Urantia`n*n Kitab*

advertisement
Urantia’nın Kitabı
132. Makale
Roma’daki Konukluk
(1455.1) 132:0.1
GONOD, Hindistan’ın prenslerinden Roma yöneticisi olan Tiberius’a selamlar
getirdiği için, Roma’ya olan varışlarının üçüncü gününde, iki Hintli ve İsa kendisinin
huzuruna çıktı. Suratı asık imparator bu günde görülmemiş bir biçimde neşeli olup, üçlü
ile uzunca bir süre sohbet etmişti. Ve, onlar kendisinin huzurundan ayrıldığında,
imparator, İsa hakkında sağındaki duran yardımcısına şu yorumda bulunmuştu: “Eğer
ben şu akranın hükümdarsı duruşuna ve şükran sahibi tutumuna sahip olsaydım, gerçek
bir imparator olurdum, hı?”
(1455.2) 132:0.2
Roma’da iken, Ganid, çalışmak ve şehrin etrafındaki ilgi çekici yerleri ziyaret
etmek için düzenli saatlere sahipti. Babasının, yerine getirmek için birçok işi
bulunmaktaydı; ve, çok geniş ticari çıkarlarının idaresinde layık bir varis haline gelen
bir biçimde büyümesini arzular bir şekilde, o, küçük çocuğu iş dünyasına tanıştırma
vaktinin geldiğini düşürmüştü. Roma’da Hindistan’ın birçok vatandaşı bulunmaktaydı;
ve, Gonod’un kendi çalışanlarından bir tanesi o kadar sık bir biçimde kendisine
tercüman olarak eşlik etmekteydi ki, tüm günler İsa’ya kalmaktaydı; bu İsa’ya, iki
milyon sakinden oluşan bu şehir ile bütünüyle tanışır hale gelmesi için zaman
sağlamıştı. O sürekli olarak, siyasi, yasal ve iş yaşamının merkezi olan forumda
bulunurdu. Sıklıkla Kapitolium’a kadar çıkıp, Jüpiter, Juno ve Minerva’ya adanmış olan
bu muhteşem mabede bakarken, bu Romalılar’ın içinde tutulduğu bilgisizliğin esareti
üzerinde düşünmüştü. O aynı zamanda zamanının büyük bir kısmını imparatorun
malikânesinin, Apollo’nun mabedinin ve Yunan ve Latin kütüphanelerinin bulunduğu
yer olan Palatine tepesi üzerinde harcamıştı.
(1455.3) 132:0.3
Bu zaman zarfında, Roma İmparatorluğu, güney Avrupa, Küçük Asya, Suriye,
Mısır ve kuzeybatı Afrika’nın tümünü içine almaktaydı; ve, imparatorluğun sakinleri,
Doğu Yarımküre’nin her ülkesinden olan vatandaşları bünyesinde barındırmaktaydı.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
1
İsa’nın; Urantia fanilerinden meydana gelen, bu dünyanın her bir tarafından katılan
birliktelik üzerinde incelemede bulunması ve onlara karışması, onun bu seyahatte
bulunmaya razı olmasının başlıca nedeniydi.
(1455.4) 132:0.4
İsa, Roma’da bulunurken insanlar hakkında fazlaca şey öğrenmişti; ancak, bu
şehirdeki altı aylık konukluğunun çok katmanlı deneyimlerinin tümü içinde en değerli
olanı, imparatorluğun başkentindeki dini önderler ile olan iletişimi, ve onlar üzerindeki
etkisiydi. Roma’daki ilk hafta sona ermeden önce, İsa, Kinikler’in, Stoacılar’ın ve,
özellikle Mitraik topluluk olarak, gizem inanış sahiplerinin değerli önderleri ile
tanışmalarda bulunmuş konumdaydı. Museviler’in İsa’nın görevini reddedecekleri
oluşunun kendisi için bariz görünüp görünmemesinden bağımsız olarak, İsa oldukça
kesin bir biçimde, ileticilerinin yakın bir zaman içinde cennetin krallığını duyurmak için
Roma’ya geleceklerini öncesinden görmüştü; ve, o bu nedenle, olabilecek en muhteşem
bir biçimde, iletilerinin daha iyi ve daha kesin bir algısı için zemin hazırlamaya
koyulmuştu. O; önde gelen Stoacılar’dan beş bireyi, Kinikler’den on biri üyeyi ve giziminanış önderlerinden on sekiz kişiyi tercih etmiş olup, boş zamanının büyük bir kısmını
neredeyse altı ay boyunca, bu dini öğretmenler ile olan yakın birliktelik içinde
harcamıştı. Ve, şu, onun eğitim yöntemiydi: Bir kez bile olsun hatalarına saldırıda
bulunmamış veya öğretileri içindeki kusurlardan bile bahsetmemişti. Her seferinde İsa
onların öğretmiş oldukları şeydeki gerçekliği seçer, ve ondan sonra, bir sonraki
aşamada, bu gerçekliği akıllarında öyle bir derecede derinleştirir ve aydınlatırdı ki, çok
kısa bir süre içinde gerçekliğin bu gelişimi etkin bir biçimde onunla ilişkili olan hatayı
saf dışı bırakırdı; ve, böylece, İsa’nın-öğretimde-bulunduğu bu erkek ve kadınlar, öncül
Hıristiyan din adamlarının öğretileri içerisinde, ilave ve benzer gerçekliklerin ileriki
tanınışı için hazırlanmışlardı. Roma’da ve buradan tüm imparatorluğa olan
Hıristiyanlık’ın hızlı yayılımı için güçlü etkiyi sağlayan şey, müjde duyurucuların sahip
oldukları öğretilerinin bu öncül kabulü olmuştu.
(1456.1) 132:0.5
Bu dikkate değer eylemin önemi, Roma’da İsa’nın-öğretimde-bulunduğu dini
önderlerden oluşan bu topluluk içinde yalnızca ikisinin başarısız olduğu gerçeğini
belirttiğimizde, daha iyi anlaşılabilir; otuzu, Roma’daki Hıristiyanlık’ın oluşumu içinde
başat bireyler haline gelmişti; ve, onlardan bazıları aynı zamanda, en başta gelen
Mitraik mabedini bu şehrin ilk Hıristiyan kilisesine dönüştürmede yardım etmişti. İnsan
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
2
etkinliklerini geri plandan izleyen ve dönemin on dokuz ülkesinin ışığı altında görmüş
olan bizler, Avrupa boyunca Hıristiyanlık’ın hızlı bir biçimde yayılımı için altyapıyı
öncül bir biçimde hazırlamada hayati değerde önemli olan yalnızca üç etkeni
tanımaktayız; ve, bunlar şunlardır:
(1456.2) 132:0.6
1. Şimon Petrus’un bir havari olarak tercihi ve bu karara bağlılık.
(1456.3) 132:0.7
2. Ölümü Tarsuslu Şaul’un kazanılmasına yol açmış olan Stefan ile Kudüs’de
yapılmış konuşma.
(1456.4) 132:0.8
3. Roma’da ve imparatorluğun bütününde yeni dinin ileriki önderliği için bu
otuz Romalı’nın öncül olarak hazırlanışı.
(1456.5) 132:0.9
Deneyimlerinin tamamı boyunca, ne Stefan ne de otuz seçilmiş kişi, sahip
olduğu ismi dini öğretilerinin öznesi hale gelmiş kişi ile bir zamanlar konuşmuş
bulunduklarının hiçbir zaman farkına varmadı. İlk otuz iki birey adına İsa’nın
gerçekleştirmiş olduğu çaba, tamamiyle kişisel nitelikteydi. Bu bireyler için verdiği
emeklerde, Şamlı kâtip hiçbir zaman, bir seferde üçünden fazlasıyla buluşmamıştı; o,
nadiren ikiden fazla kişiyle buluşmuş, çoğu zaman onlara birer birer öğretilerde
bulunmuştu. Ve, o, dini hazırlamanın bu büyük çabasını, bahse konu bu erkek ve
kadınların geleneğin egemenliği altında bulunmaması sayesinde gerçekleştirebilmişti;
onlar, gelecekteki tüm dini gelişmelere dair değişmez hale gelmiş bir önyargının
kurbanları değillerdi.
