DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ Vücudumuzu oluşturan kemik,kıkırdak ve eklemlerden oluşan sisteme “iskelet sistemi” adı verilir.İskelet sistemi sert yapıdaki kemiklerden meydana gelir. Kemik Zarı:Kemiğin en dış kısmında yer alır.Bütün kemikler bu zarla örtülüdür. Kemik zarı kemiğin enine büyümesini,beslenmesini ve kırılan kemiğin onarılmasını sağlar. Sert Kemik Doku:Kemiğin güçlü ve sağlam olan kısmıdır. Uzun kemiklerin gövdesinde,kısa ve yassı kemiklerin dış kısmında bulunur. Kemik zarının hemen alt kısmında yer alır. İçerisinde sarı kemik iliği bulunur. Süngerimsi Kemik Doku:Uzun kemiklerin baş kısmında,kısa ve yassı kemiklerin iç kısmında bulunur. Bu dokuda düzensiz boşluklar bulunur ve bu sebeple gözenekli bir yapıya sahiptir. Süngerimsi kemiğin gözenekleri arasında kırmızı kemik iliği bulunur. Kırmızı Kemik İliği Süngerimsi kemik dokudaki gözenekleri doldurur.Görevi kan hücrelerini üretmektir Sarı Kemik İliği Sadece uzun kemiklerde,sert kemik dokusunda bulunur.Görevi yağ depolamak ve akyuvar üretmektir.Kırmızı kemik iliğinin yetersiz kaldığı hallerde kan hücresi de üretebilir. HATIRLATICI NOT:Kırmızı kemik iliği ile sarı kemik iliğinin görevlerini karıştırmamak için renklerinden yararlanabiliriz.Kan kırmızıdır kanı kırmızı kemik iliği üretir.Tereyağı ise sarıdır o zaman yağ depolama işini de sarı kemik iliği üstlenir. Vücudumuzu Oluşturan Kemikler 3 sınıfta incelenebilir. A)Uzun Kemikler Kol ve bacaklarda bulunur. (Pazı,uyluk,dirsek,kaval,baldır,el tarak,ayak tarak,el parmak,ayak parmak kemikleri) B)Kısa Kemikler Omurga,el ve ayak bileklerinde bulunur. C)Yassı Kemikler Kaburga,kafatası,kalça,göğüs ve kürek kemikleridir. Kemikler esnek yapılı kıkırdaklardan gelişir.Doğumdan sonra kalsiyum ve fosfor minerallerinin birikmesiyle kıkırdak sertleşir ve kemik oluşur.Ancak bazıları sertleşmez.Burun yada kulak kepçesi gibi.. İskelet sisteminin görevleri; kas sistemi ile birlikte vücudun hareketinin sağlamak,vücuda desteklik vermek,kaslara ve iç organlara tutunma yüzeyi oluşturmak,kan hücresi üretmek ve bazı mineralleri depolamaktır. Kemik;kemik doku,sinirler ve kan damarlarından oluştuğu için canlı bir yapıdır. Kıkırdak Uzun kemiklerin baş kısmında kıkırdak doku bulunur. Kıkırdak hareket ederken kemiklerin aşınmasını ve kemiğin boyuna uzamasını sağlar Kemiklerin oluşturduğu yapıya İSKELET denildiğini biliyoruz. İskelet sistemini oluşturan kemikler arasındaki bağlantıyı sağlayan birleşme yerlerine “eklem” denir. EKLEMLER HAREKET YETENEĞİNE GÖRE 3’E AYRILIR a) OYNAR EKLEM:Hareket yeteneği en fazla olan eklemlerdir.Kol ve bacaklarda bulunur.Eklemi oluşturan kemikler arasında eklem sıvısı bulunur. Eklem sıvısı:Eklem sıvısı kemiklerin aşınmanı önler ve hareketi kolaylaştırır. b) YARI OYNAR EKLEM:Sınırlı bir hareket yeteneğine sahiptir.Omurgayı oluşturan omurlar arasındaki eklemlerdir.eklemi oluşturan kemikler arasından kıkırdak bulunur. c) OYNAMAZ EKLEM:Birbirine bağladığı kemikler arasında boşluk bulunmaz.Kafatası kuyruk omurları arasındaki eklemler ve kalça kemiklerinde bulunur. KASLAR Hareketimizi sağlayan yapılardan biride kaslardır.Kaslar organizmada hareket sisteminin en önemli yapılarıdır. İskeletin üzerini sararak vücuda şekil veren,kasılıp gevşeme özelliğiyle hareketi sağlayan yapıya KAS denir. Vücudumuzda 3 çeşit kas vardır. ÇİZGİLİ KAS(İSKELET KASI): İsteğimize bağlı çalışır. Çabuk yorulur. Kol ve bacaklarda,yüz,sırt,karın gibi.. DÜZ KAS: İsteğimiz dışında ve düzenli olarak çalışan kaslardır. Mide,bağırsak,dalak gibi iç organlarda,idrar yollarında,yemek ve soluk borularında bulunur. KALP KASI: Yalnızca kalpte bulunur. Çizgili kas gibi görünüp kalp kası gibi çalışır. Yani isteğimiz dışında,sürekli çalışır. DESTEK VE HAREKET SİSTEMİ SAĞLIĞI Kemik ve dişlerin gelişip sertleşmesi için kalsiyum,fosfor,magnezyum gibi mineraller içeren besinler tüketilmelidir. D vitamini kemiklerde kalsiyum ve fosfor birikmesini sağlayarak