OTİZM

advertisement
OTİZM
Yaygınlık: 12 yaşın altındaki çocuklarda görülme oranı 10.000'de 2-5'dir.
Cinsiyet dağılımı: Erkeklerde kızlardan daha sık olarak gözlenir. Erkek çocuklarda kız
çocuklarına oranla 3-5 kez daha fazladır.
Sosyoekonomik durum: İlk çalışmalarda yüksek sosyoekonomik ailelerde daha sık olduğu
söylenmekteydi. Ancak son çalışmalarda bir farkın olmadığı, bunun düşük sosyoekonomik
ailelerin çocuklarına tanı koymakta gecikildiği belirtilmektedir.
TANI VE KLİNİK ÖZELLİKLERİ
Günümüzde, otizmin prenatal başlangıçlı olduğu kabul edilse de tanı konabilmesi ancak
30-36.’ncı aylarda olabilmektedir. Erken tanı koymakla ilgili güçlüklerin, ilk sağlık hizmeti
verenlerin, sık rastlanmayan bu bozukluk hakkında yeterince bilgilendirilmemesinden
kaynaklanabileceği bildirilmektedir. Araştırmacı ve klinisyenler, otizme özgü anormal
gelişimin bazı göstergelerinin 30 ay öncesi başladığı görüşünde uzlaşmaktadır. Bir çok
otistik çocuğun anne ve babası gelişim basamakları açısından çocuklarında iki yaş hatta
daha öncesinde anormallikler veya gecikmeler tanımlamaktadır. 0-2 yaşı kapsayan
bebeklik dönemi ve daha sonra otizmin en belirginleştiği 2-5 yaş dönemine ait otizmin
klinik özellikleri ayrı ayrı aşağıda ele alınmıştır. Ancak anlatılacak olan klinik özelliklerin,
otizmin yaygın özellikleri olduğu, her çocuğun kendine özsü özellikleri olabileceği
unutulmamalıdır.
BEBEKLİK DÖNEMİ
Otistik özellikler gösteren bebeklerin iki tip davranış biçimi gösterdiği gözlenmiştir.
Bunlardan birincisi; sürekli ağlayan, huysuz olarak adlandırılan bebeklerdir. İkincisi ise,
sakin, uslu bütün gününü yatakta geçiren bebeklerdir. Acıktıklarında bile ağlamamaları
nedeniyle bakımlarının kolay olmasına rağmen, anneden hiçbir ilgi beklememeleri,
çevrelerine karşı ilgisizlikleri anne babaları endişelendiren özellikleridir.
1. Fiziksel özellikler: Bu dönemlerde otistik çocukların fiziksel gelişimleri yaşıtlarından
farklı değildir. Yaygın uyku ve beslenme problemlerine rağmen hemen hepsi sağlıklı
bebeklerdir. Fiziksel olarak bir çok beceriyi olağan yaşlarında kazanmaya hazırdırlar;
ancak bazı otistik bebeklerin çevrelerine karşı ilgisizlikleri nedeniyle daha geç yaşlarda
oturdukları ve yürüdükleri gözlenmektedir.
2. Sosyal duygusal özellikleri: Normal bir bebek yaşamın ilk 3 ayında, annesine bakar;
annesi onunla konuşurken gülümser, agular. Daha ileri aylarda ise her fırsatta kucağa
alınmak için kollarını kaldırır, hazırlanır. Tanıdığı kişileri görünce heyecanlanır. İnsanlarla
ilişki kurmaktan hoşlanır. Yalnız bırakılınca ağlar, sinirlenir. Oysa otistik bebeklerde
bunların tam aksine, kucağa alınmaya karşı isteksizlik gösterme, kucağa alınınca
huzursuzluk gösterme veya uygun beden duruşu göstermeme en belirgin özelliklerdir.
Otistik bebekler, genellikle çevreleri ile ilişki kurmaz. İnsanların konuşmalarına tepki
vermezler. İnsanlar ile göz kontağı kurmaz, çok uzun süre boş bakışlarla oturabilirler.
3. Zihinsel Özellikler: Otistik bebek, etrafındaki insanlara olduğu gibi cisimlere karşı da
ilgisizdir; uzanıp onları almak ya da yakalamak istemez. Çevresindeki seslere, cisimlere,
hayvanlara ilgi göstermez. Otistik bebeklerdeki bu ilgisizlik ve meraksızlık karşısında,
anne babalar, zaman zaman çocukta zihinsel bir problem olduğunu düşünürler.
4. Konuşma özellikleri: Normal bebekler genellikle 1 yaş civarında ilk kelimelerini
söylerler. Yaşamın birinci yılında sesler çıkarır, çıkardıkları sesleri farklılaştırır, bu şekilde
duygularını, isteklerini ifade ederler. Normal bebeklerde görülen badıldamaların (Ba-ba,
ba sesleri, ….) otistik bebeklerde görülmediği belirlenmiştir. Ayrıca diğer kişilerin
kendileriyle konuşmasına ya da seslenmesine karşı tepkisiz kaldıkları gözlenmiştir. Bazı
otistik çocuklar 0-2 yaş döneminde, tamamen sessiz kalabilir; bazıları ise yaşıtları gibi
birkaç kelime öğrenebilir.
Otistik çocuklarda beslenme problemleri yaygın olarak gözlenir. Bunlardan çoğunun ilk
aylarda emmesi zayıftır, altıncı aydan sonra beslenme problemleri artar. Birçok bebek,
süt dışında tüm yiyecekleri veya katı gıdaları reddeder; bazıları ise normalin üstünde ve
hemen her şeyi yiyebilir.
