TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYlNLARI 1171 HZ. MUHAMMED ve • GENÇLIK (Kutlu Doğum Haftası --- --------~ --- ANKARA 1995 : 1992) TÜRKiYE DiYANET VAKFI YAYI.\; MATBAACILIK VE TiCARET iŞLET,\tF.Si \\e;ruTı\'e! Tel: Cod_ Bayrndor Sk. ~o: 55 • KJJ_,ıJ,;A'.;(A~-\ 418 59 49 • 417 09 04 • 42.0 2~ ~5 • F,1X.!312J41-GIJW' ıl12) Tel~x:4343ltd,ktr. Yayın No : ı 7ı Sempozyumlar ve Paneller Serisi - 5 ISBN 975~389~ı78~4 95.06Y0005. ı 7ı Bu kitap Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Matbaacılık ve Ticaret İsıetmesi'nin Dizgi. Fotomekanik. Ofset ve Ciiİ tesislerinde hazırlanmıştır İSLAMDAAİLE TERBİYESİ Prof. Dr. İbrahim CANA.l\J A- TEREİYENİN EHEMMİYETİ İnsanlık tarihinin, izahı zor olan hadisesi İslaıni başarıdır. Her çeşit bütün envaıyla şirkin, en amansız şekliyle zulrnün hüküm sürdüğü Arap cemiyetinde tek başına ortaya çıkan Peygamberimiz Hz. Muhammed, 23 yıllık Peygamberlik hayatını tamamladığı zaman geride Arap yarımadasının kuzeyde Suriye ve İran'a dayanan hududu içerisinde büyük bir devlet bırakmıştı. O'nun terbiyesinden geçen Ashab zamanında İslam devleti, doğu ucu Çin hududları, batı ucu Atlas Okyanusu kıyıları olan muazzam bir imparatorluğa dönn1üştü. anarşinin, Yarım yüzyıl içerisinde elde edilen bu başarı, savaş meydanlarında askeri zaferler değildi. Nitekim müteakip nesiller, ilim, fen teknik, edebiyat vs. her sahada insanlığa orijinal eserler sunn1uşlar, keşifler, icadlar, ilmi nazaıiyeler ortaya koyınuşlardı. Yani insanlık A'sından Z'sine yeni, müstakil bir ınedeniyetle şereflenmişti. kazanılmış Bu başarı ve gelişmeler geçici de olmadı: O devirde kazanılan İslami hemen hemen bugün bile korumaktadır. coğrafya bütünlüğünü Birçok kimseler pek harika olan bu tarihi hadiseyi "İslam Mucizesi" diye izah ederler. Bugün insanlık içerisinde mağlup ve malıkur durumda olup, zavallı­ kurtulmak için çırpınan ve sahil-i selamete çıkaracak bir yol arayışında olan İslam dünyası, selefieri tarafından ortaya konan bu başarı­ ya "mucize" deyip geçmemeli, oturup ciddi ciddi, tedkik etmelidir. İlk devirlerde terakkilerin beşeri olan şartları, tahlil! e ortaya çıkarıldığı takdirde bugünkü problemlerimizin çözümünde ışık ve rehber olabilecek, birçok temel prensipler elde edilebilecektir. lıktan İşte bu noktada diyoruz ki: İlk müslümanların bidayetlerindeki şaşa­ alı başarılan bir terbiye meselesidir. Yani, İslamın insanlığa sunduğu terbiye sisterriinin, -ilahi meseja iman ve teslimiyeti kuvvetli olan-· ilk ınüslümanlar tarafindan eksiksiz tatbik edilmesi onlara her hususta başkalık ve üstünlük kazandırmış ve onları başanya götürmüştür. --KUTLU DOGUMı-------------- 91 -- L_ Bu acıdan islanı. ilahi bir terbiye sistemi, olarak tarif edilebilir. Esasen Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam da kendisini bir terbiyeci olarak takdinı eder ve: "Ben bir rnua[/im. bir terbiyeci olarak gönderildim. ··Dı der. isıanı dinini, nevi şahsına münhasır bir terbiye sistenıi olarak tavsif edince. Kur'an-ı Kerinı'in: "İnanıyorsanız mutialca üstünsünüz. ''(2 1 ayetinin de islanıı terbiyeyi hayata geçiren nıüslümanlar olursanız, mutlaka galebe çalar, dünyevi yarışlarda diger nıilletlere üstünlük elde edersiniz~ şeklinde anlamamız gerekir. Söylediğimiz hususu doğrulayan en sadık şahit. bugünkü İslam §Jemi ve hususen Türkiyemizdir. Batılılaşacağız diye terbiye sistemimizi Avrupalılardan aldığınıız günden beri, hep geriye gittik, ictimai, iktisadi çıkınazıara girdik, dış ve iç siyasetlerin1izde hep başarısJZlıklara düştük. zan1an zan1an cephede kazansak bile masada verdik. Kendi eliınizle, kendi açtığımız milli okul ve n1üesseselerde yetiştirdiğimiz insanımız birbirine yabancılaştı, evlad ebeveynini, kardeş kardeşi öldürmeye kalktı, bayrağını yırttı, gemisini batırdı, fabrikamızı yaktı. Ve şiındilerde, işte şark vilayetlerimizin hali! Daha dün milli mücadele de kucak kucağa düşmanı tepeleyen kardeşlerin bir kısım torunlan bugün düşmanlarla işbirliğine girn1iş durumda. Önümüzde ınevcut, hoşumuza gitmeyen, rahatsız olduğumuz, victasvib etmediği bütün menfi durumların, yeni yetişen gençliğe verdiğimiz sakat bir milli terbiyeden ileri geldiğini kabul etmez, başka sebepler ararsak aldanınz. danlarıınızın Bütün bu ızdıraplarımızın temelinde, "metod"uyla "müfredat"ıyla ve kendine tesbit ettiği "hedef'iyle terbiye sistemimiz yatmaktadır. Kurtuluşumuzda meseleye buradan başlayıp sistemi A'dan Z'ye ele alıp, köklü bir aıneliyattan geçirmemize bağlıdır. Biz halihazır terbiye sistemimizin yeni baştan tadilatını gündeme getirirken mukabil bir alternatif olarak elbette ki İslami terbiyeyi teklif edeceğiz. Çünkü insanlan yaratan Allah, insanın fıtratına en uygun olan terbiye sistemini de bildinniştir. Nitekim Kur'an'da, insanın a'la'yı illiyin'le ifade edilen en yüce bir hedefle hayvandan da aşağı bir dereke olan esfel-i safilin arasında bir mertebe almak üzere alısen-i takvin1 yani en güzel bir kıvam da yaratıldığı belirtilmiştir. (Tin Süresi) (1) İbn Mücc, Mukaddinıc. 