Nasu K, Kubota T ve Ishizaki T. (1997) Genetic analysis of CYP2C9
polymorphism in a Japanese population, Pharmacogenetics. 7(5), 405-9.
385.
Babaoglu MO, Yasar U, Sandberg M, Eliasson E, Dahl ML, Kayaalp SO ve
Bozkurt A. (2004) CYP2C9 genetic variants and losartan oxidation in a
Turkish population, Eur J Clin Pharmacol. 60(5), 337-42.
386.
Lee CR, Goldstein JA ve Pieper JA. (2002) Cytochrome P450 2C9
polymorphisms: a comprehensive review of the in-vitro and human data,
Pharmacogenetics. 12(3), 251-63.
387.
Kivisto KT ve Kroemer HK. (1997) Use of probe drugs as predictors of drug
metabolism in humans, J Clin Pharmacol. 37(1 Suppl), 40S-48S.
388.
Dvorak Z, Modriansky M, Pichard-Garcia L, Balaguer P, Vilarem MJ,
Ulrichova J, Maurel P ve Pascussi JM. (2003) Colchicine down-regulates
cytochrome P450 2B6, 2C8, 2C9, and 3A4 in human hepatocytes by
affecting their glucocorticoid receptor-mediated regulation, Mol Pharmacol.
64(1), 160-9.
389.
Akdeniz N EM, Keles MS, et al. (2004) Serum interleukin-2, interleukin-6,
tumour necrosis factor-alpha and nitric oxide levels in patients with Behcet’s
disease., Ann Acad Med Singap. 33 596–599.
146
390.
Frye RF, Schneider VM, Frye CS ve Feldman AM. (2002) Plasma levels of
TNF-alpha and IL-6 are inversely related to cytochrome P450-dependent
drug metabolism in patients with congestive heart failure, J Card Fail. 8(5),
315-9.
391.
Dvorak Z, Ulrichova J, Pichard-Garcia L, Modriansky M ve Maurel P. (2002)
Comparative effect of colchicine and colchiceine on cytotoxicity and CYP
gene expression in primary human hepatocytes, Toxicol In Vitro. 16(3), 21927.
147
EKLER
148
EK 1
Aydınlatılmış onam formu
149
“Behçet Hastalarında P-glikoprotein ve Sitokrom P450 2C (CYP2C9 ve
CYP2C19) Genetik Polimorfizm ve Aktivitelerinin İncelenmesi”
(Hasta Grubu)
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji
Ünitesi ve Farmakoloji Anabilim Dalı’nda yapmayı planladığımız “Behçet
Hastalarında Sitokrom P450 2C (CYP2C9 ve CYP2C19) Aktivite ve Genetik
Polimorfizmlerinin İncelenmesi” isimli çalışmada Behçet Hastalarında ilaçların
metabolizmasından sorumlu olan başlıkta belirtilen enzimlerin fonksiyonları
hakkında
araştırma
yapacağız.
Sizin
de
bu
araştırmaya
katılmanızı
öneriyoruz. Bu araştırmaya katılıp katılmamakta serbestsiniz. Çalışmaya
katılım gönüllülük esasına dayalıdır. Kararınızdan önce araştırma hakkında
sizi bilgilendirmek istiyoruz. Bu bilgileri okuyup anladıktan sonra araştırmaya
katılmak isterseniz formu imzalayınız.
Behçet Hastalığı tanısı ile Romatoloji Bölümü tarafından tedavi ve takibiniz
yapılmaktadır.
Bu
etkilemeyecektir.
vücudumuzda
hücrelere
çalışma
Bu
sizin
çalışma
hastalığınızın
kapsamında
tedavi
incelenecek
ve
takibini
olan
enzimler
ilaçları parçalayıp atılmalarına yardımcı olan ve ilaçların
dağılımında
rol
alan
proteinlerdir.
Yapılan
çalışmalar
bu
enzimlerinin aktivite ve genetik değişikliklerinin Behçet Hastalarında farklı
olabileceğini
düşündürmekle
birlikte
bu
konuda
detaylı
bir
çalışma
bulunmamaktadır. Bu çalışmada amacımız bir Behçet Hastası olarak sizde
bahsedilen
enzim
aktivitelerini
belirlemek
ve
genetik
değişikliklerini
incelemektir.
