CUMHURİYET DÖNEMİNİN SHAKESPEARE’İ Kişiler Turan: Oyunun başkarakteri. Turan İslam ve sözlü kültür etkisiyle büyümüştür. Eğitim hayatında üç önemli temel taşı vardı; İngilizce, felsefe ve tiyatro. Osmanlı kültürünü çok önemser. Babasının dindar kişiliği onun karakterini tayin eden önemli taşıyıcılardı. Felsefeye büyük ilgi duyar. Turan’ın Babası: Hafız. Dindar bir kişiliğe sahip. Turan’ın karakterinin oluşmasını sağlamıştır. Nurettin Topçu: Turan’ın lisede felsefe hocası. Bütün ömründe aynı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamdır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez, muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur. Derin bir felsefe bilgisine sahiptir. Murat: Turan’ın lisede sınıf arkadaşı. Toplumsal ahlak ilkelerine bağlıdır. Mehmet: Turan’ın üniversitede sınıf arkadaşı. Takıyeddin Mengüşoğlu: Turan’ın üniversite hocası. Ahmet Hamdi Tanpınar: Takıyeddin Mengüşoğlu’nun arkadaşı. Turan’ı tiyatro yazması için teşvik etti. Redford: Turan’ın tiyatro hocası. Turan’ı ilk oyununu yazması için cesaretlendirdi. Refik Ahmet Sevengil: İstanbul Radyosu’nun müdürü. Garson: Çınaraltı’nda çalışıyor. Sadun Aksüt: Turan’ın arkadaşı. Esprili bir kişiliğe sahip. Sevil: Turan’ın eşi. Duygusal bir kişiliğe sahip. Çok sosyal. Edebiyat bölümünde okudu. Ahmet: Turan’ın üniversite arkadaşı. Cesur bir kişiliğe sahip. Turan’ın Sevil’e açılmasında katkısı oldu. Nevzat Baydan: Turan’ ın katıldığı programın hazırlayıcısı ve sunucusudur. Geniş bilgi birikimine sahip. Edebiyat bilgisine sahip. Mehmet Nuri Yardım: Turan’ın katıldığı programın sunucusu. Zengin edebiyat bilgisine sahip. CUMHURİYET DÖNEMİNİN SHAKESPEARE’İ Turan Oflazoğlu 6 yaşındadır. Babası Adana’nın bir köyünde imamdır. Bir gün Oflazoğlu’na rüyasında “Buradan Abdülkadir Geylani Hazretleri geçti.” diye seslenilir. Oflazoğlu bu rüyasını babasına anlatır. 1.PERDE 1.SAHNE Turan : Baba rüyamda birisi bana “Buradan Abdülkadir Geylani Hazretleri geçti.” diye seslendi. Abdülkadir Geylani Hazretleri kim? Turan’ın Babası: Oğlum öncelikle sana Abdülkadir Geylani Hazretleri’nin yaşamında neler yaptığını anlatayım. Büyük İslam alimlerinden ve evliyanın meşhurlarındandır. Peygamber Efendimizin soyundan olup hem seyit hem şeriftir. Küçük yaşta Kur’an-ı Kerim’i ezberledi. Bir ara vaaz ve ders vermeyi bırakıp yalnızlığı tercih ederek inzivaya çekildi. Bütün vakitlerini ibadet ve nefis mücadelesiyle geçirdi. Bir müddet bu hayata devam eden Abdülkadir Geylani Hazretleri, tekrar ders, vaaz ve fetva vermeye başladı. Pek çok kimse onun sohbetleri ile olgunlaştı; beş yüz Yahudi ve Hristiyan onun huzurunda Müslüman oldu. Tam kırk sene on üç çeşit ilim ve fende ders verdi. Tasavvufta en yüksek dereceye ulaştı. Tasavvuftaki yoluna onun ismine izafeten “Kadiriyye” adı verildi. Ondan ilim ve feyz alan binlerce talebesi çeşitli memleketlere giderek İslamiyet’i anlattılar Pek çok kerameti görülen Abdülkadir Geylani Hazretleri, Bağdat’ta vefat etti. Turan : Peki baba Abdülkadir Geylani Hazretleri ile ilgili bu rüyayı görmem ne anlama geliyor? Turan’ın Babası: Bu gördüğün rüya