kemiklerin sertleşmesini sağlar.Bu noktada güneş ışığı çok önemlidir. D vitamini eksikliği çocuklarda kemiklerin sertleşmemesine yani Raşitizm hastalığına yol açar. Kemik dokusunun en önemli maddesi protein için proteinli besinler tüketilmelidir. Yaşa ve vücuda uygun spor yapılmalıdır. DOLAŞIM SİSTEMİ İnsan vücudu milyarlarca hücreden oluşur. Hücreler yaşamsal faaliyetlerini sürdürebilmek için enerjiye ihtiyaç duyarlar. İhtiyaç duyulan bu enerji besinlerden sağlanır. Canlıların hücrelerinde enerjinin üretilebilmesi için gerekli olan besin ve oksijenin hücrelere taşınması gerekir. Ayrıca hücrelerde yaşamsal faaliyetler sonucu oluşan karbondioksit gazı ile zararlı atık maddelerin de boşaltım sistemi organlarına getirilerek vücut dışına atılması gerekir. İşte bu görevleri yerine getirmek dolaşım sisteminin görevidir. İnsanda çok iyi gelişmiş bir kapalı dolaşım sistemi vardır. İnsanda kan dolaşım sitemi; kan, kalp ve kan damarlarından oluşur. A.KALP İnsan kalbi (yüreği ) herkesin yaklaşık kendi yumruğu büyüklüğündedir Kalp, göğüs boşluğunda, diyaframın üstünde ve iki akciğer arasında, göğüs kemiğinin arkasında, sivri ucu sola yatık durumda, koni şeklinde ve herkesin yumruğu büyüklüğündeki organdır. . ( Ortalama olarak erkeklerde 300 gr. kadınlarda 250 gr. kadardır.) Yaşlandıkça kalp büyüyebilir. Kaburgalar tarafından korunur. Göğsün orta bölgesinde sola doğru yer alır. Alt kısmı sola doğru yatıktır. Kalbin Görevi; Kalp, kasılıp gevşeyerek kanın damarlar içinde bütün vücudu dolaşmasını sağlar. Kalp, vücutta pompa görevini görür. Kanı vücuda pompalar ve tekrar toplar. Kalbin Yapısı ; •Kalp, çizgili kaslardan yapılmıştır fakat isteğimiz dışında çalışır. •Kalp, üstte iki kulakçık, altta iki karıncık olmak üzere toplam 4 odacıktan oluşur. •Kulakçıkların arasında ince, karıncıkların arasında kalın kas tabakası bulunur. (Bu nedenle karıncıklar, kulakçıklardan daha güçlü kasılırlar ve gevşerler). •Karıncıklar kulakçıklara göre daha geniştir. •Kulakçıklar ve karıncıklar arasında, kulakçıklardan karıncıklara kan geçişini sağlayan kapakçıklar bulunur. Kapakçıklar, kulakçıklar kasıldığında kanın karıncıklara inmesini sağlar, karıncıklar kasıldığında kanın karıncıklardan kulakçıklara dönmesini engeller. (Sağ kulakçık ile karıncık arasında üç parçalı, sol kulakçık ile karıncık arasında iki parçalı kapakçık bulunur). •Kalbin sağı ve solu kaslardan yapılan duvar ile ikiye ayrılmıştır. •Kalbin sol tarafında temiz kan, sağ tarafında kirli kan bulunur. •Kalbe kan getiren damarlar kulakçıklara bağlıdır. Bu nedenle kalbe gelen kan kulakçıklarda toplanır. •Kalpteki kan, karıncıklardan pompalanır, gönderilir. •Kalbin üzerini örten kalın, esnek ve dayanıklı olan zara kalp zarı denir. Bu zar ile kalp arasında kaygan bir sıvı bulunur. Bu sıvı kalbin rahat çalışmasına yardım eder. •Besin ve oksijen yönünde zengin olan açık renkli kana temiz kan denir. •Besin ve oksijen yönünde fakir olan koyu renkli kana kirli kan denir. Kalp besin ve oksijen ihtiyacını içerisindeki kanda karşılamaz. Kalbi besleyen özel damarlar vardır. Bu damarlara koroner damarlar denir. Bu damarlar vücudun en ince damarlarıdır. Alkol, sigara ve kötü beslenme ile kolayca tıkanabilir ve bu durum kalp krizine yol açabilir. B)KAN DAMARLARI Vücudu bir ağ gibi saran ve içinde kan dolaşan kapalı borucuklardır. Kanın vücutta taşınmasını sağlayan boru şeklindeki yapılara kan damarı denir. Kan damarları vücudu bir ağ gibi sararak temiz kanın vücuttaki bütün hücrelere iletilmesini ve hücrelerde kirlenen kanın tekrar toplanmasını sağlar. Kan damarları farklı kalınlıktadır ve yapı ve görevlerine göre atardamarlar, toplardamarlar ve kılcal damarlar olmak üzere üç çeşittir. ATARDAMARLAR TOPLARDAMARLAR Kalbin karıncıklarından çıkarlar. Kalpten vücuda yani organlara kan taşırlar. Genellikle temiz kan taşırlar. Sadece akciğer atardamarı kirli kan taşır Kalbin sol karıncığından çıkan, temiz kanı vücuda taşıyanen büyük atardamar