36 BİLİM VE ÜTOPYA Temmuz 1996 Toplum, bilim ve tıp etiği ii açısından alternatif tıp ve halk tıbbı Dr. N. Yasemin OĞUZ (*) Bilim ve Ütopya Dergisi'nin 2 0. 22 ve 23. sayılarında yer alan ve ülke mizde gidere k boy utla na n "alternatif tıp" sorununu vurgulayan yazılar, önemli bir tartışmayı başlatmıştır. Bu yazının temel amacı, "alternatif tıp" uygulamalarını toplumsal açıdan ele alarak, bu uygulamaların yaygınlaşmasının toplumun tıbba bakışı üzerinde ne gibi etkileri olabileceğini incelemektir. Yukarıda belirtilen her üç yazıda da "alternatif" tıbbın ne olduğu konusundaki belirsizlik gündeme getirilmemekte ve bu belirsizliğin aşılmasının ya da en azından bu konunun önemle ele alınmasının gereği vurgulanmaktadır ( I . 2. 3 ). "Alternatif" tıbbın tanımı ve kapsamı ile ilgili olarak iki temel yaklaşım bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, çağdaş bilimsel tıbbın dışında kalan tüm yöntemleri "alternatif" tıp kapsamı içinde gören yaklaşımdır (4). İkincisi ise. halk tıbbını (folklorik tıp. geleneksel tıp) "alternatif tıp kapsamı içinde görmeyen yaklaşımdır (3). Yazarınız kendisini ikinci görüşün savunucuları arasında görmektedir (6). araç ve gereçler genellikle yöresel nitelikler taşır. "Alternatif" tıp açısından durum tümüyle farklıdır. Bu etkinliğin "kuramcıları", çağdaş bilimsel tıbbın temel dayanağı olan belirtileri, hastalıkları vb. sınıflandırma ve neden-sonuç ilişkilerini saplayarak genellemelere girme çabasını reddederek, onun yerine belirsizliği ve tek tek olaylardan yola çıkarak çıkarımlarda bulunmayı savunmakladır. Bu savı yalnızca tıp açısından ele almak oldukça yanıltıcıdır. Onlar bu yaklaşımı bilgi üretiminin ve uygulamanın yeni yöntemi olarak, bilimsel yöntemin yerine önermektedir. Bu nedenle "alternatif" tıp başlangıçta sınıflandırmaya karşı çıkmakla birlikte, evreni anlama ve açıklama çabasında kaçınılmaz olarak ona başvurur. Bunun en basit örneğini bazı insanları "hasta", ötekileri "hasta olmayan" biçimindeki sınıflandırmasında görmekteyiz (7). "Alternatif" tıp teknoloji kullanımı açısından da halk tıbbından ayrılmaktadır. Bugün "altenatif alanlarının bir parçası olarak kabul etme eğilimleri de bu meşruluk kaygısının bir sonucudur. "Alternatif" tıp uygulamalarını halk tıbbından ayıran en önemli özelliklerden bin de yöresel nitelik taşımamasıdır. Bu açıdan bakılacak olursa, "alternatif" tıp yöntemleri arasında sık sık adı geçen akupunktur, ayurveda ya da shiatsu ülkemiz için "alternatif" tıp kapsamı içinde görülebilecekken, bitkisel tıbbın bir bölümü ve bazı şifacılık türleri (örneğin "ocak'lar") halk tıbbı kapsamı içinde yer almaktadır. Oysa Çin'de akupunktur ve shiatsu. Hindistan'da ayurveda "alternatif" tıptan çok halk tıbbının kapsamına girmektedir. Halk tıbbı ile çağdaş bilimsel tıbbın ve "alternatif" tıbbın ilişkisi tarihsel açıdan da ilginçtir. Gerek çağdaş bilimsel tıp adı verilebilecek uygulamalar, gerekse "alternatif" tıp uygulaması oldukça yalan tarihlidir. "Alternatif" tıp uygulamasında ilklerden biri olan A. Mesmer'de, çağdaş