uluslararası ticaret

advertisement
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
ULUSLARARASI TİCARET
8.1 Uluslararası Ticaret Nedir?
Günümüz dünyasında hiçbir toplum yoktur ki başka bir ülkenin ürettiği ürüne ihtiyaç
duymasın ve kendi kendine yetsin. Aynı tür ürün dahi olsa insanlar başka bir markanın
farklılaştırılmış ürününe istek duyarlar. Örneğin G.Kore’de iphone telefonları kendi ürünleri
olan Samsung telefonlardan daha çok kullanılmaktadır. İşte ürün farklılaştırması veya ürünün
o ülkede hiç bulunmaması veya başka bir ülkede daha ucuz olması gibi sebeplerden dolayı
insanlar kendi ülkeleri dışında üretilen ürünlere ihtiyaç duymaktadırlar. Bunun sonucu olarak
ta ülkeler arasında ürün/hizmet alışverişinden kaynaklanan uluslararası ticaret ilişkileri ortaya
çıkmaktadır. Uluslararası ticaret; uluslararası sınırlar arasında yapılan ürün ve hizmet
alışverişidir.
8.2 Uluslararası Ticaret Politikaları
Uluslararası ticaret teorik olarak refah artışına sebep olsa da kontrol dışında olması
ekonomi açısından istenmeyen sonuçlar doğurabilir. Her ne kadar Dünya Ticaret Örgütü gibi
örgütler dünyada uluslararası ticaretin serbestleşmesi için çaba saffetseler de ülkeler serbest
(yada serbeste yakın) veya korumacı politikalar arasında tercih yapmak durumundadırlar. Hiç
kuşkusuz bir ülke için doğru sayılabilecek politika başka bir ülke için doğru olmayabilir. İşte
hükümetlerin dış ticaretin yönüne, akışına ve büyüklüğüne yönelik müdahalelerini içeren
uygulamalarına uluslararası ticaret politikası denir.
8.2.1 Serbest Ticaret Politikaları
Serbest politikalar ticaretin önündeki engellerin tamamen kaldırılması durumudur.
Böyle bir durumda uluslararası ticaret işlemlerinde hem ihracat hem de ithalat ta herhangi bir
müdahale olmayacaktır. Peki hükümet neden böyle bir politika yapmak istesin. Ülkenin bu
politikaları yapması için mutlaka fayda görmesi gerekmektedir. Serbest ticaret politikasının da
literatürde bahsedilen faydaları şu şekildedir;


Ülkede bulunmayan veya yurtdışına göre pahalı olan ürünlerin kullanımının
sağlanması/artması ile gelen refah artışı. Örneğin araba üretilmeyen bir ülkeye
yurtdışından araba ithal edilmesi böylece insanların araba kullanma konforundan
yararlanabilmesi.
Ölçek ekonomilerinden yararlanma. Böylece üretim hacminin genişlemesi ile oluşacak
ölçek ekonomilerinde maliyetler düşecektir.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2

Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
Sermayenin üretimde en düşük maliyet ve en etkin olduğu alanda üretim yapması
ürünün dünyada ucuzlaması ve satışının artmasını sağlar.
8.2.2 Korumacı Ticaret Politikaları
Serbest ticareti engelleyen/kısıtlayan her müdahale korumacı politika olarak
adlandırılır. Engelleme kelimesi biraz ağır bir kelime gibi durduğundan bu tür politikalara, iç
üreticiyi korumak/dengeyi sağlamak amaçları var olduğundan, korumacı politikalar denilir.
Hükümetlerin gerçekte de serbest politikadan sapma konusunda haklı sebepleri vardır. Söz
konusu sebepler arasında şunları sayabiliriz;





Ödemeler bilançosu dengesinin sağlanması. Bilindiği gibi ödemeler bilançosu dengede
olmak zorundadır. Bunun içinse özellikle cari işlemler hesabının denk olması
mümkünse fazla vermesi gerekmektedir. Ancak ihracatı ithalatından az ülkelerde cari
açık olacağından ve ihracatı kısa vadede arttırabilecek politikalar bulunamadığında
ithalatı kısmak yani engellemek gerekecektir.
