Bir şeyin olması için sadece ‘’Ol’’ demesi yeten yüce yaratıcı, bir emirle bizi yokluk aleminden varlık alemine çıkardı. ALLAH’IN ÇALIŞMA, YARDIMLAŞMA VE DÜZEN ORKESTRASI: KALP VE MITOKONDRI DR. SAİD SÖZÜHİKMET Allah (cc.) bizleri yaratırken müthiş düzen içinde yaratmış. Bedenimizi belirli nizama göre tanzim etmiştir. Ancak her gün televizyona bakıyoruz, ‘’Acaba filmin sonu ne olacak?, Diğer bölümde ne olacak?, Maç kaç kaç bitecek?’’ diyoruz, gözümüzü televizyondan ayırmıyoruz. Hatta maçın yorumlarını dinliyoruz. “Şu maçı, dizileri, televizyonu ve bütün olayları seyreden bu göz nasıl yaratılmıştır? Niçin yaratılmıştır? Bu göz bana neden verildi? Bu gözü bana veren benden ne istiyor?’’ demiyoruz. Bu gözün ortasında bir delik var ama gören şey nedir? Hiç merak etmiyoruz. 24 saat boyunca nefes alıp veriyoruz. Her nefes alışımızda 0,4 litre nefes aldığımızı, 0,4 litre nefes verdiğimizi biliyor muyuz? 0,5 litre nefes alsak nefes fazlalığından, 0,3 litre nefes alsak nefes azlığından ölürüz . Bu nefes almayı bile biz ayarlamıyoruz. Bu nefes alıpvermek bize bırakılsaydı “Az mı aldım, fazla mı aldım?”der, düşünür, kafayı yerdik. Ya da nefes alıp verme bize bırakılsa sizce ne olurdu? Hiç uyuyamazdık. Çünkü uykuda da nefes alıp veriyoruz. Bu muazzam düzeni Rabbimiz mükemmel bir şekilde koymuş. Bir nefes alma cihazı yapmış olsak bir oda büyüklüğünde bir cihazla gezmiş olacaktık. Rabbimiz bizi bize bırakmamış ve küçük bir göğüs kafesinin içine, bir oda büyüklüğündeki cihazın tam anlamıyla yapamayacağı nefes alıp vermeyi sağlayan akciğerleri yerleştirmiştir. Hiç bunları, bir maçı, bir sanatçıyı, bir futbolcuyu, bir siyasi olayı merak ettiğimiz kadar merak ettik mi? O zaman sizleri bu sorularla uyandırmaya çalışırken asıl konumuza gelelim. ● ● ● Rahman ve rahim olan yüce yaratıcı besinlerimizi göndermekle kalmıyor, koca devletlerin bir tanesini kurmakta zorlandığı enerji santrallerini, mitokondrileri şefkatle her hücremize yerleştiriyor. ● ● ● Bizler annemizden ve babamızdan gelen birer hücreden yaratıldık. Erişkin bir insanda yüz trilyon hücre vardır ve bu yaratılan her hücre besin ve enerji istiyor. Bu vazife başlangıçta Rabbimiz tarafından annemize verilmiştir. Ancak rabbimizin bir mucizesi şudur ki bu yüz trilyon hücre için besinlerden enerji oluşturan mitokondriler bize sadece annemizden hediye kalmıştır. Yani babamızdan gelen hücrenin mitokondrileri bizi oluşturacak hücrenin yapısına girmezken sadece annemizden gelen mitokondriler bizi oluşturan hücrenin yapısında yer alır. Anneden gelen besinler yine anneden gelen mitokondri dediğimiz o küçük yapıda hücrelerimiz için adeta can oluyor, enerji oluyor. Rahman ve rahim olan yüce yaratıcı besinlerimizi göndermekle kalmıyor, koca devletlerin bir tanesini kurmakta zorlandığı enerji santrallerini, mitokondrileri şefkatle her hücremize yerleştiriyor. Güneşten enerji üreten panelleri biliriz. Bir tane de bizde olsa ücretsiz enerji elde edip kullanırdık diye, belki de hayal etmişizdir. Ya da nükleer bir enerji santralimiz