bilimsel tıbbın kurucularından sayılan C. Bernard'da daha tıp uygulamaları kapsamında yer alan yöntemlerden büyük bölümünde teknoloji yoğun olarak kullanılmaktadır (4): gerek bu nedenle gerekse risk/yarar oranları göz önüne alındığında bunlar gerçekte hiç de ekonomik olmayan yöntemlerdir. "Alternatif" tıp uygulamasında görülen kurumsallaşma ve örgütlenme çabası, "meşrulaşma" kaygısı, bu bakış açısıyla tutarlıdır. "Alternatif tıp uygulayıcılarının halk tıbbini kendi geçen yüzyılda yaşamıştır. Tarihsel süreç içinde, özellikle Hipokrat'tan bu yana tıp, içinde bulunduğu çağın bilimine koşul olarak gelişmiştir. Giderek içindeki mistik öğeleri azaltarak günümüze ulaşan ve benimsediği anlayış nedeniyle bugün çağdaş bilimsel tıp adı verilen etkinlik, bu süreç boyunca önemli değişiklikler geçirmiştir. Halk tıbbı ise. yöntem çeşitliliği açısından görece bir gelişme göstermişse de. yön - BİLİM AÇISINDAN HALK TIBBI VE "ALTERNATİF" TIP Halk tıbbı, temel bir düşünsel dayanağı olduğunu öne sürmeksizin ve çağdaş bilimsel tıbba bir seçenek olma amacı gütmeksizin, varlığını çağlar boyunca sürdürüp gelmiş kültürel bir kalıttır. Halk tıbbının yöntemleri deneyimsel gözlemlere dayanır. Uygulayıcıları, kendilerine başvuranlara sağladıkları belli orandaki yarara dayanarak ve bundan yola çıkarak evreni anlama ve açıklama çabasında bulunmamaktadır. Kuşkusuz halk tıbbının içinde yer alan yöntemlerin her birinin. tarihsel süreç içinde geçerli olmuş bir düşünce, belki daha doğrusu inanma çerçevesinin bir parçası olarak ortaya çıktığını vurgulamak gerekir. Bu yöntemler incelendiklerinde, onlara dayanak oluşturan çerçeve ile tutarlı anlamlara ulaşmamız olanaklıdır. Ancak bu yöntemlerin uygulayıcıları ne bu çerçevelerle yöntemler arasında bir ilişki kurmakta, ne de bu tarihsel çerçevenin bugünkünün yerini alması gerektiği savını öne sürmektedir. Bu eğilimle tutarlı olarak halk tıbbında kurumsallaşma ve örgütlenme çabasına da rastlanmamakladır. Halk tıbbında bilgi ve becerilerin aktarımı oldukça sınırlıdır ve yaygınlaşmayı değil, sürekliliği amaçlayan bir biçimde gerçekleşmektedir. Halk tıbbı yöntemlerinde teknoloji kullanımı çok azdır, bu nedenle de bu uygulamalar oldukça ekonomiktir. Halk tıbbı uygulamalarının ucuz oluşunun bir başka nedeni de uygulamacıların parasal beklentilerinin yüksek olmayışıdır. Özellikle ülkemizde bu uygulamalardan para almama biçimindeki tutum, mistik şifacılar arasında görülmektedir. Kuşkusuz bu ucuz oluş yalnızca parasal anlamda, yarar-risk oranları göz önüne alınmaksızın dile getirilmektedir. Halk tıbbı yöntemleri ya da bu yöntemlerde kullanılan temler kendi içlerinde değişmeden sürmüşlerdir. Bilgi aktarımının sınırlı ve usta-çırak ilişkisi biçiminde olması, uygulamaların yöresel nitelik göstermeleri nedeniyle bazı yöntemler tümüyle ortadan kalkmıştır. Genellikle bu ayıklanmada bazı yöntemlerin yeterince e t k i l i görülmemesi söz konusu olmamaktadır. "Alternatif" tıp da çağdaş bilimsel tı p gibi halk tıbbından ayrılarak onaya çıkmıştır. Halk tıbbıyla