1 Panik bozukluğu hastaları için rehber Başlarken Bu broşür doktorunuz tarafından size verildiğine göre, ya size ya da bir yakınınıza panik bozukluğu tanısı konmuş demektir. Panik bozukluğu tanısı konmuş olması aklınıza -doğal olarak- pek çok soruyu getirmiş olabilir. Broşürün amacı, konu ile ilgili doğru soruları sorabilmenize, tedavi sorumluluğu açısından doktorunuzla işbirliği kurarak sizin için en doğru yanıtları bulabilmenize katkı sağlamaktır. Öncelikle bir kişiye panik bozukluğu tanısının mutlaka bir doktor tarafından konulması gerektiğini bilerek okumaya başlamanızı öneririz. Panik duygusu herhangi bir hastalık bulunmaksızın da zaman zaman yaşanabilen bir duygudur. Gerek ortaya çıkışı gerekse şiddeti bir insandan diğerine, hatta aynı insanda bir durumdan diğerine değişebilir. Panik duygusu yaşamak ile panik bozukluğu hastalığı aynı şeyler değildir. Panik bozukluğu tıbbi, psikiyatrik bir hastalıktır ve bu tanı ancak bir doktor tarafından konabilir. Bu broşürde yazılanları sizin dışınızda birinin okuması ve kendi yaşadıklarıyla benzerlikler kurması halinde; kendi kendine tanı koymak yerine, bir doktora ve en iyisi bir psikiyatra başvurması önerilir. PANĐK BOZUKLUĞU DÜŞÜNÜLDÜĞÜNDEN ÇOK DAHA YAYGIN BĐR HASTALIKTIR Panik bozukluğu nedir? Panik bozukluğu ani ve nedensiz olarak başlayan ve bir kaç dakikadan -nadiren de olsabir saate kadar sürüp kendiliğinden sonlanan, çok şiddetli ölüm ya da çıldırma korkusuna çok sayıda bedensel belirtinin eşlik ettiği panik ataklarıyla seyreden, tedavi edilebilir bir psikiyatrik hastalıktır. Panik bozukluğu, tedavisi olan bir hastalıktır; kişinin karakterinin zayıflığı, hatası, yanlışları ya da yaşam tarzı nedeniyle karşı karşıya kaldığı bir durum değildir. Eğer panik bozukluğunuz varsa; hiçbir neden yokken, birden, yoğun bir korku duygusuna kapılırsınız. Aklınıza korkunuzun şiddetini artıran ve başka korkulara da kapı açan olumsuz düşünceler üşüşmeye başlar. Örneğin: Kalp krizi geçiriyor olabileceğinizi düşünürsünüz. Soluksuz kalacak, boğulacak gibisinizdir. Beyin kanaması geçirecek ve felç olacaksınız düşüncesine kapılabilirsiniz. Bayılacak gibi olmanız size bedensel bir hastalığınız olduğunu düşündürür. Bu bedensel hastalık nedeniyle ölüverecekmişsiniz gibi bir beklentiye girersiniz. 2 Bütün bunları, “ATAK” diye tanımladığımız, başlamasıyla bitmesi bir olan bir sürede yaşarsınız. Gerçekte ne kadar kısa olursa olsun, ataklar size bir ömür kadar uzun gelir. Bittiğinde kendinizi yorgun, şaşkın, korkmuş, üzgün ve çaresiz hissedersiniz. PANĐK ATAKLARI GENELLĐKLE ON - ONBEŞ DAKĐKA KADAR SÜRER Ataklar hemen her yerde sizi yakalayabilir. Sıklıkla yalnızken ya da tersine, alışveriş merkezleri, sinema salonları, otobüs, dolmuş, metro gibi çok kalabalık mekanlarda ortaya çıkarlar. Atakların ortaya çıktığı yerlerde bir daha bulunmak istemezsiniz. Hatta, düşünmeniz bile atağı “çağırabilecekmiş” gibi hissedersiniz. Ataklar o kadar korku vericidir ki, ataklar arasındaki dönemlerde de “ya şimdi yine olursa” diye atak gelecek korkusu yaşarsınız. Buna ‘beklenti kaygısı’ denir. Panik bozukluğu, panik atağı ve beklenti kaygısı yaşamınıza adeta yeni bir düzen getirir. Çünkü artık bunları kollayarak yaşamaya başlamışsınızdır. Atakla ilgili koşulları ve durumları denetlemeye çalışırsınız. Belli yerlerde bulunmayı reddeder, belli durumları olabilecek en kısa zamanda önlemeye çalışır, bu yer ve durumlardan sakınırsınız (Kaçınma davranışı). Bütün bunlar, tıbbi müdahale olmaksızın, tedavi edilmeksizin kolay kolay başedilebilecek zorluklar değildir; kişiyi mutsuz eder, çaresiz bırakır, işini gücünü yapamaz hale