Alev Özkazanç Cinsellik, Şiddet ve Hukuk Feminist Yazılar dipnot yayınları Tüm kadın arkadaşlarım için; Ama özellikle izini kaybettiğim çocukluk arkadaşım Arzu'nun güzel anısı, Ve sevgili Perihan için... İçindekiler Önsöz 9 Yazılar Psikanaliz, Feminizm ve Şiddet 21 Cinsel Tacizle Suçlanan Feminist: Jane Gallop 67 Siyaset, Hukuk ve Cinsel Suçlar: Assange Olayı ve Hukukçu Feminizmin Eleştirisi 99 Hukuk, Siyaset ve Toplum Üçgeninde Cinsel Suçlar: Hüseyin Üzmez Olayı 145 Seks, Yalanlar ve Kasetler 167 Cinsel Taciz, Siyaset ve Taciz Siyaseti 185 Üniversitede Cinsel Tacize Karşı Önlemler: Mevcut Yaklaşımlara Eleştirel Bir Bakış 193 Söyleşiler Cinsel Taciz ve Ankara Üniversitesi CTS (Cinsel Taciz ve Saldırıya Karşı Destek Birimi) Üzerine 201 Kadın Cinayetleri, AKP ve Muhafazakârlık Üzerine 229 Cinsel Şiddet ve Muhafazakarlık Üzerine 241 Eril Şiddet, Hukuk ve Kürtaj Üzerine 247 "Feminist teori sadece akademiyle sınırlı değildir. Feminist teori, bir olanağın imkân sahasına girdiği ya da tahayyül edildiği; kolektif olarak kendi üzerine dü­ şünme pratiğinin gerçekleştiği; değerler, öncelikler ve dil hakkında bir ihtilafın baş gösterdiği her yerde gerçekleşen bir şeydir. Şuna inanıyorum ki, içkin eleş­ tiriden duyulan korkuyu yenmek ve çok asli konular hakkındaki çatışan yorumları evcilleştirmeksizin içe­ ren bir hareketin taşıdığı demokratik değeri korumak çok önemlidir. İkinci dalgaya geç katılan birisi olarak ben feminizme, global bağlamda hiç tartışmasız her­ kesin üzerinde anlaşmaya vardığı herhangi bir öncü­ lün var olmadığı varsayımıyla yaklaşıyorum. Dolayı­ sıyla hem pratik hem de politik açıdan ihtilafları sus­ turmaktan elde edeceğimiz bir değer yoktur. Burada sorulması gereken sorular şunlardır: Bu ihtilafları en iyi nasıl sahiplenebiliriz? Onları en iyi nasıl üretken hale getirebiliriz? Ve nasıl yapar da, bizim "ne oldu­ ğumuza" dair giderilemez karmaşıklığı tanıyan bi­ çimlerde eylemde bulunmayı başarabiliriz?" Judith Butler, Undoing Gender, 2004 ÖNSÖZ Bu kitapta cinsellik, şiddet ve hukuka dair 2009 yılından bugü­ ne kadar yazmış olduğum yazıları ve benimle yapılan söyleşile­ ri bir araya getiriyorum. Kitabın ilk makalesi olan Psikanaliz, Fe­ minizm ve Şiddet dışında tüm diğer yazı ve söyleşiler daha önce çeşitli dergilerde yayınlandılar. Ayrıca bunların pek çoğuna in­ ternet ortamında da ulaşılabilir. Dolayısıyla bu yazıları bir kitap olarak bir araya getirmekle daha önce yazılarımı takip edenler için yeni bir şey yapmış olmayacağım, yine de bunu yaparak daha fazla okuyucu için daha kolay ve yaygın bir erişim sağla­ manın önemli olduğuna inanıyorum. Öte yandan bu kitap benim kişisel ve akademik tarihim açı­ sından önemli bir yenilik taşıyor. İlk kez bu kitapla birlikte "fe­ minist" bir kitap yayınlamış oluyorum. Bu durum, 1980'li yıl­ lardan itibaren bir şekilde feminist hareketin içinde yer alan, ay­ rıca son yirmi yıldır akademide olup, kadın çalışmalan dalmda dersler veren benim gibi birisi için tuhaf karşılanabilir. Bu tuhaf­ lığın nedenleri üzerinde fazlaca duracak değilim. Ancak bu farklılığın bu kitapta yer alan yazılara yansıyan ruhu büyük öl­ çüde belirlediğini