olsa fena mı olurdu? Rabbimize hamdolsun ki bizlerden ücret almadan dünyaya gönderdi ve yine ücret almadan hücrelerimize enerji santrali olarak çalışan mitokondrileri yerleştirdi. Güneşte olgunlaşan meyveler ve sebzeler bizim için aslına bakarsak birer güneş enerji depolarıdır. Biz bu besinleri mitokondrimizde işlemlerden geçirerek güneşten gelen enerjiyi, vücudumuzda her türlü faaliyet için kullanırız. Boyları 0,2-5 mikron arasında olan, ebat olarak küçük, ancak işlev olarak Rabbimizin dev bir sanat eseri olan mitokondriler bir fabrikanın yapmakta zorlanacağı işleri bir anda yapıyor ve yüce yaratıcının büyüklüğünü herkese haykırıyor. Aklı olmayan, şuuru olmayan, seni tanımaz bilmez, bilse enerjisini sana harcamaz mitokondriler karbonhidratları, yağları, proteinleri kısacası yediğimiz, içtiğimiz şeyleri hücrelerde enerjiye dönüştürüyor. Seni bilen gören şuur sahibi hikmetli yaratan Allah tarafından mitokondriye yaptırılıyor. Yine mitokondri üzerine yerleştirilmiş öyle bir mucize daha varki bu bizleri daha da hayrete düşürüyor. Soğuk havalarda kahverengi yağ dokusunda bulunan özel bir mekanizma ile mitokondri besinleri direk ısıya çevirebilir (Norepinefrin kahverengi yağ dokusunun yüzeyindeki beta 3-adrenerjik reseptörlere bağlanarak oksidasyon enerjisinin ısı enerjisine dönüşmesine yol açar.). Böylece besinlerden direk olarak enerji üretmeden ısı elde ederek kalorifer vazifesi yapar. Ve vücudun sıcaklığını dengeli tutabilmek için 36.5 C ye ayarlar. Mitokodri bu özellikleriyle bana bakın rabbimizin büyüklüğünü anlayacaksınız diyor. Eğer bir hücre fazla çalışacaksa, fazla enerji tüketecekse vücuttan ayrı kendine ait bağımsız bütün özellikler kendinde bulunduğundan bu mitokondri kendi kendine kimseye sormadan bölünür. Çünkü her bir molekülün kendine ait yaşantısı ve dünyası olduğundan her biri bulunduğu yerde vazifesini eksiksiz bir şekilde yapar. Tanımadığı bilmediği bir insan vücudu için Allah tarafından yaptırılır. Anne rahminde büyüyen hücrelerimizin artık kendi sistemine ihtiyacı vardır ve anneden ayrılacakları zaman kendi sistemlerinin tam olarak oluşması gerekir. Dolaşım sistemi, solunum sistemi, boşaltım sistemi, sindirim sistemi, sinir sistemi gibi insanı en güzel surete çevirecek sistemleri rabbimiz yaratır. Ancak bunlardan hangisi ilk tamamlanır. Hücrelerin enerji ihtiyacına cevap veren bir sistem olmalıdır, evet kardiyovasküler sistem dediğimiz hücrelere besin ve oksijen taşıyacak olan kalp ve damar sistemi yaratılışında ilk tamamlanan sistemdir. Şimdi de kalbe bir bakalım. Anne rahminde iken 19. Günde oluşmaya başlayan kalp, 3.ve 4. Hafta arası ilk atışlarına başlar. Gebeliğin yaklaşık sekizinci haftasında tam fonksiyonel konum kazanan kalp, Erişkinde 12 cm uzunluğunda 9 cm genişliğinde 250-350 gr ağırlığına ulaşır. Daha yerinde bir deyimle herkesin kalbi kendi yumruğu büyüklüğündedir. ● ● ● Rabbimizin bir mucizesi şudur ki bu yüz trilyon hücre için besinlerden enerji oluşturan mitokondriler bize sadece annemizden hediye kalmıştır Kalp adeta bir