(1456.6) 132:0.10
Yakın zamanda gelmiş yıllarda birçok kez, Petrus, Pavlus ve Roma’daki diğer
Hıristiyan öğretmenleri; kendilerinden önce gelmiş ve çok bariz bir biçimde (ancak
onun şans eseri gerçekleştirdiğine inanarak) yeni müjdeyle gelişleri için zemin
hazırlamış olan bu Şamlı kâtibi duymuşlardı. Her ne kadar Pavlus hiçbir zaman, Şamlı
bu kâtibin kimliğini gerçek anlamıyla tahmin edememiş olsa da, ölümünden kısa bir
süre önce o, kişisel tasvirlerin benzerliğinden dolayı, “Antakyalı çadırcının” aynı
zamanda “Şamlı kâtip” olduğu sonucuna kesin bir biçimde varmıştı. Roma’da
duyurusunu gerçekleştirirken bir seferinde Şimon Petrus, Şamlı kâtibe dair bir tasviri
dinlerken, bu kişinin İsa olabileceğini aklına getirmişti; ama, o bu fikri hızlı bir biçimde,
Üstün’ün Roma’da hiçbir zaman bulunmadığını (böyle düşündüğü biçimiyle) çok iyi
bildiği için, aklından kovmuştu.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
3
1. Gerçek Değerler
(1456.7) 132:1.1
İsa, Stoacılar’ın önderi olan Angamon ile, Roma’daki konukluğunun başında
tüm gece süren bir konuşmada bulunmuştu. Bu kişi ileride Pavlus’un çok iyi bir arkadaşı
haline gelip, Roma’daki Hıristiyan kilisesinin güçlü destekleyicilerinden biri haline
gelmişti. Özü itibariyle, ve çağdaş kavramlar içinde yeniden ifade edildiği haliyle, İsa
Angamon’a şunu öğretmişti:
(1457.1)
132:1.2
Gerçek değerlerin ortak ölçüsü, ruhaniyet dünyasında ve ebediyet
mevcudiyetinin kutsal düzeylerinde aranmalıdır. Bir yükseliş fanisi için, tüm daha alt
düzey ve maddi ortak ölçütler, geçici, kısmi ve düşük nitelikte tanınmak zorundadır.
Bilim adamı, böyle bir duruma örnek olarak, maddi bilgilerin ilişkileminin keşfiyle
sınırlıdır. Kuramsal olarak, o, maddiyatçı veya düşünselci oluşunu savunacak herhangi
bir hakka sahip değildir; zira, böyle yaparak o, gerçek bir bilim adamının sahip olduğu
tutumdan ayrılan bir duruş üstlenmektedir; çünkü, bu savunma tutumların her biri, tam
da felsefenin özüne girmektedir.
(1457.2) 132:1.3
İnsanlığın ahlaki kavrayışı ve ruhsal erişimi orantısal olarak çoğalmadıkça,
tamamiyle maddiyatçı olan bir kültürün sınırsız ilerleyişi, medeniyet için nihai olarak
bir tehdit haline gelebilir. Tamamiyle maddiyatçı olan bir bilim bünyesinde, her türlü
bilimsel arayışın beraberinde getirebileceği yıkımın potansiyel bir tohumunu
bünyesinde barındırmaktadır; zira, tam da bu tutum, ahlaki değerlere olan bakışını bir
kenara itmiş ve erişimin ruhsal hedefinden vazgeçmiş olan bir medeniyetin nihai
çöküşünün kötüye olan işaretini meydana getirmektedir.
(1457.3) 132:1.4
Maddiyatçı bilim adamı ve olası en yüksek düzeyde bulunan fikirselci, her
zaman görüş ayrılığında bulunma nihai sonuna sahiptir. Bu; yüksek ahlaki değerlerin ve
ruhsal aidiyetlik aşamalarının ortak bir ölçütüne sahip olan bilim adamları ve
fikirselciler için gerçeklik taşımamaktadır. Her çağ içinde, bilim adamları ve din
üzerinde yoğun bir biçimde faaliyet gösteren bireyler, insan ihtiyacı ölçüsünde sınav
vermekte olduklarının farkına varmak zorundadırlar. Onlar, insan ilerleyişinin
hizmetine olan gelişmiş bağlılık vasıtasıyla devam eden kurtuluşlarını kararlı bir
biçimde haklı gösteremeye çabalarken, aralarında bulunan her türlü çatışmadan
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
4
kaçınmak zorundadırlar. Eğer, herhangi bir çağa ait tarafınızdan adlandırıldığı biçimiyle
bilim veya din yanlış ise, o zaman bu disiplin ya etkinliklerini temizlemek zorunda veya
daha doğru ve daha değerli düzeyde bulunan bir maddi bilimin veya ruhsal dinin ortaya
çıkışına sebebiyet veren bir biçimde ortadan kalkmalıdır.
⁃
(1457.4) 132:2.1
2. İyilik ve Kötülük
Mardus; Roma Kinikleri’nin kabul edilmiş bir önderi olup, Şamlı kâtibin çok
iyi bir arkadaşı haline gelmişti. Gün be gün İsa ile konuşmalarda bulunup, her gece onun
ulvi öğretisini dinlemekteydi. Mardus ile gerçekleştirdiği daha önemli söyleşileri
arasında, bir tanesi, bu içten Kinik’in iyilik ve kötülük hakkında sormuş olduğu soruya
cevap vermek için gerçekleştirilmişti. Özü itibariyle, ve yirminci yüzyılın kavramları
içindeki haliyle, İsa şunu söylemişti:
(1457.5) 132:2.2
Benim kardeşim, iyilik ve kötülük yalnızca, gözlenebilen kâinata dair insan
kavrayışının göreceli düzeylerini simgeleyen kelimelerdir. Eğer sizler etik kurallar
bakımından üşengeç ve toplumsal olarak vurdumduymaz olursanız, sahip olduğunuz
iyilik ortak ölçütünü mevcut toplumsal kabuller olarak görürsünüz. Eğer sizler ruhsal
olarak tembel ve ahlaki olarak gelişimsel olmazsanız, iyilik ortak ölçütlerinizi
çağdaşlarınıza ait dini adet ve gelenekler olarak görürsünüz. Ancak, zamanda kurtuluşa
eren ve ebediyette ortaya çıkan ruh; insanın kalbi içinde ikamet etmek için cennetteki
Yaratıcı tarafından gönderilmiş olan kutsal ruhaniyet tarafından oluşturulmuş ruhsal
ölçütlere ait gerçek değerler tarafından belirlenen bir biçimde, iyilik ve kötülük
arasında yaşayan ve kişisel bir tercihte bulunmak zorundadır. Bu ikamet eden
ruhaniyet, kişilik kurtuluşunun ortak ölçüsüdür.
(1457.6)
132:2.3
İyi olma, gerçeklik gibi, her zaman göreceli ve her seferinde kötülük
karşısında görülerek değerlendirilen bir nitelikte bulunmaktadır. İnsanların evrimleşen
ruhlarını, ebedi kurtuluş için hayati derecede önemli olan bu kişisel tercih kararlarına
varmaya yetkin hale getiren, iyi olmanın ve gerçekliğin bu niteliklerin algılanışıdır.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
5
(1458.1) 132:2.4
Mantıksal bir biçimde bilimsel emri, toplumsal âdeti ve dini dogmayı takip
eden ruhsal olarak gözleri görmez birey, ahlaki özgürlüğünü feda etmenin ve ruhsal
bağımsızlığını kaybetmenin çok büyük tehlikesi içindedir. Bu türden bir ruh; ussal bir
papağan, toplumsal bir kukla ve dini yönetim gücünün bir kölesi haline gelmenin nihai
sonuna sahiptir.
(1458.2)
132:2.5
İyi olma her zaman; ikamet eden Düzenleyici’nin keşfi, ve onunla
gerçekleştirilen
özdeşleşme
olarak
—
ahlaki
nitelikteki
bireyin
kendisini
gerçekleştirişinin ve ruhsal kişilik erişiminin içerdiği artan bağımsızlığın yeni
düzeylerine doğru büyümektedir. Bir deneyim; güzellik takdirini arttırdığında, ahlaki
iradeyi çoğalttığında, gerçekliğin algılanışını geliştirdiğinde, bir kişinin sahip olduğu
akranları derinden sevme ve onlara hizmet etme yetisini büyüttüğünde, ruhsal idealleri
daha yüksek bir yere getirdiğinde ve ikamet eden Düzenleyici’nin ebedi tasarıları ile
zamanın en yüce insan amaçlarını birleştirdiğinde, iyidir. Tüm bu niteliklerin hepsi
doğrudan bir biçimde, Yaratıcı’nın iradesini gerçekleştirmek için artmış bir arzuyla
sonuçlanmakta, böylelikle Tanrı’yı bulmanın ve daha da fazla onun gibi olmanın kutsal
tutkusunu teşvik etmektedir.
(1458.3) 132:2.6
Yaratılmış gelişiminin kâinat ölçeğinde çıktıkça, sizler; iyi-olma-deneyimi ve
gerçeklik-algılayışı için sahip olduğunuz yetkinlik ile kusursuz uyum ilişkisi içerisinde,
artış gösteren iyiliği ve azalış gösteren kötülüğü bulacaksınız. Hatada bulunma veya
kötülüğü deneyimleme yetkinliği, yükseliş halindeki insan ruhu nihai ruhaniyet
seviyelerini elde edene kadar bütünüyle kaybolmayacaktır.