Eğer ülkede işsizlik rahatsız edici düzeye çıkarsa bu defa da iç üreticiyi üretim artışına
yönlendirmek gerekecektir. Fakat serbest bir uluslararası ticaret ortamında gerek
hammadde pahalılığı gerekse teknolojik yetersizliklerden dolayı iç üretici ithal mallar
ile rekabet edemediğinden üretimi arttıramayabilir. İşte böyle bir ortamda işsizliği
azaltmak için ithalata kısıtlar koyularak iç üretimin artmasına katkı sağlanabilir.
Bazı durumlarda ise hükümetler güvenlik veya sağlık amacıyla bazı ithal ürünlere ısıt
getirebilirler. Örneğin uyuşturucu madde ithalatının serbest olması halk sağlığı
üzerinde zararlı etkiler ortaya çıkarır. Yada öyle bir sanayi/hammadde kaynağı ülkede
var olur ki bu sanayi/hammadde ülkenin en büyük gelir kaynaklarından biridir. Doğal
olarak hükümetler bu sanayi/hammaddeyi dış etkilerden korumak amacında
olabilirler.
Kamu harcamalarının kaynağı, Devletin en büyük gelir kalemi vergilerdir. İthalata
koyulacak vergi ile devlet gelir elde etmek niyetinde olabilir.
Bir başka koruma nedeni de damping yada dış sübvansiyona karşı olabilir. Damping;
firmanın ürettiği malı sattığı ülkede, kendi üleşinden daha düşük fiyatla satmasıdır.
bunun nedeni yabancı firmanın diğer firmaları zor durumda bırakma stratejisi olabilir.
İşte böyle bir durumda hükümetler kendi firmalarını korumak amacıyla ithalata kısıt
koyabilirler.
8.2.2.1 Dış Ticaret Kısıtlamaları
Dış ticaret kısıtları genel olarak iki başlık altında toplanır.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
8.2.2.1.1 Tarifeler
Tarifelerden anlamamız gereken vergisel durumlardır. İthalat tarifeleri de hükümeti
ithal malla üzerinden aldıkları vergilerdir. Vergi ürünün maliyetini arttıracağından ürüne olan
talep azalacak yani ithalat azalacaktır. Dolayısıyla vergi ithalatı kısıtlayıcı bir uygulamadır. Vergi
ise iki şekilde alınabilir. Eğer ithal malının parasal değeri üzerinden vergi alınıyor ise buna;
advalorem vergi denilir. Parasal değe değil de fiziki nitelik yönünden örneğin adet yönünden
vergi alınıyor ise; spesifik vergi denilir. Örneğin, yurtdışından ithal edilen bir arabanın parasal
değeri üzerinden vergi alınıyor ise, advalorem vergi araba başına vergi alınıyor ise, spesifik
vergiden söz ederiz.
8.2.2.1.2 Tarife Dışı Kısıtlamalar
İthal ürünlere vergi koymak kısıtlamalarda tek yol değildir. Vergi koyulmadan da ithal
ürünler üzerinde kısıtlamalar sağlanabilir. Bunların tümüne tarife dışı kısıtlamalar denilir.
Kotalar: En çok kullanılan tarife dışı kısıtlama türü ithalat kotalarıdır. Kota ithal ürünün fiziki
olarak ithalat miktarındaki kısıtlamadır. Yani en fazla ithal edilebilecek ürün miktarı devlet
tarafından belirlenir.
Yasaklar: Hükümet kota ile ürünün ithalat miktarını kısıtlamak yerine direkt olarak ithalatını
yasaklayabilir. Böyle bir durumda ithalat yasaklarından bahsedilir.
Döviz Kontrolü: Döviz ile ilgili işlemler üzerine hükümetin koymuş olduğu sınırlamalara döviz
kontrolü (kambiyo denetimi) adı verilir. Hükümet bazı malların ithalatında ürüne özel döviz
kuru belirleyebilir. Ve daha yüksek tutacağı kur ile de ithalata kısıtlamalar getirebilir.
Gönüllü İhracat kısıtlamaları: Genellikle ithalatçı durumundaki bir sanayi ülkesi ile ihracatçı
durumunda ve çoğunlukla emeğe dayalı bir az gelişmiş ülke arasında yapılan anlaşma sonunda,
ihracat üzerine konulan bir kota niteliğindedir. Gönüllü ihracat kısıtlamaları ithalatçı ülkenin
ihracatçı ülkeyi ihracat miktarını sınırlamak için ikna etmesiyle uygulanan bir tarife dışı
kısıtlamadır. Bu durumun sebebi ithalatçı ülkenin ihracatçı ülkedeki sektörü desteklemek
istemesidir.