en önemli benzerliği, her ikisinin de insanlardaki aynı uslamlama süreçlerini kullanarak etkinlik kazanmalarıdır. Halk tıbbında bu, belirgin olarak geleneksel olana güvenme eğilimine dayanırken, "alternatif" tıpta daha çok sağaltıcının mistik gücüne ve yöntemin içerdiği gizeme dayanma eğilimindedir. "ALTERNATİF" TIP, HALK TIBBI VE TOPLUM Konuyu ülkemiz açısından ele alacak olursak, Anadolu'nun birçok değişik kavime ve kültüre ev sahipliği yapmış olduğunu vurgulamak önemlidir. Bu nedenle Anadolu halkı köklü bir halk tıbbı geleneğine sahiptir. "Alternatif" tıp uygulayıcıları, kendi uygulamalarının toplumda kabul görmesini sağlamak için bu köklü halk tıbbı geleneğine dayanmaktadır. Bu yolla toplumumuza çok yabancı olan yöntemleri bile kolayca kabul ettirebilmektedirler. Sağlık konusunda oldukça eğitimsiz olan geniş halk kitlelerini aldatmanın ve bu yolla kazanç sağlamanın olanaklı oluşu, ülkemizi, "alternatif" tıp için çekici duruma getirmektedir. Bu nedenle de bu yöntemler giderek daha hızlı bir biçimde ithal edilmekle ve uygulayıcıları, örgütlenmeye çalışmaktadır. Bu çekiciliğin sürmesinde medyanın kalkışı göz ardı edilemez düzeydedir. Medya ilgi çekici bulduğu uygulamaları vurgulayarak, "alternatif" tıbbın umumini yapmakta, böylece talebi körüklemekledir. "Alternatif" tıbbın ülkemizde son yıllardaki hızlı yaygınlaşmasının nedenlerinden biri de. çeşitli çevrelerce desteklenen ve beslenen mistik eğilimlerdir. Bu bağlamda özellikle bilim karşıtı, gizemci ve mistik yaklaşımların etkinlik kazanması önemlidir. Bu yönelim bugün yeni bir boyut kazanmış, doğaüstü güçlerin varlığını kanıtlamaya çalışan programlar görsel medyayı kaplayarak, toplumda giderek artan mistik eğilimlere farklı bir yon vermeye başlamıştır Bu yolla insanlara yalnızca inanç boyutunda değil, gerçeklik boyutunda da bazı iletiler sunulmakladır. Ülkemizde bilim çevrelerinin ve aydınların bu alandaki sorumluluğunun üzerinde durmak gereklidir. Bu yazıda özellikle hekimlerin hem bir aydın, hem de bilimsel bir uğraşın üyeleri olarak taşıdıktan sorumluluk söz konusu edilecektir. Bu bağlamda. Bilim ve Ütopya Dergisi'nin 20. sayısında Sayın Dr. Fikriye İnanç Bas'ın "Alternatif tıp: seçenek mi yoksa yardımcı mı?" başlıklı yazısında değinilen, hastanın hekimini seçme özgürlüğü. Özellikle tıp etiğı açısından önemli bir torundur (I). Kuşkusuz hastanın "alternatif" tıp uygulamacı- Tartışma 37 BİLİM VE ÜTOPYA Temmuz 1996 sı i l e çağdaş bilimsel tıp uygulayın bir doktor arasında seçim yapmasının, onun özerkliğinin bir parçası olduğunu savunmak, bu iki uygulamanın birbirine seçenek oluşturduğu An kabulüne dayanır. Oysa toplumsal bir kurum olarak benimsenen tıp, eğilimin verildiği kurumlarıyla, hizmetin sunulduğu sağlık kuruluşlarıyla ve uygulamasının gerekli ve yeterli koşullarıyla bir bütündür. Bu bütün, devletin halkın sağlığını korumak ve geliştirmek için üstlendiği görevi yerine getirmekle yükümlendirilmiştir. Bu nedenle toplum tarafından benimsenir ve olumlanır. Seçenekler ancak bu bütünün içinde söz konusu