aort atardamarıdır. Kalbin sağ karıncığından çıkan ve kirli kanı akciğerlere taşıyan atardamar akciğer atardamarıdır. Atardamarların karıncıklardan çıktığı yerlerde, kalpten gönderilen kanın tekrar kalbe geri dönmesini önleyen yarım ay kapakçıkları bulunur. Kan akış hızının en fazla olduğu damarlardır. Atardamarlardaki kan, hem karıncıkların kasılmasıyla ortaya çıkan basınç etkisi hem de kendisinin kasılıp gevşemesi sayesinde taşınır. (Duvarlarında esnek teller = lifler bulunur. Bu lifler kasılıp gevşeyince damar kasılıp gevşemiş olur.) Atardamarların içi düzdür. Kalbin kulakçıklarına gelirler. Vücuttaki yani organlardaki kanı kalbe getirirler. Genellikle kirli kan taşırlar. Sadece akciğer toplardamarı temiz kan taşır. Kalbin sağ kulakçığına gelen ve vücutta kirlenen kanı kalbe taşıyan toplardamarlar alt ve üst ana toplardamarlarıdır. (4 tane). Kalbin sol kulakçığına gelen akciğerlerde temizlenen kanı kalbe taşıyan toplardamar akciğer toplardamarıdır. Toplardamarların içinde sadece kalp yönünde açılan kapakçıklar bulunur. Bu kapakçıklar, kanın sadece kalbe doğru akmasını sağlar, ters yöndeki hareketi önler. Kan akış hızı atardamarlara göre daha azdır. Toplardamarlardaki kan, hem kalbin emme kuvveti (kulakçıkların gevşemesiyle ortaya çıkan emme kuvveti) hem de kendisinin kasılıp gevşemesi sayesinde taşınır. (Duvarlarında esnek teller = lifler bulunur. Bu lifler kasılıp gevşeyince damar kasılıp gevşemiş olur). Toplardamarlar, atardamarlardan daha geniştir ve daha fazla kan taşır KILCAL DAMARLAR Atardamarlarla toplardamarları birbirine bağlayan ve vücuttaki hücrelerin arasını ağ gibi saran damarlardır. Atardamarlardan aldığı temiz kandaki besin ve oksijeni hücrelere verir. Hücrelerde oluşan karbondioksit gazı ile zararlı ve atık maddeleri alarak toplardamarlara verir. En ince damarlardır. Kan akış hızı en az olan damarlardır. (Kan akış hızı yavaş olduğu için madde alışverişi kolay olur). Kan ile hücreler arasında madde alışverişini sağlar. KAN Kan, plazma denilen ara madde ile alyuvar, akyuvar ve kan pulcuğu denilen üç çeşit hücreden oluşur. Kan tüm vücudu dolaşan hücre dışı taşıma sıvısıdır. Ancak tüm hücrelerle temas halindedir. Kanın görevlerini şöyle sıralayabiliriz; 1. Sindirilmiş besinleri hücrelere taşır. 2. Solunum organlarında aldığı oksijeni hücreler taşır. 3. Hücrelerden aldığı karbondioksiti solunum organlarına taşır. 4. Metabolizma artıklarını boşaltım organlarına taşır. 5. Hormonları ilgili organlar iletir. 6. Vücut ıssını düzenler. 7. Vücudun zararlı etkenlere karşı savunmasını ( bağışıklığını ) sağlar. 8. Yaralanma halinde pıhtılaşarak besin v.b. madde kaybını önler. PLAZMA Kanın yaklaşık % 55’ini oluşturur. Plazmanın % 90-92 kadarı sudur. % 7-8 kadarı protein ve geri kalan kısmı da glikoz, aminoasit,yağ asidi,vitamin,tuz,hormon, enzim, antikor, azotlu artık üre, oksijen ve karbondioksit gibi maddelerden oluşur. Plazma hafif kıvamlı ( yarı akışkan) bir sıvıdır. Kan hücreleri plazma denilen bu sıvı içinde yüzer. Kan bir kaba konulur bekletirsek hücreler ve pıhtılaştırıcı maddeler kabın dip kısmına çöker. Çökmeden sonra kabın üst kısmında kalan sarımtırak sıvı serumdur. KAN HÜCRELERİ Alyuvarlar (Kırmızı kan hücreleri): Yapılarındaki hemoglobinden dolayı kırmızı renkli hücrelerdir. Alyuvarlar oluştuklarında çekirdeklidir, olgunlaşarak dolaşıma katılınca çekirdekleri kaybolur. Alyuvarlar kırmızı kemik iliğinde üretilir. Alyuvarlar 3-4 ay ömürlü olduklarından yaşlanan alyuvarlar dalak ve karaciğerde parçalanır. Sağlıklı bir insanın 1 mm3 kanında kadında 4,5 milyon, erkekte ise 5 milyon kadar alyuvar vardır. Alyuvarların görevi solunum organlarından aldıkları oksijeni hücrelere, hücrelerden aldıkları karbondioksiti solunum organlarına taşımaktır. Kan gruplarının oluşumunda etkili faktör alyuvarlardır Akyuvarlar (Beyaz kan hücreleri ) : Beyaz renkli, iri çekirdekli, oldukça büyük, sabit bir şekli olma-yan kan hücreleridir. Kemikteki sarı