(1458.4) 132:2.7
İyilik; yaşayan, göreceli, her zaman ilerleyen, her durumda bir kişisel deneyim
olup, sonsuza kadar, gerçeklik ve güzelliğin algılanışı ile ortak bir biçimde ilişkilidir. İyi
olma; insan deneyimi içerisinde — potansiyel kötülüğün gölgeleri olarak — olumsuz eşi
ile karşılaştırılmak durumunda bulunan, ruhsal düzeye ait olumlu gerçeklikdeğerlerinin tanınmasında kendi yerine sahiptir.
1458.5) 132:2.8
Sizler Cennet aşamalarına erişene kadar, iyi olma her zaman; erişimin bir
deneyimden çok bir hedef halinde, bir iyelik yerine daha çok bir arayış niteliğinde
bulunacaktır. Ancak, doğruluk için açlık ve susuzluk çekerken bile, sizler, iyi olmanın
kısmi erişiminde artış gösteren bir tatmini deneyimleyeceksiniz. Dünyadaki iyi olmanın
ve kötülüğün mevcudiyeti, kendi içinde; bu değerleri bu şekilde tanıyan ve aynı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
6
zamanda onlar arasında tercihte bulunmaya yetkin olan kişilik olarak, insanın ahlaki
iradesinin mevcudiyeti ve gerçekliğinin olumlu kanıtıdır.
(1458.6) 132:2.9
Cennet’e olan erişim zamanında, yükseliş halindeki faninin benliğini gerçek
ruhani değerler ile özdeşleştirme yetisi, yaşam ışığının elde edilişindeki kusursuzluğa
ulaşma ile sonuçlanacak kadar fazlasıyla artar. Bu türden kusursuzlaştırılmış ruhaniyet
kişiliği, iyi olmanın, güzelliğin ve gerçekliğin olumlu ve en yüce nitelikleri ile o kadar
bütüncül, kutsal ve ruhsal olarak bütünleşir ki, bu türden doğru bir ruhaniyet; sınırsız
Cennet Yöneticileri’nin sahip olduğu kutsal ışığın aydınlığına çıktıklarında, potansiyel
kötülüğün hiçbir olumsuz gölgesini barındırmazlar. Tüm bu ruhaniyet kişiliklerinde, iyi
olma artık, kısmi, karşıtsal ve karşılaştırmalı nitelikte bulunmamaktadır; o, kutsal bir
biçimde bütüncül ve ruhsal bir biçimde tamamlanmış hale gelmiştir; o, En Yüce Olan’ın
saflığına ve kusursuzluğuna yaklaşmaktadır.
(1458.7) 132:2.10
Kötülüğün olasılığı, ahlaki tercih için gereklidir, ancak onun mevcut varlığı
için değil. Bir gölge, yalnızca göreceli olarak gerçektir. Mevcut kötülük, bir kişisel
deneyim için gerekli değildir. Potansiyel kötülük, ruhsal gelişimin daha alt düzeyleri
üzerinde fani ilerleyişin âlemleri içinde bir karar uyarımı olarak eşit düzeyde yerinde
faaliyet göstermektedir. Kötülük; yalnızca, ahlaki bir akıl kötülüğü tercihi haline
getirdiğinde, kişisel deneyimin bir gerçekliği haline gelir.
3. Gerçeklik ve İnanç
(1459.1)
132:3.1
Nabon bir Yunan Musevisi olup, Mitraik ismindeki Roma’da baş gizem
inanışının en başta gelen bireyiydi. Mitraizm’in bu yüksek din-adamı Şam kâtibi ile
birçok görüşmede bulunmuşsa da, o en kalıcı bir biçimde, bir akşam gerçeklik ve inanç
üzerine gerçekleştirmiş oldukları söyleşi tarafından etkilenmişti. Nabon; İsa’yı kendi
dinlerini kabul etmiş bir inanan haline getirmeyi düşünmüş olup, ona hatta, bir Mitraik
öğretmen olarak Filistin’e geri dönüşünü teklif etmişti. O İsa’nın kendisini, dini
inanışlarını krallığın müjdesine ilk değiştirenlerden bir haline getirmek için
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
7
hazırlamakta olduğunu çok az aklından geçirmişti. Çağdaş kavramlarda tekrar ifade
edildiği haliyle, İsa’nın öğretisinin özü şuydu:
(1459.2) 132:3.2
Gerçeklik kelimeler ile tanımlanamaz, ancak yaşayarak yapılabilir. Gerçeklik
her zaman, bilgiden fazladır. Bilgi, gözlemlenen şeyler ile ilgilidir; ancak, gerçeklik,
bilgelik ile bağ kurması ve insan deneyimi olarak, hatta ruhsal ve yaşayan gerçekler
niteliğinde bile bulunarak, bu tür ölçülemezleri içine alması bakımından bu türden
tamamiyle maddi olan düzeylerin ötesine geçmektedir. Bilgi, bilimden kaynağını
almaktadır; bilgelik, gerçek felsefeden; gerçeklik, ruhsal yaşamın dini deneyiminden.
Bilgi, gerçekler ile ilgilenmektedir; bilgelik, ilişkiler ile; gerçeklik, mevcudiyet değerleri
ile.
(1459.3) 132:3.3
İnsan, bilimi değişmez kalıplara oturtmaya, felsefeyi denklemselleştirmeye ve
gerçekliği dogmasal hale getirmeye eğilim göstermektedir; çünkü, insan, yaşamın
ilerleyici nitelikteki mücadelelerine uyum sağlamada zihinsel olarak üşengeç olup, aynı
zamanda, bilinmez karşısında alabildiğine korku duymaktadır. Doğal halinde insan,
düşünce alışkanlıklarında ve yaşamı idame yöntemlerinde değişikliklerde bulunmada
yavaştır.
(1459.4) 132:3.4
Kişisel olarak keşfedilmiş gerçeklik olarak, açığa çıkarılmış gerçeklik, insan
ruhunun duyduğu en yüce keyiftir; o, maddi aklın ve ikamet eden ruhaniyetin ortak
yaratımıdır. Bu gerçekliği-algılayan ve güzelliği-derinden-seven ruhun ebedi kurtuluşu;
bu faniyi, Tanrı’yı bulmaktan ve onun gibi olmaktan oluşan Yaratıcı’nın iradesini
gerçekleştirmek için birleşmiş tek bir amacı geliştirmeye yönlendiren, iyilik için bu açlık
ve susuzluk tarafından teminat altına alınır. Orada hiçbir zaman, gerçek bilgi ve
gerçeklik arasında çatışma bulunmamaktadır. Orada; ön yargı tarafından etkilenmiş,
korku tarafından bozulmaya uğramış ve maddi keşfin veya ruhsal ilerleyişin yeni
gerçekleri ile karşılaşmanın büyük endişesi altındaki inanışlar olarak, bilgi ve insan
inanışları arasında çatışma bulunabilir.
(1459.5) 132:3.5
Ancak, gerçeklik hiçbir zaman, inanç beslenmeden insanın iyeliği haline
gelemez. Bu gerçektir, çünkü insanın düşünceleri, bilgeliği, etik değerleri ve idealleri, en
yüksek nitelikteki umudu olarak, onun inancından daha yüksek bir konuma gelemez. Ve,
tüm bu tür gerçek inanç; derin düşünce, içten öz eleştiri ve tavizde bulunmayan ahlaki
bilince dayanmaktadır. İnanç, ruhanileşmiş yaratıcı hayal gücünün ilham kaynağıdır.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
8
(1459.6) 132:3.6
İnanç; insanın aklı içinde yaşayan ve ebedi kurtuluşun potansiyeli olan
ölümsüz yaşam özü olarak, kutsal kıvılcımın insan-ötesi etkinliklerini serbest bırakmak
için faaliyet göstermektedir. Bitkiler ve hayvanlar zamanın içinde varlıklarını, bir
nesilden diğerine kendilerine ait özdeş birimleri aktarma yöntemi ile muhafaza ederler.
Bir kişinin insan ruhu (kişiliği); ölümsüz olan, ve ilerleyici evren mevcudiyetinin devam
eden ve daha yüksek bir aşamasına insan kişiliğinin devamlılığını sağlamak için faaliyet
göstermekte olan, kutsallığın bu ikamet eden kıvılcımı ile benlik ilişkilemi vasıtasıyla
fani ölümden kurtulur. İnsan ruhunun gizlenmiş tohumu, ölümsüz bir ruhaniyettir.
Ruhun ikinci doğumu; bu kutsal oluşum ancak, Kâinatın Yaratıcısı, Tanrı, tüm
mevcudiyetin kişisel kaynağı olarak, varoluşunun kaynağına eriştiğinde sonlanan bir
biçimde, ruhsal ve ilerleyici mevcudiyetlere ait kişilik dışavurumunun bir ilerleyici
dizisinin ilkidir.