Allah’ın sana gösterdiği bir işarettir. Oğlum artık zamanı geldi. Turan : Baba neyin zamanı geldi? Turan’ın babası çalışma odasına gider. Kitaplığından Kur’an-ı Kerim okumaya başlangıç olan Elifbayı alır ve gelir. Turan’ın Babası: Oğlum Kur’an-ı Kerim okumanın zamanı geldi. Turan : Baba Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenmeyi gerçekten çok istiyorum. Turan’ın babası Turan’a Elifbayı öğretmeye başlar. Öncelikle harfleri öğretmeye başlar. Turan o kadar hızlı öğrenir ki babası oğlunun bu kadar hızlı öğrenmesine hem şaşırır hem sevinir. Turan, ilkokula başlamadan Kur’an-ı Kerim okumayı öğrenmiş olur. İlk okuduğu ayetler, “Errahman, Allamel Kur’an…” diye başlayan Rahman Suresi’ydi. Böylelikle Turan’ın okuduğu ilk kitap Kur’an-ı Kerim olur. 2.SAHNE Turan Vefa Lisesi’nin lise 2.sınıf öğrencisidir. Felsefe dersinde Nurettin Topçu ile tanışır. Nurettin Topçu Turan’ın sınıfına derse girer. Nurettin Topçu: Arkadaşlar bu dersimizde felsefenin varlığı hakkında konuşacağız. Felsefe insanlık için neyi ifade eder? Felsefenin yararları nelerdir? Öncelikle size felsefenin özellikleri hakkında bilgi vermek istiyorum. Felsefe, bilgi edinmeye değil bilgi aramaya yönelik bir faaliyettir. Felsefede cevaplardan çok sorular önemlidir. Felsefe, insanı ve evreni bir bütün halinde kavramaya çalışır. Nurettin Topçu felsefe hakkında genel bilgiler verir. Nurettin Topçu: Arkadaşlar son olarak felsefenin yararlarını konuşalım. Aranızda felsefenin yararları hakkında konuşmak isteyen var mı? Nurettin hocanın bu sözleri üzerine sınıftan ses çıkmaz herkes birbirine bakar. Kimse parmak kaldırmaz. Fakat kısa bir süre sonra aralarından biri parmak kaldırır. Nurettin Topçu: Adın ne senin? Turan: Hocam benim adım Turan. Nurettin Topçu: Turan bize felsefenin yararlarını söyleyebilir misin? Turan: Felsefe kişide merak ve kuşku uyandırır. İnsanlar bir olay olduğu zaman merak ederler olaylar karşısında şüpheci olurlar. Felsefe bilinçlenmeyi ve görüş açımızın gelişmesini sağlar. İnsanlar olayları farklı bakış açılarında ele alırlar. Bu da insanların ifade gücünü zenginleştirir. Felsefe insana hemen her konuda akıl yürütebilmesini sağlar. Felsefe demokrasinin gelişmesini sağlar. Felsefe özgür düşünme ortamı oluşturur. Felsefe sayesinde yeni bilimler doğar. Nurettin Topçu: Teşekkür ederim Turan. Söylediklerinin hepsi doğru. Felsefe olmazsa Büyük Kitabı hakkıyla anlayamazsınız, sadece ezberlersiniz. Kur’an Allah’ın kitabı felsefe ise bizim onu anlayacak olan şahsiyetimizin örgüsüdür. Nurettin Topçu bu sözlerle dersi bitirir. Turan hocanın söyledikleri karşısında şaşırır. Hocanın söylediklerine anlam veremez. Turan ders biter bitmez hocanın arkasından koşar. Turan : Hocam sizinle biraz konuşabilir miyiz? Nurettin Topçu: Ne hakkında konuşmak istiyorsun? Turan : Derste söylediğiniz söz dikkatimi çekti. Ne söylemek istediğinizi anlayamadım. Nurettin Topçu: Turan felsefe bir günde anlaşılacak bir şey değil, felsefeyi anlayabilmek için derine inmek gerekir. Bu cevap karşısında Turan susar ve sessizce gider. Bu olaydan sonra felsefe Turan’ın ilgisini çeker ve bir anda kendisini felsefenin içinde bulur. Felsefe kitapları okumaya başlar ve Nurettin Topçu ile felsefe hakkında sohbet etmeye başlar. Turan birgün Nurettin Topçuyla felsefe hakkında konuşur. 