2-5 YAŞ DÖNEMİ
Bebeklik döneminde anlatılan birçok özellikler 2-5 yaş döneminde devam etmektedir.
Ancak bu özellikler çocukların gelişimlerine bağlı olarak çeşitlenmiş, farklılıklar ortaya
çıkmıştır. 2-5 yaş dönemi, otistik özelliklerin en belirginleştiği, tanı için oldukça önemli bir
dönemdir.
1. Fiziksel özellikler: Fiziksel gelişimleri oldukça normal, güzel ve çekici çocuklardır.
Motor becerileri genellikle iyidir. Kağıt kesme, boncukları kutuya tek tek koyma veya ipe
düzme gibi küçük kas becerilerinin oldukça zayıf olduğu gözlenir. Ancak birçok otistik
çocuk mekanik, takmalı-sökmeli oyuncakları kolaylıkla takıp sökebilir.
2. Sosyal-Duygusal Özellikleri: Bebeklik döneminde gözlenen çevreye ilgisizlik daha
belirgin hale gelmiştir. Çevresindeki kişilerin ve anne-babanın yüzüne bakmama, hemen
hemen her otistik çocuğun özelliğidir. İnsanların gözlerine bakmamaları veya anlık
denebilecek kadar kısa bakışlardan sonra hemen gözlerini kaçırmaları dikkati çeker.
Tamamen kendilerine ait bir dünyada yaşıyor gibi görünen bu çocuklar, çevrelerinde olup
bitenlere karşı çok kayıtsızdırlar. Çağrıldıklarında tepki vermez, konuşurken dinlemez gibi
görünürler. Bebekliklerindeki gibi fiziksel temastan kaçınırlar.
3. Zihinsel Özellikleri: Otizmin ilk tanımlandığı yıllarda, otistik özellikteki çocukların çok
zeki olduklarına, ancak bu zekanın, problem davranışlarla maskelendiğine inanılıyordu.
Otistik çocukların zihinsel gelişmeleri üzerinde yapılan ayrıntılı çalışmalar, en az iki grup
otistik çocuk olduğu düşündürmektedir. Birinci grubu normal ya da zihinsel becerileri
olanlar, diğer grubu ise zihinsel yönden yetersiz olanlar oluşturmaktadır. Otistik
çocukların yaklaşık %40'ı 40-55, %30'u 50-70 ve %30'u 70 ve daha fazla IQ skoruna
sahiptir. Otistik çocukların yaklaşık 1/5'inin zekası normaldir.
4. Duyusal Uyarılara Tepkileri:
a. İşitsel Uyarılara (seslere) Tepkileri: Bu dönemde seslere karşı çok değişik tepkiler
görülmektedir. Çocukların seslere hiç bir tepki vermemesi bir çok anne-babayı, işitme
problemi endişesi ile doktorlara gitmeye yöneltmektedir. Yapılan testler çocukların
işitmelerinde organik olarak bir sorunun olmadığını göstermektedir. Gerçekten de bazen
seslere hiç tepki vermedikleri, bazen en ufak seslere aşırı tepki gösterdikleri bazı seslere
de çok duyarlı oldukları gözlenmektedir.
b. Görsel Uyarılara Tepkileri: Bu dönemde görsel uyarıcılara karşı normal dışı tepkiler
yaygın
olarak
görülebilir.
İnsan
yüzlerine
ve
çevrelerindeki
birçok
nesneye
bakmamalarına karşın, hareket eden, dönen ya da parlak olan bazı cisimlere çok uzun
süre bakabilirler.
c. Acı, Sıcak, Soğuğa Karşı Tepkiler: Bu tepkiler, bazı çocuklarda acıyı, sıcağı ve soğuğu
fark etmeme şeklinde ortaya çıkarken bazılarında ise soğuk suyla ellerini yıkarken
ağlama, eline bir toplu iğne battığı zaman çığlıklar atma şeklinde görülebilir.
d. Dokunulmaya Karşı Tepkileri: Herhangi bir kimse tarafından dokunulmak, kucağa
alınmak istendiği zaman, o kimseyi itmek, ondan kaçmak yaygın olarak gözlenen
tepkilerdir.
Bu dönemde de beslenme ve uyku problemleri yoğun bir şekilde gözlenmektedir.
Beslenme ile ilgili olarak, katı yiyecekleri reddettikleri, bazılarını sürekli püre edilmiş
yiyecekler yedikleri, bu yüzden de çiğneme kaslarını kontrol etmekte güçlük çektikleri
görülür. Aileler, çocuklarının garip yemek yeme alışkanlıkları olduğunu, yiyecek seçimi
yaptıklarını sıklıkla anlatırlar. Belli bir süre hep aynı yiyeceği isteme, diğer yiyecekleri
reddetme, sık sık tercih edilen yiyeceğin değişmesi de gözlenen özelliklerdendir.
5. Konuşma Özellikleri: Otistik çocukların konuşma özellikleri, dil gelişimleri, yaşıtları
olan normal çocuklardan farklı tablo çizmektedir. Konuşmaya başlama çok farklı yaşlarda
gerçekleşir; ancak genellikle ilk kelimeleri 5 yaş civarında söylerler. Bazı otistik çocukların
konuşmaya normal yaşıtlarıyla aynı zamanda başladıkları, ancak daha sonraları, bildikleri
kelimeleri kullanmadıkları gözlenmiştir.
Beş yaş sonrasında, otistik çocuk yeni kelimeler öğrenir, isteklerini kelimelerle ifade
etmeye başlarlar, hatta bir iki kelimelik cümleler kurabilir. Bununla birlikte, konuşmayı bir
iletişim aracı olarak kullanmadıkları gözlenmektedir.