17 (229. Hadis). (2) Al-i 1nmm, 139. · - - 92 - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- Şu halde bize. kendisini en baıiz ·vasfı olan Rab yani terbiye edici ismiyle tanitan Ulu Yaratanımız'ın yaratılışta insana tesbit ettiği yüce hedefe onu selanıetle ulaştıracak bir yol, bir vasıta yani. insana en uygun bir terbiye sisteıni de belirlemiş olması inkarı kabil olmayan bir zarurettir. Eğ;er böyle İslami bir sistem varsa bir nıü'min için. terbiyede, Rabbinin gösterdiğ;i esaslar dışında bir başka terbiye olanıaz. Bütün Peygamberler, bütün kitaplar. şeriatlar hep insanı terbiye için gelnıiştir. Dini emirler, yasaklar, helaller, haramlar hep terbiye içindir. Madem hakikat budur. öyleyse biz müslüınanlar, hem inancıınızın gereği olarak ve hem de yaşadığımız tarihi tecrübenin dersi olarak ve hem de halen yaşanıakta olduğumuz çözülme, dağılma ve her şeyiyle dökülme vetiresine giren nıevcut anti İslam sistemimizin neticesini görmüş olarak fıtrabmıza uygun olana, vahyi aslımıza, bir kelinıe ile isıanı terbiyesine dönmek zorundayız. Bizi tekrar birliğe, kardeşliğe, düşınan­ lanmıza galebeye götürecek yol budur. Böylece, insanlığımızı tekrar yaşıyacak, Balkanlar'a, Orta Doğu'ya yeniden sulhu hakim kılacak, beşe­ riyetin saadetine ve sulh-u umumlye feyizli katkılar sunacağız. Tarihte bir kere olan tekrar olabilecek demektir. B- İSLAMi TERBİYE 1) Terbiye Ve Aile: "İslami Terbiye" deyince öncelikle ailevi terbiye gerekir. Çünkü İslam dini, cemiyet dinidiL Cemiyet de, tıpkı bir bal peteğinin çok sayıdaki küçük hücrelerden meydana gelmesi gibi, ailelerden meydana gelir. Aileleri salih bir cemiyet de salih olur. Aileleri huzursuz ve hastalıklı bir cenıiyet de huzursuz ve hastalıklı olur. anlaşılması Dinimiz ferdi, aile içerisinde tanır. Bir ayette sudan yaratıldığı ifade edilen insana neseb ve sıhriyet bağları verildiği beliritlir (Furkan, 54), Birçok ayette, zevceler, anneler-babalar, evlatlar zikredilir. Aileyi kurınada takip edilecek esaslar, koruyucu prensipler, tedbirler, aile efeadı­ nın miras durumları, kaı-şılıklı hak ve vazifeleri, nıeskenin kullanımı, mesken ınasuniyeti ... vs, Kur'an ve hadiste bütün teferruatıyla yer alır. Bütün bunlar, İslam cenıiyetinin aile esasına dayanması gereğini tesbit eden ilahi irşadlardır. a) İsıama Göre Terbiyeden Aile Sorıımludıır Bugünkü anlayışınııza ne kadar ters de -~-KUTLU DOGUM--- düşse heınen belirtrnek iste93 - - riz: İsl8.n1l sistemde çocuklarm terbiyesinden aile sorumludur . .Aile çocuğuna istediği terbiyeyi \rerebilecektir. Devletin müdahale yetkisi, ailenin olınadıgı veya ailenin terbiyeden aciz hale geldiği. yahut da sefahati sebebiyle çocuğuna kötü terbiye venne halinde devreye girer. Bu meseleyi tahlil eden, Kabisi (ölüm tarihi hicri 403, miladi lO 12), ilk halifelerin, devlet hazinesinden. n1escidlere imam tayin ettikleri halde, çocukların yetiştiriln1esi için ınuallim tayin etmediğ;ini, bunu unutmuş da olamıyacaklannı belirttikten sonra derki: "ALLah daha iyi bilir ya, herhalde onlar, muaLlim meselesini insanın şahsi işi görmüşler­ dir. Zira lcişinin çocuğuna öğrettiği şey, leendinin şahsi menjaatinedir. Binaenaleyh muallim meselesini babalam bırakmışlardır. Öyleki, babalar, bunu yapmağa güçlü iseler, onların yerine başkalarının bu vazifeyi yapmaları doğru değildir. "131 b) Terbiyeden Niçin Aile SorumLu? Kur'an-ı Kerin1, doğdukları zaman çocukların hiçbir şey bilmediğini belirtir, (Nahl 78) Yani islama göre, çocuk, iyi-kötü, hayır-şer her şeyi sonradan öğrenir, Bu husus, hadiste pek açıktır: "Her çocuk (İsldm halci- katini kabul edecek bir) fıtrat üzere doğar, Bu hal konuşma haline kadar devam eder. Onu ebeveyni Yahudi veya Hınstiyan, müşrik. veya Mecusf. yapar,''i 4 1 Öyleyse çocuk, gerek bilgi ve görgü ve gerekse alışkanlık nevinden her ne iktisab ederse bunu çevresinden, hususen en yakın çevresi olan aileden olacakbr, Bu sebeple o, dininistediği İslami istikamette yetişme­ si için ailenin müşfik al8.ka ve sıkı takibine muhtaçtır. Eğer aile, sorumluluğunun şuurunda olur ve şuur ve endişe ile hareket ederse istenen neticeyi elde edebilir. Kur'an-ı n1uştur: zün Kerim çocuk istemede, mü'minlere şu duayı talim buyur- "Ey Rabbimiz! Bize zevcelerimiz ve zürriyyetlerimizden gözümüoLacak kimseler ver!"(Furkan, 74). aydınlığı Şu halde mü'min Allah'tan gözünün nuru olan evlad isteyecektiL Allah'tan bir şeyi dua ile istemenin manası, önce bir hedef bir gaye belirlemektir. Sonra o hedefe ulaşmak, gayeyi gerçekleştirmek için beşerin gücünde olan tedbirleri almak, esbaba tevessül etmek en sonra da bunun husulünü Allah'tan mütevekkilane beklemektiL (3) K8.bisl, İsUi.mda ögrclırıen ve Öğ;renci Meselesine Dair Geniş Risale, Ankaı-a 1966, s. 34, (20 numaralı dipnota bakınız.) (4) Müslim, Kader, 23-25. - - 94 - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- Sadece dille dua edip sebeplere tevessül din bunu tecviz etmez. etınenıek tevekkül değ;il, teınbelliktir, Öyleyse iyi çocuk isterneyi Kur'an hedef olarak, evlenınenin gayelerinden biri olarak göstermiştir. Mü'min aileye, iyi çocuk elde etmenin şartlarını, ilmini öğrenip onları yerine getirn1ek, tedbirini almal<:: düş­ mektedir. Hangi açıdan bakarsak bakalını. çocuğun yetişınesinde aile büyük rol sahibidir. Bu sebeple Kur'an-ı Keıim terbiyeden aileyi sorumlu addetıniştir. c) Ailenin Birinci Sorumlusu Babadır İslam ailesi esas itibartyle anne-baba çocuklar (ve şayet varsa hizmetçi ve yetimler) dan meydana gelir. Ailenin terbiyevl işlerinden öncelikle· baba sorumludur. Bu sorumluluğu yerine getiretilmesi için bir kısım yetkilere sahiptir. Bu sebeple de kavvamdır. yani reis durumundadır. (N isa. 34). Babanın sorun1luluğu sadece dünyevl değil, uhrevi bir soruınluluk­ tur. Yani baba, aile efradının hem dünyevl ve hem de uhrevi saadetlerinden sorumludı,ır. Esasen "terbiye", maddi ve manevi her iki ihtiyacın karşılanmasını ifade eder. Babanın bunlardan soruınluluğ;u bilhassa Allah'a karşıdır, ve son derece ciddi bir sorumluluktur. Pek çok ayet ve hadis bu hususu kesin ifadelerle tesbit etmiştir. Bir ayette şöyle buyrulmuştur: "Ey iman edenler! Kendinizi ve aitenizi koruyun. O ateşin yak.