Hukuk Fakültesi Klinikleri: Her mevsimde (ve her yerde) geçerli bir

advertisement
Uluslararası Sempozyum
Hukuk Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri
13-14 Haziran 2013
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
Eskişehir
Açılış Konuşmaları
Sunucu: Değerli protokol, sevgili konuklar ve kıymetli öğrenciler
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi 20.yıl etkinlikleri çerçevesinde Raoul Wallenberg
İnsan hakları ve İnsancıl Hukuk Enstitüsü ile ortaklaşa düzenlenen “Hukuk öğretiminde yeni
yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri Uluslararası Sempozyumu”na hepiniz hoşgeldiniz. Açılış
konuşmalarını yapmak üzeere Anadolu Üniversitesi Hukuk fakültesi dekanı Prof.Dr.Sayın
Ufuk Aydın'ı buraya davet ediyorum.
Ufuk Aydın: Merhaba değerli konuklar, yurtdışından gelen değerli bilim insanları,
Ankara'dan, İstanbul'dan sempozyumumuzu onurlandıran değerli konuklar, sevgili öğrenciler.
Bildiğiniz gibi bu yıl Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nin kuruluşunun 20.yılı ve bu
çerçevede çok sayıda etkinlik düzenledik. Bu etkinliğimiz de aslında son ve en geniş kapsamlı
etkinliğimiz. Raoul Wallenberg İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Enstitüsü ile birlikte
düzenledik. Hukuk klinikleri, hukuk öğretiminde yeni yaklaşımlar, hukuk klinikleri özelinde
bir sempozyum düzenledik. Hukuk klinikleri aslında hukuk eğitiminde oldukça yeni bir
uygulama. İki yönlü bir uygulama. Bir yandan öğrencileri uygulamanın içine çeken, günlük
yaşamda gerçek davacılarla, gerçek şikayetçilerle biraraya getiren bir uygulama. Bu yönüyle
eğitsel, bir yönüyle de yoksul, marjinal, hukuka ulaşmada adalete ulaşmada güçlük çeken
kişilere imkanlar sunan, sosyal yönü de olan bir uygulama.İki yönlü hem eğitsel, hem sosyal
yönü olan bir uygulama hukuk klinikleri. Ülkemiz açısından son derece işlevsel olacağını
düşünüyoruz. Ancak bugüne kadar yeterli ilgiyi gördüğünü söylemek hukuk kliniklerinin çok
da mümkün değil. Son derece iyi niyetli birkaç çalışma var. Yarın özellikle Türkiye örneği
karşımıza geldiğinde Türkiye'deki uygulamalar hakkında da bilgi alacağız ama maalesef
ülkemizde yeterli ilgiyi gördüğünü söylemek pek mümkün değil. Biz bu alanın, hukuk
klinikleri alanının bir yandan hukuk fakültelerinin kurucusu olarak, bir yandan adalet
bürokrasisinin, Bakanlığın konusu olarak, bir yandan yüksek yargının bir yandan da şüphesiz
baroların işbirliği içinde olabileceği bir alan olarak düşünüyor ve değerlendiriyoruz.
Dolayısıyla bu alanda bu söyledğim kişi ve kurumların işbirliği yapmasının doğru olacağını,
yerinde olacağını düşünmekteyiz. Bugünkü oturumlarda dünya uygulamalarını tarihçesiyle
birlikte inceleyeceğiz. Daha doğrusu değerli konuşmacılar bizlere bilgiler sunacaklar. Yarın
ise Türkiye'den örneklerle karşınızda olacağız. Daha doğrusu konuklarımız karşınızda olacak.
Bir uluslararası sempozyum, gerçekten çok ciddi yardımlar, destekler aldık. İzin verirseniz
sempozyumumuzun düzenlenmesinde katkısı, desteği olan kişi ve kuruluşlara da buradan
teşekkür etmek istiyorum. Raoul Wallenberg Enstitüsü gerçekten çok büyük destekler sundu.
Enstitü yetkililerine, başta Ville Forsman'a ve sevgili Gamze Rezan Sarışen'e, yıllardır
bizimle işbirliği yapan, bu sempozyumun düzenlenmesinde bilimsel desteklerini esirgemeyen
sevgili Prof.Dr.David McQuoid-Mason'a, üniversitemizin tüm olanaklarını hiç tereddütsüz
emrimize sunan sevgili rektörümüz Prof.Dr.Davut Aydın'a çok teşekkür ediyorum. Tabi
bunların yanında sempozyumumuzun Adalet Bakanlığı ayağında bize katkılar sağlayan
Strateji Geliştirme Daire Başkanı Sayın Alpaslan Azapağası'nın da katkıları çok büyük oldu.
Fakültemiz bünyesinde de çok genç bir arkadaş akademisyen grubu arı gibi çalıştı kelimenin
gerçek anlamıyla ve bugüne geldik. Sevgili yardımcılarım Yard.Doç.Dr.Tolga Akkaya ve
Yard.Doç.Dr.Elif Uzun, Düzenleme kurulunda görev yapan Yard.Doç.Dr.Mesut Aygün,
Yard.Doç.Dr.Kasım Akbaş, Kıvılcım Turanlı Yücel, Yard.Doç.Dr.Ezgi Başak Demirayak,
araştırma görevlisi Yusuf Sertaç Serter, Doç.Dr.Ayşe Hür ve aramıza çok yakın zamanda
katılan ama dinamizmiyle, iş disipliniyle sempozyumun gerçekleşmesine sıradışı bir katkı
sağlayan sevgili asistanımız Defne Topçu'ya ayrıca bir teşekkür etmem gerekiyor. Tabi
teşekkürlerin en büyüğü dünyanın dört bir yanından bizim davetimizi kırmadan gelen, Güney
Afrika'dan, ABD'den, Kenya'dan, Azerbaycan'dan Ürdün'den davetimize bizi kırmayarak
gelen,
Ankara'dan,
İstanbul'dan
gelen
konukları
unutmuyorum
şüphesiz,
değerli
konuşmacılarımıza da teşekkür etmem gerekiyor. Uzun bir uğraş verdik. Bugün sempozyumu
başlatıyoruz. Mutlaka kusurlarımız, eksiklerimiz vardır. Bağışlayacağınızı düşünüyoruz. Bu
kapsamda hepinize geldiğiniz, sempozyumumuzu onurlandırdğınız için çok teşekkür
ediyorum.
Sunucu: Dekanımız Sayın Ufuk Aydın'a değerli konuşmalarından dolayı teşekkür ediyoruz.
Raoul Wallenberg Enstitüsü'nü temsilen konuşmalarını yapmak üzere Sayın Gamze Rezan
Sarışen'i buraya davet diyorum.
Gamze Rezan Sarışen: Çok teşekkür ediyorum, değerli konuklarımız öncelikle hoşgeldiniz.
Raoul Wallenberg Enstitüsü olarak
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi ile beraber
düzenlediğimiz Hukuk Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri Uluslararası
Sempozyumuna katılımızdan ötürü teşekkürlerimizi sunuyoruz. Raoul Wallenberg Enstitüsü
2000 yılından beri Türkiye'de insan hakları eğitimi ve araştırmaları alanında kurumsal destek
programları yürütmektedir. İsveç'teki Lund Üniversitesi bünyesinde kurulmuştur ve
kurulduğu günden bugüne gerek İsveçte gerek Türkiye dahil çeşitli ülkelerde insan hakları
alanıda çalışmalar yürütmekte, faaliyet yürüttüğü ülkelerde hukuk fakülteler, adalet kurumları
ve sivil toplum kuruluşlarıyla yakın işbirliği içerisinde çalışmaktadır. Enstitü Türkiye’de
yürüttüğü destek programlarında insan haklarının etkin korunması ve güçlendirilmesi
çabalarına özellikle hukuk eğitimi alanında sunduğu kurumsal destekle katkı sunmaya
çalışmaktadır. Bu kapsamda Raoul Wallenberg Enstitüsü, 2011 yılından beri Anadolu
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin hukuk klinikleri eğitimi alanındaki çalışmalarını
desteklemektedir. Sempozyum programında da görmüş olacağınız üzere sempozyumun yarın
sabahki oturumunda üniversitenin hukuk eğitimi alanında bugüne kadar gerçekleştirdiği
çalışmaları dinleme şansımız olacak. Bugün ve yarın devam edecek olan sempozyumun klinik
hukuk eğitimi alanıda farklı ülke deneyimlerinin ele alınacağı bir paylaşım ve ortamının
yaratılacağını ümit ediyoruz. Sempozyumda Türkiye'deki hukuk klinik eğitimi deneyimlerinin
yanısıra ABD, Güney Afrika, Azerbaycan, Ortadoğu ve Polonya gibi farklı sosyokültürel
hukuk yapılarına ve geleneklere sahip ülke deneyimlerini de dinleme fırsatı bulacağız.
Geçirmekte olduğumuz bu zor ve önemli günlerde Eskişehir'e gelerek bu önemli
sempozyumu gerçekleştirmemizi mümkün kılan, Türkiye’den ve yurtdışından gelen
konuşmacılarımıza ve siz değerli misafirlerimize çok teşekkür ediyoruz. Ayrıca
sempozyumun düzenleme sürecinde fikir görüş ve önerileriyle sempozyumun gerçekleşmesini
mümkün kılan prof. David McQuoid-Mason'a, ayrıca sempozyum danışma ve düzenleme
kurulu üyelerine de katkı ve desteklerinden dolayı çok teşekkür ediyoruz. Verimli bir iki gün
geçirmeyi diliyoruz. Çok teşekkür ediyorum.
Sunucu: Sayın Sarışen'e değerli konuşmalarından dolayı teşekkür ediyoruz. Şimdiyse açılış
konuşmalarını yapmak üzere Anadolu Üniversitesi Rektörü Prof.Dr Sayın Davut Aydın'ı
buraya davet ediyorum.
Davut Aydın: Çok değerli misafirler, değerli katılımcılar, değerli öğrenciler ve değerli
arkadaşlarım hoşgeldiniz. Hepinize üniversitemiz adına saygıyla selamlıyorum. Şu anda
Global Kampüs'tesiniz, Global Kampüs'e hoşeldiniz. Global diyorum çünkü Bakü'den
Brüksel'e, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nden Batı Trakya’ya, Kosova’ya, Makedonya’ya,
Batı Avrupa’daki Köln merkezi olmak üzere 22 Avrupa ülkesi dahil olmak üzere şu anda 30
ülkeden eğitim öğretim hizmetlerini sürdüren dünyanın 2.büyük üniversitesindesiniz.
Anadolu Üniversitesi olarak 55 yaşında olmakla beraber özellikle son 30 yıldan beri
uygulayageldiği açıköğretim sistemiyle şu anda dünyada artık başka ülkelerin model aldığı,
işbirliği yaptığı bir üniversite konumundayız. Bundan 30 yıl önce İngiliz Açık Üniversitesi’ni
model olarak kurulan Anadolu Üniversitesi bugün artık iş tersine döndü, şu anda İngiliz Açık
Üniversitesi Open University ile işbirliği imkanlarını görüşen bir üniversite konumundayız.
Gelecek yıl bu 30 ülkeye 7 ülke daha dahil olacaktır. Bunlar Bulgaristan, Romanya, Bosna
Hersek, Arnavutluk, Gürcistan ve Nahcivan Cumhuriyetleridir. Hedefimiz 3 yılın sonunda 60
ülkedir. Şu anda 21000 öğrencimiz var. 1000 öğrencimiz burada, 20000 öğrencimiz ise 110
ülkede öğrencisi olan bir üniversiteyiz. Türkiye'deki tüm üniversitelerdeki öğrenci sayısı
33000’dir, bunun 21000’i bizdedir. 2000’i yurtdışındadır öğrenci olarak. Hedefimiz 3 yılın
sonunda 200000 yabancı öğrenci ve Anadolu Üniversitesi olarak 60 ülkeyi hedefliyoruz. Şu
anda üniversite olarak Türkiye'de tek başına, tek eğitim ihraç eden üniversiteyiz. Şu anda
devletten bir lira yardım almadan, kendi geliriyle yaşayan bir üniversiteyiz. Bu ne anlama
gelir? Şu anlama gelir, birinci nesil üniversiteler eğitim öğretim yapan üniversitelerdir. İkinci
nesil üniversiteler araştırma yapan üniversitelerdir. Üçüncü nesil üniversiteler ki 21.yüzyılın
üniversiteleri, hem eğitim öğretim yapar, hem araştırma yapar, hem de topluma hizmet
fonksiyonlarını yerine getirir. Bu üç fonksiyonu yerine getirir ve bunları yaparken de kaynak
yaratır, kendi kaynaklarıyla kendi ayakları üzerinde faaliyetini yürütür. Anadolu Üniversitesi
bugün Türkiye'de 3.nesil bir üniversitedir. Örgün eğitimden yaşam boyu egitim içerisinde
artık hepimiz biliyoruz ki yaşam boyu eğitim bebeğin anne karnında 4.ayından itibaren
başlıyor ve mezara kadar devam ediyor. Vizyonumuz yaşam boyu eğitimdir, her yaş grubu,
toplumun bütün kesimleri. Şöyle baktığınız zaman Türkiye'ye bir şey görürsünüz; Türkiye’nin
bugün yaşadığı sorunların arkasında sosyal bilimlerin yeteri kadar gelişememesi ve sosyal
bilimlerin sorunlara çözüm üretememesi yatar. Teknolojik olarak Türkiye çok ileri düzeyde
işler yapıyor ama sosyal bilimlerdeki bu gerilik elbette pek çok sorunlarla bizi karşı karşıya
getiriyor. Oysaki artık şu biliniyor; ülkelerin zenginliklerini ya da fakirliklerini belirleyen ana
unsur, o ülkenin kurumlarının kalitesi ve başarısıdır. Bakınız buraya bir kitapla geldim “why
nations fail-the origins of power, prosperity and poverty”. Yazarları Türk öğretim üyelerinden
şu anda MIT'den Daron Acemoğlu ve Harvard Üniversitesi'nden James Robinson'dur. Şunu
diyorlar, niçin bazı devletler zengin, kimi fakir? Fakirlik ya da zenginlik kaynağı nedir? Son
derece açıklayıcı bilimsel bir eser ve pek çok örneklerle kurumları taşıyan ülkeyi zenginliğe
götüren ana unsur ne sizin petrolünüz ne diğer kaynaklarınız, kurumların başarısıdır,
kurumların performansıdır. Daha katılımcı olan kurumlar, toplumu daha kucaklayıcı
kurumlara sahip olan ülkeler zengindir. Katılımcı ve kucaklayıcı olmayanlar, toplumun bir
bölümünü ötekileştirenler, dışlayanlar, dezavantajlı diye çeşitli bireyleri sistemin dışına atan
politik yapılar, kurumsal yapılar, ekonomik yapılar o ülkeleri fakir bırakıyor ve bunu çok
güzel örneklerle de açıklıyorlar. Burada konumuzla çok yakından ilgili olduğu için özellikle
üzerinde durmak istedim. Amerika'dan Rio Granada ekonomisinde Meksika ile Amerika
arasında sınır bir şehir. Sınırı çizerken ikiye bölünmüş. Bir kısmı Amerika’da kalmış, bir
kısım Meksika’da kalmış. Amerika’daki yaşayan bölümde fert başına gelir 30000 dolar,
Amerikan kurumları eğitim kurumları, politik kurumları, hukuksal kurumlar aynı şekilde o
yaşam biçimini düzenliyor. Öbür tarafta da Meksika’nın kurumları var. İkisi arasında
inanılmaz uçurum var. Bu bir kültür değil, yeme içmesi her şey aynı ikiye bölünmüş ama
ekonomik kurumların teşviki, başarısı, bireylerin önünün açılması, politik kurumların, siyasi
kurumların, sağlık kurumlarının, eğitim kurumlarının, kurumsal yapının geliştirilmesi
toplumu zenginleştirdi. İşte Acemoğlu Nobel'e aday öğretim üyelerinden birisi, dileğimiz
odur ki önümüzdeki dönemde, yıllarda Nobel alacak Türk öğretim üyelerinden birisi.
Okumanızı tavsiye ediyoruz çünkü işte eğitim sistemi içinde ne kadar fazla iyi eğitim
yapılabilinirse, kurumsal yapımızı ne kadar kapsayıcı hale getirebilirse, toplumu kucaklayıcı
hale getirebilirse, sorunların çözümüne katkısa bulunabilirse, kurumları zenginleştirirse ülkeyi
zenginleştirir diyor. Özeti bu. İşte bu anlayış içerisinde Anadolu Üniversitesi olarak sadece
örgün eğitim yapmıyoruz, toplumun bütün kesimlerine ve yaş grubuna yaşam boyu eğitim
yapıyoruz. 15’den fazla bakanlıkla yürüyen projelerimiz var. Şu anda 400’ün üzerinde proje
yürütüyoruz. Nerede bir eğitim sorunu varsa bizim işimiz, nerede bir iletişim sorunu varsa
bizim işimizdir. Hem eğitimi, hem iletişimi, işte bu anlamda Anadolu Ünivetrsitesi olarak
eğitim ve öğretimde bilgi teknolojilerinde de birleştirerek şu anda büyük bir dijital devrim
gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz. Bugün itibariyle arkadaşlarım biliyorlar,
açıköğretim sistemi içerisinde binden fazla dersimizi televizyonda üretilen TRT okulda
sunulan programların, dil programlarının hepsini ditijal platforma taşıdık. Bugün itibariyle
sayın başkanıma gösterdim. Size de sunmak isterim; google analytics’de 1 Eylül’den 13
Haziran’a kadar Anadolu Üniversitesi’nin bir öğrenme portalına girip ziyaret eden ziyaretçi
sayımız 20885574 kişi. Neredeyse Fidel Castro’nun Kübasıyla, Kim’in Kuzey Koresi hariç
tüm ülkelerden ziyaretçisi var Anadolu Üniversitesi’nin. 15 milyondan fazla kitabımız
indirilmiş, 125 milyondan fazla kitaplarımız okunmuş. Dileyen inceleyebilir. Bu bir bilgi
devrimidir. Artık bilgiyi teknolojinin ucuna koyduk. Bundan sonra bununla daha iyi işler
yapmamız, bilgiyi daha iyi kullanmamız gerekir, daha iyi geliştirmemiz gerekir. Bununla
ilgili inovatif uygulamalarımızı arttırmamız gerekir. İşte klinikler, hukuk klinikleri bunun ilk
örneklerinden bir tanesidir. Biz bunları yaparken sektörlerle işbirliği halinde çok önemli bir
yapılanmaya gittik; araştırma ve inovasyon, kısa adı Aricom olan bir merkez kurduk. Değerli
katılımcılar, sektörler ister hukuk sektörü olsun, ister sanayi sektörü olsun, ister kamu sektörü
olsun, ister sivil toplum sektörü, ne dersek diyelim sektörlerin üniversiteden dört tane talebi
vardır. Dört şey isterler bizden: Birincisi nitelikli eleman ister. Bizim eğitimle nitelikli eleman
sağlamamızı isterler. İkincisi araştırma isterler, araştırma talepleri vardır. Üçüncüsü araştırma
sonuçlarının aktarılmasını isterler. Teknoloji transferi isterler. Dördüncüsü bilginin çok hızlı
eskimesi nedeniyle yaşam boyu eğitim sertifika programları isterler zaman zaman. İşte bu
dört boyutu gerçekleştiren araştırma ve inovasyon birimimizi de şu anda yapılandırıyoruz.
Staj uygulamalarıyla iş dünyasıyla buluşturmasını sağlamak gerekiyor. İş dünyasıyla
akademik dünya iki farklı dünyadır. Bu iki farklı dünyanın birbirinden alacakları var. İkisi
beraber olursa ancak inovatif ve teknolojik yenilikler çıkabilir. Birbirimizle beraber
çalışmamız gerekiyor. İşte bunun için kurduğumuz bu merkezden, bir anlamda regülatör
görevi yapan bu merkezden artık öğrencilerimizi daha fazla proje bazlı staj uygulamalarına Batı’da bunun sadına intern staj deniyor- uygulamalarını başlattık kurumlarla. Tek tek
işbirliği yapıyoruz çünkü şunu biliyoruz artık; Türkiye’den mezun bir öğrenci, hangi alandan
olursa olsun mezun olan bir öğrenci, iş dünyasına adaptasyonu ortalama iki yıl sürüyor. Bu
süreyi kısaltmamız gerekiyor Bu da ancak stajlarla birlikte daha verimli hale getirilebilir. İşte
bunun için başlattığımız proje bazlı staj uygulamasına hukuk klinikleri ile yeni bir boyut
eklenmiş olacaktır. Hukuk klinikleri ile artık daha nitelikli hukuk eğitimi, daha nitelikli
işbirliği, daha nitelikli uygulamalar, dezavantajlı grupların özellikle karşı karşıya kaldığı
sorunların çözümüne katkı. Adeta bir hukuk laboratuarı, bir sosyal laboratuar. Tabi bunun
aynı zamanda sivil toplum ayağına da bakmamız lazım. Türkiye’de sivil toplum boyutu yeni
gelişiyor. Biz Anadolu Üniversitesi olarak şu anda uluslararası sivil toplum araştırmaları
merkezi de oluşturduk. Uluslararası bir boyutta çünkü bizim görevimiz sadece Türkiye değil,
bütün bu coğrafyadaki çeşitli ülkelerde de biraz önce ifade ettiğim gibi faaliyetlerimizi
sürdürüyoruz. Bunun bir ayağı da sivil toplum olacaktır. Dolayısıyla hukuk klinikleri
bağlamında değerlendirmeler yapılırken sivil toplum ayağının da mutlaka geliştirilmesi,
onlarla olan işbirliklerin de tekrar ileri düzeye taşınması, modele dahil edilmesi gerekir diye
düşünüyorum. Tabi bunu yaparken elbette ki ilgili kamu kurumlarıyla da birlikte hareket
etmek gerekiyor. Biz Anadolu Üniversitesi olarak yaşam boyu eğitim vizyonumuz içerisinde
her türlü işbirliğine hazırız. Bu anlamda başlayacak olan, başlayan ve yürütülen hukuk
klinikleri sadece Anadolu Üniversitesi’nde değil, ülkemizin değişik hukuk fakültelerinde,
değişik birimlerinde ve diğer ülkelerde de yaygınlaşması konusunda bir misyonu da yerine
getireceğimizi ifade eder, toplantının hayırlı ve başarılı geçmesini diliyorum. Bu toplantıya
katılanlara,
konuklarımıza
ben
tekrar
teşekkür
ediyorum.
Bu
organizasyonun
gerçekleşmesinde görev alan bütün arkadaşlarımıza üniversitemiz adına teşekkür eder
hepinize saygılarımı sunarım.
Sunucu: Rektörümüz Sayın Davut Aydın’a değerli konuşmalarından ötürü teşekkür ediyoruz.
Şu an aramızda bulunmamakla birlikte telgraflarıyla bizi onurlandıran Prof.Dr. Sayın Mehmet
Sağlam’a, Sayın Oktay Vural’a, Sayın Kazım Kurt’a, Prof.Dr. Sayın Metin Lütfi Baydar’a,
Sayın Necati Çetinkaya ya ve Sayın Oya Eronat’a teşekkürlerimizi sunuyoruz. Bugün
birbirinden değerli konuklarımız gerek konuşmacı gerek katılımcı olarak bizleri
onurlandırmaktalar. İşte şimdi o konuşmacılarımızdan ilki olan Kwazulu-Natal Üniversitesi
öğretim üyesi Sayın David McQuoid-Mason’u ana tema konuşmasını yapmak üzere buraya
davet ediyorum.
Keynote Speech
“The History and Purpose of the Clinical Legal Education”
David McQuoid-Mason
University of Kwazulu-Natal, Durban, Sourth Africa
Just to say, it’s a great pleasure to be back in Turkey because I first came here in 1967,
international tourist year, and we’re still building roads (…) model for Turkish Ministry of
Tourism, so maybe if you go to your tourist museum and look at in 1968 (…) you can see me.
It’s my third visit in Turkey; I’m very pleased to be here. I liked to congratulate Anadolu
University on his 50th birthday, more particularly law faculty on the 20th birthday. I’ve been
asked to talk to you about the history of mission and mission of clinical legal education and
its role in promoting practical legal education and social justice. And I just want to pick up on
one thing that dean said this morning. I noticed how editors put in corporation and I’m very
pleased to see you have the ministry of justice people here and other public officials. It was as
you will hear later in our country we have a legal abroad, which provides legal aid services
for poor people but funded by the state. And then board has partnerships with law clinics.
And the law clinics get a share of the public funding to assist them in a partnership to deliver
legal aid services. So that’s a very important component. I’m very pleased you’re all here.
We’re all on the same mission for justice, whether we academics, whether we are public
officials or anybody else. Ok, what I’m gonna talk to you this morning is, you’ll got it English
here and Turkish there, what is clinical legal education, history of clinical legal education, the
mission of clinical legal education, clinical legal education teaching methods, clinical legal
education skills that we teach, clinical legal education and client delivery models, clinical
legal education and social justice. I’ll conclude and then because clinical legal education is
not about giving lectures, I asked them to give me a ten-minute warning, and then what I’m
going to do is to demonstrate, again with you, how we use clinical legal education
methodology. So what is clinical legal education? We often describe it as experiential
learning. As you heard from your president of university that for four months, I guess in the
room is real life learning and what we are trying to do is to build on that student’s experience
as they actually learn in at the university as well. So they are confronted with practical
lawyering problems. Real issues, not just what’s in the textbook, what is actually happening.
They deal with them in the role of lawyer’s zone, actually play the role of lawyer, so they not
just read what the academics say, they try to be lawyers. They interact with clients or each
other. Sometimes they role-play. And they try to identify and solve legal and social justice.
Social justice is a very important component. Because its very important for the rule of law,
it’s very important for democracy. Without social justice, you get revolution and chaos. They
reflect on what they’ve learnt. Through art clinical education projects, students are invited to
think about what have I learned about society and what the law is doing in society, but what I
learned about myself, what have I learned to make me a good lawyer one day as well so they
are all reflected and they are also subjected to critical review by the teacher and the each
other. You always debrief the students; you ask them you give them feedback all the time.
You don’t just collect an essay, give them a mark and send it back. You monitor the progress.
History of the clinical legal education: we really took the idea from the medical profession
because it uses problem-based education. Medical students are exposed to patients. The old
traditional method was just for law teachers to give lectures and you just learned from the
books. You never really saw real people and still you graduated and started doing your
retention. The modern versions of clinical legal education began in the 1960s in the U.S.A, a
program funded by Ford Foundation. In 1970s, Canada started looking at it, U.K, Australia,
South Africa. We were in the middle of a (...) so we were cut off from everybody else. I
hoped to organize a conference in 1973, in that year there were 3 law clinics in our country
ran by students, which were started a year before. One that began in April 1973, professor
Philipa Kruger will tell you about that later. Then I started one. We had a conference in July
and in August we set up a law clinic. No resources. All I had were portable files cabinets that
used to go down church hall, bringing some loyals with me, supervised students almost (...)
tapped advice with students. In 1980s, it spreaded onto the Phillipines, India, Autstria, 1990s
onto Tailand, Malesia, central and eastern Europe, central Asia, America and Russia. 1990s
were important because people often think law clinics are a common law jurisdiction thing.
IT’s something American and English speaking universities do. In the 1990s, our work in 16
eastern European countries, all of them have civil law system, all of them can go back to
Roman law. And I think the same Turkish (...) you got your code from Germans or somebody
might have influenced you but it’s a civil law system and law clinics works just as effectively
in both systems so it doesn’t matter what system you have. In 2010, Turkey came on board,
you have (...) sitting here that will talk about themselves later, China, Japan, Mexico, Spain,
Algeria, Serbia, South east Asia, middle east countries, Iran and I’ll tell you some of the
things later on there’s many many countries now and so Turkey in a way is now becoming a
(...) you are starting to be a catalyst but you’re becoming a part of joining world community.
And there have been recently books on legal education published in American Health (…),
which have said we are looking at the lawyering skills. The most important vehicle for
teaching them is clinical legal education. So what is the mission then? On the way, I
described it actually as really to teach practical skills in a social justice setting. Social justice
setting is a fair distribution of health, housing, welfare, education and legal resources. You
gotta have access to the courts. When I was drafting legal legislation for Syria I went all the
wrong places including the president of their country. Now then, if you know that Syria had a
civil war 10 years ago, people were killing each other, cutting of their head and doing all sorts
of horrible things and the president said to me “one of the reasons we have a civil war in our
country was that people did not trust the administration of justice”. All the lawyers were in
the capital Freitah. All the law officers were there. There were four lawyers maybe across the
country. Nowhere else. All they had was prosecutors and police officers; never saw anybody
to defend them. So the rebels came and said, “guys, come and fight for justice, join the
revolution, we’re gonna overthrow these guys” and so the president has been very strong to
push these legal (...) in Syria. So it’s very important for the rule of law and democracy. It
deals with needs, not wants. Everybody wants to be rich. Everybody wants everything but
certain needs we all have and that what we’re trying to increase with clinical legal education.
At the same time while all the students learning their practical skills, they also provide
valuable services to communities, to help them access social justice. Now it depends very
much, I’m from a developing world, South Africa; many of the countries are working on
those. We can’t have that luxury. South American law clinics don’t ever see clients. They are
just simulations, or they even want the students that have legal education. They will deal with
rich clients. We don’t do that. We’re trying to help the poor people in the developing
countries, and we always try to have real life clinics, and I’ll explain something to you just
now. In different forms, you get street law clinics, you get life plan clinics, you get public
legal education which is street law, legislative drafting. I (...) described three main ones for
you. I’m gonna describe the life plan clinics. We have people getting advice. I’m gonna
explain the street law, or legal awareness clinics. Then, I’m going to describe one, which is
popular in the Arab-speaking world, and you will hear from doctor Mattar later about that. He
actually helped drafting the legislation, legislation for people with disability, legislation for
old people and so on. And that’s a very useful thing a student can do. Also, learning about the
communities. The teaching methods: very important for us and I’ll have a bit of time at the
end to show you how we use, but we use what we call interactive teaching method. We don’t
just stand up and give lectures, and what I’m doing now is a good (...) I’m afraid, but I’m
supposed to be doing keynotes but I’ll do something later with you. But we do things like
role-plays, where students use their own experience to role-play. We are teaching (...) rights
on arrest, but powers of the police and the right of citizens. We will say, who’s been arrested.
If anybody has been arrested come out and tell us the way you were arrested, how you saw it
the police did it, and after that role-play, we’ll then say “ok, these are the powers of the
police. There are the rights of citizen. Why did the police exercise power? (…)” Simulations.
We actually can use scripts, role-play for students to use their own experience and script
simulations we write for them. Moots, some people confuse moots with mock trials. But a
moot means we lawyers arguing and area of law which is decided before usually, mock trials
as we lawyers examining witnesses and judges examining witnesses ahead of trial. Case
studies, in which we look at cases, which the courses have decided. Small group discussions,
very good way of learning with students interacts with each other. Debates, you all heard
about that, students forming on different sides. Taking a stand, student presentations, many
ways in which teachers are facilitators than actual lecturers, and that gives you life long
learning experience students have. All right, I wanna talk now about the different clinics.
Now, there are life plan clinics where you have real people and not simulations. And all of
these programs you work, you gotta have an academic component, where you are training and
teaching the students and you have a service component. Academic component usually, you
go into a classroom, you do classes and seminars using the interactive methods. You will
rehearse how a lawyer interviews a client, and you go and see a client. Service component,
you can work in a law clinic or in some other institution. I’ll show you some different models,
and student may be involved working on a campus or going and working in a nongovernmental organization even a government agency sometimes. We will talk about that.
Ok, how they usually work. You can have (…) or students can get academic credits. The
university recognizes this and they get credit for applying any other law courts. Some
universities may not gonna give you grade but every student must do this almost like a
community service. We call jury performing and certificate. Others say “Hey volunteers! We
aren’t really to give you guys credits but you can volunteer”. Best ones give you credit.
Students are supervised by qualified lawyers to make sure they have proper advice to deal
with communities. Usually they give advice, but sometimes, and you will hear it again from
our colleague Philippa from Witz. Sometimes the students will do the preliminary work with
the lawyer and the lawyer goes to court. Some jurisdictions have what we call student
practice rules. U.S.A, Philippines and Chili has it, where the students can actually go to court
and argue the cases with the supervisor. The Philippines is very progressive because the
students can go to court but they can argue before the supreme court as well if they are
probably (signed)??. And then the challenge is how you balance the academic classroom
component with the service component because you are doing in-service learning at the same
time that you are trying to teach the academic component. Whole lot of skills then that we’re
trying to teach the students what we call lawyering skills. Client interview, how you interview
a client, how you council, how you advice a client, professional responsibility, what are the
ethical rules that governs a lawyer’s relationships, advocacy, how you create a persuasive
argument in the court, negotiation, how you negotiate, critical thinking. Ok this is what the
law says at it looks as if law is against us. Let’s investigate, let’s see if we can do something
else to try and solve. Problem solving, how do we solve problems. Lawyer’s life is
permanently solving problems, drafting, how do we draft documents, the importance of
drafting documents. You don’t put a full stop or a coma in a wrong place. It would cost you
millions. Communication skills, how do you speak, how do you write, how do you
communicate, how do you use your telephone and thinking on your feet. And those of you
who will coming to the workshop, we’ll give you a little formula on how you can think on
your feet and make a persuasive argument. Models of delivery, whole variety. Campus law
clinics, and I think you have a (...) what people have; you have a law office on your campus.
When I started, I didn’t have a law office so I would go to a church or a community hall just
with my portable filing cabinets and use them. That’s why we call it an off campus clinic as
well. So you can have somewhere in town where you can go. Mobile law clinics, we would
take a little van or a little car and go up to a community in a rural area where there’s a big
problem and certainly people there needed help so you get in your car you go up there, sit
under a tree, you bring your files, you train your students, you sit under the trees, you give
advice there and you come back to the university. We’ve done that many times. Public
interest law firms are firms where they are trying to one person bring an action which gonna
effect everybody and some law clinics specialize. In my country, public interest law firms
work together with legal aid funded authorities because they can bring big cases that are
gonna change people’s lives. Community law clinics, and I’ll talk about these in more details,
where the students go and live in communities during the vacations and learn about their
problems and get it back. Then formal ones. What we call formal to externships and cheapest
to run where your clinics go to non-governmental organization or goverment office or
something and provide the service there. Ok, let me talk a little bit about these. In campus and
off campus clinics, you can have this what we call as general practice with ideally everything
in it so most popular model for western countries which started. You can have specialist
clinics where you deal with special problems you hear from Philippa. They do that in Witz
University in South Africa and we do it. You take laborer cases. In my country, AIDS is
important, or consuminal cases, or administrative justice cases you can specialize or you can
have public interest law clinics which I mentioned. You take actions on behalf of whole lot of
people. The general practice ones, they are usually the most common one to start with and
you focus mainly on advice, giving people advice and you refer them to lawyers or
government agencies and that’s the easiest one to start with. Specialist ones very often, and
again I mentioned them, but criminal law and non-domestic violence is a problem. For
instance, in Syria women and children refugees, those cases as well. We build an expertise
and very often, you will hear from Philippa again. Lawyers will go to court. You don’t just
refer, your lawyers and your firm go to court because they speak and take the students as well.
The mobile ones, they have same sort of issues but they will go from a campus. Basically they
go circuit. They have a mobile filing system. You can get a simple filing cabinet, which you
can hang your files in and bring them back to the office. And they usually take on cases that
will fit everybody, not just individual people because they want to make an impact. We often
call that impact litigation as well. Specialist law firms can do that. And then you can have
what we call community and “adia” alternative dispute resolution. Anybody knows what that
means in turkey? We use mediation and arbitration that sort of things, and those ones, well
the community ones and they use in Bangladesh and İndia a lot. The community ones are with
the students join in their vacation. If they come from a village, they go back to their village,
live in their village or what is good that you take the rich kids to go to the rural areas and in
South East Asia they will got to leave with a handful of rice like everybody else and learn the
problems of the community, see how they can identify them come back to university, research
the problems, see what can be done to provide the answers. Those are the great ones in rural
areas, imagine Turkey got rural areas with students could go and into the communities and
spend a vacation or a weekend identifying the problems and come back to the clinic and try to
help them. Alternative dispute resolution clinics. Some alternative dispute resolution clinics
where the students are trying to do mediation. And they have something in İndia that they call
a long dallact. With the law students work with the courts and they try and deal mainly in the
civil cases how they can try and get mediated settlements and the students (...) on a weekend
courts are opened and law students come with clients and you have a bench consisting of a
magistrate or a district court judge, a social worker, and an ordinary lawyer. And the students
come with the clients and the clients there are mediated with the settlement and that
settlement becomes the order of the court. And in 75% of the cases they can take out of the
courts. They clear the courts by using these methods. So using the students and the
supervision that is a very useful one as well. It’s very good for domestic violence and family
violence. In Afghanistan, you might be surprised to hear that, that Afghanistan has law clinics
that they have a domestic violence clinic which they use mediation and as you know Afghan
society is very traditional. And so it’s very difficult to deal directly with the husband so the
way the clinic’s workers: they bring the whole family, the elders of both sides, and they all
come together. And they start of by explaining the law and the law just in most countries it is
a crime to beat your wife and so on. But they think it is traditional, between the family here
with the groom, they say, you know actually we are sorry because we do not realize we were
breaking the law. We thought we could do this because of our culture. And they found in a
number of cases then they actually got an agreement. Ok, I won’t beat my wife. I’ll work out
some other way of dealing with. That is a useful thing to do as well. The “farm out” clinics
internships so where the students will go and work, legal or paralegal or vice office or
something and they are being supervised by the staff of that organization but if you are using
them for academic credit you gotta make sure your supervisors are trained and you achieve
your educational goals with them if that happens with the placements. They are very good for
giving insights into communities, with the (…) in particular communities, cheaper to run
because you don’t need some of your own lawyers you can use the lawyers of India or
government officers or human rights commissioners or whatever. Ok so, life plan clinics.
Street board type clinics. These are the ones again the experiential learning and street law is
the termical program because it is experiential learning. It is really about training the students
to use these interactive teaching methods they then go into organizations like prisons and they
train waiting (...) prisoners and juvenile prisoners. Bilgi University does that sentence
prisoners for instance because they very often don’t know what to do about education. So we
find and ask students to go prison. The people who attend most are the prison wardens, prison
officials because they left to learn the laws as well with the students. Again, law students are
getting practical problems. When you go to a community to teach law you learn what is
happening in that community, people have got problems. Again, they are afraid of what
they’ve learned, they get the critical review and so on as well. Again, they get academic
credit. You can make it like community service or you can make it voluntary. You gotta train
them to teach to target groups. You must be very sensitive about your communities. I don’t
know how conservative your rural communities are in Turkey but for us, you need to make
sure that you’re sensitive to what is going on in their community. Sometimes you need a
gatekeeper to even go to some of our communities. Students need to know what is going on
there. We usually don’t give a lot of advice. There is an English program. I’ll talk about later
called “Street Law Plus”, with an all sort of advice. What we do with street law ones is to give
a general advice about the problem but refer to individual cases to life, plan clinic at your
university campus or a lawyer or government agency if they need one. And you need to
balance this academic work with service work. Our students give 25 lessons in 100 high
schools around my city. And they will go and give lessons in those high schools during these
calls. I don’t know whether you have a life skills program in high school or counseling or
citizenship program, but those are the programs our students use. Ok, different models we got
in schools, prisons, places of safety where young/juvenile offenders go, community groups,
trade unions, youth groups, women groups, university groups, civil society. Any numbers of
places you can do it, and again these students, some of them, street law plus I mentioned
where (...) also try to do something following those problems. The last thing I want to talk
about is it is particularly found useful in Arabian world, but they do in some of the English
universities, which is legislative drafting, where you actually assist as a partner, ministry of
justice as trying to draft a new law, or somebody wants a new law, students get involved, help
by identifying the problem in the community effecting, what is effecting old people here,
what is effecting widows or something or disabled people. You get feedback from community
on what their problems are. You have a look, do the research. They see other countries doing
this, and then as a result, they will come up and suggest drafting maintenance. We have
students in South Africa doing this to draft the laws dealing with forensic investigations; for
instance, in medical issues. Again, academic credits are all the other things as we spoke about.
You can have campus legislative drafting clinic, you can have advocacy groups where
students are advocating for changes to legislation. You can have students assisting law
commissions as research assistance. You can have students assisting government departments
as well. They are very useful resources, they are at the university. University is looking for
things to what to do, and they build their research capacity as well. Ok, I’m just about to
finish. How am I doing? Ten minutes. All right I’m just gonna summarize the social justice.
Then, I’m gonna make a quick demonstration. All right so as far as social justice goes, you
really can’t just teach jury’s (...) or something. It is ok to read what’s in textbook and things,
but you need to receive what is happening in the community as well. You can set a theoretical
framework but then you have to see what is happening. We have a right to have a lawyer in
our constitution, but we say students during their vacation to sit in court. Is everybody getting
a lawyer? Is this right? Actually working or not? It is important for developing countries and
you want to encourage the spirit of what we call (...), doing things for good. If you have
properly integrated academic and community service programs, you can divide law students
with a great opportunity not only to learn about lawyer practices but also serving the
community as well.
Ok. What I want to do with you is an exercise we do when we deal with negotiation. And
we’re all gonna do this I’ll just tell you what it is. In negotiation, and this applies to family
violence cases. People usually come with what we call positions. My positions. I want this, I
want that. What we try to do is to move people from positions to interest “Why you want to
do this? How can we win?” So I’m gonna play a game with you called as much as you can.
Remember that. Win as much as you can. OK? It’s usually based on arm wrestling it’s
difficult to do it here. You gotta be in teams of two. It’s easy to do it here than in Iran because
in Iran, men and women who are strangers can’t hold hands. In Turkey, everything is OK.
What I want you to do is I want you to all stand up, find a partner, and that includes the vice
chancellor. We are all equal here and this is winning as much as you can. OK now this is how
you score in this game. Put your hands to your side, and you gotta pull the person’s hand
across until it hit your thighs. We gotta score by pulling. You pull your partners hand if hands
hit your legs you score. You all got your partners. Everybody got a partner? All right
remember, teams of two or three doesn’t matter. Win as much as you can. Get set. Go go go.
Ok stop. Now remember, the name of the game was win as much as you can in teams of two.
All right how many of you get “5”. Mr. President, how many did you get? Zero? How many
did you guys get? Four-One. Five. How many did you guys at the back get? Zero-zero. Did
anybody get 10? Yes. All right come here and show how you got twenty? Watch these guys.
All right, hold it. Why did you do that? (We both wanted to earn as much as you can). You
were teams of two, and you wanted to earn as much as you can. You were a team. You didn’t
have to have the position I want a fight, to win we must cooperate as much as we can. We
move from a position of “I wanna win and I wanna win” to “hang on now. We’re a team here
guys, let’s cooperate”. Same thing happens with domestic files and family violence. That’s it.
Thank you very much for your time.
Ana Tema Konuşması
“Hukuk Kliniği Öğretiminin Tarihçesi ve Amacı”
David McQuoid-Mason
Kwazulu-Natal Üniversitesi, Durban, Güney Afrika
Öncelikle yeniden Türkiye’de olmanın benim için büyük mutluluk olduğunu belirtmek
istiyorum çünkü buraya ilk kez 1967’de geldim, uluslararası turist yılıydı ve ben Türkiye
Turizm Bakanlığı için erkek modelliği yaptım. Dolayısıyla eğer turist müzenize gider ve 1968
broşürüne bakarsanız Efes’te, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde çekilmiş fotoğraflarımı
görebilirsiniz. Türkiye’ye onuncu gelişim ve burada olmaktan ötürü çok çok memnunum.
Anadolu Üniversitesi’nin 55. ama özelikle de hukuk fakültesinin 20. yaş gününü kutlamak
istiyorum.
Benden burada sizlere, klinik hukuk eğitiminin tarihi ve misyonu ve uygulamalı hukuk
eğitiminin ve sosyal adaletin gelişimine katkısı üzerine bir konuşma yapmam istendi.
Dekanın bu sabah söylediği bir şeye değinerek başlamak istiyorum. Nasıl işbirliği yaptığınızı
fark ettim ve Adalet Bakanlığı mensuplarını ve diğer kamu görevlilerini burada görmekten
ötürü oldukça mutluyum çünkü birazdan anlatacağım gibi, bizim ülkemizde devlet tarafından
finanse edilen ve yoksul insanlara adli yardım hizmetleri sunan bağımsız bir Adli Yardım
Kurulumuz var. Bu kurulun hukuk klinikleri ile ortaklıkları var. Hukuk klinikleri bu ortaklık
çerçevesinde, kurula adli yardım hizmetleri sunma konusunda yardım ediyor ve bunun
karşılığında da kamu finansmanından pay alıyorlar. Dolayısıyla da bu çok önemli bir bileşen.
Hepinizin burada olmasından ötürü çok memnunum. Her birimiz, ister akademisyen, ister
kamu görevlisi, ya da her kim olursak olalım adalet için çalışıyoruz.
Pekâlâ, bu sabah sizlere klinik hukuk eğitimi nedir, klinik hukuk eğitiminin tarihi, klinik
hukuk eğitiminin misyonu, klinik hukuk eğitimi öğretim yöntemleri, öğrettiğimiz klinik hukuk
eğitimi becerileri, kinik hukuk eğitimi ve müvekkille ilişki modelleri, klinik hukuk eğitimi ve
sosyal adalet konularından bahsedeceğim. Daha sonra konuşmamı sona erdireceğim çünkü
klinik hukuk eğitimi ders anlatır gibi anlatılmaz. Beni on dakika sonra uyarmalarını istedim.
Sonrasında sizlere klinik hukuk eğitimi metodolojisini nasıl kullandığımızı örneklerle
açıklayacağım.
O halde ilk olarak, klinik hukuk eğitimi nedir? Biz bunu genelde deneyimsel öğrenme olarak
betimliyoruz. Üniversitenizin rektörünün de söylediği gibi yaşam boyu eğitim anne karnında
4. aydan itibaren başlıyor. Bizim yaptığımız da üniversitelerde zaten belirli bir noktaya kadar
öğrenen öğrencilerin deneyimlerinden yola çıkmak ve bu deneyimleri geliştirmek. Dolayısıyla
onları uygulamalı avukatlık sorunlarıyla karşı karşıya getiriyoruz. Burada söz konusu olan
gerçek konular oluyor, salt kitaplarda yazan şeyler değil, gerçekten olan şeyler. Bunlarla
avukatlık mantığıyla ilgileniyorlar, fiilen avukat rolünü üstleniyorlar. Dolayısıyla sadece
akademisyenlerin yazdıklarını okumuyorlar, avukat olmaya çalışıyorlar. Müvekkillerle ya da
kendi aralarında etkileşime giriyorlar. Bazen rol oynuyorlar. Ve hukuki meseleleri ve sosyal
adaleti tanımlamaya ve çözmeye çalışıyorlar. Sosyal adalet çok önemli bir unsur çünkü
hukukun üstünlüğü ve demokrasi için çok önemli. Sosyal adalet olmazsa devrim ve kargaşa
olur.
Öğrenciler öğrendikleri şeyler üzerine kafa yoruyorlar. Klinik eğitim projeleri aracılığıyla,
hem toplum hakkında öğrendiklerini ve hukukun toplumdaki rolünü hem de kendileri
hakkında öğrendiklerini ve bunların arasından kendilerini bir gün iyi bir avukat yapacak
şeylerin neler olduğunu düşünmeye davet ediliyorlar. Tüm bu konular üzerine düşünülüyor ve
bu konular gerek öğretmenler tarafından, gerekse öğrencilerin kendi aralarında eleştirel bir
yaklaşımla gözden geçiriliyor. Öğrencilerden sürekli bilgi alıyorsunuz. Onlara soru
soruyorsunuz ve her daim geri bildirimde bulunuyorsunuz. Sadece yazdıkları makaleleri
toplayıp, not verip geri göndermiyorsunuz; gelişimlerini sürekli takip ediyorsunuz.
Klinik hukuk eğitiminin tarihi: biz bu fikri aslında tıp mesleğinden aldık çünkü tıpta problem
bazlı eğitim uygulanıyor. Tıp öğrencileri hastalara maruz kalıyorlar. Eski geleneksel
yöntemde, hukuk öğretmenleri ders anlatırlardı ve siz yalnızca kitaplardan öğrenirdiniz.
Gerçek kişileri hiç görmeden mezun olur ve mesleğinizi yapmaya başlardınız. Klinik hukuk
eğitiminin modern versiyonları Ford Vakfı tarafından finanse edilen bir programla birlikte
1960’larda ABD’de başladı. Kanada’da, Birleşik Krallık’ta, Avustralya’da ve Güney
Afrika’da ise 1970’lerde başladı. Bizde o zaman apartheid rejimi vardı ve insanlarla
iletişimimiz kesilmişti. 1973 yılında bir konferans organize etmek istedim. O yıl ülkemizde bir
yıl önce açılmış olan ve öğrenciler tarafından işletilen üç tane hukuk kliniği vardı. Nisan
1973’te açılmış olan bir tane vardı, bunu Profesör Philippa Kruger size daha sonra
anlatacak. Sonra ben bir tane başlattım. Temmuz’da bir konferans yaptık ve Ağustos’ta bir
hukuk kliniği kurduk. Hiç kaynağımız yoktu. Elimde bir tek seyyar dosya dolapları vardı.
Kiliselere gider öğrencilere denetmenlik yapardım.
Hukuk klinikleri 1980’lerde Filipinler, Hindistan ve Botswana’ya; 1990’larda Tayland,
Malezya, Orta ve Doğu Avrupa, Orta Asya, Latin Amerika ve Rusya’ya yayıldı. 1990’lar
önemli çünkü insanlar genelde hukuk kliniklerinin yaygın bir yargı uygulaması olduğunu
düşünüyorlar; Amerikan ve İngilizce eğitim veren üniversitelerin yaptıkları bir şey gibi.
1990’larda 16 Doğu Avrupa ülkesinde yaptığımız işler var. Bu ülkelerin hepsinde medeni
hukuk sistemi var, hepsi Roma hukukuna kadar gidebiliyor. Ve sanırım Türkiye için de bu
böyle. Siz de kanununuzu Almanlardan aldınız ya da birisi sizin kanununuzu etkilemiş
olabilir, ama sonuçta bir medeni hukuk sistemi ve hukuk klinikleri her iki sistemde de etkili
bir şekilde çalışıyor. O yüzden hangi sisteme sahip olduğunuzun bir önemi yok. 2010 yılında
Türkiye de aramıza katıldı. Aramızda Bilgi Üniversitesi var, daha sonra kendilerini
anlatacaklar. Bunun yanı sıra Çin, Japonya, Meksika, İspanya, Nijerya, Sierra Leone,
Güneydoğu Asya, Ortadoğu ülkeleri, İran gibi, size daha sonra bunlarla ilgili bir takım şeyler
anlatacağım, pek çok ülke var ve Türkiye de bir şekilde dâhil olmaya başladı. Katalizör
olmaya başlıyorsunuz; dünya toplumuna katılmaya, bir parçası olmaya başlıyorsunuz.
Son dönemlerde hukuk eğitimiyle ilgili American Health’de yayınlanan kitaplar var. Ve
dediğim gibi, avukatlık becerilerine bakıyoruz. Bunu öğretmenin en iyi yolu klinik hukuk
eğitimi. O halde misyonumuz nedir? Bunu aslında, bir sosyal adalet ortamında uygulamalı
becerileri öğretmek olarak tarif edebilirim. Sosyal adalet ortamı sağlık, konut, refah, eğitim
ve hukuk kaynaklarının adil bölüşümü anlamına gelmektedir. Mahkemelere ulaşabilmeniz
gerekir. Sierra Leone için adli yardım yasası hazırlarken, devlet başkanları da dâhil olmak
üzere bütün önemli aktörlerle tanıştım. Sierra Leone’de 10 yıl önce iç savaş olduğunu biliyor
musunuz bilmiyorum. İnsanlar birbirlerini öldürüyorlardı. Birbirlerinin kafalarını kesiyorlar
ve her türlü korkunç şeyi yapıyorlardı. Başkan bana “Ülkemizde iç savaş olmasının
nedenlerinden birisi, insanların adalet yönetimine güvenmemeleriydi” dedi. Bütün avukatlar
başkent Freetown’daydı. Bütün hukuk görevlileri de oradaydı. Ülke çapında belki dört tane
avukat vardı. Başka kimse yoktu. Ellerinde bir tek savcılar, polis memurları ve mahkemeler
vardı. Kendilerini savunacak hiç kimseyi görmemişlerdi. O yüzden de isyancılar gelip,
“Arkadaşlar, gelin ve adalet için savaşın, devrime katılın, bu herifleri devireceğiz” dediler.
Bundan dolayı başkan Sierra Leone’de adli yardımı hayata geçirmek için çok fazla çaba
harcadı. Dolayısıyla bu, hukukun üstünlüğü ve demokrasi için çok önemli. İhtiyaçlarla
ilgileniyor, taleplerle değil. Herkes zengin olmak ister. Herkes her şeyi ister ama hepimizin
ihtiyaç duyduğu bazı temel şeyler vardır ve biz de klinik hukuk eğitimi ile bunları karşılamaya
çalışıyoruz. Öğrenciler uygulamalı becerileri öğrenirlerken aynı zamanda toplulukların
sosyal adalete ulaşmasına yardım eden değerli hizmetler de sunmuş oluyorlar. Şimdi bu pek
çok şeye bağlı. Ben gelişmekte olan bir ülkeden geliyorum, Güney Afrika’dan. Pek çok ülke
bunlar üzerinde çalışıyor. Bizim böyle bir lüksümüz olamaz. Amerika’daki bazı hukuk
klinikleri hiç müvekkil görmüyorlar bile. Onlar sadece simülasyon veya hukuk eğitimi almış
öğrencileri istiyorlar. Hatta bazı durumlarda zengin müvekkillerle ilgileniyorlar. Bizim
yaptığımız bu değil. Biz gelişmekte olan ülkelerdeki yoksul insanlara yardım etmeye ve her
zaman gerçek hayat klinikleri yaratmaya çalışıyoruz. Şu anda size bir şeyi açıklayacağım.
Farklı şekillerde sokak hukuku klinikleri, canlı müvekkil klinikleri, sokak hukuku olan kamu
hukuk eğitimi, yasa tasarısı hazırlama klinikleri kurabilirsiniz. Ben sizlere temel üç tanesini
tarif edeceğim. Canlı müvekkil kliniklerini anlatacağım. İnsanların tavsiye alması. Sokak
hukukunu açıklayacağım, ya da hukuki farkındalık kliniklerini. Daha sonra, Arap dünyasında
oldukça popüler olan bir uygulamayı tarif edeceğim ve sonrasında Doktor Mattar size bu
konuyu anlatacak. Kendisi fiilen yasa tasarısı hazırlanmasına yardım etti; engelli insanlar
için yasalar, yaşlı insanlar için yasalar ve diğerleri. Ve bu bir öğrencinin, aynı zamanda
toplumu tanımasını da sağlayarak yapabileceği çok faydalı bir şey.
Öğretim yöntemleri bizim için çok önemli. Konuşmanın sonunda sizlere interaktif öğretim
yöntemi adını verdiğimiz yöntemi nasıl kullandığımızı göstermek için bir miktar zamanım
kalacak. Sadece ayakta durup ders anlatmıyoruz. Şu anda yaptığım şey korkarım ki biraz bu
ama size açılış konuşması yapmakla yükümlüyüm ve bunu yapıyorum ama sonra sizlerle
başka bir şey yapacağım. Öğrencilerin kendi deneyimlerini kullandıkları rol oynama gibi
şeyler yapıyoruz. Tutuklama esnasındaki haklarınızı öğretiyoruz, polisin yetkileri ve
vatandaşların hakları. “Kim tutuklandı?” diye soruyoruz. “Aramızda tutuklanan birisi varsa
öne çıksın ve bize nasıl tutuklandığını anlatsın, polis bu işi nasıl yaptı söylesin” diyoruz. Rol
oynama sona erdikten sonra ise “Tamam, bunlar polisin yetkileri, bunlar vatandaşların
hakları” diyoruz. Polis neden güç kullandı, nasıl kullandı? Rol oynama yöntemini
kullanıyoruz, simülasyonları. Aslında senaryo da kullanabiliriz, öğrencilerin kendi
deneyimlerini kullanacakları rol oynama oyunları ve onlar için yazacağımız senaryo
simülasyonları. Münazara meclisleri: bazı insanlar münazara meclisleriyle yalancı
duruşmaları birbirine karıştırıyorlar. Münazara meclisi biz avukatların kendi aralarında,
genellikle daha önceden kararlaştırılan bir hukuk alanında tartışması anlamına gelir. Yalancı
duruşmalarda ise biz avukatlar tanıkları inceleriz, hâkimler tanıkları inceler ve duruşma
yapılır. Vaka çalışmasında ise mahkemelerin karar almış olduğu davalara bakarız. Küçük
grup tartışmaları öğrenmek için oldukça iyi bir yoldur, öğrenciler birbirleriyle etkileşime
girer. Münazaraları hepiniz biliyorsunuz, öğrenciler farklı taraflarda yer alıyorlar, bir
pozisyon alıyorlar. Veya öğrenci sunumları. Bunlar gibi pek çok alanda öğretmenler fiili
eğitmenden çok kolaylaştırıcı oluyorlar ve bu da size öğrencilerin sahip olmasını istediğiniz
yaşam boyu eğitim deneyimini sağlıyor.
Tamam, şimdi bazı farklı kliniklerden bahsetmek istiyorum. Sadece simülasyon değil gerçek
insanlarla çalıştığınız canlı müvekkil klinikleri var. Yaptığınız bütün programların öğrencileri
eğittiğiniz, onlara öğrettiğiniz bir akademik bileşeni bir de hizmet bileşeni olmak durumunda.
Akademik kısımda genellikle bir sınıfa gidip interaktif yöntemler kullanarak ders ve seminer
veriyorsunuz. Bir avukatın müvekkille nasıl görüştüğünü prova ediyorsunuz ve gidip gerçek
bir müvekkille görüşüyorsunuz, gerçek bir müvekkille ilgileniyorsunuz. Servis kısmında ise bir
hukuk kliniğinde ya da başka bir kurumda çalışabilirsiniz. Size bir takım farklı modeller
göstereceğim. Ve öğrenciler kampüste de çalışabilir, gidip bir sivil toplum kuruluşunda, hatta
bazen bir devlet dairesinde de çalışabilir. Bununla ilgili konuşacağız.
Bu iş genel olarak şu şekilde oluyor. En iyisi, öğrencilerin bunun karşılığında akademik kredi
alması. Üniversite bunu tanır ve diğer herhangi bir hukuk dersi gibi kredi verir. Bazı
üniversiteler size not vermeyebilir ama tüm öğrenciler bunu bir kamu hizmeti gibi yapmak
zorunda olurlar. Diğerleri ise “Hey gönüllüler! Biz size gerçek manada akademik kredi
vermeyeceğiz ama gönüllü olabilirsiniz” diyorlar. En iyisi size akademik kredi verenler.
Öğrencilerin toplumla ilgilenirken doğru tavsiyeleri verdiklerinden emin olmak için kalifiye
avukatlar öğrencileri denetliyorlar. Genellikle tavsiyelerde bulunuyorlar, ama bazen, ki bunu
Wits’ten meslektaşımız Philippa’dan tekrar dinleyeceksiniz, bazen öğrenciler ön çalışmayı
yapıyorlar ve avukatla birlikte mahkemeye gidiyorlar. Bazı yargı kurumlarında öğrenci
uygulama kuralları adını verdiğimiz bir şey var. Bu uygulama ABD’de, Filipinler’de ve
Şili’de var. Buralarda öğrenciler gerçekten mahkemeye gidip denetmenlerle birlikte davaları
tartışabiliyorlar. Filipinler çok ilerici çünkü öğrenciler orada sadece mahkemeye gitmekle
kalmıyorlar, aynı zamanda yüksek mahkemede de fikirlerini tartışabiliyorlar, tabii eğer
düzgün bir şekilde denetlenirlerse.
Akademik sınıf bileşenini hizmet bileşeniyle dengelemek işin zor kısmı çünkü akademik
bileşeni öğretmeye çalışırken aynı zamanda hizmet içi eğitim de yapıyorsunuz. Öğrencilere
avukatlık becerileri adını verdiğimiz pek çok beceriyi öğretmeye çalışıyoruz. Müvekkille
görüşme: bir müvekkille nasıl görüşülür, nasıl danışmanlık yapılır, müvekkile nasıl tavsiye
verilir; mesleki sorumluluk: bir avukatın ilişkilerini yönlendiren etik kurallar nelerdir;
savunma: mahkemede nasıl inandırıcı bir savunma yaratılır; müzakere: nasıl müzakere
edilir;
eleştirel düşünme: tamam, kanun böyle söylüyor, sanki kanun bize karşı gibi
görünüyor, haydi araştıralım, deneyip başka bir şey yapabilir miyiz bir bakalım; problem
çözme: problemleri nasıl çözeriz, avukatın hayatı devamlı problem çözmektir; taslak
hazırlamak: belgeleri nasıl hazırlarız; belgeleri tasarlamanın önemi: yanlış yere nokta veya
virgül koyamazsınız, size milyonlara mal olur; iletişim becerileri: nasıl konuşuyorsunuz, nasıl
yazıyorsunuz, nasıl iletişim kuruyorsunuz, telefonunuzu nasıl kullanıyorsunuz ve ayakta nasıl
düşünüyorsunuz.
Aranızdan
atölye
çalışmasına
gelecek
olanlara
ayakta
nasıl
düşünebileceğiniz ve inandırıcı bir savunma yapabileceğinizle ilgili küçük bir formül
vereceğiz.
İlişki modelleri çok çeşitli. Örneğin kampüs hukuk klinikleri. Sanırım bu sizde de var.
Genelde şöyle oluyor, kampüsünüzde bir hukuk büronuz oluyor. Ben kliniğime başladığımda
bir hukuk büromuz yoktu. O yüzden de sadece seyyar dosya dolaplarımla birlikte bir kiliseye
veya mahalli bir salona gider ve buraları kullanırdım. Buraya bu yüzden aynı zamanda
kampüs dışı klinik de diyoruz. Dolayısıyla şehirde gidebileceğiniz bir yeriniz olabilir. Mobil
hukuk klinikleri; küçük bir kamyonet ya da bir araba alır ve büyük bir problemin olduğu ve
insanların yardıma ihtiyacı olduğu kırsal kesimdeki bir topluluğa gideriz. Dolayısıyla
arabanıza atlar ve oraya gidersiniz, bir ağacın altına oturursunuz, dosyalarınızı da
götürürsünüz, öğrencilerinizi eğitirsiniz, ağaçların altına oturup tavsiyelerinizi orada
verirsiniz ve üniversiteye geri dönersiniz. Biz bunu çok defalar yaptık. Kamu çıkarı hukuk
firmaları sonuçta herkesi etkileyecek olan bir konuda, bir insanı harekete geçirmeye çalışan
firmalar ve bazı hukuk klinikleri bu konuda uzmanlaşıyor. Benim ülkemde kamu çıkarı hukuk
firmaları adli yardım destek makamlarıyla birlikte çalışıyorlar çünkü bunlar insanların
hayatını değiştirecek büyük davalar getirebiliyorlar. Topluluk hukuku klinikleri ki bunlar
hakkında biraz daha detaylı konuşacağım, öğrencilerin tatilleri sırasında gidip topluluklarla
birlikte yaşadığı ve onların problemleri hakkında bilgi sahibi oldukları ve tavsiye verdikleri
klinikler. Sonra farm-out olanlar var. Farm-out veya externships dediğimiz uygulanması en
ucuz olanlar. Burada klinikleriniz sivil toplum örgütlerine veya devlet dairesine veya benzeri
bir yere gidiyor ve hizmeti buralarda sunuyor.
Pekala, bunlardan biraz bahsedelim. Kampüs içi ve kampüs dışı klinikler. Bizim genel
uygulama adını verdiğimiz ve ideal olarak her şeyin içinde olduğu modeli uygulayabilirsiniz.
Bu yüzden bu model, bu işe yeni başlayan batılı ülkeler için en popüler modeldir. Özel
problemleri olan müvekkillerle ilgilendiğiniz uzman klinikler açabilirsiniz. Bunu size Philippa
anlatır. Onlar bunu Güney Afrika’daki Wits Üniversitesi’nde yapıyorlar, biz de yapıyoruz.
İşçi davalarını alabilirsiniz. Benim ülkemde HIV/AIDS önemli, ya da tüketici hukuku davaları
veya idari yargı davalarında uzmanlaşabilirsiniz. Ya da bahsettiğim gibi, pek çok insan adına
dava açtığınız kamu çıkarı hukuk klinikleriniz olabilir.
Genel uygulama olanlar başlangıç için en yaygın olanlar. Burada temel olarak tavsiyelere
odaklanıyorsunuz. İnsanlara tavsiye veriyor ve onları avukatlara ya da devlet dairelerine
yönlendiriyorsunuz. Başlangıç için en kolayı bu. Uzman olanlar da oldukça sık kullanılıyor,
onlardan bahsettim, ama ceza hukuku ve ev içi olmayan şiddet problem. Örneğin kadın ve
çocuk mülteciler, bunların davaları. Bir bilirkişi raporu oluşturuyoruz ve çoğu zaman, bunu
Philippa da anlatacaktır, avukatlar mahkemeye gidiyor. Yalnızca yönlendirmiyorsunuz,
avukatlarınız ve firmanız da mahkemeye gidiyor çünkü orada konuşuyorlar, öğrencileri de
yanlarına alıyorlar. Mobil olanların da benzer meseleleri var ama onlar kampüsten
gidiyorlar. Esasen gezici dava vekilliği yapıyorlar. Mobil bir dosyalama sistemleri var.
Dosyalarınızı asıp yanınıza alabileceğiniz ve sonra da ofise geri getirebileceğiniz basit bir
dosya dolabı alabilirsiniz. Ve bunlar genellikle salt bazı kişilere değil herkese uyabilecek
davalarla uğraşıyorlar çünkü bir etki yaratmak istiyorlar. Buna genellikle etki davası da
diyoruz. Uzman hukuk firmaları bunu yapabilirler.
Bunun yanı sıra topluluk ve ADR, alternatif anlaşmazlık çözümü, adını verdiğimiz şeyi
yapabilirsiniz. Bunun ne anlama geldiğini Türkiye’de herkes biliyor. Arabuluculuk ve
hakemlik gibi şeyler yapıyoruz. Topluluk kliniklerini Bangladeş ve Hindistan’da oldukça fazla
kullanıyorlar. Topluluk kliniklerine öğrenciler tatillerinde katılıyorlar. Eğer bir köyden
geliyorlarsa köylerine geri gidiyorlar, köylerinde yaşıyorlar. Ya da, zengin çocukları
alıyorsunuz ve onları kırsal bölgelere gönderiyorsunuz. Güney Doğu Asya’da herkes gibi bir
avuç pirinçle yaşamak durumunda kalıyorlar ve topluluğun sorunlarını öğreniyorlar, bunları
nasıl
tanımlayabileceklerini
görüyorlar.
Sonra
üniversiteye
geri
dönüp
sorunları
araştırıyorlar ve tavsiye vermek için neler yapılabileceğine bakıyorlar. Bunlar kırsal
bölgelerdeki mükemmel şeyler. Türkiye’de öğrencilerin gidip topluluklarla birlikte yaşayarak
onların sorunlarını tespit edebilecekleri bir tatil veya hafta sonu geçirebildikleri, daha sonra
kliniğe dönüp onlara yardım etmeye çalışabilecekleri kırsal bölgeler olduğunu düşünün.
Alternatif anlaşmazlık çözümü klinikleri: burada öğrenciler arabuluculuk yapmak konusunda
eğitiliyorlar. Hindistan’da “long dallact” adını verdikleri bir şey var. Hukuk öğrencileri
mahkemelerle çalışıyorlar. Esas olarak özel hukuk davalarıyla ilgileniyorlar ve arabuluculuk
yaparak bir anlaşmaya ulaşmaya çalışıyorlar. Öğrenciler mekik diplomasisi yapıyorlar. Bir
hafta sonu mahkemeler açılıyor ve hukuk öğrencileri müvekkillerle birlikte geliyorlar. Yargıç
kürsüsünde bir sulh hâkimi veya bir bölge hâkimi, bir sosyal hizmet görevlisi ve sıradan bir
avukat oturuyor. Öğrenciler müvekkillerle birlikte geliyorlar. Müvekkillere burada
arabuluculuk yapılarak bir anlaşmaya varılıyor ve bu anlaşma mahkemenin kararı oluyor.
Davaların %75’ini mahkemelerden alabiliyorlar. Bu yöntemi kullanarak mahkemeleri
temizliyorlar. Öğrencileri kullanmak ve denetlemek de oldukça faydalı bir şey. Bu, ev içi
şiddet ve aile içi şiddet için oldukça iyi. Afganistan’da ev içi şiddet kliniği olan hukuk
klinikleri olduğunu ve arabuluculuk yöntemini kullandıklarını duyunca şaşırabilirsiniz.
Bildiğiniz gibi Afgan toplumu oldukça geleneksel. Bu yüzden de doğrudan kocayla ilgilenmek
oldukça zor. Dolayısıyla klinik şu şekilde çalışıyor: her iki tarafın yaşlıları da dâhil olmak
üzere bütün aileyi bir araya topluyorlar. İlk önce kanunu anlatmakla başlıyorlar. Kanun pek
çok ülkedeki gibi, karınızı dövmek suç vesaire. Ama onlar bunun geleneksel olduğunu
düşünüyorlar. Ama avukatlarla konuştuktan sonra hakikaten üzgün olduklarını çünkü kanuna
karşı
geldiklerini
fark
etmediklerini
söylüyorlar.
“Bunu
kültürümüz
açısından
yapabileceğimizi düşündük” diyorlar. Ve pek çok vakada gerçekten de bir anlaşmaya
varılıyor. “Tamam, karımı dövmeyeceğim. Bunun üstesinden gelmenin başka bir yolunu
bulacağım.” Bu yapılması faydalı bir şey aynı zamanda.
Farm-out kliniklerinde, externships’te öğrenciler bir adli, hukuk destek veya tavsiye ofisine
veya diğer kurumlara gidip çalışıyorlar ve bu kurumun personeli tarafından denetleniyorlar.
Ama eğer onları akademik kredi için kullanıyorsanız, denetmenlerinizin eğitimli olduğundan
ve bu yerleştirmelerle eğitsel hedeflerinize ulaştığınızdan emin olmanız gerekir. Bu kurumlar
toplulukların içyüzüyle ilgili bilgi vermek konusunda oldukça iyiler. Bunları işletmek daha
ucuz çünkü kendi avukatlarınızın çoğuna ihtiyacınız olmuyor. STK’lardaki, devlet
dairelerindeki
veya
insan
hakları
komisyonlarındaki
avukatları
veya
başkalarını
kullanabiliyorsunuz. Pekâlâ, bunlar canlı müvekkil klinikleri.
Sokak hukuku klinikleri de yine deneyimsel öğrenmeye dâhil. Mesele aslında öğrencileri söz
konusu interaktif öğretim yöntemlerini kullanmaları için eğitmek. Onlar daha sonra
hapishaneler gibi kurumlara giderek duruşma bekleyen mahkûmları veya çocuk mahkûmları
eğitiyorlar. Bilgi Üniversitesi bunu hüküm giyen mahkûmlara yapıyor örneğin çünkü onlar
çoğu zaman eğitimle ilgili ne yapmaları gerektiğini bilmiyorlar. Dolayısıyla öğrencileri bulup
onlardan hapishaneye gitmelerini istiyoruz. En çok katılan insanlar genellikle hapishane
gardiyanları, hapishane memurları çünkü onlar da öğrencilerle birlikte kanunları öğrenmeyi
istiyorlar. Hukuk öğrencileri bir kez daha uygulamalı problemlerle karşılaşıyorlar. Bir
topluluğa hukuk öğretmeye gittiğinizde o toplulukta gerçekte neler olduğunu öğreniyorsunuz,
insanların problemleri var. Bir kez daha öğrendikleri şeyler hakkında kafa yoruyorlar,
eleştirel gözden geçirme alıyorlar vesaire. Yine bunu akademik krediyle yapabilirsiniz, kamu
hizmeti gibi ya da gönüllü yapabilirsiniz. Onları hedef gruplara öğretmek konusunda
eğitmeniz gerekiyor. Topluluklarınız hakkında oldukça hassas olmalısınız. Türkiye’deki kırsal
topluluklarınız ne kadar muhafazakâr bilmiyorum ama bizde, topluluklarında olan bitene
karşı hassas olduğunuzdan emin olmanız gerekiyor. Bazen bazı topluluklarımıza salt gitmek
için bile bir güvenlik görevlisine ihtiyacımız oluyor. Öğrencilerin orada neler olduğunu
bilmeleri gerekiyor.
Biz genelde çok fazla tavsiye vermiyoruz. Street Law Plus adında her türlü tavsiyeyi
barındıran İngilizce bir program var, daha sonra bahsedeceğim. Sokak hukuku kliniklerinde
yaptığımız problemle ilgili genel bir tavsiye vermek ama bireysel davaları, eğer ihtiyaçları
varsa, üniversite kampüsündeki canlı müvekkil kliniklerine veya bir avukata veya bir devlet
dairesine yönlendiriyoruz. Bu akademik çalışmayı da hizmet çalışması ile dengelemeniz
gerekiyor. Öğrencilerimiz benim şehrimde, 100 lisede 25 ders veriyorlar, gidip liselerde ders
anlatıyorlar. Liselerinizde bir yaşam becerileri programı veya rehberlik ya da vatandaşlık
programı var mı bilmiyorum ama bizim öğrencilerimizin kullandıkları programlar bunlar.
Pekâlâ, okullarda, hapishanelerde, genç/çocuk suçluların gittiği güvenlik mekânlarında,
topluluk gruplarında, sendikalarda, gençlik gruplarında, kadın gruplarında, üniversite
gruplarında, sivil toplumda farklı modellerimiz var. Bunu pek çok yerde yapabilirsiniz ve bir
kez daha bu öğrenciler, Street Law Plus’tan bahsettim, burada problemleri takip etmek
konusunda bir şeyler yapmaya çalışıyorlar. Sizlere bahsetmek istediğim son grup, ki bu
özellikle Arap dünyasında oldukça faydalı bulundu ve bazı İngiliz üniversitelerinde de
yapılıyor, yasa tasarısı hazırlama. Burada aslında bir paydaş olarak yardım ediyorsunuz.
Adalet Bakanlığı için yeni bir yasa tasarısı hazırlamada ya da başkası yeni bir yasa
istediğinde öğrenciler dâhil oluyorlar ve topluluğu etkileyen problemi tanımlayarak yardım
ediyorlar. Örneğin buradaki yaşlı insanları, dul kadınları neler etkiliyor veya engelli insanlar
için neler yapılabilir gibi. Problemlerinin neler olduğu hakkında topluluktan geri bildirim
alıyorsunuz. Bakıyorsunuz, araştırma yapıyorsunuz. Bunu başka ülkelerin yaptığını
görüyorlar ve bunun üzerine gelip bir değişiklik taslağı hazırlamayı öneriyorlar. Güney
Afrika’da bunu adli soruşturmalarla ilgili kanunları tasarlamak için yapan öğrencilerimiz
var, örneğin tıbbi konularda. Yine akademik krediler ve bahsettiğim diğer şeyler var. Bir
kampüs yasa tasarısı hazırlama kliniğiniz olabilir. Öğrencilerin yasa değişikliklerini
savundukları savunma gruplarınız olabilir. Öğrenciler hukuk komisyonlarına araştırma
desteği sunarak yardım edebilirler. Öğrenciler devlet birimlerine de destek olabilirler. Onlar
çok faydalı kaynaklar, üniversitedeler.
Pekâlâ, bitirmek üzereyim. Nasıl gidiyorum? On dakika. Tamam. Sadece sosyal adaleti
özetleyeceğim. Sonra hızlı bir gösterim yapacağım. Tamam, sosyal adalet söz konusu
olduğunda, gerçekten de hukuk sistemini veya başka bir şeyi öylece öğretemezsiniz. Ders
kitaplarında veya başka yerlerde olan şeyleri okumakta bir sorun yok, ama aynı zamanda
toplulukta neler olduğuna da ulaşmanız gerekiyor. Teorik bir çerçeve oluşturabilirsiniz ama
ayrıca neler olduğunu da görmeniz gerekir. Anayasamıza göre bir avukat hakkımız var ama
biz öğrencilere tatillerinde gidip mahkemelerde oturmalarını söylüyoruz. Herkes bir avukata
sahip olabiliyor mu? Bu doğru mu? Gerçekten işe yarıyor mu, yaramıyor mu? Bu, gelişmekte
olan ülkeler için önemli. Karşılıksız hizmet adını verdiğimiz ruhu yüreklendirmek istiyoruz, iyi
şeyler yapmak istiyoruz. Eğer akademik ve topluluk hizmeti programlarını düzgün bir şekilde
bütünleştirirseniz, hukuk öğrencilerine sadece avukatlık uygulamalarını öğrenmek için değil
aynı zamanda topluluğa hizmet etmek için de mükemmel bir fırsat sunabilirsiniz.
Sonuç kısmını atlayacağım. Sizlere şimdi küçük bir oyun göstermek istiyorum. Tamam.
Sizlerle yapmak istediğim, müzakerelerle ilgilenirken yaptığımız bir alıştırma. Ve bunu
hepimiz yapacağız. Şimdi size ne olduğunu söyleyeceğim. Müzakerelerde, ki bu aile içi şiddet
vakaları için de geçerlidir, insanlar genellikle pozisyonlar adını verdiğimiz şeylerle gelirler.
“Benim pozisyonum, ben bunu istiyorum, ben şunu istiyorum.” Bizim yapmaya çalıştığımız
insanları pozisyonlardan çıkarlara yönlendirmek. “Bunu neden yapmak istiyorsun? Nasıl
kazanabiliriz?” Bu yüzden sizinle “kazanabildiğin kadar kazan” diye bir oyun oynayacağız.
Bunu unutmayın. Kazanabildiğiniz kadar kazanın. Tamam mı? Bu genelde bilek güreşiyle
yapılır ama bunu burada yapmak zor. İkili gruplar halinde olmalısınız. Bunu burada yapmak
İran’da yapmaktan daha kolay çünkü İran’da birbirlerine yabancı olan erkekler ve kadınlar
el ele tutuşamıyorlar. Türkiye’de her şey yolunda. Sizden yapmanızı istediğim şey, hepinizin
ayağa kalkmasını ve bir partner bulmasını istiyorum, rektör ve rektör yardımcısı da dahil.
Burada hepimiz eşitiz ve bu da “kazanabildiğin kadar kazan” oyunu. Ayağa kalkacağız,
yanımızdaki kişinin elini tutacağız, kadın ya da erkek. Herkes ayağa kalksın. Tamam, şimdi
bu oyunda şu şekilde puan kazanıyorsunuz. Ellerinizi yanınıza koyun, partnerinizin elini
bacaklarınıza değene kadar çekeceksiniz. Ben bir puan aldım, o bir puan aldı. Çekerek puan
kazanacağız. Partnerinizin elini bacağınıza doğru çekeceksiniz, eğer eli sizin bacaklarınıza
değerse puan kazanacaksınız. Hepiniz bir partner buldunuz. Herkes bir partner buldu mu?
Tamam, hatırlayın, ikili veya üçlü gruplar fark etmez, kazanabildiğiniz kadar kazanın. Hazır
ol…başla! Tamam, durun, durun. Şimdi hatırlayın, oyunun adı ikili gruplar halinde
kazanabildiğin kadar kazan idi. Peki kaçınız 10 yaptı? 5? 5-0, tamam. Sayın rektör, siz kaç
tane yaptınız? 0? 0-0. Sizler kaç tane yaptınız? 4-1, 5. Arkadakiler kaç tane yaptı? 0-0. 10
yapan oldu mu? 10 yapan oldu mu? 10-10, 20. Tamam, buraya gelin ve nasıl 20 yaptığınızı
gösterin. Bu arkadaşları izleyin. Nasıl 20 yaptınız? Görüyorsunuz. Bir dakika durun. Bunu
neden yaptıklarını biliyor musunuz? Bunu neden yaptınız? (İkimiz de kazanabildiğimiz kadar
kazanmak istedik). İkili takımlar halindeydiniz ve kazanabildiğiniz kadar kazanmak istediniz.
Siz bir takımdınız. Savaşmak istiyorum gibi bir pozisyon almanıza gerek yoktu. Çıkarımız ne?
Kazanmak için yapabildiğimiz kadar işbirliği yapmamız gerekiyor. “Kazanmak istiyorum ve
kazanmak istiyorum” pozisyonundan, “Dur biraz, biz bir takımız arkadaşlar, haydi işbirliği
yapalım” noktasına geçiyoruz. Aynı şey ev içi şiddet ve aile içi şiddette de oluyor. Hepsi bu
kadar. Vaktiniz için çok teşekkür ederim.
OTURUMLAR
I. Oturum
Sunucu: Hukuk klinikleri sempozyumun ilk oturuma tekrar hoş geldiniz. İlk oturuma Adalet
Bakanlığı Strateji Geliştirme Dairesi Başkanı Sayın Alpaslan Azapağası başkanlık edecektir.
Ayrıca ABD gündelik hayatta hukuk kliniği kurumu kıdemli yöneticisi Sayın Edward Lee
O’Brien, Johns Hopkins Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Mohamed Mattar, Lodz
Üniversitesi hukuk kliniği danışmanı Sayın Malgorzata Wysoczynska, Bakü Devlet
Üniversitesi öğretim üyesi Sayın Turqay Huseynov bildirilerini sunacaklardır.
Alpaslan Azapağası: Sayın konuklar hoş geldiniz. Bugün bu toplantıya başlamış
bulunuyoruz. Ben Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin 20. yılında ülkemiz için henüz
yeni denilebilecek bir uygulama olan hukuk klinikleri konusunda uluslararası bir
sempozyumu düzenledikleri için başta Sayın Rektörümüz olmak üzere Sayın Dekanımıza,
Raoul Wallenberg Enstitüsü yöneticilerine, çalışanlarına ayrıca bu sempozyumda emekleri
geçen Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğretim üyeleri hepsine teşekkür etmek
istiyorum. Biz, şunu söylemek istiyorum Adalet Bakanlığı olarak, yüksek yargı olarak yargı
diğer kurumları HSYK olarak hepimiz buradayız. Bugün tüm bu kurumların burada
olmasının, temsilci göndermesinin bir nedeni var. Bu konuyu önemsiyoruz. Aslında Türkiye,
hukuk klinikleri konusunun yargı reformunun bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Ülkemizin
böyle yaklaşık 200 yıllık bir hukuk reformu geçmişi var. Aslında muazzam bir altyapımız var.
Gerek bu reformlar, gerek iç ve dış dinamiklerin etkisiyle oluyor, küreselleşme oluyor. Ama
özellikle son 25 yıla baktığımızda, hele hele son 10 yıla baktığımızda inanılmaz değişiklikler
oldu gerek dünyamızda gerek ülkemizde. Son 10 yıla baktığımızda temel mevzuatlarımız
neredeyse tamamen değişti. Kanunlarımız değişti. Adli binalarımız neredeyse tamamen
yenilendi. Efendim adalete erişim konusunda önemli adımlar atıldı. Bunları tek tek saymama
gerek yok. Fakat ülkemiz için çok önemli olan bir husus var; biz ilk defa bu son 10 yılda
planlı bir yargıya geçtik. Gerek yargı reformu strateji belgesi, gerek Adalet Bakanlığının
hazırlamış olduğu stratejik plan son 10 yılda Türk yargı örgüsü açısından, Türk yargı reformu
açısından iki önemli temel belge olduğunu söyleyebiliriz. Bu belgelerde ilk defa yargının
sorunları bütüncül, sistematik, kapsamlı bir biçimde ele alındı. Sadece sorunlar analizlerin
yapıldığı, sadece sorun olarak da değil aynı zamanda dünyada yeni gelişen müesseseler,
örgütler hepsi dikkate alındı, tartışmaya açıldı, bazıları gerçekleştirildi, bazıları devam ediyor.
Bu temel belgelere baktığımız zaman bunlardan en önemli amaçlardan birisi insan
kaynaklarının, aynı zamanda yargının etkinliğini gerçekleştirmek olduğunu söyleyebiliriz. Bu
bağlamda yargının insan kaynaklarına baktığımız zaman yargının en önemli unsurlardan biri
olduğunu görüyoruz. Hukuk klinikleri de bu anlamda çok önemli bir açığı kapatmaya, sorunu
gidermeye yönelik bir uygulama olduğunu söyleyebiliriz. Mesela burada Sayın Dekanımız da
söyledi, Sayın Rektörümüz de söyledi; olay sadece hukukçuların daha yetkin bir hukukçu
olması değil aynı zamanda sosyal unsurun ortaya konması açısından da önemi olduğunu
söyleyebiliriz. Bu bağlamda ülkemiz dışından gelen, hem ülkemiz hem de dünyanın değişik
ülkelerinden gelen uygulamacılar gelip bu yeni gelişen hukuk kliniklerini özellikle ülkemiz
için yeni olabilecek hukuk kliniklerini anlatmalarını biz önemsiyoruz. Aynı zamanda şunu
belirtmek istiyorum, Adalet Bakanlığı olarak bu hukuk klinikleri konusunda bir proje
başlatmış bulunmaktayız. Ankara Üniversitesi ile Ankara Üniversitesi ile Bilgi Üniversitesi
ile işbirliği halindeyiz. Umarım bu Türkiye açısından da gelişecektir. 70’i aşkın hukuk
fakültesi var şu anda. Bu hukuk fakültelerinde geleneksel takrir yöntemi bir yana bırakılması
değil, en azından bu takrir yöntemi ile birlikte hukuk klinikleri metodunun da uygulamasını
gelecekte bizim hukuk sistemimiz açısından, yargı sistemi açısından önemli olduğuna
inanmaktayım. Bugünkü toplantının ilk bölümünde ABD gündelik hayatta hukuk kliniği
deneyimini anlatacak olan Edward Lee O’Brien var. İkinci olarak Arap üniversitelerinde
hukuk kliniği öğretimini anlatacak, öğretimin müfredata reformu anlatacak olan Mohamed
Mattar var. Üçüncü olarak Polonya hukuk kliniği öğretim programı ve Polonya hukuk
klinikleri kurumu rolünü anlatacak Malgorzata hanım var. Son olarak da Azerbaycan’da
hukuk öğretiminde hukuk kliniklerinin rolünü anlatacak Turqay Huseynov var. Bize
Azerbaycan’daki durumu anlatacaklar. Yalnız konukları şu şekilde uyarmak istiyorum; bu
programda yazılı olan, 12.20 ile 12.30 arası olan kahve arası kaldırılmış durumda dolayısıyla
konuklarımız tebliğlerini, sunumlarını sunduktan sonra hemen tartışmalara geçeceğiz. Ben ilk
olarak müsaadenizle sözü Sayın O'Brien'a bırakmak istiyorum. Buyrun Sayın O'brien.
Edward Lee O’Brien: Good morning from United States, I was (…) with Street Law. Right
as beginning 1972, I was a normal high school teacher and a law student at Georgetown
University in Washington. Professors (…) teach law in the high schools that we are calling
now Street Law. Why Street Law, why the name? People always ask. The name is because
it’s the law you need to know in your everyday life on the street. So first (…) of the Street
Law is practical. It’s law if you buy a television what you do. It’s the law if you stop by the
police. You need to know. It’s the law if you’re victim of a crime, what you do so all these
practical things (…) (…) It is actually fun to do which unfortunately much of our legal
education is a little bit not so much fun. Our investigations are important. We need to actually
debate issues in the society. We want them to be active citizens. So law investigations are
important. In fact in United States, for example we have issues of death penalty issue. Should
we continue to have the death penalty in some states in which we don’t have everywhere?
Should we legalize drugs? Should we have gun control? Should we have same sex marriage?
These are controversial issues that we students debate. Both sides of issues. Always both
sides. Years ago I was in South Africa, working with David and I trained a group of members
of lawyers for human rights. And these were paralegals working for human rights in South
Africa, and I said let’s debate the death penalty. They said no. We can’t debate the death
penalty. Death penalty is wrong. There is no point even in bringing up arguments on the other
side. But I said you must bring up arguments on the other side because then you can really
understand your own arguments and the arguments of those opposed to your position. And
you find the best position in which may be sort of middle ground. Street law involves the
community. Students go out into the community. They will mention the many different
settings, from high school to prison to other community settings that students go into. But
they also visit court. They also learn about lawyers learn about the program here in Turkey
where law students go once a month to the court and sit and watch the judge and then discuss
things with the judge. This could be done with high school students as well. Police officers
come into classroom and discuss what they are trying to do in their job. Students go out
sometimes to police stations, prisons and other real life situations. Again it is practical. It’s
real life. Now how is it structured at the law schools? It can start as a volunteer program and it
often does in other countries but even in the United States, we have volunteer program. And
these can be very good. They can be student run where they can be run by a faculty advisor
helping the students. And it is a good way to start. But it is not the best way. The best way, I
think David also mentioned is getting academic credit because then students are required
certain amount of hours to participate and they can’t drop out so easily as they can if they are
volunteer. They can have training sessions. Training sessions are extremely important to teach
students the method they use in teaching. Separate courses of law school, we highly
recommend most of the programs in the United States, have a separate course and many
courses in other countries have separate courses. Street law has spread. Probably in pre law
schools now in the world offer street law programs. Just in the UK, there are 42 law schools.
They are doing street law. They are going to come to a conference in a month. We will find
out more about what they are doing. But getting credit, why should law schools get credit?
They learn more by teaching then they do sitting in a classroom. When we first put that
Jersey’s law school faculty, one of the faculty members got up and said “It should get credit
because we know we learn more by teaching and the law students will learn more by teaching
too. “so learning law by teaching it is important. They also learn practical law in the seminar
for law students. We bring practical law before them because many times in their law school
classes, they feel emotionally theoretical law and they need to know what is happening in the
law community, what’s going on there. Communication skills, law students end up being able
to speak before groups, answer the questions good on their feet. Communication skills are
very important. They also work as teams. They are often working in pairs of 2 or even 4, so
here in these law schools there are 4 students plan together. So working in small groups and
plan together is an important aspect of teaching teamwork and teaching law students
teamwork. They also learn about the community of the law students and they can change their
attitudes towards the schools and prisons where they go out and learn about it. How often
should they teach? Well, we recommend at least one time a week, in some places they teach
two times even three times a week but wanting is common. And we also recommend, that
they teach the same group every time if they can do that. They don’t go to one high school
this week and they go to one high school next week, another high school that week. They get
to know the students because we all know as faculty members, teaching students is more
effective if we are doing it in a regular basis. We get to know them. We get to know their
anchors and abilities. Trying to put the same people into the class is, I think, it is very good. If
you only do a class at a time, that’s what we can do. Supervision, recommends that law
students should be supervised. That is somebody goes out to the class and watches them.
Therefore, people can be supervisors. One in a high school can be a high school teacher there.
High school teacher can actually give feedback to the person at the law school; law school
faculty member is another person to supervise. High school teacher is a possible person to
help with supervising. Other law students in the clinic, they go out and watch the students
teach and learn from them and critique them. This is the best method we feel to have parttime, full-time supervisors who actually go out to the classes, have to organize the classes.
Takes a little bit of funding but it’s worth it if you can somehow get the funding together. We
have a program towards our law school where a student when they graduate is slightly to be a
fellow and work for 2 years against LLM degree is part of that LoM degree, they supervise
law students. This is a very good model that might be done in some other places.
Materials. You need to have curriculum with you. Some of the programs you’ll hear over the
places. We have a book and it is 8th edition. If you want to see it after the session, see after
the lunchtime, come on up and take a look. 8th edition that means every 4 years we have
written a new edition over a period of 32 years. This is actually where we have started. We
have proved that each time many of the interactive exercises are built into the textbook. We
work with South Africa and they played a big role in developing “street law for South Africa”
book. It changed by putting in very interesting and funny cartoons in the book, which made it
more user friendly for South Africa. In United States, our publishers wanted to have a more
serious book but this is the actual model here detected to take a look. We are not here to teach
American law. You do not need to learn American law here. We will learn the law of Turkey
or where ever country you are from. That’s the important thing, the exercises could work. We
were in a civil war country and we saw that the exercises work. So, we put the laws in Eastern
Europe, Russia, Latin America. Again I’m going to ask everybody to stand up and the person
at the end of the row take a pencil. I want one person to the far right. Take a pencil and hold it
up and if you are in a row with one more 2 people move to another row quickly. So,
everybody please stand. Team captains are on my right, on your left I guess. Everybody hold
up a pencil at the end of the row. Start the game. What’s the game we don’t know the game.
Person passes the pencil to the left and then back. You can only use your left hand. You
didn’t use your left hand. So start again using your left hand. No, wait a minute. You have to
pass over the right shoulder of the other person. This row at the front wins the first game
because they did it very fast. There are only 2 people, but that’s okay they are the winners.
Now let’s start the game again. Pass it across. Okay. The third row back there. Raise your
hand. This row wins because they have the most women. Who has Turkish lira to give me?
Anybody has Turkish lira? Oooh I got two. They are both in the same row, so their row wins.
Everybody take a seat. What did we learn in this game? Can somebody tell me something to
learn? You need rules before you start a game or a society. Right? Or university or anything.
You need rules. That’s important. What else about rules did we learn? Money can win.
Corruption can happen. If it is illegal we can also arrest these people for corruption. What else
did we learn in the game? What about when I changed the rules and you have done it over
your shoulder? You can’t change rules in the middle of the game because that’s unfair. We
are looking in any kind of legal game, particularly for justice and justice don’t occur when
you change the rules in the middle of the game. What about when I had this group up here
won? What was going on there? Was there any problem? Unfair. Fairness. We are looking for
justice and fairness that was unfair. And what about when I selected the women, the row with
the most women? What was that? Discrimination. Right. So you basically teach the concept
of discrimination. You see you can teach a number of basic concepts of law through a simple
game in which you can actually have fun and learn. Thank you very much.
[Edward Lee O’Brien: Amerika’dan günaydın. Ben sokak hukuku ile 1972’nin başında
ilgilenmeye başladım. Bir lise öğretmeni ve Washington’daki Georgetown Üniversitesi’nde
hukuk öğrencisiydim. Profesörlerden biri “Liselere gidip hukuk öğretmek isteyen kimse var
mı?” diye sordu. Buna sokak hukuku adını vereceğiz. Neden sokak hukuku, neden bu isim?
İnsanlar her zaman soruyor. İsmin nedeni, bunun sokaktaki günlük hayatınızda bilmeniz
gereken hukuk olması. Dolayısıyla sokak hukukunun ilk kısmı, bu çok önemli, uygulamalı
olması. Mal sahibi ve kiracı hukuku, eğer tüketiciyseniz, bir televizyon alırsanız ve televizyon
bozulursa yaptığınız şeyin hukuku, polis sizi durdurursa bilmeniz gereken hukuk, bir suçun
kurbanı olursanız yapacağınız şeyler, bunun hukuku. Dolayısıyla tüm bu uygulamalı şeyler,
aile hukuku durumu, boşanma gibi şeyler. Kendi aileniz ve arkadaşlarınız için bilmeniz
gereken temel şeyler.
Aslında yapması eğlenceli bir şey. Maalesef hukuk eğitimimizin büyük bir kısmı çok fazla
eğlenceli değil. Ele aldığımız konular önemli. Sorunları toplumda fiilen tartışmamız
gerekiyor. İnsanların aktif vatandaşlar olmalarını istiyoruz. Dolayısıyla ele aldığımız konular
önemli. Örneğin bizim Amerika’da idam cezası konusu ilgili sorunlarımız var. Her yerde
yokken bazı eyaletlerde idam cezası uygulamasına devam edilmesi doğru mu? Uyuşturucuyu
yasallaştırmalı mıyız? Silahların denetimini sağlamalı mıyız? Aynı cinsten kişiler
evlenebilmeli mi? Bunlar bizim öğrencilere tartıştırdığımız ihtilaflı konular. Konuların her
zaman iki tarafını da tartıştırıyoruz. Yıllar önce Güney Afrika’da David’le birlikte
çalışıyordum ve bir grup İnsan Hakları için Avukatlar üyesini eğittim. Bunlar Güney
Afrika’da insan hakları için çalışan avukat yardımcılarıydı. “Haydi, idam cezasını
tartışalım” dedim. “Hayır” dediler, “İdam cezasını tartışamayız. İdam cezası yanlış. Diğer
tarafa ait argümanlar üretmenin bir anlamı yok.” Ama ben “Diğer tarafa ait argümanlar da
üretmelisiniz çünkü ancak bu şekilde kendi argümanlarınızı ve karşınızdakilerin
argümanlarını gerçek anlamda anlayabilirsiniz” dedim. Ve belki de en iyi pozisyonu ikisinin
ortasında bulursunuz.
Sokak hukuku toplumu kapsar. Öğrenciler toplulukların içine girerler. Öğrencilerin içine
girdiği liseden hapishaneye ya da diğer topluluk ortamlarına kadar pek çok farklı ortam var.
Ama aynı zamanda mahkemeye de gidiyorlar. Avukatlık hakkında da bir şeyler öğreniyorlar.
Türkiye’de hukuk öğrencilerinin ayda bir mahkemeye gidip hâkimi izledikleri ve daha sonra
hâkimle bir takım şeyleri tartıştıkları bir program olduğunu öğrendim. Bu aynı zamanda lise
öğrencileriyle de yapılabilir. Polis memurları sınıfa gelip işlerinde ne yapmaya çalıştıklarını
tartışıyorlar. Öğrenciler bazen polis merkezlerine, hapishanelere ve diğer gerçek yaşam
durumlarına gidiyorlar. Yine uygulamalı. Gerçek yaşam.
Şimdi bu hukuk fakültelerinde nasıl yapılandırılıyor? Bir gönüllü programı olarak
başlayabilir. Diğer ülkelerde genelde böyle başlıyor. Amerika’da da gönüllü programımız
var. Ve bunlar oldukça iyi olabiliyor. Öğrenciler tarafından işletilebilir, burada bir fakülte
danışmanı öğrencilere yardım edebilir. Ve bu başlamak için iyi bir yol. Ama en iyi yol değil.
En iyi yol, sanırım David de bundan bahsetti, akademik kredi almaları çünkü o zaman
öğrencilerin belirli bir saat katılmaları gerekiyor ve gönüllü oldukları zaman olabileceği gibi
öyle kolayca ayrılamıyorlar. Eğitim seansları olabilir. Eğitim seansları öğrencilere, ders
verirken kullanacakları yöntemi öğretmek açısından son derece önemli. Hukuk fakültesinde
ayrı dersleri şiddetle tavsiye ediyoruz. Amerika’daki pek çok programın ayrı bir dersi var ve
diğer ülkelerde de bu böyle. Sokak hukuku yayıldı. Büyük ihtimalle şu anda dünyada pek çok
hukuk fakültesinde sokak hukuku programları sunuluyor. Sadece Birleşik Krallık’ta 42 hukuk
fakültesi var. Bunlar sokak hukuku yapıyorlar. David ve ben bir ay içerisinde bir konferansa
gidiyoruz. Neler yaptıkları hakkında daha fazla bilgi sahibi olacağız.
Kredi alma meselesi, neden hukuk öğrencileri kredi almalı? Birincisi, ders verirken sınıfta
oturduklarından daha fazla öğreniyorlar. Bunu önerdiğimiz üniversitelerden birinde, fakülte
üyelerinden birisi kalkıp “Bu kredi almalı çünkü biz ders vererek daha fazla öğrendiğimizi
biliyoruz ve hukuk öğrencileri de ders vererek daha fazla öğrenecekler” dedi. Dolayıyla
hukuku öğreterek öğrenmek önemli. Aynı zamanda, hukuk öğrencileri için yapılan
seminerlerde uygulamalı hukuk da öğreniyorlar. Onların önüne uygulamalı hukuku da
koyuyoruz çünkü hukuk fakültesi derslerinde teorik hukuku öğreniyorlar ama yerel
topluluklarda neler olduğunu, neler yaşandığını da öğrenmeleri gerekiyor.
İletişim becerileri: hukuk öğrencileri sonunda insanların önünde konuşabilir, ayakta soruları
güzelce yanıtlayabilir hale geliyorlar. İletişim becerileri çok önemli. Öğrenciler aynı
zamanda gruplar halinde çalışıyorlar. Genellikle 2’li veya 4’lü gruplar halinde. Dolayısıyla 4
hukuk öğrencisi birlikte plan yapıyorlar. Küçük gruplar halinde çalışmak ve birlikte plan
yapmak hukuk öğrencilerine takım çalışmasını öğretmenin önemli bir boyutu. Aynı zamanda
öğrenciler toplumla ilgili bir şeyler de öğreniyorlar ve gittikleri ve haklarında bir şeyler
öğrendikleri okullara ve hapishanelere karşı olan bakış açılarını da değiştiriyorlar.
Ne sıklıkla ders vermeliler? Biz en az haftada bir kez ders vermelerini tavsiye ediyoruz. Bazı
yerlerde haftada iki hatta üç kez de ders veriyorlar ama bir kez yaygın. Ve aynı zamanda eğer
yapabiliyorlarsa her defasında aynı gruba ders vermelerini tavsiye ediyoruz. Bir hafta bir
liseye öbür hafta başka bir liseye, ondan sonraki hafta da başka bir liseye gitmiyorlar.
Öğrencileri tanıma fırsatını yakalıyorlar çünkü fakülte mensupları olarak hepimizin bildiği