Sağlık, Güvenlik ve Çevre Standartları: Genellikle ürünlerle ilgili ulusal standartlar
geliştirilerek ithal edilecek malların bu standartları taşıması şartı aranır. Standartlara uymayan
malların ülkeye girişine izin verilmez.
Yurt İçi Katkı Zorunluluğu: Çıkartılan yasalarla, kamu kurumları ve yerel yönetimlerin satın
alacakları mallarda belli miktar veya değerde yerli katkı bulunması zorunluluğu getirilir.
Böylece yasa kapsamındaki kurumların ithal mal kullanması engellenmiş olur.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
8.3İktisadi Entegrasyon Biçimleri
II. Dünya Savaşı sonunda Amerika ve müttefikleri galip gelmiş ve Dünyanın yeniden
toparlanmasında veya düzenlemesinde kapitalist yaklaşımlar benimsenmeye başlanmıştır.
Uluslararası ticaretin serbestleşmesi amacıyla Dünyada yapılan ilk uluslararası girişimler yine
II. Dünya Savaşı sonrasına dayanmaktadır. Bu amaçlarla ABD’nin küçük bir kasabası olan Carroll
eyaletindeki Bretton Woods bölgesinde birçok ülkenin katılımıyla bir konferans
gerçekleştirilmiştir. Tarihe Bretton Woods olarak geçen bu anlaşmada 3 önemli kurumun
kurulması ile ilgili kararlar alınmıştır. Bu kurumlar; Uluslararası Para Fonu (IMF), Dünya Bankası
ve amacı uluslararası ticareti düzenlemek/serbestleştirmek olan Uluslararası Ticaret Örgütü
(ITO). Konferans sonra 1947 yılında, IMF ve Dünya Bankası kurulmasına rağmen ITO
konusunda tam bir uzlaşmaya varılamamış ve ITO kurulamamıştır. Bu defa bir kurum yerine
ülkeler arasında anlaşma imzalanmıştır. Gümrük tarifeler ve ticaret genel anlaşması (GATT)
olarak bilinen bu anlaşmanın amaçları;





Uluslararası ticarette ayrımcılığın ortadan kaldırılması. Bu amaçla da özellikle 2 kural
getirilmiştir. Bu kurallar en çok kayırılan ülke ve ulusal muamele kurallarıdır. En çok
kayırılan ülke kuralı; bir ülkenin bir başka ülkeye uluslararası ticarette bir avantaj
sağlaması durumunda, diğer tüm ülkelere de bu avantajı sağlamış olacaktır. Söz gelimi
A ülkesi GATT anlaşmasını imzalamış ve bir başka ülke için vergi indirimi yapmış ise,
diğer tüm ülkelere de bu vergi indirimini uygulamış sayılır. Diğer kural olan ulusal
muamele kuralında ise; yurtdışından ithal edilen ürünün yurtiçinde yerli ürün gibi
muamele yapılmasını öngörür. Örneğin birisi yerli iki telefondan eğer yerli ürüne %18
KDV uygulanıyor ise, ithal ürüne de aynı oranda KDV uygulanır.
Uluslararası ticaretin serbestleşmesi. Bu amaçla da ülkeler kademeli olarak vergileri
düşürmüşlerdir.
Uluslararası ticaretim şeffaflaştırılması. GATT anlaşmasına taraf olan ülkelerin
yükseltmemeyi taahhüt ettikleri tarife oranları bağlı tarife oranı olarak
adlandırılmaktadır. Tarife oranlarının bağlı tarife oranlarına dönüştürülmesi
uluslararası ticarette şeffaflığı artırmakta ve böylece uluslararası yatırımları ve
istihdamı teşvik etmektedir. Bağlı tarife oranlarının değiştirilmesi ancak taraf ülkelerin
tümünün onayı ile mümkün olabilmektedir. Bu koşul, ülkelerin tarife oranlarını keyfi
olarak değiştirme durumlarını ortadan kaldırmaktadır.
Uluslararası ticarette adil rekabet kurallarının benimsenmesi. Bu amaç ile de ihracat
sübvansiyonu, anti-damping ve anti-sübvansiyon uygulamalarının önüne geçmek
amaçlanmaktadır.