anne gibi kendini kasar kendini düşünmez, yavruları olan diğer organları besler en son bütün yavruları olan organları besledikten sonra anne olan kalp gevşer, rahatlar böylelikle en son kendini besler. Bu gevşeme ile beraber yavruları olan organların artıkları olan kirli kanları tekrar kendi alır. Ve adeta organların annesi vazifesini yapar. Mitokondri enerji ihtiyacına göre kendisi bölünebilirken muhteşem bir benzerlikle kalp de ihtiyaç anında kendisi aldığı uyarılarla daha fazla kasılabilmektedir. Rabbimiz önce mitokondrilere besin ve oksijen yetiştirebilmesi için kalbi yaratmış. Yardımına koştuğu mitokondrileri de bu iyi niyetinden dolayı kalbe yardımcı tayin etmiştir. Yani durmaksızın çalışan mitokondrilere ● ● ● destek olan kalbin yardımcısı da yine mitokondriler olmuştur. Çünkü sürekli çalışan kalbin sürekli enerjiye ihtiyacı vardır. Bir insan bir mağazaya girdiği zaman mağazada bulunan sanat eserlerini seyrediyor ve gözünü alamıyor, hayrete düşüyor, ilgisini çekiyor ama ne acayiptir ki insan kendi vücudundaki sanat eserlerine bakmıyor, gaflete düşerek düşünmüyor. Halbuki biliyor muydunuz? Kendi vücudunuzdaki bir kalbin, yılda 40 milyon defadan fazla çarptığını ve bir emme basma tulumba gibi çalışarak günde 7500 litre yani tam üç gemiyi dolduracak kadar kan pompaladığını, gerçekten de olağanüstü bir sanat eseri olduğunu biliyor muydunuz? Bilmemek ve düşünmemek en büyük gaflettir. Rabbimizden bize büyük bir hediye olan bu kalbi acaba nerelerde çalıştırmamız gerekir? Onu yüce yaratıcının emirleri dışında koşturmak kalbe büyük bir haksızlık değil midir? Kalp için mucizevi olan bir durum da yapısında bulunan kapakçıların kapanması sırasında çıkardığı seslerdir. Bu sesler bir düzen içinde durmaksızın devam eder. Sanki bir kumandanın ordusunu düzene sokmak isterken verdiği komutlar gibidir bu sesler. Bir düzensizlik olduğunda bu seslerde de düzensizlik başlar. Kalpte başlayan bu düzensizlik tüm vücudu etkiler. Kalpte duraklamalar yavaşlamalar veya düzensiz hızlanma olduğunda bütün organlar risk altındadır. Bu düzensizlikte tansiyon düşmesi ile tüm organlara giden besin ve oksijen desteği azalabilir. Düzensiz hızlanma olduğunda kalpte pıhtı oluşup organlara gidebilir ve gittiği organda kan akışını engelleyerek büyük sorunlara yol açabilir. Pıhtının tıkadığı her organda, o organa ait işlev kaybı olur. Bu pıhtı beyine giderse felçliğe, kalbin kendini besleyen damara giderse kalp krizine sebep olabilir. Zira kalpteki bir anlık düzensizlik tüm sistemi çökertebilir. Bu bize Rasûlullah sav in “İnsanda bir organ vardır. Eğer o sağlıklı ise bütün vücut sağlıklı olur; eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. Dikkat edin! O, kalptir.''