(1459.7) 132:3.7
İnsan yaşamı — kurtuluşa erişen bir biçimde — devam etmektedir çünkü,
Tanrı’yı bulma görevi olarak bir kâinat işlevine sahiptir. İnsanın inanç tarafından etkin
hale gelmiş ruhu, nihai sonun bu hedefine erişmeden duramaz; ve, bu kutsal hedefe bir
kez eriştiğinde ise, hiçbir zaman sonlanamaz çünkü o — ebedi olarak — Tanrı gibi
olmuştur.
(1460.1) 132:3.8
Ruhsal evrim; kötülüğün olasılığının eşit ve ilerleyen bir biçimde azalışıyla
beraber gerçekleşen, iyi olmanın artan ve gönüllü tercihinin bir deneyimidir. İyi olma
için nihai tercihe ve gerçeklik takdiri için tamamlanmış yetkinliğe erişimle birlikte;
sahip olduğu doğruluğun ebedi bir biçimde, potansiyel kötülüğün kavramsallaşmasının
bile ortaya çıkma olasılığını engellediği, güzellik ve kutsallığın bir kusursuzluğu mevcut
hale gelir. Bu türden bir Tanrı-bilen ruh; kutsal iyiliğin bu türden yüksek bir ruhaniyet
düzeyinde faaliyet gösterdiği zaman, kuşku duyan kötülüğün hiçbir gölgesini
barındırmaz.
(1460.2) 132:3.9
Cennet ruhaniyetinin insan aklı içindeki mevcudiyeti; Kâinatın Yaratıcısı’nın
bu ölümsüz ve ikamet eden ruhaniyet nüvesi ile özdeşlemeyi başarmayı amaçlayan her
ruh için, kutsal ilerleyişe ait bir ebedi mevcudiyetin açığa çıkarılış sözünü ve inanç
vaadini oluşturmaktadır.
(1460.3) 132:3.10
Kâinat ilerleyişi artan kişilik özgürlüğü ile nitelenmektedir; çünkü o, bireyin
kendi kendine farkına varışın gittikçe artan seviyelerine olan ilerleyici erişimle ve
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
9
bunun sonucunda bireyin kendisini gönüllü olarak sınırlayışı ile ilişkilidir. Ruhsal
nitelikteki bireyin kendi kendisini sınırlayışında olan kusursuzluk erişimi, kâinat
özgürlüğüne ve kişilik bağımsızlığına denk düşmektedir. İnanç, bu türden uçsuz
bucaksız bir kâinatta öncül yönleniminin içerdiği kafa karışıklığın ortasında insanın
ruhunu desteklemekte ve onu idare etmektedir; bunun karşısında, dua ise, ikamet eden
ve ilişkilem içindeki kutsal mevcudiyetin sahip olduğu ruhaniyet idealleri ile kendisini
özdeşleştirmeye çalışan bir ruhun, yaratıcı hayal gücü ile inanç taleplerinin içerdiği
çeşitli ilhamların muhteşem bütünleştiricisidir.
(1460.4) 132:3.11
Nabon, tıpkı İsa ile yaptığı her konuşmada olduğu gibi, bu sözler karşısında
derinden etkilenmişti. Bu gerçeklikler kalbi içinde yanmaya devam etmiş olup, kendisi,
İsa’nın müjdesinin daha sonra gelen duyurucularına büyük yardımlarda bulunmuştu.
4. Kişisel Hizmet
(1460.5) 132:4.1
İsa Roma’da iken boş vaktinin tümünü, yaklaşmakta olan krallıkta gelecek
takipçiler haline gelmesi için erkek ve kadınları hazırlamanın bu görevine adamamıştı.
O vaktinin büyük bir kısmını, dünyanın bu, en büyük ve en çok uluslu şehrinde yaşamış
olan tüm insan ırklarına ve sınıflara dair yakın bir bilgi elde etmede harcamıştı. Bu
sayısız insan iletişiminin her birinde İsa çifte bir amaca sahipti: O; beden içinde
yaşamakta oldukları hayata karşı tepkilerini öğrenme arzusu duymuş olup, aynı
zamanda, yaşamı daha zengin ve daha değerli kılacak bir şeyi söyleme ve yapma
hassasiyeti göstermekteydi. Bu haftalar boyunca onun dini öğretilerinin, on iki havarisin
öğretmeni ve toplulukların duyurucusu olarak daha sonraki yaşamını nitelemiş
olanlardan hiçbir farkı bulunmamaktaydı.
(1460.6) 132:4.2
Her zaman onun iletisinin özü şuydu: insanın derin sevgi olan Tanrı’nın bir
inanç-evladı oluşunun iyi haberleri ile birlikte, bu aynı cennetsel Yaratıcı’nın derin
sevgisi ve onun merhametinin gerçeğiydi. İsa’nın olağan toplumsal ilişki yöntemi,
insanları kendisine doğru çekmek ve onlara sorular yönelterek kendileriyle konuşmaya
çalışmaktı. Karşılıklı görüşme genellikle, İsa’nın kendilerine sorular sormasıyla başlar
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
10
ve onların İsa’ya sorular yöneltmesiyle son bulunurdu. O eşit bir biçimde, ya soru
sorarak ya da sorulara cevap vererek öğretmede mahirdi. Bir kural olarak, en fazla
öğretimde bulunduklarına, en az şeyi söylemişti. Kişisel hizmetinden en fazla yararı elde
etmiş olanlar, duygudaş ve anlayışlı bir dinleyiciye ruhlarını boşaltmanın bir olanağı
sayesinde fazlasıyla rahatlamış olan haddinden fazla sorumluluk verilmiş, endişe
içindeki ve reddedilmiş fanilerdi; ve, İsa, duygudaş ve anlayışlı olup, bunlardan çok daha
fazlasıydı. Ve, uyum sağlamada sorun yaşamış bu insanlar İsa’ya sorunlarından
bahsettikleri zaman, İsa her seferinde; her ne kadar derhal sakinleştirme ve doğrudan
bir biçimde rahatlatma kelimelerini söylemezlik etmemişse de, yaşamakta oldukları
gerçek zorlukların düzeltilmesine yönelik işlevsel ve ilk elden yararlı tavsiyelerde
bulunmaya yetkin olmuştu. Ve, hiç değişmeksizin İsa, bu sıkıntı içindeki fanilere
Tanrı’nın sevgisinden bahsetmiş olup, onlara, çeşitli ve ayrı yöntemler aracılığıyla,
kendilerinin cennet içindeki bu sevgi dolu Yaratıcı’nın çocukları olduğu bilgisini
aktarmıştı.
(1461.1) 132:4.3
Bu şekilde, Roma’daki konukluğu boyunca, İsa kişisel olarak, âlemin beş yüz
fanisine kadar varmış kişi ile sevgi dolu ve canlandırıcı iletişimde bulundu. O böylelikle;
insanlığın farklı ırklarına dair, Kudüs’de hiçbir zaman elde edemeyeceği ve
İskenderiye’de bile ise neredeyse hiçbir şekilde sahip olamayacağı, bir bilgi kazanmıştı.
O her zaman bu altı ayı, dünya yaşamının böyle bir sürecinin en zengin ve en
bilgilendirici olanı biçiminde görmüştü.
(1461.2) 132:4.4
Beklenebileceği gibi, bu türden çok yönlü ve ne yaptığını bilen kararlı bir
insan; bir iş ile ilişkili olarak, veya daha sıklıkla, bir eğitim, toplumsal köklü değişiklik
veya dini hareket projesi için hizmetini elde etmeyi arzulamış sayısız insan tarafından
yaklaşılmadan, dünyanın bu çok kültürlü şehrinde altı ay faaliyet gösteremezdi. Ondan
daha fazla kez, bu türden desteklerde bulunulmuştu; ve, o her birini, çok iyi seçilmiş
kelimelerle veya yardımcı belli bir hizmet ile ruhsal soylulaştırmanın belirli bir
düşüncesini aktarmak için bir imkân olarak görmüştü. İsa, insanların her türlüsü için bir
şeyler yapmayı — ufak şeyler bile olsun — çok sevmekteydi.