düşündüğüm için biraz açıklamaya değer bu­ luyorum. Ben kendisini 1980'lerden itibaren politik düzeyde sosyalistfeminist olarak tanımlayan birisi olarak feminist kuram alanın­ da kendimi hep bir tür joker gibi hissettim. Yüksek lisans ve doktora tezlerimi siyaset kuramı alanmda yazmış, öğrenciliğim 10 | Cinsellik, Şiddet ve Hukuk: Feminist Yazılar boyunca da ne feminizm ya da toplumsal cinsiyet konulu her­ hangi bir ders almış ne de konuyla ilgili bir çalışma yapmıştım. Kısacası, pek çok feminist meslektaşımdan farklı olarak feminist kuram alanında benim bir uzmanlık alanım, içinde konuştu­ ğum özel bir literatür olmadı. Buna rağmen, kendi kendini ye­ tiştirmiş birisi olarak yıllar boyunca kadın emeğinden, şiddet ve siyasi katılım sorunlarına, feminist hareket tarihinden eşcinsel­ liğe kadar pek çok konuda pek çok farklı bağlamda konuşmalar yaptım, seminerler verdim. Dahası, son yirmi yılda Ankara Üni­ versitesi KASAUM ve Kadın Çalışmaları Anabilim dalının bir üyesi olarak, kadın çalışmaları, feminist kuram, feminizm ve psikana­ liz gibi konularda dersler vermeye devam ediyorum. Kısacası kendimi, yazılı değilse de sözlü olara ifade edecek pek çok or­ tam buldum ya da yarattım. Ancak tüm bunları yapmamı sağ­ layan herhangi bir akademik unvan değil de sadece kendimi "feminist" olarak tanımlamam oldu. Yakın zamanlara kadar bunun bir sorun yaratmadığını, ter­ sine feminist "joker" olmanın hoş olduğunu düşündüm. Ancak kadm-toplumsal cinsiyet çalışmalarının akademide giderek güç­ lenmesi aynı zamanda uzmanlaşmanın değer kazanmasını ve akademik üretimin artmasını da getirdi. Ben de pek çok du­ rumda "disiplin" içinden ve giderek zorlayıcı olan akademik yazma tarzlarına uygun biçimde yazmakta zorlanmakta oldu­ ğumu fark ettim. Bu zorlanma hali, benim çok yakın zamana kadar feminizm alanında yazılı ürün (eğitim materyalleri, kam­ panya metinleri ve örgütsel metinler hariç elbette) vermemiş olmanın nedenlerinden birisi oldu. Şimdi, bu kitapta bir araya getirdiğim yazılardan kalkarak, nihayet bir uzmanlık alanı bulmuş ve bu sorunu çözmüş oldu­ ğum sonucu çıkarılabilir. Bunun doğru olmadığını düşünüyo­ rum. Çünkü feminist kurama dair hissettiğim feminist joker ol­ ma hali (politik bir kaygıyla her konuda söz söyleme cesareti Önsöz I 11 bulmak ve arzusu duyma hali) bu kitaba ruhunu veren şey ol­ maya devam ediyor. Ben hala kendimi cinsellik, şiddet, taciz ve tecavüz ya da hukuk meseleleri konusunda uzman bir feministakademisyen olarak görmüyor ve öyle bir yerden durup bak­ mıyorum. Burada okuyacağınız yazılan psikoloji, psikiyatri, tıp ya da hukuk gibi "ilgili" disiplinlere dâhil birisi olarak yazma­ dım. Tersine bu kitaptaki yazıların benim şimdiye kadar yazmış olduğum en "politik" yazılar olduğunu düşünüyor, bu nedenle de çok önemsiyorum. Aynca "akademik olan" ile "politik olan" arasında bazılarının varsaydığı gibi keskin ayrımların geçerli olduğuna inanmadığım için yazılarımı akademi dışı da görmü­ yorum. Ancak yazılara ruhunu veren politik karakterin alam çizmek istiyorum ki bence bu politik hava, onlan aynı zamanda oldukça teorik kılıyor. Kitabın başına koyduğum epigrafta Butler'rn söylediği