3.SAHNE Turan: Hocam ilk ders ne söylemek istediğinizi şimdi daha iyi anlıyorum der ve Konfüçyüs ’den alıntı yapar. ”Kelimelerin gücünü anlamadan, insanların gücünü anlayamazsınız. Nurettin Topçu bu söz karşısında gülümser ve öğrencisinin felsefe yolunda büyük bir ilerleme gösterdiğini görür. Nurettin Topçu: ”Hayat yaşantı aramak değil, kendimizi aramaktır.” der ve felsefi bir sözle konuşmayı bitirir. Bir felsefe dersinde Nurettin Topçu ahlak felsefesi hakkında konuşur. Sonra bir hikaye anlatmaya başlar: Nurettin Topçu: Avrupa’da bir kadın az görülen kanser hastalığının bir türü nedeni ile ölmek üzeredir. Aynı kentte bulunan bir eczacının keşfettiği radyumun bir formu olan ilaç onu kurtarabilecektir. Eczacı, ilacın maliyetinin on kat fazlası olan 2000 dolar fiyat talep etmektedir. Hasta kadının kocası Heinz, tanıdığı herkesten borç alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Heinz eczacıya, karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini, ya da Paranın yarısını daha sonra vermeyi önerir. Fakat eczacı, bu ilacı ben buldum ve para kazanmak istiyorum! der ve Heinz’in önerisini kabul etmez. Bunun üzerine çaresi kalmayan Heinz, bir gece eczaneye gizlice girerek ilacı çalar. Heinz ilacı çalmalı mı? Çalmamalı mı? Niçin böyle yapmalı veya yapmamalı nedenlerinizi, gerekçelerinizi açıklayınız. Murat: Cevabım hayır. İçerisinde yaşadığımız toplumun belli kuralları vardır. Herkes de bu yasak ve kurallara uymak zorundadır. Çünkü herkes tarafından akla uygunluğu kabul edilmiştir. Hırsızlık toplum kuralları tarafından suç sayılan kötü bir davranış biçimidir. Kimse kendisinden izin alınmadan eşyasının ya da herhangi bir şeyinin gizlice alınmasından hoşlanmaz. İnsanı çaresizlikler birçok kez yanlış davranışlara sürükleyebilir, ama her ne olursa olsun bize ait olan beyni kullanmamız lazım İçerisinde bulunduğumuz durum bizi hiç bir zaman umutsuzluğa kaptırmamalı. Kendimize yapılmasını istemediğimiz durumları başkalarına uygulamamalıyız. Çalmak da hem toplum kuralları açısından yanlış ve yasak hem de inandığımız dinin kuralları açısından yanlış ve yasaktır. Her ne olursa olsun hırsızlığın doğru olduğunu düşünmüyorum. Elbet her çaresizliğin içinde bir çare vardır. Yeter ki, doğru dürüst insan ol. Elini attığın her kapı sana açılır. Allah muhakkak ki bizi görür ve el uzatır. Eğer uzatmazsa da bir bildiği vardır. Hırsızlığa hayır diyorum. Turan: Evet. Bu davranışı doğru buluyorum. Çünkü Heinz ilk önce çalma gibi bir eyleme başvurmamıştır. Elinden gelen her şeyi denemiştir, borç almıştır, çok sevdiği karısı ölmek üzeredir, paranın devamını söylediği halde eczacı zalimce davranmıştır. Akla gelebilecek bütün çareleri tükettikten sonra ilacı çalması kaçınılmazdır. Bu belki etik açıdan doğru karşılanmayabilir fakat empati kurduğumuzda Heinz’in yerinde olan pek çok kişi aynı şeyi yapardı diye düşünüyorum. Eğer bir insanın yaşamı biraz para yüzünden