(Buhârî, Îmân, 39; Müslim, Müsâkât, 107.) hadisini hatırlatır. Kalp ve mitokondriler öyle bir düzen içinde hiç durmadan dinlenmeden çalışmalılar ki hayatımız da bir düzen içinde aksamadan devam etsin. Şimdi bizim yaptığımız işleri düşünelim nerde bir eksik bırakmıyoruz ki. İşlerin yoğunluğunda elbette bazılarını erteliyoruz ya da unutuyoruz. Ancak kalbimiz ve mitokondriler hiç şaşırmadan ve işlerini aksatmadan, hayatta var olduğumuz sürece çalışıyor ve tüm bedene kuvvet ve kudret veriyorlar . Bunu akılsız olan kalp ve mitokondriye demek ki bir yaptıran var. Bunu yapan ancak Allah (cc.) olabilir. Kalp için olağanüstü olan bir olay da sistemin düzen içinde çalışmasını sağlayan elektriksel uyarılardır. Bu elektriksel uyarılar olmazsa kalpte kasılmalar düzensizleşir ve kalp tam kapasite çalışamaz. Mitokondride de elektron taşıma sistemi ile enerji üretilen başka bir yol daha vardır. Kalpte eletriksel yolda sorun olunca işlerde aksama olduğu gibi mitokondride de elektron taşıma sisteminde sorun olursa besinlerin enerjisi tam alınamaz. Kalp, yılda 40 milyon defadan fazla çarpan ve bir emme basma tulumba gibi çalışarak, günde 7500 litre yani tam üç gemiyi dolduracak kadar kan pompalayan, gerçekten de olağanüstü bir organdır. Şekil 1: Kalbin elektriksel uyarı yolu Kalp aslında iki ayrı pompadan oluşur: akciğerlere kan pompalayan sağ kalp ve çevre organlara kan pompalayan sol kalp. sağ kulakçık (atrium) kirli kanı alır sağ karıncığa (ventrikül) verir. Sağ ventrikül de kirli kanı akciğer’e pompalar. Kalbin sol sistemi ise temiz kanı vücuda göndermekle vazifelidir. Sol kulakçık temiz kanı akciğerlerden alır, sol karıncığa verir; sol karıncık da kanı vücuda pompalar. Böylece kan vücut ile kalp arasında döner durur. Kalpte kan daima dönerken, mitokondride de besinler durmadan döner enerji verir. Aslında bu dönüşün özel bir adı da var: Krebs döngüsü. Mitokonrideki bu döngü ile oksijen daima tüketilir, karbondioksit üretilir. Kalpteki kan döngüsünün amacı ise, mitokondriye temiz kan ile daima oksijen yetiştirmek ve mitokondride üretilen karbondioksiti akciğerlere oradan da dışarı taşımaktır. Büyük bir yardımlaşma içerisinde kalp ve mitokondri durmaksızın çalışır. Bu mükemmel programın bir anlık aksaması bayılmalara, daha da uzaması ölüme yol açacaktır. Kalbimize ve mitokondrimize her an hükmeden, bu vesile ile bize can veren Allah (c.c.)a ne kadar şükretsek az gelir. Biz daha neye ihtiyacımız olduğunu bilmeden bize kalp, mitokondri, oksijen ,besin ve daha sayılamayacak kadar nimet veren Allah(c.c.)’a hamdolsun. Kalp vücud için ne kadar önemli ise mitokondri de hücreler için hayati öneme sahiptir. Kalp nasıl ki damarlar vasıtası ile tüm vücutla ilişki içindedir. Mitokondride hücrede bulunan tüm organellerle ilişki içindedir. Adeta mitokondri de hücrenin kalbidir, annesidir. Mitokondride dışta fazladan bir zar vardır,aynı şekilde de kalbin dışında da perikard dediğimiz zar vardır. Ve hem kalpteki hem de mitokondrideki dış zarların içinde az bir sıvı tabakası vardır. Kalbe giren ve çıkan damarlar yerleştirildiği gibi yüce Rabbimiz mitokondri üzerine de maddelerin giriş çıkış yapabilmesi için delikler(porlar) yerleştirmiştir. Kalbin ve mitokondrinin aralıksız çalışması bize Rabbimizin her an bizimle beraber olduğunu rahmetini üzerimizden hiç eksiltmediğini gösterir. Bir annenin sürekli