Son amacı ise, tüm bu düzenlemelerin ülkede ekonomik kalkınmayı desteklemesidir.
GATT sürecinden sonra 1995 yılında Dünya Ticaret Örgütü kurulmuştur. Fakat bu örgüt ile
GATT anlaşması askıya alınmamış anlaşma genişletilerek uygulanmaya devam etmiştir.
Günümüzde Dünya Ticaret Örgütünün yaklaşık, 160 üyesi bulunmaktadır.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
Uluslararası ticaretin dünya üzerinde serbestleşmesinin sonuçlarından biriside ülkelerin
birbirleri arasında yaptıkları ticaret anlaşmalarıdır. Ülkelerin iktisadi olarak entegre oldukları
bu anlaşmalar, iktisadi entegrasyon teorileri altında incelenir. Bu teorilerde ülkelerin iktisadi
olarak birbirlerine bağımlılıkları (alacakları diğer iktisadi kararlardaki özgürlükleri) farklıdır.
Aşağıda bağımlılık derecesi en düşük olandan en yüksek olana doğru teoriler açıklanmıştır.
Tercihli ticaret düzenlemesi: Anlaşmaya taraf olan ülkeler arasında, anlaşmada yer alan
ürün/hizmetler konusunda diğer ülkelere göre daha düşük ithalat tarifesi uygulanmasıdır.
Serbest ticaret bölgesi: Üye ülkeler arasında ticarete uygulanan tüm engellerin kaldırıldığı
ancak üye ülkelerin serbest ticaret bölgesi dışındaki ülkelere karşı kendi ticari düzenlemelerini
uygulamayı sürdürdükleri ekonomik entegrasyon anlaşmasıdır.
Gümrük Birliği: Serbest ticaret bölgesinde olduğu gibi üye ülkeler arasında ticarete uygulanan
tüm engellerin kaldırıldığı ancak üye ülkelerin serbest ticaret bölgesi dışındaki ülkelere karşı
ortak ticari düzenlemeler uyguladıkları ekonomik entegrasyon türüdür.
Ortak pazar: Malların yan› sıra hizmetlerin, işgücünün ve sermayenin serbest dolaşımının
sağlandığı ekonomik entegrasyon anlaşmasıdır. Ortak pazarın iyi işleyebilmesi için üye
ülkelerin ekonomi politikalarını› uyumlaştırmaları hatta bazı politikalarda ortak düzenlemelere
gitmeleri gerekmektedir.
İktisadi birlik: En ileri iktisadi entegrasyon aşamasıdır. Üye ülkelerin para ve maliye
politikalarının uyumlaştırılmasını hatta ortak politikalara dönüştürülmesini gerektirmektedir.
8.4 Uluslararası Ticaret Teorileri
8.4.1 Geleneksel Ticaret Teorileri
Dünyada hiçbir toplum tek başına yaşamamakta tüm ülkeler aynı dünyayı ve buna bağlı
olarak dünya kaynaklarını paylaşmaktadırlar. İrili ufaklı ülkelerin oluşturdukları bu topluma
dünya toplumu ya da uluslararası toplum adı verilir. Bugün uluslararası topluma üye ülkelerin
sayısı iki yüzün üzerindedir (SEYİDOĞLU, 2009, sf. 2).
Ülkelerin uluslararası ekonomik ilişkileri de kendi iktisadi refahlarını etkiler. Ülke
ithalatlarına bakıldığında ithalatların büyük bir bölümü ülke içinde üretilemeyen ya da üretilse
dahi tüketicilerin zevk ve tercihlerini tam anlamıyla karşılayamayan ürünlerden oluşmaktadır.
Yine konuya daha geniş bir perspektiften bakacak olursak ülke içinde üretilecek ürünlerin
üretiminde ihtiyaç duyulacak makine, hammadde vb. faktörler içinde yurtdışı mallara ihtiyaç
duyulur. İhracatında ülke ekonomisi bakımından büyük bir önemi vardır. İhraç edilen her mal,
bu malı üretmek üzere işçi çalıştırılması, bu sebeple istihdamın artırılması, gelirin, tüketim ve
üretiminde eşanlı olarak artmasını sağlar.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
Ülkeler arasındaki ticareti açıklamak için zaman içerisinde birçok teori geliştirilmiştir.