Otistik Çocukların Konuşma Problemleri:
a. Konuşulanları Anlamada Güçlük: Otistik çocuklarla yapılan çalışmalar, konuşulanı
anlama kapasitesinin oldukça sınırlı olduğunu göstermiştir. Anlama, yaşla birlikte artar;
kendilerinden istenilenleri anlayabilir, ancak istekleri yerine getiremezler. Tek kelimeleri
anlayabilirken, kelimeler soyutlaştıkça, cümleler karmaşıklaştıkça anlamaları da güçleşir.
b.
Ekolali:
Ekolali,
çocuğun
duyduğu
kelimeleri,
cümleleri
konuşmacının
hemen
arkasından veya daha sonra taklit etmesidir. Normalde çocuklar, konuşmaya, duydukları
kelimeleri taklit etmeyle başlarlar. Ancak bu taklit dönemi, 2,5 yaş civarında sona erer.
Otistik çocukla da ilk kelimelerini, anlamlarına dikkat etmeden papağan gibi taklit ederek
öğrenirler. Bazen kelimeleri, bazen de cümleleri olduğu gibi tekrar ederler. Kelimeleri,
taklit ettikleri konuşmacının aksanı ve vurgulamalarıyla söylerler. Normal çocuklar bu
dönemden sonra, taklit ettikleri kelimeleri uygun yerlerde kullanmaya başladıkları halde,
otistik çocuklar bu dönemde oldukça uzun zaman kalır, öğrendikleri kelimeleri gerektiği
zaman kullanmazlar.
c. Gramer Bozuklukları: Konuşabilen otistik çocuklarda gramer bozuklukları da yaygın
olarak görülür. Cümlelerdeki fiil eklerini söylememek yaygındır. “Okula gidelim” yerine
“okul git” demek ya da “yemekten sonra şeker ver” yerine “şeker, yemek yer” demek gibi
gramer yanlışlıkları yaparlar. Çocuğun ilerleyen yaşıyla birlikte konuşma becerisi de
arttıkça, gramer bozukluklarında bazı düzelmeler görülebilir.
d. Zamirlerin Yer Değiştirmesi: Konuşmadaki en belirgin özelliklerden birisi de şahıs
zamirlerinin yerlerinin değiştirilmesidir. Birinci tekil şahıs “ben” yerine, “sen” veya “o”
kullanırlar. Özellikle “ben” zamirini kullanma çok az görülür. (“Giderim” yerine “gider,
gidersin” kelimelerini kullanmak gibi).
e. “Evet-Hayır” Kelimelerini Kullanmada Güçlük: Otistik çocuklar yaşıtları gibi “hayır”
kelimesini “evet” kelimesinden önce öğrenirler. Otistik çocukların “evet” kelimesini
öğrenmeleri genellikle 8-9, bazen de daha ileri yaşlarda olabilir.
Konuşma becerileri ne kadar gelişmiş olursa olsun, konuşmayı, iletişim aracı olarak
kullanmak istemezler, yalnızca zorda kaldıkları zaman, bir isteklerini belirtmek için
konuşurlar.
6. Davranış Problemleri: Otistik çocuklarda görülen problem davranışlar, çocuğun
bebeklik döneminden çıkmasıyla belirginleşir.
a-Öfke Nöbetleri : Genellikle 2-5 yaş döneminde belirginleşir. Bu dönemde konuşma çok
az ya da hiç olmadığından, çocuk isteklerini sözel olarak ifade edememektedir. Bu
nedenle, çoğu otistik çocukta öfke nöbeti olarak adlandırılan tekmeleme, ağlama,
bağırma, kendini yere atma gibi davranışlar ortaya çıkmaktadır.
b-Çevresine Zarar Veren Davranışlar : Dışarıda çığlık atma, evdeki eşyalara zarar verme.
Evdeki duvar kağıtlarının, koltukların yırtılması, her tarafa su dökme, gibi davranışlar
olabilir.
c-Kendisine Zarar Veren Davranışlar : Bu davranışlar; genellikle çocuğun kızdığı,
endişelendiği ya da başarısız olduğu zamanlarda ortaya çıkmaktadır. Örnek : saçlarını
çekme, yüzünü tırmalama, ellerini ısırma vb. İleri derecede ise; başını duvara ya da yere
vurma, ellerini kanatacak derecede ısırma.
d-Stereotip (Aynı Şekilde Tekrarlanan Hareket Dizisi)Vücut Hareketleri :
*Duyumsal Uyarım : İleri-geri sallanma, kendi ekseni etrafında dönme.
*Görsel Uyarım: Parmaklarını gözlerinin önünde hareket ettirme, parmakları ile havada
şekiller oluşturma.
*Dokunsal Uyarım: Elin ritmik hareketler ile kulak, el gibi diğer vücut parçalarına
vurulması.
*İşitsel Uyarım:Aynı ezgiyi üst üste saatlerce mırıldanma.
7. Duygusal Tepkiler:
Özel Korkular: Elini küvetteki sıcak suya sokarak yaktığı için küvette yıkanmadan korkan
küçük kız, bir ayakkabı ayağını sıktığı için ayakkabı giymeyi reddeden çocuk, özel
korkuları olan çocuklara örnektir.
Tehlikelerin Farkında Olma: Otistik çocukların genellikle çevrelerindeki tehlikelerin
farkında olmamaları, anne babalarını en çok endişelendiren özelliklerdendir.