ıtı insanlar ve ta.,c;lardır. Ba.,c:;ında ise ateşten Aılafl'ın ernrine karşı gelmeyen ve verilen emri yerine getiren ha.,.:;in ve detli meteider vardır" (Tahrim, 6). şid­ İslam illimleri, ayet-ikerimenin emrettiğ;i "ateşten koruma" işinin terbiye ile olacağım belirtirler. Yani aile halkına İslami terbiye verildiği takdirde onların hem dünyevi hayatları hem de uhrevi hayatları kurtanı­ mış, ateşten korunmuş olacaktır.(5J Bir başka ayet, ailesi halkına İslami terbiyeyi vermeyerek, ateşe düş­ melerine sebep olan aile reisierini "insanların en bedbahtı" ve "hakiki hüsrana (zarara) düşenler" olarak ilan etmektedir: "De ki: "Gerçek hüsran sahipleri, leendilerini ve ınensuplann kıyamet günü hüsrana atanlardır. Haberiniz olsun ki, apaçık hüsran işte budur. (5) Abdullah İbnu Ebi Cemrc, (V. 699/1299). Belıçetu"n-Nüfus, Beyru! 1972, 2. 47. ~-KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - 95 - - Onları. üstLerinden de aWarından da kat kat ateş kuşatacaktır. İşte AUa!ı kuUannı bundan sakındınyor. Ey JcuUanm! Siz de benim azabından kor- kun!·· (Zümer. 15-16). Görüldügü üzere. bu \-e benzeri başka ayetlerde aile reisine terettüp edecek uhrevl bir sonımluluk en ağır ifadelerle hatırlatılı11aktadır: Kişi. İsL:imı yaşamadığı için kendini hüsrana atmıştır. terbiyelerini veıip İsLimi hayatı yaşatmadığı için ailesini de hüsrana atınıştır. Böylece kendi büsranını katlıyarak gerçek büsran sahibi alnı uştur. isıanı alin1leri şu hususu söylemekte ittifak ederler: "Kişi ailesinden sorumludur. Kıyamet günü çocukları ya şefaatçi olaya da şikayetçi. İslami terbiyeyi verdigi takdirde onların sevaplarına aynen işiirak edecek, böylece şefaatlerine mazhar olacak, vermediği takdirde de "Bizim terbiyemizi niye ihmal ettin, niye ateşe girmemize sebep oldun?"' diye şikayetlerine sebep olacaktır." Bir diger ayet-i kerimenin meali şöyledir: "Mallanmz ve evleıtıarınzz sizin için üni"ihandır" (Tegabun, 15). caktır. Bu imtihan, aile halkının maddi ihtiyaçlarını karşılama hududunda Onların dini hayatlarını, uhrevi akibetlerini de içine alıyor. Babanın kurtuluşu, aile efradının kurtuluşu için kendine düşeni yapmasına baglıdır. Allah'ın yükledigi bu vazifeyi hakkıyla yerine getirerek, aile fertlerinin kalbinde ahiretlerini kurtarma endişesini hakim kılan ve bu suretle uhrevi kurtuluşa eren bir aile efı·adının cennette, kendi aralarında yapacakları sohbeti aksettiren ayet-ikerime gerçekten manidarkalmıyor. dır. "(Cennette onlar sürur ve neş'e içerisinde) birbirlerine yönelip, hallerini ve arnellerini soruştururlar ve (dünya hatıralarını ydd ederek) şöyle der1er: "Biz gerçekten bundan evue1 (9ani dün9ada) ai1e1erimiz için de (akibetimizden) korlcan1ardılc. İşte A11alı bize (mağjiret ve rahmetinil 1ütfetti. Bizi san1 yeLi azabından korudu. Gerçekten biz bundan evvel muvahhid olarale O'na lm11Lık ve ibadet ediyorduk, şüphesiz !ci, O vadinde sadık, ihsanı bo1, çolc esirgeyicidir." (Tür, 26-28) Öyleyse İslam'a göre babalık sorumluluk demektir. Alle ferdlerinin dünyevi soruınluluğu sırtında olan kimsedir. Müslüman baba yukarıda kaydettiğİrniz ayetlerde dile getirilen soruınluluğunun şuurunda olsa, tabir caizse üzerinde, dünyayı taşıyan öküzünkü kadar ağır bir yük hisseder. Bu şuur ve bu ağirlık onun ağzının tadını, uykusıJnu bir hayli kaçırır. Kahvcye, lokale gidecek, sinema veya televizyonun karşısında eglenecek vakit bulamaz. Çünkü terbiyevi son.ın1luluk ondan: - - 96 - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- a) İlim bekler: Zira ilimsiz terbiye olmaz. Terbiye için takip edilecek ister. Terbiyede kazandırılnıası gereken alışkanlık öğretil­ mesi gereken şeyler ilin1 ister. Büyüklerin terbiyesi. küçüklerin terbiyesiyle farklıdır. Bunlar da ilim ister. nıetod, ilinı b) Maddi imkan bekler: Nafaka c) Gayret bekler: Kazanmak, temadi gayretle gerçekleşir. babanın sırtındadır. öğretmek, alıştırmak. eğlendirmek mü- d) Fiili tatbikat bekler: Sözgelinıi narnaz kılmayı. dürüst ve dogru sözlü olmayı çocuk babadan görnıelidir. Ailede İslam yaşanınalıdır. d) Aile İle nginin Marazı Bir Şe/di Son bir noktaya daha temas edeceğiz. dinirniz, aile ile yakinen ilgiyi emrederken bu ilginin marazi yani sağlıklı olmıyan bir şekline dikkat çeker: Kişi ailesi için çalışırken kendini unutup, meşguliyet içerisinde kaybolrnarnalıdır. Daha açık bir ifade ile ailevi rneşguliyet, kişiye kulluğunu unutturmanıalı, Rabbine karşı yapması gereken ubudiyeti ihn1al ettirnıemelidir. Bir ayet-i keıimede mealen şöyle buyuruluyor: "Ey iman edenlet! Ne mallarınız ne de evldtlarınız sizi Allah'ı zikretmelcten atılwymamatıdır. Kim böyle yaparsa işte onlar hüsrana düşente­ rin ta lcenditeridir. "(Münafikun, 9). Bu ayeti daha iyi kavrarnamıza yardımcı olmak üzere şu ayeti de kaydediyoruz (mealen): "Ailene namazı emret, sen de namaza sabır ve sebatla devam et! Biz senden rızık istemiyorıız. Seni rızıldandıran biziz ... " (Ta-Ha, 132). Bazı müfessirlerimiz Allah'ın bizden rızık istemiyeceği açık bir durum olmasından hareketle, ayette bir başka mananın maksud olması lazını geldiğini düşünerek şu manayı da anlamışlardır: "ALlah' ın yarattıidarını doyurmak size ait bir iş değildir. Onun i.