Mikroorganizma ve Mikrobiyoloji Mikroorganizma mikroskopla görülebilen basit ve tek hücreli canlılara denir. Bu terim ‘çok küçük canlı’ anlamındaki Yunanca sözcüklerden türetilmiştir. Mikrobiyoloji bileşik bir sözcük olup, Yunanca mikro, biyo ve loji sözcüklerinin birleşmesiyle oluşmuştur. Bu sözcüklerden mikro gözle görülemeyecek kadar küçük, biyo canlı, lojide bilim anlamına gelir. Mikrobiyoloji, insan gözüyle net bir şekilde incelenemeyecek kadar küçük olan canlıları konu alan bilim dalıdır. Dolayısıyla mikrobiyolojinin konusu 1mm’den küçük canlılar olarak tanımlayabiliriz. 1 Mikroorganizmaların Sınıflandırılması Mikroorganizmalar ; alem, bölüm, sınıf, takım, familya, cins ve tür gibi sıralamayla sınıflandırılır. Sınıflandırmanın temeli; Alem: Birbiri ile ilgili bölüm grubunu gösterir. Bölüm: Birbiri ile ilgili sınıf grubunu gösterir. Sınıf: Birbiri ile ilgili takım grubunu gösterir (tes ile biter = Zygomycetes) . Takım: Birbiri ile ilgili familya grubunu gösterir (ales ile biter = Eubacteriales) . Familya: Birbiri ile ilgili cins grubunu gösterir (aceae ile biter = Lactobacillaceae) . Cins: Birbiri ile ilgili tür grubunu gösterir. Tür: Tek bir canlıyı gösterir. Alt tür: varyetedir (var olarak yazılır). 2 Cins ve tür isimleri belirli bir son ek almazlar. Kökeni, morfolojik özellikleri ve yapısal özellikleri aynı olan mikroorganizmaların oluşturduğu grup tür olarak adlandırılır. Türün altında varyete ve suş yer almaktadır. 3 Mikroorganizmaların Adlandırılması Mikroorganizmaların adlandırılması 18. yy.dayaşamış İsveçli Carl Van Linne’ninkoyduğu çift ad kuralına göre yapılır. Bilim dili olarak ise Latince kullanılmıştır. Buna göre; • İlk kelime cins ismidir ve büyük harfle başlar. Cins isim kökenini genellikle mikroorganizmayı ilk bulan kişinin isminden; mikroorganizmanın morfolojik, fizyolojik, ekolojik ve biyokimyasal özelliklerinden alır. • İkinci kelime tür ismidir ve küçük harfle başlar. Bu son isim, mikroorganizmanın çeşitli karakterlerini yansıtmaktadır (koloni rengi, yerleştiği yer, oluşturduğu hastalık, biçim, vb.). Örnek: Clostridium perfiringens, Neisseiragonorrhoea gibi. 4 • Bakterilerin cins isminin (generic, genel) ilk veya ilk birkaç harfi yazılmak suretiyle kısaltılır. Örnek: B. suptilis(Bacillus suptilis , Staph.aureus (Staphylococcus aureus) gibi. • Mikroorganizma adları koyu renkli, altı çizili veya italik harflerle yazılır. Örnek:Vibrio cholera, Enterecoc, Salmonella typhy gibi. 5 • Mikroorganizma genelde; kendine ait bir özellikle, neden olduğu bir hastalıkla veya organizmada sıklıkla yerleştiği bir organın adı ya da mikroorganizmayı bulan kişinin (bilim adamının) adıyla da adlandırılır. Örnek: E.Coli (Escherichia coli) orijinini kolon (colon) kelimesinden, Pseudomonas aerogenes (P.aerogenes) bakterinin gaz oluşturmasından, Streptococcus zincir şeklinde diziliş görünümünden, Haemophilus bakterinin kan sever özelliğinden, Mycobacterium tuberculosis tüberküloz hastalığı oluşturmasından, Koch basili mikroorganizmayı bulan bilim adamının isminin verilmesinden vb.gibi. 6 Mikroorganizmaların Canlılardaki Yeri ve Genel Özellikleri Çok geniş bir taksonomik dağılıma sahip olan mikroorganizmaların ana grupları; • • • • • • Bazı metazoonlar (çok hücreli anlılar) Protozoonlar Algler Funguslar Bakteriler Virüsler’dir. Protozoonlar, Algler, Funguslar ve Bakteriler protista alemi içinde yer almaktadır. 