getirir. Korku kişinin tüm yaşam enerjisini emer. En yakınındakilerden en uzaktakilere, ilişkileri artık eskisi gibi değildir. PANĐK ATAĞININ BELĐRTĐLERĐ Korku Birazdan ölecekmiş gibi hissetme, Aklını kaçırıyormuş, çıldıracakmış korkusu, Kontrolünü kaybedecekmiş korkusu Kalp çarpıntısı Göğüs ağrısı Göğüste sıkışma, basınç hissi Hızlı soluk alıp verme, Soluk alamama, boğulacakmış gibi olma hissi, Sersemlik, kafada ağırlık hissi, Bayılacak gibi olma, “Dizlerinin bağı çözülüyormuş” gibi olma, Ellerde titreme, terleme, sırtından soğuk ter boşalması Başlangıcı Panik atağının en önemli özelliği, ortada hiç bir neden yokken aniden başlamasıdır. Süresi 3 Ataklar bir kaç dakikadan yarım saate kadar sürebilir ama hemen hiçbir zaman BĐR SAATTEN UZUN SÜRMEZLER Etkisi Panik atağı bir insanın yaşayabileceği en korkutucu ve sıkıntı verici durumlardan biridir. Atak aniden ve hiç beklenmeyen bir durumda kendiliğinden başladığından, gerçekten tehlikeli bir durumda hissedilebilecek bir korkudan çok daha şiddetli bir korku duygusuna neden olur. Đlk atak sırasında hastaların -neredeyse tamamı- biraz sonra öleceklerini ve kimsenin onlara yardım edemeyeceğini, hastaneye bile yetiştirilemeyeceklerini düşünürler. Bir çok hasta ilk ataklarında hastaneye ulaştığında atak çoktan geçmiş olur. Onlar şaşkın, perişan ve endişeli bir şekilde doktorlara dertlerini anlatırlar. Gerçekleşen tıbbi muayenede hiç bir bedensel bulguya rastlanmaz. Bu nedenle, onları çok şaşırtan “sizin hiç bir şeyiniz yok” benzeri bir ifadeyle geri gönderilirler. Đlk ataktan sonra Đlk ataktan sonra, bir de hastaneden eli boş dönülmüşse, kişi kendini korkmuş, çaresiz ve mutsuz hisseder. Kısa bir süre önce, daha önce hiç olmadığı kadar yoğun bir korku yaşamış, ölmek üzere olduğunu hissetmiştir. Şu an (aslında) kendini biraz yorgun hissetmesi dışında bir şeyi yok gibidir, ama içini kemiren bir şüphe vardır: Bana ne oldu? O yaşadığım şey neydi? Bu panik atağından sonra kişi, atak sırasında hissettiği bedensel değişimlerin (çarpıntı, soluk kesilmesi, bayılacak gibi olma vb.) herhangi bir ölümcül hastalığın belirtisi olup olup olmadığından endişelenmeye başlar. Eğer daha önceden bildiği, duyduğu, gözlemlediği bir hastalıkla benzerlik kurarsa, kendisindeki belirtilerin de o hastalığın işaretleri olabileceğini düşünmeye başlar. Bir çok hasta sağlık sisteminden kaynaklanan zorluklar nedeniyle ilk ataktan sonra herhangi bir doktora gitmez. Bazıları ise genel muayene ya da kontrollerini yaptırarak bedensel sağlıklarının yolunda olduğu güvencesini alınca geçici bir rahatlama hissine kapılırlar. Ancak bu rahatlama geçicidir. Beklenti kaygısı nedeniyle yerleşen kısır döngü, geçici rahatlamanın sonunu çabuk getirir. Bu nedenle, kalp çarpıntısı ve göğüs ağrısını kalp krizinin, baş dönmesi ve bayılacak gibi olma hissini beyin kanaması ya da felç olmanın habercisi olarak değerlendirmekten kendini alıkoyamaz. Bir doktordan bir diğerine koşarak, yaşadığı belirtilerin bu hastalıkların işaretleri olup olmadıklarını onaylatma çabasına girer; doktor tarafından önerilsin, önerilmesin, tüm tetkikleri yaptırmak ister. Açıklama: Daha once “nadiren de olsa bir saate kadar” demiştik. 