çin. kendinizin ve aiZenizin nzıldarını temin için çalışn1anı­ zı, ibadeti ter le etme le için bir bahane yapmayın." Şu halde, aile hakkının "rızkı ve terbiyesiyle meşgulüm" gibi bahanelerle Allah'a kulluğumuzu ihmal etmiyeceğiz. Esasen, onlara vermek istediğimiz her hususta şahsen örnek olmak. onlara olan terbiyevi faaliyetlerimizin bir parçası ve gereğidir. Her şartıyla çeşit terbiyevi faaliyetlerimizin. ibadet sayılacağını bilmeliyiz. şahsi ibadetlerimizi yapnıaınız 2) Terbiyenin Mekanı İsıanı terbiyesinde mekan, önce ailedir. Çocuk islami terbiyeyi önce- ~- KUTLU DOGUM 97 - - likle ailede almalıdır. Ailevl yaşayış islamı olmalıdır. İtikad. ahlak. amel ve diğer beşeri münasebetıer ailede hep isliin1ca olmalı; çocuk_. terbiyesinin çoğunu, görerek. işiterek, yaparaJc aileden almalıdır. Bu sebeple, Ras-cılullah aile fertleri arasında iyi ınünasebetler kurulmasını, yalan söylenmemesini. evlerin mezara çevrilmeyip. zikrullahın yapıldığı. namazların kılındığı bir yer oln1asını emretmiştir. Evlerde İslaıni olmayan kültürleri telkin edecek tezyin unsurlannın ve başka şeylerin oln1aması­ m irşad buyurmuştur. Bu sebeple haç ihtiva eden eşyaların bulundurulmasını menetıniş, put vesair yasaklardan evlerin temizlenmesi hususunda emir vermiş ve hatta evleri bu açıdan kontrol bile ettirmiştir.( 6 l Evden sonra terbiye mekinı mekteptir. Mektebin islamı esaslara göre tezyin ediln1esi, islamı öğretecek müfredatla teçhiz edilmesi gerekir. Bunun gerçekleşmesini garantilernek için olsa gerektir ki, hocanın mukavele ile tutulması babanın yetkisine bırakılmıştır. Arkadaş ve oyun muhiti de terbiyevi yerlerdir. Bu sebeptendir ki armeselesine Kur'an ve hadiste fazlaca yer verilmiştir. Komşular, akrabalar, çarşı-pazar gibi ictimai hayatta münasebet içinde olduğumuz yerler de çocukiarın terbiyesinde düşünülmesi gereken hususlardır. Çocukların buralarla nıünasebetini şuurlu olarak tanzin1 etmemiz gerekir. Az sonra "Oyun·· ve "Hayata Alıştırma" ile ilgili balıiste göreceğimiz üzere Hz. Peygamber çocuklarının aile dışı münasebetlerine yer vermiş, zemin hazırlamıştır, iş buyurmuştur. Oynaınaları için sokaga saln1ıştır vs.(7) kadaş 3) İsliimi Terbiyenin Müfredatı Ailenin terbiyesinden sorumlu olan baba, aile efradını hangi noktalarda terbiye edecek? sorusuna gelelim. Bu bize İslamın terbiye anlayışı­ m belirtmeyi gerektirmektedir. İslami terbiyenin içine, kişinin dünyevl ve uhrevi: hayatını birlikte gözönüne alarak, her ikisi için de gerekii olan bilgileri vermek, alışkanlıkları ve melekeleri kazandırmak, kabiliyelleri inkişaf ettirmek vs. girer. a) Farzı Ay n İUmler İşte İslami açık [6) ailenin gerçekieştireceği bu terbiyenin müfredatına daha bir ifade ile farz-ı ayn ilimler denmiştir. "Her müslüman erkek (ve B1.ı hususla ilgili olarak teferruat için: Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye, (Diyanet Ankara 1981) adlı kitabımız görülebilir: s. 444-450. (7) A.g.e., s. 183-195. İşleri Başkanlığ·ı yayını, - - 98 - - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- kadına) iLim talebermekfarzdır·'( 13 l hadisi ile ifade edilen ilin1 de bu ilimlerdir. Bu iliı11leri çocuğa öğ;retmek sorumlulara vecibedir. Mühtedi ıni­ salinde olduğu üzere çocukken öğretBınemiş oln1ası durun1unda, büyük kin1seye de bunları örenrnek farzdır. Meşhur Hanefi İbn-i Ahidin, farz-ı ayn ilimleri açıklama sadedinde der ki: ·'islamın farzlarından biri de, kişinin. dinini ikamede, arnelini Allah'a ihlasla yapmada. Allah'ın diğer kullarıyla münasebetlerinde muhtaç olduğı__ı şeyle!'i öğ!'enrnesidir. Mükellef olan her kadın ve erkek üzerinde İlmu'd-Din ve'l-I-lidayeyi öğrendikten sonra ahdest, gusül, nan1az, oruçla ilgili bilgileri, nisab miktarı malı olan için zekat iln1ini, üzerine terettüp ederse lmcla ilgili bilgileri, tüccarlara alış-verişle ilgili bilgileri -ta ki diğer muamelelerinde şüpheli şeylerden ve rnekruhaUan kaçınsınlar-, keza meslek erbabına ve bir şeylerle meşgul olan herkese, o mevzudaki haramdan kaçınabilmesi için, onunla ilgili iln1i ve ona terettüp eden alıkarnı öğrenmesi farzdır. Beş 'arzla ilgili bilgileri öğrenmek farz olduğu gibi, ihlasla ilgili bilgileri öğrenmek de farzdır. Zira arnelin sihhati buna bağlıdır. Keza helal ve haram olanları bilmek gerektiği gibi riya ile ilgili bilgileri de öğrenınesi farzdır. Zira kul riya ile yaptığı arnelin sevabmdan mahrum kalır. Hased ve ucubla ilgili bilgiler de böyle. Zira bunlar ateşin odunu yakıp bitirdiği gibi, arneli yiyip tüketirler. Keza alış-veriş, nikah ve talakla ilgili bilgiler de bu meselelerle iştigal etmek isteyen kimselere farzdır. Keza haram olan ve küfrii gerektiren sözleri de bilmek farzdır ... " (8/21 İbn-i Abidin'in açıklamalarını burada keserek şöyle özetlemek istiyo- ruz: Görüldüğü üzere, İslam'ın farz-ı ayn ilimler başlığı allında öğrenilip­ öğretilmesini mecbur addettiği bilgiler, esas itibarıyla günümüzde Temel Eğitim tabiliyle ifade edilen temel bilgilere tekabül eder. Bunlar: 1- İtikad ve ibadetle ilgili ana bilgiler. 2- Alilakla ilgili ana bilgiler. 3- Diğer insanlarla muamele ve muaşeret bilgileri. 4- Meslek bilgisi. İşte İslam bunların öğretilme ışının sorumluluğ;unu miştir. İster babaya yüklebizzat kendisi öğretir, isterse hoca tutarak öğretir. O ailesi (8) Cami'u's-Sagir {Abdurrauf el-Münavi'nin Feyzu'l-Kadir şerhi ile birlikte basılmıştır, I3eyrut 1972), 4, 268, (8/2) İbnuAbidin, Reddü'l-Muhtar. Mısır 1972, 1, 29. --KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - 99 - - efradının bunları öğrenınesinden sorumludur. b) Kıtıle Kıyafet Ailenin çocuğa vereceği terbiye ıneyanında dikkat etmesi gereken bir husus da kılık-kıyafettir. Yani çocuklar İslami tesettüre küçükten alıştı­ nln1alıdır. Rasülullah, yanına yeterince örtüln1eyen bir çocuk getirilince: ··çocuğun avretlne riayet edin ve onu örtün, zira onun avreti de büyüğün avreti gibidir. A[Lah avretini açanarahmet nazanyLa bakmaz"( 9 J Bir başka hadis. çocukta haya eksikliğini, onda şeytanın iştirakine delil kılmıştır: "Bir zaman gelecek ki şeytanLar insanLarın evLdHanna iştirale edecelder. - Ey AUaf1'ın RasıJ.tü böyte şeyter otur mu? dediler. - Evet. atacak! buyurdular. - Öyleyse bizim evlô..tıanmız onLarınkinden nasıl ayırdediLecelc? dedi- ler. -Haya ve merhamet azlığından antaşıtacak! buyurdular."llül Şu fete halde temel eğitimin ana meselelerinden biri çocuğun İslami kıya­ alıştırılmasıdır. c) Arkadaş Çevresi ( Çocuk terbiyesinele mühim bir husus arkadaş çevresidir. Hadiste: "Kişi dostunun dini üzeredir, öyLeyse, kimi dost edindiğine dikkat etsin!''