Dünya Havacılık Pazarı Hakkında Havacılık ve uzay sanayi kompozit malzeme kullanımında başı çekmeye devam etmektedir. Bu durumun altında ise emisyon azaltma ve yakıt verimliliğini artırma yönündeki hedefleri yakalama bağlamında daha hafif malzemelere geçiş yönünde pazarda hâkim olan trendler yatmaktadır. Ancak kompozit teknolojisini benimseyen diğer sektörlerle kıyaslandığında havacılık ve uzay sanayinde yeni malzemelerin onay süreci daha uzun sürmekte ve bu nedenle gereken zaman ve fırsat maliyeti oldukça yüksek olmaktadır. Yine de geride kalan dönemde havacılık ve uzay sanayindeki belli başlı OEM'ler tasarım alanında esneklik, titreşim azaltma, ve ağırlığına kıyasla yüksek dayanıklılık nedeniyle kompozit malzemelerin metallere kıyasla sunduğu avantajları anlama noktasına gelmiştir. Dolayısıyla OEM'ler o dönemde bu yana kompozit malzemeleri yük taşıyan esas yapılar ve kanatlar, gövde, kuyruk kanadı, kuyruk dümeni, kanatçıklar ve kaporta gibi yüksek hacimli bileşenlerde kullanmaya başlamıştır. Daha yakın dönemde ise kompozit malzemeler pencereler, kabin kompartımanları, kol dayamalar ve dekor şeritleri gibi ikincil uygulama alanlarında da yangın, duman ve toksisite (FST) açısından daha üstün özellikleri ve anti-mikrobiyal niteliklerinden ötürü kullanıma girmektedir. Kompozit malzemeler pazarında karbon-fiberle güçlendirilmiş polimerler bugüne kadar sektörün daha hafif malzemeler arayışında başı çeken ürünler olagelmiştir. Karbon-fiber kompozit malzemelerin pazar payının gelecek yıllarda daha da artması beklenebilir; zira bunların asli yük taşıma yapılarında alüminyum ve çeliğin yerini alma potansiyeli son derece yüksektir. Bunun yanı sıra karbon fiber kompozit malzemelerin türbin kanatları, abak, kanal, ters itici, havalandırma borusu, ve kaput gibi unsurlardaki kullanımlarından ötürü uçak motoru segmentinde yaygın kullanımı da dikkat çekmektedir. Ancak havacılık ve uzay sanayiinin talepleri dikkate alındığında, karbon-fiber'in üretim aşamalarının ilk etaplarındaki değer zinciri halen maliyet ve arz gibi sıkıntılardan muzdariptir. İç mekan uygulamalarında gerek darbe mukavemeti gereksiniminin, gerekse malzeme ve üretim maliyetlerinin daha düşük oluşundan ötürü fiberglasla güçlendirilmiş polimerlerin kullanımına ilişkin önemli fırsatlar yakalanmaktadır. Başlangıçta iç mekan uygulamalarında kompozit malzeme kullanımını teşvik eden nedenler arasında özellikle business class ve first class'da estetik yaklaşımlardaki gelişmelerin ışığında yolcu kabinlerinin gelecekte daha gelişmiş olma beklentisi rol oynamaktaydı. Her ne kadar kompozit teknolojisinin kullanımı konusundaki mülahazalar çoğunlukla fiberlerle sınırlı kalsa da, reçine matrisleri de performans açısından eşit derecede önemli bir rol oynamaktadır. Epoksiler gibi termosetler karbon-fiber kompozit malzemeler arasında en yaygın reçine matrisi olarak öne çıkmaya devam etmekte olup, malzemenin üstün mekanik özellikleri ve kimyasal dayanıklılığından ötürü yapısal uygulamalarda büyüme görmesi mümkün olacaktır. Sektörün termoplastik kullanımına geçiş süreci malzemelerin onay süreci ve uçaklarda kullanıma uygunluk belgesi alınmasında son derece muhafazakar davranılmasından ötürü temkinli bir seyir izlemektedir. Ancak işleme teknolojisindeki gelişmeler ve geri dönüşüm olanakları ve maliyet gibi avantajlardan ötürü polyetheretherketone (PEEK), polyaryletherketone (PAEK), polyetherimide (PEI) ve polyphenylene sülfit (PPS) gibi yüksek performanslı termoplastikler termosetlerle rekabet edebilmekte ve belirli yapısal ve iç uygulamalarda kullanımları artmaktadır. Kompozit malzemelerin kullanımında büyümenin önündeki en büyük engel rakip malzeme teknolojilerindeki gelişmedir. Birçok uçak modelinde alüminyum alaşımları halen ana unsur olarak kullanılmaktaysa da kompozit materyallere nispeten büyük uçak platformlarında rastlanmaktadır. Rakip malzemelerin üreticileri de işlevsellik açısından kompozit malzemelerle rekabet edebilecek yeni nesil alaşımlar geliştirmek için çalışmaktadır. Alüminyum alaşımları kompozit malzemelerle esasen yapısal uygulamalarda rekabet içindeyse de, süper alaşımlar ve titanyum bazlı teknolojiler daha güçlü tribolojik özellikleri ve termal performanslarından ötürü uçak motorlarında da artan bir biçimde kullanılmaktadır. Kompozit malzeme kullanımında büyük ölçüde başı çeken ticari havacılık ve uzay sektörünün 2022'ye kadar yüzde 5,5 oranında büyüme sergilemesi beklenmektedir. Havacılık ve uzay sektöründen bir dizi OEM'in kompozit malzemelere ağırlık verilen modellere odaklandığı bir tabloda bu alandaki uygulamaların yakın dönemde güçlü büyüme göstermesi muhtemeldir. Boeing 787, Boeing 777X ve Airbus A350 XWB bu bağlamda başı çeken uçaklar olacaktır. Ayrıca Commercial Aircraft Corporation of China, Ltd. (COMAC) tarafından geliştirilen ve gövdenin büyük kısmında gelişmiş kompozit malzemeleri kullanan C-919 da bir çok fırsatı beraberinde getirecektir. Daha uzun vadede ise kompozit malzemelerin yukarıda bahsedilen ticari uçak programlarına kıyasla daha küçük ölçekli alanlar olan iş / genel havacılık programlarında da yaygın bir biçimde benimsenmesi beklenmektedir.