Romataloji bölümüne kontrol muayenesine geleceğiniz günün öncesi gece
yatmadan önce 25 mg tek doz losartan adlı ilacı alacaksınız (bu ilaç
hipertansiyon tedavisinde kullanılan ve tek doz belirtilen dozda belirgin bir
yan etki beklenmemektedir). Takip eden 8 saat boyunca tüm idrarınızı
toplayacaksınız. Toplanan idrardan alınan 10 ml’lik örneği size vereceğimiz
bir tüpe aktarıp sabah Romatoloji bölümünde Dr. Levent Kılıç ya da Dr.
150
Mustafa Göktaş’a vereceksiniz. Size bir başka ilaç 30 mg lansoprazol
verilecek.Bu ilaç da mide şikayetlerinde oldukça sık kullanılan ve tek doz 30
mg’ı oldukça güvenilir ve bu dozlarda belirgin bir yan etkininn gözlenmediği
bir ilaçtır. 3 saat sonra sizden iki küçük tüp kan örneği alınacaktır. Bu
anlatılanların
dışında
çalışma
için
sizden
istenen
başka
bir
işlem
bulunmamaktadır.
Bu kan ve idrar örneklerinde aldığınız ilaçların ve bu ilaçların vücutta
parçalandıkları ürünler analiz edilecektir. Ayrıca genetik materyal ayrılarak
belirtilen enzimler üzerindeki genetik değişiklikler analiz edilecektir.
Kan alınması sırasında oluşabilecek riskler: 1-) İğne batmasına bağlı
olarak az bir acı duyabilirsiniz. 2-) Az bir ihtimal de olsa iğne batması
sonrasında kanamanın uzaması, morarma olması veya enfeksiyon riski
vardır. Ancak zaten rutin tetkinizin yapılabilmesi için de damar yolu açılması
gerekmektedir. İlave bir girişim sözkonusu değildir.
Yapılacak genetik testin getireceği olası yararlar: Böyle bir analiz ilgili
genetik
değişikliğin
saptanmasında
yararlı
olacaktır.
İlaçların
vücutta
atılmasına yardımcı olan bu enzimler sık görülmese de bazı bireylerde
normalden çok daha az ya da çok daha fazla çalışabilmektedir. Bu çalışmada
sizin enzim aktiviteniz ve mutasyonların varlığı tespit edileceği için eğer
değerleriniz uç noktalarda bulunursa ileride kullanabileceğiniz bazı ilaçlar
dikkatle takip edilebilir.
Yapılacak genetik testin getirebileceği olası riskler: Genetik bilginin
kullanılmasına bağlı olarak sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar ortaya
çıkabilir. Size ait genetik bilginin gizli kalacağına dair elimizden geleni
yapacağız. Çalışma kapsamında yapılacak değerlendirmelerde her ne kadar
genetik bir hastalığın tanısının konulabileceğini düşünmesek de böylesine bir
bilginin ortaya çıkartabileceği potansiyel risklerden en az oranda zarar
görmenizi sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Sizin anormal bir gen
taşıdığınızı saptadığımızda bulgularımızı herhangi bir ücret talep etmeden
151
size bildireceğiz. Ancak böylesi bir bilgiyi öğrenmeyi reddetmek her zaman
hakkınızdır. Yine hemen belirtmeliyiz ki; bu bilgiyi sizin dışınızda birisi ile
paylaşmamız sadece sizin izninizle olacaktır.
Bu çalışmaya katılmanız için sizden herhangi bir ücret istenmeyecektir.
Çalışmaya katıldığınız için size ek bir ödeme de yapılmayacaktır. Sizinle ilgili
tıbbi bilgiler gizli tutulacak, ancak çalışmanın kalitesini denetleyen görevliler,
etik kurullar ya da resmi makamlarca gereği halinde incelenebilecektir.
Bu çalışmaya katılmayı reddedebilirsiniz. Bu araştırmaya katılmak tamamen
isteğe bağlıdır ve reddettiğiniz takdirde size uygulanan tedavide herhangi bir
değişiklik olmayacaktır. Yine çalışmanın herhangi bir aşamasında onayınızı
çekmek hakkına da sahipsiniz.