(lll buyrulmuştur. Gazall, terbiyeyi "arkadaş seçimi" olarak tarif edecek kadar m es elenin eheınmiyetini belirtir, der ki: "Terbiyenin aslı ve esası, çoculdarı kötü_ arkadaşlarından menetmektir. "( 12l Aile, temel eğitim safhasında çocugun arkadaş muhitini şuurla kontrol etmeli, takip et- melidiı) d) Çocuğun Oyunuyta İlgilenme Çocuk deyince akla oyun gelir. Çünkü onu hayata hazırlayan vasıta­ lardan biridir. Çocuğun iyi veya kötü alışkanlıklar kazanması oyun hayatıyla yakinen ilgilidir. Arkadaş meselesi de oyun meselesiyle beraber çözülecektir. Rasulullah çocukların oynamaya bırakılınasım esas ittihaz etmiştir. Aına faydalı oyunlara yönlendirilınesi, zararlı oyunlardan ko(9) Cami'u's-Sağ)r, 4, 404. (lO) R8mu:w'l-Eh8.dis, s. 504. (ll)Tinnizl, Zübd. 45; Cami'ıı's-Sağir. 4, 52. ( 12) Gazali. lhya_ Mısır,Mektcbelü't-Ticftriyyet:i'l-Kübra, tarih~iz. 3, 73. - - 1 0 0 - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- runn1ası için ailenin ilgilenmesini irşad etmiştir. "Çocuğu olan onunla prensibini vazederek bu meselenin hududunu geniş bırak­ mıştır. Bunun örneğini veren Rasülüllah'ın torunlarını dört ayak olup sırtırıda dolaştırdığı rivayetlerde gelmiştir. f1 3 l çocuklaşsın·· e) Hayata ALıştırma Hz. Peygamber'in çocuklarla ilgili ınünasebetlerinde şu husus dikkatimizi çeker: Çocukların hayata alışmalanna ziyade ehemmiyet vern1iş­ tir. Sel8.n1 vern1iş. selamlarını almış, mescitlere. cemaatlere, ziyafetlere, bayramlara, düğünlere. ınerasimlere iştiraklerini sağlamış, her çeşit iş buyurmuş, sır tevdi etmiş, mektup göndermiş, kapıcılık yatırmış vs. Hatta, bazen bir kısım hizmetlerinden istifade için sefere çıktığı zaman beraberine çocuk almıştır.( 14 l Bütün bu davranışlarda terbiyevi bir maksactın varlığı inkar edilen1ez. j) Evlenme İbn-i Abidin'in yukarıda kaydedilen açıklamalarında net olarak görülmese de, babaların sorumluluğuna giren ehemmiyetli bir n1eseleyi de yeri gelmişken hatırlatmak isteriz: Gençlerin ve yetin1lerin evlendirilmesi. Peygamberimiz aleyhisselatu vessel§._ın, bullığ çağına erince, vakit geçirilmeden evlendirilrnesini aksi takdirde onların işliyeceği günaha babalarının ortak olacağını belirtir.lı5J Kur'an-ı Kerim dahi bir çok ayette evlenme meselesiyle ilgili teferruata yer verir (Bakara, 221; Nisa, 12, 25 ... ), cemiyetin bekarlarla (dul, yetim, köle ve hür) ilgilenip, onlan bulüğ çağına erince geciktirilmeden evlendirilmesini emreder. (Nisa, 6; N ür 32) MÜHİMNOT Evlenme ve evlendirrne işi, ailevi terbiyenin en mühin1 bir meselesi, bir parçasıdır. Çünkü, İslamın aile kurmada güttüğü gayeler, iyi bir evlilikle tahakkuk edebilir. Bu sebeple, Kur'an-ı Kerim evlenme meselesine teferruatıyla yer vermiş, namus ve iffet sahibi juhuş ve gizli dosttan uzalc kızlanrı hoşa gidenlerinden, ailelerinin izniyle ve mehirleri verilerek a1en1 bir şekilde müebbed nilcdhla aLınmasını [l3) Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye'de geniş açıklama (Nisa, 25) eım-etmiştir. Keza var: s. 249-265. (14) Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye'de teferruat. var: s. 183-195. (lS)Tebrizi, Mışk5.lu'l-Mez<i.bih. Dımaşk 1961. 2. 170. --KUTLU DOGUMI-------------~ 101 - - kızlar mü'min ı;e dindar erkekle, erkelder de mü'mine ve dindar kızlarla (Bakara, 221). Hadisler, adayın iyi ınuhitten gelınesini de tavsiye eder. (ı Gl Gerek ayet ve gerekse hadislerin dindar üzerinde durmaları hep terbiye>/!: gerçeldere bağlanmıştır: eu1endirilme1i, müşrikten lcaçınılmalıdır "Kadm kendisi gibisini doğuracaktır". "'A1üş7ik ateşe çağıncıdır." Kur'an-ı Kerim Hz. Nuh'un diliyle n1üşriklerin "Doğuracağı çoculdann, hilsranlanm arttıracağını ve aniann sadece fasılelar doğuracaldannı'' belirtir. (Nuh, 21, 27) Esasen ideal manadaki İslam temel eğitimi, bulUğa eren gencin vakit kaybetmeden bir iş sahibi kılınarak evlendirHip müstakil bir yuvaya kavuşturulmasıyla noktalanır. O artık kimsenin vesayetinde olmayan müstakil. mükellef bir fertdir. Bir aile reisidir, ne ailesinin ne ceıniyetinin sırtında bir yük, sırf müstehlik bir unsur değil, sorumluluğuna sahip, ümmetin müstahsil bir üyesidir. Şu halde islama göre aile bir mekteptir. Evlenmek, bir çok sorumlugöze alındığı bir mekteb açmak demektir. lukların Yine tekrarla dikkat çekmek isteriz. İslam'ın aile mektebi ve temel sadece dünya hayatının kazanılmasını sağlayan tedbirleri değil, ahiret hayatının sağlayıcı tedbirleri de düşün ür. Kesinlikle b unlardan birini ihmal etmez. Ancak! eğitimi kişinin TEDRİSTE ÖNCELİK İslam çocuğun terbiyesinde her şeyi programa almış, adab-ı muaşe­ rete vanncaya kadar hayatı ve mesleki bilgileri de temel eğitiminin müfredatına dahil etmiş ise de, önceliğin dini ve bilhassa itikadl ve hassaten tevhidi bilgilere verilmesini esas kılmıştır. Yani çocuğa öncelikle Yaratıcısı tanıtılacak. Her şeyi yoktan var edip yaratan, insanları