olabilir ki, "altenatif" tıbbın bu toplumsal kurumla herhangi bir kesişme noktası olmadığı açık olsa gerektir. Çağdaş bilimsel tıbbın "alternatif" tıp yöntemlerini bilimsel açıdan incelenmesi bu gerçeği değiştiremez: çünkü bilimsel tıbbın açıklama getirdiği yöntemler, etkinlikleri kanıtlandığı takdirde bilimsel tıbbın bir parçası durumuna gelir. Artık onları "alternatif" tıp kümesinin bir öğesi olarak göremeyiz. "Altematif tıbbın. büyük bir bölümü ise. bu tür kanıtlamalara olanak vermeyen yöntemlerden ve açıklamalardan oluşmaktadır. TIP ETİĞI AÇISINDAN KONUMUZ Tıp fakültelerini bitirmiş ve hasta tedavi etme yetkisini elde etmiş hekimlerin "alternatif" tıp yöntemlerini kullanmaları tıp etiği açısından en temel sorunlardan bindir. Bu hekimlerden bir bölümü çağda; bilimsel tıp uygulaması ile "alternatif" tıp uygulamalarını bir anda sürdürürken, bir bölümü yalnızca "alternatif" tıp yöntemlerini tedavide kullanmaktadır, ilk gruptaki uygulama, hem çağdaş bilimsel tıbbın güvenilirliğini zedelemekte hem de hastanın iki kez aldatılmasına yol açmaktadır. Öncelikle çağdaş bilimsel tıp tarafından sorununun ele alınacağını düşünen hasta, kendi seçimi dışında "alternatif" tıp yöntemleriyle karşılanmaktadır. İkinci aldatmaca kendisine bir seçme şansı sunulsa bile. bu seçeneğin gerçek bir seçenek olmaması nedeniyle hastanın bir seçim yaptığı yanılsamasını yaşamasıdır. Hangi bi- çimde olursa olsun hekimin bizzat "alternatif" tıp yöntemlerini uygulamasından daha ciddi bir sorumluluk getirmektedir. Çünkü tıp diplomasına sahip olan bu kişi bu diplomanın simgelediği bilgi dağarcığının kendisine yüklediği sorumluluğu da taşıtmaktadır. Hekimlerin "alternatif tıp uygulamacıları ile işbirliği yapması, bu uygulamaları olumlamak ve pekiştirmek açısından önemlidir. Bu tür uygulamalar, toplumda, "alternatif tıbbın bilimsel olduğu ya da bilim tarafından kabul edildiği biçiminde bir düşünce yaratabileceği için sakıncalıdır. Hekimin kendisi böyle bir yöntemin yararına ya da en azından söz konusu durumda zararlı olmadığına inama bile. hastada neden olacağı yanlış kanıyı, onun geleceğe ve toplumsal bilince yansımalarını göz önünde tutarak, kişisel seçimini uğraşsal kimliğinin gerisinde bırakması gerekir. Hekim, hastasının bir "alternatif" tıp yöntemine başvurma eğilimini belirtmesi karsısında genellikle onu yadsımakla uzlaşmak arasında bir ikilem yaşar. Yadsıyın olmak, kimi zaman hastayla ilişkinin kopması anlamına gelir ki. bu genellikle islenmeyen bir durumdur. Uzlaşmak ise, yukarıda belirtilen nedenlerle islenmeyen sonuçlara yol açabilecek bir başka durumdur. Hekimlerin "alternatif tıp karşısında tümüyle yadsıyıcı ve olumsuz bir tutum benimsedikleri yaygın bir kanı olmakla birlikte, yapılan bir niteliksel araştırma bu kanıyı doğrulamamıştır (8). Kuşkusuz bu araştırma, "hekimler 'alternatif tıbba tümüyle yadsıyın bir biçimde bakmamaktadırlar onu anlamaya çalışmaktadırlar" biçiminde bir yorum yapmak için yeterli değildir. Ancak araştırılmamış bütün genel kanılar gibi hekimlerin "alternatif