son buluyorsa bu içler acısı bir durumdur. Heinz’da kendini çok suçlu hissedecektir. Çok sevdiği karısını yaşatmak için bir çaba göstermezse vicdanı çok daha fazla rahatsız olacaktır. Bence gerçekten çok mecbur kalmasa ilacı çalmazdı. Bu nedenle bu davranışı doğru buluyorum. Hiç bir şey insan hayatından önemli olamaz. Ve eminim ki ilacı karısına götürdükten sonra eczacıya olan borcunu ödeyecekti. Sınıfta bu soruya evet de diyen vardı hayır da diyen vardı. Nurettin Topçu: Arkadaşlar evet diyenler de hayır diyenler de doğru söyledi. Çünkü her iki davranışın da kendince haklı yanları var. Bugünkü dersimiz bitti. Turan’ın eserlerindeki güçlü felsefe dokusunun geçmişi onun lise yıllarındaki Nurettin Topçu’nun etkisine bağlanır. Turan Vefa Lisesi’ni bitirdikten sonra İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne girdi. Bir yıl sonra Edebiyat Fakültesi’ne geçiş yaptı. Büyük yazar ve şairlerin doğuşunda çevrenin teşvikleri önemlidir. Turan’ın ilk büyük destekçisi ve teşvikçisi meşhur edebiyatçı Ahmet Hamdi Tanpınar olmuştur. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde okurken bir gün sınıf arkadaşı Mehmet, Turan’ın yanına gelir. 2.PERDE 1.SAHNE Mehmet: Turan Takiyeddin Mengüşoğlu hoca seni odasında bekliyor. Turan hocanın odasına gider. Odasına girdiğinde hocanın yanında Ahmet Hamdi Tanpınar’ı görür. Takıyeddin Mengüşoğlu: İşte bahsettiğim edebiyata meraklı olan genç. Bunun üzerine Tanpınar Turan’a şiirlerinden birkaç tane okuttu, şunu söyledi: Ahmet Hamdi: Sende müthiş bir dram kabiliyeti var, sen mutlaka tiyatroyu denemelisin. Ahmet Hamdi sonra kalktı, ağır ağır yürüyerek odadan çıktı, kapıdan çıkarken yine Turan’a döndü: Ahmet Hamdi: Edebiyat dünyamıza senin gibi birinin gelecek olmasından büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Turan: Sizin gibi bir üstattan bu sözleri duymak beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Böylelikle Turan’ın tiyatro hayatı başlar. Üniversite yıllarında Turan Redford’dan dersler aldı. Amerika’ya burslu tiyatro öğrenimi ve oyun yazarlığı görmek için gitmiştir. Oyun yazarlığı dersini veren Redford sınıfa bir ödev verir. 2.SAHNE Redford: Diğer derse kadar bir oyun yazmanızı istiyorum. Redford ‘un bu sözünü duyan Turan’ın yüzünde umutsuz bir ifade oluştu. Turan içinden “Ben nasıl oyun yazacağım” diyordu. Turan oyun yazamaz ve hocanın yanına gider. Turan: Hocam ben oyun yazamadım ve bu dersi bırakacağım. Redford: Her şeyi kucaklayan bir yapın var. Sen yazarsın, sakın bırakma. Senin iyi bir tiyatro yazarı olacağına inanıyorum. Turan: Hocam gerçekten böyle mi düşünüyorsunuz? Oyun yazabilir miyim? Redford: Evet öyle düşünüyorum. Sende o yeteneği görüyorum. Sen yeteneklerinin, neler yapabileceğinin farkında değilsin. Kendine güvenirsen yapamayacağın hiçbir şey yok. Turan: Hocam bana güvendiğiniz ve cesaret verdiğiniz için teşekkür ederim. Oyun yazmak için elimden gelen her şeyi yapacağım. Umarım bana olan güveninizi boşa çıkarmam. Redford: Turan ben sana inanıyorum. Başaracaksın. Sende o potansiyeli görüyorum. Bu sözleri duyan Turan’ın kendine olan güveni