Nedensiz Gülme ve Ağlamalar: Duruma uygun olmayan duygusal tepkiler nedensiz olarak
ortaya çıkabilir. Çocuğun kendisi veya bir başkası cezalandırıldığı zaman gösterdiği
gülme, aniden bağırma, ağlama gibi davranışların, bulundukları ortamı ve durumu
değerlendirememelerine bağlı olarak ortaya çıktığı düşünülmektedir.
Değişikliklere Tepki Gösterme: Eve bir misafirin gelmesi, odasının farklı bir düzene
sokulması, sürekli kullandığı çarşafın değiştirilmesi gibi durumlar, otistik özellikteki
çocuğun huzursuz olmasına, saatlerce ağlamasına, öfke nöbetleri geçirmesine neden
olabilir. Bu konuda çalışan uzmanlar, çocuğun yapılan her değişiklikten ötürü kendisini
güvensiz
hissettiği,
ancak
çevresindeki
aynılığı
koruyarak
rahatladığı
görüşünü
paylaşmaktadırlar.
8. Hayal Gücünün Eksikliği:
Oyun Oynama Becerisinin Olmaması: Otistik özellikteki çocuklarda hayal gücünün
yetersizliğine bağlı olarak yaratıcı oyun oynama becerisinin bulunmaması yaygın olarak
gözlenir. Bir oyuncakla amacına uygun olarak oynamaz, oyuncak bir arabayla oynarken
onun gerçek bir arabanın modeli olduğunu, kendilerinin de arabanın şoförü rolünü
oynayabileceklerini fark etmezler. Bazen yalnız arabanın tekerlekleri, bazen de çıkardığı
ses ile ilgilenirler; dakikalarca arabayı ileri geri sürerler. Bu alanda genellikle çeşitli
nesnelerin, oyuncakların elle tutulduğu, oyuncağın gerçek amacına uygun olarak
oynanmadığı gibi bebeklik dönemi özellikleri gözlenir.
Ayrıntılara Dikkat Etme: Çevrelerindeki nesnelerin, kişilerin tamamı yerine, ayrıntılarına
küçük parçalarına dikkat ederler. Annelerinin yalnızca küpesi, oyuncak arabanın yalnızca
tekerlekleri çocuğun dikkatini çekebilir. Anneyi ya da oyuncağı, o anda bulundukları çevre
içinde tümüyle algılamalarının, hayal gücünün eksikliği nedeniyle ortaya çıktığı kabul
edilmektedir.
9. Özel Beceriler:
Otistik çocukların en şaşırtıcı özellikleri, bir çok alanda sınırlı becerileri olmasına karşın,
bazı alanlarda sahip oldukları özel becerilerdir. Bir çok otistik çocuğun, konuşmadan önce
şarkı söylediği görülür; bazıları ise bir enstrümanı iyi çalabilirler. Bazı anne babalar da,
çocuklarında müzik becerisinin yanı sıra kuvvetli bir hafıza olduğunu belirtmektedirler.
Çocuğun yıllarca önce gittiği bir yeri, o yerdeki özel bir eşyayı unutmadığını, çok uzun
şiirleri ezberleyebildiğini, televizyonda dinlediği çok uzun bir konuşmayı olduğu gibi tekrar
edebildiğini sıklıkla anlatmaktadırlar.
Otistik çocukların diğer bir özel becerisi de sayılar ve sayısal ilişkiler üzerinedir. Bazıları
sayıları çok çabuk öğrenirler ve çok güç işlemleri akıldan yapabilirler. Ayrıca, gördüğü
resimleri çok iyi kopya eden, güzel boyayan, mekanik oyuncakları söküp takabilen,
karmaşık bul-yapları kolayca tamamlayabilen çocuklara da rastlanmaktadır.
DSM-IV'de otistik bozukluğun tanı ölçütleri şunlardır:
A. En az birisi (1)'inci maddeden ve birer tanesi (2) ve (3)’üncü maddelerden olmak
üzere (1), (2) ve (3)'üncü maddelerden toplam 6 (ya da daha fazla) maddenin
bulunması:
(1) Aşağıdakilerden en az ikisinin varlığı ile kendini gösteren toplumsal (sosyal)
etkileşimde niteliksel bozulma:
(a) Toplumsal etkileşim sağlamak için yapılan el-kol hareketleri, alınan vücut konumu,
takınılan yüz ifadesi, göz göze gelme gibi bir çok sözel olmayan davranışta belirgin bir
bozulmanın olması.
(b) Yaşıtlarıyla gelişimsel düzeyine uygun ilişkiler geliştirememe.
(c) Diğer insanlarla eğlenme, ilgilerini ya da başarılarını kendiliğinden paylaşma arayışı
içinde olmama (örneğin, ilgilendiği nesneleri göstermeme, getirmeme ya da belirtmeme).
(d) Toplumsal ya da duygusal karşılıklar vermeme.
(2) Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren iletişimde niteliksel
bozulma:
(a) Konuşulan dilin gelişiminde gecikme olması ya da hiç gelişmemiş olması (el, kol ya da
yüz hareketleri gibi iletişim yolları ile bunun yerini tutma girişimi eşlik etmemektedir).
(b) Konuşması yeterli olan kişilerde, başkaları ile söyleşiyi başlatma ya da sürdürmede
belirgin bir bozukluğun olması.
(c) Basmakalıp ya da yineleyici ya da özel bir dil kullanma.
(d) Gelişim düzeyine uygun çeşitli imgesel ya da toplumsal taklitlere dayalı oyunları
kendiliğinden oynamama.
(3) Aşağıdakilerden en az birinin varlığı ile kendini gösteren davranış, ilgi ve
etkinliklerde sınırlı, basmakalıp ve yineleyici örüntülerin olması:
(a) İlgilenme düzeyi ya da üzerinde odaklanma açısından olağan dışı bir ya da birden
fazla basmakalıp ya da sınırlı ilgi örüntüsü çerçevesinde kapanıp kalma.
