Word`e Aktar - Vets and Pets Veteriner

advertisement
Ev Hayvanlarında Anksiyete Bozuklukları.
Açıklama: Stres haline verilen psikolojik tepkilerden biri olan anksiyete, özellikle tehlike
karşısında organizmanın savunma, sakınma ya da tetikte olma hali olarak tanımlanmaktadır.
Kategori: KÖPEKLER HAKKINDA
Eklenme Tarihi: 02 Ocak 2014
Geçerli Tarih: 19 Temmuz 2017, 08:25
Site: Vets and Pets Veteriner
URL: http://www.halkaliveteriner.com/haber/39-ev-hayvanlarinda-anksiyete-bozukluklari.html
Anksiyete petlerde sık rastlanan psikolojik bozukluklardan biridir ve stresle yakından ilişkilidir.
Stres durumları ise organizma için bir uyum stratejisidir. Hayvanın içgüdüsel dürtüleriyle,
yaşanan ortam arasında uyumsuzluğun yol açtığı içsel çatışmalar (konflikt) ve engellenmeler
(frustrasyon) stresin en önemli nedenlerini oluşturur. Bilinç dışı süregelen bu çatışmaların
çözülememesi tehlike olarak algılanır ve endişe haline yani anksiyeteye yol açmaktadır.
Kısacası anksiyete, stres haline verilen psikolojik tepkilerden biridir. Özellikle tehlike karşısında
organizmanın savunma, sakınma ya da tetikte olma halidir. Davranışçı ekole göre bu tepkiler
deneyim ve ödüllendirmeler sonucunda öğrenilerek de kazanılabilirler. Evcilleşme süreci
köpeklerden çok daha kısa olan kediler doğal olarak daha ürkek ve anksiyeteye daha yatkındır.
Aslında herhangi bir güvensiz ortamda sergilenen anksiyete doğal bir davranıştır. Ancak gerçek
bir tehlike yokken tehlike varmış gibi algılanması, hayvanın gereksiz endişelere kapılması
durumunda hayvanın sergilediği hem bedensel hem de davranışsal anksiyete belirtilerinin ortaya
çıkması patolojik anksiyeteyi gösterir. Bu bozukluğun süresi ve şiddeti hastadan hastaya
değişildik gösterir. Çünkü anksiyeteye neden olan uyaran bireylere göre farklı şekilde algılanıp
yorumlanır ve böylece farklı nörolojik yollar devreye girer. İnsanlarda sık rastlanan, olasılıkla
hayvanlarda da mevcut olan panik atak durumu da nedensiz ve çok ani olarak ortaya çıkan ve
hayvanın saldırganlığa kadar giden değişik tepkiler verdiği yoğun anksiyete durumudur. Fobiler
de spesifik nesnelere, diğer hayvanlara, insanlara, gürültülere vb. karşı duyulan korkuyu ifade
eder. Anksiyete, korku, fobi, panik atak gibi terimlerin hepsi, bazen net ayrımlarının
yapılamadığı, benzer nöro-lobiyolojik mekanizmalara sahip olan ve benzer davranışsal ve
otonom belirtilerle seyreden hatta bazen sinonim olarak kullanılan bozukluklardır.
ANKSİYETENİN NEDENLERİ
Anksiyete üzerinde genetik, geçmişte yaşanan deneyimler ve öğrenme gibi faktörler etkili
olabilir. Ancak hayvanın çevre ortamında anksiyeteyi başlatan uyaranların sayısı ve çeşidi çok
fazladır. Bunları kabaca görsel, duyusal, kokusal, dokunmasal ya da diğer uyaranlar olarak
sınıflandırmak mümkündür. Bu uyaranların bazıları hayvan sahipleri tarafmdan fark edilemezler.