ilikte üretilir. Ömürleri bir-kaç gündür. İnsanın 1 mm3 kanında 8-10 bin kadar akyuvar bulu-nur. Vücudun enfeksiyonla karşılaşması ve kan kanseri olması halinde akyuvar sayısı geçici olarak artar. Akyuvarların görevleri, vücudun mikroplara karşı savunmasını yapmaktır. Bazı akyuvarlar fagositozla mikropları etkisiz hale getirir. Bazı çeşitleri de zararlı maddelere (antijen) karşı antikor üreterek savunma yapar. Akyuvarlar vücut savunmasında yetersiz kaldıklarında,etkisiz duruma getirilmeyen mikroplar vücutta hastalık meydana getirir. Kan Pulcukları : Kemik iliğindeki iri yapılı hücrelerden oluşan, kandaki en küçük parçacıklardır. Renksiz ve çekirdeksizdir. 1mm3 insan kanında ortalama 200-300 bin kadar kan pulcuğu vardır. Bunların ömürleri birkaç gündür. Vücudun yararlanan bir yerinde kanın pıhtılaşmasını ( fibrinojen ) sağlayarak kan kaybını önler. Kan pulcukları damar içinde pıhtılaşma sağlayamaz. Damardaki pıhtılaşmayı karaciğerin ürettiği hormon ( heparin ) önler Büyük ve Küçük Kan Dolaşımı Kanın kalpten pompalandıktan sonra kalbe deri dönmesine dolaşım denir. Küçük ve büyük dolaşım olmak üzere iki türlü dolaşım vardır. KÜÇÜK DOLAŞIM; AKCİĞERLERİN DIŞTAN İÇE YAPISI (Karbondioksit ile Oksijen yer değiştir) KALBİN YAPISI Kalbin sağ karıncığından pompalanan kirli kanın, Akciğer atardamarı ile akciğere giderek temizlendikten sonra kalbin sol kulakçığına Akciğer toplardamarı ile dönmesine küçük dolaşım denir. Küçük dolaşımdan sonra kalbin sol kulakçığındaki temiz kan, sol kulakçığın kasılmasıyla sol karıncığa geçer.Bu noktadan sonra büyük kan dolaşımı başlar. BÜYÜK DOLAŞIM ; Temiz kanın, kalbin sol karıncığından Aort atardamarı ile çıkıp vücutta kirlendikten sonra sağ kulakçığa Ana toplardamar ile dönmesine büyük dolaşım denir. Büyük dolaşımdan sonra sağ kulakçıktaki kirli kan, sağ kulakçığın kasılmasıyla sağ karıncığa geçer. Sağ karıncıktaki kirli kanın akciğere pompalanmasıyla tekrar küçük dolaşım başlar KAN GRUPLARI Vücudumuzdaki kanın 1/5 ‘ini kaybedersek hayatımız tehlikeye girebilir. Çeşitli nedenlerle kan kaybı olan insanların hayatını kurtarmak için kan verilir. Kan Nakli; Sağlıklı bir insandan alınan kanın, kan kaybeden hastaya verilmesine kan nakli denir. Kan naklinin yapılabilmesi için kan vericisinin ve kan alıcısının kan gruplarının uyuşması gerekir. Kanlar uyuşmaz ise kan alıcısı hayati tehlike yaşar. İnsanlarda A, B, AB ve 0 (sıfır ) olmak dört çeşit kan grubu vardır. Kan grupları alyuvar yapısında bulunan iki özel proteine bağlıdır. Kanda bu proteinlerden hangisi varsa kan grubu o harfle adlandırılır. Proteinlerden hiçbiri yok ise 0 (sıfır) diye adlandırılır. Gruplandırma, insanların kanlarında bulunan Rh( er aş ) maddesine göre de yapılır. Rh maddesi bulunanlara Rh+ (pozitif) , bulunmayanlara Rh – ( negatif ) olarak adlandırılır. Bu özelikler kan naklinde dikkate alınır. Kan Verici Kan Alıcı Rh+ Rh+ Rh - Rh - Rh - Rh + Kan grubu aynı olan insanlar birbirine kan verebilirler. 0 Kan Grubu ; Bütün gruplara kan verebilir, diğer gruplardan kan alamaz ve yalnız kendi grubundan kan alabilir. A Kan Grubu ; 0 grubunda kan alır. AB grubuna kan verebilir. B Kan Grubu ; 0 grubunda kan alabilir. AB grubuna kan verebilir. AB Kan Grubu : Bütün gruplarda kan alabilir. Anca hiçbir kan grubuna kan veremez. Uyarı ; Rh + grubu , Rh – grubuna kan veremez. Kan alışverişlerinde 0 grubu genel verici, AB grubu ise genel alıcı adı verilir. İnsanlarda Kan Grubu Yüzdeleri 0 Grubu % 45 A Grubu % 40 B Grubu % 11 AB Grubu %4 Kan Bağışı : İhtiyaç duyulan kanın karşılık beklemeden ve gönüllü olarak verilmesine kan bağışı denir. Kan bağışını, bilinçli, gönüllü, karşılık beklemeyen kişilerin düzenli olarak yapması en az riskle bağışın yapılmasını sağlar. Kan bağışı; kan veren kişilerde kemik iliğinin yağlanmasını önler, kan yapımını canlı tutar, kandaki yağ oranını düşürür. Ayrıca baş ağrısı, stres, kaşıntı, tansiyon, alerjik reaksiyonlar ve yorgunluklara iyi gelir. Kan bağışından sonra vücutta yeni kan hücreleri yapıldığı için vücut canlılık kazanır. 