7 Doğada çok yaygın olarak bulunan ve canlılar alemini oluşturan varlıklar, yapıları ve diğer özellikleri dikkate alınarak gruplara ayrılmıştır. Canlıların tümü üç büyük grupta(alem) toplanır; • Bitkiler • Hayvanlar • Protistalar Bilim adamları mikroorganizmaların beslenme, hareket ve hücre yapıları yanında, metabolik faaliyetlerindeki farklılıklar nedeniyle protista (Yunanca ilkel hayvan) alemi olarak ayrı bir sınıflandırmayı uygun bulmuşlardır. 8 1950’li yıllarda elektron mikroskopi tekniklerinin gelişimiyle birlikte canlılar aleminde kesin hatlarıyla birbirinden ayrılabilen iki hücre tipinin varlığı tespit edilmiştir. Buna göre bitkiler, tek ve çok hücreli hayvanlar, protozoonlar, algler ve fungusların sahip olduğu karmaşık hücre tipi ökaryot, bakteri ve mavi-yeşil alglerın sahip olduğu basit hücre tipi prokaryot hücre olarak adlandırılmıştır. 9 ÖKARYOT HÜCRE YAPILARI Bitkiler ve hayvanlar aleminin tümü ile protistlerden funguslar, algler ve protozoonların dahil olduğu ökaryot organizmaların temel ayırıcı özelliği kromozomal materyalin bir zar sistemi ile sitoplazmadan ayrılmış olmasıdır. Yani gelişmiş bir çekirdek yapıları vardır. Prokaryotlar ile ökaryotların ayrımında çekirdek yapısı en önemli ölçütlerdendir. 10 11 Hücre Duvarı: Hücre duvarı renksiz, yumuşak ve esnek bir yapıdadır. Hücreye şekil verir ve hücrenin dayanıklılığını sağlar. Hücre duvarı büyüme ile genişler ve bu gelişme ile bazı değişikliklere uğrar. Hücre duvarı yapısında hemiselüloz ve pektin de bulunabilir. Alglerin hücre duvarı selülozdan oluşmuş olmakla birlikte bazı polisakkaritler de bulunabilir. Funguslar sert bir hücre duvarı içerir. Bazı fungusların hücre duvarında selüloz vardır. Pek çok fungus hücre duvarı kitin adı verilen polisakkaritten oluşmuştur. Protozoalarda tipik bir hücre duvarı yoktur, bunun yerine dış kısmını kaplayan pelikül olarak adlandırılan esnek bir yapıya sahiptirler. 12 Hücre Membranı: Ökaryotlarda hücre duvarı bulunmuyorsa hücrenin dış çevresini saran yapı hücre membranı’dır. Hem prokaryotik hem de ökaryotik hücrelerde madde taşınımı yani dışarıdan maddelerin girişi ve hücre içindeki metabolit ve enzimlerin hücre dışına çıkışı başlıca iki şekilde olur: 1.pasif taşınma 2.aktif taşınma. Ökaryotik hücreler ayrıca endositoz (fagositoz ve pinositoz) veya ektositoz adı verilen olaylarla madde taşımasını yaparlar. 13 Fagositoz işleminde yalancı ayak denilen hareket uzantıları oluşur. Bunlar hücre dışındaki katı besin maddelerini içeri alırlar. İlk olarak parçacığın etrafı sarılır membran içine katlanarak kese oluşur. Bu keseye sindirim kofulu denir. Koful içindeki maddeler sindirilir ve sindirelemeyen maddeler dışarı atılır. Pinositoz ise hücre içine sıvı maddelerin alınmasıdır. Burada sitoplazmik uzantı oluşmaz burada membran içeri katlanarak sıvı alımı gerçekleşir. Çok az hücre fagositoz yapabilme özelliğine sahipken birçok hücre pinositoz yapabilir. Fagositoz ve pinositozla besin öğelerinin hücreye alınmasına endositoz denir. 14 Çekirdek: Çekirdek kalıtsal sistemlerin korunduğu ve nesilden nesile aktarıldığı bölümdür. Çekirdek genetik bilginin neredeyse tamamını kapsamaktadır. Çekirdek genellikle küresel veya oval şekillidir. İki tabakalı ve gözenekli bir çekirdek zarı ile çevrili olan çekirdek, çekirdek plazması olarak tanımlanan protein içerikli çekirdek sıvısını ve çekirdekçiği kapsar. Çekirdek zarı : Çekirdekten çevreye veya çevreden çekirdeğe madde alışverişini sağlar. Çekirdekçik ise ribozomları oluşturan RNA’nın sentezinde ve hücre bölünmesinde rol oynar. 