ö i ortaöğretim ortaöğretim - Tarih

advertisement
ORTAÖĞRETİM
ORTAÖĞRETİM
Behçet ÖNDER
Kitapçılık Yayıncılık San. ve Tic. Ltd. Şti.
Atatürk Bulvarı Gama İş Merkezi Nu.: 97/33
Kızılay/ANKARA
tel.: (0312) 419 60 15
EDİTÖR
Yusuf GÜZEL
DİL UZMANI
Şükran AKINCI
GÖRSEL TASARIMCI
Adile ÖZLÜ
REHBERLİK VE GELİŞİM UZMANI
Vedat ŞAHİN
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME UZMANI
Gürhan KÖMÜRCÜ
PROGRAM GELİŞTİRME UZMANI
Süleyman AYHAN
2
İSTİKLÂL MARŞI
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak;
Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.
O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak;
O benimdir, o benim milletimindir ancak.
Bastığın yerleri toprak diyerek geçme, tanı:
Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.
Sen şehit oğlusun, incitme, yazıktır, atanı:
Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl!
Kahraman ırkıma bir gül! Ne bu şiddet, bu celâl?
Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl.
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl.
Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda?
Şüheda fışkıracak toprağı sıksan, şüheda!
Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Huda,
Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.
Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım.
Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım!
Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım.
Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.
Ruhumun senden İlâhî, şudur ancak emeli:
Değmesin mabedimin göğsüne nâmahrem eli.
Bu ezanlar -ki şehadetleri dinin temeliEbedî yurdumun üstünde benim inlemeli.
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,
Medeniyyet dediğin tek dişi kalmış canavar?
O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,
Her cerîhamdan İlâhî, boşanıp kanlı yaşım,
Fışkırır ruh-ı mücerret gibi yerden na’şım;
O zaman yükselerek arşa değer belki başım.
Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın;
Siper et gövdeni, dursun bu hayâsızca akın.
Doğacaktır sana va’dettiği günler Hakk’ın;
Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın
Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilâl!
Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helâl.
Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlâl;
Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet;
Hakkıdır Hakk’a tapan milletimin istiklâl!
Mehmet Âkif ERSOY
3
GENÇLİĞE HİTABE
Ey Türk gençliği! Birinci vazifen, Türk istiklâlini, Türk Cumhuriyetini, ilelebet
muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur. Bu temel, senin en kıymetli
hazinendir. İstikbalde dahi, seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve
hâricî bedhahların olacaktır. Bir gün, istiklâl ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine
düşersen, vazifeye atılmak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini
düşünmeyeceksin! Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
İstiklâl ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş
bir galibiyetin mümessili olabilirler. Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt
edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her
köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. Bütün bu şeraitten daha elîm ve daha vahim olmak
üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet
içinde bulunabilirler. Hattâ bu iktidar sahipleri şahsî menfaatlerini, müstevlîlerin siyasî
emelleriyle tevhit edebilirler. Millet, fakr u zaruret içinde harap ve bîtap düşmüş
olabilir.
Ey Türk istikbalinin evlâdı! İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk
istiklâl ve cumhuriyetini kurtarmaktır. Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil
kanda mevcuttur.
Mustafa Kemal $7$7h5.
4
Mustafa Kemal ATATÜRK
5
ORGANİZASYON ŞEMASI
Ünitenin
Ünitenin adı
numarası
Öğrenilmesi
gereken kavramların verildiği
bölüm
Ön bilgilerinizden yararlanarak
araştırmalar yapmanız, yorumlarda bulunmanız, görüş ve
düşüncelerinizi açıklamanız için
düzenlenmiş sorular.
Konu
başlığı
1. Ünite
Tarih Bilimi
1. ÜNİTE: TARİH BİLİMİ
Temel Kavramlar
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
l Arşiv
l Belge (Kaynak)
l Nesnellik
l Olay
KONULAR
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
F.
G.
Ğ.
l Olgu
TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
l Tarih
l Tarihçi
l Veri
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihte meydana gelen olayları öğrenmek istememizin nedenleri
neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Cicero (Çiçero) ve Geothe (Göte)’den alıntıların bulunduğu aşağıdaki metni okuyarak soruları
cevaplayınız.
Cicero’ya göre tarih “Yüzyılların tanığı, gerçeğin ışığı, yaşamın efendisi ve geçmişin habercisidir.”(1)
Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” diyordu. Biz
gerçekten biliyor muyuz tarihimizi? Gelecek için planlar yapıyoruz. İlerlemek, kendimizi geliştirmek, ailemize ve çocuklarımıza iyi bir gelecek vermek için, toplumumuz için, ülkemiz için çalışıyoruz. Ama geleceğe
yön verebilmek için geçmişi bilmek gerekmez mi? Ağacın köküne su dökmeden meyve almak mümkün
değilse, tarihi bilmeden geleceğe adım atmak da mümkün değildir.” (2)
1. Cicero tarih için “yüzyılların tanığı...” demektedir. Bu sözden ne anladığınızı açıklayınız.
2. Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” sözüyle
ne anlatmak istiyor? Açıklayınız.
1. TARİH VE İNSAN
Tarih, insan topluluklarının geçmişteki faaliyetlerini (dinî, siyasi, ticari, sosyal vb.), birbirleriyle olan ilişkilerini sebep-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal
bir bilim olan tarihi meydana getiren en önemli öge insandır. Çünkü insan birçok olayın ve gelişmenin yaşanmasında etkilidir. Bu nedenledir ki tarihi yapan insandır. Tarih genellikle insanın zihninde geçmişe ait bir
kavram olarak yer alır. Bu da insanın zaman kavramı ve bilincinin farkında olduğunun bir göstergesidir.
Bulunduğumuz an, hem geçmişi hem de geleceği kapsayan bir zaman keşifidir.
İslam tarihçisi ve sosyoloğu İbni Haldun’un “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok
benzer.”(3) sözü, geçmiş ve gelecek arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki olayları anlayıp değerlendirebilmemiz için geçmişteki olayları iyi irdelememiz gerekir. “Tarih
Tenkidinin Unsurları” adlı eseri ile tanınan Leon Halkin (Leon Halkın) “Geçmişi biz ancak başkasının aracılığı
sayesinde tanımaktayız.”(4) demiştir. Tarih bu yönüyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlenir.
Hepimiz, yaşadığımız toplumun bugüne nasıl geldiğini doğal olarak merak ederiz. “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” sorusunu birçok kez kendimize sorarak cevap bulmaya çalışmışızdır. Tarih bilimi bize bu soruların
cevabını vermektedir.
“Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” sözünden hareketle tarihin insan yaşamındaki yeri ve önemi hakkında neler söylenebilir?
_______________________
(1) Komisyon, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, s. 75.
(2) İlber Ortaylı, Tarihin İzinde, s. 105.
(3) Necmettin Şahinler, Tarihe Adanmış Sözler, s. 37.
(4) Leon Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 24.
11
Ünitede yer alan
konu başlıkları
Üniteyi destekleyen
görsel
6
Sayfada numaralandırılarak verilen alıntıların kaynağını gösteren
dipnotlar
12
İşleniş sürecini
yorumlamanız,
neden sonuç
ilişkisi kurmanız
ve çıkarımlarda
bulunmanız için
hazırlanmış
soru
Konuya ilginizi çekmeye, merak
uyandırmaya ve ön bilgilerinizi
harekete geçirmeye yönelik olarak
konu başında verilmiş
motivasyon bölümü.
ORGANİZASYON ŞEMASI
İşlenişin pekiştirilmesi
ve konunun daha iyi
anlaşılması için hazırlanmış etkinlik
Konuların anlatıldığı işleniş metni
İşleniş sürecini desteklemek amacıyla verilen;
altında ünite numarası,
ünitedeki sırası, türü ve
açıklaması olan görsel
Farklı türde
hazırlanmış
değerlendirme
sorularına ait
yönergeler
Ünite sonu
ölçme ve
değerlendirme sayfası
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
1. Ünite
Ünlü tarihçi Herodotos, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağanıdır.” demiştir. Mısır, yandaki fotoğrafta görülen Nil Nehri’nin
akış yönüne göre Aşağı (Kuzey) ve Yukarı (Güney) Mısır olmak
üzere ikiye ayrılmıştır. Mısır Krallığı nom adı verilen kent devletlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere üstteki tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından
uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız.
Herodotos’un, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağınıdır.”
sözünden neler anladığınızı söyleyiniz.
Firavun adı verilen Mısır Kralları “tanrının oğlu” olarak
nitelendirilmekteydi ve yetkileri sınırsızdı. Söyledikleri her söz
tanrı buyruğu sayılır, yasa olarak kabul edilirdi. Krallık babadan
2.6. Fotoğraf: Nil Nehri’nden bir görünüm
oğula geçerdi.
İlk Çağda Mısır’da bürokrasi oldukça gelişmişti. Firavunlara devlet yönetiminde yardımcı olan vezirler,
kâtipler ve memurlar vardı. Memurlar asillerden seçilirdi. Mısır’da halk rahipler, askerler, katipler, tüccarlar,
zanaatkârlar, çiftçiler, köleler olmak üzere sınıflara ayrılırdı. Bunların içinde firavunlar en üst sınıfı oluştururdu. Köleler ise en alt sınıfta yer alırdı. Hiçbir hakka ve hukuka sahip değillerdi.
Mısır ekonomisinin temelini tarım oluşturmuştur. Tarımı geliştirmek amacıyla bataklıklar kurutulmuş,
sulama kanalları açılmıştır. Ülkede hayvancılık, dokumacılık, maden ve seramik sanatı da büyük bir gelişme
göstermiştir. Çok tanrılı bir dine inanan Mısırlıların en önemli tanrısı Amon-Ra’dır. Amon-Ra’nın önemi şöyle
anlatılmıştır: “Göklerin ufuğunda tan ağartan ne kadar güzel ey canlı Ra, ey hayatın kılavuzu. Dünyayı gönlüne göre yarattın. Herkesi yerli yerine koydun. İhtiyacı olan şeyleri verdin herkese. Sen benim yüreğimdesin.
Gözlerin, güzelliğin üzerinde olduğu sürece insanlar senin sağladığın güçle yaşarlar. Ey Sen! Her zaman canlı
ve mükemmel olan sen!”(1) Mısırlılar hayatın ölümden sonra devam edeceğine inandıklarından cesedin çürümemesi için birtakım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en etkilisi ölülerin mumyalanmasıdır.
Aşağıda verilen “Mumyalama Nasıl Başlamıştır?” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: MUMYALAMA NASIL BAŞLAMIŞTIR?
Ölüm denilince ruhla bedenin birbirlerinden ayrılması akla gelir. Ama Mısırlılar gömme sırasında rahiplerin ruhu çağırdıklarına ve ruhun yeniden bedenle birleştiğine inanırlardı. Böyle bir birleşme olduğuna
göre ölünün korunması ve saklanması gerekliydi. Çeşitli ilaçlar ve metotlar kullanan Mısırlılar ölülerini
korumaya başladılar. Mısırlılar, ölülerini eve benzeyen mezarlara gömerlerdi. Ölünün sonsuza kadar yaşaması için gerekli yiyecek ve içecekleri de bu eve koyarlardı.
Ivar Lıssner (Ivar Lisner), Uygarlığın Doğuşu, s. 58.
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıda mumyalama ile ilgili bilgiler okudunuz. Bu bilgilere bakarak Mısır’da ahiret inancına ait neler söyleyebilirsiniz?
2. Mumyalama anlayışı Mısır’da hangi bilimin ilerlemesine etki etmiştir?
Mısırlılar, hiyeroglif adı verilen kendilerine özgü bir yazı oluşturmuşlardır. Bu yazı, anlatılmak istenen
nesnenin resmini çizmekle başlamıştır. Bilim ve sanatta ileri olan Mısır’da astronomi, matematik, tıp ve eczacılık oldukça gelişmiştir. Matematikte ondalık sayıyı bularak ilk kez dört işlemi yapmışlardır. Pi sayısını bugünkü değerine yakın olarak hesaplamalarıdır. Nil’in akış yönüne göre bir yılı dörder aylık üç bölüme (taşmaekme-biçme) ayırmışlar ve bir yılı 365 gün ve bir ayı da 30 gün olarak hesaplamışlardır. Böylece güneş yılına
dayalı takvimi icat etmişlerdir.
MÖ 800
Ganj Vadisi’nde şehir kültürü
yükseldi. Yunanistanlılar Fenike
Alfabesini kullanmaya başladı.
MÖ 700
Orta Asya’da Tagar Kültür Dönemi
başladı. İskitler Orta Asya’dan gelip Doğu
Avrupa’ya yerleşti.
MÖ 650-600
Yunan şehirlerinde “Tiran”lar ortaya
çıktı. Anadolu’da Lidyalılar tarafından
ilk madenî para basıldı.
filoloji
epigrafya
yazılı kaynaklar
dönemin koşulları
hikâyeci tarih
öğretici (faydacı) tarih
Sümerler
Mısırlılar
Asurlular
Babil
sözlü kaynaklar
Paleografya
1. Tarihî eserleri dil açısından inceleyip yorumlayarak tarihe yardımcı olan bilim dalına .........................
denir.
2. Ay yılına dayalı ilk takvimi ........................................., güneş yılına dayalı ilk takvimi ise ................................
bulmuştur.
3. Tarihsel olaylar değerlendirilirken olayların yaşandığı ................................................... dikkate alınmalıdır.
4. Fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, gazete ve dergiler ....................................... içerisinde yer alır.
5. Herodotos ....................................... yazıcılığının kurucusu olarak kabul edilmektedir.
6. Zor durumlarda toplumun kendine güvenini artırma amacıyla yazılan tarih çeşidine ..............................
denir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Bir tarihçi, olayları değerlendirirken nesnel (objektif ) olmak zorunda değildir.
(....) Tarihî olayların birden fazla nedeni ve sonucu vardır.
(....) Tarihî bir olay kendinden sonraki olayın nedeni, kendinden önceki olayın sonucu olabilir.
(....) Tarih araştırmalarında kullanılacak belgelerin güvenilir olup olmadığını ortaya çıkarmak için iç ve dış
tenkit yöntemleri kullanılır.
(....) Tarihçiler bir olay ve olgu hakkında kanıtlara ve verilere dayanarak farklı yorumlar yapabilir.
(....) Bir tarihî olayı doğrudan yaşayan, gören veya bu olayların meydana geldiği dönemde yaşamış yazarların verdikleri bilgilere ikinci elden kaynak denir.
C. Aşağıdaki bilim dallarının numaralarını ait olduğu bilgilerin yanındaki parantezin içine yazarak
bilimlerle bilgileri eşleştiriniz.
1. Antropoloji
( ) Eski paraların incelenmesi
2. Nümizmatik
( ) Olayların tarih sırasına konması
3. Kronoloji
( ) Kitabelerin okunması
4. Epigrafi
( ) Eski ırkların incelenmesi
5. Arkeoloji
( ) Toprak ve su altında kalan eserlerin ortaya çıkarılması
( ) Eski dillerin incelenmesi
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1.
A)
C)
E)
Aşağıdakilerden hangisi tarihî olayların araştırılmasında başvurulan yollardan biri olamaz?
Kronoloji ve coğraf yadan yararlanmak
B) Kaynak taraması yapmak
Buluntuları incelemek
D) Deney yapmak
Olaylar arasında ilişki kurmak
_______________________
(1) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 51. Özetlenmiştir.
62
49
Tarihsel süreç içerisinde meydana gelen olayları incelerken
aynı zamanda dünyanın farklı bölgelerinde gerçekleşen olayları
gösteren eş zamanlı tarih şeridi
Sayfa numarası
SEMBOLLER VE ANLAMLARI
Konu ile ilgili
yapacağınız hazırlıkları
gösteren sembol
Araştırma
yapacağınız konuyu
gösteren sembol
Tartışma
yapacağınız konuyu
gösteren sembol
7
İÇİNDEKİLER
ORGANİZASYON ŞEMASI ............................................................................................................. 6
1. ÜNİTE : TARİH BİLİMİ .....................................................................................................11
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ .............................................................................................................................................. 12
1. TARİH VE İNSAN ................................................................................................................................................................... 12
2. TARİHİN KONUSU ................................................................................................................................................................ 13
3. TARİHSEL OLAY, OLGU VE TARİHÇİ İLİŞKİSİ .......................................................................................................... 13
4. TARİHTE NEDENSONUÇ, YERZAMAN İLİŞKİSİ ..................................................................................................... 14
5. TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMİ ............................................................................................................................................ 15
6. TARİHİN TASNİFİ SINIFLANDIRILMASI ................................................................................................................... 18
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM .............................................................................................................................................. 20
1. TAKVİMİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TANIMI ........................................................................................................................ 20
2. TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER ....................................................................................................................... 22
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI ............................................................................................................... 24
1. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇLARI .................................................................................................................................. 24
2. ATATÜRK VE TARİH ............................................................................................................................................................. 26
Ç. TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ ................................................................................................................... 28
D. TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ AÇILARI .............................................................................................. 30
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ ........................................................... 32
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI ...................................................................................................... 34
1. GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİH YAZICILIĞI ............................................................................................................ 34
2. TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI ....................................................................................................................................... 36
G. TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ .......................................................................................................... 39
Ğ. TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR ............................................................................................................. 47
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ................................................................................................................................................ 49
2. ÜNİTE : UYGARLIĞIN DOĞUŞU VE İLK UYGARLIKLAR ............................................... 51
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI ..................................................................................................... 52
1. YÜRYÜZÜNDE YAŞAMIN BAŞLAMASI ......................................................................................................................... 52
2. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR ..................................................................................................................................................... 52
3. TARİH ÇAĞLARI .................................................................................................................................................................... 55
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE YAYILIŞI ............................................................................................... 56
ORTAK MİRASA DOĞRU .................................................................................................................................................... 56
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI ......................................... 58
1. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI ........................................................................................................................................... 58
2. MISIR UYGARLIĞI ................................................................................................................................................................. 61
3. İRAN UYGARLIĞI .................................................................................................................................................................. 63
4. HİNT UYGARLIĞI .................................................................................................................................................................. 64
5. ÇİN UYGARLIĞI ..................................................................................................................................................................... 64
6. DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI ........................................................................................................................................... 65
7. ORTA ASYA KÜLTÜR BÖLGELERİ ................................................................................................................................... 66
Ç. ANADOLU UYGARLIKLARI VE BU UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE İLİŞKİLERİ
(HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR, URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR) ............................................................... 67
1. HATTİLER (MÖ 2500-1700) .................................................................................................................................................. 67
2. HİTİTLER (MÖ 1700-700) ..................................................................................................................................................... 68
3. İYONYALILAR (MÖ 1200-700) ............................................................................................................................................ 70
4. URARTULAR (MÖ 900-600) ................................................................................................................................................. 71
5. FRİGLER (MÖ 800-676) .......................................................................................................................................................... 71
6. LİDYALILAR (MÖ 687-546) .................................................................................................................................................. 72
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIĞI ........................................................................................................................................ 73
1. GİRİT UYGARLIĞI (MÖ 3500-1200) .................................................................................................................................. 73
2. MİKEN AKA UYGARLIĞI (MÖ 2000-1200) .................................................................................................................. 74
3. ESKİ YUNAN UYGARLIĞI (MÖ 1200-337) ...................................................................................................................... 74
4. İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ 336-323) ............................................................................................................... 75
E. ROMA UYGARLIĞI ...................................................................................................................................................................... 76
BİZANS DOĞU ROMA İMPARATORLUĞU (MÖ 395-1453) ......................................................................................... 78
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ................................................................................................................................................ 79
PROJE GÖREVİ ............................................................................................................................................................................. 81
8
3. ÜNİTE : İLK TÜRK DEVLETLERİ ..................................................................................... 82
A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ ................................................................................................................................... 83
B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE TÜRK GÖÇLERİ ............................................................................... 85
1. TÜRKLERİN İLK ANA YURDU ........................................................................................................................................... 85
2. ORTA ASYA TÜRK GÖÇLERİNİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI ............................................................................. 86
C. İLK TÜRK DEVLETLERİ ............................................................................................................................................................. 87
ASYA HUN BÜYÜK HUN DEVLETİ (MÖ 220-MS 216) .................................................................................................... 87
Ç. KAVİMLER GÖÇÜ ....................................................................................................................................................................... 96
D. AVRUPA HUN DEVLETİ ........................................................................................................................................................... 98
ATTİLA DÖNEMİ .......................................................................................................................................................................... 99
E. KÖK TÜRKLER I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ .............................................................................................................. 101
1. I. KÖK TÜRK DEVLETİ (552-659) ..................................................................................................................................... 101
2. II. KÖK TÜRK DEVLETİ (682-744) ................................................................................................................................... 104
F. UYGUR DEVLETİ ....................................................................................................................................................................... 107
1. TÜRKÇİN İLİŞKİLERİ VE MANİ DİNİ ............................................................................................................................. 107
2. KANSU UYGUR DEVLETİ SARI UYGURLAR 8471226 ...................................................................................... 109
3. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR DEVLETİ TURFAN UYGURLARI (856-1209) .................................................... 110
PERFORMANS GÖREVİ .......................................................................................................................................................... 110
G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI ................................... 111
1. AVARLAR ................................................................................................................................................................................. 111
2. BULGARLAR .......................................................................................................................................................................... 112
3. MACARLAR ............................................................................................................................................................................ 113
4. PEÇENEKLER ......................................................................................................................................................................... 113
5. KUMANLAR KIPÇAKLAR .............................................................................................................................................. 113
6. OĞUZLAR UZLAR ............................................................................................................................................................ 113
7. TÜRGİŞLER ............................................................................................................................................................................ 114
8. HAZARLAR ............................................................................................................................................................................. 114
9. SİBİRLER SABİRLER, SABARLAR ................................................................................................................................. 114
10. KİMEKLER ............................................................................................................................................................................... 115
11. KARLUKLAR .......................................................................................................................................................................... 115
12. KIRGIZLAR ............................................................................................................................................................................. 115
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 116
4. ÜNİTE : İSLAM TARİHİ VE UYGARLIĞI (13. YÜZYILA KADAR) ................................... 118
A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN VE ARAP YARIMADASI'NIN GENEL DURUMU............ 119
1. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU .............................................................. 119
2. İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI'NIN DURUMU ............................................................................... 121
B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI ............................................................................................................................... 124
1. HZ. MUHAMMED'İN PEYGAMBERLİKTEN ÖNCEKİ HAYATI ........................................................................... 124
2. HZ. MUHAMMED'İN PEYGAMBERLİĞİ ...................................................................................................................... 125
3. MÜSLÜMANLARA BASKI BAŞLIYOR .......................................................................................................................... 125
4. HİCRET VE MEDİNE İSLAM DEVLETİ ......................................................................................................................... 126
5. HZ. MUHAMMED DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI ....................................................................................................... 128
6. VEDA HACCI VE HZ. MUHAMMED'İN VEFATI ........................................................................................................ 131
C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661) ...................................................................................................................................... 133
1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ 632634 ................................................................................................................................ 133
2. HZ. ÖMER DÖNEMİ 634644 ......................................................................................................................................... 134
3. HZ. OSMAN DÖNEMİ 644656 ..................................................................................................................................... 136
4. HZ. ALİ DÖNEMİ 656661 ............................................................................................................................................... 137
Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750) ............................................................................................................................................. 138
1. HALİFELİK SORUNU ÇÖZÜMLENİYOR ...................................................................................................................... 138
2. KERBELA OLAYI (10 EKİM 680) ....................................................................................................................................... 139
3. MÜSLÜMANLAR AVRUPA'DA ......................................................................................................................................... 139
4. EMEVİLER VE TÜRKLER ................................................................................................................................................... 140
5. EMEVİ DEVLETİ'NİN YIKILMASI .................................................................................................................................. 140
6. EMEVİ DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................................................................................................. 141
D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031) ................................................................................................................... 142
ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ'NİN KURULUŞU ................................................................................................................... 142
E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258) ......................................................................................................................................... 144
ABBASİ DEVLETİ'NİN KURULUŞU ....................................................................................................................................... 144
9
F.
TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ ..................................................................................................................................................... 147
İSLAM DİNİ VE BİLİM ANLAYIŞI .......................................................................................................................................... 147
PERFORMANS GÖREVİ .......................................................................................................................................................... 150
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 151
5. ÜNİTE : TÜRK-İSLAM DEVLETLERİ (10-13. YÜZYILLAR) ........................................... 153
A. TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ .................................................................................................................................. 154
1. TÜRKLER NEDEN MÜSLÜMAN OLDU? ..................................................................................................................... 154
2. TÜRKLERİN İSLAM DİNİNE OLAN HİZMETLERİ ................................................................................................... 156
3. MISIR'DA KURULAN İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ ............................................................................................ 157
B. KARAHANLILAR (840-1212) ................................................................................................................................................. 159
1. KARAHANLI DEVLETİ'NİN KURULUŞU ..................................................................................................................... 159
2. KARAHANLI DEVLETİ'NİN YIKILMASI ...................................................................................................................... 160
3. KARAHANLI DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ........................................................................................... 160
C. GAZNELİLER 9631183 ......................................................................................................................................................... 163
1. GAZNELİLER DEVLETİ'NİN KURULUŞU .................................................................................................................... 163
2. GAZNELİLER DEVLETİ'NİN YIKILMASI, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI .................................................................. 165
Ç. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ 10401157 ...................................................................................................................... 166
OĞUZLAR ...................................................................................................................................................................................... 166
D. MALAZGİRT SAVAŞI (1071) ................................................................................................................................................... 170
ALP ARSLAN DÖNEMİ 10631072 ...................................................................................................................................... 170
E. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157) ...................................................... 174
1. MELİKŞAH DÖNEMİ 10721092 ................................................................................................................................... 174
2. FETRET DEVRİ VE BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI .................................................................... 176
F. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................................................................... 178
DEVLET TEŞKİLATI ................................................................................................................................................................... 178
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 184
6. ÜNİTE : TÜRKİYE TARİHİ (11-13. YÜZYIL) .................................................................. 186
PROJE GÖREVİ ............................................................................................................................................................................ 187
A. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ ................... 188
1. DANİŞMENTLİLER 10801178 ....................................................................................................................................... 189
2. SALTUKLULAR 10721202 .............................................................................................................................................. 190
3. MENGÜCEKLİLER 10801228 ........................................................................................................................................ 190
4. ARTUKLULAR ....................................................................................................................................................................... 190
5. ÇAKA BEYLİĞİ VE TÜRK DENİZCİLİĞİ ....................................................................................................................... 191
6. ANADOLU'DA KURULAN DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ ............................................................................................ 191
B. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KURULUŞU ......................................................................................................... 192
1. KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ 10751086 .................................................................................... 192
2. I. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ 10921107 ........................................................................................................................ 193
3. I. MESUD DÖNEMİ 11161155 ....................................................................................................................................... 193
C. HAÇLI SEFERLERİ ..................................................................................................................................................................... 194
1. HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ .............................................................................................................................. 194
2. HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI ............................................................................................................................. 197
Ç. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YÜKSELME DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ................................. 199
1. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YÜKSELME DÖNEMİ .................................................................................. 199
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI ........................................................................... 203
D. İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE ORTA DOĞU’YA ETKİLERİ ..................................................................... 209
1. CENGİZ HAN VE MOĞOL DEVLETİ 11961227 ...................................................................................................... 209
2. İLHANLILAR 12561335 .................................................................................................................................................. 209
E. KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI ............................................................. 211
1. BABA İSHAK İSYANI VE KÖSEDAĞ SAVAŞI ............................................................................................................... 211
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ'NİN YIKILMASI ...................................................................................................... 212
3. UÇLARDA YAŞAM VE İKİNCİ TÜRK BEYLİKLERİ ................................................................................................... 212
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ............................................................................................................................................. 214
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI YANIT ANAHTARI ...................................................................... 216
KRONOLOJİ .................................................................................................................................................................................. 218
SÖZLÜK .......................................................................................................................................................................................... 220
KAYNAKÇA .................................................................................................................................................................................. 225
TÜRKİYE HARİTASI ................................................................................................................................................................. 230
TÜRK DÜNYASI HARİTASI ................................................................................................................................................... 231
10
1. Ünite
1. ÜNİTE: TARİH BİLİMİ
KONULAR
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
F.
G.
Ğ.
TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
11
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
A. TARİH BİLİMİNE GİRİŞ
l Arşiv
l Belge (Kaynak)
l Nesnellik
l Olay
l Olgu
l Tarih
l Tarihçi
l Veri
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihte meydana gelen olayları öğrenmek istememizin nedenleri
neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Cicero (Çiçero) ve Geothe (Göte)’den alıntıların bulunduğu aşağıdaki metni okuyarak soruları
cevaplayınız.
Cicero’ya göre tarih “Yüzyılların tanığı, gerçeğin ışığı, yaşamın efendisi ve geçmişin habercisidir.”(1)
Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” diyordu. Biz
gerçekten biliyor muyuz tarihimizi? Gelecek için planlar yapıyoruz. İlerlemek, kendimizi geliştirmek, ailemize ve çocuklarımıza iyi bir gelecek vermek için, toplumumuz için, ülkemiz için çalışıyoruz. Ama geleceğe
yön verebilmek için geçmişi bilmek gerekmez mi? Ağacın köküne su dökmeden meyve almak mümkün
değilse, tarihi bilmeden geleceğe adım atmak da mümkün değildir.” (2)
1. Cicero tarih için “yüzyılların tanığı...” demektedir. Bu sözden ne anladığınızı açıklayınız.
2. Goethe “3000 yıllık geçmişinin hesabını yapamayan insan, günübirlik yaşayan insandır.” sözüyle
ne anlatmak istiyor? Açıklayınız.
1. TARİH VE İNSAN
Tarih, insan topluluklarının geçmişteki faaliyetlerini (dinî, siyasi, ticari, sosyal vb.), birbirleriyle olan ilişkilerini sebep-sonuç ilişkisi içinde, yer ve zaman göstererek, belgelere dayalı inceleyen bir bilim dalıdır. Sosyal
bir bilim olan tarihi meydana getiren en önemli öge insandır. Çünkü insan birçok olayın ve gelişmenin yaşanmasında etkilidir. Bu nedenledir ki tarihi yapan insandır. Tarih genellikle insanın zihninde geçmişe ait bir
kavram olarak yer alır. Bu da insanın zaman kavramı ve bilincinin farkında olduğunun bir göstergesidir.
Bulunduğumuz an, hem geçmişi hem de geleceği kapsayan bir zaman keşifidir.
İslam tarihçisi ve sosyoloğu İbni Haldun’un “Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok
benzer.”(3) sözü, geçmiş ve gelecek arasındaki ilişkinin ne kadar önemli olduğunu ortaya koymaktadır.
Günümüzdeki olayları anlayıp değerlendirebilmemiz için geçmişteki olayları iyi irdelememiz gerekir. “Tarih
Tenkidinin Unsurları” adlı eseri ile tanınan Leon Halkin (Leon Halkın) “Geçmişi biz ancak başkasının aracılığı
sayesinde tanımaktayız.”(4) demiştir. Tarih bu yönüyle geçmiş ve gelecek arasında bir köprü görevi üstlenir.
Hepimiz, yaşadığımız toplumun bugüne nasıl geldiğini doğal olarak merak ederiz. “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” sorusunu birçok kez kendimize sorarak cevap bulmaya çalışmışızdır. Tarih bilimi bize bu soruların
cevabını vermektedir.
“Geçmişler geleceğe, suyun suya benzemesinden daha çok benzer.” sözünden hareketle tarihin insan yaşamındaki yeri ve önemi hakkında neler söylenebilir?
_______________________
(1) Komisyon, Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, s. 75.
(2) İlber Ortaylı, Tarihin İzinde, s. 105.
(3) Necmettin Şahinler, Tarihe Adanmış Sözler, s. 37.
(4) Leon Halkin, Tarih Tenkidinin Unsurları, s. 24.
12
1. Ünite
2. TARİHİN KONUSU
1.1. Fotoğraf: Göç
1.1. Resim: Kurtuluş Savaşı
(www.tsk.mil.tr)
1.2. Fotoğraf: Halkoyunu Gösterisi
Yukarıdaki görsellerden anlaşılacağı gibi göç, savaş, kültür gibi insanları ilgilendiren her türlü faaliyet
tarihin konusunu ve inceleme alanını oluşturmaktadır. Tarihin incelediği konular içerisinde doğal afetler de
bulunmaktadır. Çünkü bu afetler insanları çeşitli şekillerde etkilemektedir. Örneğin toprak kayması coğrafyanın konusudur. Ancak toprak kaymasının yaşandığı bölgedeki insanların evlerinin yıkılması, ekonomik sıkıntılar çekmeye başlamaları ve yaşadıkları bölgeleri terk etmeleri tarihin ilgi alanına girmektedir.
3. TARİHSEL OLAY, OLGU VE TARİHÇİ İLİŞKİSİ
Yaşanmış veya yaşanmakta olan olaylar etki alanı ve oluş biçimine göre ikiye ayrılır. Doğal olay, insan
etkisi olmadan doğadaki çeşitli fiziksel ve coğrafi etkiler sonucu ortaya çıkar. Tarihsel olay ise insan tarafından
gerçekleştirilir. Bir toplumu, bir devleti veya dünyayı etkileyen olay, tarihsel olaydır. Örneğin Yontma Taş
Devrinde ateşin bulunması sadece bulunduğu zamanı ve yeri değil, bütün dünyayı etkileyen ve insanlık tarihine yön veren bir olaydır. Tarihî olayların oluşumunda ve sonuçlarında sabit kanunlar ve kurallar yoktur.
Tarihî olaylar, belirli bir mekânda ve belirli bir zaman diliminde gerçekleşmektedir.
Tarihsel olgu, etkileri bakımından süreklilik gösterir ve sonuçları uzun süre devam eder. Olaya göre daha
soyut ve geneldir. Olayı olgudan ayıran bir diğer özellik ise olayın başlangıç ve bitiş tarihinin belli olmasıdır.
Tarihsel olgular, tarihçinin onları anlamlandırmaya başlamasına kadar hiçbir anlam ifade etmez. İngiliz tarihçi Carr (Kar), olguyu “Tarihin omurgasını oluşturan ve bütün tarihçiler için değişmez olan materyallerdir.” (1)
şeklinde tanımlamaktadır.
Olay
Olgu
Malazgirt Savaşı Anadolu’nun Türkleşmesi
Fransız İhtilali
Ulusal devletlerin kurulması
Sanayi İnkılabı
Sömürgecilik faaliyetlerinin hızlanması
Tarihçi, yandaki tabloda örneğini gördüğünüz
gibi tarihsel olay ve olguları tarih biliminin yöntemleri ile değerlendirdikten sonra düzenli bir bilgi hâlinde
topluma sunan bilim insanıdır. İngiliz tarihçi John
Tosh (Con Toş) “Tarihin Peşinde” adlı eserinde tarihçinin görevini şu sözlerle ifade etmiştir. “İnceleyeceği
çağın insanının kimliğine bürünüp dünyayı onun gözlerinden görerek ve mümkün olduğu kadar onun
standartlarıyla değerlendirerek o insanın neyi, niçin
yaptığını bulmaktır.” (2)
Yukarıda ifade edilen “Tarihçi, çağın insanının kimliğine bürünmelidir.” sözünden neler anladığınızı
söyleyiniz.
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 6 .
(2) John Tosh, Tarihin Peşinde, s. 16.
13
Tarih Bilimi
Aşağıda verilen “Tarihçi ve Nesnellik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
1. Etkinlik: TARİHÇİ VE NESNELLİK
Aslında hiçbir tarihçi, söyledikleri için tam olarak doğrudur diyemez. Çünkü tarihçi işe yapboz olarak
başlayacaktır. Araştırmacılar tarafından bulunan her yeni malzeme, tarihçinin resmin bir parçasını daha
tamamlaması demek olacaktır. Araştırılan konu ne kadar eskiyse elde ettiğimiz parçaların sayısı o kadar
azalacak ve resmin ne olduğunu anlamamız zorlaşacaktır. Örneğin Türkiye’de cumhuriyetin ilanının nasıl
gerçekleştiğini araştıran bir tarihçi, eski Mısır’ı araştıran bir tarihçiden daha çok bilgi bulabilir. Çünkü
günümüzden 5000 yıl önce kurulmuş bir uygarlık olan Mısır’a ait kaynaklar çoğunlukla yıpranmış hatta
yok olmuş olabilir.
Tarihçi, araştırdığı dönemde yaşayamayacağı için resmin bütününü göremeyecektir. Bir kimyacı yaptığı deneyi laboratuvarda tekrar tekrar izleyebilir ama tarihçinin incelediği olay bir kez olmuştur, o olayın
tekrar etmesi mümkün değildir. Örneğin tarihçinin, ölmüş bir kralı canlandırıp savaş meydanında nasıl
kararlar verdiğini sorma şansı yoktur. Bu yüzden de tarihçi eksik kalan yerleri hep kendi hayal gücüyle
tamamlamak zorunda kalacaktır. Her tarihçinin hayal gücü farklı olacağından resmin eksik bölümleriyle
ilgili tahminleri de diğerlerininkinden farklı olacaktır. Hiç kimse resmin tamamını göremeyeceği için kendi
söylediğinin yüzde yüz doğru olduğunu ispatlayamaz.
1. Anlatımda tarih biliminin hangi özelliği vurgulanmıştır?
2. Tarihçi, tarihî olayları incelerken hangi durumlarda zorlanır?
3. Tarihçilerin tarihî olaylarla ilgili farklı görüşler ileri sürmelerinin sebepleri neler olabilir?
4. TARİHTE NEDEN-SONUÇ, YER-ZAMAN İLİŞKİSİ
Yaşadığınız ya da tanık olduğunuz önemli bir olayı anlatırken neden yer-zaman, sebep-sonuç ilişkisi
kurarak anlatmak ihtiyacı hissedersiniz? Açıklayınız.
Olayların, sebep-sonuç ilişkisi içinde yer-zaman gösterilerek incelenmesi, tarih biliminin en önemli koşuludur. Çünkü tarihsel olaylar süreklilik gösterir. Ayrıca her tarihsel olay, gerçekleştiği yer ve zamanın ürünüdür. Olayların oluşumu, iklim, bitki örtüsü, yeryüzü şekilleri yanında toplumların yaşam biçimleri ve gelişmişlik düzeyleri ile de yakından ilişkilidir. Diğer taraftan tarihsel olayların yer ve zamanlarının belirtilmesi, tarihsel gerçeğin ortaya çıkarılarak bilimsel değerlendirmelerin yapılmasında büyük önem taşır.
Tarihin değişmeyen önemli unsurları; yer-zaman, sebep-sonuç ve insan unsurudur. Bunlardan herhangi
birinin bilinmediği bir olayın tarihi değeri olamaz. Bunu bir örnekle inceleyelim. “Büyük Selçuklu hükümdarı
Alp Arslan, Anadolu’yu bir Türk yurdu hâline getirmek için 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan Malazgirt Savaşı’nda Bizans İmparatorluğu’na karşı büyük bir zafer kazanmıştır.” Bu tarihsel olayı unsurlarına ayıracak olursak
zaman faktörü 26 Ağustos 1071, olayın geçtiği yer Malazgirt Ovası, olayı meydana getirenler Bizans
İmparatorluğu ile Büyük Selçuklu Devleti, savaşın nedeni Büyük Selçuklu Devleti’nin Anadolu’yu ele geçirmek
istemesi, sonucu ise Bizans İmparatorluğu’nun ağır bir yenilgi alması ve Anadolu kapılarının Türkelere açılması şeklinde ifade edilebilir.
14
1. Ünite
Aşağıda verilen “Coğrafyanın Önemi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
2. Etkinlik: COĞRAFYANIN ÖNEMİ
Türkiye’nin en yüksek dağı 5137 metre ile Ağrı Dağı’dır. Oysa burada bizim için önemli olan Ağrı
Dağı’nın yüksekliği değil bu dağın çevresinde yaşayan insanlarla nasıl bir etkileşim içinde bulunduğudur.
“Ağrı Dağı çevresinde yaşayan insanlar bu durumdan nasıl etkilenmektedir? Burada yaşayan insanlar
neden genellikle hayvancılık yapıp küçük mezralarda yaşamaktadır? Neden evlerini yamaçların güneye
bakan yönünde taş ve topraktan yapmaktadır?” gibi sorular coğrafi özelliklerin tarihi olaylarla ilişkisini
ortaya koyar.
1. Tarih bilimi için coğrafya bilgisi neden önemlidir?
2. Coğrafyanın, insan yaşantısı üzerinde ne gibi etkileri vardır? Açıklayınız.
5. TARİH BİLİMİNİN YÖNTEMİ
Her bilim dalı kendine özgü bir yöntem takip eder. Bir sonuca ulaşmak için bilim ve mantığa uygun
biçimde yapılan araştırma şekline yöntem denir. Doğa bilimlerinin yöntemi, deney ve gözleme dayalıdırı. Sosyal bilimler arasında yer alan tarih ise olgu ve olayları açıklarken deney ve gözleme başvuramaz. Çünkü tarihte meydana gelen olaylar bir kez gerçekleşir ve tekrarlanamaz. Doğru tarih bilgisine, tarihin kendine özgü
bilimsel yöntemleriyle ulaşılır. Araştırıcı tarihçilik (nedenci, nasılcı) adı verilen bu yönteme göre tarihsel olaylar, ilgili kaynaklara başvurularak öğrenilebilir. Araştırılıp bulunan belgeler sınıflandırılır (tasnif ), analiz (tahlil) edilir, eleştirilir (tenkit) ve sentez (terkip) yapılır. Şimdi, tarihsel olay ve olguların değerlendirilerek düzenli bir bilgi hâline getirilmesi sırasında uygulanan bu yöntemleri öğrenelim:
a. Kaynak Arama (Belge Bulma)
Geçmişten günümüze kadar tarihsel olay ve olgular konusunda bize bilgi veren, tanıklık yapan sözlü,
yazılı ve yazısız her türlü belge ve malzemeye kaynak denir. Sözlü kaynaklar nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar gelen efsane, destan, menkıbe vb. anlatılardır. Yakın tarih araştırmalarında olayların yaşayan
tanıklarının anlattıkları da sözlü tarih belgesi sayılır.
Yazılı kaynaklar arasında kitaplar, fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, şecereler (soy kütükleri),
yıllıklar (anallar), takvimler, kitabeler (yazıtlar), mahkeme kararları, noter belgeleri, mühürler, seyahatnameler,
gazeteler, dergiler vb. yer alır.
Yazısız kaynaklar ise arkeolojik kazılar sonucunda bulunan toprak, taş, maden, kemikten yapılmış eşyalar,
giysiler vb.dir. Araştırılan dönemde yapılmış plak, kaset, film gibi sesli ve görüntülü kaynaklar da tarihsel birer
belgedir. Tarihçiler için önemli olan bu kaynaklar arşivlerde, müzelerde, kütüphanelerde muhafaza edilmektedir.
Kaynaklar, verdikleri bilginin niteliğine göre birinci elden kaynaklar ve ikinci elden kaynaklar olmak üzere iki gruba ayrılır. Birinci elden kaynaklar doğrudan doğruya tarihî olayı gören, yaşayan veya olayın yaşandığı zamanda bulunan kişilerin yazmış olduğu eserlerdir. İkinci elden kaynaklar ise bilgilerini birinci elden
kaynaklara dayandıran çalışmalardır.
15
Tarih Bilimi
Aşağıda verilen “Tarihte Kaynak” adlı etkinlikte yer alan görselleri inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
3. Etkinlik: TARİHTE KAYNAK
1.3. Fotoğraf: www.kutuphane.uludag.edu.tr
1. Yukarıda görselleri verilen eserlere tarihî kaynak diyebilir miyiz? Neden?
2. Yukarıdaki eserlerden hangileri birinci elden hangileri ikinci elden kaynaktır? Neden?
Bir tarihçi, araştıracağı konu için her şeyden önce
kaynak çalışması yapmak zorundadır. Kaynaklara ulaşmak için de kütüphanelere, arşivlere, müzelere ve ören
yerlerine gitmelidir. Örneğin Hititlerle ilgili araştırma
yapan bir tarihçiye kaynaklık yapacak arkeolojik buluntular (süs eşyaları, kap kacak vb.) yanda fotoğrafı verilen
Anadolu Medeniyetleri Müzesi’nde, Hititlerle ilgili yazılı
kaynaklar ise Ankara’daki Millî Kütüphanede bulunmaktadır. Tarihçi, mevcut kaynaklarla doğru bilgiye ulaşamadığı kuşkusunu duyarsa yeni kaynaklar aramalı, yeni
bulgu ve belgelere başvurmalıdır.
1.4. Fotoğraf: Arkeolojik kazılar sonucunda elde edilen buluntuların sergilendiği Anadolu Medeniyetleri
Müzesi’nden bir görünüm (Ankara)
Sizce bir tarihçinin farklı kaynakları incelemesinin kendisine sağlayacağı avantajlar nelerdir?
16
1. Ünite
Aşağıda verilen “Tarihte Belge” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
4. Etkinlik: TARİHTE BELGE
Tarih, belgelere dayanarak yazılır. Geçmişle ilişkimizin tek yolu ondan kalanları incelemek, anlamak,
yorumlamaktır. Geçmişin aydınlatılması bizi geçmişe götürecek belgeler yardımıyla gerçekleşir. Kimi tarih
yazıcıları belgelerin “konuştuğunu” söylerler. Yazdıklarından çok tarihî belgeler konuşur, kendileri konuşmaz. Belgeler tarafsızdır. Belgelere “Konuşun!” denir ve belgeler “konuşmaya” başlar. Onlara göre tarih, olup
bitenlerin çarptırılmadan, doğru anlayıp doğru konuşturularak anlatıldığı ve raporla dile getirildiği bir geçmiştir. Kendinizden hiçbir şey katmadan, belgeyi belge olarak konuşturduğunuzda bilimsel tarih yazıcılığını
başarmış olursunuz. “Ne, nerede, ne zaman, nasıl, neden, kimler tarafından gerçekleştirilmiştir?” olduğu
gibi rapor ederseniz tarihi gerçeği ortaya çıkarmış olursunuz.
Ahmet İnam, www.phil.metu.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki metne göre tarih biliminde belgelerin önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
b. Verileri Tasnif Etme (Sınıflandırma)
Tarihsel veriler ilk önce zamana, yere ve konuya göre bölümlere ayrılarak sınıflandırılır. Böylece, yazılacak
olan tarihî olayın bölümleri oluşturulur ve planı ortaya çıkarılır. Kronolojik sıra izlenerek, birinci ve ikinci elden
kaynaklar belirlenir. Tasnif işlemi tamamlandıktan sonra kaynakların ne anlattıkları, olaylara nasıl tanıklık yaptıkları incelenerek çözümlenmelidir.
c. Tahlil Etme (Analiz-Çözümleme)
Tahlil (çözümleme), eldeki belgelerin kullanılabilir duruma getirilmesidir. Bir yandan çözümleme işlemi
yapılırken bir yandan da eldeki belgelerin nesnelliği gözden geçirilir. Ayrıca elde edilen bilgi ve verilerin kaynak değeri açısından yeterli olup olmadığını araştırır. Bilginin nesnelliğine, güvenilirliğine ve kanıtlanabilirliğine dikkat eder. Böylece konunun ana başlıkları ve içindekiler bölümü ana hatlarıyla ortaya çıkmış olur.
ç. Tenkit Etme (Eleştiri)
Tenkit, çözümlenen kaynakların özelliklerinin belirlenmesi ve verdikleri bilgilerin doğru olup olmadığının araştırılmasıdır. Bu da dış eleştiri ve iç eleştiri olmak üzere iki biçimde yapılır. Dış eleştiri; bir kaynağın
adı, türü, özgün olup olmaması, yazarının, yazıldığı yer ve zamanın belirlenmesi gibi kaynağın dış özelliklerine
ilişkin yapılan eleştiridir. İç eleştiri ise kaynakta verilen bilgilerin değeri ve güvenilirliğinin anlaşılması için
yapılan eleştiridir. Verilen bilgilerin farklı kaynaklarda ne şekilde yer aldığına bakılır. Eleştiri aşamasında örneğin “Kurtuluş Savaşı”nın başlaması ile ilgili mater yaller önce dış eleştiriye göre değerlendirilir. Kullanılacak
eserlerin adı, yazım ve basım tarihi, belgelerin cinsi vb. özellikler açısından güvenilir olup olmadığı tespit edilir. İç eleştiriyle de eser ya da belgelerdeki bilgilerin doğruluğu, o döneme ait bilgilerle karşılaştırılarak ve yazarın bilimsel kişiliği dikkate alınarak incelenir.
17
Tarih Bilimi
d. Terkip Etme (Sentez)
Kaynakların ayrıştırılarak sınıflandırılması, çözümlenmesi ve eleştirilmesi aşamalarından sonra bir araya
getirilmesi işlemidir. Sentez bir sonuca ulaşma ve kitap yazma aşamasıdır. Tarihçi, tarihsel olay ve olgulara ait
tüm verileri tek tek ele alır ve birbirleri ile ilişkileri çerçevesinde değerlendirerek bir yoruma ulaşır. Tespitler
yaptıktan sonra eksikliği duyulan bilgileri tamamlar, fazlalık teşkil eden bilgileri çıkarır. Tarihçi, yazım sırasında akıcı, sade ve anlaşılabilir bir dil kullanmalıdır. Bilgilerin sentezini yaparken tarafsız olmaya, kanıtlanabilir
ve nesnel olan bilgileri kullanmaya dikkat etmelidir.
Araştırmanın en önemli aşaması olan sentez üç yoldan yapılabilir. Bunlar zaman, mekân ve konu esas
alınarak yapılan birleştirme işlemidir.
6. TARİHİN TASNİFİ (SINIFLANDIRILMASI)
İnsanlık tarihinin başlangıcından bugüne kadar yaşanan sosyal, ekonomik ve siyasal olayları konu alan
tarih, bir bütündür. Tarih bilinci de bu bütünü kavrayıp algılayarak bilimsel bir bakış açısı kazanmakla oluşur.
Ancak insanlığın tüm geçmişini bir anda inceleyip öğrenmek olası değildir. Tarih öğrenme ve öğretmeyi kolaylaştırmak amacıyla zamana, yere ve konuya sınıflandırılır.
a. Zamana Göre Sınıflandırma
Bu sınıflandırma yöntemine göre tarih, birtakım kronolojik dilimlere bölünür. Çok uzun bir zaman dilimini ifade eden insanlık tarihi, İlk Çağ tarihi, Orta Çağ tarihi vb. çağlara ya da XVIII, XIX, XX. yüzyıl tarihi
gibi bölümlere ayrılır. Örneğin Osmanlı tarihi de Fetret Devri, Lale Devri gibi bölümlere ayrılarak zamana
göre sınıflandırma yapılabilir.
Tarih, tarih öncesi dönemler ve tarihî dönemler olmak üzere ikiye ayrılır. Her çağın kendine özgü özellikleri vardır. Bu nedenle her tarih çağını kendi koşulları ve özelliklerini göz önünde bulundurarak incelemek
gerekir. Çağların başlangıcı olarak seçilen olaylar tarihçilere göre değişiklik göstermektedir. Örneğin bazı
tarihçiler İlk Çağın sonu olarak Kavimler Göçü’nü, bazı tarihçiler ise Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasını ya da Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışını kabul etmektedir. Tarihin çağlara ayrılmasında evrensel
nitelikli olaylar göz önünde bulundurulmuştur: Yazının bulunması, Fransız İhtilali, İstanbul’un Fethi vb.
b. Mekâna Göre Sınıflandırma
Bir kentin, bir bölgenin, bir ülkenin, bir kıtanın ya da yer yüzünün tümünün birer konu olarak ele alınması mekâna göre sınıflandırmadır. Bu, coğrafi sınıflandırma olarak da adlandırılır. Avrupa
tarihi, Amasra tarihi, Dünya tarihi ve yandaki fotoğrafta kapak sayfası verilen Türkiye Tarihi gibi eserler mekâna göre sınıflandırma
türünde eserlerdir.
Tarihî olayların mekâna göre sınıflandırılmaya tabi tutulması tarih yazarlarına ne tür kolaylıklar sağlar? Açıklayınız.
1.5. Fotoğraf: Türkiye Tarihi hakkında yazılmış bir kitabın kapağı
18
1. Ünite
Aşağıdai verilen “Uygarlıklar Şehri Mardin’in Tarihteki Rolü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu
cevaplayınız.
5. Etkinlik: UYGARLIKLAR ŞEHRİ MARDİN’İN TARİHTEKİ ROLÜ
Mardin’in ne zaman ve kimler tarafından kurulduğu tam olarak
bilinmiyorsa da kuruluşu Subariler zamanına kadar dayanmaktadır.
Alman Arkeoloğu Baron Mervan Oppenheim (Mervon Opanhaym)
1911-1929 yılları arasında yaptığı kazılardan elde ettiği sonuçlara dayanarak Subarilerin Mezopotamya’da (MÖ 4500-3500) yaşadıklarını
belirtmiştir.
Bizanslılar, 640 yılında Hz. Ömer’in kumandanlarından İlyas Bin
Ganem’in fethine kadar Mardin’de varlıklarını sürdürmüşlerdir. Mardin ve çevresi daha sonra Müslümanlar tarafından fethedilmiştir.
1.6. Fotoğraf: Günümüzdeki
Mardin, Alp Arslan’ın Malazgirt Zaferinden sonra Türklerin eline
Mardin şehrinden bir görünüm
geçmiştir. Alp Arslan’ın komutanlarından Artuk Bey burada bir beylik
kurmuştur. Artuklular Beyliği, Mardin ve çevresinde varlığını uzun süre devam ettirmiştir. Artuklular döneminde yapılan sanat eserleri günümüze kadar gelmiştir. Bölge daha sonra Memluklerin eline geçmiştir.
Mardin, Yavuz Sultan Selim’in Mısır Seferi sonucunda Memluklerden alınarak Osmanlılara bağlanmıştır.
Bu tarihten sonra da Osmanlı Devleti’nin kalesi ve ticaret merkezi hâline gelmiştir. Mardin, Millî Mücadele
yıllarında Fransızlar tarafından işgal edilse de Türk halkı burada büyük bir direniş göstererek şehrin Fransızların eline geçmesini önlemiştir.
Mardin, günümüzde üç büyük semavi dine mensup insanların bir arada yaşadığı şehirdir. Çok önemli
tarihî eserlere sahip olan Mardin, ülkemizin tanıtımı açısından önemli roller üstlenmektedir.
www.mardinkulturturizm.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
“Uygarlıklar Şehri Mardin’in Tarihteki Rolü” adlı metinde verilen bilgi, tarihin sınıf landırılmasının hangi türüne örnek oluşturur? Açıklayınız.
c. Konuya Göre Sınıflandırma
Bu tür sınıflandırmada, insanın tüm geçmişi konu edilebileceği gibi bir ulusun ya da devletin siyasal ve
sosyal yaşamı, kültür ve uygarlığı da konu edilebilir. Dünya tarihi, uygarlık tarihi gibi insanın tüm geçmişini
araştırıp inceleyen tarih bölümüne genel tarih; Osmanlı tarihi, Selçuklu tarihi, Çin tarihi gibi bir ulusun ya da
devletin tarihini inceleyen tarih bölümüne de özel tarih denir. Tarihin tüm bilim ve sanat dallarıyla ilişkisi
sonucu ortaya çıkan tarih yapıtları da bu sınıflandırma içindedir: felsefe tarihi, tıp tarihi, bilim tarihi, dinler
tarihi, sanat tarihi, edebiyat tarihi...
Bilgi Hazinesi
Herhangi bir yüzyılda veya çağda, dünyanın her yerinde aynı siyasi, sosyal ve kültürel özelliklerin görülmesi beklenemez. Örneğin Mezopotamya’da İlk Çağın yaşandığı bir dönemde dünyanın başka bir yerinde
Bakır ve Tunç Çağı yaşanabilmekteydi. Zamana, mekâna ve konuya göre sınıflandırmaların hiçbiri tarihsel bütünlüğü yansıtma açısından yeterli değildir. Bu sınıflandırmaların tek yararı tarihin araştırılmasını,
öğrenilmesini kolaylaştırmaktır. Oysa yukarıda da belirttiğimiz gibi tarih bir bütündür. Hiçbir ulusun tarihi
öteki ulusların tarihinden bağımsız değildir. Aynı şekilde yüzyıllar da birbirinden kopuk değildir. Genellikle
yaşanan olayların sonuçları, bir sonraki dönemde ortaya çıkan olayların nedenlerini oluşturmaktadır.
19
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
B. TARİHTE ZAMAN VE TAKVİM
l Çağ
l Değişim
l Hicret
l Milat
l Süreklilik
l Takvim
l Yüzyıl
l Zaman
Hazırlık Çalışmaları
1. İnsanların, takvim oluşturmasının amaçları nelerdir? Araştırınız.
2. Günümüzde kullanılan takvimlerde ne tür bilgilerin yer aldığını araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki fıkrayı okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Hoca, ramazan günlerini hesaplamak için çömleğin içine her gün bir taş atar.
Oğlu bunu görür. Hoca yokken bir avuç taşı çömleğe atar. Bir zaman sonra aynı mahallede yaşayanlar “Hoca’m bugün ramazanın kaçı?” diye sorarlar.
Hoca da “Şimdi eve gider öğrenirim, hele sabredin.” der. Eve gelir çömleği boşaltır, birkaç defa sayar.
Taşların yüz yirmi beş tane olduğunu görür. Şaşkın bir hâlde döner ve “Arkadaşlar bugün ramazanın kırk
biri.” der.
Hoca’nın cevabına halk gülüşür. İçlerinden biri “Aman Hoca’m ramazan 30 gündür. Hiç kırk biri olur
mu?” der.
Hoca, “Ben yine insaflı davrandım. Benim çömlek hesabına bakacak olursak bugün ramazanın yüz
yirmi beşi ama yine de siz bilirsiniz.” der.
İnsanların Nasreddin Hoca’ya “Bugün ramazanın kaçı?” diye sormalarının nedeni ne olabilir?
Olayların zamanının bilinmesi önemli midir? Neden?
1. TAKVİMİN ORTAYA ÇIKIŞI VE TANIMI
İnsanlar çok eski çağlardan beri zamanı hesaplamak için birçok yöntem ve
teknik kullanmış, bunları geliştirerek günümüze kadar gelmesini sağlamışlardır.
Olay ve olguların içinde geçtiği, geçeceği ya da geçmekte olduğu süreye “zaman”
adı verilmektedir. Aristo’ya göre zaman, “hareketin ölçüsüdür.”(1) Kimi çağdaş
düşünürlere göre de sonsuz bir akıştır. “Zaman” kavramının anlaşılabilmesi için
“önce”, “sonra”, “şimdi” gibi sözcüklerin anlamlarının bilinmesi ve bu sözcüklerin
cümlede doğru yerde kullanılması gerekir.
Aristo’nun “Zaman hareketin ölçüsüdür.” sözünden ne anlıyorsunuz?
1.7. Fotoğraf: 17. yüzyıldan kalan ve Osmanlılara
ait olan usturlap biçimindeki asma duvar saati (Topkapı Sarayı Müzesi, İstanbul.)
Zaman bilimi olarak da adlandırılan kronoloji, olayların zaman içinde doğru
sıralanmasını sağlayarak tarihe yardımcı olur. İnsanların zamanı bilme, olayları
sıralama, yaşantılarını düzenleme, zamandan yararlanma gibi merak ve uğraşları
sonucunda takvim ortaya çıkmıştır.
Tarih boyunca süreklilik ve değişim gösteren takvim; zamanı gün, ay, yıl gibi
dönemlere bölme ve bu zaman dilimlerini bir düzen içinde sıralama yöntemidir.
_______________________
(1) Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, s. 224. Düzenlenmiştir.
20
1. Ünite
Bilinen en eski takvimler Sümerlere ve Mısırlılara aittir. Günümüzde bazı
Arap ülkeleri dışında dünyanın hemen her yerinde kullanılan miladi takvimin (1.8 Fotoğraf ) temeli, Mısır takvimine dayanır. Mısır takvimi güneş
yılına, Sümer takvimi ise ay yılına göre düzenlenmiştir.
Mısırlılar, güneş yılını 365 gün olarak kabul etmiş ve yılı 12 aya bölmüşlerdir. Dünya’nın Güneş çevresinde bir kez dönmesi güneş yılını oluşturur. Sümerler ise 360 günden ibaret olan ay yılını 30 günlük 12 aya
bölmüşlerdir. Ay’ın Dünya çevresinde 12 kez dönmesi bir ay yılını oluştu-
1.8. Fotoğraf: Miladi takvimden
bir yaprak
rur. Mısırlılar tarafından güneş yılı esasına göre oluşturulan takvim,
Roma İmparatoru Julius Caesar (Jül Sezar) zamanında yeniden düzenlenmiş ve Julien (Jülyen) takvimi adıyla
kullanılmıştır. Julien takvimi, Papa XIII. Gregorian (Gregor yen) tarafından geliştirilerek Gregoryen takvimi
adını almıştır. Zaman içerisinde yaygınlaşan bu takvim bugün dünya genelinde kullanılmaktadır.
Toplumlar belli bir yılı veya sosyal bir olayı takvimlerine başlangıç olarak esas almışlardır. Örneğin Mısırlılar ve Babiller her saltanat dönemini, Yahudiler yaradılış gününü (MÖ 3760), Yunanlar ilk olimpiyatları (MÖ
776), Romalılar Roma’nın kuruluşunu (MÖ 753), Müslümanlar Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicretini (622) takvimlerine başlangıç olarak almışlardır.
Siz bir takvim oluştursaydınız hangi gelişmeyi başlangıç olarak belirlerdiniz? Açıklayınız.
İnsanlar yaşanılan olayların özelliklerine ve süreye dayalı olarak zamanı çağ, yüzyıl ve milat şeklinde bölümlere ayırmışlardır. Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman dilimine çağ denir. Yazının bulunuşu ile başlayan tarihî
çağlar uzun bir dönemi kapsamaktadır. Tarihçiler bu uzun geçmiş dönemi daha iyi inceleyebilmek için tarihi, (İlk
Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ) gibi zaman dilimlerine ayırma ihtiyacı duymuşlardır. Yine tarihsel süreçte yaşanan olayları daha ayrıntılı ele almak ve incelemek için zamanı yüzyıllık dilimlere ayırmışlardır. Arka
arkaya gelen yüz senelik zaman dilimine yüzyıl veya asır denir. Tarihî olayların zamanı belirtilirken takvimlerin başlangıcı esas alınır. Miladî takvimde Hz. İsa’nın doğumu “0” milat kabul edilir. Sıfır yılından önceki
döneme milattan önce (MÖ), sonraki döneme ise milattan sonra (MS) denilir. Milattan önceki tarihler sıfıra
doğru yaklaştıkça küçülür, milattan sonraki tarihler de günümüze doğru yaklaştıkça büyür. Buna göre milattan
önceki tarihlerde sayıca büyük olan bir tarih, sayıca küçük olan bir tarihten daha eski bir zamanı gösterir.
Milattan sonraki tarihlerde ise küçük sayılı tarihler daha eski bir zamanı, büyük sayılı tarihler daha yakın bir
zamanı gösterir.
Örneğin MÖ 1280 tarihi (Kadeş Antlaşması), MÖ 209 (Mete Han’ın tahta çıkışı) tarihinden sayıca büyüktür ve daha eski bir zamanı gösterir. MS 1453 tarihi (İstanbul’un Fethi), 1789 (Fransız İhtilali) tarihinden
sayıca küçüktür ve daha eski bir zamanı gösterir. Bu örneği tarih şeridi üzerinde gösterelim.
0
MÖ 1280
Kadeş Antlaşması
MÖ 209
Mete Han’ın
Tahta Çıkışı
Milat
MS 1453
İstanbul’un Fethi
MS 1789
Fransız İhtilali
21
Tarih Bilimi
MÖ ve MS olarak verilen bir tarihin yüzyılını bulmak için; verilen tarih tek veya çift rakamlı olursa hiçbir
işlem yapılmaz, doğrudan I. yüzyıl olarak ifade edilir. Verilen tarih üç rakamlı olursa yüzler basamağına 1
eklenerek yüzyılı bulunur. Örneğin 622 yılının yüzler basamağının ilk sayısı 6’dır. 6 + 1 = 7. yüzyıl olur. Verilen
tarih dört rakamlı olursa binler ve yüzler basamağına 1 eklenerek yüzyılı bulunur. Örneğin 2013 yılının yüzler
ve binler basamağına 20 + 1 = 21. yüzyıl olur.
Aşağıdaki “Yüzyıl Kavramı” adlı etkinlikte verilen tarihî gelişmelerin yüzyıl olarak karşılığını defterlerinize yazınız ve bunları, oluşturduğunuz tarih şeridi üzerinde göseriniz.
6. Etkinlik: YÜZYIL KAVRAMI
İstanbul 1453 yılında fethedildi.
Yazı MÖ 3200 yıllarında Sümerler tarafından icat edildi.
Kadeş Antlaşması MÖ 1280 yılında imzalandı.
Osmanlı Devleti’nde matbaa, İbrahim Müteferrika’nın girişimiyle 1727 yılında kuruldu.
Atatürk 1881-1938 yılları arasında yaşadı.
2. TÜRKLERİN KULLANDIĞI TAKVİMLER
Türkler tarih boyunca birçok takvim kullandı. Bunlar arasında yer alan 12 Hayvanlı Türk Takvimi, Türklerin
millî takvimidir. Türkler, İslamiyetin kabulünden sonra hicri, celali, rumi ve miladi takvimleri kullandılar.
Aşağıda yer alan “12 Hayvanlı Türk Takvimi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik: 12 HAYVANLI TÜRK TAKVİMİ
Türklerin on iki farklı hayvan adını yıllara vererek on iki yıllık bir takvim oluşturduğunu, çocuklarının yaşlarını, savaşları ve diğer olayları bu şekilde tarihlendirdiğini belirten Kâşgarlı Mahmut, Divân’ül
Lugati’t-Türk’te bu takvimin ortaya çıkışını şöyle anlatıyor:
Türk kağanlarından biri, kendi yönetiminden önceki dönemde yapılan bir savaş hakkında bilgi edinmek ister. Çevresindekiler bu savaşın tarihi konusunda çelişkiye düşünce kağan kurultayı toplar ve halkına
danışır.
“Biz bu tarihte nasıl yanılıyorsak bizden sonrakiler de yanılacaklar. Yanılmamaları için göğün on iki
burcuna ve on iki ay sayısına göre bir düzenleme yapalım, her yıla bir ad verelim. Böylece bu yılları sayarak
zamanı belirleyelim. Bu düzenleme, hepimiz için bir belge olsun.” der.
Kağan ava çıkar ve yaban hayvanlarını Ilısu Vadisi’ndeki büyük bir ırmağa doğru sürmelerini buyurur.
Halk yaban hayvanlarını ürküterek ırmağa doğru sürer. Yalnızca on iki hayvan ırmağı geçmeyi başarır.
İlk geçen hayvan olan sıçgan (sıçan)dan başlayarak her geçen hayvanın adı birbirini izleyen yıllara verilir.
Böylece takvim, sıçgan yılı ile başlar.
Bu takvimde her yıl bir hayvan adıyla anılır. Bir yıl, 365 gün 5 saat olarak kabul edilir. 12 yılda bir
devir yapan 12 Hayvanlı Türk Takviminde yıllar sayı ile değil hayvan adıyla gösterilir. Aylar ise sayı ile
belirtilir. Güneş yılını esas alan 12 Hayvanlı Türk Takvimi, Kök Türkler, Uygurlar, Tuna ve İtil Bulgarları
tarafından kullanılmıştır.
www.turkoloji.cu.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Türklerin takvim kullanmak istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Türklerin kullandıkları takvim ile yaşayışları arasında nasıl bir ilişki vardır? Açıklayınız.
22
1. Ünite
Türkler, hicri takvimi İslamiyeti benimsedikten sonra kullanmışlardır. Hicri takvim Hz. Muhammed’in
622 yılında Mekke’den Medine’ye hicret (göç) etmesini başlangıç olarak kabul etmiştir. Ay yılına göre düzenlenen bu takvim Kamer (ay) takvimi olarak da bilinmektedir. Bu takvimde bir yıl 354 gün olarak hesaplanmıştır. Hz. Ömer döneminde düzenlenen hicri takvim, ülkemizde 1926 tarihinde resmî işlerde yürürlükten kaldırılmıştır. Hicri takvim, günümüzde yalnızca dini günlerin, ayların ve dinî bayramların belirlenmesinde kullanılmaktadır.
Ramazan ayının her yıl 11 gün erkene gelmesinin sebebini nasıl açıklayabilirsiniz?
Celali takvimi, Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah döneminde Ömer Hayyam başkanlığındaki bir kurul
tarafından düzenlenmiştir. Güneş yılı esasına dayanmaktadır. Bir yıl, 365 gün 6 saattir. Başlangıcı 1079 olan bu
takvim Büyük Selçuklu Devleti’nin yanı sıra Harzemşahlar ve Babürler tarafından da kullanılmıştır.
Rumi takviminde yılın ilk günü 1 Mart’tır. 1 yıl, 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir. Osmanlı Devleti’nde 1839 yılından itibaren mali işlerde (vergi, maaş vb.) görülen aksamanın önüne geçmek amacıyla düzenlenmiştir. Rumi takvim ile miladi takvim arasında 584 yıllık zaman farkı vardır.
Miladi takvimde bir yıl, 365 gün 6 saat olarak kabul edilmiştir. Gregor yen takvimi adı ile de bilinir. Hz.
İsa’nın doğumu takvimin başlangıcı kabul edildiğinden bu takvime miladi takvim adı verilmiştir. Miladi takvimde yılın ilk günü 1 Ocak’tır. Ülkemizde 1926 yılından itibaren kullanılmaya başlanmıştır.
Aşağıda verilen “Yıl Hesaplama” başlıklı etkinliği yapınız.
8. Etkinlik: YIL HESAPLAMA
Miladi yıl = Hicri yıl + 622 =
hicri yıl
Hicri yıl = Miladi yıl - 622 =
33
Miladi yıl = Rumi yıl + 584
miladi yıl
33
Rumi yıl = Miladi yıl - 584
Yukarıdaki formülleri dikkata alarak aşağıda verilen soruları cevaplayınız.
tIJDSJZ‘M‘O‘NJMBEJZ‘MBÎFWJSJOJ[
tSVNJZ‘M‘O‘NJMBEJZ‘MBÎFWJSJOJ[
tNJMBEJZ‘M‘O‘IJDSJZ‘MBÎFWJSJOJ[
tNJMBdi yılını, rumi yıla çeviriniz.
23
Tarih Bilimi
C. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇ VE YARARLARI
Temel Kavramlar
l Tarih Şuuru
l Toplumsal Hafıza
l Türk Tarih Kurumu
Hazırlık Çalışmaları
1. Toplumsal hafıza ve tarih şuuru kavramlarından neler anlıyorsunuz?
2. Atatürk, Türk tarihi ile ilgili çalışmalar yapılmasını neden istemiştir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştımalıdır?
Aşağıda verilen “özdeyişleri” okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Tarih daima zamanların ışığı, olayların hazinesi, hakikatın şahidi, iyi nasihatların ve tedbirin kaynağı, davranışın ve adaletin kardeşidir.” Montesquieu (Monteskiyö)
“Tarih bize tarihten hiçbir şey öğrenmediğimizi öğretir.” Bernard Shaw (Bernard Şov)
“Tarih tekerrürden ibarettir, derler. İbret alınsaydı hiç tekerrür eder miydi?” (Mehmet Âkif Ersoy)
Yukarıda verilen özdeyişlerden tarihin yararları ile ilgili hangi yargılara ulaşabiliriz?
1. TARİH ÖĞRENMENİN AMAÇLARI
“Herhangi bir tarihî olay ele alındığında, bu olayın gerçeğe uygun olup olmadığını anlayabilmek için belgelere dayalı bir araştırması yapmak gerekir. Bizim şimdiye değin doğru ulusal bir tarihe sahip olmayışımızın
nedeni, tarihlerimizde gerçek okuyucuların belgelere dayanmaktan çok birtakım meddahların ya da kendini
beğenmişlerin gerçek ve mantıktan uzak sözlerinden başka kaynak bulamamak talihsizliğidir.”(1)
Türk çocuklarının tarih bilinciyle yetiştirilmelerine büyük önem veren Atatürk, “Türk kabiliyet ve kudretinin tarihteki başarıları meydana çıktıkça bütün Türk çocukları kendileri için lazım olan atılım kaynağını o
tarihte bulabileceklerdir. Bu tarihte Türk çocukları istiklâl fikrini kazanacaklar, o büyük başarıları düşünecekler,
harikalar yaratan adamları öğrenecekler, kendilerinin aynı kandan olduklarını düşünecekler ve bu kabiliyetle
kimseye yük olmayacaklardır.”(2)
Tarihin milletlerin hafızasını oluşturduğu, herkesin kabul ettiği bir gerçektir. Milleti millet yapan, benliğini dokuyan unsurların başında tarih gelmektedir. Hafızasını ve kimliğini kaybeden milletlerin varlığını
devam ettirmesi imkânsızdır. Tarih, hem bugün yaşadığımız dünya ile ilgilidir hem de geleceğe hazırlanırken
bize yardımcı olmaktadır.
Aşağıda verilen “Tarih ve Ezbercilik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
9. Etkinlik: TARİH VE EZBERCİLİK
Murat Özyüksel, lise yıllarında tarihle arasının pek iyi olmadığını söylüyor, bunu da ezbercilik üzerine kurulmuş ortaöğretim anlayışına bağlıyor. Ayrıca Özyüksel, gençlerin tarihi sevebilmesi için eğitim
anlayışımızda farklı bir yol izlememiz gerektiğini vurguluyor. “Lisede çok sevdiğim bir hocam vardı ama
derste anlattıklarını anlamak çok zordu, her şey kopuk kopuktu. Neden-sonuç ilişkilerini hiç kuramazdık.
Birdenbire ‘İskitleri anlatın.’ derdi, ne olduğumuzu şaşırırdık. Okullarda okutulan savaş ve antlaşmaların
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271. (Düzenlenmiştir.)
(2) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 359.
24
1. Ünite
2. ATATÜRK VE TARİH
kopuk anlatıldığı kitaplar vardı. Oysa Maitland (Metland) adlı ünlü tarihçi ‘Bir tarih kitabı açlık duygusu
yaratmalı. Özellikle de araştırma açlığını...’ diyor. Burada iki zıt anlayış karşımıza çıkıyor. Birisi İskitleri ezberlemek ve konuyu kapamak, öbürü geçmiş üzerinde neden-sonuç ilişkileri bağlamında çalışmak ve sürekli
araştırma gereğinin bilincinde olmak. Elbette ikincisi daha doğru geliyor bana. Yani tarihi sadece savaşların, kahramanlıkların, antlaşmaların tarihi olmaktan çıkarmak gerekiyor. Toplumu dâhil etmediğimiz bir
tarih eğitimi, hem akademik hem de pedagojik açıdan yetersiz oluyor.”
Tarihle arasını düzeltemeden iktisat fakültesinde lisans eğitimine başlayan Özyüksel, mezuniyet zamanı yaklaştıkça bölümünden uzaklaşmaya ve tarihe ilgi duymaya başlar. “Bir önceki toplantıda Cemil
Koçak, akademik anlamda bir kimlik bunalımından bahsetmişti. Bu durum benim için de geçerli. Ben
klasik anlamda bir tarihçi değilim. İktisat fakültesinin işletme-maliye bölümünü okudum. Orada tarihle
ilgili olarak sadece, Türk iktisat tarihi ve Avrupa iktisat tarihi derslerini gördüm. Bu dersler bana ilk önce
lise eğitiminin de etkisiyle fazla çekici gelmedi fakat biraz içine girince çok zevk aldım. Tarihe ilgi duymaya
biraz geç de olsa başlamış oldum. Fakat bölümümde başka tarih dersi yoktu. Okulun son yıllarında meslek
seçimi gibi dev bir sorun gündeme gelince işletmecilik yapmanın bana çok uzak olduğunu, bu okuma sürecinin devam etmesi gerektiğini düşündüm. Akademik süreç içinde yer almak gibi bir hedef o zaman karşıma
çıktı ve şunun farkına vardım: İktisat fakültesi mezunuydum ama iktisata da çok yakın değildim, kendimi
tarihe daha yakın hissediyordum.”
www.tarihvak fi.org.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıdaki metinde geçen “Bir tarih kitabı açlık duygusu yaratmalı.” sözünden neler anlıyorsunuz?
2. Size göre tarihin sevdirilmesi için neler yapılabilir?
Aşağıda yer alan “Tarih Şuuru” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
10. Etkinlik: TARİH ŞUURU
Tarihî olaylar millet hayatını önemli derecede etkilemiş gelişmelerdir. Bunlar, geçmişte yaşanmış oldukları hâlde günümüz
toplumlarını ilgilendirmekte ve etkilemektedir. Çünkü bugün geçmişin ürünüdür. Bir toplum bugün karşılaştığı problemlerin çözüm yollarını ancak tarihte bulabilir. Örneğin günümüzde Türkiye’nin dış siyasetinde bir Ermeni meselesi, Kıbrıs, Batı Trakya vb.
sorunlar vardır. Bu sorunların ön plana çıkarılması, araştırılması ve incelenmesi ile hem oradaki haklarımızın kaybedilmesinin
önüne geçilecek hem kamuoyuna yeterli bilgi sağlanacak hem de
bu konularda uyanık olmamıza yardımcı olunacaktır. Millî ha1.9. Fotoğraf: Çanakkale Şehitliği’nden
fıza canlı tutulacak, millet aynı duygular etrafında birleşecektir.
bir
görünüm
Bu da elbetteki tarih şuuru ile olur. Milyarlar harcanarak elde
edilemeyecek olan bu güç, tarih bilinci sayesinde elde edilmiş olacaktır.
İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 5-6.
(Düzenlenmiştir.)
1. Ülkemizi ilgilendiren konularda neden bilgi sahibi olmalıyız?
2. “Millî hafıza...” olarak ifade edilmek istenen düşünce sizce ne olabilir”
3. “Hafıza bir toplumun aynasıdır, yol göstericisidir.” sözünden neler anlıyorsunuz?
25
Tarih Bilimi
Mustafa Kemal Atatürk tarih bilimine
büyük önem vermiş ve tarih konularıyla çok
yakından ilgilenmiştir. Atatürk millî bilincin
oluşması için millî tarihin toplumu oluşturan
bireylere, doğru bir şekilde öğretilmesi gerektiğine inanmıştır.
Atatürk, Türk Tarihi Tetkik Cemiyetinin 15
Nisan 1931’de açılmasına öncülük etmiştir.
Mirasının bir bölümünü adı daha sonra Türk Tarih
Kurumu (1935) olan bu kuruma bırakmıştır. Türk
Tarih Kurumu, yeni bulguları ve bilimsel konuları
tartışmak amacıyla sosyal bilimler alanında ünlü
1.10. Fotoğraf: Atatürk, I. Türk Tarih Kurultayı’na katılanlarla
bilim insanlarının katılımıyla artık geleneksel hâle
birlikte
gelen Türk Tarih Kongrelerini düzenlemektedir.
Yukarıda verilen fotoğrafta görüldüğü gibi Atatürk, I. Türk Tarih Kurultayı’na (02-11 Temmüz 1932) katılarak tarih
bilimine ne kadar önem verdiğini göstermiştir. Türk Tarih Kurumu 1937 yılından itibaren adını Atatürk’ün koyduğu
“Belleten” adlı dergilerini de yayınlamaya başlamıştır.
Aşağıda yer alan “Atatürk’ten Tarih Dersi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: ATATÜRK’TEN TARİH DERSİ
Bir tarih dersine girdiğinde tarihin çok
monoton, kitaba bağlı ve sıkıcı anlatıldığını gören Atatürk, “Tarih dersinde müfredatı
öğrenmek yerine önce tarihimizi sevdirmek,
sonra da bu dersi niye okuduklarını, ileride
onlara ne zaman lazım olacağını anlatmak
gerekir.” der ve şu anısını anlatır: “Kurtuluş
Savaşı başlamıştı. Her Mehmetçik, subay
ve komutan destanlar yaratıyordu. Bir gün
düşmanın saldırıya geçeceği haberi alındı.
Subaylar üçgen tepelerin en gerisindeki büyük tepeye asker ve silah yığınağı yapmışlar-
1.2. Resim: Sakarya Savaşı’nın temsilî resmi (www.
dı. Ovaya inecek düşmanı buradan ateş yağ- tsk.mil.tr)
muruna tutup yok edeceklerini düşünmüşler.
Aslında görüntü olarak bu çok doğru bir hareketti ama ben hemen bu tepeyi boşaltmalarını istedim. Küçük
olduğu hâlde başka bir tepeyi tutmalarını söyledim. Komutan ve subaylar şaşırmışlardı. Hazırlanan tepeyi
tümü ile boşaltmak istemediler. Küçük bir birlik bırakarak yeni tepeyi tuttular. Düşman topçusu amansız
bir ateş yağdırmaya başlamış, piyadeleri de ovaya yayılmıştı. Hafif bir rüzgâr esiyordu. Düşman bırakılan
tepeye saldırmıştı. Orada bırakılan küçük birlik hiç ateş edemiyordu. Bir yandan güneş, bir yandan sertleşen rüzgâr oradaki Mehmetçiklerin gözlerini görmez etmişti. Nişan alıp ateş edemiyorlardı. Hepsi şehit
olmuştu. Öğleden sonra Türk süvarileri bu tepeyi alan düşmanı tamamen yok etmişti. O gece komutanlar
26
1. Ünite
bana, bu tepenin savunma için çok iyi bir tepe olarak görünmesine rağmen, benim bu tepeyi isabetli bir kararla neden boşalttığımı sordular. Onlara ‘O tepe Sezar ordularını, İskender ordularını en son da Yıldırım
Bayezit ordularını aldatmıştır. Bu tepeyi ovaya hâkim sanan askerler karşılarındaki düşmana değil güneşle başlayan fırtınaya yenilmişlerdir. Tarih boyunca nice ordulara mezar olan bu yeri Türk askerine mezar
yapmak istemezdim.’ dedim. Tarih yalan söylemez. Tarihi bir masal olarak değil, aynı hataları tekrarlamamak için okumak gerekir.”
İlknur Güntürkün Kalıpçı, Anmaktan Anlamaya Doğru Atatürk, s. 101-102
1. Atatürk’ün “Tarih dersinde müfredatı öğretmek yerine önce tarihimizi sevdirmek sonra da bu
dersi niye okuduklarını, ileride onlara ne zaman, nasıl lazım olacağını anlatmak gerekir.” sözünde
kastettiği düşünce sizce ne olabilir?
2. Atatürk’e göre tarihi nasıl okumak gereklidir? Neden?
Tarih; doğru, yansız ve bilimsel olarak öğretilirse kişide tarihsel bilinç oluşur. Yani tarih geçmiş, bugün ve
gelecek çizgisinde düşünmemizi sağlar. Geçmişini bilen bir toplum, önünde nasıl bir geleceğin uzanacağını da
anlayabilir.
Eğer tarihi bilimsellikten uzak, olayları ve olguları
olduğu gibi değil de geçmişi yerme ya da övme biçiminde
öğretirsek bireyler ve toplum, içinde bulunduğu koşulların
bilincine varamaz; ekonomik, siyasal, dinsel ve etnik kavgalarla geçmişte pek çok örneği görülen bir kargaşa ortamına sürüklenir. Millî birlik ve beraberliğin bozulmasına,
devletin güçsüzleşerek parçalanmasına zemin hazırlanmış
olur. Mustafa Kemal Atatürk (1.11. Fotoğraf ), tarihî olayların aslına uygun şekilde aktarılmasını ve tarihçilere düşen
görevleri “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir.
1.11. Fotoğraf: Atatürk çalışma odasında
Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat insanlığı şaşırtacak bir mahiyet alır.”(1) sözüyle ifade etmiştir.
Ayrıca belirtmekte büyük yarar var ki Atatürk, tarih birliğini, Türk milletini millet yapan en önemli ögelerden
biri olarak görmüş ve göstermiştir. Tarihimizi öğrenmek, millî kimliğimizin pekişmesi ve ulusal bilincimizin
gelişmesi için yaşamsal bir gerekliliktir.
“Ben gelip geçici bir insanım, bir gün öleceğim. Büyüklüğüne ve üstün yeteneklerine inandığım Türk
ulusunun gerçek tarihinin yazılmasını sağlığımda görmek istiyorum. Onun için bu toplantılarda kendimden
geçiyor, her şeyi unutuyor, sizi yoruyorum. Beni affedin!” (2)
Sizce Atatürk neden Türk milletinin gerçek tarihinin yazılmasını istemektedir? Açıklayınız.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 2, s. 151.
(2) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 282.
27
Tarih Bilimi
Ç. TARİHÎ OLAYLARIN DEĞERLENDİRİLMESİ
Temel Kavramlar
l Empati Kurmak
l Metodoloji
l Tarafsızlık
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihî olayları neden bir bütün olarak algılamak gerekir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Tarihî olayları dar bir çerçevede incelemek, olayları belirli bir kalıp içerisine sokmak tarihçinin en
büyük hatası olur. Bunun yerine tarihçi, olayları geniş görmeli ve çeşitli faktörleri bir arada değerlendirmelidir.” (1)
1. “Tarihî olayları dar bir çerçevede incelemek, olayları belirli bir kalıp içine sokmak” sözünden ne
anlıyorsunuz? Açıklayınız.
2. Sizce tarihçiler olayları neden geniş bir açıdan ele almalı ve çeşitli faktörleri göz önünde bulundurarak değerlendirmelidir?
3. Tarihî olaylar sizce neden günümüz şartları ile açıklanamaz? Tarihçi böyle hareket ederse ne gibi
hatalara düşebilir? Açıklayınız.
Tarihî olayların en belirgin özelliği, tekrarlanmasının mümkün olmaması ve bir anda olup bitmesidir.
Sosyal bir bilim dalı olan tarih bilimi, olayları bugünün koşullarına göre değil, yaşandığı günün şartlarına göre
değerlendirmeyi yöntem olarak kabul eder. Tarihî olaylar değerlendirilirken o dönemin siyasi, sosyal, kültürel,
ekonomik ve coğrafi özellikleri dikkate alınmalıdır. Örneğin I. Dünya Savaşı’nın çıkmasını bir tarihçi sadece
siyasi nedenlerle açıklayamaz. Bu savaşın çıkmasında ekonomi, milliyetçilik, sömürgecilik gibi faktörlerin de
etkili olduğu unutulmamalıdır.
Tarihte meydana gelen olayların oluşumuna, gelişimine ve sonucuna etki eden coğrafi, siyasi, ekonomik,
sosyal ve kültürel etmenler vardır. Örneğin, deniz kıyısında yaşayan toplumların geçim kaynaklarının balıkçılığa dayanması coğrafi özelliklerin insanlar üzerindeki etkisinin bir sonucudur. Bozkırda yaşayan toplumların
hayvancılığa yönelmesi, verimli arazilerde ise tarımının ön plana çıkması coğrafi şartların getirdiği bir zorunluluktur. Toplumların ekonomik durumu bulunduğu coğrafyanın özellikleriyle yakından ilgilidir. Yaşadığı
bölgede ekonomik yönden gelişen toplumlar bölgelerinde siyasi yönden güçlü devletler kurmuşlar ve çevrelerindeki toplumlara hakim olmuşlardır.
Tarihte büyük ve güçlü devletin ortaya çıkmasında coğrafi ve ekonomik koşulların etkisi ile
ilgili düşüncelerinizi söyleyiniz.
Toplumların sosyal yaşamı ve kültürel yapısı da yaşanılan bölgenin coğrafi özellikleriyle yakından ilişkilidir. Bu nedenle tarihî olayları değerlendirirken üzerinde yaşanılan coğrafyanın koşulları, ekonomik kaynakları, sosyal ve kültürel durumu göz önünde bulundurulmalıdır.
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 8. Özetlenmiştir.
28
1. Ünite
Coğrafi şartların İnsan Yaşamına Etkileri ile ilgili görsellerinin yer aldığı “Toplum ve Coğrafya” adlı
etkinliği inceleyerek ilgili soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: TOPLUM VE COĞRAFYA
Toplumların sosyal, kültürel ve ekonomik özellikleri yaşadıkları coğrafi koşullarla yakından ilişkilidir.
Tarihin ilk dönemlerinden itibaren insanlar su kenarlarına yerleşerek buralarda büyük devletler kurmuşlardır.
1. Tarihte büyük uygarlıkların su kenarlarında kurulmasının nedenleri neler olabilir?
2. Bozkır yaşantısı toplumları ekonomik yönden nasıl etkiler? Açıklayınız.
3. Türklerin Orta Asyadan dünyanın çeşitli bölgelerine göç etmesinin temelinde yatan faktörler
neler olabilir?
4. Toplumların üzerinde yaşadığı coğrafyanın, o toplum yaşamındaki siyasi, sosyal, ekonomik
ve kültürel olayların meydana gelmesinde, gelişiminde ve sonuçlanmasında ne tür etkileri olabilir?
Tartışınız.
29
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
l Bakış Açısı
D. TARİHÎ OLAY VE OLGULARA FARKLI BAKIŞ
AÇILARI
l Bilimsellik
l Kanıt
Hazırlık Çalışmaları
1. Doğru bilgiye ulaşmamızda farklı görüşlerin bize sağlayacağı faydalar neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı cümleyi okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Yalnızca bir tarih, bir metot yoktur; metotlar, tarihler, merak konuları ve görüş açıları vardır. Yarın
başka merak konuları, başka görüş açıları olacağı gibi.”(1)
Tarihî olay ve olgulara farklı açıdan bakmanın önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz? Bu tutum
gerçeğe ulaşmada bize nasıl yardımcı olmaktadır? Arkadaşlarınızla tartışınız.
Tarihçi, bir fizikçi ya da bir kimyacı gibi incelediği olayı görme imkânına sahip değildir. Olayları ancak
gözlemleyenlerin bıraktığı belgelere dayanarak yorumlar. Geçmiş, herkese farklı bir şekilde yansır.
Tarihî olaylar, gerçekleştiği dönemin siyasal, sosyal, kültürel, dinî ve ekonomik özelliklerini yansıtır. Bu
nedenle araştırmacılar, araştırdıkları olayın meydana geldiği dönemin şartlarını dikkate almalıdır. Bir olayı
araştırmaya kalkışan araştırmacılar bu olaya belli bir anlam vermeye çalışmışlardır. Genel kabul gören doğrular oluşturmak siyasal ve tarihsel olaylarda çok zordur. Tarihçiler aynı belgeleri farklı anlayıp yorumlayabilirler.
Tarihçilerin aynı belgeleri, olay ve olguları farklı anlayarak yorumlamaları birbirlerine ve tarih bilimine hangi katkıları sağlar?
Aşağıda verilen “Osmanlıda Matbaanın Serüveni” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: OSMANLIDA MATBAANIN SERÜVENİ
Matbaacılığın XV. yüzyıl ortalarında Avrupa’da yayılmasına rağmen Osmanlı Devleti’ne 1727 yılına kadar gelememesinin en önemli
nedeni gerek İstanbul’da gerek taşrada hattatlıkla geçinenlerin çok büyük
bir sayıya ulaşmasından kaynaklanmaktadır. Yani sebep büyük ölçüde
ekonomiktir. Sorunun bazı çevrelerce iddia edildiği gibi gericilikle, yobazlıkla bir ilgisi yoktur. Osmanlı askerî kuruluşunu Avrupa’ya tanıtan Kont
Marsigli kendisi İstanbul’da bulunduğu zaman şehirde doksan bin hattatın olduğunu söyler. Yani doksan bin ailenin el yazısıyla geçinmesi söz
1.12. Fotoğraf: İbrahim Müteferkonusudur. Padişahlar bu kadar insanın işsiz bırakılmasının sosyal ve rika’nın kurduğu matbaanın modeli
ekonomik bazı sorunlara yol açmasından çekindikleri için yerli matba- (Basın Müzesi, İstanbul)
_______________________
(1) Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 10.
30
1. Ünite
alara izin vermemiştir. Matbaacılığın birden kabulü böyle büyük bir zümreyi işsiz bırakmak demekti. Bu
yüzden ilk Türk matbaasının açılmasına izin verilirken dinî eser basmamak şartı konulmuştur. Zira Avrupa’da basılmış Türkçe, Arapça ve Acemce eserlerin III. Murat devrinden itibaren padişah fermanı ile Türk
piyasasına arz edilmesi de sorunun taassupla bir ilgisi olmadığını açıkça göstermektedir.
Yukarıda belirttiğimiz ekonomik sebepten ayrı olarak şu iki endişenin de Türk matbaacılığının gerilemesinde gerekli bir ölçüde rol sahibi olduğu ileri sürülmüştür:
1. Dinî kitapların baskı sırasında gerekli saygıyı görmemesi endişesi,
2. Yazma kitapların sanat değeri ve estetik güzelliği yanında, basılı eserlerin rağbet bulmama endişesi.
www.altuntop.org
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki metinde matbaanın Osmanlı Devleti’ne geç gelmesini farklı nedenlere dayandıran
görüşler okudunuz. Bu görüşleri değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz?
Tarihî olay ve olgulara farklı bakış açısıyla bakmak bilimsel açıdan ne kadar doğru ise tarihçinin olayları
değerlendirirken olaya tarafsız yaklaşması da o derece doğrudur. Tarihçi olaylara duygusal yaklaşamaz. Ancak
inançları, siyasal anlayışı, aldığı eğitim vb. nedenlerle tarihçinin duygusal yaklaşması mümkündür.
Aşağıda verilen “Hukuki Açıdan Kapitülasyonlar” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
14. Etkinlik: HUKUKİ AÇIDAN KAPİTÜLASYONLAR
Fransızca bir sözcük olan ve bir yerin teslim edilmesi için yapılan antlaşma anlamına gelen kapitülasyon terimi, daha sonraları bir devletin başka bir devletin uyruklarına tanıdığı hukuki, ekonomik, siyasi bazı ayrıcalıkları da kapsayan bir anlam kazanmıştır. Osmanlı kitaplarında kapitülasyonun karşılığı olarak
“ahidname, uhudu atika ve imtiyazatı ecnebiye” terimleri de kullanılmaktadır .
Kapitülasyonların ortaya çıkışını İslam dininin katılığından dolayı yabancılarla ilgili farklı bir düzenleme getirme çabasına bağlayan görüş yanlıştır. Kapitülasyon, İslam’ın Orta Doğu’da yayılmasından önce
de vardı. Dahası aynı topluluklar arasında da bu uygulamaya rastlanıyordu. Kapitülasyonların temelinde
Avrupalıların Doğu’da serbestçe ticaret yapma amacının yer aldığı yönündeki görüş, belli bir doğruluk payı
taşımakla birlikte açıklayıcı olmaktan uzaktır. Gerçekte kapitülasyonlar, farklı bir toplumsal ve kültürel
yapıya sahip Avrupalı tüccarların, Doğu ülkelerinde ticaret yaparken kendi inanç ve göreneklerini serbestçe
yaşayabilmelerine yönelik bir ayrıcalık niteliği taşıyordu. Daha sonra Batılı ülkeler, din ve uygarlık farklılıklarını ileri sürerek bu ayrıcalıkları ticari çıkarlarını korumak ve geliştirmek için dayanak yapmayı başardılar.
Osmanlı kapitülasyonları, yabancı devlet yurttaşlarının tabi olacakları hukuki statüyü bildiren, padişahların iradesiyle ortaya çıkmış tek yanlı hukuki işlemler niteliğindeydi. Her saltanat değişikliğinde yinelenmesi gereken bu irade ancak 1740’taki sözleşmeden sonra süreklilik ve bağlayıcılık kazandı.
www.acıkarsiv.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Kapitülasyonların verilme sebebi sizce ekonomik midir, yoksa siyasi midir? Açıklayınız.
2. Kapitülasyonlar Osmanlı Devleti için olumsuz sonuçlar doğurmuş mudur? Neleri kanıt olarak gösterebilirsiniz?
31
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
l Araştırma
E. YENİ BİLGİLER IŞIĞINDA TARİHÎ BİLGİLERİN
DEĞİŞEBİLİR ÖZELLİĞİ
l Belge
l Bulgu
Hazırlık Çalışmaları
l Yorum
1. Yeni bulgu ve belgelerin ortaya çıkmasının tarih bilimi açısından
önemi nedir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı cümleyi okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
“Tarih biliminin amacı geçmişi doğru ve anlaşılır kılarak insanların bugünkü durumlarını anlamalarına
yardımcı olmaktır.”(1)
1. Geçmişi doğru ve anlaşılır kılmak bugünü anlamamıza nasıl bir katkı sağlayacaktır?
2. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yeni bulgu ve belgeler ışığında tarihî bilginin ve yorumların
değiştiğini görmekteyiz. Düne kadar geçerli olan görüşlerin yerini yeni düşünce ve bilgiler almaktadır.
Bu bulgu ve belgeler nasıl ortaya çıkmaktadır?
Tarih kesin bilgilerden oluşmaz. Araştırmalar sonucunda ortaya çıkan yeni belge ve kanıtlar tarihin yeniden
değerlendirilmesini gerektirir. Bu belge ve buluntular var olan bilgileri bazen güçlendirir bazen de değiştirir.
Yakın bir zamana kadar Osmanlı Devleti’nde ilk paranın Orhan Bey döneminde basıldığı biliniyordu.
Ancak daha sonra yapılan araştırmalar sonucunda Osman Bey dönemine ait bir para bulundu. Bu durum
Osmanlı tarihi ile ilgili mevcut bilgilerin değişmesine yol açtı. Bir başka örnek verecek olursak Alacahöyük’te
bulunan ve MÖ 2500 yıllarına ait olan kılıcın dünyanın en eski kılıcı olduğu kabul edilmekteydi. 1996 yılında
Malatya yakınlarındaki Arslantepe kazı bölgesinde bir prens veya yönetici mezarının içinde MÖ 3300-3000
yıllarına ait, üzerleri işlemeli kılıçlar bulundu. Böylece Alacahöyük’teki kılıcın en eski kılıç olma bilgisi geçerliliğini kaybetti.
Aşağıda Osman Bey ve Orhan Bey dönemlerine ait paraların fotoğraflarını görmektesiniz.
1.13. Fotoğraf: Osman
(www.kultur.gov.tr)
Bey
dönemine
ait
sikke
1.14.
Fotoğraf: Orhan
Bey
dönemine
(www.kultur.gov.tr)
Ortaya çıkan yeni bulgu ve belgeler ışığında hangi tarihî bilgiler değişmiştir? Araştırınız.
_______________________
(1) Ekrem Memiş, Tarih Metodolojisi, s. 165.
32
ait
sikke
1. Ünite
Aşağıda verilen “Bilimsel Yenilik” adlı gazete haberini okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
15. Etkinlik: BİLİMSEL YENİLİK
01.09.2011 tarihli gazete haberi
1. Gazete haberinde sözü edilen kazı çalışmasında hangi yeni bulgulara rastlanmıştır?
2. Yeni bulunan kalıntılar hangi tarihi bilgiyi değiştirecektir?
3. Bu buluşun tarih açısından önemi hakkında düşünceleriniz nelerdir?
33
Tarih Bilimi
Temel Kavramlar
F. TARİH ARAŞTIRMACILIĞI VE TARİH YAZICILIĞI
l Ekol
l Şehnamecilik
l Tarih Felsefesi
l Vakanüvis
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarih araştırmacılığından ne anlıyorsunuz? Tarihi araştırmak gerekli
midir?
2. Tarihî olayları gelecek nesillere aktarmanın önemi nedir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıda verilen alıntı sözleri okuyarak altlarındaki soruları cevaplayınız.
“Ben ne kralın hayatını, ne de saltanat yıllarını yazmak niyetindeyim. İstediğim, insan zihninin tarihini yazmaktır.”(1)
Voltaire (Volter) bu sözü ile tarih yazıcılığının hangi yönünü vurgulamaktadır?
“İnsanların yaptıklarının zamanla sönüp gitmemesi, Helenlerin olsun, Barbarların olsun, başardıkları
büyük, şaşmaya değer işlerin adsız sansız yok olmaması, bilhassa neden birbirlerine karşı savaşlar yaptıklarını bildirmek için sorup öğrenebildiklerini yazmak.”(2)
Herodotos (Heredot)’un yukarıdaki sözünü dikkate aldığınızda tarih yazıcılığının amaçları nelerdir?
1.GEÇMİŞTEN GÜNÜMÜZE TARİH YAZICILIĞI
Tarih boyunca varlığını sürdürmüş birçok devlet ve kişi önemli gördükleri bilgi, deneyim ve olayları gelecek nesillere aktarma ihtiyacı duymuşlardır. Yazının kullanımından önce yaşanmış olaylar dilden dile aktarılmış, yazının bulunuşu ile kaydedilmiştir. Bu durum tarih yazıcılığını ortaya çıkarmıştır.
Tarihsel süreç içinde yazma ve araştırma tekniklerindeki gelişmeler tarih yazıcılığını da etkilemiştir. İlk
Çağdan itibaren olayların basit bir anlatımı şeklindeki tarih yazıcılığı anlayışından günümüz modern tarih
yazıcılığına kadar geçen sürede değişiklikler yaşanmıştır. Hititlerdeki anallar (yıllıklar), Ruslardaki kronikler,
Kök Türk Devleti’nde Orhun Abideleri ve Osmanlıdaki vakayinameler bu durumun örnekleri arasındadır.
Yunan tarihçi Herodotos (1.15 Fotoğraf ), Tarih (Historia) adlı kitabını
yazarken sadece dinlediklerini aynen anlatmamış, onları yorumlamıştır.