(1461.3) 132:4.5
O, bir Romalı senatör ile siyaset ve devlet adamlığı üzerine konuşmuştu; ve,
İsa’nın gerçekleştirdiği bu bir iletişim bu yasa koyucu üzerinde öyle bir etkide
bulunmuştu ki, bu senatör yaşamının geri kalan kısmını, her ne kadar başarısız bir
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
11
biçimde de olsa, insanları destekleyen ve onları besleyen hükümet düşüncesinden
hükümeti destekleyen insanların düşüncesine olan yönetim siyasa anlayışı üzerindeki
değişikliğini gerçekleştirmek için görev arkadaşlarını ikna etmeye çalışmıştı. İsa bir
akşamını, insanın Tanrı’nın bir evladı olduğundan bahseden bir biçimde varlıklı bir
köle-sahibi ile geçirmişti; ve, bir sonraki gün Cladius ismindeki bu adam, yüz on yedi
kölesine özgürlüklerini vermişti. İsa bir akşam yemeğini, akranlarının bedenlere ek
olarak akıllara ve ruhlara sahip olduğunu söyleyen bir biçimde bir Yunanlı doktor ile
sohbet ederek geçirmişti; ve, bu, bahse konu yetkin doktoru, akran insanlarına daha
kapsamlı bir hizmette bulunmayı denemeye yönlendirmişti. İsa, yaşamın her türlüsünü
deneyimlemekte olan her tür insan ile konuşmuştu. Roma’da ziyaret etmediği tek yer,
halkın ortaklaşa kullanmakta olduğu hamamlardı. İsa; hamamlara gidişlerinde
arkadaşlarına eşlik etmeyi, orada yaygın haldeki kısa süreli ve rastgele gerçekleştirilen
cinsel ilişkiler nedeniyle reddetmişti.
(1461.4) 132:4.6
Bir Romalı askere, Tiber nehri boyunca yürürlerken, şunları söylemişti: “Elde
cesur olmanın yanı sıra kalpte de cesur ol. Adalette bulunmaya cüret et, ve bağışlama
gösterecek kadar büyük ol. Üstlerine itaat ettiğin gibi, alt düzeyde bulunan doğanın üst
düzeyde bulunan doğana itaat etmesini zorla. Akranlarını derinden sev ve bütün bir
kalp ile Tanrı’ya uzan; zira, Tanrı, cennet içindeki Yaratıcın’dır.”
(1461.5) 132:4.7
Forumdaki bir konuşmacıya o şunları söylemişti: “Hitabetin keyif verici,
mantığın hayranlık uyandırıcı ve sesin güzel ama öğrettiğin şey neredeyse hiçbir şekilde
doğru değil. Ruhsal Yaratıcın olarak Tanrı’yı bilmenin ilham veren tatminini bir keyifle
deneyimleyecek olursan, o zaman sahip olduğun hitap güçlerini, akranlarını karanlığın
esaretinden ve bilgisizliğin köleliğinden kurtarmak için kullanabilirsin.” Bu kişi,
Roma’da Petrus’un duyurusunu işitmiş ve onun varisi haline gelmiş Markus’idi. Şimon
Petrus’u çarmıha gerdikleri zaman, Roma savcılarına karşı gelmiş ve bu yeni müjdeyi
duyurmaya cesurca devam etmiş olan bu kişiydi.
(1462.1) 132:4.8
Yanlış yere suçlanmakta olan fakir bir kişiyle karşılaşmış olarak, İsa, onun
adına mahkemede görünmek için kendisine özel izin verilmiş biçimde, hâkimin
karşısına onunla bir çıkmıştı; ve, bu savunma boyunca o şu muhteşem konuşmayı
gerçekleştirmişti: “Adalet bir ülkeyi büyük yapmaktadır; ve, bir ülke daha büyük hale
geldikçe, en mütevazı vatandaşına bile adaletsizliğin düşmediğinden daha emin olmak
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
12
isteyecektir. Bir ülkenin mahkemeleri önünde, yalnızca parayı ve etkiyi elinde
bulunduranlar adaleti elde edebildiklerinde, o ülkeyi ne de büyük sorunlar
beklemektedir! Suçluyu cezalandırmanın yanı sıra suçsuz olanı aklamak bir hâkimin
kutsal görevidir. Mahkemelerinin tarafsızlığı, hakkaniyeti ve dürüstlüğü üzerine, bir
milletin devamlılığı dayanmaktadır. Her nasıl gerçek din bağışlama üzerine
dayanıyorsa, toplumsal yönetim de adalet üzerine kurulmuştur.” Hâkim davayı tekrar
açtı, ve kanıtlar irdelendiğinde, o mahkûmu serbest bıraktı. Kişisel hizmetin bu dönemi
boyunca İsa’nın gerçekleştirmiş olduğu etkinliklerin tümü içinde bu, bir kamu önüne
çıkışa en yakın yaşanmışlıktı.
5. Zengin Adam’a Tavsiye
(1462.2) 132:5.1
Bir Roma vatandaşı ve bir Stoa takipçisi olan, bir zengin adam, Angamon
tarafından tanıştırılmış bir biçimde, İsa’nın öğretisine fazlasıyla ilgili hale geldi. Birçok
içten söyleşiden sonra bu varlıklı vatandaş İsa’ya, eğer sahip olsaydı servetiyle ne
yapacağını sordu; ve, İsa, ona şu yanıtı verdi: “Her nasıl bilgiyi, bilgeliği ve ruhsal
hizmeti ussal yaşamın zenginleşmesi, toplumsal yaşamın soylulaşması ve ruhsal
yaşamın gelişmesi hizmeti için kullanacak olursam, maddi serveti de maddi yaşamın
gelişimi için bahşederdim. Maddi serveti, bir neslin sahip olduğu kaynakların bilge ve
etkin bir gözcüsü olarak, bir sonraki ve onu takip eden nesillerin yararı ve soylulaşması
için idare ederdim.”
(1462.3) 132:5.2
Ancak, zengin adam İsa’nın yanıtıyla tam anlamıyla tatmin olmamıştı. O,
cesaretini toplayıp şunu tekrar sormuştu: “Ama, sen, benim durumumda birinin sahip
olduğu servet ile ne yapması gerektiğini düşünüyorsun? Ben onu tutmalı mıyım, yoksa
dağıtmalı mıyım?” Ve, İsa, Tanrı’ya olan sadakatinin ve insanlara olan görevinin
gerçekliği hakkında bu kişinin daha fazlasını öğrenme arzusunda olduğunu hissettiği
anda, şu ilave cevabı vermişti: “Benim iyi dostum, senin, bilgeliğin gerçek bir arayıcısı ve
gerçekliğin dürüst bir aşığını olduğunu fark etmekteyim; bu nedenle, ben, servetle olan
sorumluluklar ile ilgili sahip olduğun sorunların çözümüne dair kendi görüşümü önüne
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
13
sermeyi isterim. Ben bunu, sen tavsiyemi sorduğun için yapıyorum; ve, sana bu öneriyi
verirken, yorumumu başka her zengin insanın servetinden muaf tutuyorum; ben
tavsiyemi, yalnızca senin ve senin kişisel yönlendirmen için yapıyorum. Eğer sen, sahip
olduğun serveti bir emanet olarak görme arzusu duyacak olursan, sen gerçekten de,
biriktirdiğin servetin bilge ve verimli gözcüsü olmayı arzu edecek olursan, o zaman,
zenginliklerinin kaynakları ile ilgili şu irdelemelerde bulunmanı tavsiye ederim:
Kendine sor, ve dürüst cevabı vermek için elinden gelenin en iyisini yap, nerden geliyor
bu servet? Ve, büyük malvarlığının kaynaklarını incelerken bir yardımda bulunması için,
maddi servetin şu on farklı kazanılma yönetimini aklında tutmanın önerisinde
bulunacak olurum:
“1. Miras alınan servet — ebeveynlerden ve diğer atalardan elde edilmiş
(1462.4) 132:5.3
zenginlikler.
“2. Keşfedilmiş servet — toprak ananın ekilmemiş kaynaklarından elde
(1462.5) 132:5.4
edilmiş zenginlikler.
(1462.6) 132:5.5
“3. Ticaret serveti — maddi eşyaların değiş tokuşu ve takası içinde adil bir kar
olarak kazanılmış zenginlikler.
(1462.7) 132:5.6
“4. Haksız servet — bir kişinin, akranlarının adil olmayan kullanılışından veya
köleleştirilişinden elde ettiği zenginlikler.
(1463.1) 132:5.7
“5. Faiz serveti — yatırılmış bir malvarlığının hakkani ve adil bir biçimde
getirisiyle elde edilmiş gelirdir.
(1463.2) 132:5.8
“6. Deha serveti — insan aklının yaratıcı ve keşfedici bahşedilmişliklerinin
ödüllerinden gelen zenginlikler.
(1463.3)
“7. Kaza eseri elde edilmiş servet — bir kişinin sahip olduğu akranın
132:5.9
cömertliğinden gelen veya yaşam durumlarından kaynağını alan zenginlikler.
(1463.4)
132:5.10
“8. Çalınmış servet — hakkaniyet gözetmemekle, dürüst olmamakla,
hırsızlıkla veya dolandırıcılıkla kazanılmış zenginlikler.
(1463.5) 132:5.11
“9. Emanet kaynaklar — akranlarınız tarafından, şimdi veya gelecekte olmak
üzere, belirli bir kullanım için ellerinize verilmiş olan servet.