1- Kan Bağışında Gönüllü Olmanın Faydaları . Kan bağışı yapan kişiler, tanımadıkları kişilerin hayatlarını kurtarmak için şartlanmışlardır. •Düzenli kan bağışlamaya daha fazla isteklidirler. •Acil kan ihtiyacı olduğunda yapılan çağrılara cevap verme ihtimalleri yüksektir 2-Kan Bağışında Düzenli Olmanın Faydaları : •Güvenli kanın önemi konusunda bilinçli ve her kan bağışında taramadan geçtikleri için güvenli kanın temin edilmesini sağlarlar. •Sürekli güvenli kanın depolanmasını sağlarlar. 3-Kan Bağışında Karşılık Beklememenin Faydaları : •Maddi çıkar elde etmek için şartlanmamış oldukları için her an kan verebilirler. 4-Kan Bağışında Bilinçli Olmanın Faydaları : Kan bağışı konusunda tedirginlik yaşanmaz. Kanın, bağış dışında elde edilemeyeceği bilindiği için etrafındaki diğer kişilerinde kan bağışına yönlendirilmesi sağlanır. Lenf Dolaşımı : Hücreler için gerekli olan besin ve oksijen temiz kan sayesinde atardamarlardan kılcal damarlara geçer ve kılcal damarlar sayesinde dokulardaki hücrelerin arasını dolduran ara maddeye (doku sıvısına) verilir. Hücreler besin ve oksijeni ara maddeden oluşan alır, yaşamsal karbondioksit maddeleri tekrar faaliyetler gazı ara ile maddeye sonucu zararlı atık verir. Ara maddedeki atık maddeler ve karbondioksit gazı kılcal damarlar ile alınarak toplardamarlara iletilir. Fakat ara maddedeki zararlı maddeler ve karbondioksit gazının bir kısmı kılcal damarlara geçemeyip ara maddede kalır. Ara maddede kalan bu atık maddelerin ve karbondioksit gazının tekrar kana verilmesi (kan dolaşımına katılması) gerekir. Dokulardaki hücreler arası ara maddede (doku sıvısında) kalan zararlı atık maddeleri, karbondioksit gazını ve hücrelere giremeyen besin maddeleri hücrelerini (proteinler) toplayarak ile bunları akyuvarlar tekrar kan dolaşımına katan sisteme lenf sistemi denir. Lenf sistemi, dolaşım sistemine yardımcı bir sistemidir. Lenf sistemi, lenf damarları ve lenf dolaşıma lenf düğümlerinden oluşur. Lenf sisteminde yapılan dolaşımı denir. Lenf damarlarının birleştiği yere lenf düğümü denir. Lenf düğümleri akyuvarlar hücrelerini üretir. Bademcikte lenf düğümüdür ve vücudu mikroplara karşı korur. (Soğuk havalarda bademciklerin şişmesi, mikroplarla savaştığını gösterir) Lenf sisteminde dolaşan sıvıya lenf veya ak kan denir. Lenf sıvısında kırmızı renkli alyuvarlar hücresi olmadığı için bu sıvı beyaz renklidir. Lenf sisteminde atardamar yoktur. Sadece toplardamar ve kılcal damar bulunur. Lenf sistemindeki lenf sıvısı üst ana toplardamarına verilir ve kan dolaşımına katılır. (Göğüs lenf damarları vücudun alt bölgesinin, büyük lenf damarı vücudun üst bölgesinin lenfini kana verir). Vücuttaki organların sağlıklı bir şekilde çalışması dolaşım sistemine bağlıdır. Kalp ve damarlarda meydana gelen rahatsızlıklar, diğer doku ve organları da etkiler. Dolaşım sisteminin sağlığının korunması için; 1. Havası temiz yerlerde bulunulmalıdır (yeterli oksijen alabilmek için). 2- Yaşa uygun hareketler ve spor yapılmalıdır. (Kalbin yorulmaması için). 3- Alkol ve sigara kullanılmamalıdır. (Damar tıkanıklılığına yol açar). 4- Stresten kaçınılmalıdır. (Kalp atışının düzenini bozar). 5- Dengeli ve sağlıklı beslenilmelidir. 6- Çok da giysiler giyilmemelidir. (Kan dolaşımı engellenir). 7- Aşırı kilolardan kaçınılmalıdır. (Kalp yağlanır, çalışması önlenir). 8- Yaralanan yerler temizlenmelidir. (Mikrop girebilir). 