Herodotos şairlerden farklı olarak halk içinde dinlediği her şeye inanmamış,
bunların doğru olup olmadığını kontrol etmeye çalışmıştır. Bu yüzden
Herodotos’a “Tarihin Babası” denmiştir. Herodotos’tan sonra birçok tarihçi,
meydana gelen olayları kitaplarında yazmıştır. Eski tarihçilerin çoğu kralların
yaptıkları işleri anlatmakla görevli saray memurlarıdır. Bunlar kendi tarih
kitaplarını yazarken insanların kolay anlayabileceği bir yol kullanmış, olayları
hikâye gibi anlatmışlardır.
Günümüz tarihçileri sadece olayları anlatmaz, onları değerlendirir, hangi
nedenlerden kaynaklandığını araştırır ve sonuçlarını belirler. Modern tarihçi
“Ne oldu?” sorusu ile birlikte “Nasıl oldu? Hangi nedenlerden kaynaklandı?”
sorularının da cevabını bulmaya çalışır. Bu tür tarih anlayışında olaylar sadece
anlatılmayıp aynı zamanda yorumlanmaktadır.
_______________________
(1) Voltaire, çev.: Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 63.
(2) Voltaire, çev.: Salih Özbaran, Tarih, Tarihçi ve Toplum, s. 64.
34
1.15. Fotoğraf : Herodotos’un
büstü
1. Ünite
İslam tarih yazıcılığı, VII. yüzyılda olayların hikâyeci anlatım tarzı ile nakledilmesi şeklinde ortaya çıkmıştır. IX. yüzyılda yaşamış Taberi, İslam tarih yazıcılığını hikâyeci bir anlatımdan kurtarmıştır. Ünlü tarihçi
ve sosyolog İbn-i Haldun ise konularını tarih felsefesi çerçevesinde ele almıştır. Kendi ekolünü oluşturup İslam
dünyasında derin izler bırakarak birçok İslam tarihçisini etkilemiştir. İbn-i Haldun’un ünlü “Mukaddime”si
tarih felsefesinin İslam dünyasındaki gelişiminde önemli bir rol oynamıştır.
Orta Çağ Avrupa’sında tarih anlayışı tenkitten uzak bir kilise tarihi şeklinde gelişmiştir. XVIII. yüzyıldan
itibaren Avrupa’da tarihçiler kaynakları araştırmaya başlamış, çeşitli görüş ve felsefelerden etkilenmişlerdir.
XVIII. yüzyılda yaşamış olan Voltaire, o zamana kadar din ve siyaseti konu alan tarih anlayışını değiştirmiş,
uygarlığın genel tarihini yazmıştır. Alman tarih okulunun açılmasıyla da Avrupa’da büyük gelişme gösteren
tarih bilimi ile uğraşanlar çoğalmıştır.
Tarih yazıcılığı, dil özellikleri ve anlam bakımından farklılık gösterir. Bu nedenle çeşitli tarih yazıcılığı
anlayışları vardır. Başlıca tarih yazıcılığı anlayışları ve özellikleri şunlardır:
a. Hikâyeci Tarih Yazıcılığı
Hikâyeci tarih yazıcılığı İlk Çağda ortaya çıkmıştır. Bu anlayışa göre olaylar hikâye yoluyla anlatılmış ve
daha çok efsanelere yer verilmiştir. Yer ve zaman genel olarak belirtilmiş ancak olaylarda olağanüstü varlıkların
olmasından dolayı neden-sonuç ilişkisi tam olarak kurulamamıştır. MÖ V. yüzyılda yaşamış olan Herodotos,
hikâyeci yazımın ilk temsilcisidir. XVIII. yüzyıla kadar Avrupa ve İslam dünyası tarihçiliğinde eserler bu anlayışta yazılmıştır.
b. Öğretici (Faydacı-Pragmatik) Tarih Yazıcılığı
Okuyucuya tarihî olaylardan ders çıkarmak, millî ve ahlaki değerleri benimsetmek için yapılan anlatım
tarzıdır. Bu tarzın temsilciliğini Thukydides (Tukidides) yapmıştır. Thukydides’e göre bizzat görülen ve insanların başından geçen olaylar doğru yazılabilir. Bu anlayışta başarısızlıklar birkaç cümle ile yazılmış, başarı ve
kahramanlıklara büyük yer verilmiştir. Öğretici tarih yazıcılığına Avrupa’da ve ülkemizde XIX. yüzyıla kadar
devam edilmiştir.
c. Kronik Tarih Yazıcılığı
Olayları oluş sırasına göre inceleyen tarih yazıcılığı türüdür. Bu tarih yazıcılığında her yılın olayları, aralarında herhangi bir bağlantı gözetilmeden kronolojik olarak sıralanır. Yoruma yer vermez, neden-sonuç ilişkisi incelenmez. Bu türün en güzel örneği Anadolu’da yaşamış Hititlerin tanrılarına hesap vermek amacıyla
hazırladıkları anallar (yıllıklar)dır.
ç. Sosyal Tarih Yazıcılığı
Öğretici tarihin duygusal yönlerine yer vermeyen, öğüt ve nasihatı amaç edinmeyen tarih yazıcılığı türüdür. Toplumun her türlü faaliyetleri ayrıtlara inilmeden, siyasi, sosyal ve kültürel açıdan ele alınarak incelenir
(Bu tür yazım şeklinde olayların neden ve sonuçları somut esaslara dayandırılmaya çalışılır.).
d. Araştırmacı (Neden-Nasılcı) Tarih Yazıcılığı
Olayların nedenleri ve sonuçları derinlemesine incelenir. Araştırmacı tarih yazıcılığında tarihî olayların
oluşumunda etkili olan dönemin sosyal, dinî, ekonomik, kültürel ve siyasi yapısı ayrıntılarıyla ele alınarak yalın
bir şekilde anlatılır. Tarihî olaylar yer-zaman, neden-sonuç ilişkisi içinde verilir. Araştırımacı tarih yazıcılığı
XIX. yüzyılda doğmuştur. Bu tarih yazıcılığında tarihî olaylar kaynaklara dayalı olarak araştırılır.
XX. yüzyıl başlarında tarih yazıcılığı ile ilgili olarak Fransa’da ortaya çıkan Analles Ekolü’ne göre tarih
yazıcılığı yalnızca siyasi, diplomatik ve askerî olaylardan ibaret değildir. Asıl önemli olan olayların gerisindeki
kültürel, toplumsal ve ekonomik gelişmelerdir. Bu anlayışla araştırmacı tarih yazıcılığı ekolünü benimseyen
tarihçiler sosyoloji, psikoloji, antropoloji, siyaset ve ekonomi gibi bilimlerden yararlanmışlardır. Bu ekolün
temsilcilerinden bazıları; Fernard Braudel (Fernand Brudel), Marc Bloch (Mark Bloh) ve Halil İnalcık’tır.
Yukarıdaki sözü edilen tarih yazıcılığından sizce hangisi objektiftir? Neden?
35
Tarih Bilimi
Aşağıda “Tarih Yazıcılığı” adlı etkinlikte verilen metinleri okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
16. Etkinlik: TARİH YAZICILIĞI
İnsanlık tarihinde en mutlu insanın kim olduğu hep sorulmuştur. Bu sorunun cevabının tartışılıp verildiği bir hikâye Heredotos Tarihi’nde anlatılır. Herodotos, “Tarihin Babası” diye adlandırılan bir tarihçidir.
Herodotos Tarihi’nde geçen hikâye çok ilginçtir. Bilindiği gibi Batı Anadolu’da kurulan devletlerden birisi de
Lidya’dır. Lidya Kralı Krezüs (Krizus), güçlü ordusu ile komşularına baş eğdirir. O sıralarda Solon adlı bir
bilgin Atina’dan Lidya’nın Başkenti Sard şehrine gelir. Altın işleterek hazinesine dolduran Krezüs’a konuk
olur. Üç dört gün sonra Solon’u Krezüs’un hazinelerini görmeye götürürler. Solon, göreceği kadarını görür.
Krezüs sorar:
– Ey Atinalı yabancı, soruyorum sana, gördüğün bütün insanlar içinde en mutlusu kimdir?
Krezüs, ordusunu ve hazinesini gösterdikten sonra “Sensin!” denileceğini sanır. Solon hiç düşünmeksizin:
– Atinalı Tellus, der.
Krezüs hem şaşırır hem de kızar:
– Bu Tellus ne bakımdan mutlu bir kişidir?
– Yaşadığı sırada memleketi ileri idi. Güzel ve iyi oğulları vardı. Oğullarının çocuklarını görecek kadar da yaşadı, iyi bir hayat sürüp sonunda şerefli bir şekilde öldü. Çünkü Atinalıların komşuları Eleusis
(Elosis)lerle tutuştuğu savaşta yurttaşlarının yardımına koştu, düşmanı yendi ve savaş alanında kahramanca öldü. Atinalılar büyük saygı gösterdiler ona, öldüğü yerde bir tören düzenlediler, adını saygıyla
andılar.
Herodotos Tarihi, s. 24-25.
(Özetlenmiştir.)
....................................................................
Osmanlı padişahlarından Yavuz Sultan Selim (1512-1520)’in en büyük amaçlarından birisi de Türkİslam dünyasının siyasi ve dinî lideri olmaktı. Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’in Anadolu’daki taraftarlarına karşı şiddetli bir mücadeleye girişti. Şah İsmail’e karşı Çaldıran’da kazandığı zaferden (1514) sonra
Tebriz’e kadar ilerledi. Daha sonra Memluklere karşı harekete geçti. Ateşli silahlardaki üstünlüğü sayesinde kazandığı Mercidabık (1516) ve Ridaniye (1517) savaşları, Osmanlı Devleti’ne Suriye, Mısır ve Filistin’i
kazandırdı. Hicaz, Osmanlı egemenliğine girdi. I. Selim İslam dünyasının liderliğini ele geçirerek halife
oldu. Bu unvan daha sonra gelen Osmanlı padişahları tarafından da kullanıldı.
1. Yukarıdaki metinlerde hangi tarih yazıcılığına ait örnekler bulunmaktadır?
2. Bu iki metin arasında hangi farklılıklar vardır? Açıklayınız.
2. TÜRKLERDE TARİH YAZICILIĞI
Osmanlı Devleti’nde tarih yazıcılığı, devlet politikası doğrultusunda hükümdarların hayatları, siyasi ve askerî başarılarının vakayiname tarzında anlatılmasını içermektedir. Tarihî olayları kronolojik sıra ile anlatan,
genellikle yazan kişinin subjektif (öznel) görüş ve değerlendirmelerini içeren eserlere vakayiname denir. Edebî,
tarihî, coğrafi ve kültürel açılardan vakayinameler büyük önem taşır. Batı’da bunlara kronik denilmektedir.
XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı Devleti diğer alanlarda olduğu gibi tarih felsefesi konusunda da Avrupa’dan
etkilenmiştir.
Osmanlılarda devlet tarafından tarihî olayları yazmakla görevlendirilen kimselere şehnameci, bunların
yaptığı işlere ise şehnamecilik denilmiştir. Şehnamelerde önemli kişilerin hayat hikâyeleri anlatılır. Zamanla
şehnameciliğin yerini vakayinamecilik almıştır. Bu eserler yıllık özelliği taşımaktadır.
36
1. Ünite
Osmanlı Devleti’nde tarihî olayları kaydetmekle görevlendirilen kişiye vakanüvis denir. Osmanlı Devleti’nin
ilk resmî vakanüvisi “Naima”dır. Naima Efendi olayları sadece sıralamamış, toplumsal yorumlara da yer vermiştir. Osmanlı Devleti’nde Dursun Bey, Oruç Bey, Âşık Paşazade, İdrisi Bitlisi, Gelibolulu Mustafa, İbrahim
Peçevi’nin de bu şekildeki yazılmış tarihî eserleri vardır. Ahmet Cevdet Paşa Klasik Osmanlı tarihçiliğine yeni
bakış açısı getirmiştir. Eserlerini arşiv belgelerine dayandırmıştır. Ayrıca olayları sadece anlatmakla kalmamış
olaylara neden olan sosyal, ekonomik etkenleri de yansıtmıştır. Bu anlayış doğrultusunda “Tarih-i Cevdet”
adıyla bilinen eserini yazmıştır.
Aşağıda verilen “Yavuz Sultan Selim” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
17. Etkinlik: YAVUZ SULTAN SELİM
Bugünlerde padişah mutluluk içindeydi. Çünkü çocuklarından Sultan Şehin Şah, Karaman ülkesinin hâkimiydi, Sultan Ahmet de Amasya ilinde egemendi. Ünlü hükümdar, adaletiyle tanınmış padişah özellikle kerem ıssı, ulu
yaratıcının lütufkâr bakışlarına erişmiş bulunan Sultan Selim de koruyucu
ve kayırıcı gölgesini Trabzon iline salub bütün günlerini, üstün çabalarını ol
diyarda Gürcülerle savaş ve uğraşta geçirmekle atının dizginlerini gaza yoluna salmıştı. Bu çabaları küçük büyük herkesçe bilinmekteydi. Su gibi akan
kılıcı, uyanık Batı örneği gözü açık ve tetikte beklemeyi ilke edinmiş, kınında
bir an bile uyumayı denememişti.
...
Adaletten yana tutumu ile Trabzon halkı mutlu ve gamsız olup yönetimi
1.4. Resim: Yavuz Sultan
gölgesinde meydana getirdiği huzur ve güven anlatılmayacak ölçüdeydi. Öy- Selim’in temsilî resmi (Doğuşleki hırsızlık yolu hırsızın koparılan eli gibi kesilmiş, soygunculuk alışkanlığı tan Günümüze Büyük İslam
Tarihi, C 12, s. 577.)
onun yarattığı güvence altında boyunun ölçüsünü alıp gitmişti.
Hoca Sadettin Efendi, Tacü’t-Tevarih-4, s. 5, 6.
(Özetlenmiştir.)
Osmanlı Devleti padişahlarından Yavuz Sultan Selim ile ilgili verilen bu metin hangi tarih yazıcılığına örnek olarak gösterilebilir?
Cumhuriyet Döneminde tarih yazıcılığı Atatürk
tarafından başlatılmıştır. Atatürk, ilmî esaslara göre
Türk Tarihinin araştırılması ve ortaya çıkan sonuçların
öğretilmesi çalışmalarını bizzat önderlik etmiştir. Bu
çalışmalarında üç noktaya yönelmiştir. “Birincisi, Türk
ve dünya tarihini eski, yanlış, ideolojik yaklaşımlardan
kurtarmak. İkincisi, dünya medeniyetine Türk medeniyetinin yapmış olduğu katkıları ortaya çıkarmak.
Üçüncüsü ise Türk tarihini ilmî metotlarla modern,
orijinal bir tarih hâline getirmektir.”(1) Bu konularda ilmî
1.16. Fotoğraf: Atatürk I. Türk Tarih Kongresi üyeleri
metotlarla araştırma yapmak, araştırmaları organize
onuruna Marmara Köşkü’nde verdiği çaydan sonra üyeetmek için Türk Tarih Kurumunu kurdurmuştur.
lerle birlikte (8Temmuz 1932)
_______________________
(1) Azmi Süslü, Atatürk ve Tarih, Atatürkçü Düşünce El Kitabı, s. 253, 254.
37
Tarih Bilimi
Atatürk, tarih çalışmalarında gerçeğe sadık kalınmasını istemiştir. Tarihçilerden beklentisini şu sözüyle
ifade etmiştir. “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar önemlidir. Yazan yapana bağlı kalmazsa değişmeyen gerçek,
insanlığı şaşırtacak bir nitelik alır.” (1) Türk Tarih Kurumu bilimsel konuları tartışmak üzere, geleneksel duruma
gelen ve günümüze dek aralıklarla toplanan Türk Tarih Kongreleri (1.16. Fotoğraf ) düzenlemektedir. İlk iki
kongre Atatürk'ün başkanlığında yapılmış, kongreleri bizzat kendisi izlemiştir. Mustafa Kemal Atatürk’ün
talimatıyla Türk Tarih Kurumu tarafından “Türk Tarihinin Ana Hatları” adlı yeni bir tarih kitabı yazılmıştır.
Bu kitabın özeti “Türk Tarihinin Ana Hatlarına Methal” adı altında basılarak okullara dağıtılmıştır.
Son yıllarda ülkemizde yerel tarih çalışmalarına karşı ilgi giderek artmaktadır.
Bu çalışmalar arasında aile tarihi (1.17. Fotoğraf ) ve şecere (soy ağacı)lerin ortaya
çıkarılması önem kazanmaktadır. İnsanlar nereden geldiklerini, ailelerinin ilk
temsilcilerinin nerede yaşadığını ve nasıl bir hayat sürdürdüğünü merak etmektedir. Bazı tanınmış aileler, Türk tarihinin akışına çok büyük etkide bulunmuşlardır.
Bu ailelerin önemi, yapılacak aile tarihi araştırmaları ile ortaya çıkacaktır. Osmanlı
ailesinin özellikleri siyasi dönemler göz önünde bulundurularak yazılmıştır. Bu
dönemler kuruluş, yükselme ve gerileme dönemleridir. Kuruluş ve yükselme
döneminde erkek-kadın, giyim-kuşam, evlilik, çocuklar; yükselme döneminde
Osmanlı toplumu, saray halkı, saray dışı yaşam, aile yapısı ve kültürü; gerileme
döneminde ise Osmanlı ailesini etkileyen Batı kültürü ve kadın hareketleri
incelenmiştir.
1.17. Fotoğraf: Aile Tarihi
ile ilgili bir kitabın kapağı
Tarih sürecinde kadının yeri ve kimliği konusuna her toplum farklı bir şekilde yaklaşmıştır. İlk Çağ toplumlarının pek çoğu kadını dışlamıştır. Orta Çağda kadının durumunda önemli bir gelişme olmamıştır.
Yeni Çağda ve Yakın Çağda kadının toplum hayatındaki rolünün değişmesinin bir sonucu olarak Türk toplumunda da kadınlar bu durumdan olumlu yönde etkilenmiştir. Kadınlarımız tarih yazıcılığına son yüzyılda başlamıştır. Kadın tarihçiliği araştırılırken aşılması gereken en önemli engel, gelenek sel tarih yazıcılığıdır. Bu engelin aşılması kadın tarihçiliğinin önünü açacaktır. Son yıllarda tarihî romanlarda yer alan
Osmanlı saray kadınlarının hayat hikâyeleri Türk toplumu tarafından büyük bir ilgi görmüştür.
Türkiye’de kadın tarihi alanında çalışmalar yapan İstanbul Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Serpil Çakır (1.18. Fotoğraf ) kadın tarihi ile ilgili olarak “Türkiye’de kadın tarihi yazımında iki
açmaz bulunmaktadır. Kendimizi hem erkeklerin, hem de Batılı hemcinslerimizin yazdığı tarih içinde konumlandırmıştık. Bir erkeklerin
yazdığı tarih içinde kadına bakıyorduk, bir de Batılı hemcinslerimizin
yazdıklarına. Onların farklı koşullar içinde ortaya çıkardıkları deneylerin tarihi içinde konumlandırmaya çalıştık kendimizi. Aslında bizim için
önemli bir açmaz olan bu durum tarihe, kendi geçmişimize bakmamızı
geciktiren bir sonuç doğurdu. Bizim gibi gelişmekte olan bir ülke ya da
ülkelerde kadın yaşamları nasıldı, tarihte neler yaptılar sorularını sormadık uzun süre. Bu anlamda, bir geleneğin, kadın hareketi geleneğinin
oluşturulması çok önemli. Bugünkü hareketin devamlılığını sağlamak, o
geleneğin halkalarını oluşturmak, her bir halkayı birbirine eklemek,
böylece bir kadın hareketi geleneğini ortaya çıkarmak gerekiyor. Bu çaba
bugünkü kadınların kendilerine güven duymalarını sağlayacak. Bu geleneğin halkalarını birleştirmeye çalışmak, en başta bize, kadın tarihi
1.18. Fotoğraf: Serpil Çakır (İsaraştırmacılarına düşüyor.” (2)
tanbul Üniv. Sosyal Bilgiler Fakül_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271.
(2) Bir dergi haberi, s. 68 ve 69. Özetlenmiştir.
38
tesi öğretim üyesi)
1. Ünite
Temel Kavramlar
G. TARİH BİLİMİNİN DİĞER BİLİMLERLE İLİŞKİSİ
l Arkeoloji
l Ekoloji
l Irk
l İstatistik
l Karbon 14 Metodu
l Kitabe
l Kültür
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarih araştırmalarında, tarih biliminin birçok bilim dalından yararlanmasının sebepleri neler olabilir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Tarih, ancak tarih tenkidi ve yardımcı bilimler sayesinde ilimdir.”(1)
Leon Halkin’in yukarıdaki sözünden neler anladınız? Açıklayınız.
Birçok bilim dalı tarihsel olay ve olguların araştırılıp incelenmesinde tarihe yardımcı olur. Hiçbir bilim tek
başına gelişemez. Tarih bilimi de birçok bilimle birlikte ve onların yardımıyla meydana gelmiştir. Tarihçi hangi
bilim dallarının tarih ile ilişkili olduğunu, bunun ne kadar ve ne olduğunu bilmek zorundadır. Tarih araştırması yapan birinin diğer bilimlerden faydalanması gerekmektedir. Aksi hâlde tarihçiliğin teknisyenliğini yapmaktan öteye gidemeyeceği gibi alanında da başarılı eserler veremez.
Aşağıda verilen “X Gezegen” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
18. Etkinlik: X GEZEGEN
Hayalî bir gezegen tasarlayalım ve ona X Gezegeni diyelim. Dünya’mızdan çok uzaktaki bu gezegen,
gözlemevinden kontrol edilen dev teleskoplar sayesinde bilim insanları tarafından keşfedilir ve insanların yaşamasına uygun koşullar olduğu saptanır. Gezegenin özelliklerini öğrenmek için yüzlerce bilim
insanı gezegene gider. Bunların arasında tarihçiler de vardır. Amaçları gezegenin tarihini yazmaktır.
İşe önce arkeologlar başlar. Onların işi; geçmişte yaşamış insanların yaptığı ama bugün depremler, savaşlar, seller ya da toprak kaymaları sonucunda yer altında kalmış eserleri gün ışığına çıkarmaktır. Gezegenin çeşitli yerlerini kazarlar. Bir sürü kalıntı bulurlar. Kimyacılar karbon 14 yöntemini kullanarak bu eserlerin kaç yıl önceden kaldığını saptarlar. Paleograf ya uzmanları ortaya
çıkan yazıtlardan ve belgelerden gezegende eskiden yaşamış olanların kullandığı ve hiç bilmediğimiz bir alfabenin kurallarını çözerler. Ancak dillerini bilmedikleri için anlamazlar. Filologlar, gezegende hâlâ yaşamakta olan insanlar arasında araştırmalar yaparak onların dilini öğrenir ve yazılanları tercüme ederler. Epigraflar, kitabelerde yazılanları yorumlayıp ne anlatılmak istendiğini
çözmeye çalışırlar. Nümizmatikçiler, bulunan eski paraları inceleyip ne kadar değerli olduklarını araştırırlar. Diplomatik uzmanları, bulunan belgeleri birbirleriyle karşılaştırarak sahte olanları gerçek
olanlardan ayırmaya çalışırlar. Kronoloji uzmanları belgelerde ve kitabelerde yazılanlardan yola çıkarak bulunan kalıntıları yaratan eski uygarlığın tarihini bize yıl yıl gösterirler. Bu sırada coğraf yacılar
_______________________
(1) İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 20.
39
Tarih Bilimi
bölgenin yüzey şekillerini, iklimini, yer altı kaynaklarını araştırarak dönemin yaşam koşulları hakkında
bize bilgiler verirler. Etnograflar, ortaya çıkan giysileri, süslemeleri, resimleri inceleyerek hâlâ yaşamakta
olan insanların nasıl bir kültüre sahip olduğunu; sosyologlar da eldeki verileri kullanarak bu eski toplumun toplumsal özelliklerini saptamaya çalışırlar: Kadınlarla erkekler arasındaki ilişkiler nasıldı, nasıl
bir yönetim şekli uygulanırdı, aile kurumu önemli miydi, değil miydi?
Bütün araştırmalar yapıldıktan sonra tarihçi, ortaya çıkan malzemeyi ele alır ve bu eski gezegende
yaşayan hiç tanımadığımız uygarlığın tarihini yazar, biz de okuruz.
www.tarih.5u.com
(Düzenlenmiştir.)
Bu metinden yola çıkarak tarih biliminin diğer bilimlerden nasıl yararlandığını açıklayınız.
Tarihe yardımcı olan bilimler şunlardır:
1. Coğrafya: Yeryüzünün herhangi bir yerinin fiziksel ve sosyal özelliklerini, insan topluluklarının yeryüzü
ile olan ilişkilerini ortaya koyarak bunların tarihsel olay ve olgular üzerindeki etkilerini açıklayıp tarih bilimine
yardımcı olur. Bir yerin coğrafi özelliklerini bilmeden olayları değerlendirmek ve yorumlamak imkânsızdır.
Aşağıda verilen “Sarıkamış Harekâtı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
19. Etkinlik: SARIKAMIŞ HAREKÂTI
1914 yılında başkomutan vekili olan Enver Paşa,
Kaf kasya’da Rusya’ya karşı sağlanacak askerî bir üstünlükle Turancılığı gerçekleştirebileceğini düşünüyordu. O yıllarda Alman cephesinde mücadele eden
Rusya’nın Kaf kaslarda ancak 100 bin piyade ve 15 bin
süvarisi ile 250 topu bulunuyordu. Bunların dışında
Ermenilerden (4 bin kişilik) ve Gürcülerden (2 bin kişilik) oluşan kuvvetleri de vardı. 3. ordunun komutasını
da doğrudan üstlenen Enver Paşa, Sarıkamış’ı almak
için komutasındaki orduyu eksi 25 derecede ve 1.5 metre kar altında, 2-3 bin metre yükseklikteki dağlık arazi1.19. Fotoğraf: Sarıkamış Şehitliği (Kars)
nin patika yollarından geçirip 19 Aralık 1914 tarihinde
saldırı emrini verdi. 90 bin kişilik Türk ordusu Sarıkamış saldırısına başladı. Yiyecek ve ısınma için hiçbir
hazırlık yapılmamış olan bu saldırıda çoğu soğuk ve salgın hastalıklardan olmak üzere 60 bin Türk askeri
şehit oldu. Bütün olanaksızlıklara rağmen asker dayanaklılık, itaat, direniş ve mücadele azminin üstünlüğü bakımından büyük bir örnek gösterdi. Sarıkamış’ta yaşanan bu gelişme üzerine harekete geçen Ruslar,
Kaf kas cephesinde üstünlüğü ele geçirerek Doğu Anadolu’nun büyük bir kısmını aldılar.
www.tsk.mil.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Sarıkamış harekâtındaki başarısızlığın temel nedenleri nelerdir? Açıklayınız.
2. Tarihî olayların anlaşılması açısından coğrafya bilimi sizce neden önemlidir? Söyleyiniz.
40
1. Ünite
2. Arkeoloji: Kazı bilimi demektir. Toprak ve su altında kalmış tarihsel kalıntıların bulunması ve ortaya çıkarılması yoluyla
tarih bilimine yardımcı olmaktadır. Arkeoloji, özellikle tarih
öncesi devirlerin aydınlatılmasında son derece önemli bir yer
tutmaktadır. Ülkemizde bugün su altı arkeolojisi metoduna
uygun çalışmalar yapılmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda
çıkarılan buluntular yandaki fotoğrafta görülen Bodrum Su Altı
Arkeolojisi Müzesi’nde sergilenmektedir.
1.20. Fotoğraf: Bodrum Su Altı Müzesi
Aşağıda verilen “Kazı Bilimi” adlı gazete haberini okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
20. Etkinlik: KAZI BİLİMİ
10.08.2011 tarihli gazete haberi
Gazete haberinde sözü edilen kazı çalışması sonucunda bulunan kalıntıların Türk tarihi açısından önemi neler olabilir?
3. Antropoloji: İnsan ırklarını inceleyen bilimdir. Fiziki ve sosyal antropoloji olarak ikiye ayrılır. Fiziki
antropoloji insan ırklarının fiziksel ve biyolojik yapılarını, gelişimlerini inceleyerek insanlık tarihinin en eski
dönemlerinin aydınlatılmasını sağlar. Toplumların kültürlerinin başlangıçtan günümüze kadar gelişmesini
inceleyen sosyal antropoloji de farklı kültürler arasındaki ilişkileri aydınlatarak tarih bilimine yardımcı olur.
41
Tarih Bilimi
4. Etnografya: Gelenek, görenek ve töreleri inceleyerek geçmişte yaşamış toplumların kültürel yaşamlarının öğrenilmesini sağlar. Böylece olayların kültürel nedenlerinin anlaşılmasında tarih bilimine katkı sunar.
Aşağıda verilen “Türklerde Hıdrellez Bayramı” adlı metni okuduktan sonra altındaki soruyu cevaplayınız.
21. Etkinlik: TÜRKLERDE HIDRELLEZ BAYRAMI
Hızır ve İlyas Peygamberlerin yılın belli bir gününde bir araya geldikleri rivayet edilir. Bununla ilgili
inançlar İslam milletlerinin geleneklerinde öylesine yer etmiştir ki Türklerdeki Hıdrellez Bayramı zamanla
Hızır ve İlyas’ın birleştiğine inanılan gün olarak kabul edilir ve özel kutlamalar yapılır. Ülkemizde Hıdrellez
Bayramı yaklaştığında birçok evde birtakım hazırlıklar yapılır.
5 Mayısı 6 Mayısa bağlayan gece Hızır’ın yeryüzünde gezindiği, dokunduğu yerlere bolluk ve bereket
getirdiği inancı çok yaygındır. Bu nedenle evlerdeki yiyecek, içecek, para, mal ne varsa bunların bereketlenip
çoğalması için bazı yöntemlere başvurulur. Örneğin yiyecek ve içecek kaplarının, erzak dolaplarının, para
kesesi ve cüzdanların ağızları açık bırakılır. Köy kadınları, Hıdrellez sabahı başlarına yeşil yemeni örttükleri takdirde o yıl bol yağmur yağacağına ve bol ürün elde edileceğine inanılır. Hıdrellez günü pikniğe gidilerek
çeşitli yemekler yapılır ve bu yemekler fakirlere ikram edilir. Bir aile fakirlere ne kadar çok yemek verirse
evine o kadar çok bereket yağacağına inanılır.
Ekrem Memiş, Türk Kültür Tarihi, s. 166-169 .
(Düzenlenmiştir.)
Hıdırellez Bayramı’nın toplumsal dayanışmaya katkıları nelerdir?
5. Hukuk: Toplumsal yaşamın zorunlu bir sonucudur. Toplum hayatının devamlılığı düzen ve disiplin
sayesinde mümkündür. Hukuk, meydana gelen olayları yönlendiren kuralları konu edinir. Hukukun genel
amacı toplum hayatında adaleti gerçekleştirmek, fertler ve toplum arasında hak ve borçlar dengesini kurmak,
koyduğu kurallarla kişi ve toplumun yararını sağlamaktır. Örneğin Orta Asya Türk devletlerinde uygulanan ve
hukuk kurallarını içeren töreye herkes uymak zorundaydı. Törelerin yaptırım gücü fazlaydı. Adalet, doğruluk,
insanlık, törelerin değişmez ilkeleriydi.
Aşağıda verilen “Osmanlı Devleti’nde Hukuk” adlı metni okuduktan sonra altındaki soruyu cevaplayınız.
22. Etkinlik: OSMANLI DEVLETİ’NDE HUKUK
Osmanlı Devleti’nin hukuk kurallarından bazıları şunlardır:
tƹLJLJǦJLBWHBFEJQCJSCJSMFSJOJOTBLBM‘O‘ZPMBSMBSTBJLJTJEFL‘OBO‘S;FOHJOEFOGBLJSEFOBLÎF
alınır. Eğer birbirlerinin yakalarını yırtarlarsa her ikisi de cezalandırılır.
t#JSZFSEFLBMBOLJǦJOJONBM‘ÎBM‘O‘STBI‘ST‘[‘PSBEBLJMFSCVMNBM‘E‘S&NJFSCVMBNB[MBSTBPLJǦJOJO[BSBrını karşılamak zorundadırlar.
tƹǦLFODFWFIFSUàSMàF[JZFULFTJOMJLMFZBTBLU‘S
t)FSLFTEJOWFWJDEBOÚ[HàSMàNJàOFTBIJQUJS
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Osmanlı Devleti’nin hukuk anlayışı ile ilgili verilen bilgiler gözönüne alındığında tarihçi, hukuk
kurallarından nasıl faydalanır? Açıklayınız.
6. Kronoloji: Zaman bilimi demektir. Tarihsel olayların zamanının bilinmesi önemlidir. Olayların meydana geldiği tarihin bilinmesi olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurulmasına yardımcı olur.
42
1. Ünite
Aşağıda verilen “Batı Cephesi Savaşları” adlı kronolojiyi inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
23. Etkinlik: BATI CEPHESİ SAVAŞLARI
I. İnönü
Savaşı
(6-10 Ocak 1921)
II. İnönü
Savaşı
(26 Mart-1 Nisan 1921)
Eskişehir-Kütahya
Sakarya
Başkomutanlık
Savaşları
Meydan Muharebesi
Meydan Savaşı
(10-24 Temmuz 1921) (23 Ağustos-13 Eylül 1921) (26-30 Ağustos 1922)
Yukarıda, Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesinde Türk ordusu ile Yunanlar arasında yapılan savaşların
kronolojisi verilmiştir.
Tarih şeridinde gösterilen, Yunanlarla yapılan savaşların kronolojisini bilmek tarihçiye hangi
yönde yardımcı olmaktadır?
7. Edebiyat: Tarihle iç içe olan edebiyat, duygu ve düşünceleri söz ve yazı ile anlatma sanatıdır. Şiir,
roman, hikâye, destan vb. konular edebiyat içerisinde yer alır. Tarihî romanlar, dil araştırmaları ve bu eserlerin
çözümlenmesiyle geçmişte yaşamış insanlar hakkında bilgi ediniriz. Türk tarihini Türk edebiyatından ayrı
incelemek oldukça zordur.
Aşağıda verilen “Plevne Marşı” adlı şiiri okuduktan sonra altındaki soruyu cevaplayınız.
24. Etkinlik: PLEVNE MARŞI
Tuna nehri akmam, diyor.
Etrafımı yıkmam, diyor.
Şanı büyük Osman Paşa
Plevne’den çıkmam, diyor.
Düşman Tuna’yı atladı.
Karakolları yokladı.
Osman Paşa’nın kolundan
Beş bin top birden patladı.
Kılıncımı vurdum taşa.
Taş yarıldı baştan başa.
Şanı büyük Osman Paşa
Askerinle binler yaşa.
www.niksarhüseyingazi.com
“Plevne Marşı” adlı şiirden yola çıkarak, Plevne Savaşı ile ilgili hangi bilgelere ulaşabiliriz?
8. Felsefe: Akıl ve mantık ilkelerine uygun düşünmeyi esas alan bir bilimdir. Eski Yunan kültüründen doğmuştur. Uygarlık tarihinde önemli bir yer tutar. Felsefe, ilmî düşünce şeklinin ve bilimin yolunu açmış, tarih
bilimine yardımcı olmuştur. Tarihî olayların doğru değerlendirilip yorumlanabilmesi ancak o devrin felsefesinin
bilinmesiyle mümkündür. Örneğin Orta Çağda İslam dünyası ile Avrupa dünyasını karşılaştırdığımızda bilim,
kültür ve felsefe alanında İslam dünyasının ne kadar ileri seviyede olduğunu görürüz.
9. Paleografya: Tarih boyunca kullanılan alfabeleri çözerek bu alfabelerle yazılan belgelerin okunmasını
sağlar. Böylece tarihsel olayların aydınlatılmasını kolaylaştırır. Örneğin bir tarihçi, Mısır tarihini incelerken o
dönemde kullanılan hiyeroglif yazısını; Orta Asya tarihini incelerken Uygur, Orhun ve Çin alfabelerini bilmek
43
Tarih Bilimi
zorundadır. Ayrıca yazılan metinler, fermanlar, anallar vb.nin okunması ve anlaşılması için yine paleograf yadan faydalanılır. Paleografya, filoloji ile birlikte çalışır. Örneğin Türk edebiyatının ilk yazılı örneği kabul edilen yandaki fotoğrafta
gösterilen Orhun Kitabeleri bize Türk devletlerinin siyasi, sosyal ve kültürel
yapısı hakkında bilgiler verir.
10. Epigrafya: Kitabeler bilimi demektir. Anıt ve kitabelerdeki yazıların
okunmasını, çözümlenmesini ve yorumlanmasını sağlayarak tarih bilimine katkıda bulunur. Örneğin Kök Türk Devleti’nin Orhun, Uygurların Karabalgasun
veya Kırgızların Yenisey Yazıtlarının okunup incelenmesi epigrafya biliminin ilgi
alanına girmektedir.
11. Sosyoloji: Toplum bilimi anlamına gelir. Toplumsal olayların bağlı olduğu kuralları, toplumların kurduğu kurum ve kuruluşların insan ve toplum üzerindeki etkisini inceleyerek tarih bilimine yardımcı olur. Toplumların yaşayışı,
1.21. Fotoğraf: Orhun
Yazıtları,
Tonyukuk Anıtı
yapısı tarih bilimi için önemlidir. Örneğin Türk tarihini incelerken eski Türklerde
(Moğolistan)
aile ve evlilik anlayışını, kadının toplumsal yaşamdaki yerini ve önemini bilmek
gerekir.
Aşağıda verilen “Eski Türklerde Aile ve Evlilik Anlayışı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
25. Etkinlik: ESKİ TÜRKLERDE AİLE VE EVLİLİK ANLAYIŞI
Eski Türklerde genellikle tek evlilik geçerliydi. Sadece bazı zaruri hâllerde çok evliliğe rastlanırdı. Ama
Türk destanlarına ve değişik kaynaklara bakıldığında Türklerde ideal evlilik tipi olarak tek eşli evlilik görülür. Aileye gelin olarak gelen kadın için belki de onun ana baba hakkı karşılığında belli bir bedelin erkek
tarafından ödenmesi zorunlu idi. Oğlu yetiştirmek babanın, kızı eğitmek ise annenin göreviydi. Namuslarına son derece düşkün olan Türk kızlarının yanına yaklaşmak bile imkânsızdı. Babadan sonra kadın
evin direğidir. Özellikle savaş zamanlarında baba evden uzaklaşınca ailenin bütün yükü kadının üzerine
biniyordu. Eski Türklerde kullanılan “Kang” (baba) ve “ög” (anne) kelimeleri IX. yüzyıldan sonra “ata” ve
“ana” olarak değişmiştir.
Sadettin Gömeç, Türk Kültürünün Ana Hatları, s. 27.
(Düzenlenmiştir.)
Türk toplum yapısının, sosyal ve kültürel özelliklerini bilmek tarih bilimine hangi yönde yardımcı olmaktadır?
12. Filoloji: Diller arasındaki akrabalıkları, sözcük alışverişini araştırarak toplumların birbirine yakınlık
derecelerinin ve göç hareketlerinin açıklanmasında tarih bilimine katkı sunar. “Örneğin Atatürk zamanında
Hititlerin Türk ırkına mensup oldukları tezi savunulmuştur. Hititlerden kalan yazılı belgeler üzerinde yapılan
filolojik tetkikler neticesinde Hititlerin Türklerle yakından uzaktan hiçbir ilgisinin olmadığı, aksine Hititlerin
de diğer Avrupa milletleri gibi Hint-Avrupa kökenli kavimlerden olduğu anlaşılmıştır. Yine aynı şekilde Mezopotamya medeniyetini yaratan Sümerlerin de tıpkı Türkçe gibi Ural-Altay dil grubuna mensup bir dil konuştukları filolojik tetkikler sayesinde ortaya çıkmıştır.” (1)
13. Diplomatik: Ferman, antlaşma metinleri, şeriye sicilleri, berat vb. belgeleri şekil ve içerik bakımından
inceleyen bilime diplomatik denir. Diplomatik bilimi belgelerin sahte olup olmadığı, bu belgeler üzerinde yer
alan işaret ve şekillerin ne anlama geldiği, devlet politikası ve anlayışı konularında tarih bilimine katkı sağlar.
_______________________
(1) Ekrem Memiş, Tarih Metodolojisi, s. 41.
44
1. Ünite
Aşağıda verilen “Fatih’in Bosnalı Din Adamlarına Gönderdiği Ferman” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
26. Etkinlik: FATİH’İN BOSNALI DİN ADAMLARINA GÖNDERDİĞİ FERMAN
Ben Fatih Sultan Han, bütün dünyaya ilan ediyorum ki; kendilerine bu padişah fermanı verilen Bosnalı Fransiskenler himayem altındadır ve emrediyorum:
Hiç kimse ne bu adı geçen insanları ne de onların kiliselerini rahatsız etmesin
ve zarar vermesin. İmparatorluğumda huzur içerisinde yaşasınlar ve bu göçmen
durumuna düşen insanlar özgür ve güvenlik içerisinde yaşasınlar. Devletimdeki
tüm memleketlere dönüp korkusuzca kendi manastırlarına yerleşsinler.
Ne padişahlık eşrafindan, ne vezirlerden veya memurlardan, ne hizmetkârlarımdan, ne de üllkemin vatandaşlarından hiç kimse bu insanların onurunu kırmayacak ve onlara zarar vermeyecektir.
Hiç kimse bu insanların hnayatlarına, mallarıa ve kiliselerine saldırmasın, hor görmesin veya tehlikeye atmasın. Hatta bu insanlar başka ülkelerden
devletime birisini getirirse onlar da aynı haklara sahiptir.
Emrime uyarak bana sadık kaldıkları sürece tebaamdan hiç kimse bu fermanda yazılanların aksini yapmayacaktır.
1.22. Fotoğraf: Fatih Sultan Mehmet’in Fermanı
www.turkislamtarihi.nl
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki fermanda hangi tarihî bilgilere ulaşılabilir?
14. Nümizmatik: Eski paralar üzerinde bulunan yazı ve tasvirler ile bu
paraların ait oldukları uygarlıklar hakkında bilgi edinilmesi yoluyla tarih bilimine yardımcı olmaktadır.
Tarihte ilk para Lidyalılar tarafından kullanılmıştır. Yandaki fotoğrafta
bir örneği gösterilen paralarda kullanılan madenler (bakır, gümüş, altın) o
ülkenin sosyoekonomik yapısı hakkında bize bilgiler vermektedir. Türk-İslam
devletlerinde hükümdarların kendi adına bastırdığı paralar bağımsızlık sembolleri arasında yer almaktadır.
15. İstatistik: Elde edilen verileri analiz etmek ve yorumlamak demektir.
İstatistik; devletlerin kurulması ile birlikte sınır belirleme, vergi toplama, toprak dağılımı, nüfus büyüklüğü gibi konularda tarih bilimine katkı sunmaktadır. İstatistik bilimi, elde ettiği verileri toplama, tablo ve grafiklerle özetleme
ve sonuçları yorumlama bakımından önemlidir.
1.23. Fotoğraf: Lidyalılara
ait para
Aşağıda “Sakarya Meydan Muharebesi’nde Türk ve Yunan Kuvvetlerine Ait İstatistik” adlı etkinliği
inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
27. Etkinlik: SAKARYA MEYDAN MUHAREBESİ’NDE TÜRK VE YUNAN KUVVETLERİNE AİT İSTATİSTİK
Subay
Er
Makineli
Tüfek
Tüfek
Kılıç
Top
Uçak
Türk Kuvvetleri
5401
96.326
825
54.572
1309
196
2
Yunan Kuvvetleri
3780
120.000
2768
57.000
1350
386
18
www.tsk.tr
Yukarıdaki tabloda verilen istatistiki bilgilerden yararlanarak Sakarya Meydan Muharebesi
ile ilgili hangi sonuçlara ulaşılabilir?
45
Tarih Bilimi
16. Onomatoloji: Ülke, bölge, kent, dağ, ırmak vb. adlarının nereden geldiğini ve anlamlarını ortaya çıkararak uygarlıkların gelişiminin ve birbirleri ile ilişkilerinin aydınlatılmasında tarih bilimine katkı sağlar.
Aşağıda verilen “Türklerde Ad Verme Geleneği” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
28. Etkinlik: TÜRKLERDE AD VERME GELENEĞİ
Türklerde yeni doğan çocuğa babasının veya ölen kardeşinin adının verilmesi geleneği gibi yerleşim yerinin değişmesiyle yeni yurt edinilen yerde genellikle eski adların tekrarlandığı bilinen bir gerçektir. Bu türden
ad vermeler sadece şehir veya kasabaya topluluğun adını verme şeklinde değildir. Köy ve kasabadan şehre
gelindiğinde gelinen yerin adının mahalle ve semte verilmesi şeklinde de görülmektedir. Örneğin İstanbul’da
Aksaray, Maçka, Karaman gibi semtlerle sur dışında Yeni Bosna bunlar arasındadır. Bir başka ad verme
şekli de Osmanlı Devleti’nin toprak kaybına uğramasıyla gelen göçmenlerin yerleştirilmesinde görülür. Sultan II. Abdülhamit devrinde göçmenlerin yerleştirilmesi için kurulan köylerin birçoğuna “Hamidiye” adı
verilmiştir.
İsmail Özçelik, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, s. 37.
Yukarıdaki metinden yola çıkılarak Türklerin ad verme geleneği ile ilgili hangi bilgilere ulaşılabilir?
17. Heraldik: Armaları inceleyen bilim dalıdır. Örneğin yanda fotoğrafı görülen Osmanlı Devleti’nin
arması üzerinde 30 kadar şekil yer almaktadır. Heraldik bilimi armalar
üzerindeki bu şekillerin ne anlama geldiğini açıklayarak tarih bilimine
yardımcı olmaktadır.
18. Sanat Tarihi: Resim, heykel, mimarlık ve süsleme sanatları
sanat tarihinin konusuna girer. Toplumların kültür seviyelerini ve
medeniyete olan katkılarını araştırarak tarih bilimine yardımcı olur.
Örneğin Anadolu’da birçok medeniyete ait önemli tarihî eserler vardır.
Bu eserlerin özelliklerini, eserleri yapan uygarlıkların gelişmişlik düzeyini, sanat anlayışını ve hangi sanat dallarında başarılı olduklarını sanat
tarihi bilimi sayesinde öğrenmekteyiz.
19. Kimya: Kimya bilimi, tarihî bulguların hangi döneme ait oldu-
1.24. Fotoğraf: Osmanlı arması
ğunun belirlenmesinde tarih bilimine yardımcı olur. Kimya biliminde kullanılan “Karbon 14 Metodu” arkeolojik kazılar sonucu elde edilen ve karbon içeren organik buluntu ve kalıntılar (ağaç parçaları, odun kömürü,
kurumuş bitkiler, tahıl taneleri, dokuma parçaları, deri, hayvan kabukları, kemik, yemek atıkları vb.)ın radyokarbon yöntemiyle tarihlendirilmesidir. Bu yöntemle bulgular incelenir, değerlendirilir ve sonuca ulaşılır.
Örneğin yazılı bir belgenin gerçek olup olmadığı, kullanılan kâğıdın cinsi, mürekkep ve boyaların hangi özellikte olduğu ancak kimyasal analiz sonucunda öğrenilebilir.
20. Sicilografi: Mühür bilimi demektir. Herhangi bir tarihî belgede kullanılan yazı çeşidi, hükümdar ismi,
mühür ve o belgenin yazıldığı dönem hakkında bize bilgi verir.
21. Arkeometri: Arkeolojik buluntuların tarihlenmesinde, kronolojik araştırmaların düzenlenmesinde
tarih bilimine katkı sağlar.
46
1. Ünite
Temel Kavramlar
Ğ. TARİHÇİ OLMANIN GEREKTİRDİĞİ ŞARTLAR
l Bilimsel Çalışma
l Objektiflik
l Tarihçi
l Tarih Eğitimi
Hazırlık Çalışmaları
1. Objektif bir tarihçide bulunması gereken özellikler nelerdir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
Tarihçi, sempati ve antipatilere yol açacak her türlü meseleyi elinin tersiyle bir kenara itmeli, belgelerin ışığında bir yargıç gibi vicdanının sesini dinleyerek yargısını vermelidir. Tarihçi, çalışmasıyla sadece
gerçeği bulmayı amaç edinmelidir. Onun görevi insanları övmek ve yermek değil olayların içeriğini korkusuzca gün ışığına çıkarmaktır.
Mehmed Niyazi, Türk Tarih Felsefesi, s. 32-33 .
(Özetlenmiştir.)
Yukarıdaki anlatımdan hareketle “tarihçi” ve “yargıç” arasında nasıl bir bağ kurulabilir?
Yaşamının büyük bir bölümünü tarih bilimine adayan ve tüm dünyaca tanınan ünlü tarihçimizin hayat
hikâyesi ve tarih bilimi ile ilgili görüşlerinin yer aldığı aşağıdaki etkinliği okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
29. Etkinlik: TARİHÇİLERİN KUTBU: PROF. DR. HALİL İNALCIK (1916 - ...)
Dünyaca ünlü tarihçimiz Halil İnalcık, 26 Mayıs 1916’da İstanbul’da
dünyaya geldi. 1924 yılında ailesiyle birlikte Ankara’ya yerleşti. 1935’te
öğretmen okulundan mezun olduktan sonra Dil ve Tarih-Coğraf ya Fakültesine başladı. İnalcık, üniversite eğitimi sırasında dönemin ünlü profesörlerinden ders aldı.
İnalcık, 1940 yılında mezun olduğu Dil ve Tarih-Coğraf ya Fakültesinde kaldı ve Yakın Çağ Tarihi Bölümünde asistan oldu. “Tanzimat ve
Bulgar Meselesi” başlıklı doktora tezi yurt dışında da yankı uyandırdı.
1.25. Fotoğraf: Halil İnalcık
İnalcık’ın İstanbul arşiv belgelerinden derleyerek hazırladığı bu çalışması,
Türk Tarih Kurumu tarafından yayımlandı. Belgelere dayanarak hazırlanmış bu tez büyük ilgi uyandırdı.
“Ben, eğer şöhretli bir tarihçi olmuşsam bunu Türk arşivlerine borçluyum. Bu arşivler çok mühim ve
çok zengindir. Sosyal bilimlerle uğraşan Türk bilim insanları bu arşivler sayesinde önemli çalışmalar yapabilirler.”
İnalcık, Türk tarihçilerine şu öğütlerde bulunuyor:
“Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer
hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimize olur. Bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların
çoğu ya yalandır ya da çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye
almazlar.”
Halil İnalcık’ın iyi bir tarihçi olmasındaki en önemli nedenlerden biri de bildiği yabancı dillerdir şüphesiz. İngilizce, Almanca ve Fransızcayı çok iyi bilen İnalcık, Arapça ve Farsçayı da kullanabiliyor ve bir
sözlük yardımıyla okuyabildiği diller arasına İtalyancayı da katabiliyor. Bu, kaynakları araştırmaları için
kullanmasına ve yabancı dillerde yayın yapmasına olanak sağlıyor. İnalcık, sayıları yüzleri geçen makale ve
kitaplarıyla dünya tarihçiliğinde seçkin bir yer edinmiştir.
İnalcık, iyi bir araştırmacı olmasının yanında yetiştirdiği öğrencilerle de Türk tarihçiliğine değerli katkılarda bulunmuştur.
47
Tarih Bilimi
“Türk tarihçiliği gelişiyor. Geçmişte iki büyük üstad vardı: Fuad Köprülü, Ömer Lütfü Barkan. Bu iki
usta, Türk tarihçiliğine yön vermişlerdir. Bugün tarihimizi onların yolunda iyi inceleyebilmek için Osmanlıcaya hâkim olmak, bunun yanında Batı tarihçiliğini iyi izlemek gerekir. Bana ‘Siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız?’ diye sorarsanız şunu söyleyebilirim: Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik
düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen
şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”
Halil İnalcık’ın dört uzmanla birlikte hazırladığı eseri “An Economic and Social History of the Ottoman
Empire (Osmanlı İmparatorluğu’nun Ekonomik ve Sosyal Tarihi)” bugün dünya üniversitelerinde el kitabı
hâline gelmiştir. İnalcık, bu eserle Osmanlı-Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıtmakla övünüyor.
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. İyi bir tarihçi hangi özelliklere sahip olmalıdır?
2. Halil İnalcık neden tarihçilerden belgelere sadık kalınmasını istemektedir?
3. Batı tarihçiliğini izlemek sizce neden önemlidir? Açıklayınız.
4. Halil İnalcık başarılı bir tarihçi olmak için neler yapmıştır?
Sonuç olarak başarılı bir tarihçi olmak isteyenler tarih, coğrafya, sosyoloji ve felsefeye ilgi duymalı; geniş
bir kültüre, inceleme ve araştırma merakına sahip olmalı; sabırlı ve dikkatli olmalı, okumaktan bıkmamalı,
bulguları objektif olarak değerlendirmelidir, diyebiliriz.
Aşağıda verilen “Atatürk’ün Tarih ve Tarih Yazıcılığıyla İlgili Sözleri” adlı metni okuyarak altındaki
soruyu cevaplayınız.
30. Etkinlik: ATATÜRK’ÜN TARİH VE TARİH YAZICILIĞIYLA İLGİLİ SÖZLERİ
Türkiye’de modern tarihçiliğin gelişmesini çalışmaları,
teşvikleri ve kurduğu müesseseler ile sağlayan Mustafa Kemal
Atatürk, bu doğrultuda 1935 yılında Ankara Üniversitesi Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni kurdurmuştur. Türk milletini
aydınlık bir yola çıkartırken kendisi de belirli tarihî temellere
dayanan görüşlere sahipti.
“Sonradan uydurma bir eser meydana getirerek ertesi gün
pişman olmaktansa hiçbir eser meydana getirememek beceriksizliğini itiraf etmek daha iyidir.” (1)
“Tarih hayal mahsulü olamaz. Tarih yazarken gerçek olayları bulmaya çalışmalıyız. Eğer bunları bulamazsak mechuliyeti ve bu noktadan cehlimizi itiraf etmeden çekinmeyelim.”(2)
1.26. Fotoğraf: Ankara Üniversitesi Dil ve
“Tarih ne güzel aynadır. İnsanlar, özellikle ahlakta gelişmemiş kavimler, en büyük kutsal kavramlar karşısında bile ha- Tarih-Coğrafya Fakültesi’nden bir görünüm
sis duygulara tâbi olmaktan nefislerini men edemiyor. Tarihin (Ankara)
sinesine geçen büyük hadiselerde, bu hadiseler içinde amil ve
fail olanların hâl, hareket ve muameleleri onların ahlak seviyelerini ne açık gösterir.”(3)
Atatürk’ün “Tarih ne güzel aynadır.” sözünden neler anlıyorsunuz?
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 271.
(2) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, s. 163.
(3) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 272.
48
1. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere üstteki tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından
uygun olanı yazarak cümleleri tamamlayınız.
filoloji
epigrafya
yazılı kaynaklar
sözlü kaynaklar
dönemin koşulları
hikâyeci tarih
öğretici (faydacı) tarih
Sümerler
Mısırlılar
Asurlular
Babil
Paleografya
1. Tarihî eserleri dil açısından inceleyip yorumlayarak tarihe yardımcı olan bilim dalına .........................
denir.
2. Ay yılına dayalı ilk takvimi ........................................., güneş yılına dayalı ilk takvimi ise ................................
bulmuştur.
3. Tarihsel olaylar değerlendirilirken olayların yaşandığı ................................................... dikkate alınmalıdır.
4. Fermanlar, antlaşma metinleri, kil tabletler, gazete ve dergiler ....................................... içerisinde yer alır.
5. Herodotos ....................................... yazıcılığının kurucusu olarak kabul edilmektedir.
6. Zor durumlarda toplumun kendine güvenini artırma amacıyla yazılan tarih çeşidine ..............................
denir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Bir tarihçi, olayları değerlendirirken nesnel (objektif ) olmak zorunda değildir.
(....) Tarihî olayların birden fazla nedeni ve sonucu vardır.
(....) Tarihî bir olay kendinden sonraki olayın nedeni, kendinden önceki olayın sonucu olabilir.
(....) Tarih araştırmalarında kullanılacak belgelerin güvenilir olup olmadığını ortaya çıkarmak için iç ve dış
tenkit yöntemleri kullanılır.
(....) Tarihçiler bir olay ve olgu hakkında kanıtlara ve verilere dayanarak farklı yorumlar yapabilir.
(....) Bir tarihî olayı doğrudan yaşayan, gören veya bu olayların meydana geldiği dönemde yaşamış yazarların verdikleri bilgilere ikinci elden kaynak denir.
C. Aşağıdaki bilim dallarının numaralarını ait olduğu bilgilerin yanındaki parantezin içine yazarak
bilimlerle bilgileri eşleştiriniz.
1. Antropoloji
( ) Eski paraların incelenmesi
2. Nümizmatik
( ) Olayların tarih sırasına konması
3. Kronoloji
( ) Kitabelerin okunması
4. Epigrafi
( ) Eski ırkların incelenmesi
5. Arkeoloji
( ) Toprak ve su altında kalan eserlerin ortaya çıkarılması
( ) Eski dillerin incelenmesi
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1.
A)
C)
E)
Aşağıdakilerden hangisi tarihî olayların araştırılmasında başvurulan yollardan biri olamaz?
Kronoloji ve coğraf yadan yararlanmak
B) Kaynak taraması yapmak
Buluntuları incelemek
D) Deney yapmak
Olaylar arasında ilişki kurmak
49
Tarih Bilimi
2. Atatürk “Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan, yapana sadık kalmazsa değişmeyen
hakikat insanı şaşırtacak bir durum alır.” sözleriyle bir tarihçide öncelikle hangi özelliğin bulunması
gerektiğini vurgular?
A) Araştırmacılık
B) Tarafsızlık
C) Cesaret
D) Kararlılık
E) Millete ve vatana bağlılık
3. Yunanlar ilk olimpiyat oyunlarının yapıldığı tarihi, Hristiyanlar Hz. İsa’nın doğumunu, Müslümanlar da
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye göçünü takvimlerinin başlangıcı kabul etmişlerdir.
Bu bilgilere göre;
I. Bütün takvimler Güneş yılı esasına göre düzenlenmiştir.
II. Milletler kendileri için önemli gördükleri olayları takvimlerine başlangıç olarak almışlardır.
III. Takvimlerin oluşmasında ekonomik uğraşlar etkili olmuştur.
yargılarından hangisine veya hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
4.
A)
C)
E)
Tarih biliminin incelediği konular arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
Kültürel gelişmeler
B) Ekonomik ilişkiler
Ülkeler arası siyasi gelişmeler
D) Tabiat olayları
Dinsel inanışlar
5. I. Arkeoloji
II. Paleograf ya
III. Epigraf ya
Tarih öncesi devirlerin aydınlatılmasında, yukarıdaki bilimlerin hangisinden veya hangilerinden
yararlanılamaz?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) II ve III
E) I ve III
6. Tarih biliminin incelenmesini, öğrenilmesini ve öğretilmesini kolaylaştırmak amacıyla tarih zamana,
mekâna ve konulara göre sınıflandırılmıştır.
Aşağıdakilerden hangisi mekâna göre sınıflandırmaya örnektir?
A) Orta Çağ Tarihi
B) Kültür Tarihi
C) Anadolu Tarihi
D) Sanat Tarihi
E) Dinler Tarihi
7.
A)
C)
E)
Objektif bir tarihçinin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
Olaylar arasında neden-sonuç ilişkisi kurar.
B) Yer-zaman unsuruna önem verir.
Değişik kaynakları araştırır.
D) Olayları dönemin şartlarına göre açıklar.
Sadece yazılı belgelerden faydalanır.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Tarih biliminin özelliklerini göz önünde bulundurarak okulunuzun tarihçesini hazırlayınız.
2. Tarih biliminin amaç ve yararlarını açıklayınız.
3. Tarihî olayların değerlendirilmesinde dikkat edilecek hususlar nelerdir?
4. Takvimler nasıl ortaya çıkmıştır? Türklerin kullandığı takvimleri yazınız.
50
2. Ünite
2. ÜNİTE: UYGARLIĞIN
DOĞUŞU VE
İLK UYGARLIKLAR
KONULAR
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE
YAYILIŞI
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE
DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
Ç. ANADOLU UYGARLIKLARI VE BU
UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE
İLİŞKİLERİ (HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR,
URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR)
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIKLARI
E. ROMA UYGARLIĞI
51
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
A. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR VE TARİH ÇAĞLARI
l Höyük
l Kalkolitik
l Neolitik
l Mezolitik
l Paleolitik
l Tunç
l Yazı
Hazırlık Çalışmaları
1. Tarihe yönelik araştırmalar yapılırken tarihi, çağlara ayırma nedenleri neler olabilir? Araştırınız.
2. Tarihin bir bölümüne “tarih öncesi çağlar” denilmesinin nedeni nedir? Tartışınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki görselleri inceleyerek altında verilen soruları cevaplayınız.
2.1. Resim: İnsanların ilk yerleşim yerleri
(Orta Taş Çağı) (www.homapage.uludag.edu.tr)
2.2. Resim: İnsanların geçim faaliyetleri
(Yeni Taş Çağı) (www.homapage.uludag.edu.tr)
1. İnsanların nasıl bir yerde barınacağına ve hangi ekonomik faaliyetlerde bulunacağına karar vermesinde etkili olan faktörler nelerdir?
2. İnsanların geçim faaliyetleri arasında neler yer almaktadır?
1. YERYÜZÜNDE YAŞAMIN BAŞLAMASI
Düşünebilme ve düşündüğünü aktarabilme özelliğine sahip olan insanlarda ayrıca bir merak duygusu da vardır. İnsanlar merak duygusunu gidermek, hayatlarını kolaylaştırmak ve düzene sokmak için
birtakım faaliyetlerde bulunurlar. Ateşin kullanılması, göçebelikten yerleşik hayata geçilmesi, yazının
icadı vb. bu faaliyetlerden bazılarıdır. Uzun bir zaman dilimini kapsayan tarihi incelemek isteyen tarihçiler, insanlık için büyük önem taşıyan tarihsel olayları bölümlere ayırma gereği duymuşlardır. Bu bölümlerin her birine “çağ” (dönem) adını veren tarihçiler, yazının bulunuşuna kadar geçen dönemi “Tarih Öncesi Çağlar”, yazının bulunuşundan sonraki dönemi ise “Tarih Çağları” olarak adlandırmışlardır.
TARİH ÇAĞLARI
TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
TAŞ ÇAĞI
(MÖ 60.000-5500)
1. Eski Taş Cağı
(MÖ 60.000-10.000)
2. Orta Taş Çağı
(MÖ 10.000-5500)
3. Yeni Taş Çağı
(MÖ 8000-5500)
MADEN ÇAĞI
(MÖ 5500-1200)
1. Bakır Çağı
2. Tunç Çağı
3. Demir Çağı
(Yazı Bakır
Çağı’nın ortalarında
bulunmuş ve tarih
çağları
başlamıştır.)
İLK ÇAĞ
(MÖ 3200-MS 375)
Yazının
icadından
Kavimler
Güçü’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
ORTA ÇAĞ
(375-1453)
Kavimler
Güçü’nden
İstanbul’un
Fethi’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
YENİ ÇAĞ
(1453-1789)
İstanbul’un
Fethi’nden
Fransız İhtilâli’ne
kadar
olan dönemi
kapsar.
YAKIN ÇAĞ
(1789-...)
Fransız
İhtilâli’nden
günümüze
kadar
olan dönemi
kapsar.
2. TARİH ÖNCESİ ÇAĞLAR
Prehistorya da denilen bu çağa ait bilgiler, o dönem insanlarından kalan buluntulara dayanır. Tarih bilimi yazılı kaynak ve belgelerin olmadığı tarih öncesi çağlar hakkındaki bilgiler için tarihin yardımcı bilimlerinden olan arkeolojiden faydalanmaktadır. Yapılan çalışmalar sonucunda ortaya çıkarılan buluntular bu
52
2. Ünite
dönemi aydınlatması bakımından önemli bir yer tutar. Tarih öncesi çağlar, Taş Çağı ve Maden Çağı olarak
ikiye ayrılır.
Bilgi Hazinesi
Tarih öncesi devirlerin Taş ve Maden Çağı olarak ikiye ayrılmasında o dönem insanlarının kullandıkları araç gereçlerin niteliği esas alınmıştır.
a. Taş Çağı (MÖ 600.000-5500)
Eski Taş (Paleolitik) Çağı
(MÖ 600.000-10.000)
İnsanlık tarihinin en uzun dönemidir. Bu
devrin başlarında insanlar beslenme gereksinimlerini doğada hazır buldukları meyveleri,
bitkileri, bitki köklerini toplayarak ve çevredeki hay vanları avlayarak sağlamışlardır. Bu
dönemde insanlar mağaralarda ve kaya sığınaklarında yaşamış kemik, çakmak taşı ve
diğer sert taşları işleyerek alet yapmış ve doğaya egemen olmaya başlamışlardır.
2.1. Harita: Anadolu’nun tarih öncesi yerleşim merkezleri (Tarih
Atlası 1, s. 5.)
Ülkemizin değişik bölgelerinde tarih öncesi dönemi aydınlatan önemli yerleşim merkezlerini gösteren
yukarıdaki haritayı inceleyiniz. Buraların neden yerleşim yeri olarak seçildiğini arkadaşlarınızla tartışınız.
Eski Taş Çağına ait ilk izlere İspanya’daki Altmaria ve
Fransa’daki Lascaux (Laskö) mağaralarında rastlanmıştır. Bu çağın
sonlarına doğru insanlar mağara duvarlarına yandaki resimde
görüldüğü gibi hayvan ve avlanma resimleri yapmışlardır.
İlk insanların mağara duvarlarına resimler yapmasının nedenleri sizce neler olabilir?
2.3. Resim: Günümüzden yaklaşık 15.000
yıl önce yapılmış hayvan resimlerine bir örnek (Lascaux Mağarası, Fransa)
Anadolu’da bu döneme ait yerleşim yerleri arasında Antalya
yakınlarında bulunan Beldibi, Belbaşı, Karain mağaraları ile yandaki fotoğrafta görülen İstanbul’daki Yarımburgaz Mağarası önemli
yer tutar. İstanbul’un 20 km uzağındaki Küçükçekmece Gölü’nün
kuzeyinde bulunan Yarımburgaz Mağarası yurdumuzda Taş
Devri’ne ait en eski yerleşim yeridir.
MÖ 10.000-9.000
Anadolu’da Beldibi ve Karain
mağaralarında insanların toplu olarak
yaşadığına dair ilk bulgular ortaya çıktı.
2.1. Fotoğraf: İstanbul’daki Yarımburgaz
Mağarası’nda yapılan kazı çalışması
MÖ 9.000-8.000
Orta Anadolu ve Güney Mezopotamya’da
ırmak kenarlarında ilk kulübeler
ortaya çıktı.
MÖ 8.000-7.000
Orta Doğu’da buğday ve arpa
tarımı başladı.
53
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Orta Taş (Mezolotik) Çağı (MÖ 10.000-8000)
Mağara ve ağaç kovuklarında yaşamlarını sürdüren bu dönem insanlarının geçim kaynakları arasında
avcılık ve toplayıcılık yer alır. İnsanlar taşları yontup basit savunma aracı olarak kullanırlar. Dönemin sonlarına doğru buzullar erimeye başlar. Bu dönemin en önemli özelliği ateşin kullanılıp kontrol altına alınmasıdır.
Ateşin bulunup kontrol altına alınması insanlara ne gibi faydalar sağlamış olabilir?
Orta Taş Çağına ait en önemli yerleşim merkezi Güney Tacikistan’da “Kuldara (Ceyhun Nehri’nin yukarı
kısmı)” bölgesidir. Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezler arasında Antalya Beldibi, Göller Yöresi Baradiz,
Ankara Macunköy, Samsun Tekkeköy bulunmaktadır.
Yeni Taş (Neolitik) Çağı (MÖ 8000-5500)
Taş Çağının en gelişmiş dönemi olan Neolitik dönemde insanlar havaların ısınmasıyla ovalarda, su kenarlarında yaşamaya ve toprağı işleyerek tarımsal üretim yapmaya başladılar. Köyler kurarak yerleşik hayata
geçtiler. Doğadaki yabani hayvanları evcilleştirerek bunlardan faydalandılar. Bitki liflerinden giyecek, topraktan ve kilden çanak çömlek yaptılar.
Yeni Taş Çağına ilk önce Ön Asya (Mezopotamya, Anadolu, İran, Suriye)’da girilmiştir. Türkiye’de bu
döneme ait buluntular Konya Çatalhöyük, Gaziantep Sakçagözü ve Diyarbakır Çayönü’nde yapılan kazılarda
ortaya çıkarılmıştır. Çayönü ve Çatalhöyük yerleşim merkezlerinin önemli özellikleri şunlardır:
Çayönü: Diyarbakır’ın Ergani ilçesindedir. Çayönü, Anadolu ve Güneydoğu Avrupa’da bulunan en eski
neolitik köy yeridir. Arkeolojik kazılar sonucunda Anadolu’nun ilk çiftçilerinin burada yaşadığı anlaşılmıştır.
Çayönü’nde yapılan kazılarda, tahıl saplarını kesmek ve tahılı un hâline getirmek için çakmak taşından ve
volkanik camdan yapılmış orak ve bıçaklar ile öğütme taşları bulunmuştur.
Çatalhöyük : Konya ilinin Çumra ilçesindedir. Burada ana tanrıça heykelcikleri, penceresiz ve girişleri
çatıdan kerpiç evlerde dünyanın en eski duvar resimleri ve Anadolu’nun en eski çanak çömlekleri bulunmuştur. Çatalhöyük, bugüne kadar elde edilen bulgulara dayanılarak dünyanın ilk kent yerleşim yeri olarak kabul
edilmektedir.
Aşağıdaki “Çatalhöyük Yerleşim Merkezi” adlı etkinlikte verilen temsilî resimler Konya-Çatalhöyük
yerleşim yerinin özellikleri göz önünde bulundurularak çizilmiştir. Bu resimlere bakarak altındaki soruları
cevaplayınız.
1. Etkinlik: ÇATALHÖYÜK YERLEŞİM MERKEZİ
2.4. Resim: Çatalhöyük’ün temsilî resmi (www.homapage.uludag.edu.tr)
1. Bu yerleşim yerinde yaşayanların geçim kaynakları neler olabilir?
2. Bu evlerde neden pencere ve çatı kullanılmamıştır?
MÖ 7000
Avrupa’da Yontma
Taş Devri’nin sonu
54
MÖ 5700
Anadolu’da Burdur
Hacılar bölgesinde
yerleşim süreci başladı.
MÖ 5500
Anadolu’da Yozgat
Alişar bölgesinde
ilk kültür evresi oluştu.
MÖ 5000
Anadolu’dan
göç edenler
Mısır’a yerleşti.
2. Ünite
b. Maden Çağı (MÖ 5500-1200)
Bakır (Kalkolitik) Çağı
Taş Çağından Maden Çağına geçiş dönemidir. Bu dönemde insanlar ilk kez madeni kullanmaya başlamışlardır. Ergime ısısı düşük, çıkarılışı kolay olduğu için ilk kullanılan maden bakırdır. Bu dönemde tarım,
avcılığa göre daha çok önem kazanmış, yerleşme alanlarının çevresi surlarla çevrilmiştir. Türkiye’de bu döneme ait merkezler arasında Çorum’da Alacahöyük, Denizli’de Beycesultan, Çanakkale’de Kumtepe ve Truva,
Samsun’da İkiztepe yer alır.
Tunç Çağı
İnsanlar, kalayı bakırla birlikte eriterek yeni bir alaşım olan tuncu
elde etmiştir. Tuncun sert oluşu büyük oranda silah üretimine ve aletlerin
bu madenden yapılmasına yol açmıştır. Bu çağda ilk şehir devletleri olan
siteler kurulmuş, Mezopotamya’da Sümer ve Akad, Anadolu’da Hititler
gibi devletler ortaya çıkmıştır. Türkiye’de bu dönemi aydınlatan merkezler
arasında Ankara’da Ahlatlıbel ile yandaki fotoğrafta görülen Kayseri
Kültepe yer almaktadır. Anadolu’da ilk yazılı belgeler Kayseri Kültepe’de
2.2. Fotoğraf: Kültepe
bulunmuştur.
Demir Çağı
Demirin bulunmasıyla birlikte ekonomik ve toplumsal yaşamda
büyük değişiklikler olmuştur. Araç gereç ve silahlar tunçtan daha sert olan
demirden yapılmaya başlanmıştır. Bu dönemde yapılan savaşlarda demirden yapılmış silahlara sahip olan toplumlar tunçtan yapılmış silahlara
sahip toplumlara egemen olmuştur. Demir Çağında üretim gelişmiş,
büyük devletler kurulmuştur. Bu çağın sonunda yazının bulunmasıyla
2.3. Fotoğraf: Alacahöyük
tarih çağları başlamıştır. Demir Çağında Anadolu’da bulunan önemli yerleşim merkezleri şunlardır:
Alişar: Yozgat ilimizin sınırları içindedir. Burada yapılan kazılarda
kerpiç duvarlı ve dört köşe damlı evler, büyük küpler, ağaç ve taş sandıklar, altın ve gümüşten eşyalar bulunmuştur.
Alacahöyük: Yukarıdaki fotoğrafta görülen bu yerleşim merkezi
Çorum ilinin Alaca ilçesi sınırları içindedir. Atatürk’ün isteği ile 1935
yılında yapılan kazılar sonucunda burada dört ana kültür katı ortaya çıkarılmıştır.
2.4. Fotoğraf: Troia
Troia (Truva, Troya): Homeros’un İlliada (İlyada) destanında anlattığı ünlü kenttir. Çanakkale’nin 30 km güneybatısındaki Hisarlık Tepesi’nde
bulunan yandaki fotoğrafta görülen Troia, üst üste kurulmuş dokuz kent
kalıntısından oluşur. İlk beş katmandaki kentler Bakır Çağına, sonraki
katmanlarda bulunan kentler ise Tunç Çağına aittir.
Hacılar: Burdur yakınlarındadır. Burada yapılan kazılarda mermerden kaplar, orak, bıçak, el baltası, taş boncuk ve bilyeler, kemikten deliciler ortaya çıkarılmıştır. Yandaki fotoğrafta görülen Hacılar höyüğünün
etrafı duvarlarla çevrilidir. Bu duvar, düşman saldırısına karşı yapılan sur2.5. Fotoğraf: Hacılar Höyüğü
ların ilk örneklerindendir.
3. TARİH ÇAĞLARI
1. ünitede “Tarihin Sınıflandırılması” konusunda tarih biliminin alanının geniş olmasından dolayı tarihi,
çağlara ayırarak incelemenin gerekliliğinden söz etmiştik. Tarih öncesi çağlarda olduğu gibi tarih çağları da
bölümlere ayrılmış, bu bölümlere İlk Çağ, Orta Çağ, Yeni Çağ ve Yakın Çağ adları verilmiştir. Tarihi, çağlara
ayırırken evrensel olaylar da göz önünde bulundurulmuştur. Bu olayların etkileri sadece meydana geldikleri
zamanda değil daha sonraki dönemlerde de devam etmiştir (Kavimler Göçü, İstanbul’un Fethi, Fransız İhtilali
vb.).
55
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
l Coğrafi Faktör
B. İLK ÇAĞ UYGARLIKLARININ OLUŞUMU VE
YAYILIŞI
l Kültür
l Ticaret
l Uygarlık
l Ortak Miras
Hazırlık Çalışmaları
1. İlk Çağ uygarlıklarının göl veya ırmakların çevresinde kurulmasının
nedenleri nelerdir?
2. Uygarlıkların birbiriyle etkileşim kurmasında ne gibi faktörler etkilidir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Atatürk’ün aşağıdaki sözlerini okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Uygar olmayan kimseler uygar olanların ayakları altında kalmakla karşı karşıyadırlar. Uygarlık
(medeniyet) öyle güçlü bir ateştir ki ona uzak kalanları yok eder.”(1)
Atatürk’ün uygarlık konusunda söylediği bu sözlerden neler anlıyorsunuz?
ORTAK MİRASA DOĞRU
İnsanlığın ortak mirası olan uygarlık farklı toplumların uzun süre içinde edindikleri evrensel bilgi, düşünce
ve birikimlerin paylaşılması olarak tanımlanabilir. Bu nedenle uygarlık dünya toplumlarının genel malıdır. Örneğin
İlk Çağ uygarlıklarından olan Yunanlar ve Romalılar Fenike alfabesini geliştirerek günümüz Latin alfabesinin
temelini atmışlardır. İngilizler çiçek hastalığına karşı aşıyı 18. yüzyılda öğrenerek geliştirmiş ve bunu bütün dünya
uygarlığının malı hâline getirmişlerdir.
Kültür ve uygarlık kavramları uzun süre birlikte anılmıştır. Kültür genellikle toplumların örf, âdet, gelenek ve
göreneklerini ifade eden maddi ve manevi değerlerdir. Ünlü sosyolog Ziya Gökalp’e göre uygarlık evrensel, kültür
ise yerel, yöresel, etnik ve millîdir. Ancak zamanla kültürel değerler birtakım yollarla farklı bölgelere taşınmış,
değişik kültürlerle etkileşime girerek dünyanın ortak değerleri olmuştur. Kültürlerin kaynaşmasıyla birçok yeni
uygarlık ortaya çıkmıştır.
İlk çağlardan itibaren dünyanın değişik bölgelerinde ortaya çıkan uygarlıkların oluşumunda siyasi, sosyal,
coğrafi ve ekonomik faktörler etkili olmuştur. Coğrafi şartların sunduğu avantajlar uygarlığın doğuşuna olumlu katkı sağlamıştır. Bunun yanı sıra ülkeler arasında yapılan ticari faaliyetler, kültürlerarası etkileşimlerin
meydana gelmesine neden olmuştur. Buna paralel olarak insanların sosyal düzeylerinin artması ve uygarlıkların ilerlemesine etki etmiştir. Bütün bu etkenlerin olabilmesi için güçlü bir siyasi birliğin olması gerekmektedir. Örneğin Sümerler MÖ 4 bin yılında Güney Mezopotamya’ya geldikleri zaman bölge bataklıklarla kaplıymış. Onlar, ilk olarak Dicle ve Fırat nehirlerinin yol açtığı bataklığı kurutmuşlar. Mısırlılar da Sümerler gibi Nil
deltasındaki bataklıkları kurutmuş, sulama kanalları açarak tarımsal faaliyetleri başlatmışlardır.
_______________________
(1) İsmet Parmaksızoğlu, Düşünceleriyle Atatürk, s. 288, 289.
56
2. Ünite
Dağlık bir konuma sahip olan Yunanistan, tarım yapmaya elverişli olmadığı için burada bulunan kavimler
deniz ticaretine yönelmiştir. Deniz ticareti onlara sadece zenginlik ve refah getirmemiş, birçok kültürle etkileşime girmelerinde de etkili olmuştur. Örneğin Doğu Akdeniz’de Fenikelilerle yaptıkları ticaret sayesinde
Fenike alfabesini tanımış ve etkilenmişlerdir. Bu alfabeye sesli harfler ekleyerek geliştirmiş ve kendilerine özgü
alfabeyi oluşturmuşlardır. Asurlular, Anadolu halkı ile ticaret yaptıktan sonra buralarda koloniler kurmuşlar,
Anadoluda yaşayanlar da Asurlulardan yazıyı öğrenerek tarihî devirlere girmişlerdir.
Bilgi Hazinesi
Hiçbir uygarlık homojen (türdeş) değildir. Bir uygarlık, başka uygarlık ya da uygarlıklarla mutlaka ilişki içindedir. İlk Çağda Asurlular, Babil uygarlığından etkilenmişlerdir. Roma uygarlığı da aslında Yunan
uygarlığının bir devamıdır. Haçlı seferlerinde de yalnızca ordular savaşmamış, İslam uygarlığı ile Hristiyan
uygarlığı birbirini etkilemiş ve birbirinden etkilenmiştir.
Aşağıda “İlk Uygarlıklar” başlıklı etkinlikte verilen haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
2. Etkinlik: İLK UYGARLIKLAR
2.2. Harita: MÖ 3000’li yıllardaki uygarlıklar (Tarih Atlası 1, s. 20.)
1. İlk uygarlıklar kuruluş yeri olarak neden bu bölgeleri tercih etmiş olabilirler?
2. Uygarlıkların birbiriyle etkileşimini sağlayan unsurlar neler olabilir?
57
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
l
l
l
l
Alfabe
Çivi Yazısı
Firavun
Hammurabi
Kanunları
l Kast
l Mumyalama
l Ziggurat
C. MEZOPOTAMYA, MISIR, İRAN, HİNT, ÇİN VE
DOĞU AKDENİZ UYGARLIKLARI
Hazırlık Çalışmaları
1. İlk Çağ uygarlıklarının dünya medeniyetine katkılarını araştırınız.
2. Yazı ve alfabenin insanların yaşamındaki etkileri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki sözleri okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
Çağdaş uygarlığı anlayabilmek, kavrayabilmek dünya üzerindeki eski uygarlıkları, bütün insanlığın ilk
uygarlıklarını doğru tanıyabilmekle mümkündür. (1)
Atatürk’ün yukarıdaki çağdaş uygarlık tanımından neler anladığınızı arkadaşlarınızla tartışınız.
“Doğu uygarlığı olmasaydı bugünkü durumumuza gelemezdik. Çünkü bu uygarlık bizlere önemli bir
kültür mirası bırakmıştır. İlk alfabeyi, ilk yazıyı, ilk takvimi bu uygarlık sayesinde öğrendik. Doğu uygarlıkları kâğıt ve matbaayı kullanmış, medeniyetin gelişmesinde etkili olmuşlardır.”(2)
Yukarıda verilen “Doğu uygarlığı” kavramından neler anlıyorsunuz?
1. MEZOPOTAMYA UYGARLIĞI
Aşağıdaki etkinlikte verilen haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
3. Etkinlik
2.3. Harita: Mezopotamya ve Mısır Uygarlığı (Tarih Atlası 1, s. 20.)
Yukarıdaki haritaya göre Mezopotamya bölgesinde birçok uygarlığın kurulmasında neler etkili olmuş olabilir?
_______________________
(1) www.add.org.tr
(2) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 9. Özetlenmiştir.
58
2. Ünite
Mezopotamya, Yunanca bir kelime olup “Fırat ve Dicle nehirleri” arasında kalan bölgeye verilen addır.
Fırat ve Dicle nehirleri arasında kalan bölgenin önemli göç ve ticaret yolları üzerinde bulunması, verimli topraklara sahip olması ve su kaynaklarının bol olması buraya birçok topluluğun gelip yerleşmesinde etkili olmuştur. Nehirlerin akış yönüne göre Mezopotamya, aşağı ve yukarı Mezopotamya olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
Sümerler, Akadlar, Asurlular, Babiller ve Elamlılar Mezopotamya’da kurulan önemli uygarlıklardır.
a. Sümerler (MÖ 4000-2350)
Mezopotamya uygarlığının en eski kavmi olan Sümerlerin Orta Asya kökenli oldukları ileri sürülmektedir. Aşağı Mezopotamya’ya gelen Sümerler “site” denilen şehir devletleri kurmuşlardır. Ur, Uruk, Kiş, Lagaş,
bu şehir devletlerinin en önemlileri arasındadır. Krallıkla yönetilen Sümer kent devletlerinin başında rahip
kral denilen kişiler bulunurdu. Bu kişilere patesi veya ensi denirdi. Sümerlerin en önemli özelliklerinden biri
yazıyı icat etmeleridir. Yazı, kültür ve bilginin geniş alana yayılmasında etkili olmuştur.
Aşağıda verilen “Yazının Bulunuşu” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: YAZININ BULUNUŞU
“Tarih çağları ne zaman başlamıştır? Bu çağların başlamasında etkili olan gelişme nedir?” sorularının
cevaplarını bulmak tarihçilerin önemli amaçları arasındadır. İnsanlar yazı icat edilmeden önce genellikle
bilgi ve düşüncelerini sözle birbirlerine aktarırlardı. İlk yazıyı, Sümerler MÖ 3200 yıllarında icat
etmişlerdir. Sümer rahipleri mal, eşya ve ürünün tapınaklara kimler tarafından getirildiğini tespit etmek
amacıyla işaret ve resimler kullanmışlardır. Zamanla bu işaret ve resimler yazıya dönüşmüştür. Kamış ve
kalemle yassı kil levhalara (tablet) yazılan işaretler çiviye benzediğinden bu yazıya çivi yazısı denilmiştir.
Fenikeliler ise MÖ 2000 yıllarında alfabeyi icat etmişlerdir. İnsanlar birikimlerini, düşüncelerini, yaşadıkları olayları yazı yoluyla gelecek nesillere aktarmışlardır. Bugün yazı ve alfabenin kullanıldığı alanları
saymakla bitiremeyiz. Yazı ve alfabe birçok devletin katkılarıyla gelişerek günümüze kadar gelmiştir.
1. Yazının icadı insanlık tarihinde nasıl bir değişim sağlamıştır?
2. Çivi yazısı ile günümüzde kullanılan yazı arasında nasıl bir farklılık vardır? İnsanlar bu değişime neden gereksinim duymuşlardır?
Sümerlerde kral ve rahipler en üst sınıfı oluştururdu. Halk ise hürler ve köleler olarak ikiye ayrılırdı.
Dünya tarihinde ilk defa kanun yapan ve bunu yazıya geçiren Sümerler olmuştur. Sümerler ticaret, evlenme,
boşanma, miras gibi konuları kanunlarla düzenlemişlerdir. Lagaş Kralı Urukagina MÖ 2375 yılında toplum
içinde güçsüzleri korumak ve özel mülkiyeti güvence altına almak için kanunlar çıkarmıştır.
Sümerlerde toprak tanrının malı kabul edilmiş ve rahiplerin gözetimi altında ekilmiştir. Sümerler, toprakların verimliliğini artırmak için bataklıkları kurutmuş, sulama kanalları açmışlardır.
Sümerlerde ahiret inancı yoktu. Çok tanrılı bir dini anlayışı
benimsemişlerdi. Yanda temsilî resmi görülen ziggurat denilen
tapınaklar yaptılar. Zigguratlar tahıl ambarı, soğuk hava deposu,
gözlemevi gibi işlevlerinin yanında ilk dönemlerde okul olarak
da kullanıldı. Bilim, sanat ve edebiyat alanında ilerleme gösteren
Sümerler mimaride sütun, kubbe ve kemer tarzını kullandılar.
Ayı 30, yılı 360 gün olarak hesaplayıp ay yılını esas alan takvimi
oluşturdular. Yüzey ve hacim ölçmenin formülünü bularak
daireyi 360 dereceye böldüler. Matematik ve astronomi gibi
2.5. Resim: Temsilî Ziggurat resmi (Bir dergi,
bilimlerde önemli gelişmeler gösterdiler.
Şubat, 2003.)
MÖ 4000
Yakın Doğu ve Afrika’da Tunç Çağı, Orta Asya’da
Anav Kültür Dönemi, Girit Adası ve Yunanistan’da
Cilalı Taş Devri başladı.
MÖ 3200
Mısır’da Firavunlar
Devri başladı.
MÖ 3000
Orta Asya’da Afanesyevo Kültür Dönemi,
Çin’de Beş İmparatorluklar Dönemi, Mısır’da
yazı kullanılmaya başladı.
59
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Sümerlerin edebi türde meydana getirdiği eserlerin başında destanlar yer alır. Bunlar içinde en ünlüsü,
Gılgamış Destanı’dır. Tufan ve Yaradılış, Sümerlere ait diğer destanlar arasında yer alır.
b. Akadlar (MÖ 2350-2100)
Akadlar, MÖ 4000’de Arabistan’dan gelerek Sümerlerin kuzeyinde Fırat Nehri boyunca yerleşip bin yıla
yakın bir zaman Sümerlerle beraber yaşadılar. Akadlar MÖ 2350’de Sargon’un önderliğinde başkenti Agade
olan bir devlet kurdular. Akad Krallığı, Mezopotamya’da kurulan ilk imparatorluktu. Akad Krallığı Elam, Anadolu, Suriye ve Yukarı Dicle bölgelerinin doğal zenginliklerini ele geçirdi. Sümer kültüründen etkilenen
Akadlar onlar gibi çok tanrılı bir dine inandılar. Kurdukları güçlü ordular ile Sümer kültürünü Ön Asya’ya
taşıdılar. Akadlar, MÖ 2100 yıllarında Sümer şehir devletlerinden Üçüncü Ur Sülalesi tarafından ortadan kaldırılmışlardır
c. Elamlılar (MÖ 3000-640)
İran’ın güneybatısında Sus kenti merkez olmak üzere kurulmuştur (MÖ 3000). İlk dönemlerde şehir devletleri şeklinde örgütlenmiş daha sonra bir krallık hâline gelmişlerdir. Madencilik, çömlek yapımı ve seramik
sanatında ileri olan Elamlılara Asurlular son vermiştir.
ç. Babilliler (Amurrular) (MÖ 2100-539)
Babil Devleti Sami ırkından gelen Amurrular tarafından MÖ 2100 yıllarında kurulmuştur. Devletin merkezi olan Babil kenti, asma bahçeleri ile tanınmıştır. Babilliler, I ve II. Babil Devleti olmak üzere iki kez devlet
kurmuşlardır. I. Babil Devleti’ne Hititler, II. Babil Devleti’ne ise Persler son vermiştir. Babil Devleti’nin en
tanınmış hükümdarı Hammurabi’dir. Bu devlet en parlak ve güçlü dönemini Kral Nabukadnezar devrinde
yaşamıştır.
Babil Kralı Hammurabi, rahiplerin egemenliğini sınırlayan ve toplumsal yaşayışı düzenleyen reformlar
yaparak teokratik devlet yapısını değiştirmiştir. Aynı zamanda MÖ 2500 yılında Sümer ve Akad kanunlarını
zamanın ihtiyaçlarına göre düzenleyerek aile, ekonomi, kişi hakları, ticaret ve miras gibi konuları kapsayan ilk
Anayasa olarak kabul edilen Hammurabi Kanunlarını yapmıştır.
Aşağıda verilen “Hammurabi Kanunları” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: HAMMURABİ KANUNLARI
59. Bahçe sahibinin izni olmaksızın herhangi bir adam bir ağacı kesip bahçeye devirirse yarım mina
para öder.
122. Eğer bir kişi başkasına saklaması için gümüş, altın ya da başka bir şey verirse verdiği her şeyi birkaç şahide gösterilmelidir, bir sözleşme hazırlanmalıdır ve ondan sonra saklaması için teslim edilmelidir.
149. Eğer bir kadın kocasının evinde kalmak istemezse babasının evinden getirdiği çeyizi tazmin edilir
ve kadın gidebilir.
195. Eğer bir oğul babasına vurursa onun elleri balta ile kesilir.
196. Eğer bir adam başka bir adamın gözünü çıkarırsa onun gözü de çıkarılır.
215. Bir doktor operatör bıçağı ile derin bir yarık açarsa ve onu tedavi ederse ya da bir operatör bıçağı ile (gözün üstünde) bir tümörü açarsa ve gözü kurtarırsa on şikel alır. (1)
1. Bazı maddeleri verilen Hammurabi Kanunuları hakkında çıkarımlarınız neler olur?
2. Hammurabi Kanunlarındaki cezaların çok sert olmasının nedeni sizce neler olabilir?
MÖ 2500
Tarihin ilk yazılı destanı olan Gılgamış
Destanı yazıldı. Orta Asya’da at
evcilleştirildi. Keops Piramidi Mısır’da
inşa edildi.
MÖ 2000
Fenikeliler Lübnan’a yerleşti.
Avrupa’da Bakır Çağı başladı.
Hititler Anadolu’ya gelmeye başladı.
İtalikler İtalya’ya yerleşti.
_______________________
(1) Haklar ve Özgürlükler Antolojisi, s. 42, 44, 46, 51 ve 52.
60
MÖ 1700
Mısırlı matematikçiler basit kesirleri
geliştirdi. Orta Asya göçleri başladı.
Girit Medeniyeti
en parlak dönemini yaşadı.
2. Ünite
Dünyanın yedi harikasından biri olan Babilin Asma
Bahçeleri ile yedi katlı ve doksan metre yüksekliğinde olan
yanda temsilî resmi görülen Babil Kulesi Babillilerin en
ünlü sanat eserleri arasındadır.
d. Asurlular (MÖ 2000-609)
Sami kavimlerinden olan Asurlular, Yukarı Mezopotamya’nın Asur kentinde yaşadılar. MÖ 2000 yıllarında
başkenti Ninova olan bir krallık kurdular. Elam, Suriye,
Filistin ve Mısır’ı içine alan büyük bir imparatorluk hâline
geldiler. Asurlular en güçlü dönemlerini Asurbanipal zama2.6. Resim: Babil Kulesi’nin temsilî resmi (www.
nında yaşadılar. Babillilerin Medlerle birleşerek saldırmala- mail.baskent.edu.tr)
rı sonucu MÖ 609’da Asurlular Devleti yıkıldı.
Asurlular, kuzeybatı taraflarında bulunan Anadolu halkı ile ticaret yaptılar. Özellikle Kayseri yakınlarında
bulunan Kültepe (Karum-Kaniş) onların önemli bir ticaret kolonisi oldu. Bu ticari ilişkiler sonucunda Anadolu’da yaşayanlar ilk kez yazıyla tanıştılar.
Asurlular, önem verdikleri ticareti korumak için kanunlar çıkardılar. Kültepe’de bulunan Asur tabletlerinden birinde şöyle bir ifade bulunur: “Kaçak mallar yakalandı. Kaçakçıları hapse attık. Bütün ülkeye kaçakçılar
hakkında bilgiler verildi. Her tarafa askerler gönderildi. Dikkat, kaçakçılık yapmayın!”.(1)
Asurlular ülkede yazılmış tüm eserleri toplatıp büyük bir kütüphane oluşturarak insanlık tarihine önemli
bir hizmette bulundular. Bu dönemde Ninova’yı hem kültür hem de ticaret merkezi hâline getirdiler.
Bugün Adıyaman ilimiz sınırları içerisinde bulunan Nemrut heykellerinin Mezopotamya uygarlığına
ait hangi krallık zamanında ne amaçla yapıldığını araştırınız. Elde ettiğiniz bilgileri görsellerle destekleyerek sınıfta sununuz.
Bilgi Hazinesi
Mezopotamya uygarlığı, tarihî dönemlere en erken giren uygarlıktır. Bu uygarlık, Anadolu’yu sanat, hukuk, yazı ve ekonomik alanda etkilemiş, böylece iki uygarlık arasında hızlı bir kültür alışverişi yaşanmıştır.
Mezopotamya uygarlığına ait çok az sayıda sanat eserinin günümüze kadar gelmesinin nedeni kullanılan
malzemenin özelliğinden kaynaklanmaktadır. Bölgede taş az olduğundan eserler tuğla ve kerpiçten yapılmıştır. Yaşanan saldırı ve istilalar sonucu bu eserler tahrip olmuştur.
2. MISIR UYGARLIĞI
Mısır, Afrika kıtasının kuzey doğusunda yer alan, güneyi ve batısı çöllerle kaplı bir coğrafi yapıya sahiptir. Mısır medeniyeti, bu coğrafi bölgede Nil Deltası’nda ve çevresinde doğup gelişmiştir. İlk yerleşim dönemi
MÖ 4000 yıllarına kadar uzanan Mısır tarihi; eski, orta ve yeni uygarlık olmak üzere üç kısıma ayrılır. Eski
İmparatorluk döneminde Mısır’ın sembolü olan piramitler yapılmıştır. Orta İmparatorluk döneminde imar ve
sulama işlerine önem verilmiştir. Yeni İmparatorluk döneminde Suriye ve Filistin’i ele geçirmek isteyen
Firavun II. Ramses Hititlerle Kadeş Savaşı’nı yapmıştır. İstenilen sonucun alınamaması üzerine tarihte bilinen
ilk yazılı antlaşma olan Kadeş Antlaşması imzalanmıştır.
MÖ 1200 yılında Ege göçleri sonucunda zayıflayan Mısır İmparatorluğu, önce Asurlular ve Persler tarafından işgal edilmiştir. Daha sonra Makedonya kralı Büyük İskender’in egemenliğine giren imparatorluk,
MÖ 30 yılında Romalılar’ın Mısır’ı ele geçirmesiyle sona ermiştir.
Mısır medeniyeti, kendine özgüdür. Diğer medeniyetlerden fazla etkilenmez ama kendisi birçok medeniyeti etkiler. Mısır medeniyetinin çok fazla istila ve saldırılara uğramamasının en önemli sebebi, bulunduğu
coğrafi konum olarak dışarıdan gelecek saldırılara açık olmasıdır.
MÖ 1200
Anadolu’da Demir Çağı, Orta Asya’da
Karasuk Kültür Dönemi başladı.
Yemen’de Himyeri Devleti kuruldu.
_______________________
(1) www.dergiler.ankara.edu.tr Özetlenmiştir.
MÖ 1000
İtalya’da Demir Çağı,
İran’da Tunç Çağı başladı. Fenikeliler
Akdenizde yayılmaya başladı.
MÖ 900
Fenike Alfabesi kullanılmaya başladı.
İlyada ve Odesa Destanları Homeros
tarafından yazılı hâle getirildi.
61
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Ünlü tarihçi Herodotos, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağanıdır.” demiştir. Mısır, yandaki fotoğrafta görülen Nil Nehri’nin
akış yönüne göre Aşağı (Kuzey) ve Yukarı (Güney) Mısır olmak
üzere ikiye ayrılmıştır. Mısır Krallığı nom adı verilen kent devletlerinin birleşmesiyle oluşmuştur.
Herodotos’un, “Mısır, Nil Nehri’nin bir armağınıdır.”
sözünden neler anladığınızı söyleyiniz.
Firavun adı verilen Mısır Kralları “tanrının oğlu” olarak
nitelendirilmekteydi ve yetkileri sınırsızdı. Söyledikleri her söz
tanrı buyruğu sayılır, yasa olarak kabul edilirdi. Krallık babadan
2.6. Fotoğraf: Nil Nehri’nden bir görünüm
oğula geçerdi.
İlk Çağda Mısır’da bürokrasi oldukça gelişmişti. Firavunlara devlet yönetiminde yardımcı olan vezirler,
kâtipler ve memurlar vardı. Memurlar asillerden seçilirdi. Mısır’da halk rahipler, askerler, katipler, tüccarlar,
zanaatkârlar, çiftçiler, köleler olmak üzere sınıflara ayrılırdı. Bunların içinde firavunlar en üst sınıfı oluştururdu. Köleler ise en alt sınıfta yer alırdı. Hiçbir hakka ve hukuka sahip değillerdi.
Mısır ekonomisinin temelini tarım oluşturmuştur. Tarımı geliştirmek amacıyla bataklıklar kurutulmuş,
sulama kanalları açılmıştır. Ülkede hayvancılık, dokumacılık, maden ve seramik sanatı da büyük bir gelişme
göstermiştir. Çok tanrılı bir dine inanan Mısırlıların en önemli tanrısı Amon-Ra’dır. Amon-Ra’nın önemi şöyle
anlatılmıştır: “Göklerin ufuğunda tan ağartan ne kadar güzel ey canlı Ra, ey hayatın kılavuzu. Dünyayı gönlüne göre yarattın. Herkesi yerli yerine koydun. İhtiyacı olan şeyleri verdin herkese. Sen benim yüreğimdesin.
Gözlerin, güzelliğin üzerinde olduğu sürece insanlar senin sağladığın güçle yaşarlar. Ey Sen! Her zaman canlı
ve mükemmel olan sen!”(1) Mısırlılar hayatın ölümden sonra devam edeceğine inandıklarından cesedin çürümemesi için birtakım yöntemler geliştirmişlerdir. Bu yöntemlerden en etkilisi ölülerin mumyalanmasıdır.
Aşağıda verilen “Mumyalama Nasıl Başlamıştır?” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: MUMYALAMA NASIL BAŞLAMIŞTIR?
Ölüm denilince ruhla bedenin birbirlerinden ayrılması akla gelir. Ama Mısırlılar gömme sırasında rahiplerin ruhu çağırdıklarına ve ruhun yeniden bedenle birleştiğine inanırlardı. Böyle bir birleşme olduğuna
göre ölünün korunması ve saklanması gerekliydi. Çeşitli ilaçlar ve metotlar kullanan Mısırlılar ölülerini
korumaya başladılar. Mısırlılar, ölülerini eve benzeyen mezarlara gömerlerdi. Ölünün sonsuza kadar yaşaması için gerekli yiyecek ve içecekleri de bu eve koyarlardı.
Ivar Lıssner (Ivar Lisner), Uygarlığın Doğuşu, s. 58.
(Özetlenmiştir.)
1. Yukarıda mumyalama ile ilgili bilgiler okudunuz. Bu bilgilere bakarak Mısır’da ahiret inancına ait neler söyleyebilirsiniz?
2. Mumyalama anlayışı Mısır’da hangi bilimin ilerlemesine etki etmiştir?
Mısırlılar, hiyeroglif adı verilen kendilerine özgü bir yazı oluşturmuşlardır. Bu yazı, anlatılmak istenen
nesnenin resmini çizmekle başlamıştır. Bilim ve sanatta ileri olan Mısır’da astronomi, matematik, tıp ve eczacılık oldukça gelişmiştir. Matematikte ondalık sayıyı bularak ilk kez dört işlemi yapmışlardır. Pi sayısını bugünkü değerine yakın olarak hesaplamalarıdır. Nil’in akış yönüne göre bir yılı dörder aylık üç bölüme (taşmaekme-biçme) ayırmışlar ve bir yılı 365 gün ve bir ayı da 30 gün olarak hesaplamışlardır. Böylece güneş yılına
dayalı takvimi icat etmişlerdir.