(1463.6) 132:5.12
“10. Kazanılmış servet — günlük akıl ve beden çabalarınızın hakkani ve adil
karşılığı olarak doğrudan bir biçimde kendi kişisel emeğinizden elde edilmiş
zenginlikler.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
14
(1463.7) 132:5.13
“Ve, işte böyle, benim dostum, eğer sen, geniş malvarlığının doğru ve adil bir
gözcüsü olursan, Tanrı huzurunda ve insanlara olan hizmet içerisinde, servetini kabaca
bu on büyük parçaya ayırıp, bunun sonrasında, her bir parçayı, adaletin, adil payın,
hakkaniyetin, ve gerçek verimliliğin kanunlarını bilge ve dürüst bir biçimde yorumlayan
bir biçimde idare etmeye girişeceksin; buna rağmen, zaman zaman sen, muğlâk
durumlar içerisinde, fani yaşama ait talihsiz durumların acı çekmekte olan
kurbanlarının sıkıntısını bağışlayıcı ve kendinden veren bir biçimde görmede hata
yapacak olursan, cennetin Tanrısı seni kınamayacaktır. İçinde bulunduğun maddi
durumların hakkaniyeti ve adaleti hakkında kuşkuya düştüğün zaman, kararlarını
ihtiyacı olanlar yararına kullan, hak etmemiş zorlulukların talihsizliğinden acı çekmekte
olanlar lehine.”
(1463.8) 132:5.14
Birkaç saat boyunca bu hususlar hakkında söyleşide bulunduktan sonra ve
bu zengin kişinin ilave ve daha detaylı yönerge talebine karşılık olarak, İsa, vermiş
olduğu tavsiyeyi açarak, şöyle söylemişti: “Servete dair tutumuna yönelik ilave önerileri
sunsam da, verdiğim tavsiyeyi yalnızca kendin ve senin kişisel yönlendirilişin için alman
gerektiğin konusunda seni uyarmak isterim. Ben yalnızca kendi adıma ve belli bir şeyi
öğrenme arzusunda olan arkadaş olarak sana konuşmaktayım. Ben, diğer zengin
insanların sahip oldukları servetleri nasıl değerlendirmesi gerektiği hususunda mutlak
bir hâkim haline gelmeyeceğinin sözünü vermeni istiyorum. Sana tavsiyem şudur:
(1463.9) 132:5.15
“1. Miras alınmış servetin gözcüsü olarak, onun nerelerden gelmiş olduğunu
düşünmelisin. Sen; mevcut neslin yararı için adil bir kesintiyi düştükten sonra, yasal
servetin takip eden nesillere olan dürüst bir biçimde aktarımında bir önceki nesli temsil
etmede ahlaki sorumluluk altında bulunmaktasın. Ancak, ataların tarafından haksız yere
elde edilmiş servet ile ilgili herhangi bir aldatmacayı veya adaletsizliği devam ettirme
durumunda değilsin. Miras olarak elde ettiğin kazanç içinde, sonradan aldatmaca veya
adaletsizlikle elde edilmiş olduğu anlaşılmış her türlü kısmı adalet, cömertlik ve telafi
yargıların uyarınca yeniden dağıtabilirsin. Miras alınmış servetin geriye kalan meşru
kısmını, hakkaniyet ölçüsünde kullanabilir ve bir neslin diğeri için olan emaneti olarak
güvenli bir biçimde aktarılmak üzere saklayabilirsin. Bilgece doğru olanı seçme ve güçlü
yargı, varislerine aktaracağın zenginlikler ile ilgili kararlarına yön vermelidir.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
15
(1463.10) 132:5.16
“2. Keşfetmenin bir sonucu olarak serveti memnuniyetle deneyimleyen
herkes; bir bireyin dünya üzerinde yalnızca kısa bir dönem yaşayabildiğini ve, bu
nedenle, bahse konu keşifleri akranlarının en fazla sayıdaki bireyi ile onlara yardımcı
olan şekillerde paylaşmak için yeterli yönergesel tedbirlerde bulunması gerektiğini
hatırlamalıdır. Her ne kadar keşifte bulunmuş olan kişi keşif çabaların karşılığı olarak
hiçbir ödülden mahrum bırakılmamalıysa da, bu kişi bencil bir biçimde de, doğanın
birikmiş hazine kaynaklarının ortaya çıkarılmasından elde edilecek tüm yararlar ve
takdisler üzerinde sahiplik iddia edecek cüreti göstermemelidir.
(1464.1)
132:5.17
“3. İnsanlar dünya ticaretini paraya dayalı değiş-tokuşla ve takasla
gerçekleştirmeyi tercih ettikçe, adil ve meşru bir kazanç onların haklarıdır. Her ticaret
insanı, vermiş olduğu hizmetleri için düzenli kazancı hak eder; tüccar için, vakti için
kazanmak hakkıdır. Dünyanın düzenli hale getirilmiş ticaret faaliyetleri içinde, para ile
gerçekleştirilen alım ve satımın hakkaniyeti ve bir kişinin akranlarına layık gördüğü
dürüst davranış, kar servetinin birçok türünü yaratmaktadır; ve, servetin tüm bu
kaynakları, adaletin, dürüstlüğün ve hakkaniyetin en yüksek prensipleri ile görülmek
zorundadır. Dürüst tüccar, benzer bir etkileşim içinde akran tüccarına mutlulukla layık
göreceği aynı karı kendisine almada tereddüt etmemelidir. Her ne kadar bu türden
servet iş anlaşmaları büyük bir ölçekte yapıldığı zaman bireysel olarak kazanılmış gelir
ile özdeş olmasa da, bu türden dürüstçe elde edilmiş servet, ilerideki dağıtımı için bir
söz hakkı olarak ona sahip olana dikkate değer bir hisseyi vermektedir.
(1464.2) 132:5.18
“4. Tanrı’yı bilen ve onun kutsal iradesini yerine getirmeyi arzulayan hiçbir
fani, servetin baskılarına kulak vermek için eğilmez. Hiçbir soylu insan, beden içindeki
kardeşlerini köleleştirerek veya onları adil olmayan bir biçimde kullanarak zenginlikleri
biriktirmez ve servet-gücünü toplamaz. Zenginlikler, ezilmiş fani insanın yaşamını güç
bela idame ettirişinin alın terinden elde edildiği zaman, ahlaki bir lanet ve ruhsal bir
utanç lekesidir. Bu türden servetin tümü, bu şekilde soyulmuşlara veya onların
çocuklarına ve çocuklarının çocuklarına geri verilmelidir. Kalıcı bir medeniyet, tutmuş
olduğu emekçiyi aldatma eylemi üzerine inşa edilemez.
(1464.3) 132:5.19
“5. Faiz, dürüst servetin hakkıdır. İnsanlar borç almaya ve borç vermeye
devam ettikçe, adil olan faiz, kredilendirilen anapara meşru servet oldukça, toplanabilir.
Faizi hakkınız olarak talep etmeden önce, ilk olarak kredilendirilecek anaparanızı
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
16
temizleyiniz. Tefecilik uygulamasına eğilecek kadar küçülen ve para için gözünü en
küçük şeye bile diker hale gelmeyin. Zor günler geçirmekte olan akranlarınız üzerinden
adil olmayan kazancı elde etmek için para-gücünü kullanacak kadar bencil hale
gelmenize hiçbir zaman izin vermeyiniz. Mali sıkıntı içinde bulunan kardeşinizden aşırı
derecede yüksek faiz olmanın çekiciliğine kapılmayınız.
(1464.4) 132:5.20
“6. Sahip olduğun zenginliklerinin icat edici bahşedilmişliğin karşılıklarından
elde edildiği haliyle, eğer servete tesadüfî bir biçimde dehanın bir dizi dışavurumu
tarafından sahip olduysan, bu türden karşılıkların hakkani olmayan bir kısmı üzerinde
sahiplikte bulunma. Dahi olan kişi, hem atalarına ve hem de kendi soyundan geleceklere
bir şey borçludur; benzer bir biçimde o, ırka, millete ve icatçı keşiflerinin koşullarına
karşı sorumlu bulunmaktadır; o aynı zamanda, insan olarak insanlar arasında emek
verip, icatlarını açığa çıkardığını hatırlamalıdır. Deha’yı, sahip olduğu servetin düzenli
olarak artışından mahrum bırakmak eşit düzeyde adaletsizlik olacaktır. Ve, insanlar için
her zaman, servetin hakkani bir biçimde dağıtımının tüm bu sorunlarına eşit bir
biçimde uygulanabilecek kurallar ve yönergeler oluşturmak imkânsız nitelikte
bulunacaktır. Sizler ilk olarak, insanı kardeşiniz olarak tanımak zorundasınız; ve, şayet
siz, dürüst bir biçimde ona, kendinize davranılmasını istediğiniz cömertlikte
davranmayı arzu ederseniz, sizlere, ekonomik karşılıkların ve toplumsal adaletin her
tekrar eden sorununun adil ve tarafsız çözümünde, adaletin, dürüstlüğün ve
hakkaniyetin ortak gereklilikleri rehberlik edecektir.