gibi öğrencilere ders vermek, eğer bunu düzenli olarak yaparsak daha etkili oluyor. Onları
tanımalıyız. Onların yetenekleri hakkında bilgi sahibi olmalıyız. Dolayısıyla öğrencileri aynı
sınıflara koymaya çalışmak bence önemli.
Denetim: hukuk öğrencilerinin denetlenmesini tavsiye ediyoruz. Yani birisi sınıfa gidiyor ve
öğrencileri izliyor. Farklı kişiler denetmen olabilirler. Bir lisede oradaki bir lise öğretmeni
denetmen olabilir ve hukuk fakültesi mensubuna geri bildirim yapabilir. Hukuk fakültesi
mensubu da bu şekilde dâhil olur. Dolayısıyla lise öğretmeni denetime yardımcı olabilecek
muhtemel bir kişi. Klinikteki diğer hukuk öğrencileri de gidip öğrencileri ders verirken
izliyorlar, onlardan bir şeyler öğreniyorlar ve onları eleştiriyorlar. Bize göre en iyi yöntem
fiilen sınıflara gidecek, dersleri organize edecek yarı-zamanlı veya tam-zamanlı denetmenler
bulmak. Biraz fon bulmak gerekiyor ama eğer bir şekilde fon bulabilirseniz buna değer. Bizim
hukuk fakültemizde uyguladığımız bir program var; hukuk öğrencileri mezun olduğunda
LL.M derecesi için 2 yıl gerekiyor ve bu LL.M derecesinin bir parçası olarak hukuk
öğrencilerini denetliyorlar. Bu da uygulanabilecek çok güzel bir model.
Materyaller: müfredat materyallerinizin olması gerekiyor. Bazı programlar hakkında bilgi
edineceksiniz, örneğin Polonya hakkında. Bizim bir kitabımız var ve 8. Baskısında. Eğer bu
oturumdan sonra görmek isterseniz ya da öğle yemeğinden sonra görmek isterseniz gelin ve
bir göz atın. 8. Baskı demek 32 yıllık bir zaman zarfında her 4 yılda bir yeni baskı yazmışız
demektir. Bu aslında bizim başladığımız nokta. Her defasında interaktiv alıştırmaların
çoğunun ders kitabına ilave edilmesini sağladık. Güney Afrika’yla birlikte çalıştık ve onlar
Güney Afrika İçin Sokak Hukuku kitabının geliştirilmesinde büyük bir rol oynadılar. Kitaba
oldukça ilginç ve komik karikatürler ekleyerek değişiklikler yaptılar ve bu, kitabı Güney
Afrika için daha kullanıcı dostu hale getirdi. Amerika’da yayıncılarımız daha ciddi bir kitap
olsun istediler. Biz buraya Amerikan hukuku öğretmeye gelmedik. Burada Amerikan
hukukunu öğrenmeniz gerekmiyor. Biz Türkiye’nin ya da hangi ülkeden geliyorsanız oranın
hukukunu öğreneceğiz. Önemli olan bu. Ancak alıştırmalar işe yarayabilir. Doğu Avrupa’da,
Rusya’da, Latin Amerika’da iç savaş olan yerlerde bile alıştırmaların işe yaradığını gördük.
Ben herkesten yine ayağa kalkmasını rica edeceğim. Sıranın sonundaki kişi bir kurşun kalem
alsın. En sağda bir kişinin durmasını istiyorum. Bir kurşun kalem alın ve havaya kaldırın.
Evet, lütfen herkes ayağa kalksın. Takım kaptanları benim sağımda, size göre solda sanırım.
Sıranın sonundaki herkes kurşun kalemi havaya kaldırsın. Oyuna başlıyoruz. (Oyun nedir,
oyunu bilmiyoruz.) Sıranın sonundaki kişi kurşun kalemi sola doğru uzatacak. Sadece sol
elinizi kullanabilirsiniz. Sol elinizi kullanmadınız. O yüzden sol elinizi kullanarak tekrar
başlayın. Hayır, bir dakika bekleyin. Diğer kişinin sağ omzunun üzerinden uzatmanız gerek.
Öndeki sıra ilk oyunu kazandı çünkü çok hızlı yaptılar. Sadece iki kişi var ama sorun değil,
kazanan onlar. Şimdi oyuna tekrar başlayalım. Yana doğru uzatın. Tamam. Arkadan üçüncü
sıra. Elinizi kaldırın. Bu sıra kazandı çünkü en çok kadın onlarda var. Kimde bana
verebileceği Türk Lirası var? Ooo iki tane var. İkisi de aynı sırada, o yüzden onların sırası
kazandı.
Tamam, herkes otursun lütfen. Bu oyunda ne öğrendik? Birisi bana ne öğrendiğimizi
söyleyebilir mi? Bir oyuna, bir topluma ya da üniversiteye başlamadan önce kurallarınızın
olması gerekir, değil mi? Kurallara ihtiyacınız vardır. Bu önemli. Kurallar hakkında başka ne
öğrendik? Para kazanabilir. Yolsuzluk olabilir. Eğer yasalara aykırıysa bu insanları
yolsuzluktan tutuklayabiliriz de. Oyunda başka ne öğrendik? Ya siz omzunuzun üstünden
bunu
yapmışken
kuralları
değiştirsem
nasıl
olur?
Oyunun
ortasında
kuralları
değiştiremezsiniz çünkü bu adil olmaz. Yasal her türlü oyunda özellikle adalete bakarız ve
eğer siz oyunun ortasında kuralları değiştirirseniz adalet vuku bulmaz. Peki ya şu öndeki
grup kazandı dediğimde, buna ne dersiniz? Orada ne oluyordu? Herhangi bir problem var
mıydı? Biz adalet ve kurallara uygunluk arıyoruz. Bu adaletsizdi. Peki ya kadınları
seçtiğimde, en çok kadın olan sırayı? O neydi? Ayrımcılık. Doğru. Demek ki aslında
ayrımcılık kavramını öğretiyorsunuz. Gördüğünüz gibi aslında eğlenebileceğiniz ve
öğrenebileceğiniz basit
bir oyun vasıtasıyla hukukun pek çok temel
kavramını
öğretebiliyorsunuz. Çok teşekkür ederim.]
Alpaslan Azapağası: Sayın O’Brien’a bu güzel konuşmasından dolayı çok teşekkür
ediyoruz, şimdi 2. konuşmacımız “Arap üniversitelerinde Hukuk Kliniği Öğretimi:
Müfredatta Reform İhtiyacı” başlığı altında anlatacak, Sayın Mohamed Mattar’a vermek
istiyorum, buyurun Sayın Mattar.
Mohamed Mattar: I promise I am not going to ask anybody to stand up. I am delighted to be
here this time in this lovely university. So from the podium to the Dean, greetings and
congratulations. But it is not the first time for me in Turkey. I am always here. In fact, I
discovered that I spend more time in Turkey than I do in the United States. At least this is
what my wife has been telling me. Next week on the 19th and 20th, I am organizing a
conference in Istanbul on corporate social responsibility. The course that I taught in United
States, also taught in Beirut Arab University and Kahire University. And I am including a
session there, on business critics. A concept that I would like to promote in the Arab world.
Sometimes it is difficult to promote anything in the Arab world but I am trying. And I did the
scene was the concept of law clinic. Thanks to David. The history of clinic education in the
Arab world is very young. We are talking about 8 or so years. The first law clinic was
established in Morocco in 2005. Now we have law clinics all over the Arab universities
including the University of Jordan. I am sure professor Diana will tell something about the
good work that she has been doing at the clinic in Jordan. And, What I would like to do for 20
minutes or so, unless the chair would be kind to me to give 5 more minutes, we’ll find out. I
would like to share with you 2 models of clinic education that I was performing. And I am
proud. The first is what I call “The legislation project” Model. Last year, we have a spin for
the annual conference on clinic education. And I heard a lecture for Professor Elizabeth
cooper from United States for the law school. And she talked about influencing legislation
and getting students to be involved, having impact on legislation in the country. So I decided
to follow the model in some of our law clinics in the Arab World. And this last semester, I
had the project on “drafting”, a law of rights of domestic workers. The most recent
international convention is the ILO convention, international labor organization convention
on recent work on domestic workers. And I discovered that the Dean teaches labor law, such a
treat because I also teach labor law. So we got students to work on drafting modern law on the
rights of the domestic workers, which is really the problem, the main problem in the Arab
world, especially in the gulf area. I like the model because of many reasons. We don’t have
student practice. So our students cannot go and appear before the court. Perhaps here the
project model will work better than the service model. In addition, some of our professors are
not allowed to practice law either. In Iraq, and I have helped established, clinics in Iraq. Now
we have 5. Professors in Iraq are not allowed to practice law. You either become a professor
and teaches a liberal or you become a lawyer and practice law. Also I like the model because
by following. Service project model. You can bring more than 1 clinic to work together. So
this is what I did. I had 3 trips and David Mason and I like to travel. In fact I travel every
week. From there to Berlin and to Algeria and coming back for the corporate social
responsibility conference. So I went to Sultan Kabus, university of all men, and then to Qatar
University in Qatar. And then to the international Kuwait Law school in Kuwait. And three of
them agreed for the first time to establish a clinic. For the first time. They had no clinics. And
kind enough the dean of Qatar University made it 3 credit hours. I said I love you. So I went
to Kuwait and they said they will only make it 2. I said I still love you. And then went to
Albania and they said we are not going to have it as a credit hour we will have it as a
program. And this is the two models we have in the Arab world. Or we have a program with
no credit hours. But we have 2 models. During the semester I traveled several times to teach.
The students interviewed domestic workers. Drafted law. Drafted a conjurer. This is again
very important as I Learned from David in clinic education is about knowledge skills and
values. So we tried to interview legislation, drafting legislation as one of the skills. And they
have to compete. Especially in our courses we do not teach anything on drafting. I went to
law school, I taught in law school but we never teach the students drafting context, mediation,
drafting legislation so law clinic in here improving the legal curriculum and adding to it,
adding something new. Hopefully, we will submit the modern law to the ILO. I like
international organizations and I do it over that all the time. 3 years ago, I went to United
Arab Emirates University and David was with me. And we drafted a modern law on the rights
of the elderly. 95 and above. Yes. It is David and I had nothing to do with the elderly. It’s
okay because in the united states of law people don’t die. Still too long. The rights of the
elderly, and then I sent it to human rights council in the United Nations. Guess what? The
United Nations is now in the process of drafting a convention on the rights of the elderly.
Amazing. And then said come over, bring your students over, we would like to take a look at
the modern law. We had 2 modern laws one in Arabic, one in English. And I was so happy
that the clinic that extended clinic to a whole. I did the same thing with Alexendrea’s clinic.
We drafted a modern law on the establishment and aggravation of anchors. As you know the
government don’t like anchors other than Turkey of course. Turkey is an exception. But all
over the world the governments do not like us. I am an anchor myself. So we drafted a
modern law. This modern law is influencing the process of the anchor that was being
submitted by the new Egyptian government. Perhaps, also from the podium, to the president
of Egypt. Good luck. He is having a hard time. So that was the first model that I was very
proud of. Last week I was in Sultan Kabus for a competition. Not a person competition. And
the winner was Sultan Kabus University. I invited students from the few universities, and we
came together with 30 or so. We showed us the modern law of those who are from the clinic
from Sultan Kabus University. And they promised me, when I moved from the program they
will have the clinic as equals. The second model is very dear to my heart because it is from
my own country. I am Egyptian. Maybe, all of you figured that out from my accent. Yeah, I
speak English with an Egyptian accent. In Egypt we have another model. We combine the
service model with the project model; it was distinct models in one project. The topic is not
domestic worker but something similar. It would be on human traffic, traffic of human beings
in a very important issue in Asia. In Egypt we established the first clinic in 2009. And guess
what? We did this with in corporations with the ministry of justice. So we established the
clinic in Egypt. We cannot do without the government because we have to move it up with
the government to establish a clinic. You know in the Arab world, especially before the Arab
spring, clinics in the mind of state security are basically human rights project and state
security and government don’t like too much, human rights. People don’t. So we have to
bring the ministry of justice, and guess what, the ministry of justice told me if I am going to
be a part of the project, number 1 no anchors. No civil society. I said what and we are
establishing a clinic without such a thing. This will give you some idea about how
government thinks. And we started the clinic in 2009. David helped me, was part of every
training that I did. Now we have 8 clinics. In Asia we have 13 law schools. So 5 to go. So the
project that I have in my mind was 1-8-13. That is the title of my project. 1-8-13. İnşallah in a
year or so we will have a clinic in every law school in Egypt. What did we do? We brought
the 8 clinics together and here is the project. Human traffic in Egypt takes different forms.
Number one, prostitution. Yes. Sometimes it’s, you know, law doesn’t call it prostitution,
they call it sexual act trying to be polite. So one of the clinics out of the 8 will cover
prostitution. The second will cover begging. If you visited Egypt, they won’t leave you alone.
They love begging. And we have too many street children, maybe over a million. And we
have Egyptians working abroad because they leave Egypt, they go to Saudi, we have to do
something about that. And then we have child labor. Nice cotton shirt that I am wearing. I am
not sure whether it’s been used for child labor. And then we have early marriages. We have
people of the gulf coming to Egypt 70 and 80 years old and they want to marry someone who
is 15 or 16. Early marriage. And we have human donors. People are so poor. You go to Egypt
and buy a kidney for 5000 Egyptian pounds. 800 dollars or so. So idea David wants to give in
the clinic, a part of issue of the human traffic. And then we are going to all come together,
provided that number one you have to interview. You have to provide services for the victim
of human trafficking. So we can satisfy the service model. Number two, you are going to
write a report on the cause of the problem, human organs for example, so you can satisfy the
project model. And then number three, you go and raise awareness so we do it legally. We
wanted to investigate law. So that is the model, that we combine and the service model, the
project model and investigate law model. Let me conclude. Yeah very short because they told
me I can talk for 20 minutes. I said good because sometimes they invite me and they have 5
minutes. So I travel for 24 hours and I have 5 minutes to speak but the Turkish people are
generous. Yeah, I love Turkish people. They told me 20 minutes and I said Thanks God. So I
am going to conclude with what I am doing in the United States, and try (5 more minutes
excellent). So I am going to conclude in 5 minutes by talking about what I do in the United
States, how I can get corporation with you. The dean of this lovely university. I was talking
with Lena last night and I said, I wish our universities in Zambria and Kaira looked like that.
They don’t look like that at all. I don’t know why. We don’t put enough money in education.
In the United States, I established the first law clinic. John Hopkins University school of
Advanced International studies and everybody tell me that you don’t have a law school. Yeah,
I have a law department. I have a law department and we established something called
International Human Right Clinic. This last semester our project was, some of my students
traveled to Philippines and some of them traveled to Kuwait to learn about how the Kuwaitis
treat Pilipino workers in Kuwait. It was lovely. And I was there for both trips and my students
would try to report and the report would be submitted to the international labor organization
as a document so we tried to teach our students improving the skill of writing, documenting a
problem and writing a report. Now I am thinking about next year. I have no ideas. We decided
in the school, John Hopkins University school of Advanced International studies, to run the
clinic for the full year. We discovered that writing report in a month or so do not make sense.
So for this coming semester, we are going to start in September teaching something about the
project and in January, my students will go and do the fact funding admission and then they
are going to have a semester to write a report. So now from the podium to the dean, help me
with the issue and help me with the program. I would like to do that in corporation with your
university. So here’s the idea that I have in mind. Let’s think about a topic and then bring The
US to Turkey. Find something as bad in Turkey. I don’t because everything here is good
accept maybe for this last year. They told me to be careful. I actually got e-mails be careful
and you know. Aside from that everything is good. Let’s establish that our students in
corporation with your students if we establish a clinic this semester. My students and your
students can work together. Your students can come to the Unites States, and my students can
come to Turkey. And then we can meet together by the end of the semester, and we have a
report on an issue, which I did not really think about until now. I have a minute and the
minute have to be devoted to. Yeah, thank you everybody. I am sure David put my name I am
sure nobody knows about me but David said invite this guy so I want to thank David very
much. I am prolonged at this. Something that I started in the Arab world and every time I go
professors are taught in fresh style and difficult for them to understand that you can add a
clinic and clinics makes sense but I am really proud of the fact that now we have clinics all
over. Every year we have a regional conference. David hosted us for it. Last year, we had the
conference in Qatar. Maybe the third conference we will do it in Turkey. How about that? So
the third year I’ll make an announcement. Here’s the news. Third regional conferences on
clinical legal education in the Middle East will be held here in Turkey. Thank you for having
me.
[Mohamed Mattar: Kimsenin ayağa kalkmasını istemeyeceğime söz veriyorum. Bugün
burada, bu güzel üniversitede ilk defa bulunuyor olmaktan ötürü çok mutluyum. Dolayısıyla
da kürsüden Dekana selamlarımı ve tebriklerimi yolluyorum. Ama bu benim Türkiye’de ilk
bulunuşum değil. Ben sürekli buradayım. Aslına bakılırsa Türkiye’de, Amerika’dan daha
fazla zaman geçirdiğimi keşfettim. En azından karımın bana söylediği bu. Önümüzdeki hafta,
19 ve 20’sinde İstanbul’da kurumsal sosyal sorumluluk üzerine bir konferans düzenliyorum.
Amerika’da, Beyrut Arap Üniversitesi’nde ve Kahire Üniversitesi’nde verdiğim bir ders bu
aynı zamanda. Bu konferansa işletme eleştirisi üzerine bir oturum ekliyorum; Arap
dünyasında teşvik etmek istediğim bir kavram. Bazen Arap dünyasında herhangi bir şeyi
teşvik etmek zor ama deniyorum. Hukuk kliniği kavramıyla ilgili de aynı şeyi yaptım. David
sayesinde. Arap dünyasında klinik eğitimin tarihi oldukça yeni. 8 yıl gibi bir şeyden
bahsediyoruz. İlk hukuk kliniği Fas’ta 2005’te kuruldu. Şu anda Ürdün Üniversitesi dâhil
Arap üniversitelerinin pek çoğunda hukuk kliniklerimiz mevcut. Profesör Lina Ürdün’deki
klinikte yapmakta olduğu güzel işlerden bahsedecektir eminim. Ve yaklaşık 20 dakika
boyunca uygulamakta bulunduğum ve gurur duyduğum 2 klinik eğitim modelini sizlerle
paylaşmak istiyorum.
İlki Yasama Projesi Modeli adını verdiğim model. Geçen sene klinik eğitim üzerine her yıl
yapılan bir konferans için İspanya’daydık ve orada Amerika’dan Profesör Elizabeth
Cooper’dan bir konuşma dinledim. Kendisi kanun yapımını etkilemekten ve öğrencileri buna
dâhil etmekten, ülkedeki yasama sürecine etki etmekten bahsetti. Ben de bu modeli Arap
dünyasındaki bir takım hukuk kliniklerimizde uygulamaya karar verdim. Ve geçen sömestr ev
işçilerinin hakları ile ilgili bir kanun tasarlanması üzerine bir proje gerçekleştirdim. Ev
işçileriyle ilgili en güncel uluslararası konvansiyon Uluslararası Çalışma Örgütü ILO’nun Ev
İşçileri için İnsana Yakışır İş Konvansiyonu. Dekan’ın da iş hukuku öğrettiğini öğrendim, ne
kadar güzel çünkü ben de iş hukuku öğretiyorum. Dolayısıyla öğrencilerin ev işçilerinin
haklarıyla ilgili modern bir yasa tasarısı üzerine çalışmaya başlamasını sağladık. Bu Arap
dünyasında, özellikle de körfez bölgesinde çok önemli bir problem. Modeli pek çok nedenden
ötürü beğeniyorum. Birincisi, bizim öğrencilerimiz için uygulamalı bir eğitimimiz yok.
Dolayısıyla da öğrencilerimiz gidip mahkeme önüne çıkamıyorlar. Belki de burada proje
modeli hizmet modelinden daha çok işe yarar. Üstelik bazı profesörlerimizin avukatlık yapma
izinleri de yok. Örneğin Irak. Irak’ta kliniklerin kurulmasına yardım ettim, şu anda 5 tane
kliniğimiz var. Irak’taki profesörlerin avukatlık yapma izinleri yok. Ya profesör olup hukuk
öğretiyorsunuz ya da avukat olup avukatlık yapıyorsunuz. Modeli sevmemin nedenlerinden
biri de hizmet proje modelini uygulayarak birden fazla kliniği birlikte çalışmaları için bir
araya getirebiliyorsunuz. Ben de bunu yaptım. 3 yolculuk yaptım ve David bilir, ben seyahat
etmeyi çok severim. Aslına bakılırsa her hafta seyahat ediyorum, istisnasız. Dolayısıyla
Oman’daki Sultan Qaboos Üniversitesine, sonra Katar’daki Katar Üniversitesi’ne ve sonra
da Kuveyt’teki Kuveyt Uluslararası Hukuk Okulu’na gittim. Ve üçü ilk kez bir klinik açmak
konusunda anlaştılar. İlk kez. Klinikleri yoktu. Katar Üniversitesi’nin Dekanı nezaket
göstererek bunu 3 kredi yaptı. “Sizi seviyorum” dedim. Böylece Kuveyt’e gittim ve onlar
sadece 2 kredi yapacaklarını söylediler. “Sizi de seviyorum” dedim. Ve sonra Oman’a gittim
ve onlar bunu kredili olarak değil bir program olarak yapacaklarını söylediler. İşte bunlar
Arap dünyasındaki 2 modelimiz. Ya kredili bir ders ya da kredili olmayan bir program olarak
2 modelimiz var.
Sömestr boyunca ders vermek için birkaç kez seyahat ettim. Öğrenciler ev işçileriyle
görüştüler. Yasa tasarladılar. İçerik hazırladılar. Bu çok önemli. David’den öğrendiğim gibi
klinik eğitim bilgi, beceri ve değerlerle ilgili bir şey. Dolayısıyla da yasa tasarısı hazırlamayı
becerilerden biri haline getirmeye çalışıyoruz. Derslerimizde tasarı hazırlama üzerine hiçbir
şey öğretmiyoruz. Ben hukuk fakültesine gittim, hukuk fakültesinde ders verdim. Biz
öğrencilere içerik tasarlamayı, müzakereyi, arabuluculuğu, yasa tasarısı hazırlamayı hiç
öğretmiyoruz. Dolayısıyla da hukuk kliniği hukuk müfredatını geliştirmek ve ona bir şeyler
katmak açısından önemli. Umuyorum ki modern yasayı ILO’ya sunacağız. Uluslararası
örgütleri seviyorum ve her zaman onlar üzerinden yapıyorum. 2 yıl önce Birleşik Arap
Emirlikleri Üniversitesi’ne gittim, David de benimleydi ve ileri yaşlı insanların hakları ile
ilgili modern bir yasa tasarısı hazırladık. 95 ve üzeri. Sonra bunu Birleşmiş Milletler İnsan
Hakları Konseyi’ne gönderdim. Bilin bakalım ne oldu? “Sayın Profesör Mattar, Birleşmiş
Milletler şu anda ileri yaşlı insanların haklarıyla ilgili bir konvansiyon hazırlama sürecinde”
diyen bir e-mail aldım. Harika. Ayrıca “Gelin, öğrencilerinizi de getirin, modern yasaya bir
göz atmak istiyoruz” dediler. Biri Arapça biri İngilizce olmak üzere iki modern yasamız
vardı. Ve klinik bunda, bu çapta bir rol oynadığı için çok mutlu oldum. Aynı şeyi İskenderiye
Üniversitesi Hukuk Kliniği’nde de yaptım. STK’ların, sivil toplum kuruluşlarının kurulması ve
çalışması hakkında modern bir yasa tasarladık. Bildiğiniz gibi hükümetler STK’ları sevmez,
Türkiye hariç tabii. Türkiye bir istisna. Ama dünyanın hiç bir yerinde hükümetler bizi sevmez.
Ben de bir STK’yım aslında, Johns Hopkins Üniversitesi’nin bir parçası olma bağlamında.
Dolayısıyla modern bir yasa tasarısı hazırladık ve bu modern yasa yeni Mısır hükümeti
tarafından Şura Konseyi’ne sunulmakta olan STK yasası sürecini etkiliyor. Aynı zamanda
kürsüden Mısır Başkanı’na bol şans diliyorum. Zor bir zaman geçiriyor. İşte çok gurur
duyduğum birinci model bu. Geçen hafta bir yarışma için Sultan Qaboos’taydım ve kazanan
Sultan Qaboos Üniversitesi oldu. Birkaç üniversiteden öğrencileri davet ettim ve yaklaşık 30
kişi bir araya geldik. Sultan Qaboos Üniversitesi’ndeki klinikten gelenlerin modern yasasını
seçtik. Ve bana programdan kredili modele geçeceklerine ve kliniği bir ders haline
getireceklerine dair söz verdiler.
İkinci model benim için çok önemli çünkü benim kendi ülkemden. Ben Mısırlıyım. Belki de
hepiniz bunu benim aksanımdan anlamışsınızdır. Evet, İngilizceyi Mısır aksanıyla
konuşuyorum. Mısır’da başka bir modelimiz var. Hizmet modelini proje modeliyle
birleştiriyoruz. Farklı modeller bir projede buluşuyor. Konu ev işçileri değil ama benzer bir
şey, insan ticaretiyle ilgili. İnsan ticareti Mısır’da çok önemli bir konu. 2010 yılında bununla
ilgili yasayı çıkardık. Mısır’da ilk hukuk kliniğini 2009’da açtık. Bunu Adalet Bakanlığı ile
işbirliği içinde yaptık. Hükümet olmadan yapamazdık çünkü bir klinik açmak için hükümetin
onayına ihtiyacımız vardı. Biliyorsunuz Arap dünyasında, özellikle de Arap Baharı’ndan
önce, devlet güvenliğinin kafasında klinikler temel olarak insan hakları projesiydi ve devlet
güvenliği ve hükümetler insan haklarını çok fazla sevmezler. Dolayısıyla da Adalet
Bakanlığı’nı işin içine dâhil etmemiz gerekiyordu ve bilin bakalım ne oldu? Adalet Bakanlığı
bana “Eğer projenin bir parçası olacaksam, 1. kural STK olmayacak, sivil toplum
olmayacak” dedi. Ben de “Ne diyorsunuz, kliniği STK olmadan mı açacağız?” dedim. “Evet,
STK yok. Biz hükümetiz, siz de bir devlet üniversitesisiniz. Sizinle çalışabiliriz ama STK
olmayacak” dediler. Bu size hükümetin nasıl düşündüğü ile ilgili bir fikir verecektir. Ve
kliniği 2009 yılında açtık. David bana yardım etti, yaptığım her eğitimin bir parçasıydı.
Mısır’da 13 tane hukuk fakültemiz ve hâlihazırda 8 kliniğimiz var. Dolayısıyla 5 tane daha
açmamız gerekiyor. Benim aklımdaki proje 1-8-13. Bu benim projemin adı. 1-8-13. İnşallah
yaklaşık bir yıl içinde Mısır’daki her hukuk fakültesinde bir kliniğimiz olacak.
Ne yaptık? 8 kliniği bir araya getirdik. Proje şu: Mısır’da insan ticareti farklı şekillerde
karşımıza çıkabiliyor. İlk olarak fuhuş. Bazen Amerika’da buna fuhuş demiyorlar, kibar
olmaya çalışarak ticari cinsel edim diyorlar. Dolayısıyla 8 kliniğimizden biri fuhuşu ele
alacak. İkincisi dilenmeyi ele alacak. Eğer Mısır’ı ziyaret ederseniz sizi yalnız bırakmazlar.
Dilenmeyi seviyorlar. Ve çok fazla sokak çocuğumuz var, belki de bir milyondan fazla. Bunun
yanı sıra yurt dışında çalışan Mısırlılar var. Mısır’ı terk ediyorlar, Suudi Arabistan’a
gidiyorlar. Bu konuda bir şey yapmamız lazım. Ve sonra çocuk işçiliği var. Üstümde güzel bir
pamuklu gömlek var. Çocuk işçiliği kullanıldı mı bundan emin değilim. Ve sonra erken yaşta
evlilikler var. Körfezden Mısır’a gelen ve 15-16 yaşında biriyle evlenmek isteyen 70-80
yaşında insanlar var. Erken yaşta evlilik. Sonra organlarını satan insanlar var. İnsanlar çok
fakir. Mısır’a gidiyorsunuz ve 5000 Mısır pounduna bir böbrek alıyorsunuz. Yaklaşık 800
dolar. Dolayısıyla planımız her kliniğe insan ticareti meselesinin bir boyutunu vermek. Sonra
hepimiz bir araya geleceğiz. Ama bundan önce insan ticareti kurbanlarıyla görüşmemiz,
onlara hizmet sunmamız gerekiyor. Böylece hizmet modelini gerçekleştireceğiz. İkinci olarak
sorunun boyutu ile ilgili bir rapor yazacağız, insan organları mesela. Böylece proje modelini
gerçekleştireceğiz. Sonra üçüncü olarak gidip farkındalık yaratacağız. Böylece sokak hukuku
modelini gerçekleştireceğiz. İşte model bu; hizmet modelini, proje modelini ve sokak hukuku
modelini birleştirmek.
Konuşmamı bitireyim artık. Evet, çok kısa çünkü bana 20 dakika konuşabilirsin dediler. Ben
de iyi dedim çünkü bazen beni davet ediyorlar ve 5 dakika veriyorlar. Dolayısıyla 24 saat
yolculuk yapıyorum ve konuşmak için 5 dakikam oluyor. Ama Türkler cömert. Evet, Türkleri
seviyorum. Bana 20 dakika dediler, ben de Allaha şükür dedim. Dolayısıyla Amerika’da
yaptığım bir şeyi anlatarak ve bu güzel üniversitenin Dekanıyla nasıl işbirliği
yapabileceğimizi tartışarak 5 dakika içinde bitireceğim. Dün gece Lina’yla konuşuyordum ve
keşke Kahire’deki, İskenderiye’deki üniversitelerimiz de böyle olsa dedim. Hiç buraya
benzemiyorlar. Neden bilmiyorum. Biz eğitime yeteri kadar para ayırmıyoruz. Amerika’da,
Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Yüksekokulu’nda ilk hukuk kliniğini
açtım. Herkes bana bir hukuk fakülteniz yok dedi. Evet, bir hukuk bölümüm var. Bir hukuk
bölümüm var ve Uluslararası İnsan Hakları Kliniği adında bir yer kurduk. Geçen sömestr
projemiz şuydu: öğrencilerimden bazıları Filipinler’e, bazıları da Kuveytlilerin Filipinli
işçilere nasıl davrandığı hakkında bilgi edinmek üzere Kuveyt’e gitti. Çok güzeldi. Ve ben her
iki seyahatte de oradaydım. Öğrencilerim bir rapor yazmaya çalışacak ve rapor Uluslararası
Çalışma Örgütü’ne teslim edilecek. Bu yüzden öğrencilerimizin yazma, bir sorunu belgeleme
ve rapor yazma becerilerini geliştirmeye çalıştık. Şu anda gelecek yılı düşünüyorum. Hiçbir
fikrim yok. Okulda, Johns Hopkins Üniversitesi Uluslararası Çalışmalar Yüksekokulu’nda
kliniği bütün yıl boyunca çalıştırmaya karar verdik. Raporu bir ayda ya da onun gibi bir
sürede yazmanın bir anlamı olmadığını keşfettik. Dolayısıyla önümüzdeki sömestr Eylül
ayında proje hakkında bir şeyler öğretmeye başlayacağız, Ocak’ta öğrencilerim gidip bilgi
toplama işini yapacaklar ve sonra da rapor yazmak için bir sömestrleri olacak.
Dolayısıyla şimdi kürsüden dekana sesleniyorum, bana konuyla ilgili ve programla ilgili
yardım edin. Bunu sizin üniversitenizle işbirliği içinde yapmak istiyorum. Şimdi benim
aklımdaki fikir şu. Bir konu düşünelim. Türkiye’de kötü olan bir şey bulun. Ben bulamam
çünkü burada her şey güzel, belki geçen yıl olanlar hariç. Bana dikkatli olmamı söylediler.
Gerçekten de dikkatli ol gibi e-mailler aldım, bilirsiniz. Onun dışında her şey güzel. Ama kötü
bir şey varsa ve eğer bu sömestr bir klinik kuracaksanız, gelin bizim öğrencilerimiz, sizin
öğrencilerinizle işbirliği yapsın, birlikte çalışsın. Sizin öğrencileriniz Amerika’ya gelir. Benim
öğrencilerim de Türkiye’ye gelir. Sonra sömestrin sonuna doğru hep beraber buluşuruz ve
seçtiğimiz konuyla ilgili bir raporumuz olur.
Bir dakikam var ve o dakika herkese teşekkür etmeye adanmalı. Eminim ki adımı David
buraya yazdı. Eminim ki kimse beni tanımıyordu ama David bu adamı davet edin dedi. O
yüzden David’e çok teşekkür etmek istiyorum. Ben hukuk klinikleri taraftarıyım. Arap
dünyasında başlattığım bir şey ve ne zaman gitsem profesörlerin kliniklerin bir anlam ifade
ettiğini anlamasının kolay olmadığını fark ediyorum. Ama şu anda her yerde kliniklerin
olmasından ötürü gerçekten gururluyum. Her yıl bir bölgesel konferans yapıyoruz. Lina
bunun için bize ev sahipliği yaptı. Geçen yıl da konferans Katar’daydı. Belki de üçüncü
konferansı Türkiye’de yaparız. Ne dersiniz? Dolayısıyla üçüncü yıl için bir duyuru
yapıyorum. İşte havadis: Ortadoğu’da Klinik Hukuk Eğitimi Üçüncü Bölgesel Konferansı
burada, Türkiye’de yapılacak. Beni ağırladığınız için teşekkür ederim.]
Alpaslan Azapağası: Sayın Mattar’a teşekkür ediyoruz benzer bir coğrafyada yaşadığımız
Arap ülkelerindeki uygulamaları anlattığı için. Umarım kendisinden çok şey öğreniriz. Bu
sempozyum da yapılacaksa destek olmaya hazır olduğumuzu söyleyebiliriz. Şimdi 3.
konuşmacı Bayan Malgorzata’ya sözü vermek istiyorum. Kendisi Polonya’dan geldi.
Polonya’nın hukuk klinikleri konusunda durumu tabi farklı; sanırım İngiltere ile birlikte
hukuk kliniğinin Avrupa’da yaygın bir biçimde uygulanan ülkelerden biri Polonya… Aynı
zamanda Avrupa hukuk kliniğinin başlatıcısı olduğunu biliyorum. Bu anlamda Sayın
Malgorzata hanımın da söyleyecekleri bizim için önemli. Buyurun Sayın Malgorzata.
Malgorzata Wysoczynska: Thank you. Ladies and gentlemen, it is a great honor and a great
pleasure to be here. It is an honor to be here and to show my experience on behalf of Polish
legal clinics convention. As professor Mattar says, clinics are everywhere. I am the living
proof of clinics are everywhere even in the countries where people with the names impossible
to pronounce. So please don’t hesitate to call me Margaret. Being an academic teacher, with
15 years of experience, and being a practitioner, because I am a legal advisor, I feel I am
claimed to a new approach to legal education is required. It is required in Poland definitely,
probably required in Turkey. I hope you will explain us about the approach to legal education
in your country. But from the beginning, when we started clinics in Poland Alfred
Flankskluter once claimed, he wrote “the law and the lawyers are what the law schools make
them”. We strongly believe in it. 15 years ago when we started clinics in Poland, we thought
about the status of the lawyers and the responsibility, professional responsibility of the
lawyers. We all believed. Maybe not all of us but the majority of us believed that academics
and practitioners are obliged to see the status of lawyers as the status of those who has a duty
and who should take the responsibility of the legal culture and of the legal democratization of
legal culture. Therefore, we believed, all lawyers and all academic staff should provide justice
for all citizens and not for the rich and for the powerful. So again Vikings and Vikings in
Poland. 15 years ago it was quite obvious for us. They are for educational reasons because all
of us, we believed that the educational benefits for our students are obvious. As they claimed,
there are plenty of benefits for our students like research skills, communication skills,
interviewing, counseling, drafting which means legal writing also, problem solving,
interpersonal and organizational skills but that’s not all. Almost 40 years ago in America, a
lawyer wrote, they would show us, “your legal rules become memorable elements of
unforgettable event.” And that is what we believe in Poland. As I said, not all of us. But we
are a strong group of teacher and educators and I can assure you even if we are not the
majority, there is quiet a lot of us and we are strong enough to establish. Nowadays, almost 25
clinics in 16 cities. And therefore we call ourselves a clinical movement in Poland. What is an
important issue also is about clinics taught our students not only law, not only communication
skills, not only skills of negotiation but they are also some important issues connected to
professional responsibility. We teach our students legal ethics but in an active way. In a way
which is easy to understand for students, which is not boring, which devoted effects of
memorizing, and therefore we claim in Poland that active teaching method constitutes a
deductive alternative in the academic teaching process and in general a teaching context and
in social context. 15 years ago in Poland when we started the first clinic, there were times of
changes, social changes. We noticed that the significant part of our citizens have found
themselves in very dying financial situations. The same time the state, unfortunately, haven’t
changed. Bargain with a lot of problems has enabled us to see the needs of, expectations of
the individuals. What the problem with our Polish courts is that they provide free of charge of
legal assistant but only revealed the proceedings. We have no support connected with legal
right, before the court. Therefore, free of charge legal assistance may not be obtained in pretrial procedure. Also, there is no institution, no legal institution, which would provide citizens
with free of charge information on their right and duties. And this is the place for kings.
Organization of the third circle needs to assume the duty. Clinics do that duty. It is probably,
for many reasons, the kings of self-rising on demand for the services they render. And we
have a great appreciation in the eyes of the students, eyes of the faculty. Thousands of people
on the average obtain legal assistance every year. And this number is growing all the time.
The program the polish clinics have the opportunity to support and to organize a new
perspective on the legal clinics in Poland in which we train, as we believe, a new generation
of lawyers using the latest educational methods and at the same time they claim a
complementary role in the state of administration system, educating citizens about their
rightful duties. So there goes two times. Education and legal parenting. They have to be
balanced. And how? Let me show you. As I told, I’m sorry. Oh, it’s fine, it’s fine. As you can
see we have 25 clinics in 16 cities. What is the most important factor is, all the clinics are
supervised and supported by foundation. Foundation was established almost 11 years ago.
Why foundation? Because we need a platform to communicate with the clinics. We need the
platform to be supervised and to be supported also in financial way. The foundation, Polish
legal clinics foundation has a board of directors and the board and council of past regulations
above the standards. What is more important is the board meets once a month to make
operative and strategic decisions. My clinics and I have the pleasure to take part in it. As you
can see, there is a list of 22 clinics accredited by the legal clinics foundation. What it means
they are accredited, they are supported but also supervised by the foundation. Then you can
find the numbers connecting with activity of the legal clinics in the last academic year. And as
it is written almost 13 thousand cases submitted to legal clinics, almost half of them are
unfortunately civil right problems. And right now we have 1851 students and 235 supervisors
for clinics. This means each clinic supervisor has approximately 8 students. And each pair of
students has 15 to 16 cases because we have a rule of working in pairs. This also means each
student has 8 up to 10 cases per year. Comparing previous years, as you can see, all numbers
in the last year is doubled. It is obvious that the numbers of cases are still increasing and also
the number of students and supervisors are increasing too. This is my private opinion. It is not
a good tendency. I hold of you but the increasing numbers as you can see, of the cases and
students, previous, unfortunately, is set and allowed in fact that might state some able to see
the need and expectation of the individuals. Unfortunately, free of charge legal assistance is
not properly, widely provided. That’s the problem in fact. Therefore, clinic support for legal
rights, but on the other hand, one cannot forget that clinics are not only to support the legal
right. We are to educate by supporting. Therefore, those 2 factors must be balanced. Louder
and slower. Fine. Is it for it now? So once again, the number that you can see. Yes it’s fine?
Okay. Maybe I put. Sound check ok?. It’s okay. I’m afraid from the numbers you can see,
they are allowing fund, it was underlined that my state is unable to see the needs and
expectations of individuals. Free of charge legal assistance, legal right is not properly, widely
provided. Therefore, as it was underlined, clinics try to support the legal right. But by
increasing number of cases, I am afraid that those 2 important factors, education and legal
right, are not balanced. Therefore, my advice while you are starting clinics in here in Turkey
would be not too many cases for not too many students because those two goals have to be
aimed. Education and Legal Right, altogether because they are connected. In the next slide
show, you can see the types of the cases, which are accepted in Polish Clinics. Most of them
are connected with civil law, criminal law, family law and unemployment. As you can see,
there are not many cases connected with violence against women. It doesn’t mean that those
cases and problem doesn’t occur in Poland. Fortunately, we have angles to deal with this
problem. It doesn’t mean it doesn’t occur but we have other angles that can deal with the
problem properly, and; therefore, we don’t have such cases. There is one important factor
about average time of holding the case. We try to work not fast but quick enough to satisfy
the client and to educate the student. Therefore, we have so called short explanation advice on
the spot, which takes up to 2 weeks. And almost the same number of cases, which takes 2
weeks, and up to 2 months. There are very rare situations when we have cases which are hold
between 2 months and a year and they are repetitive cases like family cases, divorces which
last because of their nature, not because students are not prepared to supervise the case.
Important factor is how did the client learn about the clinic and as you can see friends, family,
other and also the media. And we tell about the achievements of the foundation later but it is
one of our achievements. We try to be shown in media. And as you can see, we have good
results. Last but not least, present state of the legal clinics in Poland. As you can see, almost
all the legal clinics in Poland are recognized by the universities. We decided to be recognized
by the universities as a network of clinics, and as a part of the legal curriculum, our law
schools. This is one of the options on classes that they offer to the students. We have only two
exceptions. Therefore, I couldn’t say all legal clinics are on the network of clinics and
recognized by the universities. Legal clinics are presented in every law school in Poland.
Every faculty of law has its own clinics at the university. Some of the legal clinics, mine for
example, gained the status of “charablelablatory” which means that we became a part of a
university budget. Absolutely, the most important thing for the administrative reasons. All the
legal clinics for diversity in the universities got all the costs covered fortunately. This is our
time for academic teaching. We do it propone in some way, but our academic hours and our
academic duties are a part of clinic, which is a part of faculty of law. And last but not least,
what are the rules of Polish clinical movement. For example, all clinics in Poland work on the
same basics. We believe in equal standards. We have written standards, which were given us
by the board of foundation, that’s the first factor. Second factor is we have the same
methodology of educating and the same methodology of helping. We don’t differ. We try not
to differ between clinics, which means in different places, hard to pronounce cities, we have
the same rules. Student have the same approach to a client visiting my clinic, in Warsaw and
we try to obtain the same results giving him the legal support, legal right in Warsaw, in
Krakow. We try to go to the same results during answering the legal problem. Last but not
least, we try and it makes me even happier that we can claim we have success in it. We try to
educate our students about ethical standards of consulting people in clinics, not only about
professional responsibility but also strictly about ethical standards of clinical movement. We
have them written. There is a code of clinical movement in Poland. We believe in it. We
teach our students at the first meetings with them about clinical standards and they have to
obey the rules. If not, they are getting out. All links are signed and this is the last factor in
which is in all clinics are the same. We all have signed civil liability insurance in humans.
That is the most important thing when you are talking about the university responsibility,
supervisor responsibility and student responsibility. Here we have the clinic foundation
achievements, which mean the foundation has the status of the public benefit organization.
This is the platform for communication; this is the platform of supervising clinics and
supervising the network of clinics. When we consider the main achievements of the
organization, I would say there are plenty of them. I am proud of the foundation but what is
the most important in the context of what I heard from the dean, is that we obtain letters of
support from the president of board council and president of council of legal advisors. We
corporate with our friends from bar association. We don’t compete with the professional
lawyers. We see them as our friends. We don’t try to compete, we support each other. We
have a common project like probing project, which is a kind of competition for lawyers who
are best in legal aid for free in Poland. Apart from that another achievement of Polish
Foundation, which makes me really happy, is that we have almost 15 textbooks written in
Polish for Polish clinical teachers. One of them written by my university and also the author
of the textbook dedicated to professional responsibility and ethical standards of legal aid in
the clinics. About plentiful feature, I could say that there are plenty of them also but the most
important is trying to train our citizen wise, duties and relations in Poland. My worship in the
UN, and that’s where I am going to aim and a part from the we being law before reforms
conflict corporation because there is still a problem in Poland. We try of course what you told
publication of law and equality of new laws. We try to be the member of the board, visiting
all the clinics in existence, which exist in Poland. We try to supervise all clinics. Also, regular
which means one for super year. But what is the most important we also are engaged we are
officially the partner in a project about drafting of the law on legal clinics and participating in
a team called by the minister of justice to develop the law on legal assistance in Poland and
this is the most important achievement of the foundation. To conclude, I say that one have to
be conscious to legal clinics with certainly not self. There is an existing problem of lack of
boxes are to free of charges for legal assistance but they are; nevertheless, the only program
that supplies free of charge legal assistance in Poland on the basis of highly professional
academic staff. Along with the development of the program, I can assure you for the
academic community, the community of professionals, and practicing lawyers because I am a
practicing lawyer also, are becoming more sympathetic to the social problems and to those
who need our help. And I wish you the same. Thank you for your attention.
[Malgorzata Wysoczynska: Bayanlar ve baylar, burada olmak büyük bir onur ve büyük bir
zevk. Burada olmak ve Polonya hukuk klinikleri konvansiyonu adına deneyimlerimi aktarmak
bir onur. Profesör Mattar’ın dediği gibi, klinikler her yerde. Kliniklerin her yerde, hatta
isimlerini telaffuz etmenin imkânsız olduğu insanların olduğu ülkelerde bile olduğunun canlı
kanıtıyım. Bu yüzden lütfen bana Margaret demekten çekinmeyin. 15 yıl deneyimi olan bir
akademik öğretmen ve bir avukat olarak, çünkü bir hukuk danışmanıyım aynı zamanda, hukuk
eğitimine yeni bir yaklaşımın gerekli olduğunu düşünüyorum. Polonya’da kesinlikle gerekli,
muhtemelen Türkiye’de de gerekli. Umarım ülkenizde hukuk eğitimine olan yaklaşımı bize
açıklarsınız. Ama en baştan itibaren, yani Polonya’da kliniklere başladığımızda, Felix
Frankfurter’in söylediği gibi: “hukuk ve avukatlar hukuk fakülteleri onları nasıl yaparsa
öyledirler” düsturuna sonuna kadar inandık.
15 yıl önce Polonya’da kliniklere başladığımızda, avukatların statüsü ve profesyonel
sorumluluğu
hakkında
düşündük.
Hepimiz,
belki
hepimiz
değil
ama
çoğumuz,
akademisyenlerin ve avukatların, avukatların statüsünü bir görevi olanların ve hukuk
kültürünün ve onun demokratikleşmesinin sorumluluğunu alması gerekenlerin statüsü olarak
görmesi gerektiğine inandık. Bu nedenle tüm avukatların ve tüm akademik kadronun zengin
ve güçlüler için değil, bütün vatandaşlar için adalet sağlaması gerektiğine inandık.
Dolayısıyla neden klinik ve neden Polonya’da klinik sorularının cevabı burada. 15 yıl önce
bizim için gayet aşikârdı. Eğitimle ilgili nedenler içindi çünkü hepimiz, öğrencilerimiz için
eğitsel faydaların aşikâr olduğuna inandık. David’in de belirttiği gibi öğrencilerimiz için
araştırma becerileri, iletişim becerileri, görüşme, danışmanlık, aynı zamanda hukuki yazım
anlamına da gelen tasarı hazırlama, problem çözme, kişilerarası ve organizasyonel beceriler
gibi pek çok fayda var, ama hepsi bu değil. Neredeyse 40 yıl önce Amerika’da bir avukat,
“Sizin hukuki kurallarınız unutulmaz olayın hatırlanmaya değer unsurları oldular” diye
yazdı. Ve Polonya’da biz de buna inanıyoruz. Ama dediğim gibi, hepimiz değil. Ama biz
oldukça güçlü bir klinik öğretmen ve eğitmen grubuyuz ve çoğunluk olmasak da, bizden
oldukça fazla sayıda olduğuna ve bu günlerde 16 şehirde neredeyse 25 klinik açacak kadar
güçlü olduğumuza sizi temin edebilirim. Dolayısıyla Polonya’da kendimize klinik hareket
diyoruz.
Önemli bir başka konu da şu. Klinikler öğrencilerimize sadece hukuk, sadece iletişim
becerileri, sadece müzakere becerileri öğretmiyor, aynı zamanda profesyonel sorumlulukla
ilgili bazı önemli meseleleri de öğretiyor. Öğrencilerimize hukuk ahlakı öğretiyoruz ama
aktif, öğrencilerin kolay anlayacağı, sıkıcı olmayan bir şekilde, fazla ezber yaptırmadan. Ve
dolayısıyla Polonya’da aktif öğretme yönteminin akademik öğretme sürecinde, ve aynı
zamanda genel olarak öğretme bağlamında ve sosyal bağlamda, didaktik bir alternatif teşkil
ettiğini iddia ediyoruz. 15 yıl önce Polonya’da, Krakow’da ilk kliniği açtığımız zamanlar
değişim zamanlarıydı, toplumsal değişimler. Vatandaşlarımızın önemli bir bölümünün
kendilerini oldukça zor mali durumların içinde bulduklarını fark ettik. Aynı dönemde devlet
maalesef değişmedi. Pek çok sorunla yüklüydüler ve bireylerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini
karşılayamıyorlardı. Bizim Polonya’daki mahkemelerimizin sorunu şu ki, ücretsiz adli yardım
sağlıyorlar ama sadece mahkeme tutanaklarını gösteriyorlar. Mahkemeden önce yasal
haklarla ilişkili hiçbir desteğimiz yok. Dolayısıyla ücretsiz adli yardım duruşma öncesi
süreçte elde edilemiyor. Aynı zamanda vatandaşlara hakları ve ödevleri hakkında ücretsiz
bilgi sağlayacak hiçbir kurum, hiçbir hukuki kurum yok. İşte klinikler burada devreye
giriyorlar. Birinin bu görevi üstlenmesi gerekiyor ve klinikler bu görevi yerine getiriyorlar.
Muhtemelen, tam da bu nedenden ötürü kliniklerin sunduğu hizmetlere olan talep hızla
artıyor. Aynı zamanda öğrencilerin ve fakültenin gözünde büyük takdir topluyoruz. Her yıl
ortalama binlerce kişi adli yardım alıyor ve bu sayı daima artıyor.
Bu çerçevede, Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı, hukuk kliniklerine yeni bir bakış açısını
destekleme ve organize etme fırsatına sahip. Polonya’da en yeni eğitim yöntemlerini
kullanarak yeni bir avukat nesli eğittiğimize inanıyoruz ve onlar da vatandaşları hakları ve
ödevleri konusunda eğiterek devletin idari sisteminde tamamlayıcı bir rol oynuyorlar.
Dolayısıyla iki amaç var, eğitim ve adli yardım. Bunların dengelenmesi gerek. Peki nasıl?
Size göstereyim. Gördüğünüz gibi 16 şehirde 25 kliniğimiz var. En önemli nokta şu ki, bütün
klinikler Vakıf tarafından denetleniyor ve destekleniyor. Vakıf yaklaşık 11 yıl önce kuruldu.
Neden vakıf? Çünkü kliniklerle iletişim kurmak ve denetlenmek ve aynı zamanda mali açıdan
desteklenmek için bir platforma ihtiyacımız var. Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı’nın bir
yönetim kurulu var ve bu kurul standartlar hakkında yönetmelikler çıkarıyor. Daha da
önemlisi kurul operasyonel ve stratejik kararlar almak için ayda bir toplanıyor. Benim
kliniklerim ve ben bunun bir parçası olmaktan ötürü çok memnunuz.
Gördüğünüz gibi Hukuk Klinikleri Vakfı tarafından akredite edilen 22 klinik var. Akredite
edilmiş olmaları Vakıf tarafından hem desteklenmeleri hem de denetlenmeleri anlamına
geliyor. Burada geçen akademik yıl içinde hukuk kliniklerinin faaliyetlerini gösteren sayıları
bulabilirsiniz. Gördüğünüz gibi hukuk kliniklerine yaklaşık 13 bin dava sunulmuş ve bunların
neredeyse yarısı maalesef medeni hukuk problemleri. Şu anda kliniklerde 1851 öğrencimiz ve
235 denetmenimiz var. Bu da her klinik denetmeninin yaklaşık 8 öğrencisi olduğu anlamına
geliyor. Her ikili öğrenci grubunun 15-16 davası var çünkü çift halinde çalışma kuralımız var
ve dolayısıyla her öğrencinin yılda yaklaşık 8-10 arası davası oluyor.
Geçmiş yıllarla karşılaştırıldığında gördüğünüz gibi son yıldaki tüm rakamlar ikiye
katlanmış. Dava sayısının hala artmakta olduğu ortada, aynı şekilde öğrenci ve denetmen
sayıları da artıyor. Bu benim şahsi kanaatim ama bence bu iyi bir eğilim değil. Bence
davaların ve öğrencilerin artan sayısı maalesef ki devletimin, bireylerin ihtiyaçlarını ve
beklentilerini karşılayamadığı gerçeğini ortaya koyuyor. Bu hem acı hem de korkutucu.
Maalesef ücretsiz adli yardım düzgün bir şekilde ve geniş çapta sağlanamıyor. Aslında
problem bu. Dolayısıyla klinikler adli yardımı destekliyor. Ama öte yandan kliniklerin sadece
adli yardımı desteklemek için var olmadıklarını unutmamak gerekir. Destekleyerek eğitmemiz
gerekiyor. Dolayısıyla bu 2 faktörün dengelenmesi gerekiyor. Korkarım ki gördüğünüz
rakamlar bu korkutucu gerçeği ortaya koyuyorlar. Benim devletimin bireylerin ihtiyaçlarını
ve beklentilerini karşılayamadığının altını çizmiştim. Ücretsiz adli yardım düzgün bir şekilde
ve geniş çapta sağlanamıyor. Dolayısıyla da altını çizdiğim gibi, klinikler adli yardımı
desteklemeye çalışıyorlar. Ama korkarım ki, artan dava sayıları yüzünden bu önemli iki
faktör, eğitim ve adli yardım, dengelenemiyor. Bu yüzden de Türkiye’de klinik açmaya
başlarken size tavsiyem, öğrenci başına çok fazla dava düşmemesidir çünkü her iki hedefin de
gerçekleşmesi gerekir. Eğitim ve adli yardım birlikte olmalı çünkü birbirleriyle ilişkililer.
Bir sonraki slaytta Polonya kliniklerinde kabul edilen dava türlerini görebilirsiniz. Çoğu
medeni hukukla, ceza hukukuyla, aile hukukuyla, iş hukukuyla ve işsizlikle ilgili. Gördüğünüz
gibi kadına karşı şiddetle ilgili çok fazla dava yok. Bu, bu tür vakaların ve sorunların
Polonya’da yaşanmadığı anlamına gelmiyor. Neyse ki bu sorunla ilgilenecek STK’larımız
var. Meydana gelmiyor demek değil ama sorunla düzgün bir şekilde ilgilenecek başka
STK’larımız olduğu için bu tür davalarımız yok. Bir davayı ortalama elinizde tutma süresiyle
ilgili önemli bir faktör var. Hızlı değil ama müvekkili tatmin edecek ve öğrenciyi eğitecek
çabuklukta çalışmaya gayret ediyoruz. Dolayısıyla “hemen kısa açıklama tavsiyesi” denen
bir yöntem var ve bu 2 hafta sürebiliyor. Ve bununla neredeyse aynı sayıda dava da 2 ay
kadar sürebiliyor. Bir davanın 2 ay ile 1 yıl arasında elimizde kalması oldukça nadir
rastlanan bir durum ve bunlar, aile davaları, boşanmalar gibi doğaları gereği uzayan,
tekrarlanan davalar. Dolayısıyla uzun sürmelerinin nedeni bu, öğrencilerin davaya bakmaya
hazır olmaması değil. Bir başka önemli nokta da müvekkilin klinik hakkında nereden bilgi
edindiği ve gördüğünüz gibi arkadaşlar, aile, diğerleri, STK’lar ve aynı zamanda medyadan
öğreniyorlar.
Vakfın
başarılarından
daha
sonra
bahsedeceğim
ama
bu
bizim
başarılarımızdan biri. Medyada görünmeye çalışıyoruz ve gördüğünüz gibi iyi sonuçlar
alıyoruz.
Önemli noktalardan biri de Polonya’da hukuk kliniklerinin şu anki statüsü. Gördüğünüz gibi
Polonya’daki hukuk kliniklerin neredeyse tamamı üniversiteler tarafından tanınıyor. Bir
klinik ağı olarak üniversiteler tarafından tanınmaya ve hukuk fakültelerimizin müfredatlarının
bir parçası olmaya karar verdik. Seçeneklerden birisi bu, öğrencilere ders olarak sunulması.
Sadece iki istisnamız var. Dolayısıyla da hukuk kliniklerinin tamamının klinik ağında
olduğunu ve üniversiteler tarafından tanındığını söyleyemem. Hukuk klinikleri Polonya’daki
bütün hukuk fakültelerinde mevcut. Her hukuk fakültesinin üniversitede kendi kliniği var. Bazı
hukuk klinikleri, örneğin benimki, üniversite bütçesinin bir parçası haline gelmiş durumda ve
bu idari nedenlerden ötürü kesinlikle en önemli şey. Üniversitelerdeki tüm hukuk kliniklerinin
bütün masrafları neyse ki karşılanıyor. Aynı zamanda profesörlerin harcadıkları zaman da
göz önüne alınıyor. Bu bizim akademik ders verme zamanımız. Bunu bir şekilde karşılıksız
yapıyoruz ama akademik saatlerimiz ve akademik görevlerimiz kliniğin bir parçası ki bu da
hukuk fakültesinin bir parçası.
Bir diğer önemli nokta da Polonya klinik hareketinin kurallarının neler olduğu. Örneğin
Polonya’daki bütün klinikler aynı temel prensiplerle çalışır. Eşit standartlara inanıyoruz.
Bize Vakıf kurulu tarafından verilen yazılı standartlar var, bu birinci faktör. İkinci faktör ise,
eğitim metodolojimiz ve yardım metodolojimiz aynı. Farklılık göstermiyoruz. Klinikler
arasında farklılık göstermemeye çalışıyoruz ve bu farklı yerlerde, isimleri zor telaffuz edilen
şehirlerde aynı kurallara sahip olduğumuz anlamına geliyor. Öğrenciler klinikleri ziyaret
eden müvekkillere aynı yaklaşımı sunuyorlar ve müvekkillere adli destek, adli yardım
sunarken ve bir hukuki soruna cevap verirken Varşova’da ve Krakow’da aynı sonuçları elde
etmeye çalışıyoruz.
Son olarak önemli noktalardan bir tanesi de öğrencilerimizi kliniklerde insanlara
danışmanlık yapmanın etik standartları hakkında, sadece mesleki sorumluluk değil ama tam
anlamıyla klinik hareketin etik standartları hakkında eğitmeye çalışıyoruz ve bunda başarılı
olduğumuzu iddia edebilmek beni daha da mutlu ediyor. Bunlar bizde yazılı olarak var.
Polonya’da klinik hareketin bir kurallar bütünü var. Buna inanıyoruz. Öğrencilerimize
onlarla yaptığımız ilk toplantılarda klinik standartları öğretiyoruz ve onların da kurallara
uyması gerekiyor. Eğer uymazlarsa çıkartılıyorlar. Bütün klinikler, ki bu bütün kliniklerde
aynı olan son faktör, hepimiz hukuki sorumluluk sigortası imzalıyoruz. Bu üniversite
sorumluluğu, denetmen sorumluluğu ve öğrenci sorumluluğu söz konusu olduğunda en önemli
nokta.
Burada Hukuk Klinikleri Vakfının başarıları var ve bu da Vakfın, kamu çıkarı örgütü
statüsüne sahip olduğu anlamına geliyor. Bu bir iletişim platformu; bu klinikleri ve klinik
ağını denetlemek için bir platform. Örgütün başlıca başarılarını ele aldığımızda, oldukça
fazla olduklarını söyleyebilirim. Vakıfla gurur duyuyorum ama mesela Ürdün’den gelen
Lina’dan duyduklarımı düşününce en önemli nokta, Baro Konseyi başkanından ve Hukuk
Danışmanları Konseyi başkanından destek mektupları alıyor olmamız. Barodan ve Hukuk
Danışmanları Konsey’inden arkadaşlarımızla işbirliği yapıyoruz. Profesyonel avukatlarla
yarışmıyoruz. Onları arkadaşlarımız olarak görüyoruz. Rekabet etmeye çalışmıyoruz,
birbirimizi destekliyoruz. Polonya’da ücretsiz adli yardım konusunda kimin en iyi olduğuna
dair avukatlar arasında bir tür yarışma olan, bir hayır projesi gibi olan ortak bir projemiz
var. Bunun dışında Polonya Vakfının bir diğer başarısı da, ki bu beni gerçekten mutlu
ediyor, Polonya klinik hocaları için Lehçe yazılmış neredeyse 15 ders kitabımız var.
Bunlardan biri benim üniversitem tarafından yazıldı ve ders kitabının yazarı bu kitabı mesleki
sorumluluğa ve kliniklerde adli yardımın etik standartlarına adadı.
Önümüzdeki dönemde yapmamız gereken şeyler hakkında düşününce, çok fazla şey yapmamız
gerektiğini
söyleyebilirim
ama
en
önemlisi
Polonya’nın
AB
üyeliği
bağlamında
vatandaşlarımızı hakları ve ödevleri konusunda eğitmeye çalışmak. Bunun yanı sıra adli
kurumların reformu konusunda lobi yapmaya çalışıyoruz çünkü bu konuda Polonya’da hala
bir problem var. Elbette ki kanunların uygulanmasını ve yeni kanunların kalitesini takip
etmeye çalışıyoruz. Kurulun üyesi olmaya, Polonya’daki bütün klinikleri ziyaret etmeye
çalışıyoruz. Bütün klinikleri düzenli olarak denetlemeye çalışıyoruz ki bu da yılda bir kez
anlamına geliyor. Ama en önemlisi, hukuk klinikleri hakkında bir yasa tasarısı hazırlanması
ile ilgili bir projenin resmi ortağıyız ve Polonya’da adli yardımla ilgili bir yasanın
geliştirilmesi için Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan bir ekibin içinde yer alıyoruz ve bu
Vakfın en önemli başarısı.
Sonuç olarak, bence hepimizin hukuk kliniklerinin ücretsiz adli yardıma ulaşmada var olan
sorunları çözmeyeceğinin farkında olmamız gerekiyor. Ama klinikler yine de, son derece
profesyonel bir akademik kadro temelinde Polonya’da ücretsiz adli yardım sunan yegâne
program. Programın gelişmesiyle birlikte akademik camianın, profesyonel camianın ve
avukatlık yapanların, çünkü ben de aynı zamanda avukatlık yapıyorum, sosyal sorunlara ve
bizim yardımımıza ihtiyacı olanlara karşı daha anlayışlı olmaya başladıklarına dair sizi
temin edebilirim. Sizin için de aynısını dilerim. Gösterdiğiniz ilgiye teşekkür ederim.]
Alpaslan Azapağası: Malgorzata hanıma Polonya’daki bu deneyimi sunduğu için teşekkür
ediyoruz. Şimdi sözü Azerbaycan’da hukuk öğretiminde hukuk kliniklerinin rolü başlığı
altında Turqay Huseynov tarafından sunulacaktır. Kendisi Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk
Klinikleri yöneticisidir, aynı zamanda. Azerbaycan’da son 10 yıllık hukuk klinikleri
deneyimini paylaşacaktır. Buyurun Sayın Huseynov.
Turqay Huseynov: Dear symposium participants, first of all, I would like to express my
gratitude to organizers for organizing such a great event and inviting us. We hope that such
events will contribute to the spread and development of clinic education. My speech is
dedicated to the role of law clinics in Azerbaijan legal system. I will try to inform guests
about this topic in brief and involve Turk operation. The most in need regular forms after the
gaining independence in 1991, leaving parts of soviet legal system, the existent legislation has
not been confirmed to that time. After the adoption of the new constitution, this reform has
been expanded. In a short time, the legislative system of Azerbaijan has been enriched which
required norm of the legal acts. Newly, adaptive normative of legal acts where confirmed the
provision of the international obligations. It was required that confirmation of the law,
education to the time requirements. Conducted regulatory form, maintenance of the form of
institutions of higher education on law. Unfortunately, unlike the legal reforms, the process in
law education was slow. It had a negative impact on the implementation of the law clinics in
law education tool. It should be mentioned that, as the time, as there was no clinic education,
educational institution of law and at the end of each academic year, students pass the
probation for a month in different state police, courts, prosecutors office and so on. But its
short time experience was not so useful for the development of professional skills. Merely, at
the end of 1990, law clinics and the law faculty of high education institution were imagined.
It should be emphasized that is law clinic were operated on private project. Not as a regular
operating structure section of the law faculty. Operating law clinic were financed by grants
from international organization and the coworkers in the so time period. The purpose was to
provide free legal services for families with low income. These clinics were mainly operated
in private high education institution, such as, university of Azerbaijan, University of Nandofa,
and so on. Now the law faculty exists in several states in high education institutions. The
mind of the all of them is the law faculty of Baku state University. The future faith of law
clinic of Baku state university is a model for others. I would mention that, law clinics have
been operating more than the law faculties for the publicity university. The essential purpose
of the clinics is to increase practical skills of the students of law, faculty, and legal awareness
of people insuring the protection of the right of law in cooperation, eliminating of social
tension. As there is a constant, students are required to have practical opportunities and
professional skills. Free legal assistance to low-income operation, has contributed to the
implementation of the social policy of our states. Formally, law clinics received financial
support from Soros Foundation, 2001 -2006 and the American Bar Association 2011-12
years, for providing its activity. The main purpose of the clinic is on increasing students’
practical knowledge. According to the president of the republic of Azerbaijan, on a probable
action plan, first the protection of human rights in the republic of Azerbaijan, in order to assist
to exercises arise to legal assistance and the to acquire locational skills of the students of law
faculty. It is intended to create law clinics and the law faculty of high education institution
and assist in their activities. Creation of law clinics is directed to my purpose. Firstly,
enabling right to legal assisting to population, secondly teaching skills to future experts in law
sphere. In this regard, the operation of the legal clinic as the institution of the university has
formatted the basic for next civil education institution and the more productive form. Taking
all this into account, with the order of the legal clinic has established within the law school in
general on this year. This legal clinic was started to run as a structural unit of the law faculty.
The needs of these legal clinic personnel were approved by the chief of the clinic, law
consultants and the administrator. In addition, the involvement of law faculty professors and
other professionals to the activities of the clinic where intended. The legal clinic will be
constantly operating directly to the university budget. Matenya Amelya Gomez of the clinic
has enhanced above reasonable level. The function of the clinic as a structure unit of faculty
of law has derived the agenda of change for the existing curriculum. Currently, making
convenient change to the 2013-2014 curriculums are in process. Forever for fundamental of
clinic education course is to roll to incorporate to the curriculum in the faculty. Additionally,
in some discipline, for example civil law, labor or criminal law, several classes are considered
as a part of the clinic. This step will contribute to a more effective function of the clinic.
Furthermore, the scientific analysis of normative acts and the practice in law enforcement
regarding some sphere of legislation has been interfered as a type. For instance, for this
purpose of operation on condensation in balance of change of legislation and the distribution
among students and the teaching staffs are made by the students who participate in the clinic.
In addition to the conduction of scientific research, is about solving the problem arising in the
law enforcement process. In order to expand, the circle of the people who are benefit from the
activities of the clinic, we have planned to deliver ads and information about the activities of
the legal clinics to low income operation through the mass media.
[Turqay Huseynov: Öncelikle, böyle bir etkinliği düzenledikleri ve bizi davet ettikleri için
bu sempozyumun düzenleyicilerine gönülden teşekkür etmek istiyorum.
Bu tür etkinliklerin klinik eğitiminin yaygınlaşmasına ve gelişmesine katkıda bulunacağını
umuyoruz.
Benim konuşmam Azerbaycan hukuk sisteminde hukuk kliniklerinin rolü ile ilgili.
Katılımcılarımızı bu konu ile ilgili kısaca bilgilendirmeye ve işbirliği olanaklarını ele
almaya çalışacağım. 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra yasal
reformlara ihtiyaç duyuldu. Sovyet hukuk sisteminin bir parçası olan mevcut mevzuat o
dönemin koşullarına uygun değildi. Anayasasın kabul edilmesinden sonra bu reformlar
genişletilmeye başladı. Kısa bir süre içinde Azerbaycan’ın hukuk sistemi gerekli normatif
düzenlemelerle zenginleştirildi. Yeni kabul edilen normatif yasalar uluslararası
antlaşmaların hükümleriyle uyumlu olacak şekilde geliştirildi. Aynı zamanda hukuk
eğitiminin de günün gerekliliklerine göre düzenlenmesi gerekiyordu. Yapılan yasal
reformlar hukuk eğitimi veren yükseköğrenim kurumlarının da reforma tabi tutulmasını
gerektiriyordu. Ne yazık ki, yasal reformlarının aksine, hukuk eğitimindeki bu reform
süreci yavaş oldu. Hukuk eğitiminde hukuk kliniklerinin uygulanması üzerinde de olumsuz
bir etki yarattı.
Şunu akılda tutmak lazım: O dönemde, hukuk eğitimi veren eğitim kurumlarında klinik
eğitim mevcut değildi. Her akademik yılın sonunda öğrenciler bir ay boyunca değişik devlet
kurumlarında staj yapmaktaydı (mahkeme, savcılık vb.). Ancak bu kısa süreli deneyim
mesleki becerilerin gelişmesi için o kadar da faydalı değildi. Ancak 1990’ların sonuna
gelindiğinde yükseköğretim kurumları bünyesindeki hukuk fakültelerinde hukuk klinikleri
oluşmaya başladı. Şunu vurgulamakta fayda var, bu yeni hukuk klinikleri sadece özel
projeler kapsamında çalışıyordu, hukuk fakültesi bünyesinden düzenli işleyen sürekli
birimler değillerdi.
Çalışan hukuk klinikleri uluslararası kuruluşlardan alınan hibelerle finanse ediliyor ve
belirli bir dönemi kapsıyordu. Amaç, düşük gelir düzeyine sahip ailelere ücretsiz yasal
hizmet vermekti. Bu klinikler çoğunlukla, Azerbaycan Üniversitesi, Azerbaycan Odlar
Yurdu Üniversitesi gibi özel kurumlar bünyesinde çalışıyordu.
Bugün başka devlet üniversitelerinde de hukuk fakülteleri mevcuttur. Bunların başlıcaları
Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’dir. Bakü Devlet Üniversitesi’nin geleceği diğer
üniversiteler için de bir model oluşturmaktadır.
Şunu söylemeliyim, Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ‘hukuk klinikleri’ on yılı
aşkın bir süredir faaliyet gösteriyor. Kliniğin temel amacı hukuk fakültesine giden
öğrencilerin uygulamaya yönelik becerilerini artırmak, insanların hukukla ilgili
farkındalığını geliştirmek, düşük gelir seviyesine sahip insanların haklarının korunmasını
sağlamak ve sosyal gerilimi ortadan kaldırmak. Bunun sonucunda, öğrenciler uygulama
fırsatları edinmişler ve mesleki becerilerini geliştirmişlerdir. Düşük gelirli nüfusa verilen
ücretsiz hukuki yardım devletimizin sosyal politikasının uygulanmasına katkıda
bulunmuştur.
Daha önceden, hukuk klinikleri Soros Vakfı’ndan (2001-2003) ve Amerikan Barolar
Birliği’nden (2011-2012) maddi destek almıştır. Kliniğin temel odağı öğrencilerin
uygulamaya yönelik bilgisini artırmaktır.
Azerbaycan Devlet Başkanı’nın 28 Aralık 2006’da çıkardığı ‘Azerbaycan Cumhuriyeti’nde
İnsan Haklarının Korunması için Ulusal Eylem Planı Onayı’na göre, hukuki yardım hakkına
destek olmak ve hukuk fakültesi öğrencilerinin mesleki beceri edinmesini sağlamak için
yükseköğrenim kurumları bünyesindeki hukuk fakültelerinde hukuk kliniklerinin
kurulması ve faaliyetlerine destek verilmesi niyeti ortaya konmuştur.
Hukuk kliniklerinin açılmasında iki temel amaç vardır. Birincisi, halka hukuki yardım
hakkını sağlamak, ikincisi de hukuk alanında çalışacak geleceğin uzmanlarına beceri
kazandırmak.
Bu bakımdan, ‘Hukuk Kliniği’nin’ üniversiteye bağlı bir kurum olarak çalışması, eğitim
kurumuyla bağlantının temelini oluşturmuş ve daha verimli çalışılmasını sağlamıştır.
Bütün bunların ışığında ve Bakü Devlet Üniversitesi rektörünün talimatıyla bu yılın Ocak
ayında ‘Hukuk Kliniği’ hukuk fakültesi bünyesinde kurulmuştur. Böylelikle, hukuk kliniği
hukuk fakültesinin bir yapısal birimi olarak çalışmaya başlamıştır. Hukuk kliniği personel
listesi onaylanmış: klinik şefi, hukukçu-danışman (2 kişi) ve bir idareci. Ayrıca, hukuk
fakültesi öğretim görevlilerinin ve diğer meslek mensuplarının klinik çalışmalarına dahil
olması planlanmıştır. Hukuk kliniği, üniversite bütçesine bağlı
olarak sürekli
çalıştırılacaktır. Kliniğin malzeme ve teknik altyapısı makul düzeyde geliştirilmiştir.
Kliniğin, hukuk fakültesine bağlı bir birim olarak çalışması mevcut müfredat değişikliği
gündemini de yeniden canlandırmıştır. Şu anda 2013/2014 müfredatında uygun
değişikliklerin yapıldığı bir aşamadayız. Üstelik fakülte müfredatına ‘Klinik Hukuk
Eğitiminin Temelleri’ başlıklı bir ders getirilmesi planlanıyor. Ayrıca, bazı disiplinlerde
(örneğin, medeni hukuk, iş hukuku, ceza hukuku vb.) verilecek seminer derslerinin de
kliniğin bir parçası olması planlanıyor. Bu adımlar kliniğin daha etkin bir şekilde
çalışmasına katkıda bulunacaktır.
Bunların ötesinde, normatif yasaların ve mevzuatın bazı yönlerine ilişkin kolluk
uygulamalarının bilimsel analizi de hedef olarak belirlenmiştir. Örneğin, klinik
çalışmalarına katılan öğrencilerin mevzuat değişiklikleri ile ilgili hazırlık yapmaları ve bu
konuların öğrencilerle hocalar arasında dağıtılması planlanmaktadır. Ayrıca, bilimsel
araştırma yürütülmesi sayesinde kolluk süreçlerinde doğan sorunların da çözülebileceği
düşünülmektedir.
Klinik faaliyetlerinden yararlanan çevreleri genişletmek amacıyla; kitle iletişim araçları
yoluyla düşük gelirli nüfusa hukuk kliniğini faaliyetleri konusunda bilgi aktarılması ve
ilanlar verilmesi planlanmıştır.
Böylece, yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda hukuk kliniği faaliyetlerini üç boyutta
geliştirebildik – bilimsel araştırma, eğitim ve öğrencilere uygulama imkanı verilmesi.
Hukuk kliniğinin işlevinin sadece öğrencilerin becerilerini geliştirmeye katkıda
bulunmakla kalmadığını vurgulamak istiyorum. Aynı zamanda şu amaçlara da hizmet
edilmektedir:
- Halkın hukuk bilincinin geliştirilmesi
- Düşük gelirli nüfusun haklarının korunması;
- Toplumsal gerilimin ortadan kaldırılması.
Düşük gelirli kesimlere ücretsiz hukuki yardım, devlete karşı oluşabilecek güvensizliğin
nedenlerini ortadan kaldırmaktadır. Böylece, bu kesimlerin karşılaştıkları hukuki sorunlar
çözülmekte, mevcut hukuk sistemine olan güven yeniden tesis edilmekte, devlet kurumları,
özel ve tüzel kişiler tarafından hukukun üstünlüğüne saygı pekişmektedir.
Görüldüğü üzere, planlarımız kapsamlı ve bu hedeflere ulaşma konusunda ısrarlıdır.
Klinik hukuk eğitiminin daha doğru ve etkin bir şekilde işletilmesi konusunda geniş
deneyim sahibi eğitim kurumlarıyla işbirliği yapmayı planlıyoruz. Halihazırda Tulane
Üniversitesi’yle (ABD) işbirliği yapıyoruz. Bu bakımdan, burada Anadolu Üniversitesi’nde
yapılan bu sempozyuma katılmanın çok faydalı olacağına ve en iyi şekilde
yararlanacağımıza inanıyorum. Yeni ortaklıklar kurmayı arzu ediyoruz ve bu anlamda
herkesi işbirliğine davet ediyoruz.
Bir kez daha bu sempozyumun düzenleyicilerine şükranlarımı sunarak sizlere bol şans
diliyorum.]
Alpaslan Azapağası: Değerli konuklar bugünkü 1. oturumun sunumları burada bitmiştir. Şu
anda tartışma bölümüne başlayabilirim. Her ne kadar size dağıtılan programda ara verilmesi
yazılıyor ise de buna gerek duyulmadı, bu nedenle tartışma bölümüne geçiyoruz. Sayın
konuklarımız eğer sorularınız olursa lütfen mikrofon aracılığı ile sorularımızı alırsak
çevirmen açısından daha kolay olacak. Soru sormak isteyen varsa buyurun.
Katılımcı: Cengiz Toprak Çevikolu, Bursa Uludağ Üniversitesi ve İstanbul Barosu
mensubuyum. İzninizle oturarak konuşmama devam etmek istiyorum. “Acemi nalbant köy
eşeğinde öğrenir” diye Türkçemizde bir sözümüz var. Şimdi sabahtan beri ben de oluşan
intiba bu; tabi küçümsemek anlamında söylemiyorum bunu, benim geldiğim fakültede bu
kliniğin programı yok. Türkiye’de zaten tabi çok yeni. Bugün öğrendim üç fakültemizde bu
tür çalışmalar olduğunu. Bilgi Üniversitesi’nden hasbelkader haberdarım İstanbul’da
bulunduğumdan dolayı. Bu arada Anadolu Üniversitesi ve Ankara Üniversitesi’nde de bu
çalışmaların yapıldığını öğrenmiş oldum. Dediğim gibi bunu küçümsemek anlamında
söylemiyorum ama ifade edilen iki boyut, gerek hukuk eğitimi bakımından öğrencilerin
uygulama becerileri kazanması itibariyle, bu işe yeni başlayan kişiler olması bakımından bir
handikap teşkil edecek bir boyutu var. Tabi bu tarz (…) yerler itibariyle bunu ben
dengeleyebilecek şekilde en fazla hukuk danışmanlığı ve hukuk yardımına ihtiyaç duyacak
kesimler, dezavantajlı kesimler, dolayısıyla tabii ki adli yardımla bağlantılı olduğu anlaşılıyor.
Bizde şimdi adli yardım bilindiği üzere mahkeme safhası sonrasında mahkemelerin kararıyla
devreye giriyor, mahkeme üyesi de baroların bu konudaki adli yardım birimleri kanalıyla
sağlanıyor. Şimdi bu tabi ki yabancı konuklarımıza ne ifade eder bilmiyorum. Şunu ifade
etmek istiyorum; bizde bunun olabilirliği bakımından aklıma takılan bazı soruları
konuklarımızın ülkelerindeki sistemlerde onlarda acaba bahsedeceğim olanaklar nasıl
çözümleniyor onu da öğrenmek açısından sorular var kafamda, bunları paylaşmak istedim.
Şimdi bir defa meslek hukuku boyutu itibariyle avukat faaliyet tekeli bakımından bu alanda
üniversiteler açısından profesyonel anlamda bu şekilde bir hukuk kliniği faaliyetinin yasal
zemini açısından kuşkularım var, bilmiyorum şu anda ülkenizde faaliyet gösteren hukuk
kliniklerinde bu konuda ne tür çalışmaları var? Bunlardan da mutlaka katkıda bulunan
arkadaşlarımız olacaktır fakat acaba yabancı konuklarımız arasında, şimdi onların geldiği
ülkeler itibariyle tabi Anglo-amerikan hukukunda bu konuda problem yok diye biliyorum
yani faaliyet tekeli açısından daha esnek bir rejim var gerek hukuk danışmanlığı itibariyle,
daha çok öyle galiba, fakat Polonyalı konuğumuzdan onların sistemini bilmiyorum ama kıta
Avrupası olduğu için bize bu konuda daha faydalı olabilir bazı sonuçlar çıkarmamız
açısından. Bu hususu rica ediyorum, Bir de ikinci boyutu acaba mesleki sorumluluk yine
bahsetti kendileri, teşekkür ederim bu arada konuklara verdikleri bilgiler için de, mesleki
sorumlulukla ilgili problem yani burada verilen danışmanlıktan veya hukuki yardımdan
bunun kötü ifa edilmiş olması nedeniyle doğabilecek sorumluluklar açısından acaba nasıl bir
rejim benimseniyor? Bir mesleki sorumluluk sigortası olduğunu işittik tabi ama bu netice
itibariyle işin tazmin boyutunda devreye giren bir model olmalı fakat hukuki sorun itibariyle
onun sorumluluğunu çeken, taşıyan hangisi bu konularda bilgi verirlerse teşekkür ederim.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ederiz, Polonyalı konuğumuza soruyu özelikle soruyorsunuz
sanırım.
Katılımcı: Evet ama katkıları olacaksa diğer konuklarımız da…
Alpaslan Azapağası: Oldu teşekkürler
Malgorzata Wysoczynska: As I understood there are two issues to be discussed: first of all,
how about loby for reform to figure out cooperations and second issue is profesional
responsabilities, yes?// Anladığım kadarıyla tartışılacak iki husus var: ilk olarak, adli
kurumların reformu için nasıl lobi yapılacak ve ikinci konu da mesleki sorumluluklar, değil
mi?
Alpaslan Azapağası: No, he told about the monopoly of lawyers to practise (…) Hayır,
avukatlık yapma konusunda avukatların tekelinden bahsetti.
Malgorzata Wysoczynska: It’s connected with lobby for reforms legal cooperations, which
we did for less probably. To be honest, we have a good relation with the bar association and
we have good relation and cooperation with council of legal advisors who demostrate
important legal corporation in Poland. We have no common policies because the problem is
we don’t compete with each other. There is any problem what you say that’s if I understood
the legal corporations are against clinics because of problems connected to presenting the
clients or so in the court but problems are connected with legal aid which could be given by
the professionals. Is that their issue, is it their main purpose for the obstacles, good
cooperation between clinical pointer and legal corporations? We have now obstacles
connected with good cooperation with legal cooperations we are supported by them. We are a
kind of network clinics and probable lawyers who are professionals and there is no obstacle to
cooperate. I can not see any obstacle connected with that issue. Could you please extend it in
a more detailed way probably?// Bu adli kurumların reformu için lobi yapmakla ilişkili ki biz
bunu yaptık bir şekilde. Dürüst olmak gerekirse, nasıl düzgün bir şekilde ifade edebilirim,
biraz düşüneyim. Bizim baroyla iyi ilişkilerimiz var. Hukuk Danışmanları Konseyi ile iyi
ilişkilerimiz ve işbirliğimiz var. Ve bunlar Polonya’daki en önemli adli kurumlar. Ortak
noktalarımız yok çünkü durum şu ki, biz birbirimizle rekabet etmiyoruz. Eğer dediğinizi doğru
anladıysam, adli kurumlar müvekkilleri mahkemede temsil etmeyle ilişkili ya da
profesyoneller tarafından verilebilecek adli yardımla ilişkili sorunlar yüzünden kliniklere
karşı. Klinikler ve adli kurumlar arasındaki iyi ilişkinin önündeki engellerin asıl amacının bu
olduğuna emin misiniz? Şimdi adli kurumlarla iyi bir işbirliği ile ilgili hiçbir engelimiz yok
çünkü biz onlar tarafından destekleniyoruz. Biz bir tür klinik ve ücret almayan profesyonel
avukatlar ağıyız ve işbirliği yapmamızın önünde hiçbir engel yok. Bu konuyla ilgili herhangi
bir engel göremiyorum. Rica etsem bunu daha detaylı bir şekilde açabilir misiniz acaba?
Katılımcı: Kısaca şöyle ifade edebilirim herhalde, bizim hukuk sistemimizde gerek
danışmanlık gerekse davaya vekalet faaliyeti avukatlara atfedilmiştir. Dolayısıyla üniversite
öğretim üyeleri dahil eğer avukat olarak baroya kayıtlı degilse hem onlar mahkemede davaya
vekalet üstlenemezler hem de bir başka avukatın kayıtlı bir avukatın talebi yoksa
kendilerinden hukuki danışmanlık yani mütalaa şeklinde bir faaliyette bulunamazlar. Acaba
sizin sisteminizde bu bahsettiğim yasak tabiki doğal olarak hukuk kliniklerinde üniversiteliler
ile yasal olarak bir imkan tanımış, istisna tanımış olması lazım hukuk kliniklerinde veya
barolarda bilemiyorum bir protokol ile mi çözülüyor, bunu kastediyordum.
Alpaslan Azapağası: Malgorzata Hanım cevap verdikten sonra sayın Mohamed Mattar da
cevap vermek istiyor, önce Polonyalı konuğumuz isterseniz cevap versin, sonra size söz
verelim.
Malgorzata Wysoczynska: We got to know now. Probably we got to know now because we
have a different legal system. In Poland, after finishing the faculty of law, one can consult
clients. We do not need to be a member of a professional corporation. You can represent the
client in the court. You can write your opinion you can have a legal court, legal bureau for
legal aid, and it is not restricted to those who are after special training. Only difference is that
after finishing the faculty of law, you are not titled legal adviser, you are not titled solicitor.
You are just the lawyer and lawyers can consult, can write opinion, they can represent clients.
They are called consulters. And there is no association of consulters. Each (…) finishing the
faculty of law, can be a consulter if you want to, and if you want to be titled solicitor, advisor,
legal advisor, advocate, you have to have a free year to practice, at a special in solicitors, legal
advisors, who are round by legal corporations, and after finishing this pool, one has to pass
the exam, one can be titled legal advisor, advocate and that’s the only difference. I can
imagine that you can not understand our legal system. We can understand our legal system
too because what is the point you have in legal corporations, everyone can consult. We people
asking our politicians too. And therefore as a foundation, we try to lobby for the change but
unfortunately the direction in which we are going to now is not regulate the legal corporation
but to de-regulate which means everybody and everyone have legal titles. That my future as a
lawyer. I am examing lawyer, which means that I’m a legal advisor which could be translated
as an advocate. But my title that it means that I think because my colleagues, my students
who will be finishing faculty of law in year or two can represent clients, they can consult
clients, they can write opinions, they have offices of advisers, as we call them in Poland, the
difference is one but of a huge importance. I can have insurance. They do not because they do
not have to have insurance. The client knows the legal advisors, being sure that, in any case
we have insurance, civil insurance we must. Our colleagues in association in legal corporation
they consult they are on the risk on their clients we have liable a very important of jurisdiction
of supreme court but I would say legal advisors we have the titles have a fee about in poise is
1 million which means about 200.000 Euros and that’s the difference between us.// Bizim
farklı bir hukuk sistemimiz var. Polonya’da hukuk fakültesini bitiren bir kişi müvekkillere
danışmanlık yapabilir. Mesleki bir kurumun üyesi olmanız gerekmiyor. Müvekkili mahkemede
temsil edebilirsiniz. Görüşünüzü yazabilirsiniz. Adli yardım için büronuz olabilir ve bu sadece
özel eğitim alanlarla sınırlı değil. Tek fark hukuk fakültesini bitirdikten sonra hukuk
danışmanı veya hukuk müşaviri ünvanını almıyorsunuz. Sadece avukat oluyorsunuz ve
avukatlar danışmanlık yapabiliyorlar, görüşlerini yazabiliyorlar, müvekkilleri temsil
edebiliyorlar. Bu kişilere danışman deniyor ve bunların bir derneği yok. Hukuk fakültesini
bitiren herkes bir danışmandır veya bir danışman olabilir ama eğer ünvanlı bir hukuk
müşaviri, dava vekili, hukuk danışmanı, avukat olmak isterseniz, adli kurumlar tarafından
yürütülen, dava vekilleri, hukuk müşavirleri, hukuk danışmanları için özel bir okulda üç yıllık
bir çalışma yapmanız ve okulu bitirdikten sonra sınavı geçmeniz gerekir. Ondan sonra hukuk
danışmanı, avukat ünvanını alabilirsiniz, işte tek fark bu.
Bizim hukuk sistemimizi anlayamadığınızı tahmin edebiliyorum. Hukuk sistemimizi biz de
anlamıyoruz çünkü eğer herkes danışmanlık yapabiliyorsa adli kurumların olmasının ne
anlamı var? Biz de ülkemizdeki politikacılara sorup duruyoruz ve bir vakıf olarak değişim
için lobi faaliyeti yürütmeye çalışıyoruz. Ama ne yazık ki şu an gittiğimiz yön hukuk mesleğini
düzenlemek değil, devlet denetimini kaldırmak yönünde ki bu ünvansız herkes bu işi yapabilir
anlamına geliyor. Bu benim avukat olarak geleceğim. Ben sınavlı bir avukatım, yani bir
hukuk danışmanıyım ki bu da avukat olarak tercüme edilebilir. Ama benim ünvanım bir şey
ifade etmeyecek çünkü meslektaşlarım, hukuk fakültesini bir iki yıl içinde bitirecek olan
öğrencilerim müvekkilleri temsil edebilir, onlara danışmanlık yapabilir, görüşlerini yazabilir,
Polonya’da dediğimiz gibi danışman ofisleri açabilir. Aradaki fark oldukça önemli. Ben
sigortalı olabilirim. Onlar olamaz çünkü sigorta yaptırmak zorunda değiller. Müvekkiller
hukuk danışmanlarına giderken her koşulda hukuki sorumluluk sigortamızın olduğunu
varsayarlar. Dolayısıyla adli kurumlara bağlı olmayan meslektaşlarımızın baktığı
müvekkiller risk altında. Ama ünvanlı hukuk danışmanlarının, müvekkillere danışmanlık
yapan birinin bir ücret ödemesi gerekiyor. Bu ücret Polonya zlotisi olarak 1 milyon civarında
ki bu da yaklaşık 200.000 Euro eder. Bizim aramızdaki fark bu.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ederim. Sanırım sayın Mattar’ın da bu konuda söyleyecekleri
var. Buyrun sayın Mattar.
Mohamed Mattar: Yeah, I must appreciate the question very much and I remember that in
2009 when we started to establish first clinic in an exactly university school of law, I hade a
meeting, a good meeting with members of the Bar, so it’s nice to get together perhaps to
launch. Yeah, that this coffee and I discuss the issues; what was the five fees, how can we get
launch, how can we wait five years for victims of human rights by nations who are incredibly
paid by clinic itself. Second, we also thought that the bar would be a good way where we can
get lawyers to teach the clinics, to give us insight and the practice so fou out last four five
fees, it is the bar association to help us lawyers to come and teach law clinics. Thirdly, the bar
recommend us the lawyers with whom we are going to relate cases that means the core of
your question, the question about students practice in law who set so. In our model, in the
Arab world students do not practice laws so there is no conflict what is ever, between a clinic
working on cases and the lawyers sent by the Bar in practice in law so what we do, we have to
set our option, we don’t follow the USA model where are, lıke David mentions, to practıce
schools so who practice the law it is the lawyers. Members of the bar, how do we do that?
Number one, this is from Iraq. We established a clinic in Iraq. There professors cannot
practice school, so the clinics hired lawyers, that’s the model, the clinic came and hired
lawyers, full time lawyers and the students work with the lawyers who basically in your clinic
would be the professor but in Iraq professors do not practise law. So, in this model the one
who practices law is the lawyer and the other students that’s one. 2- another model Professor
Ahmet mentioned is, we bring students from the master program, LLM program, STD
program, doctorate program. and LLM student is a lawyer so he has a licence to practise law .
He becomes part of the clinic and students work with that person. A third model, which I
really advocate is the one where students work on a case and then we refer the case to a
probable lawyer and the students still work with the probable lawyer after they refer the case
to the laywer. So the one who practices the law is the probable lawyer. As in the United
states, the lawyer gives at least 50 hours ,the bar recommends 50 hours of your time as
probable . This is what we needed in Alexendrian law school. We established an association
of probable lawyers. We had them at the school. In an irrelevant for this lovely university I
would love to come back and teach something back. This is what we did so the student
studied the case with the professor andthen we refer the case to the probable lawyer and
student still work with the probable, so I would not see any problem or what so ever with
working with the bar and I think that question does not apply in the Arab world. Students in
my matter do not practice law. The one who practices law is a licenced lawyer and the
students work with this licenced lawyer.// Evet, soru için oldukça müteşekkirim. 2009
senesinde İskenderiye Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ilk kliniği açarken, baro üyeleriyle
güzel bir toplantı yaptığımı hatırlıyorum. Dolayısıyla belki bir öğle yemeği için bir araya
gelmek güzel olabilir. Evet, en azından bir kahve için. Ve onlarla şunları tartıştım, dava açma
ücreti nedir, dava açma ücretini ödeyemeyen insan hakları ihlali mağdurlarının dava açma
ücretini nereden bulabiliriz ve bu dava açma ücretinin belki de kliniğin kendisi tarafından
ödenmesine dair bir yeniden düzenleme gündeme getirdik. Ben de tam olarak bunu yaptım.
Bir fon oluşturdum ve bu fon sayesinde bu dava açma ücretlerini ödedik.
İkinci olarak baronun, avukatların kliniklerde ders vermelerini ve bize meselenin iç yüzünü
göstermelerini sağlamak için iyi bir yol olacağını düşündük. Son dört beş yıldır baro,
avukatların bize gelip hukuk kliniklerinde ders vermesi konusunda yardımcı oluyor. Üçüncü
olarak baro, bize davaları yönlendireceğimiz ücret almayan avukatlar konusunda da
tavsiyelerde bulunuyor. Bu da sizin sorunuzun özünü oluşturuyor. Sorunuz öğrencilerin
avukatlık yapmalarıyla ilgiliydi. Bunu kim söylüyor? Bizim modelimizde, Arap dünyasında
öğrenciler avukatlık yapmıyor. Dolayısıyla da davalar üzerinde çalışan bir klinikle baro
tarafından gönderilen avukatlar arasında, avukatlık yapma sürecinde herhangi bir çatışma
olmuyor.
Peki, ne yapacağız? Birkaç seçeneğimiz var. David’in bahsettiği gibi okulların avukatlık
yaptığı ABD modelini benimsemiyoruz, bizde bu yok. Dolayısıyla avukatlığı avukatlar, yani
baro üyeleri yapıyor. O zaman nasıl yapıyoruz? Birinci örnek Irak’tan. Irak’ta bir klinik
açtık. Orada profesörler avukatlık yapamıyorlar. O yüzden klinikler avukatları işe aldılar.
Model bu, klinik geldi ve avukatları işe aldı. Bunlar tam-zamanlı avukatlar ve öğrenciler bu
avukatlarla birlikte çalışıyorlar. Bunlar aslında sizin kliniğinizde profesörler olurlardı ama
Irak’ta profesörler avukatlık yapamıyor. Dolayısıyla bu modelde avukatlık yapan kişi avukat,
öğrenciler değil. Bu bir. İki, Profesör O’Brien’ın bahsettiği diğer bir model var. Master
programından, LL.M programından, STD programından, Doktora programından öğrencileri
alıyoruz ve kliniğin üyeleri yapıyoruz. Ve LL.M öğrencisi bir avukat, dolayısıyla onun
avukatlık yapmak için ruhsatı var. O öğrenci kliniğin bir parçası haline geliyor ve öğrenciler
bu kişiyle çalışıyorlar. Üçüncü bir modelde ki ben bunu gerçekten destekliyorum, öğrenciler
bir dava üzerinde çalışıyorlar ve daha sonra biz davayı ücret almayan bir avukata
yönlendiriyoruz. Öğrenciler, biz davayı avukata yönlendirdikten sonra da bu ücret almayan
avukatla çalışmaya devam ediyorlar. Dolayısıyla avukatlık yapan kişi ücret almayan avukat
oluyor. Amerika’daki gibi avukat en az 50 saat veriyor. Baro 50 saatlik zamanınızı ücretsiz
olarak tavsiye ediyor. Bu bizim İskenderiye Hukuk Fakültesi’nde ihtiyacımız olan şeydi. Bir
ücret almayan avukatlar derneği kurduk. Okulun mezunlarından. Eğer bu güzel üniversitenin
mezunu olsam geri gelip buraya bir şeyler verebilmeyi çok isterim. Bizim yaptığımız buydu.
Dolayısıyla, öğrenci davayı profesörle birlikte çalışıyor, sonra davayı ücret almayan bir
avukata yönlendiriyoruz ve öğrenci ücret almayan avukatla birlikte çalışmaya devam ediyor.
Bu yüzden baroyla birlikte çalışmakta hiçbir problem görmüyorum. Ve bence bu soru Arap
dünyasına uygun değil. Öğrenciler benim modelimde avukatlık yapmıyorlar. Avukatlık yapan
kişi ruhsatlı bir avukat ve öğrenci bu ruhsatlı avukatla birlikte çalışıyor.
David McQuoid-Mason: Can I just give a direct answer?// Direkt bir cevap verebilir miyim?
Alpaslan Azapağası: Sanırım David birşeyler söyleyecek. Daha sonra Margaret Hanım’ın
tekrar ekleyecek birşeyleri var. Önce David’e söz verelim. Buyrun.
David McQuoid-Mason: Okay because I was gonna tell them about South African security
police. Lawyers are eventually against this. So we have everybody against us. The security
police thought we were communists. The lawyers thought that we are gonna steal their
clients. All that stuff. So what did we do? We first tried to get the lawyers on our side so that
they will protect us from the security police. So what we did when we set a clinic was, we got
the lawyers in our management community. First of all, we said “Look, we won’t do anything
without you guys, you are qualified lawyers, you are the experts, we are the academics. But
our lawyers employ like you have here for 6 months where young graduates go and work with
them, but also our lawyers can employ more students during occasions to help them and so
on. So we say we want to work with you so that when our law students graduate, they will
have more skills. They will be more useful to you when they come because they now know
how to write letters and all that, but we need you to supervise. And we started. I had the
president of the law society come and sit on in our management society. And the first clinic,
we didn’t have an office to start with.We went to a trade union hall. We set a poster we said
Employees’ duties workers’ rights, they said that is communism how can. Hey that is not
communism, that is the name of the law. We are quoting the law.So we symphatize it. We