4 Yakınlarında ya da çevrelerinde kalp krizi, felç ya da yaşamı tehdit edici başka bir hastalığı ya da ölüm deneyimi olan bir grup kişi ise çok daha ayrıntılı incelemeler talep ederler. Panik bozukluğu hastalarının pek çoğu psikiyatra geldiklerinde “eforlu EKG”, ”beyin tomografisi” çektirmiş, hatta “kalp anjiyosu” yaptırmış olur. Bu fiziksel incelemeler panik ataklarını durdurmaz. Normal çıkan her tetkikten sonra gelen yeni bir atak hastanın her defasında çok daha ileri, pahalı ve riskli bir tetkik istemesine neden olur. Her normal sonuç, aranan ve olduğu varsayılan fiziksel hastalığın çok daha tehlikeli ve gizli bir hastalık olabileceği korkularını artırmaktan başka bir işe yaramaz. Böylece oluşan kısır döngü her yeni atakta yeni bir doktora ve yeni tetkiklere yönelinmesine yol açar. Sonuç, umutsuzluk, çaresizlik, karamsarlık ve korkuların büyümesidir. PANĐK BOZUKLUĞU HASTALARININ ÇOĞUNLUĞU PSĐKĐYATRA GELMEDEN ÖNCE ORTALAMA ON FARKLI DOKTORA GĐTMĐŞ VE ÇARE BULAMAMIŞ OLMAKTADIRLAR. Panik atağı nerede olur? Ataklar hemen her yerde olabilir. Ama, kişinin başına kötü bir şey gelirse yardım alamayacağı ya da kurtulamayacağını düşündüğü yerlerde daha çok olur. Örneğin; evde yalnız kalındığında, sokağa yalnız çıkıldığında, çok kalabalık alışveriş merkezlerinde, kalabalık otobüslerde, sinema, tiyatro, konser salonu gibi kapalı ortamlarda ya da sağlık kuruluşlarına uzak yerlerde ataklar daha çok ortaya çıkar. Hastalar bu nedenle bu gibi durumlarda bulunmak, bu gibi yerlere gitmek istemezler. Bu durum “agorafobi” olarak adlandırılır. Agorafobi her hastada olmayabilir. Kimi zaman da panik atakları hiç olmadan yalnızca agorafobi görülebilir. Bazı agorafobili panik bozukluğu hastalarının yaşamları inanılmayacak derecede çok kısıtlanır. Örneğin; hasta, eviyle işi arasında sabit bir yol belirler ve o yoldan hiç ayrılmaz. O yolun bir alt sokağındaki bir kafe ya da dükkana bile gidemez hale gelir. Gitmeye kalktığında panik atağı başlar. Panik atağı gerçekte nedir? Biz, insanlar dahil tüm canlılar yaşamımızı tehlikeye düşürebilecek durumlara karşı korunma düzenekleriyle doğuştan donanmışızdır. Yaşamımızı tehdit eden olası herhangi bir durumda tüm canlılar gibi biz insanlarda da iki temel tepki oluşur; SAVAŞ YA DA KAÇ. Her iki tepkiyi oluşturan da beynimizdir. Beynimiz, duyu organları aracılığıyla, yaşamsal bütünlüğümüzü tehdit eden durumlar olup olmadığını sürekli denetler. Bazı durumlar 5 doğuştan itibaren beynimiz tarafından tehlikeli olarak bilinir. Örneğin çok şiddetli gürültü, derimize bir iğnenin batması, yaralanma, ateş, yükseklik, karanlık gibi. Bir çoğumuz bebeklerin ani bir gürültüden sonra korku içinde ağladıklarını gözlemlemişizdir. Doğuştan beynimize kayıtlı olan tehlikeli durumlar algılandığında beynimiz istemdışı bir etkinlik gösterir. Beynimizin bazı bölgelerinden adrenalin adı verilen kimyasal bir madde salgılanır. Bu madde, vücudumuzu, yaklaşan tehlikeye karşı SAVAŞMAYA YA DA KAÇMAYA hazırlar. Soluğumuz sıklaşır, kalbimiz daha hızlı çarpmaya başlar, barsaklarımız kasılır, idrarımız sıkıştırır, tüylerimiz dikilir, ağzımız kurur. Bütün bu değişimler, yaklaşan tehlikeyle başedebilmek için bedenimizin hazırlanması amacına yönelik olarak ortaya çıkmaktadır. Yaşamı tehdit edebilecek tehlikelerin büyük çoğunluğunu ise büyüdükçe öğreniriz. Bu öğrenme süreci (aslında) oldukça zordur. Çocuklara karşıdan karşıya geçerken araçlara dikkat etmek gerektiğini öğretmenin ne kadar güç olduğunu hepimiz biliriz. Çocuklar çoğu zaman kendilerine zarar verebilecek nesne ya da durumları -ebeveynlerinin tüm uyarılarına karşın- hemen kabullenmek yerine araştırmak isterler. Ancak bir kez canları yandıktan sonra artık başka bir uyarıya gerek kalmadan o nesne ya da durumdan hatta o nesne ve durumları çağrıştıran şeylerden korkuyla uzak durmaya başlarlar. Tüm uyarılara karşın evin kedisini sıkıştıran çocuğun, kedi onu bir kez tırmaladıktan sonra, oyuncak kedilere bile dokunmaktan kaçındığına tanık olmuşsunuzdur. Öncesinde beynimizce tehlikeli olarak kaydedilmemiş ise belli