(Teorinin ana amacı, ilgili bilim dalına giren olayların nedenlerini açıklamak yani, neden sonuç
ilişkilerini belirlemektir). Bu teoriler uluslararası Ticaretin konu olmuşlardır. Uluslararası ticaret
ülkeler arasındaki mal ve hizmet alım satımlarının nedenlerini açıklamaya çalışmaktadır.
Uluslararası ticaret açısından açıklanması gereken nedenler üç ana başlık altında
toplanabilir;
1. Ülkeler neden dış ticaret yaparlar, yani dış ticaretin kapalı ekonomiye göre sağladığı
yararlar nelerdir?
2. Bir ülke dış ticaretinin bileşimi nasıl açıklanabilir; başka bir deyişle, bir ülkenin hangi
malları ihraç, hangilerini ithal edeceği neye göre belirlenir?
3. Bir ülkenin ihraç fiyatları ile ithal fiyatları oranı, diğer bir deyişle dış ticarette göreceli
fiyatlar, ya da dış ticaret hadleri nasıl oluşmaktadır? (SEYİDOĞLU, 2009, sf.19).
Uluslararası ticareti açıklamaya yönelik teoriklerin tarihsel süreci izlendiğinde bazı
önemli dönüm noktalarının bulunduğunu görürüz. 16. ve 17. yy’lara baktığımızda bu
dönemlerde Dünya’da merkantilist düşünce hâkimdi. Merkantilist düşünceye göre dünya
serveti sabitti. Dış ticarette ise ancak hammadde ithali yapılmalı ve altın stoku arttırılmalıydı.
Çünkü merkantilistlere göre bir ülkenin zenginliği altın stoku ile ölçülmekteydi. Yine
merkantilist düşünceye göre dış ticarette iki ülkenin aynı anda kazançlı çıkması mümkün
değildi. Bir ülke kazançlı çıkarken diğeri kaybedecekti.
18. yy’da ise, buhar makinesinin bulunuşu uluslararası iktisadın gelişimindeki gidişatını
önemli ölçüde etkileyen bir gelişme olmuştur. Buhar makinesinin icadı sanayi devrimine yol
açmış ve makinelerin kullanılması ile daha kaliteli ve kitlesel üretimin oluşmasına sebep
olmuştur. Artık esas sorun üretim değil üretilenin nasıl pazarlanacağı olmuştur.
18. yy’da yaşanan bir başka öneli gelişmede ünlü iktisatçı Adam Smith’in çalışmaları
olmuştur. Smith çalışmaları ile klasik iktisadın temelini oluşturmuş ve uluslararası ticaretin
önemi ve mantığını da mutlak üstünlükler teorisi ile ilk defa sistematik olarak açıklamıştır.
Mutlak üstünlükler teorisine göre, ülkelerin birbirleriyle ticaret yapmalarının nedeni ürünler
arasındaki maliyet farklılığıdır. Yine teoriye göre bu maliyet farklılıkları göz önüne alındığında
hangi ülke diğer ülkeye göre bir malı daha ucuz üretiyorsa o mal üretiminde uzmanlaşmalı ve
diğer malı ithal etmelidir.
Smith’ten sonra ise 19. yy’da David Ricardo mutlak üstünlükler teorisinin zayıf olduğu
bazı noktaları geliştirerek “karşılaştırmalı üstünlükler teorisini” ileri sürmüştür. Karşılaştırmalı
üstünlükler teorisinin savunduğu duruma göre iki ülke arasında dış ticaretin oluşabilmesi için
illa da ülkelerin mallar üstünde bir birlerine karşı mutlak bir üstünlüğe sahip olması
gerekmemektedir. Gerçek hayatta bu durumun istisnaları mevcuttur ve bu durumu
açıklamada Smith’in teorisi yetersiz kalmaktadır. Ricardo’ya göre bu noktada önemli olan
üstünlük derecesidir. Bir ülke, diğerine göre, hangi malların üretiminde daha yüksek oranda
bir üstünlüğe sahipse o malda uzmanlaşmalıdır.
