Narsisistik Kişiliğin İşlevsel Dinamikleri Bu makalede, eldeki verileri ve narsisistik kişilik yapısını başka yönden değerlendiren, yani nasıl sorusunu soran, işlevsel dinamikleri araştıran yeni bazı çalışmaları sistematize edeceğim. Daha açık söylemek gerekirse şunları içeren narsisistik yaşam tarzını analiz edeceğim: 1. Narsisistik birey, kişiliğinin özgün çarpık yanını gösteren özel tavırlarıyla kendi şişirilmiş değerini dış dünyaya kanıtlamaya çalışır. 2. Stereotipık döngüler (dönüşmeli olarak hayal kırıklığı ve hazzın yaşanması). Bu durumlar narsisistik kişilerin şişirilmiş beklentilerini karşılamak için harcadıkları boş çabaları yansıtırlar ve esas itibarıyla narsisistik yaşamı tanımlarlar. Bu kısa girişten sonra narsisistik bireylerin kronikleşmiş kolay zedelenebilir kendilik değerlerinin kökenini tartışacağım, sonra da şu özgün tavırlarını, yani nesnelerin narsisistik aynalaştırılmasını ve özellikle narsisistik nesne seçimini. Bunların her ikisi de bu kişilere narsisistik amaçlarını ortaya koyma olanağı sağlar. Stereotipik yaşam döngüsü Narsisistik Kısır Döngü olarak belirtilecektir. Bütünlüğün sağlanması amacıyla makaleyi NKB' nun tüm klinik biçimlerinin şematik tanıtımıyla bitireceğim. Bu bozukluğun tüm klinik görünümleri patolojik narsisizm kavramının kabul gören yapısal çatısında analiz edilmiş, sistemlendirilmiş ve tanıtılmıştır. NKB' nun Yapısal Karakteristikleri Birçok yazarın belirttiği gibi narsisistik bozukluk iki düzeyli kişilik düzenlenişiyle karakterizedir. Birinci düzeyde (yüzeyel ve görünen düzeyde) şişirilmiş kendilik, patolojik ve narsisistik intrapsişik yapı olarak baskın olan yapıdır. İkinci (derin ve yarılmış) düzeyde narsisistik kişiliğin gerçek kendiliği vardır. Klinik biçimler genel olarak bu şişirilmiş ve gerçek kendiliğin değişerek ortaya çıkmasıyla yakından ilintilidir. Şişirilmiş kendilik iç dünyada baskındır ve çoğunlukla klinik görünüme yön verir. Bununla birlikte narsisistik hastaların her biri bu baskın klinik görünümden tamamen farklı, göze pek çarpmayan klinik belirtiler gösterebilirler (yarılmış gerçek kendiliğin “klinik izleri”). Şişirilmiş ve gerçek kendiliğin doğrudan ya da dolaylı görünümleri diğer makalelerde tartışılmıştır. Ben burada yarılmış iç dünyanın, yani şişirilmiş ve gerçek kendiliğin birlikte varlığının, NKB' nda olgunlaşmamış üstben ve parsiyal nesne ilişkileri kadar temel bir yapıtaşı olduğunu vurgulamak istiyorum. Narsisistik Kişiliklerin Kronikleşmiş Kolay Zedelenebilir (Düşük) Kendilik Değeri Şişirilmiş kendiliğin narsisistik yapısı erken çocuklukta kişiler arası alandaki erken engellenmelere karşı bir savunma olarak biçimlenir. Daha açık söylenirse şişirilmiş kendiliğin yapısı iç dünyada var olan “bütün iyi' mental yapıların (ideal kendilik ve ideal nesne tasarımlarının) iç içe (kondansasyon) girmesiyle biçimlenir. Bu yeni, gerçek dışı intrapsişik yapı, şişirilmiş bir kendilik önemsemesini, şişirilmiş bir görüntü ve özelliklerinin dışavurumunu beraberinde getirir; bu gibi yüksek gerçek dışı yaşantılar çoğunlukla kişinin büyüklük düşlemleri yoluyla gerçeğin hayal kırıklıklarından kişiyi koruyan bir iç sığınak gibidir. Doğal olarak kişi, erken çocukluk döneminde şişirilmiş kendilik önemsemesinin düşlemsel olarak hissedilmesinin kendini hayal kırıklıklarından koruyan etkin bir savunma yaşantısı olduğunu bulmuştur; ancak bu şişirilmiş kendiliğin kalıcılaşması kişilik gelişimi sürecinde, özellikle ben, üstben ve nesne ilişkilerinin gelişmesinde olumsuz sonuçlara yol açar. Örneğin, şişirilmiş kendiliğin