9- Yaralanmalarda kan kaybı önlenmelidir. (Vücuttaki kanın % 20’sinin kaybı ölüme yol açar). Dolaşım sisteminde; tetanos, sıtma, kuduz, tifüs, AIDS, hepatit B ve hepatit C (sarılık) kan yoluyla bulaşan hastalıklar ile varis, bürger, hemoroit, kalp romatizması, damar sertliği, kalp yetmezliği, kalp krizi, anemi (kansızlık), lösemi (kan kanseri), tansiyon yükselmesi, hemofili, kan uyuşmazlığı, lenfoma gibi hastalıklar görülür. Varis Bacaklardaki toplardamar genişlemesi. Hemoroit Anüsteki toplardamar genişlemesi. Bürger Kol ve bacaklardaki atardamar iltihaplanması ve tıkanması. (Kangrene yol açar). Kansızlık (Anemi) :Kandaki alyuvarlar sayısının azalması. Lösemi (Kan Kanseri) :Kandaki akyuvarlar sayısının gereğinden fazla, kontrolsüz şekilde çoğalması. (1 3 mm kanda 50 bine kadar çıkar). Kalp Romatizması :Kalp kapakçıklarının iltihaplanması. •Damar Sertliği:Atardamarların yüzeyinin yağ ve tuzlarla esnekliğini yitirmesi. •Kalp Yetmezliği :Damarların pıhtıyla tıkanması ve yeterli kanı taşıyamaması. Kalp Krizi: Kalbe kan getiren ve kalpten kan götüren damarların daralıp tıkanması. Tansiyon Yükselmesi:Kan basıncının artması. (Felçlere yol açar). Hepatit:Kan yoluyla bulaşarak karaciğere yerleşir. AIDS (HIV Virüsü) :Kan veya cinsel yolla bulaşarak bağışıklık sistemini bozar. Hemofili:Kanın pıhtılaşmaması hastalığı. Lenfoma:Lenf sistemindeki lenf düğümlerin şişmesi Dolaşım sistemi hastalıklarının tedavisinde teknolojik gelişmelere bağlı olarak çeşitli yöntem ve teknikler kullanılır. Bunlar; anjiyo, kalp pili, kan nakli, baypas gibi ameliyatlardır. Anjiyo:Damar tıkanıklılığının belirlenmesi ve görülmesi işlemidir. Baypas:Bazı damarların tıkanması durumunda vücudun farklı yerlerinde alınan damar, tıkanmış damarla değiştirilir. SOLUNUM SİSTEMİ Solunum sisteminin görevi vücudumuz için gerekli olan oksijeni vücut içine almak ve oluşan bir atık olan karbon dioksiti vücut dışına atmaktır. Peki vücudumuz için önemi tartışılmaz olan oksijenin yolculuğu nasıl gerçekleşmektedir? - Oksijenin yolculuğu nefes almayla burunda başlar, yutaktan geçtikten sonra soluk borusuna ulaşan oksijen akciğerlere kadar gelir. Akciğerlerimiz birisi sağda birisi solda olmak üzere iki bolümden oluşan bir organımızdır. Kaburga kemiklerimizin hemen altında yer alan akciğerlerimiz kalbimizin de komşusudur. Oksijenin yolculuğu sırasında meydana gelen olaylardan en önemlisi burada gerçekleşir. Büyük dolaşımda kirlenen kan, kalp tarafından akciğerlere gönderilir. (Karbondioksit ile Oksijen yer değiştir) Akciğerlerimiz birisi sağda birisi solda olmak üzere iki bolümden oluşan bir organımızdır. Kaburga kemiklerimizin hemen altında yer alan akciğerlerimiz kalbimizin de komşusudur. Oksijenin yolculuğu sırasında meydana gelen olaylardan en önemlisi burada gerçekleşir. Büyük dolaşımda kirlenen kan, kalp tarafından akciğerlere gönderilir. Akciğerlerde bulunan etrafı kılcal damarlar tarafından sarılmış, alveol (hava keseciği) denen yapıların içi dışarıdan aldığımız oksijenle doludur. Etrafını saran kılcal damarlarda da kalpten gelen kirli kan bulunur. Alveollerde gaz değişimi meydana gelir ve kılcal damarlardaki karbon dioksit alveollere geçerken, oksijen de kılcal damarlara geçer. Bu sayede kan temizlenmiş olur Temiz kan akciğer toplar damarları ile kalbe gönderilir. (Küçük dolaşım) Buradan tekrar bütün vücuda dağıtılır. Alveollerdeki karbon dioksit nefes verme olayı ile dışarı atılır. Nefes alırken akciğerlerimiz hava ile dolacak ve şişecektir dolayısıyla hacminin artması gerekmektedir. Nefes verince de akciğerlerimiz normal haline geri dönecektir. Akciğerlerimizin soluk alma sırasında hacminin genişlemesi gerekir, bunu da göğüs kafesinin hemen altında yer alan ve diyafram olarak adlandırılan bir kas sağlar. Nefes alma sırasında diyafram kasılır ve aşağı doğru inerek göğüs kafesi hacmini arttırır. Diyafram düz bir kastır. Kaburga kasları da bu hacim genişlemesine katkıda bulunur. Solunum sisteminin sağlığı için yapılması gerekenler 1.Solunum Yapılan Havanın Temiz Olması Gerekir 2.Grip, nezle ve diğer solunum yolu hastalıklarına yakalanan kimselerden uzak durulması gerekir. 3.Bulaşıcı hastalığı olan kişilerin eşyalarının kullanılmaması gerekir 4.Sigara ve alkol kullanılmaması gerekir. 5.Temiz havada dengeli spor yapılması gerekir. 6.Mevsime uygun giyinilmesi gerekir. 7.Aşırı sıcak ve soğuk gıdaların yenmesi ve içilmesinden kaçınılması gerekir. 