15 Sitoplazma: Ökaryotik hücrelerin sitoplazmaları hücre membranı içindeki tüm yapıların ve çekirdeğin etrafını sarar. Sitoplazma hücrenin içini dolduran sıvıdır. Ökaryot ve prokaryot sitoplazması arasındaki fark prokaryotlarda önemli enzimlerin sitoplazmada, ökaryotlarda ise organellerde yer almasıdır. Endoplazmik retikulum: Endoplazmik retikulum elektron mikroskobu ile sitoplazma içinde görülebilen bir organeldir. Bu organel sitoplazmayı baştan başa dolaşır. Endoplazmik retikulum kimyasal tepkimeler için yüzey alanı oluşturur ve hücre içinde moleküllerin taşınması görev alır. Ayrıca taşınan moleküllerin depolama alanıdır. 16 Ribozom: Ribozomlar bütün canlılarda bulunan ve protein sentezinden görevli organellerdir. RNA ve proteinler yapı maddesini oluşturur. Ökaryotik hücrelerin ribozomları prokaryotik hücrelerin ribozomlarından daha büyüktür. Golgi Aygıtı: Belirli proteinlerin, lipitlerin ve karbonhidratların salınmasını sağlar. Lipitler ve proteinler golgi cisimciğinde depolanırlar. Bu organelin diğer bir görevi de karbonhidrat sentezidir. 17 Mitokondri: Mitokondrilerin temel görevi biyolojik enerjinin sağlanmasıdır. Bu nedenle hücrenin enerji merkezi veya güç evleri olarak adlandırılır. Lizozom: Lizozomlar çeşitli moleküllerin parçalanmasını sağlayan enzimleri içerir. Bu enzimler, hücre içine giren bakterileri bile parçalayabilir. Lizozom membranı, sağlıklı hücrelerde enzimleri geçirmez ve böylece hücre kendi kendini parçalayamaz. Ancak hücreler zarar gördüğünde lizozomlar kendi enzimlerini salar ve hücrenin kendi kendini parçalamasına neden olur. 18 Sentrozom ve Sentrioller: Hücre bölünmesinde görev alır. Kloroplast: Kloroplastlar, fotosentez gibi ışığa bağımlı tepkimeler için gerekli enzimleri ve klorofil pigmentini içerir. Ökaryotik mikroorganizmalardan alglerde bulunur ve ışık enerjisini kimyasal enerjiye çevirir. 19 PROKARYOTİK HÜCRE YAPILARI Prokaryotik hücrelerin hücre boyutları ökaryotik hücrelere göre daha küçüktür. Prokaryot canlılarda DNA, protein sentezinin meydana geldiği sitoplazmadan bir zar sistemi ile ayrılmaz. DNA, belirli sitoplazma bölgelerinde yoğunlaşmış olarak yer alır. Prokaryot hücrelerde bir adet kromozom bulunur. 20 Hücre Duvarı: Bakteri hücre duvarı, karmaşık ve kısmen sabit bir yapı gösterir. Hücrelerin kendine özgü şekillerinden sorumludur. Sitoplazma mebranının etrafını sararak hücreyi korur. Hücre duvarının yapısı ve özellikleri; • Kimyasal olarak, bakteri hücre duvarı; peptidoglukan(murein) adı verilen makromolekül ağıdır. • Prokaryotlardan bakterilerde hücre duvarı yapısı gram boyanmadan sorumludur ve bu özelliğe göre bakteriler Gram-pozitif ve Gram-negatif olmak üzere iki gruba ayrılır. • Gram-pozitif bakterilerde murein ağı çok katlı, Gram-negatif bakterilerde ise tek katlıdır. 21 22 Sitoplazmik plazma membranı: Plazma membranı, hücre duvarı altında yer alan ve hücrenin sitoplazmasını koruyan ince bir yapıdır. Plazma membranının en önemli işlevi hücreye giren ve çıkan maddeler için seçici engel oluşturmasıdır. Plazma membranının bu özelliğine, seçici geçirgenlik veya yarı geçirgenlik özelliği adı verilir. Bunun anlamı belirli moleküllerin ve iyonların membrandan geçebilmesi, diğerlerinin geçememesidir. Plazma membranının diğer görevi, gıdaların parçalanması ve enerji üretimine yardımcı olmasıdır. Bakterilerin plazma membranında bulunan enzimler besin maddelerinin parçalanmasını sağlar ve enerji oluşturur. 