iç dünyada patolojik olarak kalıcılaşması nedeniyle narsisistik kişinin “ben”i (egosu) iki karşıt kendilik kavramından oluşur. Dahası narsisistik nesne ilişkileri parsiyeldir, yani kişinin kendini ve dış dünyayı algılaması “hep iyi” ile “hep kötü” arasında gider gelir. Aynı zamanda narsisistik kişiliğin üstbeni ilkel, az gelişmiş ve uyduruktur (gerçek kişilik yerine başka bir kişiliğin canlandırılması). Çünkü şişirilmiş kendilik üstbenin parçası olması gereken yapılardan bazılarını (örneğin ideal nesneleri) kendisinde alıkoyar ve sonuç olarak üstbenin kendileşmesi ve olgunlaşması süreci tümden kesilir; öte yandan narsisistik kişinin içsel değerler sistemi tamamen çarpıktır ve bu da hangi koşulda olursa olsun ilk planda sürekli bir büyüklük arayışına yol açar. Sonuç olarak şişirilmiş bir kendiliğin varlığı nedeniyle narsisistik kişiliğin kendilik değeri kronik olarak zedelenebilir durumdadır. Aşağıdaki gerçekler de bu kendilik değerindeki kolay zedelenebilirliği açıklamaktadır: a) Hartmann' a göre kendilik değerinin bilinçteki varlığı, olgun ve bütünleşmiş kendiliğe doğru yönelen libido miktarı üzerinde yükselmiş, bilinçdışı kendilik değerlendirme süreciyle yönlendirilir. Basit olarak söylersek, kendiliğe yönelmiş daha fazla libidinal bağlanma bilinçdışı kendini değerlendirme ‘ölçeğinde” daha yüksek puanlar elde edilmesine yol açmakta ve bu da bilinçte kendilik değerinin daha iyi yaşanmasını sağlamaktadır. Narsisistik kişilik durumunda libidinal bağlanma, olgun bir kendiliğin iç narsisistik dünyada var olmaması nedeniyle, hiç kuşkusuz, olgun bir kendiliğe değil, yalnızca şişirilmiş bir kendiliğe olacaktır. Bir hayli patolojik ve ısrarcı (talepkar) özellikleriyle şişirilmiş kendilik (gerçek veya imgesel) tüm başarıların, hatta libidinal bağlanmaların doymak bilmez bir tüketicisi durumundadır. Şişirilmiş kendiliğin bu ödüllenmeye aşırı bağımlılığı, narsisistik kişinin her yeni dış malzemeyle kendi şişirilmişliğini beslemeye yönelik boş, yararsız çabalarıyla birlikte narsisistik sorunların ve kolay zedelenebilir kendilik değerinin doğrudan nedenidir. b) Şişirilmiş kendiliğin kalıcılaşmasının bir sonucu olarak narsisistik kişilerde kendilik değerinin iç düzenleyicileri, özellikle olgun üstben ve ben ideali eksiktir; bu düzenleyiciler eksik olduğu için kendilik değerini stabil tutacak bu yapıların desteği minimal olacaktır. Kendi içlerinden ödüllendirilmesi olası olmayan bu kişiler yalnızca dış ödüllendirilmelere yaslanacaklardır. Sonuç olarak çevrenin desteğine bu tek yanlı bağımlılık narsisistik zedelenebilirliği doğrudan artıracaktır. c) Şişirilmiş kendilik yapay, gerçek dışı bir yapıdır ve iç dünyadaki varlığı dıştan ve içten gelen tehditlerle sürekli tehlikededir. Dış dünya tehdidini, kişinin şişirilmiş kendilik duyumuna karşı tam bir gerçeklik olmasıyla oluşturur. İç dünya ise, kişinin içsel gerçeği değerlendirmesiyle farkına vardığı kendi şişirilmişliğini gölgeleyen ve özellikli biri olduğu duyumunu sorgulayan birçok özelliksiz kişilik biçimlerinden oluştuğu gerçeğiyle tehdit eder. d) Narsisistik kişiliğin gerçek kendiliği iç dünyada “saklanır”. “Gerçek kendilik” terimi, olgun kendilik yapılaşmasının yetersiz kalması ve şişirilmiş kendiliğin biçimlenmesinden sonra arta kalan güdük kendilik yapısını anlatmaktadır. Bu artık-kendilik kavramı tam anlamıyla tipik narsisistik olarak nitelenen özelliklerin tam karşıtı bir yaşantı spektrumuyla (aşağılık duygusu, güvensizlik duygusu gibi) karakterizedir. ‘Gerçek kendilik ile oluşan yaşantı değişmez olarak narsisistik