tıbbı anlamaya çalışmadıkları, bu nedenle onun giderek yaygınlaştığı ve etkinlik kazandığı yönündeki kanının da sorgulanması gereklidir. "Alternatif op karşısında hekimin bilgilendirici ve yol gösterici bir tulum benimsemesi kanunca en uygunudur. Bu yalnızca hekimin uğraşı açısından doğru değildir aynı zamanda onun bir aydın olarak sorumluluğunu gerçekleştirmesinin koşuludur. Kuşkusuz bunu gerçekleştirebilmek için hekimin de bilgili olması gereklidir. SAĞLIK POLİTİKALARI VE TIP EĞİTİMİ DÜZEYİNİN ETKİSİ Son olarak ülkemizde "alternatif" Tıp uygulamasının yaygınlaşmasında önemli bir etken olan sağlık politikalarından ve Tıp eğitiminin düzeyinden söz etmek istiyorum. Sağlık hizmetinin ulaşılabilir, satın alınabilir ve sonuç alınabilir olmasının önemi sanırım açıktır. Her üç koşulun da ülkemizde yeterince gerçekleştiği söylenemez. Giderek daha da ulaşılamaz ve pahalı bir duruma getirilmeye çalışılan sağlık hizmetine ulaşmayı başaramayan hasta, sonuçlan göz önüne almazsak çok daha ucuz ve kolay ulaşılabilir olan "alternatif tıbba bir anlamda itilmekledir. Parasal açıdan ele alacak olursak, toplumumuzun büyük bir bölümü ne çağdaş bilimsel tıbba ne de "alternatif denen tıbba ulaşabilecek durumdadır. Onlar zaten onyıllardır halk tıbbına mahkûm edilmişlerdir. Yukarıda sözü geçen araştırmada N. Büken ve arkadaştan, "alternatif tıbbın kapsamında bulunan yöntemlerin daha çok (1st sosyoekonomik katmandan kişilerce kullanıldığını, alt sosyoekonomik grupların bu yöntemler yerine geleneksel halk tıbbının yöntemlerini kullandıklarını saptamışlardır (8). Hekimlerin yetkinliği çağdaş bilimsel tıbbın başarısı için olmazsa olmaz koşullardan biridir. Bu yetkinliğin temelinde ise tıp eğitiminin düzeyi bulunmaktadır. Ülkemizde sayılan her geçen gün artan yeni Dp fakültelerinin nitelikli bir tıp eğitimi düzeyini sağladıklarını savunmak, kanımca gerçekçi olmayan bir iyimserlik olacaktır. Bunun sonucunda hekimin başarısızlığının gündeme geleceğini, bu başarısızlığın çağdaş bilimsel tıbbın başarısızlığı olarak yorumlanacağını öngörmek o denli güç olmasa gerek. Çağdaş bilimsel tıbbın başarısızlığının ise nedenleri yelerince sorgulanmadan "alternatif" tıbbın başarısı olarak kabul edilmesi en azından şaşırtıcı olmayacaktır. Tıp eğitimi ele alınırken konuya bir de bu acıdan bakılması yararlı olacaktır. Sonuç olarak "alternatif" tıbbın tanımının doğru yapılması ve kaptanımın iyi belirlenmesi gerektiği yolundaki görüşe tümüyle katıldığımı belirtmeliyim. Bu çaba konunun anlaşılmasında ve uygun biçimde incelenmesinde temel bir öneme sahiptir. "Alternatif op yalnızca yöntemlerinin etkili olup olmadığını saptamak için değil, toplumda yaygınlık kazanmasının nedenleri ve sonuçları açısından da incelenmelidir. Bu çalışmalardan elde edilecek bilgilerin toplumla doğrudan paylaşılmasının aydın sorumluluğunun önemli bir bölümü olduğu kanısındayım. Bunu yapmakta en başta ilgili bilim çevrelerine düşmektedir. (*)Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Deontoloji Anabilim Dalı öğretim görevlisi.