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
Karşılaştırmalı üstünlükler teorisi, dış ticaretin nedeni olarak maliyet farklılığını
göstermekte ancak maliyetlerin neden farklı olduğunu açıklayamamaktadır. Bu farklılığın
nedenini açıklamak amacıyla 20. yy’ın başlarında Heckscher-Ohlin Faktör donatım teorisi
geliştirilmiştir. Faktör Donatımı Teorisine göre, Bir ülke hangi üretim faktörüne zengin olarak
sahipse, üretimi o faktörü yoğun olarak gerektiren malları daha ucuza üretir, dolayısıyla bu
alanda uzmanlaşır ve bu malları ihraç eder. Ülke faktörlerinin ticaretin anahtar belirleyicileri
olduğunu ancak karşılaştırmalı üstünlüğün farklı zevkler ve teknolojilerden ziyade ülkelerin
sahip oldukları nispi faktör donatımlarındaki farklılıktan kaynaklandığını savunulmaktadır.
Faktör Donatımı Teorisi’nin Klasik Dış Ticaret Teorisi’nin birçok varsayımını aynen almasına
karşın emek ve sermaye gibi iki üretim faktörünü analize katması, uluslararası ticareti
ülkelerin, faktör donatımlarının ve malların faktör yoğunluklarının farklı olmasına
dayandırması açısından Karşılaştırmalı Üstünlük Teorisi’ne farklı bir yorum getirmiştir.
Yukarıda değinilen üç teoride (mutlak üstünlükler teorisi, karşılaştırmalı üstünlükler
teorisi ve faktör donatım teorisi), bir birlerine yakın ve bir üst versiyonları şeklinde dış ticareti
açıklamaya çalışan teorilerdir. Teoriler “geleneksel dış ticaret teorileri” olarak
adlandırılmaktadırlar. Geleneksel dış ticaret teorilerin dayandığı varsayımlar (örneğin, üretim
faktörlerinin homojenliği, tam rekabet şartlarının geçerliliği, sermayenin uluslar arası
hareketsizliği, talep yapılarının özdeşliği) günümüz dünyasındaki yapıları açıklamakta yetersiz
kalmıştır.
Yeni Dış Ticaret Teorileri analizinde ölçeğe göre artan getiriler ve eksik rekabet
piyasaları gibi gerçekçi varsayımlar kullanmaktadır. Dolayısıyla, bu teoriler standart
varsayımları kullanan geleneksel Faktör Donatımı Teorisi’nin açıklamada yetersiz kaldığı
benzer ekonomiler arasındaki ticaret ile sanayi mallarına ilişkin endüstri içi ticaret düzeyini
açıklamaya çalışması yönünden tamamlayıcı bir nitelik taşımaktadır. Dış ticareti açıklamaya
yönelik teorilerin her biri, uluslararası ticaretin tümünü açıklayabilecek kadar kapsamlı
olmamakla birlikte bazı teoriler standart mallar üzerine diğer teoriler ise yeni ürünlerin dış
ticareti üzerine yoğunlaşmaktadır. Yeni dış ticaret teorilerinin bir başka özelliği de “bilginin”
öneminin bu teorilerin oluşumunda önemli bir yer kaplamasıdır. Bilgi çağının yaşandığı
günümüzde rekabet üstünlüğü, bilgi yoğun teknolojilere dayalı endüstrilerde ortaya
çıkmaktadır. Bu nedenle, geçmişte rekabet üstünlüğü yaratan doğal kaynaklar, sermaye ve
emek gibi faktörlerin önemleri gittikçe aşınmakta ve bilgi daha çok önem kazanmaktadır.
8.4.2 Yeni Dış Ticaret Teorileri
NİTELİKLİ İŞ GÜCÜ TEORİSİ
Peter B. Kenen ve Donald B. Keesing’in literatüre kazandırdığı teori, yüksek eğitim
kalitesi ile donatılmış işgücünün, yüksek nitelikli ürünlerin üretiminde, buna karşılık eğitim
kalitesi görece daha düşük olan niteliksiz işgücü ile donatılmış ülkelerdeki emek, düşük kaliteli
ürünlerin üretimlerinde uzmanlaşmalarının, fayda sağlayacağını ifade etmektedir. Teoriye
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
göre, Nitelikli İşgücü Teorisi bağlamında; işgücünün kalitesinin arttırılmasına yönelik beşeri
sermaye yatırımlarının yapılması, işgücünün sermaye ile donatılması, insan gücü ve eğitim
planlaması gibi faktörler; ülkelerin nitelikli işgücü yönünden zenginleşmelerine ve bu avantajlı
durumu uluslararası ticarete yansıtmalarına yol açabilecektir.