MÖ 800
Ganj Vadisi’nde şehir kültürü
yükseldi. Yunanistanlılar Fenike
Alfabesini kullanmaya başladı.
MÖ 700
Orta Asya’da Tagar Kültür Dönemi
başladı. İskitler Orta Asya’dan gelip Doğu
Avrupa’ya yerleşti.
_______________________
(1) Ivar Lisnner, Uygarlık Tarihi, s. 51. Özetlenmiştir.
62
MÖ 650-600
Yunan şehirlerinde “Tiran”lar ortaya
çıktı. Anadolu’da Lidyalılar tarafından
ilk madenî para basıldı.
2. Ünite
Eski imparatorluk döneminde kral mezarları olarak inşa edilen ve
inançlarına göre ölümden sonraki hayatın ihtiyaçlarını görecek şekilde
düzenlenen yandaki fotoğrafta görülen piramitler ve tapınakların yapımında mimarlık alanındaki yeteneklerini göstermişlerdir. Bu dönemde
yapılmış Keops Piramidi dünyanın yedi harikasından günümüze ulaşan
tek eserdir. Tapınak yapılarının başlıca örnekleri ise Karnak ve Luksor
tapınakları olmuştur.
Mısırlıların piramitleri nasıl yaptıkları ile ilgili araştırma yapınız. Araştırma sonuçlarını sınıfta arkadaşlarınza sununuz.
2.7. Fotoğraf: Mısır piramitlerinden
bir görünüm
3. İRAN UYGARLIĞI
Asurlulardan günümüze ulaşan belgelerde İran’daki Hint-Ari kökenli iki büyük topluluktan söz edilmektedir. Bunlar, Medler ve Perslerdir. MÖ 7. yüzyılın ortalarında İran’da bir devlet kuran Medler, Anadolu’da
Kızılırmak kıyılarına kadar olan yerlere egemen oldular. Med Krallığı’nın genişlemesi Persler tarafından durduruldu. Persler, II. Kiros’un yönetiminde Med Krallığı’na son verdiler (MÖ 550). Pers İmparatorluğu, Ön Asya
ticaretinin denetimini ele geçirerek ekonomik açıdan hızla güçlendi. Anadolu’nun tamamına sahip olan Persler
kısa sürede Balkanlara kadar ilerledi. Pers İmparatorluğu’na MÖ 330 yılında Büyük İskender son verdi.
Yandaki haritayı inceleyerek Pers uygarlığının
sınırlarının nerelere kadar
genişlediğini belirleyiniz.
Bu sınırlara ulaşılması
Perslerin hangi uygarlıklarla ilişki kurmasına neden olmuştur? Açıklayınız.
2.4. Harita: Pers İmparatorluğu, MÖ 486 (Tarih Atlası 1, s. 12.)
Pers İmparatorluğu mutlakiyetle yönetilirdi. Pers hükümdarlarının yetkileri sınırsız olup emir ve talimatları kanun niteliği taşırdı. Anadolu, Pers İmparatoru I. Darius zamanında imparatorluğun yönetim biçimine
uygun olarak “satraplık” adı verilen eyaletlere ayrılmıştı. Satraplıkta hükümdarın mülkü olarak görülen topraktan onu işleyen topluluklar yararlanırdı. Bunların başında kralın atadığı valiler bulunurdu.
Eyaletleri sürekli denetleyen yüksek rütbeli kişiler “kralın gözüydü.” Bu kişilere bugünkü karşılığı müfettişlik olan “şah gözü” veya “şah kulağı” denirdi. Satrapların maaşlarını ve eyaletlerin yönetim giderlerini karşılayan halk, aynı zamanda krala da haraç denilen bir vergi verirdi.
Pers krallarının, yönetimde satraplık sistemini uygulamalarının amaçları neler olabilir?
MÖ 551-450
Zerdüştlük İran’da resmi din oldu.
Orta Amerika’da hiyeroglif yazı
geliştirildi. Çin’de ilk kronolojik tarih
yazıldı. Perslerde parşömen kullanıldı.
MÖ 400-301
Büyük İskender Makedonya’da II. Phillip’in
yerine geçti. Pers İmparatorluğu Büyük
İskender karşısında yenilgiye uğradı.
İskenderiye şehri kuruldu.
MÖ 300-201
Roma ile Kartaca arasında Pön
Savaşları yapıldı. Rodos Heykeli’nin
inşası tamamlandı. Bergama’da
Parşömen yapımına başlandı.
63
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Persler çok düzenli ve gelişmiş bir orduya sahiptiler. Ordu, atlı ve yayalardan oluşurdu. Savaşlarda askerler demir pullardan yapılan zırhlar giyerdi.
Persler, Anadolu’ya yeni yollar yaparak ticari öneme sahip Kral Yolu’nu geliştirdiler. Ayrıca düzenli bir
haberleşme yani posta örgütü kurdular. Nehirleri, boğazları ve geçitleri aşmak için sağlam köprüler yaptılar.
Perslerin çok güzel evleri ve görkemli sarayları vardı. Sus ve Persepolis’te yapılan saraylar Pers mimarisinin en
güzel eserleridir. Anadolu’da Persler döneminde yapılan sanat eserleri arasında Bodrum’daki Mausoleum
(Mozole-Kral Mezarı) ve Manyas Gölü kıyısındaki Daskilyon (Ergili) bulunmaktadır.
Persler, Zerdüşt’ün öğretilerinden ortaya çıkan zerdüştlük dinini benimsemişlerdir. Bir bilgin olan
Zerdüşt’ün öğretileri ve düşünceleri daha sonra bir inanç ve din hâline gelmiştir. Bu dinde temel anlayış iyilikle kötülüğün mücadelesidir. İyiliği “Ahura Mazda”, karanlığı ve kötülüğü ise “Ehrimen” temsil etmiştir. Çok
tanrılı Zerdüşt dininin tapınaklarına “Ateşgede” denilmiştir.
Pers hükümdarları, Sümer kralları ve Mısır firavunlarının yetkileri arasındaki benzerlikler ve farklılıklar nelerdir? Sınıfta tartışınız.
4. HİNT UYGARLIĞI
Hindistan, Asya Kıtası’nın güneyine Hint Okyanusu’na doğru uzanan büyük bir yarımadadır. Bu yarımada birçok nehir ve dağ kütleleriyle birbirinden ayrılan coğrafi bölgelerden oluşmuştur. Verimli topraklara sahip olan bölgenin en önemli akarsuları İndüs ve yandaki fotoğrafta
görülen Ganj nehirleridir. Bu iki nehir Hintliler tarafından kutsal kabul
edilmiştir. Zengin bir ülke olan Hindistan, tarih boyunca birçok kavim
tarafından istilaya uğramıştır. Önceleri küçük devletler hâlinde yönetilen Hindistan’da, MÖ 1500 yıllarında Hint-Avrupa topluluğu olarak da
bilinen “Ari”lerin “Kast Sistemi”ne dayalı bir devlet kurmasıyla siyasi ve
kültürel açıdan büyük bir değişim ortaya çıkmıştır. Buna rağmen
2.8. Fotoğraf: Ganj Nehri’nde dua eden
Hindistan’da güçlü bir devlet oluşturulamamıştır. Hindistan küçük
Hintliler
prensliklere ayrılarak racalar tarafından yönetilmiştir.
Kast Sistemi ve Özellikleri
Kast sistemi, babadan oğula geçen bir meslek gruplaşmasıdır. Bu sistem tarih boyunca Hint halkının
kaynaşmasını ve Hint milletinin oluşmasını engellemiştir. Millî birlik ve beraberlik sağlanamadığı için ülke sık
sık istila ve saldırılara uğramış, uzun süre sömürge altında kalmıştır. Kastlar arasında evlilikler ve geçişler
yasaklanmıştır. Her kastın kendine özgü özellikleri vardır. Kastın kurallarına uymayanlar kasttan çıkarılmıştır.
Kast sistemi brahman (din adamı), kşatriya (asker ve asiller), vaysiya (tüccar ve çiftçi), südra (zanaatkâr ve işçi)
denilen sınıflardan oluşmuştur. Bu sistemin dışında kalanlara parya (köle) denilmiştir.
Hindistan Yarımadasında çok sayıda toplum ve ırk olduğundan birçok dil, din ve kültür bir arada yaşamıştır. Hindistan’da en eski din, tabiat ve tabiat kuvvetlerine tapma esasına dayanan Veda dinidir. Bu din
Brahmanizm ve Hinduizm olarak da anılmaktadır. Budizm dini, kast sistemine tepki olarak doğmuştur.
Budizmin kurucusu Buda adlı düşünürdür. Budizm din olmaktan çok, felsefi bir düşüncedir. Ancak Budizm
Hindistan’da fazla yayılma imkânı bulamamıştır.
Hint toplum yapısını İlk Çağ toplum yapısından ayıran en önemli özellik nedir? Bu durumun Hint toplumuna olumsuz etkileri neler olmuştur?
5. ÇİN UYGARLIĞI
Çin uygarlığı dünyanın en eski uygarlıklarından biridir. Çin, Asya kıtasının güneydoğusunda yer alır ve
geniş topraklara sahiptir. Çin’in tarihi MÖ 2500 yıllarına kadar uzanır. Birçok uygarlıkla kültür alışverişinde
bulunan Çin uygarlığının meydana gelmesinde Türk, Moğol ve Tibet kültürlerinin de etkisi olmuştur. Çin
ülkesi genellikle hanedanlar tarafından yönetilmiştir. “Tanrının Oğlu” unvanını taşıyan imparatorlar kutsal
kabul edilmiştir. Ordu, yaya ve atlı askerlerden oluşmuştur. Çinliler atlı askerler konusunda Türklerden etkilenmişlerdir. Çin uygarlığında sınıf farklılığı ve bu sınıfların ayrı hukukları olmuştur.
64
2. Ünite
Verimli toprakları ve su kaynakları (Gök ve Sarı Irmak) çok olan
Çinlilerin en önemli geçim kaynakları arasında tarım ve ipek ticareti yer
almıştır. Çinli tüccarlar İpek Yolu aracılığıyla Çin’den Roma’ya kadar
olan bölgede ticari faaliyetlerde bulunmuşlardır.
Çinliler yazıyı Sang hanedanı zamanında kullanmaya başlamışlardır.
Bu yazı Çinlilerin resim yazısı olup günümüze kadar değişmeden gelmiştir. Çin uygarlığının fikir hayatında Konfiçyüs ve Lao Tse (Lao-çe)’nin
büyük bir yeri vardır. Daha sonra bu kişilerin düşünceleri din ve inanç
hâline gelmiştir. Lao Tse, Çin’deki Taoculuk felsefesinin kurucusudur.
Çin mimarisinde çok katlı kuleler, tapınaklar ve saraylar önemli bir
yer
tutar.
Yandaki fotoğrafta görülen “Çin Seddi” bu mimari eserler içe2.9. Fotoğraf: Çin Seddi
risinde en başta gelir. Yazı, edebiyat ve sanat alanında da önemli gelişmeler gösteren Çinliler kâğıt üretiminde, ipekçilikte ve çinicilikte ileri bir seviyedeydi.
Rasathane (gözlemevi) kuran Çinliler, gök cisimlerinin hareketlerini izlemişlerdir. Kâğıt, matbaa, pusula
ve barutu bulan Çinliler medeniyetin ilerlemesine katkıda bulunmuşlardır. Müslüman Türkler tarafından da
kullanılan bu teknik gelişmeler, Haçlı Seferlerinden sonra Avrupa’ya taşınmıştır. Barutun top, tüfek gibi ateşli
silahlarda kullanılması Orta Çağ Avrupasında egemen olan feodalite rejiminin yıkılıp merkezi krallıkların
kurulmasına yol açmıştır. Pusula, coğrafi keşiflerin yapılmasında, kâğıt ve matbaa ise Rönesans ve Reform
hareketlerinin yaşanmasında etkili olmuştur.
6. DOĞU AKDENİZ UYGARLIĞI
a. Fenikeliler
Fenikeliler, Lübnan kıyılarındaki yerli halk ile Samilerin karışmasından oluşan bir kavimdir. Lübnan Dağları ile Doğu Akdeniz kıyıları arasındaki bölgede
yaşamışlardır. Tarıma ve hayvancılığa elverişli olmayan bu dağlık bölgede deniz
ticaretine önem vermek zorunda kalmışlardır. Zamanla Akdeniz ticaretine egemen olan Fenikeliler bu kıyılarda Trablus, Sidon ve Sayda kentlerini kurmuşlardır. En önemli sömürgeleri ise Kartaca (Tunus) olmuştur.
Dünya birçok yeniliği Fenikelilerle tanımıştır. İlk camı onlar yapmıştır. Bugünkü modern alfabenin temelini yandaki fotoğrafta görülen alfabeyle Fenikeliler
2.10. Fotoğraf: Fenike alfaatmıştır. Denizde yıldızlara bakarak yönlerini tayin etmiş ve yeni ülkelere yelken
besi
açmışlardır.
Fenikeliler ticaret yaparken bir yandan da ülkeler arasında kültür alışverişini sağlamışlardır. Resim yazısı
Mısır’dan Fenike’ye, Fenike’den de Yunanistan’a geçerken değişikliğe uğramış, harflere dönüşmüştür. Harfler ve
rakamlar Fenikeliler için çok önemli olmuştur. Her Fenike gemisinde not alan, hesap tutan, okuryazar bir adam
mutlaka bulunmuştur. Fenike alfabesi, tüccarlar aracılığıyla Akdeniz’in her yerine yayılmıştır. Fenike alfabesinde
22 sessiz harf vardır ve sağdan sola doğru yazılmıştır.
Fenikeliler için ticaret her zaman kolay olmamış, tehlikelerle karşılaşmışlardır. Yandaki temsilî resimde de görüldüğü gibi denizaşırı ülkelerle
ticaret yapan denizciler zaman zaman gittikleri bölgede halkın saldırısına
uğramışlardır. Fenikeli denizciler bu saldırıları önlemek için bilmedikleri
kıyılara yaklaştıklarında buraya önce keşifçiler göndermişlerdir.
Düzenli bir orduları olmayan ve ordusunun büyük bir kısmı ücretli
askerlerden oluşan Fenikeliler kısa sürede gücünü kaybetmiş, MÖ VI. yüzyılda Pers istilasına uğramıştır. Büyük İskender tarafından yenilgiye uğratılan
2.7. Resim: Fenikelilerin ticari hayatını yansıtan temsilî resim
Fenikeliler MÖ 65 yılında Roma’nın Suriye eyaletine bağlanmışlardır.
(Bir dergi, Mart, 2001.)
Fenikelilerin ticari amaçla yaptıkları denizcilik faaliyetlerinin kültürel sonuçları olmuş mudur? Nasıl?
65
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
b. İbraniler
İbrani kelimesi “ırmağı aşan” anlamına gelir. İbraniler,
Filistin’e yerleşmeleri ve İbrani Devleti’ni kurmaları ile ilgili bilgileri kutsal kitapları Tevrat’a dayandırır. İlk İbrani Devleti MÖ
1025’te Hz. Davut tarafından kuruldu. Devletin başkenti
Kudüs’tür. Hz. Musa’yı peygamber olarak tanıdıkları için
İbranilere Musevi de denir. İbrani Devleti, Kral Süleyman’ın
ölümünden sonra başkenti Samiriye olan İsrail Devleti ve başkenti Kudüs olan Yahudi Devleti olmak üzere ikiye ayrıldı. İsrail Devleti MÖ 722’de Asurlularca, Yahudi Devleti de MÖ
586’da Babil Devleti’nce yıkıldı. Babil Kralı Nabukadnezar,
Yahudileri Babil’e tutsak olarak götürdü. Yahudiler orada elli yıl
tutsak kaldıktan sonra Persler tarafından kurtarılarak yurtlarına geri dönebildiler. Perslerden sonra İskender ve Roma imparatorluklarının egemenliğine girdiler. Roma İmparatorluğu’na
2.11. Fotoğraf: Mescid-i Aksa, (Kudüs).
karşı ayaklanan Yahudiler, Romalılar tarafından dünyanın
çeşitli yerlerine sürüldüler. Tek tanrılı dine ilk inanan topluluk
olan İbranilerin en önemli sanat eserleri yukarıdaki fotoğrafta da gösterilen Kudüs’teki Mescid-i Aksa’dır.
Kudüs, hangi semavi dinler için kutsaldır? Neden? Arkadaşlarınızla bilgi alışverişinde bulununuz.
7. ORTA ASYA KÜLTÜR BÖLGELERİ
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya’da yapılan arkeolojik kazılar sonucunda paleolitik döneme kadar
uzanan kültür katmanları tespit edilmiştir. Kurgan adı verilen mezarlardan tespit edilen buluntular sayesinde
MÖ 4000 yılından itibaren Orta Asya’da yaşayan kültürleri öğrenmek mümkün olmuştur. Anav, Afanasyevo,
Andronava, Karasuk ve Tagar önemli kültür merkezleri arasında yer almıştır.
Anav kültürü, Batı Türkistan’da Aşkabad yakınlarında yapılan kazılarda ortaya çıkarılmış en eski kültürdür. Türkler Anav kültürü döneminde hayvancılıkla ve tarımla uğraşmış, kerpiç evlerde oturmuşlardır. AltaySayan Dağlarının kuzeybatısında yaşayan Afanasyevo kültürü döneminde avcı ve savaşçı olan Türkler at ve
deve gibi hayvanları evcilleştirmiş, bakırdan savaş araçları ve süs eşyaları yapmışlardır. Andronava kültürü
Altaylardan Ural Dağları’na ve Hazar Denizi’nin kuzeydoğusuna kadar etkili olmuştur. Türkler, bu dönemde
tunç ve altın madenlerini işlemeyi öğrenmişlerdir. Karasuk kültürü, Yenisey Irmağı’nın kolu olan Karasuk
Nehri civarında, Tagar kültürü ise Abakan bölgesinde kurulmuştur.
İskitler (Sakalar)
Orta Asya’da Altay Dağlarının doğusunda göçebe olarak yaşayan İskitler, MÖ 7. yüzyılda değişik nedenlerden dolayı batıya göç
ederek Hazar Denizi’nin kuzeyindeki bölgeye, daha sonra da Karadeniz’in kuzeyinden Tuna Nehri’ne kadar uzanan alana yerleşmişlerdir. Gök Tanrı ve Şamanizm inançlarını benimsemişlerdir. Ahiret
inancına sahip olan İskitler, ölülerini değerli eşyalarıyla birlikte gömmüşlerdir. Eşyalarında hayvan üslubu sanatını kullanmışlardır. Bu
özelliklerinden dolayı ilk Türk topluluğu olarak bilinirler. İskitlerin
en önemli kahramanı Alp Er Tunga’dır. Onun mücadelesi birçok
sagu ve destana konu olmuştur. Alp Er Tunga ve Şu, İskitlerin önemli destanları arasında yer almıştır. İskitler, altın ve gümüş işçiliğinde
2.8. Resim: Temsilî İskit askerleri (www.
oldukça ileri bir seviyeye ulaşmışlar ve bozkırların kuyumcuları olamnsu.edu.tr)
rak da tanınmışlardır.
66
2. Ünite
Temel Kavramlar
l Anal
Ç. ANADOLU UYGARLIKLARI VE
BU UYGARLIKLARIN ÇEVRE KÜLTÜRLERLE
İLİŞKİLERİ (HATTİLER, HİTİTLER, İYONLAR,
URARTULAR, FRİGLER, LİDYALILAR)
l Demokrasi
l Kibele
l Kral Yolu
l Pankuş
Hazırlık Çalışmaları
1. Anadolu’ya neden medeniyetin beşiği denilmektedir?
2. Anadolu’da birçok uygarlığın kurulmasının nedenleri nelerdir?
Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Anadolu çoğu kez büyük bir açık hava müzesi olarak tanımlanır. Çünkü insanoğlu bu bereketli topraklarda yüz binlerce yıldır yaşamaktadır. Mağara ve kaya sığınakları gibi barınaklardan köy ve kent
büyüklüğündeki yerleşimlere geçiş süreleri kesintisiz bu coğrafyada yaşanmıştır. Krallıklara ve imparatorluklara yurt olmuş büyük devlet ve uygarlıklar bu topraklar üzerinde kurulmuştur. Anadolu toprakları
bugün için âdeta bir arkeoloji laboratuvarıdır.
Anadolu adı, Grekçe güneşin doğduğu yer anlamındaki Anatolia’dan gelmektedir. Anadolu’nun Türkiye adıyla anılmaya başlaması 1176 yılında Türklerin Bizans’a karşı kazandığı Mir yokefalon Savaşı’ndan
sonradır.
Anadolu, tarih boyunca pek çok uygarlığa yurt olmuştur. Anadolu uygarlıkları adıyla anılan bu uygarlıkların dünya uygarlık tarihinde önemli bir yeri vardır. Anadolu, Asya ile Avrupa kıtaları arasında uzanmış
bir köprü durumundadır. İklimin yaşamaya elverişli, topraklarının verimli, su kaynaklarının bol olması ile
önemli göç ve ticaret yolları üzerinde bulunması Anadolu’yu her zaman önemli kılmıştır.
Daha önceleri göçebe bir hayat tarzı olan Türklerin Anadolu’ya geldikten sonra yerleşik hayata
geçmelerinin nedenleri sizce nelerdir? Açıklayınız.
1. HATTİLER (MÖ 2500-1700)
Hattiler, Anadolu’nun ilk yerli halkıdır. Göçler sonucunda
Anadolu’ya geldikleri tahmin edilmektedir. MÖ 3000 ortalarından
itibaren küçük krallıklar ve beylikler hâlinde yaşamışlardır. Hatti
kültürüne ait en önemli eserler Çorum ili sınırları içindeki
Alacahöyük’te bulunmuştur. Kazılar sonucunda altın taç, kemer
tokaları, kolye, bilezik gibi yandaki fotoğrafta gösterilen süs eşyaları
ile çeşitle kaplar ortaya çıkarılmıştır. Yine Alacahöyük’te Hattilerin
dinî inanışlarını gösteren geyik ve boğa heykelcikleri de bulunmuştur. Yapılan araştırmalar sonucunda Hititlerin kültür ve inanç konusunda Hattilerden etkilendikleri ortaya çıkmıştır.
2.12. Fotoğraf: Hattilerden günümüze
kadar gelen bazı sanat eserleri
67
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
2. HİTİTLER (MÖ 1700-700)
Son yapılan Hititoloji araştırmalarına göre Anadolu’ya MÖ 2000’li yılların başlarında doğudan geldikleri
saptanan Hititler, Orta Anadolu’da Kızılırmak çevresine yerleşmişlerdir. Burada bölgenin yerli halkı Hattilerle
kaynaşmışlar ve Hitit uygarlığını kurmuşlardır.
Hititler önceleri bağımsız, küçük krallıklar hâlinde yaşamış, daha sonra bu krallıkları birleştirmiş ve MÖ
1700’lerde Anadolu’da ilk siyasal birliği kurmuşlardır. Hitit Devleti’nin kurucusu Kral Labarna’dır. Labarna,
Hattuşaş (Boğazköy)’ı devletin başkenti yapmıştır.
Aşağıdaki haritayı inceleyerek Hititlerin sınırlarını nerelere kadar genişlettiklerini söyleyiniz.
2.5. Harita: Hitit Devleti, MÖ 1700-1200 (Tarih Atlası1, s. 9.)
Hititlerin siyasi tarihindeki en önemli olay Kuzey Suriye bölgesi için
Mısırlılarla yaptıkları savaşlar sonucunda MÖ 1280 yılında imzalanan
Kadeş Antlaşması’dır. Yandaki fotoğrafta bir tablet örneği gösterilen bu
antlaşma dünyanın bilinen ilk yazılı antlaşması olması bakımından
önemlidir.
Hititlerle Mısırlılar arasında yapılan Kadeş Antlaşması’nın yazılı
olmasının önemi nedir?
2.13. Fotoğraf : Kadeş Antlaşması’na
ait çivi yazılı bir tablet örneği
Hitit Devleti, MÖ 1200’lerde batıdan gelen Ege göçleri sonunda
yıkılmıştır. Ancak Hititler, yine küçük kent devletleri kurarak varlıklarını
sürdürmeyi başarmışlardır. Bu döneme Geç Hitit Kent Devletleri Çağı denir. Bu devletler MÖ 700 yılında
Asurlular tarafından yıkılmış ve Hititler daha sonra Perslerin hâkimiyetine girmişlerdir.
Hititlerde kral, hem başkomutan hem başrahip hem de başyargıç görevini yürütürdü. Kraldan sonra en
yetkili kişi kraliçe (Tavananna)ydi. Tavananna dinî törenlere başkanlık eder, kral bir sefere ve savaşa gittiğinde
yerine bakardı. Hititlerin ilk döneminde kralın yetkileri soylulardan oluşan Pankuş meclisi tarafından sınırlan68
2. Ünite
dırıldı. Daha sonra güçlenen kral, bu meclisin yetkilerini azalttı. Hititlerde halk; asiller, rahipler, sanatçılar,
askerler, memurlar ve köleler gibi sınıflara ayrılırdı. Hititlerde toprağın mülkiyeti krala aitti. Kral, toprakları
kendisine hizmet edenlere, yönetici ve halka işletmeleri amacıyla verirdi. Tarım, ticaret ve hayvancılık halkın
başlıca geçim kaynakları arasında yer alırdı.
Hititlerde eli silah tutan bütün erkekler askerlik yapmak zorundaydı. Savaş arabalarında biri sürücü, ikisi
okçu üç savaşçı bulunurdu. Askerler savaşta kama, ok, mızrak, kalkan, balta, topuz gibi aletler kullanırlardı.
Hititlerde hukuk özellikle aile hukuku önemli bir gelişme göstermiştir. Kölelere mülkiyet hakkı tanınması
açısından Mezopotamya hukukundan daha ileri bir seviyedeydi.
Aşağıda verilen “Hititlerde İnsan Hakları” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: HİTİTLERDE İNSAN HAKLARI
Hititler, insan yaşamına ve kişilik haklarına büyük önem verirdi. Onur kırıcı cezalar, Asur kanunlarında görülen acımasız yargılamalar Hititlerde görülmezdi. Krallık topraklarında herkes dininde ve dilinde
serbestti. Aşağılayıcı ve acımasız cezalar uygulamazlardı. İşkence tasvirlerine hiç rastlanmamıştır. Ölüm
cezaları, büyü yapanlarla krala karşı gelenlere verilirdi. Kralın ölüm cezasını kaldırma yetkisi vardı. Kölelerin bile hakları vardı. Özgür bir kadınla evlenebilirlerdi. Kölelerle evlenen kadınlar özgürlüklerini kaybetmezdi. Kraliçenin yetkileri de krala yakındı. Aile resmî sözleşme ile kurulurdu. Tek eşle evlilik yaygındı.
Kadın haklarına önem veren Hititler boşanma ve miras hakkını kadınlara da tanımışlardır. MÖ 1280 yılında imzalanan Kadeş Antlaşması metninde hem kralın hem de kraliçenin imzasına rastlanmıştır.
Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, s. 115, 116.
(Düzenlenmiştir.)
Dönemin şartları gözönüne alındığında Hititlere ileri bir hukuk devleti diyebilir miyiz? Neden?
Çok tanrılı dini benimseyen Hititlerin yazdıkları tabletlerde uzun tanrı listelerine rastlanır. Bin tanrılı ülke
olarak da anılan Hititler işgal ettikleri ülkelerin tanrılarına da inanırlardı. Hititler
tanrıları adına şenlikler düzenleyerek kurban keserlerdi. Ayrıca ölülerini gömdükten sonra kestikleri kurban etinden yemek yaparak yerler, kurban olarak kestikleri
hayvanın kemiklerini mezarın üstüne sıralarlardı.
2.14. Fotoğraf: Güneş
kursu
Yanda fotoğrafta görülen güneş kursunu Mısırlılardan alarak yeni bir anlam yüklemişlerdir. Güneş kursu
“Ben Majeste Kral” anlamına geliyordu.(1) Hititlerde adalet güneşle sembolleşmiştir. Güneş tanrıçası aynı zamanda hak ve adaletin koruyucusudur. Hititlerde yandaki
fotoğrafta bir örneği gösterilen mimarlık ve heykelcilik
oldukça gelişmiştir. Hitit sanatından günümüze kadar
gelen eserler arasında Alacahöyük’deki Sfenksli Kapı,
2.15. Fotoğraf: Hititlerin
Güneş Kursu, Yazılıkaya ve İvriz kabartmaları bulunmakAna Tanrıçası
tadır.
Bilgi Hazinesi
Hititler, Asurlulardan aldıkları çivi yazısıyla beraber kendi icatları olan hiyeroglif yazısını da kullanmışlardır.
İlk objektif tarih yazıcılığı Hititlerde başlamıştır. Anallar denilen yıllıklar düzenleyen Hitit kralları bu
yıllıklara zaferlerinin yanında yenilgilerini ve günlük olayları da yazmışlardır. Çünkü Hititler öldükten sonra Tanrı’ya hesap vereceklerini düşünmüşlerdir. Hititler, Mezopotamya’dan aldıkları kanunlara eklemeler ve
düzeltmeler yapmış, Anadolu’da ilk yazılı kanunları oluşturmuşlardır.
_______________________
(1) Ekrem Akurgal, Anadolu Kültür Tarihi, s. 23. Özetlenmiştir.
69
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
3. İYONYALILAR (MÖ 1200-700)
İzmir’e ve Büyük Menderes Nehri’nin Ege Denizi’ne döküldüğü bölgeye İyonya, burada yaşayanlara ise
İyonyalılar denir. Mora’yı istila eden Dorların önünden kaçan Akadlar tarafından kurulmuştur. Eski Çağ Anadolu uygarlıkları içinde sosyal yaşam düzeyi en yüksek ve en gelişmiş toplum İyonyalılardır. Verimli topraklar,
uygun iklim koşulları, deniz ticaretinin gelişmiş olması, düşünce özgürlüğüne verilen önem gibi etmenler
İyonyalıların gelişmesinde etkili olmuştur. Demokratik rejim ve hukuk devleti niteliklerini taşıyan ilk şehir devletleri burada ortaya çıkmıştır. “İlk Çağın Rönesans Dönemi” olarak adlandırılan İyonya kültürü, Avrupa kültürünün de özünü oluşturmuştur. Thales (Tales), Herodotos, Hipokrates (Hipokrat), Hythagoras (Pisagor) gibi
bilim insanları felsefe, tıp, tarih, astronomi, matematik vb. alanlarda önemli bilimsel çalışmalar yapmışlardır.
İyonyalılar daha çok deniz ticareti ile uğraşmışlar, Akdeniz ve Karadeniz kıyılarında ticaret kolonileri kurmuşlardır. “İyon Düzeni” denilen bir mimarlık tekniği geliştirmişler; Efes, Milet, Foça, İzmir (Smyrna) gibi büyük
kentleri saraylar, tapınaklar, heykeller, tiyatro binaları ile güzelleştirmişlerdir. Fenikelilerden alfabeyi alan İyonyalılar, bunu yeniden düzenleyerek İyon alfabesi durumuna getirmişlerdir. Bu alfabe, bazı değişikliklerle
Yunanistanlılara geçmiş, daha sonra Romalılar tarafından yeniden düzenlenip geliştirilmiş, böylece bugün
bizim de kullandığımız Latin alfabesi ortaya çıkmıştır.
İyonyalılara sizce neden İlk Çağın Rönesansçıları denilmektedir?
Özgür düşünce ile bilimsel gelişmeler arasında nasıl bir ilişki vardır? Arkardaşlarınızla tartışınız.
Aşağıda yer alan “İyonya’da Bilim” başlıklı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
8. Etkinlik: İYONYA’DA BİLİM
“İyonyalıların dünya tarihindeki önemleri, özgür düşünce ve özgür bilimsel araştırmaların ilk önce onların kurdukları kentlerde doğmuş olmasından ileri gelmektedir.
Özellikle Asya’nın Akdeniz’e açılan bir ticaret kapısı ve o çağın en
büyük sanayi merkezlerinden biri olan Miletos kenti… başta Thlaes olmak üzere Anaksimandros, Anaksimenes ve Herakleitos gibi
düşünür ve bilim insanlarına ev sahipliği yapmıştır. Bu düşünür
ve bilim insanları Mısır ve Mezopotamya’dan öğrendikleri bilgilere
dayanarak… felsefe, matematik, geometri ve astronomi gibi müsbet
ilimlerin temellerini atmışlardır.
Thales, Mısır’a ve Mezopotamya’ya gitmiş, Mısırlılardan geo2.16. Fotoğraf: Celcus Kütüphanesi’nden
metriyi Babillilerden ise astronomiyi öğrenmiş ve bu bilgileri Yubir görünüm (Efes, İzmir)
nan dünyasına kazandırmıştır. Gölgelerden hareketle yapıların
yüksekliğini ölçmüştür. Anaksimandros da Thales gibi dünya tarihinde ilk kez doğayı, metafizik, mistik ya
da mitolojik düşüncelere sapmadan, akılcı ve objektif bir yöntemle araştırmıştır. Anaksimenes fizik, astronomi ve jeoloji ile ilgili kuramlar geliştirmiştir.”
Recep Yıldırım, Uygarlık Tarihine Giriş, İlkçağ Tarihi ve Uygarlıkları, s. 148, 149.
(Özetlenmiştir.)
1. İyonya’da bilimin gelişmesinde rol oynayan etkenler nelerdir?
2. İyonyalı bilim insanları sizce neden Mezopotamya ve Mısır uygarlıklarından etkilenmiş olabilir?
3. İyonyalı bilim insanlarının yapmış oldukları çalışmalarda doğayı akılcı ve objektif bir şekilde
değerlendirmelerinin nedenleri sizce neler olabilir?
70
2. Ünite
4. URARTULAR (MÖ 900–600)
Başkenti Tuşpa (Van) olan Urartu Devleti, MÖ 900’lerde Asya
kökenli Hurriler tarafından Van Gölü ve çevresinde kurulmuştur.
Urartular, özellikle Asurluların istila ve saldırılarına sıkça maruz
kalmıştır. Bu durum bölgenin büyük tahribatlara uğramasına yol
açmıştır.
Geniş yetkileri olan Urartu kralları da ülkeyi tanrı Haldi adına
yönetmişlerdir. Ülkeyi tanrı adına yönetmek üzere tanrı tarafından
görevlendirildiği kabul edilen, kendisinde güçler olduğuna inanı2. 17. Fotoğraf: Urartulardan günümüze
lan bu krallara tanrı kral adı verilmiştir. Urartular Anadolu’da ilk
kalan
Van Kalesi’nden bir görünüm
defa federal anlayışta bir devlet kurmuşlardır.
Urartular, madencilik ve maden işletmeciliğinde çok başarılı olmuşlardır. Tarıma önem veren Urartular
bu amaçla baraj ve sulama kanalları yapmışlardır.
Çok tanrılı bir inanışa sahip olan Urartuların en büyük tanrısı, Haldi (savaş tanrısı)’dir. Urartular, öldükten sonra yaşamın devam ettiğine inanmışlar, ölülerini yakarak ya da yakmadan oda şeklindeki mezarlara
gömmüşlerdir.
Urartulardan günümüze kalan pek çok tarihi eser bulunmaktadır. Van ili sınırları içinde bulunan yukarıdaki fotoğrafta gösterilen Van Kalesi ve Çavuştepe Kalesi ile Erzincan ilinde bulunan Altıntepe Kalesi bu
eserlerin başlıcalarıdır.
Yandaki haritayı inceleyerek Frigya, Lidya
ve Urartu Devletlerinin
kuruldukları yerlerde bugün hangi şehirlerimizin
bulunduğunu açıklayınız.
2.6. Harita: Frigya, Lidya ve Urartu Devletleri, MÖ 1200-546 (Tarih Atlası 1, s. 10.)
5. FRİGLER (MÖ 800–676)
MÖ VIII. yüzyılda Anadolu’ya gelen Frigler, Batı Anadolu’dan Kızılırmak’a kadar
uzanan bölgede başkent Gordion (Ankara-Polatlı) olmak üzere devlet kurdular. Kralları Midas döneminde bütün Orta ve Güneydoğu Anadolu’ya egemen oldular. Frigyalıların Anadolu’daki egemenliği Kafkaslar üzerinden gelen Kimmerlerin saldırısıyla
sona erdi (MÖ 676).
Krallıkla yönetilen Friglerde kralın yanında aristokrat (soylu) sınıfı da devlet yönetiminde etkiliydi.
Frigyalılar din ve inanışlarında Hititlerin etkisinde kaldılar. Yandaki fotoğrafta
gösterilen Doğa ve Bereket Tanrıçası Kybele (Kibele), Frigyalıların en önemli tanrıları
2.18. Fotoğraf: Doğa
arasında yer alırdı. Tarihçi Herodotos, Frigleri Anadolu’nun en zengin halkı olarak
ve bereket Tanrıçası Kibetanıtır. Frig kralları, tarım ve hayvancılığın gelişmesine önem verdiler, bunları koruyan bele
yasalar çıkardılar. Örneğin Friglerde saban kıran veya öküz öldüren kişilere ölüm cezası verilirdi. Dokumacılık alanında da ilerleme kaydetmiş olan Frigler halı ve kilimleriy71
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
le tanınırdı. Maden işlemeciliğinde ileri bir seviyeye ulaşan Frigler, Anadolu’nun ilk kuyumcuları olarak bilinirdi.
Frig sanatının ve mimarisinin en önemlileri Ankara’nın Polatlı ilçesi yakınlarında bulunan Gordion ve Midas
şehirlerindeki kayalar içine oyulmuş sığınaklardır.
6. LİDYALILAR (MÖ 687–546)
Lidya, bugünkü Gediz ve Küçük Menderes ırmakları arasında kalan bölgeye İlk Çağda verilen addır. Bu topraklarda oturanlara Lidyalılar denilmiştir. Kimmerlerin Frigya Devleti’ni yıkmasından sonra Lidyalılar, kralları
Giges’in liderliğinde bu bölgede başkenti Sardes (Sard) olan bir devlet kurmuşlardır (MÖ 687). Krezüs’ün kral
olduğu yıllarda Lidyalılar en parlak dönemini yaşamıştır. Bu dönemde Batı Anadolu’nun tamamı Lidyalıların
eline geçmiş, Sardes bilim kültür merkezi hâline gelmiştir. Lidya Krallığı’na MÖ 546 yılında Pers Hükümdarı
Kyros (Kiros) tarafından son verilmiştir.
Tüccar bir toplum olan Lidyalılar ticaret sayesinde zenginleşmiş, rahat ve bolluk içinde yaşamışlardır. İlk
Çağın her açıdan en zengin devleti Lidya olmuştur. Lidyalılar değiş tokuş esasına dayanan ticareti kaldırarak
tarihte ilk kez madenî parayı kullanmışlardır. Altın ve gümüş karışımından yapılan bu paraya elektron adını vermişlerdir. Efes’ten başlayıp Sardes’ten geçerek Mezopotamya’ya ulaşan Kral Yolu’nu yapan Lidyalılar Mısır,
Mezopotamya ve Yunan kent devletleriyle yoğun ticari ilişkiler kurmuşlardır.
Lidyalıların parayı icat etmelerinin dünya uygarlığına ne gibi katkısı olmuştur?
Lidyalılar paralı askerlerden oluşan ordular kurmuşlardır. Sürekli olmayan ve gerektiğinde oluşturulan bu
ordunun askerleri de vatan sevgisiyle değil para için savaştıklarından Lidyalılar savaşlarda üstünlük sağlayamamışlardır. Bu yüzden Lidyalılar kısa sürede zayıflamış ve yıkılmışlardır.
Aşağıda verilen “Kanatlı At Uçup Giderken” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: KANATLI AT UÇUP GİDERKEN
Karun Hazinesi uzun süren uğraşlar sonucunda Türk hükümeti tarafından
Metropolitan Müzesinden alınarak Türkiye’ye getirilmiştir. Bu hazine son derece mükemmel işçilikli altın takılar, gümüş süs eşyası ile kap kacağın bulunduğu
363 parçadan oluşmaktadır. Bu eserler bir yıl süre ile Anadolu Medeniyetleri Müzesinde sergilendikten sonra Uşak Müzesine getirilmiştir. Başta kanatlı At “Hipokampos” olmak üzere halk arasında Karun Hazinesi olarak bilinen Lidya dönemine ait bu eserler, Uşak yakınlarında Harta, Aktepe, İkiztepe ve Toptepe’deki
tümülüslerde yapılan kazılar sonucunda bulunmuştur.
www.akademikpersonel.kocaeli.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Lidya uygarlığının ekonomi ve sanat anlayışı ile ilgili neler söylenebilir?
Bilgi Hazinesi
Paranın İcadı
Lidya’nın Eski Çağ insanını en etkileyen yönü altın zenginliğidir. Varlığı VII. yüzyılın başlarına doğru fark edilen bu zenginlik Sard kentinin içinden akıp Gediz Irmağı’na karışan Küçük Paktolos Çayı’nın
alüvyonlarından sağlanır. Efsanelere göre Paktolos bu özelliğini, dokunduğu her şey altın olan Frig Kralı
Midas’tan alır. Tanrıların lütfu olarak bu özelliğe kavuşan Midas sonuçta elini attığı ekmeğin bile altına
dönüştüğünü görerek açlıktan ölmemek için tanrılara yakarır. Bu özellikten kurtulmak ister. Dileği kabul
edilen krala Sardes’teki Paktolos Çayı’na gitmesi ve bu suyun kaynağında yıkanması söylenir. Midas da
söylenenlere aynen uyar ve altından arınır. Ancak bu özellik de Paktolos’a geçer. Daha sonra Lidyalılar çayın
kenarında bir atölye kurarak parayı icat eder.(1)
_______________________
(1) Veli Sevin, Anadolu Arkeolojisi, s. 274. Özetlenmiştir.
72
2. Ünite
Temel Kavramlar
l
l
l
l
l
l
l
l
Aristokrat
Dragon
Hellenistik Çağ
Klistenes
Knossos
Olimpiyat
Peloponnes
Solon
D. EGE VE ESKİ YUNAN UYGARLIĞI
Hazırlık Çalışmaları
1. Eski Yunan uygarlığında demokrasinin ilk uygulamalarına örnek
olarak neler gösterilmektedir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Ege ve Yunan uygarlıklarını gösteren aşağıdaki haritayı inceleyiniz. Haritanın altındaki soruyu
cevaplayınız.
2.7. Harita: Ege ve Yunan Uygarlığı Haritası (Tarih Atlası 2, s. 10.)
Haritaya göre bu uygarlıkların gelişmesinde coğrafi konumun ne gibi etkileri olabilir? Açıklayınız.
Ege ve Yunan uygarlığı bugünkü Ege Denizi, Batı Anadolu Bölgesi, Mora Yarımadası, Yunanistan ve Girit
çevresinde kurulmuştur. Ege ve Eski Yunan uygarlıkları Girit, Miken ve Yunan uygarlığı olmak üzere üç dönemde ele alınmaktadır.
1. GİRİT UYGARLIĞI (MÖ 3500-1200)
Ege medeniyetlerinin en eskisi olan bu uygarlık Girit
Adası’nda kurulmuştur. Girit uygarlığı en parlak dönemini
MÖ 2400-1400 tarihleri arasında yaşamıştır. Yandaki resimde
gösterilen Knossos en önemli yerleşim yeridir. Bu uygarlığa
MÖ 1200 yıllarında Dorlar son vermiştir. Giritliler coğrafi
konum özelliğinden dolayı deniz ticaretine önem vermiş,
Yunanistan, Mısır ve Anadolu uygarlıklarıyla kültür alışverişinde bulunmuş ve ticari ilişkileri geliştirmişlerdir.
2.9. Resim: Knossos Sarayı (www.baskent.
edu.tr)
73
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
2. MİKEN (AKA) UYGARLIĞI (MÖ 2000-1200)
Akalar MÖ 2000 yıllarında, Peleponnes (Mora) Yarımadası’na gelerek Miken şehrini kurup daha sonra
Mora’nın tamamına sahip oldular. Çanakkale Boğazı’na hâkim olmak için Truvalılarla savaşlar yaptılar.
Gösterişli kalelerde yaşayan kralların yanında soylulardan oluşan bir meclisleri vardı. Miken Şatosunda yer
alan altın maskeler, süs eşyaları ve silahların bulunduğu kuyu mezarları Miken’de sanatın ileri düzeyde olduğunu gösterir. Dorlar, MÖ 1200 yıllarında Akaların egemenliğine son verdi.
3. ESKİ YUNAN UYGARLIĞI (MÖ 1200-337)
Dorlar, Akaların egemenliğine son verip Yunanistan ve Ege adalarını ele geçirerek “polis” adı verilen şehir
devletleri kurdular. Bu devletler Perslerle uzun süren savaşlar yaparak Pers tehlikesini geçiştirdiler. Atina,
Isparta, Korint ve Tebai en önemli şehir devletleridir. Kent devletlerinin başında önceleri krallar bulunurdu.
Zamanla güçlenen soylular, kralları devirerek yönetimi ele geçirdi. Böylece Yunan şehir devletlerinde soylu
yönetimine dayalı aristokratik yönetimler kuruldu. Kolonicilik faaliyetleri ile zenginleşen tüccar ve zanaatkârlar
soylulardan bazı haklar talep ettiler. Bu kişilere köylüler ve yoksul halk da katıldı. Şehirlerde halk meclisleri
kuruldu. Isparta ve Atina şehir devletleri birbirleri ile savaştılar. “Peloponnes Savaşları” olarak bilinen bu savaşlarda Ispartalılar üstün çıktı. Bu durum İskender’in Yunanistan’ı ele geçirmesine kadar devam etti.
Aşağıda verilen “Dünyada İlk Demokrasi Hareketleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
10. Etkinlik: DÜNYADA İLK DEMOKRASİ HAREKETLERİ
Yunanistan’da halk; soylular, tüccarlar, köylüler ve köleler olmak üzere sınıflara ayrılmıştır. Kalabalık
bir sınıfı oluşturan kölelerin hiçbir hakkı yoktur. Yunanistan’da kanunlar soyluların haklarını korumak ve
geliştirmek için hazırlanmıştır. Sınıflar arası mücadeleden dolayı sosyal yaşama yönelik birtakım hukuki
düzenleme yapılmıştır. Dragon, Solon ve Kleistenes (Klistenes) kanunlar getirmiş ve arhon (yönetici) seçilen
Dragon, soyluların keyf î yönetimini orta sınıf lehine düzenlemiştir. Solon, köylünün borçlarını ortadan kaldırmış, borçlarını ödeyemedikleri için köleleştirilenleri hürriyetlerine kavuşturmuştur. Dörtyüzler ve halk
meclisi adında iki meclis kurmuştur. Kleistenes ise seçim sistemi ve idari yapı üzerinde yenilikler yapmış,
halk meclisinin önemli bir kurum hâline gelmesini sağlayarak sınıf farkını ortadan kaldırmıştır.
1. Yunanistan’da sınıflar arasındaki mücadelelere son vermek amacıyla neler yapılmıştır?
2. Bu düzenlemelerin demokrasiye katkıları neler olabilir?
Yunanistan’da tarıma elverişli toprakların azlığı, halkı koloni hareketine yöneltmiştir. Koloni, ana yurdun
dışında yerleşim yeri kurmak ve ticaret yapmak amacıyla oluşturulan merkezler anlamına gelmektedir. Bunlar
ana yurda bağlı olmayıp, siyasal ve ekonomik yönden bağımsızdılar. Yunanlar, kolonilerini ikinci yurtları saymışlardır. Çok tanrılı dine inanan Yunanlar, tanrılarını insan biçiminde düşünmüş ancak ölümsüz olduklarına
inanmışlardır. Tanrıların sevgisini kazanmak ya da öfkelerinden korunmak için spor, müzik ve şiir yarışmaları düzenlemişlerdir. Günümüzde de süren olimpiyatların ilki MÖ 776’da tanrı Zeus adına yapılmıştır. Dört
yılda bir yapılan olimpiyatlar, Yunanistan’da siyasi ve kültürel birliğin sağlanmasında etkili olmuştur.
Yunan uygarlığında tarih, edebiyat, tıp, geometri, felsefe ve astronomi gibi bilimler gelişmiştir. Bu dönemde yaşayan bilim insanları arasında Sokrates (Sokrat), Platon (Eflatun), Herodotos, Thukydides, Homeros,
Aristoteles (Aristo) yer almıştır. Eski Yunan uygarlığının manevi birliğinin kurulmasında ve asırlar boyu yaşatılmasında Homeros’un yazdığı İlyada ve Odeisse destanının büyük etkisi olmuştur. Mimari alanda önemli
eserler veren Eski Yunan uygarlığı, Fenike alfabesini kullanmış ve geliştirmiştir.
74
2. Ünite
4. İSKENDER İMPARATORLUĞU (MÖ 336-323)
Makedonya kralı II. Philip, Balkanların büyük bir kısmı ile Yunanistan’ı egemenliği altına alarak “Helen Birliği”ni kurdu. Amacı Asya’yı fethetmekti. MÖ 336
yılında ölünce yerine yandaki fotoğrafta heykeli gösterilen oğlu Büyük İskender
geçti. Filozof Aristo’nun öğrencisi olan Büyük İskender’in en büyük amacı bir dünya devleti kurmak, Doğu ile Batı medeniyetini bir potada eritmekti. İskender bu
amaçla Büyük Asya Seferi’ne çıktı. Persleri Granikos (Çanakkale-Biga), Issos
(Hatay-Dörtyol) ve Gavgamela (Suriye) savaşlarında yenerek bu devletin varlığına
son verdi. Anadolu ve İran’ı ele geçiren İskender daha sonra Hindistan’a yöneldi.
Ancak ordusunun yorulması üzerine geri döndü. İskender’in MÖ 323’te Babil’de
ölümüyle imparatorluk komutanlar arasında paylaşıldı. Mısır’da Ptomler krallığı,
Anadolu’da Selevkos Krallığı, Makedonya’da Antigonitler Krallığı kuruldu.
2.19. Fotoğraf : Büyük
Anadolu’da Selevkos Krallığı’nın kurucusu general Selevkos’un ölümünden sonra İskender’in büstü
krallık dağıldı ve Anadolu’da yeni krallıklar kuruldu. Bunlar Pontus, Bergama,
Kapadokya ve Bitinya Krallığı’dır. Büyük İskender’in başlattığı, Eski Yunan uygarlığı ile Doğu uygarlığının
karışmasıyla ortaya çıkan ve 300 yıl süren (MÖ 330-30) uygarlığa “Helenistik Dönem Uygarlığı” adı verilmiştir.
Helenistik Dönemde İskenderiye, Antakya ve Bergama gibi önemli kültür ve sanat merkezleri ortaya çıkmıştır. İskenderiye’de bir akademi kurulmuş; matematik, tıp, doğa, gök bilimi, edebiyat ve kütüphanecilik
alanlarında önemli gelişmeler yaşanmıştır. Bu Dönemde, Eski Yunan ve Doğu uygarlıklarının sentezinden oluşan bir sanat anlayışı gelişmiştir. Helenistik Çağ Sanatı denilen bu sanat anlayışının başlıca örnekleri dünyanın
yedi harikasından üçü olan Mısır’daki İskenderiye Feneri, güneş tanrısı adına dikilen Rodos Heykeli ve Zeus
Heykelidir. Sinoplu Diyojen ve Arşimet bu dönemde yetişen önemli bilim insanlarındandır.
Büyük İskender’in ölümünden sonra Anadolu’da kurulan
Bergama Krallığı zamanında, parşömen denilen kağıt icat edilmiştir.
Bergama kralı Eumenes, 200 bin ciltlik kitaptan oluşan bir kütüphane kurmuştur. Bergama’da kurulan yanda temsilî resmi gösterilen
Asklepion Sağlık Merkezi, o dönemde dünyanın en önde gelen sağ2.10. Resim: Asklepion Sağlık Merkezi’nin
lık merkezleri arasında yer almıştır.
temsilî resmi
Aşağıda verilen “Parşömenin Hikâyesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: PARŞÖMENİN HİKÂYESİ
Yaygın bir efsaneye göre Mısır Kralı, Bergama Kütüphanesindeki kitap sayısının İskenderiye Kütüphanesindeki kitap sayısını geçmemesi için Anadolu’ya papirüs ihracını yasaklamıştır. Kâğıtsız kalan Bergama’nın
Kralı yeni bir kâğıt icat edecek olana büyük ödüller vereceğini açıklamıştır. O zamanki kütüphane müdürü
oğlak derilerini işleyerek yazılabilecek hâle getirmiş ve bunu krala sunmuştur. Parşömen MÖ II. yüzyıldan
başlayarak Bergama’dan bütün dünyaya yayılmıştır. Parşömenin, gerektiği gibi işlendiğinde her iki yüzüne
de yazılabilmesi, yırtılmaması, yanmaması, olağanüstü dayanıklılığı, hat ve tezhip sanatına uygunluğu,
üstündeki yazıların okunmasının gözü yormaması, hayvanların yaşadığı her yerde üretilebilmesi gibi birçok özelliği vardır.
Parşömenin papirüsten farklı olarak çok ince olması ve kuruduğu zaman kıvrılması sebebiyle kenarlarına tahta çakılmış, böylece codex (kodeks) denilen ilk kitabın oluşması sağlanmıştır.
www.bergama.bel.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Anadolu’ya Papirüs ihracının yasaklanması ne gibi sonuçlar ortaya çıkarmıştır?
2. Parşömen’in toplumsal gelişmeye ve bilginin yayılmasına ne gibi etkileri olmuştur? Açıklayınız.
75
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Temel Kavramlar
l
l
l
l
l
l
l
l
Ayasofya
Kuria
Lejyon
Milano Fermanı
Patriciler
Plepler
Senato
12 Levha Kanunları
E. ROMA UYGARLIĞI
Hazırlık Çalışmaları
1. Roma uygarlığının, insanlığın ortak mirasına yapmış olduğu katkılar hakkında araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altında verilen soruları cevaplayınız.
2.8. Harita: Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu, MS 395 (Tarih Atlası 1, s. 6.)
1. Roma uygarlığının coğrafi konumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Roma uygarlığının sınırlarının hangi kıtaları kapsadığını söyleyiniz.
MÖ 3000 yıllarının sonlarına doğru İtalya’ya, Avrupa’dan çeşitli kavimler gelmiştir. İtalya’ya ilk göç eden
kavmin İtalikler olduğu tahmin edilmektedir. Daha sonra MÖ 1000 yıllarında deniz yoluyla İtalya’ya gelen
Etrüksler bölgenin batı kıyılarına yerleşmişlerdir. Etrüskler, İtalya’ya şehir kültürünü getirmişlerdir.
Uygarlığa adını veren Roma şehri MÖ 753 yılında Romulus tarafından kurulmuştur. MÖ 1. yüzyılda
Roma İmparotorluğu’nun sınırları batıda Atlas Okyanusu kıyılarına, doğuda Fırat Irmağı’na kadar genişlemiştir.
Roma’nın siyasi tarihi krallık, cumhuriyet ve imparatorluk dönemi olarak üç bölüme ayrılır.
Roma, önceleri krallıkla yönetilmekteydi. Krallar, halk meclisi tarafından seçilirdi. Halk meclisi (kuria)
kanunların hazırlandığı, önemli işlerin görüşüldüğü bir meclisti. Halk meclisinde oylar, fert olarak değil topluluk oyu olarak verilirdi. Ayrıca danışma meclisi olarak ihtiyarlar meclisi (senatus) vardı. Kral, senatoya karşı
sorumlu idi. Cumhuriyet döneminde yönetim yetkileri, bir yıllığına seçilen konsüllere verildi. Konsüller birbirlerine ve senato adı verilen meclise karşı sorumlu idiler.
MÖ 200-100
Orta Amerika’da Maya kültürü ortaya
çıktı. Roma İmp. Akdeniz’e kadar
genişledi. Roma’da ilk kez su saati
kullanıldı.
76
MS 1-100
Romalılar Yahudileri Filistin’den sürdü.
Roma’da Dünya’nın en büyük antik anfi tiyatrosu olan Collosseum’un yapımı tamamlandı.
101-200
Çin’de kağıt yapımı başladı.
2. Ünite
MÖ 44 yılında Sezar’ın öldürülmesi ile ülkede iç karışıklıklar başladı. Oktavianus (Aktavnus)’un iktidarı
ele geçirmesi ile cumhuriyet dönemi sona erdi, imparatorluk dönemi başladı. Roma İmparatorluğu’nda halk
patriciler ve plepler diye ikiye ayrılırdı. Patriciler sınıfını oluşturan kişiler tam vatandaş statüsüne sahipti.
Bunların ticaret, mülkiyet ve oy kullanma hakları vardı. Küçük çiftçilerle zanaatkâr ve tüccarlardan meydana
gelen pleplerin siyasi hakları yoktu. Roma’da en kalabalık sınıfı köleler oluştururdu. Bu kişiler en ağır işlerde
çalıştırılırdı. Romalıların en eski kanunları, Plep-Patrici mücadeleleri sonucunda oluşturulan bir komisyon
tarafından hazırlanan 12 Levha kanunlarıdır. Miras, borç, aile ve ceza gibi konuları kapsayan bu kanunlarla
Plepler birtakım haklar (memur ve asker olabilme vb.) kazandılar. 12 Levha kanunları Roma hukukunun temelini oluşturmuştur. Roma hukuku daha sonra bütün Avrupa hukukunu da etkilemiştir.
Akdeniz havzasının tamamına sahip olan Romalılar çok düzenli bir
kara ordusu ve donanma kurmuşlardı. Roma ordusunda yandaki fotoğrafta
gösterilen lejyon denilen paralı askerler de bulunurdu. Deniz ticareti ile
uğraşan Romalılar önemli koloniler kurmuşlardı. Fenikelilerle Kartaca
(Tunus) bölgesi için Pön Savaşlarını yapmış ve sonuçta Kartaca’yı ele geçirerek kolonileri hâline getirmişlerdi. Anadolu’ya da hâkim olan Romalılar,
Anadolu’yu bir tahıl ambarı olarak görmüş, her türlü ihtiyaçlarını buradan
karşılaşmışlardı. Ayrıca Romalılar ticareti geliştirmek için Anadolu’da
önemli yollar da yapmışlardı.
Önceleri çok tanrılı bir din anlayışına sahip olan Romalılar, 313 Milano
Fermanı’yla Hristiyanlık dinini kabul etmişlerdi. Roma sanatı, büyük ölçüde
Yunan ve Helenistlik sanatının etkisiyle başlamış ve gelişmişti. Romalılar en
çok mimari sanatında gelişmişler; tapınak, sunak, hamam, tiyatro, saray ve
su kemerleri yapmışlardır. Roma mimarisinde kemer ve kubbe önemli bir
yer tutar. Romalılar döneminde Bergama, Efes, Antakya, Perge, Aspendos
ve İskenderiye önemli kültür merkezleri hâline gelmişti.
2.20. Fotoğraf: Roma askerlerini yansıtan bir görsel
Hunların yol açtığı Kavimler Göçü (375) sırasında Roma İmparatorluğu kendi sınırlarını koruyacak
durumda değildir. İmparatorluk, 395 yılında Batı ve Doğu Roma olmak üzere ikiye ayrılmıştır. Batı Roma’nın
başkenti Roma, Doğu Roma’nın başkenti ise Bizans olmuştur. Batı Roma İmparatorluğu, 476 yılında Kavimler
Göçü sonucunda yıkılmıştır. Doğu Roma İmparatorluğu ise Fatih Sultan Mehmet’in İstanbul’u fethetmesiyle
sona ermiştir (1453).
Aşağıda verilen “Roma ve Bizans Kültürü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
12. Etkinlik: ROMA VE BİZANS KÜLTÜRÜ
Romalılar, başta mimarlık olmak üzere güzel
sanatların her dalında gelişme göstermişlerdir.
Mimarlık, heykel ve resim alanında Yunanları kendilerine örnek almış, onlardan daha büyük ve gösterişli
saraylar, tapınaklar ve anıtlar yapmışlardır. Tiyatro
yapıları Roma mimarisinin en önemli yapıtları arasında yer alır. Bu tiyatrolar, Yunan tiyatroları gibi
sahne binası, yarım daire şeklinde meydan ve oturma
kademelerinden oluşmaktaydı. Ama sahne binası çok
2.21. Fotoğraf: Aspendos Tiyatrosu (Antalya)
gelişmiş olup oturma basamakları ile birleştirilerek
mimari bir bütünlük sağlanmıştır. Bu tiyatroların en
iyi örneği, Antalya yakınlarındaki Aspendos Tiyatrosu’dur.
77
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Roma mimarisinin en önemli yapı tiplerinden biri de hamamlardır. Bu hamamlarda
bazı bölümler alttan ve duvardan ısıtılarak
sıcak mekanlar elde edilmişti. Soyunma yerleri,
soğuk, ılık ve sıcak mekânlar hamamın en
önemli bölümlerini oluşturuyordu. Hamamlar;
imparatorluk döneminde kitaplıklar, konferans
salonları, havuzlar, spor salonları ile birleştirilerek görkemli yapılar hâline getirilmiştir.
Anadolu’da Miletos, Ankara’da Ephesos ve
2.22. Fotoğraf: Roma Hamamı’ndan bir görünüm (Ankara)
Perge’deki hamamlar Roma hamam mimarisinin en önemli örneklerdir. Şehirlere ve hamamlara su, kaynaktan su köprüleri ile sağlanırdı. Antalya’daki
Aspendos su kemerleri günümüze kalan en iyi örneklerdir. İmparator Valens zamanında yapılmış olan
İstanbul’daki Bozdoğan Kemeri de bu tip yapıların geç örneklerinden biridir.
Roma mimarisi hakkında en iyi fikir veren evler, Pompei ve Herkulaneum’dakilerdir. Bu evlerin esasını atrium denilen üzeri örtülü, tavanının ortasında bir delik ve tam altında havuz bulunan bir mekân
oluşturmaktadır. Bunun çevresinde ise dükkânlar, yemek ve yatak odaları ile bahçe yer almaktaydı. Bu tip
evlerin yanı sıra sütunlu avlulu Yunan tipi evler ile apartman tipinde çok katlı evler de yapılmıştır. Evlerden
başka, zengin kişilerin villaları ve imparator sarayları da Roma uygarlığının zenginliğini ve görkemini gösteren yapılardır. Roma kentinin en önemli ögelerinden biri de her iki yanında dükkânlar bulunan direkli
caddelerdir. Bu caddeleri ya da meydanları süsleyen taklar ise heykel taşıyıcı olup üzeri tonoz kemerle
örtülü bir ya da üç gözlü geçitlere sahiptir.
www.İstanbul.edu.tr
(Düzenlenmiştir.)
Ekinlikteki görselleri ve metni dikkate aldığınızda Roma ve Bizans imparatorluğunun sanat ve
estetik anlayışı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
BİZANS (DOĞU ROMA) İMPARATORLUĞU (395–1453)
Doğu Roma İmparatorluğu, başkentinin Bizans olması nedeniyle Bizans İmparatorluğu adıyla anılır. Bu imparatorluğun toprakları üzerinde yaşayanlar, Latin kültüründen çok eski olan Yunan ve Helenizm kültürüyle yoğrulmuş ve Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini kabul etmişlerdir. On iki kral soyunun egemen olduğu Bizans, en
parlak dönemini Justinianos (Jüstinyen) zamanında yaşamıştır (522–565). XI. yüzyıla kadar gelişmesini sürdüren
Bizans, 1071 yılında Büyük Selçuklu Devleti ile Malazgirt Savaşı’nı, Anadolu Selçuklu Devleti ile Miryokefalon
Savaşı’nı yapmıştır. Bizanslılar her iki savaşta da yenilince Anadolu’nun hâkimiyetini Türklere bırakmak zorunda
kalmışlardır. Zamanla zayıflayan Doğu Roma İmparatorluğu’na 1453 yılında İstanbul’u fetheden Fatih Sultan
Mehmet son vermiştir.
İstanbul, Bizans döneminde dünyanın en önemli kültür ve sanat merkezlerinden biri hâline gelmiştir. Bizanslılar İstanbul’da çok sayıda eser yapmıştır. Ayasofya Bizanslılar döneminde yapılmış en önemli eserlerden biridir.
Aya İrini ve Hora Kiliseleri, Yerebatan Sarnıcı, Binbir Direk Sarnıcı, İstanbul Surları ve Su Kemerleri diğer sanat
eserleri arasındadır.
78
2. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Yeni Taş
takas
Sümerler
Helenizm
Mezopotamya
Yeni Taş
satraplık
Kadeş
Polis
Lidyalılar
Roma
Urartu
koloni
Fenikeliler
Mısır
1. İnsanlar ............................... devrinde yerleşik hayata geçerek tarımla uğraşmaya başladılar.
2. Fırat ve Dicle arasında kalan bölgeye tarihte .......................................................denir.
3. Mısırlılar ile Hititler arasında MÖ 1280 yılında ........................................................ antlaşması imzalandı.
4. Bir devletin siyasi, askerî ve sosyoekonomik nedenlerin etkisiyle sınırları dışında ele geçirip yönettiği
topraklara ............................... denir.
5. 12 Levha Kanunları .............................................................. İmparatorluğu döneminde çıkarıldı.
6. Parayı icat eden ve kullanan ilk uygarlık ................................. dır. Böylece ticarette ....................................
usulü sona erdi.
7. Büyük İskender’in Asya Seferi sonucunda Batı ve Doğu uygarlıklarının sentezinden ortaya çıkan uygarlığa ......................................... denir.
8. Persler Anadolu’yu ......................................... denilen eyaletlere ayırarak yönetmişlerdir.
9. İlk alfabeyi ..........................................., ilk yazıyı ........................................ bulmuştur.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Anadolu’da ilk tarımsal faaliyetler Çayönü’nde, ilk şehir yerleşmesi Çatalhöyük’te başlamıştır.
(....) Uygarlıkların oluşumunda coğrafi, siyasi ve ekonomik faktörler etkilidir.
(....) Hint Uygarlığı içerisinde yer alan Persler, Zerdüştlük dinini benimsemişlerdir.
(....) Romalılar başlangıçta karşı çıktıkları Hristiyanlık dinini MÖ 313’te Milano Fermanı ile kabul etmişlerdir.
(....) Mısır medeniyeti coğrafi özellikleri nedeniyle istila ve göç hareketlerinden çok fazla etkilenmemiştir.
(....) İyonyalılarda güçlü bir merkeziyetçi yönetim vardı.
(....) Ahiret inancına sahip olan Urartular mezarlarını ev ve oda şeklinde yapmışlardır.
(....) Friglerde kralın yetkileri pankuş denilen meclis tarafından kısıtlanmıştır.
(....) Urartular, anal denilen tarih yıllıklarını tutarak olayları objektif bir şekilde yazmışlardır.
C. Aşağıdaki şehirlerin numaralarını ait olduğu devletlerin adının yanındaki parantezin içine yazarak şehirlerle devletleri eşleştiriniz.
1. Tuşpa
( ) Hititler
2. Sard
( ) Urartular
3. Ninova
( ) Frigler
4. Milet
( ) İyonyalılar
5. Hattuşaş
( ) Lidyalılar
6. Gordion
( ) Asurlular
( ) Romalılar
79
Uygarlığın Doğuşu ve İlk Uygarlıklar
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
I. Tanrılara hesap verme düşüncesiyle yıllıkların hazırlanması
II. Kralın yetkilerini kısıtlayan pankuş meclisinin açılması
III. Kölelerin bedel ödeyerek özgürlüklerine kavuşması
Yukarıdaki gelişmelerden hangisi ya da hangileri Hitit Uygarlığında yaşanmıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve III
D) II ve III
E) I, II ve III
1.
2. İlk Çağ uygarlıklarında
I. Kolonicilik hareketlerinin başlaması
II. Zigguratların yapılması
III. Ölülerin mumyalanması
gelişmelerinden hangisi ya da hangileri dinsel inanışların insan faaliyetlerini etkilediğini gösterir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) II ve III
E) I ve II
3. İlk Çağ uygarlıklarından Mısır’ın Nil Nehri ve çevresinde, Mezopotamya’nın Dicle ve Fırat nehirleri arasında, Hint medeniyetinin ise Ganj ve İndüs nehirleri çevresinde kurulmasının en önemli nedeni aşağıdakilerden hangisiyle açıklanabilir?
A) Nehirlerin belli bölgelerde toplanması
B) Nehirlerin taşımacılık faaliyetlerini kolaylaştırması
C) Nehir alanlarının yerleşik yaşama ve tarımsal uğraşlara uygun olması
D) Nehirlerin rejimlerinin düzenli olması
E) Nehirlerin kutsal olarak kabul edilmesi
4. Ankara’daki Augustus Tapınağı ile Antalya’daki Aspendos antik tiyatrosu, aşağıdaki uygarlıklardan hangisi tarafından yapılmıştır?
A) Roma
B) Mısır
C) Yunan
D) İyon
E) Pers
5. Neolitik (Yeni Taş) Devri’nin özellikleri arasında aşağıdakilerden hangisi yer almaz?
A) İnsanlar yerleşik hayata geçmiştir.
B) Göçebe yaşam tamamen sona ermiştir.
C) Yabani hayvanlar evcilleştirilmiştir.
D) Tarımsal faaliyetler başlamıştır.
E) Dokumacılık ve seramik sanatı gelişmiştir.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Anadolu’ya birçok uygarlığın gelip yerleşmesinin sebebi neler olabilir?
2. Lidyalılar ticareti geliştirmek için ne gibi faaliyetler yapmışlardır?
3. Mısır uygarlığının istila ve saldırılara karşı korunaklı olmasının sebepleri arasında neler yer almaktadır?
4. Yunan uygarlığında demokrasi hareketleri nasıl başlamıştır? Açıklayınız.
5. Kültür ve uygarlığın tanımını yaparak aralarındaki ilişkiyi açıklayınız.
6. Mezopotamya uygarlığı içerisinde yer alan medeniyetler hangileridir? Bu medeniyetlerin önemli özelliklerini yazınız.
80
2. Ünite
PROJE GÖREVİ
Kültür ve medeniyetin ilerlemesinde etkili olan İlk Çağ uygarlıklarına ait bilimsel gelişmeler (yazı, alfabe, hukuk,
para, kâğıt, barut, pusula) hakkında araştırma yapınız. Elde ettiğiniz bilgileri görselle destekleyerek bir albüm hazırlayıp sınıfa sununuz.
Grup çalışması yaparak aşağıda verilen adımları izlemelisiniz.
1. Arkadaşlarınızla iş bölümü yapınız.
2. Çalışma planını hazırlayınız.
3. Konu hakkında kaynak araştırması yapınız.
4. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri sınıflandırıp bilimsel gelişmeleri ayrı ayrı inceleyerek bu gelişmelerin önemini görsellerle destekleyiniz.
Yapacağınız “Proje Görevi” aşağıdaki tabloda verilen ölçütlere göre değerlendirilecektir.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
Çok iyi
İyi
Orta
Zayıf
Çok zayıf
5
4
3
2
1
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
I. PROJE HAZIRLAMA SÜRECİ
İş bölümü yapıldı.
Projeye uygun çalışma planı hazırlandı.
Kaynak araştırması yapıldı.
Proje plana göre gerçekleştirildi.
TOPLAM
II. PROJENİN İÇERİĞİ
Türkçe doğru ve etkili kullanıldı.
Bilgilerin doğruluğuna dikkat edildi.
Toplanan bilgiler sınıflandırıldı.
TOPLAM
III. RESİM ALBÜMÜ HAZIRLAMA
Albüm eksiksiz olarak hazırlandı.
Kaynak gösterildi.
TOPLAM
IV. SÜRE
Ödev zamanında teslim edildi.
TOPLAM
GENEL TOPLAM
Not: Proje Görevi grup (5 kişi) çalışması hâlinde bir aylık süre içinde yapılacaktır.
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 50, en düşük puan 10’dur. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 40 puan almış olduğunuzu varsayalım;
50
40
100
x
x = 100 x 40 = 4000 : 50 = 80 puandır. 80 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
81
İlk Türk Devletleri
3. ÜNİTE: İLK TÜRK
DEVLETLERİ
KONULAR
A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE
TÜRK GÖÇLERİ
C. İLK TÜRK DEVLETLERİ
Ç. KAVİMLER GÖÇÜ
D. AVRUPA HUN DEVLETİ
E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ)
F. UYGUR DEVLETİ
G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN DİĞER
TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI
82
3. Ünite
Temel Kavramlar
A. TÜRK ADININ ANLAMI VE KÖKENİ
l Anav
l Türk
l Türkhia
l Türkistan
Hazırlık Çalışmaları
1. İnsanın mensubu olduğu kültürü yaşatması önemli midir? Neden?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Büyük devletler kuran ecdadımız, büyük ve şumüllü medeniyetlere de sahip olmuştur. Bunu aramak,
tetkik etmek, Türklüğe ve cihana bildirmek bizler için bir borçtur. Türk çocuğu ecdadını tanıdıkça daha
büyük işler yapmak için kendinde kuvvet bulacaktır.”(1)
Atatürk bu sözleriyle bize neler anlatmak istemiştir? Açıklayınız.
Yandaki resimlerde gösterilen çizimler MÖ
V-IV. yüzyılda Altay ve Tanrı Dağlarında yaşamış
olan Türklere ait kalıntıların çizimleridir. Yapılan
arkeolojik kazılar sonunda ortaya çıkartılan bu
buluntulara ait çizimlerden anlaşılıyor ki Türkler
6500 yıl öncesinde gelişmiş bir medeniyet kurmuşlardır. Çok uzun bir tarihî geçmişe sahip olan “Türk”
adının anlamı konusunda tarihçilerin farklı yorumlar getirdikleri görülmektedir. Bu yorumlar içinde
en çok kabul edilen, tarihçi Wambery (Vamberi)’ye
ve Uygur kaynaklarına ait olanlardır. Wambery’ye
göre Türk adı “törümek” (türemek) fiilinden çıkmıştır. Anlamı; yaratılmak, dünyaya gelmek, çoğalmak
demektir. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lugati’t Türk
adlı eserinde Türk adının “olgunluk çağı”, G. Doerfer
(Dorfer) ise “devlete bağlı halk” anlamında olduğunu söylemiştir. Ziya Gökalp, Türk adını “türkeli
(töreli); kanun, nizam sahibi” anlamında kullanmıştır. Türk edebiyatının ilk yazılı eseri olan Orhun
Anıtlarında, Türk adı Türük şeklinde geçmektedir.
Sözcük, zamanla değişikliğe uğrayarak Türk adını
3.1. Resim: Büyük Hun Devleti’nden önce Altay ve Tanrı
Dağlarında
yaşayan Türklere ait eşyaların çizimleri (2)
almıştır. Türk sözcüğü güç, kuvvet, olgunluk anlamına gelmektedir. Türk adı bugünkü şekliyle ilk kez
MÖ 318 yılında Çinlilerle yapılan antlaşmada yer almıştır. Siyasal anlamda ise (devlet adı olarak) ilk kez
Kök Türk Devleti tarafından kullanılmıştır.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 2, s. 162.
(2) Bahaeddin Öğel, Türk Kültür Tarihi, s. 12, 36, 40.
83
İlk Türk Devletleri
Coğrafi olarak ilk kez Türkiye adı Türkhia şeklinde Bizans kaynaklarında Orta Asya için kullanılmıştır.
IX ve X. yüzyıllarda da Bizanslılar Asya’nın batısından Orta Avrupa’ya kadar olan bölgeye Türkiye adını vermişlerdir. Avrupalılar da XII. yüzyıldan sonra Anadolu için Türkiye adını kullanmışlardır. Ünlü İtalyan seyyah
Marco Polo, Anadolu’ya “Küçük Türkiye”, Orta Asya’ya “Büyük Türkiye” demiştir.
“Türk” adı ile ilgili bu kadar çok görüş ve düşüncenin olmasının sebepleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “Atatürk ve Türk Milleti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
1. Etkinlik: ATATÜRK VE TÜRK MİLLETİ
Giriştiğimiz büyük işlerde milletimizin yüksek yetenek ve yüksek sağduyusu başlıca rehberimiz ve başarı kaynağımız olmuştur. Bilerek veya bilmeyerek, isteyerek veya istemeyerek kendisine zarar verenlere
karşı kırgınlığı derin olan milletimizin, kendi uğrunda esaslı ve hayırlı çalışma gösterenlere karşı da sonsuz
bağlılığı ve değerbilirliği söz götürmez. Bu büyük millet, arzu ve yeteneğinin yöneldiği doğrultuları görmeye
çalışan ve görebilen evladını daima takdir etmiş ve korumuştur.
Kendinize ait bir buluşun başkaları tarafından kullanılmasından ve mutlu sonuçların adınıza değil,
bağlı olduğunuz topluma ve millete mal edilmesinden endişeniz olmasın, millet bunun kadrini bilir. Millet
sevgisi kadar büyük ödül yoktur. Bağımsızlık Savaşı’nda benim de milletime ettiğim birtakım hizmetler
olmuştur, zannederim. Fakat bunlardan hiçbirini kendime mal etmedim, yapılanın hepsi milletin eseridir,
dedim. Aranacak olursa doğrusu da budur.
Geçmişte sayısız uygarlık kurmuş bir ırkın ve milletin çocukları olduğumuzu kanıtlamak için yapmamız gereken şeylerin hepsini yaptığımızı ileri süremeyiz, bugün ve yarına bırakılmış daha birçok büyük işlerimiz vardır. Bilimsel çalışmalar da bunlar arasındadır. Beni seven arkadaşlarıma tavsiyem şudur: “Kendimiz için değil fakat bağlı olduğumuz millet için el birliği ile çalışalım, çalışmaların en yükseği budur!”
Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 324.
1. Atatürk’e göre Türk milletinin özellikleri arasında neler yer almaktadır?
2. Atatürk, neden millî menfaatleri kişisel menfaatlerden üstün tutmuştur?
3. Atatürk’ün yukarıdaki sözlerini dikkate aldığınızda Türk milletine vermek istediği mesaj nedir?
Yanda fotoğrafı görülen Atatürk Türklerin ilk ana yurdu hakkında
şunları ifade etmiştir:
“Türk milleti, Asya’nın batısında ve Avrupa’nın doğusunda olmak
üzere kara ve deniz sınırlarıyla ayırt edilmiş dünyaca tanınmış büyük bir
yurtta yaşar. Onun adına ‘Türk Eli’ derler. Türk yurdu daha çok büyüktü.
Yakın ve uzak zamanlar düşünülürse Türk’e yurtluk etmemiş bir kıta yoktur. Bütün dünyada Asya, Avrupa, Afrika Türk atalarına yurt olmuştur. Bu
gerçekler eski ve özellikle yeni tarih belgelerinde yer almaktadır. Bugünkü
Türk milleti, varlığı için bugünkü yurdundan memnundur.”(1)
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüşleri ve Direktifleri, s. 55.
84
3.1. Fotoğraf: Mustafa Kemal Atatürk
3. Ünite
Temel Kavramlar
l Bozkır
B. ORTA ASYA’NIN COĞRAFİ ÖZELLİKLERİ VE
TÜRK GÖÇLERİ
l Göç
l Konargöçer
Hazırlık Çalışmaları
1. Dağlık yeryüzü şekillerine ve sert iklime sahip olan Orta Asya’nın
coğrafi yapısı Türklerin yaşamlarını nasıl etkilemiştir?
2. Toplumların göç etmelerinde ne gibi faktörler etkilidir?
3. “Ana yurt” kavramından neler anlıyorsunuz?
4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Türkler on beş yüzyıl önce Asya’nın göbeğinde çok büyük devletler kurmuş, insanlığın her türlü
kabiliyetlerine belirti olmuş birer unsurdur. Elçilerini Çin’e gönderen ve Bizans’ın elçilerini kabul eden bir
Türk devleti, ecdadımız olan Türk milletinin kurduğu bir devlet idi.”(1)
Atatürk’ün söz ettiği Türk devletleri hangileri olabilir?
1. TÜRKLERİN İLK ANA YURDU
Türklerin ana yurdu olan Orta Asya, Asya kıtasının ortasında yer alır. Kuzeyde Sibirya, güneyde Himalaya
Dağları, doğuda Kingan Dağları, batıda Hazar Denizi ile çevrilidir.
Yapılan son araştırmalar Türklerin ilk ana yurtlarının yandaki haritada
görülen Orta Asya’daki
Altay Sayan Dağlarının
kuzeybatısı, Tanrı Dağlarının kuzeyi, Aral Gölü’nün
çevresi ve Hazar Denizi’nin
doğusu olduğunu göstermektir.
3.1. Harita: Türklerin ilk ana yurdu (Tarih Atlası 3, s. 7.)
Türklerin göl ve ırmakların bulunduğu bölgelerde yaşamasının nedenleri nelerdir?
Orta Asya, farklı yüzey şekillerine sahip olan geniş bir alandır. Bu bölge yüksek düzlüklere ve dağlara
[Tian Shan(Tiyan Şan)], geniş çöllere (Karakum, Kızılkum, Taklamakan) ve özellikle ağaçsız steplere sahiptir.
Orta Asya’nın geniş stepleri Doğu Avrupa stepleriyle aynı özelliği gösterdiğinden buralar Asya-Avrupa stepleri olarak bilinir. Asya kıtasının büyük çoğunluğu kuraktır ve tarıma uygun değildir.
_______________________
(1) Utkan Kocatürk, Atatürk’ün Fikir ve Düşünceleri, s. 275.
85
İlk Türk Devletleri
Bölgenin ana akarsuları Amu Der ya (Ceyhun Nehri) ve Siri Der ya
(Seyhun Nehri)’dır. Ana su kaynakları Aral Gölü, Balkaş Gölü ve Hazar
Denizi’dir. Bu sular bölgedeki tarım arazilerinin sulanmasında büyük
bir öneme sahiptir. Su, kurak Asya için uluslararası sorunlara yol açacak kadar değerli bir kaynaktır.
Coğrafi şartlar, ekonomik faaliyetleri ve sosyal yapıyı belirleyen
önemli unsurlardır. Türklerin büyük kısmı Çin’in kuzey sınırında yaşar3.2. Fotoğraf: Orhun Nehri’nden bir
dı. Bölgenin coğrafi yapısı ve iklim özellikleri ekonomik faaliyetleri
sınırlamaktaydı. Türkler konargöçer bir hayat sürdürmekteydi. Bu görünüm
nedenle Türklerin en önemli geçim kaynağı hayvancılıktı.
Bilgi Hazinesi
Türklerin atı evcilleştirmeleri ve atlı arabaları kullanmaları onların uzak yerlere göç etmelerinde kolaylık sağlamıştır. Türk göçleri belli bir liderin denetimi ve öncülüğünde yapılmıştır. İlk Türk göçleri belli
bir hedef ve amaç doğrultusunda gerçekleşmiştir. Türklerin bu kadar geniş coğrafi bölgelere yayılmaları bir
bütün olarak Türk tarihinin incelenmesini zorlaştırmıştır.
2. ORTA ASYA TÜRK GÖÇLERİNİN SEBEPLERİ VE SONUÇLARI
Türkler ana yurtları Orta Asya’dan MÖ 2000’li yıllardan başlayarak MÖ XI. yüzyıla kadar Asya, Avrupa
ve Afrika kıtasının çeşitli bölgelerine göç ettiler. Türklerin göç etme nedenlerini şu şekilde sıralayabiliriz:
Ekonomik Faktörler
İklim Değişikliği ve
Coğrafi Faktörler
t)BZWBOIBTUBM‘LMBS‘
t"Ǧ‘S‘T‘DBLWFTPNJVLMBS
t "Ǧ‘S‘ OàGVT BSU‘Ǧ‘OB CBNJM‘ PMBSBL t,VSBLM‘LHÚMMFSJOLVSVNBT‘
mevcut toprakların yeterli olma- t0UMBLWFNFSBMBS‘OB[BMNBT‘
ması ve toprakların miras yoluyla
giderek azalmaya başlaması
Sosyal ve Siyasi Faktörler
t ±JO ,JUBO WF .PNJPMMBS‘O CBTL‘ları
t5àSLCPZWFIBOM‘LMBSBSBT‘OEBLJ
siyasi mücadeleler
t5àSLMFSJOCBNJ‘NT‘[M‘LMBS‘OBEàǦkün olmaları
t:FOJZVSUMBSFMEFFUNFEàǦàODFTJ
Yapılan göçler sonucunda Orta Asya ıssızlaştı. Türkler gittikleri bölgelerde yaşayan insanlara atı evcilleştirmeyi ve demir madenini işlemeyi öğrettiler. Göçler sonunda Türk medeniyeti ve kültürü geniş bir alana
yayılmış oldu. Türkler, Orta Çağ Avrupa sanatı ve daha sonra da İslam uygarlığı üzerinde etkili oldular. Türk
boyları arasında da dinî, kültürel, ekonomik, sosyal ve siyasal farklılıklar meydana geldi. Göç ettikleri yerlerde
değişik adlarla devletler kurdular. Yabancı toplumları kültür, devlet yönetimi, askerî teşkilat, ticari ve ekonomi
alanlarında etkilediler.
Aşağıda verilen “Bozkırda Yaşam” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. Etkinlik: BOZKIRDA YAŞAM
“Denizden uzak ve yüksek dağlarla çevrili Türklerin yurdunda iklim çok sertti. Karasal iklimin bütün
acımasızlığı ile hüküm sürdüğü bu coğrafyada ısı kışın sıfırın altında 17 ile 51 dereceye kadar düşerken
yazın 25 ile 50 dereceye kadar yükseliyordu. Yaz aylarında bozkır, özellikle kurak yerlerde çöle dönüşüyordu. Çinli bir yazar, Gobi Çölü kenarlarındaki bozkırda yaşayan boyların durumunu şöyle anlatıyor: ‘Yerde
ağaç bitmez. Biten tek şey yabani otlardır. Tanrı burada dağlar değil, tepecikler yaratmıştır. Ekin yetişmez.
Sütle beslenirler, deriden dikilmiş kumaşlar giyerler, keçe çadırlarda yaşarlar.’ Bozkırda hayatı idame ettirmek de oldukça güçtür, Hayvan türleri koyun, sığır ve at ile sınırlıdır. Bu nedenle bozkırda tabiatın insana
sunduğu kaynaklar sabittir.”
Orta Asya-Anadolu Göç Coğrafyası Tanrı Dağlarından Malazgirt’e, s11-12.
Orta Asya’nın coğrafi özelliklerinin insanların yaşamına etkisi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
86
3. Ünite
Temel Kavramlar
C. İLK TÜRK DEVLETLERİ
l Çin Seddi
l İpek Yolu
l Onlu Sistem
l Ordu - Millet
l Turan Taktiği
l Yaylak ve Kışlak
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin Orta Asya’da birçok devlet kurmalarının nedenleri neler
olabilir?
2. Türklerin bağımsızlıklarına önem vermesinin nedenleri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki alıntı sözü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Mete Han, Yüeçilerin isteklerine şu cevabı verir: “Benden ne istedinizse verdim, çünkü onlar benim malımdı.
Ama bu toprak benim değil, milletimindir. O toprağı korumak için savaşır, canımı bile veririm.”(1)
Mete Han’ın vatan toprağına bu kadar önem vermesinin sebepleri nelerdir? Açıklayınız.
ASYA HUN (BÜYÜK HUN) DEVLETİ (MÖ 220-MS 216)
Orta Asya’dan yapılan göçler sırasında bazı Türk boyları göç
etmeyerek ana yurtta kalmışlardır. Bunlar genellikle ana yurdun
doğu ve güneydoğusuna yayılmış, Orhun ve Selenga ırmakları çevresinde toplanmış ve buralarda boylar hâlinde yaşamışlardır. Bu
Türk boyları zamanla güçlenip Orta Asya topraklarında büyük devletler kurarak önemli kültür ve uygarlıklar meydana getirmişlerdir.
Orta Asya’da bilinen ilk Türk devletini Avrupalıların Hunlar,
Çinlilerin Hiung-nu adını verdikleri Türkler kurmuştur. Yanda
3.2. Resim: Asya Hun İmparatorluğu arması ve
resimde arması gösterilen Hunlarla ilgili Çin kaynaklarındaki bilgiler, MÖ 1000 yıllarının başlarına kadar uzanmaktadır. İlk tarihsel temsilî Teoman resmi
belge MÖ 318 yılına aittir. Bu, Hunlarla Çinlilerin yaptıkları bir
antlaşmadır. Bu belgeye dayanılarak Hunların MÖ 4. yüzyıldan çok önceleri güçlü bir devlet kurdukları kanısına varılmaktadır. Ancak Hunların bilinen tarihleri MÖ 3. yüzyılda başlamıştır MÖ 220 yılında kurulan Asya Hun Devleti’nin
bilinen ilk hükümdarı Teoman (Tuman)’dır.
Asya Hun Devleti hakkındaki ilk bilgileri neden Çin kaynaklarından öğrenmekteyiz?
Teoman, Orhun ve Selenga ırmakları ile Ötüken çevresi ve Karakurum bölgelerinde dağınık durumda
yaşayan Hun boylarını bir yönetim altında toplamış, Ötüken’i merkez yapmıştır. Çin’in iç karışıklıklar içinde
bulunmasından yararlanarak bu ülkeye akınlar düzenlemiş, bu akınlar sonucunda Çin topraklarının bir kısmını ele geçirmiştir.
224
İranda Sasani Devleti
kuruldu.
271
Çin’de manyetik pusula
kullanılmaya başlandı.
285
Konfüçyüsculuk Japonya’ya
yayılmaya başladı.
300
Asya Hun Devleti Çin
İmparatorluğu’nun
egemenliğine girdi.
_______________________
(1) Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 17.
87
İlk Türk Devletleri
3.2. Harita: Asya Hun, Avrupa Hun ve Ak Hun Devleti (Tarih Atlası 1, s. 16.)
Yukarıdaki haritada Asya Hun Devleti’nin sınırları gösterilmiştir. Çin Seddi’nin Hun sınırına yapılmasının nedenleri neler olabilir?
Bilgi Hazinesi
Çin Seddi, Çin’in doğusundaki Sarı Deniz kıyılarında başlayıp Orta Asya içlerine kadar doğu-batı istikametinde 2400 km boyunca uzanan duvardır. Ana duvar çoğu yerde 9 metre, kuleler ise 12 metre yüksekliğindedir. Çin Seddi MÖ 214 yılında tamamlanmıştır. Birçok gözetleme kulesi vardır. Gözetleme kuleleri
sayesinde hem buralar korunmuş hem de gündüz duman, gece ateşle işaret verilerek başkentle iletişim sağlanmıştır.
Savaş arabalarına alışık olmayan, uzun elbiseleri içinde serbest hareket edemeyen Çinliler, bir rüzgâr
gibi kendilerine çarpan ve yine böyle ortadan kaybolan atlı birliklere karşı başlangıçta ne yapacaklarını
bilememişlerdir. Fakat çok geçmeden kendilerini toparlamış ve bu düşmanı ancak kendi savaş araçları ve
savaş usulleriyle yenebileceklerini anlamışlardır. Kuzey bölgelerinin elden çıkmasından korkan Çin imparatorları doğudan batıya doğru sınır boyunca muazzam bir duvar ördürmüş ve bunu birbirinden belirli
uzaklıkta hisarlarla ve nöbetçi kuleleriyle güçlendirmişlerdir. Çinli bir tarihçi “Çin Seddi’nin sınır boyunca
on bin mil uzunluğunda dolandığını ve inşasının binlerce esir ve sürgünün hayatına mal olduğunu” ifade
etmiştir.
Çinliler, Çin Seddi’ni yaparak Türk akınlarını durdurmada ne kadar başarılı olmuş olabilirler?
Teoman’ın ölümünden sonra tahta çıkan Mete Han (MÖ 209-174) döneminde Orta Asya’da Hunların
dışında üç büyük güç vardı. Bunlar Çinliler, Moğol kökenli Tunguzlar ve Yüeçilerdi. Mete Han, devletin sınırlarını genişletirken bu üç güçle mücadele etti. Önce Tunguzları yenerek doğu sınırlarının güvenliğini sağladı.
313
Milano Fermanı’yla Hristiyanlık
yasal dinlerden biri olarak
tanımlanmaya başladı.
88
330
Bizans, Doğu Roma
İmparatorluğu’nun başkenti
ilan edildi.
375
Orta Asya’dan gelen
Batı Hunları Macaristan’a gelerek
Ostragotları yendi.
3. Ünite
Sonra Tanrı Dağları civarında yaşayan Yüeçileri egemenliği altına aldı. Çin üzerine seferler düzenleyerek
kuzey bölgelerini tamamen ele geçirdi. Çin’in isteği üzerine MÖ 200 yılında yapılan antlaşmaya göre Çin
imparatoru bozkır bölgelerini Asya Hun Devleti’ne bırakarak yiyecek, ipek ve yıllık vergi ödemeyi kabul etti.
Mete Han, Çin’i etkisiz hâle getirmesine rağmen Çin topraklarına yerleşmek istemedi. Bu durumun Türklerin
geleceği açısından sakıncalar doğuracağını düşündü.
Mete Han, Çin imparatoruna yazdığı bir mektupta Orta Asya’da eli silah tutan bütün kavimleri birleştirdiğinden ve barış içinde yaşadıklarından söz etti. Mete Han döneminde büyük ekonomik öneme sahip olan
İpek Yolu hâkimiyeti de Hunların eline geçti.
Mete Han, Asya Hun Devleti’ni en güçlü seviyeye yükseltti. Ülkenin sınırlarını doğuda Kore’ye, kuzeyde
Baykal Gölü’ne ve Obir Irmağı’na, batıda Aral Gölü’ne, güneyde Wei (Vu) Irmağı ile Tibet Yaylası’na kadar
genişletti.
Mete Han, Türk kavmine millet olma şuurunu kazandırdı, öldüğünde kendisinden sonra gelenlere büyük
ve teşkilatlı bir devleti miras bıraktı.
Mete Han’ın Çin ülkesini etkisiz hâle getirmesine rağmen buraya yerleşmemesinin nedenleri neler olabilir?
a. Çin Entrikaları ve İpek Yolu Hâkimiyeti
Mete’den sonra yerine oğlu Ki-ok geçti (MÖ 174–160). Ki-ok, Çinli bir prensesle evlendi. Bunun sonucunda Çinlilerle siyasal yakınlaşma arttı. Çin, bu durumdan kendi çıkarı için yararlanmak istedi. Çin görevlileri, Hunlara bağlı kavimler arasında Hun Devleti aleyhinde gizlice propaganda yapmaya başladılar. Çinliler
bir yandan ticaret yoluyla Türklerle yakınlık kurarken bir yandan da onları ipek ve çeşitli eşyalarla lüks yaşantıya özendiriyorlardı. Bu yolla Asya Hun Devleti’ni içten yıkmaya çalışıyorlardı. Ki-ok öldükten sonra yerine
oğlu Kün Çin (MÖ 160-126) geçti. Onun zamanında Asya Hun Devleti eski gücünü yitirdi. Hunlar, İpek
Yolu’na egemen olmak için Çinlilerle mücadele edemez oldular.
Çin’den başlayarak Orta Asya’dan geçen ve Avrupa’ya ulaşan İpek Yolu, geçtiği bütün ülkeler için ekonomik öneme sahipti. İpek Yolu’nu ele geçiren devletin büyük bir ekonomik güce sahip olması, diğer toplulukları egemenliğine alması, başka devletlerle ittifak kurması kolaylaşıyordu. Mete zamanında Hunların denetimine giren İpek Yolu’nun Çin için önemi daha büyüktü. Çünkü ipeğin üretim merkezi Çin’di ve üretilen ipeğin
Batı pazarlarına ulaştırılması gerekiyordu. Bu yüzden Türklerle Çinliler arasında İpek Yolu hakimiyeti nedeniyle uzun süren mücadeleler olmuştur. Çinliler çeşitli entrikalarla Hunları zayıflatıp İpek Yolu’na egemen
olmuşlardır (MÖ 60).
b. Kardeş Kavgaları Başlıyor
Çin entrikaları sonunda Hun ülkesinde ayaklanmalar ortaya çıktı.. Ho-han-yeh, Çin imparatorunun yardımıyla hükümdar oldu. Kardeşi Çi-Çi, onun hükümdarlığını tanımadı. İç savaş başladı (MÖ 58). Savaşta
yenilen Ho-han-yeh, güneye çekilerek Çin imparatorunun korumasına girdi. Hunlar MS 48’de Kuzey ve
Güney Hunları olmak üzere ikiye ayrıldılar. Kuzey Hunları Sibir ya ve Çungar ya bölgelerine, Güney Hunları ise
Çin’in batısına egemen oldular. Kuzey Hun Devleti, Çinlilerle iş birliği yapan Siyenpiler tarafından yıkıldı (MS
150). Kuzey Hunlarının bir bölümü Aral Gölü çevresine yerleştiler. Bunlar daha sonra Batı Hunlarına katıldılar. Güney Hunları ise MS 3. yüzyıla kadar Çin’in egemenliğinde varlıklarını sürdürdüler. Çin, MS 216 yılında
Güney Hun Devleti’ne son verdi. Asya Hun Devleti’nin yıkılması ve bazı Türk boylarının batıya göç etmesinden sonra Çin, Asya’nın en güçlü devleti hâline geldi. Asya Hunlarının bir kolu olan Tabgaçlar, Çin’deki karışıklıklardan yararlanarak bir araya gelmeyi başardı.
Çinliler, Türklere karşı nasıl bir politika izlemiştir? Neden?
89
İlk Türk Devletleri
Aşağıda verilen “Bağımsız Devlet Anlayışı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
3. Etkinlik: BAĞIMSIZ DEVLET ANLAYIŞI
Çin İmparatorunun yardımıyla tahta geçen Ho-han-yeh’in Çin egemenliği altına girme teklifi , toplanan Kurultay’da çok gülünç ve utanç verici olarak görülmüş ve bu görüşe şiddetle karşı çıkılmıştır.
Ho-han-yeh ve taraftarlarının bu anlayışı madden ve manen çökmüş insanların durumunu yansıtmaktadır. Milletlerin ya da bireylerin hayatındaki maddi çöküş, manevi çöküşü de beraberinde getirmektedir. Bu hâli yaşayan insanların hem kendilerine hem de milletlerine güveni yoktur. Çi-Çi ve taraftarları ise
kurtuluşu başka bir devletin desteğinde ve himayesinde değil kendi güçlerinde görmekteydiler. Bu, Türklerin
bağımsızlığa verdikleri değeri göstermesi bakımından önemlidir. Çi-Çi bu durumu, “Başkalarına bağlanmak ve onlara hizmet etmek bir alçaklıktır. Ünümüzün bütün dünyaya yayılmasının nedeni bu tutumumuz
ve anlayışımızdır.”
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 704.
(Düzenlenmiştir.)
1. Çi-Çi Han, neden Çin egemenliği altına girmek istememiştir?
2. Kurultayda, Ho-han-yeh’in davranışının gülünç ve utanç verici olarak değerlendirilmesinin
nedenleri neler olabilir?
c. Bozkırın Askerlerinden Modern Türk Ordusuna
Türklerin en önemli özelliklerinden biri de iyi birer asker olmalarıdır. İlk Türk devletlerinden günümüze
kadar Türk milletinin temeli düzenli bir askerî teşkilata dayanmaktadır. Askerlik Türklerde ilk önce bir meslek,
sonra da millî bir görev olmuştur. Türkler, mükemmel askerî kuruluşları ve değerli komutanları sayesinde varlıklarını ve bütünlüklerini dünyaya tanıtmışlardır. Türk askeri cesur, feragat sahibi, disiplinli ve saygılıdır.
Türklerde tarih boyunca ordu-millet kaynaşması ve dayanışması söz konusudur. Türk milleti “vatan sevgisi ve bağımsızlık” anlayışı ile tarihte büyük zaferler elde etmiş, Anadolu’nun geleceği açısından önemli olan
Kurtuluş Savaşı’nı da bu inançla kazanmıştır. İlk Türk devletlerinde ordunun temelini atlı askerler oluşturmuş,
ayrıca kadın, erkek ve eli silah tutabilen herkes asker sayılmıştır.
Türklerde ilk ordu örgütü, Hun hükümdarı Mete Han tarafından
kurulmuştur. Bu örgütlenmenin temeli 10’lu sisteme dayandırılmıştır.
Buna göre on bin kişiden oluşan kuvvetlere tümen denilmiştir.
Tümenler binlere; binler, yüzlere; yüzler de onlara ayrılmıştır. Bu birliklerin başında tümenbaşı, binbaşı, yüzbaşı ve onbaşı denilen komutanlar bulunmuştur. Türk ordu örgütlenmesi Çin, Roma, Bizans,
Rusya ve Moğol devletleri tarafından örnek alınmıştır. Orduya hakan
komuta etmiştir. Hakan savaşa gitmediği zaman onun yerine yabgular, tigin adı verilen çocukları veya kardeşleri komutan olmuştur. Türk
ordularının en önemli özelliklerinden biri de disiplinli olmalarıdır. Bu
özelliklerini tarih boyunca hiçbir şey yitirmeden günümüze kadar
sürdürmüşlerdir. Türk askerlerinin başlıca savaş araçları mızrak, yay
ve ok, süngü, kargı, kılıç ve kalkan olmuştur.
Türk ordusunun savaş taktiklerinden en önemlisi yandaki resimde temsilî çizimleri gösterilen turan taktiği (Çember taktiği, hilal
taktiği adları da verilir.) denilen sahte geri çekilme sistemi idi. Buna
göre merkezdeki kuvvetler kaçıyor görünerek geri çekilir ve onları
izleyen düşman diğer kuvvetler tarafından çember içine alınarak yok
edilirdi.