Örneğin havadaki iyon düzeyleri ya da barometrik basınç değişimleri anksiyeteyi uyarabilir ve
bu durumlarda hayvan sahibi hayvandaki anksiyetenin nedenini asla açıklayamaz. Anksiyete
nedenleri arasında çeşitli bedensel hastalıklar, çevresel faktörler, hayvanın rutinindeki ani
değişimler, yalnız bırakılma, terk edilme, hayvan sahibinin ölmesi, eve yeni bir bebek gelmesi,
hatalı ödüllendirmeler, cezalandırmalar, sosyalleşme yetersizlikleri, sürekli endişe veren
uyaranların mevcudiyeti (örneğin civarda tehlike olarak algılanabilecek hayvanların varlığı,
sürekli gürültü) gibi birçok etken sayılabilir. Anksiyete tek başına patolojik bir durum olabilir
ama gerçekte anksiyeteyle alakalı olan çok ciddi sayılabilecek başka bozulduklar da görülebilir.
Anksiyetenin nörobiyolojisi: Anksiyete merkezi sinir sisteminde, bellek ve duygu durumundan
sorumlu olan lim-bik sistemden kaynağını alır. Bu sistem içersinde anksiyete oluşumunda en
önemli role sahip olan yapı amigdaladır. Anksiyetede işe karışan en önemli nö-rotransmitterler
ise GABA başta olmak üzere norepinefrin ve serotonindir.
ANKSİYETENİN BELİRTİLERİ
Anksiyetede hem psikolojik hem de bedensel tepkilere ve bunlara ilişkin semptomlara rastlanır.
İlk tepkiler otonom sinir sisteminden kaynaklanır, bunu diğer nörolojik, kardiyo-respiratorik,
g'astro-in-testinal ve dermatolojik tepkiler izler.
ANKSIYETENIN BELİRTİLERİ
Anksiyetede hem psikolojik hem de bedensel tepkilere ve bunlara ilişkin semptomlara rastlanır.
İlk tepkiler otonom sinir sisteminden kaynaklanır, bunu diğer nörolojik, kardiyo-respiratorik,
gastro-intestinal ve dermatolojik tepkiler izler.
Genel ya da spesifik uyaranlara karşı gelişen anksiyetenin bedensel belirtileri:
Kalpte çarpıntı ve taşikardi, hızlı soluma, titreme, kusma ve ishal. Özellikle kedide pupillar
midriazis, tüy dökme, idrar kaçırma vb.
Genel ya da spesifik uyaranlara karşı gelişen anksiyetenin psikolojik belirtileri: Hareketsizlik ya
da bazen aşırı hareketlilik, iştahsızlık, uygun olmayan yerlere işeme ve dışkılama. Sinme,
saklanma, çabuk ürkme ve hiperrefleksi, aşın miyavlama ya da havlama vb.
Genel ya da spresifik uyaranlara karşı gelişen anksiyetenin bedensel belirtileri: Kalpte çarpıntı ve
taşikardi, hızlı soluma, titreme, kusma ve ishal. Özellikle kedide pupillar midriazis, tüy dökme,
idrar kaçırma vb.
Genel ya da spesifik uyaranlara karşı gelişen anksiyetenin psikolojik belirtileri:
> Hareketsizlik ya da bazen aşırı hareketlilik, iştahsızlık, uygun olmayan yerlere işeme ve
dışkılama. Sinme, saklanma, çabuk ürkme ve hiperrefleksi, aşırı miyavlama ya da havlama vb.
Tedavi: Anksiyete tedavisi nedene ve belirtilere yönelik olarak tasarlanır. Nedene yönelik tedavi
genellikle davranış tedavisiyle gerçekleştirilir. Bu tedavi, stres doğuran uyaranın giderilmesi ya
da azaltılmasını, çevresel düzenlemeleri, rahatlatma egzersizlerini ve stresörler giderilemiyorsa
bunlara yönelik duyarsızlaştırma tedavisini kapsar. Birçok davranış bozukluğunda ilaç
önerilmemesine rağmen anksiyete bozukluklarında ilaç kullanımı en az davranış tedavisi kadar
önem taşır. Çünkü anksiyeteye verilen tepkilerin kısa sürede kaldırılması hem hayvanın biran
önce rahatlamasını sağlar hem de bozukluğun iyice pekişmesini ve böylece sekonder davranış
bozukluklarının gelişmesini önler.
ANKSİYETEDE KULLANILAN İLAÇLAR Anksiyolitikler: Benzodiazepinler, azopironlar
Antidepresanlar: Trisiklik antidep-resanlar (TCA), selektif serotonin geri alım inhibitörleri
(SSRI), monoamin oksidaz inhibitörleri (MAOI).