(b) Özgül, işlevsel olmayan, alışageldiği üzere yapılan gündelik işlere ya da törensel
davranış biçimlerine hiç esneklik göstermeksizin sıkı sıkıya uyma.
(c) Basmakalıp ve yineleyici motor mannerizmler (örneğin, parmak şaklatma, el çırpma
ya da burma ya da karmaşık tüm vücut hareketleri).
(d) Eşyaların parçaları ile sürekli uğraşıp durma.
(B) Aşağıdaki alanların en az birinde, 3 yaşından önce gecikmelerin ya da olağan dışı bir
işlevselliğin olması:
(1) Toplumsal etkileşim.
(2) Toplumsal iletişimde kullanılan dil.
(3) Sembolik ya da imgesel oyun.
Fiziksel Özellikler:
Görünüş: 2-7 yaş arasında otistik çocuklar normal populasyona oranla daha kısa boylu
olmaya meyillidir.
Otizmin Süreci:
Otistik bozukluk süregen bir bozukluktur. Bazı otistik çocuklar var olan dilin tümünü veya
bir kısmını kaybedebilir. Bu sıklıkla 12-24 aylar arasında olur. Kural olarak, IQ’su 70’in
üzerinde olanlar ve 5-7 yaşlarında iletişim dilini kullananlarda prognoz iyidir.
OTİZMİN ALT TİPLERİ
a- Asperger Sendromu:
Asperger sendromunu otizmden ayıran en önemli fark, Asperger Sendromu’nda zekâ ve
dil gelişiminin normal düzeyde olması ve bu çocukların zekâ düzeyinin
Zekâ Bölümü’ nün (IQ=) 70 ve onun üzerinde olmasıdır.
Otizm ve Asperger Sendromunun bazı ortak özellikleri:
1. İletişim kurmada zorluklar,
2. Sosyal ilişki kurmada zorluklar,
3. Hayali ve yaratıcı oyunun olmamasıdır.
sınır zekâ olan
-Asperger Sendromu ilk kez Hans Asperger (1944) tarafından
tanımlanan ve erkek
çocuklarda 20 kat daha sık görülen, pek çok bakımdan yaşıtlarından ayrılmayan normal
özellikleri olmasına rağmen, empati kurabilme diğer bir deyişle, kendini başkasının yerine
koyma, arkadaşlık kurma konusunda beceriksiz olma; ilişki başlatamama, tek taraflı
iletişim, ilgi duyduğu konuda çok yoğun ve detaylı bilgi edinme, olağan dışı odaklanma,
bazı sakar davranışların sıkça görülmesi, vücut duruşundaki gariplikler ve vücut
koordinasyonunu sağlamada zorluklar gibi özelliklerle tanımlanan bir bozukluktur.
-Tüm YGB arasında
Asperger Sendromu’nun rastlanma sıklığı fazladır. Bu
çocuklarda,
hayvanlara ya da fen konularına aşırı ilgi, uzun süreli hafızanın normal gelişim gösteren
çocuklardan daha iyi olması, ışık ve ses gibi uyaranlara karşı aşırı hassasiyet gibi bazı
özellikler görülebilir. Asperger Sendromu’nun nedeni araştırıldığında,
bu sendromun
diğer bozukluklara göre daha fazla genetik özellikler gösterdiği ortaya çıkmaktadır.
-Literatürde “Asperger Sendromu” olan çocuklar “Yüksek İşlevli Otistik” olan çocuklar ile
karıştırılmaktadır. Asperger Sendromu ile Yüksek İşlevli Otistik çocukları birbirinden
ayıran en önemli ölçütler:
1.
Asperger Sendromu’nda iletişim ve hayal kurmada bozukluk olmayabilir, ancak
yüksek işlevli otistik çocuklarda bozukluk görülebilir.
2. Asperger Sendromu’nda dil gelişiminde gerilik görülmez, ancak yüksek işlevli otistik
çocuklarda gerilik görülebilir.
3. Asperger Sendromu’nda
bilişsel, özbakım
ve
sosyal
iletişim dışında
uyumsal
davranışları yaşına uygun gelişir, ancak yüksek işlevli otistik çocuklarda ise bu
davranışlarda gerilik görülebilir.
-Bu ölçütlerin dışında Asperger Sendromu olan çocuklar arkadaş edinmek isterler, ancak
sosyal iletişim becerileri gelişmediği için arkadaş edinemezler. Yüksek işlevli otistik
çocuklar ise iletişim kurma ve arkadaş edinme isteğini göstermezler.
b- Çocukluğun Dezentegratif Bozukluğu:
-Heller Hastalığı olarak da bilinir. Bu bozukluk doğumdan sonraki iki yıl içinde görünüşte
normal bir gelişimin olması, ancak 10 yaşından önce, sözel anlatım ya da dili algılama,
toplumsal beceriler ya da uyum davranışları, oyun ve motor becerilerinin önemli ölçüde
yitirilmesi olarak tanımlanır. Bu tanıyı koyabilmek için belirtilerin 10 yaşından önce
gelişmiş olması gerekir. Otizmden çok daha az rastlanır ve yukarıda belirtilen özellikler
ile otizmden ayrılır.