kişilerin kendilik değerlerindeki kolay zedelenebilirliğe baskı yapar. Yukarıdaki tartışma kronikleşmiş kolay zedelenebilir kendilik değerinin kökenini açıklamakta ve bu kolay zedelenebilirlik, en küçük eleştiri ve reddedilişte belirgin narsisistik duyarlılığı ortaya çıkarmaktadır. Burada yaygın inanışın tersine patolojik narsisizmin kendini aşırı sevmeyle eşit olmadığını, daha çok acı veren, kronik kendini sevme eksikliği ve bunu, sonu gelmeyen çabalarla dış beğeni, hayranlık biçiminde gidermeye çalışma durumu olduğunu belirtmek istiyorum. Yukarıdaki tartışma ayrıca bozuk kişilik yapılarının narsisistik kişilerin büyüklük duygularını güçlendirmek ve elbette narsisistik sorunlarını ve kolay zedelenebilirliklerini gidermek için dış nesneler araştırmaya ittiğini vurgulamaktadır. Bozukluğun en karakteristik özelliklerinden biri olan kronik, yoğun kıskançlık duyguları nedeniyle narsisistik kişiler çevrenin doğal, gerçek desteğini almada yetersizdirler. Bu, narsisistik bireylerin diğer bir çelişkili durumudur. Diğer insanlara gereksinimleri çok fazladır, ancak onların yardımlarını kabullenmezler, verebilme yeteneğinde olan kişi otomatik olarak daha üstün algılanacağından yaptığı her şey kıskançlığını kışkırtır. Ek olarak kıskançlığın büyüklük duygusuyla uyumsuz olması narsisistik kişilerin kendi kıskançlıklarını tolere edememelerine ve hem verici kişiyi, hem sunulanı aşağılamalarına yol açar. Bu özel narsisistik çelişki, narsisistik amaçların dış dünyayla doğrudan iletişime girmekle gerçekleştirilemeyeceğini anlaşılır kılmaktadır. Aşağıda, narsisistik kişiliğin amaçlarını dolaylı yoldan gerçekleştirmesini sağlayan iki yöntemi, nesnelerin narsisistik aynalaştırılması ve narsisistik nesne seçimini tartışacağım. Nesnelerin Narsisistik Aynalaştırılması Tipik bir narsisistik tarzın analizi, bu kişilerin narsisistik ödüllerine şu yöntemlerle ulaştıklarını göstermektedir: Kişi kendi şişirilmişliğini önce dış bir nesne üzerine yansıtır, sonra “yansıtılmış şişirilmişliğiyle özdeşleşme yoluyla” kendini büyük ve değerli olarak algılar. Başka bir deyişle narsisistik kişiler bu şişirilmişliklerini, üstüne yansıttıkları nesneyle ilişkilerinde kendilerine yönelik bir hayranlık, beğenilme olarak algılarlar. Böylece kendi şişirilmiş kendiliklerini kanıtlamış olurlar ve kendi öznel büyüklük algılarının gerçek olduğuna inanmaya başlarlar. Klinik açıdan narsisistik kişiler bu aynalaştırmayı yalnız değerli kişiler üstüne değil, herhangi bir durum veya kişinin üstüne de yapabilirler. Günlük ilişkilerinin çoğunluğunu gösteriş yapmak ve şişirilmişliklerini destekleme çabaları alır. Daha basit söylersek, aynalaştırmada önemsiz sayılabilecek hiç bir durum ya da kişi yoktur; çünkü aynalaştırmada, narsisistik nesne seçimine göre nesneler daha az önemlidir. Narcissus söylencesiyle bir benzetme yaparsak, narsisistik kişilerin üzerine şişirilmişliklerini yansıttıkları nesnenin, kendi tekliklerini ve önemliliklerini ortaya koyan, daha da önemlisi destekleyen bir ayna olduğu söylenebilir. Bu yüzden narsisistik amaçlar dış dünyanın aynalaştırılması yoluyla dolaylı yoldan gerçekleştirilebilir. Burada aynalaştırma sürecinin Segal tarafından tanımlanan yansıtmalı özdeşim kavramıyla kabaca benzeştiğini belirtmekte yarar vardır. Narsisistik Nesne Seçimi Narsisistik nesne seçimi, narsisistik kişinin dış dünyadan ödül sağlamasına olanak veren diğer bir bilinçsiz yöntemdir. Açık anlamıyla narsisistik nesne seçimi gerçekten değerli olan nesnelerle özel bir ilişkide olmayı belirtir. “Değerli nesneyle