get people of the members of the bar. You get people involved in the management. And know
what’s going on. And their colleuges realize you are not taking money away, you are opening
doors for the colleagues. Because we train students in practice schools, we are referring
people to the colleagues. We are getting them help. So you are a bridge in between the
community and the lawyers. You are not stealing clients away from lawyers. You are actually
opening doors for them. Yeah, okay just.// Size Güney Afrika güvenlik polisinden bahsetmek
istiyorum. Avukatlar, herkes hukuk kliniklerine karşıydı. Dolayısıyla herkes bize karşıydı.
Güvenlik polisi bizim komünist olduğumuzu düşünüyordu. Avukatlar onların müvekkillerini
çalacağımızı zannediyordu. Bunun gibi şeyler. Peki, biz ne yaptık? Önce bizi güvenlik
polisinden korumaları için avukatları yanımıza çekmeye çalıştık. Dolayısıyla da bir klinik
açtığımızda avukatları yönetim komitemize aldık. İlk önce “Bakın, siz olmadan hiçbir şey
yapmayacağız, siz vasıflı avukatlarsınız, uzman olan sizsiniz, biz akademisyenleriz” dedik.
Bizim avukatlarımız, bu sizde de var, yeni mezunları 6 aylığına işe alıyorlar. Ama bizim
avukatlarımız aynı zamanda gerekli durumlarda kendilerine yardım etmesi için hukuk
öğrencilerini de işe alabiliyorlar, vesaire. Dolayısıyla biz onlara “Hukuk öğrencilerimiz
mezun olduklarında daha fazla beceri sahibi olsunlar diye sizinle çalışmak istiyoruz” dedik.
“Geldikleri zaman size daha fazla faydaları olur çünkü böylece mektup yazmayı falan
öğrenecekler. Ama sizin denetlemenize ihtiyacımız var” dedik. Ve böylece başladık. Hukuk
Cemiyeti’nin başkanı gelip bizim yönetim komitemizde oturdu. Ve ilk kliniğimizde başlangıçta
bir ofisimiz yoktu. Bir sendika salonuna gittik. Bir afiş astık, işverenlerin görevleri, işçilerin
hakları diye. “Bu komünizm, nasıl yaparsınız” dediler. “Bu komünizm değil, iş kanunu.
Kanun’dan alıntı yapıyoruz” dedik. Dolayısıyla yakınlık gösterdik. Baro üyelerini aldık.
İnsanları yönetime dâhil ediyorsunuz ve neler olduğunu biliyorlar. Ve meslektaşlarınız para
götürmediğinizin, onlar için kapılar açtığınızın farkına varıyorlar. Öğrencileri uygulama
okullarında eğittiğimiz için, insanları meslektaşlara yönlendiriyoruz. Onlara yardım
buluyoruz. Dolayısıyla toplum ve avukatlar arasında bir köprü oluyorsunuz. Avukatlardan
müvekkil çalmıyorsunuz. Aslına bakılırsa onlar için kapılar açıyorsunuz.
Malgorzata Wysoczynska: To conclude, because I forgot to say that, why there is no
conflict. Because in clinics we say legal aids, professional methods to those who are too poor
to go to professionals. And that’s the issue. Clinics do a favor to our professional corperation
because we go to clients that they do not work on. That’s the sad fact. And; moreover, these
in Poland are not perfect professionals in legal advice etc. because that’s hard. They have no
titles, no professional titles, but can do the same legal service as professionals and I can tell
you one thing. When students are coming to clinic, they think “oh we have so many duties”.
Maybe, it was a mistake that we have to have a psycological training, training on how to
interview the client there is training on how to do a legal writing, some of the things to do. It
would be easier to chose another course. But after a year, they are responsible enough for the
big world. It was good for us, it was an educational benefit for us, and they don’t think of
consulting on their own. All my students and I am clinical teacher for almost 10 years, so that
means, I have per year 8 students which means 80 people per this time. All of them decided to
go this more difficult way which means practical training at school, so pass an exam, come to
school to practical school, then pass another exam training for legal corporations. They
wouldn’t dare to consult clients on their own. And that’s the issue in my opinion. There is no
conflict because we take care of those clients who are not welcome in a professional term.
That’s the first issue and the second issue is that there is a thread to legal corporations some
are. There are those who are not trained for not practical trained but they are there to consult.
That’s the answer to your question. Thank you.// Neden çatışma olmadığını söylemeyi
unuttum. Çünkü kliniklerde bizler adli yardımı profesyonellere gidemeyecek kadar fakir olan
kişilere sunuyoruz. Ve mesele de bu. Klinikler mesleki kurumumuza iyilik yapıyor çünkü bizler
Polonya’daki hukuk firmaları tarafından hoş karşılanmayan müvekkillere hizmet sunuyoruz.
Acı gerçek bu. Üstelik Polonya’daki klinikler hukuki tavsiye vs. konusunda profesyonel
değiller. Mesleki ünvanları yok ama profesyonellerle aynı hukuki hizmeti sunabiliyorlar. Ve
size şunu söyleyebilirim; öğrenciler kliniğe geldiklerinde, “Ah, çok fazla görevimiz var. Belki
de bu bir hataydı. Psikolojik bir eğitim almak zorundayız, müvekkille nasıl görüşme
yapacağımıza dair bir eğitim almak zorundayız, hukuki bir metin yazma ile ilgili eğitim almak
zorundayız. Başka bir ders seçsek muhtemelen daha kolay olurdu” diye düşünüyorlar. Ama
bir yılın sonunda, büyük dünya için yeteri kadar sorumluluk sahibi olduklarında “Bizim için
iyiydi, bizim için eğitsel bir faydaydı” diye düşünüyorlar ve kendi başlarına danışmanlık
yapmayı düşünmüyorlar. Bütün öğrencilerim, ki ben neredeyse 10 yıldır klinik hocasıyım ve
yılda 8 tane öğrencim olduğuna göre şu ana kadar 80 öğrencim olmuş demektir, daha zor
olan yoldan gitmeye yani okulda uygulamalı eğitim almaya karar verdiler. Dolayısıyla bir
sınavı geçiyorsunuz, uygulamalı okula geliyorsunuz, sonra bir sınavı daha geçiyorsunuz ve
adli kurumlara doğru yolunuza devam ediyorsunuz. Öğrenciler şu anda müvekkillere tek
başlarına danışmanlık yapmaya cesaret edemezler. Ve bana göre mesele de bu. Bir çatışma
yok çünkü profesyonel anlamda hoş karşılanmayan müvekkillerle ilgileniyoruz. Bu birinci
mesele ve ikinci mesele de şu ki, uygulamalı eğitim almamış olan kişiler var ama danışmanlık
yapmak üzere oradalar. Bu sizin sorunuzun cevabı. Teşekkür ederim.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ederiz. Sanırım O’Brien’da bir şeyler söyleyecek bukonuda.
Buyrun O’Brien
Edward Lee O’Brien: In the United States, early on some lawyers said, this is a bad thing.
Students have teaching the law. Because people who learn the law won’t go to lawyers but
that proved to be false. Because people who learn the law, learn when they need a lawyer, and
do go to a lawyer more. We got the American Bar Association behind the whole street law
movement. What would I say about street law just makes you think about my presentation. If
you are interested in following up on street law, there is an international organization, that I
once was a director of, called Street Law INC. And there is a website www.streetlaw.org.
With all kinds of information, law schools, the benefits through law schools, other cirruculum
material lots of lots of things so take at that address.// Amerika’da ilk başlarda bazı avukatlar
öğrencilerin hukuk öğretmesinin kötü bir şey olduğunu söylüyorlardı. Çünkü hukuku öğrenen
insanların avukata gitmeyeceği düşünülüyordu ama bunun yanlış olduğu ortaya çıktı. Çünkü
hukuku öğrenen insanlar, ne zaman bir avukata ihtiyaçları olduğunu da öğreniyorlar ve
avukata daha fazla gidiyorlar. Amerikan barosunun sokak hukuku hareketini tamamen
desteklemesini sağladık. Sokak hukuku hakkında söylemek istediğim ve sunumumda
bahsetmediğim bir şey var. Eğer sokak hukukunu araştırmaya devam etmek istiyorsanız, bir
zamanlar yöneticisi olduğum Street Law INC adında uluslararası bir örgüt var. Hukuk
fakülteleri ile ilgili her türlü materyalin, diğer müfredat materyallerinin ve pek çok diğer
şeyin de olduğu bir web siteleri de var: www.streetlaw.org. O yüzden ilgileniyorsanız buraya
bir bakın.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ederim. Buyrun Leyla hanım bir soru soracak.
Katılımcı: Çok teşekkür ediyorum bütün sunumlar için, bu uygulamaların yargıya güven
konusunda herhangi bir etkisi oldu mu? Bununla ilgili araştırma yaptılar mı ülkelerinde?
Alpaslan Azapağası: Hukuk klinikleri yaygınlaştıktan sonra gerek Arap ülkelerinde gerek
ABD’de ya da Polonya’da adalete güven konusunda hukuk kliniklerinin kurulmasıyla bir
irtibat kuruldu mu? Bu şekilde bir çalışma var mı, anket var mı? Bu konuda cevap vermek
isteyen var mı? Sanırım Mohamed Mattar bu konuda bir şeyler söyleyecek.
Mohamed Mattar: Actually it was an excellent question... I mean this... The core what we
are doing here, but there is some experience and, take you back years ago, we do not believe
in our students. At least I’m talking about the recent, at least I’m talking about the Arab
World. We just don’t believe that the student knows something. We lecture the student and
we expect the student to listen to us and do what we tell the student to do. This is how we
structure our lectures. This is how the whole educational system is based upon. I believe that
one of the functions of our law clinic is to give them all to students. So the students do the
work in useful ways and you just have them, so that is one. So I think clinical education helps
us. Gives students all that they should have. And what you teach them in their clinics setting
the student thus to work and have just some conscious to make. To the issue of trust. I
attended a trial in Washington DC, it is where I live, and the clinical student from
Georgetown Lawclinic, Georgetown has like 17 clinics. I visited New York University, New
York University has like 53 clinics. So we are talking about a variety of clinics covering
different issues. And the one whose student were doing the trial was defended, he was a
student and his professor was sitting there and I was reading there quest. After this was over,
they have reached for me to sit with the judges to judges who listen to the arguements made
by the student and I quested that, and I had with me a profesor and deans Could we all suspect
dean is number one? So we had 2 different deans form 2 different law schools in Egypt that’s
all. We sat with the judge and that was the question: “ How can you trust a student?” and the
judge said “ I trust the student lawyer more than the lawyer”. “ Why?” he said “ This student
spent hours and hours and hours preparing for this particular case. He made this case his own
. He just did it what he can. Perhaps the lawyer would have other cases and other things to
do.” And so on. So that was, reading his answer, he said I trust the student as much as I trust a
lawyer. And then he told me you saw it yourself how well he did. Two,it’s the function of the
law school that I want you to think about it. We really focus on our law schools and it is just
teaching. Students by doing that communicate with community, we are talking about an
another function of a law school We are not talking about teaching . This court is a function in
the community itself, service model, project model you are engaged in the community. You
help the others, so I loved your question. This is the court for everything. We must respect our
students. Yeah, I see some students, we must believe in our students and take a look at the
what is happening around our students, we have to get accustommed to that. We have to
think differently and we have to get our students to all to play.// Aslında bu mükemmel bir
soru ve burada yaptığımız şeyin özü. Kendi deneyimimden yola çıkarak sizi 50-60 yıl öncesine
götüreyim, öğrencilerimize inanmıyoruz. En azından Mısır’dan bahsediyorum, en azından
Arap dünyasından bahsediyorum. Biz öğrencinin bir şey bildiğine inanmıyoruz. Öğrenciye
ders anlatıyoruz ve öğrencinin bizi dinlemesini ve ne yapmasını söylediysek onu yapmasını
bekliyoruz. Derslerimizi bu şekilde şekillendiriyoruz. Tüm eğitim sistemi buna dayanıyor.
Hukuk kliniğinin işlevlerinden birisinin de öğrencilere bir rol vermek olduğuna inanıyorum.
Dolayısıyla öğrenciler işi yapıyorlar ve siz onları denetliyorsunuz, bu birincisi. Bu şekilde
klinik eğitimin bize yardım ettiğini düşünüyorum. Öğrencilere sahip olmaları gereken rolleri
veriyor. Ve klinik ortamında onlara öğrettiğinizle öğrenci işi yapıyor ve siz sadece bir takım
yorumlarda bulunuyorsunuz.
Güven meselesine gelince. Washington DC’de bir duruşmaya katıldım, orada yaşıyorum ve
duruşmada Georgetown Hukuk Kliniği’nden bir öğrenci vardı. Georgetown’un yaklaşık 17
kliniği var. New York Üniversitesi’ni ziyaret ettim, New York Üniversitesi’nin yaklaşık 53
kliniği var. Dolayısıyla farklı konuları ele alan bir klinik çeşitliliğinden bahsediyoruz.
Duruşmayı yapan, savunmayı yapan bir öğrenciydi ve profesörü de orada oturuyordu.
Gerçekten çok etkilendim. Bu bittikten sonra öğrenci tarafından öne sürülen argümanları
dinleyen hâkimle birlikte sohbet etmek için bana geldiler. Yanımda profesörler ve dekanlar
vardı. Mısır’dan iki farklı hukuk fakültesinden 2 farklı dekan vardı. Hâkimle birlikte oturduk
ve kendisine “Bir öğrenciye nasıl güveniyorsunuz?” diye soruldu. Hâkim de “Öğrenci
avukata, avukattan daha fazla güveniyorum” dedi. “Neden?” dediler. “Öğrenci bu davaya
hazırlanmak için saatlerini harcadı. Bu davayı kendisinin yaptı. Yapabileceği her şeyi yaptı.
Belki da avukatın başka davaları ve yapacak başka şeyleri olacaktı.” dedi. Gerçekten de
cevabı buydu, “Öğrenciye bir avukata güvendiğim kadar güveniyorum” dedi. Sonra da bana,
“İşini ne kadar iyi yaptığını kendi gözlerinizle gördünüz” dedi.
İki, sizden hukuk fakültesinin işlevini düşünmenizi istiyorum. Hukuk fakültelerimizde sadece
ders vermeye odaklanıyoruz. Öğrenciler toplumla iletişim kurduğunda ise hukuk fakültesinin
başka bir işlevinden söz ediyoruz, ders anlatmaktan ya da araştırma yapmaktan değil.
Burada söz konusu olan toplumun içindeki işlev. Hizmet modelinde, proje modelinde toplumla
iç içe oluyorsunuz. Başkalarına yardım ediyorsunuz. Dolayısıyla sorunuzu çok sevdim. Bu her
şeyin özü. Öğrencilerimize saygı duymalıyız. Evet, bir takım öğrenciler görüyorum.
Öğrencilerimize inanmalı ve öğrencilerimizin etrafında neler olduğuna bir bakmalıyız, buna
alışmalıyız. Farklı şekillerde düşünmeli ve öğrencilerimize bir rol vermeliyiz.
Katılımcı: Thank you very much but the other aspect of my question is what is the politic
respective, what changes in their confident judicial system by this clinics? Is there any impact
positive or negative or it’s neutral communities?
Edward Lee O’Brien: In Street Law, the world emphasis is on judicial system. We have
legal legislation system we have judges judge mark trial, we have cases in curriculum, that are
famous cases mostly will show the judicial system has judge deffect . We don’t have research
studies that show that a high school student, for example, think more positively about the
legal system and the judicial system because of their study they do.// Sokak hukukunda vurgu
yargı sisteminde. Yargı sistemini ziyaret ediyoruz, hâkimlerimiz var, yalancı duruşmalar
yapıyoruz, müfredatta davalarımız var, ünlü davalar ve bunların çoğu yargı sisteminde hâkim
kusuru olduğunu ortaya koyuyor. Elimizde, örneğin bir lise öğrencisinin hukuk sistemi ve
yargı sistemi ile ilgili okul yüzünden daha olumlu düşündüğünü gösteren araştırmalar yok
ama ben bunun böyle olduğuna inanıyorum.
Mohamed Mattar: And a law clinic (...) teachers are either lawyers or judges. So the judges
come to our school and teach our students. Starting to his profession is considerate knowing
that the United States professional responsibility is mandatory cause in our faculty in all our
universities. It’s not we don’t pay attention to professional’s civility legal ethics. This is one
of another function of clinic. The first unit that we teach in our clinic is all about being (...)
and then a judge comes and does that. We evolve the judges to a great extent.// Bir hukuk
kliniğinde öğretmenler ya avukatlardan ya da hâkimlerden oluşuyor. Dolayısıyla hâkimler
okulumuza geliyor ve öğrencilerimize ders anlatıyor. Mesleki sorumluluk dâhil. Amerika’da
mesleki sorumluluk zorunlu bir ders, mutlaka almanız gerekiyor. Arap üniversitelerinde ise
böyle değil. Mesleki sorumluluğa, hukuk etiğine önem vermiyoruz. Bu, kliniğin diğer
işlevlerinden biri. Kliniğimizde öğrettiğimiz ilk konu hukuk etiği ile ilgili. Sonrasında ise bir
hâkim geliyor ve bunu anlatıyor. Hâkimleri büyük ölçüde işin içine dâhil ediyoruz.
Alpaslan Azapağası: Sanırım sorunun bir boyutu şuydu; yani hukuk klinikleri uygulaması
yaygınlaştıktan sonra toplumdaki güven algısını zannedersem sordu. Soru daha çok bu yönde,
yani hukuk klinikleri yaygınlaştı, toplumu ne şekilde etkiledi, toplum adalete daha mı çok
güvendi? Mesela sabahki oturumda David bir ülkeden bahsediyordu, insanların adalet
sistemine güvenmedikleri için savaşıyorlardı. Hukuk kliniklerinde de aynı şekilde adalete
güven konusunda bir adım oldugunu söylüyor zannedersem sayın konuşmacımız yani bu
yönüyle bir etki analizi yapıldı mı hakikaten var mı? Çünkü özellikle mesela ev içi şiddet
olayını alalım, kırılgan grupları, dezavantajlı grupları alalım; bunlar adalet sistemine genelde
güvenmezler, gitmekten çekinirler, adli yardım sitemi hele iyi çalışmıyorsa, bu yönü itibariyle
burada bir hukuk kliniklerinin böyle bir fonksiyonu ortaya çıkıyor, dolayısıyla bu kırılgan
gruplar, sabahtan beri konuşmacılarımız da bunu dile getiriyorlar yani bir anlamda yerine
getiren, bir boşlugu dolduran bir mekanizma ortaya çıkıyor. nsanlar bu şekilde, toplumun
diger kesimleri de parası olmayan, kırılgan, yoksul, göçmenler, kadınlar, çocuklar, bu şekilde
adalet sistemine gidiyorlarsa demek ki bu adalet sistemine ilşkin adalet hizmetleri toplum
genelinde daha çok yaygınlaşmış oluyor yani bu anlamda da eger bu hukuk klinikleri çok iyi
uygulanıyorsa adalet sistemi de, düşünce olarak, teorik olarak söylüyorum, daha fazla güven
sistemi oluşması gerekiyor. Sanırım soru bu yöndeydi.
David McQuoid-Mason: Just to say what the legal clinic in street does that it helps people to
understand the system, like the system. Why the judges make decisions on sentenc in how do
they sentence, how the laws work. The problem is if the judicial system itself is not being
properly trained in judicial system, it is not delivering, making it a lot more difficult because
then you have to talk about how we can change, how we can lobby, for a form. So none of it
depends on what is happening. If your judges are taking bribes and people are in the public
merely taking bribes, we can tell the students this is how the system should work. These are
the precedures that should be followed. You need to have a mechanism to monitor the judges
to make sure they have been trained on river. Their lives will depend on this. Because people
are not fools they will see what is happening in the real world. What we can do is to get
students to understand how the system should work according to law and what you can do
maybe if it is not working. If I am lobbying for change, or what you can do is an alternative to
the domestic violence. You can’t always get a protection order, you can’t go to mediation or
something. If you don’t have detention orders in your country you can lobby because in other
countries that can happen. So you get a better understanding because as doctor matter
saidknowledge is important. Skills have you deal with these things but also values. You gotta
appretiate things. You gotta appretiate the things that are true. But, at least, the system itself
also starts reforming itself. This is what young people are doing. This is what Arab spring is
about. We gathered a form the system. We understand how it should work and its reform will
get it to work for you.// Sokak hukuku klinikleri insanların sistemi, hâkimlerin bir hükme
varırken nasıl karar verdiğini, yasaların nasıl işlediğini anlamalarına yardım ediyor. Sorun
şu ki, şayet yargı sisteminin kendisi istenilen sonuçları sunamıyorsa bu işleri çok daha zor
hale getiriyor çünkü o zaman nasıl değiştirebiliriz, reform için nasıl lobi yapabiliriz bunları
konuşmanız gerekiyor. Dolayısıyla bunların hiç biri neler olduğuna bağlı değil. Eğer
hâkimlerimiz rüşvet alıyorsa ve insanlar bunu biliyorsa, öğrencilerimize sistemin nasıl
çalışması gerektiğini, uygulanması gereken prosedürleri anlatabiliriz. Hâkimlerin eğitilmiş
olduklarından emin olmak için onları kontrol edeceğiniz bir mekanizmanın olması gerekir.
Çünkü pek çok şey buna bağlı. İnsanlar aptal olmadığı için gerçek hayatta neler olduğunu
görecekler. Yapabileceğimiz şey öğrencilerin yasalara göre sistemin nasıl çalışması
gerektiğini anlamalarını sağlamak ve eğer çalışmıyorsa da ne yapılabileceğini ortaya
koymak. Değişim için lobi yapmak ya da ev içi şiddete karşı alternatif bir şeyler yapmak gibi.
Her zaman bir koruma kararı çıkartamazsınız, arabuluculuk yapamazsınız vesaire. Eğer
ülkenizde gözaltı kararı yoksa bunun için lobi yapabilirsiniz çünkü bu diğer ülkelerde var.
Dolayısıyla daha iyi bir kavrayış elde ediyorsunuz çünkü Doktor Mattar’ın da dediği gibi,
bilgi önemli. Beceriler, bu tür şeylerle nasıl ilgilendiğiniz önemli ama aynı zamanda değerler
de önemli. Bazı şeyleri takdir etmeniz gerekir. Doğru olan şeyleri takdir etmeniz gerekir. Ama
en azından, sistem de kendisini iyileştirmeye başlıyor. Genç insanların yaptığı şey bu. Arap
Baharı işte bununla ilgili bir şey. Sistemi iyileştirmeliyiz. Nasıl çalışması gerektiğini biliyoruz
dolayısıyla reform yapalım ve düzgün çalışmasını sağlayalım.
Katılımcı: Biraz her iki durumla, her iki soruyla da alakalı olduğu için, öncelikle teşekkür
ederim tüm katılımcılara güzel sunumları için. Ben özelde Malgorzata ve David’e sormak
istiyorum çünkü onlar bir geçiş süreci yaşadılar kendi ülkelerinde ve ben hukuk kliniklerinin
toplumsal barışın inşasındaki rolü üzerinde bize verebilecekleri bir örnek var mıdır yani bunu
gözlediler mi? Çünkü toplumun özellikle belki Polonya için böyle degil ama Güney Afrika
için böyleydi, toplum ayrılmış durumdaydı ve bu ayrışmanın esasında bir şekilde bir diyaloga
ya da kaynaşma olmasa bile anlaşma zeminine ulaşması konusunda hukuk klinikleri
kendilerine yardımcı oldu mu ve önerebilecekleri yöntem, yöntemden ziyade kendileri eger
böyle bir şey varsa deneyimleri varsa bizimle paylaşabilirler mi? Çok teşekkür ediyorum.
Alpaslan Azapağası: Çok teşekkür ederiz bu soru için, öncelikle tabi Malgorzata hanıma
soralım çünkü Polonya eski Sovyetler Birligi’ne dahil bir devletti, bir degişim, dönüşüm de
orada yaşandı yani eskiden daha tekelci bir yaklaşım vardı yargıda, devlet tekelindeydi.
Polonyalılar bu klinik hukuk uygulamaları en başarılı şekilde uygulanan ülkelerden biri, belki
de başında geliyor Avrupa’da. Bu nedenle önceliği isterseniz Margarita Hanım’a soralım,
sonra da David’den tabi Güney Afrika’nın bahsetmiş oldugunuz durumu itibariyle de
hakikaten önemli bir durum, sorunuz da o şekilde…
Malgorzata Wysoczynska: The issues connected with problems which analyze before, there
is one thing that ı can say, as (…) we have a very specific situation and it’s true in fact, we
have unfortunatelly communist mentality. Therefore, we don’t trust administration system, we
don’t trust the state, we don’t trust the goverment. Being (…) if there are analyses the
improvement of (…) ;on the other hand, if you asked, if we can examine the factor of how
much official system of law is trusted and administration system is trusted, I’m said it’s not
just all by citizens, so what we can do by clinics is only to courage people to find out about
their duties and their laws. That’s all, we can make our citizens more conscience about (…)
and duties and I’m sure that asked (…) about if they trust adimnistration system, if they trust
state, I will say “no, absolutely not, we are in a deep crisis, we don’t trust them”. This is our
historical background, the explanation has origines in our history, in our communistic history
which still has a great impact on the way my parents, I’m almost 40, my parents all they lived
on their childhood (…) young years in the communist system which impacted them lot, they
don’t, (…) years and years don’t trust the state at all, we don’t trust the legal service at all,
and what we can do about helix, it’s just to entire citizens to find out what their duties are and
what the advices are, I wouldn’t even dreamed of something more now. Thank you.// Bunlar
daha önce analiz edilen sorunlarla ilgili meseleler. Açıklama olarak söyleyebileceğim bir şey
var. Bizim çok özel bir durumumuz var ve aslında doğru, ne yazık ki çoğunlukla komünist bir
zihniyetimiz var. Dolayısıyla idari sisteme güvenmiyoruz, devlete güvenmiyoruz, hükümete
güvenmiyoruz. Resmi hukuk sistemine ve idari sisteme ne kadar güvenildiğini inceledik mi
diye sorduğunuzda ise bu sadece vatandaşlarla ilgili değil diyebilirim. Dolayısıyla klinikler
aracılığıyla yapabileceğimiz şey, insanları ödevlerini ve yasaları öğrenmeleri için
cesaretlendirmek sadece. Hepsi bu. Vatandaşlarımızı, hakları ve ödevleri konusunda daha
bilinçli hale getirebiliriz. Eğer onlara idari sisteme, devlete güveniyor musunuz diye sorsak,
eminim ki “Hayır, katiyen, derin bir krizdeyiz, onlara güvenmiyoruz” diyeceklerdir. Bu bizim
tarihsel arka planımız. Açıklamanın kaynakları tarihimizde, anne ve babamın düşünme
şeklinde hala büyük bir etkisi olan komünist tarihimizde yatıyor. Ben yaklaşık 40 yaşındayım.
Anne ve babam tüm yaşamlarını, çocukluklarını ve gençlik yıllarını komünist bir rejimde
yaşadılar ve bu onları büyük oranda etkiledi. Yıllardır devlete hiç güvenmezler, adli hizmete
hiç güvenmezler. Ve kliniklerle başarabileceğimiz tek şey, vatandaşları ödevlerinin ve
haklarının neler olduğunu öğrenmeleri için cesaretlendirmek sadece. Şu anda bundan
fazlasını hayal bile edemem. Teşekkür ederim.
Alpaslan Azapağası: David’e verelim sözü.
David McQuoid-Mason: Yeah. Okay. South Africa is dealing with both types of clinics.
Philippa as well because when she started,her clinic was started by the organization called
legal resources center which is the public infrastruce against departed authorities all the time.
And clinics were doing the same. In Soviet Union, I think, you couldn’t go to another city
without your passport. And if you were black, you couldn’t go to a white area. At least half a
million people a year. Her clinic started doing that in April 1973. My clinic started in August
1973. So we were doing that on the advice side and poking them up with human rights
lawyers. The public legal awareness was an interesting one because advin came to South
Africa in1995, I met him in 1994, he arrived on the day that our president to create the next
step of emergency which means two people can’t meet outside in the open. But I organized a
meeting inside and asked one school teacher to bring three students with them. And for the
first time, we put black and white teachers together because we had 16 ministers of education.
We had minister of education for each ethnic blackgroup, and we had minister of education
for colored guys, white guys , Indian guys everybody who was there. We wanted to make a
program where even in the seggregate schools, everyone would learn this end because under
the governor of blackguys were taught certain things. My concept was, and ad was , we will
teach them in aggregated schools but we will teach everybody the same thing. We can’t call it
hman rights we just call it street law. Just to show you, in the very first workshop we did was
during the stage of emergency. The students, the black students because we have black and
white teachers, black students raised their hands and asked “please sir what can we do? The
police are coming to arrest us”. We said “all right, hold on”Who is at risk in here? Every
black person have raised their hands not a single white kid was at risk. So I said, “okay wait,
if you see a guy walking down the street in second hand clothes, what would you do? Please
white kids come here and show us how the police arrest someone”. And a white kid goes and
says excuse me sir I am arresting you and these are your rights. And the black kids just made
“ha ha ha ha ha ” . I said, “ okay one of you guys come show us how the cops really do it”.
And the guys walk up he goes " fuck, fuck" and he beats the guy he swears the guy and says
that's how police arrest people. Out of that we were able to talk about all the what are the
powers of the police, what are the rights of citizens and how is, even though we have a state
of emergency, you are still protected although the police would abuse that. So in the street law
awareness programs we were doing, we also, and this is something you might think about,
where is your colleagues' teacher of constitutional law, here, I was telling about we organized
every year what we call "space colony camp". we started from the Americans but we
changed. What it was? It was the idea that there were citizens from 4 different countries on
space in the space colony. There was a free enterprise capitalist country. There was a socialist
country. There is a military dictatorship. And there is a mixed economy country. They all had
citizens and they have to negotiate a new constitution with a bit of rights. Now this is 1987,
1988 long before Mandala was released. Again, we brought black and white kids together and
we would go to subway and have a camp. We got the kids, thought them a little bit about
constitutional law, and we got the kids to negotiate a constitution. And when our real
negotiation started, I used to seem to constitutions off the regards ,we are really negotiate the
politicians. But there again for the first time, black and white kids would come together. That
was great because of the air. They would have a song to sing. And they sing songs like oh the
more we are together, the happier we would be. And these are the kids from the white schools
who never rub shoulders with black kids before, black kids from poorly economics. So we
were sort of trying to do this all the time. Clinics were working. We were undermining the
system. we couldn't do it until Mandela was released. In 1990 Mandela was released. We
were saved and you guys are gonna transfer those books in Turkish and don't tell the
publishers about it because of the copyright. Okay. We decided, we had to do a book on
human rights. When Mandela was released, we could now, according to Human Rights and
the security police would damage. What we did was, we took the Universal declaration of
human rights because South Africa 1948 did not sign it because the new nationalists, really
racist guys came. We took the universal declaration, and we related it to what was going on in
South Africa and how to do that because we had to educate not only black South Africans, but
white South Africans since they know nothing about such a declaration. We feel tested, again.
I will give an example of how important sometimes to be culturally is this incident. We went
and field test this in a rural area. And in rural areas you only have old man and old woman.
All the young gone working and so on. And we had one scenario. It was okay for men to beat
their wives if they do not do the housework properly and prepare the meals and do all those.
So all men are sitting in a circle and they say "no." Feedback said that's absolutely right. It’s
been a part of our culture, that's what you do." a very old woman in the women circle stood
up, very courageous of her. " excuse me my father, with respect, what you say is not true.
Before the whites came here, and took away your dignity you as men, you treated us with
respect. When you lost your dignity as men, you started abusing us and being violent to us.
And that was a very sort of touching moment. It was sort of co-assurance. And it is very true
even today because if men are not employed and wives are working, there is abuse of
domestic violence. It is because men no longer feel that they got the dignity. Uhm, sorry I am
rumbling I forgotten for hours but no more.// Güney Afrika’da her iki tür klinik de var. Size
bunu Philippa da anlatabilir çünkü onun kliniği ilk olarak Hukuki Kaynaklar Merkezi adında
bir örgüt tarafından başlatıldı ve bu örgüt apartheid birimlerine karşı açılan kamu çıkarı
davalarına bakıyordu. Klinikler de aynı şeyi yapıyorlardı. Bir tür pasaport sistemimiz vardı.
Sanırım Sovyetler Birliği’nde de aynı şey vardı, pasaportunuz olmadan bir şehirden başka bir
şehre gidemezdiniz. Bizde de eğer siyahsanız, beyaz bir bölgeye gidemezdiniz. Onun kliniği
bunu 1973 yılının Nisan ayında, benimki ise 1973 yılının Ağustos ayında yapmaya başladı.
Dolayısıyla tavsiye kısmında bunu yapıyorduk ve onları insan hakları avukatlarına
yönlendiriyorduk. Kamu hukuki farkındalığı ilginç bir şeydi. Edward Güney Afrika’ya
1985’te geldi, onunla 1984’te tanışmıştım. Başkanımızın, olağanüstü halin iki kişinin açık
alanda buluşamayacağı anlamına gelen bir sonraki adımını ortaya koyduğu gün gelmişti.
Ama ben içerde bir toplantı organize ettim ve her bir okul öğretmeninden yanında üç öğrenci
getirmesini rica ettim. Ve ilk defa siyah ve beyaz öğretmenleri yan yana koyduk çünkü 16 tane
eğitim bakanımız vardı. Her siyah etnik grup için bir tane eğitim bakanımız vardı ve siyahlar,
beyazlar, Hintliler, herkes için ayrı bir eğitim bakanımız vardı. Ayrılmış okullarda bile
herkesin aynı şeyi öğrenebileceği bir program yapmak istedik çünkü var olan hükümet
rejiminde siyahlara belirli şeyler beyazlara belirli şeyler öğretiliyordu. Biz ise Ed ile birlikte,
ayrılmış okullarda ders verecek ama herkese aynı şeyi öğretecektik. Buna insan hakları
diyemezdik dolayısıyla sokak hukuku dedik.
Yaptığımız ilk atölye çalışması olağanüstü hal zamanındaydı. Siyah öğrenciler ellerini
kaldırıp “Polis bizi tutuklamaya gelirse ne yapmalıyız” diye sordular. Biz de “Tamam,
bekleyin, burada kim tutuklandı?” diye sorduk. Tüm siyahlar ellerini kaldırdı, bir tane bile
beyaz çocuk tutuklanmamıştı. Bunun üzerine “Tamam, şimdi bir rol oyunu oynayalım.
Sokakta ikinci el kıyafetlerle dolaşan bir adam gördünüz. Beyaz çocuklar lütfen buraya gelin
ve polis birisini nasıl tutuklar bize gösterin” dedim. O zamanlar LA Law adında bir dizi
vardı. Beyaz bir çocuk geldi ve “Afedersiniz bayım, sizi tutukluyorum ve bunlar da sizin
haklarınız” dedi. Siyah çocuklar sadece “ha ha ha” yaptılar. Siyah çocuklara “Tamam,
sizden biri gelsin ve polislerin bunu gerçekten nasıl yaptığını bize göstersin” dedim. Bir
çocuk kalktı, geldi, adamı dövdü, küfretti ve “Polis insanları işte böyle tutuklar” dedi. Bunun
üzerinden polisin yetkileri nelerdir, vatandaşların hakları nelerdir ve her ne kadar
olağanüstü hal de olsa ve polis bunu kötüye kullanacak da olsa, nasıl hala korunduğumuzu,
tüm bunları konuşabildik.
Dolayısıyla sokak hukuku farkındalık programında bunları yapıyorduk. Aynı zamanda, ki bu
sizin de yapabileceğiniz bir şey, her yıl “uzay kolonisi kampı” adını verdiğimiz bir şey
organize ediyorduk. Neydi bu? Uzayda, uzay kolonisinde 4 farklı ülkeden vatandaşlar olması
fikriydi. Bir tane serbest girişimci kapitalist ülke vardı. Bir tane sosyalist ülke vardı. Askeri
bir diktatörlük vardı. Ve bir tane de karma ekonomi ülkesi vardı. Hepsinin vatandaşları vardı
ve içinde bir insan hakları bildirgesi olan yeni bir anayasa müzakere etmek zorundaydılar.
Bu dediğim 1987, 1988 yıllarındaydı, Mandela’nın serbest bırakılmasından çok önce. Aynı
şekilde siyah ve beyaz çocukları bir araya getirdik ve bir yere gidip kamp kurduk. Çocukları
aldık, onlara biraz anayasa hukuku öğrettik ve nihayetinde bir anayasa müzakere ettirdik.
Orda yine ilk defa siyah ve beyaz çocuklar bir araya geldiler. Harikaydı. En sonunda hep
birlikte şarkılar söylediler; ne kadar birlik olursak, o kadar mutlu oluruz gibi şarkılar. Ve
bunlar daha önce siyah çocuklarla, fakir siyah çocuklarla hiç bir arada bulunmamış beyaz
okullarından gelen çocuklardı. Bunu sürekli yapmaya çalışıyorduk. Klinikler çalışıyordu,
sistemi zayıflatıyorduk. Bunu Mandela serbest bırakılıncaya kadar yapamadık. Mandela
1990’da serbest bırakıldı. O dönemde insan hakları üzerine bir kitap yapmamız gerektiğine
karar verdik. Mandela serbest bırakıldığına göre artık buna insan hakları diyebilirdik ve
güvenlik polisi bunu yasaklayamazdı. Yaptığımız şey şuydu, İnsan Hakları Evrensel
Beyannamesi’ni aldık, Güney Afrika bunu 1948’de imzalamamıştı çünkü yeni milliyetçiler,
gerçekten ırkçı tipler başa gelmişti, Evrensel Beyanname’yi aldık ve onu Güney Afrika’da
olmakta olan şeylerle ilişkilendirip nasıl yapabileceğimize baktık. Çünkü sadece siyah Güney
Afrikalıları değil, aynı zamanda beyaz Güney Afrikalıları da eğitmemiz gerekiyordu zira
böyle bir beyannameyle ilgili hiçbir şey bilmiyorlardı. Bazen kültürel açıdan duyarlı olmanın
ne kadar önemli olduğuna dair bir örnek vereceğim. Bunu kırsal bir alanda saha üzerinde
test etmeye gittik. Bizim kırsal bölgelerimizde sadece yaşlı adamlar ve kadınlar oluyor çünkü
bütün gençler çalışmaya gitmiş oluyor. Elimizde bir senaryo vardı ve buna göre, eğer ev
işlerini düzgün bir şekilde yapmaz, yemekleri hazırlamaz ve bu tür işleri yerine getirmezlerse
erkeklerin eşlerini dövmesinde bir sakınca yoktu. Bütün yaşlı erkekler bir çember oluşturmuş
oturuyorlardı ve “Hayır” dediler. Geri bildirim ise “Bu kesinlikle doğru, bizim kültürümüzün
bir parçası, yapılacak olan şey budur” dedi. Kadın çemberinden çok yaşlı bir kadın ayağa
kalktı ve büyük bir cesaretle “Afedersiniz bayım, saygısızlık etmek istemem ama dediğiniz şey
doğru değil. Beyazlar buraya gelmeden ve sizin erkekler olarak haysiyetinizi elinizden
almadan önce bize saygıyla yaklaşıyordunuz. Erkekler olarak haysiyetinizi yitirince bize kötü
davranmaya ve şiddet uygulamaya başladınız” dedi. Bu çok dokunaklı bir andı. Hepimiz
ürperdik. Ve bu, bugün bile oldukça doğru çünkü eğer erkekler işsizse ve eşleri çalışıyorsa, ev
içi şiddet oluyor çünkü erkekler artık haysiyetlerinin olmadığını hissediyorlar. Ah, üzgünüm,
çok uzattım.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ederiz. Tabi David’in kendisi genç tabi de söyleyeceği çok
şey var, müthiş bir deneyim var. Aslında bıraksak herhalde saatlerce konuşabilir. Az önce
Mehmet Bey’in zannedersem bir sorusu vardı, daha sonra soruları almaya devam edecegiz,
zannedersem daha vaktimiz var.
Katılımcı: İsmim Mehmet Çalışır, Türkiye Adalet Akademisi egitim merkezi müdür
yardımcısıyım.
Şimdi
konuşmacılarımız
bahsederken
-özellikle
Polonya’dan
gelen
misafirimiz- bazı istatistikler verdi kaç kişinin başvurduğu ne kadar çözümlendigi yönünde.
Şimdi bu tür ücretsiz danışmanlıklarda oldukça fazla başvuru olduğunu düşünüyorum.
Başvuruları nasıl sınıflandırıyorlar ve hangi kriterlere göre kabul ediyorlar çünkü bu şekilde
sunumlar yapılırken özellikle Edward Lee O’Brien olayın felsefi boyutundan bahsederken üç
konudan bahsetti, bir tanesi discrimination yani ayrımcılık olmayacak, ikincisi adaletsizlik
olmayacak, üçüncüsü kuralları değiştirmeyeceksiniz. Şimdi bu üç temel çerçeve içersinde
başvurular ne şekilde değerlendirip kimlere önelik veriliyor, onu öğrenmek istiyorum.
Teşekkür ederim.
Malgorzata Wysoczynska: As it was set we have written standarts of accepting cases the
fondations from this standarts and we all watch our to obtain them and one of this standarts is
that we accept all the cases with one exception the clients must prove the diary financial
situation, which means (…) he has no money for profesional legal aid and that’s all, no other
criterıa. We accept all cases that are to be accepted due to our standards and there ıs another
ımportant fact contactıng wıth education. We work between October and May after May no
legal aid but it does not means that our future clıents are revolved help because we dırected
them to NGO’s which are parliments on work like academia juris which is quite similar to
what we do in clinics. a part from that, it is an organisation outside the university supported
by profesionals and locate legal advisers. Thank you.// Daha önce de belirttiğim gibi davaları
kabul etmede yazılı standartlarımız var. Bu standartları Vakıf belirliyor ve hepimizin bunlara
uyması gerekiyor. Ve standartlardan bir tanesi şu ki, bir istisna hariç bütün davaları kabul
ediyoruz. Müvekkiller maddi durumlarının kötü olduğunu ispatlamak zorundalar ve bu da
profesyonel adli yardım alacak paralarının olmadığını beyan etmeleri gerektiği anlamına
geliyor. Hepsi bu, başka kriter yok. Standartlarımıza göre kabul edilmesi gereken her davayı
kabul ediyoruz. Eğitimle ilgili önemli bir başka unsur daha var. Ekim-Mayıs ayları arasında
çalışıyoruz. Mayıs’tan sonra adli yardım vermiyoruz ama bu gelecekteki müvekkillerimizin
yardımdan mahrum kalacağı anlamına gelmiyor çünkü onları STK’lara yönlendiriyoruz.
Bunlar sürekli çalışıyorlar, Academia Iuris gibi. Bizim kliniklerde yaptığımız şeye oldukça
benzer bir sistemde çalışıyorlar. Bunun dışında profesyoneller, avukatlar ve hukuk
danışmanları tarafından desteklenen üniversite dışında bir örgüt. Teşekkür ederim.
Alpaslan Azapağası: Başka sorusu olan var mı acaba? Bir soru var.
Katılımcı: Sertaç Serter ben, organizasyon komitesindeyim. Aslında soru değil ama aklıma
gelen bir hususu eklemek isteyecegim mevzuattaki sınırlamalar ve kliniklere olan güvenle
ilgili, hazır bürokratlarımız, çeşitli bakanlıklardan bürokratlarımız buradayken de belki bize
en büyük katkıyı şimdi bahsedeceğim destekle verebilirler. Bu mevzuattaki sınırlamalar bizde
hakikaten katı. Yanlış hatırlamıyorsam Avukalık Kanunu 35.maddesi esas yasaklıyor görüş
vermeyi vesaire. Bunun aklıma gelen iki önemli nedeni olabilir; bir, meslek gruplarını
korumak gibi bir saik olabilir. Bir de bence güvensizlik olur yani avukatlık dışındakilere ben
güvenmiyorum gibi bir husus ortaya çıkabilir. Hırvatistan’da da aynen böyle bir düzenleme
varmış 2008’e kadar ama Hırvatistan’da çeşitli klinikler o kadar başarılı olmuş ki muhtemelen
kimi zaman kanundan dolaşarak bunu başardılar, o kadar başarılı olmuş ki Hırvatistan’da
2008’de mevzuat degişikligine gidilmiş ve klinik yürüten hocalar için sadece bu temsil yetkisi
verilmiş onlara yani amacın para kazanmak olmadıgı anlaşılmış, halk bundan memnun kalmış
ve bu çok başarılı 2008’den itibaren yürüyormuş. Belki hazır bürokratlarımız buradayken
böyle bir talebimiz olabilir. Bizim hiçbir zaman amacımız para kazanmak vesaire degil, hatta
bunu üstüne üstlük finansman bularak yapıyoruz. Belki böyle bir mevzuat değişikligine
gidersek burada daha önce şu ana kadar sorulan soruların ve bu kaygıların çoğu da aslında
giderilmiş olur diye düşünüyorum.
Alpaslan Azapağası: Bence şu var, İdil Hanım size söz verecegim, bir şey söyleyeyim,
ondan sonra isterseniz söz vereyim. Tabi burada bu hukuk kliniği aslında sadece
akademisyenlerin ugraştığı bir şey değil. Buradaki konuşmacılar da söylüyor, bizde biliyoruz,
bu sadece üniversitelerin yaptığı bir şey degil. Barolarla işbirliği yapacaksınız,
akademisyenlerle okullarla işbirligi yapacaksınız, Adalet Bakanlığı ile işbirligi yapacaksınız,
hakimlerle ilgili kurullarla derneklerle işbirligi yapılacak yani burada hukuki yardım
kliniklerini böyle avukatlık tekelinin ihlali olarak görmek aslında yanlış bir şey. Tam
manasıyla alınan avukatın sağlamış olduğu bence tam amacıyla hukuki bir hizmet de degil, bu
çok farklı bir şey. Sadece öğrencilerin yetiştirilmesi olayın degil, sosyal boyutu da olan bir
şey. Demin konuşmacılar da söyledi mesela biz geçen ay Bilgi Üniversitesi’ne gittik, orada
hem derslere girdik hem günlük hayatla ilgili (…) uygulamaya katıldık. Oradaki taleplere
baktığınız zaman hukuk kliniğine gelen, ki Bilgi Üniverstesi’nin yerleşkesinin bulundugu yer
de toplumun alt katmanları diyebileceğimiz sosyolojik tabirle bulunmuş olduğu bir yer. Gelen
taleplere bakıyorsun, birisi gelmiş kadının birisi hiç kimliği yok, şimdi bu avukata mı
gidecek, Türkiye’de ya da dünyada hangi avukat bununla uğraşacak yani olan sadece ben
boşanmak istiyorum, dava dilekçesi yazmak ya da takip etme olayı olarak örneğin bu şekilde
algılamamak lazım. Hukuk kliniği anladığım kadarıyla çok boyutlu çok karmaşık bir olay.
Olayı sadece bu avukatların işte avukatlık tekeli ihlal ediliyor diye görürsek yanlış bir
noktadan başlarız yani bunu anlatırken de tabi gerçeği çok farklı şekillerde anlatma
yöntemleri var, bunu dogru düzgün şekilde anlatmak lazım. Bu gibi işlere başladığımız zaman
eğer yanlış yerden başlarsak yanlış yoldan gidersek yanlış sonuçlara varırız. Bu anlamda
halkla ilişkiler de bir disiplin olarak kendini çok göstermesi gerekiyor. Bunu çok güzel bir
şekilde anlatılması lazım zannedersem ama gerekirse bu toplumsal bir taleptir, burada insanlar
gelip de dünyanın dört bir tarafından insanlar gelip bu şekilde sunum yapıyorsa,
akademisyenler bu işle ilgileniyorsa demek ki toplumun böyle bir talebi var. Hukuk da ya da
mevzuat da her zaman toplumun gerisinde kalır, gerekirse bu mevzuatta bir değişiklik yaplır,
sonra bu avukatlarla işbirliği haline yapılabilecek bir şey yani bizim toplumumuza da uzak bir
şey değil. Bu bir anlamda hukuk eğitiminin gelişmesi yanında bir şey yani burada programlar,
uygulamalar var. Bu kanadada Amerika’da avukatlar dünyanın birçok ülkesinde yoksullara
bakıyor, genelde avukatlara da kanalize ediyor bu gibi durumlar, insanlar bunu prestij olarak
gurur duyarak anlatıyorlar yani bizim avukatlarımızın da bunu bu şekilde anlamaları
gerekiyor. Oysa sonra bu gibi talepler de öyle para kazanacak şeyler degil onu da söyledim
yani teşekkür ederim. Buyrun.
Katılımcı: (İdil Elveriş) Çok teşekkürler ben konuşmayayım yarın sunumumuzu yaparken
Türkiye’de biz bu soruyla nasıl karşılaştık ve bunu aşmak için ne yaptık diye yarını
bekleyeyim diye düşündüm ama demir tavında dövülür, yine tercümesi zor olan bir tabir
kullanmış oldum özür dilerim. Önce kendimi tanıtayım, İstanbul Bilgi Üniversitesi hukuk
klinigi programının koordinatörüyüm ben ve kullandığım tabir şu anlama geliyordu; bir şeyi
sıcakken onu konuşmak en doğrusudur. Dolayısıyla yarınki sunumumu beklemeyecegim bu
tartışma üzerine. Bu haklı bir kaygı Türkiye açısından ve burada meslektaşım soruyu sorduğu
zaman ben de kendim 9 yıl öncesine gittim, karşımda David duruyordu, “ya David ne
yapacağız, bize bunları söylerlerse bu barolar işte hep böyle meslekçi düşünüyorlar falan
derlerse biz ne yapacağız” diye sormuştum ona, sanırım Macaristan’da bir toplantıdaydı. O da
bana demişti ki “İdil, ülkenizin bir kanunu var anlıyorum ama sizin taraf olduğunuz
uluslararası sözleşmeler, Anayasaya yazılmış bir takım prensipler yok mu?” demişti yani
öncelikle şunu söylemek lazım, evet avukatlık kanununda bir tekel olabilir ama Anayasa’da
da adalete erişim hakkı, herkesin hak arama hürriyeti gibi prensipler de bulunuyor.
Dolayısıyla o prensiplerin birbirleriyle çelişmesi durumunda, daha doğrusu onunla
Anayasanın çelişmesi durumunda ne olacagını hepimiz biliyoruz. Böyle hukuki bir yerden
başlamak istemedim ama David ile olan anıyı da aktarmak istedigim için buradan başladım,
bunun önemli bir nokta oldugunu düşünüyorum. İkincisi meslektaşım Sertaç Bey de dile
getirdi, ben bu konuyu tabi ki araştırdım, bununla ilgili bir makalem de var. Avukatlık tekeli
avukatları korumak için getirilmiş bir düzenleme değil, köküne indiğinizde doktora tezim de
bu konuda oldugu için söyleyebilirim. Bu tarz tekeller kişilerin doğru kaynaktan iyi bir
hizmet almasını sağlamak için getirilen şeylerdir, yoksa meslek mensuplarının çıkarlarını
korumak için getirilen şeyler değildir, bizde de öyle. Dolayısıyla kliniklerin bu hizmetin
doğru verilmesini sağlamak için getirmiş olduğu birtakım koruyucu önlemler var. Mesela siz
öğrenciler
bize
başvurmuş
olan
kişiyle
görüşürken
orada
oturuyorsunuz
zaten,
karışmıyorsunuz ama ögrencinin bunu dinlerken orada siz de o hukuki problemi yani öğrenci
yanlış anlarsa diye dinliyorsunuz, ögrencinin o problemin ne oldugunu anladıktan sonra
yaptığı araştırma sizin elinize geliyor, okuyorsunuz, kendinizi çok güvende hissetmediğiniz
bir konuysa konunun uzmanına soruyorsunuz, size destek olan avukatlara soruyorsunuz, o bir
kez hazırlanıyor, ikinci kez hazırlanıyor, üçüncü taraftan geçiyor ve ancak onun bütün bu
araştırmaların yani hizmetin doğru verildiğine ilişkin bütün bu sübapların devrede olmasından
sonra siz öğrencilerinize tamam artık konuşabilirsin ve bilgiyi karşı tarafa aktarabilirsin
onayını veriyorsunuz. Dolayısıyla sizin öğrencilerinizi “hadi sizde işte burada öğrenin” gibi
başıboş bırakmanız hiçbir şekilde sözkonusu degil. Dolayısıyla siz kanunun amacını
gerçekleştiriyorsunuz zaten, dolayısıyla bu şekilde bakmak gerektiğini düşünüyorum. Şunu da
hatırlamak lazım. Evet burada da söylendi, bu hizmet için bir karşılık alınmıyor yani bu tarz
mekanizmalar ücretli şeyler için getirilmiş. Siz ücretli yapmasanız da tabi ki de ama bir
sorumluluk dahilinde bunu yaptığınız için zaten buna dikkat etmeye çalışıyorsunuz. Son
olarak belki Alpaslan Bey’in söyledigi şeye dikkat etmek lazım, insanlar öncelikle hukuki
bilgiye ihtiyaç duyuyorlar, bu çok önemli. Herkesin aklına böyle hep davalar, açılacak önemli
davalar gibi şeyler geliyor, böyle bir şey yok, hukuk kliniklerine başvuran insanlar bu tarz
problemlerle size gelmiyorlar zaten. Yarın size örneklerini istatistiklerle göstermeye
çalışacağım, o kadar basit problemleri var ki. İşte bir tanesi söylendi, o kadar bir bilgiyle
çözülebileceğiniz şeyler için size geliyorlar ki. Dolayısıyla o kişiyi bir avukata gönderseniz
avukat güler yani bunun için mi geldiniz diye. Dolayısıyla burada düşünülen sakıncaları ya da
sorunları böyle bakmamak lazım, biraz daha uygulama üzerinden düşünmek lazım diye
düşünüyorum. Biraz uzattım, özür diliyorum.
Alpaslan Azapağası: Teşekkür ediyoruz. Zaten zannedersem son 5-6 dakika kaldı. Böyle çok
soru yoksa oturumu kapatmak istiyorum. İdil hanımın söyledikleri bu anlamda önemli çünkü
Türkiye’de bildiğim kadarıyla 2003 yılında ilk hukuk klinikleri uygulaması Bilgi
Üniversitesi’nde başladı. Bir de şunu söylemeden geçemeyecegim, size de söz hakkı
verecegim. Hakikaten bu böyle çok meşakkatli bir iş yani bizim ögretim üyelerinden kaç
tanesi bu meşakkatli işe girer bilemiyorum. Gideceksin tabi sabahtan akşama kadar hukuk
kliniğinin çeşitli, değişik yöntemleri var da, bu kadar meşakatli bir işe kaç kişi girer, onu da
bilemiyorum. Türkiye’de doçent olmak için, profesör olmak için, akademi için bir sürü
makale, çalışma, sempozyuma emek harcarken gidip böyle meşakkatli bir işle uğraşmak pek
akıl karı degil. Buyrun son bir soru alalım, ondan sonra da oturumu kapatmak istiyorum
çünkü artık herkes yoruldu. Aslında güzel bir şey bu kadar derinlemesine tartışılması,
deneyimlerin paylaşılması zaten Almanlar da bu işe giriyorsa hakikaten büyük bir iş olmuş
olur bu kadar böyle karmaşık disiplinli ve her şeyi detaylı düşünen insanlar, onu da Alman
modeli diye ayrı bir model alırlar herhalde. Buyrun Sayın McQuoid.
David McQuoid-Mason: Ok, it’s quite coincidental. Last week in Luxembourg, there was a
gathering of all Western European countries not the east ones because east ones are brought
into legal aid and law clinics, the EU is now funding a project, I think it’s partly because EU's
post-resolution in legal empowerment to the poorer and it’s the world bank commission that
was full of recommendations, four of them, again four policies of democracy and rules of law;
first one is access to justice, and access to justice includes things like legal awareness
modernistic. France has called at least two law clinics operating and their law undergo,
Germany is also get starting to get them done but they are late developers. They had come late
maybe it is the new economic things that everybody is cutting back on legal aid in the state so
now they are starting to do but they started to do. Never late though because they have been
stable, western democracies since the second world war, almost. Eastern Europeans like us, in
South Africa, have been on the edge. They just had a collapse of communism, 1990, you
heard from here from our friend in Azerbaijan. So they have been false tracking and they have
been open to ideas. Although I used to have debates with Marxist trained professors who have
been to Moscow, one of our deep argument are come from rural law jurisdiction, I said " hold
on, Lets go back to Roman law because that's where rural law came from and then we would
sort it out with them. The short answer is, Germany and France and other western European
countries are gonna catch up with the developing countries now as well. So everybody will be
doing it. The French in Canada have been doing law clinics for years and they got a civil law
system in France, Canada. They have got it and Louisiana some of you have been to Tolame
in America, also which is the civil law jurisdiction of Oslo. So it is available and it is being
done everywhere now.// Geçen hafta Lüksemburg’ta bütün Batı Avrupa ülkeleri bir araya
geldi. Doğu devletleri yoktu çünkü onlarda adli yardım ve hukuk klinikleri var. AB şu anda
bir projeye fon sağlıyor. Bence bu kısmen AB’nin yoksul kesimlerin hukuken
güçlendirilmesiyle ilgili yasa tasarısı yüzünden. Dünya Bankası Komisyonu da pek çok
tavsiye oluşturdu. Bunların arasında demokrasi ve hukukun üstünlüğünün dört politikası da
var; birincisi adalete erişim ve adalete erişim hukuki farkındalık gibi şeyler içeriyor. Fransa
en az iki hukuk kliniğinin çalışmaya başlaması çağrısında bulundu ve yasaları da yolda.
Almanya da bunu oluşturmaya başlıyor ama bunlar geç gelişenler. Geç geldiler. Belki de
bunun nedeni yeni ekonomik durumlar yüzünden devlette herkesin adli yardımdan tasarruf
etmesi. Dolayısıyla şimdi bunu yapmaya başlıyorlar ama en azından yapmaya başladılar.
Asla geç değildir. Batı demokrasileri İkinci Dünya Savaşı’ndan beri istikrarlıydılar
neredeyse. Doğu Avrupalılar, Güney Afrika’daki bizler gibi, sınırdaydılar. Daha yeni
komünizmin çöküşünü yaşamışlardı 1990’da. Azerbaycan’daki arkadaşımızdan burada
dinlediniz. Dolayısıyla yeni fikirlere açıklardı, her ne kadar Moskova’ya gitmiş olan Marksist
eğitimli profesörlerle eskiden tartışmalarım olmuş olsa da. Derin tartışmalarımızdan biri
kırsal hukuk alanıyla ilgiliydi. Onlara “Durun, en iyisi Roma Hukuku’na dönelim çünkü
kırsal hukuk oradan geliyor” dedim ve sonrasında meseleyi aydınlığa kavuşturduk. Kısa
cevap şu ki, Almanya, Fransa ve diğer Batı Avrupa ülkeleri gelişmekte olan ülkelere
yetişecekler. Dolayısıyla herkes bunu yapıyor olacak. Kanada’daki Fransızlar hukuk
kliniklerini yıllardır yapıyorlar ve Kanada’da bir Avrupa hukuk sistemi var. Louisiana’da da
var. Dolayısıyla mevcut ve şu anda her yerde yapılıyor.
Alpaslan Azapağası: Evet toplantıyı burada kapatmak istiyorum. Şunu belirtmek istiyorum,
konuşmacılara sunumlarını yapan herkese çok teşekkür ediyoruz. Burada şunu gördük, soru
da bilgiyi gerektirir cevap da, sorular da herbirisi sunum gibiydi, cevaplar da her birisi tek
başına sunum gibiydi. Hepinize çok teşekkür ediyoruz.
II. Oturum
Ufuk Aydın: İkinci oturumu açıyorum. Aslında elinizdeki programda 2. oturum başkanı
Engin Yıldırım hoca görünüyor. Kendisi bir çoğunuzun bildiği gibi Anayasa Mahkemesi
üyesi. Davetimizi memnuniyetle kabul ettiğini söylemişti ama gerçekten çok önemli bir
mazereti çıktı. O yüzden kendisi Eskişehir’e gelemedi. Özürlerini iletti. Dolayısıyla ben B
planıyım aslında. A planı işlemedi, B planı olarak ben karşınızdayım. Bu oturumda yine
dünyadaki örnekleri ele alacağız. Aslında benzer bir durum benim için de sözkonusu. Yine
elinizdeki programa göre üçüncü konuşmacı aslında Richard Grimes ancak o da Pazartesi
günü bize yolladığı bir e-mailde bir sağlık sorunundan sözederek gelemeyeceğini bize
bildirdi. Fakat çok iyi bir sunumu var, her şeyi hazırdı powerpoint’iyle metniyle. Biz de nasıl
yapalım dedik. David sağolsun Richard’ın sunumunu gerçekleştirecek. Yani oturum başkanı
ve konuşmacılardan birisi B planı olarak karşınızda. Umuyorum A planının aratmayız diyerek
sunumlara başlıyoruz. Biraz geç kaldık. Bunun için de kusurumuza bakmayın. Ses siteminde
sabah bir sorun vardı. Daha profesyonel bir sistemle değiştirdik. Dolayısıyla daha iyi bir
çeviri, daha anlaşılır bir çeviri ile karşınızda olacağız. Evet ilk konuşmacımız Witswaterland
Üniversitesi Hukuk kliniği yöneticisi, Güney Afrika’dan Sayın Philippa Kruger. 20 dakika
süresi var. Kendisi bize çok sayıda gerçek müvekkileri bulunan bir hukuk kliniğinde nitelikli
hizmet sunmak ve iyi öğretim görmek mümkün müdür ve sürdürülebilir midir? konulu
tebliğini sunacak.
Philippa Kruger: Good afternoon everybody, good afternoon to the dignities present to the
Dean, to the father of clinical education in South Africa, David, to my colleges, I’m both
considered academic, I’m also a practicing attorney and to friends present, I hope to take you
on a journey and explain what we do at the universty of Witwatersrand, it’s situated in
johannesburg which is the economic hope of South Africa and some would say africa, it’s a
city of great contrast with huge wealth from the mainly the mining industry and of course
enormous poverty and the city populated by many migrant workers as people move from the
rural areas into the cities looking for opportunities and for some ways of earning income.
Witwatersrand in disperse with my presentation, just to give you a picture, this is the
entrance, one of the entrances to the university in Johannesburg and to locate us before ı
locate us, ı’ll just say that the mission of our law clinic it’s to provide practical legal training
to law students and to candidate attorneys and as well as providing legal advice to the
representation to the indigent with quote, to explaine what a candidate attorney is, we have a
system in South Africa. in terms of which once you graduate before you may become an
attorney or solicitor, a law practise, you serve two years apprenticeship and that’s called you
become an article clerk and you have to write suttons and you practise the law under
supervision of an attorney, so we train both law students as well as candidate attorneys and
doing so we try to strive to faciliate quality access to justice and to promote human rights.
that’s a picture of the building a law clinic, we have a dedicated law clinic building which is
opposite directly opposite to the school of law at the University of Witwatersrand. The
purpose of this talk is, ı want to tell you about the services that can be rounded to if were the
skills that the students qualified in a live client law clinic, how the skills are tought and how
the skills are assist? There is pointers pointing to the law clinic opposite the school of law on
the campus of the university itself, the briest istatistic, the Witz law clinic consult
approximatly 12000 people every year, that’s 1000 members of the public come to the law
clinic every month, approximately 50 people per day. We open at least 900 files per year, we
employe 11 practicing attorneys, these of attorneys who are at method to practise and created
by the law society and 10 of the 11 attorneys supervise students, so we traine an employe 11
candidate attorneys or artical clerk and this candidate attorneys will assiste the attorneys in
running of the case perhaps appearing in court, on occassion or writing peedlings, letters,
serving documents and the like. we are employing office manage, a book keeper, receptionist,
two secretary and a filing clerk. we teach 406 final law students and we have 7 specalized law
clinics, units in the law clinics, that’s the first picture on the, on my left is a view of the
centrum area, the clinic waiting room where the clients wait and on the top on the right is the
main reception area, you getting idea of the filing (…) and the filing room where we keep all
our clients cases, brief history significating events in our law clinic, we started 40 years ago as
a small voluntery advice office, in the south west in (…) as David said earlier in response to
the injustices that would prevalent in the apartheid system students and even academic go
quite powerless, in the large what was very unfair and injust system and did what they could
in a way to advice people of their rights and to try empover them in this way, and also
empover the law students so this year is the Witz Law Clinic celebrate its 40th birthday, at
that time, t was started by one attorney and 20 students on a voluntery scale, it was founded
by the law faculty budget, it was not on campus though, it was not part of the core curriculum,
it was non credit course, at first, it became a major credit course compulsory course all time
year students in the late 1980s, in 1989 in fact and it changed over the years, the year 2000
from the general clinic to specialised one ı will tell you why a little bit later. Significant miles
stones of the law clinic significantly for the law clinic was when it was made a compulsory
credit wearing skills course toward the end of the (…) degree, it was compulsory to all final
year students, they had to come through the law clinic and they still have to come through the
law clinic, it was much easier when it was started in 1989 because there were less then a 100
law students, last year we had 300 law students, this year we have over 400 law students so
you will see why ı asked the question whether this is sustainable and and whether one can
deliver quality legal services to the work of these numbers. At the beginning we had explicit
support from the faculty, this made an enormous difference to the sustanence and the quality
of the law clinic because we were able to employ full time qualified attornies and that’s what
the faculty wait ought to do. They wait and advertise to made us of the propotion who perhaps
work method to working in a social justice sitting would teach students at the same time. The
law faculty dedicated office consultation space in the building. It was in the law building
itself before it moved to its own premises and the law clinic was also funded by the Ford
Foundation and the Attorney's Fidelities Fund. The AFF is set up by the organized profession
it is an insurance against the thieft of trust money, the clients money that they deposit into the
attorney's trust account in the event of theft by an attorney or one of the attorney's employees.
The Fidelity fund would then compensate the client for the loss for the trust money. The
Fidelity fund through in this education in South AFrica, they receive their funds from the
interest that is raised on money in the attorney's trust account so in a round about way we are
supported by the profession itself and of course very significantly for law clinics in South
Africa, we entered into a partnership with the legal aid board in the late 90s. And just to give
you an idea of legal aid and the partnership with the law clinics in the 90s, this was in the new
South Africa and legal aid tried to spread its footprint by pushing funds into law clinics
because law clinics had established advice offices, attorney offices
and they
would subsidize these law clinics to do certain work for the legal aid board and they would
pay certain attorneys for the training of candidate attorneys and they would pay for certain
things such as sherifs fees, for the serving of processes as well as expert fees and the attorney
fees. The legal aid board itself was in a state of crisis in the 1990s. It
was severely mismanaged
and
it
was
almost
bankrupt.
So
in
2000
Judge
Mohammed Nassau became its chairman, they had a new board and the chief justice of
Johannesburg. They had a new vision of transforming the legal aid board from
an organization which had served lawyers rather than serving the poor and i know what i say
may be unpopular but the profession itself was very resistant to the change in the legal aid
because it had operated by outsourcing the legal aid board legal work and civil work to
attorney's in private practice. So what it did was it established offices all over the country and
also built on the law clinic model and so employed in house lawyers . We have over 200 in
house lawyers working for the legal board and so it meant that one could spread the legal aid
to so many ore people because it was more cost efficient per case to have one in house layer
dealing with it than by funding an attorney in private practice where one would have little
control over the case. So the legal aid became an organization which served the poor, rather
than serving the lawyers as it had in the past and as i said it completely streamlined it's legal
aid system, a system which is now envied by many jurisdictions in the world. The services we
offer at the law clinic: we have a family gender children unit and we do cases with HIV Aids
for children who are adopted by who are orphaned by the disease do many many divorces,
domestic violence cases and the like. We started this year promotion of access to information
clinics which is done in conjunction with the human rights convention and we send a few
students out into the community together with an attorney. There they will look for ways to
further the rights of the people under the constitution using the promotion of access to
information. We have a refugee and immigration unit , its quite a large unit as we have a huge
immigration population in south africa. People come from ethiopia, somalia, DRC, Rwanda
and a lot of people from Zimbabwe. Of course they come over the borders in droves and then
they are really vulnerable and are persecuted in their own countries and often persecuted
because of the vulnerabilities so they seek refuge. We have a labour unit, property and
eviction unit and a very successful dealit which is taught as personal injury unit where we
mainly sue the ministry for police for police brutality, unlawful arrest and detention cases. So
its quite a strange system in that the legal aid board is fully funded by the state, it receives
over 1 billion rand every year from the state, yet it is independent from the state and will fund
cases against the state. The legal aid board led us into a partnership with the law clinic and we
do civil cases that they cannot do, they cannot answer the nee of the poor and the
constitutional mandate is to first of all defend people in criminal matters in cases where
substantial injustice might otherwise result and this is their focus so in order to try and make
some sort of impression in civil cases they then form a partnership with law clinics, law
clinics then are free, independent, also funded by the university, and in turn are free and
independent to sue and act in the best interest of the client without fear at all. I understand i
only have a few minutes left . What i would like to tell you is how we work because we have
such large numbers the students will be in pairs so we have 20 pairs per supervisor. Each pair
of students attends the clinic for intake for 2 hours every week. So mondays from 8 - 10 am
they come to the family law unit. On the same day from 10 - 12 they come to the dealit unit
and from 12 - 2 they come to the refugee unit. They attend one double lecture every week and
then they partake one tutorial with their supervisors every week. Thats for a whole 45 minutes
they attend this and this is an opportunity where the supervisor will ensure that every aspect
of the case is properly taken care of and that letters are drafted properly and corrected before
they go out to attorneys and that readings are drafted on time and comply with the rules of the
court and of course it is the perfect opportunity to discuss issues of social justice and poverty
and all sorts of issues in fact. That gives you an idea of our clinic. She talks about a photo for
a while. I hinted earlier why the students are in pairs. They get to choose their preferences for
the units but this all depends on capacity and timetable. I've spoken about the clinic intake,
just to let you know and assure you because i have heard, listening to your concerns, is that no
advice is given by students, without checking the advice to be given with the supervisor on
duty. So the student would consult with the client, the client would tell them what their
problem is and before they advise the client they will come to the supervisor and repeat the
clients story. Sometimes the problems are too complex so we told the students to take down a
comprehensive statement and in the tutorial you can discuss it at length, then get the student
to perhaps write an opinion to the client to say, this is what you have told me, this is what the
law is, this is what we can do for you and this is the outcome you can expect. In this way you
teach the student, not only to write but also to respect the law and to apply the law to real life
situations because, of course, when the clients come i they don't say, " oh i have a contract
problem," or," I have a maintenance problem," or, "I have a personal injury problem" they
just say, "I have a problem" so it becomes quite difficult for students and i can tell you that
when students start out they are terrified and it is the most rewarding experience to watch the
students grow over the year and to watch the students walk out of the law clinic after a year
there, not students anymore but lawyers. I didn't mean for all this twirling and twirling, it
would make anybody dizzy but this is what I'm stuck with. I think I'm running out of time, I'm
not going to repeat what we teach because i think it's common to eveyone who runs a clinic.
She invites people to ask questions later. Assessment of students: At the end of the first block
they write a test on the substantive law on the unit so if they are in family law they would
learn about the law of family and persons again and they would then write a drafting test
which is worth 15%. Each student has to go to court indepenently, during their holidays or
whenever, they have to follow an actual case and write that up as a case report and that is
worth 15% and they absolutely love this experience because very often for them it would be
their first opportunity to see a case in completion. The course would also give them actual file
work from live clients. Thats 45%. We have many cases as a law clinic, we litigate in all the
forums in South Africa. We have many reported cases so we're in the Labour court, the
magistrate's court, the high court and even the constitutional court. We have represnted clients
very successfully, we have hosted 30 reported decisions which are cases which changed the
law and set a precedent in the law and when i look and think about sustainability of the law
clinoc it is like a ctch 22 situation. The successes of the law clinic will make it sustainable so
if you have dedicated and compotent staff that is what will make it sustainable because the
outside finders faculty at the university will see the law clinic is making a difference to the
lives of people in the communities and the students are receiving a better education. So they
would be more likely to fund the law clinic, I think that in order to make i more sustainable
we would have to control the student number and in fact reduce it because you cannot add on
more attorneys as you grow in order to try and address the problems so i think that is where i
will leave it. The bottom line is, of course, that money is needed to run law clinics as they are
intensive teaching tools there has to be a large level of support from leadership in the
university you have competent Professional staff and you have to form strategic partnerships
with funders and if necessary you need legislative support so thank you.
[Philippa Kruger: Herkese tünaydın. Saygıdeğer Dekan’a, Güney Afrika’da klinik eğitimin
babası David’e, meslektaşlarıma tünaydın. Ben hem akademisyenim hem de avukatlık yapan
bir dava vekiliyim. Ve burada bulunan arkadaşlar, sizleri bir yolculuğa çıkarmayı ve Güney
Afrika’nın ve bazılarına göre de bütün Afrika’nın iktisadi merkezi olan Johannesburg’da
bulunan
Witwatersrand
Üniversitesi’nde
neler
yaptığımızı
açıklamayı
umuyorum.
Johannesburg, temel olarak madencilik endüstrisinden kaynaklanan devasa bir servetle
şehirdeki muazzam yoksulluğun bir arada bulunduğu büyük zıtlıkların şehri. Aynı zamanda
insanlar fırsat aramak ve para kazanmanın yollarını bulmak için kırsal alanlardan şehirlere
göç ettiği için, şehirde pek çok göçmen işçi de bulunuyor.
Size bir fikir vermesi açısından bir takım fotoğraflar getirdim. Burası Johannesburg’daki
üniversitenin girişlerinden bir tanesi. Bizim yerimizi göstermeden önce, hukuk kliniğimizin
misyonunun hukuk öğrencilerine ve aday dava vekillerine uygulamalı hukuk eğitimi vermek
ve yoksullara hukuki tavsiye ve vekâlet sunmak olduğunu söylemek istiyorum. Aday dava
vekilinin ne olduğunu açıklamak gerekirse, Güney Afrika’da şöyle bir sistemimiz var: mezun
olduğunuzda, bir dava vekili veya hukuk müşaviri olup avukatlık yapma izninizi almadan
önce iki yıl stajyerlik yapmanız gerekiyor. Böylece sözleşmeli stajyer avukat oluyorsunuz. Bir
takım baro sınavlarını geçmeniz gerekiyor ve bir dava vekilinin denetimde hukuk
uyguluyorsunuz. Dolayısıyla hem hukuk öğrencilerini hem de aday dava vekillerini eğitiyoruz
ve bunu yaparken, adalete kaliteli erişime imkân sağlamaya ve insan haklarını teşvik etmeye
büyük çaba harcıyoruz. Bu hukuk kliniği binasının resmi. Witwatersrand Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nin tam karşısında özel olarak tahsis edilmiş bir hukuk kliniği binamız var.
Bu konuşmada sizlere temel olarak yoksul insanlara sunulabilecek hizmetlerden, öğrencilerin
bir canlı müvekkil hukuk kliniğinde edindikleri becerilerden, bu becerilerin nasıl
öğretildiğinden ve nasıl değerlendirildiğinden bahsetmek istiyorum. Üniversite kampüsünde
hukuk fakültesinin karşısındaki hukuk kliniğini işaret eden göstergeler var. İstatistiklere
kısaca bir göz atacak olursak, Wits hukuk kliniği her yıl yaklaşık 12000 kişiye danışmanlık
veriyor. Bu da her ay 1000 kişinin hukuk kliniğine geldiği anlamına geliyor, günde yaklaşık
50 kişi yapar. Yılda en az 900 dosya açıyoruz. 11 tane avukatlık yapan dava vekili
çalıştırıyoruz. Bunlar avukatlık yapma izinleri olan ve baro tarafından onaylanmış dava
vekilleri. 11 dava vekilinden 10’u öğrencileri denetliyor. Aynı zamanda 11 aday dava vekilini
veya sözleşmeli stajyer avukatı eğitiyoruz ve çalıştırıyoruz. Bu aday dava vekilleri, davaların
işleyişi sırasında dava vekillerine yardım ediyorlar, gerektiği durumlarda mahkeme huzuruna
çıkıyorlar, rapor, mektup ya da belirli evrak taslaklarını hazırlıyorlar ve bunun gibi diğer
işleri yapıyorlar. Bir büro müdürü, bir muhasebeci, bir danışma görevlisi, iki sekreter ve bir
dosya memuru çalıştırıyoruz. 406 tane son sınıf hukuk öğrencisine ders veriyoruz ve 7 tane
uzmanlaşmış hukuk kliniğimiz var, hukuk kliniği birimleri şeklinde. Solumdaki ilk resim
karşılama bölgesinden bir görüntü, klinik bekleme salonu. Ve üstte sağda ana karşılama
bölgesini görüyorsunuz. Buradan da dosya dolapları ve bütün müvekkillerimizin dava
dosyalarını sakladığımız dosya odası ile ilgili bir fikir edinebilirsiniz.
Hukuk kliniğimizdeki önemli olayların kısa bir tarihçesi şöyle. 40 yıl önce güney batıdaki
ilçelerde küçük, gönüllü bir tavsiye ofisi olarak işe başladık. David’in de daha önce belirttiği
gibi, apartheid sisteminde hüküm süren adaletsizliklere cevaben başlatılan bir uygulamaydı.
Bu oldukça adaletsiz ve haksız sistemde öğrenciler ve hatta akademisyenler bile kendilerini
oldukça çaresiz hissediyorlardı ve insanlara haklarıyla ilgili tavsiyeler vermek ve onları bu
şekilde güçlendirmeye çalışmak için, aynı zamanda hukuk öğrencilerini de güçlendirmek için
ellerinden geleni yapıyorlardı. Bu yıl Wits Hukuk Kliniği 40. yaş gününü kutluyor. O
zamanlar bir dava vekili ve 20 öğrenci tarafından gönüllü ölçekte başlatılmıştı. Hukuk
fakültesinin bütçesinden finanse ediliyordu ama kampüste değildi. Temel derslerden biri de
değildi. Başlarda kredisiz bir dersti. 1980’lerin sonunda, 1989’da bütün son sınıf öğrencileri
için kredili ana derslerden, zorunlu derslerden biri haline geldi ve yıllar içinde de değişti.
2000 yılında genel bir klinikten uzmanlaşmış bir kliniğe dönüştü. Bunun nedenini size
birazdan anlatacağım. Dolayısıyla hukuk kliniği için önemli dönüm noktalarından bir tanesi,
zorunlu ve kredili bir beceri dersi haline gelmesiydi. Bütün son sınıf öğrencileri için zorunlu
hale geldi. Öğrenciler hukuk kliniğini başarıyla tamamlamak zorundaydılar, hala da öyleler.
1989’da çok daha kolaydı çünkü o zaman hukuk öğrencisi sayısı 100’den azdı. Geçen yıl 300
hukuk öğrencimiz vardı. Bu yıl 400’den fazla hukuk öğrencimiz var. Dolayısıyla bunun
sürdürülebilir olup olmadığı ve bu rakamlara kaliteli hukuk hizmeti sunulup sunulamayacağı
sorularını neden sorduğumu anlayabilirsiniz.
Başlangıçta fakülteden net destek alıyorduk. Bu, hukuk kliniğinin ayakta durması ve kalitesi
açısından muazzam bir fark yaratıyordu çünkü tam zamanlı kalifiye dava vekilleri
çalıştırabiliyorduk. Bunun yanı sıra fakülte, bir sosyal adalet ortamında çalışmak isteyen ve
aynı zamanda öğrencilere ders veren meslek mensuplarına tanıtım yaparak da destek
oluyordu. Hukuk fakültesi kliniğe, kendi binasının içinde bir ofis ve danışma alanı tahsis etti.
Klinik kendi yerleşkesine taşınmadan önce hukuk binasının içindeydi. Hukuk kliniği aynı
zamanda Ford Vakfı ve Dava Vekilleri Sadakat Fonu (AFF) tarafından da finansal olarak
destekleniyordu. Dava Vekilleri Sadakat Fonu, emanet paranın, yani bir müvekkilin dava
vekilinin emanet hesabına yatırdığı paranın dava vekili ya da dava vekilinin çalışanlarından
biri tarafından çalınmasına karşı meslek örgütü tarafından kurulmuş bir sigorta. Böyle bir
durumda Sadakat Fonu müvekkilin kaybettiği emanet parayı tazmin ediyor. Sadakat Fonu
Güney Afrika’daki eğitime yatırım yapıyor. Onların fonları da dava vekilinin emanet
hesabındaki paranın faizinden geldiği için dolaylı olarak mesleğin kendisi tarafından
destekleniyoruz.
Güney Afrika’daki hukuk klinikleri için çok önemli olan bir başka gelişme de 1990’ların
ortasında Adli Yardım Kurulu ile bir ortaklığa girmiş olmamız. Adli Yardım Kurulu ve hukuk
klinikleri ile olan ortaklığı hakkında bir fikir vermek gerekirse, 1990’larda, yani yeni Güney
Afrika zamanında, Adli Yardım Kurulu hukuk kliniklerine fon aktararak kapsama alanını
arttırmaya çalışıyordu. Hukuk kinikleri danışma ofisleri, dava vekili ofisleri kurmuştu ve Adli
Yardım Kurulu, kendileri için bir takım işleri yapması için hukuk kliniklerine para
yardımında bulunuyordu. Bunun yanı sıra dava vekillerine ve aday dava vekillerinin
eğitimine de para ödüyordu. Aynı zamanda şerif ücretleri, uzman ücretleri ve bunun gibi
belirli şeyler için de para ödüyordu. Adli Yardım Kurulu’nun kendisi 1990’larda bir krizin
içindeydi. Son derede kötü idare ediliyordu ve neredeyse iflas etmişti. 2000 yılında hâkim
Mohammed Nassau Kurul’un yönetim kurulu başkanı oldu ve yeni bir kurul oluşturuldu.
Sanırım David de bu kuruldaydı. Adli Yardım Kurulu’nu avukatlara hizmet eden bir
kurumdan yoksullara hizmet eden bir kuruma dönüştürmeye dair yeni bir vizyonları vardı.
Belki söylediğim şey çok hoş karşılanmayabilir ama mesleğin kendisi adli yardımdaki
değişime oldukça dirençliydi. Değişimden ötürü kendilerini tehdit altında hissediyorlardı
çünkü Adli Yardım Kurulu önceleri adli yardımı dışarıya yaptırıyordu. Adli işleri ve özel
hukuk işlerini kamu avukatlarına ve özel olarak çalışan dava vekillerine havale ediyorlardı.
Dönüşümle birlikte ülkenin her tarafında hukuk kliniği modeline dayanan ofisler açtılar ve
kurum içi avukatları çalıştırmaya başladılar. Adli Yardım Kurulu için çalışan 2000’den fazla
kurum içi avukatımız var. Bu da adli yardımı çok daha fazla insana yayabilmeniz anlamına
geliyor çünkü özel olarak çalışan bir dava vekiline para vereceğinize ve dava üzerinde çok az
bir kontrol imkânınız olacağına, davayla ilgilenecek bir kurum içi avukatınızın olması dava
başına daha düşük maliyetli oluyor. Dolayısıyla Adli Yardım Kurulu geçmişte olduğu gibi
avukatlara hizmet eden bir kurum değil, yoksullara hizmet eden bir kurum haline geldi ve
sistemini tamamen modernize ederek, şu anda dünyadaki pek çok yargı kurumunun gıpta
ettiği bir adli yardım sistemi haline getirdi.
Hukuk kliniğinde sunduğumuz çeşitli hizmetler var. Bir aile, toplumsal cinsiyet, çocuk
birimimiz var. HIV/AIDS’ten etkilenen, bu yüzden öksüz kalan çocuklarla ilgili davalara
bakıyoruz. Çok fazla boşanma gerçekleştiriyoruz, ev içi şiddet davalarına bakıyoruz ve
benzeri. Bu yıl bilgiye erişimi teşvik etmeye başladık ve bunu İnsan Hakları Komisyonu ile
bağlantılı olarak yapıyoruz. Birkaç öğrenciyi bir dava vekiliyle birlikte halkın içine
gönderdik. Orada, bilgiye erişimin teşvik edilmesine dair mevzuatı kullanarak insanların
anayasal haklarını daha ileriye taşımanın yollarını arayacaklar. Bir mülteci ve göçmen
birimimiz var. Güney Afrika’da çok büyük bir göçmen nüfusumuz olduğu için oldukça büyük
bir birim. İnsanlar Etiyopya’dan, Somali’den, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nden,
Ruanda’dan ve oldukça fazla insan da Zimbabwe’den geliyor. Sınırlardan yığın halinde
geçiyorlar ve çok savunmasız haldeler. Kendi ülkelerinde zulme uğruyorlar ve çoğu zaman
bunun nedeni de savunmasız olmaları. Dolayısıyla sığınma talebinde bulunuyorlar. İşçi
birimimiz, yoksulluk ve evden atılma birimimiz ve temel olarak polis bakanlığını, polis
vahşeti, usulsüz tutuklama ve gözaltı vakaları yüzünden dava ettiğimiz fiziksel yaralanma
birimi olarak düşünülen çok başarılı bir birimimiz var.
Dolayısıyla oldukça tuhaf bir sistem olduğunu söyleyebiliriz zira Adli Yardım Kurulu
tamamen devlet tarafından finanse ediliyor. Her yıl devletten 1 milyar randdan fazla para
alıyor ama yine de devletten bağımsız ve devlete karşı açılan davaları finanse ediyor. Adli
Yardım Kurulu, hukuk klinikleriyle yaptığı ortaklık çerçevesinde her yıl söz konusu 1 milyar
randın 1 milyonunu hukuk kliniklerine aktarıyor. Biz de onların bakamadığı özel hukuk
davalarına bakıyoruz çünkü yoksulların ihtiyaçlarına cevap veremiyorlar. Anayasal yetkileri
insanları, her şeyden önce cezai konularda, aksi takdirde büyük adaletsizliklerle
sonuçlanabilecek davalarda savunmaları, odak noktaları bu. Dolayısıyla da özel hukuk
davalarında bir tür etki yaratabilmek için hukuk klinikleriyle tam bir ortaklık içine girdiler.
Yani hukuk klinikleri özgür ve bağımsızlar; aynı zamanda üniversite tarafından finanse
ediliyorlar ve bunun karşılığında hiçbir korku duymaksızın, özgür ve bağımsız bir şekilde
dava açıyor ve müvekkilin çıkarına en iyi hizmet edecek şekilde davranıyorlar.
Sanırım yalnızca birkaç dakikam kalmış. Sizlere nasıl çalıştığımızı anlatmak istiyorum. Çok
fazla sayıda öğrencimiz olduğu için öğrenciler çiftler halinde çalışıyorlar ve denetmen başına
20 çift öğrencimiz oluyor. Her öğrenci çifti kliniğe birim başına ve hep aynı saatte olacak
şekilde haftada 2 saat geliyor. Dolayısıyla Pazartesileri sabah 8-10 arası aile hukuku
birimine geliyorlar. Aynı gün başka bir grup 12-14 arası mülteci birimine geliyor. Her hafta
ikili bir seminere katılıyorlar ve sonrasında da denetmenleriyle özel bir ders yapıyorlar. Bu
özel ders 45 dakika sürüyor ve denetmenin, davanın her boyutunun düzgün bir şekilde ele
alındığından, mektup taslaklarının düzgün bir şekilde hazırlandığından ve dava vekillerine
gönderilmeden önce düzeltildiğinden, okuma taslaklarının zamanında hazırlandığından ve
mahkeme kurallarına uygun olduğundan emin olması için bir fırsat. Aynı zamanda sosyal
adaletle, yoksullukla ve aslında her türlü meseleyle ilgili tartışabilmek için de mükemmel bir
fırsat. Bu size kliniğimizle ilgili bir fikir verecektir. Müvekkillerin danıştıkları danışma
kabinleri var. Bir dereceye kadar mahremiyetleri oluyor. Burada mutlu bir müvekkil
görüyorsunuz. Mutlu bir müvekkilimizin olması 3-4 yılımızı aldı.
Size daha önce öğrencilerin neden çift halinde çalıştıklarını söylemiştim. İstedikleri birimi
seçebiliyorlar ama bu tamamen kapasiteye ve zaman çizelgesine bağlı. Bir de bir konuda sizi
temin etmek isterim ki, zira kaygılarınızı dinlerken bunu duydum, görevli denetmen tarafından
doğruluğu kontrol edilmeden öğrenci tarafından hiç bir tavsiye verilmiyor. Dolayısıyla
öğrenci müvekkille görüşüyor, müvekkil ona sorununun ne olduğunu anlatıyor ve öğrenci
müvekkile tavsiye vermeden önce denetmene gidiyor ve müvekkilin hikâyesini tekrar ediyor.
Bazen sorunlar çok karmaşık olabiliyor. Bu yüzden öğrencilere kapsamlı bir ifade almaları
gerektiğini ve bunu özel derste uzun uzadıya tartışabileceklerini söylüyoruz. Sonra öğrenci
müvekkile “Siz bana bunu anlattınız, kanun bu, bu sizin için yapabileceklerimiz ve bu da
bekleyebileceğiniz sonuç” şeklinde bir görüş yazıyor. Bu şekilde öğrenciye sadece yazmayı
değil, aynı zamanda hukuku araştırmayı ve hukuku gerçek hayat durumlarına uygulamayı da
öğretiyorsunuz çünkü müvekkiller geldiklerinde “Sözleşme sorunum var” veya “Nafaka
sorunum var” veya “Fiziksel yaralanma sorunum var” demiyorlar; sadece “Bir sorunum
var” diyorlar. Dolayısıyla bu, öğrenciler için oldukça zor bir hal alabiliyor ve size şunu
söyleyebilirim ki, öğrenciler ilk yola çıktıklarında dehşete kapılıyorlar. Ama bir yıl içerisinde
büyüdüklerini ve yılın sonunda hukuk kliniğinden bir öğrenci olarak değil de bir avukat
olarak çıktıklarını görmek kadar tatmin edici bir deneyim de yok.
Süremin sonuna geldim sanırım. Ne öğrettiğimizi tekrar etmeyeceğim çünkü bence bu klinik
işleten herkesin bildiği bir konu. Ama sunumumda var, dolayısıyla eğer bununla ilgili daha
sonra soru sormak isterseniz her türlü soruya cevap vermeye hazırım. Öğrencilerin
değerlendirilmesine gelince, öğrenciler birinci bloğun sonunda birimle ilgili bir maddi hukuk
sınavına giriyorlar. Dolayısıyla eğer aile hukukundalarsa kişiler ve aile ile ilgili kanunları
öğreniyorlar. Sonra %15 değerinde bir taslak hazırlama sınavı var. Her öğrenci bağımsız
olarak, tatilleri sırasında veya herhangi başka bir zamanda mahkemeye gitmek, gerçek bir
davayı takip etmek ve bunu bir mahkeme raporu halinde yazmak zorunda. Bunun değeri de
%15. Bu deneyimi çok seviyorlar çünkü çoğu zaman bu, bir davanın sonuçlandığını görmek
için ilk fırsatları oluyor. Aynı zamanda canlı müvekkillerin davalarıyla ilgili gerçek dosya
işleri de oluyor. Bu da %45 değerinde.
Hukuk kliniğimizin baktığı pek çok dava var. Güney Afrika’daki bütün mahkemelerde dava
açıyoruz. Rapor edilmiş pek çok davamız var. İş Mahkemesi’ndeyiz, Sulh Mahkemesi’ndeyiz,
Yüksek Mahkeme’deyiz ve hatta Anayasa Mahkemesi’ndeyiz. Bugüne kadar müvekkilleri
oldukça başarılı bir şekilde temsil ettik. 30’a yakın rapor edilmiş karara ev sahipliği yaptık ki
bunlar
kanunları
değiştiren
ve
emsal
teşkil
eden
davalardı.
Hukuk
kliniğinin
sürdürülebilirliği hakkında düşündüğümde, bir ‘Catch-22’ durumu gibi. Hukuk kliniğinin
başarıları onu sürdürülebilir yapıyor. Eğer adanmış ve işinin ehli çalışanlarınız varsa işte
hukuk kliniğini sürdürülebilir yapan şey budur çünkü üniversite içindeki mali destek
birimleri, hukuk kliniğinin insanların hayatında bir fark yarattığını ve öğrencilerin daha iyi
bir eğitim aldığını göreceklerdir. Böylece hukuk kliniğini finanse etme konusunda daha istekli
olacaklardır. Bence hukuk kliniğini daha sürdürülebilir hale getirmek için öğrenci sayılarını
kontrol altına almak ve hatta azaltmak gerekiyor çünkü büyürken, bünyenize sorunların
üzerine eğilebileceğiniz oranda dava vekili ekleyemiyorsunuz. Sanırım bu noktada
bırakacağım. Uzun lafın kısası, elbette ki hukuk kliniğini işletmek için para gerekiyor. Yoğun
öğretme araçları olduğu için üniversite yönetiminden geniş ölçüde destek olması gerekiyor.
İşinin ehli profesyonel bir kadronuzun olması gerekiyor. Fon verenlerle stratejik ortaklıklar
kurmanız gerekiyor ve bazı durumlarda yasama desteğine ihtiyacınız oluyor. Teşekkür
ederim.]
Ufuk Aydın: Evet Philippa’ya çok teşekkür ediyoruz. Gerçekten de birçok endişeyi, hukuk
klinikleriyle ilgili aklımızda sorun olarak bulunan birçok endişeye aslında cevap verdi. Bir
hukuk kliniğini nasıl kurulduğunun, bugünlere nasıl geldiğini ve nasıl iyi faaliyet gösterdiğini
anlattı. O kadar akıcıydı ki süreyi biraz aşmış olmasına rağmen müdahale edemedim. Hemen
ikinci konuşmacımıza geçiyoruz. Lina Ürdün Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden klinik hukuk
uygulamalarında karşılaşılan sorunlardan bize bahsedecek. Ben yine hatırlatayım 20 dakika
süresi var.
Lina Shabeeb: My name is Lina and I’m the profesor of the University of Jordan's modern
law. I am glad to be here in Turkey and it is one of the countries that I really love. (...) 400
years or something we say maybe you start speaking in English so we occupy your back but
as tourists because I know everybody in my country would love to come to Turkey but they
have the linguistic obstacle so please learn English so we can come back and occupy you in a
nice way. When I saw the presentations before the conference started, I was really envious
and jealous because they have such past experiences that we don't have. I mean I have been
reading about the Us experience, they have I was pessimistic by the innocence what they call
is the innocence clinics which is really advanced and I would love, as a law professor, to be a
part of that even by going for following year and be a part of this. I really admire it. I just
dream about having something like that and i wonder if it really happened. And then I read
the South African experience, and then I look at the polish experience and the other region
experience and even the Turkish experience that I visited contributions that was quite
advanced then in between universities so and I would love to ever do this in Jordan. I am an
optimistic person by nature and I think we can but we can need sometimes. So my
presentation will be sort of and I think I give time for the translators only a few words full of
pictures so that brings us back to simplicity and will give a good share because you are
starting, started projects 4 years ago. But we are still progressing very slowly. Yet we all
know things about the experience because we simply advance in it. I wish this picture seen
now, I presented in Delhi conference with professor Bata and I hope in next conference it will
give us more than look. Maybe he will give a presentation more than imitation I hope. I think
you might be familiar to our experience because in this university of law started here. I don't
think we are here because we are a part of the group to convince you that it’sneeded, that
clinic application and education is needed. I think most of you are already convinced that
learning by doing is better. It is the interactive approach of education is not preparing future
and for students. I want to say more educational but it is educational in a different way. So
what i am going to do is actually talk about the obstacle that we faced and still facing and how
we used this recruit approach in some cases to avoid some of those obstacles. Let me start by
saying the components for clinical educations. What components do we have to have for that?
First of all, it always starts with an academic staff. I know the academic staff in my school
doesn’t like me that much but i know i must. You need academic staff. So a school of law
wanting to have in clinical education, they should start by academic staff and who are we
talking about actually academicalstaffs that are interested. Because it doesn't matter whether
in human rights or in democracy I am personally I teach public finance and taxation. I have
nothing as a specific field of expertise. We, too, are far away in tax law; we are closer to
human rights clinic. And I am not supposed to be specialized in human rights but i am
expertise because i am interested in clinic education and i am more willing to actually adopt
the system in my school. That’s what heard. For administration you don’t look for academic
staff. The people who will need the change are the people who are convinced that clinical
education would make a good change rather than they are specialized in this field. The next
component is administration and we are talking about 2 types of administration, one type is
administration of the school and the university. And if those are not convinced that it will be
more difficult. Administration is not always an obstacle they are always convinced but as we
heard from the vice president, seems like the policy of the university supports this and the
school supports this, but they need to put time frame and put it into action. Third component
is students and the students are the most important component because if students are not
interested, you will not prove, as much and I haven't met students that are not interested. We
talk about the maturity of the experience of clinic education. I always say that students are
more mature than professors. They are more willing to embrace the experience than
professors. They understand that they need this for their education. Don’t say this to
professors please. You can teach an old dog new trick unfortunately so. If they are not
interested, it will be very difficult for them to be interested and so might keep them on board
if you feed them. Probably that will get them interested, hopefully. The fourth component is
finances. And finances from what i heard about from president this morning, it seems you are
rich university so you should not have problems with financing. I talked with you the
obstacles and tried to touch up on the problems that we faced and I think you might be facing.
The first problem we are critiquing (criticizing) is optional. Apparently when we started to
make it a presented course, we did it more tangible, make it more realistic but money (...)
obstacles in the curriculum so we didn't wanted through the experience, we still give it as
optional not as an credited course. We have a problem in the civil law system in Arabic
countries that you have to, any person is introduced to curriculum have to be either in private
law or the public law. Clinics are not like this. We have education, substance. So do we make
it private do we make it public? Because most of our work is in human rights so it is in public
criminology department to my appeal so that helps. But do we make it private or public? We
tried to maneuver around it. Again what is important is the professors that are willing to take
this on board rather than the topic itself. Do we follow a specific field of law, do we make it
to fall in human rights or other. Usually clinics, when you start freshly in clinics, usually it is
better to start with human rights because everybody can relate to that and many will be more
interested in that. They are usually take part in clinic education. But then again it’s to start
with it or not to start so I would say probably go with both. The finances, do we make it a
paid course or do we make it volunteer, to whom? I mean students don't care to being paid for
it. They do not care about this. Are the problems, professors? Are they willing to give this
volunteering system, in Jordan until now, the system does not support that professors getting