artar. Kendinden emin bir yüz ifadesiyle hocanın yanından ayrılır. Hocasını dinleyerek oyunu yazar. Hatta hoca bu oyunu tüm sınıfa örnek olarak okur. Ve bu oyun ilk olarak Amerika’da İngilizce olarak oynanır. Turan’ın yazdığı oyunun adı “Keziban” dır. Keziban Turan’ın kan davası olgusunu psikolojik boyutlarda işlediği ilk tiyatro eseridir. Oyunda kan davası vasıta yapılarak öç alma tutkusu, güçlü bir karakter olan Keziban yoluyla anlatılmak istenmiştir. Turan’ ın tiyatro hayatı bir ödev için yazdığı tiyatro ile başlamış olur. 3.SAHNE Turan’ın radyoculuğu da var. Amerika’dan Türkiye’ye gelir. Bunu öğrenen Refik Ahmet, Turan’ı arar. Refik Ahmet Sevengil: Nasılsınız? Amerika’dan dönmüşsünüz. Ülkenize hoş geldiniz. Turan Bey İstanbul Radyosu’nda program yapmak ister misiniz? Turan: İyiyim siz nasılsınız? Refik Ahmet Sevengil: İyiyim. Radyo programı hakkında ne düşünüyorsunuz? Turan: Memnuniyetle çalışırım. Böylece 29 yıllık radyoculuk hayatı başlar. 4.SAHNE Turan’ın Sadun Aksüt ile unutamadığı hatırası Beyazıt Camii yakınındaki Sahaflar’ın önünde bir at kestanesi vardır. Oraya yanlışlıkla Çınaraltı derler. Aslında çınar değil o ağaç, at kestanesidir. Sadun Aksüt ile oturuyorlar. Bir ara garson geldi. Garson: Bir şey içermişiniz? Sadun Bey: Su istiyorum. Su gelmedi. Sadun Bey bunun üzerine bir meşrubat içmesi gerektiğini anlayıp: Sadun Bey: Bir gazozsui ver o zaman diye Rumeli şivesiyle garsondan gazoz istemiş, bu olaya bir hayli gülerler. 5.SAHNE Üniversite yılları su gibi akıp geçer. Turan bir gün üniversitenin Türkçe Topluluğunda hayatımın anlamı, yaşama sebebim dediği kişiyle tanışır. Turan kızı görünce kalbi küt küt atar. Daha önce hiç yaşamadığı bir duygu yaşar. Bu duygunun adı aşktır. Turan başlarda bunun aşk olduğunu fark edemez. Günler böyle akıp geçer. Bir gün Turan arkadaşlarından kızın ismini öğrenir. Hayallerini süsleyen kızın ismi Sevil’dir. Ertesi gün Turan arkadaşlarıyla bir kafeye gider. Turan ve arkadaşları deniz manzaralı bir masaya otururlar. Turan ve arkadaşları garsondan ince belli bardaktan çay isterler. Siparişlerin gelmesini beklerken Sevil ve arkadaşları da kafeye gelirler ve Turan’ın masasının karşısındaki masaya otururlar. Turan ve Sevil göz göze gelirler. Ahmet: Turan Sevil’ e olan duygularını itiraf etmedin mi? Ne zaman etmeyi düşünüyorsun? Yakında okul bitecek. En yakın zamanda açılmalısın. Turan: Duygularımı söylemeyi bende çok istiyorum ama kendime güvenemiyorum. Sevil’i görünce Turan’ın içinden fırtınalar kopar. Siparişler gelir. Turan çayını yudumlarken Sevil’in arkadaş grubunun içinden bir çocukla şakalaştığını görür. Turan sinirden kıp kırmızı olur. Turan’ ın yüz ifadesinden çok kıskandığı anlaşılıyordu. Tam o sırada kafede plaktan bir şarkı sesi yükselmeye başlar. Çalan şarkı “Kıskanırım Seni Ben” şarkısıdır. 