c-Başka Türlü Adlandırılamayan Yaygın Gelişimsel Bozukluk(Atipik Otizm)
-Bu terim, otistik özellikler göstermekle beraber, otizm sınıflamasına girmeyen ve
yukarıda sözü edilen diğer bozukluklardan herhangi birinin ölçütlerine birebir uymayan;
ancak sosyal iletişim, sözel ve sözel olmayan dil, takıntılı tekrarlayıcı davranış
alanlarından biri veya bir kaçında otistik belirtileri olan çocuklar için kullanılır. Bu grupta
yer alan çocuklar, ölçeklerde geliştirilmiş tanı ölçütlerine birebir uymayan bir tablo
çizdiklerinden, adı tam konulamayan grup dediğimiz ve sayıca YGB içinde en fazla
görülen grubu oluştururlar. Ancak, bu çocukların da
tam otizm belirtileri gösteren
çocuklarla eşdeğer eğitim almaları gerekmektedir..
d-Rett Sendromu:
-Rett sendromu yalnız kızlarda görülen bir sendromdur.. En önemli belirtisi normal bir
doğum ve ilk beş ay normal gelişimi takiben bebeğin başının büyümesinin giderek
durması ve kafa çapında görülen küçülmedir. Rett sendromu olan çocuklar, ellerini belli
bir amaca yönelik olark kullanmaktan vazgeçmeleri ve tipik el hareketleri (çamaşır
yıkıyormuş gb.) ile ayırt edilir. İlk bir yıl içinde sosyal iletişimleri bozulur, daha ileri
yaşlarda, eğer yürümeye başlamışlarsa yürümeleri de bozulur.Konuşmaları gelişmez veya
gecikir.
Otizmde Tedavi
-Nedenin kesin olarak bilinememesi Otizmde tedavi yaklaşımlarını sınırlamaktadır. Şurası
unutulmamalıdır ki otizm tedavisinin ilk ve en önemli aşaması ailenin hastalık hakkında
bilgi sahibi olmasıdır. Çünkü tedavi içinde aile aktif olarak rol almalıdır. Bunun için aileler
tedavi ekibi ile işbirliği yapmak zorundadır. Gerginliğini üzerinden atamamış, sabırsız ve
beklentisi yüksek olan aileler tedaviyi güçleştirmektedirler. Hastalığa özgü bir ilaç henüz
tespit edilememiştir. Ancak kendine ya da etrafına zarar veren, huzursuz, uykusuz, aşırı
hareketli çocuklarda bazı ilaçlar kullanılmaktadır.
-Şu anda asıl olarak üzerinde durulan çocukları OTİSTİK halden çıkarmaya yönelik
Davranış ve Eğitim programlarıdır. Burada amaç, çocuğun sosyalleşmesini ve ilişki
kurabilmesini sağlamaktır. Çocuğun zeka düzeyine göre konuşma ve okuma yazma
eğitimi verilebilir. Bu çabaların asıl amacı çocuğun dış dünyaya uyumunu sağlamaktır. Bu
programların REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZLERİ ile koordineli olarak ve alanlarında
iyi yetişmiş özel eğitimciler tarafından verilmesi gerekmektedir.
E- OTİSTİK ÇOCUKLARIN EĞİTİMİ
-Otistik bozukluğa sahip çocukları içinde yaşadıkları toplumun önemli bir bireyi olarak
kabul edip bulundukları yaş grubuna yönelik
etkinliklere dahil etmek önemlidir.
Bütünleştirmeye yönelik olarak otistik çocuğun bulunduğu yerdeki normal çocukların
sayısının artırılması yeterli olmamaktadır. Bunun yerine kolaylıkla gelişim göstermeyen
ilişkinin desteklenmesi gereklidir.
-Otistik çocukların eğitimlerine başlanması ve gerekli müdahalelerin yapılabilmesi için
erken tanılama oldukça önemlidir. İlk üç yıl tüm çocuklarda olduğu gibi otistik çocuklar
için de dil gelişimi ve sosyal davranışlar yönünden oldukça kritik bir dönemdir. Erken
müdahale; duyusal-motor gelişim, dil ve sosyal gelişim, davranış ve aile uyumunun
gelişimi yönünden de oldukça önemlidir.
-Birçok araştırmadan elde edilen bulgular, yalnızca öğretmen öğretimine dayalı eğitimin
otistik çocukların oyun becerileri, iletişim ve sosyal gelişimleri yönünden etkili bir strateji
olmadığını ortaya koymuştur. Otistik çocuklara erken çocukluk döneminde engelli
olmayan akranlarıyla etkileşim fırsatı verildiğinde öğrenme kendiliğinden oluşmaktadır.
-1960‘lı yıllardan bu yana, otizmin tedavisi ile ilgili yapılan çalışmalarda en iyi tedavinin
eğitim olduğu görüşü benimsenmiştir. Otistik çocukların eğitiminde genelde “Davranış
Değiştirme Modeli”ne dayalı eğitim programları kullanılmaktadır.
-Otistik çocukların zekâ dağılımları faklılık göstermekte ve zekâ geriliğinden üstün
zekâlıya kadar genişleyen bir yelpaze dikkati çekmektedir. Örneğin, otistik bir çocuk
belirli bir alanda (matematik, mantıksal önermeler, vb.) mükemmel olabilirken, dil
becerilerinde çok büyük gerilik gösterebilmektedir. Bu nedenle, bu çocukların eğitimlerine
yönelik olarak yapılacak plânlamaların “bireysel ihtiyaçları ve özellikleri” göz önünde
bulundurularak yapılması gerekmekte ve otistik çocukların eğitimleri Bireysel ve Grup
Eğitimi şeklinde olmaktadır. Otistik çocukların eğitimlerine yönelik yapılan programlarda
dikkat edilmesi
gereken nokta; “yaş uygunluğu” ve bulunduğu yaşın gelişimsel
özelliklerine yönelik plânlama yapılmasıdır.