paid for clinical education. So how are we going to go on about this because i am missing a
credited course they don't get paid for it? Sometimes when the administration is sympathized,
they want this to happen they tell you “listen, I can’t pay you but i can reduce your working.”
Instead of 12 hours of education per semester, I will give you 9 hours of education and count
it as supervision just like when you are supervising a researcher, a post academic student. It
might work this way. It work for us partly in this way so the first, the Dean has the power to
reduce the amount of course work for the professor then if you can’t, you just starting the
experience and you can hold it as a credited course, with probably have it with a reduced load
for the professors. Now, do we get, we are getting once more we have to the much more
domestic problem to have this financially supported. So we thought that the problem of
having forbid it from in enclose as from external NGO’s, internal NGO's. It seems not to be
very big problem. But even if you are getting, my advice if you are getting once try not to
have it conditional because sometimes in juries say you only have one view talking in this
topic. No matter what you do basically when we start the elected media assistance project, we
started very long but fine. When we talked about it later after 2 year after I took the cases and
polish them up, professors are actually asking us questions and we didn't want it advocated in
existence of the project in this one. It was law of Jordan and jarrakum assistance program. In
Jordan it was not as human rights because you have all kinds of question marks, my classes
are always above the controversial topics. Students are always easier to track in topics of the
hour. If there are topics of the hour in Turkey, right or the people in Taksim Square, this is the
topic of the hour for Turkish people. And I know it touches everything we learn in
democracy, human rights. And they are so eager professors to research about it and to address
the government or to address the people to do something about it but in a critical time like
this, and you start it fresh avoid controversial issues that will turn the government against you
or the bars associated as alias so it’s better to go with topics that are less controversial, close
to the social means of the public and need rather than topics that might provoke people
against you. We were faced with a question; we make it circularly related or social related. To
be never to have it never in the middle of the two but sometimes you don't have a choice so
you go with whatever you have. I don't know the courtroom in Turkey to be honest I don't
have an idea about the propone lawyer assistance in Turkey I know about Jordan and I know
about most of the countries in the Middle East, we don't have a propone contract. And I will
tell a very short example. Inside the contact in a law firm 4 years ago, to start doing some sort
of accredit for them, and this law firm is based half in Beirut and half in Europe and therefore
worthy for the needs, for the ones putting it. After we signed the contract, next thing the bar
association disband the head of this law firm, and they were disbanded because she was
taking pieces from them apparently, she was taking cases for free basically but in the decision
they didn't say they were disbanded her because of that, they said they disbanded because she
took funds from foreign angles and that's against the bar's law. So after we signed the contract
there is nothing we can do to her because we can’t train her anymore she is not she is
disbanded. Now we have to think of another way to keep up the good work and rumor around
the bar association because the bar association is not getting on board with us at all. But the
students, our students are more introduced to the probable culture and this differentiates, I
don't know again how the system works in Turkey, but students from private schools are used
to the provoke the voluntary approach. Students that come from public schools are not
acquitted much with the system. So usually students from private schools don't give us hard
time to explain what we are going to do with them but we can’t wait and explain this to the
students that are coming from public schools. Motivation. How to motivate staff? How to
motivate students? How to motivate the administration? Again the administration is not a
problem; they are accepted for you because of education. Students are not a problem but
sometimes they are happy with this piece of paper with something written on it about they did
some activity and they are happy with that they put it on TV so again that's not a problem for
them. But the problem is motivating staff. And only motivation I took for putting this week or
use their working, eeeh aah this is after the ceremony we had last June to appreciate the work
of students who were volunteered to work with us. And those only some of the students that
work with the clinic students. Lack of trust is a big excuse that is used by me. First it is used
by the law professors who are not willing to so learning a new way of education. Can you
trust students to take this aboard? How can you trust students with the cases? And the bar
association compromising that trust. The administration again they don't have a problem. And
i remember when we started the assistance program, one of my colleagues was very critical,
she has told me "do you want to convince me about useless students can make a chance?"
and I told her maybe you are not convinced but the Dean of the school of law, of Yale
university which one of the prestigious universities in the US was convinced to the extent that
we sent letters of thank you and certificate of appreciation and i don't think in your 20 years
of education you will ever get something like that. She didn't like that at first but then after
that she came asking “is there any way i could get one?" said no you can’t. I always say
students are you won’t believe this but they are more mature more exposed and more willing.
And just try it you will see how they change the experience to the positive rather than the
negative. Can they do it? Of course they can. They definitely can. They have the will to do it
and they have the intelligence to do it and you just look at the Middle Eastern and see what
they did. Could realize how powerful they are to do this thing. Is there any lack of trust in the
community? I remember one of the Iraqi refugees talking to one of my students; he totally
ignored me I was sitting in the same session. He totally ignored me. He knows i was the
professor in charge of this. He went to the student and he talked to her sincerely almost
wanted to kiss her hand because student have saved his life and he ignored me, he ignored
Dean and everyone else. The reputation that we have established within the community is that
they started to predict people from the same community go to clinic so that's very comforting.
Now i have to go back to street law approach. The first, we have an issue with the bar
association. And we need to tackle that very soon. We can’t stop the clinical education there
so our exit plan was street pro clinic. So we started street pro clinic with corporations of ... of
university. And we settled that actually 2 years ago and then it became more formal. Now
street pro clinic is a good maneuver around the many administrative restrictions. We don't
have to crash with any bar association or with a research of justice. We don't have to crash
with other professors and there is the supervision included of the Balkan area. It’s hard to
supervise. In my experience, the most demanding problem for having a clinic is having
supervision and how to come out of this. It is either you take professor if you have depends on
your academic staff. If you have too many academic staff you can ask the people who are
willing and they can trade as they can attend to training courses or go to US and get exposed
to new experiences and turn to clinic to supervise them but we don't have this luxury. My way
of, in my universities, to hire a middle education degree. It’s like (...) (elegant grander) who is
willing to stay to education but who can’t go abroad to go out there hire education and they
can be hired as assistant researchers and act as supervisors. But in this you have, fixed
member of staff as supervisor. Youcan’t expand as much as the clinical needed. Sustainability
is also an issue. Again, if you have all the components, you can pull this free but if you don't
have, you can have an office and call that a clinic but that's not enough. Part of the
infrastructure is the staff. You have to have the place, the students, the system, and many
persons and the persons are either the academic staff or new hired supervisors. Again, clinic
law oh sorry free law clinics are easily sustained. You can believe that. It’s an easier
experience to manage. And in the clinic that we have in the university of Jordan, that's free
law clinic, which I’ll show you the picture. This is the clinic of the Iraq refugee and this is
again a clinic, this is a refugee talking about, students addressing refugees and taking notes.
And this is the part of street law clinic in human trafficking. What I searched is, they made
their own presentation, they started to go to public and explain about human trafficking to the
people, raising the awareness. And one of the by-products that we were surprised with, is that
they started to criticize the warlords and find our court orders that received judgment, that
were issued in application of our human trafficking law. And they started criticizing the
courts and the law. They started meeting actually to talk about that the law was tracking this
article and this judge, did he really apply the law properly and which was, i didn't see this
coming but they were doing very well you know. And the degree of empowerment for
students to go to three clock clinic is so strong that you can literally see them evolve in one
semester from 5 students who are afraid to address the public, to students who can take
involve anything and it address public officials and opposes them if they can. Again I am
more photographic than words. That's it.
[Lina Shabeeb: Benim adım Lina Shabeeb. Ürdün Üniversitesi Modern Hukuk Bölümü’nde
profesörüm. Türkiye gerçekten sevdiğim ülkelerden birisi ve burada olmaktan ötürü çok
mutluyum. Türkler tarafından yaklaşık 400 yıl gibi bir süre boyunca işgal altındaydık.
Dolayısıyla belki İngilizce konuşmaya başlarsanız biz de sizi işgal ederiz, ama turist olarak.
Ülkemdeki herkesin Türkiye’ye gelmek isteyeceğini biliyorum ama dil engelleri var. O yüzden
lütfen İngilizce öğrenin ki geri gelip sizi iyi anlamda işgal edebilelim.
Konferans başlamadan önce sunumları gördüğümde gerçekten imrendim ve kıskandım çünkü
herkesin çok güzel geçmiş deneyimleri var. Örneğin Amerika’da masumiyet klinikleri adını
verdikleri şeyden çok etkilendim ve gerçekten gelişmiş bir noktadalar. Bir hukuk profesörü
olarak bir yıl oraya gidip bunun bir parçası olmayı çok isterim. Gerçekten harika bir şey.
Ürdün’de de böyle bir şeyin olmasını çok isterim ama bizde yapılabilir mi bilmiyorum. Aynı
şekilde Güney Afrika deneyimi, Polonya deneyimi, diğer bölgelerdeki deneyimler ve hatta
Türk deneyimi çok güzel. Birkaç yıl önce ziyaret ettiğim Bilgi Üniversitesi daha o zamandan
bu konuda oldukça gelişmişti. Dolayısıyla bunu Ürdün’de yapabilmeyi çok isterim. İyimser
yaradılışlı bir insanım ve bunu yapabileceğimizi düşünüyorum ama biraz zamana ihtiyacımız
olabilir. Benim sunumum biraz daha kısa ve sanırım çevirmenlere de zaman bırakacağım.
Çok fazla kelime olmayacak, bol bol resim olacak ve dolayısıyla bu bizi basitliğe geri
götürecek. Belki de paylaşım için fırsatımız olur çünkü siz buna 4-5 yıl önce başladınız.
Ancak biz hala çok yavaş ilerliyoruz. Ama yine de deneyimimizle ilgili oldukça iyimserim
çünkü bir şekilde ilerlediğimizi hissediyorum. Bizim deneyimimizle daha fazla ilişki
kurabileceğinizi düşünüyorum çünkü bu üniversitede sizler henüz hukuk kliniğine
başlamadınız. Klinik hukuk eğitiminin gerekli olduğuna dair sizi ikna etmek için burada
bulunduğumuzu düşünmüyorum. Sanırım zaten çoğunuz yaparak öğrenmenin verimli bir
yöntem olduğuna ve interaktif bir eğitim yaklaşımının öğretmenler ve öğrenciler açısından
daha faydalı olduğuna ikna olmuş durumdasınız. Daha eğitsel demek istemiyorum ama farklı
bir açıdan eğitsel. Dolayısıyla ben bugün, bizim karşı karşıya geldiğimiz ve hala gelmekte
olduğumuz engellerden ve bu engellerin bazılarından kaçınmak için sokak hukuku
yaklaşımını nasıl kullandığımızdan bahsedeceğim.
Klinik hukuk eğitiminin bileşenlerini söyleyerek başlamak istiyorum. Bunun için hangi
bileşenlerimiz var? İlk olarak akademik kadro. Fakültemdeki akademik kadronun benden çok
fazla hoşlanmadığını biliyorum ama bunu yapmam gerektiğini de biliyorum. Akademik
kadroya ihtiyacınız var. Dolayısıyla klinik hukuk eğitimine başlamak isteyen bir okulun işe
akademik kadroyla başlaması gerek. Tabii aslında burada bahsettiğimiz bu işe ilgi duyan
akademik kadro çünkü insan hakları mı öğretiyorsunuz ya da demokrasi mi öğretiyorsunuz,
bunun bir önemi yok. Ben şahsen kamu maliyesi ve vergi sistemi hakkında ders veriyorum.
Özel uzmanlık alanım değil. Biz vergi hukuku kliniğinden oldukça uzağız, insan hakları
kliniğine daha yakınız. Kendi disiplinimde insan hakları alanında uzmanlaşmış olmam
gerekmiyor ama şimdi uzmanlaşıyorum çünkü klinik hukuk eğitimine ilgi duyuyorum ve
fakültemde bu sistemi benimsemeye daha fazla istekliyim. Dolayısıyla önemli olan, bu alanda
uzmanlaşmış olmaktan ziyade klinik hukuk eğitiminin iyi yönde bir değişim sağlayacağına
ikna olmuş olmak. Bir sonraki bileşen yönetim ve burada 2 tür yönetim söz konusu; fakülte ve
üniversite yönetimi. Eğer bunlar ikna olmamışsa durum zorlaşır. Aslında yönetim bir engel
değil çünkü her zaman ikna oluyorlar. Ancak sabah rektör yardımcısından da dinlediğimiz
gibi, üniversite ve fakültenin bunu desteklemesi yetmiyor, aynı zamanda bir zaman çizelgesi
koymaları ve fiiliyata geçirmeleri gerekiyor. Üçüncü bileşen öğrenciler ve en önemli bileşen
de bu çünkü eğer öğrenciler ilgilenmezse fazla yol alamazsınız. Açıkçası ben ilgilenmeyen bir
öğrenci görmedim. Klinik hukuk eğitimi deneyiminin olgunluğundan bahsederken her zaman
öğrencilerin profesörlerden daha olgun olduğunu söylerim. Deneyime kucak açmaya
profesörlerden daha fazla hevesliler. Eğitimleri için buna ihtiyaçları olduğunu anlıyorlar.
Doktor Mattar, bunu söylediğimi profesörlere söylemeyin lütfen ama yaşlı bir köpeğe yeni
numaralar öğretemezsiniz, maalesef bu böyle. Eğer merak duymuyorlarsa ilgilenmeleri çok
zor olacaktır. Dördüncü bileşen para. Rektör yardımcısından bu sabah duyduğum kadarıyla
zengin bir üniversite olduğunuz anlaşılıyor. Dolayısıyla finansmanla ilgili sorunlarınızın
olmaması gerekir.
Size engellerden bahsetmek ve karşılaştığımız ve sizin de karşılaşabileceğinizi düşündüğüm
sorunlara değinmek istiyorum. Karşımıza çıkan ilk sorun bunu kredili mi yapacağız seçmeli
mi meselesiydi. Aslında bunu kredili bir ders yapınca daha elle tutulur, daha gerçekçi oluyor
ama müfredatta karşımıza o kadar fazla engel çıktı ki şu an hala kredili değil seçmeli bir ders
olarak veriyoruz. Arap ülkelerindeki medeni hukuk sisteminde bir sorunumuz var. Müfredata
eklenecek bir dersin ya özel hukukta ya da kamu hukukunda yer alması gerekiyor. Klinikler
böyle değil. Bir eğitim yöntemi, içerik değil. O halde özel mi yapacağız, kamu mu? İşimizin
çoğu insan hakları alanında ve bu da kamu hukuku bölümünde. Dolayısıyla benim alanıma
daha yakın ve bu biraz yardımcı oldu. Ama özel mi yapacağız, kamu mu? Etrafından
dolaşmaya çalıştık. Yine, burada önemli olan konunun kendisinden ziyade bunu benimsemeye
istekli olan profesörler.
Peki, hangi alanda başlamak ve devam etmek gerek? Örneğin insan hakları. Kliniklere ilk
başladığınızda insan hakları ile başlamak genellikle daha iyidir çünkü herkes bununla
ilişkilenebilir. STK’lar ki bunlar genellikle klinik hukuk eğitiminin paydaşlarıdırlar, buna
daha fazla ilgi duyarlar. Dolayısıyla insan hakları ile başlayabilirsiniz. Para meselesine
gelince, ücretli bir ders mi olacak yoksa gönüllü mü ve kimin için? Dürüst olmak gerekirse
öğrenciler, kendilerine para ödenip ödenmemesini önemsemiyorlar. Buna önem vermiyorlar.
Sorun profesörlerde. Bu gönüllü hizmeti sunmak istiyorlar mı? Ürdün’de sistem profesörlerin
klinik hukuk eğitimi için ücret almasını desteklemiyor. Dolayısıyla nasıl devam edeceğiz,
çünkü kredili bir ders olmadığı sürece bunun için bir ücret alamıyorlar. Bazı durumlarda,
yani yönetim sizin tarafınızda olduğunda ve bunun gerçekleşmesini istediğinde, size “Dinle,
sana bir ücret ödeyemem ama ders yükünü azaltabilirim. Dolayısıyla sömestr başına 12 saat
ders yerine sana 9 saat ders veririm ve kalanını danışmanlık olarak sayarım. Aynı bir
araştırmacıya, lisansüstü öğrencisine danışmanlık yapıyormuş gibi” diyorlar. Bu şekilde
olabilir. Bu bizde kısmen işe yaradı. Dekan, profesörlerin ders yükünü azaltma yetkisine
sahip olduğu için, eğer deneyime yeni başlıyorsanız ve bunu kredili bir ders olarak
yapamıyorsanız, belki de profesörlerin ders yükünü azaltarak yapabilirsiniz.
Finansman meselesine gelince, sanırım sizin STK’lardan çok fazla kaynak aramanıza gerek
yok. Bu çok büyük bir sorun gibi görünmüyor. Ama şayet fon alacaksanız da size tavsiyem
bunu şartlı olarak almamanızdır çünkü STK’lar size ancak şu konuyla ilgilenirseniz para
verebiliriz diyebiliyorlar. Benim derslerim her zaman tartışmalı konular üzerine geçer.
Güncel meselelerde öğrencileri derse çekmek her zaman daha kolaydır. Örneğin Türkiye’de
şu andaki güncel mesele Taksim Meydanı’ndaki insanlar. Bu tür konular aynı zamanda
demokrasi hakkında, insan hakları hakkında öğrendiğimiz her şeye temas eder. Biz
profesörler bu tür konularla ilgili beyanatlar vermeye, hükümete ve insanlara hitap etmeye
veya bununla ilgili bir şeyler yapmaya öyle istekli oluyoruz ki. Ama bunun gibi kritik bir
zamanda ve de bu işe yeni başlarken, hükümeti ya da baroları aleyhinize döndürecek
tartışmalı konulardan kaçının. Dolayısıyla, insanları size karşı provoke edebilecek
konulardan ziyade daha az tartışmalı, halkın sosyal ihtiyaçlarına yakın konularla başlamak
daha iyi.
Bir başka konu da ücretsiz hizmet meselesi. Dürüst olmak gerekirse Türkiye’deki kültürü
bilmiyorum. Türkiye’de ücret almayan avukatlar sistemiyle ilgili bir fikrim yok. Ürdün’ü ve
Ortadoğu’daki ülkelerin çoğunu biliyorum. Bizde ücretsiz hizmet kültürü yok. Size bununla
ilgili kısa bir örnek anlatayım. 4 yıl önce bir hukuk firması ile bir tür klinik açmak için
kontrat imzaladık. Bu hukuk firması aynı zamanda STK olarak da faaliyet gösteriyordu ve
ihtiyaç sahiplerine adli yardım sunuyordu. Bizim kontratı imzalamamızdan sonraki gün baro
bu hukuk firmasının yöneticisini ihraç etti. Kendisini ihraç etmelerinin nedeni kadının belli ki
onlardan parça koparmasıydı. Aslına bakılacak olursa davaları ücretsiz olarak alıyordu.
Ama kararda kadını bu yüzden ihraç ettiklerini söylemediler. Yabancı STK’lardan fon
aldığını ve bunun baro kanununa aykırı olmasından dolayı ihraç ettiklerini söylediler.
Barodan ihraç edildiği için öğrencilerimizi de eğitemedi. Dolayısıyla bizim iyi çalışma
yapmayı sürdürmenin başka bir yolunu bulmamız ve baronun etrafından dolaşmamız
gerekiyor çünkü baro bizimle hiçbir şekilde ortak hareket etmiyor. Ama öğrenciler, bizim
öğrencilerimiz ücretsiz hizmet kültürüyle daha tanışık. Aynı zamanda bu, Türkiye’de sistemin
nasıl çalıştığını bilmiyorum dediğim gibi ama, özel okullardan gelen çocuklar ve devlet
okullarından gelen çocuklar arasında da farklılık gösteriyor. Özel okullardan gelen
öğrenciler ücretsiz hizmete, gönüllü yaklaşıma daha alışkınlar. Devlet okullarından gelen
öğrenciler ise bu sistemden fazla haberdar değiller. Dolayısıyla nasıl çalıştığımızı özel
okullardan gelen öğrencilere açıklamak daha kolay oluyor.
Motivasyon. Çalışanları nasıl motive etmek gerekir? Öğrencileri nasıl motive etmek gerekir?
Yönetimi nasıl motive etmek gerekir? Daha önce de belirttiğim gibi yönetim sorun değil, sizi
genellikle destekliyorlar. Öğrenciler de sorun değil. Bazen üzerinde yaptıkları aktivite
hakkında bir şeyler yazan bir kağıt parçasıyla mutlu oluyorlar, televizyonun üstüne
koyuyorlar. Esas sorun çalışanları motive etmek ve bunun tek yöntemi de ya ücret ödenmesi
ya da çalışma saatlerinin azaltılması. Bu resim bizimle çalışmak için gönüllü olan
öğrencilerin yaptıkları işe takdirlerimizi sunmak için geçen Haziran’da yaptığımız seremoni
sonrasında çekildi. Buradaki öğrenciler klinikte çalışan öğrencilerden sadece bir kısmı.
Güven eksikliği pek çok kişi tarafından kullanılan büyük bir bahane. Başta yeni eğitim
yöntemleri öğrenmeye hevesli olmayan hukuk profesörleri tarafından kullanılıyor. Bize “Bu
işte öğrencilere güvenebilir misiniz? Davalarda öğrencilere nasıl güveniyorsunuz?” diye
soruyorlar. Baro da aynı güven eksikliğiyle yaklaşıyor. Yönetimin yine bir sorunu yok.
Yardım programına başladığımızda, meslektaşlarımdan birinin çok eleştirel olduğunu
hatırlıyorum. Bana “Bu işe yaramaz öğrencilerin bir değişim yaratabileceği hakkında beni
ikna etmeye mi çalışıyorsun?” dedi. Ben de ona “Belki sen ikna olmadın ama Amerika’daki
saygın üniversitelerden biri olan Yale Üniversitesi’nin Hukuk Fakültesi Dekanı onlara
teşekkür mektupları ve takdir belgesi gönderecek kadar ikna olmuş durumda ve 20 yıllık
eğitim hayatında böyle bir şeyi elde edebileceğini hiç sanmıyorum” dedim. İlk önce bundan
hoşlanmadı ama sonrasında bana geldi ve “Benim de bir tane edinmem mümkün mü?” diye
sordu. Ben de “Hayır, değil dedim.” Belki buna inanmayacaksınız ama öğrencilerin her
zaman daha olgun, daha açık ve daha hevesli olduklarını düşünüyorum. Bunu denerseniz,
deneyimi olumsuzdan ziyade olumlu yöne doğru nasıl değiştirdiklerini göreceksiniz. Bunu
yapabilirler mi? Elbette yapabilirler. Kesinlikle yapabilirler. Bunu yapacak iradeye ve zekâya
sahipler. Ortadoğu’ya bakın ve neler yaptıklarını görün. Böylece bu değişimi gerçekleştirecek
kadar güçlü olduklarının farkına varabilirsiniz. Halkta herhangi bir güven eksikliği var mı?
Iraklı mültecilerden birinin bir öğrencimle konuşmasını hatırlıyorum. Beni tamamen
görmezden gelmişti. Ben de aynı toplantıdaydım ve benim bu işten sorumlu profesör
olduğumu biliyordu. Buna rağmen öğrenciye gitti ve onunla içten bir şekilde konuştu.
Neredeyse elini öpecekti çünkü öğrenci onun hayatını kurtarmıştı. Dolayısıyla beni, Dekanı
ve diğer herkesi görmezden geldi. Halkın içinde öyle bir itibar tesis ettik ki, insanlar
birbirlerine kliniğe gitmelerini önermeye başladılar ve bu çok güzel bir şey.
Şimdi sokak hukuku yaklaşımından bahsetmek istiyorum. Baro ile aramızda bir sorun vardı ve
bunu çözmemiz gerekiyordu. Klinik hukuk eğitiminden vazgeçemezdik. Dolayısıyla da çıkış
planımız sokak hukuku kliniğiydi. Böylece sokak hukuku kliniğini başlattık. Buna aslında 2 yıl
önce başladık ve sonrasında daha resmi hale geldi. Sokak hukuku kliniği pek çok idari
kısıtlamanın etrafından dolaşabileceğiniz iyi bir manevra. Baroyla ya da Adalet Bakanlığı’yla
çatışmak zorunda kalmıyorsunuz. Profesörlerle çatışmak zorunda kalmıyorsunuz.
Bunun yanı sıra bir de denetim meselesi var. Nasıl denetim yapılmalı? Tecrübelerime göre
bir kliniğin en çok dikkat edilmesi gereken hususu denetim ve bunu nasıl halledeceğiniz. Bir
profesör alabilirsiniz, akademik kadronuza bağlı. Eğer akademik kadronuz genişse gönüllü
olan insanlara sorabilirsiniz. Bu gönüllüleri eğitebilirsiniz. Bu kişiler eğitim kurslarına
katılabilirler, Amerika gibi başka bir ülkeye gidip yeni deneyimler edinebilirler ve sonrasında
kliniğe dönüp denetmenlik yapabilirler. Ama bizim böyle bir lüksümüz yok. Benim yöntemim,
kendi üniversitemde, orta seviyede eğitim almış insanları işe almak. Örneğin eğitim alanında
kalmak isteyen ama yüksek eğitim alanında yer bulamayan bir LL.M mezunu araştırma
görevlisi olarak işe alınabilir ve denetmenlik görevini yapabilir. Yalnız bu şekilde denetmen
sayınız sabit oluyor. Klinik hukuk eğitiminde fazla ilerleyemiyorsunuz.
Sürdürülebilirlik her zaman önemli bir konu. Eğer bütün bileşenleriniz varsa bunu
başarabilirsiniz. Ama eğer yoksa bir ofis tutup buna klinik deseniz de bu yeterli değil.
Altyapının bir kısmı da çalışanlar. Mekanın, öğrencilerin, sistemin ve pek çok insanın olması
gerekir. İnsanlar ya akademik kadrodur ya da denetmen olarak kimi işe aldıysanız onlardır.
Yine belirttiğim gibi, sokak hukuku klinikleri kolaylıkla ayakta tutulabilir. İdare etmesi daha
kolay bir deneyim. Ürdün Üniversitesi’ndeki kliniğimiz sokak hukuku kliniği, fotoğrafını
görebilirsiniz. Bu Iraklı mültecilerin kliniği ve bu da yine bir klinik. Mülteciler anlatıyor,
öğrenciler mültecilerle konuşuyor ve notlar alıyor. Bu da sokak hukuku kliniğinin insan
ticareti ile ilgili bölümü. Öğrenciler bu konuda önce kendi sunumlarını yaptılar, sonra da
halkın içine gidip insanlara insan ticareti ile ilgili bilgi vermeye, toplumu bilinçlendirmeye
başladılar. Ve bizim de şaşırdığımız yan ürünlerden bir tanesi şu ki, yasalarımızı eleştirmeye
başladılar. Bizdeki insan ticareti ile ilgili kanunun uygulanması sonucu çıkartılan mahkeme
kararlarını buldular ve mahkemeleri ve yasaları eleştirmeye başladılar. Kanun hakkında
konuşmak için buluşmaya, hâkimlerin kanun maddelerini gerektiği gibi uygulayıp
uygulamadığına bakmaya başladılar. Böyle olacağını beklemiyordum ama gerçekten çok iyi
bir iş çıkarıyorlar. Ve sokak hukuku kliniği deneyimini yaşayan öğrencilerin güçlenme
dereceleri öyle güçlü ki, bir sömestr içinde kelimenin tam anlamıyla insanlarla konuşmaktan
korkan utangaç öğrencilerden, her türlü şeye dahil olabilen, kamu görevlileriyle konuşabilen
ve gerektiğinde onlara karşı çıkabilen öğrencilere evrildiklerini görebiliyorsunuz. Yine bazı
fotoğraflar var. Kelimelerden ziyade fotoğrafik yapmayı daha çok seviyorum. Hepsi bu
kadar.]
Ufuk Aydın: Lina’ya çok teşekkür ediyoruz. Kendi deneyimleri ve başarılı bir hukuk kliniği
uygulamasının gereklerini bize anlattı. Yani Anadolu Üniversitesi bu konuda bir finansal
sorun yaşamaz diye düşünüyoruz ama sanki sadece finansal gerekler yeterli olmuyor. Galiba
çalışkan, açık fikirli, gönüllü insanların bulunması da gerekiyor ki Anadolu Üniversitesi’nde
bunlardan da var. Dolayısıyla biz önümüzdeki yıl bir klinik çalışmasına gireceğiz gibi
görünüyor. Teşekkür ediyoruz tekrar. Şimdi Engin Yıldırım yerine oturum başkanı olan ben
Richard Grimes yerine David’i sunuyorum. Yine bir representation, powerpoint sunumu
olacak. Evet konu için birçok model var, acaba ortak, evrensel bir model mümkün mü? Çünkü
bir çok hukuk kliniği modeli var. Evrensel bir model mümkün mü? sunumunu
gerçekleştirecek.
//Richard Grimes’ın sunumuna makaleler kısmında yer verilmiştir.//
Ufuk Aydın: Evet Richard'ın sunumunu dipnot da ilave ederek en az Richard kadar iyi sunan
David’e teşekkür ediyoruz. Bir çay kahve aramız var 15 dakika. 16.45'de bekliyoruz.
Teşekkürler...
Katılımcı: (...) şimdi biz de Avrupalılardan alıyoruz. Onun için bu klinik yönetimi sistemini
de bize ihraç ediliyor acaba batılıların bire oyunu mu şeklinde düşünmüyoruz. Burada aslında
1992 yılında ben İzmir barosunda avukatlık stajı yaparken aynen bu şekilde klinik yönetimi
sistemi vardı ve dezavantajlı gruplar geliyordu, biz stajyer olarak onlara yardım ediyorduk,
dilekçelerini yazıp gönderiyorduk. Dolayısıyla çok da uzak bir yönetim sistemi değil ancak
biz belki gecikmişiz bunu kanaunileştirmekte ve sitematik hale getirmek de. Şimdi burada
benim sormak istediğim sorulara gelince; Türk yargısında ceza kanununda ücretsiz müdafilik
sistemi var, hukukta da adli yardım sistemi diye iki sistem var. ama bunlar vekalet ve avukat
yardımı olarak görülüyor. özellikle David Bey bu klinik sitemini anlatırken, klinik sistemini
kurarken sanki sadece belli konularda klinik yardımı verieleceğini söyledi çünkü iktadarla
karşı karşıya gelinebileceği ve bunun sda tehlikeli bir süreç ve başı (...) bitebileceğini söyledi.
Bu durumda üniversiteler baştan ayrım yapmış olmayacaklar mı? Yani iktidara karşı olan
veyahut iktidar yanlısı iktidarın hoşlanmadığı bir konuda gelindiği zaman bunu kabul
etmeyecekler mi? İkinci sorum ise burada bir vekalet akdi kurulacak, vekalet akdinin
kurulması sırasında vekilin çeşitli sorumlulukları doğacak. En başta da değerli
katılımcılarında anlattığı gibi sır saklama gibi yükümlülükleri var vekilin ve buna da vekil
görevini kötüye kullandığı zaman da gerek cezai ve hukuki sorumluulk olacak. yine bu
kilinkler üniversite bünyesinde kurulduğ için üniversitenin de borçalr kanunu hükümlerine
göre adam çalıştırannı sorumululuğu adı altında sorumlu olacağı ve tazminat hukukyla taraf
olacağı durumu da göz önüne alınırsa bunlarla karşılatınız mı, bunları nasıl bertaraf ettiniz?
teşekkür ederim.
David McQuoid-Mason: Just only first question is much if you misunderstood us (…) Ok,
can you give translation. I think you misunderstood us, what I mentioned was in 1973, when
Phillip’s clinic started and my clinic started we were fighting with the goverment. We were
dealing with discriminatory laws againts black people, half a million arrested a year, that’s
how we began. Later on, we included what we call democracy we didn’t have to fight for
goverment about things like civil political right (…) Phillip’s clinic still deals with police
brutality. Ok? What we now do socio-economic rights because now we have a constitution
which says people have right to health care, people have right to water, now we do those
cases. So we work against apartheid but we have a very strong legal aid in South Africa which
is an independent body funded by the goverment. Phillip told you, the goverment gives legal
aid to south africa, which is independent, a hundred billion US dollars. They do mainly
criminal cases. The clinics do the civil cases because in criminal cases, in the district courts,
first level courts, we have six hundred thousand trials, six hundred thousand criminal trials in
district courts. Legal aid South Africa nearly doing nearly four hundred thousand, they are
doing over sixty percent of all cases in the district courts. In the regional courts, which have
serious cases we have sixty thousand cases a year. Legal aid South Africa does %80. In the
high courts, we have three thousand five hundred high court cases a year, criminal trial; legal
aid South Africa does ninety-five percent. So the law clinics not doing so much criminally,
they are doing civil work because of our budget, constitution, international obligations and
most of the goverment money for legal aid is going to the criminal courts because we are
obliged to do. It’s not discrimination; I’m not just trying to fill in the gaps where people need
us. That’s why we choose certain things. In my country, you heard Phillippa’s clinic does
HIV-AIDS, my clinic does HIV-AIDS. Why? Because South Africa has 5.3 million people
out of 50 million, 10% of population is HIV positive. Every day, 2500 people infected with
HIV, they get discriminated against, they don’t get access health care. We deal with those
cases. So you’re not discriminating, you are busy trying to find the gaps in access to justice.
We’re trying to pull together access to justice.
Second question. Problem of confidentiality. That’s why you heard all the speakers this
morning and again you heard even Richard’s presentation just now. Confidentiality is a
corner stone of legal practice. Professional responsibility is one of the things you heard ... if
you teach the students, and one of the first rules they learn is confidentiality. Confidentiality
is not so much the problem, the problem would be professional negligence, if you negligently
advice a client, you think you might get sued. Universities have public liability insurance, you
can get it also for the legal profession, the supervisor supervices the student have a
professional insurance in (...) My experience, in my clinic and Phillippa has this 40 years old,
we never had one case where client sued us for any breach of professionalty. So, you cover it
by insurance but practising clinics in most countries we don’t actually have a problem
because we are very careful about supervision and teaching the students about professional
responsibility.// Birinci soruyla ilgili olarak sanırım bizi yanlış anladınız. Benim bahsettiğim
konu şuydu. 1973 yılında, Philippa’nın kliniği ve benim kliniğim açıldığında bizler hükümetle
mücadele ediyorduk. Siyah insanlara karşı ayrımcı yasalarla ilgileniyorduk. Yılda yarım
milyon insan tutuklanıyordu. Biz bu şekilde başladık. Philippa’nın kliniği hala polis
vahşetiyle ilgileniyor. Tamam mı? Artık sosyo-ekonomik hakları da yapıyoruz çünkü şimdi
insanların sağlık hizmetlerine, suya hakları olduğunu söyleyen bir anayasamız var.
Dolayısıyla şu anda bu davalara bakıyoruz. Bunun yanı sıra Güney Afrika’da, hükümet
tarafından finanse edilen ve bağımsız bir kuruluş olan çok güçlü bir Adli Yardım var,
Philippa size anlattı. Adli Yardım ağırlıklı olarak ceza davalarına bakıyor. Klinikler ise özel
hukuk davalarına bakıyorlar. Ceza davalarında, bölge mahkemelerinde, ilk derece
mahkemelerinde, 600 bin duruşmamız var. Bölge mahkemelerinde 600 bin ceza duruşması.
Güney Afrika Adli Yardımı bunların neredeyse 400 binine bakıyor. Bölge mahkemelerindeki
bütün
davaların
%60’ından
fazlasına
bakıyorlar.
Ciddi
davalara
bakan
asliye
mahkemelerinde yılda 60 bin dava oluyor. Güney Afrika Adli Yardımı bunların %80’ine
bakıyor. Yüksek mahkemelerde yılda 3500 yüksek mahkeme davası oluyor, yani ceza
duruşmaları oluyor. Güney Afrika Adli Yardımı bunların %95’ine bakıyor. Dolayısıyla hukuk
klinikleri cezai olarak çok fazla bir şey yapmıyor. Bütçemiz, anayasamız, uluslararası
yükümlülüklerimiz yüzünden medeni hukuk işleri yapıyorlar. Hükümetin adli yardım
parasının büyük kısmı ceza mahkemelerine gidiyor çünkü böyle olmak zorunda. Bu ayrımcılık
değil. Bizler, insanların bize ihtiyaç duyduğu yerlerde boşlukları doldurmaya çalışıyoruz
sadece. Bu yüzden belirli şeyleri seçiyoruz. Philippa’nın kliniğinin HIV/AIDS’le ilgilendiğini
duydunuz. Benim kliniğim de HIV/AIDS’le ilgileniyor. Neden? Çünkü Güney Afrika’da 50
milyon insandan 5,3 milyonu, yani nüfusun %10’u HIV pozitif. Her gün 2500 kişiye HIV
bulaşıyor. Ayrımcılığa uğruyorlar, sağlık hizmetlerine ulaşamıyorlar. Biz bu davalarla
ilgileniyoruz.
Dolayısıyla
ayrımcılık
yapmıyorsunuz,
adalete
erişimdeki
boşlukları
doldurmaya çalışıyorsunuz. Hep birlikte adalete erişimi sağlamaya çalışıyoruz.
İkinci soru, gizlilik meselesi. Bu sabahki bütün konuşmacıları dinlediniz ve hatta demin
Richard’ın sunumunu da dinlediniz. Gizlilik hukuk uygulamasının temel taşıdır. Mesleki
sorumlulukta öğrencilerin öğrendikleri ilk kurallardan biri gizliliktir. Esas sorun gizlilik
değil. Sorun mesleki ihmal. Eğer bir müvekkile baştan savma bir şekilde tavsiye verirseniz,
hakkınızda dava açılabilir. Üniversitelerin mali sorumluluk sigortası var. Bunu aynı zamanda
avukatlık için de yapabilirsiniz. Öğrenciyi denetleyen denetmenin de mesleki sigortası var.
Benim kliniğimdeki deneyimimde ve Philippa da bunu 40 yıldır yapıyor, herhangi bir
profesyonellik ihlali yüzünden bizi dava eden bir müvekkil hiç olmadı. Dolayısıyla sigorta ile
bu meseleyi halledebilirsiniz. Ama pek çok ülkede çalışmakta olan klinikler olarak aslında bu
konuyla ilgili bir sorunumuz yok çünkü denetim ve öğrencilere mesleki sorumluluğu öğretmek
konusunda çok dikkatliyiz.
Katılımcı: (...) Yes, in order to get because there is (...) we have to think about this, so we
take into consideration quad, as they put it, in all the cases that we took, the first thing we did
is sign (...) we all do that, we almost trained on this, what to do and what not to do. But you
can protect your students or your executives’ exterminal litigation unless you have a majority
of course.
Philippa Kruger: In South Africa the law clinics all created by the lawyer society, so they
operate with the pleasing of the law society, and there are certain strict rules. We have to have
proper file management, proper diary system and professional-ethical responsibilites, we have
to keep confidentiality and if we do not comply with all the provisions of the lawyer society,
the law clinics will lose its license to operate. So we operate with firm of attorneys, any
professional form of attornies, in the same manner and with the same (...) and balances. The
difference is we restirct the types of cases we take because we need to act responsibly. And
we’re not going to take on cases we don’t have any expertice. And also we don’t charge our
clients, so we don’t have the pressure of having to paying rent and salaries. We don’t have
that pressure. So we operate differently in that respect, but otherwise, same or (...) any other
firm of attorneys and any law firms in Johannesbourg. Thank you.// Güney Afrika’daki bütün
klinikler baro tarafından oluşturuldu. Dolayısıyla baronun kurallarına göre çalışıyorlar ve bu
kurallar oldukça katı. Düzgün bir dosya yönetimimizin, düzgün bir ajanda sistemimizin ve
mesleki-etik sorumluluklarımızın olması gerekiyor ve aynı zamanda gizliliği de sağlamamız
gerekiyor. Baronun bütün yasal şartlarına uymadığımız takdirde hukuk klinikleri işletme
ruhsatını kaybeder. Dolayısıyla avukatlık firmalarıyla veya herhangi bir profesyonel dava
vekiliyle aynı prensiplerle çalışıyoruz. Aradaki fark, biz aldığımız dava türlerini kısıtlıyoruz
çünkü sorumlu bir şekilde davranmamız gerekiyor. Hiç uzmanlığımızın olmadığı davaları
kabul etmiyoruz. Aynı zamanda müvekkillerimizden ücret almıyoruz. Dolayısıyla üzerimizde
kira ve maaş ödemek zorunda olmak gibi bir baskı yok. Bizim üzerimizde böyle baskılar yok.
Dolayısıyla bu açıdan farklı bir şekilde çalışıyoruz. Ama bunun dışında, Johannesburg’daki
herhangi bir avukatlık firmasıyla veya herhangi bir hukuk firmasıyla aynıyız. Teşekkür
ederim.
Katılımcı: Öncelikle hukuk egitimiyle ilgili sorularım olacaktı, iki sorum var, sizdeki hukuk
egitimi sistemini merak ediyorum, üç kısa sorum olacaktı, hukuk eğitimi sizde kaç yıl, bizde 4
yıl. bu süre yeterli midir? ayrıca bu süretle beraber yani 4 senelik bir hukuk öğrencisi hem
klinik hukukta gönüllü olarak yer alıp hem de hukuk eğitimini birarada götürebilir mi? biz de
şuan avukatlık sınavı gündemde ve getirilp getirilmeyeceği tartışılmalıi bu bazen bizi
ürkütüyor bazen çok idealist olup işte getirilrsin hepimiz elenelim, daha iyi daha idealist
hukukçular yetişsin diye biz de bir karmaşa içindeyiz açıkçası. sizde avukatlım sınavı var mı?
bunu merak ediyorum. bu sınavın artıları eksileri nelerdir? Bir de klinik hukukn
arabuluculuktan farkı nedir? bunları merak ediyorum. teşekkür ederim.
Lina Shabeeb: The first question. How many years? Three years and that’s it. Ah I though
you mean the training to become clinicians. Law degree, four and a half years. It’s 142
credits, and we can extend that 155. But it’s basically 4.5-5 years. With our way of marking
it, it takes more than that. It takes five or more years. This is a very good question actually, I
always ask tis in Jordan, and can you do the clinics and be a law student specifically on your
fourth year of your gratudation. Actually we talked about this, we have different categories of
students, we have high achievers, the ones that want to be the person they want, and there are
the ones total in the bottom, they are not involved, and there are the middle groups. I never
take the high achievers. Because those are always involved with books, they are very
competitive, they want aim, so whenever I need someone for something important because
sometimes we are in (...), they won’t come. They will dissappoint me. And I took one of them
once, in a street law clinic, and it was very difficult to make an appointment to go to Richard
in a public school, and we eventually done that, he didn’t show because he wanted to study
for the exam, which had a due after a week. And I though, life is not about exams. This is
more educational. So, it doesn’t matter which year they’re in, if they’re interested. Actually
some of the students decide either 9 or 21 hours. Some of the students decide that this year I’ll
do the clinic, so I’ll take only 9-12 hours to be able to do the clinic and next year I’ll take
more hours and give the credit. And most of the student works in a clinic stay there. They
don’t leave. Even if they, some of them were gratuating (...) so it’s time management is
something students are really good at and I have trust in them. Do we have an exam? Yes we
do and it’s quite hard. I personally for example had the exam twenty years ago, I (...) it. We
have two exams, one written, one oral exam. It’s like getting an interview. I had full mark on
the written exam but failed the oral exam. Because at the end the baro association has this
territorial approach, they think they’re good and no one can be as good as they are which is
not true. They have this ... interpreting, so we do have this. When you graduate from school of
law, you have to train with a lawyer for two years and then you have to pass the exam to be
officially allowed. Now what you’re asking is another issue. We need to start talking about
clinic and legal education in Jordan. All the professors, most of the professors opposed it on
the excuse that when we teach law and the (...) the train is not our job. Another excuse was
not even 70% of our graduates would become lawyers, they might become legal consultants,
judges or they might go in business so in reality you don’t really need to train them. (...) that
is we’re not training them as lawyers still we were teaching them law, in a different way, in a
way that makes law states. Because now students did street law clinics, are more educated on
the street law than the judges taking street law clinics and actually, this might come as a
suprise for you, one judge had a case of human trafficking consulted to one of my students on
the case. It happened, of course under the table, we didn’t wanted to embarass people, but we
all know it. Its learning developing interactively its not training to be learned, whether we do
it street law, do it by client (...), it’s teaching them, not training them. And building their legal
character, which helps a lot, I’ve seen students well from this. Training along, you say you
don’t have an exam, training along is not enough (...) Again we teach the mediation, and what
we call it RAGR but that’s not exactly clinic education, it’s part of it, it’s part of the
interactive education, but alone, it’s not enough. Mediation is one of the parts but it’s not
enough.// İlk soru. Kaç yıl? 3 yıl, hepsi bu. Ah, klinisyen olmak için gereken eğitimi
kastettiğinizi sandım. Hukuk derecesi, 4,5 yıl. 142 kredi ve bunu 155’e kadar çıkarabiliyoruz.
Ama temel olarak 4,5-5 yıl. Bizim yapma şeklimizle 5 yıl veya daha fazla sürüyor. Bu çok
güzel bir soru aslında. Bunu Ürdün’de her zaman sorarım. Hem kliniğe gelip hem de 4. sınıf
hukuk öğrencisi olabilir misiniz? Aslında bunu konuştuk, farklı öğrenci kategorilerimiz var.
Çok başarılı olanlar var, olmak istedikleri insan olmaya çalışanlar. Tamamen altta olanlar
var, onlar ilgilenmiyorlar. Bir de aradaki grup var. Ben hiçbir zaman çok başarılı olanları
almıyorum. Çünkü onlar her zaman kitaplarla ilişkililer, çok rekabetçiler, bir hedef istiyorlar.
Dolayısıyla ne zaman önemli bir şey için birisine ihtiyacım olsa gelmiyorlar. Beni hayal
kırıklığına uğratıyorlar. Bir keresinde onlardan birini bir sokak hukuku kliniğine almıştım.
Alınması çok zor olan bir randevu ayarlandığı halde, bir sonraki hafta olan bir sınava
çalışmak istediği için bu randevuya gelmedi. Hayatın sınavlardan ibaret olmadığını
düşünüyorum. Bu daha eğitsel. Dolayısıyla eğer ilgililerse kaçıncı sınıfta oldukları önemli
değil. Bazı öğrenciler klinik yapacakları yıl daha az ders almaya karar veriyorlar. Klinikte
çalışan öğrencilerin çoğu orada kalıyorlar zaten, tam anlamıyla bırakmıyorlar. Dolayısıyla
zaman yönetimi öğrencilerin gerçekten iyi olduğu bir alan ve ben onlara bu konuda
güveniyorum.
Sınavımız var mı? Evet, var ve de oldukça zor. Biri yazılı biri sözlü olmak üzere 2 sınavımız
var. Sözlü sınav mülakata girmek gibi. Ben sınava 20 yıl önce girdim. Yazılı sınavdan tam not
aldım ama sözlü sınavdan kaldım. Çünkü sonuçta baronun hükümran bir yaklaşımı var.
Kendilerinin iyi olduğunu ve hiç kimsenin kendileri kadar iyi olamayacağını düşünüyorlar ki
bu doğru değil. Ama bu şekilde bir yorumlamaları var. Dolayısıyla bizde bu var. Hukuk
fakültesinden mezun olduktan sonra bir avukatın yanında iki yıl eğitilmeniz gerekiyor. Sonra
da resmi olarak izinli olmak için sınavı geçmeniz gerekiyor. Bunun yanı sıra şöyle bir konu
da var. Bazı profesörler “Mezunlarımızın %70’i bile avukat olmuyor. Hukuk danışmanı veya
hakim oluyorlar veya iş hayatına atılıyorlar. Dolayısıyla aslında onları gerçekten eğitmeniz
gerekmiyor” diyerek yaptığımız bazı şeylere karşı çıktılar. Biz onları avukat olarak
eğitmiyoruz ama yine de onlara farklı bir yolla hukuk öğretiyoruz. Şimdi öğrenciler sokak
hukuku kliniği yaptıkları için sokak hukukunda hakimlerden daha eğitimliler. Bu size şaşırtıcı
gelebilir ama insan ticaretiyle ilgili bir davaya bakan bir hakim, davayla ilgili benim
öğrencilerimden birine danıştı. Bu elbette ki el altından oldu. İnsanları mahcup etmek
istemedik ama hepimiz bunu biliyoruz. Bu interaktif bir şekilde öğrenmek, gelişmek ve aynı
zamanda öğrencilerin hukuki niteliklerini inşa etmekle ilgili. Oldukça da işe yarıyor.
Öğrencilerin bu süreç içerisinde eğitimden çok faydalandıklarını gördüm.
Ufuk Aydın: David de Güney Afrika’daki durumu cevaplayacak.
Katılımcı: Ama bir sorum daha vardı arabuluculukla ilgili.
Lina Shabeeb.: Oh mediation, again we teach the mediation and what we call it? ADR,
negotiation but it’s not exactly clinical, it’s part of it, it’s part of interactive method of
education but along it is not enough, mediation is one of the methods but it is not enough.//
Oh, arabuluculuk. Tekrar ediyorum arabuluculuğu da öğretiyoruz ve bunun adı ADR, yani
alternatif uyuşmazlık çözümü. Ancak bu tam olarak klinik eğitim değil. Bunun bir parçası
yani interaktif eğitim yönteminin bir parçası ama tek başına yeterli değil. Arabuluculuk
yöntemlerden biri ama yeterli değil.
David McQuoid-Mason: All right. In South Africa, we at the moment have a four-year
undergraduate and a weak program, we used to have five years program, which also consisted
post graduate- three years bachelors degree and two years law. When we switched to
democracy, there were very few black lawyers, and we wanted to speed up the process to get
more black lawyers because of the (...) and they couldn’t afford to go five years they wanted
to came for four, so we changed it to four. Now twenty years in democracy, finding out the
scruining system is not as good as it was, and so now that the south african goverment going
back to five years again but at the moment it’s still four. Our students graduate from
university have three criteria, after getting your law degree, if you want to be a practicing
attorney lawyer, we have a british system, like solicitors, solicitors like practicing medicine,
advocates like specialists. Attorneys, if you want, you gotta get (…) degree, everybody gets if
you are third year old advocate. If you want to be an attorney you go to school of legal
practice for 6 months and 1 year of internship with a private lawyer, or we change the law to
accomodate law clinics because private lawyers could only take 50% of law graduates, there’s
no place for other graduates. We persuaded law society let the law clinics, and the legal aid
south africa to have interns, now they can appear in courts, now we use, you Heard from
phillip, starting from one lawyer supervising for ten interns, as public defenders in the district
courts. Our public defenders in the district courts are lawyers who have graduated but haven’t
got their license yet, they are still doing an intership under supervision, and they can appear in
the district court. So we have to do that internship either one year if you do 6 years program,
or two years if you take part time program. You then at the school for legal practice you write
examination, which are practical but you also write baro examination. I think the national
baro exam is useful because there are different standarts at universities and people just come
out of a university with a university degree is not a real standart for protecting the public in
terms of what the legal is, I don’t know if phillip agrees with me on that. On the question of
mediation, you heard what Indian experience was earlier I told you, how they used law
students and closed the courts on the weekend and law students come for mediation. We teach
mediation as a part of legal awareness or street law, but in the practical training school I teach
it two-day course when there are negotiation when there are mediation. Because the lawyers
are realizing vis a vis works are being taken away from them and they realize they and very
often psychologist would (...) lawyers are helping people with precision to certain legal rights,
while mediators trying to find interests, they are giving interest base help, to modern lawyer,
to use mediation and negotiation, in fact, in english rules, I’m not sure about US, it’s
unethical if you do not advice your client yet still going to court you must be doing mediation.
So there’s a whole international movement towards AWR and what you need to do if you
haven’t done already in Turkey, just get your continuing legal educating guides and start
educating lawyers about how they do this, so they don’t feel intrigued by.// Güney Afrika’da
şu anda 4 yıllık bir lisans programımız var. Eskiden lisansüstünü de kapsayan 5 yıllık bir
programımız vardı. 3 yıl lisans derecesi ve 2 yıl hukuk şeklinde. Demokrasiye geçtiğimizde,
çok az siyah avukat olduğu için daha fazla siyah avukat yetiştirme sürecini hızlandırmak
istedik. Belirli zorluklardan ötürü 5 yıl okula gelmeye durumları el vermiyordu. 4 yıl gelmek
istiyorlardı. Dolayısıyla biz de değiştirerek 4 yıl yaptık. Şimdi 20 yıldır demokrasiyle
yönetiliyoruz ve bu sistemin eskisi kadar iyi olmadığı ortaya çıktı. Dolayısıyla şimdi Güney
Afrika hükümeti tekrardan 5 yıla geri dönüyor ama şu anda hala 4 yıl.
Üniversiteden mezun olup hukuk derecesini alan öğrencilerimiz eğer avukatlık yapan bir
dava vekili olmak isterlerse önlerinde bir süreç var. Hukuk müşavirleri pratisyen doktor,
avukatlar uzman doktor gibiler. Eğer bir dava vekili olmak istiyorsanız, 6 ay boyunca hukuk
uygulama okuluna gitmeniz ve 1 yıl özel bir avukatın yanında staj yapmanız gerekiyor. Hukuk
kliniklerini bağdaştırmak için kanunu değiştiriyoruz çünkü özel avukatlar hukuk mezunlarının
sadece %50’sini alabiliyorlar. Diğer mezunlar için yer yok. Baroyu hukuk kliniklerine izin
vermesi ve Güney Afrika Adli Yardımı’nı da stajyer alması için ikna ettik. Şimdi mahkemelere
çıkabiliyorlar, Philippa’dan da dinlediniz. Şu anda onları bölge mahkemelerinde kamu
avukatı olarak kullanıyoruz. Bölge mahkemelerindeki kamu avukatlarımız mezun olan ama
henüz ruhsatlarını almamış olan avukatlar. Denetim altında staj yapıyorlar ve bölge
mahkemesine çıkabiliyorlar. Dolayısıyla eğer 6 aylık programı yaparsanız bu stajı 1 yıl, eğer
yarı zamanlı programı alırsanız 2 yıl yapmak durumundasınız. Daha sonra hukuk uygulama
okulunda uygulamalı bir sınava giriyorsunuz. Aynı zamanda baro sınavına da girmeniz
gerekiyor. Ulusal baro sınavının faydalı olduğunu düşünüyorum çünkü üniversitelerde farklı
standartlar var. Ayrıca insanlar üniversiteden sadece bir üniversite derecesiyle çıkıyor ve bu,
halkı yasal açıdan korumak için gerçek bir standart değil. Philippa bu konuda benimle aynı
fikirde mi bilmiyorum.
Arabuluculuk sorusuna gelince, size daha önce anlattığım yerli tecrübesini dinlediniz. Hukuk
öğrencilerini nasıl kullandığımızı, hafta sonu mahkemelerin kapatıldığını ve hukuk
öğrencilerinin arabuluculuk için geldiğini de. Arabuluculuğu hukuki farkındalık veya sokak
hukukunun bir parçası olarak öğretiyoruz. Uygulamalı eğitim okulunda bunu iki günlük bir
ders olarak veriyorum; ne zaman müzakere olacak ne zaman arabuluculuk olacak bunları
anlatıyorum. Bazı durumlarda avukatlar işlerinin ellerinden alınmasıyla karşı karşıya
olduklarını düşünüyorlar. Avukatlar insanlara belirli yasal haklarla ilgili yardım ederken
arabulucular ortak noktalar bulmaya çalışıyorlar. Aslında İngiliz kurallarında, Amerika’dan
emin değilim, müvekkilinize tavsiyede bulunmamak etik değil ama mahkemeye de gitseniz
arabuluculuk yapmanız gerekiyor. Dolayısıyla ADR yönünde tamamen uluslararası bir
hareket var ve eğer henüz bunu Türkiye’de yapmadıysanız, yapmanız gereken tek şey bununla
ilgili avukatları eğitmeye başlamak. Böylece bundan ötürü rahatsız hissetmezler.
Ufuk Aydın: Evet sizden alalım, bir soru daha alacağım çünkü sonrasında televizyon
çekimleri olacak konuklarımız. Epey geciktik, buyurun.
Katılımcı: Thank you very much; first I’ll make a comment on the subject. First of all, I must
say I am not as sceptical as on the clinical legal education and law clinics as the rest of the
audience, and it think it will cleanse the problems that are arising from the classical legal
education in turkey but of course we do have some legal and burocratic obstacles which may
be cleansed in future. MY question will be directed to Ms. Kruger, and I’d like to ask if
environmental issues, included in the extend of the law clinics in your country, because you
mentioned that it’s a good way to actually abstain from controversial issues, and many of the
environmental cases in turkey actually at global area, parties are one of the party is
government and the other party is people from local area. I think it might become
controversial in the legal procedure and the second question: I was actually, it drew my
attention that you mentioned that if legal help you’re providing may go like one year or more,
if your help with the students from law faculties does if they do continue help the people
throughout the legal procedure or just give advice in the beginning and then abstaining from
the case.// Çok teşekkür ederim. İlk olarak konuyla ilgili bir yorum yapacağım. Her şeyden
önce, klinik hukuk eğitimi ve hukuk klinikleri konusunda izleyicilerin geri kalanı kadar
kuşkulu olmadığımı söylemem gerek. Ve bunun Türkiye’de klasik hukuk eğitiminden
kaynaklanan sorunları çözeceğini düşünüyorum. Ama elbette ki, gelecekte ortadan
kaldırılabilecek, bazı yasal ve bürokratik engeller var. Benim sorum Bayan Kruger’a yönelik
olacak. Çevresel konuların ülkenizdeki hukuk kliniklerinin kapsamına dahil olup olmadığını
sormak istiyorum çünkü bunun aslında tartışmalı konulardan kaçınmak için iyi bir yol
olduğundan bahsettiniz. Türkiye’deki çevresel davaların çoğu aslında küresel alanda.
Taraflar ise, taraflardan biri hükümet diğeri ise yerel bölge halkı. Bunun adli süreçte
tartışmalı hale gelebileceğini düşünüyorum. İkinci sorum ise, bahsettiğiniz bir şey dikkatimi
çekti. Eğer sağladığınız adli yardım bir yıl veya daha fazla sürerse, hukuk fakültelerinden
öğrencilerle sunduğunuz yardım sürerse, insanlara adli süreç boyunca yardım etmeye devam
ediyor musunuz yoksa sadece başlarda tavsiye verip sonrasında davadan çekiliyor musunuz?
Philippa Kuger: Thank you for those questions. I just start with the second one first. The
students have four academic year in the law clinic and they work with the attorneys on the
case so both they take the instruction from the clients, to give them some sort of ownership of
the case and develop a relationship with the client, attorney soon becomes a part of this
relationship because there are time limits the attorney has to give students keep to those time
limits to get the documents out. It mainly so that a case will not come to provision in a year
and then the students leave and it brings two things to mind. It provides such a wonderful
opportunity, many students who come to law clinics, come to law school in fact, come from
privileged background and their aspiration are to go into the law firms you see on LA law and
Boston Legal and alike. And they have that image of law where law can be a very tedious and
hard, and life is hard for the majority of the people in our country, and it provides an
oppurtunity for the first time for thiese very priveleged students confront with the poor, and
they will take it with them. When they graduate into big firms, they will keep those values
they learned in the law clinics. They take with them to big law firms. In fact now big law
firms have hold the partner stealing (...) issues, so there won’t necessary complete the course,
they will take the values I think, with them. Your first question was is there a space for
environmental issues in the clinic. The law clinic, I think, gotta be dynamic, you gotta be
open to new issues. I’ll try to tell you how we changed, how we ... from a volunteer office to a
law office then a general clinic and then we became specialized. In fact this year we started
the promotion of access to information clinic, issue for environmental clinic is very real in
Johannesburg, we have mining, it’s a major portion of economy. We have asset water
draining as a result of the mines; we have pollution with selulosis and (…) people suffering
from this terrible lung disease that stay with them forever. So there are oppurtunities to take
the students to communities, where the mining people used to live and to take cases from
them maybe, doing impact, litigation case I know that Legal Aid board is financing one at the
moment. Anglo American, one of the biggest mining companies in the world in fact, on (...)
which is a dreadful lung dieases which miners get due to lack of proper ventilation. You have
to be alive to all sorts of oppurtunities in different clinics. And emphasis is to, on Socioeconomic rights and we have an aspirational and inspirational constitution, because that is our
prounding document in our law, in every single consultation in every aspect of the law to see
people and people’s life are compatible with the constittution and how we can change things
by way of using the laws to change and make life in South Africa better for the (...) Thank
you.// Sorular için teşekkür ederim. İlk olarak ikinci soruyla başlayacağım. Öğrencilerin
hukuk kliniğinde 4 akademik yılı var ve dava vekilleriyle birlikte davalar üzerinde
çalışıyorlar. Dolayısıyla her ikisi de müvekkillerden bilgi alıyorlar ki davayı bir şekilde
sahiplenebilsinler. Aynı şekilde müvekkillerle bir ilişki geliştiriyorlar. Dava vekili kısa süre
içinde bu ilişkinin bir parçası oluyor çünkü zaman sınırları var. Dava vekili, öğrencilerin
belgeleri hazırlarken bu zaman sınırlarına uymasını sağlamak durumunda. Hukuk
kliniklerine gelen öğrencilerin çoğu, aslında hukuk fakültesine gelen öğrencilerin çoğu,
imtiyazlı bir sosyal çevreden geliyor. LA Law, Boston Legal ve buna benzer dizilerde
gördüğünüz hukuk firmalarına girmenin özlemini duyuyorlar. Zihinlerinde böyle bir hukuk
imajı var. Oysaki hukuk oldukça meşakkatli ve zor olabiliyor. Ayrıca ülkemizde yaşayan
insanların çoğu için hayat çok zor. Hukuk klinikleri bu oldukça imtiyazlı öğrencilere
hayatlarında ilk defa yoksul kesimlerle yüz yüze gelme fırsatını sağlıyor ve onlar bu deneyimi
yanlarında götürüyorlar. Mezun olup büyük firmalara gittiklerinde, hukuk kliniklerinde
öğrendikleri değerleri koruyacaklar. Bu değerleri büyük hukuk firmalarına giderken
yanlarında götürecekler.
İlk sorunuz klinikte çevresel konulara yer var mı idi. Bence hukuk kliniği dinamik olmalı, yeni
konulara açık olmalısınız. Biz gönüllü bir bürodan bir hukuk bürosuna, sonra genel kliniğe
dönüştük ve daha sonra da uzmanlaştık. Örneğin bu yıl bilgiye erişimi teşvik kliniğini
başlattık. Johannesburg’da çevresel klinik meselesi de oldukça geçerli. Bizde madencilik var,
ekonominin başlıca unsurlarından. Madenlerden ötürü oluşan atık sularımız var, selüloz
kaynaklı kirliliğimiz var. Bunlardan ötürü korkunç akciğer hastalıklarından muzdarip olan ve
bundan hiç kurtulamayan insanlar var. Dolayısıyla öğrencileri madencilerin yaşadığı
yerlerdeki topluluklara götürmek ve belki onlardan davalar almak, etki yapmak, dava açmak
için fırsatlar var. Şu anda Adli Yardım Kurulu’nun bir tanesini finanse ettiğini biliyorum.
Mesela madencilerin düzgün havalandırma eksikliğinden ötürü yakalandıkları korkunç bir
akciğer hastalığı var. Farklı kliniklerde her türlü fırsatın bilincinde olmalısınız ve vurgu
sosyo-ekonomik haklar üzerinde olmalı. Her bir danışmada hukuk aracılığıyla bazı şeyleri
nasıl değiştirebileceğimizi ve Güney Afrika’daki yaşamı nasıl daha iyi hale getirebileceğimizi
görüyoruz. Teşekkür ederim.
Katılımcı: Merhaba, ben Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesindeyim. Ben iki şey sormak
istiyorum. Öğlenki oturum için ayrıca teşekkür ederim. Bu sene bir program başlattık ve
sonrasında devam etmeyi düşünüyoruz, merak ettiğim şey şu; Güney Afrika’da biz daha önce
işte orayı ziyaret ettiğimizde öğrenmiştik, işkence davalarına da bakıyordu ögrenciler,
oralarda da danışmanlık yapıyorlardı, bunun dışında aile için şiddetten sözediyoruz. Biz de
aile içi şiddeti seneye bir hedef olarak kendimize koyduk ama hane için şiddet sadece
dayaktan ibaret degil, bunun içinde cinsel şiddet de var ve çok travmatik yaşantılar var.
Öğrencilerin bunlarla karşılaşma ihtimali dolayısıyla var ve biz şunu düşündük, bu faydalı
olur mu diye sormak istiyorum, burada psikolojik danışmanlık bölümünün kendi yürüttüğü
bir klinik programı var, orayla işbirligi yapmayı düşünüyoruz. Bu dağıtır mı yoksa faydalı mı
olur yani deneyimli olduğunuz için bunu öğrenmek istedim. İkincisi de siz dersleri yürütenler
olarak öğrencilerin bu travmatik deneyimlemeleri karşısında onlarla nasıl ilişki kurdunuz ve
bununla baş etme yöntemleri konusunda danışmanlar neler yaptı çünkü bir yanıyla gerçekten
hukuk kliniklerinin bir anlamı da şu ki hayatın çok acımasız bir yüzüyle henüz öğrenciyken
karşılaşmış olacaklar. Çok teşekkür ediyorum.
David McQuoid-Mason: I just have to tell you that South African students are pretty though
since they come from a strong enviremont they dont run to psycologists as quickly as
Americans and other guys. So we need to involve psycologists at the student counsiling
service at the unıversity. What you do in a clinical, in a law clinic is you don’t refuse students
remember we say reflection so we pick up the student on the base that she or he is
traumasized by this experience, they will tell us then, That will give us feedback, people do
that, but recordings are premature in the clinic also in the clinics waits and involves
psycologists because its a tradition doing that in public for instance, if you are conservative
we got social workers as well, doing the duty waiting us, these students are pretty though i
have seen that full of domestic violence and crimes so vicious that fell apart, that is very
important about the reflective essays, given to students every week. Every case they do they
have a chance to reflect it to supervisor, and when you see that something like that is
happening, you have to do, in order to get evidence to that truth to be taken into consideration
permission to apologize for the faculty, its not getting word for human rights during the part,
our ambition was to do it conveniently, all organized you sent on me to the consilidation
tradition all have access to the circle, that is why reflection is such an important component of
working.// Size şunu söylemem gerekir ki Güney Afrika’lı öğrenciler oldukça çetindir. Zorlu
bir çevreden geldikleri için Amerikalılar ya da başkaları kadar hızlı psikologlara koşmazlar.
Dolayısıyla üniversitedeki öğrenci danışma hizmetine psikologları dahil etmemiz gerekmiyor.
Bir hukuk kliniğinde, öğrencilerin bizim yansıtma dediğimiz şeyi hatırlamaları durumunu
reddetmiyorsunuz. Dolayısıyla öğrencileri bu tecrübe sonucu travma geçirmiş halde alıyoruz
ve onlar daha sonra bize bununla ilgili izlenimlerini anlatıyorlar. Bu da bize geri bildirim
sağlıyor. Sosyal hizmet görevlilerimiz de var ancak bizim öğrencilerimiz oldukça çetin. Hayat
karartacak kadar korkunç o kadar çok ev içi şiddet ve suç gördüler ki. Öğrencilere her hafta
verilen yansıtma raporları bunun için çok önemli. Her davada bunu denetmene yansıtma
şansına sahipler. Bu yüzden yansıtma çalışmanın bu denli önemli bir bileşeni.
Lina Shabeeb: I thought we have, the scenes mostly limited to last year students. We thought
they were good with this. Most of them are born and raised in Jordan so they are not exposed
to some of the experiences we were exposed to, so we thought it might be very difficult to do,
so I was working with exactly what you say that providing psycological assistantance, I have
17 years olds how will they deal with someone coming to talk how will they talk to them, so
one of the training we have is, there is a center in Jordan called center of torture so its part of
training they can lecture the students about dıffıcultıes and how to approach to people who are
vıctıms of torture because thıs ıs part of the approach, they have to be very delicate, to be
honest I was very brave to say go, go out and see what comes out, in one of the training
sessions there was an Iraqi christian who come to talk about experience how she was tortured
how almost killed, and I started crying, so my students get me out of the room, and they
finished the training and I was an obstacle, but they are not they dealt with it, one of my
students, I was very brave to taking a report, she was only 17 and she was very short, so she
looked like she is 12, and she is delicate and so, and next day she come to me and she said
“we have a case we are goıng to work to because this guy Iraqi army man who has to be
resetted and he had 29 surgeries to his face so he is totally deformed” and I thought how can ı
descrıbe that to my students so she comes to me and says “I wıll take the case”, you among
everyone and not you and she says I will take the case, and she did take the case and she did
report and she had done a contributing 3 times and I can’t do it I personally can’t do it, so this
is when started to say do trust you students and their abilities, they are very able you will be
suprised to what they can pull and let us leave the parental approach They need this as much
as, you, you will be suprised with their abilities.// Öğrencilerimizin çoğu Ürdün’de doğmuş ve
büyümüş olduğu için bizim maruz kaldığımız bazı tecrübelere maruz kalmamışlar. Bundan
dolayı bunun çok zor olabileceğini düşündük. Bu yüzden ben tam da sizin söylediğiniz gibi
psikolojik yardım sağlayarak çalışıyorum. 17 yaşında olanlar var, konuşmaya gelen birisiyle
nasıl ilgilenecekler, onlarla nasıl konuşacaklar? Dolayısıyla eğitimlerimizden biri şu:
Ürdün’de işkence merkezi adında bir merkez var. Eğitimin bir parçası olarak öğrencilere
işkence kurbanı olan insanlara yaklaşmadaki zorluklar ve nasıl yaklaşmaları gerektiği ile
ilgili olarak ders veriyorlar. Çok duyarlı olmaları gerekiyor. Dürüst olmak gerekirse, oraya
gidin ve neler olacağını görün derken çok cesurdum. Eğitim seanslarından birinde nasıl
işkenceye uğradığına, nasıl az kalsın öldürüleceğine dair deneyimleri hakkında konuşmaya
gelmiş Iraklı Hıristiyan bir kadın vardı ve ben ağlamaya başladım. Bunun üzerine
öğrencilerim beni odadan dışarı çıkardı ve eğitimi tamamladılar. Benim engel olmama
rağmen onlar devam ettiler ve bunun üstesinden geldiler. Yine, öğrencilerimden biri bir rapor
hazırlama konusunda çok cesurdu. Daha 17 yaşındaydı ama çok kısa olduğu için 12 yaşında
gibi görünüyordu ve çok narindi. Bir gün bana geldi ve “Üzerinde çalışacağımız bir dava
var. Iraklı ordu mensubu bir adam yüzünden 29 ameliyat geçirmiş ve dolayısıyla tamamen
deforme olmuş” dedi. İçimden ben bunu öğrencilerime nasıl ifade edebilirim diye
düşünürken, o bana geldi ve “Bu davayı alacağım” dedi. O kadar insanın arasından bu
öğrenci davayı alacağım dedi ve nitekim davayı aldı ve rapor etti. Ben şahsen bunu
yapamazdım. İşte bu noktadan sonra öğrencilerinize ve onların kabiliyetlerine güvenin
demeye başladım. Onlar çok yetenekliler. Nelerin üstesinden gelebileceklerini gördüğünüzde
şaşıracaksınız. Gelin şu ebeveyn yaklaşımını bir kenara bırakalım. Buna onlar kadar sizin de
ihtiyacınız var. Kabiliyetlerini görünce şaşıracaksınız.
Ufuk Aydın: Teşekkür ediyoruz, süremizi epey aştık, izninizle kapatmak durumunda
kalıyorum, iki açıklamam olacak; bir tanesi 19.00’da konukevinin önünden araçlar kalkacak,
bir kokteylimiz olacak, ikincisi de David bazı kaynaklara ulaşabilmeniz için kısa bilgi
verecek.
III. Oturum
Nüvit Gerek: Teşekkür ederim. Hepiniz hoş geldiniz. Programın bu ikinci gününde
ülkemizde bu konuda neler olup bittiğini hep birlikte öğrenmeye çalışacağız. Beş değerli
sunum yapılacak. Bunlara geçmeden önce ben organizasyonda emeği geçen bütün çalışma
arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ama özellikle teşekkür etmek istediğim iki kişi var,
Fakültemizle Enstitü arasındaki işbirliğini başlatan Sayın Angela (...) buradan kendisine
selam ve saygılarımı iletmek istiyorum ve değerli kardeşim Özlem Hanım. Onların hakkını
ödeyemeyiz gerçekten. Ve başlangıcından itibaren fakültemizin bu konudaki faaliyetlerini
organize eden değerli arkadaşım, sevgili kardeşim Ayşe Yürük. Ona da özellikle teşekkür
etmek istiyorum. Ve Sayın Ufuk Aydın’a da projelere sahip çıkarak devam ettirdiği için
teşekkür etmek istiyorum. Akademik yaşamının tamamı üniversitemizde geçen, Hukuk
Fakültemizin değerli öğretim üyesi Sayın Ayşe Tülin Yürük, bu oturumda ilk tebliği sunacak.
Kendisi Ticaret Hukuku, Rekabet Hukuku, Sermaye Piyasası Hukuku dersleri veriyor lisans
ve lisansüstü düzeyde. Ayrıca enstitüyle ilişkilerimizi başından beri organize ediyor ve ilk
uygulamayı da Çocuk Hukuku konusunda genç arkadaşlarımızdan Kıvılcım’la beraber
yürütüyor. Konusu, Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin Hukuk Kliniği öğretim süreci
nasıl başladı ve nasıl devam edecek? Söz Ayşe Hocanın, buyurun.
//Ayşe Tülin Yürük’ün sunumuna makaleler kısmında yer verilmiştir.//
Nüvit Gerek: İkinci sunum Sayın Gülriz Uygur tarafından yapılacak. Ankara Üniversitesi
Hukuk Fakültesi Hukuk Kliniği deneyimini bize aktaracak. Kendisi Ev-İçi Şiddet ve Kadına
Yönelik Şiddet Birimi Koordinatörü. Ankara Hukuk mezunu, yüksek lisansını fakültesinde
tamamlıyor, doktorasını Hacettepe’de tamamlıyor. Halen fakültesinde Hukuk Felsefesi ve
Sosyolojisi
Anabilim
Dalı
Başkanlığı
görevini
yürütüyor.
Ev-İçi
Adalet
Birimi
Koordinatörlüğü ve Cinsel Taciz ve Cinsel Saldırıya Karşı Destek Birimi Koordinatörlüğünü
yapıyor. Başlıca çalışma konuları arasında Hukuk ve Etik, Adalet Toplumsal Cinsiyet söz
konusu, buyurun.
Gülriz Uygur: Teşekkür ederim Hocam. Ben yine teşekkür konuşmalarında özellikle
Eskişehir’in bu konuda gösterdiği ev sahipliği için başta Sayın Dekan olmak üzere Ayşe
Hoca’ya ve arkadaşlarımıza çok teşekkür etmek isterim. Hepsi gerçekten burada özverili bir
şekilde çalışıyorlar. Kasım olsun, işte bütün yazışmalardaki titizliğiyle Defne olsun, Kıvılcım
olsun, (...) olsun, yani burada muhteşem bir ekip var bu çalışmaları yapacak. Onun için de
Özlem Hanım doğru bir yer seçmişsiniz, doğru bir yerden başlamışsınız. Bu fakültedeki bu
ruh, yapma ruhu bence bu çalışmayı başarıya götürecek bir ruh. Şimdi ben, bizim Ankara
Hukuk Fakültesi’ndeki Hukuk Kliniği deneyimini anlatmaya çalışacağım. Bunun için biraz
kliniği açabilirim. Hocamdan da izin istedim baştan. Şimdi bununla ilgili olarak bizim Ankara
Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde iki Hukuk Kliniği yer almaktadır. Bunlardan birisi Ev-İçi
Şiddet Hukuk Kliniği, diğeri de Hukuk-Etik ve İnsan Hakları Kliniği’dir. Ama Hukuk-Etik,
İnsan Hakları Kliniği ile ilgili geçmişimiz çok az, deneyimlerimiz çok fazla değil. O yüzden
ona burada yer vermeyeceğim. Benim bugün üzerinde duracağım deneyim Ev-İçi Şiddet
Hukuk Kliniği’yle ilgili olacak. Şimdi, öncelikle bir söz vardı demin Ayşe Hoca’nın belirttiği.
Oradan başlayacağım. Başka bir şeyden başlayacaktım ama Ayşe Hoca onu söyleyince,
oradan başlamak çok önemli. Yani orada avukat arkadaşın söylediği söz, bu çalışmaların da
özellikle Ev-İçi Şiddet Hukuk Kliniği’yle ilgili çalışmaların da temel noktasını oluşturuyor.
Dosyanın içinde insanı görmek. Yani bizim problemimiz de, bu çalışmaları ortaya koymada
temel problemimiz de buydu. Yani bizim insanı görmemiz gerekiyor. Hukuk öğrencisine
insanı göstermemiz gerekiyor ve dolayısıyla bu insanı gösterebilmek için, o dosyalar arasında
unutturmamak için ne yapmamız gerekiyor? Bunlardaki temel hareket noktamızı bu soru
oluşturdu. Bu soru Ev-İçi Şiddet Hukuk Kliniği’nde özellikle önemli. Neden önemli?
Biliyoruz ki ev içi şiddet sadece bizim ülkemizde değil bütün dünyada da temel bir problemi
oluşturuyor. Ev içi şiddetle ilgili mücadeleye yine biliyoruz ki, dünya düzeyinde oldukça yeni
başlanmış durumda, yani tarihi 1980’lere uzanıyor. Bizim ülkemize geldiğimizdeyse,
ülkemizdeki hukuki mevzuat açısından bakarsak 1980 (...) kabul edilmesiyle beraber gerekli
çalışmaların yapıldığını görüyoruz. Şimdi, ev içi şiddetle mücadelede hukuk çok önemli rol
oynuyor. Niye önemli rol oynuyor? Çünkü özellikle kadına yönelik şiddetin sürmesinde veya
ev içi şiddetin devam etmesinde başlıca rol oynayan faktörlerden birisi hukuktur. Yani bunun
başlıca sorumlularından birisi hukuktur, hukukçulardır. Neden dediğimizde, çünkü hukuk ev
içi şiddeti görmemiştir, dokunmamıştır. Özel alan sorunu saymıştır. Örneğin, bir kadına
sokaktaki bir adam tecavüz ettiğinde veya cinsel saldırıda bulunduğunda bunu bir
cezalandırma konusu olarak değerlendirirken, evdeki koca tecavüz ettiğinde, bunu bir
cezalandırma konusu olarak hiç görmemiştir. Suç olarak kabul edildiğinde ki yeni Ceza
Kanunumuzla suç olarak kabul edilmiştir; hukuk uygulayıcıları, savcılar, avukatlar bunu bir
suç olarak görmemişlerdir, görmemektedirler. Ancak, hukuk ev içi şiddeti görmeme, bunu
özel alan sayma yüzünü değiştirmiştir, değiştirmektedir. Özellikle hukukumuzda 1990’lar
sonundan itibaren yapılan değişiklikler, yeni Ceza Kanunundaki değişiklikler, Ailenin
Korunması Kanunu ve Kadına Yönelik Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun, İstanbul
Sözleşmesi, artık hukukun bu yüzünü değiştirdiğini açıkça ortaya koymaktadır. Yani hukuk
demektedir ki; ben bununla mücadele ediyorum, ben bunu özel alan konusu saymıyorum, ben
bunu cezalandırma konusu sayıyorum.
Ama hukukun bu değişen yüzü henüz uygulayıcılara yansımamıştır. Bunun başlıca
nedenlerinden birisi de hukuk eğitimidir. Bunu açıkça ortaya koymak gerekiyor. Zira hukuk
eğitiminde özellikle hukukun cinsiyetçi yüzü devam etmektedir ve objektiflik adına bu
meselelere kör kalınmaktadır, dokunulmamaktadır. Bu konuda eğitimin önemi üzerinde
duran; yani hukukun bu farkındalığını artık hukukun bu yüzünün değiştiğini, artık devletin bu
işten sorumlu olduğunu ortaya koyan ve hukuk eğitimine bunu yansıtan Türkiye hukuk
fakültelerindeki akademisyenlerin sayısı bir elin parmakları kadardır, belki de daha az. Bir de
bunu ortaya koymak gerekiyor. Dolayısıyla, açıkça belirtilmesi gereken nokta; eğer biz ev içi
şiddetle mücadele edeceksek, bunu ortadan kaldıracaksak, bu mücadele önündeki en büyük
engellerden birinin hukukçular olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Hukukçulara da bu yönde
eğitim vermeyen hukuk fakülteleridir. Dolayısıyla bizleriz sorumlu olan. Bu yüzden, artık
hukukun bu değişen yüzünü, bunun cinsiyetçi tavır sürdürüp sürdürmemeyle ilgisi yok. Eğer
hukukçuysak, pozitif hukuk metinleriyle hepimiz bağlıysak, uygulamaya yansıtmamız
gerekiyor. Örneğin, boşanma davasında yer alan bir avukatın veya kocasını öldüren bir
kadının davasına bakan bir avukatın ev içi şiddetle ilgili dinamikleri bilmesi gerekiyor.
Bununla ilgili hukuki mevzuatların farkında olması gerekiyor, bununla ilgili, yorumlamada
dayanacağı ilkeleri bilmesi gerekiyor. Dolayısıyla, hukuk eğitiminde ev içi şiddete yer
verilmesi zorunludur. Bunu sağlayacak en önemli vasıtalardan birisi de hukuk kliniğidir.
Dünden itibaren hukuk kliniğinin çok çeşitli yararları belirtildi, ortaya kondu. Elbette bunların
hepsi önemli ama ev içi şiddette çok önemli bir yararı daha var, nedir bu? Türkiye kadına
yönelik şiddetle mücadele edecekse, bunu ortaya koymadaki en önemli faktörlerden veya
bunu sağlamadaki en önemli faktörlerden birisi; Ev İçi Şiddetle İlgili Hukuk Kliniği. Neden
en önemli vasıta, bunu da üç madde halinde belirtmek gerekiyor. Birincisi, ev içi şiddetle
ilgili olarak hukukçuların ihtimam, attention İngilizcesi de, özen göstermek ya da dertlenerek
ilgilenmek şeklinde belirtebileceğimiz bir erdeme sahip olmaları gerekiyor. İkincisi, ihtimam
göstermek için adaletsizliğin farkında olmak gerekiyor. Bunun için de öncelikle hukuk
uygulayıcılarının ev içi şiddetten zarar görenlerin sesini duymayı öğrenmesi gerekiyor.
Seslerini duyabilmek için farkında olmak gerekir, üçüncüsü bu. Farkında olmak ise,
baskıların, engellerin ve önyargıların farkında olmaktır. Yani konu toplumsal cinsiyet
eşitsizliğiyle ilgili engellerin, baskıların farkında olmakla ilgilidir. Bu üç şeyi kazandırmak
bakımından hukuk kliniğinin önemini ortaya koymak gerekiyor Ev-İçi Şiddet Hukuk
Kliniği’nde. Elbette bunu Ev-İçi Şiddet Hukuk Kliniği dersi tek başına yapamaz. Bir
dönemlik, bir senelik bir dersle biz bunu yaparız demekle olmaz. Bunun için önceden temel
bilgilendirme yapılmalı. Ardından da uygulamayla veya deneyimle bir tür aklıbaşındalık veya
Aristotelesçi anlamda phronesis denilen şeyi kazandıracak bir eğitime girişilmesi gerekiyor.
Az önce, Ayşe Hocam Sokak Hukuku dersi öğrencilerinin, Çocuk Hakları’ndaki temel eğitimi
almış olmaları gerektiğini söyledi. Bu tür bir bilgiye sahip olmadan siz öğrencileri eğitime
sokamazsınız. Dolayısıyla taban bilginin oluşturulması gerekiyor.
Şimdi, uygulamaya geçtiğimizden itibaren neler yaptık bunu belirtmeyle ilgili olarak kısaca
tarihimizden söz edelim. 2005 yılında biz bu çalışmalara başladık. 2005 yılından itibaren de
bu çalışmaları yaparken de hani fazla ses mes çıkmadı, gizli gizli yaptık, niye gizli gizli
yaptık dersek de onu da söylemek gerekiyor. Yani bir anlamda gizli gizli yapmadık, bir
anlamda gizli gizli yaptık. Hocamın da söylediği gibi ben Toplumsal Cinsiyet ve Adalet
konusunda çalışıyorum ve Hukuk Meslek Etikleri konusunda çalışıyorum. Bunun da en
önemli ayaklarından birisi Kadına Yönelik Şiddet. Kadına yönelik şiddetle ilgili uygulamada
çalışırken, 2005 yılında Aile Mahkemeleri Hâkimleriyle bir toplantıda bulundum ve orada
Aile Mahkemesi Hâkimlerinden birisi Nevin Hanım’a, gerçekten hayatımda önemli yeri olan
hâkim arkadaşlardan birisi, dedim ki: “Ben öğrencilerle böyle bir çalışma yapmak istiyorum,
bana yardım eder misiniz?” O da dedi ki: “Ederim.” Ve biz bu çalışmayı Aile Mahkemesi
Hâkimleriyle başlattık. Sonra, Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi’ne gittim, dedim ki:
“Ben Kadın Hakları Merkezi’nde öğrencilerimi çalıştırmak istiyorum, onlara bu konuda
farkındalık kazandırmak istiyorum, bana yardım eder misiniz?” “Ederiz, öğrencilere kapımız
açık.” dediler. Dolayısıyla, ben bu çalışmaya başlarken Ankara Barosu Kadın Hakları
Merkezi ve Aile Mahkemesi Hâkimleri’yle başladım. Bu anlamda gizliydi. Peki kime karşı
gizliydi: Benim fakülteme karşı gizliydi. Neden? Çünkü Fakültede birtakım engeller söz
konusu oluyordu. Bilinmedik bir çalışmaydı, dolayısıyla engellenme riski çok fazlaydı ve
başka anlamlara çok kolay çekilebilirdi. Bu tür tehlikeler vardı. Bu yüzden çalışmaları sessiz
yapmanın ve sonuçları olumluysa da kendiliğinden yayılmasının önemli olduğunu düşündük.
Bu çalışmaya yön veren başlıca uygulama olarak da Aile Mahkemeleri ve Kadın Hakları
Grubu olarak 2006 yılında iki tane grup çalışması oturttuk. Tabi bundan önce bir
bilgilendirme gerekiyordu, onun için de Fakültemizde seçimlik olarak yürütülen Hukuk’ta
Kadın dersini alan öğrencilerden, ikinci sene Aile Mahkemeleri ve Kadın Hakları gruplarını
oluşturmaya başladık. Başlangıcımız buna dayanıyor. Şimdi ne yaptığımıza gelince… İlk
olarak Hukuk Fakültesi’nde bizim yürüttüğümüz Ev-İçi Şiddet Hukuk Kliniği denilen
sertifikalı bir programımız var.
Söz konusu program üç yıl sürüyor. İlk yılda; hukuk
fakültelerindeki öğrenciler Hukuk’ta Kadın dersini almak zorundalar. Ders teorik olarak temel
kavramların bilgilerini veriyor. Dersi alan öğrenciler mevzuatla ilgili bilgiye de sahip
oluyorlar, temel kavramları da anlıyorlar. Ardından, bu dersi tamamladıktan sonra ikinci
yılda, hukuk fakültesindeki öğrenciler, gruplara katılıyorlar; bunlar Aile Mahkemesi Grupları
ve Kadın Hakları Grupları. Bu ikinci yılda öğrenciler ne yapıyorlar dediğimizde, burada
Kadın Hakları, Grubu’nda yer alan öğrencilere öncelikle eğiticilerin eğitimi dersi veriliyor.
Ardından da bu öğrenciler çeşitli gruplara eğitimler veriyorlar, kadın hakları konusunda,
şiddet konusunda. Bu gruplar çeşitli olabiliyor, bunlar liseler olabiliyor. Bunun dışında,
Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi çeşitli yerlere eğitim faaliyetleri yapıyor. Onların
ayarladıkları yerlere gidebiliyoruz veya Halk Eğitim Merkezleri olabiliyor veya bizim
fakültemize gelip bize bu konuda ders verir misiniz, seminer verir misiniz, diyen kadın
derneklerinin sayıları gittikçe artıyor, onlar oluyor.
Bunlara yönelik öğrenciler eğitim çalışmaları yapıyor. İkinci yılın temel konusunu bu
oluşturuyor. Tabi bu eğitim çalışmalarını yaparken öğrenciler eğitim materyallerini de
kendileri hazırlıyor. Bu en önemli şey, öncelikle eğitim materyallerini hazırlıyorlar. Ardından
hazırladıkları bu eğitim materyalleriyle eğitime çıkıyorlar. Kadın Hakları Grubu bahsettiğimiz
şekilde. Bir de Aile Mahkemeleri Grupları var. Aile Mahkemeleri Gruplarındaki
öğrencilerimizse, 4 tane Aile Mahkemesi’ne bütün bir sene boyunca gidiyorlar, duruşmaları
izliyorlar, dosyaları inceliyorlar, dosyalar incelendikten sonra onlarla ilgili raporlar yazıyorlar
ve bu raporlarla ilgili olarak uygulamadaki eksikleri saptayan ve çözüm önerileri sunan
çalışmalar yapıyorlar. Bu çalışmada Aile Mahkemesi Hâkimlerinin önemini ben hiçbir şekilde
yadsımıyorum. Bu çalışmayı çok götürdüler. Mesela diyorlar ki, öğrenciye kanunları (…)
duruşmada yanlarında zaten, onlara da soru soruyorlar duruşma sırasında, bir olayla ilgili
yargılamayla ilgili olarak sonra öğrencilerle toplanıyorlar; ne düşünüyorsunuz, bu konuda ne
yapabiliriz? Veya diyorlar ki, şu konuyu gidin hazırlayın, bu konuda biz nasıl karar
vereceğiz? Argümanlarınızla yarın bize gelin. Dolayısıyla, Aile Mahkemesi Hâkimleri bu
konuda çok işbirliğine açık ve bizim çalışmamızı üst boyuta taşıyor. Daha sonra da Adalet
Bakanlığı Strateji Geliştirme Daire Başkanlığı’ndan bir öneri geldi ki bu bizim de
bulamadığımız bir öneriydi. Bu sene bu uygulamayı yapacağız. Aile Mahkemeleri’nde bize
stant açacaklar, bu stantta öğrencilerimiz duracak ve burada mahkemeye gelen insanları hem
bir tür rahatlatacaklar hem de hukuki hakları konusunda onlara biraz bilgilendirme yapılacak;
içeride duruşmada ne olacak, başımıza neler gelebilir. Biraz rahatlatma biraz bilgi verme
şeklinde bir çalışmaya girecekler. Bu da Aile Mahkemeleri’yle ilgili bizim ikinci yılda
eklediğimiz yeni bir şey olacak. İkinci yılda Kadın Hakları Gurubu bu uygulamayı yaptı.
Üçüncü yıla geldik. Grup çalışmasını da tamamladıktan sonra öğrenciler Hukuk Fakültesi’nin
4. sınıfında Ev-İçi Şiddet Hukuk Kliniği dersine katılıyorlar. Yani bu üç senelik bir eğitim
süreci oluyor. Bu klinik dersinde öğrencilerin birebir şiddet mağdurlarıyla görüşmeleri söz
konusu ve bunu farklı şekillerde yapıyorlar. Nasıl farklı şekillerde yapıyorlar dersek, bizim üç
tane ayağımız var. Bir tanesi Ankara Barosu Kadın Hakları Merkezi, ikincisi Ankara Sincan
Kadın Cezaevi, üçüncüsü de şurada gördüğünüz bizim Ankara Hukuk Fakültesi Ev-İçi Adalet
Birimi. Şimdi, bizim bu çalışmalar ilerledikçe ve bunların olumlu boyutları otaya çıktıkça,
yani fakültede de artık bu işi bu kadın ne için yapıyor? Para için yapmıyor anlaşıldı. Ün için
yapmıyor anlaşıldı. E pek kimsenin uğraşacağı bir konu da değil, o da anlaşıldı. O yüzden biz
bunu birazcık daha destekleyelim diye 2009 yılında Üniversite’nin desteğiyle bize Ev-İçi
Adalet Birimi kuruldu. Bu Ev-İçi Adalet Birimi’nde ne yapılıyor? Buraya şiddet mağduru
olan insanlar doğrudan doğruya başvurabiliyor. Dolayısıyla bizim kendimize ait Ankara
Hukuk Fakültesi’nde böyle bir başvuru birimimiz var artık. 2009 yılından günümüze kadar
bize 80 kişi başvurdu, bu sayı azdır, çünkü biz bu sayıyı da az görmeye çalışıyoruz. Başından
sonuna kadar davayı görüp sonuçlandırmak için sayısının az olması gerekiyor. Çünkü
hepimiz biliyoruz ki Türkiye’de kurumlar henüz çok yetersiz. Bu kurumlarla ilgili
altyapılarımız yok. Dolayısıyla fazla yayılmamamızın temel nedenlerinden birisi de bu.
Yani öğrenciler üç yerde direkt olarak uygulamada yer alabiliyorlar. Birisi, Ankara Barosu
Kadın Hakları Merkezi’nde, ikincisi, Ankara Sincan Kadın Cezaevi’nde, üçüncüsü de Ev İçi
Adalet Birimi, kendi Fakültemizdeki birim. Sincan Kadın Cezaevi’yle ilgili olarak ben şunu
söylemek istiyorum. Biz Sincan Kadın Cezaevine de 2009 yılında gitmeye başladık İlk
gittiğimizde, gene Ankara Barosu’yla beraber gittik. Kocasın öldüren veya birlikte yaşadığı
eşi, sevgilisi veya kişiyi öldüren kadınlarla buluştuk. Konuştuk, bitti. Sonra tekrar gittik gittik,
yani bu iş böyle olmaz dedik, bir daha gittik. Bu sefer öğrencilerle beraber konferans vermeye
gittik. Konferansta anlattık anlattık, yine bir şey olmadı. Yani anlattık, bitti. Onlara bir şey
olmadı, böyle baktılar, biz de baktık çıktık. Sonra yine dedik ki bu iş olmuyor. Yargı
paketiyle ilgili bize bir şeyler sormuşlardı. Üçüncü toplantımıza gittik. Onlara yargı paketiyle
ilgili güzel sunumlar hazırladık ve bilgilendirme yaptık. Bu kez tamam biraz işlerine yaradı
ama olmadı. Neyi olmadı? Biz orada yine insanı görmeyi başaramadık.
Dolayısıyla
olmamışlık duygusu habire geliyordu. Ondan sonra dördüncü gidişimizde yine kendilerinin
isteği doğrultusunda bir bilgilendirme sunumu hazırladık, gittik, anlattık. O dördüncü
gidişimizde kadın mahkûmlardan birisi geldi ve benim kolumu tuttu, dedi ki; “Benim dışarıda
kocasından dayak yiyen bir kızım var. Onu o adamdan kurtarır mısın?” İşte o kadın bize yolu
açtı. Peki bu yol nasıl bir yoldu? Oradaki kadın mahkûmların ve tutukluların
ulaşamayacakları konularda, tabi ki hukuki konularda onlara yardım etmek, onların dertlerine
bir çare bulmak yoluydu. Biz böyle başladık orada. Şimdi çalışma bu şekilde devam ediyor,
öğrencilerle gidiyoruz, her bir mahkûmla birebir, yüz yüze hepimiz görüşüyoruz, onların
öncelikle öykülerini alıyoruz, sonra geliyoruz, araştırıyoruz, dosyalarını buluyoruz. Bir de
şunun altını çizmek lazım, cezaevindeki mahkûmların, özellikle yoksul mahkûmların
avukatları yok, avukatları olmadığı için de birçok hak kaybına uğruyorlar. Adli yardımdan
avukat geliyor. Avukat bir kere ortaya çıkıyor, ondan sonra hiç ortada yok. Dolayısıyla o
kapanmışlık içerisinde çok ciddi problemleri var. Biz bu problemi tespit ettik ve biz ne
yapabilirize geldik ve böyle bir yol bulduk. İki senedir bu çalışmanın içerisindeyiz ama daha
bunu geliştirmedik. Bu devam eden bir şey, işliyor mu? İşliyor. Şimdiye kadar yani iki
senedir 160 kadın mahkûmla birebir görüşmemiz oldu ve iki sene boyunca da toplam 160
tane mektup yazdık. Bu mektupları yazmada, dosyalara ulaşmada bize mahkemeler, hukuk
olsun, Asliye Ceza, Ağır Ceza Hâkimleri olsun gerçekten çok yardım ettiler, dosyalara
ulaşmamızı sağladılar, işin niteliğini anlayınca herkes size yardım etmeye başlıyor yani, onu
gördük. Onu birebir gördük bu çalışmada. Dolayısıyla bu çalışmayı çok değerli buluyorum.
Cezaevindeki bu çalışmayı çok değerli buluyorum. Asıl bunu geliştirmek, bunun üzerine bir
şeyler yapmak… hemen hedefimizi oluşturuyoruz, ilerideki yıllarda tabi nereye götürür bu,
bunu tam olarak bilemiyorum. Şimdi buradaki çalışmalarla ilgili… Mesela buradaki bu resim
lisedeki bir çalışmayla ilgili, çok kalabalık gruptu, bunlar ilk faaliyetlerimiz, bu kadar
kalabalık gruplara sadece konferans veriliyor, bir şey yapılmıyor. Onun için de küçük gruplar
halinde ve hocamın da söylediği gibi böyle sürekli bir eğitim, 9-10 haftalık bir eğitim ya da en
az 6 haftalık bir eğitimin liselere verilmesi önemli oluyor.
Bu eğitimlerde öğrencilerimiz yer alıyor, öğrencilere bir şey oluyor. Öğrenciler anlattıkları
için ufukları gelişiyor. Ama dinleyen kalabalık gruba bir şey olmuyor. Bu nedenle bu faaliyeti
küçük küçük gruplarla yapmak gerekiyor. Öğrenciler yıl içerisinde bizim çok iş yapıyorlar.
Mesela Aile Mahkemeleri Sempozyumları düzenliyorlar. Bunlarda da inanılmaz yoğunluk
oluyor, onları da belirteyim. Küçük gruplarımız bunlar. Bunlar hukuk fakültesine gelip eğitim
almak isteyen gruplardı. Bunlara ilişkin küçük eğitimler veriyoruz. Bunlar en başarılı olan,
sürekli olan çalışmalar. Üç yılın sonunda bu çalışmayı tamamladıktan sonra da
öğrencilerimize sertifika vererek işi tamamlıyoruz. Dün Kıvılcım’ın çok haklı bir sorusu
vardı, onu söylemek istiyorum çünkü biz birebir yaşadık, dedi ki; “Bu tür şiddete uğramış
kişilerle karşılaştığında acaba öğrenciler psikolojik olarak etkileniyor mu, psikolojileri
bozuluyor mu, onlara bir şey yapmak gerekiyor mu?” Oluyor. Mesela cezaevine gittiğimizde
sabaha kadar ağlayan öğrenci biliyorum. Cezaevinden çıkışta ağlama krizine giren öğrenci
biliyorum.
Dolayısıyla
biz
bu
şiddet
konusunda
çalışan
kadın
psikologlardan
üniversitemizden yardım alıyoruz. Onlarla beraber oturup konuşuyoruz. Bu bize çok yardımcı
oluyor. Şiddet konusunda çalışan kadın psikologlar şunun için de çok önemli, şiddet
mağduruyla nasıl konuşulması gerektiğini öğrencilere öğretiyor. O konuşmanın anahtar
kelimeleri, cümleleri var. O konuda da çok yardım alıyoruz. Bu bakımdan o sorduğun soru
çok haklıydı. Birebir onu yaşayan olarak destek almanızı kuvvetle tavsiye ederim. Ben süremi
aştım, çok aştım değil mi Hocam. Çok özür dilerim. Bitiriyorum. Çok teşekkür ederim.
Nüvit Gerek: Biz de değerli hocamıza çok teşekkür ediyoruz. Gene pek çok toplantıda
olduğu gibi Kadın Hakları ön plana çıktı. Tabi ki kadın hakları önemli ama konunun bundan
ibaret olmadığını düşünüyorum. Şimdi bildiğiniz gibi son zamanlarda pek çok yeni üniversite
ve hukuk fakültesi açıldı. Bunların içerisinde dikkati çeken üniversiteler ve fakülteler var.
Bunlardan bir tanesi de İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi. Bilgi Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nin eğitim konusundaki ciddiyetini takip ediyorum ve takdir ediyorum. Bugün de
aramızda bu güzide üniversitemizin, fakültemizin mensubu olan iki değerli genç
meslektaşımız bizlerle beraber, Sayın İdil Elveriş ve Ezgi Taboğlu, sunumlarında kendi
üniversiteleriyle ilgili deneyimlerini bize aktaracaklar. Sayın İdil Elveriş Klinik Programlar
Koordinatörü, Adalete Erişim ve Yargı Çalışmaları Çalışma Grubu Koordinatörü. 1996
İstanbul Hukuk mezunu. Doktorasını 2012 İstanbul Bilgi Üniversitesi Siyaset Bölümü’nden
alıyor. 2003 yılından beri Bilgi Üniversitesi mensubu olarak çalışıyor. Hukuk Kliniklerinin
öncülüğünü yapıyor, Adalete Erişim, Fakirlik ve Hukuk, Yargı, Adalet Sistemi ve
Mahkemeler özellikle ilgi alanları. Sayın Ezgi Taboğlu da yine genç bir akademisyen. Hukuk
ve Psikoloji dallarında çift anadal yapmış kendisi, üniversitesinden 2009 yılı mezunu. 2012
yılından beri fakültesinde görevli. Ceza Adaleti, Kriminoloji, Cezaevleri ve Alternatif İnfaz
Yöntemleri özellikle ilgilendiği alanlar. Şimdi sunumları için sözü ben kendilerine
bırakıyorum, buyurun.
İdil Elveriş: Çok teşekkür ederim Hocam. Herkese günaydın. Ben hiperaktifim, oturarak
sunum yapamıyorum, o yüzden buraya geldim, lütfen kusura bakmayın. Ben de herkese
teşekkür ederek başlayayım. Biz 2005 yılında aslında buradaki ortamı oluşturmak için bir
konferans düzenledik ama görüyorum ki her fikrin bir zamanı var, o zaman da bu zamanmış.
Dolayısıyla buradaki katılımı görünce insan çok mutlu oluyor, gurur duyuyor, dolayısıyla
emeği geçen herkese bir kez daha teşekkür etmek isterim. Şimdi, şuradan başlamak lazım,
dünden beri dile getirilen, hem yabancı konuşmacılarımızın hem burada söz alan, sorularıyla
haklı endişeler ve katkılar yapan kişilerin söylediklerinden sonra ben biraz sunumumu
değiştirdim, onlara ilişkin de bir şeyler söylemek istedim. Şimdi, dün rektör bey gerçekten
çok önemli bir şey söyledi; Türkiye’de sosyal bilimlerin yeterince gelişmemiş olmasının,
Türkiye’nin toplumsal sorunlarına çözüm üretilmesinde büyük bir eksiklik olduğunu söyledi,
bu gerçekten çok doğru bir tespit. Ama son en azından 5-6 yıldır, belki 10 yıldır Türkiye’de
sosyal bilimler patlaması da yaşanıyor, yani müthiş araştırmalar yapılıyor, müthiş konular
üzerinden de gidiliyor. Yani bunu kadın konusuna da getirebilirsiniz, yoksulluk
araştırmalarına da getirebilirsiniz, kimlik vesaire yani bunun her konuda örneği var. Rektör
beyin söylediği çok önemli şeylerden bir tanesi de; üçüncü nesil üniversite kavramıydı.
Üniversitenin topluma hizmet etmesi gerektiğinden söz etti ve kliniği o kontekste oturdu. Ben
de çok doğru söylediğini düşünüyorum. Buna ek olarak şunu söylemek lazım. Üçüncü nesil
bir üniversitede, böyle bir güncel toplumda, özür dilerim, global toplumda, bugün geldiğimiz
yerde, bilginin bir iktidar aracı olmaktan çıkması gerekiyor. Hukuki bilgi de buna dahil. Bir
iktidar, bir güç aracı olmaktan çıkması gerekiyor. Bu anlamda, Gülriz Hoca da çok güzel
söyledi, bizim hukukçular olarak belki sosyal bilimciler olarak, yani hukukçuları kast
etmiyorum burada, hayattan kopuk, fildişi kulelerde akademik anlayışı gerçekten bırakmamız
gerekiyor. Üniversiteyle toplumu bir araya, uygulamayı ve teoriyi bir araya getiren,
yaklaştıran bir şey yapmamız gerekiyor. Şimdi, bunu söylüyoruz ama bunu yapmaya gelince
herkes bildiği yoldan eski şeklinde devam etmek istiyor, buna benim üniversitem de dâhil.
Konuşuluyor, konuşuluyor, hep aynı şeyden şikâyet: Çocuklar öğrenmiyorlar, hiçbir şeyi
hatırlamıyorlar. Ay işte biz bunlara nasıl yapacağız? Müfredat. Vesaire, vesaire… Sonunda
herkes kendi bildiği takribi yolla derslerine devam etme kararı alıyor. Dolayısıyla bence şunla
öncelikle yüzleşmek lazım. Maalesef hukukçular aldıkları eğitim gereği ya da mesleklerinin
bir sonucu olarak çok muhafazakârlar. Çok fazla muhafazakârlar. Lütfen bununla yüzleşelim.
Buna ilişkin bir literatür de var, hatta hukuk fakültelerinin öğrencileri bozduğu, itaate,
konformizme ve menfaat grupçuluğuna yönelttiğine dair. Dolayısıyla, bizim burada biraz
çuvaldızı kendimize batırarak ilerlememiz gerektiğini düşünüyorum. Bütün bunları söyledim;
biz kliniklere başlarken aslında biraz buralardan yola çıkmaya çalıştık. Bilgi Üniversitesi de
aslında hem bulunduğu kampüsler nedeniyle ki bunlar bilerek seçilmiş yerlerdir, çevreye