çocuğunu düşünmesi gibi Rabbimiz bizi bizden daha çok sever ve üzerimize nimetlerini her an yağdırır. Rabbimizin bize olan sevgisini önce kalpte hissederiz. Heyecanlandığımızda kalp daha hızlı çalışmaya başlar. Kalp ve mitokondri öylesine uyumludur ki beraber hızlanıp beraber yavaşlarlar. KALPTE ALLAH YAZISI Kalp için mucize olan bir durum da kalbin ileti yollarının şekline dikkatle baktığımızda Arapça Allah yazısına benzemesidir. Yüce Allah yarattığı bu mükemmel sisteme adını yazmıştır. Bu kadarla da bitmiyor. Rabbimiz ismini mitokondri içine de nakşetmiştir. En küçüğünden en büyüğüne tüm sanat eserlerine ismini yazan yüce Allah'ın şanı çok yücedir. Bizler çok şanslıyız. Çünkü Rabbimizin sanatını seyredecek bir ilim çağında dünyaya geldik. Ancak günlük koşturmamızdan Rabbimizi doyasıya izlemeye onu anlamaya onu tanımaya fırsat bulamıyoruz. Oysa onu anlamakla tanımakla mutlu oluruz. Onu anmakla rahatlarız. MİTOKONDRİDE ALLAH YAZISI Kalbimiz için Rabbimiz öyle bir kural koymuştur ki bu kural onu adeta durmak bilmeyen bir an bile sarsılmayan vazifesine odaklanmış bir asker yapar. Kalp içerisine ne kadar kan dolarsa onu vücuda göndermekle vazifelidir, kalp durmak bilmez. Bunun arkasında ise Rabbimizin inayeti vardır. Çünkü vücuttaki diğer kaslarımız bir noktada yorulurken kalbin yorulmaması ancak Rabbimizin desteği ile olabilir. Kalbin öylesine muazzam düzenlenmiş diğer bir özelliği de kan basıncını belirli aralıklar içinde ayarlamasıdır. Bu Rabbimizin kalbe koyduğu bir mucizedir. Kainatta zerreden atoma, atomdan bütün canlılara kadar bir düzen, bir kural, bir mucize içerisinde yaratılmıştır. Mesela dünyanın en iyi aşçısı yemek yaparken basit bir şekilde yemek yapmaz. Her bir malzemeyi oranlı bir şekilde koyar ve dünyanın en leziz yemeği ortaya çıkar. Kainatın en büyük aşçısı olan Rabbimiz de bir domatesi yaratırken 1,1 gr protein, 0,2 gr yağ, 27 mg fosfor, 13mg kalsiyum, 0,5 mg demir, 3 mg sodyum, 244 mg potasyum, 900IU A vitamini 0,06 mg B1 vitamini, 0,04 mg B2 vitamini, 0.7 mg B3 vitamini, 0,1 mg B6 vitamini, 3.0 mg C vitamini , 0.04 mg E vitamini 6,4 mg folik asit koymuştur ve bu şekilde leziz, mükemmel bir sanat eseri , domates olmuştur. Bir salatalıkta da protein 0,7 gr, yağ 0.2 gr, lif 0.7 gr, sodyum 9.6 mg, potasyum 169.2 mg, kalsiyum 18mg, C vitamini 9,6 mg, demir 0,6 mg vs. Rabbimiz her birinden oranlı bir şekilde maddeleri(vitaminler ve mineraller) koyuyor ve gıda oluyor. İnsanlar ise ''Bu aşçı tuzunu az koymuş, maddeleri oranlı koymamış deyip, içindeki maddelerin değerini yükseltse, mesela dışardan tuz atarak, tuz oranını yükseltse , Rabbimiz de buna karşılık olarak , "Ey kulum madem benim yarattığım sanat eserini beğenmedin al o zaman; sana tansiyon hastalığı, kalp hastalığı veriyorum.'' der. Yani muazzam yaratılmış sistemi insan kendi eliyle bozar. Kainattaki herşeye bir hikmet, bir düzen veren yüce Allah’ın sanatını birkaç örnekle aktarmaya çalıştık. Rabbim insanoğluna yüklenen vazifeleri yerine getirmeyi nasib etsin. Amin DR. SAİD SÖZÜHİKMET