-Okul öncesi ortamın, çocuğun tüm gelişim alanlarında ilerlemesine yardım edecek
şekilde düzenlenmesi önemlidir. Otistik çocukların eğitimlerindeki bireysel ve grup
etkinliklerinde en önemli konulardan birisi Dil ve İletişim Becerileridir. Otistik çocuklarda
iletişim becerileri farklılık göstermektedir. Bu nedenle otistik çocuğun bireysel özelliklerine
uygun olarak sözel ve sözel olmayan iletişiminin desteklenmesi gerekmektedir.
1. Otizm Tanısı Konmuş Çocuklara Verilmesi Gereken Temel Beceri Ve Eğitimler
-Aileler veya eğitimciler otistik çocuklarının özelliklerine ve gereksinimlerine uygun
becerileri
belirleyerek
becerilerden
çok
küçük
yaşlardan
itibaren
öğretmeye
başlamalıdır.
Bu
öncelikle göz kontağı kurma, uygun oturma ve basit emirlere uyma gibi
“Öğrenmeye Hazırlık Becerilerinin” öğretilmesi Otistik çocuğu öğrenmeye hazırlayacaktır.
Daha sonra kendi ihtiyaçlarını bağımsız olarak karşılayabilmeleri amacıyla İletişim
Becerileri ve Özbakım Becerileri öğretilmelidir.
Tablo 1- Otistik Çocuğun Eğitiminde Yer Alan Temel Becerilerin Listesi
b. Yemek yeme becerileri
·
Parmaklarıyla yeme
ÖĞRENMEYE HAZIRLIK BECERİLERİ
·
Yiyecekleri koparma
·
Bardaktan su içme
·
Tabağına yemek alma
·
Kaşıkla yeme
·
Çatalla yeme,
·
Yiyecekleri bıçakla kesme
İLETİŞİM BECERİLERİ
·
Sofra kurallarına uyma
a. Sözel iletişim
d. Giyinme becerileri
· Sesleri taklit etme
·
Şapka çıkarma-takma
· Sesleri ayırt etme
·
Ceket çıkarma-giyme
· Evet, Hayır sözcüklerini ve işaretlerini yerinde
·
Eldiven çıkarma-giyme
kullanma
·
Terlik çıkarma-giyme
· Resimli kartlarda gösterilen resimleri
·
Çorap çıkarma-giyme
adlandırma
·
Ayakkabı çıkarma-giyme
· Gereksinimlerini basit sözcüklerle ifade etme
·
Gömlek çıkarma-giyme
b. Sözel olmayan iletişim
·
Tişört-kazak çıkarma-giyme
· Bedensel temasta bulunma
·
Ayakkabı bağı çözme-bağlama
· Selamlaşmak ve vedalaşmak için kullanılan
·
Etek çıkarma-giyme
hareketleri yapma
·
Düğme açma-ilikleme
· Temel duyguları (sevinç, üzüntü, kırgınlık,
·
Kemer çıkarma-bağlama
ağlama vb.) yüz ifadeleriyle belli etme
d. Tuvalet becerileri
a.
Göz kontağı kurma
b.
Uygun oturma
c.
Basit yönergelere uyma
·
Tuvaletini işaret etme
ÖZBAKIM BECERİLERİ
·
Tuvalete gitme
a. Kişisel bakım becerileri
·
Tuvalete oturma
· El-yüz yıkama-kurulama
·
Tuvaletini yapma
· Diş fırçalama-ağız çalkalama
·
Temizlenme
· Saç tarama
·
Sifon çekme
· Banyo yapma
·
Pantolonunu çekme
·
Ellerini yıkama-kurulama
İletişim Becerileri
-İnsanın bilişsel ve sosyal gelişiminin temelini iletişim becerileri oluşturur. Çünkü otistik
çocukların tamamı bu becerilerin eksikliğini çekmektedirler. Bu durum eğitim-öğretim
döneminde karşılaşılan problemlerin temelini oluşturur. Dolayısıyla otistik çocukların bu
becerileri kazanabilmeleri için okul ve aile işbirliğiyle çocuğa göre planlı bir çalışmanın
yapılarak yürütülmesi eğitsel açıdan fevkalade önemlidir. Zira, tüm otistik çocuklar
iletişim becerileri bakımından eşit değildirler.
-Bir kısmı konuşma dilini öğrenmeyi asla başaramazken, bazıları yalnızca kullanılan dilin
temelini öğrenebilir, diğer bir kısmı ise kazanılmış konuşmada bile zamanla gerilik
gösterebilir. Bunların ötesinde bir grup otistik çocuk da vardır ki, ileri konuşma düzeyine
sahip olmalarına rağmen konuşulan dili anlamada güçlük çekerler veya uygun ortamlarda
nerede ne konuşacağını bilme zorluğu yaşar. Eğitim açısından bu çocuklara öncelikle
sözel ve sözel olmayan (alıcı ve ifade edici dil becerileri) iletişim
becerilerinin
kazandırılmasıdır.[1] Otistik çocuklar/bireyler için kazandırılması gereken Öğrenmeye
Hazırlık ve İletişim Becerileri Tablo 1’de belirtilmiştir.
Özbakım Becerileri
-Özbakım becerileri, otistik çocukların toplum içinde bağımsız birey/kişilik kazanabilmeleri
amacıyla öğretilen becerilerdir. Zira kendi özel ihtiyaçlarını tek başına karşılayamayan
bireylerin bağımsızlıklarından söz etmek mümkün değildir. Otistik çocuğun öncelikli
olarak hangi öz bakım becerilerini öğrenmesi gerektiği; otizmin derecesine, çocuğun
sahip olduğu özelliklere ve var olan becerilerine göre değişebilir.[2] Genel olarak otistik
çocuklar/bireyler için kazandırılması gereken öz bakım becerileri Tablo 1’de belirtilmiştir.