8.Kapalı alanların sık sık havasının temizlenmesi gerekir. 9.İnsanların meslekleri gereği solunum sisteminin sağlığı ve korunması için maske veya koruyucu giysi giyilmelidir Solunum sistemi rahatsızlıkları; bronşit,zatürre,verem,anfizem,silikozis,KOAH,Alt ve üst solunum yolu enfeksiyonları,nezle,grip,Başta Akciğer olmak üzere solunum yolu kanserleri. MİKROPLARLA SAVAŞ İnsanlar yaşamları süresince bir çok olayla karşı karşıya kalabilir. Bu olaylar çoğu zaman insan hayatını tehdit eder niteliktedir.Seller,tufanlar,depremler gibi büyük tehlikelerin yanında gözümüzle göremediğimiz bazı canlılarda hayatımızı tehdit eder. Bu küçük canlılar bazen ölümlere bile sebep olabilir. Soluduğumuz havada, içtiğimiz suda,yemeklerde,okul sıralarında kısaca her yerde bulunurlar.Bu canlılar mikroskobik canlılardır yani gözle görülmezler. Vücudun içine girerek hastalık oluşturan zararlı organizmalara MİKROP adı verilir. Kötüyüm ben kötüyüm!Herkesi hasta ederim ederim ! ederim! ederim! Mikropların vücudumuza girip bizleri hasta etmek istediğini söyledik. Vücudumuz bir şey yapmayacak mı? Vücudun içine girmeye çalışan mikroplara karşı ilk savaşı deri, ter,gözyaşı,tükürük ve mukoza başlatır.Gelen zararlıları tutarak vücuda girmemesini sağlamakla görevlidirler. Ama mikroplar bazen vücuda girmeyi başarabilirler. O zamanda kanımızın içinde bulunan akyuvarlar iş başı yapar. Vücuda bir mikrop girdiği zaman akyuvar hücreleri çoğalırlar ve mikropla savaşırlar. Peki akyuvar hücrelerinin nerede dünyaya geldiğini hatırlıyor musun? . Akyuvarlar uzun kemiklerde bulunan kırmızı kemik iliğinde üretilir Ayrıca lenf sistemi savunma mekanizmasında önemli bir göreve sahiptir. Lenf sistemi içerisinde bulunan lenf düğümlerinin ve damarlarının vücudu hastalıklara karşı koruduğunu daha önce öğrenmiştik. Tüm bunlar vücudumuzun düşmanlarına karşı oluşturduğu doğal engellerdir Bağışıklık sistemi nedir? Vücudumuzdaki savunma mekanizmasıdır.Mikrop diye tanımladığımız enfeksiyona yol açan virüs,bakteri,mantar ve parazit gibi mikroorganizmaların tüm zararlıı etkilerine karşı bizi korur. Sağlıklı bir vücut içeri girmek isteyen hastalık etkenlerine ve yabancı maddelere karşı koyar.Karşı koyamadığı ya da karşı koymasına rağmen başarılı olamadığı zaman hasta oluruz. Bağışıklık sistemi de önce dışarıdan gelen tehlikelere karşı koyar ,mikrop vücuda girdiğinde ise yayılmalarını engeller yada geciktirir. Bu görevi ömür boyu sürdürür.Tabi bağışıklık sistemi zayıf düşürülerek zarar görmediği taktirde…. Mikroplar diye adlandırdığımız zararlıların neler olduğunu biliyor muyuz? VİRÜSLER En küçük mikroplardır. Hücre bile değillerdir. Ne canlı ne de cansızdırlar. Kendi benzerlerini oluşturabildikleri için canlı oldukları düşünülür. Parazit olarak yaşarlar.Kendi başlarına hayatta kalamazlar.Bir bitki hayvan yada insan hücresine girer onun besinin ve enerjisini kullanarak yaşayabilirler. Grip olmamıza sebep olan virüslerdir.Sadece grip değil ebette soğuk algınlığı,suçiçeği,uçuk,ebola,aids,kızamık,kuduz,kaba kulak,çocuk felci gibi hastalıklara da virüsler sebep olur. Virüslerin tedavisinde antibiyotik kullanılmaz. BAKTERİLER Vücudun en bilinen düşmanlarındandır. Virüslere göre oldukça büyük olmalarına rağmen gözle görülemeyecek kadar küçüktürler.Fakat en ağır ve zor şartlarda bile hayatlarını devam ettirebilen,çok dayanıklı canlılardır. Kendi ihtiyacı olan besinleri üretebilir,bulunduğu ortamdaki besinleri kendine yararı hale getirebilir. Menenjit,orta kulak İltihabı,zatüre(Pnömoni),tetonoz,şarbon,kolera,frengi,veba,cüzam verem,kolera bakterilerin yol açtığı hastalıklardandır. Ama bakterilerin hepsi zararlı değildir.Vücudumuz için yararlı olan bakterilerde vardır. Ayrıca bakterilerden atık su arıtmasında,peynir ve yoğurt üretilmesinde,bazı kimyasalların imalatında yararlanılır. Bakterilerin yol açtığı enfeksiyonlarda antibiyotiklerden yararlanılır. ÖRNEK:Aşağıdaki boşlukları uygun kelimelerle doldurunuz. …………….en küçük mikroplardır. Yoğurt ve peynir ede edilmesinde …………. …………… den yararlanılır. Virüsler ........ …………… ……….. gibi hastalıklara sebep olabilir. ………….antibiyotikten etkilenmezken,………………arın sebep olduğu hastalıklarda antibiyotik tedavisi uygulanır. Virüsler ………………… olarak yaşarlar. Domuz gribi olmamızın sebebi ………………dır. Menenjit,zatürre,tetanoz gibi hastalıklara………….. sebep olur. ……………….. çok küçük olmalarına rağmen en zor hayat şartlarına bile dayanabilir. Küçük Özgür vücuduna giren mikroplar yüzünden hasta olmuş.Doktor gelmiş ve “Korkulacak bir şey yok sadece bağışıklık sistemi zayıflamış,vücuduna giren mikroplarla savaşmak Özgür’ü fazlasıyla yormuş.”diye açıklama yapmış.Serum takmış ve kısa bir tedavi uygulamıştır.Özgür kısa sürede eski sağlığına kavuşmuştur. AŞI Aşı hastalanmadan önce,serum ise hastalandıktan sonra yapılır. Aşı ile uzun süreli bağışıklık kazanılırken,serum ile kısa süreli bağışıklık kazanılır. Aşı koruyucu,serum ise tedavi edicidir. Aşı içinde zayıflatılmış mikrop varken serumda hazır antikor bulunur. Aşı laboratuarda hazırlanırken serum hayvan kanından elde edilir. Aşı aktif serum ise pasif bağışıklık kazandırır. Evimizin zili çaldığında kapıdaki kişiyi tanıyorsak evimize davet ederiz ama tanımıyorsak kim olduğunu sorarız ve tanımadıklarımızı evimize davet etmeyiz. Vücudumuzda içine girmeye çalışan mikroplara karşı bu şekilde davranır.Mikroplarla savaşırken de düşmanını iyi tanıması gerekir.Eğer tanımıyor ise ne yapacağını nasıl karşı koyacağını bilemez.İşte bu noktada aşı devreye girer. Aşı hastalıklara karşı bağışıklık sağlama amacı ile insan veya hayvan vücuduna verilen, zayıflatılmış hastalık etkeni, hastalık etkeninin parçaları veya salgıları ile oluşturulan çözeltidir.Bu çözelti vücuda verildiğinde vücudumuz artık bu hastalık etkenini tanır ve ona yönelik savaş araç_gereci temin eder. Aşının hasta olmadan önce yapılır.Ve uzun süreli bağışıklık sağlar. Aşı aktif bağışıklık sağlar.( Hastalık etkenine karşı vücudun kendi kendine antikor oluşturmasıyla sağlanan bağışıklıktır) Aşı hastalıklardan korunmak içindir. Aşı laboratuarlarda hazırlanır. SERUM Aşı olmamışsak ve vücudumuz da mikroplara karşı yenik düşmüş ise bu seferde kısa süreli bağışıklık sağlayan seruma ihtiyaç duyarız. Vücudumuzun savunmasını sağlayan antikorlar yetersiz kaldığında vücudun antikor desteğini serumla sağlarız.Serumun içinde hazır antikorlar bulunur. Ancak serum ile yalnızca hastalık süresinde bağışıklık kazandırır.Uzun süreli bir bağışıklık sağlamaz. Serum pasif bağışıklık sağlar.( Vücuda dışarıdan antikor verilmesiyle kazanılan bağışıklıktı) Serum hastalıktan korunmak için değil tedavi amacıyla yapılır. Serum hayvan kanından hazırlanır.(Hastalığın aşısı at,sığır gibi bir hayvanın kanına verilir.Hayvanın kanında bu hastalıkla ilgili antikor üretilmesi sağlanmış olur.Daha sonra hayvanın kanı alınır kan pıhtılaştığında üzerinde kalan sarımtırak kısma serum denir. ÖRNEK:Aşı ve serum arasındaki farkları içeren aşağıdaki tabloda boş kalan yerleri doldurunuz. AŞI SERUM Koruyucudur. ………………………………. İçinde zayıflatılmış mikrop vardır. ………………………....... ………………………………. Tedavi sırasında yapılır. Hastalandığımızda doktora gideriz.Doktor bize bazı ilaçlar verir.Eczaneden ilaçları alırken hiç dikkat ettiniz mi?Eczacılar ilaçların üzerine doktorun reçetesine bakarak bazı yazılar yazarlar. Tok karnına günde 3 kez. 8 saat ara ile tok. Yemeklerden önce 1 ölçek vb.. Bu bilgiler bizim için çok önemlidir.Doktorun verdiği ilaçların kullanım talimatına aynen uyulması gerekir.Uymadığımız taktirde hastalığımız iyileşmeyebilir ve ilerleyebilir. Doktorun verdiği ilaçların dışında bilinçsizce ilaç kullanmak ta istenmeyen sonuçlar doğurabilir.Zehirlenmelere yol açabilir. Evde bulunan ilaçları tekrar kullanmamız gerektiğinde son kullanma talimatını mutlaka kontrol etmeliyiz. Bir doktora danışmadan ilaç kullanmamalı,doktorun verdiği ilaçların ise kullanma talimatlarına mutlaka uymalıyız.