6.SAHNE Türkçe Topluluğu’nun bir toplantısında manilerden bahsedilirken bir an Turan ve Sevil göz göze gelirler. Sevil bir an duraksar ve utanarak gözlerini Turan’ın gözlerinden ayırır. Bu sırada herkes birer mani söyler. Mani söyleme sırası Turan’a gelir. Turan Sevil’in gözlerine bakarak: Turan: Sarı giyer güneş olursun Mavi giyer deniz olursun Kim bilir belki bir gün Beyaz giyer benim olursun Sevil: Ben seni dün sevmedim. Çünkü dün bitti Ben seni bugün sevmedim. Çünkü bugün bitecek Ben seni yarın seveceğim. Çünkü yarınlar hiç bitmeyecek Turan ile Sevil’in bu halini görenler aşık atışması zannederler. Sevil’de Turan’a karşı bir şeyler hissetmeye başlar. Turan ve Sevil arkadaş olarak görüşmeye başlarlar. Arkadaşlık zamanla ilerler. Turan Sevil’in doğum gününde Sevil için bir şiir yazar. Turan yazdığı şiirle Sevil’e olan aşkını itiraf etmiş olur. Sevil şiiri çok beğenir. Turan’a karşı gerçek duygular beslediğini fark eder. Sevil şiiri tekrar okumaya başlar. Sevil: Özlemim geçmişe kol kol uzanıp Dünyaya baktığın ilk anı bulsa; Ve sensiz bulanmış sular durulsa Sönük burçlarımdan ışıklar yanıp. Adını söylerdim, adım sorulsa. Sen, derinlerde zonkladıkça tohum, Çiçeklerle kuşlarla arandığım; Sen, sesinden ateşlere kandığım, Bir altın ülkeye dönse yokluğum. Boşlukta bir ulu ağaç canlanıp Dallarından günlerin açsa bütün; Ve her birinden uyandıkça yüzün Sevinsem, kendimi buldum sanıp. Göğün her burcunda beni görürdü. Turan ve Sevil bir kafede buluşurlar. İkisinin de yüzünde çok heyecanlı oldukları anlaşılıyordu. Turan ve Sevil sohbet ederler. Turan duygularını açıkça itiraf eder. Sevil de duygularını itiraf eder. Tam o sırada arkadan “Kahverengi Gözlerin” şarkısı çalar. Turan: Bu şarkı bizim şarkımız olsun. Bu şarkıyla bizim ilişkimiz başladı. Sevil: Tamam. Bizim şarkımız olsun. İki genç çok mutluydu. İkisinin de yüzünde güller açıyordu. 3.PERDE 1.SAHNE Turan ve Sevil birlikte tiyatroya gittiler. Zamanlarını edebiyatla, tiyatroyla, şiirle geçirdiler. İkisi de mezun oldular. Mezun olur olmaz Turan ve Sevil nişanlandılar. Kısa bir süre sonra Turan ve Sevil evlilik hazırlıklarına başladılar. Turan ve Sevil güzel bir düğün yapar ve evlenirler. Düğünde Turan ve Sevil’in şarkısı olan “Kahverengi Gözlerin” şarkısı çalar. Turan ve Sevil’in mutlu evliliklerinden iki kızları olur. Yıllar geçer. Turan eşi ve kızlarıyla mutlu bir hayat yaşar. Mehmet Nuri Yardım ve Nevzat Baydan Turan Oflazoğlu ile bir program yapmaya karar verirler. Bu program için Turan ile konuşurlar. Turan programa katılmayı kabul eder. Programın yapıldığı gün gelir. 2.SAHNE Nevzat Baydan: Turan Bey programımıza hoş geldiniz. Bizi kırmayıp programımıza katıldığınız için teşekkür ederiz. Sevgili seyirciler bu programımızda ünlü tiyatro yazarı Turan Oflazoğlu’nun sanat hayatını kendi ağzından dinleyeceğiz. Turan: Nevzat Bey, Mehmet Bey bu programı yapmanız ve beni davet etmeniz beni çok onurlandırdı. Mehmet Nuri Yardım: Turan Bey günümüzde Türkçe’nin yozlaşması hakkında ne düşünüyorsunuz? Turan: Bilhassa bazı işyerlerine verilen yabancı isimler konusundaki hassasiyetim büyüktür. Evin penceresinde karşıdaki bir küçük işyerinin, levhası yabancı bir isimdi. Bu durum beni çok üzmüştü. Tabelada “since” kelimesi ve ardından da kurulduğu tarih yer alıyordu. Dükkan sahibi beyefendiyle konuştum. “Peki hocam tabelayı düzeltirim.” dedi ancak tabela hala aynı şekilde kaldı. “Her