katkısı olması istenmiş yerlerdir. Yani yine bir sosyal duyarlılık misyonu nedeniyle de böyle
bir şeye girmeye karar vermiş üniversitedir.
Yani gitti İstanbul’un çok kötü mekânlarında kampüsler kurdu, özellikle o çevreden, o
mahalleden insanların üniversitede çalışmasını istedi, etrafa katkı sağlamak istedi, dolayısıyla
bunları biraz düşünmek lazım. Burada öğrenci profilimiz de tabi önemli, çünkü İstanbul’da
bir vakıf üniversitesi olduğunuz zaman size gelen öğrenciler, evet burslu öğrencileriniz var, %
20’ye yakını öyle ama şunu kabul edelim; orta-üst sınıf gelir grubunda olan, özel liselerde
okumuş, işte şu sitelerde belli korumacı ya da korunmuş hayatlar yaşayan, toplumda
insanların nasıl yaşadığıyla çok fazla ilgisi olmayan korunmuş ailelerden gelen öğrencilerden
bahsediyoruz. Bunları da düşünmek gerekiyordu. Başlarken bir başka düşündüğümüz şey de,
dünyada ne oluyor? Almanya, Fransa dışında ne oluyor, buna da bakmaya çalıştık. Sürekli bir
şikâyet hali var hukuk eğitiminden, yani bugün şimdi sorsam hepiniz şikâyet edersiniz ama
neyi, ne yapmalıyız? Daha çok ders anlatmalıyız. Hatta işte hukuk fakültesinin süresini 5 yıla
çıkaralım, 6 yıla çıkaralım, 15 yıla çıkaralım ve hatta kredili şekilde dersleri anlatmaya devam
edelim. Yani hep aynısından yapmaya devam edelim, hiçbir işe yaramıyor ama biz yine de
yapalım, 6 sene olsun, 18 sene olsun gibi. Şimdi, hâlbuki biz şunu da biliyoruz, araştırmalar,
burada söylendi de, klasik tarzda eğitimde öğrenmenin % 10’da kaldığını gösteriyor. Hukuk
kliniği gibi bir şeye başlarken şunu da çok düşünmek gerektiğini düşünüyorum, burada
konuşulan şeylerle çok alakalı: Bu ülkede hukuk hangi rolü oynadı? Bunu her zaman
hatırlamamız gerekiyor. Dün konuşanlar kendi ülkelerinden örnekler verdiler, yani hukuk
kendi ülkelerinde bir baskı aracı, bir toplumsal dayatma aracı oldu. Türkiye’de de buna
benzer bir geçmiş olduğunu biliyoruz, tepeden inme, topluma belli bir şey dayatan ve
maalesef bunu ki altını çizerek söylemek lazım: Türkiye’de Hukuk güçlüyü haklı kılmanın bir
aracı olagelmiştir!
Dolayısıyla, hukuk klinikleri aslında Türkiye için bir paradigma değişimidir; hukuku güçlüyü
haklı kılmak için değil, güçsüzü güçlendirmek için kullanabilmenin bir aracıdır. Hatta şudur,
hukuku toplumda bir sosyal fayda yaratmak için kullanmaktır, yani kamu sağlığı gibi, aşılama
gibi bir şeydir. Siz hukuku koruyucu bir anlamda kullanırsanız, kişileri güçlendirici bir şey
olarak kullanırsanız; o zaman vatandaşlar da hukuku dayatmacı, onları ezen, onları görmeyen,
insanı görmeyen bir şey olarak görmekten vazgeçebilirler. Böyle bir umudu da bence içinde
barındırıyor. Dün bu soru soruldu zaten. Yani hukuk klinikleri insanların Hukuka olan
güvenini artırabilir mi? Böyle bir potansiyeli olduğunu ben düşünüyorum. Şu da çok önemli,
hukuk dedik ya tepeden inme, devlete ait bir şey olageldi bu ülkede. Siz paradigmayı tersine
çevirebilirseniz, herkesin hukuktan faydalanmasını sağlayabilirseniz o zaman toplum da
hukuka sahip çıkar, hukuk topluma ait bir şey olur, devlete ait bir şey de. (Kayıt sonu) Bu çok
iyi bir şey ama şunu da unutmamak lazım, özellikle bizim ulaşmak istediğimiz kesimlerin bir,
böyle bir okuryazarlığı yok, yani internet okuryazarlığı, teknolojik fark durumu var. Bir başka
şey, Gülriz Hoca da dile getirdi, Türkiye’de adalete erişimin bir aracı olması gereken Adli
Yardım Hizmeti’nin sunuluşu çok sıkıntılı, açıklamaya gerek yok. Bunun ötesinde
Türkiye’de, dün de biraz konuşuldu, gönüllülük, yani pro bono denilen İngilizcesi ya da
Latince’den gelme tabiriyle, Türkiye’de gönüllü olarak hukuki hizmet sunmanın da çok yeni
bir gelenek olduğunu biliyoruz. Yeni yeni oluşmaya başlayan bir gelenek olduğunu biliyoruz.
Ama Malgorzata’nın da dün bizi uyardığı gibi, hukuk klinikleri ya da gönüllü hizmetler
devletin sunması gereken bir şeyin önüne geçmemek durumunda, yani bunu, adalete erişimi
sağlaması gereken devlettir. Vatandaşlar buna katkı yapabilirler ve yapmalıdır, çünkü hepimiz
birbirimizle dayanışmak ve birbirimize sahip çıkmak durumundayız. Elbetti ki, hukuk
öğrencileri de bunu öğrenmek zorundalar ama bu bir devletin görevlerini üstlenme şekline
dönüşmemeli. Bir başka adalete erişim engelinin bilgiye ilişkin olduğunu biliyoruz, Hocam da
söyledi: Bir şeyi istemeniz için onu bilmeniz lazım, hakkınızı bilmezseniz o zaman onu da
istemeniz mümkün olmaz. Dolayısıyla, adalete erişim bakımından bir başka mesele de hak
bilinci, hak farkındalığına ilişkin eksiklik. Bunu çoğaltabiliriz ama biraz daha hukuk kliniği
üzerinden gitmek isterim. Bunun içerisine mesela usullerin, prosedürlerin karmaşıklığını, her
şeyin hukuk, kanunların hukukçular için yazılmasını vatandaşlar için değil, onların
anlayabileceği bir dilin kullanılmamasını, bir sürü şeyi ekleyebiliriz. Ve biz bütün bunlardan
yola çıktığımızda ne yaptık, nasıl yaptık bunları biraz anlatmak istiyorum. Hukuk kliniğine
girişirken dekanlık desteği çok çok önemli, dekanlık desteği olmadan neredeyse hiçbir şeyin
olması mümkün değil. Bunu mutlaka açık yüreklilikle ortaya koymak gerekiyor. Vizyon
sahibi, bunu anlayan, önemseyen bir dekanlık, bir yönetim şart. Yine çok eğitim alındı, yani
ne yapıldı? Birçok Georgetown, American University gibi yerlerdeki eğitimlere gidildi,
oradan hocalar geldi, David de bize ders verenler arasındaydı. Macaristan örneğine baktık,
Güney Afrika’ya baktık, Polonya’da hatta ben okula gelmeden araştırmalar yapıldı. Bize
destek olan buradaki gibi donörler oldu. Çünkü buralara gitmek, gelmek, o hocaları getirtmek
bunlar maddi şeyler sonuçta. Şu çok önemliydi, dekanlık desteği şu anlama da geliyor,
Hocam
gibi,
sertifika
programları,
cebelleşme,
gönüllük
vesaire
gibi
şeylerle
uğraşmıyorsunuz, bir ders açıyorsunuz, seçimlik bir ders açıyorsunuz ve bu dersin kredi
karşılığı olması gerektiğini düşündüğünüz için de bunun gereğini yapıyorsunuz. Niçin
seçimlik bir ders? Çünkü böyle bir ders söz konusuysa her öğrenci bunu yapmaz, yapamaz,
yapmak da istemez. Biz de, elinin kenarıyla iş yapmak isteyen öğrenciyi böyle bir şeyin
içerisinde istemeyiz, seçimlik ders olmasındaki sebep bu. İkincisi de; öğrenciler çok
çalışıyorlar burada, dolayısıyla onlara bir havuç vermeniz lazım, yani bu sadece 3 krediyle
olabilecek bir şey değil, bir dönemlik bir ders değil iki dönemlik bir ders, dolayısıyla 6 kredi.
Şunu da söylemek lazım, niçin ilk dönem 0, ikinci dönem 6 kredi? İlk dönem öğrencilerin
yapacakları Hukuk Kliniği, hangi klinikte çalışacaklarsa ona hazırlamakla geçiyor ama siz
öğrenciye üç kredi verirseniz, o: “Ay bu çok zormuş, ben en iyisi ikinci dönem bunu
almayayım”, diyebilir. Dolayısıyla bunu biraz teşvik etmemek için ilk dönemki hazırlık
sınıfına 0 kredi veriyorsunuz, ikinci dönemine 6 kredi veriyorsunuz. En azından bizim
benimsediğimiz çözüm bu oldu. Ben tam zamanlı kişi olarak, bundan sorumlu devlet bakanı
olarak işe alındım. Kurumsal desteği, dekanlık desteği dedik, seçimlik ders olması dedik,
kredinin ayarlanması dedik, bir kişinin bundan sorumlu olması önemli, bu anlamda bir
kaynak sıkıntısı olmaması açısından da önemliydi, çünkü dışarıdan birisiyle yürütmeye
çalıştığınızda çok fazla verim alamayabilirsiniz ama donörlerle de çalışmak önemli.
Dün burada hep konuşuldu, hangi konularda çalışmak lazım? Ne yapmak lazım? Türkiye’de
ve belki de dünyada bilinmeyen şeylere karşı böyle bir kuşkuculuk, böyle gizli gündem
aramaları gibi şeyler hep olabiliyor. Dolayısıyla, siz bir şeye başlamadan karşınıza bir sürü
şey, insanları almak istemiyorsunuz. Hep böyle bir ülkede biliyorsunuz, semboller savaşı
üzerinden gidiyorsunuz. Dolayısıyla, çok fazla tepki çekmeyecek bir yerden, çok fazla tepki
almayacak bir modelden yola çıkmaya çalıştık. Bu nedenle Gündelik Hayatta Hukuk Kliniği
ile başlamak bizim için doğruydu. Bu klinikte ne yaptığımızı Ezgi Taboğlu birazdan sizinle
paylaşacak. Kendisi de Bakırköy Kadın Cezaevinde ilk ders vermiş olan klinik
öğrencilerinden bir tanesidir ama artık büyüdü, kanatlandı, dolayısıyla onun içerisinden
geliyor ve şimdi bizim kürsümüzde asistan olarak çalışıyor. Sonra, derslere başladık, yani
Gündelik Hayatta Hukuk Kliniği’ni kurduk, ondan sonraki sene Özel Hukuk Kliniği’ne
geçtik. Dün konuştuğumuz sebeplerden dolayı bunu yapmadan, yani Özel Hukuk Kliniği’ni
kurmadan önce barolarla görüşelim diye düşündük biz de. Ama bu düşüncemizden vazgeçtik,
çünkü anlamayabilirler, anlamadıkları gibi engel olmaya çalışabilirler diye düşündük. Sonuçta
biz akademik bir kurumuz, belli bir özerkliğimiz var, hangi dersi vereceğimizi de kimseye
danışmak durumunda değiliz diye düşündük. Dolayısıyla icazet alır gibi olmak da istemedik.
Biraz bekleyelim bu başarılı olsun, ne olduğu anlaşılsın, ondan sonra belki bunu konuşmak
daha anlamlı olur diye düşündük. Ama Hocamın da söylediği sebeplerden dolayı, bir şeyi de
yapıyorsunuz ama kör gözüm parmağına şeklinde yapmanın da çok bir manası yok, o
anlamda biraz görünürlükten de kaçınmaya çalıştık. Yapıyoruz ama size de nispet yapar gibi
bir tavırla bunun yapılmadığının altını çizmek için söylüyorum. Ne yapıldı? Özellikle hukuki
yardım kliniğini ben anlatıyorum, yani Özel Hukuk Kliniği’ni, Ezgi, Günlük Hayatta Hukuk
Kliniği’ni anlatacak ama öğrenciler gerçekten de ilk dönemde iletişim, mülakat yapma, kriz
yaşayan insanlarla, mağdur olmuş kişilerle nasıl mülakat yapılır, üzerine eğitildiler. Bunları
çeşitli simülasyonlarla, rollerle vesaire yaptık. Ve onlara öğretmeye çalıştığımız şeyler
arasında, müvekkil odaklılık, görüşülen kişinin menfaatlerini koruma ve temsilde etik
meseleler ve yükümlülükler nelerdir ki dün sorulardan bir tanesi buydu, yani gizlilik, sır
saklama, bunlara ilişkin öğrencilerin dikkatlerini çekmeye çalıştık. Malgorzata da bahsetti,
zaman içersinde check listler oluşturduk. Yani öğrencilerin takip etmesi gereken birtakım
prosedürler belirledik. Yani bir kişiyle görüşmeye, bir kişi bizimle görüşmeye geldiğinde ne
yapması lazım? Check liste bakacak, cep telefonunu kapattın mı? Güvenliğe haber verdin mi?
Gidip müvekkili oradan aldın mı? Bir gün önceden teyit ettin mi buluşacağınız yeri? Su
koydun mu? Her neyse. Dosya tutma standartları geliştirdik.
Bir kişi söyledi, herkesin
uygulamada öğrendiği şeyi öğrencinin üniversitede öğrenmesi güzel bir şey. Hukukta
dosyalar üstten alta doğru tutulmaz, aşağıdan yukarıya doğru tutulur ki açarsınız ne olduğunu
en son görürsünüz? Şu nasıl oldu? Yani bir sorumluluğunuzun olması söz konusu olabilir,
buna karşı ne yapıyorsunuz? Bizim bulduğumuz çözümlerden bir tanesi, öğrencilerin check
listte mülakattan önce yapmaları gereken şeyler var ama mülakat sırasında da yapmaları
gereken şeyler var. Ve mülakat sırasında söylemeleri gereken ilk şey: Biz öğrenciyiz,
hocalarımızın denetiminde bu hizmeti size sunuyoruz, bir. İkinci, bu hizmet ücretsizdir.
Çünkü insanlar bir menfaat karşılığı böyle bir şey yaptığınızı düşünebiliyorlar, dolayısıyla bu
ücretsizdir, eğitim amaçlıdır, biz de öğrenciyiz. Karşı tarafa bunu böyle bir “disclaimer” gibi
söylediğiniz zaman, onların da beklentilerini şartlandırabilme imkânına kavuşmuş
oluyorsunuz. Ben buna çok katılmıyorum ama diğer arkadaşlar böyle düşünüyorlar.
Biz onlara bir hukuki görüş ya da bir araştırma ya da bir bilgi sunduğumuzda bunu yazılı
olarak yapmamayı da seçtik. Bazen evet, basit bir dilekçe yardımında bulunuyoruz, o zaman
onu yazılı veriyoruz. Ama hukuki durumun ne olduğunu anlatıyoruz, yazılı olarak
vermiyoruz. Ben çok katılmıyorum ama öyle gelişti. Öğrenciler daha sonra bütün bu iletişim,
mülakat yapma, bu etik meseleler yükümler vesaire hukuki araştırma yapma ve görüş
yazmayı öğrendiler. Bu yazdıkları onlarla hep oturularak değerlendirildi; şu olmuş, bu
olmamış, bunu çıkar, bunu ekle, burada bir Yargıtay kararı var bakılmamış, niye yapmadınız?
De ler, da lar ayrı yazılıra kadar işte justified paragraf, efendim Times New Roman’la 1,5
satır aralığı yapmayı öğrenmelerine kadar onlara geri bildirimde bulunuldu. En önemlisi,
Hocam da burada çok güzel dile getirdi, öğrencilerin hukuka bir mevzuat hukukçusu olarak
yaklaşmalarını istemiyoruz. Eğer biz bir paradigma değişiminden bahsediyorsak, eğer biz
toplum için hukuku kullanmaktan bahsediyorsak, mevcut kanunları, ne yapalım bu da böyle,
yapacak bir şey yok, hadi dükkanı kapatıp gidelim, şeklinde yorumlanmasını istemiyoruz.
Tam Hocamın bahsettiği şekilde, öğrencilere eleştirel hukuk teorisinden bahsediyoruz, bunun
içerisinde feminist hukuk teorisi de var. Eleştirel hukuk teorisinin söylediği temel şey:
Objektiflik mobjektiflik yalan bunlar. Yok öyle bir şey. Tabi ki hukukun da tuttuğu bir taraf
var ve bu taraf şimdiye kadar, bunu Amerika’dan alarak belki söylemek lazım, beyaz, erkek,
güçlü kişilerin değerlerini kodifiye etmek üzerine kurdu. Dolayısıyla, biz öğrencilerin yeni
hukuk, eleştirel hukuk teorilerine de expose etmeye çalışıyoruz ki, hukuka statükodan yana,
mevzuattan yana, onu farklılaştıran bir yerden değil, sorgulayıcı, fakirin yanında, güçsüzün
yanında eleştirel bir bakış geliştirebilmeyi öğrensinler ve bunu yaparken de, sadece burada
benim bahsettiğim gibi, anlattığım gibi bunu yapmıyoruz, eleştirel bakacaksınız hukuka.
Onlara belgeseller izletmeye çalışıyoruz, biliyorsunuz Türkiye’de silikozis diye bir hastalık
var. Silikozis hastalığı kot taşlama işçiliğinden ortaya çıktı. İşçilerin son derece sağlıksız
koşullarda sosyal güvenliksiz çalışmalarında çıkartıldı, ortaya çıktı ve insanlar patır patır
ölmeye başladılar. Bununla ilgili çekilmiş bir belgesel var. Şimdi siz bunu öğrenciye
izlettiğinizde, bu insanların çaresizlikten o işlerde çalıştığını, hiçbir hukuki korumadan
faydalanamadığını gösterdiğinizde, bu onlar için unutulmaz bir şey oluyor. Ya da meslek
hastalığı denilen prosedürün; nefes alamayan, yürüyemeyen bir insanın gerçekleştiremeyeceği
kadar karmaşık prosedürlerle, avukatsız asla yapamayacağı şeylerle dolu olduğunu
gösterdiğiniz zaman, o öğrenci mevcut hukuki düzenlemelerin yapılabilirliği konusunda, sizin
onlara bir sekiz derste anlatamayacağınız şeyi bir belgeseli izleyerek öğrenebilir. İkinci
döneme geçtiğimizde, hukuki yardım kliniğinde gelen, bize yapılan başvuruları teker teker
değerlendirmeye başlıyorlar. Özellikle ikinci dönemde her hafta öğrencilerle, birazdan
resimlerini göstereceğim, değerlendirme yapılıyor, herkes kendi dosyasından bahsediyor, bu
bir akran öğrenmesi yöntemidir, bazen çünkü çok güzel çözümler geliştiriyorlar kendi
kendilerine. Diyoruz ki, lütfen Defne bunu Alparslan’a anlat, Alparslan bunu Utku’ya anlat.
Birbirlerinden öğrenmeleri çok önemli ki bunu bilirsiniz hukukçular çok yaparlar, avukatlar
birbirlerine sorarlar, hâkimler birbirlerine sorarlar, savcı bey siz ne yaptınız vesaire gibi, bunu
teşvik etmek çok önemli. Şimdi, şunu da cevaplayayım, mahkemelerde dava mı açacak
öğrenciler vesaire gibi şeyler söylendi. Ha pardon ona geçmeden şunu da söyleyeyim, bu bir,
hem bir akran öğrenmesi hem de bir psikolojik deşarj sağlama aracı, çünkü bazen karşınıza
çıkan dosyalar gerçekten çok üzücü, çok şaşırtıcı, tokat etkisinde olabiliyor!
Ve şunu hatırlayalım, yani bizim öğrencilerimiz, bir kez daha söyleyeyim, orta-üst gelir
gruplarından gelen son derece steril, böyle sitelerde korumalı hayatlar yaşamış insanlar, biraz
yüzleşecekler yani gerçeklerle, çünkü gerçekler bunlar. Ama tabi her zaman buna hazırlıklı
olmayabiliyorlar. Yani çok zorlayan dosyalar oluyor, mesela bir kekeme müvekkil ya da
görüşmeci gelmişti, görüşme 5 saat sürmüş! 5 saat! Ve çocuklar çıktıklarında
mahvolmuşlardı, perişanlardı. Bu çok güzel bir tecrübe aslında. Dolayısıyla, birbirleriyle de
paylaşarak yaşadıkları sıkıntıları buradan da bir öğrenme sağlayabiliyorlar. Tekrar şunu
söyleyelim, genelde hukuki temsil değil, hukuki bilgi ihtiyacı oluyor insanların. Bir çekyat
aldım, bunun taksitlerini ödemeye çalışıyorum, bir tanesini iki günlüğüne kaçırdım hepsi
muaccel oldu, ben ne yapacağım? Muaccel ne? Buradan başlayabiliyorsunuz. Dün Alpaslan
Bey söyledi, hiç kimliği olmamış kadının, 30 yaşına gelmiş kimliği olmamış. Ya da çok basit
bir dilekçeyle çözülebilecek birtakım işlerimiz oluyor, genelde hep hukuki bilgi vererek
çözüyoruz. Ya da iş sözleşmeleri, işten çıkartılmalar, sosyal güvenliğin olmaması gibi şeyler.
Nasıl ulaştık insanlara onu söylemek lazım. Böyle A4 kâğıtlara duyurular hazırladık ve
okulun etrafında Rotary Çocuk Yuvası vardı. Beyoğlu Belediyesi’nin bir Beyaz Masa’sı
vardı. Oraya gittik, muhtarlara gittik ki bu size söylediğim kimlik vakası muhtardan gelmiştir.
Muhtar beni hâlâ arar: Hocam burada bilmem kim var, gelin de ilgilenin, falan diye. Okullara
gittik, okulların çünkü aile birlikleri var. Okullar, orada çocukları dolayısıyla problem
yaşayan insanlarla da yüz yüze geliyorlar. Yani insanlarla temas noktalarını kullanabilmek
çok önemli, nerelere gidiyorlar? Camiye gittik mesela, camide de çünkü insanlar geliyorlar,
konuşuyorlar, problemlerini anlatıyorlar, imam biliyor orada kimin nesi var vesaire. Ve
Bilgi’ye, Bilgi’nin koridorlarına astığımız ilanlar oldu. Bugün çok ilginç bir şekilde, hiç böyle
yola çıkmamıştık ama kliniğin en önemli müşterileri arasında Bilgi Üniversitesi’nin
hizmetlileri var ve onların akrabaları, onların komşuları var. Şoförler, bahçıvanlar, aşçılar,
yani aklınıza gelebilecek herkes. Ve onların Kuştepe’deki başka tanıdıkları, kapıcı bilmem
kim, vesaire diye böyle gidiyor. Ama çalıştığımız STK’lar da var, bunları döneme göre
değiştiriyoruz. Örneğin bu sene Asker Hakları Platformu’yla çalıştık. Gey-LezbiyenTransseksüellerin bir derneği var. Onlar bize başvurdular. Onlarla biraz çalışmaya çalıştık
olmadı. Bir dahaki sene daha artacaktır. Bunu şunun için de söylüyorum, zaman içerisinde bu
duyuldukça, size gelen insanlar ya da size iletilen talepler de çeşitlenmeye başlıyor. Mesela
mülteciler falan da geldi arada. Arnavutluklu birisi geldi, Afrikalı bir göçmen geldi. Onlara da
elimizden geldiğince yardımcı olmaya çalıştık ama oralara gitmeme kararı aldık. Mesela
şiddet görmüş kadınlarla çalışmama kararı aldık. Bunun bir sebebi, İstanbul’da bu konuda
çalışan çok fazla STK’nın olmasıydı. Bir sebep buydu. İkincisi de, şiddet açıkçası
öğrencilerimize bir zarar verebilir korkusu yaşadık. Belki bu korkunun üzerine gitmek
gerekiyor. Dün sorulanlar arasında bu da vardı. Kriterimiz yok, yani biz, bize gelenler zengin
midir, fakir midir buna bakmıyoruz. Çünkü zaten bize geliyorsa durumu belli, genelde öyle
oluyor. Bir tane, iki tane durumu iyi olduğu halde merak ettiği bir şeyi öğrenmek isteyen
öğrenciler oldu; efendim askerlik hizmetini bilmem ne yapmak istiyormuş, o yüzden ismini
değiştirtmek, yaşını düzelttirmek istiyormuş! Ay buyur kendin yap onu! Yani bize ihtiyacın
yok o anlamda. Bu bir görüntü, böyle bir odamız var, bu iki kuzucuk benim, bizim
öğrencilerimiz. Meslektaşım Ulaş Bey bu sene Özel Hukuk Kliniği’nden sorumluydu. Bir
masanın etrafında konuşuluyor. Aslında Ulaş genelde geride de oturuyor. İlk başta
görüşülürken sorunun ne olduğu anlaşılmaya çalışılıyor. Böyle bir çalışma ortamları var. Ama
çoğunlukla
öğrencilerin
okuldaki
bilgisayarları,
kendi
bilgisayarlarını
kullandığını
görüyorsunuz. Bu da size bahsettiğim değerlendirme dersleri.
O gün fotoğraf çekimi için böyle bir mizansen oluşturuldu, özür diliyorum hepinizden.
Normalde 12 kişilik bir sınıfı oluyor, burada gruplar halinde çalışan öğrenciler kendi
dosyalarını anlatıyorlar, ne yaptılar, ne ettiler ve ondan sonra hocayla değerlendiriliyor. Ne tür
işlerle karşılaştık? Biz ilk başta Özel Hukuk Kliniği değil Aile Hukuku Kliniği diye yola
çıkmıştık ama öyle olmadı, her türlü özel hukuk meselesi geldi. Arada Mülteci Kliniğimiz
oldu, mülteci hukuku üzerine çalışan bir hocamız vardı. ICMC ve (...) işbirliği yapıldı.
Öğrenciler oraya gönderildiler, orada hukuki hizmet verdiler. Şunu da söylemek lazım.
Öğrenciler hukuki bilgi veriyor evet ama bazen avukat da gerekiyor. Böyle durumlarda bizim
İnsan Hakları Merkezi’nde kurmuş olduğumuz bir pro bono ağı var. Yani gönüllü avukat ağı
var. Oraya dosyaları yönlendiriyoruz ama bu çok sık olan bir şey değil. 9 yılda 123 tane
dosyaya bakmışız. Çok mütevazı rakamlar bunlar, görebilirsiniz. Son 2 yıldır öğrenci sayımız
12-14 civarında, bunu aşmamaya çalışıyoruz. İlk başlarda bu 4 kişiydi, 6 kişiydi, hep iyi
öğrencileri seçmeye çalışıyoruz. Belli bir ortalamalı, bir çalışma disiplini olan, genelde 3. ve
4. sınıflardan alıyoruz ve mutlaka mülakatla alıyoruz öğrencileri. Çünkü hem nitelikli
olduklarından emin olmak istiyoruz hem de neyin içersine girdiklerini bilsinler istiyoruz. Bu
eski bir şeyden, istatistikten updated değil ama görebilirsiniz, bakın en çok meseleler sosyal
güvenlik meseleleri oluyor. Gerçekten çok fazla sömürü var. İnanılmaz bir şey. Aile hukuku
meseleleri çok fazla oluyor, barınma ve kira meseleleri. Zaten dünya literatüründe de bu
böyledir; düşük gelir, sosyo-ekonomik gelir grubunun temel meseleleri bunlardır. Barınma,
aile ve iş ve sosyal güvenlik meseleleridir. Gündelik Hayatta Hukuk Kliniği’nde de ne
yaptığımıza çok kısaca değineyim. Burada tek tek kişilere hukuki yardım vermektense hukuki
eğitim veriyoruz ve Ayşe Hoca bahsetti, 2 hafta yaptık dedi. Biz 9 hafta boyunca bunu
yapıyoruz ki belli bir hukuki farkındalık kazanılsın. Çünkü bu zamanla olan ve gelişen bir
şey. Öğrenciler bu sefer ilk dönemlerinde eğitici olmaları, interaktif şekilde ders yapmaları
yönünde eğitiliyorlar. Biz sizin gibi aslında ilköğretim 8. sınıflarda başladık. Cezaevlerine
gitmeye hemen başlamamıştık. İlk önce İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğü’nden izin almıştık
ve müfredatta olan 8. sınıfların İnsan Hakları derslerine benim öğrencilerim dersin hocasıyla
birlikte girdiler ve 8 hafta boyunca onlarla hukuk konularını yaptılar interaktif metotlarla. 3-4
sene böyle çalıştık, fakat sonra İstanbul Milli Eğitim Müdürü değişti. Türkiye’de de bildiğiniz
gibi, bir müdür bir şey yapıyorsa, öbürünün onu yapmaması esastır. Dolayısıyla yeni müdür
buna izin vermedi. Bu çok üzücü bir şey aslında. Çünkü etkiyi görebiliyordunuz. Öğrenciler o
3-4 sene içerisinde asker, polis olmaktan hâkim olmayı istemeye, savcı olmayı istemeye
başlıyordu. Benim öğrencilerim o çocuklar için rol modeli oluyordu. Yani asker, polisi de
küçümsemek için söylemiyorum, farklılaştırabilmek için söylüyorum. Olmadı. Sonra bir STK
ile çalıştık. Son 6 yıldır da dersleri cezaevlerinde yapıyoruz. Önce kadın cezaevinde başladık,
sonra erkek cezaevlerine geçtik. Birazdan Ezgi anlatacak. Adalet Bakanlığı Ceza Tevkif
Evleri Genel Müdürlüğü’yle izin alarak çalışıyoruz. Bu da bizim broşürümüz. Burada da çok
önemli. Bu tarz şeyleri duyururken vatandaşın dilini konuşmak lazım. Yani hukuki bilgi,
hukuki danışmanlık bu değil. Ücretsiz, birincisi bu, ücretsiz hukuki bilgi. Ama siz ücretsiz
hukuki bilgi deyince bunu anlayacaklarını da düşünemezsiniz. Örnekledik, nüfus cüzdanınız
mı yok? Ev sahibinizle sorun mu yaşıyorsunuz? Tapu alamıyor musunuz? SSK’dan maaşınız
mı bağlanmıyor gibi. Bu arkası ve önüdür, bu da ön tarafı, iç tarafı olacak, evet, resimlerle
anlatmaya çalıştık. Bir de şuna geleyim. Her iki klinikte de, ister Gündelik Hayatta Hukuk
Kliniği olsun, ister Özel Hukuk Kliniği olsun öğrenciyle çok yoğun çalışmanız lazım. Ben
öğrencilere cep numaramı veriyorum. Bu çok hoşlarına gidiyor ama bir tanesi değerlendirme
formuna bunu yazmış. Hocaya her zaman ulaşabilmek çok güzel ama o da size ulaşıyor.
Dolayısıyla böyle bir tarafı da var. Öğrenci denetlemeniz hem verilen hizmetin kalitesini
kontrol etmek anlamında, yani Uludağ Üniversitesi’nden Hocamın dün söylediği, o
acemilikten zarar gelmesini önlemek için gerekli hem de öğrenciyi değerlendirebilmek için
gerekli.
Ama başarıya da ulaştı, bu sene cezaevlerindekiler bizden resmen, hukuk kliniği ikiyi
istediler, tepeme bindiler ve biz de en sonunda 9 haftanın üzerine 6 haftalık bir Hukuk Kliniği
II’yi başlattık, yani advanced level, bir şey oldu. Bu sene hukuki yardım kliniğinde 12 öğrenci
vardı, 6 grup vardı dolayısıyla, öğrenciler 21-22 yaş ortalamasında. Şu da çok önemli, kızerkek sayısını mutlaka eşit tutmak gerekiyor bu tarz işlerde. Ben buna çok dikkat etmeye
çalışıyorum, çünkü bu böyle kızların evcilik oynadığı bir şey ya da erkek öğrencilerin sırf
böyle hukuk bürosuyla ilgili şeylerini öğrendiği bir uygulama değil. Bu toplumsal bir şey.
Burada birlikte olunması çok önemli. Toplumdaki o cinsiyet rollerini pekiştirtmemek çok
önemli. Ama onun ötesinde bir kadın bir kadınla görüşmeyi tercih edebileceği gibi bazı
durumlarda, bir erkek de bir erkekle görüşmeyi tercih edebilir. Dolayısıyla o grupların
mutlaka eşit, yani kadınlı-erkekli olmasında önem var. Şu da çok vakit alıyor gerçekten.
Öğrencilerin yazdıkları şeyleri çok, bir kez, iki kez, üç kez düzeltmeniz, dört kez düzeltmeniz
gerekiyor.
Bunları
da
söyledik
dün.
Öğrencilerin
dosya
tutmalarını
vesaireyi
değerlendiriyoruz. Ben cezaevlerindeki öğrencilerden bazı durumları aldım buraya; öğrenciler
bu üç ayın, yani cezaevindeki hükümlüler bu üç ayın nasıl geçtiğini anlamadıklarını
söylediler. Bu beni çok mutlu etti ve gururlandırdı. Sanki hep bizi beklemişlerdi. Onların
dışarıyla bağlantısı gibiydik. Onlar benim sayemde değil, ben onlar sayesinde hukuka inanır
oldum. Bu tecrübe bende büyük farkındalık yarattı, bizden öyle büyük beklentileri var ki,
bana: “Buraya gelmek kolay değil, siz cesaret ettiniz, bizi dinlediniz ve bize insan
olduğumuzu hatırlattınız” dediler. Bu gerçekten çok önemli. Hep teşekkür mektupları geliyor.
Hepsi, kurduğumuz iletişimin ne kadar iyi olduğunu söylüyor. Bence, burada da dile getirildi:
İnsanı görmek gerekiyor. Yani hukuk hukuk için değil, hukuk insan için, her şey insan için.
Dolayısıyla, öğrencilere bunu öğretebilmenin çok önemli olduğunu düşünüyorum, kendilerine
güvenlerinin arttığını söylüyorlar, ifade becerilerinin geliştiğini söylüyorlar. Burada da çok
ilginç bir şey var: “Ceza sistemimizin iyi işlemediğini biliyordum ama meğer hiç
işlemiyormuş”, demiş bir tanesi. Bunu öğrendikten sonra, dünya artık o eski rahat yer
olmayacak, bu benim için çok net. Zaten tam da böyle olması gerekiyor, çünkü dünya o güzel,
rahat yer değil, öyle bir şey yok. Bizim orta-üst sınıf öğrencilerimiz de bunu öğrendilerse ne
mutlu bize. Şimdi ben size böyle mutluluk resmi çiziyorum, birazcık da zorluklara geleyim.
Evet, bir başarı var ortada. Bize her sene birçok ülkeden çok ziyaretçi geliyor. Ben eğitimlere
vesaireye gidiyorum ama şunu da hiç unutmamak lazım. Hukuk kliniği kurmak hukuk
eğitiminin geleneksel çerçevesini değiştirmek anlamına geliyor. Bu da bir zihniyet değişimi
demek. Zihniyet değişimi de muhafazakâr hukukçularda öyle hızlı olan bir şey değil. Ve
kurumsal destek olmadan, bir kez daha söyleyeyim, yürümesi mümkün değil. Şunu da
söylemek lazım, risk alıyorsunuz, ciddi risk alıyorsunuz. Siz öğrencilerinizi okul gibi
korunaklı bir yerden dışarıya saldığınız anda bir risk alıyorsunuz. O riski yönetmeniz lazım. O
riski de orada olarak, denetleyerek, başlarında durarak yönetmeye çalışıyorsunuz. Çok yorucu
bir şey. Her yerin ayrı bir riski var. Bakın, okullarda ders yaptığımızda pedofili örnekleriyle
karşılaştık. Müdürün dayak attığını ben gördüm çocuklara. Şimdi ne yapacaksınız? Bu sizi
böyle çok zor durumlarla karşı karşıya bırakıyor. STK ile çalıştığınızda devamlılık meselesi
yaşıyorsunuz, çünkü STK’larda böyle bir sorun var. Ceza infaz kurumlarında yapılan
çalışmaların da ayrı zorlukları var. Bakanlıkla, bakanlığın bu birimiyle çalışmak çok kolay bir
şey değil. Ceza infaz kurumlarının kendisi zaten çok zor yerler çalışabilmek için. Sürekli bir
sürü şeyi yutmanız gerekiyor, gülümseyerek, sempatik kanallardan çözmeye çalıştığınız
şeyler oluyor. Bazen de çözemiyorsunuz, tepeniz atıyor, başsavcıya kadar çıkıyorsunuz. Ama
mümkün mertebe ılımlı olmaya çalışıyorsunuz. Şunu da mutlaka söylemek istiyorum, çünkü
dün de konuşuldu. Yani biz hükümetle kavga mı edeceğiz? Devletle kavga mı edeceğiz
vesaire.
Şimdi ben bugüne kadar Bilgi’nin hukuk camiasında geliştirdiği bağımsız tavır sayesinde
bunları yapabildiğimize inanıyorum. Bağımsız tavır demek bence, illa anti bir tavır olmak,
tavır sahibi olmak anlamına gelmiyor. İlla bir karşıtlık üzerinden olması gerekmiyor.
Türkiye’de bu genelde böyle olageldi. Biz her kurumla çalışma gayretindeyiz, onu, o
çalışmayı nasıl ortaya koyduğunuz, ne yaptığınız bence çok önemli. Bu, eleştiri yapmadığınız
anlamına da gelmiyor. Bunu karşı tarafı sıkıştırmak, onu böyle birilerinin önünde mahcup
etmek vesaire için yapmadığınızı karşı tarafa anlatır bir dil kullanmanız, yapıcı olmanız çok
önemli. Ama bu da Türkiye atmosferinde eleştirilerden kurtulmanıza hiçbir şekilde katkı
sağlamayabilir ama bazı gerçeklerle de yaşıyoruz işte. Şunu da söylemek lazım, İstanbul’da
23 tane hukuk fakültesi var. Hızlı gitmeye çalışıyorum ama yine de çok uzun, uzattım özür
diliyorum. Hukuk kliniklerini rekabet oltası olarak kullanmak isteyen fakültelerin olmasından
ben şahsen endişe ediyorum. Teneke bir ilgi olabilir diye düşünüyorum. Oysa klinikler bir
sürdürülebilme meselesi. Taş üstüne taş koymamız gerekiyor. Devam etmemiz gerekiyor.
Yılmayacaksınız, sürekli devam edeceksiniz. Bu da kurumsal destek olmadan, o gün şöyle,
bugün böyleyle olabilecek bir şey değil. Son slayt, Hoca da söyledi, klinikle uğraştığınız
zaman diğer meslektaşlarınız size deli gözüyle bakıyor, çok net: Deli, bildiğin deli! Buna da
hazır olmak lazım. Ben de bununla yaşadım, bununla karşılaştım. Meslektaşlarım için de
söylüyorum. Kendinizi iki kere ispatlamanız gerekiyor. Yani hem doktoranızı yapacaksınız,
hem akademisyen olacaksınız, derslerinizi vereceksiniz, her şeyi çok iyi yapacaksınız; bir de
bu deli icadı, Müslüman mahallesinde salyangoz satmak olan kliniği iyi yapacaksınız, onu
kuracaksınız, onu geliştireceksiniz. Biraz fazla olabiliyor! Yüzümdeki çizgileri son beş, altı,
yedi
yıldaki ikisini birlikte yapmaya çalışmaya borçlu olduğumu düşünüyorum.
Kurumsallaştırmanız lazım ve bizim şu anda 10 sene sonunda geldiğimiz yer burası. Şimdi
hükümlülere yönelik bir temel hukuki okuryazarlık kitabı hazırlıyoruz, çünkü 9 haftalık
derslerle olmaz, bir kitapçık lazım. Çünkü soruyorlar, devam ediyorlar, öğrenmeye devam
etmek istiyorlar. Aslında bizim ihtiyacımız olan, dışarıdaki modellerde gördüğümüz gibi, sırf
bu işle ilgilenecek birisi. O noktaya henüz gelemedik. Yeni insanları yetiştirmeniz, bunun
içerisine katmanız, yeni klinikler açmanız lazım. Belki bunu bir bursla yurtdışına, hukuk
kliniklerinde mastır yapacak kişileri yurtdışına göndererek, sonra onların know how’ını
üniversiteye tahvil ederek yapmanız lazım. Bunların üzerine kafa yoruyoruz. Beni
dinlediğiniz için teşekkür ederim, çok hızlı ve uzun oldu.
Nüvit Gerek: Bilkent Üniversitesi’nin değerli mensuplarından Aslı Gürbüz Usluel tarafından
takdim edilecek, hukuk öğretiminde kurgusal duruşmaların misyonu son derece önemli bir
konu. Hepimizi bütün hukuk fakültelerini ilgilendiren bir konu. Sayın Usluel Ankara Hukuk
Fakültesi mezunu. Ticaret hukuku çalışıyor. 2009 yılında yardımcı doçent unvanı almış ve
2012 yılından beri aynı zamanda dekan yardımcısı olarak görev yapıyor. Uluslararası Ticari
Tahkim Kurgusal Duruşmalarında hakemlik yapıyor. Üniversitesinde Kurgusal Duruşma
Ekibi’ne koçluk yapıyor. Özellikle ilgilendiği alanlar, ticari sırlar ve uluslararası ticaret
hukuku, şirketler hukuku, Avrupa sermaye piyasaları. Sözü kendisine veriyorum, buyurun.
Aslı Gürbüz Usluel: Çok teşekkür ederim Hocam izninizle ben de kürsüde konuşmak
istiyorum. Değerli katılımcılar hepinizi saygıyla selamlıyorum öncelikle. Ve aynı zamanda bu
sempozyumda emeği geçen herkese teşekkür etmek istiyorum. Bugün sunumumda öncelikle
dünyanın dört bir yanında hukuk eğitiminin artık önemli bir parçası haline gelen, ulusal ve
uluslararası düzeyde organize edilen kurgusal duruşma yarışmalarından bahsetmek, hukuk
öğrencileri açısından yararlarını irdelemek ve son olarak, 2003 senesinden beri gerek hakem
gerekse takım çalıştırıcısı olarak katıldığım William Weiss Uluslararası Ticari Tahkim
Kurgusal Duruşması hakkında bilgi vererek bununla ilgili deneyimlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. 16. yüzyılda ilk örnekleri İngiltere’de görülen kurgusal duruşma yarışması,
öğrencilerin farazi bir uyuşmazlık üzerinde davalı ve davacı dosyası hazırladıkları ve bu
dosyalar kapsamında sözlü savunma yaptıkları bir faaliyettir. Bazı hukuk fakültelerinde
kurgusal duruşma seçimlik bir ders olarak açılırken, bazı fakültelerde ders dışı bir aktivite
olarak gerçekleştirilmektedir. Örneğin, Bilkent Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Kurgusal
Duruşma 2 saatlik ve 2 dönem okutulan seçimlik bir ders olarak açılmaktadır. Ancak,
kurgusal duruşma yarışmalarında, yarışma takımında daha doğrusu, yer alma hakkını elde
etmiş öğrenciler bu dersi seçebilmektedirler. Her bir kurgusal duruşma yarışmasının formatı
ve kuralları birbirinden farklı olmakla birlikte, temel olarak yarışmalarda, kurgusal duruşma
yarışmalarında biraz önce de belirttiğim gibi, farazi bir hukuki olayı çözmek üzere oluşturulan
bir yarışma ekibi kurulmakta, bu yarışma ekibi uzun soluklu bir hazırlık süreci çerçevesinde
hukuki olayı analiz etmekte, hukuki sorunları tespit etmenin ardından, öğreti ve içtihatlarla
ilgili, bunları araştırarak argüman üretmektedir. Daha sonrasında biraz önce bahsettiğim gibi,
bu argümanları yazılı şekilde davalı ve davacı dosyaları olmak üzere hazırlamaktadırlar. Bu
hazırlanmanın ardından fiktif bir jüri önünde sözlü savunmalar yapılmaktadır. Bu jüriler
genelde avukatlar, hâkimler ya da akademisyenler tarafından oluşturulmaktadır. Bir hukuk
öğrencisini hukuk uygulamasına ve pratik hayata belki de en çok yaklaştıran ve öğrenciler
açısından eşsiz bir deneyim olarak gördüğüm kurgusal duruşmaların pek çok faydası
bulunmaktadır. Öğrenciye kattığı pek çok beceri söz konusudur. Bunlardan kısaca bahsetmek
istiyorum. Öncelikle kurgusal duruşma çalışmaları öğrencilerin karmaşık hukuki kaynakları
basit ve açık olarak açıklama yetilerini geliştirmektedir. İkinci olarak, çözümü oldukça zor
olan problemlerde, araştırma yapma tekniklerini öğrencilerin öğrenmesini sağlamaktadır. Bu
araştırmalar sonucunda elde edilen verileri açıkça ve ikna edici bir şekilde öğrencilerin
yazabilme yeteneği kazandırır.
Hukuk fakültelerine baktığımız zaman, klasik hukuk eğitimi veren fakültelerde, ülkemizde
pek çok örneği var biliyorsunuz, genelde derslerden geçmen için, derslerde başarılı olmanın
ölçütü sınavlar ve sınavlar öğrencinin yazma yeteneğini istenen boyutta geliştiremiyor. Fakat
mood court ya da kurgusal duruşmaya katılan öğrencilerin yazma becerilerinin oldukça
geliştiğini görüyoruz. Bu yazılı dilekçelerin hazırlanmasından sonra öğrencilerin sunum,
sözlü sunum aşamaları geliyor. Jürilerin, oluşturulan jürilerin mood court sunumları sırasında
araya girerek soru sormaları uygulamada görülen bir durumdur. Genellikle bu şekildedir.
Dolayısıyla öğrenciler mood court sırasında kendi sözlerinin kesildiği ve soru sorulduğu
durumlarda pratik cevap verebilme yeteneklerini geliştirmektedirler. Aynı zamanda tabi ki bir
kişinin sözünün kesilmesi zor bir durumdur. Bununla baş etmeyi de öğrenmektedirler
öğrenciler mood courtlarda. Bunun yanında, zamanı iyi kullanabilmek oldukça önemlidir.
Çünkü hem dosyaların hazırlanması sırasında hem de sözlü sunumlar sırasında öğrencilere
belirli zamanlar verilir ve öğrenci bunlara uymak durumundadır. Dolayısıyla, zamanın iyi
kullanılması da mood courtun öğrenciye kattığı en önemli faydalardan bir tanesidir. Bu
dosyaların hazırlanmasının ardından sözlü savunmalar söz konusu olduğunda, öğrencilerin
özgün ve ikna edici konuşmalar yapabilmesi yine mood court sayesinde gerçekleşmektedir.
Daha doğrusu mood courta katılan öğrencilerin ya da kurgusal duruşmalara katılan
öğrencilerin bu konuda kendilerini çok geliştirdikleri görülmektedir. Özellikle uluslararası
kurgusal duruşmalara katılan öğrencilerin pek çok avukat, akademisyen ve hukuk
öğrencisiyle tanıştığı, karşılaştığı, böylece de kendilerine sosyal ve aynı zamanda profesyonel
bir ağ oluşturdukları görülmektedir. Sonuncu olarak, kurgusal duruşmanın faydaları arasında,
aslında epey soyut bir yarar olan ve aslında tüm öğrenciler açısından bahsedilemeyecek olan
bir unsurdan bahsetmek istiyorum. Kurgusal duruşma yarışmaları çoğunlukla, öğrencinin
kendine olan güveninin artmasını sağlamaktadır ama çoğunlukla diyerek altını çiziyorum ve
karakterini olumlu yönde etkilemektedir ve geliştirmektedir. Ancak öyle bazı durumlar vardır
ki, öğrenci mood courta girdiğinde, jüri önünde başarısız olduğunda bu durumun tam tersi de
gözlenebilmektedir. Benim bir öğrencimde ne yazık ki başıma geldi. Bununla karşılaştım.
Bütün bu yararları bünyesinde barındıran kurgusal duruşma yarışmaları hem kamu hem de
özel hukuk alanında düzenlenmektedir. Türkiye’deki hukuk fakültelerinin ulusal alanda
katıldığı ve en önemli yarışmalardan birini örnek olarak Ordinaryüs Profesör Doktor Hıfzı
Veldet Velidedeoğlu Kurgusal Duruşma Yarışması’nı verebiliriz. Bunun yanında, uluslararası
alanda Türk üniversitelerinin en çok katıldığı ve bildiği Amerika Birleşik Devletleri’nde
düzenlenen Philip Jessup Uluslararası Kurgusal Duruşma Yarışması örnek olarak
verilebilecektir. Philip Jessup’a katılabilmek için Türk takımları öncelikle ulusal bir elemeden
geçmektedir. Bu ulusal elemeyi geçtikten sonra Türkiye’yi temsilen Amerika’da bu
yarışmaya katılabilmektedir. Özel hukuk alanına geldiğimizde ve özellikle uluslararası ticaret
alanında kurgusal duruşma yarışmalarından en prestijli olanı William Weiss Uluslararası
Ticari Tahkim Kurgusal Duruşma Yarışması’dır. Geçtiğimiz sene yirmincisi düzenlenmişti.
Geçtiğimiz sene derken Mart 2013. Mart ayından bahsediyorum. Bu yarışma Avusturya’nın
Viyana şehrinde düzenleniyor. Yarışmaya bu sene 67 ülkeden 290 takım katılmıştır. 2013
senesinde Türkiye’den 5 takım, 5 fakülte, hukuk fakültesi yarışmıştır bu yarışmada. Bu
yarışma ismini uluslararası ticaret hukukunda ve uyuşmazlık çözümünde oldukça ünlü bir
profesör olan Hollandalı William Cornelius Weiss’den almaktadır. Yarışmanın dili tümüyle
İngilizce’dir ve temel olarak, biraz önce mood courtun ya da kurgusal duruşmanın
özelliklerini ifade ederken belirttiğimiz gibi, yazılı ve sözlü aşamadan oluşmaktadır.
Her yıl Ekim ayının başında tıpkı gerçek bir dava dosyasını andıran yaklaşık 60 sayfalık bir
problem internet sitesinde yayınlanmaktadır. Biz de bu sırada mülakatlar yoluyla
takımlarımızı oluşturmaya çalışıyoruz. Takımlarımız genelde en az 4 öğrenciden
oluşmaktadır. Ancak hemen belirteyim ki, mensubu olduğum fakültenin öğrencilerinin mood
courta katılma talepleri seneden seneye değişiklik göstermektedir. Son 2 senedir düşme
trendindedir. 2012 senesinde sadece 3 kişi başvurduğu için bir takım oluşturamadık ne yazık
ki. Bu sene 4 kişilik bir takımla katılabildik. Aslında mood court çalışmalarına baktığımız
zaman öğrencilere biraz hak veriyorum. Bunun nedeni de, yazılı aşamada takımlar Aralık
ayının sonuna kadar yaklaşık 35 sayfalık derinlemesine bir araştırma yapılmış davacı
dosyasını bitirmek durumundalar. Bunun yanında Ocak ayının ortaları daha doğrusu sonlarına
yakın, davalı dosyasının gene aynı şekilde teslim edilmesi gerekiyor. Bu da öğrencilerin final
ve ara sınav dönemine denk gelmektedir. Dolayısıyla öğrencilerin derslerden kalma kaygıları
ya da not ortalamalarını düşürme kaygıları ne yazık ki yarışmaya katılımı engellemektedir
diyelim. Bu yoğun araştırma döneminin, yani davalı ve davacı dosyasının hazırlanmasının
ardından, artık Şubat ayında sözlü aşamasına geliniyor. Sözlü aşamasında yeni bir moda
diyebiliriz. Yeni uygulamada ortaya çıkan bir pre mood adını verdiğimiz bir kurgusal
duruşma daha var. Aslında artık başarılı olmak isteyen takımlar, yeni yeni argüman üretmek
ve pratik yapmak isteyen takımlar açısından bu pre moodlara katılmak kaçınılmaz diyebilirim.
Farklı tarihlerde düzenleniyor. Şubat ayında, yaklaşık olarak şu anda dünya çapında
düzenlenen 10 tane pre mood bulunmakta. Bu sene ülkemizde bu Türk hukukuna ilişkin
olarak pre moodu Bilgi Üniversitesi düzenledi, ama öğrencilerimizin sınav takvimi nedeniyle
ne yazık ki biz buna katılamadık. Ama Belgrat’da düzenlenen pre mooda Bilkent Üniversitesi
Hukuk Fakültesi de katıldı. Pek tabi ki, yarışmadan önce pre mooda katılmak özellikle maddi
açıdan üniversitelere yük getirmektedir. Sponsorlar bulunması gerekmektedir ve aynı
zamanda zamansal açıdan da öğrencilerin oldukça büyük, şöyle söyleyeyim zamanını
almaktadır, çünkü çoğu yurtdışındadır. Bu sözlü aşamaların hazırlığının ardından Mart ayının
son haftasında bütün takımlar bir hafta süren yarışma için Viyana ‘da buluşmaktadır. İlk dört
gün boyunca süren deneme turları Viyana Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nin yanı sıra (...) gibi
çevredeki dünyaca ünlü uluslararası hukuk bürolarında gerçekleşmektedir. Her takım eleme
turlarında iki kere davacı ve iki kere davalı olmak üzere toplam 4 duruşmaya çıkmaktadır.
Her konuşmada takım adına savunmaları biri usule ilişkin, diğeri esasa ilişkin konularda
olmak üzere iki öğrenci yapmaktadır. 4 gün sonunda, bu çıkılan dört oturumun ardından tüm
puanlar toplanmaktadır. Bu tüm puanların toplanmasından sonra ilk 64 belirlenmekte ve ilk
64’e giren takımlar yarı finale çıkma hakkını elde etmektedir. Hemen belirteyim, bu
yarışmada, yirmincisi düzenlenen bu yarışmada hiçbir takım, ne yazık ki Türk takımı ilk 64’e
girmeyi başaramamıştır. Ben bunun nedenini hukuk fakültelerinin ders yüküyle mood courtun
ya da kurgusal duruşmalarının ağır çalışmalarının birlikte götürülmesine bağlıyorum açıkçası.
Alman meslektaşlarımızla oraya gelen, hemen şunu da belirteyim, istatistikî olarak elimizdeki
veriler, bugüne kadar bu yarışmada en çok birinciliği kazanan takımın Almanya, Alman
takımları olduğunu bize gösterdi. Onların deneyimlerini bu nedenle paylaşmak istedik. Bize
söyledikleri şuydu; Alman takımları mood court başlamadan önce yaklaşık üç ay öncesinde
kampa girmektedirler, bu sırada başka hiçbir faaliyetle uğraşmamaktadırlar, derse
girmemektedirler. Hatta mood court öğrencileri o seneki pek çok derslerinden de muaf
sayılmaktadırlar.
Aynı
zamanda
bu
öğrenciler
sunumlarını
çeşitli
uluslararası
hukuk
bürolarında
gerçekleştirmektedirler ve oradaki avukatlar onlara jüri oluşturmaktadırlar. Ve eğer ki o
hukuk bürosunda sunumları beğenilen öğrenciler varsa, onlara da iş imkânları doğmaktadır.
Biraz zor olmakla birlikte, Türk öğrencilerine de aynı şansın tanınması durumunda ben hukuk
fakültelerinin, Türk hukuk fakültelerinin de aynı başarıyı elde edeceğini düşünüyorum.
Hemen gururla söylemek istiyorum. Bu yarışmada ilk defa Bilkent Üniversitesi Hukuk
Fakültesi takımı en iyi sunum konusunda mansiyon ödülü aldı benim takımım ve bunu üç
sene üst üste öğrencilerimiz yapmayı başardılar. Bunu da belirtmek isterim. Yarışmaya geri
dönersek, öğrenciler savunmalarını aslında dünyaca ünlü akademisyenler ve avukatlar ve
takım koçlarına yapmaktadır. Şimdi, dünyaca ünlü tahkim hakemleri gelmektedir bu
yarışmaya, çünkü biraz önce bahsettiğim gibi sponsorları uluslararası bürolardır. Dolayısıyla,
akşamları bunların hepsinin bir resepsiyonu olur ve böylece buraya gelen hakemler, avukatlar
da kendi aralarında bir network oluşturuyorlar. Dolayısıyla, öğrenciler gerçek tahkim
hakemleri karşısında sunum yapma fırsatı bulmaktadırlar. Öğrenciler hem davalı hem davacı
dilekçeleri hazırladıkları için her iki tarafın da bakış açısıyla dosyayı görme şansını elde
etmektedirler ve birbirine zıt menfaatleri olan tarafları savunabilmeyi başarabilmektedirler.
Bence bu yarışmanın, daha doğrusu mood courtların en önemli özellikleri de budur. Yarışma
sadece öğrencilerin katılımına açıktır. Yani lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencileri bu
yarışmaya katılabilmektedir. Ancak, stajını yapmış ve avukatlık ruhsatına sahip olan kişiler
hiçbir şekilde bu yarışmaya katılamazlar, yasaktır. Yarışmaya konu kurgusal olay her yıl
Mediterrano ve Ekotuayana (*) adında iki ülkenin satım sözleşmesinden doğan
uyuşmazlığa ilişkin olarak öngörülmektedir. Uyuşmazlığın çözümü için taraflar aralarındaki
tahkim anlaşmasına dayanılarak başlatılan bir tahkim sürecinden her zaman için problemlerle
bahsedilir. Taraflar arasındaki uyuşmazlıklar usule ve esasa ilişkin iki ana grupta yer
almaktadır. Biz de takımımızı oluştururken usule ya da maddi hukuka ilgisi olan öğrencileri
bu şekilde bir ayrıma tabi tutarak iki grubun ilk başta dosyaların hazırlanması sırasında farklı
ortamlarda çalışmalarını sağlıyoruz. Daha sonrasında hepsi bir araya geliyorlar ve davayı hep
birlikte sunmaya başlıyorlar. Geçtiğimiz yıllarda usul hukukuna ilişkin olarak hakem
heyetinin oluşturulması, hakemin reddi, tanık dinletilmesi, delillerin ibrazı gibi konular
üzerinde durulmuştur. Esasa ilişkin olarak ise 1980 tarihli Birleşmiş Milletler Viyana Satım
Sözleşmesi esas itibariyle bu sözleşmenin hükümleri uygulanmaktadır. Türkiye’nin de bu
sözleşmeye taraf olmasıyla birlikte yarışmanın önemi bence öğrenciler açısından oldukça
artmıştır. Kurgusal Duruşma yarışmasına fakültemizin 3. ve 4. sınıf öğrencilerini
seçmekteyiz. Çalışmaların başladığı ilk ay davanın, dava konusunun incelenmesinin yanı sıra,
bu öğrencilere yoğun bir şekilde milletler arası özel hukuk ve Viyana Satım Sözleşmesi’nin
hükümlerine ilişkin eğitim vermekteyiz. Kanımca, kurgusal duruşma örneği, özellikle bu
kurgusal duruşma örneği öğrenciler üzerinde oldukça önemlidir, etkisi oldukça büyüktür.
Öğrencilerin beş ay içerisinde uyuşmazlık konusuna, uygulanacak mevzuat hükümlerine ve
İngilizce terminolojiye hâkimiyetlerindeki ilerleme oldukça büyüktür. Ben her sene gerçekten
hayretle karşılıyorum. Ekim ayında bize gelen öğrenciyle Şubat ayında, hele Mart sonunda
yarışmaya katıldıktan sonra öğrencilerimiz sanki birbirinden tümüyle farklı iki insan, değişim
bu derece fazla.
Umuyorum her hukuk fakültesi öğrencisinin mood courta katılma imkânı olur, bu
deneyimden yararlanırlar. Böylece sunumumu sonlandırıyorum. Dikkatiniz için çok teşekkür
ediyorum.
Nüvit Gerek: Aslı Hoca biz de size çok teşekkür ediyoruz sunumunuz için. Aslında kurgusal
duruşmalar tabi sadece öğrencilerin yarışmalara katılması açısından değil, yarışmalara
katılmasalar bile mutlaka üzerinde çok durmamız gereken bir konu. O bakımdan özellikle
teşekkür ediyorum. Sabrınız için hepinize çok teşekkür ediyorum. Şimdi, bana iletilen bir not
uyarınca Uygulamalı Çocuk Hakları dersini alan öğrencilerimizin sertifikaları verilecek ve
onları temsilen Ezgi kısa bir konuşma yapacak ve hemen arkasından zannediyorum sınavları
var, sınava yetişecekler. Onun için bir an önce onları buraya davet ediyorum. Arkadaşlarını
temsilen Ezgi’yi dinliyoruz.
Ezgi Umucu: Merhaba, öncelikle bu ders için bize destek olan ve yol gösteren hocalarımıza,
dekanımız Ufuk Aydın’a, Kıvılcım Turanlı ve Ayşe Tülin Yürük Hocamıza teşekkür ederim.
Ben 3. sınıf öğrencisiyim, Ezgi Umucu. Bu dersi neden seçtim önce ondan bahsedeyim.
Uygulamalı Çocuk Hakları dersin adı. Biz birçok ders alıyoruz seçmeli ya da ana ders ama
uygulamalı kısmımız aslında bayağı eksik. Derslere giriyoruz, bir şeyler öğreniyoruz,
anlatılanları sonra tekrar sınav kâğıtlarından okuyoruz, not alıyoruz ve bu şekilde belirli dersi
doldurduğumuzda daha sonra mezun oluyoruz. Uygulamayla alakalı benim aldığım ilk dersti
bu. Dersin kazandırdıkları neler kendi adıma, belki hani arkadaşlarım için de geçerlidir büyük
ihtimalle bunlar. Birincisinin özgüven olduğunu düşünüyorum. Biz iki kere, iki ayrı liseye
gidip onlara belli konularda bilgiler veriyoruz. İlk gittiğimizde, 18 yaş altındaki çocuklarla
çalışıyoruz, lise öğrencileriyle. Beni ciddiye almayacaklarını, dinlemeyeceklerini, anlattığım
şeylerin onların ilgisini çekmeyeceğini düşünüyordum, ama oraya gittikten sonra aslında
onların da ne kadar öğrenmek istediğini, verdikleri tepkilerden, sordukları sorulardan
anladıktan sonra, özellikle ikinci çalışmada daha rahattık, grup arkadaşlarım da aynı şekilde.
Onlarla iletişim kurmayı öğrenmiştik ilk çalışmamızdan sonra. Bir de, iletişim konusunda
şöyle bir durum vardı, çok basit bir soru gelmişti bana. Yani cevabını bildiğim bir soruydu.
Soruya cevap verdim, ama farklı bir dilde konuşuyormuşum gibi baktılar bana. Çünkü hukuk
terimlerini kullanarak işte kanun maddesini yorumlayarak onlara cevap veriyordum. Yani
benim anlamaları imkânsızdı o anda. Daha sonra bu dersin devamında da, ikinci
çalışmamızda da nasıl bir dil kullanmamız gerektiğini, daha sade, daha yalın, onlara
ulaşabilecek şekilde, insanlara anlatabilecek şekilde bir dil kullanmamız gerektiğini
öğrenmiştim. Bir de son olarak şöyle bir şey var bu dersle ilgili düşündüğüm. 4 sene boyunca
bir üniversite eğitimi alıyoruz. Çok fazla ders alıyoruz. Hukukla ilgili alanda birçok alanda
bilgi sahibiyiz ve bu bilgileri sadece kendi içimizde konuşuyoruz. Bu kadar çok hak ihlaline
uğrayan insan varken, bir hukuksuzlukla karşılaştığı zaman nereye başvuracağını bilmeyen ya
da karşılaştığı şeyin bir hak ihlali olduğunun farkına varamayan insan var. Birçok da hukuk
öğrencisi var. Neden bu ikisi bir birliktelikle çözüme kavuşturulmasın? Ben bu dersle bununla
ilgili bir adım attığımızı düşünüyorum. Başarılı olduğuna inanıyorum. Umarım devamı daha
güzel daha çok gelişir, daha büyük şeyler olur ve daha çok insana ulaşır. Teşekkür ederim
dinlediğiniz için.
Nüvit Gerek: Biz de Ezgi’ye çok teşekkür ederiz. Ezgi’nin anlattıklarıyla İdil hocanın
tespitlerinin örtüştüğünü görmek de çok memnuniyet verici. Bu, doğru yolda ilerlendiğinin
göstergesi. Bundan sonra da daha özgüvenle, biraz daha belki kapsamı genişleterek yolumuza
devam edeceğiz. Şimdi, tartışma bölümüne gelmiş bulunuyoruz. Lütfen, soru sormak
isteyenler sorularını ve özellikle kimlere yöneltmek istediklerini belirtirlerse, bu aşamayı da
olabilecek en kısa sürede tamamlamaya çalışalım. Evet, ilk soruyu gördüğüm Sertaç.
Katılımcı: (Sertaç Serter) Teşekkür ediyorum Hocam. Benim iki sorum olacak. Önce İdil
Hanım’a sormak istiyorum. Bir şeyi karıştırdım galiba. Siz başta dediniz ki; beni tam gün işe
aldılar bu iş için, ama sonradan bir yerde sanki şöyle bir şey geçti; bununla tüm gün
ilgilenecek birini bulsak, bu tüm sene devam edecek, dediniz. Şimdi şeyi merak ediyorum,
sizdeki yapılanma nasıldır? Mesela bir Anayasa Kürsüsü var, bir, klinik diye bir alan var ve
sadece orada çalışan insanlar mı var? Yoksa Ezgi Hanım’ın da bahsettiği gibi aslında Ezgi
Hanım Sosyoloji araştırma görevlisi ama ek olarak orada da mı çalışıyor? Bir bunu öğrenmek
isteyeceğim sizden. Yani bu tabi mevzuat olarak (...) kürsü açmak, böyle bir kadro verme
özellikle (...) Diğer bir sorum Aslı’ya, öncelikle teşekkür ediyorum Aslı’ya. Çünkü çok yoğun
işi vardı. Beni kırmadı. Sabah altı buçukta trene bindi. Biraz sonra üçte trene binecek tekrar.
Ankara’ya gidecek sağ olsun. Sorum şu; bahsettiğim gibi, benim arkadaşım olduğu için
kendisi, İngilizce çok büyük bir sorun olmalı. Yani bu 3 aylık veya 4 aylık bir süreçte, bana
kalırsa, TOEFL’dan ne kadar yüksek alırsa alsın bir öğrenci, anlamayı, konuşmayı ve rapor
yazmayı ve bunların analizini yapmayı nasıl öğretiyorsunuz? Hazır öğrenci mi seçiyorsunuz?
Yani Robert mezunları mı geliyor? (...) hakikaten. Yoksa bu dördüncü sınıfa kadarki süreçte
bunun için bir şey yapıyor musunuz? Mesela hazırlığa girdiğinde, yani birinci sınıfa girmeye
çalışan öğrenciye bir yerde bundan bahsedip, böyle olanaklardan bahsedip hazırlığa
yönlendirmeye veya İngilizce çalışmaya yönlendirmeyle ilgili bir çabanız var mı?
İdil Elveriş: Şöyle, evet ben full time çalıyorum. Yani tam zamanlı bir öğretim elemanıyım.
Klinikle uğraşmak için öncelikle alındım, ama benim tek işim klinik değil. Ben doktoramı
bitirdim. Hukuk Felsefesi ve Sosyolojisi kürsüsüne atandım, çünkü başka bir yere atanamam
yani yaptığım şeyler dolayısıyla. Burada Türkiye’deki hukuk eğitiminin ya da genel olarak
üniversite eğitiminin böyle YÖK’ün çizdiği son derece katı, esnekliği olmayan şeye
sıkışmışlığını aslında görüyorsunuz. Dolayısıyla, ben bir yandan bakanlığın bunu
desteklemesini, bunun daha sonra YÖK’e götürmesini vesaire bunları önemsiyorum ama bir
yandan da Türkiye’deki bu son derece köşeli, esneklikten uzak yapının, kliniğin gelişimini
belki uzun vadede geliştirmek isterken sekteye uğratabileceğini düşünüyorum. Tekrar
sorunuza döneyim. Aslında şöyle, ben hukuk kliniğiyle uğraşmak için işe alındım, ama aynı
zamanda üniversitede olduğum için sadece bununla uğraşmak istemedim. Bir doktora yaptım,
çünkü yani bir üniversitede kalacaksanız doktora yapmanız gerekiyor. Türkiye henüz, bir kişi
sadece hukuk kliniğiyle uğraşsın, öyle bir kariyeri olsun, o ayrı bir kürsü olsun noktasında
değil. Bana yardımcı olan, özel hukuk dosyalarında yardımcı olan hocalar da aynı baskı
altındaydılar. Bir yandan doktora yapıyorlardı, tezlerini yazıyorlardı, bir yandan da buna vakit
ayırmak durumunda kalıyorlardı. Dolayısıyla o sıkıntıyı dile getirmeye çalıştım. Aslında
olması gereken; bir kişinin sadece klinikle uğraşmasıdır, tüm enerjisini buna vermesidir. Öbür
türlü gerçekten çok yorucu ve deli işi gibi bir şey oluyor yani, hem onu yap hem bunu yap. Bu
kadar söyleyeyim.
Aslı Gürbüz Usluel: Mood court takıma seçtiğimiz öğrencileri bir mülakatla alıyoruz, bu
mülakat tümüyle İngilizce oluyor. Biraz genel hukuk bilgisini test ediyoruz öğrencilerin.
Fakat tabi biz şu açıdan şanslıyız, Bilkent’te İngilizce hazırlık sınavını geçmek mecburi ve bu
biraz ağır bir sınav. Ama tabi ki her geçen bu sınavı iyi İngilizce konuşuyor demek değil. İşte
bunlar arasından öğrencileri seçiyoruz bu şekilde. Yalnız bu sene bir öğrenciyi seçtik. Ben
nasıl olacağını düşündüm. Çünkü İngilizce seviyesi aslında çok da iyi değildi. Yani yazılı
kabiliyeti çok iyiydi, fakat konuşmak başka bir şey. Fakat işte dediğim gibi, Ekim ayında
karşılaştığımız öğrenciyle yarışmaya götürdüğümüz öğrenci arasında çok büyük bir fark
vardı, çok geliştirdi, terminolojiye çok hâkim oldu. Bu bakımdan, öğrenciyi seçme tarzımız
mülakat şeklinde.
Nüvit Gerek: Sizin bir sorunuz vardı.
Katılımcı: Cengiz Topel, Uludağ Üniversitesi, İstanbul Barosu. Benim sorum da Sayın
Elveriş’e olacak. Yalnız öncesinden soruyu hem izah edebilmek açısında hem de kafamda
oluşan bazı görüntüler hakkında tüm katılımcıları (...) rica ediyorum. Şimdi, konu itibariyle
tabi ki burada bu konuda hizmet alanlar, dezavantajlılar veya işin malzemesini oluşturanlar
tırnak içinde, bakımından, böyle bir boyut açılıyor bu hukuk kliniği açısından. Yani bir eğitim
boyutu, bir de ikinci olarak da, bunun içerisinde yer alan kişilere yönelik bir boyut. Burada
tabi ki şunu görüyoruz. Yani hukukun aktarılması, tabi onların sorunlarının çözülmesi
açısından böyle bir işlevi de var, fakat bu yurttaş eğitiminin belli bir noktaya da geldiğini
görüyoruz. Şimdi bunlar tabi ki neticede bu işin bir parçası ama galiba amaç değil de sonuç
olarak bunların neticesini kendiliğinden ortaya çıkan bir çıktı olarak görmek, bu şekilde
değerlendirmek daha doğru olmaz mı? Şu açıdan, yani tabi ki yapabilene eyvallah ama zor bir
iş! Yani şimdi gördüğümüz kadarıyla, yani anladığım kadarıyla zor bir iş hukuk fakültelerinde
hukuk kliniklerinin kurumsallaşması. Bu, işi kolaylaştırılabilir. Bir de tabi ki işin bazı yerel
boyutları ve kültürel boyutları da var. Bizim ofislerimizin de özellikleri var. Bununla birlikte
baktığımızda daha işleyebilecek bir model olarak acaba bunu, bu boyuttan ziyade efendim,
somut olarak mesela bizdeki teorik derslerin pratik kullanımı bu kliniğe pas ederek birebir,
acaba böyle bir model başarılı olmaz mı bu açıdan? Tabi bu arada, neticede hukukun vakaya
uzanmasına yönelik işleyen sistemler açısından teorik dersler zorunludur. Tabi bu aynı
zamanda bu derslerde hukuk fakültesi (...) tabi meslek yüksek okulu değil, teorik bir
formasyon da kazandırıyor. Sadece kanun değil uygulama itibariyle kullanılan veya bunun
uzantısı kurumlarla yönetiliyor, bu muhakkak ki zorunludur. Fakat öğretim kurumları
açısından acaba bu hukuk klinikleri teorik derslerin pratik kullanıma aktarıldığı ki hocalarımız
da genellikle pratikleri asistanlara aktarır uygulama gerektiğinde, bunu biliyoruz. O açıdan,
bence bu konuda daha başarılı olan insanların (...) model işlevsel olabilir. Bu açıdan şimdi
sorum da şu, sizde şu anda bu modeli uygulayan, uygulamaya çalışan fakültelerde acaba bir
müfredat izliyor musunuz? Yoksa gelen müracaatlara göre artık o süreç içerisinde oluşan
malzemeden çıkan sonuç itibariyle mi öğrenciler yetişmiş oluyorlar? Bir de belki Bilgi
Üniversitesi itibariyle o konuda daha net bir şey olabilir. Bir ölçüm var mı acaba Bilgi
Üniversitesi mezunlarının sonuç olarak istatistik var mı? Bu klinik, hukuk kliğini
eğitimlerinden de geçmiş olarak diğer fakülte mezunlarına nazaran acaba uygulama itibariyle
nasıl ölçülebilir? Zor tabi ki muhakkak ama bilemiyorum yani belki onlar bu işin üstünde on
yıl uğraştığı için tabi ki sonuç, düşüncelerinin de uygulamalarının da sonuçlarından söz
ettiler. Teşekkür ederim.
İdil Elveriş: Şimdi şöyle, biz bir eğitim kurumuyuz her şeyden önce, bunu hiçbir zaman
unutmamak gerekiyor, yani tıp fakültesinin eğitim fakültesi, eğitim hastanesi gibi düşünmek
gerekiyor klinikleri. Evet, bizim bir, verdiğimiz hizmetle bir sosyal adalet, sosyal adalete
hizmet ediyoruz ama bizim öncelikli amacımız o değil. Bizim öncelikli amacımız eğitim
olmak zorunda, diye düşünüyoruz. Nitekim size gösterdiğim sayılardan da bunun öyle
olduğunu görmek mümkün. Yani biz böyle bir kitlesel hukuk hizmeti sunan bir kurum
olamayız, olmamalıyız, diye düşünüyorum. Ama klinikçiler de bilir, diğer arkadaşlar da bilir,
bunu hep kendi aralarında tartışırlar, yani eğitim mi olmalı adalet mi olmalı? Ama çok adalet
olacak dersek, biz o zaman devletin yapması gereken bir yere gidiyoruz, bu böyle olmamalı,
bence. Daha fazla uzatmayayım, böyle cevap vereyim. İkincisi, ben okullarda teorik uy…
teorik öğ… teori öğretmenin takriri metotla olması gerektiğine, mutlaka bu şekilde olması
gerektiğine inanmıyorum. Çünkü bütün araştırmalar, eğitimciler bize bunu anlatıyor. Bir
kişiye bir şey anlattığınızda öğrenme seviyesi % 5’te kalır. Ayrıca 20 dakikadan sonra, sosyal
psikologlar da bize bunu söylüyor, 20 dakikadan sonra dinleme diye bir şey yok. Her 20
dakikada bir eğitim metodunuzu değiştirmeniz lazım, insan beyni bu şekilde çalışmıyor, bu
şeklide öğrenmiyor. Dolayısıyla, bunda ısrar etmenin, bunu savunmanın ben bir anlamı
olduğunu düşünmüyorum. Bence olması gereken şey şudur, biz de okulda bunu sürekli
tartışıyoruz, konuşuyoruz. Her dersin bir kliniği olması gerekiyor aslında ve Amerika’ya
baktığınızda bunu görüyorsunuz. Şimdi Ticaret Hukuk’unun kliniği KOBİ’ler var, küçük
esnaf var, yani bu insanlar bir tezgâh açmak için nasıl ruhsat alınır bunu bilmiyorlar. Yani iş
hukukunun bir kliniği olabilir. Türkiye’de şu anda sosyal hakların farkındalığı açısından
büyük bir patlama var. Bunun kliniği olabilir. Yani siz eğer oradan bakarsanız, her ders için
bir klinik düşünebilirsiniz. Fikri haklar, genç sanatçılara destek olabilirsiniz mesela.
Türkiye’de bu fikri hak ihlalleri almış başını gitmiş. Dolayısıyla böyle baktığınızda her dersin
teorik componentına böyle bir açılım getirmek mümkün olabilir diye düşünüyorum. Son
olarak kıyas, yani oturup tabi kıyaslamadım ama şunu söylemek lazım. Biz okulda her sene
bir… hukuk bürolarını davet ediyoruz ve o hukuk büroları bizim öğrencilerimize bir tanıtım
yapıyorlar ve kariyer günleri düzenleniyor. Ve bize söylüyorlar, yani klinikten gelen
öğrencilerin çok iyi yazı yazdığı, onlara bir şey yazmayı öğretmekle uğraşmadıklarını ya da
işte çok kendilerine güvenli olduklarını; bu tarz geri bildirimlerde bulunuyorlar. En fazla bunu
söyleyebilirim size.
Nüvit Gerek: Buyurun.
Katılımcı: Çağdaş (...) Hacettepe Üniversitesi’nden. Sorum Sayın İdil Elveriş’e olacak. Pro
bono çalışan avukat ağı kurduğunuzdan bahsettiniz. Aslında bu kısım çok ilgimi çekti. Yani
genel olarak sisteminiz zaten çok güzel. Tabi ilk bakışta gördüğüm şey bu. Ama pro bono
avukatlarla bir ağ kurmanız aslında bir şekilde, ilgi çekici olan tarafı şu; bir yandan hani
pratikte kendini gösteren, pratikte avukatlık yapan insanlarla öğrencileri bir araya getirmek
öğrencilik esnasında, bence çok büyük bir önemi var. Bu bağı nasıl kurdunuz pro bono
avukatlarla? İkincisi, yaklaşık olarak kaç tane avukatla beraber çalışıyorsunuz, yani kaç
öğrenciye bir avukat düşüyor? Bunu da merak ettim. Teşekkür ediyorum.
İdil Elveriş: Şimdi, pro bono ağı öğrencilerle çalışan bir ağ değil. Pro bono ağı şöyle oluştu,
adalete erişimin birçok yolu var, evet bir tanesi adli yardım üzerinden olabilir, bir tanesi
hukuk klinikleri üzerinden olabilir ama bir tanesi de gönüllü ağ avukatları, pro bono
avukatları üzerinden olabilir. Ben hukuk fakültesinde hocayım ama aynı zamanda Bilgi
Üniversitesi’nin bir İnsan Hakları Merkezi var ve İnsan Hakları Merkezi’nde böyle bir adalete
erişim konusunda çalışan insanlar var, ben de onlardan biriyim. Şimdi, adalete erişim üzerine
çalıştığınızda sadece bunun üzerine teorik bir şey yapmak değil, böyle bir ağ oluşturmak
düşüncesi ortaya çıktı. Ne yaptık? Çeşitli sivil toplum kuruluşlarına gittik dedik ki; sizin nasıl
bir hukuki temsile ihtiyacınız var? Sizin hukuki problemleriniz nedir? Örneğin, ruh sağlığında
insan hakları, Türkiye’nin çok ciddi bir istemsiz yatış problemi var. Ruh sağlığı sorunu
yaşayan insanların vesayet altına alınması meseleleri var. Ya da asker hakları üzerine çalışan
bir STK var, vicdani ret meselesi var en basitinden. Şimdi bu gruplara gidiyorsunuz, onlar
size anlatıyorlar problemlerini ve ondan sonra bir şey hazırlıyorsunuz ve avukatlara dönüp
diyorsunuz ki; bakın, Türkiye’de bu tarz sosyal problemler var, şu STK’lar bunlarla
uğraşıyor, bunların hangisine yardımcı olmak istersiniz? Dolayısıyla STK’larla hukuk
bürolarını eşleştiriyorsunuz. Bizim yaptığımız şey bu. Niye bunu yapıyoruz? Çünkü bu
toplumdaki toplumsal sorunlar sadece işte bir CMK servisinin, sadece adli yardımda çalışan
üç beş avukatın meselesi olmamak durumunda. Hepimizin elini bir şekilde taşın altına
sokması gerekiyor. Şimdi bu alanda ben memnuniyetle şunu görüyorum. Klinikten mezun
olan çok fazla ve avukatlığı seçen çok fazla öğrenci bir şekilde klinikle ilgilerini devam
ettirdikleri bir platform olarak görüyorlar bunu. Toplumsal meselelere bu şekilde, gönüllü
şekilde katkı sunmaya devam ediyorlar ve klinikten onlara bir dosya geldiğinde çok mutlu
oluyorlar, çünkü kendi öğrencilik dönemlerine geri dönebiliyorlar. Aaa çocuklar ne yapmışlar
bunun üzerine. Tamam Hocam siz bize gönderin, biz buna bakalım diyorlar. Yani böyle bir
devamlılık amacı oluyor. Yoksa öğrencilerle pro bono avukatları bir araya getirme her
durumda söz konusu olmuyor.
Nüvit Gerek: Buyurun.
Katılımcı: Battal Yılmaz, Yargıtay’dan katılıyorum. Dünden beri konuklarımızı dinliyoruz ve
özellikle uluslararası bir sempozyum olduğu için yurtdışından gelen konukların özellikle
insan hakları ve dezavantajlı grupların adalete erişimi konusunu öne çıkarmaya çalıştıklarını
ve Türkiye’de de şu anda Gülriz Hocanın ve İdil Hocanın farklı iki gruba ayırdığını, birisi
öğrencinin eğitimiyle daha ön plana çıktığını, Gülriz Hocanın ise dezavantajlı grup, özellikle
aile içi eğitimi öne çıkarıp, bu arada öğrencilerin eğitilmesinin öne çıkarıldığını görüyorum.
İkisi de gayet güzel ve ikisi de haklı. Tabi İdil Hocanın biraz vakıf üniversitesi olduğundan
dolayı belki bu şekilde daha uygun görmüşlerdir. Ben aslında bu kliniği hâkim olarak
önemsedim. Çünkü burada özellikle, arzuhalciler tarafından adalete erişimi zor olan ve
dezavantajlı gruplara yazılan dilekçeler de hâkimlerin önüne geliyor ve o dosyaları
bitirmemiz çok sıkıntılı ve zor oluyor. Yine, bu şekilde bir klinik eğitimi almayan, bazen yeni
avukat olan ve kürsüye geldiği zaman davacı tarafında mı duracağı, davalı tarafında mı
duracağını daha bilmeyen avukatlar oluyor. Demek ki eğitim konusu biraz geride kalmış.
Çünkü (...) bilgi % 80’inin ilk 30 saat içinde unutulduğu, yapılan araştırmalarla öne çıkarılan
bir gerçektir. Bu nedenle artık taklitten tatbike geçiş, ezberden tefekküre geçiş gibi bir
durumun o klinikle birlikte gerçekleşeceğini düşünüyorum. Bununla ilgili olarak da özellikle
İdil Hocanın; barolar acaba tepki gösterir mi? diye bir söylemi oldu. Bunun, gerçi baro
temsilcisi var mı burada bilmiyorum!
Katılımcı: Başkan var, konuşacağız birazdan.
Katılımcı: (Battal Yılmaz) Ha Başkan mı var? Bu konuda, aslında bu klinik çalışmaları
avukatlar için angaryanın ortadan kaldırılmasıdır. Onun için destek vereceklerini
düşünüyorum. Sizin korkmanız gerekenin arzuhalciler olduğunu düşünüyorum. Belki onlar
eylem yapabilirler. Onlardan uzak durursanız, baroyla işbirliğiyle bu işin üzerine giderseniz
daha sağlıklı ve daha güzel olacağını düşünüyorum. Bu arada Gülriz Hocaya bir soru sormak
istiyorum. Aile içi şiddetle özellikle, yol parası bulup Şentepe’den, Ankara’dan örnek
veriyorum, Şentepe’den Kızılay’a gelemeyecek kadar durumda olan insanlar var. Bunlara
nasıl ulaşacaksınız ya da ulaşabiliyor musunuz? Sadece işte barodaki (...) üniversitedeki (...)
ve mahkemeye ulaştıktan sonraki mahkeme aşamasında mı yardımcı oluyorsunuz? İkinci
sorum da İdil Hocaya. Evet, biliyoruz artık 21. yüzyılda bilgi bir güç. Devletler bile bunu,
bilgiyi güç olarak kullanıyor. Bir üniversitenin de, gerçekten çok güzel hazırlanmış Bilgi
Üniversitesi, onun için de teşekkür ediyorum. Bu bilgiyi diğer dışarıdan gelen üniversitelerle
bu şekilde konferansların dışında da paylaşıyor musunuz? Teşekkür ederim.
Gülriz Uygur: Şimdi öncelikle Sayın Hâkim Bey’in değindiği nokta çok yerinde. Yani
burada iki farklı nokta var. Bilgi Üniversitesi’nin yaptığı başka bir şey, Ankara
Üniversitesi’nin yaptığı başka bir model var. Bizim bu modelimizde, model de demeyeyim
de, daha yeni oluşturduğumuz bir şeyde, daha çok hukukçuların ev içi şiddet ne demek,
bunların dinamikleri ne demek bunların farkında olmasını sağlayacak bir eğitim istiyoruz.
Tabi ev içi şiddetle uğraşan bir sürü dernek var. O değil bizim meselemiz. Bizim meselemiz
hukukçuların bunun farkında olması. Yani bu tür bir bilgiye sahip olması. Çünkü bunu
uygulayacak olan hukukçular. Dolayısıyla bu anlamda adaleti sağlayacak olan da hukukçular.
Eğitim adalet ayrımı diye bir ayrım da olamaz, o ayrıma da karşıyım. Çünkü bu şekilde
eğitimi almış olan hukukçu zaten adaleti sağlayacak olan hukukçudur. Bu anlamda bir fark
yok. Bize nasıl ulaşıyorlar? Bize ulaşma vasıtaları telefonla olabiliyor. Telefonla ulaşıldığı
zaman ne yapabiliyoruz? Hiç parası yoksa ne yapabiliyoruz? Burada (...) Ankara Barosu bize
yardımcı oluyor. Ben söyledim, 2005’ten itibaren bize yardım eden iki yer var, birisi Aile
Mahkemeleri, birisi Ankara Barosu. Bize üniversite hiçbir yardımda bulunmadı. Finansal
destek bahanesi, ben buna da inanmıyorum. Eğer gönlünüzü koymuşsanız yaparsınız ve sizi
destekleyenleri de bulursunuz. Biz hiçbir finansal destek olmadan başladık bu işe. Ama bizi
fakültemizin hizmetlileri destekledi. Bize fakülte araba vermed, hizmetli arabayı kaçırdı
getirdi. Hocam işte cezaevine gideceğiz, hadi gidelim. Yani böyle! Çünkü bize orada hizmetli
dedi ki, bu fakültede dedi, öğrenci için tek iş yapan sizsiniz hocam. Veya fakülte memuru, ne
yapıyor işte, öğrenci asistanlık diye bir şey var, diyor ki; hocam inisiyatifimi kullandım, en
fazla öğrenci asistanımı size verdim, çünkü siz en fazla iş yapıyorsunuz. Dolayısıyla insanlar
bu işi böyle destekleye destekleye biz bunu yaygınlaştırıp bugüne geldik. O yüzden dekanlık
yasaklayabilir, her taraf yasaklayabilir, hiç kimse bir şey yapmayabilir ama bu iş bu
koşullarda da yapılabilen bir iştir. Bunun en açık örneğini burada gördük. Bir de hiç parası
olmayan Ankara Barosu, işte orada, mesela hemen ne yapabiliyor? Öyle bir şeyleri de
oluşturdular, araba gönderiyor, almamızı sağlıyor, merkez getirmememizi sağlıyor, bu
anlamda en büyük desteği oradan görüyoruz. Gerçekten biz Ankara Barosu’yla 2005’ten
itibaren yaptığımız işte en büyük desteğimizi oradan aldık, Aile Mahkemeleri’nden aldık.
Dolayısıyla bunlarla beraber iş birliğinde yapılabilecek bir çalışmadır. Yani ben işbirliğinin
altını kuvvetle çiziyorum. Biz 2005’ten itibaren fiilen yaptık bunu, yapıyoruz. Dolayısıyla
burada avukat gerilimi diye bir şey yok. Böyle bir şeyin olmasına iten tavırdır, yaklaşımdır; o
tavrı, yaklaşımı kırıp o dili oluşturmak, o diyalogu oluşturmak önemlidir.
Katılımcı: Bir de, birlikte projeye başlıyoruz demiştiniz, onu açar mısınız?
Gülriz Uygur: Evet, burada Adalet Bakanlığı’yla biz bir projeye başlıyoruz. Bizi
destekliyorlar, öğrencilerimizi destekliyorlar. Bu gerçekten bizim için ilk ciddi kurumsal
anlamda destek olacak, ilk defa bir destek alarak bir şeyi yapacağız, çalışmaları yapacağız.
Bunun elbette bizi çok daha iyi yerlere götüreceğine inanıyorum, onun için de, destekleri için
de çok teşekkür ediyorum.
İdil Elveriş: Ben de şunu söyleyeyim. Öncelikle arzuhalci dediğimizde aslında yurtdışında
paralegal denilen kişilerden bahsediyoruz. Bu insanlar avukatla toplum arasında duran, yarı
hukuki yarı hukuki olmayan insanlar. Aslında Türkiye’de buna ihtiyaç var. Bunun
geliştirilmesi gerekiyor. Bu anlamda bizim onlara eğitim vermemiz çok güzel bir şey olur.
Bunu ama birazcık daha bir paralegal kavramı, bir adalete erişim aracı olarak, bakanlığın bir
politikası olduktan sonra yapabilmek belki biraz daha gerçekçi olur diye düşünüyorum.
Vakıf-devlet ayrımını kast etmemiştim ben sunumumda. Yani biz vakıf üniversitesi
olduğumuz için onu da dikkate aldık dedim. Yoksa şöyle bir şey yok. Bütün vakıf
üniversitelerine gidenler zengin çocuklarıdır. Devlet üniversitelerine de fakirler gider. Yok
böyle bir şey yok yani, doğru değil bu. Hem bizim burslu öğrencilerimiz var. Hem burada
okuyup da durumu iyi olan insanlar vardır eminim. Yani böyle bir genelleme üzerinden değil
ama profilinize de dikkat etmek, düşünmek durumunda kalıyorsunuz. Bu kurumlarla
çalışmayı biz ilk başta çok seçmedik. Sebebi de dediğim gibi, Türkiye’de maalesef: Ben
yapmayayım, başkasına da yaptırmayayım, mantığı olabiliyor. Dolayısıyla siz ilk başta kendi
yağınızla kavrularak bir şeyler yapmak istiyorsunuz ama geldiğiniz bir noktada sıçrama
yapmak istiyorsanız başka kurumların da desteğini almanız gerekiyor. Bu konuda bence
haklısınız. Düşünülebilir, düşünüyoruz, konuşuyoruz da. Ama zannedersem biz sivilliği çok
önemsedik. Yani aşağıdan yukarıya bir şey yapmayı, kimseye ihtiyaç duymadan bir şeyler
ortaya koyabilmeyi çok önemsedik. Sorunuza gelince, paylaşımı ben sunumumda da
söyledim. Bize yurtdışından her sene en az iki üç tane heyet geliyor. Burada bizim
üniversitemizi ziyaret etmiş kişiler de var. Bu sadece yurtdışına yönelik bir destek değil,
yurtiçine yönelik de bir destek. Dediğim gibi, biz 2005’te bir konferans düzenleyip
modelimizi tanıtmak istedik, tanıttık yani. Dolayısıyla, Alparslan Bey de bilir, devlet
üniversitelerine kesinlikle bu desteği vermeye hep hazırız, hep istiyoruz. Bunu da zaten arada
konuştuk. Biz bunun yaygınlaşmasını istiyoruz tabi ki. Çünkü bunu yapan deli üniversite
konumundan biraz uzun vadede çıkmakta fayda olduğunu ben de düşünüyorum.
Nüvit Gerek: Evet Çağrı.
Katılımcı: (Avukat Çağrı) Başkanımız da bir konuda bir söz hakkı istiyor.
Nüvit Gerek: Tabi, tabi.
Katılımcı: Avukat Çağrı, Eskişehir Barosu. Yani ben, benim sorum olmayacak ama yine de
katkı olması açısında bir anekdotumu anlatıp ondan sonra devam etmek istiyorum. Sertaç
Bey’le…
Nüvit Gerek: Olabildiğince kısa.
Katılımcı: (Avukat Çağrı) Efendim!
Nüvit Gerek: Olabildiğince kısa.
Katılımcı: (Avukat Çağrı) Olabildiğince kısa, konsantre bir şekilde değil. Sertaç benim
liseden arkadaşım. Yani ilk hukuk kliniklerini ben Sertaç’tan öğrendim ve saat on ya da on bir
buçukta öğrendim. İşte bir yemek yerken hukuk kliniklerini anlattı ve ben bayağı sert bir tepki
verdim. Ya o yanlış anlattı ya da ben yanlış anladım kapasitemin düştüğü dakikalardı büyük
bir ihtimalle. Çünkü özellikle Sertaç’ın anlattığı kısım avukatın tekel hakkına da tecavüz
edecek şekilde gibi anladım hani ilk anlatmasından sonra. Ondan sonra bana bir makalesini
gönderdi, kendi makalesini. Bir başka makale daha gönderdi. İkisini de okudum. Gerçekten
çok farklı boyutları olan ve çok düzgün işleyebilecek ve bizim fakültelerimizin hukuk
eğitimimizde ihtiyacı olabilecek bir şey. Ben kendi öğrenciliğim için düşündüğüm zaman bu
projeden muhakkak yararlanmak isterdim kendi adıma konuşmam gerekirse. Ancak bu
projenin iyi işleyebilmesi için mutlaka Adalet Bakanlığı, hukuk fakültelerin boyutundan
başka mutlaka barolar ve Türkiye Barolar Birliği boyutu da var. Bu olmadan bu projeler
çıkarsa özellikle uygulamaya yönelik işlemlerde ciddi sıkıntılar çıkacaktır. Avukatlardan ciddi
itirazlar gelecektir. Şimdi, 9 yılda 123 dosya dedi herhalde İdil Hocam, ya da 193 dosya dedi,
bu İstanbul için hiçbir şey. Bununla birlikte, 23 tane hukuk fakültesi İstanbul’da. Başka hukuk
fakülteleri işte Eskişehir’de, bu sayı arttığı zaman bu sıkıntı olur, neden? Bir başka sıkıntı,
ben zaten Sertaç’a o nedenle tepki vermiştim ilk konuşmamızda. Az önce değinildi, bu tıp
fakültelerindeki benziyor eğitim boyutuna benziyor. Şimdi, burada da klinik, yalnız bu klinik
günün birinde poliklinik haline geldiği zaman o zaman ciddi bir şekilde sıkıntı olacaktır. Tabi
yabancı dostlarımız burada nasıl anlayacaktır bunu bilmiyorum, bunu nasıl çevirecekler onu
da bilmiyorum. Mesela bir torba kanun çıkar, torba kanunda her şey var zaten. O torba
kanunun içerisine değerli bir milletvekilimiz değişik bir teklif verir, ondan sonra bir bakmışız
hukuk fakülteleri tıp fakültelerinin yaptığı gibi poliklinik şeklinde çalışmaya başlamış. Böyle
bir itiraz olabilir. Bu itirazın engellenebilmesi için mutlaka baroların da desteğinin ve birlikte
çalışmasının önünün açılması gerekir. Artı, bu sayede belli ki mutlaka olması gerekiyor, şu
andaki rezil durumda olan Adli Yardım ve CMK avukatlığı sistemi de belki bir şekilde ıslah
edilebilir, faydası olabilir. Ama burada en önemli şey gönüllülük. Sizin kurduğunuz ağ,
gönüllü avukat ağı gerçekten önemli bir ağ. İnsanların bilgiye erişime ne kadar muhtaç
olduklarını gördük. En son Gezi Parkı olaylarından dolayı Eskişehir Barosu’nun Espark’ta
açtığı standa her gün yüzlerce kişi geldi ve her gün yüzlerce kişi soru sordu, broşürlerimizi
aldı, bizlerden bilgi aldı oradaki arkadaşlardan. Dolayısıyla böyle bir ihtiyaç var, kesinlikle
var. Gönüllülük, bunu sağlayabilecek önemli bir enstrüman. Herkese teşekkür ediyorum.
Emeği geçen herkese teşekkür ediyorum. Sertaç’tan da özür diliyorum.
Nüvit Gerek: Çağrı, şimdi ben de sana bir şeyler söylemek istiyorum. Öğreniminin bir
bölümünü burada tamamladın. Şu anda baronun mensubusun. Üstelik yönetim kurulu
üyesisin. Şimdi sana daha büyük bir görev düştü. Yani okuldan mezun olmuş olman bu
programa artık destek vermemen gerektiği anlamına gelmiyor. Tam tersine, katkılarını daha
çok beklemeye hakkımız olduğunu düşünüyorum.
Katılımcı: (Avukat Çağrı) Görüşümün değiştiğini söyledim hocam, problem yok.
İdil Elveriş: Bir şey söyleyebilir miyim? Dün bunlar konuşuldu, belki yoktunuz. avukatların
bunu bir tehdit olarak görmekten vazgeçmesi gerekiyor. Çünkü bunu bir pastayı büyütme
aracı olarak görmek gerekiyor. Pasta küçükken hep savaşırsınız birbirinizle, kim ne alacak
diye. Pastayı büyütün önce, pasta büyüsün, herkes pay alsın. Dolayısıyla, bu bir hukuki
farkındalığı arttırarak insanların daha çok hukuk istemesini sağlama aracıdır. Bilmediğiniz bir
şeyi isteyemezsiniz. Dolayısıyla bunu böylece görmek gerekiyor. İkincisi de, mesleğin bir
sosyal tarafı var. İnsanların problemleriyle uğraşıyorsunuz. Bu aynı zamanda toplumun
mesleğe güvenmesini sağlamanın da bir aracıdır. Dolayısıyla biraz meslekçi değil toplumsal
bakılması gerektiğini düşünüyorum.
Nüvit Gerek: Sayın Başkan.
Katılımcı: (Eskişehir Barosu Başkanı Avukat Rıza Öztekin) İzninizle ayağa kalkayım.
Eskişehir Barosu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle dün niye gelemedim? Dün
Barolar Birliği Yönetim Kurulu üyeleri geldi, mazeretimiz vardı. Dünkü programda ani bir
değişiklik oldu. O yüzden dün gelemedik. Bu etkinliği düzenleyenlere çok teşekkür ediyorum.
Tüm paydaşlara çok çok teşekkür ediyorum. Önyargıdan bahsedildi. Önyargılı olamayız,
neden olamayız? Bizim yasalarımız buna müsait değil. Bizim 76. maddemiz var, hâlâ
değişmedi. Umarım hiç değişmeyecek o madde. Hukukun üstünlüğünü ve insan haklarını
savunmak ve korumak yetmiyor, yönetim kurullarına bu kavramlara işlerlik kazanma görevi
verilmiş. Çok önemlidir. Hatta bu görev ve sorumluluk da baroları içermektedir. Dolayısıyla,
barolar böyle bir durumda önyargılı olamaz zaten. Biz de önyargılı değiliz. Eskişehir Barosu
olarak önyargılı değiliz. Demin kurgusal duruşmalardan bahsedildi. Çok önemli bence. İşte
bizde pratik çalışma, özellikle idari hukukta çok pratik çalışma olurdu hatırlıyorum. Pratik
çalışmaların çoğu aslında somut olarak algılanacak herhalde bu hayata geçerse. Kurgusal
duruşmalar keza yetenekli ve donanımlı avukatların yetişmesine önayak olacak. Tabi projenin
ayrıntıları tartışılacaktır, ama şu anda Eskişehir Barosu olarak bu proje hayata geçtiğinde
gönüllü avukat olarak birçok meslektaşımızın bu işe sıcak bakacağını tahmin ediyorum. Biz
aslında fiilen bu projeyi yürütüyoruz. Büyükşehir Belediye’mizin ve alt belediyelerimizin
Kadın Danışma Birimleri var. Oralarda bizim meslektaşlarımız, Kadın Hukuk Komisyonu
üyelerimiz, birkaç başka komisyonlarımız da var. Gidip zaten haftada bir ya da on beş günde
bir kendilerine bu konuda hukuki yardımda bulunuyorlar. Ha Tekel Hakkı… Tekel Hakkı
konusunda zaten bir sıkıntı olursa yasalarımız açıktır. 35. maddemiz var bizim. Bu maddeye
aykırı davranıldığında, üstelik ceza yasası açısından yaptırım düzenleyen 63. maddemizin 3.
fıkrası var. Çok önemlidir.
Katılımcı: (Biri, bir itiraz dile getiriyor, ancak duyulmuyor.)
Katılımcı: (Eskişehir Barosu Başkanı Avukat Rıza Öztekin) Yok değil, bakın, hayır... Yani
zaten Tekel Hakkı’mız aşıldığında… ben sadece… burada başsavcı vekilimiz de var. Yani
biri yasaya aykırı davranırsa zaten yaptırımımız olacaktır. Dolayısıyla, Tekel Hakkı’na, Tekel
Hakkı aşılmamak kaydıyla… Şu anki projeyi ben öyle görmedim, Tekel Hakkı’na aykırılık
görmedim. Ama aykırılık olursa zaten gereken yapılacaktır. Arzuhalcilerle ilgili bir şey
söyleyeyim. Bir kere buna katılmıyorum. Arzuhalciler 63. maddeye aykırıdır. Bakırköy
Asliye Ceza Mahkemesi bu konuda kesinleşen bir karar verdi. Onların yaptığı işler ve
eylemlerin avukatlık yasasına açıkça aykırı olduğuna dair. Biz Eskişehir’de başvurduk
sonucunu bekliyoruz tabi ki. Dolayısıyla biz önyargılı değiliz. Ben bugünkü toplantının, tabi
keşke dün gelseydim, çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Sayın Dekanımıza o konuda çok
teşekkür ediyoruz. Diğer paydaşlara çok çok teşekkür ediyoruz. Ben saygılarımı sunuyorum
hepinize.
Nüvit Gerek: Biz de size teşekkür ediyoruz. Burada kapatıyoruz, çünkü 15 dakika sonra
servis bitecek yemekhanede, süratle oraya intikal etmemiz gerekiyor.
MAKALELER
(Türkçe)
ABD’de Gündelik Hayatta Hukuk Kliniği Deneyimi1
Prof.Ed O’Brien2
1968 yılında Washington D.C.’de Georgetown Hukuk Fakültesinde öğrenciydim.
Vietnam savaşı tüm hararetiyle devam ediyordu ve devletim beni askere alarak Vietnam’a
göndermek istiyordu. Savaşa karşıydım ve lise öğretmenliğine başlayarak askerlikten kaçmanın
bir yolunu buldum. Bu benim için çok hayırlı bir iş oldu çünkü bir eğitimci oldum ve o zamandan
beri de bu işi bırakmadım.
1971 yılında hukuk fakültesine geri döndüm ve bir gün bir derste hocamız şöyle bir soru sordu
‘Hukuk öğrencilerinin lise öğrencilerine hukuk eğitimi verdiği bir toplum programında çalışmak
isteyen var mı?’ Elimi kaldırdım ve o gün bugün elim hiç aşağıya inmedi. O yıl boyunca dört
hukuk öğrencisi ikili gruplar halinde, öğrencilerin çoğunun siyahi olduğu kent merkezindeki
okullara gitti. Polis sizi durdurduğunda hangi kanunların geçerli olduğunu, bir televizyon
satıcısının size kusurlu mal sattığında ne yapabileceğinizi veya kışın ev sahibiniz ısınmanızı
sağlamadığında ne yapabileceğinizi öğrenmek öğrencilerin çok hoşuna gitti.
1985 yılında, bir Sokak Hukuku programı başlattığı için tutuklanma riskiyle karşı karşıya olan
Profesör David McQueen-Mason’ın daveti üzerine Güney Afrika’ya gittim. Sokak Hukuku daha
sonra dünyanın başka ülkelerine de yayıldı ve bu ülkelerde Profesör Richard Grimes gibi, Sokak
Hukuku uygulamalarının İngiltere’de 40’tan fazla okulda başlatılması konusunda kilit rol
oynayan kendini adamış hukuk profesörleriyle tanıştık. Şu anda Amerika’da Sokak Hukuku
uygulamaları yürüten 70’ten fazla hukuk fakültesinin yanı sıra dünya çapında da yaklaşık 100
program bulunmaktadır. Yıllar içinde, hukuk eğitimini insan hakları ve demokrasi gibi temel
konuların öğretildiği bir eğitim olarak genişlettik.
13 Haziran 2013’te Eskişehir Anadolu Üniversitesi’nde düzenlenen Klinik Hukuk Eğitimi Sempozyumu’nda
yapılan sunumdur.
2
Washington D.C.
1
Sokak Hukukunun özünün bir parçası etkileşimli eğitim yöntemlerini kullanmaktır. Burada
hukuk hocası ve öğrenciler sadece ders vermekle kalmazlar, aynı zamanda öğrencileri sorucevap, canlandırma, sanal duruşma, küçük grup tartışması ve basitleştirilmiş örnek davalar gibi
yöntemler kullanarak dahil etmeye çalışırlar. Bu noktayı göstermek için şimdi sizlere etkileşimli
bir Sokak Hukuku eğitim yöntemini göstermek istiyorum. Biz buna kurşun kalem oyunu diyoruz.
Kalem Oyunu
Herkes ayağa kalksın ve her sıranın ilk kişisi eline bir kalem alsın. Bu lider daha sonra
öğrencilere ‘hadi oyunu oynayın’ diyecek. Öğrenciler ne yapacaklarını bilmeyecekler ve akılları
karışmış bir şekilde bakacaklar. Lider daha sonra ‘Problem ne’ diye soracak. Öğrenciler de ‘Nasıl
oynanacağını bilmiyoruz, kurallara ihtiyacımız var diyecekler’. Lider de bunu üzerine ‘’Peki o
zaman bu kalemi sıranın en sonuna kadar elden ele geçirin sonra tekrar bu tarafa geçirin’ diyecek.
‘Bu görevi ilk bitiren kazanır.’ Lider daha sonra, tam sıranın ortasına geldiklerinde oyunu yarıda
keser ve ‘Hayır, hayır öyle değil. Sağ omzunuzun üzerinden arkaya vermeniz gerekiyor. Baştan
başlayın’ der. Öğrenciler baştan başlarlar ve sağ omuzlarının üzerinden geçirmeye çalışırlar.
Lider oyunu tekrar böler ve ‘Hayır, hayır. Sol omzunuzun üzerinden geçirmeniz gerekiyor.
Baştan başlayın’ der. Öğrenciler bunu tekrar yapmaya çalışırlar. Bu sefer lider oyunu bölerek ‘Bu
sıra kazandı çünkü bu sıradaki kadın sayısı daha fazla’ der. Tekrar başlanır ve bu sefer lider en
fazla gözlüklü öğrencinin olduğu sırayı işaret eder ve onların kazandığını söyler. Lider daha
sonra ‘Bana kim bir dolarını emanet eder’ diye sorar. Bir öğrenci lidere bir dolar verir ve onun
sırası kazanan sıra olur.
Lider oyundan sonra öğrencilere ne öğrendiklerini sorar. Cevaplar farklı olacaktır ancak söylenen
şeylerden bazıları mutlaka ‘oyun oynamak için kurallara ihtiyacımız var’ veya ‘oyun oynamak
için net kurallara ihtiyacımız var’ veya ‘oyun oynarken yarı yolda kurallar değişmemeli’
olacaktır. Yine, ‘gözlük taktığınız için veya cinsiyetinizden dolayı ayrımcılık yapmak
yasaklanmalıdır’. ‘Liderler parayla satın alınmamalı, bu yolsuzluktur’. Hukuk öğrencileri bu
oyunu sıklıkla dersin başında bu tür hukuki kavramları anlatmak için kullanırlar ve böylelikle
öğrencilerin dikkatini de eğlenceli bir etkinlikle çekmiş olurlar. Bu sayede öğrenciler bu dersin
eğlenceli ve ilginç olacağı mesajını alırlar. Yani başka derslerden daha farklı.
Zamanım neredeyse doldu ancak hukuk öğrencilerinin insanları eğittikleri bir hukuk kliniği
açmanız konusunda hepinizi teşvik etmek isterim. Böyle bir tecrübe yaşayan çoğu kimse bunun
hukuk eğitimlerinin en iyi yönü olduğunu söylüyor. Bu konferansta benim dışımda Birleşik
Krallık’tan Profesör Richard Grimes ve Profesör Rebecca Marshall ile Profesör David McQueesMason bulunuyor. Lütfen bizlere Sokak Hukuku programları ile ilgili istediğiniz soruyu
sormaktan çekinmeyin. Teşekkür ederim.
Polonya Hukuk Klinikleri Programı Ve Polonya Hukuk Klinikleri Vakfının Rolü:
Öğrenilen Dersler
Filip Czernicki3
Polonya’da hızla büyüyen hukuk klinikleri programı (sekiz yıllık bir sürede yirmi beş klinik
kurulmuştur), ileriye dönük düşünmenin ve hedefleri birleştirmenin son derece önemli hale
geldiği bir döneme ulaştı. Bu nedenle, 2001 ve 2002 yılı başlarında, hukuk klinikleri ve klinik
hareketin içinde yer alan insanlar Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı’nı kurmaya karar verdiler.
Vakfın rolü, yapıyı güçlendirmek ve klinik hareketin geleceğini şekillendirmek için bir
işbirliği platformu görevini üstlenmek olarak belirlenmişti. Belirlenen hedefler, klinik hareket
için mali istikrar sağlamakla kalmayıp, aynı zamanda kliniklerin akademik ve hukuk
camiasındaki konumlarını güçlendirmek adına harcanan çabaları birleştiren bir forum kurmayı
da içeriyordu. Bu sayede, hukuk kliniklerini Polonya hukuk sistemine dahil etmenin
formülleri aranacaktı.
1. Tarihçe
Polonya’nın ilk hukuk kliniği 1 Ekim 1997’de Krakov’da Jagiellonian Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde kuruldu. Ondan önce, Jagiellonian Üniversitesi’nde Amerikan Büyükelçiliği ve
AGİT Polonya ofisinin birlikte düzenlediği bir klinik hukuk eğitimi konferansı yapılmıştı.
1998 yılı başında, Varşova Üniversitesi’nde Hukuk ve İdari Bilimler Fakültesi ‘Hukuk
Klinikleri’ başlıklı bir ders açtı ve böylelikle Polonya’da ikinci bir hukuk kliniğinin doğuşunu
hazırladı.
Avrupa Hukuk Öğrencileri Derneği’nin (ELSA) Polonya şubesi de hukuk eğitimi sisteminin
gelişimi üzerinde çok büyük etkiye sahip. Mayıs 1998’de Szczecin’de ELSA ‘Hukuk Eğitimi
Reformu: Hukuk Klinikleri Fikrinin Geliştirilmesi’ başlıklı bir konferans düzenledi. Bu
konferansta Polonya’da klinik eğitimin geliştirilmesi ile ilgili ciddi tartışmalar oldu. Bu
seminer, Polonya Avukatlar Derneği Ulusal Kongresi ve Hukuk Fakültesi Dekanları Ulusal
Kongresi ile birlikte düzenlendiği için fikrin popülerleşmesine büyük katkı sundu. Szczecin
Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı Başkanı, Adalet Eğitimi için Küresel İttifak (GAJE) Başkanı. Prof.
Czernicki’nin hazırladığı metin sempozyumda Malgorzata Wysoczynska (Lodz Üniversitesi Hukuk Kliniği
Danışmanı) tarafından sunulmuştur.
3
konferansı Polonya’da klinik hareketin geliştirilmesi fikrine ivme kazandırdı. Şu anda, devlet
üniversitelerindeki bütün hukuk fakültelerinde hukuk klinikleri bulunmaktadır. Bu şehirler
şöyledir; Krakov, Varşova, Białystok, Toruń, Poznań, Lublin, Rzeszów, Katowice, Opole,
Słubice, Gdańsk, Wrocław, Łódź, Olsztyn ve Szczecin.
11 Haziran 2001’de, Polonya’daki tüm kliniklerin temsilcilerinin bir araya geldiği bir toplantı
sırasında bir vakıf kurma fikri ortaya atıldı. Kararlaştırılan çalışma takvimine uygun olarak,
aynı yılın sonbaharında Krakov’daki Jagiellonian Üniversitesi Hukuk Kliniği’nin ekibi bir
kuruluş tüzüğü hazırladı. Bu metin daha sonra istişare amaçlı bütün hukuk kliniklerine
gönderildi.
Aralık 2001’de Polonya hukuk kliniklerinin üç temsilcisi Güney Afrika Cumhuriyeti’ne bir
çalışma ziyareti yapmak üzere davet edildi. Burada klinik eğitim programı son otuz yıldır
başarılı bir şekilde geliştirilmekteydi. Bu ziyaret Kamu Çıkarları Hukuk Girişimi (PILI) (artık
PILnet 4 ) tarafından tasarlandı ve düzenlendi. O tarihlerde PILnet New York Columbia
Üniversitesi ile işbirliği yapıyordu ve Ford Vakfı tarafından finanse ediliyordu. Bu gezi,
Güney Afrika deneyimine dayanarak Polonya hukuk klinikleri programının geliştirilmesi için
bir strateji yazılmasıyla ve nihayetinde de Hukuk Klinikleri Vakfı’nın kurulmasıyla
sonuçlandı.
Stefan Batory Vakfı’nın mali, lojistik ve mesleki yardımları (özellikle de Grzegorz
Wiaderek’in başında olduğu hukuk programı) sayesinde bir sene içinde vakıf kurma planı
gerçek oldu. 15 Şubat 2002’de, kurucular oybirliğiyle Łukasz Bojarski’yi (Helsinki İnsan
Hakları Vakfı) Vakıf Başkanı seçtiler. Diğer üç kurucu Katarzyna Hebda (ELSA Sekreteri),
Dr. Magdalena Olczyk (Ombudsmanlık Ofisi) ve Jakub Bogatyński (Stefan Batory Vakfı)
Mütevelli Heyeti üyesi olarak seçildi. Ayrıca, kurucular kuruluş tüzüğünü kabul ederek 5
Genel Kurul üyelerini seçtiler: Filip Czernicki – Kurul Başkanı, Białystok Üniversitesi’nden
Dr. Izabela Kraśnicka, Varşova Üniversitesinden Dr. Piotr Girdwoyń, Poznan’daki Adam
Mickiewicz
Üniversitesinden
Dr.
Paweł
Wiliński,
ve
Krakov’daki
Jagiellonian
Üniversitesi’nden Avukat Filip Wejman. Kurucu üyeler (Vakıf faaliyetlerinin başında bunlar
sadece Vakıf Mütevelli Heyeti üyeleriydi) 28 Şubat 2002 tarihli bir noter belgesiyle Vakfı
kurdular.
4
5
http://www.pilnet.org/
http://www.fupp.org.pl/index_eng.php?id=statute
Vakıf, 3 Haziran 2002’de Ulusal Mahkeme Sicili’ne işlendi ve REGON numarası ve NIP
vergi sicil numarası verildi. Daha sonra Bank Pekao S.A.’da banka hesapları açtı. 30 Haziran
2002’de, Vakıf Mütevelli Heyeti vakfın mali yönetimi, standartları, yıllık mali planı, ve
Danışma Kurulu’nun kompozisyonu ile ilgili tüzük çıkardı. Vakfın kuruluşundan bu yana,
Kurul ortalama ayda bir kez buluştu ve kolektif olarak operasyonel ve stratejik kararları aldı.
2. Vakfın Amaçları ve Amaçlara Ulaşma Yolları
Polonya’da hukuk kliniklerini finanse etme görevi dışında, Hukuk Klinikleri Vakfı klinik
programın gelecekteki potansiyelini güçlendirmeye çalışıyor. Bu amaçla, klinik eğitim için
yeterli düzeyde işleyen yüksek standartlar oluşturulması için çaba sarf ediliyor. Vakıf
amaçlarına ulaşmak için, tüzüğe uygun olarak, klinikler arası işbirliğini, uygulamalı hukuk
eğitiminde uluslararası işbirliğini, eğitim organizasyonlarını, konferansları, sunumları,
yayıncılık faaliyetlerini, klinik faaliyetleriyle ilgili istatistiksel veri toplama ve işleme
faaliyetlerini, klinik organizasyon konusunda bilgi toplama ve yayma çalışmalarını, ücretsiz
hukuki yardım fikrinin yaygınlaştırılmasını destekliyor.
Vakfın ilk projelerinden birisi, 15-16 Kasım 2002’de Varşova’da, Klinik Hukuk Eğitimi
Beşinci Bölgesel Konferansı’nı düzenlemek oldu. Bu konferansta bizim coğrafi bölgemizde
hukuki yardım fikrinin geliştirilmesi konusu ele alındı. Konferans, Açık Toplum Adalet
Girişimi, Columbia Hukuk Fakültesi Kamu Menfaati Hukuk Girişimi ve Polonya Hukuk
Klinikleri Vakfı’nın ortaklaşa düzenledikleri Szpitalna STK Merkezinin de işbirliğine
katıldığı ve Açık Toplum Enstitüsü’nün sponsor olduğu bir girişimdi. Konferansın ana konusu
hukuk klinikleri programının geleceği için bir strateji geliştirme planlarıyla ilgiliydi.
Katılımcılar çeşitli hukuk kliniği modellerinin analizini gerçekleştirdi. Kendilerine destek
olabilecek ve mevcut klinikleri güçlendirecek bir yöntem geliştirmek için çaba sarf ettiler.
Arnavutluk, Angola, Ermenistan, Azerbaycan, Bosna Hersek, Bulgaristan, Hırvatistan,
Estonya, Gürcistan, Kazakistan, Kırgızistan, Litvanya, Letonya, Makedonya, Moğolistan,
Mozambik, Romanya, Rusya, Slovakya, Türkiye, Ukrayna, Özbekistan, Macaristan gibi
çeşitli ülkelerden yaklaşık yetmiş kişi bu konferansa katıldı. Macaristan, Çek Cumhuriyeti,
Arjantin ve ABD’den konuklar sunum yaptılar. Krakov, Białystok, Toruń, Rzeszów, Lublin,
Szczecin, Poznań, Łódź ve Varşova olmak üzere Polonya’da faaliyet gösteren hukuk
kliniklerinin temsilcileri de oradaydı.
Aralık 2002’de, hukuk klinikleri temsilcilerinin ilk toplantısı Szpitalna STK Merkezindeki
Vakfın himayesinde düzenlendi. Aralık 2002’de Vakıf temsilcileri aynı zamanda Brüksel’deki
‘Avrupa Vatandaşlara Danışmanlık Hizmetleri Forumu’ konferansına katıldılar. Nisan
2003’te ‘Gönüllü Hizmet Veren Avukatlar’ başlıklı bir seminer düzenlendi. Kuruluşundan
sonraki ilk yıllarda, Vakıf hukuk kliniklerine mali ve profesyonel destek verilmesi ile ilgili
görevlerine odaklandı. Geniş kapsamlı bir fon bulma kampanyası başlatıldı. Bu sayede,
Birinci Polonya Hukuk Klinikleri Konferansı finanse edildi (24-26 Ekim 2003 tarihleri
arasında düzenlendi) ve klinik hukuk eğitimi ders kitabı ilk kez Polonya’da ve bölgede
yayımlanmış oldu (bu kitap İngilizce’ye de çevrilmiştir). Ayrıca, Vakıf, çok değerli ayni
bağışlar alarak bir yarışma sonrasında belirlediği en fazla ihtiyaç sahibi kliniklere bunları
dağıttı (Baker & McKenzie hukuk firmasından iki adet ikinci el bilgisayar, Polskie
Wydawnictwa Profesjonalne yayıncılıktan Lex Omega yazılımı, Wydawnictwo C.H. Beck.
Yayıncılıktan onbeş set Legalis hukuk verileri yazılımı).
2003 yılında, kabul edilen operasyonel standartlarını karşılayan hukuk kliniklerine yönelik ilk
hibe yarışması düzenlendi. Kliniklerin başvuruda bulunduğu hibeler, klinik sekretaryalarından
sorumlu kişilerin istihdam edilmesinde, ofislerin idari ve masraflarının ve sabit giderlerinin
karşılanmasında ve demirbaş alımlarında kullanıldı. Son on yıllık faaliyetleri boyunca
Vakıf, hukuk kliniklerine yaklaşık toplam 200.000 ABD dolarlık mali destek sağladı.
Ayni yardımların toplam değeri ise 330.000 ABD dolarının üzerinde.
Hibe ile ilgili faaliyetlerin dışında, Vakıf, hukuk kliniklerinin güçlendirilmesine yönelik bir
dizi eğitim faaliyeti ve başka faaliyetler de yürüttü. 2003 yılının başında bir web portalı
hizmete açıldı: www.fupp.org.pl Bu portalın amacı hukuk klinikleri hareketi kapsamında bir
iletişim kanalı görevini görmek ve hareketle ilgili bilgi yaymak. İnternet web sitesinde
Vakıf’la ilgili bilgilerin yanı sıra, hukuk kliniklerinin ilgili programları ve faaliyetleri ile ilgili
de bilgiler yer almaktadır. Ayrıca, yeni haberler ve bilgiler kliniki@yahoogroups.com haber
grubu yoluyla da yayılmaktadır.
Bir diğer önemli adım ise bir dizi klinik ziyaretinin yapılmasıydı. Bütün klinikler Vakıf Kurul
üyelerini kabul ettiler ve tartışmak istedikleri somut konulardan bahsettiler ve sorularını
gündeme getirdiler. Bu toplantılar, operasyonel standartları karşılamak, mevcut örgütsel ve
bürokratik sorunları çözmek ve fakülte yapısı bünyesinde istikrarlı bir statü edinmek için bir
fırsat oluşturdu. Kliniklerle yapılan bu toplantılar klinik yönetim becerilerini geliştirdi ve
kliniklerin gelecekteki konumlarını sağlamlaştırdı.
Ayrıca, Helsinki Vakfı’yla işbirliği içinde Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı, hukuk
kliniklerinin Polonya hukuk sistemine dahil edilmesi olasılığı üzerine araştırma başlattı. Bu
araştırmayı yapmak üzere bir ekip oluşturuldu. Ekibin görevi, teklif edilen yasa
değişikliklerinin çeşitli kademelerdeki ‘derinliğini’ ele alarak mevzuat teklifi hazırlamaktı. Şu
anda, hukuk klinikleri yasa tasarısı Vakıf Danışma Kurulu ve Adalet Bakanlığı arasında
istişare ediliyor.
Stefan Batory Foundation Vakfı, Helsinki İnsan Hakları Vakfı ve Polonya-Amerika Özgürlük
Vakfı ile istişare yapıldıktan sonra, Hukuk Klinikleri Vakfı, piyasada çalışan avukatlar
arasında gönüllü avukatlık hizmetlerini yaygınlaştırmak için bir aktivasyon programı
hazırladı. Bu program çerçevesinde, Polonya’da faaliyet gösteren yaklaşık yirmi büyük hukuk
firmasıyla, Barolar Birliği Başkanı’yla ve Hukuk Müşavirleri Ulusal Konseyi Başkanı’yla
toplantılar düzenlendi. Bu toplantılar avukatların gönüllü hizmet vermesi konusuna ilgiyi
artırdı ve Baro Yönetim Kurulu ile Hukuk Müşavirleri Ulusal Konseyi’nin gönüllü avukatlık
hizmetini himayelerine alarak bir ‘Gönüllü Avukatlık Yarışması’ yapma olasılığını doğurdu.
Bu yarışmaya onlarca aday gösterildi. Bunlardan otuz beşi yarışma jürisi tarafından
değerlendirmeye alındı. İlk oturum 3 Mart 2004 tarihinde gerçekleşti ve aşağıdaki jüri
üyelerinden oluşuyordu:

Profesör Andrzej Zoll –Ombudsman,

Profesör Marek Safjan – Anayasa Mahkemesi Başkanı,

Profesör Roman Hauser – Danıştay Başkanı,

Avulat Andrzej Kalwas – Hukuk Müşavirleri Ulusal Konseyi Başkanı,

Avukat Zenon Klatka – Hukuk Müşavirleri Ulusal Konseyi Başkan Yardımcısı,

Avukat Stanisław Rymar – Baro Yönetim Kurulu Başkanı,
Değerlendirme sonucunda yarışma birincisi seçildi. Bu kişi Szczepan Styranowiski’ydi.
Kendisi Olsztyn’de yaşayan bir emekli hakimdi ve Olsztyn’deki Polonya Sosyal Refah
Komitesi tarafından aday gösterilmişti. Jüri ayrıca yedi kişiye onur ödülü vermeye karar
verdi. Yarışmanın resmi sonuçları 29 Mart, 2004’te, yarışmanın ortak düzenleyicisi olan
Rzeczpospolita ofisinde açıklandı. Ödül sahibine Adalet Bakanı tarafından hazırlanan bir
heykelcik verildi; onur ödülü sahiplerine ise sertifika verildi. O zamandan bu yana, Gönüllü
Avukatlık Yarışması on yıldır her yıl düzenleniyor.
Ayrıca, Vakıf Yönetim Kurulu, Polonya’da klinik programın gelişimini araştırmak üzere
yurtdışından ülkeye gelen çok sayıda konuğun ziyaretinin koordinasyonunu da gerçekleştirdi.
Son yıllarda, Vakıf Yönetim Kurulu olarak, Ukrayna, Çek Cumhuriyeti, Moldovya,
Özbekistan, Kazakistan, Çin, Rusya, Sırbistan, Belarus, Gürcistan, Japonya, ABD, Slovakya,
Arnavutluk ve Tayland’dan gelen heyetlerin ziyaretlerini organize ettik. Bu konuklar, hem
klinik hareketin gelişimini öğrenmek hem de sivil toplum kuruluşlarının faaliyetlerini ve
rolünü anlamak üzere Polonya’ya ziyarette bulundular.
3. Vakfın Temel Başarıları
Kliniklerin ve Hukuk Klinikleri Vakfı’nın statüsünü, imajını ve resmi çerçevesini inşa etmek:
1. Vakfın çok hızlı ve etkili bir şekilde kurulması,
2. Polonya’da bir hukuk klinikleri ağının oluşturulması ve entegre edilmesi,
3. Klinikler arasında birlik beraberlik duygusunun oluşturulması,
4. Çeşitli projelerde yapılan röportajlar ve yazılan raporlar sayesinde hukuk klinikleri artık ana
akım medyada her zamankinden daha fazla yer alıyor,
5. Hukuk klinikleriyle STK’lar arasındaki işbirliği güçlendiriliyor ve hukuk klinikleri bu sürece
kalıcı bir şekilde dahil oluyor,
6. Çok kısa bir sürede Vakıf STK’lar arasında çok güçlü bir konuma sahip oldu. (STK Danışma
Platformu lideri ve Polonya STK Federasyonu Kurul üyesi),
7. Barolar Birliği Başkanı’ndan ve Hukuk Müşavirleri Konseyi Başkanı’ndan destek mektupları
alınması,
8. Polonya Hukuk Fakülteleri Dekanları Kongresi’nde düzenli olarak hukuk kliniklerine bir
oturum ayrılmasının sağlanması,
9. Ombudsmanla işbirliğinin kurumsallaştırılması ve güçlendirilmesi,
10. Tüm (!) hukuk kliniklerinde operasyonel standartların yükseltilmesi ve uygulanması (2003
yılında hemen hemen bütün hukuk klinikleri mesleki sorumluluk sigortası kapsamına girdi,
2002 yılında bu sayı sadece 2’ydi!)
11. Hukuk klinikleri yasasının taslağının hazırlanması ve hukuki yardım yasasının geliştirilmesi
için Adalet Bakanlığı tarafından oluşturulan ekipte yer alınması (hukuk kliniklerinin niteliğini
ve klinik çalışmalarının belirleyen düzenlemelere dikkat edilmiştir).
Yürütülen Projeler:
1. Kurul üyeleri Polonya’da mevcut bütün hukuk kliniklerini ziyaret etmişlerdir; klinik
temsilcileri ve üniversite yetkilileriyle tekrar tekrar toplantılar yapılmıştır,
2. Vakfın himayesinde, hukuk klinikleri temsilcileri arasında düzenli olarak kongre
düzenlenmesi,
3. Klinik eğitimi konusunda uluslararası konferans düzenlenmesi,
4. Polonya Hukuk Klinikleri Konferansı’nın düzenli olarak yapılması. Şu ana kadar on dokuz
konferans düzenlenmiştir,
5. Polonya ‘Gönüllü Avukatlık’ yarışmasının yıllık olarak yapılması,
6. Polonya’da ve bölgede ilk hukuk klinikleri ders kitabının yayımlanması – hukuk klinikleri el
kitabı ve başka yayınlarla birlikte6.
4. Gelecek için Planlanan Faaliyetler
Vakfın kurulması için yapılan ilk yıl çalışmalarından sonra, çok sayıda önemli projenin
yürütülmesi ve hukuk kliniklerine mali ve profesyonel destek verilmesine ilişkin hedeflerin
gerçekleştirilmesi ve hibe projelerinin yanı sıra, Vakıf önümüzdeki yıllarda hukuk
kliniklerinin güçlendirilmesi için çeşitli eğitim projeleri ve faaliyetler yürütecektir. Bu
girişimler aşağıdaki konulara odaklanacaktır:
1) Kliniklerin operasyonlarının profesyonelleştirilmesi ve standarda kavuşturulması,
2) Yayıncılık faaliyetleri,
3) Klinikler arası işbirliğinin koordinasyonu ve mükemmelleştirilmesi,
4) Hukuk klinikleriyle ilgili yayınların arşivlenmesi ve istatistiki veri tutulması,
5) BIT ekipmanlarının tedarik edilmesinin iyileştirilmesi,
6) Hukuk kliniklerinin faaliyetlerinin tanıtılması,
7) Uluslararası işbirliğinin oluşturulması ve güçlendirilmesi,
8) Hukuk şirketleriyle ilgili reform yapılması için lobi faaliyetleri yürütülmesi,
9) Hukuk kliniklerinin Polonya hukuk sistemine dahil edilmesi için yapılan çalışmalar,
6
http://www.fupp.org.pl/index.php?id=raporty
10) Kanunların uygulanmasının izlenmesi ve yeni kanunların kalitesinin değerlendirilmesi,
11) Kadınlara ve STK’lara danışmanlık hizmeti getirilerek kliniklerin faaliyet kapsamının
genişletilmesi,
12) Polonya’nın AB üyeliğine ilişkin vatandaşlık hak ve ödevleriyle ilgili eğitim verilmesi.
Klinik faaliyetlerinin profesyonelleştirilmesi ve standarda kavuşturulması – Geleceğin
temel projesi olarak bu konu gündemdedir. Bu amaca ulaşmak öncelikle münferit kliniklerin
konumunu güçlendirecek ve onlara istikrarlı bir gelecek sağlayarak toplumda takdir
edilmelerine önayak olacaktır. Bu amaca ulaşmak için eğitim, konferans, seminer ve
yayınların desteklenmesi düşünülüyor.
Yayıncılık Faaliyetleri – ‘Hukuk Klinikleri – Fikir, Örgütlenme ve Yöntem’ başlıklı ilk el
kitabının ardından, Vakıf hukuk kliniklerinde hukuk eğitimi metodolojisi üzerine odaklanan
başka ders kitapları da yayımlamayı planlıyor. Ders kitaplarının çoğunluğu Vakıf web
sitesinden ücretsiz olarak indirilebiliyor.7
Klinikler arasında işbirliğinin koordine edilmesi ve mükemmelleştirilmesi – Bu hedef
temel olarak klinik temsilcilerinin ülke düzeyindeki toplantılara katılmasını saylayarak ve
Vakıf Kurulu’nun çeşitli klinik temsilcileriyle ve kadrolarıyla geliştirdiği özel ilişkiler
sayesinde gerçekleştirilecektir (örneğin, tüm kliniklere düzenli ziyaretler gerçekleştirilecektir.
Varşova’da klinik çalışanlarına düzenli eğitim verilecektir). Ayrıca, Vakıf Kurulu yılda bir
kere Polonya Hukuk Klinikleri Konferansı’nı düzenlemeye devam etmek istiyor.
Hukuk klinikleriyle ilgili yayınların arşivlenmesi ve istatistiki veri tutulması – Vakıf
Yönetim Kurulu, Polonya ve yurtdışında hukuk kliniklerinin faaliyetleriyle ilgili her türlü
materyali toplayarak bir yayın ve makale arşivi oluşturmayı planlıyor. Kliniklerin
faaliyetleriyle ilgili yıllık ve yarı yıllık raporların ve istatistiklerinin toplanması sayesinde
karşılaştırmalı veri elde edilebilecek ve hukuk kliniklerinin gelişmesi gereken yön ve yeni
trendler belirlenebilecektir. Bu veriler aynı zamanda müvekkillerin istatistiksel profilini de
çıkaracaktır. Bu sayede kliniklerin, sundukları danışmanlık ve hukuki bilgi türlerinin doğru ve
yerinde olup olmadığı anlaşılabilecektir.
7
http://www.fupp.org.pl/index.php?id=raporty
BIT ekipman tedarikinin iyileştirilmesi – Şirketlerden ve hukuk firmalarından alınan destek
ve ayni yardımlar Polonya’daki hukuk klinikleri için hibe yarışması düzenlenmesini
sağlayacaktır. Satın alınan ekipman, yeni oluşan ve gelişmekte olan kliniklerin desteklenmesi
için kullanılacaktır.
Hukuk kliniklerinin faaliyetlerinin tanıtılması – Bu hedefe ulaşmak, hem kliniklere hizmet
edecek (olumlu imaj yaratmak) hem de kliniğin müvekkillere ulaşma yeteneğini artıracaktır.
Bu amaç doğrultusunda, Polonya’daki hukuk kliniklerinin faaliyetleri ve adreslerinin olduğu
broşürler basılacaktır. En büyük hukuk firmalarıyla işbirliği yapılacak ve web sitesi devam
ettirilerek güncellenecektir. Aynı zamanda, hukuk klinikleriyle ilgili yerel yönetimler ve
devlet idaresi nezdinde de bilgilendirme kampanyasının devam ettirilmesi hukuk kliniklerinin
kalıcı ve ciddi bir kurum olduğu bilgisini yerleştirecektir. İdari birimler hukuk kliniklerine
güvenmeyi ve onları takdir etmeyi öğrenmelidir. Bu sayede, öğrenciler müvekkilleri adına bu
idari birimlere başvurduğunda, öğrencilere gereken destek sağlanacaktır.
Uluslararası işbirliğinin oluşturulması ve güçlendirilmesi – Polonya klinik hukuk eğitimi
programı şu anda bölgedeki en önde giden programlardan bir tanesidir. Bu nedenle,
deneyimlerini paylaşmalı ve bölgede yeni kliniklerin kurulmasına ön ayak olmalıdır. Bizler,
sıklıkla Orta ve Doğu Avrupa’nın diğer ülkelerinden konukları eğitimlere, derslere ve çalışma
ziyaretlerine davet ediyoruz. Vakıf temsilcileri uluslararası klinik konulu konferanslara
katılıyor. Gelecek için yaptığımız planlar arasında klinik denetçileri için ABD’de bir veya iki
haftalık kurs/burs imkanları yaratmak yer alıyor. Bu proje sayesinde bursiyerler klinik
programların ABD’de nasıl işlediğini, klinik çalışmaların yöntemlerini ve kliniklerin hukuk
fakülteleri bünyesindeki konumunu güçlendirmek için yapılanları ilk elden görme şansına
sahip olacaklardır. Bu hedef uzun vadeli bir hazırlık ve hatırı sayılır miktarda kaynak
ayrılmasını gerektirmektedir.
Hukuk şirketlerinin reformu için lobi faaliyetleri yürütülmesi – Bu hedef Polonya’da
kurulu hukuk danışmanlığı şirketlerinin çalışmalarını engelleyen çeşitli düzenlemelerde
değişiklik yapılması için lobicilik faaliyetleri yürütülmesi amacıyla hazırlık yapılan bir
kampanyayla ilişkilidir. Ayrıca, Vakfımız çalışan avukatları gönüllü avukatlık hizmeti
vermesi için de teşvik edilmeleri amacıyla bir program başlatmak istiyor. Bu program da uzun
vadeli bir girişimdir. Uzun soluklu bir hazırlık gerektirmektedir. Belli başlı STK’ların
avukatlardan hizmet aldıkları ve bölgesel hukuk firmaları ve hukuk danışmanlığı firmalarıyla
titiz bir işbirliği yaptıkları bir pilot projeyle başlatılacaktır. Üstelik, bu hedef halihazırda yıllık
‘Gönüllü Avukatlık’ yarışması tarafından da yerine getirilmektedir.
Hukuk kliniklerinin Polonya hukuk sistemine dahil edilmesini hedefleyen çalışmalar–
1998 yılında Krakov Hukuk Kliniği tarafından hazırlanan ilk hukuk klinikleri yasa taslağına
dayanarak Vakıf Yönetim Kurulu bu taslağın değiştirilmiş bir versiyonunu Adalet
Bakanlığı’na sunarak hukuki yardıma erişim hakkında yasa taslağının hazırlanması
çalışmalarına davet edilmiştir. İlke olarak bu kanun klinik çalışmaların niteliğine vurgu
yapacak ve birtakım özel haklarla donatacaktır.
Kanunların uygulanmasının izlenmesi ve yeni kanunların kalitesinin değerlendirilmesi –
Gerçekten de son derece önemli bir rol. Aynı zamanda özel dikkat ve kapsamlı hazırlık
gerektirmektedir. Bu projenin birinci bölümü kanunların uygulanmasının izlenmesini içeriyor
ki bu da bizim Vakfımızın yerine getirmeyi planladığı bir sorumluluk. Vakfımızın
liderlerinden biri olduğu Sivil Toplum Danışma platformu da benzer bir hedef belirlemiştir.
Bu nedenle, bu görev sadece bizim Vakfımız için değil, işbirliği yaptığımız kuruluşlar için de
önemli hale gelecektir. Bu görevin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesine yardımcı olmak için
Vakıf Yönetim Kurulu klinikler tarafından doldurulması öngörülen bir anket hazırlamıştır.
Kadınlara ve STK’lara danışmanlık hizmeti getirilerek kliniklerin faaliyet kapsamının
genişletilmesi – Bu konu halihazırda klinik faaliyetleri arasında yer almaktadır. Hukuk
Klinikleri Vakfına mali destek için yapılan başvurularda doldurulması istenen formda zaten
kadın ve erkek müvekkillerin belirlenmesi isteniyor. Dolayısıyla anketler toplandıktan sonra
kadın müvekkiller ve sorunları ile ilgili veri derlemek mümkün olacaktır. STK’larla işbirliği
konusunda da benzer bir çözüm önerilmiştir. Toplanan bilgiler STK’ların ihtiyaçları
konusunda bize ek bilgi sunacaktır. Aynı zamanda, klinikleri harekete geçirerek onların
üçüncü sektör kuruluşlarına da yardımcı olmalarını istiyoruz. Bu hedef doğrultusunda
Polonya’da Yardımseverliğin Geliştirilmesi Akademisi ve SPLOT derneği ile işbirliğimizi
genişletmeyi planlıyoruz.
Polonya’nın AB üyeliğine ilişkin vatandaşlık hak ve ödevleriyle ilgili eğitim verilmesi –
Avrupa Birliğine üye olduktan sonra, özellikle mahkeme kararları ile ilgili pek çok kural
değiştirilmiştir. Mahkeme karar süreci, yorumlar ve resmi yöntemlere ilave süreçler
getirilmiştir; örneğin, Topluluk Hukukunun öncelikli olması kuralı, Topluluk Kanunlarının
doğrudan uygulanabilirliği ilkesi, Topluluk hukukunun doğrudan etki sahibi olması,
Kanunların Topluluk hukukuna göre yorumlanması gerektiği ilkesi, Topluluğun ve Üye
Devletlerin tazminat yükümlülüğün olması ilkesi, ve ön duruşma kararları sistemi. Geleceğin
avukatlarına bu konuyla ilgili daha geniş bir eğitim vererek hukuk düzenimizde Topluluk
Hukukunun önemli bir referans noktası olduğu gerçeğinin farkına varmalarını sağlamak ve bu
bilgiyi vatandaşlar arasında da mümkün olduğunca yaygınlaştırmak önemlidir.
5. Vakıf faaliyetlerinin beklenen etkileri
Hukuk klinikleri elbette ki ücretsiz hukuki yardım sorununu tek başına çözemeyecektir.
Ancak, güvenilir ve son derece profesyonel akademik kadroların desteğiyle ücretsiz hukuki
yardım sağlayan tek programdır. Polonya’da programın gelişmesi ile birlikte, akademik camia
ve avukat camiası sosyal sorunlara karşı giderek daha duyarlı hale geliyorlar. Ve hukuki
yardım veren kişi bunu ücretsiz yaptığı için, gönüllülük bilinci de kuvvetleniyor.
Programın hedef aldığı grupların temsilcileri bu nedenle, gündelik hayatlarıyla ilgili ilave
yardım alma şansına sahip oluyorlar ki bu yardım da giderek daha kapsamlı ve titiz bir hale
geliyor.
Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı’nın üstlendiği faaliyetlerin münferit kliniklerin örgütsel
potansiyelini ve bağımsızlığını destekleyeceğini umuyorum. Ayrıca, hukuk klinikleri ağının
güçleneceğini ve aralarındaki bağlantının da artacağını umuyorum. Eğitim, konferans,
değişimler
ve
yayınlar
klinik
faaliyetlerini
düzenleyen
yöntem
ve
kuralların
mükemmelleştirilmesine yardımcı olacaktır.
Yeni kapsamlı raporlama programı daha iyi bir yönetim olanağı sağlayacak ve kliniklerin
verdiği
hizmetlere ilişkin toplumsal ihtiyaçların
devamlı
şekilde izlenmesine ve
araştırılmasına yardımcı olacaktır. Ayrıca, faaliyetlerimizin verimliliği ve etkinliği konusunda
da bilgi elde etmeye devam edeceğiz.
Bugüne kadar yapılan araştırmalar yılda yaklaşık on üç bin kişinin hukuk kliniklerinin
çalışmaları sonucunda hukuki yardım aldığını gösteriyor. Bu hizmetlerin alıcıları en zayıf
sosyal grupların temsilcileridir. Örneğin, işsizler, evsizler, emekliler, engelliler, suç
mağdurları, kriz yaşayan kadınlar, yabancılar ve mülteciler. Her yıl yaklaşık bin sekiz yüz
öğrenci ve aralarında çoğunun avukatlık yaptığı iki yüz otuzun üzerinde fakülte üyesi
programa katılıyor.
6. Sonsöz
Hızlı ve çok yönlü ekonomik ve sosyal değişimin yaşandığı dönemlerde vatandaşların önemli
bir bölümü maddi sıkıntıya düşmüşlerdir. Aynı zamanda, çok sayıda sorunla boğuşan devlet,
genellikle bireylerin ihtiyaçlarını ve beklentilerini görememektedir. Ücretsiz hukuki yardım
gündelik hayatın getirdiği problemler kapsamında en temel ancak sıklıkla da erişilemeyen bir
hizmettir.
Mahkemelerimiz sadece mahkemeye götürülen davalar söz konusu olduğunda ücretsiz hukuki
yardım vermektedir. Dava öncesinde ücretsiz hukuki yardım alınmayabilmektedir. Ayrıca,
vatandaşlara hak ve ödevleri konusunda ücretsiz bilgi veren bir kurum da yoktur. Bu nedenle
üçüncü sektörün bu görevi üstlenmesi gerekmektedir. Belki de tam bu nedenden dolayı hukuk
klinikleri verdikleri hizmetlere karşı artan bir ilgi görüyor ve hem öğrencilerin hem de
fakültenin gözünde daha fazla takdir ediliyor. Her yıl ortalama binlerce insan hukuk
kliniklerinden yardım alıyor. Bu sayı gün geçtikçe artıyor.
Yürüttüğü program kapsamında Polonya Hukuk Klinikleri Vakfı Polonya’daki hukuk
klinikleri için yeni bir perspektif yaratma ve destekleme fırsatına sahiptir. Bu perspektif
doğrultusunda,
en
son
eğitim
yöntemleri
kullanılarak
yeni
nesil
hukukçular
yetiştirilebilmektedir ve klinikler aynı zamanda devlet idaresi sisteminde de tamamlayıcı bir
rol oynayarak vatandaşlara hak ve ödevleri konusunda bilgi aktarabilmektedir.
Azerbaycan’da Hukuk Öğretiminde Hukuk Kliniklerinin Rolü8
Turqay Hüseynov9
Öncelikle, böyle bir etkinliği düzenledikleri ve bizi davet ettikleri için bu sempozyumun
düzenleyicilerine gönülden teşekkür etmek istiyorum.
Bu tür etkinliklerin klinik eğitiminin yaygınlaşmasına ve gelişmesine katkıda bulunacağını
umuyoruz.
Benim konuşmam Azerbaycan hukuk sisteminde hukuk kliniklerinin rolü ile ilgili.
Katılımcılarımızı bu konu ile ilgili kısaca bilgilendirmeye ve işbirliği olanaklarını ele almaya
çalışacağım. 1991 yılında Azerbaycan bağımsızlığını kazandıktan sonra yasal reformlara ihtiyaç
duyuldu. Sovyet hukuk sisteminin bir parçası olan mevcut mevzuat o dönemin koşullarına uygun
değildi. Anayasasın kabul edilmesinden sonra bu reformlar genişletilmeye başladı. Kısa bir süre
içinde Azerbaycan’ın hukuk sistemi gerekli normatif düzenlemelerle zenginleştirildi. Yeni kabul
edilen normatif yasalar uluslararası antlaşmaların hükümleriyle uyumlu olacak şekilde geliştirildi.
Aynı zamanda hukuk eğitiminin de günün gerekliliklerine göre düzenlenmesi gerekiyordu.
Yapılan yasal reformlar hukuk eğitimi veren yükseköğrenim kurumlarının da reforma tabi
tutulmasını gerektiriyordu. Ne yazık ki, yasal reformlarının aksine, hukuk eğitimindeki bu reform
süreci yavaş oldu. Hukuk eğitiminde hukuk kliniklerinin uygulanması üzerinde de olumsuz bir
etki yarattı.
Şunu akılda tutmak lazım: O dönemde, hukuk eğitimi veren eğitim kurumlarında klinik eğitim
mevcut değildi. Her akademik yılın sonunda öğrenciler bir ay boyunca değişik devlet
kurumlarında staj yapmaktaydı (mahkeme, savcılık vb.). Ancak bu kısa süreli deneyim mesleki
becerilerin gelişmesi için o kadar da faydalı değildi. Ancak 1990’ların sonuna gelindiğinde
yükseköğretim kurumları bünyesindeki hukuk fakültelerinde hukuk klinikleri oluşmaya başladı.
Şunu vurgulamakta fayda var, bu yeni hukuk klinikleri sadece özel projeler kapsamında
çalışıyordu, hukuk fakültesi bünyesinden düzenli işleyen sürekli birimler değillerdi.
13-14 Haziran 2013 tarihinde Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen Hukuk Öğretiminde
Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri sempozyumunda sunulmuştur.
9
Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Kliniği Yöneticisi
8
Çalışan hukuk klinikleri uluslararası kuruluşlardan alınan hibelerle finanse ediliyor ve belirli bir
dönemi kapsıyordu. Amaç, düşük gelir düzeyine sahip ailelere ücretsiz yasal hizmet vermekti. Bu
klinikler çoğunlukla, Azerbaycan Üniversitesi, Azerbaycan Odlar Yurdu Üniversitesi gibi özel
kurumlar bünyesinde çalışıyordu.
Bugün başka devlet üniversitelerinde de hukuk fakülteleri mevcuttur. Bunların başlıcaları Bakü
Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’dir. Bakü Devlet Üniversitesi’nin geleceği diğer
üniversiteler için de bir model oluşturmaktadır.
Şunu söylemeliyim, Bakü Devlet Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde ‘hukuk klinikleri’ on yılı
aşkın bir süredir faaliyet gösteriyor. Kliniğin temel amacı hukuk fakültesine giden öğrencilerin
uygulamaya yönelik becerilerini artırmak, insanların hukukla ilgili farkındalığını geliştirmek,
düşük gelir seviyesine sahip insanların haklarının korunmasını sağlamak ve sosyal gerilimi
ortadan kaldırmak. Bunun sonucunda, öğrenciler uygulama fırsatları edinmişler ve mesleki
becerilerini geliştirmişlerdir. Düşük gelirli nüfusa verilen ücretsiz hukuki yardım devletimizin
sosyal politikasının uygulanmasına katkıda bulunmuştur.
Daha önceden, hukuk klinikleri Soros Vakfı’ndan (2001-2003) ve Amerikan Barolar Birliği’nden
(2011-2012) maddi destek almıştır. Kliniğin temel odağı öğrencilerin uygulamaya yönelik
bilgisini artırmaktır.
Azerbaycan Devlet Başkanı’nın 28 Aralık 2006’da çıkardığı ‘Azerbaycan Cumhuriyeti’nde İnsan
Haklarının Korunması için Ulusal Eylem Planı Onayı’na göre, hukuki yardım hakkına destek
olmak ve hukuk fakültesi öğrencilerinin mesleki beceri edinmesini sağlamak için yükseköğrenim
kurumları bünyesindeki hukuk fakültelerinde hukuk kliniklerinin kurulması ve faaliyetlerine
destek verilmesi niyeti ortaya konmuştur.
Hukuk kliniklerinin açılmasında iki temel amaç vardır. Birincisi, halka hukuki yardım hakkını
sağlamak, ikincisi de hukuk alanında çalışacak geleceğin uzmanlarına beceri kazandırmak.
Bu bakımdan, ‘Hukuk Kliniği’nin’ üniversiteye bağlı bir kurum olarak çalışması, eğitim
kurumuyla bağlantının temelini oluşturmuş ve daha verimli çalışılmasını sağlamıştır.
Bütün bunların ışığında ve Bakü Devlet Üniversitesi rektörünün talimatıyla bu yılın Ocak ayında
‘Hukuk Kliniği’ hukuk fakültesi bünyesinde kurulmuştur. Böylelikle, hukuk kliniği hukuk
fakültesinin bir yapısal birimi olarak çalışmaya başlamıştır. Hukuk kliniği personel listesi
onaylanmış: klinik şefi, hukukçu-danışman (2 kişi) ve bir idareci. Ayrıca, hukuk fakültesi
öğretim görevlilerinin ve diğer meslek mensuplarının klinik çalışmalarına dahil olması
planlanmıştır. Hukuk kliniği, üniversite bütçesine bağlı olarak sürekli çalıştırılacaktır. Kliniğin
malzeme ve teknik altyapısı makul düzeyde geliştirilmiştir.
Kliniğin, hukuk fakültesine bağlı bir birim olarak çalışması mevcut müfredat değişikliği
gündemini de yeniden canlandırmıştır. Şu anda 2013/2014 müfredatında uygun değişikliklerin
yapıldığı bir aşamadayız. Üstelik fakülte müfredatına ‘Klinik Hukuk Eğitiminin Temelleri’
başlıklı bir ders getirilmesi planlanıyor. Ayrıca, bazı disiplinlerde (örneğin, medeni hukuk, iş
hukuku, ceza hukuku vb.) verilecek seminer derslerinin de kliniğin bir parçası olması planlanıyor.
Bu adımlar kliniğin daha etkin bir şekilde çalışmasına katkıda bulunacaktır.
Bunların ötesinde, normatif yasaların ve mevzuatın bazı yönlerine ilişkin kolluk uygulamalarının
bilimsel analizi de hedef olarak belirlenmiştir. Örneğin, klinik çalışmalarına katılan öğrencilerin
mevzuat değişiklikleri ile ilgili hazırlık yapmaları ve bu konuların öğrencilerle hocalar arasında
dağıtılması planlanmaktadır. Ayrıca, bilimsel araştırma yürütülmesi sayesinde kolluk
süreçlerinde doğan sorunların da çözülebileceği düşünülmektedir.
Klinik faaliyetlerinden yararlanan çevreleri genişletmek amacıyla; kitle iletişim araçları yoluyla
düşük gelirli nüfusa hukuk kliniğini faaliyetleri konusunda bilgi aktarılması ve ilanlar verilmesi
planlanmıştır.
Böylece, yürüttüğümüz çalışmalar sonucunda hukuk kliniği faaliyetlerini üç boyutta
geliştirebildik – bilimsel araştırma, eğitim ve öğrencilere uygulama imkanı verilmesi.
Hukuk kliniğinin işlevinin sadece öğrencilerin becerilerini geliştirmeye katkıda bulunmakla
kalmadığını vurgulamak istiyorum. Aynı zamanda şu amaçlara da hizmet edilmektedir:
- Halkın hukuk bilincinin geliştirilmesi
- Düşük gelirli nüfusun haklarının korunması;
- Toplumsal gerilimin ortadan kaldırılması.
Düşük gelirli kesimlere ücretsiz hukuki yardım, devlete karşı oluşabilecek güvensizliğin
nedenlerini ortadan kaldırmaktadır. Böylece, bu kesimlerin karşılaştıkları hukuki sorunlar
çözülmekte, mevcut hukuk sistemine olan güven yeniden tesis edilmekte, devlet kurumları, özel
ve tüzel kişiler tarafından hukukun üstünlüğüne saygı pekişmektedir.
Görüldüğü üzere, planlarımız kapsamlı ve bu hedeflere ulaşma konusunda ısrarlıdır.
Klinik hukuk eğitiminin daha doğru ve etkin bir şekilde işletilmesi konusunda geniş deneyim
sahibi eğitim kurumlarıyla işbirliği yapmayı planlıyoruz. Halihazırda Tulane Üniversitesi’yle
(ABD) işbirliği yapıyoruz. Bu bakımdan, burada Anadolu Üniversitesi’nde yapılan bu
sempozyuma katılmanın çok faydalı olacağına ve en iyi şekilde yararlanacağımıza inanıyorum.
Yeni ortaklıklar kurmayı arzu ediyoruz ve bu anlamda herkesi işbirliğine davet ediyoruz.
Bir kez daha bu sempozyumun düzenleyicilerine şükranlarımı sunarak sizlere bol şans diliyorum.
Hukuk Kliniklerinin Önündeki Engeller: Ürdün Üniversitesi Deneyimi ve Sokak
Hukuku Kliniği Çözümü10
Dr. Lina Shabeeb11
Ürdün Üniversitesi Hukuk Fakültesi 2009 yılından bu yana hukuk klinikleri çalışmalarını
deniyor. O günden bu güne hukuk kliniklerinin kurulmasının önünde farklı kademelerde ve
değişen derecelerde pek çok engel ortaya çıktı. Bu engellerin çoğu önceden öngörülmüş,
hazırlık yapılmıştır. Bunların üstesinden gelmek için en iyi yaklaşım sorumlu akademik
kadrolar, okul yönetimi ve öğrenciler için sürekli bir öğrenme sürecini canlı tutmak olmuştur.
Bu sunumda kısaca bu engellerden bahsedeceğiz ve sokak hukuku yönteminin bu engellerin
üstesinden gelmek için nasıl etkili ve pratik olduğunu anlatmaya çalışacağız.
Hukuk kliniklerinin kuruluşu ve işleyişi ile ilgili engeller aşağıdaki şekildedir:
1. Eğitim sistemi
2. Mali sıkıntılar
3. Hukuk kliniğinin çalışacağı alan (siyasi veya toplumsal hassasiyet)
4. Gönüllülük kültürü (pro bono)
5. Motivasyon (personel ve öğrenciler)
6. Güven eksikliği
7. Denetim
8. Sürdürülebilirlik
Bana ayrılan sürede bu konuları peş peşe ele almaya çalışacağım.
13-14 Haziran 2013 tarihlerinde Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen Hukuk
Eğitiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri sempozyumunda sunulmuştur.
10
11
Ürdün Üniversitesi
1. Eğitim sistemi
Klinik hukuk eğitimi seçeneğini denemeyi düşünürken ilk başta vermemiz gereken karar
kliniğin konusunun ne olacağıydı (bundan daha sonra bahsedeceğiz). Ancak tek sorun bu
değildi, başka konular da zorluk içeriyordu. Öncelikle, Hukuk Kliniği dersinin kredili mi
yoksa seçmeli mi olması gerektiği sorusu var. Bizim açımızdan, kredili bir ders daha iyi bir
seçenek olduğu halde, bu yönde bir düzenleme için gerekli idari ve prosedürel engeller
nedeniyle kredisiz veya seçmeli ders olması daha pratikti.
İkincisi, böyle bir dersin kamu hukuku altında mı yoka özel hukuk bölümü altında mı
tutulması gerektiğiyle ilgili o sonu gelmeyen soruya cevap vermemiz gerekiyordu. Bizim
açımızdan, halihazırda Hukuk Klinikleriyle ilgili çalışma yürüten hocaların bölümünde
açılması daha doğruydu. Bu yüzden de kamu hukuku bölümü kapsamına aldık.
Üçüncüsü, kliniğin konusu ne olacak sorusu vardı. Yine bizim açımızdan, Hukuk Kliniği
dersini eğitim metodolojisi olan mevcut dersler kapsamında tutarak simülasyon yapma
yaklaşımı ayrı bir ders konusu olarak açılmasından daha uygundu. Örneğin, yargı
uygulamaları ve özellikle de hukuki araştırma dersleri buna uygundu.
Dördüncü soru, insan hakları konusuna hukuk klinikleri kapsamında yer verilip
verilmeyeceğiydi. Bizde bütün hukuk klinikleri insan haklarını ele almaktadır. 1. Mülteciler
Kliniği, 2. İnsan Ticareti Kliniği, 3. İşkence konusu üzerine çalışan klinik.
Sokak hukuku, eğitim sistemi başlığı altında sorulan sorulara en uygun seçenekti ve pek çok
nedenden ötürü bu engellerin üstesinden gelmemize yardımcı oldu:
- Sokak hukuku konusu hem hukuk alanında hem diğer alanlarda çalışan akademisyenler
tarafından daha fazla kabul gören bir konu çünkü herkes içeriğine daha aşina.
- Hassas insan hakları konularında halk eğitimi için çok iyi bir ortam sunuyor.
- Başka pek çok neden var. Bunlara konuşmam boyunca değineceğim.
2. Mali sıkıntılar
Hukuk kliniklerinin önünde duran en büyük engellerden biri bunların nasıl finanse edileceği
sorusudur. Klinik hukuk eğitiminde en ileri olan ülkelerde bile hukuk kliniklerini finanse
etmek zorlu bir iştir. Bizim durumumuzda maliyetin büyük bir kısmı bizi destekleyen STK’lar
tarafından üstlenildi.
Pek çok uluslararası STK, bir yandan yoksullara adalete erişim imkanı verilirken diğer
yandan hukuk eğitimini geliştirme konusuna ilgi duyuyor. Bu nedenle, destek olacak bir STK
bulmak çok zor olmasa gerek. Ayrıca, idari masrafların çoğu zaten üniversite tarafından
karşılanıyor; derslikler, altyapı, idari personel vb.
Mali sıkıntıları ele alırken başka pek çok konunun da çözülmesi gerekti. Bunlar arasında
aşağıdakiler özellikle önemli:
Öncelikle, Hukuk Kliniği dersi gönüllü bir ders mi olsun yoksa bunun için bir ödeme yapalım
mı; yapacaksak da kime yapalım? Akademik kadrolara mı öğrencilere mi? İlk olarak, çabaları
ve çektikleri eziyet için öğrencilere ödeme yapmak çeşitli nedenlerden dolayı her zaman çok
tavsiye edilen bir şey değil. Bir kere, büyük ölçüde hukuk kliniği ve adalete erişim
kavramının amacına terstir. Ancak öğrencilere, bu işi yaparken karşılaştıkları masraflar geri
ödenmelidir. Daha önce de söylendiği gibi genellikle idari personelin hizmetleri üniversite
tarafından ödenen maaşlarla karşılanır. Akademik personel açısından bakınca, Hukuk
Kliniklerinin kredili bir ders olarak açılması sorunu çözecektir. Diğer türlü, hocalara
danışmanlık saatleri için ücret ödenebilir.
İkincisi, mali yardım nereden sağlanacak? Genel olarak, kurum içi mali destek seçeneği -yani,
üniversite bütçesinden karşılanması- kurum dışı desteğe tercih edilir. Yine, yerel mali destek yani, Ürdün’den gelecek mali yardım- uluslararası yardıma tercih edilir. Maalesef, özellikle
uluslararası STK’lardan alınan yardım gibi kurum dışı desteklere sıcak bakılmaz bu yüzden
de ihtiyatlı yaklaşılması gerekmektedir.
3. Hukuk kliniğinin konusu
Daha önce açıklandığı üzere, Hukuk Kliniği dersi eğitimi verilen bir ders değildir. Beceri
kazandırmaya yönelik derslerdir bu yüzden de bazen belli bir kliniğin hangi hukuk dalını
kapsadığını belirlemek çok uygun olmayabilir. Örneğin, klinik özellikle hukuki yardım
vermek amacıyla kurulmuşsa. Bu durum hukuk eğitimi müfredatına hukuk klinikleri dersinin
alınmasının önünde bir ölçüde sorun yaratmaktadır. Bu nedenle, klinikleri belli bir hukuk
dalıyla ilişkilendirilme müfredata dahil edilmesi şansını da artırmaktadır.
4. Gönüllük kültürü (pro bono hukuk hizmetleri)
Gönüllü hukuk hizmetleri Ürdün hukuk sisteminde ve Ürdün Barolar Birliği’nde yeterince
yerleşmiş değildir. Aynı şekilde, yoksullara toplum hizmeti kavramı ücretsiz hizmet veya
yardımdan ziyade maddi bağış şeklinde algılanmaktadır (yani, bir şeyler yapmak yerine bir
şeyler vermek). Ancak, Ürdün’de çoğu okul öyle ya da böyle toplum hizmetini teşvik ediyor.
Yine de bu tip sistemler özel okullarda daha iyi.
Öte yandan, çok sayıda Ürdünlü STK ve uluslararası STK ücretsiz avukatlık hizmeti de dahil
olmak üzere hukuki yardıma olanak tanıyor ve bu işi son derece profesyonel bir şekilde
yapıyor.
Bizim durumumuzda, hukuk kliniklerinin ilk aşamasında bizimle birlikte çalışan STK’lardan
bir tanesi barodan çıkarıldı. Bunun bir nedeni Ürdün Barolar Birliğinin izni olmadan ücretsiz
avukatlık hizmeti vermiş olmalarıydı. Bu nedenle, meslek üyelerinden muhalefeti önlemek
için şu anda en iyi yaklaşım sokak hukuku seçeneği.
5. Motivasyon
Buradaki soru şu: hem personeli hem öğrencileri yeni ve bilinmedik bir yöntemi kabul etme
ve buna katılma konusunda nasıl motive edebiliriz?
Elbette, Hukuk Kliniği dersini kredili bir ders olarak açmak hem personeli hem öğrencileri
motive etmek için en iyi yöntem. Bununla birlikte hem personel hem öğrenciler için başka
motivasyon kaynakları da kullanılabilir. Akademik personelle ilgili olarak, hukuk hocalarını
motive etmek hukuk kliniklerinin önündeki en önemli engellerden bir tanesi olarak kendini
gösterdi. Önerilen çözümlerden biri klinik yöneticisine veya süpervizörüne akademik denetim
için kredi saati yazmaktı.
Öte yandan, öğrencilerin motive edilmesi konusuna daha kolaylıkla yaklaşılabilir. Etkili olan
öğrenci motivasyon yollarından bazıları şöyle:
- Öğrencinin çalışmalarını müfredattaki zorunlu toplum hizmeti saati olarak saydırmak.
- Öğrencilerin ilgisini çekebilecek ilginç konular seçmek.
- Sokak hukuku klinikleri kendilerine yetki verilmesini takdir eden öğrenciler için çok büyük
motivasyon kaynağı oldu. Bu sayede öğrenciler bilgi alan değil bilgiyi veren taraf olabildiler.
- Özgeçmişlerine ekleyebilmeleri için sertifika veya teşekkür mektubu verilmesi.
6. Güven eksikliği
Hukuk kliniklerinin kurulmasının önündeki engellerden bir tanesi, öğrencilerin ders verme
yeteneğine güvenilmemesidir. Bu güvensizlik aslında temelsizdir. Genel olarak bu türden
güven eksikliği farklı kişilerden kaynaklanmaktadır: Okul yönetimi, akademik personel, genel
olarak toplum, ve öğrencilerin kendileri. Ancak, zaman içinde bu durum kolaylıkla değiştiği
ve ilgili taraflar giderek öğrencilerin yeteneklerine daha fazla güvenir hale geldiği halde,
personelin öğrencilere karşı şüpheciliği bu değişime karşı direnç göstermektedir.
Bu bakımdan, sokak hukuku kliniği, hukuk hizmetleri kliniğine göre daha az şüpheye yol
açmaktadır. Öyle görünüyor ki bütün paydaşlar öğrencilerin hukuki danışmanlık hizmetinden
ziyade farkındalık yaratma yeteneklerine güvenme eğilimindeler.
7. Denetim
Denetim konusu hukuk kliniklerinin kurulmasındaki en büyük engellerden bir tanesi. Ancak,
sokak hukuku klinikleriyle hukuk hizmetleri kliniğinin denetimi arasında hem kalite hem de
derece olarak çok büyük fark var. Sokak hukuku kliniklerinin denetimi daha az zorluk içeren
bir konu ve akademik personele daha uygun. Çünkü akademisyenler sokak kliniklerinde kendi
konularında çalışan öğrencileri gözetip değerlendiriyorlar. Ancak hukuk hizmetleri
kliniklerinde denetim çok daha zor olmuştur. Özellikle de deneyim ve maliyet açısından.
Buradaki temel soru bir kliniğin denetiminin nasıl yapılacağıdır. Klinik hukuk eğitimi
konusunda deneyim eksikliği hukuk kliniklerinin gelişiminin önünde duran devam eden
engellerden biridir – hem de diğer üniversitelerle bu kadar fazla deneyim alışverişinde
bulunulduğu halde. Hukuk kliniklerin denetimi konusunda deneyim ancak zamanla ve
pratikle kazanılabilir. Bir başka soru da şu olabilir: Klinikleri kim denetleyecek? Akademik
personel mi yoksa piyasada çalışan avukatlar mı? Yoksa hem akademisyen olan hem de
avukatlık yapan birisi mi? Denetim her durumda bir maliyet getirir. Bizim ufak
deneyimimizde, bütçemizin %60’tan fazlası denetime harcanmıştır.
8. Sürdürülebilirlik
Ne kadar ileri ne kadar köklü olurlarsa olsunlar bütün klinikler için devam eden bir sorun da
sürdürülebilirlik sorunudur. Hukuk eğitimi müfredatında hukuk klinikleri dersinin kredili ders
olarak yer almasının bu kadar uzun sürmesinin nedeni de budur. Çünkü her türlü
sürdürülebilirlik sorununu ele alarak sağlam bir alt yapıyla hukuk kliniği kurmak, uzun vadeli
sorunları görmezden gelerek işi aceleye getirmekten daha iyidir. Bu nedenle, hukuk
kliniklerinin sürdürülebilirliği, kurulmalarından daha zor bir süreç olarak kendini gösterdi.
Dolayısıyla, basit bir yaklaşım ve hukuk kliniklerinden beklentinin basit tutulması onlara bir
şans sağlayacaktır. Aynı şey sokak hukuku klinikleri için de geçerlidir. Sokak kliniklerinin
idaresi ve denetimi hem daha kolay hem de daha maliyet-etkindirler. Bu bakımdan
sürdürülebilir hukuk klinikleri için daha fazla gelecek vaad eder.
Dinlediğiniz için teşekkür ederim.
Hukuk Fakültesi Klinikleri: Her mevsimde (ve her yerde) geçerli bir model mi?12
Richard Grimes13
Giriş
Bu makale, hukuk fakültesi kliniklerinin uluslararası bağlamda başka ülkelere aktarılabilirliği
ve bu bağlama uygunluğu ile ilgilidir. Bir klinik modelinin yargı bölgeleri arasında
geçerliliğini koruduğunu söyleyebilir miyiz? Klinikler adalete erişime yardımcı oluyor mu?
Tartışmanın kapsamı sonradan genişletilecek olmakla beraber ilk başta çatışma yaşamış ve
kliniklerin yeni kurulduğu ülkelere odaklanacağız.
Afganistan’dan Zimbabve’ye bir çok ülkenin çektiği sıkıntı ve çalkantılar günlük olarak
haberlerde yer alıyor ve maalesef utanç verici haberlerle karşılaşıyoruz. Bu makalede tarihsel
olarak çatışma yaşamış ve halen sıkıntı içindeki ülkelerde adalete erişim sorununun nasıl ele
alındığını tartışmak istiyorum.
Bu makalenin çıkış noktası adalete erişimin arzu edilir bir amaç olduğu ve dolaylı olarak
hukuki yardıma erişimi de içerdiği varsayımı üzerine kuruludur. Hukuki yardım dışında
Bu makalenin orijinal başlığı Adalete Erişim: Çatışmadan etkilenen toplumlarda hukuk fakültesi kliniklerinin
rolü’dür. Makalede de, farklı türlerdeki hukuk kliniklerinin, eğitim ve profesyonel olarak yararlı olduklarının
ıspatlandığı yargı bölgelerinden başka bağlamlara trasfer edilebilirliği tartışılmaktadır. Özellikle de çatışma
yaşamış veya hala yaşamakta olan ülkelere odaklanılmakta ve hukuk kliniklerinin ortamı iyileştirmek veya
adalete erişmek için nasıl bir rol oyanayabilecekleri ele alınmakta ve sınırları aşabilecek yeterlilikte bir hukuk
kliniği modeli olup olmadığı araştırılmaktadır. Bu makalede yer alan temel savlar üzerine kurulu bir sunumdan
sonra tartışma ortamında temel- ele- alınacktır denmesi bence daha uygun olurdu. alınacaktır. Bu makalenin
orijinal versiyonu basılmak üzere sunulmuştur.
12
Klinik Programlar Direktörü, York Law School, University of York, York, YO10 5GD; Tel: 01904 325817; eposta: richard.grimes@york.ac.uk
13
Richard Grimes 1977 yılında danışman avukat unvanına hak kazanmış ve önce bir hukuk merkezinde daha sonra
da bir hukuk firmasında sermaye ortağı olarak çalışmış, çoğunlukla Hukuki Yardım kapsamında çok sayıda
davaya bakmıştır. Kariyeri boyunca avukatlığın yanı sıra hukuk eğitimi ve araştırma faaliyetleriyle yakından
ilgilenmiş ve bunların birbirini tamamladığına inanmıştır. İngiltere ve İrlanda’da üniversitelerde ders vermiştir.
1990 yılında Sheffield Hallam Üniversitesi’ne katılmış ve burada kurum içi hukuki danışmanlık hizmeti birimini
kurmuştur. Bu programda, hukuk öğrencileri profesyonel denetime tabi olarak gerçek davalara bakmışlardır.
1995-1997 yılları arasında South Pacific Üniversitesi’ne atanmış ve burada Adalet ve Uygulamalı Hukuk
Çalışmaları Enstitüsü Direktörlüğü yapmıştır. 1998 yılında Derby Üniversitesi’nde Hukuk Bölüm başkanlığına
atanmış ve Hukuk Eğitimi hocalığı yapmıştır. 2000 yılında Öğretim Görevlisi ve Direktör olarak Hukuk
Fakültesi’ne geçmiş aynı zamanda da Gönüllü Hizmetler ve Klinik Eğitimi Direktörlüğü yapmıştır. 2006’dan
2010 yılına kadar İngiltere’de çeşitli hukuk eğitimi projelerinde bağımsız danışman olarak çalışmıştır. Bu
çalışmalarını daha sonra Afganistan, İran ve Nijerya’da devam ettirmiştir. Şu anda York Law School’da Klinik
Programları Direktörü olarak görev yapmaktadır. Klinik hukuk eğitimi ve hukuk becerileri üzerine çok sayıda
yayını bulunmaktadır. Yaparak öğrenme ve adalete erişim konularına kendisini adamıştır.
mahkemelerde avukat tarafından temsil edilmek de bu sürecin bir parçasıdır. Yoksul ülkelerde
hukukun üstünlüğünü destekleme ve yaygınlaştırmayla ilgili son makalelerinde Soros ve
Abed (2010), herkesin ‘resmi adalete’ erişimini sağlamak için bir araç olarak Birleşmiş
Milletler’in Binyıl Kalkınma Hedeflerine gönderme yapmaktadır. Bu türden araçlar çeşitli
kaynaklarla sağlanabilir. Avukat tutulması için çok az devlet desteğinin olduğu veya hiç
olmadığı yargı bölgelerinde veya gönüllü avukatlık hizmetlerinin sınırlı olduğu veya hiç
olmadığı yerlerde karşılanmayan bu hukuki ihtiyaçlar için STK’lara ve başka çevrelere ağır
bir yük düşmektedir.14 Elbette ki avukatları kullanmak sorunları çözmenin tek yolu değil,
hatta tercih edilen yolu da değil. Pek çok ülkede, uzun süredir etkinliğini ispatlamış ihtilaf
çözüm modelleri uygulanmaktadır. Örneğin Afganistan bağlamında jalasa veya cemaat
toplantıları ihtilaf çözümünde kullanılır (bkz. Gang, 2010).
Pek çok ülkede hukuk fakülteleri artık avukat yardımından maddi ve/veya kültürel
nedenlerden dolayı yararlanamayan insanlar için bir ilk sığınak görevi görüyor. Bu makale,
özellikle hukuk kliniklerinin mevcut ve potansiyel ihtiyaçlara cevap verebilecek bir araç
olarak yükselmelerine odaklanıyor.
Adalete erişim ve çatışma bağlamında geçerli olan ilke ve sorunları incelerken, kendi
deneyimim olan ülkelerden, çoğunlukla da Afganistan’dan örnekler vereceğim. Bu makalede
atıfta bulunulan ülkelerden bazıları, diğerlerinden daha uzun süre boyunca ve çeşitli
derecelerde son derece ciddi çatışmalardan mustarip olmuşlardır. Bütün bu yargı bölgelerinde
hukuk klinikleri yakın zamanda yaygın veya kısıtlı olarak kurulmuştur. Her birinde kullanılan
modeller açık siyasi, kültürel ve sosyo-ekonomik farklara rağmen birbirine çok benzer ve
başarıları da aynıdır.
Her yargı bölgesinde adalete erişim ihtiyaçlarına bakarak ve bu ihtiyaçların nasıl
karşılandığını gösteren örnek vakaları ele alarak, başka tür hukuki hizmetlerin varlığında veya
yokluğunda,
hukuk fakültelerinin hukuki yardım konusunda ne derece etkin olduğunu
incelemeye çalışacağım. Etkililik, reel durum üzerine yurtiçinde ve uluslararası düzeyde
yapılan değerlendirmelerle ölçülebileceği gibi mevcut yapılar, planlanan veya gerçekleşmiş
ortaklıklar ve girişimler üzerinden potansiyel olarak da değerlendirilebilmektedir. Burada
ayrıntılı bir ampirik analiz yapmaya çalışmayacağım ancak sunulan veya sunulabilecek
pro bono publico tabiri ‘halkın menfaati için’ demektir ve gönüllü hizmet verilmesi anlamında kullanılır. Bu
bağlamda, hukuki hizmetlerin avukatlar veya sivil toplum kuruluşları tarafından ücretsiz olarak verilmesi
anlamına gelir. Devlet eliyle verlen ücretsiz hukuki yardımla karıştırılmamalıdır. Bu sonuncusu devletin kişi
adına avukat tuttuğu veya hukuki giderleri karşıladığı bir sistemdir.
14
hizmetlerin niteliği ve kapsamını değerlendirmeye çalışacağım. Gerçekte sunulan hizmetlerin
uzun vadeli ve ölçülebilir bir etki yaratıp yaratmadığını anlamak için geniş kapsamlı bir
inceleme gerekmektedir.
Adalete erişimle ilgili ilke ve zorluklara ve hukuk kliniklerinin mevcut veya olası etkilerine
göz atmadan önce hukuk kliniği kavramının açıklanması gerekmektedir.
Hukuk Klinikleri
‘Klinik’ kelimesini tanımlarken tıp alanından benzetme yapmak yardımcı olacaktır. Eğer
‘müvekkil’ kelimesi yerine ‘hasta’ kelimesini koyarsanız hukuk kliniğinin doğasını daha iyi
anlamaya başlarsınız. Bu makalede ‘klinik’ kelimesi halka arz edilen bir hizmet anlamında
kullanılmaktadır (ya da halkın belirli kesimlerine). Bu bağlamda, ihtiyaç sahipleri, ekonomik
ve sosyal engeller ne olursa olsun bir avukat yardımına erişebilirler. Bu kliniklerden bazıları
STK olarak çalışmaktadır. Diğerleri devlet tarafından işletilmektedir (genellikle Hukuki
Yardım Ofisleri aracılığıyla). Giderek daha çok sayıda klinik hukuk fakülteleri bünyesinde
yer almakta ve burada müvekkiller hukuki yardım alırken öğrenciler de profesyonel denetime
tabi bir şekilde danışmanlık hizmeti vermektedir.
Hukuk fakültesi temelli klinikler eğitim hastanelerinin hukuki hizmetler alanındaki
karşılığıdır. Eğitim hastanelerinde hastalar yardım alırlar, öğrenciler de bilgilerini artırır,
becerilerini geliştirir ve teoriyi pratikte uygulayarak yeterlilik sahibi profesyoneller olarak
çalışırlar. Yetkin doktorlar geçerli kalite standartlarının korunmasından sorumludur.
Özelde çalışan avukatlar kliniklerin işletilmesinde gönüllü olarak yardımcı olabilmektedir
veya üniversite ortamında yardımcı akademisyen olarak çalışmaktadırlar.
Tıbbi, ya da başka deyişle bilimsel benzetmeyle devam edecek olursak, klinikler bir başka
yerde ‘avukatlığın laboratuvarı’ olarak tanımlanmıştır (Tarr, 2009).
Bir hukuk fakültesi bünyesinde işletilen hukuk kliniklerinin, hizmet sunumu ve eğitim yararı
açısından tüm taraflar için kazan-kazan durumu sağlayacağı savunulmaktadır.
Brayne, Duncan ve Grimes’ın (1998) ve daha yakın zamanda Kerrigan ve Murray’in (2011)
ifade ettiği gibi hukuk fakültesi temelli dört ana klinik modelinden bahsedilebilir:

Kurum içi klinikler (hukuk fakültesi bünyesinde) – Burada, öğrenciler profesyonel yeterlilik
sahibi akademik kadroların gözetiminde halka hizmet vermektedir. Bu kliniklerden bazıları
genel hizmet sunarken diğerleri belli bir hukuki alanda uzmanlaşmıştır. Örneğin, suç, konut
hakkı, istihdam, aile veya mülk ihtilafları. Bu tür kliniklerin sunduğu yardımlar sadece
danışmanlık
olabileceği
gibi,
mahkemede
avukatlık
gibi
başka
yardımları
da
kapsayabilmektedir. Bazı hukuk fakülteleri, örneğin, mahkemede avukatlık hizmeti sunmakta
veya öğrencilerin mahkemelerde temsil yapma hakları yoksa danışman avukat olarak
çalışabilmektedirler. Pek çok ABD ve bazı Avustralya kliniğinde, mahkemede temsil hakkı
hukuk öğrencilerini de kapsayacak şekilde müzakere edilmiştir ve belli başlı güvencelere
sahiptir (örneğin, öğrencilerin yeterli denetime tabi tutulması gibi koşullar getirilmiştir).

Halka erişim klinikleri (hukuk fakültesi tarafından işletilir ancak başka bir hizmet
sağlayıcının ofisinde kuruludur) – Burada öğrenci ve hukuk fakültesi toplumun içinde kliniği
işletirler. Bu bazen bir hukuk merkezi, bazen bir kadın destek merkezi veya başka tür bir
danışmanlık merkezi olabilir. Klinik yine de hukuk fakültesi tarafından işletilmektedir; dava
yönetimi ve personel işleri fakülteye aittir. Böyle bir hizmet, ilgili kurumun verdiği diğer
hizmetlerin yanı sıra değerli bir ek hizmet olabilmektedir.

Yerleştirme veya dışarıda staj (bu modelde öğrenciler danışmanlık merkezlerinde ve başka
toplum tabanlı ortamlarda çalışırlar). Bu tür klinikler ev sahibi kurum tarafından işletilir.
Hukuk fakültesi öğrencileri gönderir, onların sürece katılması için hazırlık yaptırır ve
ilerlemelerini izler. Asıl dosya yönetim sorumluluğu ve gündelik denetim hizmeti sunucuya
aittir. Ev sahibi kurum insan kaynakları sağlandığı için faydalanır; hukuk fakültesi ise öğrenci
deneyimini bir öğrenme ve öğretme yöntemi olarak kullanır (deneyimden yararlanma
aşamasında gizlilik kuralları geçerlidir).