23 Prokaryotlarda fagositik ve pinositik madde taşınımı yoktur. Maddeler, iki çeşit işlemle plazma membranına doğru hareket eder. Bunlara pasif ve aktif taşıma adı verilir. Pasif Taşınma: maddeler hücre tarafından enerji tüketimi olmadan yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru hareket eder. Pasif taşınma basit difüzyon, kolaylaştırılmış difüzyon ve osmoz yoluyla gerçekleşir. Basit difüzyon: Moleküller veya iyonlar yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona doğru hareket eder. 24 Kolaylaştırılmış transport(taşınma): Hücre membranında molekül veya iyonların hücre içine veya dışına taşınmasını sağlayan taşıyıcı proteinler bulunmaktadır. Taşıyıcı proteinler substratları yüksek konsantrasyondan düşük konsantrasyona taşırlar. Osmoz: Bazı durumlarda bakterilerin ihtiyaç duyduğu moleküller çok büyüktür. Difüzyonla hücre içine alınamaz. Birçok bakteri enzim üretir ve bu enzimler ile büyük moleküller parçalanarak küçük monomerlerine dönüştürülerek hücre içine alınırlar. Düşük yoğunluklu sıvıdan yüksek konsantrasyonlu solusyonlara hareket sırasında yarı geçirgen zarda oluşan güce ozmotik basınç denir. Bakteri hücreleri üç farklı ozmotik çözelti içinde bulunabilir. Bunlar; izotonik, hipertonik ve hipotonik çözeltilerdir. İzotonik çözeltide membranın iki yanında yoğunluk eşittir. Bu durumda, hücrenin içine veya dışına doğru bir hareket olmaz. Hipotonik çözeltide hücre dışındaki ortam düşük yoğunluklu ise bakteri şişer veya patlar. Hipertonik çözeltide hücre dışındaki ortamın hücreden daha yoğun olmasıdır. 25 Bu durumda hücre su kaybeder ve büzüşme(plazmoliz) olur. 2. Aktif taşıma: Aktif taşıma iki şekilde yapılır; Grup translokasyonu: Enerji, yüksek enerjili fosfat bağlarında sağlanır. Taşınan madde kimyasal olarak değişir. Yani hücre içinde görülen madde kimyasal olarak dış ortamdaki substrattan farklıdır. Glikoz, mannoz, fruktoz, N-asetil glukoz amin ve glukozit gibi şekerlerin transportu bu yolla olmaktadır. Aktif transport (ABC sistem): Hücreler ATP formunda enerjiyi maddelerin plazma membranına aktarımında kullanırlar. Hücre dışından hücre içine doğru bir hareket vardır. Bazı şekerler, birçok amino asit, organik asitler ile bazı inorganik iyonlar( ) aktif transport ile taşınmaktadır. 26 Sitoplazma: Prokaryotik hücrelerde sitoplazma, membran içindeki akışkan yapıyı oluşturur. Sitoplazma;(%80) su, nükleik asitler, proteinler, karbonhidratlar, lipitler, inorganik iyonlar ve düşük moleküler ağırlıktaki maddelerden oluşur. İşlev bakımından sitoplazma kimyasal tepkimelerin gerçekleştiği ortamdır. Hücreler, çevreden hammaddeyi alıp sitoplazma içinde enzimatik tepkimelerle parçalar ve kullanılabilir enerji sağlar. Aynı zamanda sitoplazma yeni maddelerin sentezlendiği yerdir. Çekirdek materyali: Prokaryotik hücreler, ökaryotiklerde olduğu gibi belirli bir zarla çevrili çekirdek içermezler. Prokaryotlarda çekirdek materyali, ökaryotik hücre çekirdeğinde olduğu gibi DNA ve proteinden oluşmaktadır. Çekirdek materyalini asıl maddesini teşkil eden DNA, hücrenin genetik şifrelerini içerir, yani hücrenin gen merkezidir. 