yerde anlatıyorum senin bu tabela olayını” dediğimde dükkan sahibi Alpaslan Bey, “Anlatın hocam anlatın, dükkanımın reklamı oluyor.” diye karşılık verdi. Nevzat Baydan: Bu olayla sizin Türkçe ’ye ne kadar bağlı olduğunuzu anladım. Mevzu dilden açılınca sohbet derinleşti. Turan: Size unutamadığım bir anımı anlatmak istiyorum. Mehmet Nuri Yardım: Elbette. Sizi dinliyoruz Turan Bey. Turan: Merhum Ahmet Kabaklı, İlhan Kesici ve Bakan Mehmet Aydın ile birlikte Ankara’da Başbakanlık binasının açılışına katıldığımız sırada binanın asansörüne binerken bir makine bize “Good morning” dedi. Şaşırdım ve çok üzüldüm. Bu ne rezalet dedim. Bu üzüntümü Kabaklı Hoca ile paylaştım. O da bu duruma esef etti. “Ah Turan öyle hallere geldik ki…” diye karşılık verdi bana. Batıda insanlar kendi dillerini gözleri gibi korurlar. Mesela onların ayrı bir kültürü var ve Latince’ ye değer verirler. Aydınlarımız konuştukları dile daha çok sahip çıkmalıdır. Gurbette büyük acılar yaşayan Cem Sultan’ın “Kişinin asıl vatanı dili midir?” şeklindeki sözlerine dikkat çekmek istiyorum. Bana göre insanoğlunun en vazgeçilmez değerlerinden biri de elbette dildir. Bu sözleri söylerken Turan’ın yüzünde kendinden emin bir ifade vardı. Nevzat Baydan: Turan Bey eserlerinizi yazarken etkilendiğiniz biri var mı? Turan: Dünya tiyatro edebiyatının en güçlü isimlerinden biri olan Shakespeare’in tesiri eserlerimde görülür. Özellikle tarihi atmosfer ve şahsiyetler Shakespeare’in oyunlarıyla bir paralellik sağlar. Mehmet Nuri Yardım: Eserlerinizde halk kültüründen ve folklordan yararlandınız mı? Turan: Eserlerimde halk kültüründen ve folklordan oldukça yararlandım. Ninni, ağıt, bilmece, mani gibi türleri eserlerimde kullandım. Genç Osman oyununda ağıt önemlidir. 3.SAHNE Nevzat Baydan: Eserlerinizi yazarken beslendiğiniz kaynaklar nelerdir? Turan: Eserlerimi yazarken batı kültürü, Uzakdoğu kültürü, Türk tarihi, Hint kültürü, halk kültürü, İslamiyet ve divan edebiyatından yararlandım. Nevzat Baydan: Halk şairlerinden etkilendiniz mi? Turan: Halk şairlerinden özellikle de Yunus Emre, Pir Sultan Abdal, Köroğlu, Karacaoğlan, Dadaloğlu’ndan etkilendim. Nevzat Baydan: Sade bir dil kullanmanızın nedeni halk şairlerinden etkilenmeniz mi? Turan: Evet. Onların kullandığı dili beğenirim. Mehmet Nuri Yardım: Oyunlarınızda divan şairlerinin şiirlerine yer vermenizin nedeni nedir? Turan: Oyunlarımda Fuzuli, Baki, Nef’i, Taşlıcalı Yahya, Şeyh Galip, Bahayi gibi şairlerin şiirlerine de yer verdim. IV. Murat‘ta Nef’i, Kösem Sultan’da Bahayi gibi. Bunun nedeni divan şiirinde derin anlamlar olmasıdır. Divan şiiri hiç eskimeyen bir şiirdir. Mehmet Nuri Yardım: Amerika’ya tiyatro eğitimi için gittiniz. Amerika’yı nasıl buldunuz? Turan: Amerika’yı sevmedim. Benim gönlümün ülkesi değildi. Nevzat Baydan: Dünya edebiyatından pek çok saygın eseri dilimize kazandırdınız. Amerikan edebiyatından bir ürün çevirmemiş olmanız da bu noktada ilgi çekicidir. Çeviri yapmama nedeninizi bizimle paylaşabilir misiniz? Turan: Amerikan edebiyatı çok köklü bir edebiyat olmadığı için çeviri yapacağım sanatsal bir ürün bulamadım. Bu nedenle Amerikan edebiyatından hiç çeviri yapmadım. Nevzat Baydan: Yunus Emre hakkında ne düşünüyorsunuz? Turan: Yeryüzüne bu Türkmen kocasından daha büyük şair geldiğini sanmıyorum. Turan bu sözleriyle Yunus Emre’ye olan hayranlığını dile getirdi. 