özdeşim yoluyla” narsisistik kişiler kendilerinin olmasını istedikleri imgelere yaklaşırlar. Burada birçok yazarın, narsisistik kişilerin genellikle özdeşim nesnesi olarak değerli insanları seçtiklerini varsaydıklarını belirtmeliyim. Bununla birlikte bu değerli insanlara ek olarak bu kişiler sıklıkla insan olmayan nesnelerle de (sosyal konum veya değerli madde sembolleri gibi) kendilerini özdeşleştirirler. Değerli madde sembolleri veya ünlü kişilerle birlikte olma yoluyla sansasyonel ortamlara katılarak narsisistik kişiler kendileri için pırıltıdan bir parça kaparlar ve kendi şişirilmişliklerini desteklerler. Özdeşim düzeneğine ek olarak narsisistik nesne seçimi başta nesnenin koruyucu idealleştirmesi olmak üzere, diğer bazı savunma düzeneklerini de içerir. Koruyucu idealleştirmede özdeşim kurulan nesne, tehlikeli, değersiz insan ve durumlar dünyasının kuşatılmasından korunmaya çalışılır. Burada narsisistik kişilerin kendilerinin kötü yönlerini yoğun yansıtmalar yoluyla giderdiklerini yeniden aklımıza getirelim. Doğal olarak bu gibi yansıtmalar “tehlikeli, tehditkâr ve değersiz” olarak algılanan dış nesnelere aktarılacaktır. Klinik olarak bu durum narsisistik kişilerin “herkes onlara karşı” veya “diğer insanlar onların başarısını istemeli' inancı biçiminde ortaya çıkacaktır İdealleştirmenin rolü, bu yüzden, nesneyi korumaktır, bu gibi bir ideal nesne “güvenilebilir, dirençli ve daha önemlisi onunla özdeşim kurulduğu için yararlı” olarak algılanır. Klinik olarak koruyucu idealleştirme, hastaların çevrelerindeki birini (veya bir şeyi) aşırı derecede idealleştirmeleriyle tanınır; bir kişinin niteliklerine normal hayranlığının tam tersine narsisistik idealleştirme, eleştirilmeden seçilen nesnenin bütün özellik ve biçimlerinin abartılmasıdır. Bununla birlikte nesnenin idealleştirilmesiyle narsisistik kişilerin kendi şişirilmişliklerini ve kendilik değerlerini koruduklarını anımsamalıyız. Benim inancıma göre narsisistik nesne seçimi ve nesnelerin narsisistik aynalaştırılması süreci klinik ve psikodinamik olarak birbirinden farklıdır. Klinik görünüme göre narsisistik hastalar genellikle iki yöntemi de uygularlar; bununla beraber bazı hastalar aynalaştırmayı önde gelen bir yaşam tarzı olarak seçerken diğerleri narsisistik nesne seçimini yeğlerler. Psikodinamik görünüm açısından ise yukarıdaki tartışmada açık olarak gördüğümüz gibi narsisistik nesne seçimi birincil olarak değerli nesnelerle özdeşim düzeneğini gösterirken, nesnelerin narsisistik aynalaştırılması kişinin kendi şişirilmişliği ile yansıtmalı bir özdeşim kurma düzeneğini gösterir. Kimi yazarlar bu ayrımda bu kadar kesin değildirler. Kohut' un Yaklaşımı Bu makalede tartışılan konuya, formülasyonunun yukarıda sunulandan farklı olması nedeniyle Kohut' un yaklaşımına kısaca göz atacağım. Bu alanda diğer yazarlarla aynı görüşte olan Kohut, kronikleşmiş kolay zedelenebilir kendilik değerinin özellikle narsisistik patolojide karakteristik olduğuna işaret eder. Kohut' a göre klinik görünüme nesne özlemi ve nesneyle birleşme gereksinimi egemense, bu durumda çocuğun idealizasyon çabaları engellenmiştir ve idealize edilmiş kendilik nesnesi evresinde saplanma vardır. Diğer taraftan şişirilmişlik, karşısındakini mahcup etme ve narsisistik öfke tabloya egemense, saplanma, çocuğun büyüklük ve dışavurum gereksinimlerinin engellendiği şişirilmiş kendilik evresindedir. Bununla birlikte Kohut narsisistik bir kişinin baskın kendiliğinin yapışık bir kendilik olduğuna inanır. Bu yapışık kendilik gerçekte iki uçlu bir biçim