27 Plazmid: Yeni bilimsel gelişmelerden sonra, bakterilerin çoğunda çekirdek DNA’sından başka bir DNA elemanının daha bulunduğu belirlenmiştir. Bu yapılar normal gelişme koşullarında olumsuz gibi görünürse de antibiyotik veya benzeri toksik etkili maddelere karşı koruyucu etki yaparak, gelişmeyi sürdürmesini sağlar. Ayrıca plazmid barındığı hücrenin diğer hücrelerle birleşmesini sağlar veya bazı özelliklerin bir hücreden diğerine aktarımında rol oynar. Endospor(Spor): Endospor, bakterilerin yaşamlarını sürdürebilmek için, ortamda besin maddelerinin yetersizleşmesi, metabolik ürünlerin bakterilerin çoğalmasını güçleştirecek şekilde artması ve benzeri, gelişmeye uygun olmayan koşullarda oluşturdukları bir yapıdır. Bunlar vejetatif hücrelere göre radrasyona, kurumaya, kimyasal maddelere soğuğa ve sıcaklığa karşı daha dayanıklıdır. Bu nedenle endospor, bunu oluşturan mikroorganizmanın dayanıklı şekli olarak kabul edilir. 28 Kapsül veya salya: Prokaryotiklerden bazı bakteriler, hücre zarı dışında kalınlığı veya kıvamı değişen bir kitle salarlar. Bu kitle kapsül veya salya olarak tanımlanır. Hücre dışına salgılanan bu polimer madde hücre tarafından oluşturulup, çevresindeki sıvı içine veriliyorsa salya, hücre zarı çevresinde örtü tabakası şeklinde tutuluyorsa kapsül olarak tanımlanır. 29 Kamçı: Prokaryotları oluşturan mikroorganizmalardan bir bölümü kamçılı olup, bundan hareket organı olarak yararlanırlar. Örneğin kamçı hücrenin iki kısmından çıkmışsa polar kamçı, hücrenin yan yüzeyinden çıkmışsa lateral kamçıdan söz edilir. Ayrıca, • hücrenin tek bir ucunda tek bir kamçı bulunuyorsa monopolar monotrik, • hücrenin her iki ucunda tek kamçı bulunuyorsa bipolar monotrik • hücrenin bir ucunda çok sayıda kamçı bulunuyorsa monopolar politrik veya lofotrik • hücrenin her iki tarafında çok sayıda kamçı varsa amfitrik kamçılar hücrenin tüm yüzeyini kaplamışsa peritrik kamçı olarak adlandırılır. 30 Pili: Bakteri hücrelerinin yüzeyinde bulunan kıl benzeri, oldukça kısa Pililer pilin adı verilen proteinlerden oluşurlar. Pililer bakteri hücrelerinin uç kısmında veya tüm hücrelerde görülürler. Pililer başlıca iki işleve sahiptir. Bunlardan biri, düzgün yüzeylere veya diğer hücre yüzeylerine yapışma özelliğidir. Diğeri ise, çoğalmada görev almalarıdır. 31 ÖKARYOT (Eucaryotic) MİKROORGANİZMALAR Bu grupta, hücre yapıları bakımından bitki ve hayvan hücreleri ile benzerlik gösteren mikroorganizmalar yer alır. Bunlara gerçek çekirdekli anlamına gelen ökaryot adı verilmiştir. Başlangıçta mikroorganizmaları bitkiler ve hayvanlar alemi dışında ayrı bir alem olarak göstermek için kullanılan protista terimi, günümüzde ökaryotik mikroorganizmalar için kullanılmaktadır. Algler (su yosunları), protozoonlar ve funguslar (mantarlar) bu grupta yer alır. 32 1. Algler Algler, prokaryotik (basit yapılı canlılar)(mavi- yeşil algler) ve ökaryotik (gelişmiş canlılar) olmak üzere iki ayrı sınıfa dâhil edilebilir. Prokaryotik algler gerçek nukleusları (hücre çekirdeği) olmadığından ökaryotik alglerden ayrılır. Alglerin büyük çoğunluğu su ekosistemine adapte olmuştur. Suda yaşayan algler genellikle serbest yaşam formu göstermektedir. Ancak bazı tek hücreli deniz algleri denizde yaşayan bazı omurgasız hayvanlar ile simbiyotik yaşam biçimi oluşturabilmektedir. Karasal habitatlarda kutup bölgeleri dahil geniş bir ekosistemde yaşamaktadırlar. Karasal habitatlarda küfler ile simbiyotik yaşam sürdüren alglere liken denilmektedir. 