Otonom belirtilere karşı kullanılanlar: (5-blokerler, a-2 agonistler
İlaç sayılmayan ajanlar: Feromonlar, nutrasötikaller (a-casozepine)
En etkili anksiyolitikler benzodiazepin grubundaki ilaçlardır. Etkilerini anksiyetede
nörotransmitter maddeler içersinde en önemli rolü oynayan GABA’nın üzerinde gösterirler.
Ancak etki sürelerinin kısa oluşu nedeniyle genel anksiyete bozukluklarından daha çok spesifik
fobilerin (örneğin gök gürültüsü) tedavisi için uygundurlar. Spesifik olmayan korku
durumlarında kullanıldığında agresyonu kışkırtabilme riski vardır. Ayrıca zihni etkilediğinden
öğrenmeyi, dolayısıyla davranış tedavisini olumsuz etkiler. Bu ilaçlar uzun süre kullanıma uygun
değildirler, kullanım süresi uzadıkça ilaçların yan etkileri artar, tolerans riski ve bırakıldığında
yoksunluk sendromu olasılığı artar. Azopironlar önemli bir yan etkisi olmayan, serotonerjik ve
anksiyoselektif ilaçlardır. Etkileri benzodiazepinlere benzer ancak daha çok genel ve kronik
anksiyete bozukluklarında kullanılırlar. Antidepresan ilaçların çoğunda olduğu gibi etkisinin
görülmesi için birkaç hafta gerekmektedir. /Antidepresan grubundaki ilaçlar etkilerini GABA
üzerinde değil, genellikle serotonin üzerinde gösterirler. Aslında serotonin, anksiyete üzerinde
dolaylı etkilere sahiptir ve serotonerjik ilaçların anksiyolitik etkisi GABA’erjik ilaçlardan daha
azdır. Ayrıca tedavideki etkilerinin görülebilmesi için en az üç hafta beklenilmesi gerekir.
Serotonerjik ilaçları spesifik uyaranlara karşı gelişen anksiyetelerde değil, genel anksiyetelerde
ve kompulsi-yon gibi anksiyeteyle alakalı diğer bozukluklarda tercih etmek gerekir.
Otonom belirtilere karşı kullanılan p-blokör gibi ilaçlar anksiyetenin
semptomlarına yönelik olarak kullanılan önemli ilaçlar arasında yer alır. Ancak anksiyetede rol
oynayan herhangi nörotransmitter maddeler üzerine doğrudan etkileri yoktur. Bu nedenle primer
anksiyolitik değildir. Alfa kazosepin (a-casozepine) gibi doğal GABA-erjik maddeler ise her
türlü anksiyetede güvenilir olarak kullanılabilirler. GABA’ya etki etmesi bakımından primer
olarak anksiyolitik etkilidir. Bu etkisi benzodiazepinler kadar olmasa da güvenilirliğinin yüksek
olması bakımından tercih edilebilir. Feromonlar da rahatlatıcı etkileri bakımından anksiyete
semptomlarının giderilmesine yardımcı olan maddelerdir.
Tüm davranış bozukluklarında olduğu gibi anksiyete de, bireyler arasında ve çevresel faktörlere
dayalı olarak farklı şekilde seyreder; bu nedenle her vakaya uygun standart bir anksiyete tedavisi
yoktur. Ayrıca spesifik uyaranlara karşı gelişen anksiyete hariç tüm anksiyetelerde tedavi aylarca
süreceği için kullanılacak ilacın yan etkileri çok iyi değerlendirilmelidir.
Günce l
KÖPEĞİNİZ HAYRANLIKLA SİZİ İZLERKEN
neler düşünüyor? En iyi arkadaş? Grup lideri? Konserve açıcısı? Köpek severlerin çoğu
hayvanlarının onlar hakkında neler düşündüğü konusunda çeşitli çıkarımlar yaparlar, fakat
şimdiye kadar köpeklerin düşüncelerini gerçek kanıtlara dayalı olarak tespit eden olmamıştır.