(Katılımcının/Hastanın Beyanı)
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji
Ünitesi ve Farmakoloji Anabilim Dallarının ortak yapacağı bu çalışmaya ait
yukarıdaki bilgiler bana aktarıldı. Bu bilgilerden sonra böyle bir araştırmaya
katılımcı olarak davet edildim.
Eğer bu araştırmaya katılırsam hekim ile aramda kalması gereken bana
ait bilgilerin gizliliğine bu araştırma sırasında da büyük özen ve saygı ile
yaklaşacağına
amaçlarla
inanıyorum.
Araştırma
kullanımı sırasında
sonuçlarının
eğitim
ve
bilimsel
kişisel bilgilerimin ihtimamla korunacağı
konusunda bana yeterli güven verildi. Ayrıca tıbbı müdahalelerime hiçbir
zarar verilmemesi koşulu ile çalışmadan çekilebilirim.
Araştırma sırasında bir sağlık sorunu ile karşılaştığımda, Prof. Dr. Meral
Çalgüneri ya da Dr. Levent Kılıç’a 0312-305 14 50 nolu telefondan ya da
05067805721
nolu
telefondan
Dr.
Mustafa
Göktaş’ı
arayabileceğimi
biliyorum.
Bu araştırmaya katılmak zorunda değilim ve katılmayabilirim. Araştırmaya
katılmam konusunda zorlayıcı bir davranışla karşılaşmış değilim. Eğer
katılmayı reddedersem, bu durumun tıbbi bakımıma ve hekim ile olan
ilişkime herhangi bir zarar getirmeyeceğini de biliyorum.
152
Bana yapılan tüm açıklamaları ayrıntılarıyla anlamış bulunmaktayım. Kendi
başıma
belli
bir düşünme
süresi
sonunda adı geçen bu araştırma
projesinde "katılımcı” olarak yer alma kararını aldım. Bu konuda yapılan
daveti büyük bir memnuniyet ve gönüllülük içerisinde kabul ediyorum.
İmzalı bu form kağıdının bir kopyası bana verilecektir.
Katılımcı
Adı, soyadı:
Adres:
Tel.
İmza
Görüşme tanığı
Adı, soyadı:
Adres:
Tel.
İmza:
Katılımcı ile görüşen hekim
Adı soyadı, unvanı:
Adres:
Tel.
İmza
153
(Kontrol grubu)
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı, Romatoloji
Ünitesi ve Farmakoloji Anabilim Dalı’nda yapmayı planladığımız “Behçet
Hastalarında Sitokrom P450 2C (CYP2C9 ve CYP2C19) Aktivite ve Genetik
Polimorfizmlerinin İncelenmesi” isimli çalışmada Behçet Hastalarında ilaçların
metabolizmasından sorumlu olan başlıkta belirtilen enzimlerin fonksiyonları
hakkında araştırma yapacağız. Sizin de bu araştırmaya sağlıklı kontrol grubu
olarak
katılmanızı
öneriyoruz.
Bu
araştırmaya
katılıp
katılmamakta
serbestsiniz. Çalışmaya katılım gönüllülük esasına dayalıdır. Kararınızdan
önce araştırma hakkında sizi bilgilendirmek istiyoruz. Bu bilgileri okuyup
anladıktan sonra araştırmaya katılmak isterseniz formu imzalayınız.
Bu çalışma; Behçet Hastalığı tanısı ile Romatoloji Bölümü tarafından tedavi
ve takibi yapılan hastalarda ve bu hastalardan elde edilen değerleri
karşılaştırmak amacıyla sağlıklı gönüllüler üzerinde yapılacaktır. Bu çalışma
kapsamında
atılmalarına
incelencek
olan enzimler vücudumuzda ilaçları parçalayıp
yardımcı olan ve
proteinlerdir.
Yapılan
ilaçların hücrelere
çalışmalar
bu
değişikliklerinin Behçet Hastalarında
enzimlerinin
dağılımında
aktivite
farklı olabileceğini
ve
rol alan
genetik
düşündürmekle
birlikte bu konuda detaylı bir çalışma bulunmamaktadır. Bu çalışmada
amacımız
kontrol amaçlı olarak
sizde
bahsedilen enzim aktivitelerini
belirlemek ve genetik değişikliklerini incelemektir.