bu dünyaya gönderen, sonra kıyamette hesaba çekecek cennet ve cehenneınin sahibi olan Allah tanıtılacaktır. Az ileride kaydedeceğimiz üzere, Rasülullah aleyhisselatu vesselamın, çocuk konuşmaya başlar başla­ maz, ezberlettiği ilk ayet, tevhidle ilgilidir. Çünkü her şey buna bağlıdır. İnsanlara ve hayvaniara sevgi ve merhamet, her çeşit fazilet ve doğru­ luk, dost düşman ölçüsü, kardeşlik, adalet duygusu her şey Allah'ı tanı­ maya, ahirette verilecek hesaba inanmaya bağlıdır. Mesela şu ayet. (16) Bu mevzuda geniş bilgi için Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye dir: s. 52-55. -~ adlı kitabımız görülmeli- 102 ----------------------------~KUTLUDOGUM--- müslümanlar ·ve aile fertleri arasındaki muhabbet ve sevginin de Allah Rasülüne, imana bağlı olduğunu ifade eder (mealen): "Atıah' a Rasillüne ve ahiret gününe iman eden hiçbir cemaatin, Allah ve düşmanlık edenlere sevgi beslediğini göremezsin. İsterse onlar babalan, evıatıan, kardeşleri yahut aşiretleri olsun. Allah onların kalpleri- ne iman yerıeştirmiş ve leendi tarafindan bir nür ile kuvvetlendirmiştir. Ahirette de onları, içinde ebediyyen lcalmak üzere, altında ırmaklar akan cennetlere yerleştirir" (Mücadele, 22). Bugün cemiyelimizdeki bütün ızdıraplann temelinde İslamın öncelikle üzerinde durduğu tevhid akidesinin yeni yetişen nesillerin kalplerine kuvvetli ve tahkiki olarak yerleştirilmemiş olması yatmaktadır. :_Tevhidin öğretilmesi derken, çoğu müslümanın yaptığı gibi "Elhamdülillah müslümanım" veya "Türkiye'nin yüzde doksandokuzu müslümandır" gibi sözlerle ilan edilen gafih\ne iman veya mensubiyet değildir. Bilhassa günümüzde böyle sathl ve taklidl iman, kişinin arnellerine asla aksetmez ve dolayısıyla mü'min kişi kendisine gösterilen imanı hedefe, kemale ulaşamaz. Zira ayet-i kerimede insanların birçoğ"unun saf bir imana ulaşamayıp şirkie kanşık bir imanda kalacakları ifade edilmiştir. (Yusuf, 106) Rasülullah aleyhisselatu vesselam, dinar ve kadife düşkün­ lerini kadife ve dinarın kulları diye tavsif etmek1 171 ve karanlık gecede kaya üzerinde yürüyen kara karıncadan daha gizli şirk çeşitlerinden bahsetmek suretiyle! ısı, İslamın istediği hakiki tevhide kavuşmanın zorluğuna dikkat çekmiştir:) Ailelerin günümüzde bu meselede daha uyanık olmaları gerekmektedir. Çünkü okuyan gençlerimiz ilmi şirkin tehdidi altındadır: Okullarda, tabiat hadiseleri anlatılırken, herşey kanunları ve sebepleriyle izah edilir fakat o kanun ve sebeplerin koyucusu gözden ve nazardan uzak tu tulur, ondan bahsetmek gerilik sayılır. Böylece çocuklarımız, içinden çık­ maları çok zor olan bir şirke itilmektedir. Dinimizin, terbiyeden aileyi sorumlu tutına prensibi bir kere daha ehemmiyetini göstermektedir. Bu sorumluluğun ağırlığını duyan babalar, çocuklarına gereken ilgiyi göstererek okullardaki eksikliği hususi gayretleriyle evde gidermesi, çocuklarını tahkiki imanla techiz etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde Kur'an'da (İsra, 64) ve bir kısım hadislerde haber verildiği üzere1 191 şeytan çocuklarımıza ortak olacak Yetişmeleri için her (1 ?)Tirmizi, Zühd, 42; İbn M:ke, Zühd, 8. (18) Cami'u's-Sagir, 4, l 72-173. (l9)Ramuzu'l-Ehadis, 5, 504. ----KUTLUDOGUMI--------------------------- 103 ---T çeşit ınaddi sıkıntısını müslünıan çocuk şeytan olan ailesi çektiği halde, yetiştirdiği yolunda gidecektir. İSLJi.MA GÖRE DİN BİLGİSİ VERMEDEN BAŞKA İLİM ÖGRETMEK DEGİLDİR cAiz Terbiye meseleleri üzerinde yazılan ilk sistematik eserlerde, dini bilgi ·verilmeden veya din bilgisi de verme şartı koşulmadan sırf dünyevi bilgiler öğretmek üzere çocuk için hoca tutmanın caiz olmadığı belirtilmiş­ tir120I. Kadı İyaz bunu: "Zira çocuğun, bilahare katbinden sökülüp atıtma­ sı zor atan bozu/c bir mezhep iizere yetişme ihtimali vardır"i 21 1 diyerek gerekçeye bağlar. Bediüzzaman, küçükken ihmal edilen çocukların sonradan, iman ve İslamın onun ruhuna çok zor gireceğ;ini, "Adeta gayr-ı müsLim birisinin İslô.miyeti kabul etmek derecesinde zor" olacağını ve dine yabancılaşacağını belirtir.1221 NOT: NAMAZA ÖNCELİK Kur'an-ı Kerim açısından, aile terbiyesinde imandan sonra namaz öncelikli bir yer alır. En sonda kaydedeceğiıniz Hz. Lükınan'ın oğluna tavsiyeleri arasında namaza yer verilmekten başka bir diğer ayette de: "Ehtine (yani aile hatlcına) namazı emret! O hususta sabır da göster" (Ta Ha, ı 32). denmiş tir. Ayet-i keriınede: "Ailene namazı emretl" dendikten sonra, ayrıca onun hakkında sabretmenin emredilmesi çok manidardır. Çünkü aile halkının namaza alışmasını emretmekle bitmeyebilir. Usanmadan emir ve ilginin devaın ettirilmesi ve mutlaka neticenin alınması gerekmektedir. . Rasülullah bu emre 6-7 yaşlannda tatlılıkla başlamayı, lO yaşlann­ da gerekirse sertleşmeyi ve hatta namaz için dövmeyi emretmiştir( 2 3l. Niye namaz üzerinde bu kadar durulmuştur? diye bir soru fuzulldir. {20)Kiibisl. Ali İbnu Muhammed (V. 403/1012).lsliımda Öğ:retmen ve Öğ;renci Meselelerine Dair Geniş Risale, Ankara 1966. s. 45. Eseri Süleyman Ateş ve H.R. Öymen dilimize çevirmiştir. K8.bisi, bu fikrini. eserini şerhettigi İbnu Şahnun'a (vefatı 256/869'dur) nisbet eder. ibnu Sahnun ise bütün terbiyevi görüşlerini hadise ve İmam MRlik'e dayandınr: İbmı'l-Kayyim, Tuhfetu'l-Mevdüd, Bombay 1961, s. 145. (21) Seliı.rlni, Gıdau'l-Elb<lb li-Şerhi Mevzumetu'l-Ahz;ib. Mısır 1325, 1, 203. (22)Eınir Dagı Lahika»ı. !stanbull9.59, l, 40. (23) Ebu Dnvud, Salti.t, 26. - - 104 KUTLU DOGUM-- ifadesiyle ''Dinin direğidir. "( 2 4l Namazını hakkıyla kılan, İslamını, kulluğunu büyük ölçüde