Hukuk okur-yazarlığı klinikleri (popüler olarak Sokak Hukuku denmektedir) Bu model
gerekli denetim altında öğrencilerin halka hukuki farkındalık konusunda materyal
hazırlayarak, örneğin okullarda, cezaevlerinde veya başka toplum ortamlarında ders vermesi
üzerine kuruludur. Öğrenci öğretmenlik yapar ve halk temel hak ve yükümlülükler konusunda
farkındalık kazanır.
Bu hukuk fakültesi kliniklerinin hepsinde ortak payda hukuki hizmetlerin münferit
müvekkillere veya toplumsal gruplara veriliyor olması ve hukuk öğrencilerinin müvekkillerle
mülakat yapma, ilgili hukuki görüşleri araştırma gibi temel sorumlulukları üstlenmesidir.
Sonuçlar ve teklif edilen öneriler hukuki olarak geçerlilikleri ve uygunlukları kontrol
edildikten sonra klinik müvekkile istenen yardımı sunmaktadır.
Kliniklerin tarihi ve sonraki gelişmeler başka makalelerde belgelenmiştir (bkz Bloch, 2010).
Bu makalede öne sürülen, klinik hukuk eğitiminin ilkelerinin hem kıta Avrupası hem de
Anglo Sakson hukukunu uygulayan çeşitli ülkelerde denendiği ve çatışmalardan etkilenen
toplumlarda aynı derecede aktarılabilir olduğu yolundadır.
Adalete Erişim - ilkeler
Örnek olaylarda verilen hukuk kliniklerinin ayrıntılarına bakmadan önce adalete erişimin
arkasındaki temel ilkelere bakalım ve kliniklerin bu ‘yerinde erişim’ hükmünü nasıl
karşıladığına bakalım.
Adalete etkin erişim sağlamanın yolları insan hakları tartışmalarında yaşam hakkı ve özgürlük
hakkı kadar iyi bilinen tartışmalardandır. Gerçekten de, adalete erişim tüm temel hakların
güvencesi olarak görülür. Uygulama yolu olmadığı taktirde hakların değerinin sınırlı
olduğunu söylemek mümkün. Haklara ve adalete erişim konusundaki söylem Cicero’nun
konuyla ilgili ilk sözlerinden bu yana Hobbes, Rousseau ve Rawls gibi pek çok felsefeciyi ve
hukukçuyu meşgul etmiştir. Hayden (2001) daha çağdaş bir bakış açısı ile hakların ve
uygulamanın niteliği üzerine çok şey söylemiştir. Daha uygulanabilir ve etkin bir insan
hakları algısına doğru yol aldığımız artık siyasi sahnede alenen görülmektedir.
Birleşmiş Milletler’in 60/147 sayılı Genel Kurul Kararı’nda (Aralık2005), Ağır Uluslararası
İnsan Hakları Hukuku İhlalleri ve Ciddi Uluslararası İnsancıl Hukuk İhlalleri Mağdurlarının
Çözüm ve Tazminat Hakkına Dair Temel İlkeler ve Kılavuzlar kabul edilmiştir. Kısa bir süre
önce bu kararı BM’nin Hukuki Yardım için Uluslararası Ölçütler’i (ve avukata erişim) takip
etmiştir. Uluslararası toplum BM bünyesinde artık aktif bir şekilde adalete erişimi etkileyen
küresel standartlarla ilgileniyor. (bu gelişmeyle ilgili önemli ve yakın tarihli bir yorum için
bkz: Namoradze (2012)).
Hukuki farkındalık seviyesini artırma bağlamında BM, aynı zamanda güçlendirme ve
yoksulluk üzerine yakın dönemde yapılan ayrıntılı bir çalışma başlatmıştır (bkz. BM, 2008 ve
2009). Bu konuya birazdan daha ayrıntılı değineceğiz.
Bu nedenle, adalete erişim konusunun, sadece çatışma tarihi olan veya üçüncü dünya
ülkelerinde değil, dünyanın çeşitli yargı bölgelerindeki kamusal ve siyasi tartışmalarda en
önde yer alması şaşırtıcı değil. Birleşik Krallık’ta 20 yılı aşkın bir süredir ‘gönüllü avukatlık
faaliyetleri ile adalete erişim arasındaki tedirgin ilişki’ üzerine bir tartışma devam ediyor
(Robins, 2010). Bu tartışmayı tekelinde tutanlar ne geçmişte ne de bugün savaştan zarar
görenler değildir. Bununla beraber, etkilenen ülkelerin çoğunda hukuki hizmetlerin yokluğu
ve bağlantılı mağduriyetler nedeniyle çatışmaların yol açtığı sorunlar adalete erişimi büyük
ölçüde etkilemektedir. Savaş ve huzursuzluktan zarar gören toplumlarda ihtiyaç algısının ve
bireysel hukuki ‘haklar’ tanımının farklı olabileceğini ve yine uygun çözümlerin de farklı
olabileceğini düşünmek gerekir.
Büyük çatışmaların yaşandığı ülkelerde adalete erişimin kavramları ve mekaniği ile ilgili çok
kapsamlı yorumlar yapılmıştır. Sivil kargaşadan ‘hukuk ve düzen’ gibi kavramların geçerli
olduğu duruma geçiş Roht-Arriaza ve Mariezcurrena (2006) tarafından açıklandığı üzere
‘geçiş’ dönemi adaleti olarak adlandırılmaktadır. Bu kavram, düzensizliğin hüküm sürdüğü
bir durumdan nispeten barış ve istikrarın olduğu başka bir düzene geçişe işaret eder.
Ancak, karşıt olmakla birlikte bence daha faydalı bir görüş de Mertus (1998) gibi yazarların
ortaya attığı ‘dönüştürücü adalet’ kavramıdır. Burada, geçiş döneminin değerleri sorgulanır ve
değişimin niteliği daha eleştirel bir şekilde ele alınır. Özellikle de etkilenen toplulukların
kabul ettiği ve değer verdiği, kültürel olarak bağlama uygun ve sürdürülebilir adalet
hareketleri açısından.
Bu analiz çerçevesi özellikle adalete erişim bağlamında çok yardımcıdır. Örnek vakalarda
görülen klinikler bu ‘dönüştürücü’ yaklaşımın bir parçasıdır. Çok sayıda gündeme hizmet
eden, bireysel ihtiyaçları karşılayan ve aynı zamanda ülkenin veya bölgenin geleneklerine ve
kültürüne saygı gösteren bir formatta hukuki hizmet verilmesi için bir kavram çerçevesi ve
yöntem getirir.
Sıkıntılı geçmişleri olan ve hatta gayri-resmi ihtilaf çözüm araçları olan ülkelerde hukuk
kliniklerinin rolünü anlamak için bir ‘mantık çizgisinin’ oluşturulması gerekir.
Hukuk kliniklerinin adalete erişim gündeminin bir parçası olduğu argümanı şöyle bir
argümandır:

Etkili bir şekilde işleyebilmesi için toplumun; hem bireyi, hem devleti hem de kolektif olanı
sorumlu kılan bir çerçeveye ihtiyacı vardır.

Bu çerçeve yazılı veya yazısız, katı veya esnek ve resmi yargılama süreçlerinden bağımsız
veya buna bağlı bir dizi beklenti veya şart (kurallar) gerektirecektir.

‘Kuralların’
yorumlanması
ve
uygulanması
gerekmektedir.
Bunun
için
uygulama
mekanizmaları ve kaçınılmaz olarak da ‘kuralları’ açıklayan ve uygulayan bir ‘uzmanlar’
kadrosu olmalıdır. Bu uzmanlara genel olarak hukukçu diyebilir veya hakim ve avukat olarak
da ayırabiliriz.15

Bu uzmanların hizmetlerinden yararlanmak için toplumun geniş kesimlerinin kendi hak ve
sorumluluklarının söz konusu olduğunu bilmesi gerekir (hukuki okur-yazarlık). Yine,
uzmanların hizmetlerinden yararlanmak, hukuki danışmanlık almak ve gerektiğinde çözüm
yollarını güvenceye almak için gerekli araçlara sahip olmalıdırlar (adalete erişim).

Tıpkı diğer metalar için olduğu gibi, bu hizmetler için para ödenebilir veya uzmanın ya da
devletin sorumluluklarının bir parçası olarak ücretsiz de verilebilir. Maddi olarak
karşılayamayanlar varsa, devlet bu hizmete erişimin bedelini ödeyebilir veya uzmanlar bu
hizmeti ücretsiz verebilirler.

Devletin böyle bir hizmet vermediği veya çok sınırlı verdiği durumlarda, yine gönüllülük
geleneğinin olmadığı veya çok sınırlı olduğu durumlarda, çeşitli derecelerde karşılanmamış
ihtiyaçlar olacaktır. Hizmetteki bu boşluk, kısmen hukuki hizmet sağlayabilecek taraflarca
karşılanabilir. Uygulamada bu taraf genellikle belli toplulukları destekleme misyonu
üstlenmiş STK’lar olmuştur. Örneğin, kadınlar, gençler, engelliler, gözaltındaki kişiler veya
evsizler.

İster kıta Avrupası hukuku ister Anglo Sakson hukuku geçerli olsun, çoğu ülkede hukuk
fakülteleri önemlidir ve hukuki ihtiyaçlarla doğru orantılı kaynağa, bilgiye, beceriye ve ilgi
alanlarına sahip personel ve öğrencilerle donatılmışlardır.16

Devlet, STK’lar, avukatlar ve hukuk fakülteleri arasında etkili bir ortaklık karşılanmayan
hukuki ihtiyaçlar sorununa çözüm konusunda katkıda bulunabilir.

Verilen hizmetin gereken veya beklenen standartları karşıladığından emin olmak için hukuk
klinikleri tarafında yapılan çalışmaların uygun şekilde denetlenmesi gerekmektedir. Bu
Geçmiş yıllarda ve hala bazı İslam devletlerinde bu ‘uzman’ bir dini veya spiritüel lider olabilmektedir.
İlginç bir şekilde hukuk kliniklerinin kıta Avrupası hukuk sistemine yerleşmesi yavaş olmuştur. Halbuki, eski
Sovyet ülkelerinde bu sistem hemen yeşermiştir. Ancak son iki yıldır Fransa, İtalya ve İspanya’da da klinikler
kurulmuştur. Anglo Sakson sisteminde ABD klinik hukuk geleneği çok eskiye dayanmaktadır. 1960’lara ve sivil
haklar hareketine, bazılarına göre ise daha da eskiye dayanmaktadır. Birleşik Krallık’ta klinik hukuk eğitimi
daha yakın zamanda ortaya çıkmıştır. Dünya çapındaki kliniklerin tarihçesi ve kliniklerle sosyal adalet gündemi
ile ilgili bir analiz için bkz: Bloch (2010)
15
16
denetim üniversite bünyesindeki kliniklerde avukatların yer alması veya devlet kurumlarına,
öğrencilerin yerleştirildiği özel hukuk firmalarına veya STK’lara alınacak personel yoluyla
yapılabilir.

Hukuk fakülteleri bireysel müvekkillere hukuki hizmet vermenin yanı sıra, halka açık hukuk
eğitimi dersleri yoluyla da hukuk okur yazarlığını artırabilirler. Örneğin okullarda ve diğer
halk merkezlerinde.

Bu listedeki hiçbir şey hukuk fakültelerinin (ya da başka hukuki hizmet sağlayıcısının) diğer
müdahale veya ihtilaf çözüm yöntemlerine tamamlayıcı olabilecek hizmet sunmasına engel
değildir. Başka bir deyişle, hukuk klinikleri modeli, operasyonel bağlamı ve toplumsal
sınırlamaları ve beklentileri dikkate alacak şekilde adapte edilebilir ve odaklanabilir. Bu konu
örnek vakalarda daha ayrıntılı ele alınacaktır.

Bu bağlamda karşılanmayan ihtiyaç ne anlama gelir? Basitçe söylemek gerekirse, bu mevcut
hizmet sağlayıcılar tarafından hali hazırda karşılanmayan hukuki yardım anlamına gelir. Ne
var ki, en yaygın olarak ‘karşılanmayan’ ‘ihtiyaçların’ yoksul insanların ihtiyaçları olduğu
genel kabul gören bir konudur. Rhodes (2004) ve Pleasance ve ark. (2003) bu ihtiyacın
niteliği ve kapsamı, toplumdaki belli başlı sektörlerin etkileri konusunda geniş bir tartışma
sunarlar. Rhodes, ABD’de dar gelirli Amerikalıların hukuki ihtiyaçlarının tahminen beşte
dördünün karşılanmadığını göstermektedir. Birleşik Krallık’ta, Pleasance’nin araştırması üç
buçuk yıllık bir dönemde çözülmeyen ihtilafların maliyetinin 13 milyar Sterlini aştığını ve
bunu en zor karşılayabilecek olanları etkilediğini ortaya koymuştur.
Yakın zamanda ve/veya ağır çatışma yaşayan yargı bölgelerinde hukuki altyapı genellikle
hem kapsam hem de coğrafi temsil açısından dardır. Yaygın olarak görülen adalete erişim
sorunları hem ceza hem hukuk davalarında görülmektedir (gerçi bu ayrım yerinde her zaman
o kadar da net değildir). Örnek vakalardan da görülebileceği gibi, bu konular arasında:
tutukluların ihtiyaçları, aile içi şiddet mağduru kadın ve çocuklar, miras hakkından yoksun
bırakılanlar ve çeşitli şekillerde ayrımcılığa maruz kalmış kişiler vardır.
Yukarıdaki mantığı takip ederek hukuk klinikleri hukuk okur yazarlığını artırmada,
danışmanlık ve hukuki yardım vermede ve böylelikle adalete daha etkin bir erişim sağlamada
önemli bir rol oynayabilir.
Yukarıda da belirtildiği üzere, insanların hukuki olarak güçlendirilmesi kavramı üzerine
giderek daha fazla fikir ve yayın ortaya atılmaktadır. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’ndan
sahada çalışan aktivistlerin daha pragmatik kaygılarına kadar pek çok nüfuz sahibi kurum bu
konuya eğilmektedir.
Yoksulların Güçlendirilmesi ile ilgili 2008 yılında çıkardığı çalışma grubu raporunda, BM
Komisyonu ‘adalete erişimle ilgili toplumsal gerçekler’in tespit edilmesi gerektiğini ve resmi
olmayan bir hukuk eğitimine duyulan ihtiyacı vurguluyor. Raporda, insan hakları
avukatlarının geleneksel hukuki yardım yollarını giderek daha fazla toplumu güçlendirmek
için başka araçlarla birleştirdiklerini ortaya koyuyor. Bu sayede ‘toplumlara hak ve
sorumluluklarını öğrenme ve onlara sahip çıkma fırsatı’ veriliyor." 17
Bir yıl sonra yayınlanan raporda, BM şöyle bir yorumda bulunmuştur: ‘Hukuki olarak
toplumun güçlendirilmesi yoksulluk ve dışlanmışlık gerçeği göze alınarak yapılmalıdır’.
Bunun için ‘paydaşlarla ittifak kurulmasına ve yoksulların hukuki olarak güçlendirilmesinin
önünde duran kültürel engellerin kaldırılmasına ihtiyaç vardır’. 18
Ayrıca; “stratejilerde
yoksulların mahkemelere…ve diğer ihtilaf çözüm mekanizmalarına… ücretsiz ve eşit
erişimini sağlayacak özel programlara yer verilmelidir (ve) yoksulların sesini desteklemek
için toplumsal hareketlere destek verilmelidir”.19
Her ne kadar güzel sözler olsalar da, analistler konuya eleştirel yaklaşmışlardır. Örneğin,
Stephens (2009), siyasi ekonomi konusunu ele almamanın ve beyanları ampirik delillere
dayandırmadan gerekçe göstermenin, raporu siyasetçiler nezdinde etkisiz kılacağını öne
sürmektedir.
Toplumun güçlendirilmesi gerektiği tartışması sona ermiş değildir. Tam tersi. Jagganath ve
ark. (2011), hukuki olarak güçlendirilmenin Hukuki Yardıma pratik ve gerçekçi bir alternatif
olduğunu söylüyor. Hukukçular yasal haklar ve sorumluluklarla ilgili farkındalık yaratma
konusu üzerinde çalışabilirler ve böylelikle daha resmi hukuki müdahale biçimlerine duyulan
ihtiyacı (bir dereceye kadar) ortadan kaldırabilirler.
İleride görüleceği üzere, örnek vakalarda tartışılan hukuk kliniklerinin ana özelliklerinden ve
stratejilerinden birisi, güçlendirme ve karşılanmayan hukuki ihtiyaçlar sorununu hukuki okur
17
BM (2008) sayfa 12 ve 19-20
BM (2009) para 65
19
age, para 76
18
yazarlık programları yoluyla ele almaktır. Şu anda eksik olan şey, hukuk konusunda
farkındalığın artmasının yarattığı etki üzerine ampirik çalışmalardır.20
Adalete erişim – örnek vakalar
Bu bölümde çatışmadan etkilenmiş bölgelerde hukuk kliniklerinin gelişimini izleyen iki örnek
vakayı ele alacağım. Eğer hukuk klinikleri karşılanmayan ihtiyaçları olanların menfaatine
çalışabiliyorsa, bu model çatışmadan etkilenen toplumlara aktarılabilir mi?
Bu bölümde çoğunlukla Afganistan’a odaklanılacaktır. Ülkede geçmişte ve günümüzde
yaşanan sorunların niteliği ve kapsamı iyi bilinmektedir ve hukuk klinikleri de anlamlı bir
analize imkan verebilecek derecede iyi yerleşmiş durumdadır. Daha kısaca da olsa,
Gürcistan’daki klinik gelişmelerden de bahsedeceğim. Yine, Güneydoğu Asya’daki
gelişmelere çok kısaca değineceğim. Her biri tarihsel ve kültürel anlamda farklı olduğu halde,
hukuk kliniklerinin algılanan rolü ve bazı durumlarda belgelenmiş başarısı birbirine çok
benzerdir. Her bir ülkenin klinik programının karşılaştırılması, değerlendirme için çok değerli
malzeme sunmaktadır.
Afganistan
Afganistan’la ilgili herkesin bildiği gerçekleri tekrar etmeyeceğim. Bizim amaçlarımız
doğrultusunda şu kadarını söylemek yeterli, iç savaş, dış askeri müdahale ve sonraki rejim
değişiklikleri sonucunda ülkede adalete erişim için çok sınırlı bir altyapı kalmıştır.
Afganistan’la ilgili yazdığı yazılarda Barfield (2008) ve Tondini (2010) bu görüşü
desteklemektedir.
2007 yılına gelindiğinde, avukatlık bir meslek olarak yerleştiği halde bu mesleği temsil eden
bir baro veya dernek henüz kurulmamıştır. Ceza Kanunu ve Medeni Kanun İslam devleti
ilkelerine göre yazılmış bir anayasayla birlikte yer almaktadır. Bu dönemde birkaç
üniversitede hukuk fakültesi kurulmuştur. O zamandan beri hem şeriat hem de ‘Medeni
Hukuk’ diyebileceğimiz fakülteler var olmuş ve gelişmiştir. Şeriat hukuku son derece aleni
20
AdviceNow
bir şekilde İslami bir bağlamda hukuk konusuna odaklanırken medeni hukuk konusu ‘laik’
hukuk eğitimi veren kurumlarda yer almıştır. İlginç bir şekilde, yargı mensupları genellikle
şeriat eğitimi veren fakültelerden mezun olurken özel avukatlık yapanlar genellikle ‘medeni
hukuk’ eğitimi veren fakültelerden gelmektedir.
Beş yıl içinde, bir arada var olan (büyük ölçüde birbirinden bağımsız olmakla birlikte birbirini
tamamlayan) bu iki hukuk fakültesi türü beş merkezde faaliyet göstermeye başladı; başkent
Kabil’de, Batıda Herat’ta, kuzeyde Mezar-ı Şerif’te, doğuda Celalabad’da ve kuzeydoğuda El
Biruni’de. Güneyin en büyük şehri olan Kandahar’da şu anda hukuk fakültesi
bulunmamaktadır.
Hukuk fakültelerinin kurulması ve büyümesi, çeşitli devlet girişimleri ve donör kuruluş
faaliyetleri yoluyla uluslararası toplum tarafından desteklenmeye devam etmektedir. Bu
kuruluşlar arasında Açık Toplum Enstitüsü yer almaktadır. Adalet Girişimleri yoluyla çeşitli
programlar tasarlanmış ve iyi yönetişim ile hukukun üstünlüğünü desteklemek üzere
uygulamaya alınmıştır. Önemli olan ve Açık Toplum Enstitüsü’nün kuruluş ilkeleriyle
örtüşen bir diğer konu ise, bu girişimlerin liderleri çoğunlukla ülkede çalışan personel
arasından çıkmaktadır, ki burada Afganistan Açık Toplum Enstitüsü personeli çalışmaktadır.
Bu kadrolar daha geniş Adalet Girişiminin bir parçası olarak hukuk kliniklerinin gelişimine
önayak olmuşlardır.
Yerel destek ve hevesten yararlanarak 2008 yılında Herat Üniversitesi’nde kurum için bir
hukuk danışmanlığı kliniği kurulmuştur. Üniversitedeki Hukuk ve Şeriat Fakülteleri klinik
programda sorumluluk, kaynak paylaşarak dahil olan öğrenci ve personeli birlikte
kullanmışlar ve ortak katkıda bulunmuşlardır.
İlk başta üniversite kampüsünde faaliyet gösteren merkez ilke olarak çeşitli konularda halka
hukuki danışmanlık hizmeti vermiştir. Yerel radyo, poster ve broşürler yoluyla yürütülen
tanıtma kampanyasına rağmen ilk başlarda gelen talep ve sorular az olmuştur.
Kliniğe gelen davalar arasında aile hukukunu ilgilendiren konular (özellikle aile içi şiddet),
mal-mülk sorunları (genellikle kadınlara miras hakkı verilmemesi gibi), ve ceza davaları
(avukat tarafından temsil edilmeyen gözaltındaki kişiler ve gıyapta yapılan duruşmalar) öne
çıkmaktaydı. Ancak ihtiyacın fazla olduğu düşünüldüğü halde çok az sayıda dava
gelmekteydi.
2008 ve 2010 yılları arasında, Herat Kliniği’nin niteliğini değiştiren ve başkalarının da adapte
ederek alabileceği bir model geliştirilmesini sağlayan olan dört önemli gelişme meydana
geldi.
Önce, mevcut STK’larla bağlantılar kurularak öğrencilerin ve personelin ev sahibi kuruluşlara
yerleştirilebileceği ve böylelikle o kuruluşun insan kaynakları kapasitesini artırarak hizmet
kapasitesini geliştirebileceği bir sistem oturtuldu. Özellikle de Uluslararası Hukuk Vakfı
adında ceza davalarına bakan bir STK şu anda üniversite ile çok güçlü bağlantılara sahiptir ve
staj amacıyla çok sayıda öğrenci almaktadır. Öğrenciler piyasada çalışan avukatlara gölge
avukatlık yapmakta ve araştırma yürüterek davalara destek olmaktadır. Tam zamanlı kurum
avukatlarına, polis teşkilatı mensuplarına ve doktorlara hem konu hem de usul bakımından
adli tıp eğitimleri verilmektedir. Öğrenciler ayrıca davaların gelişimine destek vermek için
mahkemelere ve cezaevi ziyaretlerine eşlik etmektedirler. Öğrenciler daha sonra (gizlilik
kuralları geçerli olmak üzere) üniversitede konu üzerine tartışmaya devam etmekte ve böylece
yürürlükteki hukuk kuralları ile ilgili anlayışlarını geliştirmekte, hukuki bilgilerini,
aktarılabilir becerilerini, profesyonel avukatlık ilkelerini ve daha geniş kapsamlı etik konuları
irdeleyebilmektedirler. Kısa bir süre önce Afganistan İnsan Hakları Derneği, War Child ve
ASMED (küçük bir iş geliştirme derneği) de dahil olmak üzere başka STK’lara da öğrenci
yerleştirilmiştir. Afganistan’da başka yerlerden gelen başarı hikayeleriyle ve yerleştirmelerle
de belgelendiği üzere bu ‘yerleştirme’ modeli hem öğrenciler hem de müvekkiller ve ev sahibi
kurumlar açısından faydalı olmuştur.
Adalete erişim üzerinde büyük etki yaratan bir diğer gelişme ise, hukuk kliniklerinin hukuki
ihtiyaçları karşılama konusundaki öneminin devlet tarafından fark edilmesidir. Yukarıda ifade
edilen davaların niteliğinden de anlaşılacağı üzere, Herat Kliniği’ndeki başvuruların çoğu
kadınlarla ilgiliydi, ya gözaltına alınan kadınlar ya da aile içi şiddete maruz kalmış veya
maddi olarak mağdur bırakılmış kadınlar. Bu nedenle, Herat’ta Kadın Bakanlığı ile
bağlantılar kurulmuştur. Şu anda doğrudan Bakanlık’tan yönlendirilen vakalar Klinik’e kabul
edilmektedir ve Bakanlık da Klinik’ten stajyer öğrenci almaktadır. Bu gelişmelerin başarıları
üzerine yeni bir şeyler inşa etmek adına, Herat Üniversitesi Kliniği’ndeki öğrenciler ve
personel artık Adalet Bakanlığı’yla birlikte mahkemelerde de çalışmaktadır ve Hukuki
Yardım Dairesi aracılığıyla orada çalışan memurlara destek vermektedir.
Üçüncüsü, bir hukuk okur yazarlığı, bir başka deyişle Sokak Hukuku programı
geliştirilmiştir.
21
Beş ayrı lisede çalışarak Klinik öğrencileri profesyonel personelin
denetiminde yasal haklar ve sorumluluklar konusunda okul öğrencilerine ders vermektedir. Şu
anda Eğitim Bakanlığı bu faaliyetlerin okul müfredatına alınması için onay verme
aşamasındadır. Sokak Hukuku dersleri yoluyla hukuk öğrencileri ders vererek kanunlar ve
hukuki süreçlerle ilgili kendi anlayışlarını geliştirmektedir. Okul öğrencileri ise kendi
gündelik hayatlarını etkileyen veya etkileme ihtimali olan kanunlar konusuna sosyal ve
hukuki açıdan önemli sunumlar dinlemektedir. Adalet Bakanlığı Hukuki Yardım Dairesi de
Sokak Hukuku’nun geliştirilmesi konusunda ısrarlıdır. Bu türden çalışmalar dairenin
yetkisinde olduğu halde, kamuoyu farkındalığını artırmak için gerekli kaynaklar konusunda
bakanlıkta eksikler bulunmaktadır.
Dördüncü önemli gelişme ise yer değişikliği olmuştur. Danışmanlık ve destek için
müvekkillerin hukuk fakültesine gelmelerini beklemek yerine, Klinik ofisini şehir merkezine
taşımıştır. Bu durum, anında başvuru sayısını artırmıştır. Açıkça görülmüştür ki müvekkiller
bu yeni ortamda Klinik’i daha erişilebilir bulmuşlardır. Yeni ofisler, mahkemelere ve ana
idari binalara daha yakındır. Başka pek çok ülkede müvekkiller genellikle ve anlaşılabilir bir
şekilde ihtiyaçlarını seslendirme konusunda isteksiz olabilmektedir. Normalde gitmeleri
kendilerinden beklenmeyen birtakım yerlerde görünmek istememektedirler. Şehir merkezinde
bir mekanın belirgin olmaması bir dereceye kadar bu endişelere karşı insanları korumaktadır.
Geleneksel olarak muhafazakar olmasıyla nam salmış bir ülkede bu türden algılar ve
beraberinde getirdikleri son derece önemlidir.
Herat’ta geliştirilen model ilk başlarda ‘gelişmiş’ ve ‘gelişmekte olan’ ülkelerdeki hukuk
fakültelerinde yaygın bir format izlemiş olsa da, kısa bir süre içinde geçerli olan kültürel
bağlamdaki yerel ihtiyaçları yansıtacak şekilde evrim geçirdi. Yukarıda da bahsedildiği üzere,
Klinik tarafından alınan davaların çoğu aile ilişkileri ile ilgiliydi. Klinik’e başvuranların çoğu
kadındı (hala da öyle). Afgan kültüründe kadınların evlendikten sonra erkeğin ailesiyle aynı
evde yaşamaları doğaldır. Böyle bir ortamda geniş aile genellikle erkeğin anne babası,
kardeşleri, büyükanne ve büyükbaba ile diğer akrabalardan oluşur. Eve gelen gelinin büyük
miktarda ev işi üstlenmesi yaygın olarak beklenir. Bazı kadınlar bunun kölelikten farksız
Street Law [Sokak Hukuku] terimi Georgetown Üniversitesi menşelidir. Halihazırda Street Law A.Ş. adlı kâr
amacı taşımayan bir kuruluş, gerek ABD’deki gerekse dünya çapındaki çalışmaları desteklemekte ve koordine
etmektedir. bkz.: www.streetlaw.org (Erişim tarihi: 3 Ocak 2013)
21
olmadığını söylemekteler. Afganistan’da aile yaşantısına dair son derece çarpıcı bir anlatı
Lamb tarafından açıkça sunulmuştur (2002).
Herat Hukuk Fakültesi Kliniği bu sorunlar konusunda özellikle uzmanlaşmıştır ve Kurum İçi
Danışmanlık Kliniği’ni daha özelleştirilmiş birtakım hizmetler için bir başlangıç noktası
olarak kullanmıştır. Başlangıçta öğrenciler yapacakları hukuki önerilerle ilgili araştırma
yaptıktan sonra bu öneriler denetçiler tarafından kontrol edilir ve müvekkile sunulur. Eğer
uygunsa ve müvekkil de kabul ediyorsa Klinik müvekkilin birlikte yaşadığı aile üyeleriyle
buluşma ayarlar. Ben Herat’tayken dinlediğim birinci derece tanıklıklar (2010) bana Klinik’in
hem danışmanlık hizmeti verme hem de ihtilaf çözümü bağlamındaki potansiyel rolünü
göstermiştir.
Tanık olduğum vakada, başvuru sahibi kadın kocasının büyükannesi tarafından istismar
edildiğini iddia ediyordu (fiziksel şiddet de dahil olmak üzere). Kadının eşi, saygısından ötürü
müdahale edemiyordu. Müvekkillerinin rızasıyla Klinik öğrencileri ve denetimden sorumlu
personel bütün aile üyelerini Klinik’te bir toplantıya davet ettiler. Klinik’in kadını temsil
ettiğini ancak diğer aile üyelerinin de isterlerse bireysel danışmanlık hizmeti alabileceğini
söylediler. Klinik personeli kanunları aileye açıklayarak gelecekte müvekkillerine karşı bir
davranış değişikliği konusunda anlaşmaya varmayı hedefliyordu. Şaşırtıcı olmayan bir
biçimde, Afgan Ceza Kanunu kapsamında, başka bir kişiye fiziksel saldırıda bulunmak suç
teşkil etmekte. Medeni Kanun’a göre boşanmaya da izin veriliyor. Duygusal, maddi ve
kültürel başta olmak üzere çeşitli nedenlerden ötürü, söz konusu kadın kocasından ayrılmak
istemiyordu ve durumun düzelmesini istiyordu. Ancak devam eden istismarı asla kabul
etmiyordu. Çevirmen aracılığıyla katıldığım görüşmede, Kanun kendilerine açıklandığında
ailenin samimi bir şekilde şaşırdığına tanık oldum. Çok kısa bir süre içinde kadının artık
fiziksel şiddet veya ‘ceza’ görmeyeceği konusunda anlaşmışlardı. Öğrenciler kadınla irtibatı
devam ettirdiler ve denetçinin bana o zamandan bu yana söylediklerine göre başka sorun
yaşanmamış.
Bu vakanın ilk bakışta bize gösterdiği şey, kliniklerin danışmanlığın da ötesine geçerek
kanunu açıklayarak zor ihtilafların üstesinden gelmek için çalıştıkları ve böylelikle adalete
erişim sağladıklarıdır. Kanun’u, tarafların mahkemeye gitmesi ve/veya başka yaşam
değiştirecek kararlar almaları için kaba bir şekilde kullanmakla kalmıyorlar.
Batıda bizim alternatif ihtilaf çözüm yöntemleri olarak adlandırdığımız süreç Afganistan
yüzlerce yıllık ‘hukuk’ (aslında haklar) adı verilen idari sistemle temsil ediliyor. Afganistan
Adalet Bakanlığı tarafından yayınlanan bilgiye göre:
‘Hukuk Genel Müdürlüğü’nün kuruluş amacı vatandaşlar, özel ve tüzel kişiler arasında
doğan ihtilafların çözümünü kolaylaştırmak; bu davaları takip etmek ve aşiret büyükleri ve
reisleri tarafından etkili bir çözüm bulunması için çaba sarf etmektir. Söz konusu ihtilafların
çözüm yöntemleri, davaların hakkaniyetli bir şekilde çözüme kavuşması için uyuşmazlık
çözümü ve/veya mahkemede dava açma şeklinde gerçekleşmektedir. Ayrıca, bu genel
müdürlüğün kuruluş amacı etnik, aşiret ve aile ihtilaflarını karşı önlem almak ve ülkede kamu
düzenini korumaktır.’22
Yukarıda bahsedilen aile davasında kanıtlandığı üzere hukuk klinikleri Afgan Hukuk
sisteminin altında yatan ilkeleri tamamlayıcı bir rol oynayabilir.
Teoriyi pratiğe aktararak doktrinel sorunlarla ilgili öğrencilerin anlayışlarını geliştirmek için
bir fırsat sunmanın yanı sıra, Herat Kliniği etkili bir şekilde avukatlık yapmak için onların
ihtiyaç duyduğu becerileri de kazandırmaktadır. Hukuk kliniği toplantılarında yürütülen
tartışmalardan ve alınan geri bildirimlerden de anlaşıldığı üzere, denetçiler ve öğrenciler
çalışmalarında geniş bir beceri yelpazesinden yararlanmaya ihtiyaç duyduklarının farkındalar.
Bu becerilerden bazıları hukuki becerilerdir (örneğin, müvekkille görüşme yapmak veya
belgelerle ilgili görüş yazmak gibi). Diğer bazıları ise daha aktarılabilir türden becerilerdir
(örneğin, araştırma yapmak, kayıt tutmak ve ekip çalışmasında bulunmak gibi). Bütün
öğrenciler klinik çalışmalara zorunlu bir hazırlık programından sonra kabul edilmektedir. Bir
klinik el kitabı operasyonel kuralları belirlemekte ve dosya tutma ve dava yönetimi
konusunda çerçeve sunmaktadır.
Herat programının daha başka önemli ve olumlu bir yönü de öğrenciler tarafından iş bulma
şansını artıran bir fırsat olarak görülmesidir. Teorinin yanı sıra pratik deneyim sayesinde
öğrencilerin mezun olduktan sonra iş bulma şanslarının arttığı görüştüğüm denetçiler ve
avukatlar tarafından dile getirilen bir konu. Elbette ki istihdam oranlarının iyileşeceğini
söylemek için henüz çok erken ancak diğer yargı bölgelerindeki deneyimler öyle olacağı
Bkz: www.moj.gov.af/en/page/1672 (7 Ocak 2013’te erişim sağlanmıştır). ‘Hukuk’ sisteminin 14. Yüzyıla
dayandığı iddia edilmektedir. Kısa bir süre önce bu sistem yasalara derc edilmiştir. Bkz. Hak Elde Etmek için
Hukuk Kanunları, Resmi Gazete Sayı. 786, 1999/08/05
22
yolunda işaret veriyor. 23 Ayrıca, başka yerlerde edinilen deneyimlerden anlaşıldığı üzere,
öğrencilerin dezavantajlı müvekkillerle çalışması sayesinde giderek daha fazla avukat sosyal
adalet konularına duyarlı hale gelmektedir.24
Herat Üniversitesinin öncülük yaptığı bu girişim başkalarının da klinik programlarını
geliştirirken kullanabilecekleri bir platform sunmuştur. Yukarıda bahsedilen ILF sivil toplum
kuruluşu, bir başka nüfuzlu sivil toplum kuruluşu olan Global Rights (GR) gibi yurt çapında
varlık göstermektedir. ILF ve GR hukuk fakültesi kliniklerini ve öğrenci yerleştirmeyi
Afganistan çağında aktif bir şekilde desteklemişlerdir. Diğer STK’lar, özellikle de Da Qanoon
Ghushtonky (yine ülke çapında faaliyet gösteren ve kadınlarla çocuklar arasında farkındalık
artırma konusunda uzmanlaşmış bir sivil toplum kuruluşu) özellikle kırsal kesimde klinik
çalışmalar yürütülmesi konusunda proaktif davranmışlardır.25
Finansman koşullarının bir parçası olarak Herat Üniversitesi’nden uygulamalarını
başkalarıyla paylaşması beklenmektedir. Üniversite 2008 yılından beri hukuk fakülteleri de
dahil olmak üzere başka kuruluşlardan ziyaretçilere ev sahipliği yapmaktadır.
Mayıs 2012’de Hukuk Kliniği’nin ana finansörü olan Açık Toplum Enstitüsü Afganistan’daki
bütün hukuk kliniklerini bir araya getirerek en iyi uygulamaları daha da ileriye götürme
konusunda
bir
konferans
düzenlemiştir.
Katılımcılara
ülkedeki
gündelik
hayatın
zorluklarından kaçınmak için bir fırsat verilmesi amacıyla Afganistan dışında yapılan bu
konferansta üniversiteler aşağıdaki görüşleri sunmuşlardır.
El Biruni
El Biruni Üniversitesi Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri 2010 yılından beri klinik kurma
konusunda hevesliler ancak üniversitede uygun yer bulunamaması ve mali sıkıntılar buna
engel olmuştur. DPK (USAID destekli bir danışmanlık hizmeti) şu anda altyapının kurulması
için destek veriyor ve her fakülteden 2 öğretim görevlisine Afganistan Bağımsız Hukuki
Yardım Kurulu (AILAB) tarafından avukatlık yapabilmeleri için lisans verilmiş durumda.
Üniversiteler öğrencilerin istihdam edilebiliriğinin farkındalar ve klinikler de gerekli bilgi ve becerilerin
kazanılmasında önemli bir katkı sunuyor. Her hangi bir üniversitenin ‘klinik bölümünün’ web sitesini ziyaret
ederek bunu görebilirsiniz.
24
Benim York Law School’daki tecrübelerim bu görüşü destekliyor. Bk. Hukuk Kliniği Yıllık:
www.york.ac.uk/law/clinic (30 Aralık 2012’de erişim sağlanmıştır)
25
Bkz: http://www.dqg.org.af/pages.php?pid=338 (4 Ocak 2013’te erişim sağlanmıştır)
23
Haziran 2012’de 30 öğrenci kabul edildi ve Klinik’in Ağustos 2012 tarihi itibariyle dava
almaya başlaması öngörüldü. Bu makalenin yazıldığı tarihte faaliyete başlandığına dair teyit
alınamamıştır. Herat’taki klinikleri görmek için yapılan ziyaretin özellikle faydalı olduğu
ifade edilmiştir.
Balkh (Mezar-ı Şerif)
El Biruni gibi Balkh Üniversitesi de son iki yıldır klinik kurma çabası içinde. Onlar da
Herat’taki klinikleri ziyaret ettiler. Bu ziyaret kendi kurum içi hizmetlerini başlatmak için son
derece önemli bir adım olarak değerlendirildi. Balkh’taki öğrenciler halihazırda başka bir
kuruma yerleştirilmiş durumda (ILF). Balkh’taki kurum içi kliniğin 2012 yazında başvuru
alması bekleniyordu. Bu makalenin yazıldığı sırada bu gelişme henüz teyit edilmemişti.
Klinik özellikle hukuk davaları konusunda özelleşmeyi düşünüyor. Hukuk ve Şeriat Hukuku
Fakülteleri’nden ikişer kişiden oluşan dört kişilik bir öğretim görevlisi grubu ş anda AILAB’a
üye olmuş durumda. Maalesef Mayıs 2012 itibariyle, DPK ilk başta birtakım ekipman
yardımında bulunduğu halde, donör yardımı için yapılan başvurular başarılı olmamıştır. Bu
nedenle klinik mütevazı bir başlangıç yapmak durumundadır. Fon için yapılan başvuruların
çoğu büyük sermaye ve sabit giderler için kaynak talebinde bulunmakla birlikte, Herat modeli
aslında kliniklerin nispeten mütevazı harcamalarla kurulup işletilebileceğini gösteriyor.
Herat
2008 yılında kuruluşundan bu yana Herat Kliniği istikrarlı bir büyüme kaydetmiş ve 2010
yılında ceza davalarında savunma hizmetleri de vermeye başlamıştır. Herat Üniversitesi
Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri klinikleri ortaklaşa işletmektedir ve personel
sorumluluğunu da birlikte üstlenmişlerdir. Her iki fakülteden de öğrenciler kliniklere
katılabilmekte ve kadın ve erkek öğrenciler eşit sayıda katılım göstermektedir. Her dönem on
altı öğrenci hukuk davaları kliniğinde, on iki öğrenci de ceza davaları kliniğinde yer
almaktadır. Bunun dışında yirmi öğrenci, yerel okullarla birlikte yürütülen Sokak Hukuku
programında çalışmaktadır. 2008 yılından beri üç yüzün üzerinde öğrenci Üniversite’de çeşitli
kliniklerde çalışmıştır. Bütün öğrencilere iki haftalık bir giriş programı uygulanır ve yerel
mahkemelere, devlet Hukuki Yardım Dairesi’ne ve Kadın Bakanlığı’na yerleştirilirler.
Klinikler bir dönem içinde ortalama üç hukuk davasına, yedi de ceza davasına bakmaktadır.
Klinik’teki çalışmalarını tamamladıktan sonra ve bir mahkeme simülasyonuna katıldıktan
sonra bütün öğrencilere bir katılım sertifikası verilmektedir. Herat, Afganistan’daki diğer
üniversitelerin de yaptıkları çalışmalardan yararlanabilmeleri ve Klinik’teki öğrenciler ve
personelle görüşebilmeleri için bu üniversiteler için açık ziyaretler düzenlemektedir. Herat
kliniklerinin tek bir finans kaynağına bağımlı olmaması için (APE) çeşitli donör kuruluşlara
ve başka kurumlara fon başvurusunda bulunulmaktadır.
Kabil
Kabil Üniversitesi, Hukuk ve Şeriat Hukuku Fakülteleri ile uzun zamandır klinik hukuk
eğitimi verme konusundaki niyetini ifade etmiştir. DPK’dan aldığı kaynakla Şeriat Hukuku
Fakültesi Şubat 2012’de bir başvuru kliniği kurmuştur. Hukuk Fakültesi de aynı şeyi yapmayı
planlamaktadır. Bugüne kadar Klinik yüzaltmış öğrenciye eğitim vermiş, bunlardan kırkı
(Mayıs 2012 itibariyle) dava üzerinde çalışma deneyimi kazanmıştır. Şu ana kadar Klinik
yirmi davaya bakmıştır. Bu davaların hepsi aile hukuku ile ilgilidir. Hukuk Fakültesi faaliyete
başladığı zaman ceza davalarına bakmayı planlamaktadır. Kurum içi kliniğin yanı sıra,
öğrenciler aynı zamanda yerel ceza avukatlarının yanına yerleştirilmektedir. DPK finansmanı
bittiğinde klinik programın uzun vadeli çalışmalarının etkilenebileceği yolunda endişeler dile
getirilmiştir. Kabil’deki Şeriat Hukuk Fakültesi’nin Dekanı aynı zamanda piyasada çalışan
avukatları tescil eden AILAB’ın Direktörüdür.
Nangarhar (Celalabad)
Nangarhar Üniversitesi Kliniği Şubat 2012’de faaliyete başladı. Biri Şeriat Hukuku
Fakültesi’nden diğeri Hukuk Fakültesi’nden olmak üzere iki öğretim görevlisi burada
çalışmak için lisans almış durumda. Klinik’in faaliyete başlaması için Hukuk Fakültesi
Dekanı görevinden istifa ederek Hukuk Kliniği Direktörü görevini üstlenmiştir. Başlangıç
eğitimi Herat’taki akademik personel tarafından verilmiştir. Nangarhar Kliniği aile ve miras
davalarına bakmaktadır. Haziran 2012’ye kadar Klinik çalışmalarına on iki öğrenci katılmış
ve beş müvekkile yardımcı olunmuştur. Öğrenciler arasında Klinik’e karşı yoğun bir ilgi
bulunmaktadır. Öğrenciler bir eğitim programından geçerler ve kurum içi çalışmaları
incelemenin dışında mahkemelere, Adalet Bakanlığı’na ve Kadın Bakanlığı’na yerleştirilirler.
Burada da Herat modelinin tekrarlandığını görüyoruz.
Bir diğer önemli gelişme Afganistan Bağımsız Barosu’nun kuruluşu olmuştur. Bu kurum
yoğun olarak Birleşik Krallık Deniz Aşırı Kalkınma Bakanlığı tarafından desteklenmiştir
(DFID). 2008 yılında kurulan baro, bugüne kadar önemli bir dizi gelişmeden sorumlu
olmuştur. Bunlar arasında Avukatlık Kanunu’nun hazırlanması, Afganistan Bağımsız
Barosu’nun Kuruluş Tüzüğü’nün ve Davranış Kuralları’nın hazırlanması da yer almaktadır.26
Eğitim Komitesi’nin Başkanı ile yaptığım özel görüşmelerden Afganistan Barosu’nun hukuk
kinikleri kavramını ciddi olarak desteklediğini ve denetim ve yerleştirme yoluyla kliniklere
destek vermeyi planladığını öğrendim. 27 Daha geniş çapta, Tüzük’ün 16. maddesine göre,
Afganistan Barosu’’nun ‘hukuk alanında halk eğitimleri’ için kurallar geliştirmesi bekleniyor
(hukuki metinlerde ‘hukuk okur yazarlığı’ olarak geçmektedir). Bu kuralların 2013 ortasına
kadar hazır olması bekleniyor. Yine, Sokak Hukuku ile ilgili faaliyetler yoluyla avukatlık
mesleğiyle hukuk fakülteleri arasında verimli bağlar oluşturulmaktadır. DFID, hem insan
kaynaklarına hem de maddi kaynaklara sahip bir kurumdur. Afganistan Barosu ayrıca
hakimler ve yetkili avukatlar için de eğitim vermekte ve uygulamacılar için baro giriş sınavını
düzenlemektedir.
Afganistan’da halihazırda binin üzerinde lisanslı avukat çalışmaktadır. Bu nedenle,
hukukçuların STK ve hukuk klinikleriyle adalete erişim konusunda ortaklık yapabilmeleri için
büyük bir potansiyel bulunmaktadır.
Genel hizmet tedariki tablosunda hukuk kliniklerinin geleceğinin sağlam olacağına dair bir
başka gelişme de, Hukuki Yardım Dairesi (Adalet Bakanlığı), STK’lar ve Herat’taki
üniversiteler arasında aylık olarak yapılan düzenli toplantılardır. En iyi uygulamaların
paylaşılması, hizmet tedarikinin tamamlayıcı olması, hizmet fırsatlarının maksimuma
çıkarılması ve kıt kaynakların en iyi şekilde kullanılabilmesi için bu tartışmaların yapılması
son derece önemlidir.
Bütün sorunları ve sıkıntılarıyla Afganistan, karşılanmayan hukuki ihtiyaçların ele
alınabileceği bir platform kurmayı başarmıştır. Bu süreç, genel olarak kamuoyunda hukuki
haklar ve sorumluluklara ilişkin farkındalığın artırılmasıyla başlamakta ve bireysel müvekkil
Tüzük Sayı. 111, 25/11/2007 (2009’a kadar yürürlüğe girmeiştir)
Afganistan Barosu hukuk klinikleri gibi girişimleri aktif olarak desteleme yetkisine sahiptir. Bkz. Tüzük md.2
(4), (6) ve (10)
26
27
bazlı danışmanlık ve temsil hizmetleriyle devam etmektedir. Bu hareketin başarısının
arkasında yatan anahtar, devlet, özel avukatlar, STK’lar ve hukuk fakültesi gibi hizmet
sağlayıcılar arasında kurulan ortaklık olmuştur.
Çatışma ortamının yaşandığı veya hala yaşanmakta olduğu başka ülkelerde de aynı örüntüler
görülmekte midir? Kalan sürede bir vakaya daha değinmek istiyorum.
Gürcistan
Sovyetler Birliği’nin yıkılması ve bugün Rusya devleti olan ülkenin etrafından yeni bağımsız
devletlerin kurulması belirsizliğin yanı sıra temel değişiklikleri de beraberinde getirmiştir.
Çok kan döküldüğü ve hala Gürcistan-Rusya sınırında ihtilaf ve gerilim devam ettiği halde
(özellikle de Abhazya ve Güney Osetya’da), ülkede ticarileşmeye doğru hızlı bir ilerleme
kaydedilmiş ve bu bağlamda hizmet ihtiyaçlarının karşılanması için hukuk firmaları da dahil
olmak üzere çeşitli kurumlar kurulmuştur.28 Mülkiyet yelpazesinin diğer ucunda, raporlardan
anlaşılacağı üzere, hukuki ihtiyaçlar özellikle istihdam, konut ve aile konuları etrafında
yoğunlaşmaktadır. Güvenlik, altyapı gelişimi ve ekonomi açısından Afganistan’la
karşılaştırıldığında çok büyük farklar olmakla birlikte, hukuki hizmet anlamında çarpıcı
benzerlikler bulunmaktadır. Bu durum, özellikle de gündelik sorunlarla ilgili hukuki yardım
almak isteyen yoksul kesimler bağlamında geçerlidir. Hukuki konularla ilgili genel bir
kamuoyu bilgisizliği olduğu bildirilmektedir. Gürcistan’da insan hakları ve bağlantılı hukuki
korumayla ilgili mevcut duruma ilişkin örnek olması açısından (açıkça eleştirel olmakla
birlikte) İnsan Hakları İzleme Derneği’nin raporları ilginç bir kaynaktır (Human Rights
Watch).29
Hukuki yardım sisteminin olmadığı bir ortamda, müvekkiller yardım almak istediklerinde, ya
avukat tutmak için gerekli parayı bulmak durumundalar ya da STK’lar aracılığıyla verilen
gönüllü hizmetlere bağlı kalmaktadır. USAID’in belirgin desteğiyle PILnet sivil toplum
kuruluşu Yargı Bağımsızlığı ve Hukuki Güçlendirme Projesi (JILEP) aracılığıyla hukuk
fakültesi temelli hukuk kliniklerini desteklemektedir. Proje 2008 yılında Tiflis’teki GürcistanAmerikan Üniversitesinde (GAÜ) başlatılmıştır. Afganistan’da kullanılan stratejik yaklaşıma
Örneğin, dünya çapında bir hukuk firması olan DLA Piper Tiflis ofisini açmıştır.
Gürcistan’la ilgili raporlara ulaşmak için: www.hrw.org/europecentral-asia/georgia (6 Ocak 2013’te erişim
sağlanmıştır)
28
29
benzer şekilde (örnek model ve donör bağlantılı kurum için destek personelinin olduğu bir
sistem) ülkedeki diğer üniversiteler ilk hukuk fakültesinde (GAÜ’de) pilot çalışması yapılan
modele dayanarak kendi hukuk kliniği fikirlerini geliştirebilmişlerdir.
Bu klinikler ne yapmaktadır? Yapılan işlerin listesi bu noktada artık aşina gelmeye
başlamıştır: Aile hukuku (özellikle kadınlar için ve özellikle de aile içi şiddetle ilgili), ceza
davaları (özellikle gözaltındaki kişiler için), konut ve istihdam davaları), miras ve mülkiyet
sorunları, ve hukuk okur yazarlığı konuları.
Eylül 2012’de JILEP personeli ve çeşitli uluslararası uzmanlar ve öğrenciler tarafından
düzenlenen bir çalıştayda, beş hukuk fakültesi klinikleri geliştirme ve en iyi uygulama
örnekleri hakkında tartışmak üzere bir araya gelmişlerdir. Temsil edilen kurumlar: Özgür
Üniversite, Tiflis; Tiflis Devlet Üniversitesi; Akaki Tsereteli Devlet Üniversitesi, Kutaisi
(KSU) ve Shota Rustaveli Devlet Üniversitesi, Batum (BSU). Eylül 2012 tarihinde bu beş
fakültenin hepsinde de hukuk klinikleri faaliyet göstermekteydi.
Katılan bütün kurumların kliniklerin kurulması ve işletilmesi ile ilgili dile getirdikleri sorunlar
ortak gelişme için verimli bir zemin sunmaktadır. Bu makalenin yazıldığı sıralarda,
Gürcistan’daki kliniklerin paylaşması ve belli ihtiyaçlara göre adapte edebilmeleri için ortak
bir işletme kılavuzu hazırlanmaktadır. Aynı şekilde, daha fazla tartışmak ve en iyi
uygulamaları paylaşmak için e-posta grupları oluşturulmaktadır.
Tespit edilen ihtiyaçlara rağmen, klinikler tarafından sunulan hukuki hizmetlerin seviyesi şu
anda nispeten düşüktür. Hiçbir kliniğin esaslı bir müvekkil tabanı bulunmamaktadır. Klinik
personeli müvekkil edinme konusunda proaktif değildir ve pasif bir şekilde başvuru
olduğunda vakalar üzerinde çalışmaktadır. Bütün kliniklerde önceki davalara fazlasıyla bir
bağımlılık vardır (denetçinin kendi avukatlık kariyerinde karşılaştığı) ve öğrencilerden bu
sorunları simüle ederek tartışmaları beklenmektedir. Öğrenme açısından bu yaklaşımda
herhangi
bir
hata
olmamakla
birlikte,
öğrencilerin
‘canlı
müvekkil’
deneyimini
yaşayamamaları ve fazlasıyla ihtiyaç duyulan hukuki danışmanlık hizmetinin verilmemesi
kaçırılan bir fırsattır. Müvekkillerin kliniğe çekilmeleri önemli bir sorun olarak görülmektedir
ve Gürcistan’daki meslektaşların görüşleri doğruysa, kısmen kültürel bir sorun olabilir.
Müvekkillerin ücretsiz hizmetlerin değeri ile ilgili şüpheci oldukları ifade edilmektedir. Daha
yaşlı müvekkiller, ihtiyaç duyulduğunda hala devletten hizmet beklemektedir. Bu, büyük
olasılıkla eski dönemden kalma bir beklentidir. Hukuk klinikleri iyi bir karne aldıklarında ve
müvekkiller hizmetleri başkalarına önermeye başladığında bu algılar değişebilir. Her
durumda, klinik hizmetlerinin reklamının yapılması için daha fazla çaba sarf edilebilir.
İnternet, yerel ve ulusal medya ve özellikle de broşürler yoluyla.
Çatışmadan etkilenen toplumlarda kliniklerin olası değerini ve varlığını göstermek için başka
örnekler de kullanılabilirdi. Şu anda Kamboçya, Laos ve Vietnam gibi savaştan etkilenen
ülkelerde de hızla büyüyen bir klinik hareket görülmeye başlamıştır. Bu faaliyetlere Bridges
Across Borders Southeast Asia (BABSEA) sivil toplum kuruluşu tarafından öncülük
edilmektedir.30 Bloch (2010) da dünya çapında benzer gelişmelerin ayrıntılarını vermektedir.
Sonuç
Bu makaleyi yazmaya başladığımda, hukuk kliniklerinin çatışma bölgelerinde adalete erişimi
iyileştirmek için önemli bir rol oynadıkları fikrindeydim. Hem lojistik hem de kavramsal
olarak hala bu görüşü savunuyorum. Hukuki yardım vermek için gerekli altyapının sınırlı
olduğu ortamlarda mevcut hizmet sağlayıcılarla, devletle ve hukuk fakülteleriyle ortaklık
içinde kurulan klinikler karşılanmayan hukuki ihtiyaçları karşılamak için etkili bir yoldur.
Ancak bu aşamada, çatışmanın (yani savaş halinin) temel sorun olup olmadığı konusunda
sorularım var. Asıl sorunun sosyal adalet olduğu konusunda giderek daha fazla ikna olmaya
başladım. Elbette ki, adaletsizlik ve eşitsizlik açık çatışma nedeniyle daha belirgin hale
gelebilir ancak bu durumun asıl sebebi çatışma değildir.
Hukuk fakültesi kliniklerinin rolü, bu makalede tartışılan kurumların rollerinden de
kanıtlandığı üzere, iki yönlüdür; bir yandan hukuki danışmanlık ve yardım vermek, diğer
yandan yasal haklar ve sorumluluklar konusunda farkındalık artırmak. Burada faydalanıcılar
nettir. Müvekkillere ücretsiz, profesyonel ve kişiye özel hizmet verilir, öğrenciler deneyim
yoluyla öğrenirler, hukuk fakültesi topluma hizmet verme misyonunu yerine getirir ve
avukatlık mesleği de hukuki farkındalık konusunu takdir eden ve pratik sorun çözme
becerileri geliştirebilen yeni meslek mensupları edinmiş olurlar.
Tabii ki, çok sınırlı sayıda avukatın olduğu yargı bölgelerinde hukuki ihtiyaçlar çeşitli
şekillerde karşılanabilir. Örneğin, hukuki yardım devlet tarafından sağlanabilir veya daha
30
Kuruluşa ilişkin ayrıntılı bilgi için bkz.: www.babseacle.org (Erişim tarihi: 7 Ocak 2013)
fazla gönüllü avukatlık hizmetleri sunulabilir. Ancak hukuk kliniğinin belirgin avantajı, iyi
denetlenmesi halinde, hazır bir kaynak kullanması (hem insan kaynakları hem başka
kaynaklar) ve hizmetin geliştirilmesi ve verilmesi konusunun herkesin lehine olmasında
yatmaktadır. Klinikler, doğaları gereği, ihtiyaçlara ve bağlama göre esnek olmak
durumundadır. En büyük olumsuzluk denetim maliyetidir ancak bu sorun hukuk fakülteleri,
devlet, STK’lar, toplum liderleri ve donör kuruluşlar arasında ortaklıklar geliştirilerek
çözülebilir.
Dönüşümsel uygulamalarda sıklıkla görüldüğü üzere, başkalarının deneyimlerinden
yararlanarak kendi yargı bölgemizdeki sorunların niteliklerini yeniden ele alma şansımız var.
Sözde ‘gelişmiş’ ülkelerde karşılaşılan bütçe kesintilerinin farkındayım. Benim en fazla bilgi
sahibi olduğum ülke olan İngiltere’de, hukuk hizmetlerine verilen devlet desteği (Hukuki
Yardım) Nisan 2013’te radikal bir değişikliğe tabi tutulacak. Bu hizmet artık çok sınırlı olarak
sunulacak –özgürlükten mahrum bırakılmanın söz konusu olduğu ceza davalarında, kamu
kurumlarının faaliyetlerinin dava edildiği durumlarda, çocuk bakımının söz konusu olduğu
davalarda ve aile içi şiddetin veya konuttan mahrum bırakılmanın söz konusu olduğu
davalarda.31 Bu uygulama sonucunda çok sayıda insan İngiltere’de adalete erişim hakkından
mahrum bırakılmış olacak. Hukuki Yardım sadece kapsamı bakımından sınırlandırılmakla
kalmayıp aynı zamanda avukata erişimi olmayan kişilere hizmet veren çok sayıda STK da
kamu kaynaklarına bağımlı olduğu için kapatılmak zorunda kalacaktır. Bu konuyla ilgili
ayrıntıları Justice4all (2011) raporunda bulabilirsiniz. Hukuk fakültesi tabanlı hukuk
kliniklerinin rolünün daha belirgin olacağı ve bunun sonucunda da talebin artacağı
düşünülmektedir (LawWorks (2011)).32
Yukarıda söz edildiği gibi, telafi edilemeyen (ya da adalete erişimin olmadığı yerde) haklar,
ihtiyaç sahiplerinin bir işine yaramaz. Adalete erişim adalet mekanizması gerektirir, bu
mekanizmaya hukuki danışmanlık ve temsil dahildir.
Bu sebeplerle, devletin vermesi gereken hizmetleri hukuk kliniklerinin vermeye zorunlu
olması gibi bir önermeden uzak durarak hukuk fakültesi tabanlı kliniklerin sosyal
adaletsizliğin üstesinden gelmek için önemli bir rol oynayabileceğini söylemek istiyorum.
Adli yardıma ilişkin yeni düzenlemeler garip belki de ironik olarak 2012 tarihli Adli Yardım ve Faillerin
Cezalandırılması Yasası’nda [Legal Aid and Punishment of Offenders Act 2012] yer almaktadır. Söz konusu
değişikliklere ilişkin olarak kıdemli bir yargıcın etkileyici konuşması için bkz. Hale (2011)
32
Kâr amacı gütmeyen LawWorks (bkz. www.lawworks.org.uk) grubu hukuk fakültelerindeki pro bono
faaliyetlerine ilişkin düzenli araştırmalar gerçekleştirmektedir. Son çalışmalar Birleşik Kurallık’taki hukuk
fakültelerinin %75’inin bu tarz çalışmaları yaptığını göstermektedir.
31
Hukuk okur yazarlığı seviyelerini artırarak ve bireysel davalarda yardımcı olarak klinikler
normalde yardım alamayacak olan kişilere yardımcı olabilirler. Bu sayede hem toplumlar ve
bireyler destek almış olurlar hem de hukuk öğrencileri hayatın katı gerçekleriyle yüzleşme
şansı elde etmiş olurlar. Öğrencileri bu tarz adaletsizliklerle yüzleştirmenin hem teknik
bilgilerini geliştireceği hem de sosyal konulara olan mesleki yaklaşımlarını iyileştireceği
umulmaktadır.
Çatışma tarihi olan ülkelerde, beklenen bir şekilde, daha fazla adaletsizlik vardır ve genellikle
de sosyal ve hukuki ihtiyaçları karşılamak adına daha zayıf sistemler bulunur. Bu makalede
tartışılan örneklerin bunu iyi bir şekilde sergilediğini umuyorum. Bu bağlamda, hukuk kliniği
daha da önemli bir rol üstlenebilir.
Teşekkür
Pek çok ülkedeki hukuk kliniğinde bana meslektaşlarımla omuz omuza çalışma imkanı
verildiği için kendimi borçlu hissediyorum. Burada isimlerini tek tek yazamayacağım kadar
çok kişiden yardım aldım. Onlar kim olduklarını biliyorlar ve ben de kendimi onlara borçlu
hissediyorum. Yine, bu makalenin ilk versiyonu ile ilgili yapıcı ve ayrıntılı eleştiri sunan
meslektaşlarıma müteşekkirim. Bu gözden geçirilmiş versiyondaki eksiklikler tamamen bana
aittir.
Bibliyografya
Barfield T., 2008, Culture and Custom in Nation-Building: Law in Afghanistan, Maine Law
Review 60, 347
Bloch F. (ed), 2010,The Global Clinical Movement: Educating Lawyers for Social Justice,
OUP,
Brayne H., Duncan N. And Grimes R. (eds.), 1998, Clinical Legal Education - Active
Learning in Your Law School, Blackstone Press
Commission on Legal Empowerment of the Poor, Making the Law work for Everyone,
Working Group Reports, Volume II, United Nations, 2008
Commission on Legal Empowerment of the Poor, Report of the Secretary General, 63/142,
2009, United Nations General Assembly
Gang R., 2010, Community-Based Dispute Resolution Processes in Balkh Province,
Afghanistan Research and Evaluation Unit Case Study Series
Grimes R., 2009, All change please - lessons to learn from legal education reforms in
Nigeria, The Law Teacher, 43 (1), 82
Hale, 2011 yılında Hukuk Merkezleri Federasyonu Yıllık Konferansında yaptığı konuşma:
www.supremecourt.gov.uk/docs/speech_111125.pdf (4 Ocak 2013’te erişilmiştir)
Hayden, P. (ed.), 2001, The Philosophy of Human Rights, St. Paul, MN: Paragon Press,
Jagannath M., Phillips N. and Shah J., A rights-based approach to lawyering in post-disaster
Haiti, NorthWestern Journal of International Human Rights, 10 (1), 2011, 7
Justice4all, Saving justice: Where next for legal aid?, 2011
Kerrigan K. and Murray V. (eds), A Student Guide to Clinical Legal Education and Pro Bono,
Palgrave Macmillan, 2011,
Lamb C., The Sewing Circles of Herat, Harper Collins, 2002
LawWorks, (2011), Pro Bono law school survey, The Law Society, 2011
Maru V., Legal empowerment and social accountability, Health and human Rights, 12 (1),
2010, 1
Mertus J., From Legal Transplants to Transformative Justice: Human Rights and the Promise
of Transnational Civil Society, 14 Am. U. Int’l L. Rev., (1998-1999), 1335
Namoradze Z., UN General Assembly Enacts Global Standards on Access to Legal Aid:
http://www.legalaidreform.org/international-standards/item/485-un-general-assembly-enactsglobal-standards-on-access-to-legal-aid (7 Ocak 2013’te erişilmiştir)
Pleasance P., Genn H., Balmer N., Buck A., and O’Grady A., 2003, Causes of Action: First
findings of the LSRC Periodic Survey , Journal of Law and Society, 30 (1), 11,
Rhodes D., 2004, Access to justice, OUP,
Robins J. (ed), 2010, Pro Bono: good enough?, a set of essays produced by the Solicitors’
Journal Justice Gap series, Solicitors’ Journal
Roht-Arriaza N. and Mariezcurrena J., 2006, Transitional justice in the twenty-first century:
beyond truth versus justice, CUP
Soros G. And Abed F.H., 2012, Rule of Law Can Rid the World of Poverty, Financial Times,
28 September,: www.ft.com/intl/cms/s/0/f78f8e0a-07cc-11e2-8354-00144feabdc0 - 28 Aralık
2012’de erişilmiştir.
Stephens M., The Commission on Legal Empowerment of the Poor: An Opportunity Missed,
Hague Journal on the Rule of Law, 1 (1), 2009, 132
Tarr N., 2009, Ethics, internal law school clinics, and training the next generation of poverty
lawyers, William Mitchell Law Review, 35 (3), 1011.
Tondini ?., Afghanistan, 2010
Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde Klinik Hukuk Eğitimi Süreci Nasıl Başladı,
Nasıl Devam Edecek?33
Ayşe Tülin YÜRÜK34
Saygıdeğer konuklar, sevgili öğrencilerimiz, hoş geldiniz.
“Hukuk Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri” başlıklı etkinliğimiz Raoul
Wallenberg İnsan Hakları ve İnsancıl Hukuk Enstitüsü’nün Türkiye’de İnsan Hakları
Kapasitesinin Geliştirilmesi Programı (2011-2014) kapsamında Anadolu Üniversitesi Hukuk
Fakültesi’nde başlattığımız işbirliği projesinin bir sonucudur. Bu projenin gerçekleşmesinde
desteklerini esirgemeyen rektörümüz sayın Prof. Dr. Davut Aydın, o tarihteki dekanımız sayın
Prof. Dr. Nüvit Gerek ve dekanımız sayın Prof. Dr. Ufuk Aydın’a ve bu süreçte birlikte
çalıştığımız Enstitü’deki ve Fakülte’deki tüm arkadaşlarıma teşekkürlerimi sunuyorum.
RWI ile yürütülen projenin hazırlık aşamasında öğretim elemanlarıyla gerçekleştirilen
toplantılar sonucunda, bu konuda yapılabileceklere ilişkin çeşitli seçenekler arasında hayata
geçme olanağı en yüksek görülen “Street Law” dersi açılmasına karar verildi. Bu karar
doğrultusunda 2012-2013 ders yılında deneme niteliğinde “Uygulamalı Çocuk Hakları” dersi
açıldı ve sevgili meslektaşım Yard. Doç. Dr. Kıvılcım Turanlı Yücel tarafından yürütüldü.
Ben sunumumda Street Law (Sokak Hukuku, Gündelik Hayatta Hukuk, Herkes İçin Hukuk)
konusunda bir giriş yaptıktan sonra derse ilişkin olarak gerçekleştirdiğim küçük çaplı bir
araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşacağım.
I.ÖĞRETİM- EĞİTİM
Konuya başlarken öğretim ve eğitimin anlamlarına kısaca bir göz atacak olursak; bireyin
çevresiyle etkileşime girerek elde ettiği kazanımların tümü olarak tanımlanan öğrenme, eğitim
kurumlarında gerçekleştirilen planlı, denetimli ve örgütlenmiş etkinlikler sonucunda
13-14 Haziran 2013 tarihinde Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen Hukuk
Öğretiminde Yeni Yaklaşımlar: Hukuk Klinikleri sempozyumunda sunulmuştur.
34
Doç.Dr., Anadolu Üniversitesi Hukuk Fakültesi
33
gerçekleşmektedir. Eğitim ise bireyde kendi yaşantıları yoluyla davranış değişikliği meydana
getirme sürecidir.
Hukuk fakültelerinde hukuk öğretiminin gereği gibi yapıldığını varsayabilmemiz bir ölçüde
mümkün olmakla birlikte hukukçu eğitimi konusunda herhangi bir katkı sağlandığını
söyleyebilmemiz mümkün değildir. Hukukçu eğitiminin esas olarak avukatlık veya hâkimlik
ve savcılık stajlarında gerçekleştirilmesi gerektiği görüşünün genel olarak kabul edildiğini
söylemek yanlış olmayacaktır. Oysa eğitim bilimciler, stajın bir tür meslek içi eğitim olarak
kabul edildiğini ve öğrencilerin staja başlamadan önce bir hazırlık aşamasından geçmesi
gerektiğini ifade etmektedirler. Hukuk kliniklerinin hem öğrenciler açısından söz konusu
hazırlık aşamasının gerçekleştirilmesinde hem de toplum açısından toplumsal adaletin
sağlanmasında önemli bir görev üstlendikleri kabul edilmektedir.
II. KLİNİK HUKUK EĞİTİMİ
Klinik hukuk eğitimi, hukuk fakültesi öğrencilerinin okulda teorik olarak öğrendikleri kavram
ve kuralları gerçek hayatta uygulamaya yönelik olarak gerekli becerileri edindikleri bir
öğretim yöntemi veya öğrenim süreci olarak tanımlanabilir. Bu süreçte öğrenciler hayatın
içinde, gerçek olaylarla karşılaşarak, bu olayın içerdiği hukuki sorunlarla yüz yüze
gelmektedirler. Öğrenciler yüz yüze geldikleri hukuki sorunlarla, devam etmekte oldukları
klinik dersin türüne göre, ya soruna çözüm üreterek ya sorunun hedefinde yer alan kişileri
eğiterek ya da soruna çözüm üreten bir birimde çalışarak etkileşime girmektedirler. Bu süreçte
öğrenciler sorunu yaşayanlar veya yaşama ihtimali bulunanlarla iletişim kurmakta, öğretim
üyeleri ve gözlemciler tarafından denetlenmekte ve değerlendirilmektedirler.
Hukuk fakültesi öğrencileri bu derslerde, teorik olarak öğrendikleri kural, kavram ve
kurumların bir anlamda işlerliğini görmekte, doğrulamasını yapmakta, bunların hukukçu
olmayanlar tarafından nasıl algılandığını kavramaktadırlar. Klinik hukuk eğitimi öğrencilerin
hukukun gerçek hayatta nasıl işlediğini görmelerine yardımcı olduğu gibi öğrenme sürecine
aktif olarak katılmalarını da sağlamaktadır.
Klinik hukuk eğitimi, bu işlevlerinin dışında öğrencilere gelecekteki mesleklerinin temelini
oluşturma konusunda da yardım etmekte, yol göstermektedir. Geleneksel hukuk öğretimi
hukukun teorik içeriğine odaklanmakta, klinik eğitim ise öğrencilerin uygulamada ihtiyaç
duyacakları becerileri edinmelerine yardım etmektedir.
III. HUKUKÇUNUN SAHİP OLMASI GEREKEN BECERİ VE DEĞERLER
Hukuk öğretimi ve hukukçu eğitiminin ülkemiz uygulamasında taşıdığı sorunlar hepimiz
tarafından bilinmesine rağmen bu konuda yapılmış bilimsel çalışma sayısı son derece azdır.
Öğretim ve eğitim süreçlerinin taşıdığı sorunlara ilişkin araştırma sayısı az olduğu gibi hukuk
öğretimi ve hukukçu eğitiminin nasıl olması gerektiğine ilişkin olarak da aynı durum
görülmektedir. İyi bir hukukçunun sahip olması gereken beceri ve değerlerin neler olması
gerektiğine ilişkin olarak bilimsel bir araştırma bulunmamakta, hayat tecrübelerinden
hareketle bazı genellemeler yapılmaktadır.
Sözü edilen sorunların çözümüne ilişkin olarak yabancı alan yazınında birçok çalışma
bulunmakla birlikte, ben sunumumda klinik hukukun ilk uygulanmaya başlandığı ve başarıyla
yürütülmekte olduğu Amerika Birleşik Devletleri’nde konuya ilişkin olarak yapılan
çalışmaları referans olarak kullandım.
1989 yılında Amerikan Barolar Birliği hukuk öğretimi ve uygulama arasındaki mesafeyi
ortadan kaldırmak konusunda çalışmalar yapmak üzere bir komisyon oluşturmuştur.
Komisyon 1992 yılında hukuk fakültesi mezunlarının sahip olmaları gereken beceri ve
değerleri belirleyen bir rapor hazırlamıştır.
Bir hukukçunun sahip olması gereken beceri ve değerlerin evrensel olduğu inancından
hareketle söz konusu beceri ve değerleri sıralıyorum.
Raporda belirlenen beceriler:
1- Hukuki problemi doğru teşhis etme ve farklı çözümlere yönelik strateji belirleme,
2- Hukuki analiz, muhakeme ve gerekçelendirme,
3- Kurallara, kurumlara ve kavramlara ulaşma konusunda araştırma,
4- Maddi vakıalara ilişkin iyi soruşturma yapma ve elde ettiği bilgileri iyi değerlendirme,
5- Sözlü ve yazılı iletişim, özellikle hukuki kavramları farklı algı düzeylerindeki sıradan
insanlara açık bir şekilde aktarabilme,
6- İyi danışmanlık hizmeti verebilme,
7- Etkili müzakere yöntemlerini kullanma,
8- Hukuki sorunun çözümüne ilişkin süreci iyi organize etme,
9- Alternatif uyuşmazlık çözümü yollarında etkin olma,
10- Etik sorunları belirleme ve doğru çözüm üretme.
Raporda belirlenen değerler:
1- Liyakatli temsil,
2- Adalet, hakkaniyet ve ahlâk için mücadele etmek,
3- Mesleği geliştirmek için çaba göstermek,
4- Mesleki kişisel gelişimi gerçekleştirmek.
Raporda hukuk fakültelerinin, bütün mezunlarına bu beceri ve değerleri kazandırmalarının
beklenmesinin gerçekçi olmayacağı belirtilmiş, liyakat sahibi bir hukukçunun sahip olması
gereken beceri ve değerlerin kazanılması sürecinin hukuk öğretiminden önce başladığı, hukuk
öğretimi boyunca en yoğun ve şekillendirici dönemin yaşandığı, sürecin meslek hayatında da
devam ettiği ifade edilmiştir.
Raporda belirlenen beceri ve değerlerin kazanılmasında hukuk fakülteleri ve baroların ortak
sorumluluğu bulunduğu belirtilmektedir. ABD’de hâkimlerin genellikle belirli bir süre
avukatlık yapmış kişiler arasından seçildiği göz önünde bulundurulduğunda, Türkiye
örneğinde bu sorumluluğa Adalet Bakanlığı’nın da dâhil edilmesi gerekmektedir.
IV. GÜNDELİK HAYATTA HUKUK
Klinik hukuk eğitiminin bir türünü oluşturan gündelik hayatta hukuk dersinin iki amacı
bulunmaktadır. Bunlardan birincisi hukuk öğrencilerine yukarıda belirtilen becerilerin hiç
olmazsa bazılarını kazandırmaktır. Dersin ikinci amacı sıradan vatandaşları, günlük hayatta
karşılaştıkları hukuki sorunlar konusunda anlayabilecekleri bir dille bilgilendirmektir. Bu
faaliyetin hukuk okuryazarlığı kazandırma olarak adlandırılması da mümkündür. Bu derste
öğrenciler, hedef kitlelerine hukuk ve yargı sistemi konusunda temel bilgiler vermekte, hangi
davranışların hukuki sorun doğmasına neden olabileceğini açıklamakta, hukuki bir sorunla
karşılaştıklarında bunu nasıl çözebilecekleri gibi konularda yol göstermektedirler.
Gündelik hayatta hukuk dersi iki hedef kitleye yönelik olarak yürütülmektedir. İlki lise
öğrencileri, ikincisi ise suçlu çocuklar, kadınlar, yoksullar, engelliler gibi toplumsal hayatta
ayrımcılıkla karşılaşan ve kırılgan kesimlerdir. Bu tür kliniklerin özellikle gelişmekte olan
ülkelerde toplumu insan hakları ve demokrasi konusunda eğitmekte önemli işlevleri
bulunduğu kabul edilmektedir.
Gündelik hayatta hukuk kliniklerinde öğrenciler, hedef kitlelerine hukuk ve yargı sistemi
konusunda temel bilgi vermekte, hangi davranışların hukuki sorunların doğmasına neden
olabileceğini açıklamakta, hukuki bir sorunla karşılaştıklarında bunu nasıl çözebilecekleri
konusunda yol göstermektedir.
Sıradan insanların haklarını kullanabilmeleri için önce haklarının neler olduğunu bilmeleri
gerekmektedir. Haklarını bilmeleri halinde, haklarını kullanmaları ve haklarının ihlal edilmesi
halinde koruma talep etmeleri mümkün olmaktadır. Gündelik hayatta hukuk dersi toplumun
yoksul ve kırılgan kesimlerini bu konularda bilgilendirerek hem bu kesimlerin adalete
erişimine yardımcı olmakta hem de toplumsal barışın tesisine katkıda bulunmaktadırlar.
Gündelik hayatta hukuk kliniklerinin faaliyetleri, topluma hukuki hizmet sunan adli yardım
kurumlarından veya sivil toplum örgütlerinden farklıdır. Bu kuruluşların temel amacı topluma
hizmet sağlamaktır; oysa kliniklerin amacı, hukuk öğrencilerine bazı temel becerileri
kazandırmanın, onları toplumsal sorunlarla yüz yüze getirmenin yanında, toplumu hukuk
konusunda bilgilendirmektir.
Bu derse katılan öğrenciler faaliyetleri sırasında etkileşimli öğrenme yöntemlerini
kullanmaktadırlar. Hukuk öğretiminin fakültelerde ağırlıklı olarak takrir yöntemiyle
yürütülmesine rağmen, bilimsel araştırmalar bu metodun bilgi aktarmada en az etkili yol
olduğunu göstermektedir. Öğrenci odaklı etkileşimli öğretme metotları kullanıldıkça bilginin
akılda kalma oranı yükselmektedir. Bu nedenle gündelik hayatta hukuk dersi öğrencileri önce
etkileşimli yöntemleri öğrenmekte, daha sonra kendileri de bu yöntemi kullanarak hedef
kitleye ulaşmaktadırlar. Canlandırma, sanal duruşma, beyin fırtınası, sahaya gezi düzenleme,
oyunla anlatma gibi faaliyetler etkileşimli yönteme örnek oluşturmaktadır.
Öğrenciler bu ders sonunda hukuku basit bir dille anlatma, hukuki konularda etkili sunuş
yapma, topluluk karşısında sorulan soruları çabuk kavrayıp doğru cevap verme, tartışma
ortamı hazırlama, bir süreci organize etme gibi konularda beceri kazanmakta, öz güvenleri
artmaktadır.
V. ARAŞTIRMA SONUÇLARI
Sunumumun bu bölümünde Gündelik Hayatta Hukuk dersine ilişkin olarak yaptığım
araştırma sonuçlarını sizlerle paylaşacağım. Araştırma kapsamında; bu yıl dersi alan on dokuz
hukuk fakültesi öğrencisine ara sınav ve dönem sonu sınavlarından sonra, ders kapsamında
hukuka ilişkin çeşitli konularda bilgilendirilen altmış dokuz lise öğrencisine ise dönem
sonunda anket uygulanmıştır. Konunun paydaşları olan Eskişehir Barosu’na kayıtlı sekiz
avukat ve Eskişehir Adliyesi’nde görevli beş hâkim ile A.Ü. Eğitim Fakültesi’nde görevli iki
öğretim üyesiyle derinlemesine görüşme yapılmıştır.
Derinlemesine görüşme yapılan avukat, hâkim ve öğretim üyelerinin hukuk öğretimi ve
hukukçu eğitimi konusunda eksiklik olarak ifade ettikleri konular bu konuda öğretide ifade
edilen eksikliklerle neredeyse bire bir örtüşmektedir. Bu nedenle ben de sunumumda teorik
bilgi aktarma yerine, eksiklikleri onların dilinden aktarmayı tercih ettim.
1. AVUKATLARLA YAPILAN GÖRÜŞMELER
Gündelik hayatta hukuk dersinin etkinliğine ilişkin gerçekleştirdiğim çalışmada, Eskişehir
Barosu’na kayıtlı sekiz avukat ile yaptığım derinlemesine görüşmelere hukuk fakültelerindeki
öğretim sürecinde gördükleri eksikliklerin neler olduğu sorusuyla başladım. Bir avukat
sözlerine hukuk fakültesi sayısının çokluğunun öğretimin kalitesini düşürdüğü görüşüyle
başladı. Diğer yedi avukat söz birliği etmişçesine uygulama eksikliğini dile getirdiler.
A. HUKUK FAKÜLTELERİNDE UYGULAMA EKSİKLİĞİ
“Staja başladığımda yaşadığım ilk duygu ‘ya ben hiçbir şey bilmiyormuşum’ oldu.”
“Okulda verilen öğretim ile adliye o kadar farklıydı ki sudan çıkmış balığa dönmüştük.
Yanında staj yaptığım avukat tarafından duruşma zaptını al diye adliyeye gönderildiğimde
dosyanın alttan üste doğru sıralandığını bile bilmiyordum.”
“Fakültelerde pratik derslere yönelik yapılan çalışmalar var. Onlar da çok pratik değiller
maalesef. Yani bir pratik çalışma yapıyorsunuz, tarafların ismi Ahmet, Burhan değil de A ve
B konuluyor mesela. Veya gündelik hayatta karşımıza gelmeyecek, olanaksız örnekler
üzerinden gidiyorduk. Birincisi bundan kaynaklanıyor. İkincisi belki de pratiği anlayabilmek
için doğrudan pratiğin içinde yaşamak gerekiyor.”
“Stajda da çok şey öğreniyoruz ama en azından staj sırasında kâtiplerin oyuncağı olmamak,
komik durumlara düşmemek için, bir ön hazırlık olmalı. Ne dosyaya bakmayı biliyoruz, ne
adliyeden haberimiz var.”
B. AVUKATLIK STAJINDA UYGULAMA EKSİKLİĞİ
“Hukuk fakültesinden sonra avukatlık stajının da bir bölümünde barolar staj eğitimi
veriyorlar. O dersler, ben de staj eğitimi veriyorum ama çok teorik kalıyor.”
“Biz çok iyi bir staj yaptıramıyoruz, staj yaptıkları yerin inisiyatifine kalıyor. Barolar Birliği
stajı artık sistematik ve iki yıla çıkacak şekilde yapmayı düşünüyor. Sizinle konuşunca çok
seviniyorum çünkü hukuk fakülteleri de artık bunu sorgulamaya başladı. Hem hukuk
fakülteleri hem de Barolar Birliği buna el atarsa mesleğimizin kalitesi açısından,
mesleğimizin güvenilirliği açısından çok daha iyi bir aşamaya gelinir diye düşünüyorum.
Bence zaten adliyelerin, baroların, hukuk fakültelerinin işbirliği çok zayıf. Hatta baroların
Barolar Birliği ile ilişkileri bile bu şekilde. Bence ne kadar birlikte çalışılırsa o kadar halledilir
bu sorun.”
“Adliyede geçen bölümde yapılan iş, günün belli bir bölümünde duruşma salonunda
duruşmaları izlemek, ondan sonraki bölümde de adliyede kalem çalışanlarının işlerine yardım
etmektir. Başka bir şey yok. Nedir, dosyanın üstü doldurulur, ama o dilekçeler okunmaz
mesela. Mesele nasıl önüne gelir okumaz. Veya hâkim vakit ayırıp da o stajyer arkadaşlara
olayı nasıl muhakeme etmesi gerektiğine, usulü nasıl değerlendirmeleri gerektiğine dair bir
açıklama yapmaz mesela. Bu biraz da onların iş yoğunluğundan kaynaklanıyor.”
C. AVUKATIN SAHİP OLMASI GEREKEN BECERİLER
“Bazı meslektaşlar temsil ediyor ama temsil liyakatli değil. Duruşma kaçmadı mı? -Kaçmadı.
-Takipte mi dava? -Evet, takipte. -Tamam o zaman.”
“Ben eğer şimdi avukatlık yapacağım ilk günlere dönseydim, iletişimle ilgili bir eğitim
alırdım, fakültelerde iletişim becerisinin kesinlikle verilmesini öneriyorum. Ben otuz küsur
yıllık tecrübemle, hâlâ zaman oluyor bu konuda kendimi eksik hissediyorum.”
“Avukatın öncelikle, bana göre birinci vasfı dinlemeyi bilmeli. Dinleyecek, anlayacak, empati
yeteneği olacak. Kendisini karşısındakinin yerine koyacak. Önce dinlemeyi bilecek, analitik
düşünebilecek ve çok araştıracak. Mevzuattaki, içtihatlardaki yenilikleri değişiklikleri iyi
takip edecek.”
“Konuşma anlamında, duygularınızı ve fikirlerinizi konuşarak anlatabilecek becerilere sahip
olmanız lazım. Şimdi herkes yazılı iletişim kurabilir belki ama sözlü iletişimde karışınızdaki
kişiye doğru soruları sorarak doğru cevapları almanız gerekir ki onun dilekçesini o şekilde
yazabilesin.”
D. KLİNİK HUKUK EĞİTİMİ EKSİKLİKLERİ GİDERMEDE YARDIMCI OLUR
MU?
“Öğrencinin fakültede eğitim aldığı sırada hukuki sorun yaşayan insanların sıkıntılarıyla yüz
yüze gelmesi, öğrenci sıfatını taşıyorken ve dünyaya daha idealist bakıyorken, o aşamada
insanların duygusal sıkıntılarını algılaması, ilerideki meslek hayatına da olumlu olarak yansır.
Eğer bu dersin içinde bu da düşünülüyorsa, çok faydalı bir çalışma olur. Çünkü bir noktadan
sonra her meslekte olduğu gibi mekanikleşiliyor.”
“ Mesela tıp eğitimi öyle değil, son iki senede intern doktor olarak sürekli hocalarıyla beraber
geziyor, hasta muayene ediyor, ameliyatlara giriyor; ama bizdeki çok farklı, bizde de böyle
olmalı.”
“ Pratik alan bizim yaşamla yüzleştiğimiz alan. Yaşamda bir acı varsa o acıyı bize pratik alan
sağlıyor. Bir mutluluk varsa, bunu o pratik alan sağlıyor bize. Veya bize maddi refahı pratik
alan sağlıyor. O pratik alanda nasıl davranacağımıza dair bir bilinç oluşması gerekiyor. O
pratik alanın nasıl muhakeme edileceğine dair bir bilinç oluşması gerekiyor. Bu ise hukuk
eğitiminde hukuk öğrencisinin bire bir gerçek olayla, gerçek kişiyle yüzleşmesiyle olur.”
“ Liselerde ve mahallelerde bu tür eğitimlerin verilmesi de önemli. Hukuk fakültesi
öğrencilerinin vatandaşlarla iletişim kurması onlara özgüven kazandıracaktır. Şimdiki
sistemde bizler mesleğe başladıktan iki, üç yıl sonra bu tür beceriler kazanabiliyoruz.
Yaşadıkça öğreniyoruz. Oysa bu tür bir uygulama ile öğrencilere bu beceriler okul zamanında
kazandırılabilir.”
E. KLİNİK HUKUK EĞİTİMİ ADALETE ERİŞİMDE KATKI SAĞLAR MI?
“Bu tür eğitimler ve uygulamalar ekonomik olarak güç durumda olan insanların adalete
erişimini kolaylaştırma açıdan katkı sağlayacaktır. Adli yardım kuruldu, kadın komisyonunda
da çalışıyoruz, özellikle çevre mahallelere gittiğimiz zaman bu uygulamalardan bahsediyoruz,
çünkü bilinmiyor. Vatandaş da bunu öğrendiği zaman hakkını daha kolay arıyor, fakat
maalesef bilinmiyor. Okullarda ve liselerde yapılması çok önemli bu eğitimlerin, çünkü
hakların kullanılmaya ve uygulanmaya başlanması için öncelikle bilinmesi gerekiyor.”
“Düşünsenize bu kapsamda verilen insan hakları eğitiminin ne kadar faydalı olacağını, bizim
gibi bir ülkede. Eğitim hakkına ilişkin yapılacak bir çalışmanın veliler üzerinde nasıl bir
etkisinin olacağı, çocukların eğitim hakkına nasıl bir müdahalede bulanabileceklerini
düşünsenize. Ne kadar faydası olacak!”
"Vatandaşlara ‘paranız olmadığında da sizin adalete erişmeniz mümkün’ denmesi, evet iyi
olacaktır. Çıkardığım sonuç bu uygulamanın hukuk fakültesi öğrencisine de önündeki hayat
için katkı sağlayacağı. Bugünden daha kötüsü olabilir mi? Şu mevcut durumun daha iyisi
olacak kesinlikle.”
2. HÂKİMLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Hâkimlerin hukuk fakültelerindeki öğretim sürecinde gördükleri eksikliklerin neler olduğu
sorusuna verdikleri cevaplar uygulama eksikliği konusunda yoğunlaşmadı. Bu farklılık
avukatlık stajı ile hâkimlik ve savcılık stajının farklı nitelikte yapıldığı düşüncesini
uyandırmaktadır. Hem avukatlık hem de hâkimlik stajı yapan bir avukatın sözleri bu görüşü
doğrulamaktadır.
“Hâkim ve savcı adaylarına eğitim merkezinde verilen altı aylık teorik derste okuldan
tamamen farklı şeyler gördük biz. Gerçekten, yargılama nasıl yapılır, hâkim ne yapar, savcı ne
yapar kalem nasıl çalışır, nasıl çalıştırılır, karar nasıl yazılır orada gördük. Hâkimlik ve
savcılık stajında kazanılan bilgi ve beceri avukatlık stajında kesinlikle kazanılmıyor.”
A. HUKUK FAKÜLTELERİNDE UYGULAMA EKSİKLİĞİ
“Bakıyorsunuz, sanık kimdir bilmeden adliyeye geliyorlar. Biz bunları stajyerlerimizde
yaşıyoruz. Yani teoriye yönelik ciddi manada eksiklikleri var. Ayrıca teorinin ve pratiğin
çakışması lazım. Bu yöntemi kullanmaya özel yeteneği olmayan gençler hiçbir şekilde ikisini
de çözümleyemiyor. Problem de çözemiyorlar. Bunun sebeplerinden birisi de hukuk
fakültelerinde verilen eğitimin uygulamadan kopuk olması. Her konuda teorik eğitimle
uygulamayı eş zamanlı olarak devam ettirmemiz gerekiyor.”
“Ticaret Hukuku dersleri gördük ama elimize bir kambiyo senedi almadık mesela. İşimiz
doğrudan adliyede olacaktı ama adliye bize yabancıydı, onun eksikliğini hissettik.”
“Burada yanımızda staj yapıyorlar. Biz onların eline bir dosyayı verdiğimiz zaman daha
dosyanın neresinden okumaya başlayacaklarını bilmiyorlar. Baştan başlıyorlar. Tabii bunlar
pratikten uzak olmalarının getirdiği sonuçlar. Okullarda uygulamalı dersler, mizansen olarak
dosyalar ve yargılama yapılabilir”.
B. HÂKİMLİK VE SAVCILIK STAJINDA UYGULAMA EKSİKLİĞİ
“Eğitim merkezinde pratik eğitimi de teorik olarak anlatıyorlar. Biz eğitim merkezinde pratiği
pratik olarak görmedik. Duruşma mizansenleri falan hiç yaşamadık. Ben onun eksikliğini
hissettiğim için bazı stajyer hâkimleri kürsüye çıkartırım. Çünkü kürsüdeki psikoloji başkadır.
Stajyer duruşma sırasında hâkimin yanında oturursa bakış açısı değişir.”
“Bizim hâkim, savcı olarak iş yoğunluğundan stajyerlere zaten zaman ayırma şansımız
kalmıyor. Stajyerin bizden bir şeyleri istemesi lazım almak için, ama stajyer geldiği zaman
zaten ne istediğini bilmiyor. Dolayısıyla bize temel olarak bunları bilerek gelse, şu konuda
benim eksiğim var dese biz mutlaka o konulara eğilebiliriz. Bu nedenle staj sadece takvim
olarak işliyor ama içi gerektiği kadar doldurulmuyor.”
C. HÂKİMLERİN SAHİP OLMASI GEREKEN BECERİLER
“Empati yeteneğiniz yoksa hâkimlik yapmanız çok zordur. Özellikle ceza hâkimlerinde bu
böyledir. Duruşmada bir ceza hâkiminin yaptığı iş karar vermek değil, insan çözümlemektir.
Bunu da alayda öğreniyorsunuz. Hepimiz alayda öğrendik. Hukuk fakültelerinde sadece
hukuki bilgi değil, bu tür eğitimler de verilmesi gerekiyor.”
“Mesela yargılama yaparken, gerek avukatlar olsun gerekse hâkim ve savcılar olsun, bunların
arasında soru sormayı bile bilmeyenler var. Vatandaşla nasıl diyalog kuracağını, vatandaşı
nasıl konuşturacağını bilmeyen, karşısındaki insanı suçlayıcı sorular soran kişiler var.
İnsanlarla nasıl diyalog kurulacağı üzerine hukukçular Türkiye’de bir eğitim almıyorlar.”
“Bize uzlaşma konusunda hiçbir eğitim verilmez. Yani taraflarla nasıl anlaşma sağlanır, nasıl
uzlaşmaya gidilir gibi konularda hukuk alanında Türkiye’de böyle bir eğitim yok.”
D. KLİNİK HUKUK EĞİTİMİ EKSİKLİKLERİ GİDERMEDE YARDIMCI OLUR
MU?
“Hâkim rolünde, avukat rolünde; davacı, davalı rolünde sunumlar, alıştırmalar yapılıyormuş.
Bu sevindirici, çünkü bir korku yaşanıyor ister istemez. Stajda da kürsü heyecanını
atamamışsanız eğer, size o beceriler verilmemişse, mesleğe başlangıç anından ilk duruşmaya
çıktığınız ana gelinceye kadar büyük bir korku, endişe, heyecan yaşıyorsunuz. Özgüven
eksikliği. Korkuları yenmek adına pratiği, staj öncesine okul dönemine indirmek gerekiyor.”
“Maalesef bizim sosyoloji ve psikoloji alanında bir algımız, eğitimimiz yok. Bunu insanları
tanıya tanıya öğreniyoruz. Bu tür eğitimler hukuk fakültelerinde verilse, en azından
öğrencilere olaylar karşısında ne yapacağı, olaya nereden bakacağı öğretilse, durum çok daha
iyi olur.”
“Kurgusal duruşmaların yararlı olacağını düşünüyorum. Savunma makamındaysanız nasıl
düşüneceksiniz, iddia makamındaysanız nasıl düşüneceksiniz, bunları pozisyonlarına göre
uygulamalı olarak tecrübe etmiş oluyorlar. Bu tür uygulamalar ileride hâkim veya avukat
olduklarında mesleklerine ve meslektaşlarına bakışlarında farklılık yaratır.”
“Kimse dosyanın içinde bir insan olduğunu görmüyor. Mesleğin içinde de bunu görmeyenler
çok fazla. Bahsettiğiniz eğitimler bu konuda da çok fayda sağlar. Bir olay karşısında, olayın
içerisine girerek o insanla empati kurma yeteneğini geliştirebilir bu tür eğitimler. Bu ciddi
manada çok işe yarar.”
E. KLİNİK HUKUK EĞİTİMİ ADALETE ERİŞİMDE KATKI SAĞLAR MI?
“Bunlardan mutlaka olumlu sonuç alınır diye düşünüyorum. Dediğim gibi klinik çalışmalar
olsun veya liselerdeki çalışmalar olsun, öğrencilerin haklar konusundaki farkındalık
çalışmaları, bunlar toplumun hukuka yakınlaşmasını sağlar. Küçük bilinçlendirmeler
toplumun hukuka olan genel bakış açısının değişmesini de sağlar.”
“Böyle bir uygulama mutlaka işe yarar. Bir kişiye haklarının olduğunu ve bu haklarını nasıl
kullanabileceğini öğrettiğiniz takdirde, o kişinin hayatında önemli değişikliklere sebebiyet
verebilirsiniz. Belki bazı durumlarda o kişinin hayatını kurtarabilirsiniz. Hukuk fakülteleri
bunu medyayı kullanmadan tek başına yapabilir mi bilmiyorum ama kaç kişiye
ulaştırabilirseniz o kadar faydası olur tabii ki.”
“Bir defa insanlar haklarını nasıl arayacaklarını öğrenirler. Haklarının ne olduğunu da
öğrenirler. Bizim insanlarımız haklarının ne olduğunu bilmiyor maalesef. İnsanlar haklarının
ne olduğunu bilmeyince onları koruma yollarını da bilmiyorlar. İnsanlar öncelikle haklarını
bilecek ki, hakları ihlal edildiğinde o haklarını koruyabilsinler.”
3. EĞİTİMCİLERLE YAPILAN GÖRÜŞMELER
Eğitim fakültesi öğretim üyeleriyle yapılan görüşmeler öğretim programında uygulamaya
yönelik ders bulunmamasının sakıncaları ve Gündelik Hayatta Hukuk dersinin topluma
katkısı konularında odaklanmıştır.
A. UYGULAMAYA YÖNELİK DERS BULUNMAMASI
“Meslek elemanı yetiştirmenin kuralı, görev yapacağı alanların sorumluluklarını, oradaki
süreçleri, yapıyı, ilişkileri iyi tanıması, görmesidir. Aksi takdirde öğrenci üniversiteden
bunları öğrenemeden gidecektir. Öğretim döneminin sonunda staja gönderdiğimiz öğrencinin
artık meslek elemanı olduğunu varsayıyoruz.”
“ Sizin stajınız artık meslek sonrası oluyor, hizmet içi eğitim gibi oluyor.”
“Bizde öğrenciler gözlem, mikro-öğrenim ve uygulama aşamalarından sonra staja gidiyor. Bu
üç aşamada uygulanan yöntemler sonucunda stajda artık çekingenlikleri, korkuları kalkmış
oluyor. Eğer bu arada bir boşluk varsa staja gittiklerinde diyalog kuramadıklarını, acemice
davrandıklarını, kendileriyle dalga geçildiğini ve çok kötü performans gösterdiklerini
izliyoruz.”
“Derste de uygulamaları gösteriyoruz. İyi ve kötü örneklere yer veriyoruz. Ancak bunlar işe
yaramıyor. Ne zaman ki işin içinde kendisi bulunuyor, bizzat gözlem yapıyor, bizzat plan
hazırlıyor ya da dersi canlandırıyor, işte o zaman kendine ilişkin sonuçlar çıkarıyor. Bizim
anlattıklarımızı, teorik ya da uygulamalı şeyleri, kendisi yaşamadan içselleştiremiyor. O
yüzden bu düşünceniz gerçekten alana çok büyük katkı getirecek bir yapı olur.”
“İnsan hayatıyla ilgili kararların alındığı yer olan mahkemelerde, objektiflik esastır. Derste
anlatılır ama iş uygulamaya geldiğinde duygusallık ya da ön yargılar kararı etkiler. Bundan
nasıl sıyrılacaklar, en önemlisi budur. Hukukta kanunlar belli, neyi nasıl uygulayacağı madde
olarak yazılmış ama esas o kararı oluşturacak diğer becerilere, değerlere ihtiyacı var.”
“Hukuk öğrenimi süresince öğrencilerin farklı dava türlerinde mahkeme salonunun bir
köşesinde oturup izlemeleri bile bir yaşantı zenginliğidir. Farklı davalarda, çocukların olduğu
davadaki hava nasıl oluyor, ağır cezada nasıl oluyor, asliyede nasıl oluyor? O bile bir farklılık
oluyor ama gidip sadece bakmaları yeterli değil. Arkasından onu tartışacakları platformlar çok
önemli, o tartışmayı da iyi yapılandırmak çok önemli. Orada mesela avukatın tavrı, savcının
duruşu, hâkimin duruşu; vatandaşın orada yaşadıkları gibi gözlemleri oturup konuşacaklar ve
eleştirdikleri bir şey varsa alternatifini üretecekler. O zaman kendi hukukçu modellerini
içlerinde besleyip büyütebilirler.”
B. GÜNDELİK HAYATTA HUKUK DERSİNİN TOPLUMA KATKISI
“Bizler vatandaş olarak haklarımızı ve özgürlüklerimizi bildiğimiz kadar yaşıyoruz. Ne kadar
farkındaysak o kadar yaşayabiliyoruz. Vatandaş olarak bizim kesinlikle temel hak ve
özgürlüklerimiz konusunda bilinçlenmemiz gerekiyor. Bu bilinçlenme de ancak okulda
olabilir. Örgünde olabilir, zorunlu kademede olabilir. Çünkü bu kademeye herkes giriyor,
bundan kaçan yurttaş sayısı azdır. Demokrasi ve insan hakları konusu işleniyor, ama dersi
kimin verdiği önemli, bu dersi hukukçular okutmalı.”
“Bunlar soyut kavramlar: Adalet, vicdan, başkasının hakları, insan haklarına saygılı
davranma. Davranma deyince çok somut geliyor ama değil aslında, onun arkasında müthiş bir
değer var. Giderek törpülenen, giderek kaybolan değerler aslında bunlar. Milli Eğitim’in
müfredat programı içinde ulaşılması gereken hedef davranışlar içinde görülüyor ama bu nasıl
kazandırılıyor? Sıradan, oturup konuşarak ya da hiç değinilmiyor bile ve kazanıldığı
varsayılıyor. Oysa tartışma ortamları yaratılsa, moderatörlüğü sizin öğrencileriniz yapsa,
öğrencileriniz de çok şey öğrenecektir. Çok güzel şeyler olabilir.”
4. LİSE ÖĞRENCİLERİNE UYGULANAN ANKET SONUÇLARI
2012-2013 öğretim yılı ikinci döneminde liselerde yürütülen “Uygulamalı Çocuk Hakları”
dersine ilişkin olarak altmış dokuz lise öğrencisine uygulanan anket sonuçları aşağıda
gösterilmektedir. Gündelik Hayatta Hukuk dersinin lise öğrencilerine kazandırması beklenen
çıktıların bazıları anket sorusu olarak düzenlenerek uygulanmıştır.
Hukuk fakültesi öğrencileri tarafından verilen dersler:
Kesinlikle
katılıyorum+Katılıyorum
1-
İnsan hakları konusunda bilgilenmemi sağladı.
% 91.58
2-
Haklarımı koruma yollarını öğrenmemi sağladı.
% 91.30
3-
Haklarımı koruma amacıyla yasal yollara başvurma % 89.85
konusunda teşvik edici oldu.
4-
Yargı sistemi konusunda bilgilenmemi sağladı.
5-Hukuki kavramları anlamamı kolaylaştırdı.
6-
Adalet kavramı konusunda bilgilenmemi sağladı.
% 88.40
% 82.61
% 81.15
5.GÜNDELİK HAYATTA HUKUK DERSİ ÖĞRENCİLERİNE UYGULANAN
ANKET SONUÇLARI
Gündelik Hayatta Hukuk dersinin hukuk fakültesi öğrencilerine kazandırması beklenen
çıktıların bazıları anket sorusu olarak düzenlenerek dersi alan on dokuz öğrenciye
uygulanmıştır.
Ara Sınav
Dönem Sonu
Sınavı
Katılıyorum+
Katılıyorum
+Kesinlikle
Kesinlikle
katılıyorum
katılıyorum
1-Kişisel gelişimime katkı sağladı.
% 100
% 100
2-İletişim becerilerimi geliştirdi.
% 100
% 100
3-Araştırma becerilerimi geliştirdi.
% 94.74
% 100
4-Kendime güvenimin artmasını sağladı.
% 94.74
% 100
5-Bir süreci yönetme becerilerimi geliştirdi.
%94.74
% 100
6-Bilgilerimi aktarma becerilerimi geliştirdi.
% 89.45
% 100
7-Adalet için çalıştığım duygusunu oluşturdu.
% 66.67
% 85.71
8-Bu
derste
edindiğim
becerileri
diğer
derslerde
edinmiyorum.
9-Bu
ders
aracılığıyla
topluma
katkı
-----------
% 92.85
-----------
% 92.85
sağladığımı
düşünüyorum.
6. DEĞERLENDİRME
2012-2013 yılı ikinci döneminde pilot olarak uyguladığımız Gündelik Hayatta Hukuk dersinin
anketler ve derinlemesine görüşmeler aracılığıyla gerçekleştirdiğimiz yılsonu değerlendirmesi
bizim için son derece heyecan verici ve umutlandırıcı. Derinlemesine görüşmelerin sonuçları,
öğretide hukuk öğretimi ve hukukçu eğitimi konusunda dile getirilen eksikliklerle neredeyse
birebir örtüşmekte, aynı zamanda bu eksiklikleri giderme konusunda klinik hukuk eğitiminin
gerekliliğini ve yararını da göstermektedir. Anket sonuçları ise Gündelik Hayatta Hukuk
dersinin hukuk fakültesi ve lise öğrencilerine yönelik olarak belirlenmiş amaçlarının
gerçekleşmesine önemli ölçüde katkıda bulunduğunu göstermektedir.
Sonuçlar umut verici olmasına rağmen dersin yürütülmesi sırasında az da olsa sıkıntılar
yaşandı. İlk olarak öğretim üyesi olarak bizler, bu dersin gereği olan etkileşimli öğrenme ve
öğretme yöntemleriyle çok yakın değiliz. Sevgili Prof. Dr. David McQuoid Mason’dan bu
konuda eğitim almış olmamıza rağmen henüz yöntemleri tam olarak içselleştirdiğimizi
söyleyemem. Aynı acemiliği doğal olarak öğrencilerimiz de yaşadılar. Dersin işlenişine
ilişkin olarak lise öğrencilerine uyguladığımız anket sonuçları da bunu gösteriyor.
Katılıyorum
+Kesinlikle
Katılıyorum
1- Ders anlatanlar içeriği iyi açıkladı.
% 91.30
2-Ders anlatanların dili anlaşılır nitelikteydi.
% 89.85
3-Hukuki kavramlar kolay anlaşılır şekilde anlatıldı.
% 85.50
4-Ders ilgi çekici biçimde anlatıldı.
% 78.26
5-Derste kullanılan görsel malzemeler anlamamı kolaylaştırdı.
% 76.81
6-Derste kullanılan yöntemler içeriği anlamamı kolaylaştırdı.
% 72.46
7-Ders anlatılırken kullanılan görsel malzeme yeterliydi.
% 71.01
Sonuçlardan da görüldüğü gibi öğretim metotlarına ilişkin ifadelere katılma oranları, diğer
sonuçlara göre biraz düşüktür.
İkinci sıkıntı ders anlatmak üzere gidilen okulların maddi bakımdan zorluk yaşayan öğrenci
profiline sahip olmamasıydı. İlk uygulama olması nedeniyle bu konuyu göz ardı ettik ancak
sonraki yıllar için Milli Eğitim Müdürlüğü ile yapılan görüşmelerde dikkate almamız
gerektiğinin farkındayız.
Dördüncü sıkıntı dersin gerektirdiği masraflar konusunda kurumsal olarak herhangi bir katkı
sağlanamaması idi. Ancak bu sıkıntıların hiç birisinin aşılmayacak nitelikte olmadığı açıkça
görülmektedir.
7. ÖNERİLER
Adalet Bakanlığı 2010-2014 stratejik planında klinik hukuk eğitimini doğrudan ilgilendiren
konuların şu şekilde belirlenmesi mümkündür:
Zayıf yönler:
Adalete erişim imkânlarının istenilen düzeyde olmaması.
Tehditler:
Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin yeterince özümsenmemiş
olması,
Hukuk eğitimine ilişkin yetersiz politikalar,
Kadın ve çocuk haklarını koruma mekanizmalarının etkinliğinde sorunlar olması.
Stratejik amaçlar:
Mesleki yetkinliğin geliştirilmesini sağlamak,
Adalete erişim imkânlarının artırılmasını ve etkin kullanımını sağlamak.
Stratejik planın Mesleki Yetkinliği Geliştirmek başlıklı üçüncü amacında yer alan:
“Bugün yargı kamuoyunda, hukuk fakültelerinde verilen eğitim ve öğretiminin niteliğine
ilişkin önemli sorunlar olduğu konusunda ortak bir inanç bulunmaktadır. Ülkemizde hukuk
eğitimine ilişkin sorunların çözümü, tüm adalet aktörlerinin önceliği olmalı ve ulusal politika
haline gelmelidir. Bakanlığımızca bu konuda, başta üniversiteler olmak üzere ilgili tüm
kesimlerle işbirliğine yönelik adımlar atılması planlanmaktadır.” ifadesi ve
Adalete erişim imkânlarının artırılmasını ve etkin kullanımını sağlamak başlıklı sekizinci
amacında yer alan:
“Adalet hizmetlerinin toplumun tüm kesimlerine eksiksiz ve adil olarak ulaştırılmasını
sağlayacak bir sistemin oluşturulması hukuk devletinin gereklerinden biridir. Özellikle
dezavantajlı (çocuklar, kadınlar, engelliler, yaşlılar ve yoksullar) kesimlerle ilgili
uyuşmazlıkların amacına uygun bir şekilde çözülmesi için geliştirilen önlemler adalete
erişimin önemli bir parçasını oluşturmaktadır.” ifadeleri Klinik hukuk eğitiminin amaçlarıyla
bire bir örtüşmektedir.
Klinik hukuk uygulamalarının hukuk öğretimi ve hukukçu eğitimine sağlayacağı katkı dikkate
alındığında, bu yöntemin hukuk fakültelerinde uygulanmasının kurumsallaştırılmasının
getireceği katkı tartışmasızdır. Bu kurumsallaşmanın Yüksek Öğretim Kurumu, Milli Eğitim
Bakanlığı, Adalet Bakanlığı ve Türkiye Barolar Birliği arasında işbirliği yapılarak sağlanması
mümkün ve bence zorunludur.
Projemiz bakımından önerimiz Gündelik Hayatta Hukuk dersine ilişkin uygulamaların, Adalet
Bakanlığı ile Milli Eğitim Bakanlığı arasında öğrencilerde hukuk bilincinin geliştirilmesi
uygulamaları ve “Hukuk ve Adalet” dersi öğretim programı geliştirmek için imzalanan
işbirliği protokolü kapsamında değerlendirilerek destek sağlanmasıdır.
MAKALELER
(İngilizce)
Street Law a Proven Program for Law Schools and Law Students 35
Prof.Ed O’Brien36
In 1968 I was a law student at Georgetown Law School in Washington D.C. The Vietnam war
was raging and my government wanted to draft me and send me to Vietnam. I opposed the war
and figured out a way to avoid it by going into high school teaching. This was very fortunate as I
became an educator and I have been one ever since.
I returned to law school in 1971 and was in a class where a professor said “Does anyone one
want to work with a community organization on a program where students law teach law in high
schools.” I raised my hand and it has been up from that moment on. Four law students went out
in pairs that year into inner city schools where most all the students were black. The students
loved learning what the law was when one was stopped by the police, what to do if a TV
salesman sold you a defective TV or what to do in the winter, when the landlord failed to provide
you with heat.
In 1985 I went to South Africa at the invitation of Prof David McQueen-Mason who risked being
arrested by starting a Street Law program there. Later Street Law spread to other countries
around the world where we found committed law professors like Professor Richard Grimes who
has been instrumental in starting Street Law at over 40 law schools in the U.K. There are now
over 70law schools in the U.S. and approximately another 100 doing Street Law around the
world. Over the years we expanded the teaching of law to teach the essential topics of human
rights and democracy.
Part of the essence of Street Law is the use of interactive methods where the law professor and
the law students don’t just lecture but engage students with methods such as questions and
answers, role-plays, mock trials, discussions in small groups and simplified case studies. To
35
36
Presentation, June 13, 2013 Anadolu University, Eskisehir, Turkey
Washington D.C.
illustrate this, I will now do an interactive Street Law method with you. This is called the pencil
game.
Everyone should stand up in rows with the first person in each row holding a pencil. The leader
should then ask students to “play the game”. They will not know what to do and will look
frustrated and confused. The leader then says, “What’s Wrong.’ Students will then say “we don’t
know how to play, we need rules.”The leader will then say,”Ok, Pass the pencil to the back of
the line and then back to the front."The first one which completes the task wins.” The leader will
then interrupt the game when they are halfway down the line with the pencil. He or she says”
NO, NO, you must pass it over your right shoulder. Start over.”The students will start over trying
to pass the pencil over their right shoulder. The leader will again interrupt saying “NO.no, you
must pass it over your left shoulder. Start over.” The students will try to do this but again, the
leader will interrupt this time saying “This row wins because you have the most women in your
row.” Starting again, the leader will again interrupt pointing to the row with the students who are
wearing the most glasses who will be declared the winner. The leader then asks the students
“who will trust me with one dollar? “ A student will give a dollar and the leader will proclaim
that student’s row the permanent winner.
The leader will then debrief the game asking the students “what did you learn from this game?”
Answers will vary but probably include “games need rules” “games need fair rules” “rules
should not be changed in the middle of the game”. “Discrimination because of sex or wearing
glasses should be illegal.” Leaders should not be influenced by money-this is corruption.” Law
students often use this game at the beginning of their classes to illustrate these legal concepts and
engage students in a fun activity that will signal to them that this class is going to be interesting
and fun. That it is going to be different than other classes.
My time is almost up but I want to encourage all of you to initiate a Street Law course where law
students go out and teach. Most who do this say it was the best part of their law school
education. Besides myself at this conference you have great resources in Professor Richard
Grimes and Professor Rebecca Marshall from the UK and Professor David McQueen-Mason.
Please don’t hesitate to ask any of us questions about starting a Street Law program. Thank you.
The Polish Legal Clinics Program and the role of the Polish Legal Clinics Foundation –
lessons that can be learned from.
Filip Czernicki, President of the Polish Legal Clinics Foundation
President of the Global Alliance for Justice Education
Abstract
The legal clinics program, which was growing fast in Poland, has reached a phase in which
forward thinking and consolidation of objectives became of great importance. For this very
reason, at the turn of the year 2001 and 2002 the legal clinics and the people involved in the
clinical movement decided to call into being the Polish Legal Clinics Foundation, which
would take on the duty of strengthening the structure, and constructing a platform for
cooperating and shaping the future of the clinical movement. The objectives assumed provide
not only for ensuring financial stability of the clinical movement, but also to constitute a
forum that would bring together the efforts to enhance the clinics' position in the academic
and legal community, and would search for a formula to inscribe legal clinics into the Polish
legal system.
At present there are 25 legal clinics established at every law school, approximately thirteen
thousand people a year obtain legal assistance as a result of the work of legal clinics in
Poland. Nearly 1,800 students and over 220 faculty members participate in the program every
year, a majority of whom are also practicing lawyers. The recipients of these services are
representatives of the weakest social groups, such as the unemployed, the homeless,
pensioners, disabled people, crime victims, women in crisis, foreigners and refugees.
The Polish Legal Clinics Program and the role of the Polish Legal Clinics Foundation –
lessons that can be learned from.
Filip Czernicki37
The legal clinics program, which was growing fast in Poland (25 clinics have been established
over a period of eight years), has reached a phase in which forward thinking and consolidation
of objectives became of a great importance. For this very reason, at the turn of the year 2001
and 2002 the legal clinics and the people involved in the clinical movement decided to call
into being the Polish Legal Clinics Foundation, which would take on the duty of
strengthening the structure, and constructing a platform for cooperating and shaping the future
of the clinical movement. The objectives assumed provide not only for ensuring financial
stability of the clinical movement, but also to constitute a forum that would bring together the
efforts to enhance the clinics' position in the academic and legal community, and would
search for a formula to inscribe legal clinics into the Polish legal system.
1. History in outline
The first Polish legal clinic was established at the Law Faculty of the Jagiellonian University
in Kraków on October 1, 1997. Prior to that, a conference on the clinical teaching of law
organized by the American Embassy and the Polish office of the Organization for Security
and Cooperation in Europe was held at the Jagiellonian University. In the beginning of the
year 1998 the Faculty of Law and Administration of the Warsaw University started a lecture
entitled "Legal clinic" thus calling to life a second legal clinic in Poland.
The European Law Students' Association ELSA Poland has also had considerable influence
on the development of the law education system. In May 1998 in Szczecin, ELSA organized a
conference entitled "Reform of Legal Education. The Development of the Idea of Legal
Clinics", which saw a serious discussion concerning the development of clinical teaching in
Poland. The seminar served well to publicize the idea, as it was organized together with the
37
President of the Polish Legal Clinics Foundation, President of the Global Alliance for Justice Education
National Convention of the Polish Lawyers' Association and the National Convention of the
Law Faculty Deans. The Szczecin meeting gave an impulse to the development of the idea of
the clinical movement in Poland. At present clinics operate at all of the state owned law
faculties placed in the following cities: Kraków, Warsaw, Białystok, Toruń, Poznań, Lublin,
Rzeszów, Katowice, Opole, Słubice, Gdańsk, Wrocław, Łódź, Olsztyn and Szczecin.
On June 11, 2001 during a meeting of the representatives of all Polish legal clinics it was first
proposed to establish a foundation. In accordance with the agreed working time schedule, in
the fall of that year, a foundation statute was drafted by a team of the Legal Clinic of the
Jagiellonian University in Kraków, which was then submitted to all the legal clinics for
consultation.
In December 2001 three representatives of the Polish legal clinics were invited to participate
in a study visit to the Republic of South Africa, where the clinical teaching program had been
successfully developing for the past 30 years. The visit was designed and organized by the
Public Interest Law Initiative (PILI) (now: PILnet38) affiliated at that time with the Columbia
University in New York and financed by the Ford Foundation. The trip resulted in the
devising of a strategy for the development of the Polish legal clinics program based on the
experience of the Republic of South Africa, and consequently in the establishment of the
Legal Clinics Foundation.
With the financial, logistical and professional assistance of the Stefan Batory Foundation (in
particular the legal program headed by Grzegorz Wiaderek) the plan to establish the
Foundation was realized over a period of one year. On February 15, 2002 the founders
appointed (unanimously) Łukasz Bojarski (the Helsinki Foundation for Human Rights)
Chairman of the Foundation Council, and the other three founders, i.e. Katarzyna Hebda
(Secretary of the ELSA Lawyers Society), Dr. Magdalena Olczyk (Office of the Ombudsman)
and Jakub Bogatyński (the Stefan Batory Foundation) members of the Foundation Council.
Furthermore, the founders passed the Foundation statute 39 and elected the members of the
Board: Filip Czernicki – President of the Board, Dr. Izabela Kraśnicka of the University of
Białystok, Dr. Piotr Girdwoyń of the Warsaw University, Dr. Paweł Wiliński of the Adam
Mickiewicz University in Poznań, and Attorney-at-Law Filip Wejman of the Jagiellonian
University in Kraków. The founders (at the onset of the Foundation's activities they were the
38
39
http://www.pilnet.org/
http://www.fupp.org.pl/index_eng.php?id=statute
only members of the Foundation Council) established the Foundation by a notary deed dated
February 28, 2002.
The Foundation was registered in the National Court Register on June 3, 2002, it was assigned
the REGON statistical number and the NIP tax number, and opened bank accounts at the
Bank Pekao S.A. On June 30, 2002 the Foundation Council passed Regulations for the
Foundation's financial management, standards, a yearly financial plan, and the composition of
the Advisory Board. Since the establishment of the Foundation, the Board met one time a
month on the average, collectively making all the operational and strategic decisions.
2. The Foundation Objectives and Means of Their Attainment
Apart from the task of financing legal clinics in Poland, the Legal Clinics Foundation serves
to strengthen the potential of the clinical program for the future. For this purpose efforts are
made to standardize and to maintain adequately high functioning standards of clinical
education. In accordance with the statute, the Foundation achieves its objectives in particular
through: supporting cooperation between clinics, supporting international cooperation in the
field of practical legal education, organizing trainings, conferences, presentations, publishing
activity, collecting and processing statistical data about the clinics' activities, collecting and
disseminating know-how in the field of clinic organization, propagating the idea of free of
charge legal assistance.
One of the Foundation's first projects was the organization of the Fifth Regional Conference
of Clinical Law Teaching which was held on November 15-16, 2002 in Warsaw and
concerned itself with the development of the idea of legal assistance in our geographical
region. The conference was organized by the Open Society Justice Initiative, the Columbia
Law School’s Public Interest Law Initiative and the Polish Legal Clinics Foundation in
cooperation with the Szpitalna NGO Center, and it was sponsored by the Open Society
Institute. The main topic of the conference were the prospects for development and the
devising of a strategy for the future of the legal clinics program. The participants focused on
the analysis of the various legal clinic models, they made an attempt to develop a method to
support them and to strengthen existing clinics. Approximately 70 people participated in the
conference from countries such as: Albania, Angola, Armenia, Azerbaijan, Bosnia and
Herzegovina, Bulgaria, Croatia, Estonia, Georgia, Kazakhstan, Kyrgyzstan, Lithuania, Latvia,
Macedonia, Mongolia, Mozambique, Romania, Russia, Slovakia, Turkey, Ukraine,
Uzbekistan, Hungary. Lectures were given by guests from Hungary, the Czech Republic,
Argentina and the USA. Representatives of legal clinics operating in Poland were also
present, among representatives from: Kraków, Białystok, Toruń, Rzeszów, Lublin, Szczecin,
Poznań, Łódź and Warsaw.
In December 2002 the first meeting of the legal clinics representatives was organized under
the auspices of the Foundation at the Szpitalna NGO Center. In December 2002
representatives of the Foundation participated also in the “European forum of citizens' advice
services” conference held in Brussels. In April 2003 a seminar was organized entitled:
“Lawyers in pro-bono work."
During the first years after its incorporation, the Foundation focused on fulfilling its duties
relating to providing financial and professional support to legal clinics. A wide-scale fundraising campaign was undertaken. It resulted in the obtaining of means to finance the First
Polish Legal Clinics Conference (held between October 24 and 26, 2003) and the publishing
of the first in Poland and the region textbook on the clinical teaching of law (translated also
into English). Furthermore, the Foundation obtained valuable in-kind donations which were
allocated to the most needing clinics as a result of a competition (two second-hand computer
sets from the Baker & McKenzie law firm, Lex Omega software from Polskie Wydawnictwa
Profesjonalne publishing house, fifteen sets of Legalis legal information software from
Wydawnictwo C.H. Beck. publishing house).
In the year 2003 the first edition of a grant competition targeted at the legal clinics which had
met the accepted operational standards was held. The grants for which the clinics applied
were used to finance the employment of persons in charge of the clinic secretary offices, to
cover administrative and office overheads and to purchase fixed assets. For the past almost
ten years of activity the Foundation granted legal clinics with financial means of the
total value of appr. 200 000 USD and in-kind donations of the total value of over 330
000 USD.
Apart from grant-related activities, the Foundation undertook a number of educational and
other activities aimed at strengthening the legal clinics. As early as in the beginning of the
year 2003 a web portal was inaugurated: www.fupp.org.pl, which is intended as a channel of
communications and of disseminating knowledge on the legal clinics movement. The Internet
website contains information not only on the Foundation itself but also about related programs
and the activities of the legal clinics. Current information is moreover distributed through the
kliniki@yahoogroups.com newsgroup.
Another important step was a series of clinic visitations. All clinics welcomed the members of
the Foundation Board and at the same time declared to have many questions and concrete
issues they wished to discuss.
These meetings were an opportunity to discuss the
requirements to meet operational standards, to consult on solving current organizational and
formal problems, as well as to build a stable position within the faculty structure. The cycle of
meetings with the clinics enhanced clinic management skills and strengthened the clinics’
position for the future.
Furthermore, in cooperation with the Helsinki Foundation, the Polish Legal Clinics
Foundation initiated research into the possibility of inscribing legal clinics into the Polish law
order. A team was set up for this purpose, which was set the task of gathering and compiling
legislative propositions that would consider various levels of “deepness” of the proposed
changes of laws. At present the draft law on legal clinics is being consulted with the
Foundation Advisory Board and the Ministry of Justice.
After consultation with the Stefan Batory Foundation, the Helsinki Foundation for Human
Rights and the Polish-American Freedom Foundation, the Legal Clinics Foundation prepared
an activation program and a program to propagate the idea of pro publico bono work among
practicing lawyers. Within the framework of that program nearly 20 meetings were held with
the largest law firms in Poland, the President and the members of the Presidium of the Bar
Council, and the President and the Presidium of the National Council of Legal Advisers.
These meetings instigated broad interest in the issue of involvement of lawyers in pro publico
bono work and the possibility of patronage of the Bar Council and the National Council of
Legal Advisers of the next notable initiative of the program, namely, the “Pro bono Lawyer”
Competition. A few dozen nominations were submitted to the competition, 35 of which were
qualified for consideration by the Competition Jury. At a first session held on March 3, 2004
in which the following members of the Jury participated:

Professor Andrzej Zoll – the Ombudsman,

Professor Marek Safjan – President of the Constitutional Tribunal,

Professor Roman Hauser – President of the Supreme Administrative Court,

Attorney-at-Law Andrzej Kalwas – President of the National Council of Legal
Advisers,

Attorney-at-Law Zenon Klatka – Vice President of the National Council of Legal
Advisers,

Attorney-at-Law Stanisław Rymar – President of the Bar Council,
a winner was selected. The winner was Szczepan Styranowiski, a retired judge from Olsztyn,
nominated by the Olsztyn division of the Polish Committee for Social Welfare. The Jury also
decided to honor seven persons. The official announcement of the competition results was
made on March 29, 2004 in the seat of the “Rzeczpospolita” daily – the co-organizer of the
competition. The winner received a statuette funded by the Minister of Justice, and diplomas
were presented to the honored persons. Since then the Pro Bono Lawyer Competition has
been organized annual for 10 years already.
It is also worth mentioning that the Board of the Foundation coordinated visits of many guests
from abroad, who visited Poland to research the development of the clinical program in
Poland. In the past years we the Foundation Board organized visits for delegation coming
from: Ukraine, Czech Republic, Moldova, Uzbekistan, Kazakhstan, China, Russia, Serbia,
Belarus, Georgia, Japan, USA, Slovakia, Albania, and Thailand. Those guests visited Poland
to learn not only of the development of the clinical movement but also the activities and the
role of nongovernmental organizations as such.
3. The main achievements of the Foundation
Building the position, image and the formal framework for the clinics and the Legal Clinics
Foundation:
1. very quick and effective incorporation of the Foundation itself,
2. constructing and integrating a network of legal clinics in Poland,
3. the instigation of a feeling of unity among the clinics,
4. legal clinics are presented in the mass-media ever more often through interviews and
reports from the various projects,
5. cooperation is tightened between the legal clinics and nongovernmental organizations,
and legal clinics become permanently inscribed in that,
6. in a very short time the Foundation gained a strong position among the
nongovernmental organizations (a leader of the Nongovernmental Advisory Platform
and member of the Board of the Polish NGO Federation),
7. obtaining of letters of support from the President of the Bar Council and the President
of the Council of Legal Advisers,
8. regularly conducting a session dedicated to legal clinics during the Convention of
Deans of Polish Law Faculties,
9. institutionalization and tightening of cooperation with the Ombudsman,
10. raising and enforcing operational standards among all (!) legal clinics (in the year
2003 nearly all legal clinics signed civil liability insurance agreements, whereas in the
year 2002 only two clinics had such an insurance!),
11. the drafting of the law on legal clinics and participating in a team called by the
Ministry of Justice to develop the law on legal assistance (with the stipulation to give
due consideration to the character and regulations governing the work of legal clinics).
Projects carried out:
1. the members of the Board visited all clinics in existence in Poland, holding repeated
meetings with representatives of clinics and university authorities,
2. regularly organization of the conventions of legal clinics representatives under the
auspices of the Foundation,
3. organization of an international conferences dedicated to the clinical education in,
4. regularly organization of the Polish Legal Clinics Conferences, by now there has been
19 conferences organized,
5. conducting annually the Polish “Lawyer pro bono” Competition,
6. undertaking efforts to publish the first in Poland and in the region textbook – a legal
clinics manual and publishing many more40.
40
http://www.fupp.org.pl/index.php?id=raporty
4. Activities planned for the future
After first years of work relating to incorporating the Foundation, carrying our a number of
important projects and realizing objectives relating to supplying financial and professional
support to legal clinics, beside granting activities, the Foundation will undertake a number of
educational and other activities aimed at strengthening the legal clinics. These initiatives will
focus on:
1) professionalizing and standardizing the clinics’ operations,
2) publishing activity,
3) coordinating and perfecting cooperation between clinics,
4) keeping an archive of publications relating to legal clinics and keeping statistical data,
5) improving the supply of IT and other equipment,
6) promoting legal clinic activities,
7) forging and strengthening international cooperation,
8) lobbying for reforms of legal corporations,
9) works aimed at incorporating legal clinics into the Polish legal system,
10) monitoring of the application of law and quality of new laws,
11) broadening the scope of clinics’ activities by introducing advising to women and
nongovernmental organizations,
12) training on citizen rights and duties in relation to Poland’s membership in the
European Union.
Professionalization and standardization of clinic activities - this is scheduled to be the key
objective for the future. Reaching this objective will first of all strengthen the position of the
individual clinics and secure them with a stable future and appreciation within the legal
community. This objective will be accomplished through subsidizing training, conferences,
seminars and publications.
Publishing activity – following the first manual entitled: „The Legal Clinic – the Idea,
Organization, Methodology,” the Foundation is planning to publish further textbooks focusing
exclusively on the methodology of teaching law in legal clinics. Majority of the textbooks
published are available freely on-line from the Foundation web site41.
Coordinating and perfecting cooperation between clinics – this objective will be reached
mainly through the participation of clinic representatives in country-level meetings and the
personal contacts of the Board of the Legal Clinics Foundation with the staff of the various
clinics (for example all clinics will be visited on a regular basis, in Warsaw cyclical training
of clinic staff will be held). Moreover, the Board of the Foundation wishes to maintain the
tradition of organizing one yearly Polish Legal Clinics Conference.
Keeping an archive of publications relating to legal clinics and keeping statistical data –
the Board of the Foundation shall collect all materials relating to the activities of legal clinics
in Poland and abroad thus building an archive of publications and articles. Collecting of halfyearly and yearly reports and of statistical data on the activities of the clinics will make it
possible to obtain comparative data, and to determine the trends and directions in which legal
clinics should evolve. This data will also present a statistical profile of clients, which will
make it possible to determine whether clinics make correct choices as to the type of advice
and legal information they offer.
Improving the supply of IT and other equipment – regranting subsidies and in-kind
donations from corporations and law firms will allow to organize grant competitions for legal
clinics in Poland. The equipment purchased will be supplied to developing and newly forged
clinics.
Promoting legal clinics activities – fulfilling this objective will both serve the clinics
(building a positive image) and enhance the clinics’ ability to reach clients. To this end
leaflets will be printed to inform of the activities and the addressed of legal clinics in Poland,
cooperation will be forged with the largest law firms and legal corporations and the website
will be continued and updated. It is also important to continue the information campaign
about legal clinics targeted at local governments and state administration, so that legal clinics
are considered a permanent and serious institution. Administration offices should learn to trust
and appreciate legal clinics, which will encourage them to lend the students every assistance
when students approach those offices on behalf of their clients.
41
http://www.fupp.org.pl/index.php?id=raporty
Forging and strengthening international cooperation – the Polish program of clinical
teaching of law is at present one of the leading programs of the kind in our region, it should
therefore share its experience and initiate the creation of new clinics in the region. More often
we invite guests from other countries of Central and Eastern Europe to participate in trainings,
courses and study visits. Representatives of the Foundation take part in international clinicrelated conferences. Plans for the future include the organization of weekly or fortnightly
courses/scholarships to the USA for clinic supervisors. This project would allow scholarship
holders to learn at first hand how the clinical program functions in the USA, to learn the
methodology of clinical work and the program of strengthening the clinic’s position at the
faculties of law. This objective demands long-term preparation and the acquiring of
significant financing resources.
Lobbying for reforms of legal corporations – this objective is related to a legal campaign
currently under preparation to lobby for changes in a number of regulations that hinder the
functioning of legal advising organizations in Poland. Furthermore, our Foundation would
like to carry out a program to encourage practicing lawyers to undertake pro publico bono
work. This program is also a long-term undertaking. It will require lengthy preparation and
will be preceded by a pilot program in which selected nongovernmental organizations will be
prepared to receive the assistance of practicing lawyers and to conscientiously cooperate with
the regional lawyers’ legal advisers’ corporations. Moreover, this objective is already being
fulfilled by the organization of the yearly “Pro bono Lawyer” Competition.
Works aimed at incorporating legal clinics into the Polish legal system – on the basis of a
first draft law on legal clinics, prepared in 1998 by the Legal Clinic in Kraków, the
Foundation Board has presented an amended version thereof to the Ministry of Justice and
was invited to participate in the creation of the draft law on access to legal assistance. In its
principle the law shall give due consideration to the character of clinical work and shall
furnish it with special rights.
Monitoring of the application of law and the quality of new laws – a task of great
importance indeed, and one that requires special attention and thorough preparation. The first
segment of that project comprises the monitoring of law, the very function our Foundation
intends to perform. A similar objective has been assumed by the Nongovernmental Advisory
Platform, of which our Foundation is one of the leaders. Therefore, this task may become
significant not only to our Foundation but also to cooperating organizations. To aid the
effective fulfillment of this task, the Board has prepared a preliminary tool in the form of a
reporting questionnaire to be filled out by the clinics.
Broadening the scope of clinic’s activities by introducing advising to women and
nongovernmental organizations – this issue is already present in the clinics’ activities. The
Questionnaire to report on the application of the Legal Clinics Foundation subsidy makes the
distinction between female and male clients, so that after the questionnaires are collected it is
possible to generate information on female clinic clients and their problems. A similar
solution has been applied to the issue of cooperation with nongovernmental organizations.
The information collected will give us additional information on the needs of
nongovernmental organizations. At the same time we wish to activate clinics and encourage
them to deliver assistance to the organizations of the third sector. To the above effect we are
planning to broaden our cooperation with the Academy for the Development of Philanthropy
in Poland and the SPLOT Association.
Training on citizen rights and duties in relation to Poland’s membership in the
European Union – after accession to the European Union many rules have changed and been
modified, first of all in respect to court ruling. The ruling process and the interpretation and
formal methods were supplemented by: the principle of primacy of Community Law, the
principle of direct applicability of Community Law, the principle of direct effect of
Community Law, the principle of interpretation in line with Community Law, the principle of
liability of the Communities and Member States for damages, and an entire system of
preliminary rulings. It is worth giving future lawyers a broader training therein and make
them aware of the fact that the Community law is an important point of reference for our legal
order, and disseminating this knowledge among citizens as widely as possible.
5. The anticipated effects of Foundation's activities
Legal clinics will certainly not solve the existing problem of lack of access to free of charge
legal assistance, they are nevertheless the only program that supplies free of charge legal
assistance on the basis of reliable and highly professional academic staff. Along with the
development of the program in Poland, the academic community and the community of
practicing lawyers are becoming ever more sympathetic to social problems and – as the work
of the persons delivering advice is free of charge – the voluntary service is growing ever
stronger.
Representatives of groups to which the program is addressed will therefore obtain additional
assistance with the matters of their daily lives, which will moreover be conscientious and
comprehensive.
I hope that the actions undertaken by the Board of the Polish Legal Clinics Foundation will
support the organizational potential and independence of the individual clinics. I also count on
strengthening the network of legal clinics and the contacts between them. Training,
conferences, exchanges and publications will support the perfecting of methods and
regulations governing the clinics operations.
The new comprehensive reporting program will result in better management and will allow
for on-going monitoring and research into the social needs in respect to the services rendered
by the clinics. Additionally, we will obtain information on the efficiency and effectiveness of
our actions.
The hitherto research demonstrates that approximately thirteen thousand people a year obtain
legal assistance as a result of the work of legal clinics. The recipients of these services are
representatives of the weakest social groups, such as the unemployed, the homeless,
pensioners, disabled people, crime victims, women in crisis, foreigners and refugees. Nearly
1,800 students and over 230 faculty members participate in the program every year, a
majority of whom are also practicing lawyers.
6. Epilogue
In the times of fast and multidirectional economic and social changes a significant part of the
citizens have found themselves in a dire financial situation. At the same time the state,
burdened with a multitude of problems, is often unable to see the needs and expectations of
individuals. Free of charge legal assistance belongs to the basic and yet often inaccessible
services within the scope of every-day life problems.
Our courts provide free of charge legal assistance only within legal proceedings before a court
of law. Free of charge legal assistance may not be obtained in pre-trial procedure, also there is
no institution which would provide citizens with free of charge information about their rights
and duties. Organizations of the third sector need to assume this duty. It is probably for this
very reason that that legal clinics observe rising demand for the services they render and win
ever greater appreciation in the eyes of the students and of the faculty. A thousands of people
on the average obtain assistance of legal clinics every year. This number is growing all the
time.
On the basis of its program the Polish Legal Clinics Foundation has the opportunity to support
and organize a new perspective for the legal clinics in Poland, in which they train the new
generations of lawyers using the latest educational methods and, at the same time, they play a
complementary role in the state administration system, educating citizens about their rights
and duties.
The Role of the Legal Clinics within the Legal Education in Azerbaijan42
Turqay Hüseynov43
Dear Symposium participants,
First of all, I would like to express my deep gratitude to organizers of symposium for organizing
such event and inviting us.
We hope that such events will contribute to the spreading and developing of clinic education.
My speech is dedicated to the role of law clinics in Azerbaijan legal system. I will try to inform
guests about this topic in brief and involve to cooperation. There was a need to legal reforms
after the gaining independence in 1991. Being part of soviet legal system the existing legislation
has not been conformed to that time. After the adoption of the Constitution these reforms have
been expanded. In a short time the legislative system of Azerbaijan has been enriched with
required normative legal acts. Newly adopted normative legal acts were conformed to the
provisions of the international treaties. It was required the conformation of the law education to
the time requirements. Conducted legal reforms made necessity of the reform of institutions of
higher education on law. Unfortunately unlike the legal reforms, the process in law education
was slow. It had a negative impact on the implementation of law clinics in law education, too.
It should be mentioned that, at that time there was not clinic education in educational institutions
on law and at the end of the each academic year students pass a probation for a month in
different state bodies (court, prosecutor office and so on). But this short-term experience was not
so useful for the development of professional skills. Merely in the end of 1990s law clinics under
the law faculties of high education institutions were emerged. It should be emphasized that these
law clinics were operated on private projects, not as a regular-operated structure section of law
faculty.
Operating law clinics were financed by grants from international organizations and covered
certain period. The purpose was to provide free legal services for families with low-income.
42
43
Presentation, 13-14 June 2013
Director of the Legal Clinics of Baku State Univertsity
These clinics were mainly operated in private higher education institutions, such as University of
Azerbaijan, University of Land of Fire and so on.
Now the law faculties exist in several state higher education institutions. The main of them is the
law faculty of Baku State University. The future fate of law clinic of Baku State University is a
model for others.
I want to mention that, “Law clinics” has been operating more than a decade under the Law
faculty of Baku State University. The essential purposes of clinic are to increase practical skills
of students of Law faculty, legal awareness of people, ensuring the protection of the rights of
low-income population, eliminating of social tension. As a result of this, students have acquired
practical opportunities and professional skills. Free legal assistance to low-income population
has contributed the implementation of social policy of our state.
Formerly, Law Clinics received financial support from SOROS Foundation (2001-2003) and
American Bar Association (2011-2012) for the providing its activity. The main focus of the
clinic is aimed at increasing students' practical knowledge.
According to the order of the President of the Republic of Azerbaijan on “Approval of National
Action Plan for the protection of human rights in the Republic of Azerbaijan” 28 december 2006,
in order to assist to exercise the right to legal assistance and to acquire vocational skills of the
students of law faculty, it is intended to create law clinics under law faculties of higher
educational institutions and assist in their activities.
Creation of law clinics is directed to 2 main purposes: firstly, enabling right to legal assistance
to population, secondly, teaching skills to future experts in law sphere.
In this regard, the operation of the "Legal Clinic" as the institution of the university has formed
the basis for nexus with the educational institution and more productive work.
Taking all these into account with the order of the rector of Baku State University "Legal Clinic"
was established within the law school in January of this year. Thus, Legal Clinic was started to
run as a structural unit of the Faculty of Law. The list of the legal clinic personnel was approved:
the chief of the clinic, lawyer-consultants (2 people) and an administrator. In addition, the
involvement of Faculty of Law professors and other professionals to the activities of the clinic
were intended. The legal clinic will be constantly operated due to the university budget. Material
and technical base of the clinic was enhanced at reasonable level.
The function of the clinic as a structural unit of the Faculty of Law has revived the agenda of
changes for the existing curriculum. Currently, making convenient changes to the 2013/2014
curriculum are in the process. Moreover, "Fundamentals of Clinical Education" course is thought
to incorporate into the curriculum of the Faculty. Additionally, in some disciplines (for example,
civil law, labor law, criminal law, etc.) seminar classes are considered to be a part of the clinic.
These steps will contribute to a more effective functioning of the clinic.
Furthermore, the scientific analysis of normative acts and practice in law enforcement regarding
some spheres of legislation has been identified as a target. For instance, for this purpose the
preparation of the condensation in base of changes of legislation and its distribution among
students and the teaching staff is meant by the students who participated in the clinic. In addition,
the conduction of the scientific researches is thought to solving the problems arising in the law
enforcement process.
In order to expand the circle of the people who are benefited from the activities of the clinic we
have planned to deliver ads and information about the activities of the legal clinic to low-income
population through the mass media.
Thus, as a result of the realization of the actions we have carried out the legal clinic activities in
three directions - science, education, and practice of the students.
I would like to emphasize that the function of the Legal Clinic not only contribute to mastering
skills of the students of the faculty, but the following objectives would be achieved:
- The legal awareness of the population
- The protection of the rights of low-income population;
- The elimination of social tension.
Free legal assistance to low-income population brings about the elimination of the causes of
distrust that may arise against the state. Thus, legal problems they faced are solved and restore
confidence in existence of legal system and the respect for the rule of law by state bodies, legal
entities and natural persons.
As can be seen, our plans are sophisticated and in achieving these goals are insistent.
We have planned to cooperate with the education institutions, which have had extensive
experience in this area on more accurate and effective application of clinical education. Herein,
we are currently in cooperation with Tulane University (USA). In this regard, attendance to the
symposium held here - at the University of Anatolia will be useful and hope for the best. We
intend to go into new partnership, so invite everyone to cooperation.
Once again I express my gratitude to the organizers of the symposium and wish good luck.
Obstacles Facing Clinics: The Experience From the University of Jordan and the
Street Law Clinic Solution 44
Dr. Lina Shabeeb45
The faculty of law in the University of Jordan started experimenting with clinical legal
education (hereinafter CLE) since 2009; since then many obstacles against establishing
legal clinics (hereinafter LCs) presented themselves, however, at different levels and to
variable degrees; and, although most of the obstacles were foreseen, hence, prepared for,
the best approach for tackling them was, and still is, an ongoing learning process for the
supervising academic staff, the school’s administration as well as the students.
In this presentation, we will attempt at presenting these obstacles briefly, showing how
the street law method was more effective and practical in addressing most of them.
The obstacles against the establishment and conduction of legal clinic are as follows:
1. The educational system
2. Financial
3. Topic (political or social sensitivity)
4. The culture of voluntarism (pro bono)
5. Motivation (staff and students)
6. Lack of trust
7. Supervision
8. Sustainability
44
Presented in the Conference on New Approaches to Legal Education: Legal Clinics, Anadolu Law
School, Eskişehir, June 2013.
45
University of Jordan
I will attempt at addressing them one after the other, hopefully within the designated
time.
1. The educational system
In the first instances of considering the option of experimenting with CLE, the first issue
that needed our attention is the topic of the clinic (which we will come to later); however,
we were not spoiled for choices, other issues presented some challenges for us. First,
there is the question of whether the LC should be provided as a credited course, or as an
optional one. The answer in our case was that, although a credited course is a better
option, the administrative and procedural obstacles against this made the non-credited
course or optional course option more practical.
Second, there is the everlasting debate of whether such a course should be affiliated with
the public law department or the private law department. The answer in our case was that
it should be affiliated with the department of the professors who are working currently on
LCs: the public law department.
Third, the question of the subject of the clinic; in our case, the best approach was to
simulate the LC course to the existing courses that have a teaching methodology rather
than a specific teaching subject, such as the courses on judicial application and especially
legal research.
Fourth, the question of human rights and whether or not LCs should cover this topic. In
our case, all our clinics cover human rights: 1. The refugee clinic, 2. The human
trafficking clinic, 3. The clinic on torture.
In all four aspects of the educational system presented here, the street law option proved
to be more readily available and allowed for overcoming most of these obstacles for
many reasons:
-
It is more acceptable by law as well as other academics, because they are more
familiar with its concept.
-
It provides a very good medium for community education in sensitive human
rights issues.
-
Many other reasons, which will be addressed gradually in this presentation.
2. Financial
One of the most challenging obstacles against LCs is the question of how to finance
them; even in the most advanced countries in CLE, financing LCs is the most demanding
issue. In our case, a major part of the cost was endured by supporting NGOs.
Many international NGOs are interested in the issue of advancing legal education while
providing access to justice for the indigent; therefore, finding a supportive NGO should
not be difficult. In addition, many of the administrative costs are already born by the
University, by providing classes, the infra structure, the administrative staff… etc.
In addressing the financial obstacles, many issues need to be addressed, especially the
following:
First, the question of whether the LC should be a voluntary course, or should we pay for
it, and to whom: academic staff, administrative staff or students? To start with, the issue
of paying students for their trouble or effort is always not advisable, for many reasons,
the least of which is that this – to a great extent – defies the whole purposes of CLE and
access to justice; however, students should be reimbursed for any costs they may bare. As
presented earlier, usually the administrative staff’s services are already covered by their
wages paid by the University. As far as the academic staff are concerned, having LCs as a
credited course will solve the problem, otherwise, professors can be granted supervision
hours.
Second, where to get financial support? In general, the internal financial support option
(i.e. from the University budget) is preferred to the external one and the local financial
support (i.e. from Jordan) is preferred to the international one. Unfortunately, external
support, especially from international NGOs is, the least to say, usually frowned upon;
hence, it must be approached cautiously.
3. Topic
As presented earlier, LCs are not taught courses, they are closer to skill training, hence,
sometimes specifying the field of law that this clinic is covering may not be readily
available; for example, when the clinic is specialized in providing legal aid. This, to an
extent, poses a problem for presenting LCs as a course in the law curriculum; therefore,
street law clinics provide for a better chance being related to a specific field of law,
providing for a better chance in adding LCs to the curriculum.
4. The culture of voluntarism (pro bono legal services)
Pro bono legal services are not well established in the Jordanian legal system and in the
Jordanian Bar Association JBA. At the same time, the concept of community support to
the indigent is closer to material donations rather than the provision of free services or
assistance (i.e. to give rather than to do). However, most schools in Jordan encourage
community services one way or the other, although, admittedly private schools have
better systems therein.
On the other hand, there is a large number of Jordanian and international NGOs that, not
only provide for several facets of legal services, including free legal services, but also,
most of them are well-established and highly professional.
In our case, one of the NGOs, which were working with us at the first instances of LCs
was disbarred, partly because they provided free legal services without the JBA
permission. Therefore, to avoid any opposition from the professional field, the best
approach for the time being is the street law option.
5. Motivation
The question here is: how to motivate both staff and students to accept and participate in
a new and unfamiliar method.
Obviously, providing LCs as a credited course is the best means for motivating both staff
and students. Meanwhile, other motivators can be used for both, staff and students. In
case of academic staff, motivating law professors proved to be one of the most
challenging obstacles facing LCs. One of the suggested solutions is to grant the clinic
manager or supervisor credit hours for academic supervision over a group of students.
Motivating students, on the other hand, can be easily approached; some of the student
motivators that proved to be effective are:
-
Accounting the students’ work as part of the compulsory hours of community
services, according to the curriculum.
-
Choosing interesting topics that attract students.
-
Street law clinics, which proved to be highly motivating for students, who tend to
appreciate the degree of empowerment, being at the information providing end
rather than the receiving end.
-
Certificates of participation or thank you letter, to add to their CVs.
6. Lack of trust
One of the obstacles against the establishment of LCs is the lack of trust in the students’
ability to deliver; which is, somewhat, unjustified, In general, this lack of trust in the
students came from several parties: the school’s administration, the academic staff, the
community at large and the students themselves; however, although this was easily
changed overtime and all involved parties are becoming more confident in the students’
ability; the staff’s skepticism in students proved to be more resilient to this change.
In this regard, the street law clinic proved to provide for less skepticism than the legal
services clinic; it seems that all stakeholders tend to trust the students’ ability in raising
the awareness more than they ability to give legal advice.
7. Supervision
The issue of supervision is one of the most important obstacles against establishing LCs,
however, there is great difference in the quality and degree of supervision between street
law clinics and legal services clinics. Supervising street law clinics proved to be less
challenging and more available to academic staff, simply because it, more or less,
involves overlooking and assessing students on an aspect that comes from the same field
of the academic staff: education. Supervision in legal services clinics, however, proved
to be much more challenging; especially in two aspects: experience and cost.
The main question here is how to supervise a clinic? The lack of experience in CLE is
one of the ongoing obstacles facing the development of LCs; even with the constant
exchange of experience with other universities, the experience in supervising LCs can
only be acquired by hands-on practice. Another question would be: who should supervise
the clinic? A member of the academic staff, or practicing lawyers? or maybe a member of
the academic staff who is also a lawyer? Either way, such supervision is bound to incur
cost. In our modest experience, more than 60% of the budget was spent on supervision.
8. Sustainability
This is an ongoing problem for all clinics, no matter how advanced or well established
they are. It is the reason why establishing LCs as a credited course is taking this long in
the law curriculum, because it is better to build a sound infra structure for LCs, taking
into consideration all aspects of their sustainability, rather than rushing into this matter
without considering the long time prospects therein. Hence, sustaining LCs proved to be
more challenging than establishing it from the first place; therefore, a simplistic approach
and expectations from LCs will allow for a better chance in this regard. This applies to
street law clinics, which are simpler to administer and supervise and are more cost
effective, hence, provide for more prospects of sustainable LCs.
Thank you for your attention.
Law school clinics: a model for all seasons (and places?) 46
Full address of author for correspondence, including telephone and email address: York
Law School, University of York, York, YO10 5GD; Tel: 01904 325817; e-mail:
richard.grimes@york.ac.uk
Biographical details: Richard Grimes qualified as a solicitor in 1977 and worked initially in
a law centre and later as a full-equity partner for a provisional law firm, handling a wide
range of, principally, publicly funded (Legal Aid) cases. He has retained an interest in law
teaching and research as well as legal practice in the belief that the one informs the other and
has worked at several universities in England and Ireland. In 1990 he joined Sheffield Hallam
University where he established an in-house solicitors’ practice in which undergraduate law
students handled real cases under professional supervision, as an assessed elective. He was
seconded to the University of the South Pacific from 1995 – 1997 where he became the
Director of the Institute for Justice and Applied Legal Studies. In 1998 he was appointed
Head of Law and Professor of Legal Education at the University of Derby and in 2000 joined
The College of Law as Professor and Director and of Pro Bono Services and Clinical
Education. From 2006 to 2010 Richard acted as an independent consultant on a variety of
legal education projects in the UK and further afield including in Afghanistan, Iran and
Nigeria. He is now Director of Clinical Programmes at the York Law School, University of
York. He has published widely on clinical legal education issues and in the legal skills field.
He remains committed to learning by doing and to improving access to justice.
Summary:
This article looks at access to justice in the context of histories, past or present, of armed
conflict and civil strife. It takes as a starting point the importance of the rule of law as one, if
not the only (or even most suitable) means of rendering accountable those who violate rights
and prevent the uptake of entitlements. Given the relative lack of infrastructure in many
46
This paper was originally entitled: Accessing justice: the role of law school legal clinics in conflict-affected
societies. It looks at the transferability of different types of legal clinic from one jurisdiction where their
operation has been proven to be of educational and professional worth. It looks in particular at countries where
there has been or still is conflict and civil strife and asks the question of what role the law school clinic can play
in that context in improving access to justice and if so whether there is a clinic model that transcends borders. It
will be used as a basis for discussion following a presentation that will adopt the key arguments in this paper but
place them ina wider international context. The original version of this paper has been submitted for
publication.
269
jurisdictions with such a background it is often problematic for indigent people to secure
legal help. To address such unmet need non-governmental organisations (NGOs) and legal
educators (and in some instances government departments), are coming together to establish
legal clinics through which clients and communities can be assisted. Where these clinics are
based in or supported by law schools, students, under professional supervision, can develop
their knowledge skills and values by applying principle to practice. The article draws on the
author’s direct experience in countries in or emerging from conflict and asks to what extent
legal clinics can provide an appropriate, relevant and sustainable service that meets the needs
of all stakeholders? Also, are there lessons to be learnt; is there a ‘clinical’ model that can be
adapted and implemented in jurisdictions with access to justice challenges?
Keywords: access to justice; pro bono; Legal Aid; legal education; law school clinics; and
the rule of law.
.
270
Law School Clinics: A Model For All Seasons (and Places?)
Richard Grimes47
Introduction
This paper is about the transferability of and suitability of law school clinics in an
international context. Can a model of clinic be said to have cross and inter-jurisdictional
relevance? Does the clinic assist in improving access to justice?
Although the debate will be widened it initially focuses on countries where cthere has been a
history of conflict and where clinics have been recently established.
The trials and tribulations suffered by and currently facing countries, from Afghanistan to
Zimbabwe, are reported almost daily and are often, regrettably, infamous. In this article I
wish to contribute to the discussion of to what extent and how countries with such historical
or current difficulties are addressing the issue of access to justice.48
The thrust of this paper comes from the presumption that access to justice is a desirable end
in itself and that this necessarily implies access to legal advice, as well as to other legal
services, including representation before courts and tribunals. In their recent article on
promoting and supporting the rule of law in ‘impoverished’ countries Soros and Abed (2010)
cite the UN’s Millennium Development Goals as a vehicle for ensuring that all might have
access to ‘formal justice’. Such facilities may be provided through a variety of sources. In
those jurisdictions where there is little or no state subsidy, or other provision, of lawyers and
a limited or non-existent culture of pro bono services, heavy reliance falls on non-
47
Director of Clinical Programmes, York School of Law, University of York, UK
The impetus for this paper originated in discussions I held and work I carried out for a variety of state and
non-state organisations and with donor agencies supporting in-country programmes, in jurisdictions with recent
histories of conflict, My visits in Afghanistan were to Kabul and Herat and took place in October 2009 and in
May, September and December 2010. I was in Georgia working in Tbilisi, Batumi and Kutaisi at various points
in April, May, July and September 2012. Reference to relevant meetings, programmes and organisations will be
made as appropriate in the text or footnotes.
48
271
governmental organisations (NGOs) and others to respond to unmet legal need. 49 Of course
using lawyers is not the only, or indeed preferred, way of resolving problems. In many
countries long-established effective dispute resolutions models are practised, for example in
the Afghan context, the use of the jalasa or community meeting to resolve disputes (see
Gang, 2010).
In many countries law schools are now providing an initial port of call for people who are
unable, financially and/or culturally to otherwise get a lawyer’s help. This article will focus,
in particular, on the rise of the law school clinic as a significant means of addressing existing
and potential need.
In examining the principles and problems arising in an access to justice and conflict context I
will use examples from countries of which I have personal experience – principally
Afghanistan. The countries referred to in this article have suffered from varying degrees of,
but in every instance, highly significant, conflict, albeit in some places longer ago than
others. In each jurisdiction legal clinics have, to a lesser or greater extent, been recently
established. The models used in each are, despite obvious political, cultural and socioeconomic differences, remarkably similar, as are the successes reported.
By looking at access to justice needs in each jurisdiction and by using a set of case studies
that show how those needs are addressed I intend to assess how effective law school
involvement in legal service provision may be, given the availability or lack of it, of other
legal service provision. The measure of efficacy may be actual, evidenced by in-country and
external evaluation, or may be potential, as supported by structures, partnerships and
initiatives planned or in place. This is not an attempt to provide detailed empirical analyses
but rather to assess the nature and extent of service provision that is being or can be provided.
A longitudinal study would be needed to see if the actual services provided made a long-term
and measurable impact.
Before looking at the principles and challenges surrounding access to justice and the impact
that legal clinics have had and may have, the notion of the law clinic needs to be explained.
Taken from the term pro bono publico – or ‘for the public good’. In this context this is assumed to mean the
provision of legal services without charge by either private practitioners or not for profit organisations. It is to be
differentiated from legal services provided through public funding – otherwise known as Legal Aid. The latter is
a system either of state subsidy for meeting legal costs or state provision of a lawyer.
49
272
Legal clinics
In defining ‘clinic’ the obvious medical analogy is a helpful. If one substitutes ‘client’ for
‘patient’ one begins to see the nature of the legal clinic. ‘Clinic’ in this paper is taken to mean
a service available to the public (or defined sections of the public) where those in need,
regardless of economic and social obstacles, can access a lawyer’s help. Some of these clinics
operate as NGOs. Others are run by government (largely through Legal Aid offices). An
increasing number of clinics are based in law schools where clients receive a legal service
and law students, under professional supervision, counsel the client.
The law school-based clinic is the legal service equivalent of the teaching hospital, where
patients receive help, medical students develop their substantive knowledge, hone their skills
and grapple with the demand of acting as a competent professional through the application of
theory to practice. Qualified practitioners ensure that applicable quality standards are
maintained.
Private practitioners may assist in the running of the clinics largely on a pro bono basis or as
adjunct faculty within the university setting.
To continue the medical, or at least scientific, association the clinic has been described
elsewhere as a being a ‘laboratory of lawyering’ (Tarr, 2009).
It will be argued that the legal clinic run through a law school provides a ‘win/win’ situation
for all participants and maximises opportunities, in terms of service delivery and educational
benefit, for all concerned.
There are said to be 4 principal models of law school-based clinic, as described by Brayne,
Duncan and Grimes (1998) and more recently, Kerrigan and Murray (2011):

in-house clinics (based in the law school) – where students, under the guidance of
professionally qualified staff, assist members of the public. Some of these clinics offer a
generalist service whilst others specialise in one particular area of law, for example crime,
housing, employment, family or property disputes. The help offered by this type of clinic
may be limited to advice-only or may extend to other forms of assistance including
273
advocacy. Some law schools, for example, offer representation in the courts, instructing
counsel where the students do not have rights of audience before the particular court or
tribunal. In many of the US and some Australian clinics, rights of audience have been
negotiated for law students, subject to specified safeguards (for example, ensuring that the
students are adequately supervised)

outreach clinics (run by the law school but based in the offices of another service
provider) – here the student and the law school staff run a clinic in a community setting,
perhaps a law centre, women’s support service or other advice agency. The clinic is still
run by the law school which takes responsibility for the conduct and management of cases
and staffing issues. Such a service can provide a valuable addition to the other facilities
offered by the organisation concerned

placements or externships (with students working in advice centres and other
community based settings). This type of clinic is run by the host organisation. The law
school provides students, prepares them to take part and monitors their progress. The
actual case management responsibility and day to day supervision however falls to the
service provider. The host organisation gains through additional human resourcing and
the law school, subject to any applicable rules of confidentiality, takes the student
experience and uses this as a teaching and learning tool.

legal literacy clinics (popularly known as Street Law). This model involves students,
again under requisite supervision, preparing and delivering material on legal awareness to
the public, for example in schools, prisons and other community settings. The student
becomes teacher and the public gain through improved levels of awareness of essential
rights and responsibilities.
The common denominator in each of these law school clinics is that a legal service is
provided to individual clients or to community groups and the law students are charged with
the primary responsibility of interviewing clients, and researching the relevant legal position.
Once the results and any proposed advice has been checked for legal accuracy and contextual
appropriateness, the clinics provide the client with the help sought.
274
The history and subsequent development of clinics has been well documented elsewhere (see
Bloch, 2010). The proposition made by this paper is that the principles of clinical legal
education have been tried and tested across a variety of countries in both the civil and
common law worlds and appear equally transferable to the context of conflict-affected
societies.
Accessing justice - the principles
Before looking at the detail of legal clinics comprised in the case studies let us consider the
fundamental principles behind the call for access to justice and how clinics can contribute to
‘on the ground’ provision.
The means to ensure effective access to justice is as much a part of the human rights debate
as the better known rights of life, limb and liberty. Indeed it might be said that access to
justice is the prerequisite to the upholding of all such fundamental principles. Rights can be
said to have limited value without the means by which to enforce them. The discourse
surrounding the nature of rights and remedies has occupied philosophers and jurists for many
years from Cicero’s early pronouncements to the expostulations of Hobbes, Rousseau and
Rawls to name but a few! Hayden (2001) presents a more contemporary view which poses
important questions on the nature of rights and their enforcement. The movement towards a
more applied and effective sense of human rights is now evident on the overtly political
stage.
The UN General Assembly resolution 60/147 (December 2005) introduced what is terms as:
Basic Principles and Guidelines on the Right to a Remedy and Reparation for Victims of
Gross Violations of International Human Rights Law and Serious Violations of International
Humanitarian Law . This has been followed very recently by the UN’s adoption of an
international benchmark for Legal Aid (and hence access to a lawyer). It would appear that
the international community through the guise of the UN is now actively concerned with
global standards impacting on access to justice (for an important and recent commentary on
this development see: Namoradze (2012)).
275
In the context of raising levels of legal awareness the UN has also been engaged in a recent
and detailed study of empowerment and poverty (see UN, 2008 and 2009). This is explored
further shortly.
It is therefore unsurprising that access to justice remains at the forefront of public and
political discussion in a multitude of jurisdictions, not just in societies with a history of
conflict or ‘third world’ countries. In the UK a debate has been simmering for over 20 years
on what has been described as ‘the uneasy relationship between volunteer legal activity and
access to justice’ (Robins, 2010). It is not the war-torn, past and present, who have the
monopoly on this debate. That said the problems caused by conflict can impact heavily on
realising access to justice given the lack of legal service provision and associated privations
in many of the countries affected. One might also surmise that a society that has been
brutalised by fighting and unrest may have a very different take on the perception of need and
the identification of individual legal ‘rights’ and seemingly appropriate solutions and
remedies.
There is extensive commentary available on the notions and mechanics of access to justice in
jurisdictions where major conflict has occurred. The process of moving from civil unrest to a
situation underpinned by concepts of, amongst other things, ‘law and order’ has been
described elsewhere as ‘transitional’ justice as explained by Roht-Arriaza and Mariezcurrena
(2006). This implies a move from one situation, that of discord to another, of relative peace
and stability.
However a contrasting and, I suggest, more helpful view, as expressed by writers such as
Mertus (1998) have posited the idea of ‘transformative justice’ Here, the values of transition
are questioned and the nature of change examined in a more critical way, especially in terms
of movements toward a culturally relevant and sustainable justice which is recognised and
valued by the communities affected..
This framework for analysis is particularly helpful in the context of access to justice. The
clinics that appear in the case studies are very much part of the ‘transformative’ approach,
introducing a concept and methodology for delivering legal services in a format that serves a
number of agendas and is appropriate to individual needs, respecting, at the same time, the
customs and culture of that country or region.
276
In order to understand the role of legal clinics in those parts of the world that may have
troubled pasts and may also have well-established means of informal dispute resolution, a
‘logic-line’ needs to be drawn.
The argument for legal clinics as part of the access to justice agenda runs something like this:

To function effectively society needs a framework by which the individual, the state
and the collective is rendered accountable

That framework will necessarily involve a set of expectations or requirements
(‘rules’), written or unwritten, rigid or flexible and independent of, or linked to, a
process of formalised adjudication

The ‘rules’ will need to be interpreted and applied, leading to mechanisms for
application and enforcement with, inevitably, a body of ‘experts’ emerging who are
entrusted with task of explaining and applying the ‘rules’. These experts may, to use
contemporary language, be termed lawyers generically or counsel and the judiciary in
particular.50

In order to utilise the service of these experts the wider community will need to
recognise that their rights and responsibilities are at issue (legal literacy) and to have
the means by which to use the services of the experts, to obtain legal advice and
secure appropriate remedies when necessary (access to justice)

Those services can be paid for, as in the case of any other commodity, or may be
provided as part of the obligations incumbent on the expert or government. For those
unable to afford it the state may play a role by providing or paying for access to that
service or the experts may provide help without charge

Where there is little or no state provision and where there is no or limited pro bono
tradition there will be varying degrees of unmet legal need and this gap in provision
can be, in part, addressed by a range of providers who can offer legal services. In
practice this has tended to be NGOs with a remit for assisting defined communities –
for example women, young people, the disabled, those detained in custody or the
homeless
In earlier years and still in many Islamic states the ‘expert’ may have been, or still is, a religious figure or
spiritual leader
50
277

Law schools are prominent in most countries, both in the common and civil law
worlds and are populated by staff and students with resources, knowledge, skills and
interest of direct relevance to those with legal needs 51

An effective (and in many countries, proven) partnership between the state, NGOs,
legal practitioners and law schools can contribute towards the response to unmet legal
need

In order to ensure that the service provided meets required or expected standards the
work carried out by legal clinics needs to be appropriately supervised which can be
done through practitioner involvement in a university-based clinic or by staff working
in government offices, private law firms or NGOs where the students are placed

Not only can law schools provide or supplement a legal service to individual clients
but they can address legal literacy needs through the provision of public legal
education classes – for example in schools and other community meeting places

Nothing in this sequence prevents the law school (or any other legal service provider)
from delivering a service that is complementary to other forms of intervention and
dispute resolution. In other words the legal clinic model can be adapted and focused
in a way to take into account the operational context and societal constraints and
expectations. This will be explored further in the case studies.
What is unmet need in this context? Simply put this is any requirement for legal help that is
not readily met by existing service providers. However it is generally accepted that the ‘need’
that is most prevalently ‘unmet’ is in the context of indigent people. Rhodes (2004) and
Pleasance et al (2003) present extensive discussions of the nature and extent of such need and
its impact of specific sectors of their respective communities. Rhodes shows that in the USA
an estimated four-fifths of the legal needs of low-income Americans are said to be unmet. In
the UK Pleasance’s research suggests that the cost of unresolved problems over a three and a
half year period exceeds £13 billion and impacts on those least able to afford it.
51
Interestingly law clinics have been relatively slow to establish themselves in the civil law systems of
continental Western Europe whereas they have flourished in the countries of the former Soviet Bloc. In the past
2 years however clinics have been founded in France. Italy and Spain. Under the common law, the US clinic
tradition dates back over many years – at least to the 1960’s and the civil rights movement - some say longer.
Clinical legal education in the UK is of more recent origin. For a history of clinics worldwide and for an
analysis of clinics and the social justice agenda see: Bloch (2010)
278
In those jurisdictions that have suffered from recent and/or significant conflict the legal
infrastructure is often scant in both its scope and geographical presence. Access to justice
problems that are commonly experienced are in the fields of both criminal and civil law
(although this distinction is not always so apparent in situ). As will be seen from the case
studies these include: the need of those detained and awaiting trial; women and children who
suffer from domestic violence; those deprived of their rightful inheritance; and, people who
are subjected to varying forms of discrimination.
Following the logic line set out above the law clinic can, it will be shown, play a major role
in addressing legal literacy, providing advice and assistance and, in this way, contributing to
more effective access to justice.
As indicated above there is a growing body of opinion and published works on the concept of
legal empowerment from the aspirational statements of such influential bodies as the United
Nations General Assembly to the more pragmatic concerns of activists in the field.
In its working group report in 2008 on the Empowerment of the Poor, a UN Commission
recognises the need to identify the ‘social realities of access to justice’ and the need for nonformal legal education. Human rights lawyers the report suggests are increasingly combining
traditional forms of legal assistance with the tools for empowerment “to give communities
the opportunity to learn and assert their rights and responsibilities." 52
In the substantive report that followed a year later the UN went on to say that: “Legal
empowerment must be firmly anchored in the realities of poverty and exclusion” and there is
a need to “build alliances with stakeholders and seek ways to overcome cultural impediments
to legal empowerment of the poor”.53 Further: “strategies should include special programmes
to provide free and equal access of the poor to courts….and other dispute resolution
mechanisms….. (and)…..support social movements to strengthen the voice of the poor”.54
Fine words as these may be subsequent analysists have been critical, Stephens (2009) for
example notes that the failures to address the political economy and to justify statements by
reference to empirical evidence are likely to mean that the report will have limited impact in
consequence with policymakers.
52
UN (2008) pages 12 and 19-20
UN (2009) para 65
54
Ibid, para 76
53
279
This is not to suggest that the empowerment debate is dead. Far from it. Jagganath et al
(2011), suggest boldly that legal empowerment is a practical and realistic alternative to Legal
Aid. Lawyers can work on raising awareness of legal rights and responsibilities and in so
doing obviate the need for some (if not all) more formal forms of legal intervention.
As will be seen one key characteristics and strategies of the development of legal clinics
discussed in the case studies below has been to use legal literacy programmes to address the
issue of empowerment and unmet legal need. What is currently missing is any significant
empirical studies on the impact increasing levels of legal awareness may have.55
Accessing justice - the case studies
In this section I will look at two case studies that track the development of law clinics in
conflict-affected jurisdictions. If legal clinics are able to serve the interests of those with
unmet need is this transferable to conflict-affected societies?
Most attention is devoted in this section to the situation in Afghanistan. The nature and extent
of the past and current problems in-country are well known and the presence of law clinics is
sufficiently well-established to make meaningful analysis possible. I will also offer, albeit
more briefly, a description of clinical developments in Georgia and make passing reference to
developments in South East Asia. Although each is very different in a historical and cultural
sense, the perceived role and, in some cases reported success, of law clinics is remarkably
similar. The comparison of each country’s clinical programme provides valuable material for
evaluation.
Afghanistan
I will not repeat what are well publicised facts about Afghanistan. Suffice it to say, for
present purposes, that as a result of civil war, external military intervention and the
55
Ref to AdviceNow
280
consequential regime changes that followed, the country was left with a very limited ‘access
to justice’ infrastructure. Barfield (2008) in his extensive writings on the Afghan situation
supports this view as does Tondini (2010).
By 2007 there was a recognisable legal profession but no organisation representing it, such as
a law society or bar association. Penal and Civil Codes existed alongside a written
constitution founded on the principles of an Islamic state. At this time law schools could be
found in several universities. Both Shari’a and what might be termed ‘Civil Law’ faculties
existed and indeed have flourished since.. The former focus on law in an overtly Islamic
context with the latter being more recognisable as ‘secular’ legal education institutions.
Interestingly members of the judiciary tend to be graduates of the Shari’a faculties whereas
private legal practitioners tend to come from the ‘civil law’ faculties.
Within 5 years these two co-existing (and largely independent but complimentary) types of
law school were functioning in 5 centres – Kabul, the capital, Herat in the extreme West,
Mazar i Sharif in the North, Jalalabad in the East and Alberoni in the North East. Kandahar,
the principal city in the South, currently has no law school.
The establishment and growth of law schools was, and continues to be, supported by the
international community through a range of governmental and donor agency initiatives.
Notable amongst these is the Open Society Institute (OSI). Through its Justice Initiative a
variety of programmes have been designed and delivered to promote good governance and
the rule of law. Importantly, and very much in accordance with OSI’s founding principles,
the lead for much of this comes from in-country personnel, in this case in the form of Open
Society Afghanistan. Their staff have pioneered the development of legal clinics as part of
the wider Justice Initiative.
Taking advantage of local support and enthusiasm an in-house legal advice clinic was set up
at the University of Herat in 2008. The Law and Shari’a Faculties at the University have
contributed jointly to the clinical programme in terms of responsibility, resources and of
student and staff numbers involved.
Operating initially from University premises the centre offered advice, in principle, to the
public on a wide range of legal matters. Enquiries were, initially, slow in filtering through
281
despite a publicity campaign being launched through local radio and by using posters and
leaflets.
Cases that did come to the Clinic involved family law matters (particularly domestic
violence), property problems (mainly women being denied inheritance rights) and criminal
cases (unrepresented detainees and trials in absentia). Cases were however few and far
between even though it was surmised (accurately as later increases in case loads have proven)
that existing need was significant.
Four major developments took place between 2008 and 2010 that fundamentally altered the
nature of the Herat Clinic and provided a model for others to adopt and, in some instances,
adapt.
First, links were made with existing NGOs so that students and staff at the University could
be placed with host organisations thus supplementing the hosts’ human resources and
increasing their service capacity. In particular a criminal defence NGO known as the
International Law Foundation (ILF) has now established strong links with the University and
takes a regular flow of students by way of externship. Students shadow practising lawyers
and engage in research and associated casework. In-house lawyers, members of the police
force and doctors are involved in substantive, procedural and forensic training. Students also
attended courts and prisons to assist in the case progression. The students then discuss the
cases (subject to rules of confidentiality) back at the University to further their own
understanding of the applicable legal rules, the legal and transferable skills involved and
professional practice and wider ethical concerns. More recently placements have been
arranged with other NGOs including Human Rights of Afghanistan, War Child and ASMED
(a small business development organisation). As evidenced by take-up and reported successes
elsewhere in Afghanistan, this ‘placement’ model has proven to be a useful one for both
students, clients and host organisations.
The second development to make a major impact on access to justice has been the
recognition on the part of government of the importance of legal clinics in addressing unmet
legal need. As may be obvious from the nature of the cases revealed above many of the
enquires handled by the Herat clinic concern women either as detainees, victims of domestic
violence or those financially disenfranchised in some way. Links were therefore made with
the Ministry of Women’s Affairs in Herat. Referrals are now taken by the Clinic directly
282
from the Ministry and the Ministry in turn takes students from the Clinic on placement.
Building on the success of this development staff and students at the Herat University Clinic
now also work with the Ministry of Justice in the courts and through the Legal Aid
Department shadowing officials there and assisting with allocated tasks.
Thirdly, a legal literacy or, as it is more commonly known, a Street Law programme has been
developed.56 Working in 5 high schools, students from the Clinic, under the supervision of
professionally qualified staff, have been presenting material on legal rights and
responsibilities to school pupils. The Ministry of Education is now considering giving
approval for this to become and established feature of the school curriculum. Through the
Street Law sessions law students develop their own understanding of the law and the legal
process through having to teach it to others. The school children stand to benefit from a set of
socially and legally pertinent presentations on laws that impact on, or are likely to affect,
their everyday lives – now or in the future. The Legal Aid Department of the Ministry of
Justice is also keen to develop Street Law. There is an acknowledged lack of available
resources within the Department to develop public legal awareness even though such work is
stated to be within the remit of the organisation.
The fourth major development was a simple change of venue. Rather than expecting clients
to come to the law school for advice and assistance the Clinic moved premises into the city
centre. This immediately resulted in an upturn in client numbers. Clearly clients felt more
able to approach the Clinic in this new setting, one that is proximate to the courts and main
government administrative buildings. In many countries clients are often and understandably
reluctant to advertise their needs and do not want to be seen to be coming to a place where
they may not normally be expected to go to. The relative anonymity of a city centre venue to
a degree protects against this concern. In a country which is, by custom and reputation,
deeply conservative, such perceptions and their implications are extremely important.
Whilst the model developed in Herat initially followed a template common to many law
school clinics in the ‘developed’ and ‘developing’ worlds it soon evolved to reflect local need
and in a pertinent and pressing cultural context. As mentioned above many of the cases
handled by the Clinic involve family relations. Most of the clients consulting the Clinic were
56
The term Street Law originated at Georgetown University, Washington DC. A not for profit organisation,
Street Law Inc., now promotes and co-ordinates much of the legal literacy work in the USA and internationally.
See: www.streetlaw.org (accessed on 3 January 2013)
283
(and indeed still are) women. In Afghan culture it is common on marriage for the wife to go
to live with her husband, in the husband’s family home. There, an extended family might
typically be found consisting of the husband’s parents, siblings and possibly grandparents and
other relatives.
It is not uncommon for the incoming wife to be expected to assume
responsibility for a large number of household chores in her new home. Some women
understandably complain that is tantamount to servitude. A compelling account of domestic
life in Afghanistan for women is vividly portrayed By Lamb (2002).
The Herat Law School Clinic has developed a particular expertise in addressing these
problems and has used the basic in-house advice clinic as a starting point for a more
customised and specialist service. Once initial advice has been researched by the students,
checked by the supervisor and provided to the client, if it is appropriate to do so and if the
client is in agreement, the Clinic then offers to meet the family members with whom the
client lives. A personal eye witness account when I was last in Herat (2010) showed me not
only the impact of the Clinic in terms of providing legal advice but also the potential of the
Clinic in the context of dispute resolution.
In the case I observed the woman client was in fact being allegedly abused by the husband’s
grandmother (including physical beatings). The husband felt unable to intervene on account
of his acknowledged divided loyalties. With their client’s consent the Clinic students and
supervisor invited all of the family members to a meeting at the Clinic. They explained that
although the Clinic represented the woman and the rest of the family were free to take
independent advice the Clinic personnel could explain the law to the family with a view to
seeing if an agreement could be reached on future behaviour towards their client.
Unsurprisingly perhaps, under the Afghan Penal Code it is a criminal offence to assault
another person. Divorce is also permissible under the Civil Code. For a variety of reasons –
emotional, financial and cultural – the woman in question did not want to leave her husband
and wanted the family situation to improve. She was however unwilling to accept a
continuation of the abuse that had been taking place. Through translation I understood that
the family were genuinely shocked when the law was explained to them. In a relatively short
period of time they had reached agreement that the woman would not be subject to any
physical harm or other ‘punishment’. The students maintained contact with the woman and
from what the supervisor has since told me there have been no further reported problems.
284
Taking this case at face value it shows how far the Clinic can provide access to justice going
beyond initial advice and using the law as a lever to resolve difficulties rather than as a blunt
instrument forcing parties to go to court and/or take other, major, life-changing decisions.
The desirability of what in the West we term alternative dispute resolution or ADR is also
underpinned in Afghanistan by a centuries-old administrative system known as Hoqooq
(literally ‘rights’). According to information published by the Afghan Ministry of Justice:
‘The purpose for the establishment of the Huqooqiyah Directorate was to facilitate the
adjudication of disputes and civil right cases arising between citizens and real and legal
persons; to follow-up on those cases; and to effectuate resolution through tribal elders, or
patriarchs, and chiefs. The resolution of said disputes were in the form of reconciliation
and/or referrals to the courts in order for the cases to be equitably settled. Further, the
objective behind the creation of this directorate was to pre-empt and prevent ethnic, tribal,
and family disputes as well as to promote the maintenance of public order in the country’. 57
On the evidence provided by the family case cited above legal clinics can clearly compliment
the principles underpinning the Hoqooq system.
As well as giving students the opportunity to develop their understanding of doctrinal issues
through the application of theory to practice the work of the Herat Clinic enables the students
to acquire and hone the skills that lawyers need to work effectively. As revealed by
discussion and feedback given at law clinic meetings in the law school supervisors and
students clearly appreciate the need for a range of skills in their work – some overtly legal
(for example interviewing a client and drafting a an advice letter or other document) and
others more transferable in nature (such as research, record keeping and working together as
a team). All students are inducted into the ways of the Clinic in a compulsory preparatory
programme. A Clinic manual sets out the operational rules and provides the framework for
good file keeping and case management.
A further, related and highly significant and positive aspect of the Herat programme is the
extent to which the students also regard the experience as bolstering their employability. With
practical as well as theoretical understanding, their chances of securing employment after
57
See: www.moj.gov.af/en/page/1672 (accessed 7 January 2013). The Hoqooq system is said to date back to the
14th Century. It has been relatively recently been codified see: Hoqooq Law on the Procedure for Obtaining
Rights (Hoqooq), Official Gazette No. 786, 1999/08/05
285
graduation were seen by them and by their supervisors and those legal practitioners I
interviewed as being greatly enhanced. It is of course too early to say whether employability
rates will improve but the experience in other jurisdictions would suggest that they are likely
too.58 In addition, the exposure of students to underprivileged clients should, again judging by
experience elsewhere, result in more lawyers going into practice committed to addressing
social justice issues.59
The lead taken by the University of Herat has provided a platform for others to use in
developing clinical programmes. The NGO, ILF, mentioned above, has a national presence as
does another influential NGO, Global Rights (GR). ILF and GR have actively supported the
concept of law school clinics and provide both training and placement opportunities across
Afghanistan. Other NGOs, notably Da Qanoon Ghushtonky (again with national coverage
and specialising in raising legal awareness amongst woman and children) have been proactive
in clinical work particularly in rural areas.60
As part of its funding conditions the University of Herat was expected to share established
practice with others and has, since 2008, hosted visits from other organisations including law
schools.
In May 2012 OSI, the principal funder, brought all of the law schools in Afghanistan together
to discuss progress being made and to further develop best practice. At this meeting, which
was held out of Afghanistan to give delegates the opportunity to step back from the daily
challenges of living and working in-country, the universities, listed in alphabetical order,
reported as follows:
Alberoni
The University of Alberoni’s Law and Shari’a Faculties have been keen to have a clinic since
2010 but difficulties finding suitable space at the University coupled with a lack of financial
58
Universities are quick to realise and market the employability of students and clinics are seen as a major
contributor to the relevant skills and attribute acquisition. Visit the ‘clinic page’ of any relevant university
website to see,
59
My experience at the York Law School reinforces this – see the Law Clinic Annual Report available at:
www.york.ac.uk/law/clinic (accessed on 30 December 2012)
60
See: http://www.dqg.org.af/pages.php?pid=338 (accessed on 4 January 2013)
286
backing had prevented this happening. DPK (a USAID supported consultancy service) is now
assisting with infrastructure and 2 professors from each faculty have now been licensed by
Afghan Independent Legal Aid Board (AILAB) to practice as lawyers. As at June 2012 thirty
students had been inducted and the Clinic was due to start taking on criminal cases from
August 2012. At the time of writing confirmation of the commencement had not been
received. The visit to see the clinics at Herat were mentioned as being particularly useful in
adding development.
Balkh (Mazar i Sharif)
Like Alberoni, Balkh University have been intent on setting up a clinic for the last 2 years.
They too visited the clinics at Herat and this was seen as a very important step towards
establishing their own in-house service. Students at Balkh are already placed with another
organisation (ILF) and it was anticipated that the in-house clinic at Balkh would start taking
clients in the summer of 2012. At the time of writing this development had not been
confirmed. The clinic intends to specialise in civil cases. Four professors, 2 each from the
Law and Shari’a Faculties, are already registered with AILAB. Unfortunately, as at May
2012, applications for donor aid had not been successful although DPK has provided some
initial help with equipment. This would enable the Clinic to start, albeit on a very modest
basis. Although many of the funding bids are for major capital as well as recurrent
expenditure the Herat model demonstrates that a clinic can be set up and run at relatively
modest expense.
Herat
From its start in 2008 the Herat Clinic has made steady progress and in 2010 expanded to
include criminal defence service. Herat University Law and Shari’a Faculties run the clinics
as a joint venture and share the staffing responsibilities. Students from both faculties are able
to take part in the clinics and equal numbers of male and female students do so. Sixteen
students each term work in the civil clinic, 12 take part in the criminal clinic and a further 20
in a Street Law programme run in conjunction with local schools. Since 2008 over 300
287
students had worked in the various clinics at the University. All students undertake a 2-week
induction programme and spend time on placement at the local courts, the government Legal
Aid office and with the Ministry of Women’s Affairs. The clinics handle around 3 civil and 7
criminal cases a term. All students receive a participation certificate on completion of their
time in the clinic and after they have taken part in a mock trial. Herat has hosted a number of
‘exposure’ visits so that other universities in Afghanistan can benefit from seeing the Herat
clinics in operation and discussing how the clinics run with staff and students there. Funding
bids have been made to a range of donor and other agencies so that the clinics at Herat are not
over-reliant on one source of financial support (OSI).
Kabul
Kabul University through its Shari’a and Law Faculties has long articulated a commitment to
clinical legal education. With resources from DPK the Shari’a Faculty established a liveclient clinic in February 2012. The Law Faculty plans to do the same. To date the clinic had
trained 160 students of whom 40 had (as at May 2012) had case work experience. By this
time the clinic had taken on 20 cases. All of these had been concerned with family law. The
Law Faculty intends to deal with criminal law cases when it begins its operation. In addition
to the in-house clinic, students are also placed with local criminal defence lawyers. Concern
was expressed that when DPK funding runs out it might affect the longer-term future of the
clinical programme. The Dean of the Shari’a Faculty in Kabul is also the Director of the
AILAB, the body that registers practising lawyers.
Nangarhar (Jalalabad)
A Clinic at Nangarhar University started in February 2012. Two professors, one each from
the Law and Shari’s Faculties are licenced to practice. In order to get the Clinic up and
running the Dean of the Law School resigned from his post to become the Director of the
Legal Clinic. Initial training has been provided by staff at Herat University. The Clinic at
Nangarhar focuses on family and inheritance cases. By June 2012 twelve students had taken
part in the clinic and the clinic had assisted 5 clients. There is strong interest amongst the
288
student body. Students undertake a training programme and, as well as seeing clients inhouse, also spend time on placement with the courts, the Ministry of Justice and the Ministry
of Women’s Affairs. The ‘Herat model’ is again being replicated here.
A further important development has been the creation of The Independent Afghan Bar
Association (IABA) which has been supported heavily by the UK’s Department for Overseas
Development (DFID). Established in 2008 the Association has already been responsible for a
number of significant developments including assisting with the drafting of the Advocates’
Law, By-laws of AIBA and Code of Conduct.61. From personal discussions I have had with the
chair of the Education Committee, the AIBA is highly supportive of the concept of legal
clinics and is willing to support clinics through supervision and placements62. On a broader
note, Article 16 of By-Laws actively requires the AIBA to make rules for ‘public legal
trainings’ (interpreted as legal literacy classes) and these are expected to be ready by mid2013. Again there is scope for productive links between the legal profession and law schools
through Street Law-related activities. DFID has provided both human resource and financial
backing. The AIBA also provides providing training for judges and other qualified lawyers
and runs the bar examination system for aspirant practitioners.
There are currently over 1,000 licenced lawyers in Afghanistan and therefore there is great
potential to involve legal practitioners, in many different parts of the country in access to
justice partnership with NGOs and law schools.
Further evidence of the grounding of the legal clinics in the overall service provision picture
comes with the development of monthly meetings between Legal Aid Department (Ministry
of Justice), NGOs and the University in Herat. It is important for these discussions to be held
to share best practice, to ensure that service provision is complementary, to maximise service
opportunities and to ensure that scare resources are best utilised.
Afghanistan, with all of its problems and challenges, has established a platform from which
unmet legal need can begin to be addressed. This starts with the raising of awareness of the
general public of legal rights and responsibilities and increasingly includes the delivery of
individual client-focused advice and representation. The key to the success of this movement
61
Statute No. 111, 25/11/2007 (but not effective until 2009)
The AIBA has the power to actively support developments such as legal clinics – see Article 2 (4), (6) and
(10) of the By-Laws
62
289
has been in the partnerships being developed between a range of service providers including
government, the private legal profession, NGOs and law schools.
Has this pattern emerged in other parts of the world where conflict has been or is still
evident? In the space that remains one further case study will be examined:
Georgia
The fall of the Soviet Union and the rise of the independent countries surrounding what is
now the state of Russia brought uncertainty as well as fundamental change. Although blood
was shed and dispute and tension still persists on the Georgian/Russian border (notably in
Abkhazia and South Ossetia) the country has witnessed a rapid move to commercialisation
and the establishment of major institutions including law firms to service needs arising in this
context. 63 At the other end of the property spectrum reports suggest that legal need is
extensive particularly around employment, housing and family issues. Whilst the contrast
with Afghanistan could not be greater in terms of the security situation and developments to
infrastructure and the economy, striking similarities can be found ion terms of legal service
options.This is especially true in the context of indigent people obtaining legal help with
everyday problems. There is reportedly widespread public ignorance on matters legal. For an
account (albeit openly critical) of the current position in Georgia, in terms of human rights
and related legal protection, the Human Rights Watch reports make for interesting reading.64
The absence of a Legal Aid system if they are to receive legal help clients must somehow
find the money to pay for a lawyer or they must depend on services being provided pro bono
or through an NGO. With the targeted support of the USAID, the NGO, Public Interest Law
Network (PILnet), through the Judicial Independence and Legal Empowerment Project
(JILEP), has been promoting the development of law school-based legal clinics. The project
started in 2008 at the Georgian-American University, Tbilisi (GAU). Through a similar
strategic response to that used in Afghanistan - using of an exemplar and a team of donorlinked, in-house, support staff - other universities in the country have been able to develop
63
64
The global law firm DLA Piper for example now has a Tbilisi office
The reports on Georgia can be found at: www.hrw.org/europecentral-asia/georgia (accessed 6 January 2013)
290
their own ideas for legal clinics based on the model piloted at the initial law school, in this
case GAU.
What are these clinics doing? The list by now may be sounding familiar – family law
(especially for women and especially in issues of domestic violence); criminal cases
(particularly where a person is in custody); housing and employment cases; inheritance and
property problems; and, legal literacy issues
At a workshop held in September 2012, run by JILEP staff and a range of international
‘experts’, teaching staff and students from 5 law schools met to discuss development
possibilities and principles of best practice. The institutions represented were: the Free
University, Tbilisi (FU); Tbilisi State University (TSU); Akaki Tsereteli State University,
Kutaisi (KSU); and the Shota Rustaveli State University, Batumi (BSU). As at September
2012 clinics were operating at all 5 institutions.
The challenges identified, in terms of establishing and running the Clinics at all attending
institutions, provides fertile ground for supporting common development. As this paper is
being typed a common operations manual is being drafted for the clinics in Georgia to share
and adapt to suit particular needs and electronic mailing ‘lists’ are also being put in place to
facilitate further discussions and developments and the sharing of best practice.
Despite the identified needs, the level of legal service provided by the Clinics is, as yet,
relatively low. None of the Clinics has a substantial client base. The Clinic staff do not appear
to be proactive in seeking clients but passively receive enquiries and act on them once
received. Heavy reliance is put, in all of the Clinics, on previous cases (taken from
supervisors’ own practices) and effectively getting the students to discuss problems in
simulated form. Whilst there is nothing wrong with this in terms of learning it is rather a
wasted opportunity not to provide much-needed advice and expose students to the ‘real
client’ experience. Attracting clients appears to be a significant issue and may, if what
colleagues in Georgia say is correct, in part be a cultural concern. Clients are said to be
dubious about the value of a free service. Older clients still look to the state to provide help
when it is needed – a possible hangover from expectations of previous times.. These
perceptions may change once a track record has been established and when clients begin to
recommend the law school clinic service to others. In any event, more attention could be
291
given to advertising the clinic services – through internet, local and national media and
through publicity flyers.
Other case studies could also have been used to illustrate the prevalence and possible value of
clinics in conflict-affected societies.. A rapidly rising clinical legal education movement is
now appearing in the former war-torn countries of the Mekong (Cambodia, Laos and Viet
Nam) spearheaded by the NGO Bridges Across Borders Southeast Asia (BABSEA).65 Bloch
(2010) details similar development globally..
Conclusion
When setting out to write this paper I was of the view that legal clinics had a particular
relevance and role to play in improving access to justice in conflict zones. I remained
convinced of that in a logistical and literal sense – that is where there is a limited
infrastructure to provide legal help, clinics, formed in partnership with existing service
providers, government and law schools, are an effective way of addressing aspects of unmet
legal need. I now however question whether conflict, of the war-torn variety, is the key
consideration. I am increasing of the opinion that it is social injustice that is the real issue. Of
course injustice and inequality may be aggravated by open conflict but are not caused by it
per se.
The role of the law school clinic, as evidenced by the activities of the institutions discussed in
this article, is twofold: providing legal advice and assistance and raising awareness of rights
and responsibilities. The beneficiaries are clear – clients receive a free, professional and
customised service, students learn experientially, law schools serve a wider community
mission and the legal profession stands to inherit lawyers who are beginning to acquire and
appreciate the need for legal practice awareness and to develop pragmatic, problem-solving
skills.
Of course legal need in jurisdictions where there is a very limited availability of lawyers
could be met in many ways – for example government funding of legal help or increased pro
bono provision. The distinct advantage however of the law school clinic, providing it is
65
For information on the extensive work of the organisation see: www.babseacle.org (accessed 7 January 2013)
292
properly supervised, is that it uses a readily available resource (human and otherwise) and it
is in the interest of all concerned that the service is developed and delivered. The nature of
the clinic is one that is flexible to need and context. The principal drawback is the cost of
supervision and this can be addressed through developing effective partnerships between law
schools, government, NGOs, community leaders and donor agencies.
As is often the case with reflective practice one can use the experience of others to rethink the
nature of problems in one’s own jurisdiction. I am mindful in particular of the public funding
cuts being experienced in many so-called ‘developed’ countries. In the country with which I
am most familiar, the UK, the public funding of legal services (Legal Aid) is due to change
radically in April 2013 – to the extent that it will only be available in a very limited number
of instances – criminal cases where liberty is at stake, some reviews of the actions of public
bodies, cases involving the care of children and cases where domestic violence and/or the
loss of a home are involved.66 Large numbers of people will be effectively denied access to
justice in the UK as a result. Not only will Legal Aid be restricted in its scope but many
NGOs currently providing a service to those otherwise unable to access a lawyer will close as
they depend heavily on public funding. A detailed account of this can be found in Justice4all
(2011). The role of law school-based legal clinics has been predicted to become more
prevalent and in much greater demand as a result (LawWorks (2011)).67
As suggested above rights without remedies (or access to the help that might provide such an
outcome) are of little use to those in immediate need. Access to justice requires access to the
machinery of justice and that includes access to legal advice and representation.
I therefore now conclude, without suggesting that legal clinics might be obliged in any way to
offer a service that should be incumbent on the state to provide, that law school-based clinics
have a particular role to play in addressing social injustice. By raising levels of legal literacy
and assisting in individual cases clinics can offer help to those who would otherwise be
without legal help. Not only are communities and individuals aided but law students involved
in the process are exposed to the often harsh realities of life. One would hope that exposing
66
The provisions changing Legal Aid entitlement are to be found, in the oddly and perhaps ironically named,
Legal Aid and Punishment of Offenders Act 2012. For a fascinating address delivered by a senior judge on the
nature of the (then) proposed changes see: Hale (2011)
67
The not for profit group LawWorks (see www.lawworks.org.uk) conducts a regular survey of law school pro
bono clinic initiatives. Their most recent research shows that around 75% of UK law schools engage in this type
of work.
293
students to such injustices hones not only their technical knowledge and skills but sensitises
them to social issues and reinforces their professional commitment.
In those countries with histories of conflict there is, predictably, a greater degree of injustice
and an often much poorer support systems to address social and legal needs. The case studies
discussed in this paper hopefully demonstrate that. In this context the legal clinic may serve
an even more important role.
Acknowledgments
I very much appreciate the opportunities I have been given to see and to work alongside
colleagues in legal clinics in many countries. They are too numerous to mention here but they
know who they are and I am truly grateful to them. I am also appreciative of the detailed and
constructive comments provided on an earlier draft of this article by the peer reviewers. The
shortcomings contained in this revised version are of course down to me.
Bibliography
Barfield T., 2008, Culture and Custom in Nation-Building: Law in Afghanistan, Maine Law
Review 60, 347
Bloch F. (ed), 2010,The Global Clinical Movement: Educating Lawyers for Social Justice,
OUP,
Brayne H., Duncan N. And Grimes R. (eds.), 1998, Clinical Legal Education - Active
Learning in Your Law School, Blackstone Press
Gang R., 2010, Community-Based Dispute Resolution Processes in Balkh Province,
Afghanistan Research and Evaluation Unit Case Study Series
Grimes R., 2009, All change please - lessons to learn from legal education reforms in
Nigeria, The Law Teacher, 43 (1), 82
294
Hayden, P. (ed.), 2001, The Philosophy of Human Rights, St. Paul, MN: Paragon Press,
Hale, address to the Law Centres Federation Annual Conference, 2011, accessible at:
www.supremecourt.gov.uk/docs/speech_111125.pdf (accessed 4 January 2013)
Kerrigan K. and Murray V. (eds), A Student Guide to Clinical Legal Education and Pro
Bono, Palgrave Macmillan, 2011,
Jagannath M., Phillips N. and Shah J., A rights-based approach to lawyering in post-disaster
Haiti, NorthWestern Journal of International Human Rights, 10 (1), 2011, 7
Justice4all, Saving justice: Where next for legal aid?, 2011
Lamb C., The Sewing Circles of Herat, Harper Collins, 2002
LawWorks, (2011), Pro Bono law school survey, The Law Society, 2011
Maru V., Legal empowerment and social accountability, Health and human Rights, 12 (1),
2010, 1
Mertus J., From Legal Transplants to Transformative Justice: Human Rights and the
Promise of Transnational Civil Society, 14 Am. U. Int’l L. Rev., (1998-1999), 1335
Namoradze Z., UN General Assembly Enacts Global Standards on Access to Legal Aid,
available at:
http://www.legalaidreform.org/international-standards/item/485-un-general-
assembly-enacts-global-standards-on-access-to-legal-aid (accessed on 7 January 2013)
Pleasance P., Genn H., Balmer N., Buck A., and O’Grady A., 2003, Causes of Action: First
findings of the LSRC Periodic Survey , Journal of Law and Society, 30 (1), 11,
Rhodes D., 2004, Access to justice, OUP,
Robins J. (ed), 2010, Pro Bono: good enough?, a set of essays produced by the Solicitors’
Journal Justice Gap series, Solicitors’ Journal
Roht-Arriaza N. and Mariezcurrena J., 2006, Transitional justice in the twenty-first century:
beyond truth versus justice, CUP
295
Soros G. And Abed F.H., 2012, Rule of Law Can Rid the World of Poverty, Financial Times,
28
September,
accessible
at:
www.ft.com/intl/cms/s/0/f78f8e0a-07cc-11e2-8354-
00144feabdc0 - accessed on 28 December 2012
Stephens M., The Commission on Legal Empowerment of the Poor: An Opportunity Missed,
Hague Journal on the Rule of Law, 1 (1), 2009, 132
Tarr N., 2009, Ethics, internal law school clinics, and training the next generation of poverty
lawyers, William Mitchell Law Review, 35 (3), 1011.
Tondini ?., Afghanistan, 2010
Commission on Legal Empowerment of the Poor, Making the Law work for Everyone,
Working Group Reports, Volume II, United Nations, 2008
Commission on Legal Empowerment of the Poor, Report of the Secretary General, 63/142,
2009, United Nations General Assembly
296
Download