4.SAHNE Programın bitmesine az zaman kalmıştı. Seyirciler, sunucular ve Turan programın nasıl geçtiğinin farkına varamamıştı. Nevzat Baydan: Turan Bey sizinle sohbet ederken zamanın nasıl geçtiğini anlayamadık. Son olarak oyunlarınız hakkında bilgi verir misiniz? Turan: Ben de zamanın nasıl geçtiğini anlayamadım. Öncelikle size ilk oyunum olan Keziban’dan bahsetmek istiyorum. Bu oyunumda kan davası olgusunu psikolojik boyutlarda işledim. Allah’ın Dediği Olur oyununda bir köy ağasının yoksul düşen köylüyü sömürmesi, yardım ediyor görünerek onların mallarını, topraklarını alması ve gayesine ulaşmak isteyen köyün gençlerinden birisinin ağa gibi dini değerleri istismar ederek kurnazca ağaya oynadığı oyunu anlattım. Sokrates Savunuyor oyununda ölümsüzlük tutkusunun ön planda olduğu, bilinçsiz halk kitlesi ile aydın çekişmesini işledim. Nevzat Baydan: Tarihi oyunlarınızda ne anlattınız? Turan: Deli İbrahim oyununda 17.yüzyıl Osmanlı padişahlarından henüz tahta çıkmaya hazır olmayan Sultan İbrahim’in bilinç sağlığı uğruna yaptığı iç savaşı anlattım. IV. Murat oyununda iktidar tutkusunun, yükselme hırsıyla çevrilen entrikaları ele aldım. Mehmet Nuri Yardım: IV. Murat’ın sinema filmi olmasından sonra ise, hükümdarın kabrine olan ziyaretlerde büyük bir artış görülmüştür. Yazdıklarınızın toplum nazarında nasıl bir teveccühe uğradığının açık bir işaretidir bu. IV. Murat, yabancıların, zihinlerindeki Osmanlı imajını yeniden sorguladıkları bir filmdi aynı zamanda. Turan: Evet IV. Murat’ın kabrine olan ziyaretler arttı. İnsanlar onun hakkında çok şey öğrendi. Kısaca insanlar tarihine sahip çıktı. Cem Sultan oyununda iktidar mücadelesini anlattım. Kösem Sultan oyununda iktidar tutkusunun getirdiği ihtiraslara kapılmış bir insanın ruhsal yapısını işledim. Güzellik ile Aşk oyunu insanın iradesinin yüceltildiği tiyatro eseridir. Dört Başı Mamur Şahin Çakır Pençe oyununda insanoğlunun iki zıt karakterini, güçlü ile güçsüzü işledim. Turan’ın konuşması bittikten kısa bir süre sonra bir müzik çalmaya başlar. Çalan şarkı Turan ve eşi Sevil Hanımın şarkısı “Kahverengi Gözlerin” şarkısıydı. Bu şarkıyı duyan Turan çok duygulanır. Şarkı bitene kadar Turan yüzünde sıcak bir tebessümle şarkıyı dinler. Nevzat Baydan: Turan Bey bu şarkının sizin için çok anlamlı olduğunu biliyoruz. Bu şarkı eşiniz ve sizin şarkınız. Bu şarkıyı eşinize ve size armağan ediyoruz. Turan: Hepinize çok teşekkür ederim. Bu şarkı benim için çok önemli. Nevzat Baydan: Turan Bey programımıza katılıp bizi ve seyircilerimizi sanat hayatınız hakkında bilgilendirdiğiniz için teşekkür ederiz. Turan: Benim için böyle bir program yaptığınız için asıl ben teşekkür ederim. Size ve sevgili seyircilere bilgi verebildiysem ne mutlu bana. Turan’ın bu sözlerinin ardından seyirciler ayağa kalkar ve alkışlarlar. Stüdyoda alkış sesleri yükselir.