kurtarmıştır. Zira naınaz. bizzat Rasülullah'ın DİKKAT Dinimiz, aile terbiyesinde dini terbiyeyi öncelik verıneyi ısrarla isterken günümüz müslümanlarının, çocuklannın yetişmesinde, bütün gayret ve himmetlerini sadece dünyevi istikbali kazanma meselesinde toplaınalan inançlarına son derece aykırı bir durumdur. Ve gerçek bir aldanmadır. Çünkü, dünyevi istikbal denen şeyin garantisi yoktur. İs­ tikbalin garantisi olsa bile, bu ebedi hayata nisbeten öylesine kısa bir istikbaldir ki, bir büyüğümüzün teşbihiyle bir katre serabın ezel1 bir güneşe nisbeti gibidir, Serap nerde ebedi güneş nerde? Hem, evlatlanmızın dini terbiye üzerine yetişmesi, dünyevi istikballerine nıani mi? Bunu kimse iddia edemez. Atalarımızı, dindar nesiller dünyaya hakim kılmıştır. Şimdi laik esaslar üzerine yetişen neslin akibeti ortada. Cemiyetin idaresi kanun adamlarından çok mafyalann eline geçmiş durumda! Zararın neresinden Kurtuluşumuz dönülürse,kcirdır. için bu dönüşü yapmak zorundayız. MESLEK Kur'an-ı Kerim'in çocukla ilgili olan gerek kaydettigirniz ayetlerinde ve gerekse başka a.yetlerinde, farz-ı ayn ilimler meyanında zikrettigimiz "meslek" e sarih olarak yer verilip: "Çocuklarınıza meslek öğretin" denilmezl251. Halbuki namaz ve ahiakla ilgili ifadeler emirler yer verilir, Nitekim bir kısmını kaydettik. Mesleğe açık şekilde yer verilmemesinin sebebi, mesleğin hayatın emrivakileıi olarak ister istemez hiç kimsenin ihmal etmiyeceğindendir, Halbuki dini ilimler ve namaz ihmal edilebilir, Öyleyse Kur'an mükerrer emirleriyle bu meseleye dikkati çekmelidir. 4- Aile Terbiyesinin Hedefi İslam'a göre, aile üzeline veeibe olan terbiyenin çok açık bir hedefi vardır: Çocuğu mükellef kılmak. Yani hayata hazırlamak. (24) Suyuti, Cami'u's-Sagir, 4. (25)Kur'i:in'da meslek meseleleri ihmal edilmiş degildir. Ancak dalaylı şekilde ele Bunu, Kur'an'da Çocuk (İstanbul 1984) adlı eserimizde belirttik: s. 102-113. Çocuk alınmıştır. -~KUTLU D O G U M - - - - - - - - - - - - - - 105 -~ İsl2nna göre bulılğ;a erdiğ;i zan1an akll kapasitesi yeıinde ise rüşdüne demektir ve hayatını tek başına idame ettirebilecek demektir. Akil ve balig olan, islama göre mılkelleftir. Yani: * Allah'a karşı namaz, oruç, zekat, hac gibi herçeşit ibadetle mükelleftir. * Hukuk açısından, fiillerinden mılkelleftir, cezai ehliyeti tahakkuk etmiştir, alış-veriş vs. akıtleri de yapabilir. * Devlete karşı mükelleftir, askerlik, vergi vs. yükümlülükler e girmiştir. * Anne-babaya karşı mükelleftir, muhtaç iseler onlara bakmak zoermiş rundadır. Şu halde aile, çocuklarının bu mükellefiyetierini yerine getirebilmeleri için gerekli olan formasyonu çocuklarına bulüg öncesi devrede vermiş olacaktır. 5) İslami Terbiyede Metod 1- Erken Başlama: Hz. Peygamber, öğretim ve terbiyenin mümkün mertebe erken başlamasını emreder. Hatta, az yukarıda eş olarak alına­ cak kadında aranması gereken şartların, esas itibariyle ondan elde edilecek çocuğa yönelik oldugu gözönüne alımnca çocuk terbiyesinin evlenıneye verilen kararla başladığı söylenebilir. Fiili terbiye doğumla başlar. Bebeğin kulaklanna okunan ezan ve karnet terbiyenin erken başlamasına bir alamettir. Bebeğin beyaz beze sanlması, tahnik edilmesi, güzel bir isim konması, temizlenip, aklka kesilmesi ilk terbiyevi ameliyelerdir. Öğretim işi konuşmaya başladığı zaman ele alınmalıdır. Rivayetler, Abdülmuttalib oğullarından bir çocuk konuşmaya başlayınca Hz. Peygamberin, .illi ı,.)~_;; ;ı;);.;~~ 1.0~ ~;.ı .s.ıll Jı .ı..,~. ı ayetini yedi sefer okutarak ezberlettiği[;i bildirir1261. ~sülullaı1a göre "Küçüklükte öğreni­ len, taş üzerine nakıştır; yaşlılıkta öğrenilen ise buz üzerine yazıdır" Bu sebeple imkarı nisbetinde erken bir zamanda ögretim ve terbiye ele alın­ malıdır.127l (26)lbnu Ebi Şeybe, Mt.lsannai, Haydarabad 1966, 1, 348. (27) Asırlar boyu ilk yaşların terbiyesi yönüne inanmayan Batı'nın bugün, bı..ı meselede İsl<imi çizgiye geldigini göstermek ıçin Amerikalı terbiyeci. Prof. Bloarn'un nazariyesini kaydediyoruz: Ona göre insan zekasının vasıllarının yarısı dört yaşına gelince, üçte ikisi de altı yaşına gelince teşekkül eder. Yine Amerikalı iktisatçılara göre, üç yaşındaki bir çocuQun yetişme­ sinde bir yıllık tehir 6-7 yaşlarmda 2 yıla malolmakta, 15-16 yaşlannda ise 4 yıla malolınak- - - 1 0 6 - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- Bir hadislerinde Rasülullah aleyhissalatü vesselam: ·'6-7 namazın emrediLmesini 1 O ya.,sında raklannında ayrılmasını" kılmadığı yaşlarında takdirde dövülmesini ve ya- söyler. Aıimler, namaz emredilme yaşı ile ilgili gelen degişik rivayetleıi degerlendirerek rakamdan ziyade akli melekenin gelişme safhasını esas alır­ lar: "Çocuk söyleneni tam olarak aniayıp doğru olarak cevap verecek yaşa geldimi artık mümeyyizdir, namaz emredilmelidir." derler1 281. Namazın emrediln1esi için, namazla ilgili bilinmesi gereken nazariyat (farzları, vacibleri, sünnetleri, müfsidleri, seede-i sehiv vs.) süreler, dualar önceden ezberlettirilmiş olmalıdır. 1O yaşında alınmalannın yatakların ayrılması, cinsi terbiyelerinin ciddi şekilde ele gerekligini gösterir. Tabii ki bu konuların teferruatı var- dır. tır. 2- Lüzumlu Bilgi: İslam terbiyesinde zaruri bilgilerin ögretilmesi esasHz. Peygamber: "Lüzumsuz bilgilerden Aılah'a sığımnm"1291 buyur- muştur. Dolayısıyla. bilhassa farz olan allevi terbiyede en elzem bilgilerin öğretilmesi esastır. Hadiste herhangi bir ilim "lüzumsuz" diye ilan edilmez. Çünkü bu herkese göre degişir. 