(1464.5) 132:5.21
“7. İdaresinde kazanılan adil ve meşru ücretler dışında, hiçbir kişi; zaman ve
şansın kendi eline düşmesine neden olduğu servetin üzerinde kişisel hak iddia
etmemelidir. Kaza eseri elde edilen zenginlikler, bir ölçüde; bir kişinin toplumsal veya
ekonomik topluluğunun yararına genişletilecek nitelikte, bir emanetin ışığında
görülmelidir. Bu türden serveti ellerinde bulunduranlara, bahse konu kazanılmamış
nitelikteki kaynakların bilge ve etkin dağıtımına kadar vermede daha büyük söz hakkı
verilmelidir. Medeni insan her zaman, kişisel ve özel iyeliğinde bulundurduğu şeylerin
hepsine iyi gözle bakmayacaktır.
(1465.1) 132:5.22
“8. Eğer mal varlığınızın herhangi bir kısmı bilinçli bir biçimde aldatmacadan
elde edilmişse; eğer servetinizin en küçük bir kısmına bile, dürüst olmayan
uygulamalarla veya adil olmayan yöntemlerle sahip olunmuşsa; eğer sahip olduğunuz
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
17
zenginlikleriniz, akranlarınızla olan adil iş ilişkileriniz sonucunda gerçekleşmemiş ise,
bir an önce, haksız yere sahip olduğunuz kazançların hepsini hakkı olan sahiplere geri
vermeye davranınız. Bütüncül telafide bulunup, böylece, dürüst olmayan tüm
zenginliklerden mal varlığınızı temizleyiniz.
(1465.2) 132:5.23
“9. Bir kişinin sahip olduğu serveti, başkalarının yararına emanet olarak
tutması ulvi ve kutsal bir sorumluluktur. Bu türden bir emaneti tehlike altına atmayın
veya şansa bırakmayın. Yalnızca, dürüst insanların tümünün bırakabileceği türden bir
emaneti kendinize yük edinin.
(1465.3) 132:5.24
“10. Kendi zihinsel ve fiziksel emeklerinizin kazançlarını temsil eden mal
varlığınızın kısmı, şayet yaptıklarınız adalet ve hakkaniyet içinde gerçekleşmişe —
gerçekten de sizindir. Hiçbir kişi; bu hakkı kullanmanızın akranlarınıza zarar
getirmeyeceği müddetçe, bu serveti elinizde bulundurma ve gerekli gördüğünüz
biçimde kullanma hakkını reddedemez.”
(1465.4)
132:5.25
İsa ona olan tavsiyesini tamamladığında, bu varlıklı Romalı oturduğu
koltuktan kalktı ve gece için elvedada bulunurken şu sözü omuzlarından atmış oldu:
“Benim iyi dostum, senin büyük bilgelikte ve iyilikte bir insan olduğunu görebiliyorum,
ve yarından itibaren, tavsiyen doğrultusunda tüm servetimi idare etmeye başlıyorum.”
6. Toplumsal Hizmet
(1465.5) 132:6.1
Burada, Roma’da aynı zamanda, bir evrenin Yaratanı’nın kaybolmuş bir
çocuğu endişe içinde bekleyen annesine geri ulaştırmayla birkaç saatini harcamış
olduğu duygusal bir olay da gerçekleşmişti. Bu küçük çocuk evinden uzaklaşarak etrafı
gezintiye çıkmıştı, ve İsa onu sıkıntılı bir biçimde ağlar halde buldu. O ve Ganid
kütüphaneye olan yolları üzerindelerdi, ama onlar kendilerini çocuğu eve geri
ulaştırmaya adadılar. Ganid hiçbir zaman İsa’nın şu yorumunu unutmamıştı: Bilir misin,
Ganid, insan varlıkların çoğu kaybolmuş çocuklar gibidir. Onlar; her nasıl bu çocuk
yalnızca küçük bir mesafe kadar evinden uzakta bulunduysa, tam da gerçekte,
güvenlikten ve güvenceden yalnızca kısa bir mesafe uzakta bulunurken, vakitlerinin
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
18
büyük bir kısmını korku içinde ağlayarak ve keder içinde sıkıntı çekerek
geçirmektedirler. Ve, gerçekliğin yolunu bilenlerin ve Tanrı’yı bilmenin güvencesini
memnuniyetle deneyimleyenlerin hepsi, yaşamın tatminlerini bulma çabalarında
akranlarına rehberlik etmeyi ayrıcalık olarak takdir etmeli, bir görev olarak değil.
Çocuğu annesine geri kavuşturmanın bu hizmetinden olabilecek en yüksek derecede
memnuniyet duymadık mı? Benzer bir biçimde, Tanrı’ya insanları götürenler, insan
hizmetinin en yüce tatmini deneyimlerler.” Ve, bu günden itibaren, doğa yaşamının
sonuna kadar, Ganid sürekli bir biçimde, evlerine geri götürebileceği kayıp çocukları
aramıştı.
(1465.6)
132:6.2
Orada, eşi kaza eseri öldürülmüş olan beş çocuklu dul bir anne
bulunmaktaydı. İsa Ganid’e, babasını bir kaza sonucu yitirişinden bahsetti; ve, onlar
tekrar tekrar bu anne ve çocuklarına onları teselli etmek için uğramışken, Ganid
babasından, yiyecek ve kıyafet sağlamak için para istemişti. Onlar; ailenin bakımına
yardım edebilmesi amacıyla en büyük çocuk için çalışacağı bir işi buluncaya kadar
kadar, emeklerine son vermediler.
(1465.7) 132:6.3
Bu gece, Gonod, bu deneyimlerin anlatısını dinlediğinde, İsa’ya iyi-niyetli bir
biçimde şunları söylemişti: “Ben, evladımın bir âlim veya bir iş adamı olmasını
istiyorum, ve sen ise şimdi onu, bir filozof veya bir hayırsever hale getirmeye
başlıyorsun.” Ve, İsa gülerek şu cevabı verdi: Galiba biz, ondan bu dördünü de
yapacağız; bunun sonucu olarak kendisi, insan melodisini ayırt etmek için kulağı bir
yerine dört tonu fark etmeye yetkin hale geleceği için, yaşamda dört katmanlı bir
tatmini memnuniyetle deneyimlecek.” Bunun üzerine Gonod şunu söyledi: “Senin
gerçekten de bir filozof olduğunu görmekteyim. Sen, gelecek nesiller için bir kitap
yazmalısın.” Ve, İsa, cevap olarak “Bir kitap değil — benim görevin bu nesil içinde ve
tüm nesiller için bir yaşamı yaşamaktır. Ben —” dedi, fakat Ganid’e “Benim evladım,
yatma vakti geldi” diyerek konuşmasını yarıda bıraktı.
7. Roma Etrafındaki Geziler
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
19
(1466.1) 132:7.1
İsa, Gonod ve Ganid Roma’dan dışarı doğru, çevre bölgelerde ilgilerini çeken
beş ziyarette bulunmuşlardı. Kuzey İtalyan göllerine olan gezide, İsa Ganid ile, eğer bir
kişi Tanrı’yı bilme arzusu duymuyorsa ona Tanrı hakkında bir şeyleri öğretmenin
imkânsızlığıyla
ilgili
uzun
bir
konuşmada
bulunmuştu.