TEKNOLOJİ AÇIĞI TEORİSİ
M. V. Posner tarafından geliştirilmiştir. Teorinin özünde yeni ürünlerin üretim
sürecinde, teknolojinin sağlayacağı katkılar vardır. Teknoloji açığı teorisine göre, sanayileşmiş
ülkeler arasındaki ticaretin büyük bir bölümü, yeni mal ve üretim süreçlerine dayalıdır. Bunlar
sanayileşmiş ülkelerde kurulan, yeni teknolojiye sahip üretim tesislerinde gerçekleştirilir.
Yenilikler patent ve fikri mülkiyet hakkı yasaları ile korunur. Diğer bir deyişle, bir yeniliği ilk kez
bulan kişi veya firma onun monopolcüsü olur. Başkalarının o buluşu izinsiz kullanması yasalarla
önlenir. Dolayısıyla Teoriye göre; yeni bir mal geliştiren sanayileşmiş ülkeler bu malın ilk
ihracatçısı olurlar. Ancak daha sonra teknolojik taklit yoluyla ya da malın serbest mal
durumuna gelmesinden sonra bazı ülkeler, ucuz emek yoluyla ya da doğal kaynak üstünlükleri
sayesinde bu malı geliştiren ülkeden daha ucuza üretebilirler. Böylece söz konusu mal; daha
az gelişmiş ülkeler tarafından ihraç edilmeye başlanır. İlk başta teknolojinin yardımıyla üretim
yapılan yeni bir ürün ortaya çıkmaktadır. Yenilikçiliğin ve piyasada tek olmanın getirdiği
avantajla birlikte belirli oranda kar sağlanmaktadır. Geçen zaman içerisinde söz konusu
ürünün, başka bir ülkede (özellikle az gelişmiş ya da gelişmekte olan ülkelerde) üretilmesi ve
oradan tekrar satın alınması, mali açıdan daha çok fayda elde edilmesine yol açmaktadır.
Teoriden anlaşılan, icadın yapılmasının ardından gerçekleştirilen üretimle birlikte kazanç
sağlanmakta; ancak daha sonra üretimden vazgeçip başka ülkelerden bu ürünlerin satın
alınmasının, daha karlı olacağını ifade eden bir süreçten geçilmektedir.
ÜRÜN DÖNEMLERİ TEORİSİ
Raymond Vernon tarafından geliştirilen teori, teknoloji açığı teorisi ile büyük
benzerlikler taşımaktadır. Ürün dönemleri teorisine göre, bir şirketin ürünün ihracatçısı olarak,
başladığı hayatına ürünleri yaşam döngülerinden hareketle, yabancı doğrudan yatırımları
almaya başlamasına vurgu yapmaktadır. Neticede ihracatçı bir ülke ithalatçı olmaktadır.
Kısacası, Yeni ürün, olgun ürün ve eski ürün dönemleri olarak ifade edilen bu süreç sonunda,
üretim yapılan merkezin zaman içerisinde değişmiş olduğuna şahit olunmaktadır. Raymond
teorisini açıklamak için ürün dönemlerini beş aşamaya ayırmıştır;
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
1. aşamada, Ar-Ge’ye yapılan harcamalar, ileri işgücüne yapılan harcamalar vb.
harcamalar ile yeni teknolojiler ve yeni mallar geliştirilir. İhracattan önce bu aşamada iç piyasa
talebi karşılanır.
2. aşamada, üretimde artış gözlenir ve iç piyasanın ihtiyaçlarından daha fazla mal
üretilebilmeye başlar Bu durum daha sonra, tüketimden çok üretim yapılması nedeniyle
ülkenin ihracata başlamasına yol açmaktadır. Bu aşamada üretici firma hala teknolojiyi
tekelinde bulundurmaktadır.
3. aşamada, ürünün üretim süreci, nitelikleri gibi bütün bilgileri hem üretici hem de
tüketiciler tarafından tamamen öğrenilir. Ürün standart bir yapıya dönüşür. Bu durumda
ürünün taklit edilme olasılığını ortaya çıkarır. Zaten zamanın ilerlemesi de yenilikçi ülke
açısından ürünün lisansını vermeyi ve de ürün üretiminin taklitçi ülkede daha ucuz
yapılabileceğinden (emek daha ucuz olduğundan) daha karlı bir hale getirir. Taklitçi ülkede
emek ve doğal kaynak zenginliğinden de yararlanarak ürünü üretmeye başlar.