3- Erken Mesuliyet: İslamın aileye farz kıldıgı terbiye bulüg çagında sona erer. Bulüga eren kimse akil oldugu takdirde ınükelleftir. Bu mükellefiyetin manası. hayatı tek başına gögüslemeye yönelik bir mükellefiyettir: Allah'a, devlete, ailesine karşı sorumluluklar terettüp edecektir. Şu halde bugün temel egitim dedigirniz ve İslamda ailenin sorumluluguna verilen bu terbiye safhasının hedefi çocuga, bulüga erdigi zaman hayata tek başına atılabilecek, kendisine terettüp eden mükellefiyetieri yerine getirebilecek formasyon u vermektir. Bu açıdan günümüz terbiyesindeki tatbikatla İslami espiri arasında büyük fark vardır. Batıyı takliden alınan son karara göre, hukuki sorumluluk ve ceza yaşı 18'e çıka­ rılmıştır. Ne kadar yanlış. İfrat-tefrit arasında zikzak Batının tabiatıdır. Dün 10 yaşındaki çocugu idam eden Batı bugün 18 yaşındaki insanı hapsetmeme kararı alıyor. Bundan mutlaka dönülecektir. Mezhebimizin İınam'ı Ebu Hanife'ye göre, bir insan 25 yaşına girdiıni dedelik yaşına tadır. İngiliz B. Russel da şahsiyet terbiyesinin ilk yıllarda tamamlandıgını daha sonraki yıl­ lardaki terbiyenin bu ilk yıllarda kazanılan kötü alışkanlıklarla mücadeleden ibaret olduğ:u­ nu söyler. (Bkz. Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye, s. 77-78). (28) Bu mevzuyu teferruath olarak Hz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye adlı kitapta tahlil ettik, s. 101-107. (29] Müslim, Zikr, 73. --KUTLU D O G U M I - - - - - - - - - - - - - - 107 --~ ___ ],__ __ ı gelmiştir1 30 l. Biz şimdilerde. bu yaşa gelen bir delikanlıya hala çocuk gö· züyle bakıyor, ağzı süt kokuyor ınuarnelesi yapıyoruz. Onu hayatın mesuliyetlerine degil. havailiğe ve eğ1enceye se,,kediyoruz. 4· Te'dib: Te'dib edeblendirme demektir. Te'dibe iyi bir fiile teş\ik için yollar ''e ırasıralar da girer, kötü fiillerden vazgeçirmek için başvurulan yollar ve vasıtalar da girer. Bu sebeple İslam terbiyecileri, n1ükafat, armağan. takdirkir bir söz gibi güzel daıTanışlan te'dib olarak değerlendirdiği gibi, sert bir balnşın, azarlan1anın, dövn1enin de tc'dib olduğunu belirtmiştir. Çocuğun durumuna, yaşına. davranışının derecesine göre bunlardan birine baş vurulabilir. başYurulan Te'dibde anlayış, merhan1et ve şefkat esas olmalıdır. Her hatayı görmek. hemen müdahale etmek. agır şekilde cezalandırmak, başkalannın yanında teşhir etmek uygun degildir. Hele bir kötü melidir. Çocuk. lir. davranışı ilk sefer tekrarla aynı hatayı yapmaya devarn ederse dövülebi· dayaga cevaz verir. Ancak son derece sınırlıdır: 'Temyiz yaşından önce (6·7 Başa onun kötü oldugu izah edi!· ısrarla Diniıniz * yapınca. yaşları) dövrnek hararndır. vurulmaz. * Üçten fazla vurulmaz. * Tahta, so pa vurulmaz: çubuk, ınendil gibi bir şeyle vurulur. * Öfkeyi teskin için degil, te'dib için dövülmelidir. dövmeler hem Allah katında sorumluluk al· hem de mahkeme karşısında sorumluluk altındadır. Ortaya çı· kacak menfi bir duruma göre kısasa, diyete hükınedilir(3ıl. Bu şartların dışına çıkan tmdadır, 5· Eşittilc: Çocukların aile içerisindeki terbiycde, çocuklara her hu· s usta eşit davranılması, aralarında, kız-erkek, büyük· küçük ayrımı ya· pılmaması esastır. Bu eşitlik maddi bagışiarda oldugu gibi, bir öpmeye varıncaya kadar, zahire akseden her çeşit ilgi ve ikramlarda olmalıdır. Çocukların benzer talepleri olduğu taktirde önce davranan takdin1 edilir. (32l (30) Cessas, Ahkamu'l-J{ur'Rn, Kahire. tarihsiz, 2, 358-59. Bu hususta teferruat için şu eserimiz görülebilir: Kur'an'da Çocuk, s. 161-162. (3l)Tcferruat için I-Iz. Peygamber'in Sünnetinde Terbiye adlı kitabımız görülebilir: s. 273-291. (32) A.e .. s. ı 72-176. - - 1 0 8 - - - - - - - - - - - - - - - K U T L U DOGUM-- 1 ' SONUÇ <Q.slam' da Aile Terbiyesi bahsinde söylediklerimizi, bu konuyu en veciz ifade eden Kur'an-ı Kerim'in bir pasajı ile özetlemek istiyoruz. Orada. Eabbimiz Teala I-Iazretleri, Hz. Lokman'dan oğluna nasihatler suretinde. mevzunıuzun esaslarını bize ders vennektedir. Tevhid esası­ na dayanan Allah inancı, anne-babaya. dine aykırı olmayan eınirlerin­ de- itaat. iyilik yapmak, namaz kılmak, eınr-i bilma'n1f nehy-i ani'lnıünker de bulunınak, kibirlenmeyip alçak gönüllü olmak gibi, İslami temel eğitinıde yer alması gereken ana nıeselelere yer veridiğini görürüz. İşte mezkur ayetlerin meali: ) şekilde "Hani Lolcmmı oğluna öğüt verirken demişti ki: "Oğlum, Allah'a ortak koş ma, muhakkak ki şirk pek büyü/c bir zulümdür." Biz insana anne ve babasına iyilik etmesini emrettilc Annesi onu zaaftan zaafa düşerele taşıdı. Sütten kesilmesi de iki yıl sürdü. Bana, annene ve babana şükret; dönüşün ancak banadır, dedilc. Eğer ilah olduğuna dair hiçbir delil bulunmayan bir şeyi bana ortale koşman için seni zorlayacak olurlarsa, onlara itaat etme. Onlarla dünyada iyi geçin. Bana yönelenlerin yoluna tabi ol, sonunda dönüşünüz banadır. Yaptılclannızı ben size haber vereceğim. Oğlum, eğer yaptığın iş bir hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, yahut gölelerde veya yerde gizlenmiş olsa, Allah onu ortaya çı­ lcarır. Muhaldcalc ki, Allah en gizli işleri bütün inceliği ile bilir. O, lıerşey­ den ha;clcıyla haberdardır. Oğlum! Namazını dosdoğru lcıl, iyiliği başına ye tavsiye et, lcötülülcten salcındır, gelene sabret. Şübhesiz /ci bunlar, uğrunda azim ve se bdt edilme- değer işlerdendir. Gururlanıp insanlardan yi.izünü çevirme, yeryüzünde kasılarak yürütasıayan ve övünenleri sevmez. me. Çünkü Allah, büyüklük Yeryüzünde mutedil ol, sesini alçalt, seslerin en çirlcini eşe/clerin şüphesiz ki sesidir." (Lokman, 13-19). ----KUTLUDOGUM--------------------------- 109 ----