3.3. Resim: Temsilî turan taktiği
(Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 450.)
Askerliğin bir vatan hizmeti veya vatan borcu olması sözünden neler anlıyorsunuz?
90
3. Ünite
Atatürk, “Ordumuz, Türk birliğinin, Türk kudret ve kabiliyetinin, Türk vatanseverliğinin çelikleşmiş bir
ifadesidir. Ordumuz; Türk topraklarını ve Türkiye idealini gerçekleştirmek için yapmakta olduğumuz sistemli
çalışmaların yenilmesi imkânsız garantisidir.”(1) demiştir. Türk ordusunu devletin bağımsızlığının, millet ve
memleket hayatının tek koruyucusu olarak gören Atatürk Türk askeri için: “Dünyanın hiçbir ordusunda yüreği seninkinden daha temiz daha sağlam bir askere rastgelinmemiştir. Her zaferin mayası sendedir. Her zaferin
en büyük payı senindir. Kanaatinle, imanınla, itaatinle hiçbir korkunun yıldırmadığı demir gibi pak kalbinde
düşmanı nihayet alt eden büyük gayretin için minnet ve şükranımı söylemeyi nefsime en aziz bir borç
bildim.”(2) demiştir. Anayasamızın 72. maddesinde “Vatan hizmeti her Türk’ün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin
silahlı kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla
düzenlenir.” denilmektedir. Türk Ordusu günümüzde gelişerek modern bir ordu hâline gelmiş; aşağıdaki fotoğraflarda gösterilen hava, deniz, kara kuvvetleri olarak çeşitli bölümlere ayrılmıştır.
3.5. Fotoğraf: Tören yürüyüşü yapan
3.3. Fotoğraf: Gösteri uçuşu yapan
3.4. Fotoğraf: Seyir hâlindeki Türk
Türk subayları
Türk savaş uçakları
savaş gemisi
Aşağıda yer alan “Türk Kara Kuvvetleri Brövesi” başlıklı etkinlikte sembollerin ne anlama geldiklerini
araştırarak boş bırakılan yerlere yazınız.
4. Etkinlik: TÜRK KARA KUVVETLERİ BRÖVESİ
Dört adet büyük yıldız .............................................................................
...........................................................................................................................
Defne yaprakları .......................................................................................
...........................................................................................................................
Bordo zemin üzerine ay yıldız ...................................................................
...........................................................................................................................
16 adet küçük yıldız ...................................................................................
...........................................................................................................................
MÖ 209 rakamı ........................................................................................
3.6. Fotoğraf: Günümüz Türk
........................................................................................................................... Kara Kuvvetleri Brövesi
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 195.
(2) Atatürkçülük, Atatürk’ün Görüş ve Direktifleri, C 1, s. 206.
91
İlk Türk Devletleri
ç. Asya Hun Devleti ve Diğer İlk Türk Devletlerinde Devlet Yapısı
İlk Türk devletlerinde siyasi teşkilatlanmanın en üst basamağını il ya da el denilen devlet oluştururdu.
Devletin egemenlik alanı olan ülkeye yurt denirdi. Devletin bağımsızlığı kutsal sayılır, bağımsızlık kavramı da
idi-oksızlık olarak ifade edilirdi.
Türklerde ilk devlet teşkilatı, Asya Hun Devleti zamanında Mete Han tarafından oluşturuldu. Bu teşkilatta ülke doğu, batı (sol, sağ) şeklinde iki idari bölgeye ayrılarak yönetilirdi. Bu yönetim anlayışı, Türklerin “Gök
Tanrı” inancından kaynaklanıyordu. Gök tanrı inancına göre güneşin doğduğu taraf kutsal sayılırdı. Doğu,
batıya göre üstün kabul edildiğinden devletin doğu kanadı kağan, batı kanadı da yabgu unvanıyla kağanın kardeşi tarafından yönetilirdi. Ayrıca hükümdarın tekin (tigin) adı verilen erkek çocukları da devlet yönetiminde
tecrübe kazanmaları için boy ve oymakların başına yönetici olarak atanırdı.
İlk Türk devletlerinde devletin başında bulunan hükümdarın çeşitli unvanları vardı. “Han, hakan, kağan,
tanhu, ilteber, idikut, şanyü” bu unvanlardan bazılarıdır. Devleti yönetme yetkisinin hakana Tanrı tarafından
verildiği kabul edilirdi. Bu yetkiye kut denirdi. Kutun, kan bağı ile hükümdardan sonra oğullarına geçtiğine
inanılırdı. Bu nedenle hükümdar ailesinden olan bütün erkeklerin hükümdar olma hakları vardı. Taht kavgalarına yol açan bu durum, eski Türk devletlerinin uzun ömürlü olamamasında en önemli etkenlerden biridir.
Ülke, Türk hükümdarları tarafından törelere, gelenek ve göreneklere göre yönetilirdi. Buna göre adaletli
olmak, halkın huzur ve refahını, ülkenin bayındırlığını ve güvenliğini sağlamak hükümdarın başlıca görevleri
arasında yer alırdı. Kut hakkının geri alındığı kabul edilen hükümdar tahttan indirilirdi. Tahttan indirilen ya
da ölen hükümdarın yerine yeni hükümdar, kurultay tarafından seçilirdi. Yeni hükümdarı diğer kardeşler
kabul etmeyebilir ve tahtta hak iddia edebilirlerdi.
Eski Türklerde hakanlık belirtisi olarak otağ (kağan çadırı)ın önüne dokuz tuğ dikilirdi. Ayrıca yeni hakan
davullar çalınarak halka duyurulurdu.
Eski Türklerde siyasal yapı dine dayalı değildi. Hükümdarın dinsel başkanlık görevi yoktu. Hakana devlet
işlerinde yardımcı olan yılda bir ya da iki kez toplanan toy ya da kurultay adı verilen bir meclis vardı. Kurultaya
hakana bağlı asker-sivil tüm yöneticiler, boy beyleri, bağlı devletlerin temsilcileri katılırdı. Kurultaya katılanlara
toygun adı verilirdi. Kurultaya hakan, hakanın bulunmadığı zaman ise aygucı denilen başvezir başkanlık ederdi.
Kurultayın yetkileri genişti. Burada tüm ülkeyi ilgilendiren sorunlar görüşülürdü. Bazen hakanın isteği dışında
da kararlar alınırdı. Örneğin Kök Türk Hakanı Bilge Kağan, kentlerin surlarla çevrilmesi, Budizm ve Taoizm’in
tanıtılması konularını kurultaya getirmiş ancak bu görüşler reddedilmişti. Eski Türklerde hakanın eşi katun
(hatun) da devlet işlerinin görüşülmesinde kağana yardımcı olur, kurultaya katılır, ülkeye gelen elçileri kabul
ederdi. Hatunun ayrı sarayı ve askerleri vardı. Buyruklarına hakanın buyruğu gibi uyulmasına özen gösterilirdi.
Hakanın ölümünden sonra yerine geçecek olanın da hatunun oğlu olması koşulu vardı.
Kurultayın özellikleri dikkate alındığında ilk Türk devletlerinin demokratik bir anlayışa sahip olduğu
söylenebilir mi? Düşüncelerinizi arkadaşlarınızla paylaşınız.
d. Türklerde Ekonomik, Sosyal ve Dinî Yaşam
İlk Türk Devletlerinde toplumsal ilişkiler, sözlü hukuk kuralları olan törelere göre düzenlenmişti. Törelerin
yaptırım gücü oldukça fazlaydı. Herkes törelere uymak zorundaydı. Hapis cezası on günü geçmezdi. Bunun sebebi göçebe bir hayatın varlığıydı. Halk arasında sınıf farkı görülmezdi. Kan bağına dayalı bir soyluluk ve din sınıfı
hâkimiyeti de yoktu. Türk toplumunda kadın erkek eşit kabul edilirdi.
İlk Türk devletlerinde sınıflı toplum yapısının görülmemesinin sebepleri neler olabilir?
92
3. Ünite
Türklerin konargöçer bir yaşam tarzı vardı. Bu göçebe
yaşamı çobanlığa dayalı ilkel göçebelikten farklıydı, bozkır
kültürünün temeli olan atlı göçebelikti. Bu dönemde Türkler
at sırtında, hayvan sürülerinin peşinde, bozkırda sürekli yer
değiştirirlerdi. İklim şartlarıyla bağlantılı olarak yaşayan göçebe Türkler kışlık denilen yerlerde nisan ayı ortalarına kadar
kalırlardı. Kışı geçirmek için ormanlık veya rüzgârdan korunan bir vadiyi seçerlerdi. Yazın ise yaylak denilen sulak ve açık
otlaklara doğru göç ederek göl ve ırmak kenarlarına çadırlarını kurarlardı. Atlı göçebelik Türklere çeviklik, atılganlık,
3.7. Fotoğraf: Günümüzde göçebe yaşamından
çabukluk gibi özellikler kazandırmış, özgürlüğe tutkun olma- bir görünüm (Kırgızistan)
larını sağlamıştı. Türkler, bu dönemde yanda verilen fotoğraftaki gibi keçeden yapılan çadırlarda yaşarlardı. Yer değiştirme durumunda çadırları toplar ve hayvanların
çektiği arabaların üzerinde yeni yerleşim yerine götürürlerdi. Temel gıda maddeleri hayvan ürünleriydi ve en
çok at ve koyun eti yerlerdi. Ayrıca kımız adı verilen ve kısrak sütünden yapılan içecekleri vardı. Yün, deri ve
kürk gibi hayvan ürünlerinden yapılan giysiler giyerlerdi. İlk Türk devletlerinin geçim kaynakları arasında
hayvancılık dışında ticaret önemli bir yer tutardı. Bu nedenle Türkler, İpek ve Kürk Yolu’na hâkim olmak için
büyük mücadeleler vermişlerdi.
Bilgi Hazinesi
İlk Türklerde Atın Önemi
At, Türklerle âdeta özdeşleşmiştir. Türkler atı erken devirlerde tanımış, çok iyi kullanabilmeleri sayesinde başka milletlere üstünlük sağlamış ve başka alanlarda hayatlarını sürdürme imkânını elde etmişlerdir.
Savaş alanlarında, her an her yerde hareketli, hızlı, yorulmaz atları ustalıkla kullanmışlardır. Küçük boylu, sağlam, dayanıklı, sahibi tarafından çok sevilen atlar Türk boyları için bir insan kadar değerliydi. Türkler at üstünde yer, içer, alışveriş yapar, sohbet eder ve uyurlardı.
3.4. Resim: Bir Türk askeri görseli
(Türkler Ansiklopedisi, C 2, s. 455.)
Eski Türk toplumunda sosyal yaşamın en önemli ögesi aile idi. Tek eşle evlilik geleneği vardı ve kadın
erkek eşit haklara sahipti. Kadınların büyük bir serbestliği vardı. Özel bir görev üstlendiklerinde erkeklerin
yaptığı her işi yapabilirlerdi. Ata binebilir, avlanabilir, dövüşebilir ve dinî ayinler düzenleyebilirlerdi. Kadınların
devlet yönetiminde önemli göreve geldikleri dönemler görülürdü. Türk toplumu oğuş (aile birliği), urug (sülale), budun (millet) unsurlarının birleşmesi ile meydana gelirdi. Halk, düzeni bozulmadıkça ülkeyi yöneten
kağana sıkı sıkıya bağlıydı.
Eski Türk inanışında ölmüş atalara saygı göstermek önemli
bir yer tutardı. Türkler ölümden sonraki yaşama ve ruhun
ölmezliğine inanırlardı. Bu nedenle ölülerini yandaki fotoğrafta
görüldüğü gibi, silahları ve kıymetli eşyalarıyla birlikte gömerlerdi. Ölüyü atıyla birlikte gömme de çok yaygın olan bir
âdetti. Çünkü atın da sahibi gibi dirileceğine ve sahibinin bu ata
binerek rahatça yolculuk yapacağına inanılırdı. Kök Türklerde
ölü, törenle çadıra konulur ve çadırın etrafında at yarışları yapılırdı. Ölü, bütün ser veti ve atıyla birlikte yakılırdı. Külü ve
3.8. Fotoğraf: Esik kurganından bir görünüm
(Kazakistan)
93
İlk Türk Devletleri
kemikleri bir yıl sonra yapılan bir törenle mezara konulur, tekrar at yarışları yapılırdı. Mezarın üstüne öldürdüğü düşman sayısı kadar taştan yapılmış insan heykeli (balbal) dikilirdi. Ölü gömüldükten sonra verilen
yemeğe ölü aşı denilirdi.
Türklerin kurganlara ölünün şahsi eşyalarını koymalarının ve üzerine balbal denilen heykelleri dikmelerinin nedenleri neler olabilir?
Bilgi Hazinesi
Türklerde Yuğ Töreni
Türklerde ölen kişi için yapılan törenlerin tümüne birden “yuğ” adı verilmektedir. Çok eski çağlardan
gelen yuğ âdetleri daha çok dinî özellikler taşımaktadır. Orta Asya kitabelerinin yanı sıra Çin kaynakları da
yuğ hakkında aydınlatıcı bilgiler vermektedir. Bu kaynaklar, yuğu şu şekilde anlatmaktadır:
“Bir insan ölünce cesedini çadıra koyarlar, akrabaları birer hayvan getirerek kurban ederler. Daha
sonra çadırın etrafında feryatlar kopararak at üzerinde yedi defa dönerler.”
Ekrem Memiş, Türk Kültür Tarihi, s. 65.
(Özetlenmiştir.)
Eski Türk kavimlerinin dinsel inanışlarına göre Gök Tanrı tek yaratıcıdır. Bu inanışa göre yıldız, ay ve
güneş önemli dinsel sembollerdir. Hükümdar en büyük tanrı sayılan Gök Tanrı tarafından görevlendirilir,
dünyayı idare eder ve halkın refahı için çalışırdı.
Türkler, mezarlarına yapılan saygısızlığı da şiddetle cezalandırırdı. Örneğin Attila’nın ikinci Balkan Seferi
(447)’nin bir nedeni de Hun mezarlarının soyulması
olarak gösterilmektedir.
İlk Türk devletlerinde görülen göçebe yaşam tarzı, sanatlarını da etkilemiştir. Türkler, göçebe yaşama
uygun küçük ve kolay taşınabilir eşyalar yaparak Türk
sanatının özelliklerini bu eşyalar üzerinde uygulamışlardır. Yerleşik kültürlere özgü saray, tapınak gibi
mimari eserlere Uygurlar dönemi dışında az rastlanmaktadır. İlk Türk devletleri döneminde gelişen sanat
dallarının başlıcalarını dokumacılık, resim, heykel,
mimari ve müzik ile maden işlemeciliği oluşturmaktadır. Hayvancılıkla uğraşan Türkler halı ve
kilimler yapmışlardır. Yandaki fotoğrafta görülen
Pazırık Kurganı’ndan çıkarılan halı, dünyanın en eski
halısı olması bakımından oldukça önemlidir.
Türkler, demir işleme sanatı yanında altın ve
3.9. Fotoğraf: Pazırık Kurganı’nda bulunan dünyanın en
gümüş işlemede de başarılı olmuşlardır. Madenden
eski halısı
yaptıkları başlıca eşyalar arasında kılıç, kalkan, hançer
vb. yer almaktadır. Bu madenlerin üstünü kıymetli taşlarla süslemişlerdir.
Türklerdeki altın işleme sanatının en gelişmiş düzeyini gösteren eserler, 1970 yılında bugünkü Kazakistan’ın Almatı kentine 50 km uzaklıktaki Isık Gölü’nün Esik Çayı kıyısında bulunan kurganlardan çıkarılmıştır.
MÖ V ve IV. yüzyıllara ait bu eserler arasında çok sayıda altın eşya, seramik küpler, tahta kaşık, tabakalar, iki
gümüş kupa, bir gümüş çanak yer almaktadır. Esik’teki kurgandan küçük altın levhalardan oluşan zırh içinde
94
3. Ünite
bir Türk prensinin cesedi de çıkarılmıştır. Yandaki fotoğrafta görülen silahları da
altınla kaplı olan bu buluntuya Altın Elbiseli Adam adı verilmiştir. Çeşitli eşyaların üzerlerinin altınla kaplanmasına Asya Hunlarından sonra Kök Türklerde de
devam edilmiştir.
Eski Türklerin sosyal yaşamında, eğlenmenin önemli bir yeri vardı. Bu
amaçla festival ve şölenler düzenlenirdi. Bahar mevsiminin başlamasıyla Nevruz
kutlamaları yapılırdı. Nevruz, Türklerin inanç ve eğlencelerini tarihten günümüze kadar getiren, bunların güzeliklerini ve farklılıklarını yansıtan önemli bir bayramdır. Hunlar döneminde başlayan Kök Türkler döneminde de devam eden bu
geleneksel özellikler, millîleşme ve milletleşme sürecinin temel taşlarının nasıl
oluştuğunu gösterir.
Nevruz Bayramı Uygurlarda da kutlanırdı. Uygur Türkleri arasında Nevruz
eski yıla veda edip yeni yılı karşılamak, yeni yılın ve baharın tanrıdan bolluk ve
bereket getirmesini dilemek için kutlanırdı. Ayrıca bu günlerde şiirler okunur,
oyunlar oynanırdı. Bu kutlamalarda at yarışları, cirit, güreş ve ok atma gibi spor
yarışmaları, yılın belli dönemlerinde ise sürek avı düzenlenirdi. Av, savaşın yerini
3.10. Fotoğraf: Altın Elbitutan bir etkinlik olarak görülürdü. Türklerde savaş ve av hemen hemen eş seli Adam (Esik kurganı, Kaanlamlıydı. Varlıklı ya da yoksul, kadın ya da erkek ayrımı yapılmadan bir arada zakistan)
yemek yenir, müzik eşliğinde dans edilir ve şarkılar söylenirdi.
Aşağıda verilen “Türklerde Bayram Etkinlikleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: TÜRKLERDE BAYRAM ETKİNLİKLERİ
Bütün toplumlarda olduğu gibi Türklerde de belirli gün ve olayların şerefli ve uğurlu olduklarına inanılarak veya o günleri anmak için hep bir arada sevinç içinde kutlanan günler vardır. Bu günler bayram
olarak adlandırılmaktadır.
“ Kaşgarlı Mahmut bayram kavramını eğlenme, gülme ve sevinme günü olarak tanımlamıştır. Bayramlar 11. yüzyıl Türk toplumunda, “bayram yeri” adı verilen bir meydanda kutlanmaktaydı. Bayram
yeri, özellikle çiçeklerle süslenmekte, gece de çıra veya meşalelerle aydınlatılmaktaydı. Hunların beşinci
ayda, yani ilkbaharda düzenledikleri bayramda hem inançla ilgili âdetler yerine getirilmekte hem de türlü
müsabakalar düzenlenmekteydi. Dinî âdet olarak evrenin yaratıcısı “Gök Tanrı” ve kutsal sayılan “yer”
için at kurban edilmekteydi Bundan sonra bayramın müsabaka ve eğlence kısmına geçiliyordu. Bu kısımda
çok sevdikleri bir spor türü olan at yarışları yapılıyordu. Hunlarınkine benzer bayram ve festivallere Kök
Türklerde de rastlanmaktadır. Kök Türkler her yıl belirli bir zamanda “ecdat mağarası”nda atalarına kurban kesiyorlardı. Onlar aynı şekilde bayram kutlamalarına da “Gök Tanrı” ve “kutsal yer ve su” için kurban kesmekle başlıyorlardı. Kurbandan sonra topluca eğlenceye geçilmekteydi. Özellikle kızlar, ayak topu
(tepük=futbol) oynamaktaydı. Herkes kımız içer ve şarkılar söylerdi.”
www.akmb.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Bayram kutlamaları ve eğlencelerde Eski Türk Devletleri arasında etkileşimden söz edebilir
miyiz? Neden?
2. Bayram kutlamaları ve eğlenceleri değişim ve süreklilik açısından değerlendirdiğinizde neler
söyleyebilirsiniz?
95
İlk Türk Devletleri
Temel Kavramlar
Ç. KAVİMLER GÖÇÜ
l Barbar
l Etnik yapı
l Feodalizm
Hazırlık Çalışmaları
l Gotlar
1. Büyük bir göç hareketinin yaşanması ne gibi gelişmelere yol
açar? Tahmin ediniz.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
l Kavim
l Skolastik
Kavimler Göçü’nü gösteren aşağıdaki haritayı inceleyerek bu göçten etkilenen kavimlerin hangileri
olduğunu tespit ediniz.
3.3. Harita: Kavimler Göçü (Tarih Atlası 1, s. 15.)
Orta Asya’da siyasal varlıklarını yitiren Hunlar, batıya doğru yayıldılar. Özellikle Kuzey Hun Devleti’nin
yıkılışından sonra bazı Türk boyları Seyhun Irmağı’nın batısına, Kafkasların kuzeyine, Dinyeper Irmağı boylarına gelerek yerleştiler. Hunların bir bölümü IV. yüzyılda, Aral Gölü ile Hazar Denizi arasındaki bölgeyi, Alanlarla savaşarak ele geçirdiler. Burada kalmayıp Karadeniz’in kuzeyinden Avrupa’ya doğru ilerleyişlerini sürdürdüler. Bu sırada Karadeniz’in kuzeyinde bir Germen (Cermen) kavmi olan Gotlar bulunuyordu. Bunların Don
ile Dinyeper ırmakları arasında yaşayanlarına Doğu Gotlar (Ostrogotlar), batıda yaşayanlarına da Batı Gotlar
(Vizigotlar) denilmekteydi. Aynı yıllarda bugünkü Macaristan’da Vandallar bulunuyordu. Güney Rusya topraklarında yayılmaya başlayan Hunlar, Balamir komutasında ilerleyerek Doğu Gotlara saldırıp onları bozguna
uğrattılar (375). Bunun sonucunda Gotlar batıya doğru göç ettiler. Tuna boylarına doğru ilerleyerek Vizigotların Roma İmparatorluğu’na sığınmalarına neden oldular. Romalılar, Vizigotları Romanya’ya yerleştirdiler.
Hunlar ilerleyişlerini sürdürdüler ve Karpat Dağlarını aşarak Macaristan’a girdiler. Buraya yerleşen Hunlar,
kısa sürede Slavları egemenlikleri altına aldılar.
Hunların yönetimi altına girmek istemeyen kavimler (Vandallar, Burgontlar, Vizigotlar, Ostrogotlar) göç
etmek zorunda kaldılar. Bu kavimler, önlerindeki kavimlerin de batıya doğru göç etmelerine neden oldular.
Böylece Hunlar Avrupa’nın sosyal ve siyasal yapısını büyük ölçüde etkileyen ve yüz yıl kadar süren Kavimler
Göçü’nü başlattılar (375).
96
3. Ünite
Batıya göç eden kavimler, Avrupa’nın siyasal ve sosyal yapısını bozdu. Avrupa uzun yıllar göçlerle çalkalandı. Kavimler Göçü ile merkezî otorite zayıfladı ve derebeylikler ortaya çıktı. Böylece Avrupa’da Orta Çağ
boyunca sürecek olan feodalitenin oluşumu da başladı. Tüm barbar kavimler ve Germenler, Hristiyanlığı kabul
ederek bu dini Orta Çağ Avrupası’na egemen kıldılar. Avrupa’da skolastik düşünce etkili olmaya başladı. Katolik
Kilisesi tarafından ortaya atılan, eleştiri ve gözleme dayanmayan skolastik düşünce bilimsel gelişmelerin yaşanmamasında etkili oldu. Derebeylik sisteminde üretim azaldı, ağır vergilerle halkın sefaleti arttı. Ağır borçlar,
ekonomik sıkıntı ve vergi memurlarının baskısından kaçmak isteyen halk, büyük arazi sahibi kişilerin himayesine girmek zorunda kaldı.
Hunlar sayesinde Türk kültürü pek çok bakımdan Avrupalı kavimleri etkiledi. Özellikle orduda atın kullanılması, onlu sistemin yayılması, ceket ve pantolonun kullanılması bu etkiler arasında yer alır. Kavimler
Göçü ile bugünkü Avrupa devletlerinin temelleri atıldı. Roma İmparatorluğu, Cermen akınları karşısında birliğini koruyamayınca Batı ve Doğu Roma İmparatorluğu olarak ikiye ayrıldı (395). Bir süre sonra da Batı Roma
İmparatorluğu yıkıldı (476). Tarihçilerin bir bölümü Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılmasını, bir bölümü de
Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasını İlk Çağın sonu, Orta Çağın başlangıcı olarak kabul ettiler.
1. Tarihçilerin İlk Çağ ve Orta Çağın başlangıcı olarak farklı olayları esas almalarının nedenleri neler
olabilir?
2. Bugünkü Avrupa’nın siyasi ve kültürel yapısının şekillenmesinde Kavimler Göçü’nün ne gibi etkisi olmuştur?
Aşağıda verilen “Feodalite (Derebeylik)” başlıklı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: FEODALİTE (DEREBEYLİK)
Feodalite (Derebeylik): Kavimler Göçü’nden sonra Batı Roma İmparatorluğu toprakları üzerinde kurulan krallıklar arasında anlaşmazlıklar başladı. Bu durum Avrupa’da
feodalite rejiminin doğmasına neden oldu. Özellikle Kavimler Göçü’nün
meydana getirdiği karışıklıklar sonucunda halk ve büyük toprak sahipleri kendilerini güvende görmedikleri için güçlü kişilerin koruması
altına girme ihtiyacı duydular. Himaye edenlere “senyör” (koruyan),
himaye edilenlere de “vassal” (korunan) denirdi. Sonuçta senyörler ve
vassallar arasında bir hiyerarşi gelişti. Senyörler büyük toprak sahibi
oldular. Vassallar ise toprak üzerinde çalışan kiracı durumuna düştüler. Böylece toprağa dayalı feodalite rejimi ortaya çıktı. Senyörler, şato
ve kaleler yaparak burada yaşamaya başladılar. Para karşılığında şö3.11. Fotoğraf: Orta Çağdan kalma
bir şato (İngiltere)
valye denilen askerlerle güvenliklerini sağladılar. Orta Çağ Avrupasında insanlar çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Bunlar; dük, kont, baron denilen
asillerin yanısıra din adamları, ticaretle uğraşan burjuvalar ve köylülerdir. Köylüler kendi aralarında ikiye
ayrılmıştı. Toprağa bağlı köylüler, hiçbir hakları olmayan toprakla birlikte alınıp satılan serfler (köleler) ile
belli bir ücret karşılığında derebeylerin topraklarında çalışan serbest köylülerdir.
Orta Çağ boyunca feodalite (derebeylik) Avrupa’da egemen oldu. XV. yüzyılda barutun ateşli silahlarda
kullanılması sonucunda feodalite rejimi yıkılarak merkezî krallıklar kuruldu.
1. Feodalite ile birlikte Ortaçağ Avrupa’sında sosyal ve kültürel açıdan ne gibi sonuçlar ortaya
çıkmış olabilir?
2. Barutun ateşli silahlarda ve toplarda kullanılmasının Feodalite Rejiminin yıkılmasında ne
gibi etkileri olmuştur?
97
İlk Türk Devletleri
Temel Kavramlar
D. AVRUPA HUN DEVLETİ
l Anatolyos
l Attila
Hazırlık Çalışmaları
l Galya
1. Türklerin Avrupa’da devlet kurmalarında hangi gelişmeler etkili
olmuştur?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
l Margos
l Uldız
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Atların üstünde fırtına gibi uçarlar. Haykırmaları arslanların kükremesini andırır. Ordularıyla bir tufan gibi topladıkları bütün arz (yeryüzü) üzerinde dehşet uyandırmışlardır. Silahlarına karşı gelebilecek kimse mevcut değildir.”
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 888-889.
(Kısaltılarak düzenlenmiştir.)
Avrupa Hun Devleti askerleri hakkındaki çıkarımlarınız nelerdir?
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Avrupa Hun Devleti” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik:
3.4. Harita: Avrupa Hun Devleti (Tarih Atlası 3, s. 10.)
1. Avrupa Hun Devleti’nin hüküm sürdüğü yerlerde günümüzde hangi devletler vardır?
2. Avrupa Hun Devleti hangi imparatorluklarla ilişki kurmuştur?
Hunlar, Kavimler Göçü’nden sonra V. yüzyıl başlarında, Orta Avrupa merkez olmak üzere Tuna Irmağı’ndan Hazar Denizi’ne kadar uzanan bölgede Avrupa Hun Devleti olarak adlandırılan bir devlet kurdular.
Balamir döneminde Hunlar, Karadeniz’in kuzeyinden Tuna Irmağı’na kadar sınırlarını genişlettiler. Bu
durum Ostrogot ve Vizigotların topraklarını terk etmelerine yol açtı. Balamir’den sonra Hunların başına Uldız
geçti. Tuna’yı geçerek Bizans’ı tehdit eden Uldız, kendisi ile barış görüşmeleri yapmak için gönderilen Bizans’ın
Trakya valisine “Ben güneşin doğduğu yerden battığı yere kadar her tarafı fethederim.”(1) demiştir.
_______________________
(1) Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 904. Özetlenmiştir.
98
3. Ünite
Uldız döneminde iki koldan Doğu Roma İmparatorluğu üzerine saldırıya geçen Hunların bir kolu Kafkasya’yı geçerek Anadolu’ya girdi. Böylece Türkler Anadolu’ya gelmiş oldular. Uldız’ın belirlediği Hun dış siyasetine göre Doğu Roma (Bizans) baskı altında tutulacak, Batı Roma ile iyi ilişkiler kurulacaktı. Uldız’dan sonra
Hunların başına birçok hükümdar (Karaton, Rua, Attila ...) geçti.
Avrupa Hunlarının dış politikası ile ilgili olarak neler söyleyebilirsiniz?
ATTİLA DÖNEMİ
Hunların en güçlü olduğu dönem Attila devridir. Büyük bir imparatorluk kurma amacını taşıyan Attila,
Doğu ve Batı Roma İmparatorluklarını kendisine bağlamak için mücadeleler içine girdi. Doğu Roma üzerine
yürüdü, I ve II. Balkan seferinde başarılı oldu. Bizanslılarla Margos (434) ve Anatolios Antlaşmalarını (447)
imzaladı. Attila bu antlaşmalar sonucunda Bizans İmparatorluğu üzerinde ekonomik ve siyasi üstünlük elde
etmeyi başardı.
Aşağıda verilen “Anatolios Antlaşması” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
8. Etkinlik: ANATOLİOS ANTLAŞMASI
Bizans İmparatorluğunun Margos Barış Antlaşması (434) koşullarına uymaması ve yıllık vergisini
ödemek istememesi üzerine, Attila II. Balkan Seferine çıktı. Attila Büyük Çekmece önlerine gelince zor durumda kalan imparator antlaşma istedi. İmzalanan antlaşmaya göre;
a) Bizans, Hunlara ödediği vergiyi üç katına çıkaracak,
b) Bizans, Hunlara savaş tazminatı ödemeyi kabul edecek,
c) Tuna’nın güneyinde beş günlük mesafedeki yerler Bizans askerlerinden arındırılacak,
ç) Bizans, Hun ülkesinden kendi tarafına kaçanları bir daha kabul etmeyecektir.
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 905.
(Düzenlenmiştir.)
1. Attila’nın isteklerini Bizans İmparatoru’na kabul ettirmesi, Hun Devleti’nin gücü hakkında
sizlerde hangi düşünceyi uyandırıyor?
2. Antlaşma maddelerine göre Hun Devleti hangi alanlarda Bizans’a üstünlük sağlamıştır?
Bizans için yerine getirilmesi en zor koşul, yıllık verginin ödenmesiydi. Bizans bundan kurtulmak için Attila’ya suikast düzenlendi ancak önceden haber
alındığı için suikast başarısızlıkla sonuçlandı.
Yandaki fotoğrafta gösterilen Attila, Batı Roma İmparatorluğu ile önceleri
iyi ilişki içindeydi ve imparatorun kız kardeşi ile nişanlanmıştı. Attila, nişan olayını bahane ederek imparatorluğun yarısını istedi. Bu isteği kabul edilmeyince
Batı Roma’ya iki sefer [Galya (Fransa) ve İtalya] düzenledi. Galya Seferi’nde Batı
Roma ordusuyla karşılaştı (451). Büyük bir meydan savaşı oldu. Her iki taraf da
3.12. Fotoğraf: Avrupa Hun çok ağır kayıplar verdi. Ama kesin sonuç alınamadı ve iki ordu da geri çekildi.
Devleti Hükümdarı Attila’yı Attila, bir yıl sonra İtalya üzerine yürüdü (452). Romalılar Attila’nın bu beklenbetimleyen bir madalyon
medik saldırısı karşısında telaşlandılar. Papa I. Leo başkanlığında Attila’ya bir
heyet gönderdiler. Papa, imparator ve bütün Hristiyan dünyası adına ondan
Roma’yı esirgemesini rica etti. Attila, papanın ricasına uyarak ordusunu geri
404
İncil’in Latinceye çevrilmesi
tamamlandı.
476
Ostragotlar İstanbul’u
kuşattı.
477
Budizm Çin’de devletin resmî dini
hâline geldi.
99
İlk Türk Devletleri
çekti ve Macaristan’daki merkezine döndü. Attila Roma’yı işgal edebilecek askerî güce sahipti ancak Roma’nın
Hristiyan dünyası için kutsal bir merkez olması, Batı Roma’nın gücünün zayıfladığına inanması ve Sasani
Devleti üzerine sefere çıkması onun geri dönmesinde etkili oldu.
Aşağıda verilen “Attila ve Papa” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: ATTİLA VE PAPA
Papa I. Leo Attila’yı Roma şehrinin girişinde karşılayarak kendisinden Roma şehrinin tahrip edilmemesini rica etmiştir. Papa ve Attila arasında şu konuşmalar geçmiştir:
Papa
— Ey yoksulların koruyucusu! Ey zalimlerin korkusu! Ey büyük Attila! İşte ben, bütün Hristiyanların
temsilcisi Papa I. Leo, önünüzde diz çökerek yalvarıyorum. Romaya girmeyiniz. Dünya Hristiyanları adına
sesleniyorum, bize acıyınız.
Attila
— Kalkınız Papa Hazretleri! Bir din büyüğünün önümüzde diz çökmesine gönlümüz elvermez. Lütfen
kalkınız! Romayı ve sizleri bağışlıyorum. Barış ve kardeşlik içerisinde yaşamınızın süreceğini, benden size
zarar gelmeyeceğini biliniz. İmparatorunuz, Romalıları adalet üzere yönettiği sürece ben uzaklardayım.
Aksi takdirde çok yakınınızdayım!
Türkler Ansiklopedisi, C 1, s. 914.
(Düzenlenmiştir.)
Okuduğunuz bu bilgilere göre Attila’nın kişiliği hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
Attila’nın ölümünden (453) sonra Avrupa Hun Devleti zayıfladı. Kardeş kavgaları ve beyler arasındaki
çekişmeler nedeniyle bir süre sonra dağıldı. İmparatorluğu yeniden kurmak için çabalayan Dengizik, Bizans’la
yaptığı bir savaşta tutsak düştü ve öldürüldü (468). Hunlar, Bulgar ve Avarlara karışarak tarih sahnesinden
çekildi.
Hunlar, Avrupa’da pek çok kavmi yönetimleri altına alarak bu kavimler arasında bir kültür alışverişi sağlamışlardır. Hunların, özellikle Cermenler üzerinde büyük etkileri olmuştur. Avrupa Hun Devleti’nin güçlü ve
adil yönetimi sayesinde güney-kuzey ve doğu-batı arasındaki ticaret kolaylaşmış, kültürel ilişkiler yoğunlaşmıştır. Hunlar, yaşantıları ve yönetimleriyle Avrupalılar üzerinde yüzyıllardır unutamadıkları izler bırakmışlardır. Doğu ve Batı Roma’yı kendine bağlayan Attila bütün gücüne ve kudretine rağmen gayet sade hayat
yaşayan bir Türk hükümdarıdır. Misafirlerine altın tabaklarda yemek ikram ederken kendisi tahta tabaklarda
yemek yemiştir. Attila’yı ziyaret eden Romalı tarihçi Priscus (Piriskus) şunları ifade etmiştir: “O, tüm dünyanın
ondan ürkmesi için doğmuş ve tüm kavimleri sarsmıştır. Herkes onun hakkında duyacağı dehşet verici bir
haberin kendisine ulaşacağı korkusu ile yaşamıştır. Misafirleri altın ve gümüş kadehten, o ahşap bardaktan
içmektedir.” (1) Avrupalılar Attila’ya “Tanrı’nın kırbacı” adını vermişler, onu “Tanrı tarafından kendilerini cezalandırmak için gönderilen bir kişi” olarak görmüşlerdir. Attila’nın yaptığı faaliyetler, Almanların ünlü destanı
Nibelungen (Nibelungen)’e konu olmuştur. Fransa’da anlatılan efsanelere göre Attila savaşmaktan hoşlanan,
buna karşılık çok adaletli ve iyiliksever biridir. Bugüne kadar Attila’nın mezarının nerede olduğu tespit edilememiş, bu konuda çeşitli görüşler ortaya atılmıştır.
_______________________
(1) www.turkishstudies.net Düzenlenmiştir.
100
3. Ünite
Temel Kavramlar
E. KÖK TÜRKLER (I VE II. KÖK TÜRK DEVLETİ)
l Bağımsızlık
l Destan
l Hatun
l İlteriş
l İttifak
l Orhun Anıtları
l Ötüken
Hazırlık Çalışmaları
1. Orhun Yazıtlarının önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Türkler Ergenekon’dan çıkışı neden bayram olarak kutlamaktadırlar?
3. Kök Türk Devleti’ni konu alan destanların hangileri olduğunu araştırınız.
4. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
ERGENEKON DESTANI
Düşmanlar baktı ki Kök Türkleri savaşta yenmeye imkân yok, bunları hile ile yok edelim, dediler.
Sonuçta düşmanlar bu hilelerinde başarılı oldular. Halkın çoğunu kılıçtan geçirdiler, geri kalanını esir olarak
yanlarında götürdüler. Esir alınan İl Kağan’ın oğlu Kayı ile yeğeni Tokuz Oğuz daha sonra bu esaretten kurtulmayı başararak Türk yurduna döndüler. Burada çeşitli hayvanlar buldular. Bu hayvanları alıp geldikleri
yoldan başka bir çıkışı olmayan bir dağdan geçerek uygun gördükleri bir yere gelip yerleştiler. Geldikleri yere
Ergenekon adını verdiler.
Zaman içerisinde Kayı’nın ve Tokuz Oğuz’un birçok çocuğu oldu. Birkaç yüzyıl burada yaşadılar. Artık
Ergenekon’a sığamaz hâle geldiler. Büyük dedelerinden Ergenekon dışında pek güzel ülkeler bulunduğunu
duymuşlardı. Ergenekon’dan çıkma kararı aldılar. Ancak buradan çıkmak için bir yol bulamadılar. Aralarında
bir demirci vardı. “Şu dağda bir maden var, demiri eritirsek belki dağ bize geçit verir.” dedi. Türkler dağın iki
tarafını odun ve kömür ile doldurup körükle ateşlediler. Dağ eridi ve geçit verdi. Gök yeleli bir kurt ortaya
çıktı ve Türklere rehberlik etti. Türkler Ergenekon’dan çıkmayı başardılar.
Türkler Ergenekon’dan çıktıkları günü kutsal kurtuluş günü ilan ettiler. Her yılın o gününde büyük
merasim yaptılar. Kağan bir demiri kızdırıp örse koyarak çekiçle döver, onun ardından bütün Türk beyleri
demir döverek kurtuluşlarını anarlardı.
Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 36, 37, 38.
(Özetlenmiştir.)
1. Destanda anlatılanlara göre Türklerin yaşayışları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Ergenekon’dan çıkış Kök Türkler için ne anlama gelmektedir?
1. I. KÖK TÜRK DEVLETİ (552-659)
Asya Hun Devleti’nin yıkılmasından sonra Altay Dağlarının çevresinde demircilikle uğraşan ve Avar Devleti’ne bağlı yaşamaya başlayan Kök Türkler 552 yılında Bumin Kağan öncülüğünde ayaklanarak tarihte ilk kez
Türk adıyla bir devlet kurdular ve Ötüken’i kendilerine başkent yaptılar. Türkler Ötüken’e Toprak Ana ismini
verdiler ve burayı kutsal kabul ettiler. Bumin Kağan daha sonra Tölesleri hâkimiyeti altına aldı. Kök Türklerin
denetimi altına girmek istemeyen Avarlar ise Batıya doğru göç etmek zorunda kaldılar.
527
Justinyan Doğu Roma
İmparatoru oldu.
537
İstanbul’da
Ayasofya kilisesi
ibadete açıldı.
538
Japonya’da Budizm
yayılmaya başladı.
101
İlk Türk Devletleri
Aşağıdaki haritayı inceleyerek Kök Türk Devleti’nin hangi devletlerle ilişki içinde olduğunu söyleyiniz?
3.5. Harita: Kök Türk Devleti (Tarih Atlası 1, s. 17.)
Bumin Kağan, Türklerdeki “ikili devlet örgütü” geleneğine uyarak
devletin doğu kanadını yönetti. Devletin batı kanadının yönetimini ise
kardeşi İstemi Yabgu’ya verdi. Bumin Kağan, devleti kurduktan sonra
fazla yaşamadı ve aynı yıl içinde öldü (552). Yerine geçen oğlu
Ko-lo, Avarları ortadan kaldırdı. Onun 553’te ölümünden sonra da
kardeşi Mu-kan kağan oldu (553–572).
En parlak dönemlerini Mu-kan Kağan zamanında yaşayan ve
3.5. Resim: Kök Türk Devleti arması ve
yandaki resimde arması görülen Kök Türk Devleti’nin sınırları doğuda
Mançur ya’ya, batıda Hazar Denizi’ne, güneyde Tibet’e ve kuzeyde temsilî Bilge Kağan resmi
Sibir ya’ya kadar uzandı.
Bilgi Hazinesi
Büyük Türk hükümdarları cihanşümul bir devlet meydana getirmeyi ve bütün cihana hükmetmeyi
kendilerine başlıca gaye edinmişlerdir. Başka bir ifade ile söylemek gerekirse cihan hakimiyeti fikri onların
siyasetinin ruhunu oluşturuyordu. Kök Türk yazıtlarında Mu-kan şöyle anlatılır. “Üstte gök, altta yağız
yer kılındıkta ikisinin arasında kişioğlu kılınmış. Kişioğlunun üzerine atam Bumin Kağan, İstemi Kağan
oturmuş. Oturarak Türk milletinin devletini töresini tutuvermiş, düzenleyivermiş. Dört taraf hep düşman
imiş. Ordu sevk ederek dört taraftaki milleti hep almış, hep tâbi kılmış. Başlıya baş eğdirmiş, dizliye diz
çöktürmüş. Doğuda Kadırgan Ormanı’na kadar, batıda Demir Kapı’ya kadar kondurmuş.”
www.turkiyat.selcuk.edu.tr
Mu-kan Kağan’ın gerçekleştirdiği faaliyetlerin Kök Türkler açısından sonuçları neler olmuştur?
571
Hz. Muhammed
Mekke’de doğdu.
102
582
Kök Türk Devleti Doğu ve Batı Kök
Türk Devleti olarak ikiye ayrıldı.
590
Avarlar Romanya’da
devlet kurdu.
595
Hindistan’da ondalık
sistem icat edildi.
3. Ünite
Kök Türkler kurulduğu zaman Batı Türkistan’da Ak Hunlar, İran’da Sasaniler, Anadolu’da ise Bizans
İmparatorluğu hüküm sürmekteydi. Bu devletler arasında özellikle İpek Yolu ticareti hâkimiyeti için sürekli
mücadeleler yaşanmaktaydı.
Orta Asya ekonomisinin can damarı olan İpek Yolu ticareti büyük ölçüde Ak Hunların elinde idi. Kök
Türk Devleti’nin batı kanadını yöneten Bumin Kağan’ın kardeşi İstemi Yabgu, İpek Yolu’nun denetimini ele
geçirmek için Ak Hunlara karşı Sasaniler ile iş birliği yaptı. Bu iki devletin saldırıları sonucu Ak Hun Devleti
yıkıldı (557). Ak Hun Devleti’nin toprakları Kök Türkler ve Sasaniler arasında paylaşıldı. Sasanilerin ipek ticaretini tekellerine almak istemeleri Kök Türklerle Bizanslıların anlaşmalarına yol açtı. Bizans imparatoru, İstemi Yabgu’ya bir elçi göndererek Kök Türklerin yanında olduğunu bildirdi (569). Kök Türklerle anlaşan Bizanslılar, Sasanilere saldırdı. İpek Yolu yeniden açıldı. İpek Yolu ticaretinde etkinlikleri artan Kök Türkler, Asya’nın
en güçlü devleti hâline geldi. Sasani-Bizans çatışmaları sonucunda Sasaniler zayıfladı, daha sonra da Müslüman
Araplar tarafından yıkıldı.
Kök Türk Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında ittifak kurulmasının nedenleri nelerdir?
Aşağıda verilen “İpek Yolu” haritasını inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
10. Etkinlik: İPEK YOLU
3.6. Harita: İpek Yolu (Tarih Atlası 1, s. 22.)
1. İpek Yolu hangi ülkelerden geçmektedir?
2. İpek Yolu’nun geçtiği güzergahta birçok Türk şehirleri bulunmaktaydı. Bu durumun Türk şehirlerine katkıları ile ilgili olarak neler söylenebilir?
3. İpek Yolu’nun geçtiği yerlerde bugün hangi ülkeler bulunmaktadır?
Kök Türk kağanları, evlilik yoluyla özellikle Çin ile akrabalık bağı kurarak devletin geleceğini güvence
altına almak istediler. Mu-kan Kağan’ın kızının Çin imparatoru ile evlendirilmesi bu politikanın bir örneğidir.
Kök Türk kağanları da Çinli prenseslerle evlendiler. Çin, bu yolla Kök Türkleri etkisi altına alarak ülke içerisinde karışılıkların çıkmasını sağladı.
İstemi Yabgu’nun ölümünden (576) sonra Batı Kök Türklerin başına oğlu Tardu geçti (576-603). Tardu,
devletin doğu kanadı ile anlaşamayınca Kök Türk Devleti yönetiminde taht kavgası başladı. Çin, bu durum609
Persler İstanbul’u kuşattı.
610
Hz. Muhammed’e ilk vahiy indi.
Perslerin İstanbul’u kuşatması sona erdi.
619
Avarlar Sasanilerle birlikte
İstanbul’u kuşattı.
103
İlk Türk Devletleri
dan yararlanmak için Kök Türkler arasındaki anlaşmazlığı körükledi. Çıkan çatışmalar sonucunda Kök Türk
Devleti 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türkler olarak ikiye ayrıldı. Doğu Kök Türk Devleti Türk beyleri arasındaki anlaşmazlıklar, Çinlilerle süren mücadeleler, yaşanan büyük kıtlık ve veba salgını sonucu zayıf ladı.
Doğu Kök Türkler 630 yılında Çin egemenliği altına girdi. Bir süre varlığını sürdüren Batı Kök Türk Devleti ise
Çinlilerin kışkırtmaları nedeniyle devlette iç karışıklıkların başlaması sonucunda 659 yılında Çin egemenliğini
kabul etmek zorunda kaldı.
2. II. KÖK TÜRK DEVLETİ (682-744)
Çin egemenliğine giren Türkler, 639 yılında “Kür Şad” denilen bir Türk liderinin öncülüğünde ayaklandılar. Bu ayaklanma sırasında Kür Şad ve arkadaşları Çinliler tarafından öldürüldü.
Bir süre sonra Batı Kök Türkler yeniden toparlandı ve 681 yılında Kutluk Kağan (İlteriş Kağan) öncülüğünde Çinlilere karşı ayaklandılar. Kutluk Kağan, Türklerin elli yıl kadar süren Çin tutsaklığı dönemine son
vererek İkinci Kök Türk (Kutluk) Devleti’ni kurdu. Bu nedenle kendisine “devleti derleyen, toparlayan” anlamına gelen İlteriş unvanı verildi. Kök Türkler, Vezir Tonyukuk’un da büyük çabalarıyla kısa sürede toparlandılar ve yeniden eski güçlerine kavuştular. Bu dönemde Kök Türkler, devletin başkentini Ötüken’den Karakurum’a taşıdılar. Çin’e karşı başarılı akınlar düzenleyen İlteriş Kağan, 692 yılında öldü.
İlteriş’ten sonra yerine Kapgan Kağan geçti (692). Kapgan Kağan zamanında gelişmelerini sürdüren Kök
Türkler, Çin ile siyasi ve ticari ilişkileri geliştirdiler.
Aşağıda verilen “Bağımsızlık Uğruna: Kür Şad ve Arkadaşları” adlı metni okuyarak altındaki soruları
cevaplayınız.
11. Etkinlik: BAĞIMSIZLIK UĞRUNA: KÜR ŞAD VE ARKADAŞLARI
Kür Şad, 639 yılında yani esaretten dokuz yıl sonra Çin’in başkentinde seçme Türk savaşçılarından
otuz dokuz kişi ile birlikte bir ihtilal komitesi kurdu. Kendisiyle kırk kişi olan bu komite Çin İmparatoru’nu
esir ederek kaçıracak, bu siyasi kargaşadan faydalanan bütün esir Türkler de ayaklanacak, sonra imparatorun hayatı karşılığı Türk bağımsızlığının tanınması istenecekti. İmparatorun geceleri kılık değiştirerek
gezdiği söyleniyordu. Kırk Türk bir gece harekete geçmek üzere karar aldılar. Fakat o gece imparator sarayından çıkmadı. Kür Şad gecikilirse hareketin duyulacağından ve pek çok masum Türk’ün öldürüleceğinden
endişe ettiği için ihtilali ertelemedi. Adamlarıyla birlikte imparatoru yakalamak üzere saraya hücum etti.
Çin muhafız kuvvetleriyle kırk Türk arasında şiddetli bir çarpışma başladı. Ok ve kılıçla büyük kahramanlık gösteren Türkler, sayıları gitgide artan Çin birlikleri tarafından sıkıştırılınca Kür Şad Çin sarayının
ahırlarını basarak oradaki seçme atları aldı ve sağ kalan Türk ihtilalcilerle Kök Türk ülkesine doğru at
sürdü. Vey Irmağı kıyısına geldikleri zaman müthiş bir fırtına çıktı ve sel köprüleri yıkıp götürdü. Irmak
kenarında Çin ordusuyla savaşa tutuşan Kür Şad ve arkadaşları son oklarını da attıktan sonra kılıçlarıyla
Çin birliklerinin üzerine yürüdüler. Son nefeslerini verene kadar Çin ordusuyla savaştılar. Onların bu kahramanlıkları yüzyıllardır dilden dile söylenerek günümüze gelmiştir.
Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 26, 27.
(Düzenlenmiştir.)
1. Kür Şad ve arkadaşlarının Çin’e karşı mücadeleye girmek istemesinin sebepleri nelerdir?
2. Kür Şad’ın az sayıda arkadaşıyla Çin Sarayı’nı basması ve bağımsızlık anlayışıyla ilgili ne
söyleyebilirsiniz?
630
Büyük Bulgar Krallığı
kuruldu.
104
639
Hz. Ömer komutasındaki ordular
Kazakistan’ı ele geçirdi.
Hicri takvim kullanılmaya başlandı.
645
Budizm Tibet’te yayıldı.
3. Ünite
Kapgan Kağan’ın ölümünden sonra (716) Kök Türkler, bir süre taht kavgaları ile sarsıldılar. Bu sarsıntı
uzun sürmedi ve İlteriş’in oğulları Bilge ve Kültigin, devletin başına geçti. Bilge, kardeşi Kültigin’in isteğiyle
kağan oldu. Kültigin de Kök Türk ordularının başkomutanlığını üstlendi. Vezir Tonyukuk eski danışmanlık
görevine döndü. II. Kök Türk Devleti, Bilge Kağan zamanında en parlak dönemini yaşadı. Orta Asya’daki
bütün Türk boyları bir bayrak altında toplandı. Kök Türklerin bu parlak dönemi, 725 yılında Tonyukuk’un, 731
yılında Kültigin’in, 734 yılında da Bilge Kağan’ın ölümüyle sona erdi. Bilge Kağan’ın yerine geçen çocukları
ülkeyi iyi yönetemedi. Taht mücadeleleri başladı, ordu zayıfladı ve iç çatışmalar arttı. Kök Türklerde yaşanan
iç çatışmalarından yararlanan Türk boyları Uygurlar, Karluklar ve Basmiller ayaklandı. Basmiller, 742 yılında
Kök Türk kağanını öldürdü ve Ötüken’i ele geçirerek kendi kağanlıklarını ilan ettiler. Bir süre sonra Uygurlar,
Basmiller yönetimindeki bu kağanlığı yıktılar ve Kök Türk Devleti’ni tamamen ortadan kaldırarak Uygur Devleti’ni kurdular (744).
Çinliler, Asya Hunlarını ve I. Kök Türk Devleti’ni yıkmalarına rağmen II. Kök Türk Devleti’ni neden
yıkamamışlardır? Tahmin ediniz.
Türk Toplumunda Kadının Yeri
İlk Türk devletlerinde kadının toplum ve devlet hayatında çok önemli bir yeri vardı. Kağanın eşi olan hatun
(katun) kurultaya katılır, ülkeye gelen elçileri kabul ederdi. Aynı zamanda tören ve şölenlerde hatun, hakanın
yanında yer alırdı. Kağanın olmadığı durumlarda devlet işlerini yürütürdü. Bu
durum yandaki fotoğrafta görüldüğü gibi paralara dahi yansımıştır. Bununla
ilgili olarak Orhun Yazıtları’nda şöyle bir ifade geçer: “Ondan sonra oğul babaya, kardeş kardeşe benzemediği için bilgisiz kağanlar devletin başına geçmiş.
Kağanların yardımcıları da bilgisiz kişilermiş. Türk halkı da Çin’in tatlı sözüne, ipeğine kandığı için Çin hâkimiyetine girmiş. Gök Tanrı, Türk milleti yok
olmasın diye babam İlteriş Kağan ile annem İl Bilge Hatun’u tahta çıkarmış.”(1)
Eski Türk inancına göre “han” ile “hatun” gök ve yerin evlatlarıdır. Kadının yeri yedinci kat göktür. Arap gezgini İbn-i Batuta şöyle der:
3.13. Fotoğraf: Kök Türklere ait
paranın ön yüzü
“Burada tuhaf bir duruma şahit oldum ki o da Türklerin kadınlarına gösterdiği hürmetti. Burada kadınların kıymeti ve derecesi erkeklerinden daha üstündür.”(2) Yine Türk destanlarında kadının önemi sık sık vurgulanmıştır. Yaradılış Destanı’nında Yaradan’a ilham veren “Ak Ana” adındaki
bir kadındır.
Kazılarda çıkarılan ve yukarıda fotoğrafı verilen Kök Türklere ait paranın üzerinde kadın resminin bulunması ne anlama gelmektedir?
Devletimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün Türk kadınına vermiş olduğu sosyal ve siyasi hakların
toplumumuza sağladığı katkıları araştırınız. Elde ettiğiniz bilgiler doğrultusunda sunum hazırlayınız.
657
İslam Devleti’nin
başkenti Medine’den
Kufe’ye taşındı. Batı
Kök Türk Devleti Çin’in
egemenliğine girdi.
666
Emeviler İstanbul’u
kuşattı.
692
Kudüs’te Mescid-i
Aksa Camii
tamamlandı.
694
Emevi Halifesi
I. Abdülmelik
tarafından ilk İslam
parası bastırıldı.
699
Kök Türk Devleti
Türgişleri egemenliği
altına aldı.
_______________________
(1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 48. Kısaltılarak düzenlenmiştir.
(2) İbn-i Batuta, Dünya Seyahatnamesi, s. 82, 83.
105
İlk Türk Devletleri
Türk tarihinin ve Türk edebiyatının ilk yazılı örneği olan Orhun Yazıtları, II. Kök Türk Devleti zamanında
yazılmıştır. Orhun Yazıtlarının yazılışı VIII. yüzyılın başlarına dayanır. Bu yazıtlar Vezir Tonyukuk (725),
Kültigin (732) ve Bilge Kağan (735) adına dikilmiştir. Yazıtların dilini 1893 yılında Danimarkalı dil bilimci
Wilhelm Thomsen (Vilyım Tomsen) çözmüştür. (1)
Aşağıda verilen “Türk Tarih ve Edebiyatının Yazılı Tanıkları: Orhun Abideleri” adlı metni okuyarak
altındaki soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: TÜRK TARİH VE EDEBİYATININ YAZILI TANIKLARI: ORHUN ABİDELERİ
Türk milleti, tokluğun kıymetini bilmezsin. Açlık, tokluk düşünmezsin. Bir doysan açlığı düşünmezsin. Seni beslemiş olan kağanın sözünü
almadan her yere gittin. Hep orda mahvoldun, yok edildin. Orda, geri
kalanınla her yere zayıflayarak ölerek yürüyordun. Tanrı buyurduğu
için kendi devletim olduğu için kağan oturdum. Kağan oturup aç, fakir
milleti hep toplattım. Fakir milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.
Yoksa bu sözümde yalan var mı? Türk beyleri, milleti bunu işitin. Türk
milletini toplayıp il tutacağını burda vurdum. Yanılıp öleceğini yine
burda vurdum. Her ne sözüm varsa ebedi taşa vurdum. Ona bakarak
bilin. Şimdiki Türk milleti, beyleri bu zamanda itaat eden beyler olarak
mı yanılacaksınız? Varlıklı, zengin millet üzerine oturmadım. İçte aşsız,
dışta donsuz, düşkün, perişan millet üzerine oturdum. Küçük kardeşim
Kültigin ile konuştuk. Babamızın, amcamızın kazanmış olduğu milletin adı sanı yok olmasın diye, Türk milleti için gece uyumadım, gündüz
oturmadım. Küçük kardeşim Kültigin ile iki şad ile öle yite kazandık. Öle
yite kazanıp bütün milleti ateş, su kılmadım.
Ben kendim kağan oturduğumda her yere gitmiş olan millet, yaya
olarak öle yite geri geldi. Milleti besleyeyim diye kuzeyde Oğuz kavmine
doğru, doğuda Kıta ve Tatabı kavmine doğru, güneyde Çin’e doğru on iki
defa ordu sevk ettim... Savaştım. Ondan sonra Tanrı buyurduğu için ölecek milleti dirilttim, besledim. Çıplak milleti elbiseli kıldım. Fakir milleti
zengin kıldım. Dört taraftaki milleti hep tabi kıldım, düşmansız kıldım.
Hep bana itaat etti.
Muharrem Ergin, Orhun Abideleri, s. 18, 19, 20.
(Düzenlenmiştir.)
3.14. Fotoğraf: Orhun Yazıtları,
Bilge Kağan Anıtı
1. Yazıtların Türk tarihi açısından önemi hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Sosyal devlet ne demektir? Metinde sosyal devlet anlayışına uyan yerleri söyleyiniz.
3. Kağan’ın görevleri arasında neler yer alır?
716
Türgeşler Kök Türk
egemenliğinden
kurtuldu.
732
Arap İslam orduları ile
Franklar arasında Puvatya
Savaşı yapıldı.
_______________________
(1) Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 43. Düzenlenmiştir.
106
737
Türgeş Devleti
ikiye ayrıldı.
Hazar Hanı İslamiyeti
benimsedi.
3. Ünite
Temel Kavramlar
F. UYGUR DEVLETİ
l Beş Balık
l Maniheizm
l Ordu Balık
l Uygarlık
Hazırlık Çalışmaları
1. Uygurların yerleşik hayata geçmelerinde neler etkili olmuştur?
Araştırınız.
2. Moğolların Türkleşmesinde Uygurların ne gibi katkıları olmuştur?
Araştırınız.
3. Yandaki kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Altın Dağları’ndan çıkan nehir, başkentin (Beş balık) bütün çevresini dolaşır, tarla ve meyve bahçelerini sular, su
değirmenlerini işletir. Türkler ata biner ve ok atarlar. Müziklerinde kopuz kullanırlar. Samur kürkü, keçe ve çiçek
motifleriyle işlenmiş elbiseler üretirler. Kadınlar başlarına şapka giyerler…
Arslan Han bizi yedinci günde kabul etti. Onların kralı, oğulları ve hizmetkârlarının hepsi yüzlerini doğuya çevirdiler ve Çin İmparatoru tarafından yollanan hediyeleri kabul ettiler. Bir taraftan bir kimse (elinde) taştan bir çan
tutuyordu. O (şahıs) seremoni için tempo tutuyordu. Hoço kralı, çanın sesini duyunca selam verdi. Bundan sonra oğlu,
kızı ve yakın akrabaları (benim) etrafımı çevirerek eğildiler ve hediyelerini kabul ettiler. Sonra müzik, içki, ziyafet ve
gece yarısına kadar artistler tarafından oynanan piyes vardı.”
Özkan İzgi, Çin Elçisi Wang Yen- Te’nin Uygur Seyahatnamesi, s.57- 65-67.
Uygur Devleti’nin sosyal ve kültürel durumları hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
Kök Türklere bağlı olarak Orhun ve Selenga ırmaklarından Aral
Gölü’ne kadar uzanan bölgede yaşayan Uygurlar, 744 yılında Karluk ve Basmillerle birlikte Kök Türkleri yıktılar ve Ötüken başkent olmak üzere bir
devlet kurdular. Daha sonra Ordu Balık (Ordu Kenti) denilen Karabalgasun’u başkent yaptılar. İlk kağanları Kutluk Bilge Kül Kağan’dır.
Kutluk Bilge Kül Kağan’ın ölümünden sonra yerine oğlu Moyen-Çur
Kağan (747–759) geçti. Bu dönemde önce batıdaki Türgişler, sonra kuzeydeki Kırgızlar devlete bağlandı. 751 yılında Talas Savaşı’ndan sonra karışıklık içine düşen Çin ile iyi ilişkiler içinde olan Uygurlar, Çin imparatorunun
isteği üzerine Çin’de meydana gelen bir ayaklanmayı bastırdılar. Çin impa3.6. Resim: Uygur Devleti bayratoru da Uygurların bu yardımına karşılık kızını Uygur kağanı Moyen-Çur rağı
Kağan’la evlendirdi ve ekonomik yardımda bulundu.
1. TÜRK-ÇİN İLİŞKİLERİ VE MANİ DİNİ
Talas Savaşından sonra Türk-Çin ilişkileri ekonomik yönden bir gelişme göstermeye başladı. Çin’deki
ayaklanmayı bastıran “Böğü Kağan” dönüşte yanında getirdiği rahipler vasıtasıyla “Maniheizm” dininin ülkede
yayılmasını sağladı. Maniheizm, Uygurların yaşantılarını önemli ölçüde değiştirdi. Onların yerleşik yaşama
geçmelerinde etkili oldu. Bu din Uygurların bilim, sanat, edebiyat ve ticarette ilerlemelerinde de önemli rol
oynadı. Birçok saray ve tapınak yapıldı. Mani dini sadece kağan ve çevresinde kabul gördü, halk arasında kabul
görmedi. Bu din et yemeyi ve kan dökmeyi yasaklıyordu.
Türk halkının Mani dinini kabul etmek istememesinin nedenleri sizce neler olabilir?
744
II. Kök Türk Devleti yıkıldı.
745
Kırgızlar, Uygur
hakimiyeti altına girdi.
762
Uygurlar Mani dinine girdi.
107
İlk Türk Devletleri
Dinî hoşgörünün hâkim olduğu Uygur ülkesinde birçok din ve inanç bir arada yaşanmıştı. Uygurlar döneminde Türk halkı arasında tabiat kuvvetlerine inanma, atalar kültü ve “Gök Tanrı” dini yaygındı.
Eski Türklerde yerleşik yaşama geçme ve kent kültürünün oluşması Uygurlarla birlikte görülür. Uygurlar,
balık adını verdikleri kentler kurarak sanat ve ticaretle uğraştılar. Uygurların, zamanına göre çok ileri ve medeni bir toplum olduğunu gösteren belgeler vardır. “Mal edinme, satış protokolü, malı ve eşyayı kiraya verme,
ortaklık kurma, evlatlık verme, iş sözleşmesi, köle satışı, vakıfname, vasiyetname, ipotek senedi” bunların başlıcalarıdır.
Uygurlar döneminde hukuki düzenlemelerin yapılmış olması, Uygurların yönetim anlayışları hakkında
bize hangi bilgileri vermektedir?
Türkler, tarih boyunca çeşitli alfabeler kullanmışlardır. Kök Türk, Uygur, Arap ve Latin alfabeleri Türklerin yaygın olarak kullanıldıkları alfabelerdir. Kök Türk (Orhun) alfabesi dördü sesli (ünlü), otuz dördü sessiz
(ünsüz) olmak üzere 38 harften oluşmuştur. Sağdan sola ve yukarıdan
aşağıya doğru yazılır. Uygur alfabesi ise üçü sesli, on beşi sessiz
olmak üzere 18 harflidir. Uygurlar bu alfabeyi tüccar olan Soğdlardan
alıp geliştirmişlerdir. Uygur yazısı sağdan sola doğru yazılır ve okunur. Kök Türkler yazılarını taşa, ağaca ve tahtaya; Uygurlar ise yandaki fotoğrafta da görüldüğü gibi kâğıda yazmışlardır. Uygurlar, Çinlilerden matbaanın temelini oluşturan tahta klişe baskı tekniği yerine
yer değiştirebilen harflerle baskı yapma
sistemini kullanmayı ve bu sistemle
3.15. Fotoğraf: Uygur yazısıyla yazılkitap basma tekniğini de öğrenmişlermış kitap sayfaları
dir.
Uygurlarla başlayan yerleşik yaşamla birlikte mimarlık, resim ve heykel
sanatında da gelişmeler görülür. Uygurlar, balık adını verdikleri kentlerini surlarla çevirerek tapınakları ve sarayları heykellerle, tek katlı ve bahçeli evlerle
donatmışlardır. Türk mimari sanatında kubbeyi ilk kullanan Uygurlar olmuştur.
Kubbeler, daha sonra Türk-İslam mimarlığında kümbet ve türbelere örnek oluş3.7. Resim: Uygurlar döneturmuştur. Uygurlar, tapınaklarının duvarlarını ve tavanlarını, yanda verilen
mine ait bir minyatür (Türk
resimde gördüğünüz gibi konularını Mani ve Buda dinlerinden alan resimlerle Dünyası Kültür Atlası, s. 41.)
süslemişlerdir.
Aşağıda verilen “Uygur Kültürü” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
13. Etkinlik: UYGUR KÜLTÜRÜ
Şehir (Beşbalık)de pek çok evler, kuleler ve bahçeler vardır. Uygurlar zeki, doğru karakterli ve namuslu
insanlardır. Altın, gümüş, bakır ve demirden yapılan eşyalarla vazo ve çanak çömlek yapımında gösterdikleri mükemmellik ve fevkâladelik Allah tarafından âdeta yalnızca onlara verilmiş bir vergi gibidir. Uygurlarda ziraat da ileridir. Açtıkları kanallarla bahçe ve tarlalarını sulamışlardır. Uygurlar, süslü şapkalar ve
kürk giymeyi çok severlerdi. Ülkenin samur derileri, beyaz keçeleri ve çiçeklerle süslenmiş kumaşları da çok
ünlüydü.
Bahaeddin Ögel, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, C 1, s. 123, 128.
(Düzenlenmiştir.)
Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Uygurların yaşamı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
108
3. Ünite
İlk Türk devletleri, zaman zaman yurtlarından ayrılmak yani göç etmek zorunda kalmışlardır. Uygurlar
döneminde yazılan Göç Destanı bunu anlatmaktadır. Göç olayından sonra Türklerin yeniden bir güç hâline
gelmesini anlatan “Türeyiş Destanı” da Uygurlara aittir.
Aşağıda verilen “Göç Destanı’ndan” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
14. Etkinlik: GÖÇ DESTANI’NDAN
Dokuz Oğuz ve On Uygurlar çoğalıp kudretlendiler. Uygur Devleti’ni kurdular. Tolga ve Selenge ırmaklarının bereketi içinde mutlu yaşadılar.
Bir gün bu iki ırmak arasındaki bir ağacın üzerine gökten mavi bir ışık düştü. Bu ışık aylarca ortalığı
nurlandırdı. Her yana tatlı nağmeler saçıldı. Sonunda ağacın gövdesi yarıldı. Meydana gelen yarıkta beş
bölüm belirdi. Bu bölümlerin her birinde güzel bir bebek uyuyordu.
Bunlar gökten indirilmiş kutsal yavrulardı. Uygurlar onlara birer isim koydular. En küçükleri olan
Böğü Teğin’i kendilerine Hakan yaptılar.
Böğü Han devri Uygurların refah ve bolluk çağı oldu. Aradan uzun yıllar geçti. Bir gün onun soyundan
gelen toy bir hakan, Çinlilerle dost olmayı diledi. Aralarında sürüp giden savaşlara son vermek için bir Çin
prensesi ile evlenmeye karar verdi.
Çinliler bu teklifi sevinçle kabul ettiler. Türk ülkesine felaket getirecek yeni dolaplar çevirmekten de geri
durmadılar. Uygur ülkesinde Kutlu Dağ denilen ot bitmez bir kayalık vardı. Prensese ağırlık olarak o dağı
istediler. Toy hakan buna razı oldu. Halbuki orası mukaddes bir dağdı, Uygur ülkesine bereket ve saadet
veriyordu. O dağ vatanın bir timsaliydi.
Çinliler kayaları söküp söküp götürdüler. Ondan sonra artık Uygurların yüzü gülmedi. Bereket kaybolup gitti. Irmaklar çekildi, topraklar ekin vermez oldu. O zaman Uygur ülkesindeki bütün insanlar ve
hayvanlar,
— Gööç! Gööç! diye haykırmaya başladılar.
Yer, gök bu ses ile çınlayıp durdu. Tanrının laneti idi bu. Uygurları, değerini bilmedikleri yurtlarından
kovuyordu. O zaman hep birden toplanıp göç ettiler ama nerede konakladılarsa bu “Gööç!” sesi onları bırakmadı. Daha batıya, daha batıya göçtüler. En sonunda Beşbalık şehrinin bulunduğu yere gelip yerleştiler.
Yeniden çoğalıp düzene girdiler. Vatanlı, hakanlı millet oldular.
Mehmet Özel, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 74-75.
(Özetlenmiştir.)
1. Göç Destanı’na göre Türklerin göç etmelerine yol açan nedenler nelerdir?
2. Türklerde bağımsız yaşama duygusunun önemli olmasının nedeni sizce nelerdir?
3. Uygurların yeni bir devlet kurmaları onların hangi özellikleriyle açıklanabilir?
Uygur Devleti 840 yılında Kırgızlar tarafından yıkıldı. Uygurlar, kitleler hâlinde yurtlarını bırakarak değişik bölgelere göç etmek zorunda kaldılar.
2. KANSU UYGUR DEVLETİ (SARI UYGURLAR) (847-1226)
Uygur Devleti yıkıldıktan sonra Uygurların bir bölümü Çin’in kuzeyindeki Kansu bölgesine gelerek burada bir devlet kurdu. Bu bölgede İpek Yolu’nun işlek bir kenti olan Kansu’ya sahip olmaları Uygurları zenginleştirdi. Mücadeleci yaşam anlayışını bıraktıklarından askerî bir varlık gösteremeyen Uygurlar, Çin ile iyi ilişkilerde bulundular. Bunun sonucunda Mani dini etkisini yitirdi ve Uygurlar Budizmi benimsediler. 940 yılında
Kitanların, 1226’da Moğolların egemenliğine giren Uygurlar, günümüzde Çin’in kuzey bölgelerinde yaşamaktadırlar.
109
İlk Türk Devletleri
3. DOĞU TÜRKİSTAN UYGUR DEVLETİ (TURFAN UYGURLARI) (856-1209)
Yurtlarından göç eden Uygurların bir bölümü Tanrı Dağları
çevresine yerleşerek Turfan merkez olmak üzere bir devlet kurdular (856). Bu devlet Batı Uygurları, Beşbalık Uygurları, Arslan
Kağan Uygurları, İdikut Uygurları olarak da anılır. Yerleşik bir
yaşam süren ve Manihaizm dinini benimseyen Turfan Uygurları,
kültür ve uygarlık yönünden öteki göçebe Türk topluluklarına göre
daha yüksek bir düzeye ulaştılar. Turfan Uygurları, 11. yüzyıldan
başlayarak yaklaşık iki yüz yıl Karahitaylar Devleti’ne bağlı olarak
yaşadılar. 13. yüzyıl başında Moğol Devleti’nin egemenliğine girerek devlet yönetiminde önemli görevler üstlendiler. Kültür ve
3.17. Fotoğraf: Doğu Türkistan’da varlığını
uygarlık alanında Moğolları etkileyen Turfan Uygurları, onların sürdüren Uygur kadınlarından bir görünüm
Türkleşmesinde önemli rol oynadılar.
PERFORMANS GÖREVİ
Performans Görevi: İlk Türk devletlerinden olan Asya Hun, Kök Türk ve Uygur devletlerinden birini
seçerek bu devletin siyasi, askerî, kültürel ve ekonomik faaliyetlerini içeren bir sunum hazırlayınız.
Performans Görevinin Amacı: İlk Türk devletleri hakkında detaylı bilgilere sahip olmak, eleştirel düşünme becerisi kazanmak, zaman ve kronolojiyi doğru kullanmak.
Hazırlama Süreci: 2 Hafta
Araç-Gereç: Ansiklopediler, tarih kitapları ve İnternet
Yapacağınız “Performans Görevi” aşağıdaki tabloda verilen ölçütlere göre değerlendirilecektir.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi-4
Yeterli-3
Geliştirilmeli-2
Yetersiz-1
Hazırlık
Başlık
İçerik ve kapsam
Görsel kullanımı
Tarihler
Şekil ve düzenleme
Yazma kurallarına uyma
Kaynaklardan yararlanma
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım;
32
24
100
x
x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
110
3. Ünite
Temel Kavramlar
l Deşt-i Kıpçak
G. ORTA ASYA VE AVRUPA’DA KURULAN
DİĞER TÜRK DEVLET VE TOPLULUKLARI
l Germenler
l Hazar Barış Çağı
l Manas Destanı
l Yabgu
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin geniş bir coğrafyaya yayılmalarının nedenleri nelerdir?
Bu hangi sonuçları beraberinde getirmiş olabilir?
2. Avrupa’da kurulan Türk devletlerinin benliklerini kısa sürede kaybetmelerinin sebepleri neler olabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Batı Asya ve Doğu Avrupa’da kurulan diğer Türk devlet ve topluluklarının gösterildiği aşağıdaki
haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
3.7. Harita: Batı Asya ve Doğu Avrupa’da Türkler V-XII. yy. (Tarih Atlası, s. 20.)
Türklerin büyük bir kısmının Karadeniz’in kuzeyine yerleşmelerinin sebepleri neler olabilir? Bugün
bu yerlerde hangi Türk devletleri vardır?
1. AVARLAR
Çin kaynaklarında Juan-Juan, batılı kaynaklarda Avar adı ile anılan kavme Kök Türkler Apar demekteydi.
IV. yüzyılda Asya’da devlet kuran Avarlar, Kök Türkler tarafından yıkılınca batıya doğru göç ederek Orta Avrupa’da bir devlet kurdular (552). Bayan Kağan döneminde en güçlü zamanlarını yaşadılar. 619 ve 626 yıllarında
Sasanilerle birlikte İstanbul’u kuşatan ilk Türk devleti olan Avarlar bu kuşatmada istenilen sonucu alamamışlardır.
Avarların varlığına 805 yılında Frank Krallığı tarafından son verildi. Balkanlarda ve Orta Avrupa’da iki
asırdan fazla hâkimiyetini devam ettiren Avarların özellikle Slav topluluklarının Doğu Avrupa ve Balkanlarda
111
İlk Türk Devletleri
yayılmasında etkisi büyüktür. Eskiden ormandan dışarı çıkmaya cesaret edemeyen Slavlar, Avarların etkisiyle
savaşa alışmış; altın, gümüş işlemeciliğini öğrenmiş, at sürüsü sahibi olmuş ve kabile hayatından daha üst
toplumsal yaşam düzeyine ulaşmışlardır. Özellikle Slav göçünde önemli bir rolü olan Avarlar, Orta ve Doğu
Avrupa’nın etnik yapısının şekillenmesinde rol oynamışlardır. Ayrıca
Avarlar, Slav ve Rus ordularını düzen ve devlet örgütlenmesi alanlarında
etkilenmişlerdir. Hristiyanlık dinini benimseyen Avarlar benliklerini
kaybetmişlerdir.
Avarlar da temelde Hunlar ve diğer eski Türk devletleri gibi göçebe
bir kavimdi. Devletin yönetici kesimi Avarların kurucu hanedanından
gelmekteydi. Ülkede çok değişik kökenden gelen kavimler ve boylar
vardı. Bunlar Avar egemenliği altında beraberce yaşamaktaydı. Devletin
başında kağan ünvanı taşıyan bir hükümdar bulunurdu. Hükümdardan
sonra en yetkili kişiler ise Yuğruş adını taşıyan vezirlerdi.
3.8.
Resim:
Avarları
betimleyen
Diğer Orta Asya kavimleri gibi Avarlar da atlı bir orduya sahipti. temsilî resim (Türk Dünyası Atlası, s.
Yandaki temsilî resimde gösterildiği gibi genellikle at sırtında dolaşır ve 80.)
yaşarlardı.
2. BULGARLAR
Bulgarların, V. yüzyılda Orta Asya’dan batıya göç eden Ogurlardan geldikleri tahmin edilmektedir. V. yüzyıl sonlarında Karadeniz’in kuzeyinde yerleşmeye başlayan Bulgarlar, burada VI. yüzyılda bir devlet kurdular.
Hazarların saldırıları ile yıkılan Bulgarlar, sonra Tuna ve İtil (Volga) olarak iki kola ayrıldılar. Tuna boylarına
inen Bulgarlar, Balkanlardaki Slav topluluklarını egemenlikleri altına alarak Tuna Bulgar Devleti’ni kurdular
(679). Tuna Bulgarları, Avrupa’ya giden ticaret yollarının denetimini ele geçirdiler ve ülkelerinin bayındırlığına
büyük önem verdiler. Bizanslılar ve Müslümanlarla yapılan ticaret sayesinde zenginleştiler. Onlardan günümüze birçok mimari yapıt, su yolu ve anıt kalmıştır. Zamanla Hristiyanlaşarak benliklerini kaybeden Tuna
Bulgarları XI. yüzyılda Bizans’ın, XIV. yüzyılda Sırplar’ın sonra da Osmanlıların egemenliği altına girdiler.
Bugünkü Bulgaristan’ın temelini oluşturarak 1908 yılında Osmanlı Devleti’nden ayrılıp bağımsızlıklarını
kazandılar.
İtil (Volga) Bulgarları ise X. yüzyılda Müslümanlığı kabul ettiler. Kurdukları devlet uzun zaman varlığını
sürdürdü. İtil Bulgarları çiftçilikte olduğu kadar ticaret, hayvancılık, dericilik, kürkçülük alanlarında da önemli gelişmeler gösterdiler. Yeni şehirler, kasabalar kurdular. İtil kıyısındaki Bulgar şehri IX ve XII. yüyıllarda
Doğu Avrupa’nın en önemli ticaret merkezi oldu. Bu devlete 1237 yılında Altın Orda Devleti son verdi. Günümüz Rusya Federasyonu’ndaki Tataristan ve Başkurdistan Özerk Cumhuriyetleri halkı İtil Bulgarlarının
soyundan gelmektedir.
Aşağıda verilen “İbn-i Fadlan’ın Seyahatnamesinde Bulgarlar” adlı metni okuyarak altındaki soruyu
cevaplayınız.
15. Etkinlik: İBN-İ FADLAN’IN SEYAHATNAMESİNDE BULGARLAR
Buğday ve arpa bol olmasına rağmen en çok darı ve at eti yerler. Bir kimse birşey ekerse onu kendisi için
hasad eder. Hükümdarın bundan hissesi yoktur. Yalnız, her ev senede bir kez hükümdara bir samur kürk
verir. Hükümdar askerlerini herhangi bir yere akın yapmak için gönderir ve askerleri ganimet elde ederlerse
bundan muayyen bir hisse alır.
Hepsi kalpak giyerler. Hükümdar ata seyissiz, tek başına biner. Gezerken yanında muhafız bulunmaz.
Sokaklardan ve çarşıdan geçerken herkes ayağa kalkar. Kalpaklarını çıkarıp koltuklarının altına alırlar.
Hepsi kubbeli çadırlarda otururlar. Yalnız, hükümdarın çadırı çok büyüktür. Bin ve daha fazla insan
olabilir.
Bir adam diğerini kasten öldürürse suçuna karşılık kısas olarak onu da öldürürler.
Ramazan Şeşen, İbn Fazlan’ın Seyahatnamesi, s. 53, 54, 55.
(Özetlenmiştir.)
Bulgarların kültürel özellikleri hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
112
3. Ünite
3. MACARLAR
Macarlar, Peçeneklerin baskıları sonucunda IX. yüzyılda bugünkü Macaristan’a gelerek yerleştiler.
955 yılında Germenlerle (Almanlarla) savaşan Macarlar, yenilmelerine rağmen onlarla uzun süre mücadele ederek doğuya yayılmalarını engellediler. Böylece Balkanların Germenleşmesini önlemiş oldular. Macarlar X. yüzyılda Hristiyanlığı kabul ettiler. Bu dinin etkisiyle zamanla Slavlaşan Macarlar, Türklük özelliklerini yitirdiler.
4. PEÇENEKLER
X ve XII. yüzyıllar arasında Doğu Avrupa ve Balkanlarda yer yer varlık gösteren Türk boylarından biri
olan Peçenekler, bağımsız bir devlet kuramadılar. XI. yüzyılda Bizans ile iyi ilişkiler kurarak Bizans ordusunda
paralı askerlik yaptılar. Bizanslılar, Peçenek askerleri sayesinde önemli zaferler kazandılar. Peçenekler, Malazgirt Savaşı’nda (1071) Selçukluların tarafına geçerek savaşın kazanılmasına büyük katkı sağladılar. Çaka Bey
ile de İstanbul kuşatmasına katıldılar (1091). Bizans İmparatorluğu, Kıpçakları (Kumanlar) yanına çekerek
Peçenekleri ağır bir yenilgiye uğrattı. Bu gelişmeden sonra toparlanamayan Peçeneklerin siyasi varlığı sona
erdi.
Peçeneklerin varlık gösterdikleri coğraf yada kurulan Slav kökenli devletler üzerinde siyasal ve kültürel
etkileri oldu. Peçenekler, Macarların bugünkü yurtlarına göçmelerini ve devlet kurmalarını sağladılar, Slavların Karadeniz’e inmelerini engellediler. Yaşadıkları bölgenin batı ve güney Slavların arasında olmasından
dolayı Slav toplulukları arasındaki ilişkinin kesilmesine de neden oldular.
5. KUMANLAR (KIPÇAKLAR)
VIII. yüzyıla kadar Asya’nın doğusunda oturan Kıpçaklar, bir Moğol kavmi olan Karahitayların baskıları
sonucu Sibirya’dan batıya doğru göç ettiler. Kıpçaklar, XI. yüzyılda Karadeniz’in kuzeyindeki bozkırlara gelerek
yerleştiler. Kıpçakların 150 yıldan fazla egemen oldukları bu bölgeye “Kıpçak Bozkırları (Deşt-i Kıpçak)” adı
verilmiştir. Kıpçaklar, Rusların güneye inmelerini engellediler ve Slavların Moskova çevresine göç etmelerine
yol açtılar. Kazan Hanlığı ile Altın Orda Devletlerinin kurulmasında etkili oldular.
Kıpçaklardan kalan en önemli eser dil ve kültür alanında “Codex Cumanicus” diye adlandırılan eserdir.
Türkçe-Farsça ve Latince bir lügat olan eserde aynı zamanda Türkçe gramerlerin esasları açıklanmakta ve Türk
halk edebiyatından parçalar yer almaktadır.
6. OĞUZLAR (UZLAR)
Selenga Irmağı ile Hazar Denizi arasındaki bölgede Kök Türk egemenliği altında yaşayan Türk boylarından biri de Oğuzlardır. Oğuzlar Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra Uygurların yönetimi altına girdiler.
750 yılından sonra Kırgızlarla iş birliği yaparak Uygurlara karşı mücadeleye başladılar. Uygur Devleti’nin yıkılmasından sonra batıya göç edip Seyhun Irmağı boylarına geldiler. X ve XI. yüzyıllarda Seyhun Irmağı’ndan
Aral Gölü ve Hazar Denizi’ne kadar olan bölgede yaşayan Oğuzlar, burada merkezi Yenikent olan bir devlet
kurdular. Hakanlarına yabgu unvanı verildiğinden bu devlete Oğuz Yabgu Devleti adı verildi. Oğuzlar komşuları Peçenekler, Hazarlar, Karluklar ve Kıpçaklarla savaştılar. Oğuzların bir bölümü Hristiyanlığı benimseyerek
Slavlaştı, bir bölümü ise Hazar Denizi kıyılarına geldi, güneye inerek İslamiyeti benimsedi ve Büyük Selçuklu
Devleti’ni kurdu. Malazgirt Savaşı’ndan (1071) sonra Anadolu’ya yerleşerek burayı yurt edindiler ve Türkiye
Selçuklu Devleti’ni kurdular. Günümüzde Moldova Cumhuriyeti’nde yaşayan Ortodoks Gagavuz Türkleri
Oğuzlardan gelmektedir.
Bizanslıların Uz adını verdikleri Oğuzların bir kısmı 1150’lerde Özü bölgesinin güneyine kadar yayıldı.
Fakat Ruslar birleşerek Uzları kendi bölgelerinden uzaklaştırdılar (1160). Daha batıya çekilen kalabalık Uzlar,
Bizans ve Bulgar direnişini kırarak Tuna’yı geçtiler. Peçeneklerin ardından Makedonya’ya ve Trakya’ya girerek
Ege kıyılarına kadar geldiler. Ancak Uzlar, salgın hastalıklar ve Peçenek saldırıları yüzünden bu topraklarda
fazla tutunamadılar.
113
İlk Türk Devletleri
7. TÜRGiŞLER
Batı Kök Türklerinin bir kolu olan Türgişler, Orta Asya’da Talas ve Çu ırmakları ile Isık Gölü çevresinde
yaşıyorlardı. Batı Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından (659) sonra bağımsız kaldılar ve bir süre sonra bu bölgede bir devlet kurdular (717). Türgişlerin bilinen ilk hükümdarı Baga Tarkan, Kök Türk Devleti’nden sonra
kendi adına para bastıran hükümdardır. Türgişler, VII. yüzyılda Ceyhun Irmağı’nı geçerek Türk ülkelerine saldıran Araplarla savaştılar ve Orta Asya’nın Arapların eline geçmesine engel oldular. Hükümdarları Sulu Kağan’ın ölümünden sonra zayıflayan Türgişler Devleti VIII. yüzyılda Karlukların saldırıları ile yıkıldı. Türgişlerin
egemen olduğu dönemlerde gerek Maveraünnehir bölgesinin Türk kalmasında gerekse Oğuz topluluklarının
batıya yönelmesinde etkili oldular. Yerleşik hayatı benimseyen Türgişler, alfabe de kullandılar.
8. HAZARLAR
Kırım ile Hazar Denizi arasında Kök Türklere bağlı olarak yaşayan Hazarlar, Kök Türk Devleti’nin yıkılmasından sonra bu bölgede Hazar Hakanlığı adıyla anılan bir devlet kurdular (630). Hazarlar VII. yüzyılda İran’ı ele geçiren
Arapları Kafkasya’da durdurdular. Böylece Arap ordularının kuzeye geçmesini
önlediler. Uzak Doğu ile Bizans’ı, İslam ülkeleri ile kuzeydeki Slav topraklarını
birleştiren ticaret yollarının denetimini ellerinde bulunduran Hazarlar, bu yüzden ekonomik olarak çok güçlü hâle geldiler. Uzun süre varlığını devam ettiren
Hazar Devleti’nde inanç özgürlüğü vardı. İslamiyet, Hristiyanlık ve Musevilik
inancının benimsendiği ülkede, farklı din ve inanışa sahip olanlar ibadetlerini
serbestçe yapabiliyorlardı. Bu nedenlerle Hazar Devleti’nin egemen olduğu VII.IX. yüzyıllar Hazar Barış Çağı olarak adlandırılır. Hazar Devleti X. yüzyılda
Rusların saldırıları ile yıkıldı. Daha sonra Hazarlar, bu bölgede küçük küçük
3.9. Resim: Temsilî bir Hazar
devletler kurdular ancak bu devletler uzun ömürlü olmadı. Çok geniş topraklara askeri (Türk Dünyası Kültür Atyayılan Hazarlar, diğer Türk boylarının aralarına karışarak tarih sahnesinden lası, s. 80.)
çekildiler.
9. SİBİRLER (SABİRLER, SABARLAR)
Sibirler, önceleri Asya Hun Devleti’ne bağlı bir topluluk olarak Tanrı Dağlarının batısında İli Irmağı çevresinde yaşadılar. Doğudan gelen Avarların baskılarıyla yurtlarını terk eden Sibirler, V. yüzyıl ortalarında batıya doğru göçmek zorunda kaldılar. 503 yılında Doğu Avrupa’da görünen Sibirler, 513 yılında Kafkasların
kuzeyine göçerek Don ve Volga ırmakları arasına yerleştiler. Böylece Bizans ve İran’la komşu olan Sibirler,
hükümdarları Balak yönetiminde Balkanlara ve Ön Asya’ya akınlar düzenlediler. Daha sonra Kafkasya’dan
Anadolu’ya girerek Kayseri, Ankara, Konya dolaylarına kadar indiler (516). Günümüzde Kuzeydoğu Asya’nın
büyük bölümü Sibir ya adıyla anılmaktadır.
Aşağıda verilen “Bizanslı Tarihçinin Gözüyle Sibirler” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
16. Etkinlik: BİZANSLI TARİHÇİNİN GÖZÜYLE SİBİRLER
Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin sahip oldukları askerî güç ve savaş teknikleri konusunda şunları
söylemektedir: “Sibirler, insan hafızasının hatırlayabildiği zamandan beri İranlıların ve Romalıların sahip
olamadığı ve düşünemediği savaş araçlarına sahiptirler. Öyle ki her iki impatorlukta mühendis eksik olmamış ve her devirde surları dövmek için savaş araçları yapılmıştır. Fakat şimdiye kadar böyle bir buluş ne
ortaya konmuş ne de onlar gibi kullanılabilmiştir. Bu, şüphesiz insan dehasının bir eseridir.”
www.tarihvemedeniyet.org
(Özetlenmiştir.)
Bizanslı tarihçi Prokopios, Sibirlerin hangi özelliklerini ön plana çıkartmıştır? Neden?
114
3. Ünite
10. KİMEKLER
VII. yüzyılda Altay Dağlarının kuzeybatısı ile İrtiş Irmağı çevresinde Kök Türklere bağlı olarak yaşayan
Kimekler, Kök Türk Devleti yıkıldıktan sonra bağımsızlıklarına kavuştular. Batı Türkistan’ın kuzeydoğusuna
egemen oldular. X. yüzyılda Kitanların saldırıları sonucunda Ural Dağlarının güneyine geldiler. Kimekler
XI. yüzyılda batıya devam eden göçler sırasında Kıpçakların egemenliğine girdiler.
11. KARLUKLAR
Kök Türk, Çin ve Uygur egemenlikleri altında yaşayan Karluklar, 751 yılında Arap ve Çin orduları arasındaki Talas Savaşı’nda Arapların tarafına geçerek savaşı kazanmalarında önemli bir rol oynadılar. Karluklar
IX. yüzyılda başkenti Balasagun olan bir devlet kurdular. X. yüzyılda İslamiyeti kabul eden Karluklar, Karahanlılar Devleti’nin kuruluşunda yer aldılar. XIII. yüzyılda Moğol egemenliğine girdiler. Geçimlerini hayvancılıkla sağlayan Karluklar ziraat ile de uğraşmışlardır. Karlukların Ala Dağlarda maden çıkardıkları, ticarette
hünerli oldukları bilinmektedir. Komşu ülkelere yaptıkları ticarette dışarıya deri ve yünlü eşyalar götürmüş,
komşu ülkelerden altın ve gümüş ziynet eşyaları, Çin’den de ipek ve çini kaplar getirmişlerdir. Günümüzde ise
Tacikistan bölgesinde yaşamaktadırlar.
12. KIRGIZLAR
Bir Türk topluluğu olan Kırgızlar önce Baykal
Gölü’nün batısındaki İrtiş Irmağı çevresine daha sonra
da Yenisey boylarına yerleştiler. Sırasıyla Hun, Kök
Türk, Uygur devletlerinin egemenliği altında yaşayan
Kırgızlar, IX. yüzyılda Uygur Devleti’ni yıkarak Ötüken’i
ele geçirdiler ve burada bir devlet kurdular. X. yüzyıldan sonra Karahanlılara, XIII. yüzyılda da Moğol Devleti’ne bağlanan Kırgızlar, XIX. yüzyılda Rusya’nın egemenliğine girdiler. 1991’de Sovyet Rusya’nın dağılma3.18. Fotoğraf: Günümüzde göçebe Kırgızların yaşasıyla bağımsız hâle gelen Kırgızlar, Kırgızistan Cumhuri- mını yansıtan fotoğraf
yeti’ni kurdular. Manas Destanı Kırgızların en önemli
destanıdır.
Aşağıda verilen “Kırgız Ülkesi” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
17. Etkinlik: KIRGIZ ÜLKESİ
Kırgız ülkesi bereketli, misafiri ve suları çok bir yerdir. Burada Çin hudutlarından akan çok sayıda nehir
vardır. Bu nehirlerin en büyüğü Manhâr’dır, nehir suyu bol, akışı hızlıdır. Bu nehir üzerinde Kırgızların
pirinç, buğday vb. hububatı öğüttükleri değirmenler bulunur. Elde ettikleri hububatı öğütüp ekmek yaparlar. Kırgız kadınları erkekler gibi her işle uğraşırlar. Çifçilik, hasat vb. konuların çoğuyla erkeklerin ilgisi
yoktur.
MÖ 4500-MS XIII. Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler,
Dil, Din, Kültür, Bilim, Sanat ve Uygarlık, s. 41, 59.
(Özetlenmiştir.)
Kırgızların yaşadığı yer ve kültürleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
115
İlk Türk Devletleri
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
İstemi Kağan
Kaşgar
Ötüken
Bumin Kağan
Mete Han
Teoman
onlu
Kral Yolu
İpek Yolu
Feodalite (Derebeylik)
Oliarşi
Margos
bağımsızlık
II. Kök Türk (Kutluk)
Uygur
Anatolyos
1. I. Kök Türk Devleti ...................................... tarafından kurlmuştur. Başkenti ......................................... ‘dir.
2. Asya Hun Devleti’nin en güçlü dönemi ...................................... dönemidir. Bu hükümdar askerî alanda ..
.................................... sistemi getirmiştir.
3. Orta Asya’da Türklerle Çinliler arasında yapılan mücadelelerin temel nedenini ..........................................
ticaretine hâkim olma mücadelesi oluşturur.
4. Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da ..................................................... rejimi ortaya çıkmıştır.
5. Attila döneminde Bizans İmparatorluğu ile ...................................... ve ...................................... antlaşmaları
imzalanmıştır.
6. Türklerin başka milletlerin egemenliği altına girmek istememeleri onların ........................................... düşkün olduklarını gösterir.
7. Orhun Yazıtları ...................................... Devleti döneminde Bilge Kağan, Kültigin ve Tonyukuk adına
dikilmiştir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Çinliler, kuzey sınırlarını güvence altına almak ve Türk akınlarını önlemek amacıyla Çin Seddi’ni yapmışlardır.
(....) Türklerin Orta Asya’dan göç etmelerinde yalnızca coğrafi faktörler etkili olmuştur.
(....) Orta Asya’da tarihi bilinen ilk Türk devleti Büyük Hun Devleti’dir.
(....) İlk Türk devletlerinde, önemli devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı yere kurultay denilirdi.
(....) Yerleşik hayata geçen, kâğıt ve matbaayı kullanan ilk Türk devleti Büyük Hun Devleti’dir.
(....) Museviliği kabul eden ilk Türk devleti Karluklardır.
(....) Avarlar ve Peçenekler İstanbul’u kuşatan ilk Türk topluluklarıdır.
C. Aşağıdaki destanların numaralarını ait olduğu devletlerin adının yanındaki parantezin içine
yazarak destanlarla devletleri eşleştiriniz.
1. Oğuz Kağan Destanı
( ) Kök Türkler
2. Ergenekon Destanı
( ) Hunlar
3. Manas Destanı
( ) Uygurlar
4. Alper Tunga Destanı
( ) İskitler
5. Türeyiş Destanı
( ) Kırgızlar
( ) Sabirler
116
3. Ünite
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinde siyasi, ekonomik, sosyal ve coğrafi faktörler
etkili olmuştur.
Aşağıdakilerden hangisi bu göç hareketlerinin nedenleri içinde yer almaz?
A) Aşırı nüfus artışı
B) Hayvan hastalıkları
C) Çin ve Moğol baskısı
D) İklimin değişmesi
E) Türk boyları arasındaki mücadelelerin sona ermesi
2. Türk devletlerinde devleti yönetme yetkisi olan “Kut”un tanrı tarafından hükümdarın bütün erkek
çocuklarına geçtiğine inanılmıştır.
Bu anlayış aşağıdakilerden hangisine ortam hazırlamıştır?
A) Hükümdarın sorumluluklarının azalmasına
B) Hatunun devlet yönetiminde etkili olmasına
C) Taht kavgalarının yaşanmasına
D) Türk devletlerinin uzun süre yaşamasına
E) Türk siyasi birliğinin sağlanmasına
3. Aşağıdakilerden hangisi Uygurları, Orta Asya’daki diğer Türk devletlerinden ayıran özelliklerden
biri değildir?
A) Bilim ve sanatta ileri gitmeleri
B) Yerleşik yaşama geçmeleri
C) Budizm ve Maniheizm’i benimsemeleri
D) İlk düzenli orduyu kurmaları
E) Kâğıt ve matbaayı kullanmaları
4. Orhun Yazıtları’nda geçen;
I. Hükümdarın halkına hesap vermesi
II. Hükümdarın aç olanları doyurup çıplakları giydirmesi
III. Çin’in entrikalarına aldanılmaması
bilgilerinden hangisi ya da hangileri Kök Türklerin sosyal devlet anlayışını benimsediğini gösterir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Türklerin Orta Asya’dan değişik bölgelere göç etmelerinin sebepleri arasında neler yer almaktadır?
2. Orhun Anıtları’nın Türk tarihi ve Türk edebiyatı açısından önemini açıklayınız.
3. Orta Asya’da kurulan Türk devletlerinin yıkılmasına etki eden faktörleri açıklayınız.
4. Türk adı ile ilgili görüşler hakkında bilgi veriniz.
5. Kavimler Göçü’nün sonuçlarını maddeler hâlinde yazınız.
6. Orta Asya’da Türkler ile Çinliler arasında yapılan mücedelelerin nedenlerini yazınız.
117
İslam Tarihi ve Uygarlığı
4. ÜNİTE: İSLAM TARİHİ VE
UYGARLIĞI
(13. YÜZYILA KADAR)
KONULAR
A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN
VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU
B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)
D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031)
E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258)
F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
118
4. Ünite
Temel Kavramlar
l Aforoz
A. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN
VE ARAP YARIMADASI’NIN GENEL DURUMU
l Cahiliye
l Endülüjans
l Gök Tanrı
l Putperestlik
l Skolastik
l Ukaz
l Zerdüştlük
Hazırlık Çalışmaları
1. İslamiyet öncesi Arap Yarımadası’nda Araplardan başka milletler
yaşamadığı hâlde siyasi ve dinî birliğin olmamasının nedenlerinin neler
olabileceğini araştırınız.
2. İslamiyetin doğduğu sırada dünyada hangi büyük devletler bulunduğunu araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
İslamiyet doğduğu sırada dünya, siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik bunalımlarla karşı karşıya idi.
İnsanlık maddi ve manevi sıkıntılar içerisinde yaşamaktaydı. Dünya olarak yalnızca Asya, Avrupa ve
Afrika kıtaları biliniyordu.
Sami ırkından olan Arapların Hicaz ve Yemen’de oturanları yerleşik bir hayat yaşıyorlardı. Bunlar
tarım ve ticaretle uğraşıyordu. Çölde göçebe hayatı yaşayanlar ise Bedevi olarak adlandırılıyorlardı.
Bedeviler hayvancılıkla uğraşıyordu. Araplar, aralarında siyasi birlik bulunmadığından kabileler hâlinde
yaşıyordu. Kabile geleneklerine, aile ve akraba bağlarına büyük önem veriyorlardı. Kabileler arasında
uzun süren kan davaları onların siyasal birlik kurmalarını önlüyordu. Toplumun zengin ve soylularından
oluşan aristokrat kesim şehir devletlerini yönetiyordu. Araplarda kölelik çok yaygındı. Kadın, toplum hayatında bir değer olarak görülmüyordu. Çok tanrılı bir dinsel inanışa sahip olan Araplar, tanrıları adına put
yapıyor ve bunlara tapıyorlardı.
Dünya’nın ve Arap Yarımadası’nın içinde bulunduğu siyasi, ekonomik ve kültürel durum hakkında
çıkarımlarınız nelerdir? Açıklayınız.