Çalışma günü öncesi gece yatmadan önce 25 mg tek doz losartan adlı ilacı
alacaksınız (bu ilaç hipertansiyon tedavisinde kullanılan ve tek doz 25 mg’ı ile
belirgin bir yan etki beklenmemektedir). Takip eden 8 saat boyunca tüm
idrarınızı toplayacaksınız. Toplanan idrardan alınan 10 ml’lik örneği size
vereceğimiz bir tüpe aktarıp sabah Dr. Levent Kılıç ya da Dr. Mustafa
Göktaş’a vereceksiniz. Size bir başka ilaç 30 mg lansoprazol verilecek. Bu
ilaç da mide şikayetlerinde oldukça sık kullanılan ve tek doz 30 mg’ı oldukça
güvenilir ve bu dozlarda belirgin bir yan etkinin gözlenmediği bir ilaçtır. 3 saat
154
sonra sizden iki küçük tüp kan örneği alınacaktır. Bu anlatılanların dışında
çalışma için sizden istenen başka bir işlem bulunmamaktadır.
Bu kan ve idrar örneklerinde aldığınız ilaçların ve bu ilaçların vücutta
parçalandıkları ürünler analiz edilecektir. Ayrıca genetik materyal ayrılarak
belirtilen enzimler üzerindeki genetik değişiklikler analiz edilecektir.
Kan alınması sırasında oluşabilecek riskler: 1-) İğne batmasına bağlı
olarak az bir acı duyabilirsiniz. 2-) Az bir ihtimal de olsa iğne batması
sonrasında kanamanın uzaması, morarma olması veya enfeksiyon riski
vardır. Ancak zaten rutin tetkinizin yapılabilmesi için de damar yolu açılması
gerekmektedir. İlave bir girişim sözkonusu değildir.
Yapılacak genetik testin getireceği olası yararlar: Böyle bir analiz ilgili
genetik
değişikliğin
saptanmasında
yararlı
olacaktır.
İlaçların
vücutta
atılmasına yardımcı olan bu enzimler sık görülmese de bazı bireylerde
normalden çok daha az ya da çok daha fazla çalışabilmektedir. Bu çalışmada
sizin enzim aktiviteniz ve mutasyonların varlığı tespit edileceği için eğer
değerleriniz uç noktalarda bulunursa ileride kullanabileceğiniz bazı ilaçlar
dikkatle takip edilebilir.
Yapılacak genetik testin getirebileceği olası riskler: Genetik bilginin
kullanılmasına bağlı olarak sosyal, ekonomik ve psikolojik sorunlar ortaya
çıkabilir. Size ait genetik bilginin gizli kalacağına dair elimizden geleni
yapacağız. Çalışma kapsamında yapılacak değerlendirmelerde her ne kadar
genetik bir hastalığın tanısının konulabileceğini düşünmesek de böylesine bir
bilginin ortaya çıkartabileceği potansiyel risklerden en az oranda zarar
görmenizi sağlamak için elimizden geleni yapacağız. Sizin anormal bir gen
taşıdığınızı saptadığımızda bulgularımızı herhangi bir ücret talep etmeden
size bildireceğiz. Ancak böylesi bir bilgiyi öğrenmeyi reddetmek her zaman
hakkınızdır. Yine hemen belirtmeliyiz ki; bu bilgiyi sizin dışınızda birisi ile
paylaşmamız sadece sizin izninizle olacaktır.
155
Bu çalışmaya katılmanız için sizden herhangi bir ücret istenmeyecektir.
Sağlıklı
gönüllü
olarak
çalışmaya
katıldığınız
için
yol
masraflarınızın
karşılanması amacıyla 10 TL ödenecektir. Sizinle ilgili tıbbi bilgiler gizli
tutulacak, ancak çalışmanın kalitesini denetleyen görevliler, etik kurullar ya
da resmi makamlarca gereği halinde incelenebilecektir.
Bu çalışmaya katılmayı reddedebilirsiniz. Bu araştırmaya katılmak tamamen
isteğe bağlıdır ve reddettiğiniz takdirde size uygulanan tedavide herhangi bir
değişiklik olmayacaktır. Yine çalışmanın herhangi bir aşamasında onayınızı
çekmek hakkına da sahipsiniz.