şeye çok inanıyorum: "Feminist teori sadece akademiyle sınırlı değildir. Feminist teori, bir olanağm tahayyül edildiği; kolektif olarak kendi üzerine düşünme pratiğinin ger­ çekleştiği; değerler, öncelikler ve dil hakkında bir ihtilafın baş gösterdiği her yerde gerçekleşen bir şeydir." Okuyacağınız yazı­ larda bol miktarda ihtilafın yam sıra asıl olarak bir kolektif ken­ di üzerine düşünme çabası görecek ve umarım başka bir olana­ ğın tahayyülü peşinde olduğumu da fark edeceksiniz. Kısacası, burada bir araya getirdiğim yazılar oldukça politik ve teorik yazılar. Ancak doğrudan feminist politikayı ya da teo­ riyi sanki kendi başına şeylermiş gibi ele alan değil, cinsellik, şiddet ve hukuk bağlantısına dair bir mesele üzerinden düşün­ meye çağıran yazılar. Bu konunun seçimi elbette tesadüf değil. Aslında bu benim açımdan "seçilmiş" bir konu bile değil, daha çok bir önünde bulma, düşünmeye ve yazmaya zorlanma hali. Cinsellik ve şiddet, taciz ve tecavüz konuları, asla bir beş yıl ön­ cesine kadar benim yazacağım bir kitabın konusu olacak tema- 12 | Cinsellik, Şiddet ve Hukuk: Feminist Yazılar lar gibi gelmezdi bana. Kadına yönelik eril şiddetin Türkiyeli feministler olarak hiçbirimizin gözardı etmesi mümkün olma­ yan en ağır ve en ciddi sorunu oluşturduğu açık. Yine de bazıla­ rımız, tam da konunun ağırlığı, yani baş etmesi zor insani yükü nedeniyle sorunun ölümcül çekiciliğine (en azmdan uzmanlık düzeyinde) karşı durmayı deneyebilir. Nitekim ben de bu ağır konuya oldukça "alt" bir düzeyden, yani cinsel tacizden girdim. Cinsel taciz sorununun bu kitabın temel derdi olduğu açıkça görülecektir. Nitekim bu kitapta yer alan en erken tarihli (2009) yazım, Feminist Politika dergisinde yayınlanan, "Üniversitelerde Cinsel Tacize karşı Önlemler: Mevcut Yaklaşımlara Eleştirel bir Bakış" adlı yazıdır. Aslmda elinizdeki kitabın oluşum öyküsünün bu yazı, daha doğrusu bu yazının yazılmasına neden olan gelişme ile başladığını söyleyebilirim. 2009 yılının başlarında Ankara Üniversitesi KASAUM ve Kadın Çalışmaları Anabilimdalındaki arkadaşlar olarak üniversitede cin­ sel taciz sorununu gündemimize aldık. Bu grubun o günden bugüne cinsel tacizi nasıl tartıştığını ve sonuçta nasıl bir kurum­ laşmaya gittiğimizi bu kitaptaki bazı yazı ve söyleşilerde ve özellikle de Feminist Politika dergisiyle yaptığım söyleşide oku­ yabilirsiniz. Ben burada konunun ayrınülarına girmeksizin bu süreçteki kişisel öykümü ve katkımı anlatmak istiyorum. Çünkü bu öykü aynı zamanda bu kitaba damgasını vuran düşüncelerin nasıl geliştiğinin öyküsüdür. Üniversitede cinsel taciz sorununu bizim ekibin gündemine getiren kişi ben değildim ve bu süreçte baştan itibaren kendimi tuhaf bir konumda buldum. Ekipten bazı arkadaşlar bizim hızla tacizle ilgili bir yönerge hazırlamamız gerektiğini düşünürken ben yavaş olmamız gerektiğini, öncelikle sorunun ne olduğunu anlamamızın önemli olduğunu, bunun için öğrencilerle küçük çaplı bir saha araştırması yapmak gerektiğini, ayrıca konunun üniversitenin kamusal alanında ve özellikle öğrencilerle birlikte Önsöz | 13 tartışmaya açılmasını ve hem araştırma sürecinde hem de kam­ panyada cinsel