1. İSLAMİYETİN DOĞUŞU SIRASINDA DÜNYANIN GENEL DURUMU
VII. yüzyılda Amerika ve Avustralya’daki insanların Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarındaki insanlarla iletişimleri yoktu. Afrika kıtasının yalnızca kuzey bölümünün çok küçük bir bölgesi biliniyordu. Bu nedenle “İslamiyetin Doğuşu Sırasında Dünya” derken Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarından oluşan Eski Dünya anlatılmaktadır. İslamiyetin meydana getirdiği değişimi anlayabilmek için İslam dininin ortaya çıktığı yıllarda bu kıtalarda bulunan devletlerin siyasi, dinî ve ekonomik yapılarını incelemek gerekiyor.
a. Avrupa Kıtası
375 yılındaki Kavimler Göçü’nden sonra Avrupa’da büyük bir karışıklık yaşanmıştı. Taht kavgaları ve
savaşlar yüzünden hayat durma noktasına gelmiş, kavimlerin birbiriyle mücadeleleri sonucunda binlerce insan
hayatını kaybetmişti.
Avrupa’da yaşayan insanların büyük çoğunluğu Hristiyanlık dinine inanmaktaydı. Yönetim biçimi olarak
feodalite, düşünce olarak da skolastik anlayış hâkimdi. Skolastik düşünce gözlem ve deneyi reddeden, eleştiri
kabul etmeyen kilisenin ortaya attığı düşüncenin adıydı. Bu durum bilimsel faaliyetleri engellemiş, özgür
düşünceyi ortadan kaldırmıştı. Kilisenin elinde bir kişiyi dinden çıkarmak anlamına gelen “aforoz”, bir kralı ve
hükümdarı cezalandırmak anlamındaki “enterdi” ve kiliseye karşı gelenlerin yargılandığı “Engizisyon
Mahkemeleri” vardı. Ayrıca kilise, para karşılığında insanların günahlarını bağışlıyordu. Cennet kâğıdı anlamına gelen bu belgeye “Endülüjans” deniliyordu. Yahudi dinine inananlar ise azınlık durumunda olduklarından her türlü şiddet ve baskıya uğruyorlardı. Halk çeşitli sınıflara ayrılmıştı. Din adamları ve senyörler en üst
sınıfı oluşturuyordu.
119
İslam Tarihi ve Uygarlığı
b. Afrika Kıtası
İslamiyetin doğuşu sırasında Afrika’nın en önemli bölgeleri Kuzey Afrika ile Habeşistan (bugünkü Etiyopya)
idi. Afrika’nın kuzeyi Bizans İmparatorluğu’nun denetimindeydi. Bu bölgenin hâkimiyeti için Bizanslılar ve
Sasaniler sürekli mücadele ediyorlardı. Habeşistan Krallığı’nın başında bulunan Ezana, Hristiyanlık dinini resmî
din olarak kabul etmişti. Yerli halkın büyük bir kısmı eskiden olduğu gibi putperestliğe inanıyordu.
c. Asya Kıtası
Roma İmparatorluğu, Kavimler Göçü’nden sonra Doğu ve Batı Roma olmak üzere ikiye ayrılmıştı (395).
Bizans
Doğu Roma olarak bilinen Bizans İmparatorluğu’nun başkenti İstanbul’du. Doğu Roma en parlak dönemini
VI. yüzyılda Justinianos (Jüstinyenüs) zamanında yaşamıştı. İslamiyetin doğuşu sırasında Bizans siyasi açıdan
kötü durumdaydı, başkent İstanbul karışıklık içindeydi. Doğuda Sasaniler, batıda Avarlar ve Slavlarla mücadele
etmekteydi. Bütün bunlara rağmen İslamiyetin doğuşu sırasında en güçlü Hristiyan devletiydi. Bizans,
Hristiyanlığın Ortodoks mezhebini benimsemişti. Ortodoksların dini lideri patrik İstanbul’da oturmaktaydı.
Sasaniler
Asya kıtasının diğer bir devleti ise Sasani İmparatorluğu idi. Sasaniler İpek Yolu hâkimiyeti için Kök
Türklerle uzun süren savaşlar yapmışlardı. Sasaniler, Zerdüştlük inancına sahiptiler. Zerdüştlük inancının
temelini iyilik ve kötülük düşüncesi oluştururdu. İyilik düşüncesini temsil eden “Ahuramazda” için tapınak
yapıyor, buralarda ateş yakıyorlardı. Onun için bunlara mecusi, ateşperest (ateşe tapan) de deniliyordu.
Aşağıda “İslamiyet Öncesi Dünyanın Genel Durumu” adlı etkinlikte verilen dilsiz haritada gösterilen coğrafi bölgelerin siyasi, sosyal ve dinî durumlarını ilgili kutucuklara yazınız.
1. Etkinlik: İSLAMİYET ÖNCESİ DÜNYANIN GENEL DURUMU
Avrupa’da siyasi durum: ....................................................................................................
Asya’da siyasi durum: ............
...........................................................
...........................................................
Sosyal durum: ..........................
...........................................................
...........................................................
Dinî durum: ...............................
...........................................................
...........................................................
Sosyal durum: ......................................................................................................................
Dinî durum: ...........................................................................................................................
Afrika’da siyasi durum: ....................................................................................................
Sosyal durum: ......................................................................................................................
Dinî durum: ...........................................................................................................................
Arap Yarımadası’nda siyasi durum:
.......................................................................
.......................................................................
Sosyal durum: ......................................
.......................................................................
.......................................................................
Dinî durum: ...........................................
.......................................................................
.......................................................................
4.1. Harita: Asya, Avrupa ve Afrika kıtalarının bir bölümünü gösteren dilsiz harita
120
4. Ünite
Kök Türkler
İslamiyetin doğuşu sırasında Orta Asya topraklarının büyük bir kısmı Kök Türklerin egemenliğindeydi.
I. Kök Türk Devleti 582 yılında Doğu ve Batı Kök Türk olarak ikiye ayrıldı. Daha sonra her iki Kök Türk devletine de Çinliler son verdi.
Bu yüzyılda Türklerle Araplar arasında komşuluk ilişkileri yoktu. Türkler ile Araplar arasındaki ilişkiler
Cahiliye devrinde İpek Yolundan dolayı aşağıdaki resimde verilen minyatürde de görüldüğü gibi ticaret ile
sınırlıydı. Arap tüccarlar aracılığı ile kurulan ilişkiler, Türklerle Arapların birbirini tanımasını sağladı. Kök
Türklerde diğer devletlerde olduğu gibi bir kölelik anlayışı yoktu. Kök Türkler, Gök Tanrı dinine inanıyorlardı.
Bu inanca göre tanrı tekti ve kâinatın yaratıcısıydı. Ölümden sonra yeni bir hayat başlardı. Bu dinde, yazılı dinî
kaynaklar ve ruhban sınıfı yoktu.
İslamiyetten önce Araplar ve Türkler karşılıklı olarak hangi ürünleri alıp
satmış olabilirler?
4.1. Resim: Türklerle Araplar arasındaki ticareti gösteren bir minyatür (İslam Uygarlığı Ansiklopedisi, s. 30.)
Japonya
Asya’nın doğusunda yer alan Japonya’nın ulusal dini Tanrılar Yolu anlamına gelen Şintoizm’di. Bu dinin
yanında Çin’de yaygın olan Budizm, Teoizm ve Konfiçyüs inançlarını da kabul etmişlerdi. Japonlar imparatorlarının güneş tarafından geldiğine inanmış ve imparatorlarına güneşin oğlu unvanını verilmişlerdi. İslamiyetin
doğuşu sırasında Japonya’nın dünya üzerinde siyasi bir etkisi yoktu.
Hindistan
Asya’da bulunan diğer bir devlet de Hindistan’dı. Hindistan’da çeşitli ırk ve dinler olduğu için bir siyasi
birlik sağlanamamış ve güçlü bir devlet kurulamamıştı. Siyasi birliğin kurulamamasının en önemli nedeni sınıf
farkına yol açan “Kast Sistemi”dir. Hindistan’ın en eski inancı “Veda” idi. Tabiat kuvvetlerine tapma esasına
dayanan bu inancın rahiplerine Brahman denilirdi. Zamanla Brahmanların nüfuzu genişleyerek Brahmanizm
şekline dönüştü.
Çin
Güneydoğu Asya’da yer alan Çin, eski ve köklü bir medeniyete sahipti. Çin, Orta Asya’nın hâkimiyeti için
Kök Türklerle sürekli mücadele hâlindeydi. Çok tanrılı bir din anlayışının bulunduğu Çin’de tanrılara kurban
kesilirdi. Belli tapınakları olmadığından açık havada veya kutsal kabul edilen yerlerde ayinler yapılırdı.
Birtakım felsefi görüşler ortaya atan Konfiçyüs ve Lao-Tzu (Lao-zı) fikirleri daha sonra değişikliklere uğrayarak din hâline geldi (Konfiçyüsizm, Taoizm). Çin’de ayrıca Budizm dini de yaşanıyordu.
2. İSLAMİYETTEN ÖNCE ARAP YARIMADASI’NIN DURUMU
İslamiyetten önce Arap Yarımadası’nın o dönemdeki durumunu İslam devletinin ikinci halifesi Hz. Ömer
şöyle ifade etmektedir: “Tanrı diye helvadan put yapar, onlara tapardık. Uzun bir yolculuğa çıktığımızda karnımız acıkınca, yaptığımız putları yerdik. Bunları hatırladıkça gülerim. Bununla beraber hiçbir günahı ve
suçu olmayan masum kız çocuklarımızı diri diri toprağa gömerdik. O günler aklıma geldiğinde ise oturup
ağlarım.” (1)
_______________________
(1) www.resulullah.org.
121
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Ömer’in anlattıklarından hareketle İslamiyet öncesi Arapların yaşayışı ve dinî inanışlarıyla ilgili
neler söyleyebilirsiniz?
Asya kıtasının güneybatısında yer alan yarımadanın en
önemli bölgeleri Hicaz, Necid ve Yemen’di. Arap Yarımadası’nın
büyük bölümü çöldür. Çöllerde çok seyrek olarak vahalar görülür.
Yarımadanın yaşamaya en elverişli yeri güneyde bulunan Yemen’di.
Yandaki fotoğraftada görülen Necid’in de büyük bir kısmı çöldü.
Necid’de yaşayan halkın geçim kaynağı hayvancılıktı. Mekke,
Medine ve Taif şehirlerinin yer aldığı Hicaz Bölgesi özellikle ticaret yollarının geçtiği bir yerdi. Ayrıca Mekke ve Kâbe’nin burada
olması nedeni ile dinî bir merkez konumundaydı. Hz. İbrahim
tarafından yapılan Kâbe, Mekke şehrine dinî bakımdan büyük bir
itibar kazandırmıştı. Yandaki fotoğrafta gösterilen Kâbe’nin bulunduğu Mekke kentinin yönetimi V. yüzyıl başlarında Hz. İsmail’in
soyundan gelen Kureyş Kabilesi’nin elindeydi. Şehrin dinî ve idari
hayatını Kureyş Kabilesi düzenlerdi. Arabistan’ın bu coğrafi yapısı ve doğal koşulları, insan toplulukları arasındaki iletişimin çok
zor sağlanmasına ya da hiç sağlanamamasına yol açmıştı. Bu iletişimsizlik, kabile yaşamını doğurmuştu. Kabile yaşamı da Arabistan’da siyasal birliği sağlayabilen güçlü bir devletin ortaya çıkmasını engelleyen nedenlerden biri olmuştu. Kurulan küçük krallıklarda devleti gerçekte kabile başkanları yönetmekteydi. Kabile
başkanları istedikleri kişiyi tahta çıkarır, istemediklerini tahttan
indirirdi. Bu yüzden de krallar, kabile başkanlarının isteği doğrultusunda davranırdı. Bu durumun etkisiyle İslamiyetten önce
Arabistan’ın kuzeyinde ve güneyinde, aşağıdaki haritada görülen
birçok küçük devlet kurulmuştu.
4.1. Fotoğraf: Arap Yarımadası’nda yer
alan Necid Çölü’nden bir görünüm
4.2. Fotoğraf: Müslümanların Kâbe’yi tavaf etmesini gösteren bir görünüm
4.2. Harita: İslamiyetten önce Arap Yarımadası (Tarih Atlası 1, s. 24.)
122
4. Ünite
Hz. Ömer’in anlattıklarından da anladığımız gibi İslamiyetten önce Araplar arasında putperestlik inancı
yaygındı. Her kabilenin ayrı bir putu vardı. Kutsal kabul edilen bu putlar Kâbe’de bulunuyordu ve “Hubel, Lat,
Menat ve Uzza” en başta gelenlerdi. Araplar arasında putperestlik inanışının yanında Musevilik, Hristiyanlık
ve Haniflik gibi inanışlar da vardı. Haniflik, Hz. İbrahim’in getirdiği ve tek ilah anlayışına dayanan bir inançtı.
Arapların büyük bir bölümü güneyde Yemen, batıda Hicaz Bölgesi’ndeki Mekke ve Medine dışında yandaki temsilî resimde gösterildiği gibi göçebe (bedevi)
idiler ve kabileler hâlinde yaşıyorlardı. Kabilelerin
başında şeyh ya da emir denilen kişiler bulunuyordu.
Bunlar, genellikle kabilenin en yaşlı ve deneyimli kişileri idi ve aile başkanlarından oluşan meclis tarafından
belirleniyordu. Kabileler arasında kan davası eksik
olmuyordu. Erkeğin üstünlüğüne dayanan ailede kadınların miras hakkı yoktu. Çok eşliliğin yaygın olduğu
Arap toplumunda bedevi kadın, kentte yaşayan kadına
4.2. Resim: İslamiyetten önce Arapların yaşantısını gösteren temsîlî resim (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası,
s. 129.)
göre daha özgürdü. Fakat hiçbiri evli oldukları erkekle
eşit haklara sahip değildi. İslamiyetten önce kadınların evlenecekleri erkeği seçme ve ondan ayrılma hakkı
yoktu. Erkek istediği zaman eşini boşayabiliyor ve onunla yeniden evlenebiliyordu. Ailede erkek çocuk, kız
çocuklarından daha üstün tutuluyordu.
Arabistan’ın İslamiyet öncesi sosyal yapısı hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Araplar, şehre Medine dediklerinden şehirde yaşayanları da medeni olarak adlandırıyorlardı. Çölde göçebe olarak yaşayanlara ise bedevi diyorlardı. Bedevi Arapların başlıca gelir kaynağı deve, at ve küçükbaş hayvanlardan elde edilen ürünlerdi. Tarım daha çok Yemen’de, Medine çevresinde ve çok seyrek görülen vahalarda yapılıyordu. Ticaretin merkezi ise Hicaz’dı. Mekkeli tüccarlar Uzak Doğu’dan gelen malları ker vanlarla
Şam’a ve Suriye limanlarına ulaştırıyorlardı. Arabistan, Uzak Doğu ülkeleri ile Afrika ve Akdeniz ülkeleri arasındaki ticarette bir köprü görevi yapıyordu. Bu nedenle Arabistan’da ticaretle uğraşanlar çok zengin olmuşlardı. Ticaret yollarının bir bölümü Yemen’den başlayıp Kızıldeniz boyunca uzanarak Akdeniz kıyılarına ulaşırken bir bölümü de İran Körfezi kıyılarından başlayıp çöldeki vahaları izleyerek Mezopotamya ve Suriye’nin
güneyine ulaşıyordu. Ticaret yolları, Arabistan için yaşamsal bir önem taşıyordu. Bu yollar yalnızca ticaretle
uğraşanları değil, güzergâhları üzerinde bulunan kentleri de zenginleştiriyordu.
İslamiyetten önce Arabistan Yarımadası’nda halkın geçim kaynakları arasında neler yer almaktadır?
İslamiyetin ortaya çıktığı sırada Arabistan’da en çok konuşulan dil Arapçaydı. Arapça, Sami dilleri ailesindendir. İslamiyet öncesinde Arap Yarımadası ile sınırlı olan Arapça, İslamiyetle birlikte geniş bir coğraf yaya
yayıldı. Bazı bölgelerde Aramca ve Süryanice de konuşulmaktaydı.
Araplar, haram aylar olarak kabul ettikleri dört ayda (zilkade, zilhicce, muharrem ve recep) savaş yapmıyorlardı. Haram aylarda Mekke çevresinde “Ukaz” denilen bir panayır kurup burada ticaret yapıyor, spor
karşılaşmaları ve eğlenceler düzenliyorlardı. Kâbe ziyaret ediliyor, şiir yarışmaları yapılıyordu. Dereceye giren
şiirler Kâbe duvarına asılıyordu. Bunlara Muallakati Seba (Yedi Askı) denirdi.
123
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
B. İSLAMİYETİN DOĞUŞU VE YAYILIŞI
l Bi’at
l El-Emin
l Ensar
l Hicret
l Hutbe
l Muhacir
l Vahiy
Hazırlık Çalışmaları
1. Mekkeli Müşriklerin İslam dinine tepki göstermelerinin nedenleri neler
olabilir?
2. Hz. Muhammed’in, İslam dinini yayarken karşılaştığı güçlükler neler olmuştur?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Hz. Muhammed, zeki, sakin, kendinden emin, ölçülü ve dengeli tutuma sahip, sözü dinlenir, herkes
tarafından sevilen ve takdir edilen, doğruluğundan ve samimiyetinden şüphe edilmeyen bir karaktere
sahipti. Onunla peygamberlik öncesinde ticari ilişkilerde bulunanlar, çok iyi arkadaş olduğunu, hak hususunda hatır gönül tanımadığını, zerre kadar riyâkârlık yapmadığını söylemişlerdir. Yalan söylemezdi. dostdüşman herkes onun yalan söylemediğini itiraf ederdi. Akrabalarının hakkını gözetir, ailesiyle ilgilenir,
geçimini helal yoldan kazanır, muhtaçlara, zayıf ve güçsüzlere yardımda bulunur, misafire ikram eder,
herkesle iyi geçinirdi.” (1)
Yukarıdaki metni dikkate aldığınızda Hz. Muhammed’in nasıl bir kişiliğe sahiptir?
1. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİKTEN ÖNCEKİ HAYATI
Son peygamber Hz. Muhammed, 20 Nisan 571 tarihinde Mekke’de doğdu. Babası Abdullah, annesi Âmine idi.
Hz. Muhammed’in soyu Hz. İbrahim’e dayanmaktaydı. Ticaretle uğraşan babası, Hz. Muhammed doğmadan
önce ölmüştü. Hem Arapçayı güzel konuşabilmesi hem de Mekke’nin havasının yeni doğan çocuklara iyi gelmemesi nedeniyle Hz. Muhammed, Halime adlı sütanneye verildi. Altı yaşına geldiğinde annesi de ölünce
dedesi Abdülmuttalip’le yaşamaya başladı. Hz. Muhammed sekiz yaşındayken dedesinin vefat etmesi üzerine
amcası Ebu Talip, onu yanına alarak büyüttü.
Hz. Muhammed, ticaretle uğraşan amcasının kervanlarına yardım etmeye başladı. Bu kervanlarla Yemen
ve Suriye’ye gidip geldi. Hz. Muhammed, amcasının kervanıyla Şam’a giderken Şam ve Kudüs arasındaki
Busra’da “Bahira” adlı bir rahiple karşılaştı. Rahip, Hz. Muhammed’i gördüğünde onun, geleceği haber verilen
son peygamber olduğunu anladı. Ebu Talip’e, “Bu çocuk bütün peygamberlerin sonuncusudur. Şam Yahudileri
içinde onun özelliklerini bilen ve alametlerini tanıyan kâhinler vardır. Sen onu Şam’a götürme. Buradan geri
çevir.” diye öğüt verdi. Ebu Talip, rahibin sözüne uyarak mallarını orada sattı ve Mekke’ye geri döndü. (2)
Hz. Muhammed, genç yaşına rağmen doğruluğu ile Mekke halkı arasında büyük ün kazandı. Doğruluğu
ve güvenilir biri olması sebebiyle kendisine “Muhammed-ül Emin” unvanı verildi. Hz. Muhammed’de güzel
huyların tümü vardı. Tavırları, hareketleri, doğruluğu, yardımseverliği ile herkese kendini kabul ettirmişti.
Putlara tapmanın yanlış olduğunu açıkça söylerdi. Mekke’de zulme ve haksızlığa uğrayan insanların haklarını
ve mallarını korumak amacıyla kurulmuş olan “Hilfu’l-Füdul Cemiyeti”ne katılmıştı.
Hz. Muhammed, peygamber olmadan önce Hz. Hatice’nin kervanı ile ticaret yapıyordu. Hz. Hatice,
Kureyş’in önde gelenlerinden biriydi ve genç yaşta dul kalmıştı. Çevresinin tavsiyesi üzerine Hz. Muhammed’i
kendi işlerinin yönetimi ile görevlendirmişti. Birbirlerini tanıdıktan sonra Hz. Muhammed 25 yaşında iken
Hz. Hatice ile evlendi. Bu evlilikten çocukları oldu. Fakat Hz. Fatma dışındaki diğer çocukları küçük yaşlarda
öldü.
_______________________
(1) İbrahim Sarıçam, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, s. 79.
(2) Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, s. 98.
124
4. Ünite
Aşağıda verilen “Kâbe’nin Hakemliği” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. EtkinliK: KÂBE’NİN HAKEMLİĞİ
Resulullah otuz beş yaşlarındaydı. Kureyşliler, Kâbe’yi tamir ediyordu. Zaman zaman Hz. Muhammed
de çalışıyor, onlarla birlikte taş taşıyordu. Kâbe’nin tamiri bitip sıra Hacerü’l-Esved (Kara Taş)’i yerine koymaya gelince kabileler arasında tartışma çıktı. Taşı yerine koyma şerefi kime ait olacaktı? Tartışma büyüdü,
nerede ise aileler birbirine girecekti. Sonra birisi bir teklifte bulundu. Kâbe’ye Şeybe kapısından ilk gelen
hakem olacak ve o ne derse herkes onu kabul edecekti. İlk gelen Hz. Muhammed oldu. Bütün kabileler buna
sevindiler. “Muhammed emin bir kimsedir, onun hakemliğine razıyız.” dediler. Durumu kendisine arz ederek
hakemliğini istediler. Hz. Muhammed, kabul etti, hırkasını yere serdi. Hacerü’l-Esved’i üzerine koydu ve:
“Her aileden birer kişi ucundan tutsun.” dedi. Hep beraber taşı kaldırıp konulacağı yere getirdiler. Hz.
Muhammed de taşı bizzat kendi eliyle alıp yerine yerleştirdi.
Hasan Karaköse, Ortaçağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 9.
(Düzenlenmiştir.)
Hz. Muhammed’in güvenilir kişiliği, etkinlikte anlatılan olayda Kureyşliler ile Mekkeliler arasındaki barışa nasıl bir katkı sağlamıştır?
2. HZ. MUHAMMED’İN PEYGAMBERLİĞİ
Hz. Muhammed, yaşı ilerledikçe ticaret işlerinden uzaklaşmaya, zamanının büyük bir kısmını tek başına
ve insanlardan uzak bir şekilde geçirmeye başladı. Düşünmek ve kendi kendine ibadet etmek için yanda görseli verilen Mekke yakınındaki “Nur Dağı”nda bulunan “Hira Mağarası”na
gidiyor, burada günlerce kalıyordu. Hz. Muhammed, kırk yaşında Ramazan
ayının 27. gecesi yine Nur Dağı’ndaki Hira Mağarası’ndayken kendisine
“Cebrail” adlı bir melek tarafından ilk vahiy geldi. Bu vahiyde “Yaratan
Rabbinin adı ile oku. O, insanı bir kan pıhtısından yarattı. Oku, senin
Rabbin en büyük kerem sahibidir: Ki o, kalemle (yazmayı) öğretendir.
İnsana bilmediğini öğretti.” (1) (Alak Suresinin ilk beş ayeti) deniliyordu.
Hz. Muhammed, korku ve heyecan içinde evine geldi. Başından
geçenleri Hz. Hatice’ye anlattı. Daha sonra ikisi birden Hz. Hatice’nin
amcasının oğlu Varaka Bin Nevfel’in yanına gittiler. Varaka, Tevrat ve İncil
hakkında geniş bilgi sahibiydi. Hz. Muhammed’i dinledikten sonra “Müjde
ey Muhammed! Meryem’in oğlu İsa’nın haber verdiği son peygambersin.
Sana gönderilen melek, Musa’ya da gelen Cebrail’dir.” dedi.
4.3. Fotoğraf: Hira Mağarası’ndan
Cebrail, ilk vahiyden sonra üç yıl görünmedi. Bu durum Hz. bir görünüm (Mekke)
Muhammed’de büyük bir üzüntü yarattı. Sonunda bir gün Cebrail tekrar
geldi. Bu kez kendisine “Ey sarınıp bürünen peygamber! Kalk, insanları uyar, Rabbini yücelt.” (Müddesir
Suresinin ilk üç ayeti) deniliyordu. Bu ayetle Hz. Muhammed’in peygamberlik görevi başlamış oldu. Hz.
Muhammed, insanları İslam dinine davet etmeye başladı. Kendisine ilk olarak eşi
Hz. Hatice inandı. İkinci olarak amcasının oğlu Hz. Ali, daha sonra azad ettiği kölesi Zeyd ve Hz. Muhammed’in
yakın arkadaşı Hz. Ebu Bekir Müslüman oldular. İslam tarihinde bu kişilere “İlk Müslümanlar” denilmektedir.
İlk Müslüman olan kişilerin toplumdaki konumu göz önüne alındığında bu durum İslam dininin hangi
özelliği ile açıklanabilir?
3. MÜSLÜMANLARA BASKI BAŞLIYOR
Önceleri İslamiyeti gizlice anlatan Hz. Muhammed, Allah’tan gelen emirle İslam dinini açıktan yaymaya
ve putlara tapınmanın yanlışlığını anlatmaya başladı. Puta tapan müşrikler ilk zamanlar Hz. Muhammed’in
bu davetine ses çıkarmadılar. Zira bu dinin Mekke’de kabul görmeyeceğini düşünüyorlardı. Oysaki,
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 15.
125
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Muhammed’in getirdiği düşünceler, insanlar arasında rağbet görüyor ve her yerde konuşuluyordu. Bu
durum Mekkeli müşrikleri öfkelendirdi. Müşrikler İslamiyete karşı tavır alarak Müslümanlara baskı ve şiddet
uygulamaya, onlarla her türlü ticari alışverişi kesmeye, onları toplumdan tecrit (dışlanma, yalnızlığa terk
etme) etmeye başladılar. Bu baskılar sonuç vermeyince bu kez Hz. Muhammed’in amcası Ebu Talip’ten yeğenini peygamberlikten vazgeçirmesini istediler. Bunun karşılığında ona devlet başkanlığı, yüklü miktarda mal
ve para vereceklerini ifade ettiler. Hz. Muhammed bu teklifleri reddetti ve onlara “Allah’a andolsun ki, benim
bu yolu bırakmam için güneşi sağ elime ayı da sol elime verseler, Allah dinini zafere ulaştırmadıkça veya ben
bu yolda harap olmadıkça bırakmam.” (1) cevabını verdi.
Hz. Muhammed’in peygamberlikten vazgeçmesini isteyenlere karşı verdiği cevabı değerlendirdiğinizde
neler söyleyebilirsiniz?
Hz. Muhammed’in bu cevabı üzerine müşrikler, Müslümanlara uyguladıkları baskı ve işkenceleri artırdılar, bazı Müslümanları şehit ettiler. Müşriklerin eziyetleri çekilemez hâle gelince Müslümanlar Mekke’den göç
etmek istedi. Hz. Muhammed, bazı Müslümanların Habeşistan’a göç etmesine izin verdi. Müslümanlardan
önce on altı, daha sonra doksan kişi Habeşistan’a göç etti (615 ve 616). Göç edenler arasında yaşlılar, kadın ve
çocuklar da vardı. Bunlar savunmasız, hiçbir kabile desteği olmayan kişilerdi.
Müslümanların Habeşistan’a hicret ettiği yıllarda Hz. Ömer ve Hz. Hamza Müslüman oldular. Müslümanların sayısının giderek artması üzerine müşrikler, bütün Müslümanlar ile görüşmeyi, ticaret yapmayı yasakladılar. Müşriklerin bu boykotu üç yıl sürdü. 619 yılı Hz. Muhammed için oldukça üzüntülü geçti. Çünkü bu yıl
içinde önce eşi Hz. Hatice’yi daha sonra da amcası Ebu Talip’i kaybetti. Bu nedenle sözü edilen dönem “Hüzün
Yılı” olarak anılır.
4. HİCRET VE MEDİNE İSLAM DEVLETİ
Hz. Muhammed, her yıl hac mevsiminde Mekke’ye gelen kabilelerle görüşerek onları İslamiyete davet
ediyordu. 619 yılı hac mevsiminde Kâbe’yi ziyarete gelen altı Medineli ile “Akabe” denilen yerde karşılaşan
Hz. Muhammed onları İslamiyet’e davet etti. Medineliler de İslamiyet’i kabul ettiler. Hz. Muhammed 621 ve
622 yıllarında Medinelilerle iki görüşme daha yaptı. Bu görüşmelere “I ve II. Akabe Bi’atları” denir (I. görüşmede 12, II. görüşmede 75 kişi Müslüman olmuştur.). Bu kişiler her zaman Hz. Muhammed’e bağlı olacaklarına ve onun sözlerini tutacaklarına yemin ettiler. Belli bir süre sonra Mekke’deki Müslümanların yaşam
şartlarının iyice zorlaşması üzerine Hz. Muhammed onların Medine’ye göç etmelerine izin verdi.
İslamiyetin giderek yayılmasından ve önemli ticaret merkezlerinin Müslümanların eline geçmesinden
endişe duyan Mekkeli müşrikler, Hz. Muhammed’i öldürmeyi kararlaştırdılar. Kan davası olmaması için her
kabileden bir kişi görevlendirdiler. Mekkeli müşriklerin planlarını gerçekleştireceği gece Hz. Muhammed
Hz. Ebu Bekir’le birlikte Medine’ye doğru yola çıktı (622). Hz.
Muhammed ve Hz. Ebu Bekir, Mekke yakınlarındaki “Sevr”
mağarasında üç gün saklandılar. Müşriklerin takiplerini ve
kurdukları pusuları boşa çıkaran Hz. Muhammed ve Hz. Ebu
Bekir, Medine’ye bir saat mesafede olan “Kuba”ya ulaştılar.
Burada ilk mescidi inşa ettiren Hz. Muhammed, ilk cuma
namazını kıldı. Oradan yandaki fotoğrafta gösterilen
Medine’ye geldi. Medine halkı kendisini sevinç, heyecan ve
büyük bir coşkuyla karşıladı.
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye yaptığı bu göç
İslam tarihinde “Hicret” olarak adlandırılmaktadır. Hicret asla
4.4. Fotoğraf: Günümüzdeki Medine Şehri’nden
bir kaçış değildir, önceden düşünülmüş ve hesaplanmış bir
bir görünüm
harekettir.
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 18.
126
4. Ünite
Hicretle birlikte ilk İslam devletinin temelleri atıldı. Medine’ye yerleşen Müslümanlar rahat bir ortama kavuştu ve İslamiyeti Medine dışına yaymaya başladılar. Hicret olayı daha sonra Hz. Ömer döneminde oluşturulan hicri
takvimin başlangıcı oldu. Müslümanlar Medine’de “Mescidi Nebi” adını verdikleri bir mescit yaptılar. İbadet için
kullanılan bu mescit hem önemli konuların konuşulduğu ve kararların alındığı bir yer hem de yeni kurulan İslam
Devleti’nin yönetim merkezi hâline geldi. Daha önceki adı Yesrib olan Medine’ye peygamber şehri anlamına gelen
“Medinetü’n Nebi” adı verildi. Mekke’den Medine’ye göç eden Müslümanlara “muhacir”, Medine’nin yerlisi olan
Müslümanlara da yardım eden anlamına gelen “ensar” denildi. Muhacir ve ensar, din kardeşi ilan edildi. Ensarlar,
mallarının büyük bir kısmını muhacirlerle paylaştı. Hz. Muhammed Medine’ye gelince önce Müslümanlar arasında
“Kardeşlik”, daha sonra burada yaşayan Yahudilerle “Vatandaşlık Antlaşması” imzaladı.
Aşağıda verilen “İslam’da Kardeşlik” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
3. Etkinlik: İSLAM’DA KARDEŞLİK
Hz. Muhammed, Mekke’den Medine’ye hicret ettiği zaman orada iki büyük Arap kabilesi (Evs ve
Hazrec kabileleri) yaşıyordu. Bu iki kabile cahiliye döneminde birbiriyle uzun süren savaşlar yapmıştı.
Hz. Muhammed daha başlangıçta İslam’da kardeşlik esasını getirmiş ve bunu birbirlerine mirasçı olma
hususunda akrabalık bağı kadar kuvvetli kılmıştı. Müslümanlar Medine’ye hicret edince aralarındaki
kardeşliğin sınırları genişledi. Hz. Muhammed, Mekke’den göç eden Müslüman (muhacir)larla, Medineli
Müslüman (ensar)lar arasında kardeşlik tesis etti. Bu kardeşliğin gayesi, Mekke’de her şeylerini bırakarak
Medine’ye gelen, dinleri uğruna vatanlarını terk eden muhacirleri desteklemek, maddi sıkıntılarını bir ölçüde de olsa hafifletmeye çalışmak, yurtlarından ayrı düşmenin vermiş olduğu garipliği ve mahzunluğu
gidermekti. Medine’de 186 aile birbiriyle kardeş hâle geldi. Bu anlayış İslam medeniyetinin temelini oluşturan en güçlü bağdır.
www.diyanet.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Hicret olayı ile birlikte İslam toplumunda ne gibi bir değişim yaşanmıştır?
2. Müslümanların kardeş ilan edilmesi ne gibi sonuçlar meydana getirmiş olabilir?
Aşağıda verilen “Medine Sözleşmesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: MEDİNE SÖZLEŞMESİ
Hicretten sonra Medine halkı şu üç ana gruptan meydana geliyordu:
t.VIBDJSWFFOTBSEBONFZEBOBHFMFO.àTMàNBOMBS
t#FOJ,BZOVLB#FOJ/BEJSWF#FOJ,VSFZ[BEBONFZEBOBHFMFO:BIVEJMFS
t)FOà[.àTMàNBOPMNBN‘Ǧ"SBQMBSWFTBZ‘MBS‘B[PMBO)SJTUJZBOMBS
Hz. Muhammed, Medine’de yaşayanlarla bir sözleşme yaptı. Böylece dilleri, dinleri, kültürleri farklı olan
ancak aynı topraklar üzerinde yaşayan insanların, uymaları gereken evrensel kuralları bu sözleşmeyle ortaya
koydu. Bu sözleşme “Medine Sözleşmesi (Vesikası)” olarak bilinir ve bir anayasa niteliği taşır.
47 maddeden oluşan Medine Sözleşmesi’nin bazı maddeleri şunlardır:
t#JSTBME‘S‘PMEVNJVUBLEJSEF.FEJOFIFQCFSBCFSTBWVOVMBDBLU‘S
t.àTMàNBOMBSWF:BIVEJMFS.FLLFMJNàǦSJLMFSMFJUUJGBLZBQNBZBDBLMBSE‘S
t)[.VIBNNFEJOJ[OJPMNBEBOIJÎLJNTFTFGFSFΑLNBZBDBLU‘S
t)FSUPQMVMVLCJSCJSJOJOIBLMBS‘OBTBZH‘HÚTUFSFDFLUJS
t:BIVEJMFSLFOEJEJMMFSJOEFTFSCFTUPMBDBLMBSE‘S
www.diyanet.gov.tr
(Düzenlenmiştir.)
1. Medine Sözleşmesi neden bir anayasa özelliği taşımaktadır?
2. Farklı dinlere mensup insanların bir arada yaşamasını sağlayan unsurlar nelerdir?
127
İslam Tarihi ve Uygarlığı
5. HZ. MUHAMMED DÖNEMİ SİYASİ OLAYLARI
Hz. Muhammed ve Müslümanlar Medine’ye hicret ettikten sonra yapılan seferler ve savaşlar önce Arap
Yarımadası’nı, daha sonra tüm dünyayı etkilemeye başladı. İslamiyet’in hızla yayılmasını ve dünya tarihinde
yeni bir sayfa açılmasını sağlayan bu olaylar şunlardır:
a. Bedir Savaşı (624)
Müslümanlarla Mekkeliler arasında yapılan ilk savaştır. Medine’nin güneybatısında, Mekke-Şam ticaret yolu
üzerinde bulunan, yanda fotoğrafı verilen Bedir kuyusu
çevresinde yapıldığı için Bedir Savaşı adını aldı. Hicretten
sonra İslamiyetin Medine’de hızlı bir şekilde yayılmaya başlaması
ve
özellikle
Mekke-Şam
ticaret
yolunun
Müslümanların kontrolüne geçmesi Mekkeli müşrikleri
ekonomik yönden tehdit etti. Bu duruma son vermek isteyen müşrikler hazırlıklara başladı. Müslümanlar güçlerini
göstermek ve Mekke’de kalan mallarının karşılığını almak
için Ebu Süfyan yönetiminde Şam’dan Mekke’ye dönen
4.5. Fotoğraf : Bedir Savaşı’nın yapıldığı günümüzdeki
Bedir Kuyusu’ndan bir görünüm
büyük bir ticaret kervanını ele geçirmek istediler. 313 kişilik bir ordu kuran Müslümanlar ile 950 kişiden oluşan
Mekkeli müşrikler karşı karşıya geldi. Yapılan savaş, Müslümanların zaferi ile sonuçlandı.
Bedir Savaşı, Müslümanların kazandığı ilk askerî başarı oldu. Bu başarı, Müslümanların kendilerine ve
Hz. Muhammed’e olan güvenlerini artırdı. Tutsak alınanlardan kurtuluş parası (fidyey-i necat) ödeyenler ve on
Müslüman çocuğa okuma yazma öğretenler serbest bırakıldı. Ele geçirilen ganimetin beşte dördü savaşa katılanlar
arasında eşit olarak paylaştırıldı. Beşte biri ise Hz. Muhammed tarafından Medine’deki yoksullara dağıtıldı. Böylece
İslam savaş hukukunun esasları ortaya çıktı. Hz. Muhammed, Kaynuka Yahudilerini Medine Sözleşmesine
uymadıkları için Bedir Savaşı’ndan sonra Medine’den çıkardı.
Hz. Muhammed’in müşriklerden bazılarını Müslümanlara okuma yazma öğretmeleri karşılığında serbest bırakması onun hangi yönünü gösterir?
b. Uhud Savaşı (625)
Bedir yenilgisinin öcünü almak isteyen Mekkeliler, bu kez 3000 kişilik bir orduyla Medine üzerine yürüdü. Hz. Muhammed, Medine’de kalıp savunma savaşı yapmak düşüncesindeydi. Bedir Savaşı’na katılmamış
genç Müslümanlar ise Medine’nin dışında savaşmak istediklerini Hz. Muhammed’e bildirdiler. Medineli Müslümanlarla Mekkeliler, yanda fotoğrafını gördüğünüz Uhud
Dağı eteklerinde karşılaştı. Müslümanlar başlangıçta
Mekkelilere karşı üstünlük kurdu ancak okçu birliklerinin savaşın kazanıldığını düşünerek yerlerini terk etmeleri üzerine Mekkeliler yeniden saldıraya geçerek üstünlüğü ele geçirdiler. Hz. Muhammed’in de yaralandığı bu
savaşta Hz. Hamza ve Müslümanların önde gelen kişileri
4.6. Fotoğraf: Uhud Savaşı’nın yapıldığı Uhud
şehit oldu.
Dağı’ndan bir görünüm
128
4. Ünite
Bu yenilgi Müslümanlar arasında bir süre üzüntüye neden oldu. Mekkelilerle iş birliği yaptıkları iddia
edilen Medine’deki Yahudi Ben-i Nadir Kabilesi, mal varlıklarına el konularak Hayber’e sürüldü. Bu savaş
Hz. Muhammed’in sözlerinin dinlenmemesi ve ona göre hareket edilmemesinin ortaya çıkardığı sonuçları
göstermesi bakımından çok önemlidir.
Uhud Savaşı’nı komutan-asker ilişkisi açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz?
c. Hendek Savaşı (627)
Uhud Savaşı’nı kazanan Mekkeliler, Müslümanlığın daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla kendilerini
destekleyen kabilelerle birlikte büyük bir ordu hazırlayarak 627 yılında yeniden Medine’ye doğru harekete
geçtiler. Mekkelilerin saldırı hazırlığını haber alan Hz. Muhammed, Medine’de kalmanın ve şehri savunmanın
en doğru yol olduğuna karar verdi. Bu amaçla Medine’nin saldırıya açık yönüne, Selman-ı Farisi’nin tavsiyelerine uyarak insanların geçemeyeceği genişlikte hendekler kazdırdı. Müslümanlar bu savaşta Arabistan’da ilk
kez görülen bir savunma sistemi uyguladılar. Medine önüne gelen Mekkeliler, bu savunma durumunu görünce şaşırdılar. Hendeği aşamayınca ok atmakla yetinerek bir ay beklediler. Sonunda yiyecek sıkıntısının başlaması ve kum fırtınasının çıkması nedeniyle kuşatmayı kaldırarak Mekke’ye geri döndüler. Bu olaydan sonra
Medine’ye yakın yerlerde yaşayan Arap kabileleri arasında Müslümanlığın yayılması hızlandı. Mekkeliler bir
daha Müslümanlara saldırıda bulunmadılar. Medine’de Müslümanlarla eşit haklara sahip olan Yahudilerin bir
bölümü Medine’nin savunmasına katılmamıştı. Mekkelilerle iş birliği yapan Yahudi topluluklarından Ben-i
Kureyza kabilesi Medine’den çıkartıldı. Bu savaş, Mekkelilerin son saldırı savaşı olması açısından önemlidir.
Hz. Muhammed’in, hendek kazma fikrini ortaya atan Selman-ı Farisi’nin düşüncesini kabul etmesi
onun hangi özelliğini göstermektedir?
ç. Hudeybiye Barışı (628)
Hendek Savaşı’ndan sonra Hz. Muhammed ve Müslümanlar Kâbe’yi ziyaret etmek istediler. Bu amaçla
1500 kişiyle yola çıktılar. Mekkeliler, Hz. Muhammed ve beraberindekilerin Mekke’ye saldıracakları söylentisi
üzerine savaşa hazırlandılar. Hudeybiye yakınlarına gelince Hz. Muhammed, Hz. Osman’ı Mekkelilere göndererek amaçlarının sadece Kâbe’yi ziyaret etmek olduğunu bildirdi. Mekkeliler aralarında görüşerek barış yapmaya karar verdiler. Mekke’den gelen bir elçi ile Hz. Muhammed arasında bir antlaşma imzalandı. Hudeybiye
Kuyusu başında yapılan bu antlaşmaya göre;
1. Müslümanlar o yıl Kâbe’yi ziyaret etmeden geri dönecek , bir yıl sonra orayı ziyaret edecek fakat üç
günden fazla kalmayacaklar,
2. Müslümanlar ile Mekkeliler arasında on yıl süreyle savaş yapılmayacak ,
3. Medine’deki Müslümanlardan Mekke’ye sığınanlar Medine’ye dönemeyecek, fakat yeni Müslüman
olan bir Mekkeli Medine’ye geldiğinde tekrar Mekke’ye dönebilecek,
4. Arap kabileleri Mekkelilerin ya da Hz. Muhammed’in koruması altına girebilecek ama iki taraf da bu
kabilelere askerî yardımda bulunmayacaktır.
129
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hudeybiye Antlaşması ilk bakışta Müslümanların aleyhine gibi gözükmesine rağmen kısa sürede
Müslümanların lehine neticeler vermeye başladı. Mekkeli müşrikler Müslümanların varlığını hukuken tanımış
oldu. Müslümanlar, dinlerini rahatça yayma fırsatı elde etti. Halid Bin Velid ve Amr İbnü’l As gibi Mekke’nin
önde gelenleri Müslüman oldu.
Hudeybiye Antlaşması’nın üçüncü maddesine, Müslümanların önde gelenlerinin karşı çıkmasına rağmen Hz. Muhammed’in böyle bir maddeyi kabul etmesinin sebepleri sizce neler olabilir?
d. Hayber Kalesi’nin Fethi (629)
Medine’den çıkarılan Yahudilerin Hayber Kalesi’ne yerleşmeleri ve Suriye ile yapılan ticareti engellemeleri nedeniyle yandaki fotoğrafta görülen Hayber Kalesi Müslümanlarca kuşatıldı. Kuşatma sonucunda kale ele geçirildi. Böylece Medine-Suriye
ticaret yolu kontrol altına alındı. Yahudiler, Müslümanlar için bir tehlike olmaktan çıkarıldı. Kaledeki
Yahudilerin vergi vermek şartıyla burada yaşamalarına izin verildi.
4.7. Fotoğraf: Hayber Kalesi’nden bir görünüm
e. Mute Savaşı (629)
Hz. Muhammed, Suriye’deki Hristiyan Gassanileri İslama davet için Haris B. Umeyr’i elçi olarak gönderdi. Gassaniler, Bizans İmparatorluğu’ndan aldıkları destekle elçiyi öldürdüler. Bunun üzerine Müslümanlar
3000 kişilik bir ordu hazırladılar. Zeyd Bin Harise’nin komutan olarak tayin edildiği orduda ayrıca Cafer B. Ebi
Talip, Abdullah B. Revaha ve Halid B. Velid de görevlendirilmişti. Gassanilere yardım etmek isteyen Bizans,
Müslüman ordusundan daha büyük bir ordu oluşturdu. İki ordu Mute’de karşı karşıya geldi. Yapılan savaşta
önemli kayıplar veren ve üç büyük komutanını kaybeden İslam ordusunu Halid Bin Velid toparladı. İzlediği
taktikle saldırıya geçen Halid Bin Velid, Bizans ordusunu püskürtmeyi ve ordusunu Medine’ye geri getirmeyi
başardı. Hz. Muhammed bu başarısından dolayı kendisine Seyfullah (Allahın Kılıcı) unvanını verdi. Mute
Savaşı, Müslümanlarla Bizans İmparatorluğu arasında yapılan ilk savaş olması açısından önemlidir.
f. Mekke’nin Fethi (630)
Hudeybiye Antlaşması’na göre Arap kabileleri
Mekkelilerin ya da Müslümanların koruması altına
girecek ama her iki taraf da bu kabilelere askerî yardımda bulunmayacaktı. Ancak Mekkeliler, bu kabileler arasında çıkan savaşta bir tarafa askerî yardım
yaparak antlaşmayı bozdular. Bu da yandaki fotoğrafta görülen Mekke’nin fethi için uygun bir ortam
yarattı. Hz. Muhammed bir ordu ile Mekke üzerine
yürüdü. Müslümanlar ciddi bir direnişle karşılaşma-
4.8. Fotoğraf: Günümüzdeki Mekke Şehri’nden bir görünüm
130
4. Ünite
dan kenti ele geçirdiler. Hz. Muhammed Kâbe’yi putlardan temizledi ve genel af ilan etti. Bu savaştan sonra
Mekkelilerin büyük bir bölümü Müslüman oldu. Müslümanlar Mekke’nin fethi ile ticaretin denetimini ellerine geçirdikleri için ekonomik olarak güçlendiler.
Hz. Muhammed’in Mekke’de genel af ilan etmesi onun hangi yönünü gösterir?
g. Huneyn Savaşı ve Taif Seferi (630)
Mekke’nin fethinden sonra putperest Arap kabileleri Müslümanlara saldırmak amacıyla Huneyn denilen
yerde toplandılar. Müslümanlar burada yapılan savaşı kazandıktan sonra Taif şehrini kuşattılar. Bu seferden
sonra Taifliler kendiliğinden Müslüman oldular.
ğ. Tebük Seferi (631)
Arapların tamamına yakınının Müslüman olması ve Müslümanların gittikçe büyük bir güç hâline gelmesi Bizans İmparatorluğunu endişelendiriyordu. Büyük bir Bizans ordusunun Arabistan üzerine sefere çıktığı
söylentisi üzerine Hz. Muhammed de büyük bir orduyla Tebük’e kadar gitti. Haberin asılsız olduğunu öğrenince geri döndü. Hz. Muhammed’in bu son seferi Bizans’a bağlı Gassanilerin Müslüman olmalarını sağladı,
Suriye’deki bazı kabilelerle anlaşma yapıldı.
6. VEDA HACCI VE HZ. MUHAMMED’İN VEFATI
Hz. Muhammed, 632 yılında hac için
Medine’den Mekke’ye geldi. Kâbe yakınında toplanan Müslümanlara son kez
seslendi. Onlara, “Sizleri bir daha görüp
göremeyeceğimi bilemem.” diyerek veda
ettiği için Peygamber’in bu haccına “Veda
Haccı”, yaptığı konuşmaya da “Veda Hutbesi” denir.
Hz. Muhammed, 632 yılında Medine’de vefat etti. Vefat ettiğinde hicri yıla
göre 63, güneş yılına göre 61 yaşındaydı.
Medine’de bugün Mescid-i Nebevî diye
anılan yanda fotoğrafta görülen mescidin,
Ravza-i Mutahhara adıyla bilinen, “cennet
4.9. Fotoğraf: Mescid-i Nebevi’den bir görünüm (Medine)
bahçesi” anlamına gelen bölümüne defnedildi. Vefatı Müslümanlar arasında büyük bir şaşkınlık yarattı. Hz. Ebu Bekir, heyecan ve üzüntü içerisinde
bulunan Müslümanlara şöyle dedi: “Ey insanlar! Kim Muhammed’e tapıyorsa gerçekten Muhammed ölmüştür.
Kim Allah’a tapıyorsa gerçekten Allah diridir ve ölmez.”(1)
Hz. Muhammed döneminde bütün Arabistan İslam dinini kabul etmiştir. Yine onun döneminde Kur’an-ı
Kerim’in tüm ayetleri inmiştir.
_______________________
(1) Martin Lings, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 85.
131
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıda verilen “Hz. Muhammed Dönemi” başlıklı etkinliği yapınız.
5. Etkinlik: HZ. MUHAMMED DÖNEMİ
Aşağıda Hz. Muhammed dönemindeki önemli olaylar ve gelişmelerin kronolojisi verilmiştir. Bu
olay ve gelişmelerin numaralarını tarih şeridi üzerindeki noktalı bölümlere doğru bir şekilde sıralayarak olaylarla tarihleri eşleştiriniz.
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
(.......)
571
610
615
622
624
625
627
628
629
630
631
632
1. Bedir Savaşı
5. Hicret
9. İlk Vahiy Gelişi
2. Hudeybiye Antlaşması
6. Hayber’in Fethi
10. Hz. Muhammed’in Vefatı
3. Hendek Savaşı
7. Mekke’nin Fethi
11. Tebük Seferi
4. Hz. Muhammed’in Doğumu
8. Uhud Savaşı
12. Habeşistan’a göç
Aşağıda verilen “Hz. Muhammed’in Veda Hutbesi” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: HZ. MUHAMMED’İN VEDA HUTBESİ
Hz. Muhammed, 632 yılında ailesi ve kalabalık bir Müslüman grubuyla hac görevini yerine getirmek için Mekke’ye gitmiştir. Bu hac sırasında 100.000 kişiden fazla bir topluluğa hitaben bir hutbe okumuştur. Hz. Muhammed’in bu hutbesi İslam
tarihinde Veda Hutbesi olarak adlandırılır. Veda Hutbesi, dünyada insan haklarına yönelik ilk belgelerden biridir. Aşağıdaki
metin Veda Hutbesi’nden kısaltılarak alınmıştır.
... Ashabım! Kimin yanında bir emanet varsa onu hemen sahibine versin. Cahiliye devrinde güdülen kan davaları tamamen kaldırılmıştır. Sözümü iyi dinleyiniz ve iyi belleyiniz. Müslüman Müslümanın kardeşidir. Ve böylece bütün Müslümanlar
kardeştir. Bir Müslümana kardeşinin kanı da malı da helal olmaz. Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.
İnsanlar! Kadınların haklarını gözetmenizi ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz, kadınları Tanrı
emaneti olarak aldınız. Sizin kadınlar üzerinde hakkınız, onların da sizin üzerinizde hakları vardır.
Ey insanlar! Hepiniz Adem’in çocuklarısınız. Adem ise topraktandır. Arap’ın Arap olmayana, Arap olmayanın da Arap
üzerine üstünlüğü olmadığı gibi kırmızı tenlinin siyah tenliye, siyah tenlinin de kırmızı tenliye bir üstünlüğü yoktur. Suçlu, kendi
suçundan başka suç ile suçlanamaz. Baba, oğlunun suçu üzerine, oğlu da babasının suçu üzerine suçlanamaz.
Doğuştan günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 242, 243.
(Düzenlenmiştir.)
1. Sizce Veda Hutbesi’ndeki hangi ifadeler evrensel özellikler taşımaktadır?
2. Hz. Muhammed’in ırkçılığa karşı olduğunu gösteren sözlerini söyleyiniz.
3. “Ne zulmediniz ne de zulme uğrayınız.” sözünden neler anlıyorsunuz?
4. Hz. Muhammed, insanlardan kadın haklarına titizlikle uyulmasını neden istemiştir?
5. Hz. Muhammed’in kişisel haklar ve eşitlik konusundaki görüşleri nelerdir?
132
4. Ünite
Temel Kavramlar
C. DÖRT HALİFE DÖNEMİ (632-661)
l Beytül Mal
l Halife
l Harici
l İkta
l Ordugâh
l Ridde
l Sıddık
Hazırlık Çalışmaları
1. Hz. Muhammed’in vefatının ardından İslam Devleti yöneticilerinin
işbaşına nasıl geçtiklerini araştırınız.
2. Kur’an-ı Kerim’in kitap hâline getirilmesinin gerekçeleri nelerdir?
Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
Hz. Muhammed hayattayken kendisinden sonra kimin devlet başkanı olacağını belirlememişti. Bu
nedenle Hz. Muhammed’in vefatından sonra yerine kimin halife olacağı konusu tartışmalara neden oldu.
Bazı Müslümanlar Hz. Muhammed’in cenaze işleriyle uğraşırken bazı Müslümanlar da Hz. Muhammed’in
yerine İslam Devleti’ni kimin yöneteceğini belirlemeye çalışıyorlardı. Durumu öğrenen Hz. Ebu Bekir ve
Hz. Ömer, Müslümanların toplandığı yere gittiler. Sözü alan Hz. Ömer heyecanla Hz. Ebu Bekir’e dönerek
“Sen Allah’ın resulünün emriyle Müslümanlara namaz kıldırdın. Ona hepimizden daha yakındın. Biz seni
halife kabul ediyoruz.” dedi. Diğer Müslümanlar da Hz. Ömer’in bu düşüncelerine katıldılar ve Hz. Ebu
Bekir birinci halife ilan edilmiş oldu. Hz. Ebu Bekir’den sonra sırasıyla Hz. Ömer, Hz. Osman, Hz. Ali
seçimle halife oldular. İslam tarihinde bu yeni döneme Dört Halife veya Hülefa-i Raşidin (Büyük Halifeler)
Devri denir (632-661).
1. Hz. Ebubekir’in ilk halife seçilmesinde etkili olan sebepler nelerdir?
2. Dört halifenin seçimle işbaşına gelmesi size hangi yönetim anlayışını hatırlatmaktadır? Neden?
Dört Halife Döneminde insanların her bakımdan eşit olduğu ilkesine önem verilmiştir. Soy, kabile ve zenginliğe dayalı ayrıcalıklar oluşmasına izin verilmemiştir. Bu dönemde İslam dininin hüküm sürdüğü sınırlar
genişlemiş, Hristiyan ve Yahudilerin durumu ve hakları İslam hukukuna göre belirlenmiştir. Bu kişiler haraç
ve cizye denilen vergileri ödemeleri koşuluyla devletin koruyuculuğundan ve yurttaşlık haklarından yararlanmışlardır.
1. HZ. EBU BEKİR DÖNEMİ (632-634)
Hz. Muhammed, lakabı “Sıddık” olan Hz. Ebu Bekir’den söz ederken “O ne söylüyorsa doğrudur.” derdi.
Halife seçilen Hz. Ebu Bekir “Sizin en iyiniz olmadığım hâlde sizin üzerinize hâkim oldum. Eğer doğru yaparsam bana yardım edin, eğer yanlış yaparsam beni doğrultun. Hakka samimiyetle saygı göstermek bağlılıktır,
hakka saygısızlık ise ihanettir.” (1) diyerek nasıl bir yönetim istediğini ifade etmiştir.
Hz. Muhammed’in vefatı üzerine Arabistan’da birtakım sorunlar çıktı. Bu dönemde bazı kişiler peygamberliklerini ilan ederken bazı kişiler de zekât vermek istemiyordu. Hz. Ebu Bekir zaman kaybetmeden peygamberliklerini açıklayanlar üzerine ordu göndererek Yemen ve çevresinde yaşanan yalancı peygamberler
sorununu çözümledi.
İslamiyeti içtenlikle benimsemedikleri hâlde, sadece Hz. Muhammed’in kişisel otoritesi ile İslamiyete
bağlı görünen birçok kabile vardı. Bu kabileler, Hz. Muhammed’in ölümünü fırsat bilerek zekât vermemeye ve
İslamiyetten ayrılmaya başladılar. İslamiyetten ayrılan bu kabilelerin yeniden İslamiyete katılmaları sağlandı.
İslam tarihinde bu olaya ridde (dinden dönenler) olayı denilir.
_______________________
(1) Martin Ligns, Hz. Muhammed’in Hayatı, s. 372.
133
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Hz. Ebu Bekir, ülkedeki dinî birliği sağladıktan sonra
İslamiyeti yaymak amacıyla Bizans ve Sasaniler üzerine
ordular gönderdi.
Irak üzerine yapılan seferde Sasani ordusunu yenen
Müslümanlar Dicle’ye kadar olan Irak topraklarını ele
geçirdi. Halid Bin Velid komutasındaki İslam ordusu Suriye
topraklarına girdi. Bizans İmparatorluğu Yermuk Savaşı’nda
yenilgiye uğradı.
Hz. Ebu Bekir dönemindeki diğer bir gelişme ise
Kur’an-ı Kerim’in ayetlerinin toplanarak kitap hâline getirilmesi oldu. Böylece Kur’an-ı Kerim günümüze kadar hiç
değişmeden geldi.
4.10. Fotoğraf: El yazması Kur’an-ı Kerim
Hz. Ebu Bekir dönemi, Hz. Muhammed’in vefatından sonra Arabistan Yarımadası’nın dinî ve siyasi birliğinin sağlaması bakımından önemlidir.
Aşağıda verilen “Hz. Ebu Bekir’in Tavsiyeleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: HZ. EBU BEKİR’İN TAVSİYELERİ
Hz. Ebu Bekir Suriye’ye gönderdiği orduyu uğurlarken komutan Usame’ye şu tavsiyede bulunmuştur:
“Davanıza ihanet etmeyin. Savaşta bile insaftan ayrılmayın. Çocukları, yaşlıları, kadınları öldürmeyin,
zulmetmeyin. Hurma ve diğer meyve ağaçlarını; koyun, keçi ve diğer hayvanları, yeme dışında bir amaçla
kesmeyin, telef etmeyin. Kiliselerde ibadete çekilenlere rastlarsanız onları ibadetleri ile başbaşa bırakın.”
Hz. Ebu Bekir’in komutan Usame’ye tavsiyeleri dikkate alındığında onun kişisel özellikleri ile
ilgili neler söylenebilir?
2. HZ. ÖMER DÖNEMİ (634-644)
Hz. Ebu Bekir 634 yılında vefat etti. Hz. Ebu Bekir’in önerisi üzerine Hz. Ömer halife seçildi. Hz. Ömer,
adalet ve doğruluğu ile tanınan bir halifeydi. “Fırat kıyısında bir deve helak olursa, Allah bunu Ömer ailesinden
sorar diye korkarım.”(1) diyen Hz. Ömer, adaleti titizlikle uygulamıştır.
8. Etkinlik
Hz. Ömer’in “Adalet mülkün temelidir.” sözünden neler anladığınızı belirten bir kompozisyon yazınız.
Hz. Ömer döneminde önemli fetih hareketleri olmuş, İslâm Devleti’nin sınırları genişlemiş ve İslamiyet
en parlak devrini yaşamıştır. Yapılan fetih hareketlerini birlikte inceleyelim.
a. Suriye’nin Fethi
Hindistan’dan başlayarak Arabistan’dan geçen ticaret yollarının son bulduğu yer Suriye idi. Suriye’ye
sahip olan devlet, Ön Asya ticaretini de denetimi altına alıyordu. Suriye’nin alınmasının ticari önemini kavrayan Hz. Ömer, Bizans orduları ile savaşarak Suriye ve Filistin’i ele geçirdi (636 Ecnadin Savaşı). Böylece Müslümanlar, Doğu Akdeniz ticaretine egemen olarak büyük bir ekonomik güce ulaştılar. İslam orduları, Suriye ve
Filistin’de fetihlerle uğraşırken bir yandan da Irak cephesinde Sasanilerle mücadele ediliyordu.
_______________________
(1) Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, s. 181
134
4. Ünite
b. İran ve Irak’ın Fethi
Köklü bir uygarlığa sahip olan Sasaniler, Bizans ve Kök Türklerle yaptığı savaşlar sonucunda zayıflamıştı.
Bundan yararlanan Müslümanlar, Sasanilerle yaptıkları Kadisiye (636), Celûla (637) ve Nihâvend (642) savaşlarından sonra İran’ın büyük bölümünü ele geçirdiler. Bunun sonucunda Müslümanlar büyük bir zenginliğe
kavuştu. Nihâvend Savaşı, Sasanilerin yıkılması açısından önemli bir yere sahipti. Sınırlarını genişleten
Müslümanlar bu savaştan sonra Horasan bölgesindeki Türklerle komşu oldu.
c. Mısır’ın Fethi
Aşağıda yer alan haritada da görüldüğü gibi Mısır’ın Bizanslıların elinde bulunması Müslümanlar için bir
tehdit oluşturuyordu. Ayrıca bölge halkı Bizans’ın ağır baskısı altındaydı. Bu nedenlerle Mısır, Amr İbnü’l As
komutasındaki İslam ordusu tarafından 641 yılında fethedildi. Hristiyanlar, cizye vergisi ödemeleri karşılığında din ve ibadetlerinde serbest bırakıldı. Mısır’ın fethi 642 yılında İskenderiye’nin ele geçirilmesi ile tamamlandı. Böylece Kuzey Afrika’ya hakim olmak için önemli bir üs elde edildi.
4.3. Harita: İslam Devleti’nin genişlemesi
d. Kudüs’ün Fethi
Filistin ve çevresinin fethi için Amr İbnü’l As görevlendirildi. Kudüs şehri Müslüman orduları tarafından
kuşatıldı. Şehir kan dökülmeden ele geçirildi. Ancak halk ve patrik tarafından barışı Hz. Ömer’in imzalaması
şart koşulmuştu. Hz. Ömer’in Kudüs’e gelmesiyle bir antlaşma imzalandı. Bu antlaşmaya göre, halk inançlarında serbest bırakılarak can ve mal güvenliği teminat altına alındı. Bölge halkına din ve inanç özgürlüğü
tanındı.
Hz. Ömer döneminde idari, siyasi, sosyal ve ekonomik alanlarda düzenlemeler yapılmıştır. Bu dönemde;
t#FZUàMNBMEFOJMFOJMLEFWMFUIB[JOFTJOJLVSVMNVǦ
tƹLUBTJTUFNJVZHVMBON‘Ǧ
t)JDSJUBLWJNEà[FOMFONJǦWFLVMMBO‘MN‘Ǧ
t"EMJZFUFǦLJMBU‘PMVǦUVSVMNVǦWFLBE‘MBSHÚSFWMFOEJSJMNJǦ
t%à[FOMJWFHàÎMàCJSPSEVLVSVMNVǦÚOFNMJPSEVHÉIǦFIJSMFSJJOǦBFUUJSJMNJǦ
t'FUIFEJMFOCÚMHFMFSFZBMFUMFSFBZ‘S‘MBSBLCVSBMBSBNFSLF[EFOWBMJMFSBUBON‘ǦU‘S
Hz. Ömer dönemindeki kurumlar hangi amaçla kurulmuştur?
135
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıda verilen “Hz. Ömer’in Halkla İlişkileri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
9. Etkinlik: HZ. ÖMER’İN HALKLA İLİŞKİLERİ
Hz. Ömer, halka karşı son derece şefkatli ve merhametliydi. Onların haklarını daima korurdu. Birgün
Hz. Ömer halka yiyecek dağıtıyordu. Herkes sırasını beklerken sahabenin ileri gelenlerinden Sa’d B. Ebi
Vakkas sıraya dikkat etmeyip öne geçti. Bunun üzerine Hz. Ömer onu uyararak sırasına geçmesini istedi
ve şöyle dedi: “Sen Allah’ın adaletini gözetmiyorsan ben sana öğretirim.” Halifeyi kızdıran, sıraya ve eşitlik
ilkesine uyulmamasıydı.
Hz. Ömer, Beytülmal’de toplanan paraları israf etmekten kaçınırdı. Maaşını Beytülmal’den aldığı
hâlde en azını alırdı. Çoğu zaman ihtiyacını karşılayamaz, Beytülmal emirinden borç isterdi. Hz. Ömer,
ailesinden birinin kendi hakkı olmayan bir şeye sahip olmasından çok çekinirdi. İnsanlara kötü örnek olmamaya dikkat ederdi. Kendinde ve ailesinde olabilecek küçük bir sapma diğer insanların daha fazla bozulmalarına sebep olacağından ev halkını sıkı sıkı uyarırdı. Bir sorun çıktığında karar vermeden önce halkın
görüşüne başvurur, konuyu onlarla enine boyuna tartışırdı. Halkın her kesiminden insan Hz. Ömer’in karşısında fikirlerini söyleme fırsatı bulurdu.
Hasan Karaköse, Orta Çağ Tarihi ve Uygarlığı, s. 37.
(Özetlenmiştir.)
1. Hz. Ömer’in eşitliğe ve adalete önem vermesinin nedenleri nelerdir?
2. Hz. Ömer, ailesinden birinin hakkı olmayan bir şeye sahip olmasını neden istememiştir?
Hz. Ömer, ödediği verginin azaltılmasını isteyen ve bu isteği kabul edilmeyen bir kölenin saldırısı sonucu
ağır yaralandı. Vefat etmeden önce Müslümanlar kendisinden yeni bir halife seçmesini istediler. Ancak Halife
Ömer bu öneriyi kabul etmedi. Yeni halifeyi sahabeden oluşan bir kurulun seçmesini istedi. Hz. Ömer’in önerisiyle oluşturulan kurul, onun vefat etmesinden sonra toplanarak Emevi ailesinden Hz. Osman’ı halife seçti.
Bir kölenin İslam Devlet Başkanı’ndan vergisinin azaltılmasını istemesi, İslam Devlet yönetim anlayışının hangi özelliğini göstermektedir?
3. HZ. OSMAN DÖNEMİ (644-656)
Hz. Ömer’in şehit edilmesinden sonra “Şura” denilen bir kurul tarafından halife seçilen Hz. Osman döneminde yapılan önemli faaliyetler şunlardır:
t)[0TNBO)[½NFS[BNBO‘OEBCàZàLCÚMàNàGFUIFEJMFOƹSBO‘OGFUIJOJOUBNBNMBONBT‘JÎJOCJSPSEV
gönderdi. Bu ordu Horasan bölgesini ele geçirdi. Böylece İran’ın fethi tamamlanmış oldu. İran’ın tümüyle ele
geçirilmesi Müslüman Arapları yeni yerler fethetmeye yöneltti. Sıra, İslam dinini yaymak için Türkistan’ı ele
geçirmeye gelmişti. Bu amaçla Ceyhun Irmağı’nı aşan Arap orduları ilk kez Türklerle karşılaştılar (651).
t ƹSBO‘O GFUIJ UBNBNMBOE‘LUBO TPOSB .àTMàNBOMBS Z‘M‘OEB ,BGLBTZBZB HJSEJMFS )B[BS 5àSLMFSJOF
yenilerek Kafkasya’nın güneyine çekildiler.
t )[ ½NFS [BNBO‘OEB HFSÎFLMFǦFO .‘T‘S‘O GFUIJ ,V[FZ "GSJLBO‘O GFUIJ ZPMVOV EB BÎU‘ #FSCFSJMFSMF
Bizanslıların oluşturduğu orduyu yenen Müslümanlar Tunus’u ele geçirdiler. Tunus’un fethi (647) ile Kuzey
Afrika’daki Müslüman egemenliği için büyük bir adım atılmış oldu.
t)[0TNBO[BNBO‘OEBJMLƹTMBNEPOBONBT‘LVSVMEVWFEPOBONBO‘OCBǦ‘OB.VBWJZFHFUJSJMEJ#J[BOTM‘
larla savaşılarak Kıbrıs vergiye bağlandı ve Müslümanlar adaya yerleştirildi (649). Rodos Adası fethedildi (655).
Böylece Doğu Akdeniz’de önemli bir üs ele geçirilmiş oldu (Müslümanlar ile Bizans İmparatorluğu arasında
“Zatü’s Zavari” adıyla anılan ilk deniz savaşı yapılmıştır.).
t)[&CV#FLJS[BNBO‘OEBLJUBQIÉMJOFHFUJSJMFO,VSBO‘,FSJNPMVǦUVSVMBOCJSIFZFUUBSBG‘OEBOÎPNJBMU‘MB
rak belli başlı İslam merkezlerine gönderildi.
Kur’an-ı Kerim’in çoğaltılıp belli başlı İslam merkezlerine gönderilmesinin amacı sizce ne olabilir?
136
4. Ünite
Hz. Osman dönemi, Müslümanlar arasında ciddi ayrılıkların
başladığı bir dönemdir. Hz. Osman, adaletli bir yönetim kurmaya
özen gösteren bir halife oldu. Ancak üst makamlara kendi soyundan
olanları getirmesi halkın tepkisini çekti. Özellikle yönetimdeki valilerin yanlış politikaları yüzünden bazı gruplar arasındaki eski düşmanlıklar da yeniden alevlendi. Sonunda, valilerden şikâyetçi olanlar
Medine’ye gelerek toplandılar. Hz. Osman’ın evini sardılar. Yirmi
günlük bir kuşatmadan sonra eve giren asiler, Kur’an-ı Kerim okuyan,
4.11. Fotoğraf: Hz. Osman’ın mezarından bir görünüm (Medine)
yanda fotoğrafta mezarı gösterilen Hz. Osman’ı şehit ettiler.
Hz. Osman döneminde başlayan ayrılıkların İslam dünyasına ne gibi etkileri olmuştur?
4. HZ. ALİ DÖNEMİ (656–661)
Hz. Osman’ın şehit edilmesinden sonra İslam ülkesinde karışıklıklar ortaya çıktı. Bunun üzerine halk
Hz. Ali’ye başvurarak halifeliği kabul etmesini istedi. Daha fazla karışıklığa yol açmak istemeyen Hz. Ali halifeliği kabul etti (656). Emeviler, Hz. Osman’ın öldürülmesi ile ilgili olarak Hz. Ali’yi suçladılar. Hz. Osman’ın
katilleri bulunarak cezalandırılmadan Hz. Ali’nin halifeliğini kabul etmediler. Şam Valisi Muaviye, Hz. Ali’ye
karşı başlatılan hareketin başında yer aldı. Hz. Ali zamanı iç karışıklıkların yaşandığı, Müslümanlar arasındaki ayrılıkların keskinleştiği bir dönem olması bakımından önemlidir. Bu dönemin başlıca olayları şunlardır:
a. Cemel Vakası (656)
Hz. Muhammed’in eşi Hz. Ayşe ile Talha ve Zübeyr gibi sahabeler bir ordu toplayarak Basra’ya hareket
ettiler. Hz. Ali’den Hz. Osman’ı şehit edenlerin bulunup yargılanmasını istediler. Hz. Ali onlarla görüşerek bu
durumu çözeceğini ifade etti. Hz. Ali boş yere Müslüman kanı dökülmemesi için çalıştı. İki taraf arasında
anlaşma sağlanmasına rağmen Hz. Ali’nin ordusunda yer alan ve İslamı içeriden yıkmak isteyen Abdullah
İbn-i Sebe ve taraftarları geceleyin karşı tarafa saldırdılar. Basra yakınında yapılan bu savaşın en şiddetli bölümü Hz. Ayşe’nin bindiği devenin çevresinde gerçekleştiği için bu olaya Cemel Vakası (Deve Olayı) denir. Hz.
Ali kuvvetlerinin galip geldiği bu savaşta Hz. Talha ve Hz. Zübeyr şehit oldu. Hz. Ayşe tutsak edildi ve Medine’ye gönderildi. Cemel Vakası’ndan sonra Hz. Ali, devletin merkezini Medine’den Kufe’ye taşıdı.
b. Sıffin Savaşı (657)
Hz. Ali halife olunca Muaviye, Hz. Ali’nin halifeliğini tanımayarak Şam’da halifeliğini ilan etti. Bunun
üzerine Hz. Ali büyük bir orduyla Muaviye’nin üzerine yürüdü. İki ordu Sıffin Ovası’nda karşılaştı (657). Savaş
günlerce sürdü. Hz. Ali taraftarlarının savaşı kazanacağı anlaşılınca Muaviye, Amr İbnü’l As’ın tavsiyesine
uyarak askerlerine Kur’an sayfalarını mızraklarının ucuna taktırdı ve “Kur’an aramızda hakem olsun.” diye
bağırttı. Hz. Ali, bunun bir hile olduğunu askerlerine anlatmaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Sorunun
hakemler tarafından çözülmesi kararlaştırıldı.
c. Hakem Olayı (657)
Halifelik sorununun çözümlenmesi için Muaviye ve Hz. Ali birer hakem seçtiler. Hakemler, tanıklar önünde bir araya geldiler. Aralarındaki tartışma sonucunda iki hakem Hz. Ali ve Muaviye’nin görevden alınmasına
ve yeni halifenin bir kurul tarafından seçilmesine karar verdi. Kararı açıklamak üzere kürsüye önce Hz. Ali’nin
hakemi (Ebu Musa Eş’ari) çıktı ve onu görevden aldığını açıkladı. Daha sonra kürsüye gelen Muaviye’nin hakemi
(Amr İbnü’l As) önceden aldıkları karara uymayarak onu halife ilan etti. Hz. Ali’nin taraftarları bu kararı kabul
etmediler. Muaviye, Şam’da halifeliğini sürdürürken Hz. Ali taraftarları da Kufe’de Hz. Ali’yi halife olarak tanıdılar. Bu olaydan sonra Hz. Ali yanlıları, Muaviye yanlıları ve her ikisininde halifeliğini kabul etmeyen Hariciler
olmak üzere üç gruba ayrılan Müslümanlar arasında İslamiyetin farklı yorumlarına dayanan görüş ayrılıkları
ortaya çıktı. Bunlardan Haricîler, halifelik sorununun çözümü için Hz. Ali, Muaviye ve Muaviye’nin hakemi
(Amr İbnü’l As)ni aynı günde öldürmeye karar verdiler. Amr İbnü’l As ve Muaviye bu girişimden kurtuldular.
Hz. Ali ise Haricîler tarafından şehit edildi (661). Hz. Ali’nin bir Haricî tarafından şehit edilmesiyle Dört Halife
Dönemi sona ermiş oldu.
137
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
Ç. EMEVİLER DÖNEMİ (661-750)
l Berid
l Cebelitarık
l Dinar
l Dirhem
l Eyalet
l Mevali
Hazırlık Çalışmaları
1. Emeviler, devlet yönetiminde hangi uygulamalarıyla Dört Halife
Devrinden farklı yönetim sergilemiştir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
l Saltanat
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Hz. Muhammed’in vefatının ardından Müslümanlar yöneticilerini seçimle iş başına getirdiler. Emevi
Devleti’nin kuruluşuyla birlikte siyasi anlamda bir değişiklik yaşandı. Emevi ailesinin soyundan gelenler
idarede söz sahibi olmaya başladılar. Böylece halifelik Emevilerle beraber babadan oğula geçen saltanat
hâline geldi.
Halifeliğin saltanat hâline gelmesi, halk ile devlet arasındaki ilişkiyi ne şekilde etkilemiş olabilir?
1. HALİFELİK SORUNU ÇÖZÜMLENİYOR
Hz. Ali’nin şehit edilmesinden sonra büyük oğlu
Hz. Hasan’la Muaviye arasında halifelik için yeniden
mücadele başladı. Kufeliler, Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hasan’ı
halife seçtiler. Muaviye de Şam’da halifeliğini ilan etti.
Kan dökülmesini istemeyen Hz. Hasan, Muaviye lehine
halifelikten çekilince Muaviye halife oldu.
Muaviye, merkezi Şam olan Emeviler Devleti’ni
kurdu. İç karışıklıkları önleyerek ülkede huzuru sağlamaya çalıştı. Güçlü bir ordu kurarak Bizans İmparatorluğu
ile mücadele etti. Bu dönemde İstanbul iki kez (668-674)
Emeviler tarafından kuşatılmasına rağmen alınamadı.
Karadan ve denizden yapılan birinci kuşatma sırasında
Hz. Muhammed’in sancaktarlığını yapan Eyüp El Ensari
şehit oldu. Yandaki fotoğrafta gördüğünüz İstanbul’daki
Eyüp Sultan Türbe ve Camisi onun adına yapılmıştır.
4.12. Fotoğraf: Eyüp Sultan Türbe ve Camisi’nden bir
görünüm (İstanbul)
Muaviye ölmeden önce, Hz. Hasan’ın öldüğünü ve aralarındaki anlaşmanın sona erdiğini belirterek oğlu
Yezid’i veliaht ilan etti. Ölümünden sonra Yezid halife oldu (680).
Bilgi Hazinesi
Emeviler döneminin sona ermesiyle halifelik Abbasilere geçti. Son Abbasi halifesi, Moğollar’dan kaçarak Mısır’da hüküm süren ve Türk-İslam Devleti olan Memluklere sığındı. Halifelik 1517 yılında Yavuz
Sultan Selim’in Mısır’ı fethetmesiyle Osmanlıların eline geçti. Cumhuriyetin ilanından sonra 3 Mart 1924
tarihinde çıkarılan bir kanunla da halifelik kurumuna son verildi.
138
4. Ünite
2. KERBELA OLAYI (10 EKİM 680)
Hz. Ali’nin oğlu Hz. Hüseyin, Yezid’in halifeliğini tanımadı. Küfeliler Hz. Hüseyin’i Irak’a davet ettiler. Medinelilerin
gitmemesi konusundaki ısrarlarına rağmen Hz. Hüseyin beraberindekilerle Irak’a hareket etti. Yandaki fotoğrafta görülen
Fırat kıyısındaki Kerbela şehrine geldiklerinde Yezid’in gönderdiği kuvvetlerle karşılaştılar. Yezid’e bağlı kuvvetler Hz.
Hüseyin’i ve yanındaki Müslümanları şehit ettiler. Bu olay ile
Müslümanlar, Sünniler ve Şiiler olmak üzere ikiye ayrıldılar.
Kerbela olayı, İslam dünyasında ne gibi olayların yaşanmasına yol açmış olabilir?
4. 13. Fotoğraf: Günümüz Kerbela şehrinden bir
görünüm (Irak)
3. MÜSLÜMANLAR AVRUPA’DA
Halife Yezid döneminde Cezayir ve Fas, Müslümanların eline geçti. Emevilerin en parlak dönemi ise
Halife Abdülmelik ve I. Velid zamanıdır. Halife I. Velid zamanında (705-715) İslam orduları Atlas Okyanusu’na
kadar bütün Kuzey Afrika’yı fethetti. Burada yaşayan Berberiler, İslamiyeti kabul ederek İslam kültürünün
etkisine girdiler.
Yandaki haritayı inceleyerek Emevilerin batıda ve
doğuda nereleri fethettiğini
söyleyiniz.
711 yılında Tarık Bin Ziyad
komuta sındaki İslam ordusu
Septe Boğazı’nı geçerek İspanya’ya
çıktı. Yapılan Kadiks Savaşı’nda
Müslümanlar Vizigotları yenerek
varlıklarına son verdi. İspanya’yı
fetheden Müslümanlar buraya
Endülüs adını verdiler.
4.4. Harita: İslamiyetin yayılışı (Tarih Atlası 1, s. 25.)
Bilgi Hazinesi
Tarık Bin Ziyad, karaya çıktıktan sonra gemilerin bir kısmını yakıp “arkamız deniz, önümüz düşman”
diyerek askerlerine savaşmaktan başka bir yol bırakmamıştı. Tarık Bin Ziyad, Septe Boğazı’nın adını değiştirerek buraya Tarık’ın dağı anlamına gelen Cebelitarık adını vermiştir.
İspanya’daki İslam ilerleyişi Pireneleri aşıp Fransa içlerine kadar uzandı. 732 yılında Puvatya Savaşı’nda
Franklarla karşılaşan Emevi ordusu, Frank ordusuna yenildi. Bu savaş Müslümanlar için Avrupa’da bir dönüm
noktası oldu. Puvatya Savaşı Müslümanların batıdaki ilerleyişini durdurdu ancak Endülüsteki gücünü sarsamadı.
139
İslam Tarihi ve Uygarlığı
4. EMEVİLER VE TÜRKLER
Türklerin yaşadığı Türkistan ve çevresine yapılacak seferler için Emeviler Horasan bölgesini bir üs hâline
getirip buraya 50 bin Arap yerleştirdiler. Buradaki Türklerle uzun süren savaşlar yaptılar. Arap orduları
Ceyhun Irmağı’nı geçerek Maveraünnehir bölgesine girdi. Buhara, Semerkant ve Taşkent’i ele geçirdi. Bu bölgelerde Müslüman Araplarla en fazla mücadele eden Türk devletleri Hazarlar ve Türgişler oldu. Türgiş Kağanı
Sulu Han, Emevi valisini yendi. Onun ölümünden sonra ortaya çıkan otorite boşluğu nedeniyle Batı Türkistan
Müslümanların eline geçti.
Bilgi Hazinesi
İpek Yolu üzerindeki “Semerkant, Buhara, Taşkent” gibi Türk şehirlerinde yaşayan Türkler, deri imal
ediyor ve kâğıt üretimiyle uğraşıyorlardı. Bu Türk şehirleri birer ticaret, bilim ve kültür merkezi konumundaydı.
Aşağıdaki “Emevi Dönemi Olayları” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Emevi Dönemi’nde
yaşanan olayların siyasî, sosyal ve dinî sonuçlarını yazınız.
10. Etkinlik: EMEVİ DÖNEMİ OLAYLARI
Olayın Adı
Sonuçları
Siyasî
Sosyal ve dinî
Halifelik
sorunu
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
Kerbela
olayı
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
Emevi-Türk
mücadeleleri
......................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
.............................................................................
...........................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
..................................................................................
5. EMEVİ DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Arap milliyetçiliğine dayalı bir politika izleyen Emeviler, Arap olmayan diğer Müslümanları azat edilmiş
köle (mevali) olarak gördü ve onlardan ağır vergiler almanın yanı sıra devlet ve ordu yönetiminde görev vermediler. Fetihlerin durması, merkezî otoritenin bozulması, devlet yönetimine Emevi soyundan kişilerin getirilmesi (Arap milliyetçiliği), Abbasi ve Şiilerin yıkıcı faaliyetlerde bulunması Emevileri oldukça zayıflattı. Daha
sonra Horasan bölgesinde bulunan Türk asıllı Ebu Müslim tarafından çıkarılan ayaklanma İran ve Irak’a yayıldı. Hz. Muhammed’in amcası olan Abbas soyundan gelenler bu ayaklanmaya destek verdi. Ebu’l Abbas
Abdullah, Ebu Müslim tarafından halife ilan edildi. Mısır’a kaçan Halife II. Mervan’ın yakalanarak öldürülmesi sonucunda Emevi Devleti yıkıldı.
140
4. Ünite
6. EMEVİ DEVLETİ KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
İslamiyetin sınırlarını genişleten Emeviler döneminde yönetim, kültür, ekonomi, sanat ve bilim alanında
önemli gelişmeler yaşandı. Ülke yönetim bakımından büyük eyaletlere ayrılarak buralara merkezden valiler
atandı. Hukuk davaları bu çağda mahkeme defterlerine kaydedilmeye başlandı. Divanü’l harac (devletin gelir
ve giderlerinden sorumlu) ve Divan’ül hatem (resmî yazışmaları yürütmekle görevli) kurumları oluşturuldu.
Halife’nin güvenliğini sağlamak amacıyla Muhafız
Birliği kuruldu. Emeviler döneminde Bizans
İmparatorluğu ve Türklerle önemli ticari ilişkiler
sağlandı. Halife Abdülmelik zamanında ekonomik alanda yapılan en önemli gelişme, altın
(dinar), gümüş (dirhem) adı ile ilk İslam parasının bastırılması oldu. Yandaki fotoğrafta gördüğünüz paralar Emevi Halifeleri tarafından değişik dönemlerde bastırılmıştır. Bu zamana kadar
İslam ülkesinde Bizans ve Sasani paraları kullanılıyordu. Böylece İslam Devleti ekonomik bakı4.14. Fotoğraf: Abdülmelik ve diğer Emevi halifeleri döneminmından Bizans ve Sasani etkisinden kurtarıldı.
de bastırılan sikkeler (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s.
Yine Abdülmelik zamanında Arapça, devletin
47.)
resmî dili oldu.
Emevi hükümdarı Abdülmelik’in para bastırıp Arapça’yı resmi dil hâline getirmesinin önemi nedir?
Emeviler, yapılan fetihler sonucunda farklı kültür ve milletlerle tanıştı, çeşitli milletleri bünyesinde barındırdı. Bu durum bilim ve sanat alanında farklı üslupların ve böylece yeni bir İslam sanatının ortaya çıkmasını
sağladı. Emeviler döneminde İslam mimarisi, Avrupa mimarisi ile yarışabilecek seviyeye ulaştı. Cami, saray,
medrese, kervansaray gibi sanat eserleri yapıldı.
Yapılan bu eserlerin tavan, duvar ve camları renkli geometrik şekillerle süslendi. Ortaya çıkan bu
süsleme sanatına “Arabesk” adı verilir. Ebru, hat
ve tezhip, bu dönemde yapılan diğer süsleme
sanatları arasında yer aldı. Emeviler döneminde
Şam’da yanda fotoğrafını gördüğünüz Emeviye
Camisi, Mısır’da Amr İbnü’l As Camisi ve
Kayravan’da Seyd-i Uleba Camisi yapıldı. Emevi
cami mimarisine mihrap, minare ve şadırvan
4.15. Fotoğraf: Emeviye Camisi’nin içinden bir görünüm
(Şam, Suriye)
eklendi. Suriye ve Şam’da Emeviler tarafından
camiler dışında birçok saray yapıldı. Böylece
saray hayatı gelişmeye başladı.
Saray hayatının başladığı Emeviler döneminde Arap şiiri yeniden önem kazandı. “Edeb” adı verilen bu
tarzın en önemli ismi “Hilafet Ordusu’nun Menkıbeleri ve Türklerin Faziletleri” adlı bir kitap yazmış olan
“Cahiz” dir.
141
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
D. ENDÜLÜS EMEVİLERİ DÖNEMİ (756-1031)
l Hoşgörü
l Rönesans
l Tavâif-i Mülûk
Hazırlık Çalışmaları
1. Ünlü İspanyol yazar Cervantes (Servantes) Endülüs Emevileri için
söylediği “İspanya’ya doğru düşünceyi ve bilimi öğreten onlardır.” sözü
ile ne ifade etmek istemiştir?
2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Bilgiyi aramak için yollara düşen İngiliz rahip ve bilgin Morleyli Daniel (Morlli Denyil) çağdaşı olan
birçok genç gibi anavatanı İngiltere’den ayrılarak doğuya gider. Önce Paris’te bulunan üniversiteye uğrar.
Bu üniversiteyi oldukça bozulmuş ve can çekişir hâlde bulan Daniel, buradan ayrılırken şu tespitte bulunur: “Paris’teki öğretmenler o kadar cahillerki tek yaptıkları heykel gibi öylece durmak ve sessiz kalarak
kendilerine bir şey biliyormuş süsü vermek.”
Peki, nereye gider? Yine kendi ağzından dinleyelim: “...Bugünlerde Toledo’da Arap öğretileri pek rağbet gördüğünden dünyanın en bilge filozoflarını dinlemek için oraya doğru yola koyuldum. 12. yüzyılda
Toledo’da en az üç kültür yan yana yaşıyordu. Müslümanlar, Yahudiler ve Hristiyanlar. Herkesin tek bir
arzuyu yani öğrenme arzusunu paylaştığı, kültürel zenginliğin hakim olduğu bir dönemdi.”
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 92, 93.
(Düzenlenmiştir.)
İngiliz rahip ve bilginin söylediklerinden hareketle o dönemdeki Doğu ve Batı dünyasının eğitim
anlayışını karşılaştırdığınızda neler söyleyebilirsiniz?
ENDÜLÜS EMEVİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Abbasilerin Emevi Devleti’nin varlığına son verdiği dönemde bu aileden olan Abdurrahman, İspanya’ya
giderek Endülüs Emevi Devleti’ni kurdu. Kurtuba, Endülüs Emevilerinin başkenti hâline geldi (756).
Abdurrahman, Abbasilerle mücadele etti. Franklara karşı başarılar kazandı. Endülüs Emevilerinin en parlak
dönemi ise III. Abdurrahman ve II. Hakem zamanıydı (976). Endülüs Emevileri siyasi ve askerî başarılardan
çok, bilim ve kültür alanındaki gelişmelere önem vererek İspanya’da birçok kütüphane ve medrese yaptırdılar.
X. yüzyılın başlarından itibaren Endülüs Emevi hükümdarları halife unvanını kullanmaya başladılar. Böylece
İslam dünyasında aynı dönemde halifeliği kullanan üç devlet ortaya çıkmış oldu. Bu devletler Bağdat’ta Abbasiler, İspanya’da Endülüs Emevileri ve Mısır’da Fatimilerdi. Endülüs Emevi Devleti’nde II. Hakem’in ölümünden sonra karışıklıklar yaşanmaya başladı. 1031 yılında yıkılan Emevi Devleti’nin toprakları üzerinde birçok
yeni devletçik kuruldu. Bu devletçiklere Tavaif-i Mülük denildi. Bunların içinde başkenti Gırnata olan Beni
Ahmer Devleti oldukça önemliydi.
Bilgi Hazinesi
Beni Ahmer Devleti (1232-1492): İspanya’da Müslümanların son olarak kurdukları devlettir, başkenti
“Gırnata”dır. 250 yıl hüküm süren Beni Ahmer Devleti, İslam kültürünün İspanya’da yayılmasında, bilim
ve sanatın gelişmesinde, Avrupa’daki Rönesans hareketlerinin başlamasında etkili olur. Gırnata’yı 1492
yılında ele geçiren Hristiyanlar, İslam kültür ve medeniyetine ait olan birçok eseri yakıp yıkarlar. Böylece
Müslümanların İspanya’daki varlığı sona erer.
İspanya’da sadece Müslümanlar değil burada yaşayan Yahudiler de soykırıma uğrar. Bu yıllarda
Akdeniz’de denizcilikle uğraşan Oruç ve Hızır kardeşler, Osmanlı padişahı II. Bayezit’in isteğiyle Hristiyan
zulmünden kurtardıkları Müslüman ve Yahudileri Osmanlı Devleti’ne getirirler. Yahudiler İstanbul, Selanik ve İzmir gibi Osmanlı şehirlerine yerleştirilirler.
142
4. Ünite
Şehirlerin Şehri Kurtuba
Kurtuba’yı anlatan Alman Sigrid Hunke (Zigert Henke), “Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi” adlı
eserinde şunları ifade etmektedir: “Endülüslünün nazarında şehirlerin şehri Kurtuba’dır. Etrafını çevreleyen
geniş, yeşil 28 varoşu ile Kurtuba, X. asrın ortalarında Batı’nın hatta bütün Avrupa’nın en geniş sahaya inşa
olunmuş şehridir. Bu tarihte Kurtuba’da vezirlerle memurların ikametgâhı dışında, 113.000 ikâmete mahsus ev,
600 cami, 300 hamam, 50 hastane, 80 sübyan mektebi (ilkokul), aşağıda bir görünümü verilen 17 medrese (üniversite) ve birçok yüksek okul vardır. IX. asırda bu okullarda yaklaşık 4000 ilahiyat öğrencisi bir araya gelmiştir.
100.000 cilt kitabı içeren 20 resmî kütüphane vardır.”(1) Bu el yazması kitapların çoğu kral Ferdinand tarafından
yakılarak ortadan kaldırılır.
4.16. Fotoğraf: Kurtuba Medresesi’nden bir görünüm (İspanya)
4.17. Fotoğraf: El Hamra Sarayı’ndan bir görünüm
(İspanya)
Endülüs Emevilerinde yaşanan bilimsel ve kültürel gelişmeler, siyasi ve ekonomik ilişkilerle değişik bölgelere yayılır.
Bilgi Hazinesi
Müslümanların Sicilya ve Endülüs’te kurduğu medreseler aracılığıyla Avrupa’ya İslam dünyasındaki
yeni gelişmeler aktarıldı. Birçok Hristiyan öğrenci bu bölgedeki medreselerde eğitim gördü. Bu medreselerin
mimari şekli, ders programları, öğretim metotları taklit edilerek Batı üniversitelerinin çekirdeği oluşturuldu.
Aşağıda verilen “Endülüs Medeniyeti” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
11. Etkinlik: ENDÜLÜS MEDENİYETİ
Endülüs Emevilerine kadar İstanbul hariç hiçbir şehrin 300.000’den fazla nüfusu, hiçbir belediyenin
bir tane olsun hastanesi, hiçbir yerin zikre değer bir kütüphanesi veya umumi bir hamamı asla mevcut
değildi. Aynı tarihlerde şehirlerin caddeleri kaldırımsız, süprüntü ve pislik içinde, son derece sağlıksız bir
durumdaydı. 28 Mart 1819 tarihinde bile “Kölnische Zeitung” gazetesi ilahî nizam ve karanlığı insanın
bozamayacağını ileri sürerken 950 yılında kaldırımları sanatkârene bir şekilde döşenmiş, 80.000 dükkânlı
“Kurtuba”nın caddeleri öküz arabalarıyla muntazam bir şekilde temizleniyor, evlerin duvarlarına asılan
lambalarla aydınlanıyordu. İlk defa 200 yıl sonra 1150 yılında Avrupa’nın birinci şehri Paris, cadde kaldırımı tekniğinde İslam örneğine küçük çapta uydu. Endülüs yıkıldıktan 200 sene sonra bile Paris’te ayağını
kaldırıma basan, bir diz çamura batıyordu... Lağım kanalları bile şehir içerisinde hemen göze çarpıyordu.
Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412, 413.
(Düzenlenmiştir.)
1. Kurtuba’da görülen gelişmeleri Avrupa şehirleri ile karşılaştırdığınızda neler söylersiniz?
2. Endülüs Medeniyetinde sosyal devlet anlayışına uygun yerleri metinden bularak söyleyiniz.
_______________________
(1) Sigrid Hunke, Avrupa’nın Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 412. Özetlenmiştir.
143
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Temel Kavramlar
E. ABBASİLER DÖNEMİ (750-1258)
l Avasım
l Dar’ül Hikme
l İslam Rönesansı
Hazırlık Çalışmaları
1. Abbasiler dönemine “İslam tarihinin rönesansı” denilmesinin
nedenleri nelerdir? Araştırınız.
2. Yanda verilen temel kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Bağdat’ın altın çağı, İslam aleminin yükselen başkenti olduğu dönem, bundan bin iki yüz yıl öncesidir.
Halife Harun Reşit, Memun ve Emin dönemlerinde edindiği itibar ile şehir beş yüz yıla yakın bir süre ilim
ve kültürün elit tabakasını kendisine çekmiştir. Bir milyondan fazla nüfusuyla Konstantinopolis
(İstanbul)’ten sonra dönemin ikinci büyük şehri olan Bağdat, dünyanın en zengin şehri ve entellektüel
gelişimin beşiğidir.
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 46.
(Özetlenmiştir.)
Bu bilgilere göre Abbasi Devleti’nin başkenti olan Bağdat şehri ile ilgili neler söylenebilir?
ABBASİ DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Ebu Müslim, Horasan’da isyan başlatan Ebu’l Abbas’ı halife ilan edince Emevi dönemi sona erdi ve yönetim
Abbasilerin eline geçti (750). Abbasi hanedanı üyeleri Hz. Muhammed’in amcası Abbas’ın soyundan geldiği
için bu devlete Abbasiler denildi. Abbasilerin ilk hükümdarı Ebu’l Abbas Abdullah‘tı. Onun ölümünden sonra
kardeşi halife oldu. Abbasilerin ilk büyük hükümdarı ise Halife Mansur’du. Mansur döneminde Bağdat şehri
kurularak ülkenin başkenti yapıldı. Vezirlik makamı kuruldu. İran kökenli vezirler yönetime getirildi. En tanınmış vezir İran kökenli Halid Bin Bermek’ti. Vezirlere geniş yetkiler verildi. Hz. Ömer zamanında kurulan divan,
devletin idari, mali, askerî ve her türlü davalarının görüşülüp karara bağlandığı yerdi. Emeviler dönemindeki
mali ve askerî divanlara Abbasiler döneminde yenileri eklendi. Abbasiler döneminde oluşturulan divanlar ve
görevleri şunlardı:
t Divan-ı İnşa, yönetim işlerine bakardı.
tDivan-ı Adl, adalet işlerini yerine getirirdi.
t Divan-ı Mezalim, halkın şikâyetlerini dinler ve sorunlarına çözüm getirirdi.
tDivan-ı Tevki, valilerin hesap işlerini takip ederdi.
tDivan-ı Bir, vakıf işlerini yürütürdü.
Abbasilerin en güçlü dönemi Harun Reşit dönemi (786-809) idi. Bu dönemde Bağdat şehri bir bilim ve kültür
merkezi hâline geldi. Çok sayıda eser Yunanca ve Latinceden Süryaniceye, Farsçaya ve Arapçaya çevrildi. Arapçaya
çevrilen eski Yunan metinlerinin Latinceye çevrilmesi Avrupa’daki bilimin canlanmasına katkıda bulundu. Bazı
tarihçiler bu hareketliliği, Rönesans’tan önce bir İslam Rönesansı’nın doğuşu olarak kabul eder. Harun Reşit’ten
sonra yerine sırasıyla Emin, Memun ve Mutasım halife oldular. Her üç halife de bilim ve sanat alanındaki çalışmalara büyük önem verdiler. Bilim insanlarını ve sanatçıları koruyup desteklediler. Halife Memun, Bağdat’ta bilimsel
araştırma merkezleri olan “Dar’ül Hikmeler” açtı. Devrin en zengin kütüphanesini ve gözlemevi (rasathane)ni
oluşturdu. Çevrenin en yetkin bilim insanlarını burada topladı. Bu merkez, bilim tarihinde “Bağdat Okulu” olarak
anılır. Birçok araştırmacı ve bilim insanı burada öğrenim gördü.
762
Bağdat Abbasilerin
yeni başkenti oldu.
144
786
Harun Reşit Abbasi
halifesi oldu.
789
Tavâif-i Mülûk Devletleri’nden
İdrisiler Fas topraklarında kuruldu.
800
Dünyanın yedi harikasından biri olan
Peru’daki Machu Picchu şehri kuruldu.
4. Ünite
Aşağıda verilen “Harun Reşit ve Charleamagne (Şarlman)” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
12. Etkinlik: HARUN REŞİT VE CHARLEAMAGNE
Harun Reşit, sadece kendi ülkesinde değil, Avrupa’da da büyük ün kazanmıştı. Frank Kralı Charleamagne ile dostane bir ilişki kurmuştu. Bu duruma şu tarihî gelişmeyi örnek verebiliriz: Frank Kralı Charleamagne Harun Reşit’ten Hristiyanların Kudüs’ü serbestçe ziyaret etmelerine izin verilmesini istemişti.
Charleamagne’ın bu ricasını kabul eden Harun Reşit, ona elçiler ve hediyeler göndermişti. Bu hediyeler
arasında o zamanlar Avrupa’nın bilmediği çalar saat da bulunuyordu.
Frankların Puvatya’da Endülüs Müslümanlarını yenilgiye uğrattığını dikkate aldığınızda Abbasilerle Frankların birbiriyle dost olmalarının temel nedeni sizce ne olabilir?
a. Bir Kültür Hazinesinin Yakılması
Büyük bir kütüphane olan Bağdat Kütüphanesinde yaklaşık bir milyon el yazması eser bulunduğu rivayet
edilmektedir. “Bir seyyah 891 yılında Dicle kenarındaki Bağdat’ta yüzden fazla genel kütüphane olduğunu, bu
kütüphanelerde insanın bilgisini artıran önemli eserlerin bulunduğunu söylemiştir.”(1) Büyük çoğunluğunu
yazma eserlerin oluşturduğu bu kültür hazinesinin, Moğol istilası sırasında Dicle Nehri’ne atılması insanlık
tarihinin en büyük kültür cinayetlerinden biridir.
Bağdat Kütüphanesindeki eserlerin yok edilmesini İslam uygarlığı açısından değerlendirdiğinizde neler
söyleyebilirsiniz?