(Katılımcının/Hastanın Beyanı)
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi, İç Hastalıkları Anabilim Dalı Romatoloji
Ünitesi ve Farmakoloji Anabilim Dallarının ortak yapacağı bu çalışmaya ait
yukarıdaki bilgiler bana aktarıldı. Bu bilgilerden sonra böyle bir araştırmaya
katılımcı olarak davet edildim.
Eğer bu araştırmaya katılırsam hekim ile aramda kalması gereken bana
ait bilgilerin gizliliğine bu araştırma sırasında da büyük özen ve saygı ile
yaklaşacağına
amaçlarla
inanıyorum.
Araştırma
kullanımı sırasında
sonuçlarının
eğitim
ve
bilimsel
kişisel bilgilerimin ihtimamla korunacağı
konusunda bana yeterli güven verildi.
Araştırma sırasında bir sağlık sorunu ile karşılaştığımda, Prof. Dr. Meral
Çalgüneri ya da Dr. Levent Kılıç’a 0312-305 14 50 nolu telefondan ya da
05067805721
nolu
telefondan
Dr.
Mustafa
Göktaş’ı
arayabileceğimi
biliyorum.
Bu araştırmaya katılmak zorunda değilim ve katılmayabilirim. Araştırmaya
katılmam konusunda zorlayıcı bir davranışla karşılaşmış değilim. Bana
yapılan tüm açıklamaları ayrıntılarıyla anlamış bulunmaktayım. Kendi başıma
belli bir düşünme süresi sonunda adı geçen bu araştırma projesinde
"sağlıklı katılımcı” olarak yer alma kararını aldım. Bu konuda yapılan
daveti büyük bir memnuniyet ve gönüllülük içerisinde kabul ediyorum.
156
İmzalı bu form kağıdının bir kopyası bana verilecektir.
Katılımcı
Adı, soyadı:
Adres:
Tel.
İmza
Görüşme tanığı
Adı, soyadı:
Adres:
Tel.
İmza:
Katılımcı ile görüşen hekim
Adı soyadı, unvanı:
Adres:
Tel.
İmza
157
EK 2
Hasta Bilgi Formu
158
Hasta Bilgi Formu;
Hasta No:
Dosya No:
Adı
Soyadı
Doğum tarihi
Yaşı
Cinsiyeti
Boyu (cm)
Vücut ağırlığı (kg)
Adresi
Telefonu
Tarih:
Bayan O
Erkek O
Ev:
Cep:
Tıbbi Durumu:
Bilinen kronik hastalık
Var O
Yok O
Bilinen ilaç alerjisi
Var O
Yok O
Sürekli kullanılan ilaç
Var O
Yok O
Geçirilen cerrahi işlemler ve önemli Var O
hastalıklar
Yok O
E
O
- Hamilelik şüphesi var mı?
- Çalışmaya başlamadan önce son bir hafta içerisinde proton O
pompa inhibitörü/ antihipertansif ilaç veya proton pompa
inhibitörleri/antihipertansif ilaç ile etkileşebilme potansiyeli olan
başka bir ilaç kullanmış mı?
- Gerekli onam formlarını imzalayarak çalışmaya katılmayı kendi O
rızası ile kabul etti mi?
H
O
O
O
159
Alışkanlıkları:
Sigara
Alkol
Çay
Kahve
Greyfurt suyu
Uyguladığı özel diyet
Var O
Var O
Var O
Var O
Var O
Var O
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
Yok
O
O
O
O
O
O
Miktar ve süre:
Miktar ve süre:
Miktar ve süre:
Miktar ve süre:
Miktar ve süre:
Diyetin özelliği ve süresi:
Diğer
Tetkik sonuçları ve tanısı:
Hastanın tanısı
Hastanın tedavi planı
(ilaç,
ilaç
dozu,
uygulama yolu)
Fenotipleme için verilen ilaç ve dozu:
30 mg Lansoprazol:
Tarih
İlacın alındığı saat
İdrar örneği için:
25 mg Losartan
İlacın alındığı tarih:
Kan
örneğinin
alındığı saat
İlacın alındığı saat:
İdrar
yaptığı
saatler:
Toplam
idrar
hacmi:
160
EK 3
Etik Kurul Onayı
161
Download