taciz sorununun kendi başına değil, daha genel olarak üniversitede cinsiyet eşitliği sorunları, muhafazakârlık, cinsel ilişkiler kültürü, karma sosyallik gibi terimler bağlamında ele alınması gerektiğini önerdim. Bana göre nihayetinde sorunu bir disiplin sorunu olarak gören bir yönerge hazırlanacaksa bile bu, böyle bir politik kampanya bağlamında hazırlanmalıydı ki etkili olsun. Bu önerinin genel bir kabul görmesiyle ekip olarak küçük çaplı bir araştırma yaparak, Cebeci kampüsünde farklı fakültelerdeki cinsiyet ilişkilerini ve taciz meselesini anlamaya çalıştık. Ancak bazı nedenlerle konuyu kamusal tartışmaya aç­ ma planımızı gerçekleştiremedik ve böylece sorun yavaşça gündemimizden çıktı. Bazıları bu gidişattan ve sonuçtan beni ya da benim önerimi sorumlu görmüş olabilirler. Bence bu bir ko­ lektif sorundu ve ben yönergenin yazılmasını engellemektense, sadece yazılacak herhangi bir yönergeyi politik olarak çerçevelemekle ilgili bir müdahale yaptığımı düşünüyordum. Fakat kader ağlarını örmüştü ve ben kendimi bu olaydan üç yıl sonra cinsel taciz yönergesini (Hukuk Fakültesinden ve KASAUM ekibinden Gülriz Uygur arkadaşımla birlikte) yazarken buldum. 2009 yılında bir nedenle kesilen süreç, 2012'de üniversitede patlak veren bir cinsel taciz vakasının tetiklemesiyle yeniden başladı ve biz KASAUM-KÇ ekibi olarak Ankara Üniversitesi Cinsel Saldırı ve Tacize Karşı Politika Belgesini yazdık ve CTS Biri­ mini oluşturduk. Hazırladığımız politika belgesi çok ilginç bir özellik ve bu alana dair bir yenilik taşıyordu. Çünkü belgeyi ya­ zarken hem mevcut politika belgelerinden yararlanmıştık, hem de bu oturmuş düzenleme biçiminin eleştirisini de belgenin içi­ ne yerleştirmiştik. Dolayısıyla bu, kendi eleştirisini de içinde ba­ rındıran "tuhaf" bir belge idi. Nitekim belgede şöyle yazmıştık: "Bu politika belgesi, cinsel taciz ve saldırının yaşanmadığı bir 14 | Cinsellik, Şiddet ve Hukuk: Feminist Yazılar akademik ortamın yaratılmasına katkıda bulunmayı, bu tür olayları engellemeyi amaçlamaktadır. Ancak belgenin amacı, cinsler arasındaki ilişkileri sıkı bir disipline sokmak, rızaya da­ yalı ilişkileri önlemek, belirli bir cinsel ahlakı dayatmak, ifade özgürlüğünü ve özgür tartışma ortamım engellemek, cinsel içe­ rikli her tür kişisel gerilim ve rahatsızlıkları resmi süreçlere dâhil etmek ve sert yaptırımlarla karşılamak değildir." Bu ifade ile, cinsel tacizi düzenlerken karşılaşılması çok muhtemel tuzak alanlarına dikkat çekmek ve belgenin amacı dışında kullanımla­ rına karşı başta kendimizi ve herkesi uyarmak istemiştik. Daha­ sı, bu ifadeyle, sadece bu tür belgelerin muhafazakar amaçlar doğrultusunda kullanılmasına karşı değü, bizzat feminizm adı­ na yapılacak muhafazakar düzenlemelere karşı da kendi ko­ numumuzu netleştirmeyi amaçladık. Bu belgenin "tuhaflığı" elbette hemen dikkat çekti ve yuka­ rıya aldığım ifadeden dolayı değil de başka bazı hükümlerden (arabuluculuk, gizlilik, delillendirme gibi) dolayı bu belge bazı feminist çevrelerde rahatsızlık yarattı. Bu tartışmalan çok önem­ li buluyor ve daha ayrıntılı öğrenmek isteyenlere, Feminist Poli­ tika ile söyleşiyi okumalarını öneriyorum.