4. aşamada, taklitçi ülkedeki üretim uzmanlaşma ile giderek artarken, yenilikçi ülkedeki
üretimde azalmaya başlar. Taklitçi ülke artık yenilikçi ülkeye ürünü ihraç etmeye başlar.
5. aşamada, yenilikçi ülkede iç piyasa talepleri artık ithalat ile karşılanmaya başlar,
ürünün üretimi hızla düşmeye devam eder. Artık teknoloji dünya ülkelerine tümüyle yayılmış
ve ürünün üretimini sınırlayan lisanslarda sona ermiştir.
KUZEY – GÜNEY MODELİ (Çıkar Çatışması teoremi)
Modele göre dünya’da üretilen mallar eski mallar ve yeni mallar olmak üzere iki gruba
ayrılır. Her ülkenin eski mal üretim teknolojisine sahip olduğu ve üretimde kuzey ülkelerindeki
ücretlerin güney ülkelerinden daha yüksek olduğu kabul edilir. Yine modele göre eski mallar
Türkiye’nin Ticari Ortakları Ders Notu - 2
Öğr. Gör. Hakan ERYÜZLÜ
sadece güneyde üretilir. Yeni malları icat eden ve belli bir süre bu malların monopolcüsü
olanlar ise kuzey ülkeleridir.
TERCİHLERDE BENZERLİK TEOREMİ (Taleplerin Çakışması Teoremi)
Brunstam Linder tarafından geliştirilen bu teori için talep yapıları benzer ülkelerin
karşılıklı şekilde yaptıkları dış ticaret miktarlarının, yüksek oranlarda olacağının ifade edilmiş
olduğunun belirtilmesi mümkündür.
Linder, ülkelerin tercihleri ne kadar çok birbirine benzer ise; ülkeler arasındaki sanayi
malları ticaretinin büyük olacağını vurgulamakta ve gelir düzeyleri ile tercihler arasında güçlü
bir ilişki olduğu için, kişi başına düşen gelir düzeylerinin, benzerliğini dikkate almaktadır.
Linder, benzer gelir düzeylerine sahip ülkelerin benzer malları tükettikleri ve benzer malların
ticaretini yaptıkları için aralarındaki sanayi malları ticaretinin, fazla olacağını ileri sürmektedir”
(DEVİREN, http://www.mevzuatdergisi.com,).
Linder, Üretim maliyetleri ve fiyatlar arasındaki farklılıklardan çok sanayi malı ihracatını
etkileyen faktörün, benzer talep yapıları olduğunu iddia etmektedir. Diğer bir ifade ile bir
sanayi malı pahalı da olsa aynı veya benzer zevk, tercih ve gelir düzeyine sahip, başka ülke
insanlarınca talep edilebilmektedir. Tersine ucuz da olsa zevk, tercih ve gelir düzeyi farklı ülke
insanlarınca talep edilmeyebilmektedir (OKTAY, 2005, sf.49).
MONOPOLCÜ REKABET TEOREMİ
Günümüzde dış ticaretin büyük bir bölümü, tüketicilerin zevk ve tercihleri nedeniyle,
nitelikleri farklılaştırılmış mallardan oluşmaktadır. Örneğin, otomobil üretimi bu duruma örnek
verilebilir. Farklı ülkelerde otomobil üretilebilmesine rağmen, otomobil üreten ülkeler dış
ticarette bir birlerinden otomobil almakta ve satmaktadırlar. Endüstri içi ticaret olarak
nitelendirdiğimiz bu durum faktör donatım teorisine tam anlamıyla ters düşmektedir. Çünkü
faktör donatım teorisine göre mallar homojendir ve bir ülke aynı malın hem ihracatçısı hem de
ithalatçısı olamaz.
VARLIK TEORİSİ
Irving Kravis tarafından 1956 yılında ortaya atılmıştır. Dış ticaretin nedeni bir malın veya
hizmetin bir ülkede bulunmamasıdır. Ülkeler kendileri üretmedikleri veya pahalıya ürettikleri
malları veya hizmetleri diğer ülkelerden ithal ederler.
Download