gösterir. Bir uçta amaçlar ve tutkuların içinde biçim değiştiren şişirilmişlik ve göstermecilik bulunurken, diğerinde kişinin, ama olgun ama değil, idealleri ve değerlerinde biçim bulan idealizasyon vardır. Son çalışmasında Kohut, narsisizmin üçüncü gelişimsel çizgisine ve üç yapılı kendilik yapısına giriş yapmıştır. Normal koşullar altında, yani belirgin bir dış engellenme yokken yapışık kendilik, bir narsisistik bireyin, göreceli olarak normal öznel yaşantısını ve kişiler arası ilişkilerini oluşturur. Engellenme durumunda bozulmuş kendilik değeri, şişirilmiş kendilik veya idealize edilmiş kendilik nesnesi, yapışık kendilikte etkin ve baskın duruma geçer. Bu yapılar olgunlaşmamış ve narsisistik oldukları için daha fazla libidinal enerji tutarlar, bu da sonunda narsisistik kolay zedelenebilirliğe yol açar. Bu narsisistik yapılar, engellenmeyle bozulmuş kendilik değerini yükseltmek için narsisistik amaçlar peşinde koşar. Eğer şişirilmiş kendilik etkin duruma geçerse klinik görünüm dış nesnelerin aynalaştırılması durumunun üç alt tipi olarak karşımıza çıkar: 1. Narsisistik kişi nesneler üstünde tartışmasız bir egemenlik ister (birleşim aktarımı) 2. Diğerlerinin kendisi gibi hissetmesini ve davranmasını ister (ikiz bağı aktarımı). 3. Dış nesnelerden onay ve hayranlık bekler (gerçek ayna aktarımı) Diğer yandan idealize edilmiş kendilik nesnesi etkin duruma geçerse kendilik değeri dış nesnelerle özdeşim ve bunların idealizasyonu ile düzeltilmeye çalışılır (idealize etme aktarımı). Kohut' ta, şişirilmiş kendiliğin işlevsel anlamı diğer yazarların belirttikleriyle benzerdir. Narsisistik idealleştirme tanımı ise farklıdır. Kohut bunu açıklarken idealize edici libido hakkında yeni bir nosyona girer. İdealize edilmiş libido dış nesnelere yönelmiştir; ancak kendi kendilik değerini yükseltmeye çalışan narsisistik bir libidodur. Basit olarak söylenecek olursa, idealize edici libidonun yansıtıldığı nesnelerle ilişkide, kendilik bu nesnelerin bir parçası durumuna gelir (idealize edilmiş kendilik nesnesi) ve kendini idealize edilmiş nesne kadar değerli yaşantılar. Bu makalenin görüşü açısından önemli olan buradaki kendilik nesnesiyle daha önce tanımlanmış olan narsisistik nesne seçiminin uygunluk göstermesidir. Bu yüzden Kohut, dış nesnelerin narsisistik aynalaştırılmasını ve narsisistik nesne seçimini, narsisistik kişiliklerin amaçlarını gerçekleştirmeleri ve narsisistik dengelerini yeniden bulmalarını sağlayan özgün örüntüler olarak tanımlar. Narsisistik Kısır Döngü Tanımlandığı gibi dış dünyanın aynalaştırması ve/veya narsisistik nesne seçimi yoluyla narsisistik kişilikler “şişirilmişlik” lerini desteklerler. Bu, narsisistik amacın en son noktası gibi görünür. Şişirilmişliklerinin zaman zaman desteklenmesinden sonra narsisistik kişiler, bu şişirilmişliklerinin iç dünyasında rahatça oyalanır, zedelenebilir kendilik değerlerinin üstesinden gelir ve dıştan gelen hayranlığa bağımlı olduklarını inkâr ederler. Klinik olarak bu “başarılılık” dönemleri hipomanik ekzaltasyonlar ile karakterizedir. Kişi yoğun bir iyi olma, var olma hazzı ve eleştirisiz narsisistik bir iyimserlik duygusu içindedir. Bu genel iyimserlik ve ekzaltasyon durumu şişirilmişliklerini destekleyen hayranlıklar kazandıkları sürece devam eder. Çeşitli nedenlerle narsisistik yaşam tarzı yeterli başarı ve hayranlığa ulaşmada yetersiz kaldığı zaman narsisistik kişiler diğer uca sürüklenir ve bambaşka bir tablo gösterirler. Narsisistik yetersizlik durumu, yeterli dış destek sağlamayı başaramayan narsisistik kişileri