Onlar,
göllere
olan
seyahatlerinde şans eseri, derin düşünceden yoksun bir pagan ile karşılaşmışlardı; ve,
Ganid, İsa’nın, doğal bir biçimde ruhsal soruların söyleşisine götürecek olan bir
konuşmaya dâhil etmeden oluşan olağan alışkanlığını bu kişi ile göstermeyişine
şaşırmıştı. Ganid öğretmenine neden pagana bu kadar az ilgi gösterdiğini sorduğunda,
İsa şöyle cevap vermişti:
(1466.2) 132:7.2
“Ganid, bu kişi gerçeklik için aç değildi. O, kendisi ile tatmin olmayan bir halde
değildi. O, yardım istemek için hazır değildi; ve, aklının gözleri, ruh için ışığı almaya açık
değildi. Bu kişi, kurtuluşun hasadı için henüz olgun değildi; kendisine, bilgeliği ve daha
yüksek öğrenimi alması için kendisini hazırlamak amacıyla yaşamın sınayışları ve
zorluluklarıyla geçecek daha fazla zaman verilmelidir. Veya, bizimle birlikte yaşamasını
sağlasaydık, yaşamlarımız ile, cennet içindeki Yaratıcı’yı kendisine gösterebilirdik; ve,
böylelikle o, Tanrı’nın evlatları olarak yaşamlarımızı o kadar çekici bulurdu ki, bizlerin
Yaratıcısı hakkında bir şeyler öğrenmek zorunda kalırdı. Siz, kendisinin arayışında
bulunmayanlara Tanrı’yı açığa çıkaramazsınız; gönülsüz ruhları, kurtuluşun neşelerine
yönlendiremezsiniz. İnsan, yaşamaya ait olan deneyimlerin bir sonucu olarak gerçeklik
için aç halde bulunmalıdır; veya, o, bir insan varlığının bu türden akran bir faniyi cennet
içindeki Yaratıcı’ya götürmede aracı olarak hareket edişinden önce, kutsal Yaratıcı ile
tanışmış olanların yaşamlarıyla iletişimin sonucu olarak Tanrı’yı bilme arzusu
duymalıdır. Eğer bizler Tanrı’yı biliyorsak, yeryüzü içindeki gerçek işimiz, Yaratıcı’nın
yaşamlarımız içinde kendisini açığa çıkarmasına izin verecek şekilde yaşamak olmalıdır;
ve, böylece, Tanrı’yı-arayan tüm kişiler Yaratıcı’yı görüp, bizlerden, yaşamlarımızda bu
şekilde dışavurumuna sahip olan Tanrı hakkında daha fazla şeyi öğrenmede
yardımımızı isteyeceklerdir.”
(1466.3) 132:7.3
İsviçre’ye, dağlara olan ziyaretleri üzerinde İsa, hem baba hem de oğlu ile
Budizm hakkında tüm gün süren bir konuşmada bulundu. Birçok kez Ganid İsa’ya, Buda
hakkında doğrudan sorularda bulunmuştu; ancak, o İsa’dan her seferinde, az çok
geçiştirmeci nitelikte cevaplar almıştı. Bu aşamada, oğlunun mevcudiyetinde, baba
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
20
İsa’ya, doğrudan bir soru yöneltti; ve, o, doğrudan bir yanıt aldı. Şöyle söyledi Gonod:
“Ben, Buda hakkında ne düşündüğünü öğrenmeyi gerçekten çok istiyorum.” Ve, İsa, şu
cevabı verdi:
(1466.4) 132:7.4
“Sizlerin sahip olduğunuz Buda, Budizm dininizden çok daha iyidir. Buda,
büyük bir insan, hatta insanları için bir tanrı elçisi idi; ancak, o, öksüz bir tanrı elçisi idi;
bununla aslında şunu söylemek istiyorum ki, o öncül bir biçimde, cennet içindeki Baba
olarak ruhsal Babası’nı gözden yitirdi. Onun deneyimi acıklı idi. O, Tanrı’nın bir ileticisi
olarak yaşamaya ve öğretiminde bulunmaya çalıştı; ancak bunu Tanrı olmadan
gerçekleştirdi. Buda kendi kurtuluş gemisini, güvenli limana kadar, ta fani kurtuluşun
cennetine olan girişe kadar yönlendirdi; ve, orada, hatalı gemi yol haritaları nedeniyle,
iyi olan gemisi karaya oturdu. Ve, tam da burada, insanlarınızın çoğu bunca yıl boyunca
kalmaya devam etmektedir. Onlar dingin güvenli sulardan, ses verseler oradan
duyacakları kadar uzakta yaşamaktadırlar; ancak, onlar buraya, limanın hemen dışında
karaya oturma talihsizliğini yaşamış olan iyi Buda’nın soylu gemisi nedeniyle girmeyi
reddetmektedirler. Ve, Budist insan toplulukları bu limana, tanrı elçilerinin felsefi
zanaatını terk etmeden ve onun soylu ruhaniyetini elde etmeden, hiçbir şekilde
giremeyeceklerdir. İnsanlarınız Buda’nın ruhaniyetine sadık kalmış olsalardı, sizler çok
öncesinden; ruhaniyet huzurundan, ruh istirahatından ve kurtuluşun güvencesinden
olan cennetinize girmiş olurdunuz.
(1467.1) 132:7.5
“Görüyor musun, Gonod, Buda Tanrı’yı ruhaniyet içinde bilmekteydi, ama
bariz bir biçimde, onu aklı içinde keşfetmede başarısız olmuştu; Museviler Tanrı’yı akıl
içinde keşfetmişlerdi, ama büyük ölçüde, onu ruhani olarak bilmekte başarısız oldular.
Bugün, Budistler Tanrı olmadan bir felsefeye sahip olmanın sorunlarıyla boğuşurken,
benim insanlarım acınacak bir biçimde, yaşam ve özgürlüğün kurtarıcı bir felsefesine
sahip olmadan bir Tanrı korkusu altında köleleşmiş halde bulunmaktalar. Sizler, bir
Tanrı’nın olmadığı bir felsefeye sahipsiniz; Museviler bir Tanrı’ya sahiptirler, ama
büyük ölçüde, onunla ilişkili bir yaşam felsefesinden yoksun haldedirler. Tanrı’yı bir
ruhaniyet ve bir Baba olarak hayal etmede başarısız olarak, Buda; bir dinin, eğer bir ırkı
değiştirme ve bir milleti yüceltme amacı taşıyorsa sahip olmak zorunluluğunda
bulunduğu bir biçimde, ahlaki enerjiyi ve ruhsal yönlendirme gücünü öğretisi içinde
sağlamada başarısız olmuştu.”
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
21
(1467.2)
Bunun sonrasında Ganid şunu haykırdı: “Öğretmen, haydi sen ve ben,
132:7.6
Hindistan için yeteri kadar iyi ve Roma için yeteri kadar büyük, yeni bir dini kuralım; ve,
belki de biz onu Museviler ile Yahveh için değiş tokuş edebiliriz.” Ve, İsa şu cevabı verdi:
“Ganid, dinler kurulmaz. İnsanlara ait dinler zamanın çok uzun süreçleri boyunca
büyürken, Tanrı’nın açığa çıkarılışları, akranlarına Tanrı’yı açığa çıkaran insanların
yaşamlarıyla dünya tarafından fark edilir hale gelir.” Ancak, onlar, bu gelecekten haber
veren kelimelerin anlamını kavramamışlardı.
(1467.3) 132:7.7
Bu gece, yataklarına çekildiklerinden sonra Ganid uyuyamamıştı. Babası ile
uzun bir süre konuşmuş olup, nihai olarak şunları söylemişti: “Biliyor musun, baba, ben
zaman zaman, Yeşu’nun bir tanrı elçisi olduğunu düşünüyorum.” Ve, babası yalnızca
uykulu bir şekilde şunları söyledi, “Evladım, orada diğerleri de —”
(1467.4) 132:7.8
Bu günden itibaren, dünya yaşamının geri kalan kısmı boyunca, Ganid,
kendine ait dini evrimleştirmeye devam etti. O çok derin bir biçimde, kendi aklı
içerisinde İsa’nın geniş ufkundan, adaletinden ve hoşgörüsünden etkilenmişti. Felsefe
ve din söyleşilerinin tümünde bu genç hiç bir zaman, haksızlık duygusundan doğan
kızgınlık hislerini ve düşmansı tepkileri deneyimlememişti.
(1467.5) 132:7.9
Hintli ufaklığın bir evrenin Yaratıcısı’na yeni bir dini kurmayı önerişinden
olan bu tablo, göksel usların dört gözle izlemesi için ne de sahneydi! Ve, her ne kadar bu
genç adam bilmiyor olsa da, onlar; kurtuluşun yeni bir yolu, İsa aracılığıyla, ve onun
bünyesinde, Tanrı’nın insana olan açığa çıkarılışı olarak — yeni ve sonsuza kadar
sürecek bir dini tam da o an içerisinde ve oracıkta kurmaktalardı. Ve, ufaklığın en fazla
yapmak istediği şeyi, kendisi fark etmeden gerçekte yapmaktaydı. Ve, bu, her zaman
böyle olagelmiştir ve şimdi de böyledir. Ruhsal öğreti ve yönlendirme altındaki
aydınlanmış ve irdeleyici insan hayal gücünün içten bir biçimde ve fedakârca yapmayı
ve
olmayı
istediği
şey,
takip
edilemez
bir
biçimde;
Yaratıcı’nın
iradesini
gerçekleştirmenin kutsallığına fani adanışının derecesi uyarınca yaratıcı hale gelir.
İnsan Tanrı ile ortak birlikteliğe girdiği zaman, büyük şeyler gerçekleşebilir, ve
hâlihazırda gerçekleşmektedir.
En güncel makaleler için: http://www.theuniversalfather.com/tr/toctable1.htm
Ayrıca: http://urantia.info/en/searchengines.html
22
Download