Aşağıda verilen “Abbasiler ve Bilim” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: ABBASİLER VE BİLİM
Eski Hint edebî metinleri ve matematiğe ilişkin yapıtlar Abbasiler döneminden itibaren Hintli gezgin ve tüccarlar aracılığı ile Bağdat’a ulaştırılarak Arapçaya tercüme edilmiştir. Bu gelişmenin yaşanmasında Abbasi halifelerinin özgür tartışma ortamına imkân veren hoşgörülü tutumları ve bilim insanlarını koruyup desteklemeleri etkili olmuştur. Yunan kültürü felsefe alanında etkili olurken Hint
uygarlığı astronomi ve matematik konularında Abbasileri etkilemiştir. İran’ın İslam kültürüne olan
katkıları daha çok güzel sanatlar, edebiyat ve yönetim alanında olmuştur. Galip bir devletin sulh (barış) anlaşması şartı olarak silah ve harp gemilerinin teslimini istemeye itina göstermesi gibi Harun Reşid de Ankara’nın fethinden sonra eski Yunan el yazmalarını istemiştir. Halife Memun da Bizans Kralı
III. Michael (Mikel)’e karşı kazandığı zaferden sonra tazminat olarak antik filozofların henüz Arapçaya
çevrilmemiş eserlerinin büyük bir kısmını istemiştir.
Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 273-274.
(Düzenlenmiştir.)
Abbasi halifelerinin kazandıkları savaş sonrası anlaşma karşılığı edebî ve bilimsel eser istemelerinin amacı ne olabilir?
805
Franklar Romanya’da kurulan
Avar egemenliğine son verdi.
813
Bulgarlar İstanbul’u
kuşattı.
816
Endülüs Emevi Devleti
Korsika adasını aldı.
_______________________
(1) Sigrid Hunke, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, s. 282. Düzenlenmiştir.
145
İslam Tarihi ve Uygarlığı
b. Yeni Bir Kent Kuruluyor
Emeviler, Arap olmayan Müslümanlara değer vermedikleri için onlara devlet yönetiminde ve orduda
herhangi bir görev de vermediler. Abbasiler, Emevilerin bu
ayrımcı politikalarına son vererek Arap olmayan kişileri
devlet yönetiminde ve orduda önemli makamlara getirdiler.
Türkler ve Abbasiler arasındaki ilişkiler 751 yılındaki
Talas Savaşı’ndan sonra arttı. Türkler bu savaşta Çinlilere
karşı Abbasilere yardım ettiler. Bu tarihten sonra Türk-Arap
ilişkileri olumlu yönde gelişti. Abbasilerin ılımlı ve hoşgörülü politikaları, İslamiyetin Türkler arasında yayılmasında
etkili oldu. Abbasiler, Türklerin askerlik özelliklerinden fay4.18. Fotoğraf: Günümüzdeki Samarra Şehri’nden bir
dalanarak onları ordu komutanlığına getirdiler. Harun Reşit, görünüm (Irak)
Malatya’dan Tarsus’a kadar Bizans sınırına yakın kurduğu
“avasım” şehirlerine Türkleri yerleştirerek Suriye ve Irak’ın kuzeyi ile Anadolu’nun güneyini Bizans saldırılarına
karşı güvence altına almayı başardı. Türkler bunun dışında Abbasilere karşı çıkarılan isyanların bastırılmasında
oldukça etkili oldular. Halife Mutasım Türk askerleri ve aileleri için yukarıdaki fotoğrafta görülen “Samarra”
şehrini inşa ettirdi. Bağdat’ın yetmiş mil uzağında ve Dicle kenarında kurulan Samarra zamanla gelişerek
Bağdat’tan sonra Abbasilerin en önemli şehri hâline geldi.
Abbasilerin Samarra’yı kurmak istemelerinin amacı ne olabilir?
Bilgi Hazinesi
Abbasilerin zayıflamasından sonra kurulan devletlerden olan Büveyhoğulları 945 yılında Bağdat’ı işgal ederek halifeyi baskı altına aldı. Gazne hükümdarı Mahmut, Abbasi halifesini bu baskıdan kurtardı.
Halife bu başarısından dolayı Gazneli Mahmut’a “Sultan” unvanını verdi. Büveyhoğulları tekrar halifeyi
baskı altına alınca 1055 yılında Bağdat’a giren Türk Hükümdarı Tuğrul Bey, halifeyi bu durumdan kurtardı. Bu olaydan sonra Abbasi Devleti varlığını 250 yıl kadar daha sürdürmeyi başardı.
Abbasi Devleti zayıflamaya başladıktan sonra ülke eyalet ve devletçiklere ayrıldı. Bunlara Tavâif-i Mülûk
denirdi. 1258 yılında İlhanlı hükümdarı Hülagü Han, ordusu ile Bağdat’ı ele geçirerek Abbasi Devleti’ne son
verdi. Bağdat şehri yakılıp yıkıldı. Abbasi ailesinden bazı kimseler Mısır’daki Memluk Devleti’ne sığınmayı
başararak hayatlarını burada devam ettirdiler. Memluklüler, İslam dünyasındaki siyasi etkilerini arttırmak için
Mustansır’ı halife ilan ettiler. Memluklülerin himayesindeki Abbasi halifeliği, Osmanlı Devleti’nin Mısır’ı fethine kadar Mısır’da devam etti (1517).
Bilgi Hazinesi
Abbasiler döneminde İslam Devleti’nin sınırları Horasan’dan Atlas Okyanusu kıyılarına kadar uzanıyordu. Devletin içinde birçok etnik ve dinî topluluk vardı. Merkezden çok uzakta olan İspanya ve Kuzey
Afrika, Abbasiler döneminin daha başlarında imparatorluktan ayrıldı. Abbasilere bağlı uzak ülkelerde
denetim sağlanamadı. Eyaletlerdeki vali ve komutanlar devletin zayıflamasından yararlanarak bağımsızlıklarını ilan etti. Abbasi topraklarında kurulan bu küçük devletler Kuzey Afrika ve Mısır’da Tolunoğulları,
Akşitler, İdrisiler, Fatimiler; İran, Irak ve Horosan’da Tahiriler, Saffariler, Samanoğulları, Büveyhoğulları ve
Tavaif-i Mülûk (küçük beylikler)tü.
818
Endülüs Emevi Devleti Sardinya
Adası ile Fas’ı ele geçirdi.
146
832
Halife Memun Bağdat’ta
Beyt’ül Hikmet’i kurdu.
845
Çin’de kağıt para kullanılmaya
başlandı.
4. Ünite
Temel Kavramlar
F. TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
l Âlim
l Fakih
l Fetva
l Usturlap
Hazırlık Çalışmaları
1. İslam dininin bilimi teşvik etmesi Türk-İslam bilginlerini nasıl etkilemiştir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Hz. Muhammed ve Gazneli Mahmut’un sözlerine yönelik aşağıda verilen soruları cevaplayınız.
Hz. Muhammed’in “İlim Çin’de bile olsa gidip alınız.” sözünden neler anlıyorsunuz?
Gazneli Mahmut’un Biruni için “Sarayımın en değerli hazinesidir.” demesinin sebebi sizce neler
olabilir?
İSLAM DİNİ VE BİLİM ANLAYIŞI
İslam dini, insanların sadece inanç anlayışlarını etkilemekle
kalmamış, bilim, düşünce ve kültür gibi alanlarda da etkili olmuştur. Abbasiler ve özellikle Endülüs Emevileri döneminde bilim ve
kültür alanında önemli gelişmeler yaşanmış, birçok değerli bilim
insanı yetişmiştir. Yanda temsilî resmi görülen bu bilim insanları
sadece İslam ülkelerindeki bilimin değil aynı zamanda Avrupa’daki bilimin de ilerlemesine ve gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Türk-İslam bilginleri pozitif bilimler (fen, tıp, matematik,
astronomi vb.) dışında İslami bilimler dediğimiz tefsir, hadis,
fıkıh, kelam, tasavvuf, kıraat gibi alanlarda da eserler yazmışlardır. İbn-i Rüşt, Farabi, İbn-i Sina, Biruni, Taberi, İbn-i Fadlan,
İbnü’l Heysem, Muhyiddin Arabi, Gazali, İdrisi VII. ve XIII. yüzyıllar arasında yaşamış en önemli bilim insanlarıdır.
a. İslami Bilimler
4.3. Resim: İslam Bilginleri’nin çalışmala-
Tefsir: Kuran-ı Kerim’i açıklayan ve yorumlayan bilimdir. Bu
rını gösteren temsîlî resim (1001 İcat Dünyabilimle uğraşanlara “müfessir” denir. Tebari, Zemahşehri, İbn-i
mızda İslam Mirası, s. 49.)
Mesud en tanınmış müfessirlerdir.
Hadis: Hz. Muhammed’in çeşitli konularda Müslümanları aydınlatmak için söylediği sözlere denir.
Hadis, Kur’an-ı Kerim’den sonra Müslümanların başvurduğu ikinci ana kaynaktır. Hadis ilmiyle uğraşanlara
“muhaddis” denir. Hadis ilminin en büyük bilgini Türkistanlı İmam Buhari’dir. Müslim, Ebu Davud, Tirmizi,
İbn-i Mace, Nesai diğer önemli hadis bilginleridir.
Fıkıh: İslam hukukuna “fıkıh”, bu bilimle uğraşanlara ise “fakih”, fakihlerin verdikleri hüküm ve kararlara
da “fetva” denir. Mahkemelerde görülen davalar, yönetim ile maliye gibi devlet ve toplum hayatını düzenleyen
işler fetvalara dayanılarak yapılırdı. Fıkıh alanında büyük isimler arasında Ebu Hanife, İmam Malik, İmam
Şafiî, Ahmet İbn-i Hanbel başta gelir.
Kelam: İmanın esaslarını ortaya koyan, bunu akıl ve mantık delilleriyle savunan bilim dalıdır. İmam
Gazali, İmam Maturidi, İmam Eşari en tanınmış kelamcılardır.
Tasavvuf: Allah’ı tanımayı ve ona kalp yoluyla yakınlaşmayı amaç edinen bir bilim dalıdır. Muhyiddin
İbn-i Arabi en tanınmış tasavvuf bilginidir.
Kıraat: Kur’an-ı Kerim’in doğru okunmasını sağlayan bilim dalıdır.
147
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Harezmi (780-850)
IX. yüzyılda yaşayan ve cebir alanında ilk defa eser yazan Müslüman Türk
bilginidir. Abbasi Halifesi Memun, Bağdat’ta kurduğu Beytül-Hikme (Bilgelik Evi)
de kütüphanenin idaresinde görev almıştır. Burada araştırma yapan Harezmi astronomi, matematik ve coğraf ya alanında eserler yazmıştır. Yer yüzünün çapına ait
hesapları ortaya koymuştur. Nil Nehri’nin kaynağını açıklayan Harezmi aynı
zamanda Batlumyus’un astronomik cetvellerini de düzenlemiştir. Zicü’l-Harezmi
(Harezmî’nin Yıldız Katologu) Kitab’ul Muhtasar fi Hisabi’l Hind (Hint Hesabına
Göre Matematik El Kitabı) önemli eserleri arasındadır.
4.7. Resim: Harezmi
adına bastırılan pul
(Bir dergi, Mart, 2010.)
Farabi (870-950)
Büyük bir düşünce ve ünlü bir musiki üstadı olan Farabi, 870 yılında Türkistan’ın Farab kasabasında doğmuştur. Batı kaynaklarında Alpharabius (Alfarabus)
adıyla anılır. Mantık, felsefe, matematik, tıp ve musiki alanlarında önemli eserler
vermiştir. Eserlerinin çoğu Latinceye çevrilerek Avrupa üniversitelerinde okutulmuştur. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar getirdiği için ikinci öğretmen anlamına gelen “Muallim-i Sani” unvanıyla anılmıştır. Musikişinas olarak da
4.5. Resim: Farabi’nin
bilinen Farabi, kanun adı verilen müzik aletini icat etmiştir. Ayrıca “rübap” adı
temsilî resmi (Mehmet
verilen çalgıyı geliştiren ve bugünkü şeklini veren de yine kendisi olmuştur. Kitab- Özel, Vatan Millet ve
ül Musiki ve İhsa’ül-Ulûm (İlimlerin Sayımı) önemli eserleridir.
Bayrak Sevgisi s. 448.)
Biruni (973-1051)
Batı dillerinde adı Alberuni veya Aliboron olarak geçen Biruni matematik, doğa bilimleri, coğraf ya ve astronomi alanlarında eserler vermiştir. Ona
göre bilimin ilerlemesi için özgür düşünebilmek şarttır. “İnsanların düşünüş
ve inanışları başka başkadır. Uygarlık da bu farklılıktan doğar.” diyerek bu
konudaki düşüncelerini açıklamıştır. El Kanun-ül Mesüdi (Sultan Mes’ud’a
sunduğu astronomi konulu eser), Kitâbü’s Saydelef î’t- Tıp (eczacılık kitabı)
önemli eserleridir.
4.6. Resim: Biruni’nin temsilî resmi (1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 284.)
İbn-i Sina (980-1037)
Avrupalıların Avicenna (Avicenna) diye adlandırdıkları ve dünya çapında
ünlü bir bilim insanı olan İbn-i Sina, Buhara yakınlarında doğmuştur. Felsefe,
mantık, fizik, astronomi ve özellikle de tıp alanında birçok eser vermiş olan İbn-i
Sina, “El Kanun Fı’t-tıp (Tıp Kanunu)” adlı eseri ile tanınmıştır. Bu eser Latinceye
çevrilerek birçok kez basılmış ve Avrupa üniversitelerinde de ders kitabı olarak
okutulmuştur. Tıp konusunda kendi gözlemlerine dayanarak çalışmalar yapmıştır.
Yaşadığı yüzyılda Avrupa’daki ruh hastaları ateşe atılırken İbn-i Sina bu tür hastaları müzik ile tedavi etmiştir. Tarihte ilk mide ameliyatını gerçekleştiren İbn-i Sina,
4.4. Resim: İbn-i
Si
na’nın
temsilî resmi
ilaç bilimi demek olan “farmakoloji”nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. İbn-i
(Vatan Millet ve BaySina’nın 200’ün üzerinde eser yazdığı söylenmektedir.
rak Sevgisi, s. 449.)
148
4. Ünite
Taberi (839-923)
Taberistan’da doğan Ebucafer Taberi tefsir, kıraat, hadis, tarih, edebiyat, matematik ve tıp alanlarında
dersler almıştır. Bu alanlarda önemli çalışmalar yapmıştır. Bağdat’ta vefat etmiştir. Tarih’ul Ümen ve’l
Mülük önemli eserleridir.
İbn-i Fadlan (10. Yüzyıl)
10. yüzyılda yaşamıştır. Zamanında uluslararası ilişkilerden geniş ölçüde haberdar bir diplomat olan
İbn-i Fadlan, Abbasi halifesinin çok zor durumda olduğu bir dönemde Türklerle Abbasiler arasında dostluk kurulmasını sağlamıştır. 921 yılında Abbasi halifesinin Bulgarlara gönderdiği elçi heyetinde yer almıştır. En önemli eseri ise İbn-i Fadlan Seyahatnamesidir.
İbnü’l Heysem (965-1039)
965 yılında Basra’da doğan İbnü’l Heysem matematik, astronomi, tıp, kimya, fizik ve optikte önemli
başarılar kazanmıştır. Fotoğraf makinası gibi bütün resim kaydetme cihazları basit bir temel ilkeye dayanır.
Bu ilkeyi bin yıl önce Müslüman bilim adamı İbn’ül Heysem’in keşfettiği çoğu kişi tarafından bilinmez.
Kitabü’l Menazir İbnü’l Heysem’in en önemli eseridir.
Gazali (1058-1111)
Gazali İran’da yetişen bir fıkıh alimidir. Küçük yaşlardan itibaren iyi bir eğitim almış, ilim öğrenmek
için pek çok ülke gezerek İslam dünyasında Hüccet-ül İslam (İslam’ın ispatlayıcısı) olarak tanınmıştır.
İhyâ’ü Ulûmi’d Din, El-Munkizumine’d Dalâl önemli eserleri arasındadır.
İdrisi (1100-1165)
Endülüs’ün Septe şehrinde doğmuştur. Coğrafya alanındaki çalışmaları ile ünlüdür. Güney Afrika ve İspanya’da
uzun süreli seyahatler yapmıştır. 1166 yılında Polerma’da
ölmüştür.
Yandaki resimde de görüldüğü gibi İdrisi Dünya’nın
ekvatorla ikiye ayrıldığını belirtmiş ve Güney Yarım Küre ile
4.8. Resim: İdrisi’yi Sicilyalı II. Roger Sarayın- Kuzey Yarım Küre’nin özelliklerinden söz etmiştir. İdrisi
da dünyanın yuvarlak olduğunu göstermek için
ayrıca Batı Avrupa ülkelerinin haritalarını tarihte ilk defa
yaptığı gümüş küre ile gösteren temsilî resim
aslına uygun çizmiştir.
(1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, s. 250.)
Muhyiddin Arabi (1165-1240)
İspanya’da doğan Muhyiddin Arabi, küçük yaştan itibaren yaptığı çalışmalarla dikkatleri üzerine toplamayı başarmıştır. Kendi döneminin din bilginleri ve filozofları ile görüşmeler yaparak İslam dünyası
içerisinde uzak gezilere çıkmıştır. Öğretisini varlığın mutlak birliğine dayandırmıştır. 1240 yılında Şam’da
vefat etmiştir. Fususu’ı Hikem, Muhederât’ul-Ebrâr ve Müsameratü’l-Ahyâr önemli eserleridir.
İbn-i Rüşd (1126-1198)
Endülüs’te doğan İbn-i Rüşd önceleri dinî bilimlerle uğraşmış, daha sonra fizik, tıp, astronomi ve
özellikle de felsefe alanında önemli eserler vermiştir. Her türlü gerçeğin yalnız akıl ile bulunabileceğine
inanan İbn-i Rüşd, rasyonalist bir filozof olarak tanınmaktadır. Hristiyanlar tarafından zamanın Voltaire
(Volter)’i olarak kabul edilmektedir. Makale Fit Mizac (yazdığı ilk felsefi eser) ve Tühefütü’t Tehefüt (çelişkilerin çelişkileri) önemli eserleridir.
149
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Aşağıdaki “Türk-İslam Bilginleri” adlı etkinlikte verilen tabloda ilgili bölüme Türk-İslam bilginlerinin
çalışma yaptıkları bilim dallarına göre adını, yaşadığı dönemi ve devleti, bilim ve teknolojiye yaptığı katkıları
yazınız. Çalışmalarınızı arkadaşlarınızla karşılaştırınız.
14. Etkinlik: TÜRK-İSLAM BİLGİNLERİ
Bilim
dalı
Türk-İslam
bilgininin adı
Yaşadığı dönem ve
Türk-İslam devleti
Bilime ve teknolojiye
yaptığı katkı
Matematik
Cebir
Tıp
Eczacılık
Fizik
Kimya
Astronomi
Tarih
Coğrafya
PERFORMANS GÖREVİ
Performans Görevi: Türk-İslam bilginlerinin bilimin gelişmesine olan katkılarını araştırarak bir kitapçık
hâline getirmek.
Performans Görevinin Amacı: Türk-İslam bilginlerinin buluşları, hangi alanlarda çalışmalar yaptıkları ve
yazdıkları eserler hakkında bilgi sahibi olmak.
Hazırlama Süreci: 2 Hafta
Araç-Gereç: İnternet, bilimsel ve teknik dergiler ile ansiklopediler
Beklenen Performans: Eleştirel ve yaratıcı düşünme, zaman ve kronolojiyi algılama, değişim ve sürekliliği
algılama
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
Çok iyi-4
Yeterli-3
Geliştirilmeli-2
Yetersiz-1
Hazırlık
Başlık
İçerik ve kapsam
Görsel kullanımı
Tarihler
Şekil ve düzenleme
Yazma kurallarına uyma
Kaynaklardan yararlanma
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 32, en düşük puan 8’dir. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 24 puan almış olduğunuzu varsayalım;
32
24
100
x
x = 100 x 24 = 2400 : 32 = 75 puandır. 75 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 4’tür. Bu
çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
150
4. Ünite
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Mevali (köle)
Ortodoks
Ukaz
Hristiyanlık
Sasani
Hudeybiye
valilerin
İbn-i Sina
haram
Farabi
Katolik
Tavaif-i Mülük
Devlet ve ordu
yönetiminde
1. Bizanslılar .................................. dininin .................................. mezhebine bağlıdır.
2. Mekkeli müşrikler .................................. aylarda savaşmaz,........................................................... denilen panayırlar kurarlardı.
3. Mekkeli müşrikler, Müslümanların hukuki varlıklarını ......................................... Antlaşması’ndan sonra
kabul etmişlerdir.
4. Emeviler Arap olmayan Müslümanları ................................................... diye adlandırarak onlara ..................
.............................. görev vermediler.
5. Abbasi Devleti’nin otoritesinin zayıflamasıyla ortaya ............................................. denilen devletler ortaya
çıkmıştır.
6. Hz. Ömer döneminde Irak ve İran toprakları .................................... İmparatorluğu’ndan alınmış ve bu
devlete son verilmiştir.
7. El Kanun Fit Tıp ............................................................. yazmış olduğu en önemli eserlerinden biridir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Bağdat Kütüphanesi Moğol istilasında yakılmıştır.
(....) Puvatya Savaşı ile Müslümanların batıdaki ilerleyişi hızlanmıştır.
(....) Emeviler döneminde İslam mimarisi Avrupa mimarisi ile yarışabilecek seviyeye gelmiştir.
(....) İslamiyetten önce kabileler hâlinde yaşayan Araplar arasında siyasi birlik kurulmuştur.
(....) Müslümanlar ile Mekkeli müşrikler arasında ilk olarak Uhud Savaşı yapılmıştır.
(....) Mısır, Suriye ve Kudüs, Hz. Ömer döneminde fethedilmiştir.
(....) Kur’an-ı Kerim, Hz. Osman döneminde kitap hâline getirilmiştir.
C. Aşağıda verilen olayların başındaki numarayı yaşandığı dönemin başındaki parantez içine yazarak olaylarla yaşandığı dönemleri eşleştiriniz.
Olay
Yaşandığı Dönem
1.
Nihavend Savaşı
( ) Abbasiler Dönemi
2.
Puvatya Savaşı
( ) Hz. Ömer Dönemi
3.
Beyt’ül Hikme
( ) Emeviler Dönemi
4.
Kurtuba Medresesi
( ) Hz. Muhammed Dönemi
5.
Vatandaşlık Antlaşması
( ) Endülüs Emevileri Dönemi
6.
Cemel Savaşı
( ) Hz. Ali Dönemi
( ) Hz. Osman Dönemi
151
İslam Tarihi ve Uygarlığı
Ç. Aşağıdaki çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. İslamiyet öncesinde Arabistan’da tüm Arap Yarımadası’nı egemenlik altına alan merkezî bir devlet
kurulamamıştır.
Bu durumun en önemli nedeni aşağıdakilerden hangisidir?
A) Çok tanrılı din anlayışının hüküm sürmesi
B) Arabistan’ın dışarıdan sürekli istilaya uğraması
C) Kabile yaşamının varlığı
D) Dinî anlayışın olmayışı
E) Arabistan’da yaşamaya elverişli yerlerin azlığı
2. Hz. Ömer döneminde ordugâh şehirler kurulmuş, fethedilen yerler yönetim birimlerine ayrılarak divan
teşkilatı oluşturulmuştur.
Buna göre;
I. Düzenli bir devlet örgütü kurulmuştur.
II. Devletin sınırları genişlemiştir.
III. Fetihler durma noktasına gelmiştir.
yargılarından hangisine ya da hangilerine ulaşılabilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) I, II ve III
E) Yalnız III
3. I. Arap milliyetçiliğine dayalı bir politika izlemek
II. Halifeliği saltanat hâline getirmek
III. İspanya ve çevresini fethetmek
Yukarıda verilen gelişmelerden hangisi veya hangileri Emevilerin yıkılışında etkili olmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) II ve III
D) Yalnız III
E) I, II ve III
4. Felsefe, fizik ve müzik alanında çalışmalar yapmıştır. Aristo’nun eserlerini inceleyip yeni yorumlar
getirdiği için Muallim-i Sani (İkinci Öğretmen) adı verilmiştir.
Yukarıda sözü edilen Türk-İslam bilim insanı aşağıdakilerden hangisidir?
A) Gazali
B) İbn-i Rüşd
C) El Bîrunî
D) İbn-i Sina
E) Farabi
5. tƹTMBNTBWBǦIVLVLVOVOUFNFMJBU‘MN‘ǦU‘S
t.àTMàNBOMBS‘ONàǦSJLMFSFLBSǦ‘LB[BOE‘NJ‘JMLCBǦBS‘E‘S
Yukarıda verilen bilgiler aşağıdaki savaşlardan hangisinin sonuçları arasındadır?
A) Uhud
B) Bedir
C) Huneyn
D) Hendek
E) Puvatya
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Hz. Muhammed’in Mekkeli müşriklerle yaptığı savaşların tarihlerini kronolojiye uygun olarak tarih
şeridinde gösteriniz.
2. Dört Halife Döneminin önemli özelliklerini açıklayınız.
3. Abbasilerin Türkleri birçok devlet kademesine getirmesinin sebepleri neler olabilir?
4. Emevi Devleti’nin yıkılmasında etkili olan faktörleri açıklayınız.
5. Endülüs Emevilerinin bilim ve kültür alanında yaptığı çalışmaları yazınız.
152
5. Ünite
5. ÜNİTE: TÜRK-İSLAM
DEVLETLERİ
(10-13. YÜZYILLAR)
KONULAR
A.
B.
C.
Ç.
D.
E.
TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
KARAHANLILAR (840-1212)
GAZNELİLER (963-1183)
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
MALAZGİRT SAVAŞI (1071)
MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI BÜYÜK
SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157)
F. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE
UYGARLIĞI
153
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
A. TÜRKLERİN İSLAMİYETİ KABULÜ
l Gök Tanrı
l Gaza
l Cihat
l İhşid
l Fütuhat
l İlteber
Hazırlık Çalışmaları
1. Farklı kültür ve medeniyetlerin birbiriyle ilişki kurmasında etkili olan
faktörler neler olabilir?
2. İslamiyet öncesi Türklerin sosyal ve kültürel hayatı hakkında neler
söyleyebilirsiniz?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Mustafa Kemal Atatürk’ün aşağıdaki sözünü okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
“Bizim dinimiz için herkesin elinde bir değer ölçüsü vardır. Bu değer ölçüsü ile herhangi bir şeyin bu
dine uygun olup olmadığını kolayca takdir edebilirsiniz. Hangi şey ki akla, mantığa, toplum çıkarına
uygundur; biliniz ki o, bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çıkarına, İslam’ın
çıkarına uygunsa kimseye sormayın, o şey dinîdir. Eğer bizim dinimiz akıl ve mantıkla uyuşan bir din
olmasaydı en mükemmel din olmazdı. En son din olmazdı.” (1)
Mustafa Kemal Atatürk bu sözleriyle İslam dininin hangi özelliklerini vurgulamaktadır?
1. TÜRKLER NEDEN MÜSLÜMAN OLDU?
Türkler ve Müslümanlar, Hz. Ömer döneminde kazanılan Nihavend Savaşı’ndan sonra ilk kez sınır komşusu olmuştu (642). Bu yıllarda Orta Asya’da Doğu Kök Türk Devleti yıkılmış (630), Batı Kök Türk Devleti ise
karışıklıklar içinde bulunuyordu. Hz. Osman zamanında İslam Devleti’nin sınırları Ceyhun Nehri’ne kadar
genişlemiş, bu dönemde Türkler ile Müslüman Araplar arasında ilk mücadeleler yaşanmıştı. Emeviler döneminde ise uzun süren savaşlar sonucunda, Maveraünnehir bölgesi Müslüman Arapların eline geçmişti. Emevilerin katı ve sert bir politika izlemeleri, Arap milliyetçiliğine dayalı yaklaşımları Türklerin İslamiyeti kabul
etmelerini bir süre engellemişti. Abbasiler döneminde ise bu anlayış değişerek Türkler ve Araplar arasında
olumlu ilişkiler yaşanmaya başlamıştı.
Çinliler ile Araplar arasında Batı Türkistan’ın hâkimiyeti için yapılan Talas Savaşı’nda Karluk ordusunun
Müslümanları desteklemesi üzerine savaşı Müslümanlar kazanmıştı. Bu gelişme üzerine Çin, Orta Asya’daki
hâkimiyet mücadelesinden vazgeçmek zorunda kalmıştı. Talas Savaşı sonucunda Türklerle Müslümanlar arasında bir yakınlaşma olmuş ve ticari ilişkiler gelişmeye başlamıştı. Müslüman tüccarlar, Türk illerinde ticaret
yaparken aynı zamanda Türklere İslam dinini de anlatıyorlardı. Yaşanan bu gelişmelerden sonra Türkler, kitleler hâlinde İslam dinini kabul etmeye başlamışlardı. Karluk, Yağma ve Çiğiller İslamiyeti kabul eden ilk Türk
boyları arasında yer almıştı.
Bilgi Hazinesi
Bugün kullandığımız kâğıt MS. II. yüzyılda Çin’de icat edildi. Talas Savaşı’ndan sonra Türkler kâğıt
yapma tekniğini Çinlilerden öğrenmiş, Semerkant’ta ilk kâğıt fabrikasını kurmuşlardır. Daha sonra kâğıdın
Batı’ya taşınması dünya kültürünü olumlu yönde etkilemiştir.
_______________________
(1) Atatürkçülük, Atatürkçü Düşünce Sistemi, C 3, s. 227.
154
5. Ünite
Talas Savaşı’ndan sonra Abbasilerin dostça yaklaşımları ve Gök Tanrı inancı ile İslam dini arasındaki benzerlikler Türklerin topluluklar hâlinde Müslüman olmalarını sağladı. Aşağıdaki tabloyu inceleyerek bu benzerlikleri görelim.
İslam Öncesi Gök Tanrı İnancının Özellikleri
İslam Dininin Özellikleri
t(ÚL5BOS‘ZBJOBO‘MNBT‘
t5FL"MMBIJOBOD‘O‘OPMNBT‘
t"IJSFUJOBOD‘O‘OPMNBT‘
t"IJSFUBOMBZ‘Ǧ‘O‘OPMNBT‘
t ½MàNEFO TPOSB JZJ JOTBOMBS‘O DFOOFU VÎNBNJ
F
kötü insanların cehennem (tamu)e gideceğine inanılması
t5FNJ[MJLBOMBZ‘Ǧ‘OBÚOFNWFSNFOJOZBO‘T‘SBLVSban kesme anlayışının bulunması
t½MàNEFOTPOSBJZJMJLZBQBOWFTFWBQJǦMFZFOMFSJODFOnete, kötü işler yapan ve günah işleyenlerin cehenneme
gideceğine inanılması
t 5FNJ[MJNJJO JNBOEBO HFMEJNJJOF JOBO‘MNBT‘ WF LVSCBO
kesmeye önem verilmesi
tƹTMBNEJOJOJOIPǦHÚSàZFCàZàLÚOFNWFSNFTJ
t )‘ST‘[M‘L ZBMBOD‘M‘L BEBMFUTJ[MJL WF [JOBO‘O TVÎ t)BLT‘[LB[BOD‘OZBMBOTÚZMFNFOJOBEBMFUTJ[MJLWF[Jsayılması
nanın günah ve suç sayılması
t'BSLM‘JOBO‘ǦMBSBIPǦHÚSàHÚTUFSJMNFTJ
tƹTMBNJZFUUFSVICBOT‘O‘G‘O‘OCVMVONBNBT‘
t %JO BEBNMBS‘O‘O IFSIBOHJ CJS àTUàOMàNJàOàO PM- tƹTMBNEJOJOEFHB[BWFDJIBUBOMBZ‘Ǧ‘O‘OPMNBT‘
maması
t5àSLMFSEFDJIBOBEBMFUJOJTBNJMBNBZBOJZFOJZFS-
Türkler Ansiklopedisi, C 4, s. 258.
(Düzenlenmiştir.)
leri fethetme anlayışının bulunması
Yukarıda verilen bilgilere göre Türklerin İslam dinini benimsemesinde sizce hangi neden daha önemli
rol oynamış olabilir?
Türkler ile Müslüman Araplar arasındaki yakınlaşma sonucunda Maveaünnehir bölgesindeki Türkler de
Müslümanlığı kabul etmeye başladılar. İslamiyeti ilk kez devlet dini olarak kabul edenler İtil (Volga) Bulgarları
oldu.
X. yüzyıl başında İtil Bulgarları ile Abbasiler arasında diplomatik ilişkiler kuruldu. İtil Bulgarları ilteber
(hükümdar)i Almış Han’ın isteği üzerine Bağdat’taki Abbasi halifesi kendisine din adamı ve askerî uzmanlardan
oluşan bir heyet gönderdi. Müslüman heyetin İtil’e ulaşmasının ardından İtil Bulgarları 922 yılında topluca
Müslüman oldular.(1)
Tarihî bir anekdotta geçen bilgilere göre Cuma hutbelerinde “Allah’ım Bulgar ilteberini doğru yola götür.”
deniliyordu. Hükümdar, babası Müslüman olmadığı için onun adının yerine Abdullah adını kullandı. “Bulgar
Türkleri o sırada eski örf ve adetlerini, bazıları İslam’a uymasa da devam ettiriyorlardı. Diğer taraftan Müslümanlığın şartlarını yerine getirme konusunda da çok kararlı idiler. Nitekim Başkurt Türkleri o sırada Hristiyan
olacakken Bulgarlar bunu engellediler.”(2)
İtil Bulgarları ilteberi Almış Han’ın, Abbasi halifesinden din adamı istemesinin nedenleri neler olabilir?
_______________________
(1) Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi, s. 168.
(2) Erol Güngör, Tarihte Türkler, s. 63, 64. Düzenlenmiştir.
155
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Aşağıda verilen “İslamiyet ve Türkler” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
1. Etkinlik: İSLAMİYET VE TÜRKLER
İslamiyetin kabulü Türklere yeni bir ruh ve kuvvet vermiş, Asya steplerinden Avrupa içlerine kadar
uzanan sahalarda büyük ve uzun ömürlü devletlerin kurulmasında başlıca etken olmuştur. Müslüman
Oğuzların Hz. Muhammed zamanından beri asırlarca gerçekleştiremedikleri Anadolu’nun fethi ve buranın
ikinci bir Türk vatanı olması ile Osmanlı Devleti’nin dünya tarihinin en büyük ve en uzun ömürlü devletlerden biri olmasında İslam dininin oynadığı rol son derece önemlidir. Daha da önemlisi, İslam dininin ortaya
koyduğu nizam ile Türk töre ve yaşayışı birbirine uyduğu, birbirini tamamladığı için Türkler millî varlıklarını devam ettirmişlerdir. İslam dinini kabul eden Türk boylarından hiçbiri diğer dinleri kabul edenler gibi
varlıklarını kaybetmemişlerdir.
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi C 6, s. 54.
(Özetlenmiştir.)
Türklerin Müslüman olması İslam dünyasını nasıl ve ne şekilde etkilemiştir?
Türkler, İslam dinini kabul edince kültürel alanda önemli gelişmeler göstermişlerdir. Bu geçiş döneminde
Divan-ı Lügati’t Türk, Kutadgu Bilig, Divan-ı Hikmet ve Atabetül Hakayık gibi Türk-İslam eserleri yazılmıştır.
Türkler, İslamiyeti benimsedikten sonra bir yandan ulusal benliklerini, gelenek görenek ve törelerini
korumaya çalışırlarken bir yandan da sosyal yaşamlarını İslamiyetle uyumlu duruma getirmişlerdir. Bu bağlamda Türklerin sosyal yaşamlarında bazı değişiklikler görülmüştür. Bu değişikliklerin yaşanmasında İslam
dininin kurallarının etkisi olduğu gibi karışıp kaynaştıkları diğer Müslüman halkların kültürlerinin de önemli
etkisi olmuştur.
Aşağıda verilen “İslam Dini ve Türk Toplum Yapısı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. Etkinlik: İSLAM DİNİ VE TÜRK TOPLUM YAPISI
Türk-İslam devletlerinde halkın belli bir bölümü göçebe idi. Çadırlarda yaşar, sürülerinin peşinde yazın yaylalara, kışın da kışlaklara göç ederlerdi. Köy, kasaba ve kentlerde oturanlar da çiftçilik ve zanaatla
uğraşırlardı. İslamiyeti benimsedikten sonra Türklerin yerleşik yaşama geçişleri hızlandı. Kent, köy ve kasabalarda oturanların oranı arttı. Çeşitli dillerin konuşulduğu Türk toplumunda İslam hukuku belirleyici oldu. Türk toplumu eski inançların etkisiyle farklı din ve mezheplere karşı hoşgörülerini kaybetmedi.
Türkler Müslüman olduktan sonra da giyim, yemek kültürü, örf ve âdetlerini sürdürdüler, kendilerine has
kıyafetleriyle Arap ve İranlılardan kolaylıkla ayrıt edilebilme özelliğini bu dönemde de korudular.
Türklerdeki vergi sistemi ziraat ve ticaretten alınan vergilere dayanıyordu. Müslümanlardan zekât
ve öşür, gayrimüslümlerden ise cizye ve haraç vergisi alınıyordu. İslamlaşma ile birlikte Türk toplumunda
daha önce de olduğu gibi sınıflı bir toplum yapısı hiçbir zaman yaşanmadı. Adalet önünde herkes eşit haklara sahipti.
İslam dini, Türk toplum yapısında ne gibi değişiklikler meydana getirmiştir?
2. TÜRKLERİN İSLAM DİNİNE OLAN HİZMETLERİ
Müslüman olduktan sonra Türklerin İslam dinine hangi hizmetleri yaptıklarını zihnimizde canlandırmaya çalışalım. Pek çok bilim insanı, Türklerin Müslümanlığı kabul ettikten sonra bütün varlıkları ile İslam
dinine hizmet ettiklerini söylemektedir. İslam dinine hizmet konusunda hiçbir fedâkârlıktan kaçınmayan
Türkler, Abbasi Devleti’nin hizmetine girerek siyasi alanda görev yapmışlardır. Halife Memun ve Mutasım
Türklerin İslam ülkesine yerleşmeleri yönünde çaba gösterdiler. İçte mezhep kavgalarını, dışta Bizans ile olan
sorunlarını Türklerin askeri gücü ile aşmaya çalıştılar. Türkler için özel şehirler kurdular. Abbasilerin Bizans
sınırı boyunca Avasım şehirlerine Türkleri yerleştirmesiyle Bizans’a karşı İslam dünyasının savunuculuğunu
yaptılar. XI. yüzyıl sonlarına doğru başlayan Haçlı Seferlerine karşı İslam dünyasını savundular.
156
5. Ünite
Türklerin Anadolu’da egemenlik kurmasından sonra başlayan ve İslam dünyasını hedef alan Haçlı Seferleri’ne karşı Türkler, Anadolu’yu ve İslam dünyasını başarıyla savundular. Türkler İslamiyeti Kafkaslar,
Balkanlar ve Orta Avrupa’ya kadar yaydılar.
Türkistan ve Ön Asya’daki Türk kentleri eğitim ve bilim kurumlarıyla donatıldı. Bu eğitim kurumları içinde
Büyük Selçuklu hükümdarı Sultan Alp Arslan’ın isteği ile Bağdat’ta Vezir olan Nizamülmülk tarafından kurulan
Nizamiye Medreseleri önemlidir. Açılan medreselerde pek çok Müslüman Türk bilgini ve mutasavvıfı yetişti. Bu
medreselerde dinî konulara ağırlık verilmekle beraber, edebiyat, dil, aritmetik gibi konularda da eğitim verilmekteydi.
İslam sanatının oluşumunda Türklerin önemli etkileri oldu. Türkler başta mimarlık olmak üzere hat,
süsleme, ağaç işleri, seramik, çinicilik, maden işlemeciliği ve minyatür sanatında İslam uygarlığına önemli
katkılarda bulundular. Mısır’da Tolunoğlu Ahmet Camisi, İsfahan’da Mescid-i Cuma (Ulu Cami), Merv’de
Sultan Sencer Camisi, Rey’de Tuğrul Bey ve Nahcivan’da Mümine Hatun Kümbetleri günümüze ulaşan önemli mimari yapıtlardır.
3. MISIR’DA KURULAN İLK TÜRK İSLAM DEVLETLERİ
IX. yüzyılda Abbasiler zamanında Türklerin orduda ve yönetimde etkileri artmış, birçok önemli görevlere, valiliklere ve komutanlıklara getirilmişlerdi. Göreve getirilen bu komutan ve valiler arasında Tolunoğlu
Ahmet ile Muhammed de bulunmaktaydı. Abbasi Devleti’nin merkezî otoritesi bozulunca Mısır’a gönderilen
bu iki Türk valisi daha sonra aşağıdaki haritada gördüğünüz topraklarda bağımsızlıklarını ilan etmişlerdi.
a. Tolunoğulları (868-905)
Abbasi halifeliğinden ayrılarak
Mısır’da ilk Türk devletini kuran
5PMVOPNJMV"INFU,BIJSF'VTUBU
ZJ
başkent yapmıştır. Tolunoğulları
Mısır’da kurulan İlk Türk-İslam
Devleti olmuştur. Bu dönemde
Mısır ekonomik, kültürel ve sosyal
alanda büyük gelişme göstermiştir.
Tolunoğlu Devleti’nde yöneticiler
Türk, halk ise çoğunlukla Arap’tı.
Tolunoğulları, Mısır’ın bayındırlığı için çok çalışarak bölgeyi
cami, han, hamam gibi sosyal ve
dinsel yapılarla donatmışlardır. Nil
Nehri’nin akışını düzenlemek için
5.1. Harita: Tolunoğulları ve Ihşidîler (Tarih Atlası 1, s. 27.)
su kanalları yaparak tarımın gelişmesini sağlamışlardır. Tolunoğullarından kalan en önemli yapıt Tolunoğlu Ahmet Camisi’dir. Tolunoğulları
döneminde Mısır, mimaride de altın çağını yaşamıştır. Tolunoğlu Ahmet kurduğu eczanede yoksul ve kimsesiz
halka ücretsiz ilaç verip onları tedavi ettirmiştir. Tolunoğulları, kendilerinden sonra Mısır’da kurulan devletlere örnek olmuşlardır. Mısır’da bin yıl sürecek olan Müslüman Türk egemenliğinin temellerini atmışlardır.
Tolunoğlu Ahmet’in ölümünden sonra başa geçen hükümdarlar döneminde iç karışıklıklar yaşanmıştır.
Yeniden gücünü artıran Abbasiler 905 yılında Tolunoğulları devletinin varlığına son vermiştir.
Tolunoğulları zamanında yapılan çalışmaların Türk-İslam tarihindeki yeri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
157
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
b. İhşidiler (Akşitler) (935-969)
Mısır’da kurulan ikinci Türk-İslam Devleti’dir. Kurucusu olan
Muhammed halife tarafından prens, hükümdar anlamına gelen “İhşid”
unvanı verildi. Bu unvan aynı zamanda devletin de adı oldu. Tolunoğulları
Devleti’nde olduğu gibi devlet yönetiminde Türkler bulunurken halkın
CàZàLÎPNJVOMVNJV"SBQU‘ƹIǦJEJMFS4VSJZF)JDB[.FLLF.FEJOF
WF'JMJTUJO
gibi önemli yerleri egemenlikleri altına aldılar. Kutsal yerler böylece ilk kez
5.1. Fotoğraf: İhşidoğulları AhTürklerin eline geçmiş oldu. İhşidiler, Mısır’daki üretimi artırmak için sulamaya büyük önem vererek kanallar ve setler yaptılar. Ekonomileri çok güçlü met dönemine ait altın para (Türk
olan İhşidoğulları yandaki fotoğrafta görülen altın para bastırdılar. Ülkenin Dünyası Kültür Atlası, s. 120.)
sınırlarını Anadolu’ya kadar genişlettiler. Bu İslam devletine 969 yılında
,V[FZ"GSJLBEBIàLàNTàSFO'BUJNJMFSTPOWFSEJ
Mısır’a vali olarak gönderilen Türk komutanların kısa sürede başarılı olmalarının ve devlet kurmalarının Türk tarihindeki önemi nedir?
Bilgi Hazinesi
Mısır’da kurulan Tolunoğulları ile İhşidilerin ekonomisi büyük ölçüde ticarete dayalıydı. Uzak Doğu
ticari malları, Mısır limanlarında Batı mallarıyla değiş tokuş edilir ya da Mısır üzerinden Akdeniz limanlarına ulaştırılırdı. Bu durum Mısır’da canlı bir ticaretin yaşanmasında etkili oldu. Mısır’ın coğrafi konumu ve önemi, coğrafi keşiflerin sonuna yani yeni ticaret yollarının bulunmasına kadar devam etti.
Mısır’da kurulan Türk-İslam Devletlerinin kısa sürede yıkılmasının sebepleri olarak neler söyleyebilirsiniz?
Aşağıda “Müslüman Türkler Mısır’da” adlı etkinlikte verilen Mısır’da kurulan Türk Devletlerine ait
bilgileri tablodaki ilgili bölümlere yazınız.
3. Etkinlik: MÜSLÜMAN TÜRKLER MISIR’DA
Mısır’da Kurulan Türk Devletleri
Tolunoğulları
Mısır ekonomisine
katkıları
İhşidilerin Mısır’da
kurulan diğer Türk
Devletlerinden farkı
Yıkılmalarındaki
ortak özellikler
158
İhşidiler
................................................................ .....................................................................
................................................................ .....................................................................
................................................................. .....................................................................
................................................................
................................................................
................................................................
.................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.....................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
.........................................................................................................................................
5. Ünite
B. KARAHANLILAR (840-1212)
TEMEL
KAVRAMLAR
l Siyasetname
l Hacib
Hazırlık Çalışmaları
l Menkıbe
1. Karahanlılar Devleti’nin Türk kültürü ve diline önem vermesinin nedenleri nelerdir? Araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır? Arkadaşlarınızla paylaşınız.
l Lügat
l Ribat
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
5.2. Harita: Karahanlılar (Tarih Atlası 1, s. 29.)
Karahanlılar Devleti’nin kurulduğu yeri ve komşu olduğu ülkeleri söyleyiniz.
1. KARAHANLI DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Karahanlılar, Orta Asya’da kurulan ilk Türk-İslam Devleti’dir. Bu özelliği ile Karahanlı Devleti’nin Türk
tarihinde özel bir yeri ve önemi vardır. Kuruluş dönemi ile ilgili fazla bilgi olmayan Karahanlı Devleti’nin temelleri ilk Türk-Müslüman boylarından olan Karluk, Yağma ve Çiğil boyları tarafından atılmıştır. Orta Asya’da
Uygur Devleti’nin yıkılması (840) ile bölgedeki Türk varlığını Karahanlılar devam ettirmişlerdir. Karahanlı
Devleti’nin bilinen ilk hükümdarı Bilge Kül Kadır Han’dır. Karahanlılar güneydeki komşuları olan Gaznelilerle
sık sık savaşmışlardır. Kaşgar, Balasagun, Buhara ve Semerkant Karahanlıların önemli merkezleri arasındadır.
Karahanlılara bu adın verilme nedeni, bu aileye mensup hükümdarların unvanları arasında “Kara (kuvvetli,
güçlü)” sıfatına sıkça rastlanmasındandır. X. yüzyıl başlarında hükümdar olan Satuk Buğra Han, hükümdar olmadan önce Müslümanlarla yakın ilişkiye girmiş ve İslamiyeti kabul etmişti. Müslüman olduktan sonra Abdülkerim adını alan Satuk Buğra Han tahta geçince İslamiyeti devletin resmi dini olarak kabul etmiştir (920). Satuk
Buğra Han’ın hayatını savaşlarını ve İslamiyete girişini anlatan “Satuk Buğra Han Menkıbesi”nin Karahanlılar
tarihindeki yeri önemlidir.
850
Volga Bulgar Krallığı kuruldu.
860
Doğu Avrupa’da Kiril Alfabesi oluşturuldu.
865
Bulgarlar ve Sırplar Hristiyanlığı
kabul etti.
159
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
2. KARAHANLI DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Karahanlıların hüküm sürdüğü bölgeler canlı birer ticaret merkezi konumdaydı. Özellikle Kaşgar şehri
ipek ve baharat yüklü kervanların yolunu aydınlatan bir fener, kervancıların soluk aldığı bir vaha gibiydi. Buraya Tibetli tuz tüccarları, Mançuryalı ipek tüccarları, Pakistan ve Hindistanlı tüccarlar sık sık alışverişe gelirlerdi.
Buhara ve Semerkant şehirleri Karahanlıların önemli dokuma merkezleri arasında yer alırdı. Buhara, Karahanlı
hükümdarı Nasr Bin Ali döneminde alınarak Samanoğullarına son verildi. Maveraünnehir bölgesi Karahanlıların
eline geçti. Güneyde bulunan Gaznelilerle sık sık savaşlar yapıldı. Devlet içinde yaşanan karışıklıklardan dolayı
ülke ilk Türk devletlerinde olduğu gibi doğu ve batı olarak ikiye ayrıldı. Doğu Karahanlılara Karahıtaylılar
(1211), Batı Karahanlılara ise Harzemşahlar (1212) son verdi.
3. KARAHANLI DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
Karahanlılar yönetimde büyük oranda eski devlet anlayışını sürdürdüler. Türk töresini ve geleneklerini
devam ettirdiler. Hükümdarlar tanrı tarafından bağışlanan bazı özelliklere sahiptiler. Hâkimiyetlerinin kaynağı ilâhidir. Karahanlı Devleti’nin güçlü bir ekonomisi vardı. Karahanlılar hayvancılık yaptılar ve verimli topraklara sahip olan Maveraünnehir’de çok çeşitli tarım ürünleri yetiştirdiler. İpek Yolu üzerindeki ker van ticaretiyle de devlete önemli gelir sağladılar.
Karahanlıların, Müslüman olmalarına rağmen İslamiyet öncesi Türk devlet yönetiminin bazı özeliklerini devam ettirmelerinin nedenleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “Türk Şehirleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
4. Etkinlik: TÜRK ŞEHİRLERİ
Müslüman coğrafyacı İstihari “İslam ülkelerinde genel
manzarası Buhara kadar güzel olan bir başka şehir ne gördüm
ne de işittim.” demiştir.
Semerkant, kelime anlamı bakımından “Semiz” ve “Kent”
kelimelerinden meydana gelmiştir. Tarihçiler buraya zengin
şehir adını vermişlerdir. Gökyüzünün engin maviliği kadar
Semerkant’ın da zengin yeşilliği vardır. Buranın evleri ay ışığında yıldızlar gibi parlar, nehirleri ise gökyüzündeki kehkeşan
5.2. Fotoğraf: Semerkant’taki Registan
(samanyolu)ı andırır. İnsanların öbür dünyalarında cenneti
Meydanından
bir görünüm (Özbekistan)
vardır, bu dünyanın cenneti ise Semerkant’tır.
Kaşgar ismi Çince “Kaşi” yani ışıldayan inci anlamına gelir. Orta Asya’nın önemli merkezlerinden
biri olan bu şehir ipek ve baharat ticareti yapanların uğrak yerleri arasındadır. Kaşgar şehrinde kurulan pazarda Tibetli tuz tüccarları, Mançuryalı ipek tüccarları ile Pakistan ve Hindistan’dan gelen
baharatçılar alışverişte bulunurlardı.
Zekeriya Kitapçı, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, s. 246-253.
(Düzenlenmiştir.)
Coğrafyacı İstihari’nin verdiği bilgilerden hareketle Türk-İslam şehirleri için neler söylenebilir?
Doğu Türkistan ile Maveraünnehir arasındaki bölgede kurulan Karahanlı Devleti’nin kullandığı yazı diline Karahanlı Türkçesi veya Hakaniye Türkçesi denilmiştir. Devlet, kuruluşundan yıkılışına kadar Türk kültürüne önem vermiş, Türkçe edebi bir dil olmuş ve ilk defa Türk-İslam eserleri ortaya çıkmıştır. Karahanlılar
bilime ve bilim insanlarına önem vermiş, bilim insanlarına rahat çalışabilecekleri ortam sağlamışlardır.
870
Türk İslam düşünürü
WFCJMJNJOTBO‘'BSBCJ
doğdu.
160
904
Ruslar İstanbul’u
kuşattı.
911
Turfan Uygur
Devleti kuruldu.
916
Moğolistan’da
Hitan Krallığı kuruldu.
960
Büyük Selçuklu Devleti
Selçuk Bey’in önderliğinde
Cent Kenti’ne girdi.
5. Ünite
Aşağıda verilen “Karahanlıların Değerli Mirası” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: KARAHANLILARIN DEĞERLİ MİRASI
Yanda temsilî resmi verilen Kaşgarlı Mahmut, Karahanlı Devleti’nde yetişen
en önemli bilim insanlarından biridir. Yazdığı en büyük eser “Divan-ı Lügati’t
Türk’tür. Bu eser İlk Türkçe sözlük olması bakımından önemlidir.
Bu eseri nasıl yazdığını kendisinden dinleyelim:
Türklerin yaşadığı şehirleri, bozkırları dolaştım ve Türk, Türkmen, Oğuz,
Çiğil, Yağma, Kırgız lehçelerini öğrendim. Ayrıca bu dili en iyi ve en etkili şekilde
konuşanlardan, en eğitimlilerden, soyu en köklü kişilerden öğrendim. Mızrak kullanmakta en beceriklilerden birisiyim. Türk kavimlerinden her birinin lehçesini
mükemmel öğrendim ve güzelce sıralanmış bir düzen içinde kapsamlı bir kitapta
topladım. Arayan kelimeyi doğru yerde bulsun ve dileyen onu bir düzen içinde göre5.1. Resim: Kaşgarlı
bilsin diye kitabı alfabetik sıraya göre düzenledim. Düz yazı ve dizelerle, atasözleMahmut’un temsilî resriyle, hikmetli sözlerle ve zarif bir dille donattım. Pürüzlü yerlerini düzelttim,
mi (Mehmet Özel, Vatan
çukurlarını ve kuyularını doldurdum, tek tek her kelimeyi uygun olduğu yere koyaMillet ve Bayrak Sevgisi,
rak ve onları belirsizlikten kurtararak kitabın üzerinde yıllarca çalıştım.
s. 460. )
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, C 2, s.124.
(Düzenlenmiştir.)
1. Kaşgarlı Mahmut, Divan-ı Lügati’t Türk’ü yazarken sizce nelere dikkat etmiş ve nelere önem
vermiştir?
2. Bize miras olarak bırakılan Divan-ı Lügati’t Türk gibi eserler neden önemlidir?
Bilgi Hazinesi
Filolog, etnograf ve ilk Türk haritacısı olan Kaşgarlı Mahmut XI. yüzyılda yaşamıştır. İlk Türkçe sözlük
özelliği taşıyan Divan-ı Lügati’t Türk en önemli eseridir. 1072 yılında yazmaya başladığı bu ölümsüz eseri
1074 yılında tamamlamış ve Bağdat’taki Abbasi Halifesi El-Muktedi Billah’a sunmuştur. Kaşgarlı Mahmut
Türk kültürünü ve dilini Araplara öğretip tanıtmak gibi büyük bir görev üstlenmiştir. Bu değerli eser 1908
yılında İstanbul’da bulunmuş, 1915 ve 1917’de ilk baskısı yapılmıştır. UNESCO 2008 yılını Kaşgarlı Mahmut yılı olarak ilan etmiştir.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.
(Düzenlenmiştir.)
Yanda temsilî resmi verilen Yusuf Has Hacib, Kaşgarlı Mahmut ile aynı
dönemde Karahanlı Devleti sınırları içinde yaşamıştır. Bir siyasetname özelliği taşıyan, insanın yaşamında ihtiyaç duyacağı tüm bilgileri içeren ve “Mutluluk Veren Erdem” anlamına gelen “Kutadgu Bilig” adlı eseri yazmıştır.
Bu eser her iki dünyada mutlu olmak isteyenlere bir rehberdir. Yusuf
Has Hacib eserinde devleti yöneten kişilere de seslenir ve nasıl bir idare izlemeleri gerektiğini anlatır. Kutadgu Bilig’de dört şahıs ile onların taşıdığı
fikirlerden söz eder. Gündoğdu adlı hükümdar kanun ve adaleti, Aydoldu
5.2. Resim: Yusuf Has Hacib’in
adlı vezir mutluluğu, Aydoldu’nun oğlu Öğdülmüş aklı ve ilmi, Odgurmuş
temsilî
resmi (Mehmet Özel, Vatan
adlı zahid ise akıbeti (hayatın sonu) temsil eder.
Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.)
161
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Aşağıda verilen “Hükümdarın Özellikleri” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
6. Etkinlik: HÜKÜMDARIN ÖZELLİKLERİ
Zalim adam uzun süre beyliğe sahip olamaz, zalimin zulmüne halk uzun zaman dayanamaz. Ey bey!
Ülkende uzun süre hüküm sürmek istersen kanunu doğru uygulatmalı ve halkı korumalısın.
Devlet için asker ve ordu lazımdır. Askeri beslemek için de çok mala ihtiyaç vardır. Bunu elde etmek
için halkın zengin olması gerekir. Halkın zengin olması için de doğru kanunlar konulmalıdır. Bey, güler yüzlü, tatlı sözlü, yumuşak huylu olmalıdır. Bey, gönlünü alçak tutmalı, eli açık ve merhametli olmalıdır. Asık
suratlı, kibirli ve mağrur insan herkesi kendisinden nefret ettirir.
Ey Devletli Hükümdar! Eğer halkından fakirlik adını kaldıramazsa bir kimse nasıl hükümdar olur? Giderini gelirine göre ayarla, sana yakışacak sözleri sarf et. Ağzından yalan söz çıkarma, yalan söz ile insan
kendi itibarını düşürür. Kardeş ve akrabaya yakınlık göster, güler yüzle büyüğün ve küçüğün gönlünü al.
Tuzu, ekmeği bol tut, başkalarına ikram et, bir kimsenin ayıbını görürsen açma, üstünü ört.
Hükümdarlığın temeli doğruluktur. Hükümdarlar doğru olursa dünya huzura kavuşur. Güneşe bak!
Küçülmez, bütünlüğünü daima muhafaza eder, parlaklığı hep aynı şekilde kuvvetlidir. Hükümdarın ahlakı
da ona benzer, doğruluk ile doludur ve hiçbir vakit eksilmez. Saadetle yükselmek için insana doğruluk lazımdır. İnsanlık doğruluğun adıdır. Hükümdarın sözü doğru olmalı, tavır ve hareketi güven vermelidir ki
halk ona inansın ve huzur içinde yaşasın. Ey Hükümdar! Tanrı seni doğruluk için bu göreve getirdi, doğru
ol ve doğruluk ile yaşa.
Ahmet Kabaklı, Türk Edebiyatı, C 2, s. 9.
(Düzenlenmiştir.)
1. Yusuf Has Hacib’in hükümdara yönelik olan öğütlerine katılıyor musunuz? Niçin?
2.“Devlet için askere ve orduya, asker için mala, mal için zenginliğe, halk için doğru kanunlara
ihtiyaç vardır.” görüşüne katılıyor musunuz? Niçin?
3. Halkın huzur ve güven içinde yaşaması için hükümdar hangi özelliklere sahip olmalıdır?
Bilgi Hazinesi
Yusuf Has Hacib, Balasagun şehrinde doğmuş, XI. yüzyılda yaşamış bir şairdir. Yazdığı en önemli eser
olan Kutadgu Bilig (Mutluluk Veren Erdem)’i Karahanlı hükümdarı Ebu Ali Hasan’a sunmuştur. Kutadgu
Bilig, Türk-İslam Edebiyatının ilk eseridir. Yaklaşık 6500 beyitten oluşmaktadır. Fergana, Mısır ve Viyana’da
birer kopyası bulunmaktadır. 1077 yılında vefat eden Yusuf Has Hacib’in mezarı Doğu Türkistan’ın en
önemli şehirlerinden biri olan Kaşgar’dadır.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 460.
(Özetlenmiştir.)
Karahanlılar ticareti geliştirmek amacıyla “ribat” denilen ker vansaraylar yapmışlardır. Düzenli bir posta
teşkilatı kuran Karahanlılar, hastaneler yaparak sağlığa önem vermişlerdir. Karahanlılarda resmî dil Türkçedir.
Resmî yazışmalarda Uygur yazısını kullanmışlardır. Türk ve İslam kültürünün kaynaştırılarak verildiği sözlü
eserler arasında “Satuk Buğra Han Destanı” ve “Cengiz Name” bulunmaktadır. Karahanlılar çok sayıda cami,
medrese ve sosyal kurum yapmışlardır. Karahanlılar döneminde Kaşgar, Balasagun, Semerkant ve Buhara yüksek bir ilim ve kültür merkezi hâline gelmiştir.
162
5. Ünite
Temel Kavramlar
C. GAZNELİLER (963-1183)
l Sultan
l Gulam
Hazırlık Çalışmaları
l İmparatorluk
1. Gaznelilerin Türk-İslam tarihindeki yeri hakkında araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
5.3. Harita: Gazneliler (Tarih Atlası 1, s. 30.)
1. Gaznelilerin kurulduğu bölgenin coğrafi konumu ile ilgili olarak neler söylenebilir?
2. Gaznelilerin kurulduğu bölgede günümüzde hangi devletler varlıklarını sürdürmektedir?
1. GAZNELİLER DEVLETİ’NİN KURULUŞU
Gazneliler bugünkü Afganistan ve Pakistan dolaylarında hüküm sürmüş Türk-İslam devletidir. 963 yılında Alp Tiğin zamanında temeli atılan ve ilk dönemleri karışıklık içinde geçen Gazneliler, Sebük Tegin zamanında bağımsız devlet hâline gelmiştir. Bu nedenle Sebük Tegin devletin asıl kurucusu sayılmıştır. Başkenti
Gazne olan Gazneliler Devleti’ni her bakımdan zirveye ulaştıran Sultan Mahmut’tur (998-1030). Güçlü ve
düzenli bir ordu kuran Sultan Mahmut döneminde Gaznelilerin sınırları genişlemiştir. Gazneli Mahmut,
Büveyhoğullarına karşı yaptığı mücadelelerle Abbasi halifesini Şii tehlikesine karşı korumuştur. Abbasi halifesi de bu başarısından dolayı ona “Sultan” unvanını vermiştir. Sultan Mahmut daha sonra Karahanlılara üstünlüğünü kabul ettirerek Buhara, Horasan ve Herat bölgelerini ele geçirmiştir.
Gazneli Mahmut’a Abbasi halifesinin “Sultan” unvanını vermesi Gazneliler için neden önemlidir?
965
Matematik ve fizik alanında çalışmalar
yapan İbn’ül Heysem doğdu.
969
'BUJNJMFS.‘T‘S‘BME‘WF
Kahire Şehri’ni kurdu.
970
Abbasiler İstanbul’u kuşattı.
163
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Yanda temsilî resmi verilen Gazneli Mahmut Hindistan’a on yedi sefer
düzenledi. Sistan, Pencap ve Multan bölgelerini ele geçirerek ülkesinin
sınırlarını Ganj Irmağı’na kadar genişletti. Bu seferlerde sağladığı başarılar
ona İslam dünyasında saygınlık kazandırdı.
Hindistan’a yapılan seferler sonucunda İslamiyet geniş bir alana yayıldı.
Ele geçirilen bölgelerin yer altı ve yer üstü zenginlikleri de Gaznelilerin denetimine girdi. Bilime ve bilim insanlarına önem veren Gazneli Mahmut, devrin en büyük bilim insanlarını ve sanatçılarını sarayına topladı. Sultan Mahmut’un 400’e yakın şair ve bilim insanını sarayında topladığı söylenmektedir.
Bu dönemin en önemli bilim insanı, Gazneli Mahmut’un “sarayımın en
değerli hazinesi” dediği ünlü Türk bilgini “Biruni’dir.”
5.3. Resim: Gazneli Mahmut’un
temsilî resmi (Türkler Ansiklopedisi,
C 5, s. 288.)
Aşağıda verilen “Bir Hikâye” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
7. Etkinlik: BİR HİKÂYE
Bir tüccar, Sultan Mahmut’un zulme uğrayanlara adalet dağıttığı yere geldi. Sultan’ın oğlu Mesut’tan
şikâyet etti ve yakındı. “Ey efendimiz, ben tüccarım. Bir süredir burada kalmışım, istiyorum ki kendi şehrime
döneyim. Dönemiyorum zira senin oğlun Mesut benden altmış bin dinarlık eşya ve kumaş satın aldı. Bu
eşyanın parasını bana vermiyor. Emir Mesut’u benimle birlikte kadıya göndermeni isterim.” dedi.
Sultan Mahmut bu sözden dolayı kızdı ve üzüldü. Oğlu Mesut’a sert bir haber gönderdi ve “Tüccarın
hakkını kendisine derhal ver. Eğer bir sebep göstereceksen onunla Karar Meclisinde hazır ol ki adaletin icap
ettiğini yerine getirsinler.” diye emretti.
Tüccar kendi sarayına gitti. Elçi, Mesut’un nezdine geldi, babasının mesajını verdi. Mesut aciz kaldı.
Hazinedarına “Bak bakalım, hazinede nakit altın ne kadar toplanmıştır?” dedi. Hazinedar gitti ve geri
geldi. “Yirmi bin dinardan fazla param yok.” dedi. O parayı alınız, tüccara götürünüz, geri kalan kırk bin
dinar için üç gün mühlet isteyiniz ki ödeyeyim.” dedi. Yine Mesut, elçiye “Sultanın katına arz et ki yirmi bin
nakit dinarı bu saat ödedim, geri kalanı için üç güne kadar tüccardan aman diledim. Ben kaftanımın belini
bağlamış ve çizmemi giymiş olarak Sultan ne emreder diye ayakta bekliyorum.” dedi.
Elçi gidip geldi ve sultan “Yargı Meclisinde hazır ol veya geri kalan parayı teslim et. Şunu gerçekten bil
ki bu parayı tamamıyla ve kemaliyle tüccara ödemediğin ve onun ağzından ‘Mesut hakkımı bana ödedi.’
sözünü işitmediğim müddetçe benim yüzümü bir daha göremezsin!” diyor, dedi. Mesut’un söz söyleme gücü
kalmadı. Her tarafa adam gönderdi, borç istedi. İkindi namazı vaktinde altmış bini tüccara verdi. Mesut ve
tüccar sultanın katına gittiler. O zaman Sultan Mahmut razı oldu.
Bu haber dünyanın her tarafına yayılınca tüccarlar Kıtay’dan, Çin’den ve Mısır’dan Gazne’ye doğru
yola koyuldular ve bütün dünyada ne kadar zarif şeyler varsa Gazne’ye getirmeye başladılar.
Nizamülmülk, Siyasetname, s. 228-229.
(Özetlenmiştir.)
1. Sultan Mahmut’un devlet adamlığı ile ilgili neler söylenebilir?
2. Sultan Mahmut’un adalet ve hak anlayışına önem vermesinin nedenleri nelerdir?
3. Siz olsaydınız bu etkinliğe nasıl bir başlık verirdiniz?
985
Oğuzların Kınık Boyu, Samaniler
tarafından Buhara yakınlarındaki
Nur kenti’ne yerleştirildi.
164
988
Ruslar Hristiyan
Ortodoks mezhebini
benimsedi.
999
Büyük Selçuklu Devleti’nin
kurucusu olan Kınık Boyu
Gazneliler ile savaşa başladı.
1000
Macarlar, Hristiyanlığın
Katolik mezhebini benimsedi.
Çinliler barutu ilk kez kullandı.
5. Ünite
2. GAZNELİLER DEVLETİ’NİN YIKILMASI, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
Gazneli Mahmut’un ölümü ile yerine geçen oğlu Mesut, babasının başarılarını devam ettiremedi. Bu yıllarda Gazneliler, Selçukluların baskılarına karşı koyamadılar. Selçuklu komutanlarından Tuğrul ve Çağrı Bey,
Nesa ve Serahs Savaşlarında Gaznelileri yendiler. Selçukluların Horasan bölgesine yerleşmesi ve ardından
Tuğrul Bey’in bağımsızlığını ilan etmesi üzerine 1040 yılında Selçuklular ve Gazneliler Dandanakan denilen
yerde karşı karşıya geldiler. Savaşı kaybeden ve Hindistan’a çekilen Sultan Mesut daha sonra çıkan karışıklıklar
sonucunda öldürüldü. Bu savaşla birlikte Selçuklular kuruluşunu tamamlarken Gazneliler zayıflayarak yıkılış
dönemine girdiler. Giderek güçten düşen Gaznelilere Afganistan’ın yerli halkı olan Gurlular son verdi (1187).
Gaznelilerin yıkılış sürecini oluşturan faktörlerden biri de farklı uluslardan oluşmasıydı. Gazneliler ordusunda birçok milletten asker bulunurdu. Ordunun çoğunluğunu savaşta esir edilen kölelerden seçilip yetiştirilen askerler meydana getirirdi. Aşağıdaki minyatürde görülen Gazneliler ordusu gulam, düzenli birlikler,
eyalet askerleri ve ücretli askerlerden oluşurdu.
Gazneliler ekonomik hayatın gelişmesi için ticarete büyük önem verirlerdi.
İpek ve Baharat yollarının topraklarından geçmesi ticari hayatlarına canlılık
getirmişti. Tarımda üretimi artırmak için
su bendleri yapan Gazneliler ayrıca altın
ve gümüş madenleri işletmekteydiler.
Gazneliler bilim dili olarak Arapçayı,
FEFCJZBU EJMJ PMBSBL 'BSTÎBZ‘ LVMMBON‘Ǧlardır. Bu durum Türk dilinin gelişimini
olumsuz yönde etkilemiştir. Türk edebiyatının Gazneliler dönemine ait yapıtlaS‘O‘OCBǦ‘OEBƹSBOM‘ǦBJS'JSEFWTJUBSBG‘O-
5.4. Resim: Gazneli Mahmut’un ordusunda yer alan filleri gösteren
minyatür (Reşieddin, Camiut Tevarih Edinburg Üniversitesi Kütüphanesi) dan yazılan Şehname gelmektedir. İran
TÚZMFODFFGTBOF
MFSJOFEBZBOBOWF'BSTÎB
yazılan bu eser, Gazne Hükümdarı Sultan Mahmut’a sunulmuştur. Sultan Mahmut, Harezm’i aldığında burada
yaşayan ve devrinin en büyük alimi olan Ebu Reyhan El Biruni’yi ülkesine davet etmiş ve ona uygun bir çalışma
ortamı sağlamıştır. Sultan Mahmut’un desteğini alan Biruni tarafından Arapça yazılan Tahkik-i Mâli’l-Hind
adlı eser özellikle kültür tarihi açısından önemlidir. Bu yapıtta Hindistan’ın tarihi, coğrafyası, gelenek ve görenekleri konu edilmektedir. Gazneliler, Türk-İslam kültürünü geniş bir coğrafyaya yaymışlardır. Saray, medrese,
yol, çeşme ve camiler yaparak imar faaliyetlerine önem vermişlerdir. Gazne’nin kuzeyinde yaptırılan Bend-i
Mahmudi zamanımıza kadar gelmiştir ve hâlâ kullanılmaktadır. Sultan Mahmut halkın yararına çarşı, köprü,
su yolu ve kemerler de yaptırmıştır.
1008
Kuzey Hindistan’a
Gazneli Mahmut
komutasında
ilk Müslüman akını yapıldı.
1013
İbn’i Sina
El-Kanun fı’t-tıp
adlı eseri
yazmaya başladı.
1018
Bizans, Bulgaristan’ı
egemenliği altına aldı.
1031
Endülüs Emevi Devleti
İspanyol-Katolik
birleşik güçleri
tarafından yıkıldı.
165
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
Ç. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1040-1157)
l Akın
l Fetih
l Hanedan
Hazırlık Çalışmaları
l Hutbe
1. Büyük Selçukluların Anadolu’ya akınlar yapmasının nedeni ne olabilir? Araştırınız.
2. Oğuzların birçok Türk devletinin kuruluşunda etkili olması nasıl
açıklanabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
l Melik
l Subaşı
24 Oğuz boyunun yer aldığı aşağıdaki şemayı inceleyiniz. Bu şemada yer alan boyların adları
günümüzde birçok yerleşim yerinin adı olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu boyların adlarının yerleşim
yeri adı olarak verilmesinin nedeni sizce ne olabilir?
Oğuzlar
Üçoklar (sol kol)
Bozoklar (sağ kol)
Gün Han
Kayı
Bayat
Alka Evli
Kara Evli
Ay Han
Yazır
Dodurga
Döğer
Yaparlı
Yıldız Han
Avşar
Beğ Dili
Karkın
Kızık
Deniz Han
Iğdır
Büğdüz
Yıva
Kınık
Dağ Han
Salur
Alayuntlu
Eymür
Yüreğir
Gök Han
Bayındır
Çavuldur
Çepni
Beçene
OĞUZLAR
Oğuzlar, günümüzde Türkiye, Balkanlar, Azerbaycan, İran, Irak ve Türkmenistan’da yaşayan Türklerin
mensup olduğu Türk boyuna verilen genel isimdir. Oğuzlar şimdiki yaşadıkları bölgelere 10. Yüzyıldan itibaren yerleşmişlerdir. Oğuzların ataları 7. yüzyıl civarında konar-göçer bir yapıyla yer değiştirmeye başlamıştır.
Oğuzlar için Araplar Guz, Bizanslılar Uz, Ruslar Torki isimlerini kullanmışlardır. Oğuz adının ok-uz kelimesinden geldiği şeklindeki görüş kabul görmektedir. “Ok” eski Türkçede boy anlamında ve “uz” çoğul anlamındadır.
Oğuz Kağan Destanı’na göre Oğuzlar 24 boya ayrılır. 14. yüzyılda yaşayan Reşideddin’e göre Oğuzlar, yukarıdaki şemada görüldüğü gibi Bozoklar ve Üçoklar diye iki kola ayrılır. Bu iki kol, önce Oğuz Kağan’ın oğullarının adı verilen üçer kola, sonra da her biri dörder kola ayrılır. Her kolun ayrı bir ongunu vardır.
I ve II. Kök Türk Devleti’nin egemenliği altında yaşayan Oğuzlar 744 yılında İkinci Doğu Kök Türk Devleti
de yıkılınca Oğuz Boyları Kutluk Bilge Kağan’ın kurduğu Uygur Devleti çatısı altında birleşti. 840 yılında
Uygur Devleti Kırgızlar tarafından yıkılınca Oğuzların asıl büyük göçü başladı ve Asya’nın dört bir tarafına,
kitleler hâlinde de batıya göçtüler. 10. yüzyılda Hazar Denizi’nin doğusunda Oğuz Yabgu önderliğinde ilk
devletlerini kurdular. 1000 yılında Kıpçaklar tarafından yıkılan bu devletten sonra Oğuzlar ikiye bölündü, bir
kısmı kuzeye giderek bugünkü Kırım, Kazak, Bulgar ve Tatarların atası oldular; bir kısmı da Selçuk bey önderliğinde güneye indiler, İslam dinini kabul edip İslâm orduları hizmetine girdiler. Müslümanlığı kabul eden
Oğuzlara Türkmen denildi. Bunlar Selçuklu devletinin kurulmasında önemli rol oynadılar.
166
5. Ünite
Bilgi Hazinesi
Büyük Selçuklular tarih sahnesine çıktıkları sırada Orta Asya’da Karahanlılar ve Gazneliler, İran’da
Samanoğulları, Anadolu’da ise Bizans İmparatorluğu vardı. Karahanlılar ve Samanoğulları birbirleriyle
savaş hâlinde idiler. Karahanlılar daha güçlüydü ve Selçuklular için tehlike oluşturuyordu. Selçuklular,
Karahanlılar ile Samanoğulları arasında yapılan savaşlarda Samanoğullarının yanında yer aldılar ama
Samanoğullarının yıkılışını önleyemediler. Bu gelişme Selçukluları zor duruma düşürdü. Çünkü ittifak
kurdukları Samanoğulları yıkılmıştı.
Selçuk Bey’in ölümünden sonra yerine geçen Arslan Yabgu döneminde Selçuklular Maveraünehir bölgesinde güçlenmeye başlayınca Gazneli-Karahanlı ittifakı yeniden kuruldu. Arslan Yabgu, Sultan Mahmut tarafından bir hile ile yakalanarak ölünceye kadar Hindistan’daki Kalincar Kalesi’nde esir tutuldu. Bunun üzerine
Selçukluların başına Tuğrul ve Çağrı Beyler geçti. Selçuklular bulundukları Maveraünnehir bölgesindeki
yoğun baskı karşısında Gaznelilerden izin almadan Ceyhun Nehri’ni geçerek Horasan’a geldiler. Gaznelilerden
yer ve otlak isteğinde bulundular. Teklifleri kabul edilmediği için Gaznelilerle savaştılar. Bu yıllarda Selçuklular
Gaznelileri Nesa ve Serahs savaşlarında yenmeyi başardılar. Horasan, Merv, Serahs ve Nişabur gibi önemli
yerler Selçukluların eline geçti. Daha sonra 1040 yılında Gaznelilere karşı kazanılan Dandanakan Savaşı sonucunda Büyük Selçuklu Devleti resmen kurulmuş oldu. Tuğrul Bey, Nişabur’u devletin merkezi hâline getirdi.
a. Tuğrul Bey Dönemi (1040-1063)
1040 yılında toplanan kurultay kararlarına göre yanda temsilî
resmi verilen Tuğrul Bey devletin başına geçti. Yönetimi ele alan Tuğrul
Bey, adına hutbe okutup para bastırdı. Başkenti Nişabur’dan Rey’e taşıdı
(1043).
Tuğrul Bey’in kendi adına para bastırıp hutbe okutması sizce
hangi anlama gelmektedir?
İlk Türk devletlerinde uygulanan devlet yönetme geleneğinde olduğu
gibi Selçuklu Devleti’nde de ülke toprakları hanedan ailesinin ortak malı
olarak kabul edilmişti. Buna göre Çağrı Bey’e melik ve ordu komutanı
unvanıyla Ceyhun ve Gazne arasındaki bölgeler, Tuğrul Bey’e sultan unva5.5. Resim: Tuğrul Bey’in temsilî
nıyla Nişabur’dan itibaren bütün batı bölgeleri, Musa Yabgu’ya Herat, resmi (Mehmet Özel, Vatan Millet ve
Arslan Yabgu’nun oğlu Kutalmış’a Gürcan, Çağrı Bey’in oğlu Kavurd’a ise Bayrak Sevgisi, s. 435.)
Kirman bölgeleri verilmişti.
Bilgi Hazinesi
Büyük Selçuklularda hanedan üyelerinin her biri bulunduğu bölgelerde kendi adına para bastırmak,
hutbe okutmak, nevbet çaldırmak hakkına sahipti. Fakat Sultan olarak Nişabur’daki Tuğrul Bey’e bağlı
idiler. Hutbede ilk defa Tuğrul Bey’in adı anılırdı. Belli bir başa geçme sistemi olmadığından bu üyelerin
hepsi tahta geçme hakkına sahipti.
1043
Tuğrul ve Çağrı Bey komutasındaki
Selçuklu Ordusu Harezm’i ele geçirdi.
1045
Çin’de tahtadan oyulmuş
portatif matbaa harfleri icat
edildi.
1048
İslam Dünyası’nın en büyük
matematikçi, şair, düşünür ve astronomu Ömer Hayyam doğdu.
167
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
1. Aşağıdaki haritayı inceleyerek Büyük Selçuklu Devleti’nin sınırlarının nerelere kadar genişlediğini
söyleyiniz.
2. Büyük Selçukluların kurulduğu bölgede bugün hangi devletler hüküm sürmektedir?
5.4. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 31)
5.4. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 41.)
b. Anadolu’daki Fetih Hareketleri
Tuğrul ve yanda temsilî resmi verilen Çağrı Bey bir yandan Gazneliler
ve Karahanlılarla mücadele ediyor bir yandan da Anadolu’ya keşif amaçlı akınlarda bulunuyorlardı (1015-1021). Bu akınların amacı Anadolu’yu
yakından tanımak, güçlü ve alınması zor olan kaleleri yıpratmak, gelecekte yapılacak kesin yerleşmenin nasıl olacağını kararlaştırmaktı. Çağrı
Bey, komutasındaki üç bin kişilik bir ordu ile Doğu Anadolu sınırlarına
kadar ilk keşif hareketini yaptı. Burada bulunan Ermeni ve Gürcü kuvvetlerini yenerek otlak ve meraları ele geçirdi. Bölgenin siyasi, etnik ve
askerî yapısı hakkında bilgiler topladı. O yıllarda Anadolu’nun büyük bir
kısmını elinde bulunduran Bizans şehirlerine girdi. Çağrı Bey, keşif hareketleri sonucunda bölgenin Selçukluların yerleşmesine uygun olduğunu
hükümdar olan Tuğrul Bey’e iletti. Anadolu’ya düzenli aralıklarla yeni
5.6. Resim: Çağrı Bey’in temsilî resmi (Türkler Ansiklopedisi, C 5, s. 870.)
akınlar yapıldı.
Tuğrul ve Çağrı Beylerin fetih politikalarını Anadolu toprakları üzerine yoğunlaştırmalarının sebepleri
sizce neler olabilir?
168
5. Ünite
Anadolu’ya yapılan akınlar sırasında şehit düşen Musa Yabgu’nun oğlu Hasan’ın öcünü almak için İbrahim Yınal komutasındaki bir Selçuklu ordusu Erzurum’a kadar ilerledi ve Pasinler Savaşı’nda Bizans Gürcü
kuvvetlerini yenilgiye uğrattı (1048). Bu savaş Selçuklu Devleti ile Bizans İmparatorluğu arasında Anadolu’da
yapılan ilk savaş olması bakımından önemlidir. Pasinler Savaşı ile Van ve Erciş tarafları Selçukluların hâkimiyeti altına girdi. Bu savaş sonunda yapılan antlaşmaya göre Bizans İmparatoru İstanbul’daki bir camiyi onartıp
burada Tuğrul Bey adına hutbe okuttu. Böylece Selçuklular Bizans’a karşı ilk zaferlerini kazanmış oldular.
Bilgi Hazinesi
Tuğrul Bey, 1055 yılında, Abbasi halifesinin çağrısı ile Bağdat’a girerek Şii Büveyhoğullarını Bağdat’tan
uzaklaştırdı. Fakat geri dönünce Büveyhoğulları tekrar Bağdat’ı işgal etti. 1057 yılında Tuğrul Bey yeniden
Bağdat’a gelerek halifeyi Büveyhoğullarının baskısından kurtarıp Şii Büveyhoğullarına son verdi. Abbasi
halifesi Kaim Bi Emrillah bu hizmeti karşılığında Tuğrul Bey’e “Doğu’nun ve Batı’nın Sultanı” unvanını
verdi. Halife daha sonra siyasi yetkilerini Tuğrul Bey’e vererek kızını da onunla evlendirdi.
M. Fuad Köprülü, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler, s. 183, 184.
(Özetlenmiştir.)
Halifenin siyasi yetkilerini Tuğrul Bey’e vermesinin önemi ne olabilir?
Selçuklu Devleti’ni kuran ve bir imparatorluk hâline getiren Tuğrul Bey, 1063 yılında vefat etti. Cesur,
cömert ve adil bir hükümdar olan Tuğrul Bey, İslam dünyasında huzur ve güven ortamı sağlamıştı. Tuğrul
Bey’den önce ölen Çağrı Bey ise askerî dehası, cesareti, adaleti ve fedakârlığı ile tanınmıştı. Küçük kardeşi
Tuğrul Bey’in devletin başına geçmesine onay veren Çağrı Bey böylece hem fedakârlığını hem de büyük bir
devlet adamı olduğunu kanıtlamıştı.
5VNJSVM#FZÚMEàNJàOEF4FMÎVLMVMBS$FZIVOJMF'‘SBUOFIJSMFSJBSBT‘OEBLJUPQSBLMBSEBCàZàLCJSJNQBSBUPSluk hâline gelmişlerdi.
Aşağıda yer alan “Tarih Şeridi Okuyalım” başlıklı etkinliği yapınız.
8. Etkinlik: TARİH ŞERİDİ OKUYALIM
İhşidiler
Karahanlılar
Tolunoğulları
Bizans İmparatorluğu
Gazneliler
Memlukler
Yukarıda verilen devletlerden hangileri Büyük Selçuklularla aynı dönemde varlığını sürdürmüştür? Bu devletlerin kuruluş ve yıkılışlarını tarih şeridi üzerinde gösteriniz.
169
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
D. MALAZGİRT SAVAŞI (1071)
l Barış
l Ebu’l Feth
l Turan Taktiği
Hazırlık Çalışmaları
1. Malazgirt Savaşı Türklere Anadolu’nun kapılarını açmıştır, diyen
bir tarihçi bu sözleri ile neyi ifade etmektedir?
2. Malazgirt Savaşı’nın kazanılması Avrupalıları telaşlandırmıştır. Sizce bu telaşın nedenleri nelerdir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
Alp Arslan, Malazgirt Savaşı öncesi Bizans İmparatoru Diyojen’e elçi göndererek barış teklifinde
bulundu. Selçukluların savaşmaktan çekindiklerini sanan Diyojen şu cevabı verdi:
“Ben bu üstün ve kudretli duruma pek çok para ve çaba harcayarak eriştim. Barış ancak Selçuklu
başkenti Rey’de olur. Ben İslam ülkelerine kendi ülkem gibi sahip olmadıkça geri dönmeyeceğim. Biz
İsfahan’da kışlayacağız, atlarımız ise Hemedan’da.
#VOB LBSǦ‘M‘L 5àSL FMÎJTJ i)BZWBOMBS‘O‘[ )FNFEBOEB L‘ǦMBZBCJMJS 'BLBU TJ[JO OFSFEF L‘ǦMBZBDBNJ‘O‘[‘
bilmem.” şeklinde cevap verdi.
Mehmet Şeker, Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, s. 42.
(Düzenlenmiştir.)
Bizans İmparatoru Diyojen’in Alp Arslan’ın barış teklifini kabul etmemesinin nedeni ne olabilir?
Diyojen neden İslam ülkelerine sahip olmak istediğini ifade etmiştir?
ALP ARSLAN DÖNEMİ (1063-1072)
Tuğrul Bey ölünce Çağrı Bey’in oğlu Süleyman tahta geçti. Ancak Çağrı
Bey’in öteki oğlu Alp Arslan, Süleyman’ın hükümdarlığını tanımadı. Rey’den
gelen Alp Arslan tahta çıkmayı başardı. İlk olarak Azerbaycan üzerine sefere
çıkan Alp Arslan Revan bölgesini fethetti. Daha sonra kaynaklarda “Asla
zapt edilemez.” diye bahsedilen Ani Kalesi’ni Bizans ve Gürcü ittifakının
elinden almayı başardı. Bu zafer İslam dünyasında büyük sevinçle karşılandı.
"CCBTJIBMJGFTJZBOEBUFNTJMÔSFTNJWFSJMFO"MQ"STMBOB&CàM'FUI'FUJIMFS
Babası) unvanını verdi. Daha sonra doğuya yönelen Alp Arslan Türkistan’a
girdi ve Cend ile Harezm bölgesini ele geçirdi. Kardeşi Kavurd’un isyanını
bastıran Alp Arslan Kafkasya seferinde Gürcistan’ı ülkesine bağladı (1064).
4VSJZF WF .‘T‘S‘ ƥJJ 'BUJNJMFSEFO LVSUBSNBL BNBD‘ZMB TFGFSF ΑLBO "MQ 5.7. Resim: Alp Arslan’ın temsilî
Arslan, Bizans imparatorunun büyük bir orduyla Erzurum’a doğru yürüdü- resmi (Mehmet Özel, Vatan Millet
ve Bayrak Sevgisi, s. 434.)
ğünü haber alınca bu seferini yarıda bırakarak geri döndü.
1067
Büyük Selçuklu veziri
Nizam’ül Mülk tarafından ilk
Nizamiye Medresesi
Bağdat’ta kuruldu.
170
1070
Yusuf Has Hacip
Kutadgu Bilig
adlı eseri yazdı.
1074
Kaşgarlı Mahmut
Divan-ı Lügat-it Türk adlı eseri yazdı.
Büyük Selçuklu sultanı Melikşah,
Ömer Hayyam’ı takvim hazırlamakla
görevlendirdi.
5. Ünite
Savaşa Doğru
Anadolu’ya Selçuklu akınları başladığında Bizans’ta daha önceden de var olan iç karışıklıklar artarak
devam etmekteydi. Merkezdeki taht kavgaları yüzünden eyaletler ihmale uğramıştı. Bizans kuvvetleri çoğu
zaman ihtiyaçlarını karşılamak için şehir ve köyleri yağmalıyordu. Bu kargaşadan kurtulmak ümidiyle Bizans
İmparatorluğu’na “Romanos Diyojen” (Romen Diyojen) getirilmişti. İmparator olan Diyojen Türk akınlarını
durdurmak için hazırlıklara başladı. Amacı sadece Türk akınlarını önlemek değil bütün İslam ülkelerini ele geçirip Bizans’ı Türk tehlikesinden kurtarmaktı. 200 bin kişilik bir
ordu ile Türklere karşı sefere çıkan Bizans ordusunun içinde
çeşitli milletlerden oluşan ve kiminle savaşacaklarını bilmeyen
paralı askerler de bulunuyordu. Bizans’ın güçlü bir ordu ile
Anadolu’ya yönelik sefer başlattığı haberi üzerine Alp Arslan,
süratle Doğu Anadolu’ya yöneldi ve birtakım hazırlıklar yaptı.
Alp Arslan, bu sırada Bizans imparatoruna elçi göndererek
barış teklifinde bulundu. Bu teklif imparator tarafından reddedildi. Diyojen’in red cevabı Selçuklu ordusunun savaş azmini
5.3. Fotoğraf: Malazgirt Savaşı’nın yapıldığı
büsbütün artırdı ve neticede iki ordu 26 Ağustos 1071 tarihinMalazgirt Ovası’ndan bir görünüm (Muş)
de yanda resmi gösterilen Muş’un Malazgirt Ovası’nda karşı
karşıya geldiler.
Aşağıda verilen “Alp Arslan Malazgirt Ovası’nda” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
9. Etkinlik: ALP ARSLAN MALAZGİRT OVASI’NDA
26 Ağustos 1071 cuma günü Malazgirt Ovası’nda cuma namazını askerleri ile birlikte kılan Alp
Arslan, namazdan sonra askerleriyle helalleşti. Ellibin kişilik ordu Alp Arslan’ın neler söyleyeceğine kulak
kesilmişti. Alp Arslan şunları söyledi:
“Askerlerim! Yiğitlerim! Bugün burada ne emreden bir sultan, ne de emir alan bir asker vardır. Bugün
ben sizlerden biriyim ve sizlerle birlikte savaşacağım. Bugün burada Allah’tan başka bir sultan yoktur. Biz
ne kadar az olursak olalım, düşman ne kadar çok olursa olsun, bütün Müslümanların, zaferimiz için dua
ettikleri şu anda, kendimi düşman üzerine atacağım. Ya zafer kazanırız ya şehit olarak cennete gideriz.
İsteyen benimle gelsin, isteyen geri dönsün. Ben memleket için, İslâm için ölüme koşuyorum. Beni takip
edenler ve kendilerini Yüce Allah’a adayanlardan şehit olanlar Cennet’e, sağ kalanlar ise ganimete kavuşacaklardır. Ayrılanları ahirette ateş, dünyada da alçaklık beklemektedir.
Ey askerlerim! Eğer şehit olursam bu beyaz elbise kefenim olsun. O zaman ruhum göklere yükselecektir.
Benden sonra oğlum Melikşah’ı tahta çıkartınız ve ona itaat ediniz. Zaferi kazanırsak istikbal bizimdir.”
Daha sonra atından inerek secdeye kapandı ve şöyle dua etti:
“Yâ Rabb! Seni kendime vekil yapıyorum. Azametin karşısında yüzümü yere sürüyor ve senin uğrunda
savaşıyorum. Ey Allah’ım! Niyetim halistir, bana yardım et. Sözlerimde hilaf varsa beni kahret.” diyerek
gözleri dolu dolu, secdeden başını kaldırdı.
Salim Koca, Türkiye Selçukluları Tarihi, C 2, Malazgirt’ten Miryokefalon’a (1071-1176), s. 21, 23
(Düzenlenmiştir.)
1. Savaş öncesinde Sultan Alp Arslan’ın yaptığı konuşmanın Malazgirt Savaşı’nın kazanılmasında etkisine yönelik neler söylenebilir?
2. Alp Arslan’ın konuşmasından onun liderlik özelliği hakkında hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
171
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Savaş başladığında Alp Arslan az bir kuvvetle düşmana karşı saldırıya geçti. Diyojen olanca kuvvetiyle
Selçuklu ordusunun merkez kısmına yüklendi. Alp Arslan, ordusunu Turan Taktiği gereğince geriye çekti. Bu
sahte geri çekilişi bir bozgun zanneden imparator, Selçuklu ordusunu takip ederek Alp Arslan tarafından
önceden hazırlatılan pusulara kadar geldi. Türklerin sağdan ve soldan bir hilal şeklinde kendisini çember içerisine aldığının farkına bile varmamıştı. Selçuklu ordusu, bu kıskaç harekâtı ile daha sonra Bizans ordusunu
arkadan çevirmeye yöneldi. Selçuklu komutanlarının Türkçe olarak verdikleri komutlardan etkilenen Bizans
ordusundaki Peçenek ve Uz Türklerinin at sürerek Selçuklu ordusu tarafına geçmesi üzerine durum Bizanslılar için daha da kötü bir boyuta ulaştı. Yapılan savaşı Büyük Selçuklu Devleti kazandı.
Malazgirt Zaferi, Avrupa’da derin yankılar uyandırırken İslam dünyasında sevinçle karşılandı. Bu zafer
Türk tarihinin en önemli olaylarından biriydi. Her şeyden önce bu zaferle Anadolu’nun kapıları Türklere açıldı ve Anadolu’nun Türk toprağı olmasında önemli bir adım atıldı. Malazgirt Savaşı’ndan sonra İslam ülkeleri
üzerindeki Bizans baskısı azaldı. Türklerin batıya olan ilerleyişi hızlandı. Müslüman Türklerin batıya ilerleyişini durdurmak için Bizans’ın yardım isteği karşısında Papalık ortak hareket etme kararı aldı. Bu durum İslam
dünyasına karşı Haçlı Seferlerinin yapılmasına yol açtı. Bu süreçte Anadolu’da ilk Türk beylikleri kuruldu ve
Anadolu Türkleşmeye ve İslamlaşmaya başladı.
Bilgi Hazinesi
Türk tarihinde Anadolu’nun Türk yurdu olmasında dönüm noktasını oluşturan üç önemli savaş vardır: “Yurt açan” Malazgirt Savaşı, “Yurt tutan” Mir yokefalon Savaşı, “Yurt kurtaran” Büyük Taarruz ve
Başkomutanlık Meydan Savaşı’dır. “Malazgirt Zaferi başka hiçbir başarı ile kıyaslanamayacak kadar
önemlidir. Malazgirt Savaşı aynı zamanda Türk millî bünyesinde köklü değişikliklere yol açmış, zaferi takip eden yıllarda Anadolu’yu vatan edinen Türk boyları, İslami akideler ile birlikte eski bozkır yaşayış ve
anlayışlarından farklı bir düşünce ve dünya görüşü ile toprağa bağlı taze bir cemiyet hâline gelmiştir.”
Aşağıda verilen “Alp Arslan Kimdir?” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
10. Etkinlik: ALP ARSLAN KİMDİR?
Sultan Alp Arslan, Malazgirt zaferinden sonra 1072 senesinde Maveraünnehr’e doğru sefere çıktı.
Türkleri bir bayrak altında toplamak istiyordu. Ordunun başında Buhara’ya yaklaştı. Amuderya nehri
üzerinde bulunan Hana kalesini muhasara etti. Kale komutanı Yusuf, kalenin fazla dayanamayacağını
anladı ve teslim olacağını bildirdi. Hain Yusuf, Alp Arslan ’ın huzuruna çıkarıldığı sırada Sultan’a hücum
edip, hançer ile yaraladı. Yusuf ’u derhal öldürdüler. Fakat Sultan Alp Arslan da aldığı yaralardan kurtulamadı. 25 Ekim 1072 tarihinde şehit oldu. Tahran yakınlarındaki Rey şehrine defnedildi. Yerine oğlu
Melikşah geçti.
Sultan Alp Arslan saltanatı müddetince İslam dinine hizmet etti. İslamiyet’i içten yıkmaya çalışan
gizli düşmanlara ve Batıni, Şii hareketlerine karşı çok hassastı. Hatta bir defasında; “Kaç defa söyledim.
Biz, bu ülkeleri Allahuteala’nın izniyle silah kuvveti ile aldık. Temiz Müslümanlarız, bidat nedir bilmeyiz.
Bu sebepledir ki Allahuteala, halis Türkleri aziz kıldı.” demişti.
Alp Arslan, büyük tarihi zaferlerinin yanı sıra, medreseler kurmak, ilim adamlarına ve talebeye vakıf
geliri ile maaşlar tahsis etmek, imar ve sulama tesisleri vücuda getirmek suretiyle de hizmetler yaptı.
İmam-ı azam’ın türbesi, Harezm Camisi’ni ve Şadyah kalesi gibi pek çok eser inşa ettirdi. Zamanında;
İmam-ı Gazali, İmam-ül-Haremeyn Cüveyni, Ebu İshak eş-Şirazi, Abdülkerim Kuşeyri, İmam-ı Serahsi
gibi büyük alimler yetişmişti.
www.okulweb.meb.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Sultan Alp Arslan’ın, kale komutanı Yusuf’a karşı davranışına yönelik neler söylenebilir? Size
göre Sultan Alp Arslan nasıl davranmalıydı?
2. Sultan Alp Arslan’ın eğitim ve bilim alanına önem vermesinin nedenleri sizce neler olabilir?
172
5. Ünite
Aşağıda verilen “Manşetlerde Malazgirt Zaferi” adlı etkinliği yapınız.
11. Etkinlik: MANŞETLERDE MALAZGİRT ZAFERİ
Malazgirt Zaferi’nin 942’nci yıldönümü ile ilgili aşağıdaki gazete haberini okuyunuz. Haberin altındaki soruları cevaplayınız.
26.08.2013 tarihli gazete haberi
1. Siz olsaydınız bu zaferin yıldönümü ile ilgili nasıl bir kutlama programı hazırlardınız?
1. Hazırlamış olduğunuz kutlama programıyla ilgili haberinizi aşağıdaki bölüme yazınız.
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
....................................................................................................................................................................................
173
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
l Atabeylik
E. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ (1072-1157)
l Batinilik
l Fetret
l Haşhaşiler
Hazırlık Çalışmaları
1. Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah’ın güçlü bir devlet kurmak istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
Melikşah, Halep’ten Antakya’ya oradan da Akdeniz kıyısındaki Suriye’ye vardı. Akdeniz’i gururla
seyretti. Devletin sınırlarını babasından daha ileri götürdüğü için Allah’a şükretti. Atıyla denizin dalgalarına girerek kılıcını suya çarptı ve şükürlerini tekrarladı. Denizden getirdiği kumları Merv’deki babasının
türbesine serperken de “Ey babam, sana müjdeler olsun küçük yaşta bıraktığın oğlun devletin sınırlarını
karaların sonuna kadar götürdü.” sözleriyle Alp Arslan’ın ruhunu şad etti.
Melikşah’ın devletin sınırlarını genişletmek istemesinin amacı nedir?
1. MELİKŞAH DÖNEMİ (1072-1092)
Alp Arslan’ın ölümünden sonra yerine yanda temsilî resmi verilen oğlu
Melikşah geçti (1072-1092). Vezir Nizamülmülk genç hükümdarın en büyük
destekçisi ve yardıcımcısıydı. Sultan Melikşah ilk önce amcası Kirman Meliki
Kavurd’un ayaklanmasını bastırdı. Taht değişikliğinden yararlanarak Selçuklu
topraklarına saldıran Karahanlılar ve Gazneliler üzerine sefere çıkarak onlara
üstünlüğünü kabul ettirdi. Melikşah bu seferden dönüşte daha önce merkez
olan Rey şehrini bırakıp kendisi için daha güvenli gördüğü İsfahan’ı devlet
merkezi yaptı. Bu dönemde birçok fetih hareketini gerçekleştirmek amacıyla
kardeşi Tutuş’u Suriye’ye, Atsız Bey’i Kudüs ve Şam’a, Artuk ve Kutalmış
Beyleri de Anadolu’ya gönderdi.
5.9. Resim: Melikşah’ın
temsilî resmi (Mehmet Özel,
Vatan, Bayrak ve Millet Sevgisi, s. 436.)
Melikşah tarafından görevlendirilen diğer komutanlar da Diyarbakır,
Meyyafarikin (Silvan), Halep ve Urfa gibi şehirleri fethettiler. Büyük Selçuklu
Devleti’nin en parlak döneminin yaşandığı bu devirde ülkenin sınırları Orta
Asya’dan İstanbul Boğazı’na, Umman Denizi’nden Aral Gölü’nün kuzeyine kadar genişledi.
Melikşah’ın, komutanları çeşitli bölgelere göndermesinin nedeni nedir?
Büyük Selçuklu Devleti’nin bu gücü ve sürekli gelişme
HÚTUFSFOCBǦBS‘MBS‘LBSǦ‘T‘OEBIBSFLFUFHFÎFOƥJJ'BUJNJ%FWMFUJ
Selçukluları içten çökertme politikasını uygulamaya başladı.