belirtir. Benim görüşüme göre bu tanım kendi içinde geçerli olsa da kimi durumlar için kesinlik taşımaz. Psiko terapötik çalışmada narsisistik yetersizliğin üç farklı klinik biçiminin olduğu görülmektedir: 1. Narsisistik gereksinimlerin engellenmesi: Bu durum, narsisistik kişilerin ödüllendirici nesnelerinden umutlarını kestikleri veya bu nesneler tarafından terk edildikleri zaman gelişir. Klinik olarak narsisistik gereksinimlerin engellenmesi öfke ve değersizleştirme tepkisiyle karakterizedir. Engellenmeden kurtuldukları zaman narsisistik kişiler yeni nesneler bulurlar ve yeni bir narsisistik döngüye başlarlar. 2. Şişirilmiş kendilikten yararlanma sürecinde ara- boş dönem: Bu gibi dönemlerde narsisistik kişiler, tükenmiş (artık kendilerine bir şey veremeyen) ödüllendirici kaynaklarını terk etmişlerdir ve henüz yeni bir narsisistik döngüyü başlatabilecek bir nesneden yoksundurlar. Klinik olarak bu “boş dönem”, narsisistik sömürmeye uygun yeni bir nesnenin bulunmasıyla kaybolacak olan sıkıntı ve boşluk duygularıyla karakterizedir. 3. Narsisistik dekompansasyon: Narsisistik kişilerin çoğu narsisistik döngülerin tekrarının yararsızlığı ve sonsuzluğu ile yüz yüze geldikleri zaman zevk alamama durumlarının kaynağının kendi içlerinde olduğunu, şişirilmişliklerinin bir yanılsama olduğunu ve (şişirilmişliklerinin doğrulanmasıyla oluşan) iç huzurlarının uydurmaca olduğunu anlarlar (narsisistik kısır döngü: Şişirilmiş kendiliğin dış nesnelere yansıtılması [aynalaştırma olayının gerçekleşmesi veya değerli nesnelerle özdeşim kurma] › narsisistik desteklerin sömürülmesi › ödüllendirici kaynağın terk edilmesi › değersizleştirme ve nesnenin itilmesi › sıkıntı ve boşluk duygusu yeni nesne arayışı › şişirilmiş kendiliğin dış nesnelere yansıtılmasına geri dönüş). Bu durumda bu hastalar dış dünya ve kendileriyle kurdukları genel narsisistik ilişkilerinden vazgeçerler ve uzamış olumsuz duygulanım ve karamsar duygudurum olarak adlandırılan edilgenlik içine düşerler. Narsisistik dekompansasyon ve karamsarlığın oluşmasında en büyük rolü kendini yıkma düzeneğinin oynadığına inanılır. Bu kendini yıkıcılığın kökeninin daha iyi anlaşılabilmesi için narsisistik kişilerin çoğunda normal ben işlevlerinin bulunduğunu akla getirmek yerinde olacaktır. Bu, bu kişilerin iç dünyalarında kendi yaşantılarının farkına varmalarını sağlayan bazı sağlıklı elemanların (çoğunlukla içsel gerçeği değerlendirme yetisi olarak adlandırılır) bulunduğunu gösterir. Şimdi birkaç verimsiz narsisistik döngüden sonra normal ben işlevlerinin narsisistik kişiliğin Sisifos benzeri boşluğu hissetmesi anlaşılabilir durumdadır. Bu gibi her farkına varış doğal olarak kişinin kendi şişirilmiş dışavurumuna bulaşacaktır. Benim klinik gözlemlerim, dekompansasyon süresince narsisistik kişilerin yansıtma ve özdeşimli yansıtma yoluyla şişirilmişliklerini koruduklarını göstermektedir. Narsisistik kişinin “boş” kendiliği dış nesnelere yansıtılmaktadır. Özdeşimli yansıtmanın etkisiyle narsisistik hastalar kendi boşluk duygularını dış nesnelere başarılı olarak yansıtırlar ve dış dünyayı boş, kurmaca ve hayal kırıcı olarak yaşantılarlar. Basit olarak söylersek, hastalar dolaylı yoldan özelliksiz, sıradan olduklarına katılırlar, ancak boşluk duygularını dünyanın genel boşluğunun bir uzantısı olarak yorumlarlar. Sorumluluğun boş, yararsız bir dünya kavramına aktarılması narsisistik hastaların büyük olmadıkları gerçeğini kabul etmelerini sağlar. Bu durum “boş” kendiliklerinin (tam olarak iflas etmeden) şişirilmiş kendilikle birlikte