33 Fotosentez yeteneğine oldukları için besinsel gereksinimleri azdır. Algler; toprak verimliliğinin arttırılmasında, vitaminlerin üretiminde kullanılmaktadır. Gıda ve ilaç endüstrisinde kullanılan türleri de vardır. Bu türün bazılarının pektin yapılı hücre çeperlerinden agar agar adı verilen jel elde edilir. 34 Ökaryotik algler içinde yer alan kahverengi algler ya da esmer su yosunları ise 30 metreye ulaşabilen boylarıyla en iri yapılı alglerdir; ancak, tropik denizlerde bulunan türlerinden bazıları, mikroskobik boylarda da olabilir. 35 Alglerin çoğalması: Algler hem eşeyli hem de eşeysiz olarak çoğalırlar. Bazı türlerinde bu çoğalma şekillerinden bir tanesi görülürken, diğerlerinde her iki şekle de rastlanır. Eşeysiz çoğalmada her hücre yavru hücreler meydana getirmek üzere bölünür. Eşeyli çoğalmada ise erkek ve dişi gametler birleşerek zigotları meydana getirirler. Zigotun duvarı kalın ve dikenlidir. Zigot çimlendiği zaman 4 haploit vejetatif hücre meydana getirir 36 2. Protozoonlar Protozoonlar tek hücreli, fotosentez yeteneğinde olmayan ve hareketli protistlerdir. Protozoonlar serbest ya da parazit olarak yaşayan, değişik boyut ve şekillerdeki mikroorganizmalardır. Hücre zarı, kromozomları içeren bir hücre nukleusu, mitokondriler ve endoplazmik retikulum gibi organellere sahiptirler. Bunların dışında, bazı ilave metabolik organelleri ve psödopodlar (yalancı ayaklar), kamçılar gibi hareket organelleri vardır. Ayırıcı özellikleri dikkate alındığında 4 grupta incelenebilir; • • • • Mastigophora (flegallalı protozoonlar) Rhizopoda (ameboid protozoonlar) Sporozoa (spor oluşturan protozoonlar) Ciliata (sil içeren protozoonlar) 37 3. Fungus (Mantar) Funguslar, farklı özelliklere sahip ökaryotik organizmalardan oluşmuş taksonomik bir gruptur. Küfler, miselyum oluşturan çok hücreli funguslardır. Fungusların diğer bir üyesi olan mayalar ise, tek hücrelidirler ve genelde miselyum oluşturmamalarıyla kararakterizedirler. Fungus hücreleri etrafında, iyi gelişmiş bir hücre çeperi yer alır. Hücre çeperi ya sellüloz ya kitin veya her ikisini de içerebilir. Funguslarda da diğer eukaryotiklerde olduğu gibi sitoplazmaya dağılmış olarak ribozomlar, kofullar ve bazılarında golgi aygıtı da bulunur. Yedek besinler glikojen ve lipid olarak depo edilir. Yüksek bitki ve hayvanlardaki kadar çok olmasa da endoplazmik retikulum yer alır. 38 Fungus hücreleri bakteri hücrelerinden farklı olarak sitoplazma içinde çekirdek zarına sahip bir veya birden fazla nükleus içerebilirler. Hareketli hücreler olan zoosporlarda bakteri hücrelerininkine benzer yapıda flagella (kamçı) bulunur. Funguslar fotosentetik pigment içermezler, bu nedenle besinlerini diğer canlıların hazırladığı organik maddelerden genellikle absorbsiyonla alırlar. Aerobik olarak gelişirler ve enerjiyi organik maddelerin oksidasyonundan temin ederler. Şekil, davranış ve hayat devri bakımından birbirine uymayan çok sayıda organizma içerdikleri için kesin bir tanım yapmak çok zordur. 39 Funguslarda çoğalma eşeyli ve eşeysiz olmak üzere iki çeşittir. Bazı funguslar sadece eşeysiz olarak çoğalırken, bazıları her iki yolla da çoğalabilir. Mantarların üremesini sağlayan yapılara, mantar sporu adı verilir. İşlevleri, bakteri sporlarından farklıdır çünkü bakteri sporları üreme organeli olmayıp bakterinin dirençli şekilleridir. 40