2. Milli Eğitim Bakanlığı’nın Otistik Çocuklara Yönelik Eğitim Projesi
-Bireysel farklılıkları ve otistik özelliklerinden dolayı mevcut eğitim-öğretim imkanlarından
yararlanamayan
3-15
yaş
grubundaki
otistik
çocukların
özelliklerine
ve
eğitsel
gereksinimlerine yönelik eğitim öğretim görmelerini sağlamak üzere Milli Eğitim Bakanlığı
Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma Hizmetleri Genel Müdürlüğünce hazırlanan ve
uygulamaya konulan “Otistik Çocukların Eğitimi Projesi”ne göre; otistik çocuklar, “Otistik
Çocuklar Eğitim Merkezleri”nde (OÇEM) eğitim alırlar. Otistik Çocuklar Eğitim Merkezleri
otistik çocukların özelliklerine uygun olarak ikiye ayrılır:
a.Bağımlı
OÇEM:
İlköğretim
okulları
bünyesinde
açılan
Otistik
Çocuklar
Eğitim
Merkezidir. Bağımlı OÇEM’de bireysel ve grup eğitiminin yanı sıra kaynaştırma eğitimi
alabilecek yeterliliğe sahip çocukların projede belirtilen belirli ölçütlere (ilköğretim
çağında olmak, tuvalet alışkanlığını kazanmış olmak, sözel iletişim kurabilmek, yoğun
davranış problemleri (ağlama, öfke nöbetleri vb.) olmamak, otistik özelliklerinden başka
bir engeli bulunmamak, eğitim-öğretimini engellemeyecek derecede psikomotor gelişimi)
sahip olmaları gerekmektedir.
b.Bağımsız OÇEM: Otistik çocukların eğitildiği, Özel Eğitim Rehberlik ve Danışma
Hizmetleri Genel Müdürlüğüne bağlı özel eğitim kurumudur. Bu özel eğitim kurumunda
bireysel ve grup eğitimi alabilecek yeterliliğe sahip çocukların projede belirtilen belirli
ölçütlere (üç yaşını doldurmuş olmak, tuvalet gereksinimini (3-6 yaş) haber verebilmek,
okula
devamını
engelleyecek
derecede
tedaviye
gereksinimi
olmamak,
otistik
özelliklerinden başka bir engeli bulunmamak) sahip olması gerekmektedir.
-OÇEM’lerde eğitim gören Otistik çocuklara öncelikli olarak Otistik Çocuklar Eğitim
Programında yer alan beceri alanlarında; “Öğrenmeye Hazırlık Becerileri”, çevresinde
bulunan insanlarla iletişimini kurmaya yönelik olarak “İletişim Becerileri” ve kişisel
ihtiyaçlarını karşılama ve başkalarına olan bağımlılığını azaltmak amacıyla “Öz Bakım
Becerileri”nin geliştirilmesi eğitimi yapılmaktadır.
c. Otistikler İçin Kaynaştırma Eğitimi
-Kaynaştırma programları, özel eğitime muhtaç bireylerin çevresiyle uyumunu ve belirli
planlamayla
öğrenmesini
sağlayan
programlardır.
Otistik
çocuklara
uygulanan
kaynaştırma programlarının amacı otistik çocuğun genelleme ve ortama uyum sağlama
becerilerini artırmaktır. Birey ister otistik, ister başka engel grubuna dahil birey olsun
mutlaka içinde yaşadığı toplumun bir parçası olmak durumundadır. Her birey gibi onun da
yaşamaya, çalışmaya, tüm sosyal ve hukuki haklardan yararlanma hakkı vardır. Otistik
bireylerin kendi akranları ile kaynaşarak gerekli sosyalleşme ve toplumsallaşma sürecini
tamamlayabilmeleri için, özel durumlarına uygun ve kendileri için hazırlanacak Bireysel
Eğitim Programlarının da uygulanması şartıyla kaynaştırma eğitiminden yararlanmaları
gerekir. Çünkü otistik çocuklar, bulundukları yaş grubundan arkadaş edinme fırsatından
oldukça yarar sağlamaktadırlar. Ancak otistik çocuk için etrafındaki çocukların sayısını
artırmak tek başına yeterli olmadığından sosyal ilişkinin desteklenmesi de gerekmektedir.
Özellikle küçük yaş grubunda (3-6 yaş) bulunan otistik çocuklar normal gelişime sahip
akranlarıyla aynı ortamda bulunduklarında onlardan sosyal ve eğitimsel bakımdan büyük
ölçüde yararlanmaktadırlar
-Yalnızca öğretmene dayalı eğitimin otistik çocukların oyun becerileri, iletişim ve
sosyalleşmelerinde pek etkili olmadığı yapılan bilimsel çalışmalarla ortaya konmuştur.
Otistik çocuklara erken çocukluk döneminde engelli olmayan akranlarıyla aynı ortamda
etkileşim fırsatı tanındığında öğrenme kendiliğinden oluşmaktadır. Çünkü otistik çocuk,
diğer normal çocukların davranışlarını model almakta ve iletişim becerisine yönelik
deneyim kazanmaktadır. Kısaca kaynaştırma eğitimi otistik çocukların:
İletişim kurmalarını,
Olumlu akran tutumları geliştirmelerini,
İletişim ve oyun becerisi kazanmalarını ve
Gerçekçi tavırlar göstererek ilerlemelerini sağlar.
Download