bulunabildiği tek durumdur. Bu sıradanlıkla büyüklüğün içsel olarak birlikte var olduğu durum dekompanse hastalarda “üstünlük” tavrının neden korunmuş olduğunu açıklamaktadır. Boşluk duygusu şişirilmiş kendiliğin çökmekte olduğunu gösterir, ancak üstünlük kalıntısı bu kendiliğin tam olarak çökmesinden kaçınıldığını belirtir. Bu nedenle karamsarlık, narsisistik hastalarda yüksek gerçek dışı büyüksemeyle içsel gerçek arasındaki çatışmada uzlaştırıcı bir yoldur. Burada klinik, tanısal ve psikoterapötik olarak narsisistik dekompansasyonun ne olduğunu, kompanse narsisistik bireylerin semptom çıkarmadığı ve nadiren gerçek psikiyatrik hastalar olduğu gerçeği ortaya koymaktadır. Buna karşılık benim klinik verilerim narsisistik hastaların dekompansasyon evresinde daha sık tedavi arayışında olduğuna işaret etmektedir. Narsisistik Kişilik Bozukluğunun Klinik Biçimleri Bütünlük sağlaması amacıyla bu makaleyi narsisistik bozukluğun tüm klinik görünümlerinin şematik tanıtımıyla bitireceğim. Benim yaklaşımım aşağıda görülmektedir. Ben “narsisistik ikiliğin” yani baskın şişirilmiş ve gizli gerçek kendiliğin semptomlarına, narsisistik hastaların özellikle çarpık üst benlerinin klinik dışavurumları kadar önem veriyorum. Bu yaklaşım klinik araştırmalar için yüksek bir seçicilik içeriyor ve kişideki NKB' nun klinik görünümündeki tipik olan narsisistik öğelerin üzerinde odaklanılmasını sağlıyor. Narsisistik ikilik (doğrudan dışavurum) — Şişirilmiş kendiliğin yapısı klinik olarak narsisistik hastaların kendilerini ön plana çıkarmaları ve büyüklük tavırları yoluyla belirir. 1. Benim gözlemlerime göre narsisistik şişirilmişlik kendini klinik olarak iki ayrı biçimde gösterir: Serbest yüzen şişirilmişlik ve yapılaşmış şişirilmişlik. “Serbest yüzme” niteliği, şişirilmiş parçasının iç dünyada serbest olduğunu ve zaman zaman narsisistik kişinin herhangi bir duygu, düşünce ve eylemine bağlanmaya hazır olduğunu (tüm güçlülük ve tüm bilirlik gibi) belirtir. “Yapılaşma” niteliği, narsisistik şişirilmişlik parçasının kalıcı olarak narsisistik bireylerin özgün biçimlerine bağlanmış olduğunu gösterir. Yapılaşmış şişirilmişlik, örneğin zeki olma, fiziksel çekicilik (yani çevreden doğal onay alan biçimler) veya çalışmada başarı için kapasite (yani narsisistik kişiye narsisistik gereksinimlerini doyurmasına izin veren etkili çalışma kapasitesi) gibi kendini anlatımları içerir. Burada şunu belirtmem gerekir: Kişi, klinik pratikte yapılaşmış şişirilmişlikle serbest yüzen şişirilmişliğe rastladığında hangisinin daha ciddi, hangisinin daha hafif olduğunu görebilir. Serbest yüzen şişirilmişlik diğerine göre daha ciddi narsisistik patoloji içerir. 2. Şişirilmiş kendiliğin doğrudan klinik dışavurumunun ikinci biçimi, yani narsisistik göstermecilik, narsisistik kendiliğin çocuksu gereksinimlerini belirtir. Bu durumun karakteristik klinik görünümleri, sürekli dikkat çekme isteği, yalnızlığa eğilim, normal kişiler arası ilişkilerdeki özgün bozukluklardır (paylaşma yerine gösteri yaparlar). Gizli gerçek kendilik ise kendini şu yollarla klinik olarak gösterir: Aşağılık duygusu ve güvensizlik yaşantıları, değişim peşinde koşma, hipokoridriazis, yaşam yorgunluğu ve dünyanın siyah ve beyaz olarak algılanması (mutluluğa karşılık mutsuzluk gibi kişinin içsel bölünmesinin şişirilmişliğe karşılık aşağılık duygusu- yerini tutan dış dünyanın keskin olarak ayrımlanmasıdır). Narsisistik ikilik (dolaylı dışavurum) — Narsisistik ikiliğin dolaylı klinik dışavurumları ile şişirilmiş kendiliğin ve gerçek kendiliğin etkisi