Emory Üniversitesi araştırmacıları, köpeklerin beynindeki uyarıların incelenmesini sağlayan yeni
bir yöntem geliştirdiler. Teknikte, insan beyninin sırlarının çözülmesinde kullanılan benzer bir
araç ve zararsız fonksiyonel Manyetik Rezonans Görüntüleme’ye (fMRI) dayalı yöntemler
bulunuyor, ilk deneyin sonuçlarının yayınlandığı “The Publish Library of Science (Plos ONE)”
köpek beyinlerinde sahiplerinin elleriyle verilen komutlara karşı nasıl tepkiler oluşturduğunu
yazdı. Emory Çenter of Neuropolicy çalışanı ve köpek projesinin baş araştırmacısı Gregory
Bems “Şimdiye kadar bildiğimiz kadarıyla, daha öncesinde hiçkimse bunu gerçekleştirmeyi
başaramamıştı. Bu çalışmanın canine
biliminin detaylı anlaşılmasında ve türler arası bağlantının kurulmasında tam anlamıyla yeni bir
kapı açılmasına vesile olacağını umuyoruz. Köpeğin perspektifinden köpek-insan ilişkilerini
görmek istiyoruz.” dedi.
Yapılan çalışmadan çarpıcı sonuçlar
Projenin birinci aşamasına iki köpek yer aldı. Callie, 2 yaşında bir Southern Squirrel-Av Köpeği.
Berns onu dokuz aylıkken bir köpek barınağından almış. McKenzie ise üç yaşında bir BorderCollie, sahibi Melissa Cate onu çeviklik konusunda çok iyi eğitmiş. Köpeklerin her ikisi de,
fMRI’ya girmeden öncesinde bir kaç aylık eğitime alındılar ve araştırmacılar nöral aktivitelere
yönelik ölçüm yaparken tam anlamıyla sabit durdular. Birinci deneyde, köpekler el sinyallerine
tepki verecek şekilde eğitildi. Bir sinyal köpeğin sosis ödülü alacağı anlamına gelirken diğer
sinyal ödül almadığı bir durumdu, insan belleğinin nasıl çalıştığının anlaşılmasında fMRI
teknolojisini kullanan bir nöroekonomist
olan Berns, “Köpek beyni, insanlar ve hayvanların bir araya gelmesi konularında özel bir şeyler
sergiliyor. Köpeklerin insan evrimi konusunda bile etkileri olması durumu söz konusu olabilir.
Köpeklerini evlere ve köylere götüren insanların belirli bazı avantajları olabilir. Bizim
köpeklerin bir parçası olduğumuz gibi, köpeklerin de bizim bir parçamız olması gibi bir durum
olabilir” şeklinde açıklamalar yaptı. Köpek projesi ile ilgili fikir Berns’e bir yıl önce, SEAL
Takımı’nın bir üyesi olan Amerikan Navy köpeğin, Osama bin Laden’i öldürdüğünü
öğrendiğinde geldi. Berns “Askeri birliklere bağlı köpeklerin neler yapabileceğini gördüğümde
çok şaşırdım. Eğer köpekleri helikopter ve uçaklardan atlamaları konusunda eğitebiliyorsak,
kesinlikle ne düşündüklerini öğrenmek için fMRI içine de sokabiliriz” diye düşündüğünü
açıkladı. Berns “Başlangıçta, köpeklerin güvenlik ve rahatlığından emin olmak istedik. Onların
tarayıcı alete gönüllü olarak ve rahat olarak girmelerini istiyorduk” şeklinde konuştu. Tarama
aygıtının çıkardığı seslerden korunmaları amacıyla köpeklerin sese ve soğuğa karşı dayanıklı
kulaklıklar takmaları konusunda eğitildi. Köpeklerin, vücut dillerini kullanmaktan mutlu
olduklarını belirten Mark Spivak, projeye dahil olan profesyonel eğitimcilerden biri. Genel
anlamda, Callie bilimde bir çığır açılmasına sebep olacak gibi. Spivak “Kendi başına bir komut
almadan tarama cihazına giriyor, bazen onun sırası olmadığında bile giriyor. O katılmaya çok
istekli” şeklinde köpeğini yorumladı.
Download