Şiilik propagandası ile devleti zayıflatmayı başardı. Hazar
Denizi’nin güneyinde sarp, ele geçirilmesi zor bir kale olan
Alamut’a yerleşen Hasan Sabbah adlı bir Şii propagandacısı
Batinilik’e dayalı İsmailiye tarikatını yaymaya başladı.Yanda
görseli verilen Alamut Kalesi’nde üslenen ve Büyük Selçuklu
Devleti’nin yöneticilerine suikastlar düzenleyen Batinilerin
174
5.3. Fotoğraf: Alamut Kalesi’nden bir görünüm
5. Ünite
faaliyetleri sonucunda Selçuklu ülkesinde huzur ve güven ortamı iyice bozuldu. Bu karışıklıktan faydalanan
Batiniler Selçuklu Veziri Nizamülmülk’ü öldürdüler. Melikşah’ın eşi Terken Sultan dört yaşındaki oğlu
Mahmut’u veliaht gösterince iç karışıklıklar daha da arttı. Melikşah, Batinilerin faaliyetlerine son vermek için
“Alamut Kalesi”ni kuşattığı sırada 38 yaşında iken öldü (1092). Büyük Selçuklu Devleti’ni bir cihan devleti
hâline getiren Melikşah, sınırları içinde Müslüman olsun olmasın herkese karşı eşit ve adil bir yönetim uyguladı. Bu bakımdan Ermeni, Süryani ve Hristiyanlar arasında ölümü üzüntüye sebep oldu. Sultan Melikşah adil,
şefkatli, ilim insanlarına saygı gösteren bir hükümdardı.
Sizce Alp Arslan ve Melikşah’ın genç yaşlarda ölmeleri Büyük Selçuklu Devleti’nde ne gibi olumsuzlukların yaşanmasına yol açmış olabilir?
Aşağıdaki “Melikşah ve Sonrasında Selçuklular” adlı etkinlikte istenilen konulara yönelik araştırma yaparak tablodaki ilgili bölümlere yazınız.
12. Etkinlik: MELİKŞAH VE SONRASINDA SELÇUKLULAR
Berkyaruk döneminin
siyasi gelişmeleri
Mehmet Tapar döneminin siyasi gelişmeleri
Sultan Sencer döneminin
siyasi gelişmeleri
Büyük Selçuklu
Devleti’nin yıkılmasına neden
olan olaylar
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
...................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
......................................
.....................................
......................................
......................................
......................................
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
..........................
.........................
.........................
.........................
.........................
Melikşah’tan sonra Selçuklu sultanları dönemi siyasi gelişmeleri
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
Melikşah’tan sonra dev.........................................................................................................
letin genel durumu
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
Batini faaliyetlerinin
Selçuklu Devleti’ne
etkileri
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
.........................................................................................................
175
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Bilgi Hazinesi
Batiniler kimdir, düşünceleri nelerdir? Batinilik önce bir düşünce olarak ortaya çıkmış daha sonra bir mezhebe dönüşmüştür. Bu düşünce Hasan Sabbah tarafından ortaya atılmıştır. Hasan Sabbah
Kur’an-ı Kerim’e değişik anlamlar yüklemiş ve batın (görünmeyen) yönleri olduğunu ileri sürmüştür. Yandaşlarına af yon, haşhaş gibi zararlı maddeler içirtmiştir. Bu yüzden bunlara Haşhaşiler de denilmiştir.
Hasan Sabbah ve arkadaşları daha sonra Selçukluları içten yıkmak amacıyla birtakım faaliyetlere girmiş,
bu girişimlerde başarılı olmuş ve ünlü Vezir Nizamülmülk’ü öldürmüşlerdir.
M. Fuat Köprülü, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler s. 208, 209.
(Düzenlenmiştir.)
2. FETRET DEVRİ VE BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Nizamülmülk’ün ardından Melikşah’ın ölmesi Selçuklularda bir fetret
(kargaşa, bunalım) döneminin yaşanmasına yol açtı (1092-1118). Bunun
sonucunda kardeşler (Berkyaruk, Muhammed Tapar, Mahmut, Sencer)
arasında taht kavgaları başladı. Yaşanan taht kavgaları Selçukluların zayıflamasına yol açtı. Yanda temsilî resmini gördüğünüz Sultan Sencer taht
kavgasına karışan kardeşlerini yenerek fetret devrine son verdi ve ülkede
siyasi birliği sağlamaya çalıştı. Karahanlıları yendikten sonra Gaznelilerle
önemli savaşlar yaptı. Bu yıllarda Haçlılar Anadolu’ya ve Suriye’ye saldırır5.10. Resim: Sultan Sencer’in
ken doğudan gelen Karahıtaylılar da Selçukluları zor durumda bıraktı.
temsilî resmi (Kemal Arkun, Büyük
Sultan Sencer Karahıtaylarla 1141 yılında yaptığı Katvan Savaşı’nı kaybet- Selçuklu’nun Son Hakan’ı, s. 1)
ti. Selçuklu şehirlerinin büyük bir kısmı yakılıp tahrip edildi. Seyhun
Nehri’ne kadar olan topraklar Karahıtaylıların eline geçti. Bu sırada Oğuzlar arasında sosyal nedenlerden dolayı çıkan isyanı bastırmak isteyen Sultan Sencer Oğuzlara esir düştükten sonra öldü.
Sultan Sencer’in ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti de yıkılmış oldu (1157). Katvan Savaşı ve Oğuz isyanı
dışında Selçukluların yıkılmasında etkili olan diğer nedenler şunlardır:
t%FWMFUZÚOFUJNJOF5àSLNFOMFSJOZFSJOFƹSBOLÚLFOMJLJǦJMFSJOHFUJSJMNFTJ
t#BUJOJMFSJO[BSBSM‘ÎBM‘ǦNBMBS‘
t)BÎM‘4FGFSMFSJOJOCBǦMBNBT‘
t'BUJNJMFSJO#BUJOJMFSFEFTUFLWFSNFTJ
tƹÎBZBLMBONBMBS‘OCBǦMBNBT‘
t"UBCFZMJLMFSJOCBNJ‘NT‘[M‘LMBS‘O‘LB[BONBJTUFNJJ
Bütün bu gelişmeler sonucunda ülke toprakları paylaşıldı ve bu topraklar üzerinde birçok devlet ve atabeylik kuruldu.
Sultan Sencer’in ölümü ile Büyük Selçuklu Devleti ortadan kalktı. Horasan’ın bir kısmı Harzemşahların
eline geçti. Türkiye, Suriye, Irak, Horasan ve Kirman’da merkeze bağlı olarak hüküm süren hanedan üyeleri
bağımsızlıklarını ilan ettiler. Şehzadelerin eğitimi ve yetiştirilmesinde görevli olan, atabey unvanını alan bazı
komutan ve devlet adamları bulundukları bölgelerde atabeylik adı verilen kendi devletlerini kurdular.
176
5. Ünite
Aşağıdaki haritada Büyük Selçuklu Devleti’nin ulaştığı en geniş sınırlar gösterilmiştir. Bu sınırlar içerisindeki atabeyler, görevli oldukları bölgelerde Selçuklu otoritesinin zayıflamasından faydalanarak kendi adları
veya bulundukları yerin adı verilen atabeylikler ve devletler kurdular. Bu atabeyliklerden ve devletlerden sadece Türkiye Selçukluları uzun süre varlıklarını sürdürmüştür.
5.5. Harita: Büyük Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 48.)
BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ TOPRAKLARI ÜZERİNDE KURULAN DEVLETLER VE ATABEYLİKLER
Kurulan Devletler
Atabeylikler
t*SBLWF)PSBTBO4FMÎVLMVMBS‘
t4BMHVSMVMBS'BST"UBCFZMJNJJ
t,JSNBO4FMÎVLMVMBS‘
tƹMEFOJ[PNJVMMBS‘"[FSCBZDBO"UBCFZMJNJJ
t4VSJZF4FMÎVLMVMBS‘
t#FH5FHJOPNJVMMBS‘&SCJM"UBCFZMJNJJ
t5àSLJZF4FMÎVLMVMBS‘
t#ÚSJMJMFSƥBN"UBCFZMJNJJ
t;FOHJMFS.VTVM)BMFQ"UBCFZMJNJJ
Yukarıdaki tablodan yararlanarak Büyük Selçuklu Devleti’nin toprakları üzerinde kurulan devletlerin
ve atabeyliklerin bulundukları bölgeleri üstte verilen haritada inceleyerek bugün bu bölgelerde hangi şehir
ve devletlerin olduğunu tespit ediniz.
177
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
Temel Kavramlar
l Divan
F. BÜYÜK SELÇUKLU DEVLETİ’NİN
KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
l Hoşgörü
l Lonca
l Medrese
l Örfi Hukuk
l Şeri Hukuk
Hazırlık Çalışmaları
1. Büyük Selçuklu Devleti’nin eğitim, bilim, kültürel alanda yapmış olduğu faaliyetlere yönelik araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
“Bilim insanlarına saygı, farklı dinlere mensup olanlara hoşgörü, fakirlere şefkat ve yardım ile halka
adaletli davranmak gibi dünyada kimseye nasip olmayan bu vasıflar Selçuklu hükümdarlarına nasip
olmuştur. İslam dünyasında bugün dahi görülmeyen cami, medrese, hastahane, kervansaray, türbe gibi o
dönem yapılan eserler Selçuklulardaki iktisadi ve kültürel yükselişin delilleridir.”
Osman Turan, Türk Cihan Hâkimiyeti Mefkuresi, s. 127.
(Düzenlenmiştir.)
Metne göre Büyük Selçuklu Devleti’nin hükümdarları ile ilgili olarak neler söylenebilir?
DEVLET TEŞKİLATI
Türk devlet geleneğinin önemli bir bölümünü oluşturan Selçuklular birçok alanda Karahanlılar,
Samanoğulları ve Gaznelilerden etkilenmiş, bu devletlerden aldığı kurum ve kuruluşları geliştirerek özgün bir
hâle getirmişlerdi.
a. Hükümdar ve Görevleri
Karahanlılarda hükümdar han, hakan unvanlarıyla anılırken Gaznelilerde hükümdarlara sultan denilirdi.
Büyük Selçuklu Devleti’nde ise sultan unvanı ilk kez Tuğrul Bey tarafından kullanıldı.
Selçuklu hükümdarı, devlet yönetiminde bütün yetkileri elinde bulunduran ve ülkeye mutlak egemen
olan kişiydi. Devlet işlerinin görüşüldüğü divanda son karar kendisine aitti. Buna karşılık hükümdar verdiği
kararları örf, töre ve İslam hukukuna dayandırmak zorundaydı.
Adaleti sağlamak, halkı refah ve huzur içinde yaşatmak, ülke topraklarını korumak ve genişletmek hükümdarın temel görevleriydi. Ünlü Türk bilgini Yusuf Has Hacib’e göre cesaret, kahramanlık, akıllılık, bilgelik, fazilet,
şöhret, cömertlik, töre sahibi ve adil olmak hükümdarda bulunması gereken özelliklerdi. Türk-İslam devletlerinde bağımsızlığı; hutbe okutmak, para bastırmak, çert denilen hükümdar şemsiyesi, tuğ, sancak, otağ (büyük
süslü çadır), nevbet ve mühür temsil ederdi.
b. Melikler ve Atabeylik
Selçuklularda hükümdarın erkek çocuklarına melik denilirdi. Devlet, hanedan ailesinin ortak malı sayıldığından melikler daha küçük yaşlarda devlet yönetimini öğrenmeleri ve tecrübelerinin artması için eyaletlere
yönetici olarak gönderilirdi. Yanlarına da devlet yönetimi konusunda tecrübeli, atabey denilen kişiler verilirdi.
Melikler iç işlerinde serbest hareket etmekle beraber merkezdeki büyük hükümdarların yüksek hâkimiyetini
tanırlardı. Atabeyler melikleri birer devlet adamı olarak yetiştirirlerdi. Ancak merkezî yönetimin zayıflamaya
başlamasını fırsat bilen bazı atabeyler hâkimiyet alanlarını genişleterek bağımsızlıklarını ilan ettiler.
Atabeylerin olumlu ve olumsuz yönleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
178
5. Ünite
Aşağıda verilen “Siyasetname’den Seçmeler” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
13. Etkinlik: SİYASETNAME’DEN SEÇMELER
Hükümdarın haftada iki gün Divan-ı Mezalimi toplayarak haklıyı haksızdan ayırmaktan, adalet dağıtmaktan, halkın sözünü vasıtasız, kendi kulağı ile işitmekten başka çare yoktur. Çünkü dünya hâkiminin
zulmüne uğrayanları ve adalet isteyenleri haftada iki gün huzuruna davet ettiği ve sözlerini dinlediği haberi memlekette yayılınca bütün zalimler korkar, ellerini çeker, cezalandırılma korkusu ile zulüm ve yağmaya
kimse cesaret edemezdi.
Hükümdarlardan biri ağır işitiyordu. Şöyle düşündü: “Tercümanlık ediyorlardı. Hacib de söz sırasında
ona doğruyu söylemiyordu. O hadiseyi bilmeyince işe uygun olmayan bir şey emrediyordu.” Buyurdu: “Zulme uğrayanların kırmızı elbise giymeleri gerekir, başka hiç kimse kırmızı elbise giymesin. Öyle ki onları tanıyayım.” Bu hükümdar bir file binerdi ve ovada dururdu. Kırmızı elbiseli herkesin toplanmasını emrederdi.
Sonra kimsenin bulunmadığı bir yerde otururdu. Onları huzuruna getirirdi. Onlar durumlarını yüksek
sesle söylerdi. O da onların hakkını verirdi. Bütün bu ihtiyat tedbirleri öteki dünyaya cevap için yapılırdı.
Öyle ki hiçbir şey onlara gizli kalmazdı.
Nizamülmülk, Siyasetname, s. 24, 25.
(Özetlenmiştir.)
1. “Hükümdar, halkın sözünü kendi kulağı ile işitmelidir.” düşüncesinden neler anlıyorsunuz?
2. Adaleti sağlamak için hükümdarların neler yapması gerekir?
c. Hükûmet
Selçuklularda devlet işleri (mali, siyasi, askerî vb.)nin görüşülüp karara bağlandığı yere büyük divan denilirdi ve başkanı vezirdi. Devletin mali işlerine istifa divanı, iç ve dış yazışmalara tuğra (inşa) divanı, askerlik ile
ilgili işlere arz divanı, adli ve idari işlerin yapılıp yapılmadığının denetimine de işraf divanı bakardı. Niyabet-i
saltanat divanı, hükümdar merkez (başkent)de olmadığı zamanlarda devlet işlerine bakan divandı.
Selçuklularda görülen büyük divan, bugünkü yönetim sistemimizde hangi kurumun yaptığı görevi yerine getirmekteydi? Açıklayınız.
ç. Saray Teşkilatı
Selçuklularda hükümdar, ailesi ve hükümdarın emrinde olan kişilerin yaşadığı yere saray denirdi. Saray
teşkilatında hükümdarın şahsi işlerine bakan görevliler vardı. Bunlar arasında en büyük mertebe haciplikti.
Hacip, vezirden sonra gelen kişiydi ve sarayın bütün işlerinden sorumluydu. Sarayda bulunan görevlilerden
bazıları ve sorumlu oldukları işler şunlardır:
Emir-i ahur: Sultanın atlarının ve saraydaki diğer hayvanların bakımını yaptırırdı.
Emir-i candar: Hükümdarın elbiseleriyle ilgilenirdi.
Serhenk: Törenlerde ve hükümdarın seyahatlerinde yol düzenini sağlardı.
Emir-i silahtar: Törenlerde sultanın silahlarını taşırdı ve silahhanedeki muhafızların amiriydi.
179
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
d. Hukuk ve Toprak Sistemi
Selçuklularda hukuk, şeri ve örfi hukuk olmak üzere ikiye ayrılırdı.
Şeri hukuk: Bu hukukun temelini İslam dininin kuralları oluştururdu. Şeri hukukla ilgili davalara kadılar
bakardı. Başkadıya “Kadi’l Kudat” denilirdi. Evlenme, boşanma, miras, nafaka ve ticari anlaşmazlıklar şeri
mahkemelerde sonuca bağlanırdı.
Örfi hukuk: Devlet kurumlarının çalışmasını düzenleyen ve temelini eski Türk geleneğinden alan hukuk
kurallarıdır. Selçuklularda örfi hukuk konularına bakan yüksek bir mahkeme vardı. Bu mahkemenin başkanına “Emir-i Dad” denirdi. Ordu içindeki anlaşmazlıklara “kadıasker (kazasker)” bakardı. Bunun dışında sultanın
başkanlık ettiği “Divan-ı Mezalim” denilen bir yüksek mahkeme vardı. Sultan haftanın belli günlerinde halkın
şikâyetlerini dinler ve karar verirdi.
Selçuklularda ülke toprakları dört bölüme ayrılırdı:
Has arazi: Bu topraklar ve bunlardan elde edilen vergiler sultana, ailesine ve yakınlarına verilirdi.
İkta arazi: Bu topraklar devlete yaptıkları belli bir hizmet ve görev karşılığında meliklere, emirlere, valilere, komutanlara ve sipahilere verilirdi. İkta sahipleri devletten maaş almaz, kendilerine verilen topraklardan
topladıkları vergilerle geçinirlerdi. İkta sahipleri elde ettikleri gelirlerin belli bir kısmıyla asker yetiştirirlerdi.
Mülk arazi: Kişilere ait topraklardır. Bu topraklar sahibi tarafından satılabilir, çocuklarına miras olarak
bırakılabilirdi.
Vakıf arazi: Bu arazilerin gelirleri dinî ve sosyal kurumların yapılması, masraflarının karşılanması için
ayrılırdı.
Selçuklular egemen oldukları bölgelerin güvenliğini sağlayıp ekonomik ve ticari hayatın hızla gelişmesine
olumlu yönde etkide bulundular. Ticaretin gelişmesi için birçok yeni yollar ve kervansaraylar yaptılar. Büyük
şehirlerde pazar yerleri ve çarşılar kurdular. Selçuklularda esnafın kendi aralarında birleşerek kurdukları dinîJLUJTBEJUFǦLJMBUBi'àUàWWFUwEFOJMNFLUFZEJ"ZO‘JǦJZBQBOFTOBGMPODBEFOJMFOUFǦLJMBUMBS‘LVSNVǦUV-PODBMBS
iş ve üretim faaliyetlerini dinî esaslar içinde düzenleyerek ekonomik hayatın gelişmesinde etkili oldular. Büyük
şehirlerde yün, pamuk, ipek dokumacılığı ve maden işçiliğinde büyük gelişmeler sağladılar.
Loncaların görevini günümüzde hangi kurumlar yerine getirmektedir?
e. Sosyal ve Ekonomik Hayat
Selçuklularda toplum genel olarak yönetenler ve yönetilenler olmak üzere ikiye ayrılırdı. Yönetenlerin
başında Selçuklu hanedanı ve mensupları başta olmak üzere askerî ve yüksek dereceli sivil memurlar gelirdi.
Halk ise yönetilen sınıfı oluştururdu. Orta Çağ Avrupa’sındaki sınıflar ile Hindistan’daki kast sistemi gibi ayrıcalıklı bir kesimden söz edilemezdi. Herkesin belli bir hakkı ve görevi vardı. Selçuklularda adalet, hürriyet ve
eşitlik temel ilkeler arasında yer alırdı. Köylü hür olup toprağın has ve ikta oluşuna göre devletin himayesi
altında çalışırdı. Vergisini öder, sahip olduğu mülk ve toprakları çocuklarına miras olarak bırakabilirdi.
Göçebeler hayvancılıkla, köylüler çiftçilikle, şehirliler ise ticaret ve çeşitli zanaatlarla uğraşarak geçimlerini
sağlardı.
Türk-İslam devletleri ve Selçukluların toplum yapısında Orta Çağ Avrupa’sındaki sınıflar ile
Hindistan’daki kast sistemi gibi ayrıcalıkların görülmemesinin nedenleri sizce nelerdir?
180
5. Ünite
Aşağıda verilen “Büyük Selçuklularda Hoşgörü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
14. Etkinlik: BÜYÜK SELÇUKLULARDA HOŞGÖRÜ
Selçuklularda adalet, eşitlik ve hürriyet gibi temel haklardan din, dil ve ırk ayrımı yapılmaksızın herkes
faydalanırdı. Selçuklular dinî inanç konusunda hoşgörülü davranır, farklı dinden olanları da korurlardı.
Sultan Melikşah, sadece Müslümanlara değil Hristiyan ve Musevilere de çok iyi davranırdı. Nitekim Ani
Aşağıdaki
etkinlikte
verilen
“Büyükşikayet
Selçuklularda
Hoşgörü”
adlı
metni okuyarak
Ermeni
Başpiskoposu
Barseg
bir heyetle
ve durumlarını
iletmek
maksadıyla
Isfahan’aaltındaki
gittiğindesoruyu
Mecevaplayınız.
likşah heyeti çok iyi karşılayarak “Bütün kilise, manastır ve rahiplerin vergi dışı tutulmaları” hakkında bir
ferman verdi. Bu sırada Azerbeycan valisi olan Kutbeddîn İsmail b. Yakutî fermana uyarak derhal vergileri
kaldırmış ve Ermenilerin oturdukları bölgeleri imar etmiştir. Onun bu davranışı kaynaklara da yansıdı.
Sonraları Ermeni müellif Urfalı Mateos, Sultan’ın ölümü üzerine şunları yazacaktı:
“1092 yılında herkesin babası ve bütün insanlara karşı merhametli ve hüsnüniyet (iyi niyet) sahibi bir
zat olan büyük Sultan Melikşah öldü. Melikşah’ın ölümü, bütün dünyayı büyük bir matem içine düşürdü.”
Bir dergi haberi, Ağustos, 2013
Büyük Selçukluların hoşgörüye dayalı bir yönetim uygulamasının amaçları neler olabilir?
f. Ordu
Güçlü bir orduyu devletin temeli olarak gören Selçuklular çağın şartlarına uygun düzenli bir ordu kurdular. Bu orduda diğer Türk-İslam devletlerinin de kullandığı ok, yay, gürz, kılıç, kalkan, nacak gibi hafif silahlar
kullandılar. Ayrıca ordu içerisinde okçular, gürzcüler, neftçiler ve mancınıkçılar gibi eğitimli birlikler de bulundurdular. Selçuklu ordusu aşağıda verilen sınıflardan oluşurdu.
g. Bilim ve Eğitim
Selçuklular diğer Türk-İslam devletlerinde olduğu gibi hem yetiştirdikleri bilim insanları hem de açmış
oldukları kültür, bilim, eğitim kurumları ile insanlığa büyük hizmetlerde bulundular.
Selçuklular, Karahanlılar döneminde açılan medreseleri geliştirerek dönemin üniversiteleri hâline getirdiler. İlk medrese Tuğrul Bey zamanında Nişabur’da açıldı. Alp Arslan döneminde vakıf özelliği taşıyan
Nizamiye Medresesi 1067 yılında Bağdat’ta açıldı. Dünyanın ilk üniversitesi olarak kabul edilen Nizamiye
Medresesi; kütüphanesi, müstakil eğitim öğretim binaları, öğrenci yatakhane ve yemekhaneleri, mescitleri,
181
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
hamamları ile bir bütün teşkil eden külliye şeklindeydi. Isfahan, Merv, Basra gibi şehirlerde de medreseler
açıldı ve ülkenin her tarafında giderek yaygınlaştı. Medreselerde tefsir, hadis, fıkıh, kelam gibi dinî bilimlerin
yanı sıra matematik, tıp, astronomi, tarih, felsefe ve coğrafya gibi pozitif bilimler de okutulurdu.
Selçukluların medreseler açmak istemesinin nedenleri nelerdir?
Selçuklularda bilim insanları arasında matematik ve geometri alanında
Ömer Hayyam, Muhammed Bey, Sad-i Şirazi, Enveri, Lam-i Cürcani gibi ünlü
kişiler bulunmaktaydı. Yanda temsilî resmi verilen Ömer Hayyam başkanlığında kurulan bilim kurulu Melikşah adına Celali takvimini düzenledi. Yine bu
dönemde rasathane (gözlemevi)ler kurularak gök cisimlerinin hareketleri incelendi.
4FMÎVLMVMBSEBSFTNÔEJMJMFFEFCJZBUEJMJ'BSTÎBFNJJUJNWFCJMJNEJMJ"SBQÎB
5.11. Resim: Ömer Hayyam’ın
temsilî resmi (Türkler Ansiklohalkın, saraydakilerin ve ordunun dili ise Türkçeydi.
pedisi, C 5, s. 893.)
Aşağıda verilen “Büyük Selçuklu Devlet Adamlarının Bilimseverliği” adlı metni okuyarak altındaki
soruyu cevaplayınız.
15. Etkinlik: BÜYÜK SELÇUKLU DEVLET ADAMLARININ BİLİMSEVERLİĞİ
Selçuklu devlet adamları başta Tuğrul Bey, Alp Arslan, Melikşah, Nizamülmülk olmak üzere bilginlere, sanatakârlara, büyük saygı göstermişlerdir.
Örneğin Alp Arslan, medreseleri ülkenin her tarafında yaygınlaştırmış, öğretimi ücretsiz hâle getirmiş ve öğrencilere maaş bağlamıştır. Yine ünlü vezir
Nizamülmülk kendi adıyla Nizamiye Medreselerini kurmuş, ünlü bilim insanlarını buraya toplamış, çok geniş bir kütüphane kurdurmuş, öğrencilerin
burslu olarak öğrenim görmesini sağlamıştır. Eğitim bir devlet görevi olarak
anlaşılmış, bu alana oldukça geniş bir yatırım yapılmış, öğrencilere ve bilim
insanlarına geniş destek sağlanmıştır. Bu, o günün koşulları için oldukça ileri düzeyde bir eğitim politikasıdır.
5.12. Resim: Nizamülmülk’ün
Bir devlette bir eğitim kurumunun ya da bir eğitim faaliyetinin başarıya ulaşması hatta başlayabilmesi için en önemli koşul, o devlette yönetimi temsilî resmi (Türkler Ansikloelinde bulunduran kişilerin bunu benimsemesidir. Eğer yöneticiler bunu be- pedisi, C 5, s. 895.)
nimsemiş ve kabul etmişlerse kurumlar daha kolay ve daha çabuk ilerleyebilir. Selçuklularda da devlet adamları, yöneticiler bunun gerekliliğini anlayıp destek verdikleri için eğitim
kısa sürede gelişmiş, günümüzdeki bazı bilimlerin temeli atılmıştır.
Devlet adamları eğitim kurumu açarak ya da açtırarak, bunları vakfederek eğitim-öğretim hayatına destek olmuş, bilim adamlarını koruyarak onların medreselerde ders vermelerini sağlamış, bu durum
devletin ekonomik, kültürel ve sosyal hayat seviyesinin oldukça iyi bir duruma gelmesini sağlamıştır. Bu
eğitimin doğal bir sonucudur.
Özellikle 1067 yılında, zamanına göre çok önemli bir kurum olan Nizamiye Medreselerinin vezir Nizamülmülk tarafından açılması devlet adamlarının bu konuya ne kadar önem verdiğinin bir göstergesidir.
Çünkü o zamana kadar bu nitelikte bir kurum dünyanın hiçbir yerinde mevcut değildir. Nizamiye Medreseleri birçok bilimin, yetişmiş kişilerce bir arada bulunan çok sayıda öğrenciye öğretildiği bir kurumdur.
Bunun yanısıra devlet adamlarının eşleri ya da kardeşleri de eğitim-öğretim kurumları yaptırmış ve
vakfetmişlerdir. Böylece bu kurumlar aracılığıyla bilim ülkenin her yanına dağılmış ve ülkenin birçok yerinden çok sayıda öğrenci de okumak için buralara gelmiştir.
182
5. Ünite
Özellikle Alp Arslan zamanının Türk eğitim-öğretim tarihinde bir dönüm noktası olduğunu bütün
tarihçiler kabul etmektedir. Çünkü onun zamanında çok sayıda eğitim ve öğretim kurumu açılmıştır. Bu
kurumlar uzun yıllar yüksek öğretim vererek toplumun gelişmesine katkıda bulunmuşlardır.
Bütün bunlara ek olarak Selçuklu sultan ve devlet adamlarının, yöneticilik yanında kültürlü, eğitimli
ve edebi kişiliğe sahip olduklarını, Türk eğitimine önemli katkılarda bulunduklarını söyleyebiliriz.
www.dergiler.ankara.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Selçuklular döneminde yöneticilerin eğitime önem vermesinin sonuçları neler olmuştur?
ğ. Mimarlık ve Sanat
Selçuklular zamanında yapılan sanat eserlerinde hem Orta Asya Türk kültürünün hem de İslamiyetin
etkileri görülmektedir. Bu sanat eserleri birer şaheserdir. Moğol istilası sırasında tahrip edilen bu şaheserlerin
görkemlerinden yine de fazla bir şey kaybetmedikleri sanatla uğraşan uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.
Bu eserler arasında cami, medrese, mescit, türbe, kümbet, kervansaray, han, çarşı vb. bulunmaktadır. Selçuklu
kervansaraylarından dil, din ve renk farkı gözetmeksizin herkes eşit şekilde faydalanmaktaydı. Kurulan bu
kervansaraylar aynı zamanda tüccarların can ve mal güvenliğini sağlayan birer karakol konumundaydı.
Kitabe, hat (güzel yazı), tezhip (süsleme), minyatür, çini gibi alanlarda ileri bir seviyede olan Selçuklular,
halıcılık, kilimcilik gibi dokumacılık alanında da gelişme göstermişlerdir.
5.4. Fotoğraf: Sultan Sencer Türbesi
Selçuklu mimarisinin en belirgin özelliklerinden biri de kubbe yapma anlayışıdır. Çadır şeklinde olan bu
kubbeler genellikle hükümdar, evliya, âlim ve devlet büyükleri adına yapılan türbelerde kullanılmıştır. Tuğrul
Bey adına Rey’de yaptırılan Künbed-i Tuğrul ile İsfahan, Hemedan ve Merv’de diğer hükümdarlar adına yapılan türbeler Selçuklulardaki türbe mimarisinin önemli örnekleridir. Yukarıda görseli verilen Merv’deki Sultan
Sencer Türbesi (1157) Selçuklu türbe mimarlığının şaheseridir. Sekiz köşeli piramit çatıyla örtülü yapı geometrik düzenli ince tuğla örgüler arasına yerleştirilmiş ve firûze çinilerle bezenmiştir. Selçuklu hükümdarları
İslam âlim ve bilginlerine gereken saygıyı göstererek onlar adına türbeler de yapmışlardır.
Selçuklular ayrıca ülkenin dört tarafını camilerle süslemişlerdir. Bugün bile bu camiler güzelliklerini
korumakta ve Müslümanların ibadetlerine açık hâlde bulunmaktadır.
183
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Karahanlılar
Atabey
Talas
Dandanakan
Gazneniler
Divan
Kurultay
Pasinler
Malazgirt
1. Türkler .......................................... Savaşı’nda Çinliler’e karşı Müslüman Araplara yardım etmişlerdir.
2. İlk Türk-İslam eserleri ................................................................. Devleti döneminde yazılmıştır.
3. Afganistan, Pakistan ve Hindistan bölgelerine İslamiyeti yayan Türk-İslam Devleti ..................................
4. ............................................................. Savaşı’ndan sonra Büyük Selçuklular kuruluşunu tamamlamıştır.
5. Anadolu’nun kapıları ............................................. Savaşı’ndan sonra büyük ölçüde Türklere açılmıştır.
6. Büyük Selçuklularda önemli devlet işlerinin görüşüldüğü yere ................................................ denir.
7. Büyük Selçuklularda melikleri yetiştiren kişilere ................................................. denir.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Gazneliler, Orta Asya’da kurulan ilk Türk-İslam Devleti’dir.
(....) Tolunoğulları ve Îhşidiler, Mısır’da kurulan ilk Türk-İslam devletleridir.
(....) Türkler, Talas Savaşı’ndan sonra kitleler hâlinde İslam dinine girmişlerdir.
(....) Dandanakan Savaşı, Karahanlılar ve Gazneliler arasında yapılmıştır.
(....) Büyük Selçuklular, Abbasi halifesini Şii Büveyhlilere karşı korumuştur.
(....) Yusuf Has Hacib yazdığı Divan-ı Lügati’t Türk adlı eseri Gazneli Mahmut’a sunmuştur.
(....) Nizamiye Medreseleri, Sultan Alp Arslan’ın isteği ile Nizamülmülk tarafından kurulmuştur.
(....) Anadolu’da ilk Türk Beylikleri, Pasinler Savaşı’ndan sonra kurulmuştur.
C. Aşağıdaki eserlerin numaralarını ait olduğu yazarların adının yanındaki parantezin içine yazarak
eserler ile yazarları eşleştiriniz.
1. Divan-ı Lügati’t Türk
( ) Yusuf Has Hacib
2. Kutadgu Bilig
( ) Hoca Ahmet Yesevi
3. Atabetül Hakayık
( ) Edip Ahmet Yükneki
4. Şehname
( ) Nizamülmülk
5. 4JZBTFUOBNF
6. Divan-ı Hikmet
'JSEFWTJ
( ) Kaşgarlı Mahmut
( ) Ömer Hayyam
184
5. Ünite
Ç. Aşağıda çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılmasında etkili olan nedenler arasında aşağıdakilerden hangisi
yer almaz?
A) Merkezî otoritenin bozulması
B) Batinilerin yıkıcı çalışmaları
C)'FUSFU%FWSJOJOTPOBFSNFTJ
D) Oğuz isyanının başlaması
E) Katvan Savaşı’nın kaybedilmesi
2. I. Anadolu’da ilk Türk beyliklerinin kurulması
II. Bizansın İslam dünyası üzerindeki baskısının sona ermesi
III. Haçlı Seferlerinin başlamasına yol açması
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangilerinin 26 Ağustos 1071 tarihinde yapılan Malazgirt Savaşı’nın
sonuçları arasında yer aldığı söylenebilir?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
3. Karahanlılar Devleti, aşağıdaki özelliklerinden hangisiyle İslamiyet öncesi Türk devletlerinden
ayrılmaktadır?
A) Türkler tarafından kurulmuş olması
B) İslam dinini kabul etmesi
C) Doğu ve batı diye ikiye ayrılması
D) Asya’da kurulmuş olması
E) Türk kültürünü anlatan yapıtlara sahip olması
4.
I. İslamiyetin yayılmasını sağlamak
II. Ekonomik kazançlar elde etmek
III. Halifeliği ele geçirmek
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Sultan Mahmut’un Hindistan’a seferler düzenlemek istemesinin nedenleri arasında yer alır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
5. Selçuklu Devleti kültür ve uygarlığı ile ilgili olarak aşağıda verilenlerden hangisi doğru bilgiler
içermemektedir?
A) Selçuklularda ilk medrese Tuğrul Bey döneminde Nişabur’da açılmıştır.
B) Selçuklular döneminde rasathaneler kurularak gök cisimleri incelenmiştir.
C) Selçuklularda hukuk, şer’i ve örfi olmak üzere ikiye ayrılmıştır.
D) Selçuklularda Hassa ve Guleman-ı Saray dışında askerî birlikler yer almamıştır.
E) Selçuklularda önemli devlet işleri Divan-ı Saltanat’ta görüşülür ve karara bağlanırdı.
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Büyük Selçuklu Devleti’nde bulunan “Divan-ı Mezalim”, “Melik”, “Atabeylik” kavramlarını açıklayınız.
2. Melikşah döneminde fethedilen bölgeler nerelerdir?
3. Mısır’da hüküm süren Türk-İslam Devletleri hangileridir? Bu devletlerin faaliyetleri hakkında bilgiler
veriniz.
4. Karahanlılar Devleti’nin Türk-İslam medeniyetine olan katkılarını açıklayınız.
5. Gazneli Mahmut’un Hindistan’a seferler yapmasının nedenlerini ve sonuçlarını açıklayınız.
6. Malazgirt Savaşı’nın Türk tarihi açısından önemini açıklayınız.
185
Türk-İslam Devletleri (10-13. Yüzyıllar)
6. ÜNİTE: TÜRKİYE TARİHİ
(11-13. YÜZYIL)
KONULAR
A. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA
KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ
B. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU
C. HAÇLI SEFERLERİ
Ç. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME
DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
D. İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE ORTA
DOĞU’YA ETKİLERİ
E. KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU
DEVLETİ’NİN YIKILMASI
186
6. Ünite
PROJE GÖREVİ
Sınıfınızda 4-5 kişilik gruplar oluşturarak Anadolu’da kurulan Türk beylikleri ile Türkiye Selçuklu Devleti’ne ait
tarihî ve kültürel eserlerle ilgili araştırma yapınız. Bu araştırma ile ilgili bilgileri ve resimleri içeren bir albüm
hazırlayınız.
Grup çalışması yaparken aşağıda verilen aşamaları izlemelisiniz.
1. Arkadaşlarınızla iş bölümü yapınız.
2. Çalışma planı hazırlayınız.
3. Konu ile ilgili kaynak araştırması yapınız.
4. Araştırma sonucunda elde ettiğiniz bilgileri sınıflandırarak tarihî ve kültürel eserleri bu yerlerin özellikleri ile
destekleyiniz.
5. Proje ödevi süresi bir aydır.
DERECELİ PUANLAMA ANAHTARI
Çok iyi
İyi
Orta
Zayıf
Çok zayıf
5
4
3
2
1
DEĞERLENDİRME ÖLÇÜTLERİ
I. PROJE HAZIRLAMA SÜRECİ
İş bölümü yapıldı.
Projeye uygun çalışma planı hazırlandı.
Kaynak araştırması yapıldı.
Proje plana göre gerçekleştirildi.
TOPLAM
II. PROJENİN İÇERİĞİ
Türkçe doğru ve etkili kullanıldı.
Bilgilerin doğruluğuna dikkat edildi.
Toplanan bilgiler sınıflandırıldı.
TOPLAM
III. RESİM ALBÜMÜ HAZIRLAMA
Albüm eksiksiz olarak hazırlandı.
Kaynak gösterildi.
TOPLAM
IV. SÜRE
Ödev zamanında teslim edildi.
TOPLAM
GENEL TOPLAM
Bu ölçekten alabileceğiniz en yüksek puan 50, en düşük puan 10’dur. Bu puanı 5’lik not sistemine aşağıdaki
şekilde çevirebilirsiniz. Örneğin bu ölçekten 45 puan almış olduğunuzu varsayalım;
50
45
100
x
x = 100 x 45 = 4500 : 50 = 90 puandır. 90 puanın 5’lik not sisteminde karşılığı 5’tir.
Bu çalışmada başarılı sayılmanız için 70 veya daha fazla puan almanız gerekmektedir.
187
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
l Külliye
A. MALAZGİRT SAVAŞI SONRASI ANADOLU’DA
KURULAN TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİ
l Kümbet
l Medrese
l Türkmen
l Uç
Hazırlık Çalışmaları
1. Türklerin Anadolu’ya düzenli seferler yapması, Malazgirt Savaşı’ndan
sonra buraya yerleşmelerinde etkili olmuş mudur? Nasıl?
2. Anadolu’nun bayındır hâle gelmesinde Türkler’in ne gibi katkıları olmuştur? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Malazgirt Zaferi, özellikle Anadolu’nun fethinde ve Türk vatanı hâline gelmesinde önemli bir dönüm
noktası teşkil eder. Çünkü bu zaferden sonra Anadolu’nun kapıları Türklere açılmıştır. Zaferden sonra Alp
Arslan, emrindeki komutanlara, şu şekilde seslenmektedir: “Arslan ve kartal yavruları gibi olunuz, yeryüzünde gece gündüz uçunuz; artık Romalılara ve Hristiyanlara aman vermeyiniz!”
Fetihlerle Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, s. 41.
(Özetlenmiştir.)
Siz Alp Arslan’ın komutanlarından biri olsaydınız ne yapardınız?
Bugün üzerinde yaşadığımız Anadolu toprakları Malazgirt Zaferi ile
Türklerin eline geçmeye başladı. Yapılan fetihlerle bölge kısa sürede Türk
yurdu hâline geldi. Anadolu’nun fethinin kolay bir şekilde gerçekleşmesinde
birtakım faktörler etkili oldu. Bu faktörlerden bazıları Bizans’ın durumundan bazıları da Anadolu’nun siyasi ve coğrafi özelliklerinden kaynaklanıyordu.
Anadolu’ya Türk akınlarının başladığı dönemde Bizans’ın halktan ağır
vergiler alması ve Ortodoks mezhebinden olmayanlara baskı uygulaması
Anadolu halkını bezdiriyordu. Halk, adil bir yönetimin özlemini duyuyordu. Bunun yanında Anadolu topraklarının tarım ve hayvancılığa elverişli
olması, Maveraünnehir ve Horasan’daki kalabalık Türk kitlelerini Anadolu’ya çekiyordu. Anadolu Türkler tarafından yalnızca askerî yönden fethedilmiyor, sosyal ve kültürel yönden de Türkleştiriliyordu. Anadolu’ya gelenler (6.1. Resim) arasında yerleşik kültüre sahip Türk aileleri de vardı. Bizans
İmparatorluğu ile mücadele eden Büyük Selçuklular, Anadolu’nun çeşitli
6.1. Resim: Malazgirt Savaşı’ndan
bölgelerine komutanlar göndererek fetih hareketini hızlandırıyorlardı.
Büyük Selçuklu Devleti’nde bir bölgeyi ele geçiren komutana o bölgenin sonra Türkler kitleler halinde
yönetimi veriliyordu. Anadolu’ya yapılan akınlar sonucunda ele geçirilen Anadolu’ya gelmeye başladı (Bir
bölgeler Türk devlet geleneğine uyularak komutanlar arasında paylaştı- dergi, Aralık, 2003.)
rılıyordu. Önceleri Büyük Selçuklu Devleti’ne bağlı olarak kendi bölgelerini
yöneten bu komutanlar daha sonra devletin zayıflamasıyla bağımsızlıklarını ilan ediyorlardı. Böylece
Anadolu’da ilk Türk devletleri ve beylikleri kurulmaya başlıyordu.
Türkler Anadolu’ya gelmeden önce Anadolu’da Rumlar, Ermeniler, Sür yaniler, Gürcüler gibi değişik etnik
yapıda çeşitli topluluklar yaşamaktaydı. Bu topluluklar arasında bir siyasi birlik yoktu ve bunlar Bizans
İmparatorluğu’na bağlıydı. Bizans’ın bu topluluklar üzerinde güç ve otoritesi her geçen gün azalmaktaydı.
188
6. Ünite
Aşağıdaki haritada da görüldüğü gibi Türkler Marmara ve Ege’ye kadar ilerledi ve Anadolu’da Danişmentliler, Artuklular, Mengücekliler, Saltuklular, Çaka Beyliği ve Türkiye Selçukluları gibi birçok beylik ve devlet
kurdular.
6.1. Harita: Anadolu’da kurulan ilk Türk devlet ve beylikleri (Tarih Atlası 1, s. 33.)
XI. yüzyıldan itibaren Anadolu’da Türk devlet ve beyliklerinin kurulma sebeplerini nasıl açıklayabilirsiniz?
1. DANİŞMENTLİLER (1080-1178)
Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerindendir.
Kurucusu Danişment Ahmet Gazi’dir. Beylikler içerisinde en güçlü olanıdır. Sivas, Malatya ve Kayseri dolaylarında hüküm süren Danişmentliler Türkiye Selçuklu
Devleti ile birlikte Haçlılara karşı başarılı mücadeleler
yapmışlardır. Anadolu’da önemli sanat eserleri meydana
getirmişlerdir. Yanda fotoğrafını gördüğünüz Anadolu’nun ilk medresesi sayılan ve tıp eğitimi verilen Yağıbasan Medresesi bunlar içinde ilk akla gelendir. Kayseri
Ulu Cami, Melik Gazi Kümbeti diğer önemli sanat eserlerindendir. Danişment Ahmet Gazi ve Melik Gazi’nin
Bizans, Haçlı ve Ermenilere karşı mücadelelerini, kahra6.1. Fotoğraf: Yağıbasan Medresesinden bir
manlıklarını anlatan “Danişmentname” destanı bu görünüm-Niksar-Tokat
dönemde yazılmıştır. Danişmentlilerin varlığına Türkiye
Selçuklu hükümdarı II. Kılıç Arslan son vermiştir (1178).
Danişmentli Beyliğinin Anadolu’nun Türkleşmesine katkıları konusunda neler söyleyebilirsiniz?
189
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
2. SALTUKLULAR (1072-1202)
6.2. Fotoğraf: Emir Saltuk Kümbeti-Erzurum
Erzurum ve çevresinde Ebulkasım Saltuk Bey tarafından kurulmuştur.
Anadolu’da kurulan ilk Türk beyliklerindendir. Saltuklular Gürcülerle
savaşmış ve Danişmentlilerle birleşerek Haçlı saldırılarıyla mücadele etmişlerdir. Mama Hatun döneminde Erzincan’ın Tercan ilçesinde yapılan Külliye, Türk mimarisinin en güzel eserleri arasında yer almaktadır. Yandaki
fotoğrafta verilen Emir Saltuk Kümbeti yanında, Kale Cami, Tepsi Minare,
Ulu Cami, Saltukluların diğer önemli sanat eserleri arasında yer alır. Türkiye
Selçuklu hükümdarı Rükneddin Süleyman Şah 1202 yılında bu beyliğin
varlığına son vermiştir.
Aşağıda verilen “Saltuklular Döneminde Erzurum” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
1. Etkinlik: SALTUKLULAR DÖNEMİNDE ERZURUM
Saltuklular zamanında Erzurum şehri de diğer Anadolu şehirleri gibi ekonomik ve ticari açıdan oldukça
gelişmişti. Bölge, Akdeniz limanlarından ve Suriye’den hareket edip Konya, Kayseri, Sivas ve Erzincan yolu
ile Azerbaycan’a, İran’a veya Türkistan’dan Erzurum’a gelip aynı yoldan Akdeniz ve Trabzon limanlarına
giden büyük bir kervan yolunun güzergâhında bulunduğu için ticari hayat çok canlı idi. Ayrıca Erzurum
sahip olduğu geniş otlakları ile zengin bir hayvancılık potansiyeline de sahipti.
Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 8, s. 167-169.
(Özetlenmiştir.)
Erzurum şehrini önemli kılan unsurlar nelerdir?
3. MENGÜCEKLİLER (1080-1228)
Erzincan ve Sivas-Divriği dolaylarında hüküm süren Mengücekliler
Beyliği Mengücek Gazi tarafından kurulmuştur. Mengücek Gazi, Gürcü ve
Rumlarla mücadele etmiştir. Mengücekliler İshak Bey’in ölümünden sonra
Erzincan ve Divriği olmak üzere ikiye ayrılmışlardır. Her iki kola Türkiye
Selçuklu Devleti tarafından son verilmiştir. Tarım, ticaret, sanayi alanlarında
gelişme gösteren Mengücekliler döneminde Erzincan ve çevresinde kültür
6.3. Fotoğraf: Divriği Ulu ve sanat alanında önemli gelişmeler sağlanmıştır. Anadolu’yu İran’a bağlayan
Cami ve Darüşşifası-Sivas
büyük kervan yolunun Erzincan’dan geçmesi şehirde ekonomik canlılığı
artırmıştır. Bu dönemde yapılan ve yanda görseli verilen Divriği Ulu Cami
ve Darüşşifası UNESCO tarafından hazırlanan dünya mirası eserleri listesine alınmıştır. Bilimin ve kültürün
gelişmesine katkıda bulunan Mengücekliler bilim insanlarını da desteklemişlerdir.
4. ARTUKLULAR
Artuklu Beyliği, Artuk Bey ve çocukları tarafından Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgesi’nde kurulmuştur. Bu dönemde Mardin, Diyarbakır, Harput
(Elazığ), Batman ve çevresi Orta Çağın en önemli kültür ve ticaret merkezleri arasında yer almıştır. Mısır, Suriye, Mezopotamya ve İran ticaret yolları
Artukluların kentlerinden geçmiştir. Artuk Bey’in ölümünden sonra
Artuklular üç kola ayrılmışlardır. Hasankeyf kolu 1102-1231, Mardin kolu
1108-1409, Harput kolu 1112-1234 yılları arasında varlıklarını sürdürmüşlerdir. Artuklular döneminde yapılan, taş işçiliğinin şaheserleri arasında
6.4. Fotoğraf: Malabadi Köprüsü- yer alan ve yanda görseli verilen Malabadi Köprüsü günümüze kadar gelmiştir. Mardin’de Hatuniye Medresesi, Koçhisar’da Ulucami, Şehidiye
Silvan-Diyarbakır
Medresesi Artukluların önemli sanat eserleri arasındadır. Artuklular döne190
6. Ünite
minde bilim oldukça gelişmiştir. Bu dönemin en tanınmış bilim insanı ise yanda
temsilî resmi verilen El-Cezeri (Asıl adı Bediüzzaman Ebul İz)dir. Haberleşme,
kontrol, denge kurma ve ayarlama bilimi olan sibernetiğin ilk kurucusu olarak
kabul edilmiştir. El-Cezeri su saatleri, mekanik olarak çalışan müzik aletleri, tulumbalar ve şifreli kilitler yapmıştır. Yazmış olduğu Kitab-ül Hiyel 1974 yılında
İngilizceye tercüme edilmiştir. Ayrıca İngilizce yayınlanan Nature (Neyçır) dergisi;
1974 mart sayısında El-Cezeri’yi yazı konusu yapmış, onun için “XII. yüzyıl
Müslüman mühendisliğinin doruğuna erişmiş Cizreli Ebul İz” ifadesi kullanılmış6.2. Resim: El Cezeri ‘nin
temsilî resmi (Bir dergi,
tır.
Şubat 2004.)
5. ÇAKA BEYLİĞİ VE TÜRK DENİZCİLİĞİ
Türkleri denizlerle kaynaştıran ilk öncü Çaka Bey olmuştur. Çaka Bey, 1078 yılında Bizans’a esir düştü ve
İstanbul’a gönderildi. İstanbul’daki esaret döneminde deniz ve denizciliğe karşı tutku derecesinde bir ilgi duymaya başladı. 1081 yılında Bizans İmparatoru’nun değişimi sebebiyle yaşanan karışıklıklardan yararlanarak
kaçmayı başaran Çaka Bey, İzmir’i ele geçirdi ve müstakil bir Türk Beyi olarak sınırlarını genişletmeye başladı.
Çaka Bey, İzmir’de o döneme göre modern sayılabilecek bir tersane yaptı. Bu aşamadan sonra gemi inşa faaliyetlerine geçti ve 50 parçalık ilk Türk Donanmasını 1081 yılında inşa etti. 1081 yılı Türk Deniz Kuvvetlerinin
kuruluş yılı olarak kabul edildi. Emir Çaka Bey, 1081 yılında Urla, Çeşme ve Foça’yı ele geçirdi. Daha sonra
Midilli ve Sakız Adası’nı fetheden Çaka Bey komutasındaki ilk Türk Donanması, 1090 tarihinde Koyun Adaları
civarında Bizans Donanması ile karşılaştı. Bizans Donanması ağır kayıplarla geri çekilmek zorunda kalmıştır.
Peçenekler ve Türkiye Selçukluları ile İstanbul’u fethetmek amacıyla bir ittifak kurdu. Ancak Bizans, Türkiye
Selçukluları ile Çaka Beyin arasını açmayı başardı. Çaka Beyin 1095 yılında ölümü ile Türk Denizciliği önemli bir darbe aldı.
6. ANADOLU’DA KURULAN DİĞER TÜRK BEYLİKLERİ
Sökmenoğulları: Ahlat ve Van Gölü civarında Kutbeddin İl-Arslan’ın komutanlarından Sökmen tarafından kurulmuş Türk beyliğidir.
İnaloğulları: Diyarbakır ve çevresinde Türk komutanlarından Sadr Bey tarafından kurulmuştur.
Dilmaçoğulları (Togan Arslanoğulları): Bitlis ve civarında Sultan Alp Arslan’ın komutanlarından Dilmaçoğlu Mehmet tarafından kurulmuştur.
Çubukoğulları: Harput ve çevresinde Melikşah’ın komutanlarından Çubuk Bey tarafından kurulmuştur.
İnançoğulları: Denizli ve çevresinde Mehmet Bey tarafından kurulmuştur.
Tanrıvermişoğulları: Efes ve çevresinde Tanrıvermiş adlı bir Türkmen beyi tarafından kurulmuştur.
Aşağıda verilen “Türkiye’de Kurulan İlk Türk Devlet ve Beyliklerinin Anadolu’nun Türkleşmesine
Olan Hizmetleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
2. Etkinlik: TÜRKİYE’DE KURULAN İLK TÜRK DEVLET VE BEYLİKLERİNİN
ANADOLU’NUN TÜRKLEŞMESİNE OLAN HİZMETLERİ
Türkiye’de kurulan ilk Türk devlet ve beylikleri zamanında Anadolu’nun Türkleşmesi hızlanmıştır. Bu
devletler, bulundukları bölgede kalmayarak hem Anadolu’nun fethine katılmışlar hem de egemen oldukları
yerleri Bizans, Gürcü ve Ermenilere karşı korumuşlardır. Bizans ve Haçlı kuvvetleriyle savaşmış, İslamiyetin
Anadolu’da yayılmasına çalışmışlardır. Doğudaki Moğol baskısı sonucunda Anadolu’ya gelen Türkmenlere
sahip çıkmışlardır. Böylece Anadolu’da Türk nüfusu hızla artmış ve yeni yerleşim yerleri kurulmuştur. Türkçe, çoğunluğun konuştuğu dil hâline gelmiştir. Bu devletler egemen oldukları yerlerin imarını sağlamışlar;
Anadolu kentlerini han, hamam, ker vansaray, cami ve medreselerle donatarak Türk kültür ve sanatının
gelişmesine de katkıda bulunmuşlardır. XII. yüzyılın son çeyreğinden itibaren Avrupalılar Anadolu’ya Türkiye demeye başlamışlardır.
Türkiye’de kurulan ilk Türk devlet ve beyliklerinin Anadolu’nun Türkleşmesine katkıları nelerdir? Açıklayınız.
191
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
B. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KURULUŞU
l Ferman
l Haçlılar
l Menşur
l Prenslik
Hazırlık Çalışmaları
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin kurucusu olan Süleyman Şah’ın hayatı
ile ilgili bir araştırma yapınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
Süleyman Şah, Anadolu’ya fetih yapmak için gelen Türk komutanları içinde güçlü bir askeri güce ve
yönetim yeteneğine sahipti. Bu sayede Anadolu’ya göç etmiş Türkmenleri etrafında topladı. Bizans
İmparatorluğu’na karşı mücadelelere girişti. Anadolu’da fetihler gerçekleştirdiğinden kendisine Anadolu
Fatihi Gazi Süleyman Şah denildi.
Süleyman Şah’ın Anadolu’ya göç eden Türkmenleri etrafında toplaması onun hangi özelliklerinin
göstergesidir?
1. KUTALMIŞOĞLU SÜLEYMAN ŞAH DÖNEMİ (1075-1086)
1071 Malazgirt Zaferi’nden sonra Selçuklu komutanlarından Kutalmışoğlu Süleyman Şah, Anadolu’nun batı taraflarını Melikşah adına fethetmekle görevlendirildi. Süleyman Şah, 1075 yılında, Bizans’ın elinde bulunan İznik şehrini alıp başkent yaparak
bağımsızlığını ilan etti. Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah bu durumdan fazla hoşnut olmadıysa da daha sonra Süleyman Şah’a bir ferman göndererek ona hükümdarlık
unvanı verdi (1077). Abbasi halifesi de Süleyman Şah’a hükümdarlığını onaylayan
“Menşur” gönderdi. Böylece Türkiye Selçuklu Devleti resmen kurulmuş oldu. Süleyman
Şah daha sonra kendi adına yandaki fotoğrafta görülen parayı bastırdı.
6.5. Fotoğraf: Süleyman
Süleyman Şah, devletini kurduktan sonra İstanbul Boğazı’na kadar olan yerlere Şah’ın bastırdığı para
akınlar düzenledi. Bizans’ı zayıflatmak amacıyla bu ülkedeki taht kavgalarına karıştı.
Zor durumda kalan Bizans, Selçuklularla bir antlaşma imzalayarak (Dragon Antlaşması, 1081) vergi vermeyi
kabul etti. Bu antlaşma ile ülkesinin batı sınırlarını güvence altına alan Süleyman Şah yerine komutanlarından
Ebu’l Kasım’ı bırakarak güney seferine çıktı. O çağda Hristiyan dünyasının kutsal kenti sayılan Antakya Ermeni
Prensliği’ni ele geçirdi. Süleyman Şah buradaki halka hiç dokunmayarak esir alınan Ermenileri de serbest bıraktı. Askerlerine seslenen Süleyman Şah Hristiyan halka iyi davranılmasını,
halktan zorla hiçbir şey alınmamasını ve evlerine girilmemesini emretti.
6.5. Fotoğraf: Süleyman Şah’ın Türbesi
(Caber Kalesi, Suriye)
1079
Celali Takvimi uygulanmaya başlandı.
Suriye Selçuklu Devleti hükümdarı
Tutuş Bey Kudüs kentini ele geçirdi.
192
Adana, Tarsus ve Antakya’yı fethederek Suriye bölgesine yönelen
Süleyman Şah, Suriye Selçuklu Sultanı olan Tutuş’la yaptığı savaşı kaybetti
ve daha sonra öldü (1086). Tutuş tarafından esir alınan Süleyman Şah’ın
oğulları Büyük Selçuklu Devleti’nin merkezi Isfahan’a getirilerek Melikşah’a
teslim edildi. Yandaki fotoğrafta görülen Süleyman Şah’ın kabri günümüzde Suriye sınırları içerisindeki Caber Kalesi’nde bulunmaktadır. Mezarın bulunduğu bölge Lozan Antlaşması’na göre Türk toprağı kabul edildiği
için buranın koruyuculuğunu Türk askerleri yapmaktadır.
1085
Kastilya Leon Kralı IV. Alfonso
Müslümanların elinden Toledo
kentini aldı.
1090
Hasan Sabbah Alamut Kalesi’ni
ele geçirdi.
6. Ünite
Süleyman Şah ölünce yerine naip olarak bıraktığı Ebu’l Kasım, devleti idare etmeye başladı. Melikşah’ın
ölmesiyle birlikte Süleyman Şah’ın oğulları Kılıç Arslan ve Kulan Arslan Anadolu’ya geldi. Kılıç Arslan
Türkiye Selçuklu Devleti’nin başına geçti.
2. I. KILIÇ ARSLAN DÖNEMİ (1092-1107)
I. Kılıç Arslan hükümdar olunca devlet işlerini düzene koydu. Önemli yerlere vali
ve komutanlar atayarak Bizans İmparatorluğu üzerinde yeniden denetim kurdu.
İstanbul’u almak isteyen Çaka Bey’in faaliyetlerinden endişe duyan Bizans, Çaka Bey
ile yanda temsilî resmi görülen I. Kılıç Arslan’ın arasını açmayı başardı. Bizansla antlaşma yapan I. Kılıç Arslan, Çaka Bey’i öldürterek batı sınırını güvence altına aldı.
Doğuya yönelen I. Kılıç Arslan Malatya’yı kuşattığı sırada Haçlıların büyük bir ordu ile
Anadolu’ya doğru geldiğini haber
alınca kuşatmayı kaldırarak
İznik’e döndü. I. Kılıç Arslan,
6.3. Resim: I. Kılıç Ars- yandaki temsilî resimde görülen
lan’ın temsilî resmi (www. I.
Haçlı Seferi sırasında
atilim.edu.tr)
Danişmentlilerle birlikte vur-kaç
taktiği uygulayarak Haçlılara önemli kayıplar verdirmesine
rağmen İznik Haçlıların eline geçince ülkenin merkezini
Konya’ya taşıdı. I. Haçlı Seferi’nden sonra doğuya yönelen
I. Kılıç Arslan Danişmentlilerin elinde bulunan Malatya’yı,
daha sonra Suriye’ye yönelerek Musul’u aldı. Suriye’de Emir
6.4. Resim: I.Haçlı Seferini anlatan temsilî resim (Bir
Çavlı ile yaptığı mücadeleyi kaybeden I. Kılıç Arslan, Habur dergi, Şubat 2009.)
Irmağı’nı geçerken boğularak öldü (1107).
Aşağıda verilen “I. Kılıç Arslan ve Haçlı Esirleri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
3. Etkinlik: I. KILIÇ ARSLAN VE HAÇLI ESİRLERİ
Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan, 1096 yılında Anadolu’ya giren haçlı ordusuyla köy köy, tepe tepe savaşıyordu. Başkent İznik’i terk edip Konya’ya yerleşmek mecburiyetinde kalmıştı. Bir sabah sarayından çıkmış
şehri dolaşıyordu. Esirlerin bir arada tutulduğu açık hava hapishanesinin yanından geçerken bir ses duydu:
— Biz ne olacağız?
Kılıç Arslan sesin geldiği yöne döndü. Konuşan, genç ve güzel bir kızdı. Haçlılar Kudüs’e yerleşmek
amacıyla eş ve çocuklarıyla yola çıkmışlardı. Kıza sordu:
— Kimsin, ne istiyorsun?
— Esir Fransız Efon Eyyid’in kız kardeşi İsabella’yım. Vatanıma dönmek istiyorum.
– Biz Türkler, yurdumuzda oturanlara çekip gidin diyemeyiz. Yurdumda din ve âdetiniz üzere yaşayabilirsiniz. Fakat arzu ettiğiniz gün memleketinize de dönebilirsiniz. Ben vatan hasretini takdir edenlerdenim.
Kılıç Arslan bu konuşmadan sonra esirlere harçlık verilmesini emretti. Eğlenmelerine ve gruplar
hâlinde ülkelerine dönmelerine izin verdi.
Mehmet Özel, Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi, s. 402.
Bu bilgilere göre I. Kılıç Arslan’ın kişisel özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
3. I. MESUD DÖNEMİ (1116-1155)
I. Kılıç Arslan’dan sonra başa geçen Sultan Mesud, Danişmentlilerle yaşanan saltanat mücadelesinden
yararlanarak Ankara, Çankırı, Kastamonu ve Elbistan bölgelerini ele geçirdi. Bizans İmparatorunu Konya
Akşehir’de yapılan savaşta yenmeyi başardı. Böylece Anadolu’daki gücünü ve otoritesini artırdı. Anadolu’da bu
gelişmeler yaşanırken II. Haçlı Seferi başlamıştı. Sultan Mesut, İznik-Eskişehir yönünde ilerleyen Haçlıları
büyük bir bozguna uğratarak başarılar kazandı. Haçlılara büyük kayıplar verdirdi. Anadolu’daki imar faaliyetlerine yönelen I. Mesud, ülkede birçok cami, medrese, han, hamam ve yollar yaptırdı; yoksullara, yolcu ve
ihtiyaç sahiplerine yönelik hayır kurumları inşa ettirdi.
193
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Temel Kavramlar
C. HAÇLI SEFERLERİ
l Kluni Tarikatı
l Kontluk
l Papa
l Senyör
l Şövalye
Hazırlık Çalışmaları
1. Avrupa’nın ekonomik durumunun Haçlı Seferlerinin düzenlenmesindeki rolünü araştırınız.
2. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruları cevaplayınız.
Selçuklular 1071’de Malazgirt Savaşı’nı kazanarak İstanbul sınırlarına kadar ilerlemişlerdi. İstanbul
her an Türklerin eline geçebilirdi. İmparator Alexios Komnenos (Aleksios Komenos), Flander Kontu
Robert (Rabırt)’la komutasındaki 200 kadar şövalyeyi İstanbul’da ağırlamış ve Papa II. Urbanus (Urban)’a
asker gücü desteği için Robert aracılığıyla bir teklif göndermişti. Bu tam da papanın beklediği fırsattı.
Güray Kırpık, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, s. 41.
1. Bizans İmparatorunun Türklere karşı papadan yardım istemesinin nedenleri nelerdir?
2. Papanın Bizanslıların teklifine olumlu yaklaşmasının amacı ne olabilir?
1. HAÇLI SEFERLERİNİN NEDENLERİ
Orta Çağın en büyük siyasi ve askerî olaylarından biri olan Haçlı Seferleri, XI ve
XIII. yüzyıllar arasında Hristiyanların kutsal saydıkları yerleri Müslümanların elinden
geri almak amacıyla düzenlenmiştir. Yandaki temsilî resimde görüldüğü gibi Hristiyanlar sefere çıkarken önlerine, seferden dönerken ise sırtlarına haç işareti taktıklarından bu adla anılmışlardır. Haçlı Seferlerinin Avrupalılar tarafından yapılmasında dinî
nedenler dışında siyasi ve ekonomik nedenler de etkili olmuştur. Kilise ve din adamları bu seferlerin düzenlenmesini sağlayan en önemli unsurlardır.
6.5. Resim: Haçlı
askeri’nin temsilî resmi
(Türkler Ansiklopedisi,
C 6, s. 387.)
Haçlı Seferlerinin dinî sebepleri arasında yer alan ve Hristiyanlarca kutsal sayılan yerler nerelerdir?
Yanda temsilî resmi görülen Papa II. Urbanus (Urban) Hristiyanları Haçlı
Seferlerine teşvik etmek için yaptığı konuşmada “Müslümanlar şu an din kardeşlerimizle savaşmaktadırlar. Onlar bizden bir an önce yardım bekliyorlar. Sizleri Müslümanlara karşı savaşa çağırıyorum. Ayrıca bunu ben değil Tanrı ve Hz. İsa da istemektedir. Bu savaşta Tanrı ve İsa size yardım edecek ve kesin zafer sizin olacaktır. Bu
seferlere her kim katılırsa tüm günahları affedilecek, eğer ölürse de cennete gidecektir.”(1) dedi. Sonuçta papa okuma yazma bilmeyen yoksul insanları bu seferlere katılmaya
ikna etmeyi başarmıştı. Keşiş ve rahipler de köy ve kasabaları gezerek Hristiyan halkı
6.6. Resim: II. Urba- Müslümanlara karşı birlik ve beraberliğe çağırıyorlardı. Kluni Tarikatı kutsal yerlerin
nus (Urban)’ın temsilî Müslümanların elinden alınması gerektiği yönünde halkı kışkırtıyordu. Din adamları
resmi (Türkler Ansiklo- şövalyelere de çağrıda bulunarak ele geçirecekleri toprakların kendilerine verileceğini
pedisi, C 6, s. 669.)
söylüyorlardı. Orta Çağ boyunca kilise ve papa Avrupa Hristiyan halkı üzerinde büyük
bir etkiye sahip olmuştu. Kilise ve papalar halkı istedikleri doğrultuda yönlendirebiliyorlardı.
_______________________
(1) Güray Kırpık, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, s. 55.
194
6. Ünite
Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde etkili olan diğer sebepleri aşağıdaki gibi üç başlık altında toplayabiliriz.
Ekonomik Sebepler
t )BÎM‘MBS‘O %PNJVOVO [FO
ginliklerine ulaşma isteği
t "WSVQBO‘O CàZàL CJS L‘T
mının açlık ve yoksulluk içinde
olması
t "WSVQBM‘MBS‘O EPNJVEBO
gelen ticaret yollarına hâkim
olma isteği
Siyasi Sebepler
t #J[BOT‘O 5àSLMFSJO JMFSMFZJǦJ
ne karşılık Avrupa dünyasından
yardım istemesi
t%FSFCFZMFSJOCVTFGFSMFSFLBU‘
larak güçlerini daha fazla artırmak
istemesi
Sosyal Sebepler
tƥÚWBMZFMFSJONBDFSBZBBU‘Mmak istemesi
t #B[‘ LJǦJMFSJO CV TFGFSMFSF
katılarak dük, kont gibi unvanlar kazanmak istemesi
1. Ticaret yollarının Müslümanların elinde olması Avrupalıları ekonomik yönden nasıl etkilemiştir?
2. Derebeylerin Haçlı Seferleri’ne katılmasının nedenleri neler olabilir?
Aşağıda verilen “I. Haçlı Seferleri” başlıklı haritayı inceleyerek altındaki soruları cevaplayınız.
4. Etkinlik: HAÇLI SEFERLERİ
6.2. Harita: Haçlı Seferleri (Tarih Atlası 1, s. 36.)
1. Haçlılar neden Anadolu topraklarından geçmek istemişlerdir?
2. Haçlıların diğer seferlerde deniz yolunu kullanmalarının sebebi olarak neler söyleyebilirsiniz?
Haçlılar sekiz büyük sefer düzenlemişlerdir. Bunlardan ilk dördü oldukça önemlidir. Bu seferlerden ilk
üçü Anadolu üzerinden yapıldığı için Türkiye Selçuklu Devleti’ni doğrudan ilgilendirmektedir. IV. sefer
İstanbul, diğer seferler ise Akdeniz yolu ile Kudüs üzerine yapılmıştır.
I. Haçlı Seferi (1096-1099): 600.000 kişi ile sefere çıkan Haçlılar, Bizans İmparatorluğu ile bir antlaşma
yaptılar. Anadolu’ya gelen Haçlıların ilk amacı İznik’i almaktı. I. Kılıç Arslan Haçlılara ağır kayıplar verdirme-
1150
Paris Üniversitesi kuruldu.
1155
I. Friedrich Barbarossa Alman
İmparatoru oldu.
1156
Harzemşahlar Moğol-Karahitay
egemenliğine girdi.
195
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
sine rağmen İznik Haçlıların eline geçti. Haçlılar, Anadolu’yu geçip Kudüs’e geldiklerinde sayıları 50.000’e
düşmüştü. Kudüs, Urfa ve Antakya, Haçlıların; İznik ve Batı Anadolu ise Bizanslıların eline geçti. Haçlılar
Kudüs ve çevresinde bir Latin krallığı; Antakya, Urfa, Şam’da ise kontluklar kurdular. Böylece derebeylik rejimi
Orta Doğu’ya taşınmış oldu. I. Haçlı Seferi amacına ulaşan tek haçlı seferidir denebilir.
Bilgi Hazinesi
1085’te Süleyman Şah tarafından fethedilen Antakya onun ölümüyle Büyük Selçukluların denetimine
girdi. Şehir I. Haçlı Seferi sonunda Haçlıların eline geçti. Haçlılar şehirde canlı bir Türk bırakmadan tümünü kılıçtan geçirdiler. Antakya ahalisinin evleri ister Müslüman ister Hristiyan evi olsun tamamen yağma
edildi.
Haçlı Seferleri’ne genellikle yoksul ve işsiz kişilerin katılmasını gözönünde bulundurduğunuzda o günkü
Avrupa’nın ekonomik durumu hakkında neler söyleyebilirsiniz?
II. Haçlı Seferi (1147-1149): Bu sefer, Musul Atabeyi İmadeddin Zengi’nin Urfa’yı Haçlılardan geri
alması sebebiyle yapıldı. Avrupa devletlerinin kralları da bu sefere katıldı. Selçuklular ve Zengilerin direnişi ile
karşılaşan Haçlılar büyük kayıplar verdi. Haçlılar bu seferde başarılı olamadı.
Bu sefer ile Haçlılar Anadolu’dan geçmek yerine deniz yolunu tercih etmeye başladı. Bizans, Haçlıların yardımıyla Anadolu’yu geri alamıyacağını anladı. Tek başına hareket etmek istedi ancak bunda başarılı olamadı.
III. Haçlı Seferi (1189-1192): 1187 yılında Selahattin Eyyubi’nin Hıttin Savaşı’nda Küdus Kralı’nı yenmesi ve şehri ele geçirmesi bu seferin yapılmasına yol açtı. İngiliz, Alman ve Fransız kralları da bu sefere
katıldılar [Fransa Kralı Philippe Auguste (Filip Ogüst), Alman Kralı Friederich Barbarossa (Frederik Barbaros),
İngiliz Kralı Arslan Yürekli Richard (Rişar)]. İngiltere Kralı Arslan Yürekli Richard, Kudüs’ü almak için
Selahattin Eyyubi ile savaştı ancak başarılı olamadı. Kudüs şehri Müslümanların elinde kaldı. III. Haçlı Seferi
sonucunda Hristiyanlar Müslümanları yakından tanıma fırsatını buldular. Bu durum Hristiyanların
Müslümanlarla ilgili bilinen yanlış düşüncelerinin değişmesinde etkili oldu.
Bilgi Hazinesi
Eyyubiler (1174-1250)
Mısır, Suriye ve Hicaz’da egemen olan bir Türk-İslam Devleti’dir. Kurucusu
yanda temsilî resmini gördüğünüz Selahattin Eyyubi’dir. Selahattin Eyyubi Kudüs
Krallığına Hittin Savaşı’yla son vererek Kudüs şehri ve civarının uzun süre Müslümanların elinde kalmasını sağlamıştır. Selahattin Eyyubi’nin ölümüyle ülkede
karışıklıklar başlamıştır. Bu devlete yine Türk ve Müslüman olan Memlukler 1250
yılında son vermiştir.
Selahattin Eyyubi, merhametli ve adil bir hükümdardı. Kudüs ve çevresinde
6.7. Resim: Selahattin
Eyyubi’nin temsilî
yaşayan Hristiyanlara, Yahudilere her türlü din ve inanç hürriyetini tanımıştı. Kuresmi (Bir dergi, Şubat,
düs önlerine gelen ve daha sonra hastalanan İngiliz Kralı’nı iyileştirmek için büyük
2004.)
gayret göstermişti.
1157
Horasan Selçuklu Devleti kuruldu.
196
1167
Moğol İmparatorluğu’nun
kurucusu Cengiz Han doğdu.
1169
Suriye’ye hakim olan Nureddin Mahmut
Zengi’nin Mısır’ı ele geçirmesi
6. Ünite
IV. Haçlı Seferi (1202-1204): Eyyubi Devleti’nin Filistin’deki Yafa ile Suriye’deki bazı şehirleri ele geçirmesi üzerine IV. Haçlı Seferi düzenlendi. Haçlıların hedefi Suriye’de Eyyubi Devleti ile karşı karşıya kalan
Haçlılara destek vererek Kudüs’ü geri almaktı. Harekete geçen Haçlılar 1204 yılında İstanbul’a geldiler. Bu sırada İstanbul’da taht kavgaları sürdüğünden otorite boşluğu vardı. Bizans’ın bu durumundan yararlanan Haçlılar
şehri yağmalamaya başladılar. Bizans’ta taht değişikliğinin yaşanması üzerine halk ayaklandı, imparator ve oğlu
öldürüldü. Haçlılar 1204 yılında İstanbul’da bir Latin İmparatorluğu kurdular. Bunun üzerine Bizans
İmparatorluğu’ndaki hanedan üyeleri İstanbul’dan ayrılarak İznik ve Trabzon’da iki ayrı devlet kurdular. İznik
Devleti 1261 yılında İstanbul’daki Latin İmparatorluğu’na son vererek Bizans İmparatorluğu’nu yeniden canlandırdı. Trabzon İmparatorluğu ise Fatih Sultan Mehmet’in Trabzon’u fethettiği tarihe kadar varlığını sürdürdü
(1461). IV. Haçlı Seferi diğer seferlerden farklı bir özellik taşır. Amacı dışına çıkan bu sefer Bizans
İmparatorluğu’nu yıpratırken Müslümanlar açısından olumlu sonuçlar doğurdu.
Bilgi Hazinesi
IV. Haçlı Seferinde İstanbul’un Haçlılar tarafından yağmalanmasının tarihte bir başka örneği yoktur. Bu şehir dokuz asır boyunca
Hristiyan medeniyetinin merkezi olarak kalmıştı. Haçlılar bu yağmalama sırasında ne manastırlara ne kiliselere ne de kütüphanelere hürmet ediyorlardı. Ayasofya Kilisesi’nde bile ipekli duvar halılarını yırtıp mihraptaki büyük gümüş şemsiyeyi parçalayan, din
adamı tasvirleri ve kutsal kitaplar üzerinde tepinen kişilere rastlamak mümkündü. Yağmacılar saraylara olduğu gibi fakir kulübelerine de dalıyor ve bunları tahrip ediyorlardı. Yaralı kadın ve çocuklar
6.8. Fotoğraf: İstanbul’un işgalinden
ölüme terk ediliyordu. Üç gün süren bu korkunç yağma sonunda o sonra
alınıp götürülen Hipodromdaki
muazzam ve güzel şehir bir harabe yığını hâline geldi.
dört at heykeli Venedikliler tarafından
San Marko Kilisesi’nin kapısı üzerine
yerleştirildi.
IV. Haçlı Seferi’nden sonra dört büyük sefer daha yapıldı. Bu seferler Anadolu üzerinden değil de deniz
yoluyla yapıldığı için doğrudan Türkiye Selçuklu Devleti’ni ilgilendirmedi. Mısır’daki Eyyubi ve Memluk
Devletleri bu seferleri etkisiz hâle getirerek Orta Doğu’yu Haçlılara karşı korumuşlardır.
2. HAÇLI SEFERLERİNİN SONUÇLARI
Haçlı Seferleri dinî, siyasi, ekonomik ve sosyal sonuçlar doğurmuş; özellikle Orta Çağ boyunca Avrupa’da
egemen olan feodalite rejimi üzerinde etkili olmuştur. Senyör ve şövalyelerin çoğu topraklarını kaybetmiştir.
Bu kişilerin bir kısmı seferler sırasında ölmüş, sağ kalanlar ise ülkelerine döndüklerinde topraklarını satmak
zorunda kalmışlardır. Onların topraklarını alan burjuvalar güçlenmiş, bu durum Avrupa’da derebeylik (feodalite) rejiminin zayıflamasına yol açmıştır.
1169
İngiltere’nin İrlanda’yı işgale
başlaması.
1171
Selahattin Eyyübi’nin Mısırdaki Fatimi Halifeliğine son
vermesi.
1196
Cengiz Han’ın
Moğolistan’daki göçebe
toplulukları egemenliği altına
toplayarak tarihin en geniş
sınırlarına sahip devletini
kurması.
197
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Haçlı Seferlerinin sonuçları şöyle sıralanabilir:
Ekonomik ve Sosyal
Dinsel Sonuçlar
Sonuçlar
• Doğu ve Batı arasındaki ticaret
• Papa ve kiliseye olan güven sargelişti.
sıldı.
• Cenova, Marsilya gibi Akdeniz
• Hristiyanlarla Müslümanlar birlimanları önem kazandı.
birlerini yakından tanıdı, hoşgörü ve
• Türk ve Müslümanların şehirleri güven ortamı gelişti.
yakıldı. Müslümanlar ekonomik ka• Haçlılar kutsal yerleri Müslüyıplara uğradı.
manların elinden almayı başarama• Avrupa’nın hayat standardı yük- dı.
seldi. Ticaretle uğraşan burjuva sını• Katolik ve Ortodoks kiliseleri
fı ortaya çıktı.
arasındaki ayrılıklar daha da arttı.
• Papanın ve kralların yapılan
• Skolastik düşünce önemini yitirseferlerin masraflarını karşılamak meye başladı.
için bankerlerden borç para almaları
bankacılık sektörünü geliştirdi.
Haçlı Seferleri sonunda
Türklerin İslam dünyasında
itibarlarının artmasının nedenleri sizce nelerdir?
Haçlı Seferleri sonunda
Papa ve kiliseye olan güven
neden sarsılmış olabilir?
Siyasi Sonuçlar
• Türklerin batıya olan ilerleyişi
bir süre durdu. Fetih hareketleri
yavaşladı.
• Türklerin İslam dünyasındaki
itibarı ve saygınlığı arttı.
• Bizans’a gerekli yardım yapılamadı. Bizans bu seferlerden zararlı
çıktı. Ülke içerisindeki karışıklıklar
devam etti.
• Orta Çağ Avrupasında egemen
olan feodalite rejimi zayıfladı.
• Haçlılarla yapılan mücadeleler
İslam dünyasını Moğol saldırıları
karşısında güçsüz bıraktı.
Haçlı Seferlerinin Avrupa
siyasi yapısı üzerinde etkileri
neler olmuştur?
Bilgi Hazinesi
Avrupalılar, Haçlı Seferleri sırasında bir aydınlanma
dönemi yaşayan İslam uygarlığından yararlandılar. Müslümanların daha önce Arapçaya çevirdiği Eski Yunan yapıtları ile Farabi, İbn-i Sina gibi Türk-İslam bilginlerinin
yapıtlarından çeviriler yaptılar. Bilim ve teknik alanındaki
gelişmelerle ortaya çıkan pusula, barut ve kâğıdı Avrupa’ya
götürdüler. Haçlılar Müslümanlardan halı, ipek, pamuklu
kumaş dokumacılığını öğrendiler. Müslümanlardan öğrendikleriyle ufukları genişleyen Avrupalılar yeni arayışlara
yöneldiler. Bu arayışlar önce coğrafi keşiflerin, ardından
da Rönesans ve reform hareketlerinin başlamasına neden
oldu.
6.8. Resim: Haçlı Seferleri’ni anlatan temsilî
resim (Bir dergi, Şubat 2004.)
198
6. Ünite
Temel Kavramlar
l Ahilik
Ç. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN
YÜKSELME DÖNEMİ, KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
l Bacıyan-ı Rum
l Darüşşifa
l Hat
l Suğdak
l Tersane
l Tezhip
Hazırlık Çalışmaları
1. Miryokefalon Savaşı’ndan sonra Anadolu’ya “Türkiye” denilmesinin
nedenleri nelerdir?
2. Selçukluların önemli ticaret ve liman şehirlerini ele geçirmek istemelerinin nedenleri neler olabilir?
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altında verilen soruyu cevaplayınız.
İmparator Manuel, Anadolu’yu geri almakta ne kadar azimli ve kararlıysa o zaman Selçuklu
Devleti’nin başında bulunan Sultan II. Kılıç Arslan da onu korumakta ve savunmakta o kadar azimli ve
kararlıydı. Başka bir deyişle her iki taraf da fikir, hak ve davalarından vazgeçmeyecek kadar güçlüydü.
Sonunda iki ordu Anadolu’nun ve Türklüğün kaderini tayin için karşı karşıya geldi.
Miryokefalon Savaşı’nı Türkiye Selçuklu Devleti ve Bizans İmparatorluğu açısından değerlendirdiğinizde neler söyleyebilirsiniz?
1. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YÜKSELME DÖNEMİ
a. II. Kılıç Arslan Dönemi (1155-1192)
Sultan I. Mesud’un ölümü üzerine tahta geçen yanda temsilî resmini gördüğünüz II. Kılıç Arslan (1155-1192), saltanatının ilk yıllarında iktidarını sağlamlaştırmak
için büyük gayret gösterdi. İsyan eden kardeşi Şehinşah’ın Danişmendlilerle ve
Musul Atabeyleriyle ittifak kurmasını engelleyerek onun isyanını bastırdı.
II. Kılıç Arslan Danişmentli Beyliğine son verdikten sonra Tokat, Niksar ve
Sivas’ı alarak Anadolu Türk birliğini ve güvenliğini büyük ölçüde sağladı. Türkleri
Anadolu’dan atma ümidi besleyen Bizans’a ağır bir yenilgi yaşatma çabasına girdi.
Bizans İmparatorluğu, Türkiye Selçuklularının gittikçe güçlenmesini ve Türkmen
akıncılarının saldırılarını önleyemiyordu. I ve II. Haçlı Seferlerinde de umduğunu
bulamayan imparator Manuel Kommen (Manuel Kommen), Türkleri Anadolu’dan
6.9. Resim: II. Kılıç
atmak ve Anadolu’ya tekrar egemen olmak amacıyla ordusunu Avrupa’dan gelen Arslan’nın temsilî resmi
birliklerle güçlendirdi. Selçuklular, Bizans’a karşı 1176 yılında yapılan Mir yokefalon (Bir dergi, Aralık, 2003.)
Savaşı ile büyük bir zafer kazandılar. Malazgirt Savaşı’ndan sonra kazanılan bu zafer
Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu ve Türklerin Anadolu’dan atılamayacağını ispatladı. Bizans bu savaşla
savunmaya geçti ve bir daha saldırı gücünü kendinde bulamadı.
II. Kılıç Arslan eski Türk devlet anlayışına göre ülkeyi on bir oğlu arasında paylaştırdı. Bu durum sağlığında taht kavgalarının başlamasına neden oldu. 1192 yılında ölen II. Kılıç Arslan, Türkiye Selçuklu Devleti’ni
büyük bir devlet hâline getirerek ülkenin refah seviyesini yükseltti.
b. I. Gıyasettin Keyhüsrev Dönemi
II. Kılıç Arslan ölünce diğer kardeşlerine üstün gelen I. Gıyasettin Keyhüsrev hükümdar oldu. Fakat
1196’da kardeşi Süleyman Şah’la yaptığı mücadeleyi kaybederek tahtı bırakmak zorunda kaldı. Hükümdar olan
II. Rükneddin Süleyman Şah, Erzurum’u alarak Saltuklu Beyliğine son verdi. Ermenilerle mücadele eden
Süleyman Şah, ikinci kez çıktığı Gürcistan Seferi sırasında öldü (1204). Bu durum üzerine I. Gıyaseddin
Keyhüsrev 1205 yılında yeniden Türkiye Selçuklu Sultanı oldu. Bu dönemde Anadolu’da haçlı tehlikesi ortadan
199
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
kalktı ve Bizans’ın saldırı gücü büyük ölçüde kırıldı. I. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında Selçuklular ticaretin
geliştirilmesine bağlı olarak denizciliğe de önem vermeye başladılar. Bu dönemde yapılan gelişmeler arasında
şunlar yer almaktadır:
t5SBC[POƹNQBSBUPSMVNJVà[FSJOFTFGFSZBQ‘ME‘LBQBM‘PMBO,BSBEFOJ[UJDBSFUZPMVZFOJEFOBΑME‘
t (àOFZEF "OUBMZB ǦFISJ BM‘OBSBL 5àSLJZF 4FMÎVLMVMBS‘O‘O "LEFOJ[MF CBNJMBOU‘T‘ LVSVMEV "OUBMZB
Selçukluların önemli bir ticaret merkezi hâline geldi. Akdeniz’in önemli bir kenti olan Antalya’yı ele geçiren
Keyhüsrev, burada ticaret yapan kişilerden alınan bazı vergileri kaldırdı. Ayrıca bu dönemde Venediklilerle bir
ticari antlaşma imzalandı.
Bu gelişmeler Bizans’ı rahatsız etti. Keyhüsrev 1211 yılında Alaşehir’de Bizanslıları ağır bir yenilgiye
uğrattı. Savaş alanını gezerken bir düşman askeri tarafından şehit edildi.
Aşağıda verilen “Antalya” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
5. Etkinlik: ANTALYA
Kara yolu ticaretini geliştirmeye çalışan Selçukluların en önemli hedeflerinden biri Akdeniz ticaretini ele geçirmekti. Stratejik öneminin yanı
sıra ticari açıdan Anadolu’yu diğer Akdeniz ülkelerine bağlayan liman
olması nedeniyle de Antalya’nın alınması gerekiyordu. Mısır ve Suriye’den
gelen tacirler Anadolu’ya geçiş yolu olarak Antalya’yı kullanıyordu. Nitekim 1182 yılında Selçuklu Sultanı I. Kılıç Arslan (1115-1192) Antalya’yı
kuşatmış fakat alamamıştı. Antalya, I. Gıyaseddin Keyhüsrev’in ikinci
kez tahta çıkması sırasında fethedilmişti. Böylelikle Selçuklulara Akdeniz
6.6. Fotoğraf: Antalya’dan bir göyolu açılmış, Antalya hem Avrupa ve Mısır’la yapılan ticaretin merkezi
hem de Selçuklu donanmasının üssü olmuştu. Selçuklular önemli sanat rünüm
eserleriyle burayı bir Türk şehri hâline getirmişlerdi.
www.kepez.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
1. Antalya ilinin coğrafi özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
2. Türkiye Selçuklularının Akdeniz ve Karadeniz’e inmek istemesinin temel nedenleri neler olabilir?
ç. I. İzzeddin Keykavus Dönemi
I. İzzettin Keykavus I. Gıyaseddin Keyhüsrev döneminde izlenen politikayı devam ettirdi. Kıbrıs Krallığı
ile yaptığı antlaşmayla Avrupalı tüccarların Kıbrıs üzerinden Anadolu’ya gelmelerini, Venediklilere de bazı
ticari kolaylıkların verilmesini sağladı. 1214’te Sinop Limanı’nı ele geçirdikten sonra burada hemen imar faaliyetlerine girdi, cami ve medreselerle şehri bayındır hâle getirdi. Sinop’ta ilk Selçuklu tersanesini yaptırdı.
I. Gıyasettin Keyhüsrev ile I. İzzeddin Keykavus’un ticari alandaki faaliyetleri Selçuklu ülkesini ekonomik yönden nasıl etkilemiş olabilir?
d. I. Alâeddin Keykubad Dönemi
Türkiye Selçukluları en geniş sınırlara I. Alâeddin Keykubad döneminde ulaştı. I. Alâeddin Keykubad Mengücekliler Beyliği’ne ve Artukluların büyük bir bölümüne son vererek Anadolu Türk birliğini büyük
ölçüde sağlamayı başardı.
Fetih hareketlerine devam eden Keykubad, yanda fotoğrafını gördüğünüz daha önceki adı “Kalonoros” olan kaleyi ele geçirerek buraya Alaiye
(Alaaddin Şehri) ismini verdi. Burada bir tersane kurdu, böylece Selçuk200
6.7. Fotoğraf: Alaiye (Alanya) Kalesi ve çevresinden bir görünüm
6. Ünite
lular Sinop’la beraber iki büyük tersaneye sahip oldular. I. Alâeddin Keykubad, Selçuklu donanmasını Kırım
üzerine gönderdi. İpek Yolu’nun Karadeniz’e açılan önemli bir ticaret limanı olan “Suğdak”ı ele geçirdi. Bu
sefer, Selçukluların ilk denizaşırı seferi olması bakımından önemlidir. Kıpçak beyleri ve Rus knezleri bu sefer
sonucunda Selçuklu egemenliği altına girdi.
6.3. Harita: Türkiye Selçuklu Devleti (Tarih Atlası 1, s. 78.)
Aşağıda verilen “Alanya” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
6. Etkinlik: ALANYA
Alanya’ya ulaştık. Burası dünyanın en güzel memleketidir. Allah diğer ülkelere tek tek bahşettiği güzellikleri burada bir araya getirmiştir. Ahalisi güzel ve temizdir. Allah’ın yarattığı insanlar içinde en şefkatlisi bunlardır. Bu ülkede bir eve misafir olduğunuzda kadın erkek durumunuzu sorarlar. Burada kadınlar
erkeklerden kaçmaz, ayrılacağımız zaman sanki akrabaymış gibi özlemle vedalaşırlar ve gözyaşı dökerler.
Alanya büyük bir şehirdir ve ahalisi Türkmen’dir. Kahire, İskenderiye ve Suriye tüccarları bu şehre gelip
alışveriş yaparlar. Limanın üzerinde sağlam ve haşin bir kale vardır ki Büyük Sultan Alaeddin-i Rumi’nin
eseridir.
İbn-i Batuta, Dünya Seyahatnamesi, s. 4, 5.
(Özetlenmiştir.)
Yukarıda verilen bilgilere göre Alanya’nın ve Alanya’da yaşayan halkın özellikleri hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Aşağıda verilen “Konya” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
7. Etkinlik: KONYA
Tarihî eserleri bakımından Türklerin sayılı şehirleri arasında
yer alan Konya, Selçuklulara iki asırdan fazla başkentlik yapmıştır. Türk mimarisinin önemli eserleri sayılan abidelerle şehir adeta
süslenmiştir. Bu yönden Konya, Selçuklu devrinde Bursa, Edirne ve
İstanbul’dan önce “En Muhteşem Türk Şehri” mertebesine yükselmiştir. Bu eserlerin başında Konya’nın sembolü sayılan Mevlana Müzesi
ve Türbesi gelir.
6.8. Fotoğraf: Mevlana Müzesi ve
Türbesi (Konya)
201
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Alâeddin Camisi, Sahip Ata Külliyesi, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Sırçalı Medrese Selçuklu döneminin diğer eserleridir. Kentte Selçuklu ve beylikler dönemine ait pek çok cami, hamam, çeşme,
köprü, tekke, kervansaray, hastane ve su yolu vardır.
Konya XIII. yüzyılın ilk yarısında Sultan Alâeddin Keykubad (1219-1237) devri ve sonrasında dünyanın ilim ve sanat merkezi olma özelliğini kazanmıştır. Türk-İslam dünyasının her tarafından gelen bilim ve
sanat insanları Konya’da toplanmışlardır. Bahaeddin Veled, Muhyiddin Arabî, Mevlana Celaleddin Rumi,
Şemsi Tebrizi gibi bilgin, mutasavvıf ve filozoflar kıymetli eserlerini Konya’da hazırlayarak dünyaya ışık
tutmuşlardır. “Konya’nın Altın Çağı” denilebilecek bu özelliği XVI. yüzyıl ortalarına kadar devam etmiştir.
www.konya.gov.tr
(Özetlenmiştir.)
Etkinlikte verilen bilgilere göre Konya şehrinin kültürel ve sosyal hayatı ile ilgili neler söyleyebilirsiniz?
Moğol tehlikesini yakından takip eden Alâeddin Keykubad buna karşı tedbirler almayı ihmal etmemekteydi. Bu amaçla Moğollara karşı Eyyubiler ve Abbasi Halifesi ile iyi ilişkiler kurmaya çalıştı. Doğudan
gelebilecek tehlikeyi en aza indirmek için Konya, Kayseri ve Sivas kentlerinin surlarını onarttı. Moğol saldırılarından korunmak amacıyla Anadolu’ya gelen Türk boylarının yerleşmelerini sağladı. Bütün bu önlemlerle
beraber Moğollarla da iyi geçinmeye çalıştı. Özellikle de Harzemşahları bir tampon bölge olarak gördü, onlara
destek verdi. Ancak Harzemşahlar Selçuklu topraklarına saldırınca iki devlet 1230’da Yassıçemen Savaşı’nda
karşı karşıya geldiler. Yapılan savaşta Harzemşahlar ağır bir yenilgi aldı. Bu savaştan sonra toparlanamayan
Harzemşahlar 1231 yılında yıkıldı.
Yassıçemen savaşı sonrasında Harzemşahların zayıflaması Selçuklular açısından ne gibi olumsuz gelişmelere yol açmıştır?
Bilgi Hazinesi
Harzemşahlar (1097-1231)
Harzem (Harizm), Hazar Denizi’nin doğusunda Aral Gölü’ne dökülen Ceyhun Irmağı’nın güneyinde
kalan bölgeye verilen addır. Bu bölgeyi yöneten hükümdarlara da Harzemşah (Harizmşah) unvanı
verilirdi.
Harzemşahlar Selçuklu hükümdarı Sencer’in ölümünden sonra İl Arslan yönetiminde bağımsızlıklarını ilan ettiler. Devletin merkezi Gürgenç kenti oldu. Alaattin Tekiş’ten sonra Harzemşahlar Devleti’nde taht
kavgaları yüzünden karışıklıklar başladı. Bu nedenle devlet dışarıdan gelecek saldırılar karşısında güçsüz
duruma düştü. 13. yüzyıl başlarında Asya’da büyük bir güç olarak ortaya çıkan Moğolların saldırıları ile
zayıfladı. Celalettin Harzemşah, Tebriz başkent olmak üzere devleti yeniden kurduysa da bu geçici oldu.
Celalettin Harzemşah Türkiye Selçuklu Sultanı I. Alâeddin Keykubad’la iyi ilişkiler kurdu. Bir süre sonra
Selçuklulara ait Ahlat’ı ele geçirince iki hükümdarın arası açıldı. Harzemşahlar Selçuklularla Erzincan
yakınlarında yaptıkları Yassıçemen Savaşı’nda yenildiler (1230). Bu yenilgiden sonra toparlanamayan
Harzemşahlara Moğollar son verdi.
Erdoğan Merçil, Müslüman-Türk Devletleri Tarihi, s. 194, 195, 196.
(Özetlenmiştir.)
Harzemşahlar Devleti’nin zayıflaması Moğolların Anadolu yönünde ilerlemelerini nasıl etkilemiştir?
Neden?
202
6. Ünite
2. TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN KÜLTÜR VE UYGARLIĞI
a. Türkiye Selçuklu Devleti’nin Sosyal Yapısı ve Ekonomik Durumu
Türkiye Selçuklu Devleti’nde halk konargöçer, köylü ve şehirli olmak üzere üç gruba ayrılırdı. Konargöçer olan Türkmenler genellikle uç bölgelere yerleştirilmişlerdi. Bunlar geçimlerini hayvancılıkla sağlardı.
Köylüler ise tarım (çiftçilik)la uğraşır, elde ettikleri gelirin onda birini devlete vergi olarak verirlerdi. Şehirlerde
devlet görevlileri, ticaretle uğraşanlar, zanaatkârlar, müderrisler, kadılar, öğrenciler ve dervişler otururdu.
Alâeddin Keykubad döneminde Selçuklu ülkesi canlı bir ticaret merkezi hâline geldi. Bu dönemde birçok
kervansaray yapıldı, tüccarlara düşük gümrük vergileri uygulandı ve ticaret devlet güvencesi altına alındı.
Selçuklu ülkesinde herhangi bir sebeple zarara uğrayan tüccarların zararı devlet tarafından karşılanırdı.
Türkiye’nin, coğrafi konumu bakımından önemli ticaret yolları üzerinde bulunmasının önemini kavrayan
diğer Selçuklu sultanları da ticareti geliştirmek amacıyla yollar, köprüler, hanlar ve kervansaraylar yaptırdı.
Türkiye Selçukluları; Bizans İmparatorluğu, Venedik, İran ve Arap ülkeleriyle ticaret yapardı.
Aşağıda verilen “Kervansaraylar” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
8. Etkinlik: KERVANSARAYLAR
Milletlerarası ticaret ker vanlarının güvenliğinin sağlanması için Selçuklu Devleti’nin kurduğu teşkilat, ekonomik olduğu kadar sosyal ve medeni yönleri ile de çok
büyük öneme sahipti. İnsanların her türlü ihtiyacı düşünülerek yapılan ker vansaraylarda yolcular hayvanlarıyla birlikte üç gün ücretsiz kalabiliyorlardı. Fakir ve
kimsesizlere her türlü yardım yapılıyordu. Bu yapılar
kale gibi sağlam duvarları ve demir kapıları ile değerli
eşyalar taşıyan kervancılara güvenli bir sığınak görevini
de görüyordu.
6.9. Fotoğraf: Konya-Aksaray arasındaki Sultan
Hanı Kervansarayı’nın ön yüzü
Selçuklu kervansaraylarının sosyal ve ticari önemi hakkında neler söylenebilir?
Anadolu’da ticaretin gelişmesiyle beraber şehirler giderek büyümüş ve buralarda İtalyan, Fransız, İranlı,
Suriyeli ve Yahudi tüccarların yaşadığı mahalleler oluşturulmuştu. Selçuklular Anadolu’nun çeşitli bölgelerinde yabanlu (Genellikle kent merkezlerinin dışında ticaret ker vanları için kurulan alışveriş yerleridir.) adı verilen pazarlar kurarlardı. Bazı pazarlarda Türkmenler hayvan ürünlerini satar ve karşılığında ihtiyaç maddeleri
alırlardı. Bunlara Türkmen Pazarı denirdi.
Konya, Aksaray, Sivas ve Uşak halı dokuma tezgahlarının bulunduğu başlıca kentlerdi. Yün, tiftik ve
pamuktan üretilen kumaşlar da çeşitli ülkelere ihraç ediliyordu. Dericilik de önemli bir sanayi dalını teşkil ediyordu. Erzurum, Sivas gibi merkezlerde çeşitli silahlar üretiliyordu. Erzincan, özellikle bakır ev eşyası imalatında ilk sırayı almakta idi. Altın ve gümüş takılar Konya ve Alaiye (Alanya)’de yapılıyordu.
Türkiye Selçukluları zamanında çıkarılan başlıca madenler demir, şap, kaya tuzu, lacivert taşı ve bakırdı.
Ulukışla, Gümüşhane, Amasya-Gümüşhacıköy ve Kütahya-Gümüşşar’da gümüş atölyeleri vardı. İhraç malları
arasında yer alan kaya tuzu da Anadolu’nun çeşitli yerlerindeki sekiz tuzladan çıkarılıyordu. Şebinkarahisar ve
Kütahya’da elde edilen şap, İtalya’da gelişmeye başlayan dokuma sanayinin gereksinimini karşılıyordu.
203
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Türkiye Selçuklu Devleti’nde yaşayan Ermeniler daha çok zanaat ve ticaretle uğraşıyorlardı. Bu uğraş da
onların yaşam düzeylerinin yükselmesini ve zenginleşmelerini sağlıyordu. Selçuklu sultanları, Müslüman tüccarlar gibi Ermeni tüccarlara da her türlü kolaylığı gösteriyor ve onları koruyorlardı. Ermenilerin yanında Müslüman olmayan diğer topluluklara da sosyal ve ekonomik alanda Türklerle eşit koşullarda haklar veriliyor,
böylece Türklerle Müslüman olmayan topluluklar arasında uygarca bir ilişki gelişiyordu. Kimi zaman önemli
devlet görevlerine Müslüman olmayanlar da getiriliyordu. Örneğin 1291 yılında Yahudi Sadü’d-Devle, Türkiye
Selçukluları Devleti’nde vezirlik makamına kadar yükselmişti. İbni Batuta’nın Seyahatnamesi’nden öğrendiğimize göre Aydınoğulları Beyliği’nde bir Yahudi hekim, devlet yönetimi ile ilgili bir toplantıda Kur’an hafızlarının önünde yer alıyordu.