altında özelleşmiş olan ben işlevlerini (emosyonlar, biliş, aktivite) belirtmek istiyorum. Narsisistik ben yapıları olarak belirtilebilecek bu yapıların dolaylı dışavurumları, narsisistik emosyonlar (birincil ve ikincil), narsisistik biliş gerçekliğin benmerkezci algılanması, dilin otosantrik kullanılması, monologa eğilim, eleştirmeye eğilim) ve yetersizlik (yani doğal merak ve ilginin yokluğu, yaklaşımda yüzeysellik, baştan savmacılık, yaratıcı olamama) ve sonuçta narsisistik aktivite- yalancı yüceltme (yani çalışmada göstermeci güdülenme) ve içtenliğin kaybıdır (yani katlanabilirlik gücünün ve inisiyatifin kaybı). Burada bellek bozukluklarının ve öğrenme zorluklarının narsisistik kişilerin aşağılık duygusu ve şişirilmişlikleriyle ilgili olduğunu belirtmek isterim. Öğrenmedeki narsisistik bozulma yaşantıları ince bellek bozuklukları oluşturur, kaldı ki öğrenme zorlukları güdülenmenin kaybı ve genel olarak gerçek kendilikle bağlantılı olan otantik ilginin kaybıyla ilgilidir. Özgül Olarak Bozulmuş Üstben İç narsisistik dünyadaki ilkel, sadistik üstben öncüllerinin egemenliği bu hastaların neden sıklıkla obsesif- kompulsif semptomatoloji gösterdiklerini açıklamaktadır. Olgunlaşmamış üstben ve patolojik şişirilmiş kendilik ilişkisinin yansıması narsisistik kişiliğin özgün etik profilini biçimlendiren çeşitli klinik görünümlerden oluşur. Daha açık söylenirse narsisistik etikler şunları içerir: Global etik zayıflık, etik güvenilmezlik, patolojik rekabet, diğer kişilere etik kuşku, etik herostratizm (yani narsisistik kişiler eğer yardım edilecek olursa kendilerini yasa dışı eylemleri yapma kudretinde olarak yaşantılarlar, ancak klinik veriler bu kişilerin yasa dışı etkinlikleriyle ilgili düşlemlerini gerçekleştiremediklerini göstermektedir) ve son olarak şişirilmiş kendilik tarafından biçimlendirilmiş etikler (yani değerin birincil ölçütü olarak büyüklük, alay etikleri, vicdansızlık, patolojik yalancılık, sömürücülük, benmerkezcilik) Narsisistik Kişilerarası İlişkiler Bir kişilik bozukluğu için tanı ölçütleri içinde kişiler arası ilişkilerin bozukluğu yaygın bir kullanım haline gelmiştir. Biçimsel olarak konuşursak, kişiler arası iletişim meta psikolojik kavram ve açıklamalarla ölçülebilen bir in-vivo deneydir. Benim klinik verilerime göre narsisistik bozukluğun kişiler arası ilişkileri, şişirilmiş kendilik, gerçek kendilik ve olgunlaşmamış üstben tarafından biçimlendirilir. Şişirilmiş kendilik tarafından biçimlendirilen kişiler arası ilişkiler, dış nesnelerin aynalaştırılması (aşırı idealizasyon ve değersizleştirme), empati kaybı, yalancı özgecilik, ben merkezcilik, baştan çıkarmacılık ve övülmeye patolojik derecede düşkünlüğü içerir. Gerçek kendilik tarafından biçimlendirilen kişiler arası ilişkiler ise şu biçimde dışa yansır: Haset, kıskançlık ve saldırganlık, “dönüştürücü kişi” arayışı (narsisistik bireyler bazı güçlü “dönüştürücü” kişilerle kaynaşım yoluyla kendi değersizliklerinin üstesinden gelmeyi umut ederler), seçici algılamaya bağlı kişiler arası reddetme (narsisistik hastalar kendi gerçek kendiliklerine ait kabul edilemeyen biçimleri anımsatan bu kişileri çevrelerinden uzaklaştırırlar) ve eleştiriye patolojik düzeyde tahammülsüzlük (eleştiri şişirilmişliği tehdit eder ve değersizlik duygusunun derinden hissedilmesine yol açar). Son olarak olgunlaşmamış üstben tarafından biçimlendirilmiş kişiler arası ilişkiler ise şunları içerir: sömürücülük ve kişiler arası ilişkilerde öne çıkma, diğerleriyle ilgili kuşkuculuk, ilişkileri kullanma ve patolojik rekabet.