6.10. Fotoğraf: Halı-kilim dokumacılığı ve bakır oymacılığı geleneksel Türk el sanatlarındandır.
Bilgi Hazinesi
Ticaretin gelişmesiyle Türkiye Selçuklu Devleti’nde ticari işlerde yenilik ve gelişmeler yaşandı. Çek,
havale senedi, poliçe gibi uygulamalar başladı. Selçuklular bakır, gümüş ve altın paralar da bastırdılar. Paraların üzerinde sultanların resimleri bulunurdu. İlk madenî parayı I. Mesud, ilk altın parayı ise
II. Kılıç Arslan bastırdı.
Aşağıda verilen “Anadolu’da Hoşgörü” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
9. Etkinlik: ANADOLU’DA HOŞGÖRÜ
Anadolu’da yaşayan Rumlar, Ortodoks Hristiyanlar, Ermeniler ve Sür yaniler arasında kendilerine özgü Katolik Hristiyanlık mezhepleri yaygındır. Din ve inanış konusunda son derece hoşgörülü olan Selçuklular gerek Rumların gerekse Ermenilerin ve Sür yanilerin dinsel inanç ve yaşamlarına hiçbir biçimde karışmamışlardır. Ermeniler ve Sür yaniler, Bizans İmparatorluğu zamanında olduğu gibi Ortodoks mezhebini
kabul etmeye zorlanmamış, Ermeni ve Sür yani kiliseleri etkinliklerini serbestçe sürdürmüşlerdir. Yahudiler
de ibadet yerleri olan havralarda din ve inanışlarının gereklerini hiçbir baskı altında kalmadan yerine getirmişlerdir. Selçuklu sultanları kiliseleri, manastırları ve havraları ziyaret edip oralara bağışlarda bulunmuşlar, din ve inanç özgürlüğünün korunmasında halka örnek olmuşlardır.
Mehmet Şeker, Anadolu’da Bir Arada Yaşama Tecrübesi, s. 33-34-35.
(Düzenlenmiştir.)
Anadolu’da hoşgörülü bir anlayışın olmasının olumlu sonuçları hakkında neler söyleyebilirsiniz?
204
6. Ünite
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Türk ve Ermeni İlişkileri” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
10. Etkinlik: TÜRK VE ERMENİ İLİŞKİLERİ
Ermeni tarihçi Asoghik (Asogik), Ermenilerin, Bizanslıların yaptıkları zulüm nedeniyle Türklerin
Anadolu’ya gelişlerini memnuniyetle karşıladıklarını ve onlara yardım ettiklerini yazar. Urfalı Ermeni
tarihçi Mateos (Metyus) ise Urfa Türkler tarafından fethedildiğinde Ermenilerin sevindiklerini ve bunu
kutladıklarını belirtir. Ermeniler Türklerin, mal ve can güvenliğine dokunmadıklarını, kendilerine din ve
vicdan hürriyeti verdiklerini, refah ve huzur içinde yaşamalarına imkân tanıdıklarını, hanlar, hamamlar,
ker vansaraylar, köprüler, saraylar yaparak şehirlerini imar ve inşa ettiklerini açıkça görürler. Anadolu ve
Çukurova’da yaşayan Ermeniler, Türkleri tanıdıkça daha da çok sever ve her gittikleri yerde onları âdeta
bir kurtarıcı gibi karşılar.
Mehmet Şeker, Anadolu’da Bir Arada Yaşama Tecrübesi, s. 35-36.
(Düzenlenmiştir.)
Ermenilerin Anadolu’nun her yerinde Türkleri kurtarıcı olarak görmelerinin nedenleri neler
olabilir?
Darüşşifa, bimarhane ya da şifahane denilen yapılar günümüzün hastaneleridir. Türkiye Selçukluları ve
beylikleri döneminde hemen hemen her kentte hastaneler yapılmıştır. Hasta, yetim ve yoksullar için kurulan
darüşşifalarda aynı zamanda tıp öğrenimi de yapılırdı. Darüşşifalar tek başlarına ya da bir külliyenin bölümü
olarak kurulmuştu. Darüşşifalar arasında en ünlüsü Kayseri’deki Çifte Medrese’nin bir bölümü olan Gevher
Nesibe Hatun Şifahanesidir. Burada hastalar tedavi edilmiş, tıp öğrenimi yapılmıştır. Türkiye Selçuklularına ait
diğer önemli darüşşifaların başlıcaları şunlardır: Sivas İzzeddin Keykavus Darüşşifası, Divriği Turan Melik
Darüşşifası, Tokat Muineddin Per vane Darüşşifası, Amasya Torumtay Darüşşifası.
Aşağıda verilen “Gevher Nesibe’nin Aşkı” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
11. Etkinlik: GEVHER NESİBE’NİN AŞKI
Gevher Nesibe, Selçuklu Hükümdarı II. Kılıç Arslan’ın kızıdır. Selçuklu ordusunun komutanlarından
bir sipahiye gönlünü kaptırır. Lakin Nesibe’nin ağabeyi 1. Gıyaseddin Keyhüsrev bu aşka karşı çıkar. Sipahiyi Kayseri’den uzak tutmanın yollarını arar ve onu muharebeden muharebeye gönderir. Nihayet kanlı
savaşların birinde sipahi şehit olur.
Bunu öğrenen Nesibe Hatun, üzüntüsünden vereme yakalanır ve hasta yatağına mahkûm olur. Kız kardeşinin derdine doktorların çare bulamadığını öğrenen Gıyaseddin onu
ölüm döşeğinde ziyaret eder. Artık ne söylese bir anlamı yoktur. Ondan son dileğinin ne olduğunu sorar.
Gevher Nesibe:
- Benim derdimin çaresi yok, ben son yolculuğuma çıkıyorum. Mal varlığımla adıma bir şifahane (hastane) yaptırır
mısın?
6.11. Fotoğraf : Gevher Nesibe Şifahanesi
Gıyaseddin derin acılar içinde bu sözleri dinler,
(Kayseri)
ona söz verir ve kardeşinin ölümünü çaresizce seyreder. Onun bu dileğini gerçekleştirmek için canla başla çalışmaya başlar. 1204 yılında hastanenin yapımına başlanır ve iki yılda bitirilir. Gıyaseddin, kız kardeşinin türbesini de hastanenin içine inşa ettirir. Gıyaseddin’den sonra Gevher Nesibe’nin diğer kardeşi İzzeddin de hastanenin doğusuna bir tıp
205
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
okulu yaptırır. Bu okulun yapımına 1210 yılında başlanır ve dört yılda tamamlanır. Bu hastane ve okul
1890 yılına kadar kullanılır, insanların dertlerine deva olur.
Bu güzel Selçuklu kızının acıklı hikâyesi böyle muhteşem bir binanın yapılmasına vesile olurken Kayseri şehri de bugün Tıp Tarihî Müzesi olarak kullanılan büyük bir Selçuklu eserine kavuşur.
www.gevhernesibe.erciyes.edu.tr
(Özetlenmiştir.)
Gevher Nesibe’nin mal varlığı ile şifahane (hastane) yaptırılmasını istemesinin nedenleri neler
olabilir?
b. Ahilik Teşkilatı
Ahilik, XIII. yüzyılda Kırşehir’de yaşayan ve derici ustası olan “Ahi Evran” tarafından kurulan bir esnaf
teşkilatıdır. Türkiye Selçuklularında şehirlerdeki esnaf ve zanaatkârlar meslek grupları oluştururlardı. Bu grupların başkanlarına Ahi denirdi. Ahiler de kendi aralarında birini başkan seçer buna da Ahi Baba derlerdi. Anadolu’daki birlik ve beraberliği sağlamanın yanında Ahilikte usta-çırak ilişkisi çok önemliydi. Ustaya verilen
çırak, işi nasıl yaptığı, kişilik ahlakı ve iş ahlakı açısından çeşitli deneyim ve testlerden geçirilirdi. Çıraklıktan
kalfalığa geçişte de buna özen gösterilir ancak bundan sonra iş yapması için usta tarafından destur (izin)
verilirdi.
Esnaflar arasındaki dayanışmayı artıran, onların sorunlarına çözüm getiren Ahilik teşkilatında malın kaliteli üretilmesine büyük özen gösterilirdi. Ahiler yaptıkları hayır kurumlarıyla insanların ihtiyaçlarını da büyük
oranda karşılardı.
Aşağıda verilen “Ahilik Nasihatı” adlı metni okuyarak altındaki soruları cevaplayınız.
12. Etkinlik: AHİLİK NASİHATI
Pabucu Dama Atılmak
Günümüzdeki meslek odalarına benzeyen Ahilik teşkilatı, üyesi olan iş yerlerini denetleme yetkisine
sahipti. Vatandaş aldığı bir ayakkabıdan memnun olmaz ise buraya gidip şikâyetini dile getirirdi. Ustalar
ayakkabıyı inceler eğer hata varsa ilgili usta çağrılır, esnafın ileri gelenleri, yiğitbaşı ve diğer meslek temsilcileri huzurunda kethüda tarafından uyarılır, aldığı ücretin müşteriye iadesi sağlanır ve dava konusu
olan ayakkabı da dama atılırdı. Hangi esnafın çatısında çok ayakkabı varsa o esnaf iyi ayakkabı yapmıyor
demekti.
Ahilik Nasihatı
Harama bakma , haram yeme, haram içme.
Doğru, sabırlı, dayanıklı ol.
Yalan söyleme.
Büyüklerinden önce söze başlama.
Kimseyi kandırma, kanaatkâr ol.
Dünya malına tamah etme.
Yanlış ölçme, eksik tartma.
Kuvvetli ve üstün durumda iken affetmesini,
hiddetli iken yumuşak davranmasını bil
ve kendin muhtaç iken bile başkalarına
verecek kadar cömert ol.
Yusuf Ekinci, Ahilik ve Meslek Eğitimi, s. 39.
6.13. Fotoğraf: Ülkemizde yapılan Ahilik Haftası etkinliklerinden bir görünüm
1. “Papucu Dama Atılmak” adlı metinde kendiniz ve toplumumuz için hangi çıkarımlarda bulunabilirsiniz?
2. Yukarıda yer alan “Ahilik Nasihatı”nın toplum düzeni açısından önemi nedir?
206
6. Ünite
Ülkemizde yılın belirli dönemlerinde çeşitli etkinliklerle “Ahilik Haftası” kutlanmakta ve bu teşkilatın
önemi vurgulanmaktadır.
Ahilerin düzenledikleri merasimler ilgili oldukları konuların felsefesini göze, kulağa ve kalbe hitap edecek
biçimde şekillendiren hareketli gösterilerdir. Dinlendirici, hatırlatıcı ve eğitici olması bakımından normal diploma törenlerinden farklıdır. Önceleri zaviyelerde yapılan merasimler daha sonra esnaf odalarında veya mesire yerlerinde yapılmıştır. Ahi merasimleri zaman içinde çeşitli değişikliklere uğramasına rağmen özünde
önemli bir fark meydana gelmemiştir.
Sosyal, ekonomik, kültürel ve ahlaki ilkeleriyle Ahilik kültürü fertlerin hak ve özgürlüklerine ayrıca önem
vermektedir. Ahilik teşkilatı erkek üyelerine “Eline, beline, diline sahip ol!” yani “Hırsızlık etme, başkasının namusuna göz dikme, başkası hakkında kötü konuşma.” prensibini benimsetip yaygınlaştırmıştır. İş birliği yaptıkları Anadolu kadınları o günkü adıyla Bacıyan-ı Rum teşkilatı aracılığıyla hanımlara da “Eşine, işine ve aşına dikkat et!” yani “Eşine yardım et, onu evine bağla, işine ve geçimine dikkat et.” prensiplerini benimsetmişlerdir.
Aşağıda verilen “Bacıyan-ı Rum” adlı metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
13. Etkinlik: BACIYAN-I RUM
Bacıyan-ı Rum, “Anadolu Bacıları” anlamını taşımaktadır. “Bacı” kelimesi abla, kız kardeş anlamına
gelmektedir. “Rum” kelimesi ise Anadolu anlamını ifade etmektedir.
İlme, sanata ve ahlaka son derece önem verilen Ahilikte, kadının da sosyal ve ekonomik hayatta önemli
bir yeri olmuştur. Kadınların teşkilatlanıp gelişmesi için Ahi Evran’ın eşi Fatma Bacı dünyanın ilk kadın
teşkilatı olan “Bacıyan-ı Rum” teşkilatını kurmuştur. Anadolu Kadınlar Birliği, ahilerin kadınlar kolu olarak yetim ve kimsesiz genç kızları himayesine almış, onların eğitiminden ve ev bark sahibi olmalarından
sorumlu olmuştur. Bunun dışında kimsesiz ihtiyar kadınların bakımı, genç kızların evlendirilmesi gibi birtakım sosyal hizmetlerde bulunmuş, maddi sıkıntı içinde olanlara yardım eli uzatmıştır.
“Bacıyan-ı Rum” teşkilatının kadınlar açısından önemini dönemin şartları içinde açıklayınız.
c. Hoşgörünün Mimarları
Anadolu’ya hoşgörü tohumu eken, ülkede birlik ve beraberliği sağlamak için büyük çaba harcayan
Anadolu erenlerinden aşağıda temsilî resimleri verilen Mevlana, Yunus Emre, Hacı Bektaşı Veli ve heykeli
görülen Hoca Ahmet Yesevi gibi düşünürler önemli yer tutarlar.
6.11. Resim: Yunus
6.10. Resim: Mevlana’nın
temsilî resmi (Vatan Millet Emre’nin temsilî resmi (Vatan Millet ve Bayrak Sevgisi,
ve Bayrak Sevgisi, s. 456.)
s. 458.)
6.12. Resim: Hacı Bektaşı
Veli’nin temsilî resmi (Vatan
Millet ve Bayrak Sevgisi,
s. 456.)
6.14. Fotoğraf: Hoca Ahmet Yesevi’nin heykeli
207
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Bu önemli düşünürler özellikle Anadolu’nun Moğolların egemenliğine girmesinden sonra Anadolu halkının devlet adamlarına güvenlerinin kalmadığı bu kargaşa ortamında insan sevgisi ve birlikteliğini ön plana
çıkararak toplum düzenini sağlamaya çalışmışlar ayrıca çok önemli eserler yazarak, Türk dilinin gelişimine de
katkıda bulunmuşlardır. İnsanı her şeyin önünde tutmak; dil, din, cinsiyet, ırk ayrımı gözetmeyerek herkese
eşit bir şekilde davranmak bu düşünürlerin temel felsefesinde yer almıştır.
Yunus Emre, şiirlerini halk dili ve anlatımı ile sunduğu için halk tarafından çok tanınmış ve sevilmiştir.
“Divan” ve “Risalet’ün - Nushiyye” en önemli eserleri arasındadır. Mevlana Celaleddin Rumi, “Mesnevi” ve
“Divan-ı Kebir” eserleri ile tanınmıştır. Eserlerinde insan ve Allah sevgisi ile hoşgörü temalarını işlemiştir.
Türkistan’ın Yesi şehrinde doğan ve bir görüşe göre Anadolu’ya gelen gönül insanı Hoca Ahmet Yesevi, tasavvuf alanında önemli eserler yazmıştır. “Divan-ı Hikmet” en önemli eseridir. Anadolu’da kardeşlik tohumları
ekmiştir.
ç. Kültürel Hayat
Türkiye Selçukluları döneminde en önemli eğitim ve öğretim kurumları medreselerdi. Eğitim ve öğretime
önem veren Selçuklu hükümdarları ülkenin birçok bölgesinde medrese yaptırdılar. Bu medreselerde dinî ilimlerin yanında tıp, matematik, astronomi, tarih, coğrafya, felsefe gibi pozitif ilimler de okutuldu. Selçuklu sultanları bilim insanlarına büyük değer vererek onlara çalışabilecekleri uygun ortam sağladılar. Siraceddin
mantık ve kelam alanında, Cemaleddin Aksarayi ve İmameddin Muhammet tıp alanında en tanınmış bilim
insanlarıydı. İbni Bibi, Kerimüddin Aksarayi ve Ravendi Selçuklu Devleti’nin önemli tarihçileri arasında yer
aldılar. Ravendi, I. Gıyaseddin Keyhüsrev adına “Selçuklu Tarihi”ni yazdı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nin yazışma ve bilim dili Arapça, edebiyat dili ise Farsça idi. Anadolu’da yaşayan
insanların büyük çoğunluğu Türk olduğundan halk arasında en çok Türkçe konuşuluyordu. Aydınların ve
yöneticilerin bir bölümü İran’dan geldikleri için yazı dilinde Farsça’nın çok etkili olduğu görülüyordu.
Anadolu’da zamanla bu duruma tepkiler geldi. Halk aydınların yazı dilini anlamıyordu. Aşık Paşa, “Garibname”
adlı eserinde bu tepkiyi kuvvetle dile getirdi, Türkçeye önem verilmesini ifade etti.
d. Sanat ve Mimarlık
Türkiye Selçuklu Devleti diğer alanlarda olduğu gibi
sanat alanında da Büyük Selçuklu Devleti’ndeki anlayışını
devam ettirir. Bu dönemin sanat eserlerinde incelik ve işçilik ön plandadır. Selçuklu mimarisi dinî, askerî ve sivil
mimari olmak üzere üç alanda gelişme gösterir. Anadolu;
han, kervansaray, medrese, kümbet, köprü, cami ve hastane
gibi birçok sanat eseri ile adeta bezenmiştir. Hükümdar ve
önemli devlet adamları adına yapılan, Türk sanatının en
güzel örneklerinden olan kümbetler oldukça dikkat çekici
eserlerdir. Bu dönemde yapılan cami ve mescitler arasında
Konya ve Niğde’deki Alâeddin camileri ile mescit olarak
kullanılan Taş Mescit, Sırçalı ve Karatay Mescidleri yer alır.
6.16. Fotoğraf: Karatay Medresesi (Konya)
Yandaki fotoğrafta görülen Konya Karatay Medresesi’nin
yanısıra Sivas’ta Gök Medrese, Kayseri’de Hacı Kılıç Medresesi, Erzurum’da Çifte Minareli Medrese diğer
önemli eserler arasındadır. Türkiye Selçukluları önemli ticaret yolları üzerinde birçok kervansaray inşa etmişlerdir. Konya-Aksaray arasında Sultan Han ve Zazadin Han, Akşehir-Aksaray arasında İshaklı Han bunlara
örnektir. Medrese, şifahane, kütüphane, hamam, imaret gibi unsurları içerisine alan külliyeler diğer önemli
sanat eserleridir. Selçuklular yaptıkları kabartmalarda çift başlı kartal motifini sıkça kullanmışlardır. Çini üzerine yapılan resimlerde ise Uygur Devleti’nin üslubu görülür. Çinicilik sanatı genellikle cami, medrese, türbe
ve mescitlerin iç ve dış süslemelerinde kullanılmıştır. Bu dönemde süsleme sanatının en güzel örnekleri olan
hat (güzel yazı) ve tezhip (kitap süsleme) dışında oymacılık, ciltçilik gibi diğer sanatlar da gelişme göstermiştir.
Türkiye Selçuklu Devleti’nde musiki, hayatın vazgeçilmez unsurları arasında yer alırdı. Sarayda nevbet
çalan musiki takımı bulunurdu.
208
6. Ünite
Temel Kavramlar
l Hanlık
D. İLHANLI DEVLETİ’NİN ANADOLU VE
ORTA DOĞU’YA ETKİLERİ
l İstila
l Memluk
Hazırlık Çalışmaları
1. Cengiz Han’ın Türk tarihine etkileri hakkında araştırma yapınız.
2. Moğolların Anadolu’yu istila etmelerinin nedenleri nelerdir? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
XIII. yüzyıl başlarında Türk dünyası kültür ve medeniyetin en yüksek noktasına ulaşmıştır. Büyük
şehirler kurulmuş, birçok sanat eseri yapılmış, halk ekonomik refaha kavuşmuştur. Disiplinli ve güçlü bir
ordu kuran Cengiz Han, Çin ve Orta Asya’yı istila etmiş, Türk-İslam dünyasındaki bilim, kültür merkezlerini yıkmıştır. Bunun sonucunda Türk-İslam medeniyeti uzun süre toparlanamamıştır.
Türk-İslam medeniyetinin, Moğol istilaları sonunda ağır darbeler alarak kendini toparlayamamasının sonuçları hakkındaki çıkarımlarınız nelerdir?
1. CENGİZ HAN VE MOĞOL DEVLETİ (1196-1227)
Kök Türk, Uygur ve Kırgız gibi Türk devletlerinin Orta Asya’daki hâkimiyetleri son bulunca giderek güçlenen Moğol kabileleri X. yüzyılda ortaya çıkan siyasi boşluğu doldurmaya çalıştılar. Moğollar uzun süre Türklerle ilişki içerisinde ve yan yana
yaşadıklarından büyük ölçüde Türk kültürünün etkisinde kaldılar.
Devletin kurucusu yanda temsilî resmi görülen, 1196’da Moğol boyları
tarafından han seçilen Cengiz Han’dır. Cengiz Han kısa sürede diğer
Moğol kabilelerini de egemenliği altına alarak güçlü bir devlet kurdu.
Merkezî bir devlet yapılanmasına giden Cengiz Han devletin idari işlerini
düzenleyen yasalar çıkardı. Fetih hareketlerine girişerek Çin’in kuzey
taraflarını ele geçirdi ve 1209’da Turfan Uygur Devleti’ne son verdi.
6.13. Resim: Cengiz Han’ın temsilî
Harzemşahlarla ilk başlarda dostça sürdürülen ilişkiler Moğol ticaret
resmi
(www.muze.sabanci.univ.edu.)
kervanındaki tüccarların Harzemşahların Otrar valisi tarafından öldürülmesiyle bozuldu. Sefere çıkan Cengiz Han, Harzemşahların Otrar şehri
başta olmak üzere Buhara, Semerkant ve Cend şehirlerini ele geçirerek halka karşı büyük bir katliama girişti.
Önemli kültür ve sanat eserlerini tahrip etti.
Moğolların sınırı Cengiz Han döneminde batıda Karadeniz’in kuzeyine ve Türkiye’ye, doğuda ise Büyük
Okyanus’a kadar uzandı. Moğolların saldırı ve istila hareketi birçok Türk topluluğunun batıya doğru göç etmesine yol açtı. Bu durum Anadolu’daki Türk nüfusunu hızla arttırdı.
2. İLHANLILAR (1256–1335)
İlhanlı Devleti, Cengiz Han’ın torunlarından Hulagû tarafından başkenti Tebriz olmak üzere İran’da
kuruldu (1256).
İlhanlı Hükümdarı Hulagû, 1258’de Bağdat’ı ele geçirerek Abbasi Devleti’ne son verdi. İlhanlılar, Suriye
ve Filistin’i işgal ettikten sonra Mısır’a doğru ilerlemeye başladılar. Ancak Memlukler, Ayn-ı Calut Savaşı’nda
İlhanlıları yenerek onları Suriye ve Filistin’den çıkarmayı başardılar (1260).
209
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Aşağıdaki etkinlikte yer alan “Cengiz Han’dan Sonra Asya” adlı haritayı inceleyiniz. Cengiz Han’ın ölümünden sonra hangi devletlerin kurulduğunu ve bu devletlerin nerelerde kurulduğunu tespit ediniz.
11. Etkinlik: CENGİZ HAN’DAN SONRA ASYA
6.4. Harita: Cengiz İmparatorluğu’nun parçalanışından sonra Asya’da kurulan
Moğol Türk devletleri (Tarih Atlası 1, s. 39.)
Kösedağ Savaşı’ndan
sonra Anadolu, Moğolların
denetimi altına girdi. Moğol
Devleti’nin
parçalanması
sonucu 1256 yılında İran’da
kurulan İlhanlıların baskısının artmasıyla Türkiye
Selçuklu Devleti yöneticilerinden bazıları İlhanlıların
Anadolu’daki yıkıcı faaliyetlerine son vermek ve onları
Anadolu’dan çıkarmak için
Memluk hükümdarı Baybars’tan yardım istediler. Sultan Baybars komutasındaki
Memluklu ordusu 1277 yılındaki Elbistan ovasında
İlhanlıları yenmeyi başardı.
Ancak Selçuklulardan fazla
destek ve yardım göremeyen
Baybars geri dönmek zorunda kaldı.
Türkiye Selçuklu Devleti yöneticileri ve bazı Türkmen Beyleri’nin davet ettikleri Memluklu Sultanı
Baybars’a Anadolu’da yardım etmemelerinin nedenleri hakkında bir tartışma yapınız.
İlhanlılar, Gazan Mahmut Han zamanında Müslümanlığı kabul edince Anadolu Türkleri üzerine kurdukları baskıyı azaltarak Çin’deki Moğol hanlarıyla ilişkilerini kestiler. Son İlhanlı Hükümdarı Ebu Said ölünce
devlet parçalandı ve yerel hanlıklar kuruldu. İlhanlı Devleti bu yerel hanlıkların mücadeleleri sonucunda yıkıldı (1335). İlhanlıların Anadolu’yu istila etmeleri Türkler açısından tamamen bir felaket oldu. Türkiye
Selçuklularının zenginliği sömürülmüş, ülke içerisindeki huzur, refah ve birlik bozulmuştu. İlhanlıların
Anadolu‘yu istila etmeleri Türk-İslam medeniyetinin çöküşü olarak değerlendirilir.
Bilgi Hazinesi
Memluklu Devleti (1250-1517)
Mısır’da 1250 yılında Türk komutanlarından Aybek tarafından kurulan bir Türk-İslam devletidir.
Memluk sözcüğü “kul, köle, esir” anlamına gelmektedir. Memluk Devleti zamanla Mısır, Suriye ve Filistin’i
içine alan güçlü bir devlet oldu. Haçlılara karşı başarılı mücadeleler verdiler. Mısır’ı ele geçirmek isteyen
Moğol (İlhanlı)ları Ayn-ı Calut (Filistin)’ta büyük bir yenilgiye uğrattılar. Memlukler, Hulagû tarafından
Bağdat’tan çıkarılan Abbasi halifesinin ailesinden hayatta kalanları himayelerine aldılar. Bu durum İslam
ülkelerindeki itibarlarını arttırdı.
Osmanlı-Memluk ilişkileri ilk başlarda dostça başladı fakat daha sonra bozularak gerginleşti. Türkİslam dünyasının lideri olmak isteyen Yavuz Sultan Selim, Mısır Seferi ile Memluklu Devleti’nin hâkimiyetine
son verdi (1517).
Ali Sevim, Anadolu’nun Fethi, s. 28, 29.
(Özetlenmiştir.)
210
6. Ünite
Temel Kavramlar
l Alp
E. KÖSEDAĞ SAVAŞI VE TÜRKİYE SELÇUKLU
DEVLETİ’NİN YIKILMASI
l Babailer
l Ferman
Hazırlık Çalışmaları
l Kümbet
l Uç
l Uç Beyi
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına neden olan olaylar hakkında bir
araştırma yapınız.
2. Anadolu’da ikinci Türk Beyliklerinin kurulmasının nedenleri neler olabilir? Araştırınız.
3. Yanda verilen kavramlar size neleri çağrıştırmaktadır?
Aşağıdaki metni okuyarak altındaki soruyu cevaplayınız.
II. Gıyaseddin Keyhüsrev’in tahta çıkmasını sağlayan Vezir Saadettin Köpek, hükümdara istediği gibi
yön verdi. Kendisine rakip gördüğü büyük şahsiyetleri bertaraf etti. Bu durum ülke içerisinde karışıklıkların giderek hız kazanmasına yol açtı.
Türkiye Selçuklu Devleti’nde yöneticiler arasında yaşanan sorunlar devletin geleceği açısından
değerlendirildiğinde neler söylenebilir?
I. Alâeddin Keykubad’ın ölümünden sonra başa geçen II. Gıyasettin Keyhüsrev yönetim konusunda bilgi
ve tecrübe sahibi değildi. Bunun üzerine devletin yönetimini Vezir Saadettin Köpek’in eline bıraktı. Saadettin
Köpek, kişisel çıkarları için birçok değerli devlet adamını öldürttü. Ülkede karışıklıklar başladı. Saadettin
Köpek’in amacı anlaşılınca II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından yakalanarak öldürüldü. Onun yaptığı entrikalar ortaya çıkarıldı ama meydana gelen karışıklıklar bir türlü düzeltilemedi.
1. BABA İSHAK İSYANI VE KÖSEDAĞ SAVAŞI
Moğolların önünden kaçan Türkmenlerin çoğu Güneydoğu Anadolu Bölgesine geldi. Selçuklular, Anadolu’ya göç eden Türkmenleri yerleştirmede ve ekonomik durumlarını düzeltmede zorluklar çekti. Selçuklu
sultanlarının zayıf kişiliklerinden kaynaklanan yönetim boşluğu, ağır vergiler ve bunun sonucunda ortaya
çıkan yoksulluk, Türkmenlerin yönetimden dışlanması gibi nedenlerle Maraş, Kâhta ve Adıyaman yöresinde
Baba İshak adlı Türkmen der vişinin öncülüğünde büyük bir ayaklanma ortaya çıktı (1240). Selçuklular çıkan
bu isyanı güçlükle bastırabildi.
Baba İshak İsyanı, Türkiye Selçuklu Devleti’nin eski gücünü yitirmesine neden oldu. Selçuklu ordusu
giderek zayıfladı ve Anadolu dışarıdan yapılacak saldırılara açık duruma geldi. Bu ayaklanmaya kadar Selçuklulardan çekinen Moğollar, bu tarihten sonra Selçuklulara karşı harekete geçtiler. 1242’de Erzurum’u ele geçiren Moğollar kenti yakıp yıktılar. Bunun üzerine Gıyaseddin Keyhüsrev 80 bin kişilik bir ordu ile Sivas’a geldi.
1241
Hazar Denizi’nin ve Karadeniz’in
kuzeyinde Rus topraklarında Kıpçak
Moğol Devleti kuruldu.
1242
Moğol Hükümdarı Cengiz Han’ın oğlu
Çağatay Han öldü.
Moğollar Batı Avrupa seferlerine
Viyana önlerinde son verdi.
1244
Moğollardan kaçan Harzemşah
birlikleri, Haçlıların elindeki
Kudüs’ü ele geçirdi.
211
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
Selçuklu ordusu Zara-Suşehri arasındaki Kösedağ’da konakladı. Yanda temsilî resmi görülen Kösedağ’da yapılan savaşta (1243) Moğollar Selçuklu ordusunu büyük bir bozguna
uğrattı. Selçuklu sultanı Antalya’ya kaçtı. Moğollar bunu bir
savaş hilesi zannettiler. İki gün bekledikten sonra Türkiye’nin
içlerine doğru ilerlemeye başladılar. Erzincan, Sivas ve
Kayseri’yi alan Moğollar yağma ve istila hareketlerine
devam ederek binlerce insanı öldürdüler.
Bu yenilgi Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılış sürecini
başlattı. Bu tarihten sonra Selçuklu sultanları ülkeyi büyük
vergiler ödeyerek Moğolların birer valisi gibi yönettiler.
Trabzon İmparatorluğu ve Kilikya Krallığı Türkiye Selçuklu
Devleti egemenliğini tanımamaya başladılar. Moğol baskısı
sonucunda Orta Anadolu’daki Türkmenler batı bölgelerine
göç ettiler.
6.16. Resim: Kösedağ Savaşı’nı yansıtan temsilî
resim (Bir dergi, Mart 2010.)
Kösedağ Savaşı’nda Türkiye Selçuklularının Moğollara karşı başarılı olamamasında neler etkili olmuştur?
2.TÜRKİYE SELÇUKLU DEVLETİ’NİN YIKILMASI
Kösedağ Savaşı’ndan sonra Anadolu’da huzur ve güvenlik kalmadı. Birçok şehir yakılıp yıkıldı, ekonomik
ve sosyal faaliyetler durma noktasına geldi. Bu savaştan sonra bir türlü toparlanamayan Selçuklular, devlet
adamları arasındaki siyasi mücadeleler sonucunda daha da zayıfladı. Bu siyasi mücadeleyi destekleyen
Moğollar ülkeyi kardeşler arasında paylaştırdı. Devlet bir süre üç kardeş tarafından yönetildi. Daha sonra
Moğolların desteğini alan IV. Rükneddin Kılıç Arslan tek başına hükümdar oldu. Daha sonra veziri olan
Muineddin Süleyman Pervane tarafından zehirlenerek öldürüldü. Yerine küçük yaştaki III. Gıyaseddin
Keyhüsrev hükümdar oldu. Süleyman Pervane, devlet idaresini ele aldıktan sonra Moğollarla iyi geçinmeye
çalıştı, aynı zamanda Mısır’da bulunan Memluk Devleti’nden de yardım istedi. 1277 yılında Baybars komutasında Anadolu’ya gelen Memlukler, Elbistan ovasında Moğolları yendi fakat Anadolu’da yeterli desteği görmeyince geri döndü. Bu olayı duyan Moğollar, Süleyman Pervane’yi öldürdüler. Ülke bir kez daha büyük bir
karışıklığın içerisine girince isyanlar başladı. Son hükümdar II. Mesut’un ölmesiyle Türkiye Selçuklu Devleti
resmen yıkılmış oldu (1308). Moğollar, merkezden gönderdikleri valilerle Anadolu’yu yönetmeye başladılar.
Bu yönetim İlhanlıların yıkılışı olan 1335 yılına kadar devam etti.
3. UÇLARDA YAŞAM VE İKİNCİ TÜRK BEYLİKLERİ
Uç, bazı Türk devletlerinde sınırlara ve sınır boylarındaki yerleşim birimlerine verilen addır. Büyük Selçuklu Devleti Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türkmen beylerini aşiret ve oymakları ile birlikte Bizans sınırı boylarına yerleştirmişti. Türkmen beyleri Bizans’la savaşarak fetihlerde bulunuyordu. Bu fetihlere öncü güç olarak
katılıp yiğitlik ve dürüstlükleriyle saygınlık kazanan kişilere alp adı verilirdi. XIII. yüzyılda Moğolların baskısıyla Anadolu’ya gelen Türkmenler de sınır boylarına yerleştirildi. Böylece hem daha önce yerleşen halkın
toprakları korundu hem de Bizans’tan yeni topraklar kazanılarak sınırlar genişletildi. Büyük Selçuklular döneminden beri uygulanan bu siyaset, Anadolu’nun Türkleşmesinde büyük rol oynadı. Anadolu bir Türk yurdu
hâline geldi. Türkiye Selçuklu Devleti, sınırlarının tamamında düzenli bir uç örgütlenmesini gerçekleştirdi. Her ucun başında bir uç beyi vardı. Uç beyleri yarı bağımsızdı. Küçük uçlar büyüklere, büyük uçlar da
merkeze bağlı idi.
Uç bölgelerinin her biri bir genel vali ya da komutan tarafından yönetiliyordu. Kösedağ Savaşı’ndan sonra Türkiye Selçukluları Moğol egemenliğine girince Anadolu’da siyasal bir otorite boşluğu oluştu. 1277 yılından sonra Türkiye Selçuklu sultanlarını tanımayan uç beyleri yarı bağımsız bir duruma geldiler.
Uç beylerinin 1277 yılından sonra Türkiye Selçuklu Sultanlarını tanımama nedenleri neler olabilir? Tartışınız.
212
6. Ünite
Aşağıdaki etkinlikte verilen “Anadolu Beylikleri” adlı haritayı inceleyerek altındaki soruyu cevaplayınız.
11. Etkinlik: ANADOLU BEYLİKLERİ
6.5. Harita: Anadolu beylikleri (Tarih Atlası 1, s. 42.)
Kösedağ Savaşı’nın, Anadolu’nun siyasi yapısı üzerinde nasıl bir etkisi olduğunu söyleyiniz.
Yukarıdaki haritada gördüğünüz gibi Anadolu’da Karamanoğulları, Osmanoğulları, Germiyanoğulları,
Karesioğulları, Aydınoğulları, Menteşeoğulları, Hamitoğulları, Candaroğulları gibi beylikler kuruldu.
Batı Anadolu’da kurulan Karesioğulları, Aydınoğulları ve Menteşeoğulları deniz ticaretine önem verdiler.
Güçlü bir donanmaya sahip olan Aydınoğullarının en tanınmış denizcisi Aydınoğlu Umur Bey’di. Çanakkale
ve Balıkesir dolaylarında hüküm süren Karesioğulları da kuvvetli bir donanmayla beraber güçlü denizcilere
sahipti.
Anadolu’nun iç kısımlarında bulunan Germiyanoğulları ve Karamanoğullarının ise oldukça güçlü kara
orduları vardı. Beyliklerden toprakları en az olanı ise Osmanoğulları idi. Bu beyliğin kurulduğu yer Bizans
İmparatorluğu’nun sınırlarına yakın olması bakımından oldukça önem taşımaktaydı. Beyliklerden en güçlü
olanı ise Karamanoğullarıydı. Bu beylik kendisini Türkiye Selçuklu Devleti’nin varisi olarak görüyordu.
Anadolu Beylikleri döneminde Türk diline büyük önem verildi. Yandaki fotoğrafta heykeli görülen Karamanoğulları hükümdarı Mehmet Bey, 13 Mayıs 1277’de
yayımladığı bir fermanla Türkçeyi resmî dil olarak kabul ettiğini belirtti. XIV. yüzyılın şairlerinden olan Gülşehri, Anadolu’da Türk dilinin ve edebiyatının kökleşip
yerleşmesinde etkili oldu. Kendi adıyla devlet kuran Kadı Burhaneddin eserlerini
Türkçe yazarak Anadolu’da Türkçenin gelişmesine katkıda bulundu.
Beylikler döneminde, bilim insanları çok destek ve itibar gördü. Aydınoğullarından İsa Bey döneminde doktor olan Hacı Paşa, aldığı destekle önemli eserler
yazdı. Beylikler döneminde Beyşehir, Niğde, Antalya, Manisa ve Karaman’da birçok
cami ve medrese yapıldı. Birçok yerleşim yerine Türkçe adlar verilerek bölgenin
Türkleşmesi sağlandı. Beylik merkezleri birer kültür merkezi hâline getirildi.
Beylikler döneminde demircilik, bakırcılık, dokumacılık, dericilik, kağıt üreti- 6.17. Fotoğraf: Karamami, çinicilik ve silah sanayisi önemli gelişme gösterdi. Komşu ülkelere halı, kilim, noğlu Mehmet Bey’in heyipek, şap gibi ürünler ihraç edildi. Anadolu’da sanat tarihi açısından önem taşıyan keli (Karaman)
pek çok mimarî yapıt Anadolu beylikleri tarafından yapıldı. Bu dönemde her bölge yeni anlayışlarla oluşturulurken o bölgenin sanat geleneklerinden de yararlanıldı. Önemli eserler arasında camiler, mescitler, medreseler, kümbetler ve külliyeler yer alır.
213
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME
A. Aşağıdaki cümlelerde noktalı yerlere tabloda verilen kelime ve kelime gruplarından uygun olanı
yazarak cümleleri tamamlayınız.
Kösedağ
Matbaa
İznik
kağıt
Memluk Devleti
Barut
Danişmentliler
Çaka Bey
Hittin
Miryokefalon
Malazgirt
Süleyman Şah
Kılıçarslan
pusula
1. Anadolu’da ilk Türk beylikleri ....................................... Savaşı’ndan sonra kuruldu.
2. Sivas, Malatya ve Kayseri dolaylarında kurulan Anadolu Türk Beyliği ..........................................
3. ................................... tarihte bilinen ilk Türk denizcisidir.
4. Türkiye Selçuklu Devleti ...................................... tarafından merkez ...................................... şehri olmak
üzere 1077 yılında kuruldu.
5. Türkiye Selçuklu Devleti, İlhanlılara karşı Mısır’da hüküm süren ......................................... yardım istedi.
6. Eyyübi hükümdarı Selahattin Eyyubi ........................................ Savaşı’nda Haçlıları yenerek Kudüs ve çevresinin Müslümanların elinde kalmasını sağladı.
7. Avrupalılar, Haçlı Seferlerinden sonra Müslümanlardan ........................, ........................., ..........................
gibi bilimsel ve teknik buluşları öğrendiler.
8. Türkiye Selçukluları 1176 yılındaki ......................................... Savaşı’nda Bizans İmparatorluğunu yenerek
Anadolu’nun bir Türk yurdu olduğunu kanıtladılar.
9. Anadolu’daki Türkiye Selçuklularının yerine kurulan Türk Beylikleri ........................................ Savaşı’ndan
sonra kuruldu.
B. Aşağıdaki cümlelerden doğru olanların başına “D”, yanlış olanların başına “Y” harfi yazınız.
(....) Danişmentliler Beyliğine Selçuklu hükümdarlarından II. Kılıç Arslan son verdi.
(....) Haçlı Seferleri sonunda feodalite rejimi büyük bir güç kazandı.
(....) Miryokefalon Savaşı sonunda Bizans İmparatorluğu tam anlamıyla yıkıldı.
(....) Türkiye Selçuklu Devleti, ticareti geliştirmek amacıyla birçok kervansaray yaptırdı.
(....) Türkiye Selçukluları en güçlü dönemini I. Gıyasettin Keyhüsrev zamanında yaşadı.
(....) Yassıçemen Savaşı, Türkiye Selçuklu Devleti ile Memlukler arasında yapıldı.
(....) Anadolu’da esnaf ve zanaatkârlar lonca denilen meslek grupları oluşturmuşlardı. Bu loncaların başkanlarına “Ahi Baba” denirdi.
(....) Türkiye Selçukluları “Baba İshak İsyanı” sonucunda yıkıldı.
(....) Anadolu’da Türkçeyi resmî dil hâline getiren Karamanoğulları Beyliği’dir.
C. Aşağıdaki sanat eserlerinin numaralarını ait olduğu beyliklerin adının yanındaki parantezin
içine yazarak bu eserlerle beylikleri eşleştiriniz.
1. Divriği Ulu Cami
2. Malabadi Köprüsü
3. Yağıbasan Medresesi
4. Mama Hatun Medresesi
5. Alaiye Kalesi
214
(
(
(
(
(
(
) Karamanoğulları
) Saltuklular
) Mengücekliler
) Türkiye Selçukluları
) Artuklular
) Danişmentliler
6. Ünite
Ç. Aşağıda çoktan seçmeli soruları cevaplayınız.
1. Aşağıdakilerden hangisi Türkiye Selçuklularının, ticareti geliştirmek için yaptığı faaliyetlerden
biri değildir?
A) Kervansaray yaptırmak
B) Tüccarların can ve mal güvenliğini sağlamak
C) Zarara uğrayan tüccarların zararlarını karşılamak
D) Yüksek gümrük vergisi almak
E) Anadolu’da yeni yollar yaptırmak
2. I. Pasinler Savaşı
II. Kösedağ Savaşı
III. Miryokefalon Savaşı
IV. Yassıçemen Savaşı
Yukarıda verilen savaşların kronolojik sıralaması hangisi seçenekte doğru verilmiştir?
A) I - II - III - IV
B) II - III - IV - I
C) I - III - IV - II
D) III - IV - I - II
E) IV - II - I - III
3. Aşağıdakilerden hangisi Anadolu’da kurulan ilk Türk Beyliklerinin özellikleri arasında yer
almaz?
A) Anadolu’yu Haçlı ve Bizans saldırılarına karşı korumuşlardır.
B) Anadolu’nun Türkleşmesinde etkili olmuşlardır.
C) Anadolu’da önemli şehirler kurmuşlardır.
D) Birçok sanat eseri yaparak Anadolu’yu bayındır hâle getirmişlerdir.
E) Kösedağ Savaşı’ndan sonra yıkılmışlardır.
4.
Beylik
Kurulduğu yerler
I. Karesioğulları
Balıkesir, Çanakkale
II. Karamanoğulları
Konya, Karaman
III. Germiyanoğulları
Manisa ve çevresi
IV. Saruhanoğulları
Kütahya ve çevresi
Yukarıda Anadolu’da kurulan Türk beylikleri ve kuruldukları yerler verilmiştir. Verilen beyliklerden hangilerinin yerleri değiştirilirse bilgiler doğru olur?
A) I ve II
B) II ve III
C) III ve IV
D) I ve III
E) II ve IV
5. Haçlı Seferlerine katılan senyörlerin büyük çoğunluğu ülkelerine geri dönememiş, dönenler ise topraklarını, güçlerini ve ordularını kaybetmişlerdir.
Bu durum;
I. Derebeylik rejiminin zayıflaması
II. Kralların kilisenin denetimi altına girmesi
III. Teknik alanda gelişmeler yaşanması
gelişmelerinden hangisi ya da hangileri üzerinde etkili olmuştur?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) I ve II
D) II ve III
E) I, II ve III
6.
I. Baba İshak İsyanı
II. Kösedağ Savaşı
III. Miryokefalon Savaşı
Yukarıdakilerden hangisi ya da hangileri Türkiye Selçuklu Devleti açısından olumlu sonuçlar doğurmamıştır?
A) Yalnız I
B) Yalnız II
C) Yalnız III
D) I ve II
E) II ve III
D. Aşağıdaki çalışmaları defterinize yapınız.
1. Türkiye Selçuklu Devleti’nin yıkılmasına yol açan sebepler nelerdir?
2. Haçlı Seferlerinin düzenlenmesinde etkili olan ekonomik ve siyasi faktörleri açıklayınız.
3. Haçlı Seferlerine karşı mücadele eden Türk-İslam devletleri hangileridir?
4. Türkiye Selçuklu Devleti, ticareti geliştirmek için ne gibi faaliyetler yapmıştır?
5. Anadolu’da kurulan II. Türk Beyliklerinin bilim, kültür ve sanat alanında yaptıkları hizmetleri açıklayınız.
6. Anadolu’da yetişen ve önemli eserler veren 11 ve 13. yüzyıllarda astronomi, tıp ve matematik alanında
çalışmalar yapan Türk bilim insanları kimlerdir?
215
Türkiye Tarihi (11-13. Yüzyıl)
ÖLÇME VE DEĞERLENDİRME ÇALIŞMALARI
YANIT ANAHTARI
1. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. filoloji
2. Sümerler, Mısırlılar
3. dönemin koşulları
4. yazılı kaynaklar
5. hikâyeci tarih
6. öğretici (faydacı) tarih
Doğru Yanlış
Y,
D,
D,
D,
D,
Y
Eşleştirme
(1) Eski ırkların incelenmesi
(2) Eski paraların incelenmesi
(3) Olayların tarih sırasına konması
(4) Kitabelerin okunması
(5) Toprak ve su altında kalan eserlerin ortaya çıkarılması
Çoktan Seçmeli
1. D
2. B
3. B
4. D
5. D
6. C
7. E
2. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Yeni Taş
3. Kadeş
5. Roma
7. Helenizm
9. Fenikeliler, Sümerler
Doğru Yanlış
D,
D,
Y,
Eşleştirme
(1) Urartular
(3) Asurlular
(5) Hititler
Çoktan Seçmeli
1. E
2. D
3. C
2. Mezopotamya
4. koloni
6. Lidyalılar, takas
8. Satraplık
D,
D,
Y,
D,
(4) İyonyalılar
(2) Lidyalılar
(6) Frigler
4. A
5. B
3. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
216
Boşluk Doldurma
1. Bumin Kağan, Ötüken
3. İpek Yolu
5. Margos, Anatolyos
7. II. Kök Türk (Kutluk)
Doğru Yanlış
D,
Y,
D,
Eşleştirme
(1) Hunlar
(3) Kırgızlar
(5) Uygurlar
Çoktan Seçmeli
1. E
2. C
3. D
2. Mete Han, onlu
4. feodalite (derebeylik)
6. bağımsızlıklarına
D,
Y,
Y,
(2) Kök Türkler
(4) İskitler
4. B
D
Y,
Y
4. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Hristiyanlık, Ortodoks
3. Hudeybiye
5. Tavaif-i Mülûk
7. İbn-i Sina
Doğru Yanlış
D,
Y,
D,
Eşleştirme
(1) Hz. Ömer
(3) Abbasiler
(5) Hz. Muhammed
Çoktan Seçmeli
1. C
2. C
3. A
2. Haram, Ukâz
4. Mevali (köle)
6. Sasani
Y,
Y,
D,
Y
(2) Emeviler
(4) Endülüs Emeviler
(6) Hz. Ali
4. E
5. B
5. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Talas
3. Gazneliler
5. Malazgirt
7. Atabey
Doğru Yanlış
Y,
D,
D,
Eşleştirme
(1) Kaşgarlı Mahmut
(3) Edip Ahmet Yükneki
(5) Nizamülmülk
Çoktan Seçmeli
1. C
2. E
3. B
2. Karahanlılar
4. Dandanakan
6. Divan
Y,
D,
Y,
D,
Y
(2) Yusuf Has Hacib
(4) Firdevsi
(6) Hoca Ahmet Yesevi
4. D
5. D
6. ÜNİTE
A.
B.
C.
Ç.
Boşluk Doldurma
1. Malazgirt
3. Çaka Bey
5. Memluklu Devleti'nden
7. barut, pusula, matbaa, kâğıt
9. Kösedağ
Doğru Yanlış
D,
Y,
Y,
D,
Eşleştirme
(1) Mengücekliler
(3) Danişmentliler
(5) Türkiye Selçukluları
Çoktan Seçmeli
1. D
2. C
3. E
4. C
2. Danişmentliler
4. Süleyman Şah, İznik
6. Hittin
8. Miryokefalon
Y,
Y,
D,
Y,
D
(2) Artuklular
(4) Saltuklular
5. A
6. D
217
K R O N O LO J İ
MÖ
MS
60 000
10 000
8000
5500
2375
-
2000
1280
1250
1200
776
753
676
600
546
334
220
209
48
150
375
395
453
476
552
571
582
610
619
622
624
625
627
628
630
-
632 634
637
642
644
-
656 657 659 -
218
Taş Çağının başlaması
Orta Taş Çağının başlaması
Yeni Taş Çağının başlaması
Maden Çağının başlaması
Lagaş Kralı Urugakina’nın insan haklarından, kişi özgürlüğünden ve mülkiyetten
söz eden ilk yasaları yapması
Anadolu’da Demir Çağının başlaması
Kadeş Antlaşması
Fenikelilerin alfabeyi buluşu
Hitit Devleti’nin yıkılışı
İlk olimpiyatların yapılması
Roma’nın kuruluşu
Frigyalılar Devleti’nin yıkılışı
Urartu Devleti’nin yıkılışı
Lidya - Pers Savaşı ve Lidya Devleti’nin yıkılışı
Büyük İskender’in Anadolu’ya gelişi
Büyük Hun Devleti’nin kurulması
Mete’nin hükümdar olması
Büyük Hun Devleti’nin ikiye ayrılması
Kuzey Hunluların yıkılışı
Kavimler Göçü
Roma İmparatorluğu’nun ikiye ayrılması
Attila’nın ölümü
Batı Roma İmparatorluğu’nun yıkılışı
Kök Türk Devleti’nin kuruluşu
Hz. Muhammed’in doğumu
Kök Türk Devleti’nin ikiye ayrılması
Herakleios’un Bizans İmparatoru olması
Sasani ve Avarların Bizans’ı kuşatması
Hz. Muhammed’in Mekke’den Medine’ye hicreti
Bedir Savaşı
Uhud Savaşı
Hendek Savaşı
Hudeybiye Antlaşması
Mekke’nin Müslümanlar tarafından fethi, Hz. Muhammed’in Taif ve Tebük seferleri,
Huneyn Savaşı
Hz. Muhammed’in vefatı
Hz. Ebu Bekir’in halife olması
Halife Hz. Ebu Bekir’in vefatı, Hz. Ömer'in halife olması
Kudüs’ün Halife Hz. Ömer tarafından teslim alınması
İran ve Mısır’ın Müslümanlar tarafından fethedilmesi
Halife Hz. Ömer’in şehit edilmesi
Hz. Osman’ın halife olması
Hz. Osman’ın şehit edilmesi
Hz. Ali’nin halife olması
Sıffin Savaşı
Batı Kök Türk Devleti’nin yıkılışı
661
680
711
732
734
742
744
750
-
751
756
840
868
935
963
1015
1031
1040
-
1048
1054
1063
1064
1071
1077
1084
1096
1097
1099
1141
1147
1157
1174
1176
1187
1189
1202
1204
1211
1212
1227
1230
1231
1234
1240
1243
1250
-
1258
1260
1270
1277
-
-
Hz. Ali’nin şehit edilmesi
Kerbela Olayı
Müslümanların İspanya’yı fethi
Puvatya Savaşı
Bilge Kağan'ın ölümü
II. Kök Türk Devleti’nin yıkılması
Uygur Devleti’nin kurulması
Emeviler Devleti’nin yıkılması
Abbasiler Devleti’nin kuruluşu
Talas Savaşı
Endülüs Emevileri Devleti’nin kurulması
Karahanlılar Devleti’nin kurulması
Tolunoğulları Devleti’nin kurulması
İhşidiler Devleti’nin kurulması
Gazneliler Devleti’nin kurulması
Çağrı Bey'in Anadolu’ya gelmesi
Endülüs Emevileri Devleti’nin yıkılması
Dandanakan Savaşı
Büyük Selçuklu Devleti’nin kurulması
Pasinler Savaşı
Tuğrul Bey komutasındaki Selçukluların Anadolu’ya girişi
Tuğrul Bey'in ölümü
Alp Arslan’ın hükümdar olması
Malazgirt Savaşı
Türkiye Selçuklu Devleti’nin kuruluşu
Antakya’nın Selçukluların eline geçmesi
I. Haçlı Seferi’nin başlaması
Harzemşahlar Devleti’nin kurulması
Haçlıların Kudüs’ü alması
Katvan Savaşı
II. Haçlı Seferi’nin başlaması
Büyük Selçuklu Devleti’nin yıkılması
Eyyûbiler Devleti’nin kurulması
Miryokefalon Savaşı
Gazneliler Devleti’nin yıkılması
III. Haçlı Seferi’nin başlaması
IV. Haçlı Seferi’nin başlaması
Haçlıların İstanbul’u işgal etmesi
Doğu Karahanlılar Devleti’nin yıkılması
Batı Karahanlılar Devleti’nin yıkılması
Cengiz Han'ın ölümü
Yassıçimen Savaşı
Harzemşah Devleti ve Hasankeyf Artukluları Beyliği’nin sona ermesi
Harput Artukluları Beyliği’nin sona ermesi
Bâbailer Ayaklanması
Kösedağ Savaşı
Eyyubiler Devleti’nin yıkılması
Memlukler Devleti’nin kurulması
Abbasiler Devleti’nin yıkılması
Ayn-ı Calut Savaşı
Haçlı Seferlerinin sona ermesi
Karamanoğlu Mehmet Bey'in Türkçeyi resmî dil ilan etmesi
219
SÖZLÜK
-Aaforoz : Hristiyanlıkta kilise tarafından verilen “cemaatten kovma” cezası.
Ahilik : Kökü eski Türk töresinde olan, Anadolu'da yüksek bir gelişim gösteren esnaf, zanaatçı, çiftçi gibi
bütün çalışma kollarını içine alan ocak.
akçe : 1. Küçük gümüş para. 2. Her tür madenî para.
akide: Bir şeye inanarak bağlanış, inanç, din inancı.
Amil : Etken, etmen, sebep, faktör.
aristokrasi : Ekonomik, toplumsal ve siyasal gücün soylular sınıfının elinde bulunduğu tarihsel yönetim
biçimi.
aristokrat : Soylu.
arkaik : Tarihte ve arkolojide bir uygarlığın en eski evreleri.
asil : Soylu.
astronomi : Gök cisimlerinin konumlarını, hareketlerini, birbirine olan uzaklıklarının ölçülmesini, bunların fizik ve kimya bakımından yapılarını anlatan bilim, gök bilimi.
aşiret : Boy, kabile, oymak.
atabey : Eski Türk devletlerinde, özellikle Selçuklularda şehzadelerin eğitimi veya bağımsız olarak bir eyaletin yönetimi ile görevli vezir.
avasım : Abbasiler'in Bizans sınırında savunma amaçlı kurdukları sınır şehirleri.
ayin : Dinî tören.
ayyak : 1. Süreyya (ülker) yıldızına yakın, 2. Gökyüzünün en yüksek kısmı.
azat : Serbest bırakma.
-B-
balbal : İlk Türklerde ölen kahramanların mezarlarının başına dikilen mezar taşı.
barbar : Roma İmparatorluğu sınırları dışındaki kavimlere verilen isim.
bedevi : Çölde, çadırda yaşayan göçebe.
beytül mal : Devlet hazinesi.
biat : Bir kimsenin devlet başkanlığını veya hükümdarlığını tanımak.
bidat: 1. İslam dininde Hz. Muhammed zamanından sonra ortaya çıkan değişik yargılar ve ilkeler. 2.
Sonradan türeyen şey
budizm : Doğaüstü kişileşmiş bir Tanrı düşüncesi yerine, salt varlığı koyarak onun insanda arzu biçiminde
belirdiğini, bundan da ıstırabın doğduğunu, ıstıraptan kurtulmak için var olmaktan vazgeçmek gerektiğini
ileri süren, Hindistan ve Çin'de yaygın olan, Buda'nın ileri sürdüğü gizemsel dünya görüşü ve din.
budun : Aralarında töre, dil ve kültür ortaklığı bulunan, boy ve soy bakımından birbirine bağlı olan insan
topluluğu.
burç : Kale duvarlarından daha yüksek, yuvarlak, dört köşe veya çok köşeli kale çıkıntısı.
bozkır : 1. Susuz, ağaçsız geniş ova. 2. Step.
-Ccehl : Cahillik, ilimden mahrum olmak, tecrübesizlik.
cihanşümul : 1. Dünya ölçüsünde, dünya çapında. 2. Evrensel, üniversal.
cihat : Din uğruna yapılan çalışma, kutsal savaş.
cizye : Müslüman devletlerde Müslüman olmayanlardan alınan vergi.
cumba : Yapıların üst katlarında, ana duvarların dışına, sokağa doğru çıkıntı yapmış balkon.
-Ççağ : Kendine özgü bir özellik taşıyan zaman parçası, dönem, devir.
Çağatayca : Adını Cengiz'in ikinci oğlu Çağatay'dan alan, Doğu Türkçesinin XV. yüzyılda oluşan yazı dili.
çakmak taşı : Demir ya da çeliğe sürtüldüğünde kıvılcım çıkaran bir tür kuvars.
çanak : Toprak, metal vb.den yapılmış yayvan, çukurca kap.
-DDarün nedve : İslamiyetten önce Kureyş Kabilesi'nin toplandığı meclis.
demokrasi : Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi, el erki, demokratlık.
destan : Tarih öncesi, tanrı, tanrıça, yarı tanrı ve kahramanlarla ilgili olağanüstü olayları konu alan şiir.
devlet : Toprak bütünlüğüne bağlı olarak siyasal bakımdan örgütlenmiş ulus ya da uluslar topluluğunun
oluşturduğu tüzel varlık.
didaktik : Öğretici.
diktatör : Bütün siyasal yetkileri kendinde toplamış bulunan kimse.
din : Tanrı’ya, doğaüstü güçlere, çeşitli kutsal varlıklara inanmayı ve tapınmayı sistemleştiren toplumsal
kurum.
dinar : Yaklaşık olarak altın liranın dörtte biri değerinde olan para.
dirhem : Gümüş para.
220
dirlik : Türk-İslam devletlerinde bir hizmete karşılık olmak üzere bir kimseye devletçe verilen aylık veya
bir yere bağlı gelir.
divan : İslam devletlerinde devlet işlerinin görüşülüp karara bağlandığı kurul.
dogma : Doğruluğu sınanmadan benimsenen, bir öğretinin ya da ideolojinin temeli yapılan sav.
dogmacılık : Öne sürülen öğreti ve ilkeleri eleştirmeden doğru olarak benimseyen ve benimsediği varsayımlardan katı bir yöntemle önermeler türeten anlayış, dogmatizm.
dünyevi : Dünya ile ilgili, dünya işlerine ilişkin.
-E efsane : Eski çağlardan beri söylenegelen, olağanüstü varlıkları, olayları konu edinen imgesel öykü, söylence.
emin : Güvenilir kişi.
emir : Araplarda ve daha başka Müslüman ülkelerde bir kavim, şehir veya ülkenin başı.
ensar : 1. Mekke'den Medine'ye göç eden Müslümanlara yardım eden Medineliler. 2. Yardımcı.
enterdi : Bir ülkenin papa tarafından aforoz edilmesi.
evrim : Zaman içinde birdenbire olmayan, kesintisiz, niteliksel ve niceliksel gelişme süreci.
-Ffabl : Çoğunlukla manzum, sonuçta ahlaki bir ders çıkarılan alegorik öykü.
feodalite : Özellikle Batı Avrupa’da toprağı ve üzerinde yaşayan köylüleri tek bir kimsenin malı sayan Orta
Çağ düzeni, derebeylik.
ferman : Türk-İslam devletlerinde hükümdarın verdiği, uyulması gerekli hükümleri taşıyan yazılı buyruk,
yarlık.
fetret : İki olay arasındaki süre.
fıkıh : İslam hukukunda din ve dünya işleri ile ilgili ana kaynaklardan yararlanarak konulmuş olan kuralların bütünü.
firavun : Eski Mısır hükümdarlarına verilen unvan.
forum : Eski Romalılar zamanında, Roma'da ve diğer kentlerde kamu işlerini konuşmak için halkın toplandığı alan.
fütüvvet : 1. Gençlik, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, yardımlaşma, 2. Bu esaslar üzerine kurulmuş tarikat,
dinî mahiyette esnaf birliği.
-Gganimet : Savaşta düşmandan zorla ele geçirilen mal.
gaza : İslam dinini korumak veya yaymak amacıyla Müslüman olmayanlara karşı yapılan savaş.
gezegen : Güneş çevresinde dolanan, ondan aldıkları ışığı yansıtan gök cisimlerinin ortak adı.
gotik sanat : Temel özelliği sivrilik olan, XII. yüzyıldan sonra Rönesans’a kadar Avrupa'da gelişen sanat ve
mimarlık üslubu.
görece : (bir şeye) Göre olan, varlığı başka bir şeyin varlığına bağlı olan, kesin olmayıp kişiden kişiye,
zamandan zamana, yerden yere değişebilen, bağıl.
gravür : Ağaç, metal veya taş bir yüzeye ayrı katlar hâlinde, değişik renkli boyalar sürüldükten sonra üstteki katları yer yer kazıyarak alttaki renklerden yararlanma tekniği, kazıma resim.
Grekçe : Eski Yunan dili.
gulam : Köle.
- Hhaç : Hristiyanlığın simgesi sayılan ve birbirini dikey olarak kesen iki çizgiden oluşan biçim, istavroz.
hafız : Kur'an’ı bütünüyle ezbere bilen ve okuyabilen kimse.
halife : Hz. Muhammed'in vekili olarak Müslümanların imamlığını ve şeriatın koruyuculuğunu yapmakla
görevli kimse.
haniflik : Hz. İbrahim dini.
haraç : İslam Devleti'nde Müslüman olmayanların devlete ödemekle yükümlü oldukları vergi.
hassa askeri : Hükümdarı korumakla görevli askerî sınıf.
hat : Yazı.
hattat : El yazısı çok güzel olan sanatçı.
hatun : Eski Türklerde hükümdar eşlerine verilen ad.
hicret : 1. Göç. 2. İslam takviminde tarihin başlangıcı sayılan Hz. Muhammed'in Mekke'den Medine'ye
göç etmesi.
höyük : Tarih boyunca türlü nedenlerle yıkılan yerleşme bölgelerinde, yıkıntıların üst üste birikmesiyle oluşan ve çoğu kez içinde yapıt kalıntılarının gömülü bulunduğu yayvan tepe.
hümanizm : 1. İnsancılık, insanları sevme ülküsü. 2. İnsana ve insani değerlere önem veren Rönesans’ın
kültürel akımı.
-I-İ-Jırk : Kalıtımsal olarak, ortak fiziksel ve fizyolojik özelliklere sahip insanlar topluluğu.
ıslahat : Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, düzeltme veya iyileştirme, reform.
221
ibret : Kötü bir olaydan alınması gereken ders, uyarıcı sonuç.
inkılap : Bir durumdan başka bir duruma geçiş, dönüşüm.
istila : Bir ülkeyi silah gücüyle ele geçirme.
irdelemek : İncelemek, tetkik etmek.
itilaf : Anlaşma, uyuşma, uzlaşma.
ipotek : Bir alacak için gayrimenkul üzerinde tanınan rehin hakkı, rehin.
jeopolitik : 1. Coğrafya, ekonomi, nüfus vb. nin bir devletin politikası üzerindeki etkisi. 2. Bir devlette bir
bölgede uygulanan politikayla o yerin coğrafyası arasındaki ilişki.
- Kkadı : Tanzimat’a kadar her türlü davalara, Tanzimat’la Medeni Kanun arasındaki dönemde ise yalnız
evlenme,boşanma, nafaka, miras davalarına bakan mahkemelerin başkanlarına verilen ad.
kadir : Güçlü, gücü yeter, erkli.
kağan : Hanların bağlı olduğu devlet başkanı, imparator.
kalıt : Ölen bir kimseden yakınlarına geçen mal veya mülk, miras.
kaos : Karışıklık, kargaşa.
Katolik : 1. Roma kilisesinin kendine verdiği ad. 2. Katolik mezhebinden olan kimse.
keşiş : Rahip, Ermeni papazı
kethuda: Zengin kimselerin ve devlet büyüklerinin buyruğunda çalışan, onların birtakım işlerini gören
kimse, kâhya.
kışlak : Kışın orduların, göçebe oymakların hayvanlarıyla birlikte konakladıkları yer.
Knez : Rusya'da soylu prenslere verilen ad.
koloni : 1. Sömürge. 2. Göçmen topluluğu veya bu topluluğun yerleştiği yer.
konsil : Dinsel öğreti ve kilise düzeni ile ilgili sorunları çözümlemek üzere toplanan piskopos ve din bilginlerinden oluşan kurul.
konsül : Roma'da her yıl seçilen iki devlet başkanından her biri.
kuram: 1. Uygulamalardan bağımsız olarak ele alınan soyut bilgi 2. Belirli bir konudaki düşüncelerin,
görüşlerin bütünü 3. Sistemli bir biçimde düzenlenmiş birçok olayı açıklayan ve bir bilime temel olan kurallar,
yasalar
kuramsal : Sistemli bir düşünceye dayalı olan. Teorik.
kurultay : Eski Türklerde devlet işlerinin görüşüldüğü meclis.
kut : Tanrı tarafından hükümdara verildiğine inanılan yönetme gücü.
kült : 1. Tapma, tapınma. 2. Din. 3. Dinî tören, ibadet, ayin.
kümbet : Topluma hizmet etmiş kimseler için yaptırılan ve damı kubbe biçiminde olan anıt mezar.
-Llahit : Taş ya da mermerden oyma mezar.
lonca : Belli bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan dernek.
lügat : Sözlük.
-Mmabet : Dinî yapı, tapınak, ibadet yeri.
medeniyet : 1. Uygarlık. 2. Bir ülkenin, bir toplumun, maddi ve manevi varlıklarının, düşünce, sanat çalışmalarıyla ilgili niteliklerinin tümü.
mechuliyet : Bilinmezlik, mechullük.
medrese : İslam ülkelerinde genellikle İslam dini kurallarına uygun bilgilerin okutulduğu yer.
mefkûre: Ülkü, ideal
megaron : Önünde bir giriş, hol bölümü ve içinde yalnız bir odası olan taştan yapı.
melik : Hükümdar.
memluk : Köle.
menşur: Padişah tarafından verilen vezirlik vb. bir unvanı gösteren bir ferman türü.
mevali : 1. Emevilerin Arap ve Müslüman olmayanlara verdikleri isim. 2. Osmanlı Devleti'nde görev
yapan yüksek dereceli ilim adamları.
milat : İsa peygamberin doğduğu gün.
mirza : Bazı Türk topluluklarında ve İran’da kullanılan bir soyluluk sanı.
mozaik : Türlü renklerde, küçük küp biçiminde mermer, taş veya pişmiş toprak parçalarının yan yana
getirilmesiyle yapılan resim ve bezeme işi.
muhacir : Göçmen.
müşrik: Tanrı'ya ortak koşan.
müverrih : Tarihçi.
müze : Sanat ve bilim yapıtlarının veya sanat ve bilime yarayan nesnelerin saklandığı, halka gösterilmek
için sergilendiği yer ve yapı.
222
-Nnaip : Tahtta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse.
nebi : Peygamber.
nevruz : Eski takvimlere göre yılın ve baharın ilk günü sayılan mart ayının yirmi birine rastlayan gün.
nüfuz : Söz geçirme, güçlü olma, erk.
-Ooligarşi : Siyasal erkin birkaç kişilik bir grubun elinde toplandığı yönetim, aristokrasinin daralmış biçimi.
ongun : 1. İlkel toplumlarda topluluğun kendisinden türediği sanılarak kutsal sayılan hayvan, ağaç,
rüzgâr vb. doğal nesne veya olay, totem. 2. Arma.
ordugâh : Ordunun, ihtiyaçlarını karşılamak için konakladığı yer.
Ortodoks : 1. Dogmaya ve kilise öğretisine uygun olan. 2. Ortodoksluk mezhebinden olan (kimse).
otobiyografi : Bir kişinin kendi yaşamını anlattığı yazı, öz yaşam öyküsü.
ozan : Halk şairi.
-Ööğreti : Bilimde bir düzenli görüşü oluşturan ilke ve dogmaların tümü.
ören : Eski yapı ya da kent kalıntısı.
örf : Yasalarla belirlenmemiş olan, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek, âdet.
örfi : Örfle ilgili.
öşür : İslam devletlerinde Müslümanlardan alınan onda birlik vergi.
öykünmek : Taklit etmek, birine ya da bir şeye benzemeye çalışmak.
özerk : Ayrı bir yasaya bağlı olarak kendi kendini yönetme yetkisi olan (kuruluş), muhtar, otonom.
-Ppaleografi : Eski el yazılarını okuma bilgisi.
papa: Roma Piskoposu. Roma Katolik Kilisesi'nin başı.
papaz : Hristiyan din adamı.
papirüs : 1. Nil kıyılarında yetişen bir bitki. 2. Eski Mısırlıların papirüs saplarından yaptıkları kâğıt.
parya : Köle.
piramit : Mısır firavunlarının mezarlarına verilen ad.
polis : 1. Kendi yasaları ile yönetilen bir ya da birkaç kentten oluşan devlet. 2. Yunancada şehir.
politeizm : Çok tanrıcılık.
-Rraca : Hindistan'da merkezi otoritenin olmaması nedeniyle kurulan küçük devletleri yöneten kişi.
rasathane : Gözlemevi.
realist : Gerçekçi.
reform : Daha iyi duruma getirmek için yapılan değişiklik, düzeltme, iyileştirme.
Rönesans : XV. yüzyıldan başlayarak İtalya’da ve daha sonra diğer Avrupa ülkelerinde hümanizmin etkisiyle ortaya çıkan, klasik İlk Çağ kültür ve sanatına dayanarak gelişen bilim ve sanat akımı.
-Ssaraç : Koşum ve eyer takımları yapan ve satan kimse.
sav : İleri sürülerek savunulan düşünce, tez.
sefer : Genellikle yurt dışına yapılan askerî harekât, savaşa gitme, savaş.
sefih : Zevk ve eğlenceye düşkün, uçarı.
seki : Akarsuların iki yanındaki yamaçlarda, kimi deniz ve göl kıyılarında görülen basamak biçimindeki
yeryüzü şekli, set.
semerdam : Kare planlı yapılarda görülen ve topuz çatı da denilen piramit biçimli çatı.
sfenks : Kadın başlı, arslan vücutlu heykellere verilen ad.
sipahi : Atlı asker.
site : İlk Çağda kendi yasaları ile yönetilen bir veya birkaç kentten oluşan devlet.
siyer : Hz. Muhammed'in hayatını anlatan eser.
stel : Küçük dikili taş.
subaşı : Ordu komutanı. Kentlerde güvenlik işlerine bakan görevlilerin başı.
sü : Asker, ordu.
-Şşaman : Şamanlıkta, gelecekten haber verme, büyü yapma gibi görevleri olan, ruhlarla ilişki kurarak
hastalıkları iyileştirdiğine inanılan din adamı, kam.
Şamanlık : Kuzey ve Orta Asya'da Türkler, diğer kıtalarda da başka topluluklar arasında günümüze değin
süregelen doğaya tapma, doğaüstü ruhlara inanma temeline dayalı din, Şamanizm.
223
şark : Doğu.
şehname : Hükümdarın niteliklerini, üstün başarılarını anlatan, mesnevi biçiminde yazılmış koşuk.
şerefe : Minarenin ezan okunan yeri.
şeri : Şeriatle ilgili.
şölen : Ziyafet.
şövalye : Orta Çağ Avrupası'nda özel eğitimle yetişmiş, belli ülküler taşıyan soylu, atlı savaşçı.
şûra : Bir alanla ilgili olarak oluşturulan danışma kurulu
şümullü : Kapsamı geniş olan, birçok şeyi etkileyen veya içine alan, kapsamlı.
-Ttaassup : Bağnazlık.
tabu : Kutsal sayılan kimi insanlara, hayvanlara, nesnelere dokunulmasını, kullanılmasını yasaklayan, aksi
yapıldığında zararı dokunacağı düşünülen dinsel inanç.
tacir : Ticaretle uğraşan kimse, tüccar.
tavaf : 1. Bir şeyin çevresini dolaşma ya da kutsal bir yeri ziyaret etme. 2. İslam dininde Kâbe’nin çevresini
dolaşma.
tebaa : İslam devletlerinde hükümdara tâbi olan halk.
tecelli : 1. Açılıp belirleme, açıkça ortaya çıkma aydınlanma, 2. Belirme, görünme, 3. Talih, kader, 4. Allah'ın
kudretinin belirmesi.
tecrit : Ayırma, ayrı bir tarafta tutma
tefekkür : Düşünme, düşünüş.
tekerrür : Tekrarlama.
teokratik : Din yasaları ile yönetilme durumu.
tezhip : 1. Yazma kitaplarda, sayfaların yaldız ve boya ile bezenmesi, yaldızlama. 2. Süsleme, bezeme.
tinsel : Ruhsal.
tiran : Eski Yunan'da siyasal gücü zorla ele geçiren, onu kötüye kullanan kimse.
topuz : Ucu top biçiminde eski bir silah.
totem : Bir aşiret bölümünün kendisine ata saydığı ve adını alarak ona taptığı bir hayvan veya bitki.
tümülüs : Bir yer altı mezar odasıyla onun üzerine yığılmış bir toprak yığınından oluşan yapay gömüt
tepesi.
türev : Türemiş olan başka bir şeyden çıkmış bulunan, müştak.
-Uuç : Türk devletlerinde genel olarak sınır boylarında eyalet ve sancaklara verilen isim.
ulema : Bilginler.
usturlap: Gök cisimlerinin yükseltisini ölçmekte kullanılan araç.
Uzak Doğu : Asya'nın doğu ve güneydoğusuna verilen ad.
uzay : Bütün varlıkların içinde bulunduğu sonsuz boşluk.
-Üümera : Emirler, beyler.
üstat : Bilim ya da sanat alanında üstün bilgisi ve yeteneği olan kimse.
ütopya : Gerçekleştirilmesi olanaksız tasarı ya da düşünce.
-Vvaha : Çöllerde bulunan tarım ve yerleşme alanları.
vahiy : Bir düşünce ya da buyruğun Tanrı tarafından peygamberlere bildirilmesi.
vakıf : Bir hizmetin gelecekte de yapılması için belli koşullarla ve resmî bir yolla ayrılarak bir kimse tarafından bırakılan mülk ya da para.
-Yyabgu : Eski Türklerde büyük hakana bağlı olarak ülkenin batısını yöneten ikinci derecedeki hükümdarların unvanı.
yaylak : Hayvanların yayılmasına uygun yer, otlak.
yiğitbaşı : Loncalarının kararlarını yürüten kimse
yuğ : Eski Türklerde ölüler için yapılan tören.
-Zzanaat : El ustalığı isteyen işler.
zekât : Müslümanlıkta, sahip olunan mal ve paranın kırkta birinin, her yıl sadaka olarak dağıtılmasını
öngören İslam’ın beş koşulundan biri.
ziggurat : Eski Mezopotamya'da dört köşe planlı, katlar hâlinde yükselen kule biçimindeki tapınak yapısı.
224
K AY N A K Ç A
1001 İcat Dünyamızda İslam Mirası, Editör Salim TSAL-Hassani, Çev.: Salih TAHİR.
AFYONCU, Erhan, 1000 Soruda Osmanlı İmparatorluğu, C 4, Yeditepe Yayınevi, İstanbul, 2010.
AKGÜNDÜZ, Ahmet, Bilinmeyen Osmanlı, OSAV Yayınları, Ankara, 1998.
AKURGAL, Ekrem, Anadolu Kültür Tarihi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2008.
AKURGAL, Ekrem, Anadolu Uygarlıkları, İstanbul, 2007.
ALP, Sedat, Hitit Güneşi, TÜBİTAK Popüler Bilim Kitapları, Ankara, 2009.
ARMAĞAN, Mustafa, Tarihin Sırlarına Yolculuk, Timaş Yayınları, İstanbul, 2005.
ASLANAPA, Oktay, Türk Sanatı, Remzi Yayınları, İstanbul, 1984.
ATATÜRK, Gazi Mustafa Kemal, Söylev, hzl.: Hıfzı Veldet VELİDEDEOĞLU, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1988.
ATATÜRKÇÜLÜK, Genel Kurmay Başkanlığı Yayınları, Cilt I-II-III, Ankara, 1986.
ATATÜRKÇÜLÜK, Millî Eğitim Basımevi, İstanbul, 1988.
AYDOĞAN, Metin, Türk Uygarlığı, Umay Yayınları, İzmir, 2006.
BARTHOLD, Wilhelm, Orta Asya Tarihi Hakkında Dersler, çev.: K.Y. KOPRAMAN, İ. Aka Yayınevi, Ankara, 1975.
BAŞTAV, Şerif, Sibir Türkleri Belleten Yayınları, İstanbul 2007.
BAYKARA, Tuncer, Türkiye'nin Sosyal ve İktisadi Tarihi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000.
BAYKARA, Tuncer, Türk Kültür Tarihine Bakışlar, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2001.
BAYRAM, Mikail, Bacıyan-ı Rum (Anadolu Selçukluları Zamanında Genç Kızlar Teşkilatı), Konya, 2006.
BİLGİÇ, A. Timur, Tarihte Neler Olmadı ki, Dönüşüm Yayınları, İstanbul, 2012.
BRAUDEL, Fernand, Akdeniz, çev.: Necati Erkurt, Metis Yayınları, İstanbul, 1990.
BRAUDEL, Fernand, Uygarlıkların Grameri, çev.: Mehmet Ali KILIÇBAY, Ankara, 2006.
BUSBECG, Ghiselin de, Türk Mektupları, çev.: Derin Türk ÖMER, Doğan Yayınevi, İstanbul, 2005.
Büyük Tarih Atlası, Arkın Kitabevi, İstanbul, 2004.
CARR, Edward Hallet, Tarih Nedir, çev.: Misket Gizem GÜRTÜRK, İletişim Yayınları, İstanbul, 1993.
ÇAYKARA, Emine, Tarihçilerin Kutbu (Halil İnalcık kitabı), Türkiye İş Bankası Yayınları, İstanbul, 2006.
ÇEÇEN, Anıl, Tarihte Türk Devletleri, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1986.
ÇIĞ, Muazzez İlmiye, Tarih Sümerde Başlar, TTK Yayınları, Ankara, 1990.
DEMİRKENT, Işın, Haçlı Seferleri, Dünya Yayıncılık, İstanbul, 1997.
DOĞAN, İsmail, Osmanlı Ailesi-Sosyolojik Bir Yaklaşım, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2001.
EKİNCİ, Yusuf, Ahilik ve Mesleki Eğitimi, MEB Yayınları, İstanbul, 1990.
ERGİN, Muharrem, Orhun Abideleri, MEB Yayınları, İstanbul, 1970.
GÖLPINARLI, Abdülbâkî, İslam Tarihi, İnkılap Kitabevi, İstanbul, 1980.
GÖMEÇ, Sadettin, Türk Kültürünün Ana Hatları, Akçağ Yayınları, Ankara, 2006.
GÜLENSOY, Tuncer, MS 4500-MS XIII. Yüzyıllar Arasında Barbar Türkler Dil, Din, Kültür, Bilim, Sanat, Uygarlık,
AktaşYayınları, Ankara, 2011.
GÜMÜŞÇÜ, Osman, Tarihî Coğrafya, İstanbul, 1998.
GÜNGÖR, Erol, Tarihte Türkler, Ötüken Yayınları, İstanbul, 1995.
GÜNTÜRKÜN KALIPÇI, İlknur, Anmaktan Anlamaya Doğru Atatürk, Epsilon yayınları, İstanbul, 2006.
GÜRÜN, Kamuran, Türkler ve Türk Devletleri Tarihi, C. 1, Ankara, 1981.
GÜVENÇ, Bozkurt, Türk Kimliği, Kültür Bakanlığı Yayını, Ankara, 1994.
HALKIN, E. Leon, Tarih Tenkidinin Unsurları, TTK Yayınları, Ankara, 1989.
HAMİ DANİŞMENT, İsmail, Tarihî Hakikatler, Timaş Yayınları, İstanbul, 2000.
HEREDETOS, Herodot Tarihi, çev.: Müntekim ÖKMEN, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul, 2002.
HOCA, Saddettin Efendi, Tacü't-Tevarih-4, çev.: İsmet PARMAKSIZOĞLU, Kültür Bakanlığı Yayınları, İstanbul,
1973.
HUNKE, Sigrid, Avrupa Üzerine Doğan İslam Güneşi, Bedir Yayıncılık, İstanbul, 1972.
İBN-İ BATUTA, Dünya Seyahatnamesi, 100 Temel Eser, Ankara, 1971.
İBN-İ HALDUN, Mukaddime, MEB Yayınları, 1946.
İNAN, Afet, Eski Mısır Tarihi ve Medeniyeti, TTK Basımevi, Ankara, 1956.
İslam Dünyası Ansiklopedisi, İletişim Yayınları, İstanbul, 2007.
İZGİ, Özkan, Çin Elçisi Wang Yen- Te'nin Uygur Seyahatnamesi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2000.
KABAKLI, Ahmet, Türk Edebiyatı, C 2, Türk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2006.
KAFESOĞLU, İbrahim, Selçuklu Tarihi, Türk Tarih Kurumu Basımevi, İstanbul, 1972.
KAFESOĞLU, İbrahim, Sultan Melikşah, TTK Basımevi, İstanbul, 1973.
KAFESOĞLU, İbrahim, Türk Millî Kültürü, TTK Basımevi, İstanbul, 1986.
225
KARAKÖSE, Hasan, Orta Çağ Tarihi ve Uygarlığı, Nobel Yayınları, Ankara, 2009.
KAŞGARLI, Mahmut, Divani Lügati’t-Türk, TDK Yayınları, Ankara, 1986.
KAŞIKÇI, Nihat, Hasan YILMAZ, Orta Asya-Anadolu Göç Coğrafyası Tanrı Dağlarından Malazgirt'e, Üçüncü
Baskı, İstanbul, 2001.
KIRPIK, Güray, Doğunun ve Batının Gözünden Haçlılar, Selenge Yayınları, İstanbul, 2009.
KİTAPÇI, Zekeriya, Yeni İslam Tarihi ve Türkistan, Bayrak Yayınevi, İstanbul, 1991.
KOCA, Salim, Tarih Öğrenmenin Faydası, MEB Yayınları, İstanbul, 2000.
KOCA, Salim, Türk Kültürünün Temelleri, MEB Yayınları, Ankara, 1987.
KOCA, Salim, Türkiye Selçukluları Tarihi, C 2, Malazgirt'ten Miryokefalon'a (1071-1176), Karam Yayınları,
Çorum, 2003.
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu, Ankara, 2005.
KOCATÜRK, Utkan, Atatürk'ün Fikir ve Düşünceleri, Atatürk Araştırma Merkezi Yayınları, Ankara, 2005.
KOMİSYON, Atatürkçülük, Atatürk'ün Görüşleri ve Direktifleri, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997.
KOMİSYON, Atatürkçülük ve Atatürkçülüğe İlişkin Makaleler, C 1, 2, Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek
Kurumu, Atatürk Araştırma Merkezi, Ankara, 1997.
KOMİSYON, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, Yüksek Öğretim Kurulu Yayınları, C 2, Ankara, 2000.
KOMİSYON, Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi, C 1, 2, 3, 4, 5, 6, İstanbul, 1997.
KOMİSYON, İslam Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2000.
KOMİSYON, Türkler, C. 2, 4, 5, 6, Yeni Türkiye Yayınları, Ankara, 2000.
KÖPRÜLÜ, M. Fuad, Türkiye Tarihi Anadolu İstilasına Kadar Türkler, Akçağ Yayınları, Ankara, 2005.
KÖYMEN, M. Altay, Büyük Selçuklu İmparatorluğu Tarihi, TTK Basımevi, Ankara, 1954.
KÖYMEN, M. Altay, Selçuklu Devri Türk Tarihi, TTK Basımevi, İstanbul, 1972.
KÖYMEN, M. Altay, Türkiye Selçukluları Devletinin Ekonomik Politikası Belleten, C 1, Ankara, 1987.
KURAT, Akdes Nimet, Karadeniz'in Kuzeyindeki Türk Kavimleri ve Devletleri, TTK Basımevi, Ankara, 1972.
KURNAZ, Şefika, Kadın Hareketinde Bir Öncü, Akçağ Yayınları, İstanbul, 2008.
LISSNER, Ivar, Uygarlık Tarihi, Milliyet Yayınları, İstanbul, 1973.
LİGETİ, L., Bilinmeyen İç Asya, çev.: Sadettin KARATAY, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1970.
LİNGS, Martin, Hz. Muhammed, çev.: Nazife ŞİŞMAN, İnsan Yayınları, İstanbul, 2007.
MEMİŞ, Ekrem, Tarih Metodolojisi, Çizgi Yayınevi, Konya, 2005.
MEMİŞ, Ekrem, Türk Kültür Tarihi, Çizgi Yayınevi, Konya, 1996.
MAAOLUF, Amin, Arapların Gözünde Haçlı Seferleri, çev.: Ali Berktay, Yapı Kredi Yayınları, İstanbul, 2007.
MERÇİL, Erdoğan, İlk Türk-İslam Devletleri, TTK Basımevi, İstanbul, 1985.
NİZAMÜLMÜLK, Siyasetname, hzl.: Sadık YALSIZUÇANLAR, Antik Şark Klasikleri, İstanbul, 2007.
NİYAZİ, Mehmet, Türk Tarih Felsefesi, Ötüken Yayınevi, İstanbul, 2008.
Onuncu Asırda Türkistan'da bir İslam Seyyahı, İbn Fazlan Seyahatnamesi Tecümesi, hzl.: Ramazan Şeşen,
Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975.
ORTAYLI, İlber, Tarihimiz ve Biz, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008.
ORTAYLI, İlber, Tarihin İzinde, Timaş Yayınları, İstanbul, 2008.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültür Tarihine Giriş, C 1, 2, TTK Basımevi, Ankara, 1971.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Kültürünün Gelişme Çağları, TTK Basımevi, Ankara, 1981.
ÖGEL, Bahaeddin, Türk Mitolojisi, C 1, 2, TTK Basımevi, Ankara, 1972.
ÖZBARAN, Salih, Tarih, Tarihçi ve Toplum, Tarih Vakfı Yayınları, İstanbul, 2005.
ÖZÇELİK, İsmail, Tarih Araştırmalarında Yöntem ve Teknikler, Ankara, 1992.
ÖZEL, Mehmet, Vatan, Millet ve Bayrak Sevgisi, T.C. Kültür Bakanlığı, Ankara, 1986.
ÖZTUNA, Yılmaz Türkiye Tarihi, C 2, 3, 4, Hayat Yayınları, İstanbul, 1964.
PARMAKSIZOĞLU, İsmet, Düşünceleriyle Atatürk, TTK Basımevi, Ankara, 1991.
Resimli Tarih Atlası, Evrensel İletişim Yayınları, Ankara.
ROUX, Jean Paul, Türklerin Tarihi, Kabalcı Yayınevi, İstanbul, 2004.
RUNCIMAN, Steven, Haçlı Seferleri Tarihi, çev.: F. IŞILTAN, Ankara, 1987.
RUNCİMAN, Steven, Kutsal Toprakların Davetsiz Misafirleri Haçlı Seferleri, C 1, Nokta Kitap, İstanbul, 2005.
SARIÇAM, İbrahim, Hz. Muhammed ve Evrensel Mesaj, Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınları, Ankara, 2004.
ŞEŞEN, Ramazan, İbn Fazlan Seyahatnamesi Tercümesi, Bedir Yayınevi, İstanbul, 1975.
SEVİM, Ali, Anadolu’nun Fethi, TTK Basımevi, Ankara, 1988.
SEVİN, Veli, Anadolu Arkeolojisi, Der Yayınları, İstanbul, 2002.
SEVİN, Veli, Başlangıçtan Pers Egemenliğine Kadar Eski Anadolu ve Trakya, İletişim Yayınları, İstanbul,
2008.
226
ŞAHİNLER, Necmettin, Tarihe Adanmış Sözler, Beyan Yayınları, İstanbul, 1991.
ŞEKER, Mehmet, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara, 1997.
ŞEKER, Mehmet, Anadolu'da Bir Arada Yaşama Tecrübesi Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması,
Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005.
ŞEKER, Mehmet, Fetihlerle Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşması, Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, 2005.
SENCER, Muzaffer, Dinin Türk Toplumuna Etkileri, Ant Yayınları, İstanbul, 1995.
SÜMER, Faruk, Oğuzlar, Remzi Yayınevi, Ankara, 1967.
SÜSLÜ, Azmi, Atatürk ve Tarih, Atatürkçü Düşünce El Kitabı, Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, Ankara, 1995.
ŞAŞAL, Behzat, Atatürk'ü Tanımak ve Anlamak, Anayurt Gazetesi Yayınları, Ankara, 2006.
ŞİRAZİ, Sadi, Gülistan ve Bostan, Nesil Yayınevi, İstanbul, 2004.
Tarih Atlası 1, Koza Yayınları, Ankara, 2006.
Tarih Atlası 2, Gendaş Yayınları, İstanbul, 2004.
Tarih Atlası 3, Özyürek Yayınevi, İstanbul, 2008.
Tarih Yazımında Yeni Yaklaşımlar, Tarih Vakfı, İstanbul, 2000.
TATÇI, Mustafa, Yunus Emre Divanı, Akçağ Yayınları, Ankara, 1996.
T.C. Anayasası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2007.
TDK Türkçe Sözlük, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
TDK Yazım Kılavuzu, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara, 2005.
TOGAN, Zeki Velidi, Umumi Türk Tarihine Giriş, C 1, İstanbul Üniversitesi Yayınları, İstanbul, 1946.
TOSH, JOHN, Tarihin Peşinde, Tarih Vakfı, Yurt Yayınları, İstanbul, 1984.
TURAN, Osman, Resimlerle Türkiye Tarihi, TTK Basımevi, İstanbul, 1970.
TURAN, Osman, Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, TTK Basımevi, Ankara, 1965.
TURAN, Osman, Selçuklular Zamanında Türkiye, TTK Basımevi, İstanbul, 1971.
TURAN, Osman, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkuresi, TTK Basımevi, İstanbul, 1978.
Türkler Ansiklopedisi, C 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7.
Türk Devletleri Albümü Ansiklopedisi, C 1, 2.
Türk Dünyası Kültür Atlası, Türk Kültürüne Hizmet Vakfı, İstanbul, 1999.
ULUÇAY, Çağatay, İlk Müslüman Türk Devletleri, MEB Yayınevi, İstanbul, 1965.
ULUSU, M. Kemal, Atatürk'ün Yanı Başında, Doğan Kitap, İstanbul, 2008.
UZUNÇARŞILI, İsmail, Anadolu Beylikleri, TTK Basımevi, Ankara, 1969.
ÜÇOK, Bahriye, İslam Tarihi, Bilgi Yayınevi, Ankara, 1990.
YILDIRIM, Hikmet, Karşılaştırmalı Kronolojik Dünya Tarihi, Maya Akademi, Ankara, 2007.
YILDIRIM, Recep, Uygarlık Tarihine Giriş, İlkçağ Tarihi ve Uygarlıkları, Asil Yayıncılık, Ankara, 2004.
YUSUF Has Hacib, Kutadgu Bilig, Diyanet Yayınları, Ankara, 2007.
İnternet Adresleri
www.acikarsiv.ankara.edu.tr/browse/1831/2494.pdf- 23.10.2011
www.acikarsiv.gazi.edu.tr/index.php?menu=2&secim=4&txtDocType=3# 23.08.2008
www.acikarsiv.ankara.edu.tr/index.php?bil=bil_icerik&icerik_id=21.07.2008
www.acikarsiv.gazi.edu.tr/dosya/UYGURTURKLERINDENEVRUZ.Pdf=14.10.2011
www.add.org.tr/index.php/Akuetuer-medeniyet 20.12.2012
www.altuntop.org./islam vebilim/matbaa.asp. 18.10.2011
www.akmb.gov.tr/turkce/books/nevruz/salim.koca.htm 18.04.2010
www.akmb.gov.tr/turkce/books/nevruz/salim.koca.htm 25.10.2011
www.ankara.edu.gov.tr?bil=bil_icerik&icerik_id=15.08.2008
www. ankara.gov.tr.Portal.asp?X=FOTALB 12.08.2008
www.atilim.edu.tr.haber.php?kunye=111006 04.07.2008
www.atuni.edu.gov.tr.userfiles/163730-b2b8b349af7f04df=28.10.2008
www.baskent.edu.tr/gstmf/duyuru/eskiyunan.15.11.2009
www.bergama.bel.tr/icerikListeler.aspxkd=59.12.10.1009
www.bodrum.gov.tr.default_B0.aspx?content=181.23.10.2008
www.burdur.bld.gov.tr.sayfa.php?kat=7&sayfa=77.03.11.2008
www.byegm.gov.tr.content.aspx?s=ktp.25act43=09.09.2008
www.cumhuriyet.edu.tr.index.php?Page=al3b/=27.08.2008
www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/19/26/155.pdf. 20.10.2011
www.dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/40/501/6024/pdf.11.09.2011
www.dergiler.ankara.edu.tr/detail.php?id=18&sayi_id=1573.22.05.2008
227
www.diyanet.gov.tr/turkish/DİYANET=13.11.2010
www.diyanet.gov.tr/turkish/dok/hicaz-2008.pdf=26.09.2011
www.diyanet.gov.tr/turkish/dy/yayinoku.aspx?sayfa:6ID=28.18.09.2010
www.diyanet.gov.tr/yayin/basiliyayin/vebokul.aps?sayfa=22&yid=1. 22.10.2011
www.diyanettrabzon.egitim.gov.tr/donemtez/arafatdemir.doc.12.09.2011
www.erzincan.edu.gov.tr/eskiturkler.nevruz=21.11.2010
www.fatih.bel.tr/bpi.asp?caid=32&cid=2389-20.10.2011
www.geoblog.psu.edu.-qCGiNjlrTck/TpVw6PMyjgI/13.09.2008
www.gevhernesibe.erciyes.edu.tr/indextr.html.20.10.2010
www.hacettepe.academia.edu/eminesonnurozcan/Papers/183506/Anadoluyla_Tanisan_Turklere_Kultur_Tarihi_
Acisindan_Bakislar 15.09.2011
www.homepage.uludag.edu.tr/erdick/46/depo.28.10.2011
www.İstanbul.edu.tr/Bolumler/guzelsanat/romasanati.html=12.09.2011
www.kepez.gov.tr/default_BO.aspx?content=199 20.10.2011
www.kepez.gov.tr/index.php?option=com.20.10.2010
www.kirsehir.gov.tr/ahilikhaftasi.html=01.10.2010
www.kkk.tsk.mil.tr/Genel Konular/Resimler/Muze.22.09.2009
www.konya.gov.tr/default_BO.aspx?content=180/05.10.2011
www.kou.edu.tr/sengulaydingun=17.09.2009
www.kultur.gov.tr/ataturk.tarihanilari.html=13.09.2009
www.kultur.gov.tr/genel/SanalMuzeler/bodrumsualti/index.htm.28.10.2010
www.kutuphane.uludag.edu.tr/belge.01.09.2010
www.kutuphane.uludag.edu.tr/PDF/fen-ed/htmpdf=27.08.2009
www.mail.baskent.edu.tr/babilkulesi24.09.2008
www.mardinkulturturizm.gov.tr/belge/1-34108/tarihce.html. 18.11,2011
www.merkezbankasi.gov.tr.kutuphane/TURKCE/23.08.2008
www.mersin.edu.gov.tr.darib/kutuphane-ve-dokumantasyon=01.09.2008
www.mnsu.edu.tr.news/?cat=News&paper=topstories.04.10.2008
www.muze.Sabanci.Üniv.edu.tr/belge/ac-12a201.html. 23.09.2010
www.myweb.sabanciuniv.edu/family-research=06.11.2010
www.niksarhuseyingazi.com/haberler/944-tokatta-gazi-osman-pasa-anildi-html.30.10.2011
www.okulweb.meb.gov.tr/63/01/669243/alpaslan.html
www.phil.metu.edu.tr/ahmet-inam/tarih.html=13.10.2009
www.resulullah.org/arabistanin-durumu 25.07.2012
www.samsun.gov.tr.trugd_cografi.asp#1/ac32=20.08.2008
www.selcuk.edu.gov.tr.asp2./asp/ogr/giris.htm.12.10.2008
www.sivas.gov.tr/ulucamii.aspx=23.09.2009
www.tarih.su.com/trhndr.htm-15.09.2011
www.tarihvakfi.org.tr/icerik.asp?icerikId=76.19.11.2009
http://tarihvemedeniyet.org/category/forum/Konu-sabar-adi 12.09.2008
www.tdk.gov.tr./BelgeGoster.aspx?F6E10F889/28.08.2008
www.tokat.gov.tr/default.gaziosmanpasa=24.10.2009
www.tokatturizm.gov.tr/belge/1-34489/hanlar-kervansaraylar-ve-medreseler-html.12.10.2010
www.tsk.tr./8-TARİHTEN_KESİTLER/8_8_sakarya_meydan_muharabesi_htm 18.10 2011
www.tt.baskent.edu.tr/turkbuyukleri.htm=28.10.2010
www.ttk.gov.tr.index.php?Page=Sayfa&No=9/21.08.2008
www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdf_armagan.27.07.2012
www.turkiyat.selcuk.edu.tr/pdf.dergi/54/24.04.2008
www.turkishstudies.net/Dergi.pdf.Detay.aspx?ID=2449. 26.07.2012
www.turkislamtarihi.nl/makaleler/bosna.php.05.07.2010
www.turkoloji.cu.edu.tr/oniki-hayvanli-turk-takvimi=29,08.2010
www.turkoloji.cu.edu.tr/ESKİ%20TURK%20DILI/Nergis_biray-oniki_hayvanlı_turk_takvimi.pdf.21.10.2011
www.turkoloji.eu.edu.tr.pl/domaincontact.php?name=turkoloji.eu.11.08.2008
www.yayim.meb.gov.tr/dergiler/sayi44/turk.htm.28.10.2009
www.web.dev.edu.tr.latest/index.php?lang=en/12.08.2008
www.web.meb.gov.tr.indexars.asp?TID=0&ID=9/24.09.2009
228
Dergi ve Gazete Kaynakçası
Atlas Dergisi, Kasım, 2007.
Atlas Dergisi, Nisan, 2008.
Atlas Dergisi, Ocak, 2006.
Atlas Dergisi, Ocak, 2008.
Atlas Dergisi, Şubat, 2003.
Bilim Teknik Dergisi, Haziran, 2005.
Bilim Teknik Dergisi, Mart, 2001.
Bilim Teknik Dergisi, Nisan, 2001.
Derin Tarih, Ağustos, 2013.
Felsefe ve Sosyal Bilimler Dergisi, Bahar, 2012.
NTV Tarih Dergisi, Aralık, 2009.
NTV Tarih Dergisi, Mayıs, 2009.
NTV Tarih Dergisi, Ocak, 2010.
Popüler Tarih Dergisi, Şubat, 2009.
Pusula Dergisi, Ekim, Kasım, Aralık, 2008.
Pusula Dergisi, Ocak, Şubat, Mart, 2009.
Pusula Dergisi, Temmuz, Ağustos, Eylül, 2009.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Aralık, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Ekim, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Haziran, 2003.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Nisan, 2006.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Ocak, 2002.
Tarih ve Düşünce Dergisi, Şubat, 2004.
Toplumsal Tarih Dergisi, Temmuz, 2002.
Toplumsal Tarih Dergisi, Mayıs, 2003.
Toplumsal Tarih Dergisi, Ocak, 2002.
Vakıflar Dergisi, Ağustos, 1994.
Vakıflar Dergisi, Aralık, 1994.
Vakıflar Dergisi, Eylül, 1995.
Vakıflar Dergisi, Kasım, 1993.
Vakıflar Dergisi, Mayıs, 1996.
01.09.2011 tarihli gazete haberi, Vatan gazetesi
10.08.2011 tarihli gazete haberi, Hürriyet gazetesi
26.08.2013 tarihli gazete haberi, Hürriyet gazetesi
229
230
GÜNEY KIBRIS
RUM YÖNET‹M‹
TÜRKİYE HARİTASI
NÖC: Nahcivan Özerk Cumhuriyeti
(Azerbaycan)
(A
ZE N
RB .Ö
AY .C
CA
N)
231
TÜRK DÜNYASI HARİTASI
Download