durumların tehlikeli olduğunu ya yaşayarak ya da görüp işiterek öğreniriz. Bir kere öğrendikten sonra artık o durumlar da bizim için istemdışı tehlike işaretleri haline gelir. Tehlike işaretleri, ani ve beklenmedik durumlar olmaları nedeniyle önemlidir. Örneğin, o güne kadar sol göğüs bölgesinden başlayıp omuza doğru yayılan bir ağrının kalp krizi ağrısı olabileceğini bilmiyorsak, böyle bir ağrı hissetsek bile bunu kalp kriziyle bağdaştırmayız. Ancak, bir yakınımız, tanıdığımız benzer şekilde başlayan bir ağrıdan sonra kalp krizi geçirirse ya da onu kalp krizi sonucu kaybedersek, artık bu tip ağrılar bize sadece ölümü çağrıştırmaya başlar. Đşte, panik atağı sırasında beyin, ortada tehlikeli bir durum yokken yaşamı tehdit eden bir tehlike varmış gibi bir “yanlış” alarm sinyali alır ve tehlike karşısında istemdışı olarak harekete geçen savunma mekanizmalarının tümünü hızla çalıştırır. 6 Böylece kişi aniden kalbinin hızla çarpmaya, soluğunun hızlanıp kesilir gibi olmaya, ağzının kurumaya, tüylerinin diken diken olmaya başladığını ve aynı anda yoğun bir korku duygusunun içini kapladığını hisseder; panik atağı başlamıştır. Panik atakları başladıktan sonra, doktorlara başvurulmasına, muayene ve tetkikler sonucunda “bir şeyiniz yok” denmesine rağmen ataklar sürünce; kişi bedeninde olup biten her türlü değişikliğe aşırı duyarlı hale gelmeye başlar. Eskiden önemsemediği bedensel hislerin tehlikeli bir hastalığın işaretleri olabileceğinden endişelenmeye başlar. BEDENSEL YAKINMA VE HASTALIK Herhangi bir 7 gün boyunca, on insandan sekizinde en az 1 tane olmak üzere, bedensel bir yakınma vardır. Ancak bu yakınmalar herhangi bir hastalığın belirtisi değildir. Panik Bozukluğunun tedavisi Bilmeniz gereken en önemli gerçek, panik bozukluğunun, psikiyatrik hastalıklar arasında tedavi başarısı en yüksek hastalıkların başında geldiğidir. Hastalığın özelliklerini bilen ve kabullenen bir hasta ile hastasına zaman ayırıp onu tedavi seçenekleri hakkında bilgilendiren ve doğru tedavileri uygulayan bir doktor arasında iyi ve güvenli bir hasta doktor ilişkisi geliştiğinde, panik bozukluğu tedavi edilebilir bir psikiyatrik hastalık haline gelmektedir. Tedavi seçenekleri Panik bozukluğunun tedavisinde başta ilaç tedavileri olmak üzere çok çeşitli tedavi seçenekleri bulunmaktadır. Psikiyatrik ilaçlarla ilgili yanlış inanışlar bir çok hastanın bu ilaçları kullanmaktan kaçınmasına ya da doktorun önerdiği dozdan daha düşük dozlarda ya da daha kısa sürelerle ilaç kullanmalarına neden olmaktadır. Bu durum panik bozukluğunun tedavisini güçleştirmekten başka bir işe yaramamaktadır. Günümüzde bu alanda yapılan çalışmaların sağladığı bilimsel veri; panik bozukluğunun tedavisinde medikal (tıbbi-ilaç) ve psikoterapi (bireysel ve grup halinde içgörü, davranış değişimi vb. amaçlar taşıyan görüşmeye dayanan tedavi şekli) uygulamalarının birarada kullanımının daha iyi sonuç verdiği ve panik bozukluğunu kalıcı bir şekilde iyileştirdiği yönündedir. Panik bozukluğunun ilaçla tedavisinde kullanılan iki ana grup ilaç vardır. Antidepresan ilaçlar Bu grup ilaçlarla ilgili Türkiye’de çok yanlış bir inanış vardır. Bu ilaçların “uyuşturucu” olduğu, alışkanlık, bağımlılık yaptığına dair inanışlar hastaların bu ilaçları kullanmaktan kaçınmalarına neden olmaktadır. 7 Antidepresan grubu ilaçlarla ilgili ilk bilmeniz gereken şey, bu ilaçların kesinlikle alışkanlık, bağımlılık yapıcı özelliklerinin olmadığı ve “uyuşturucu” özelliklerinin bulunmadığıdır. Antidepresan grubu ilaçlar, beyin hücreleri arasındaki haberleşmeyi sağlayan serotonin, noradrenalin, dopamin ve benzeri bazı kimyasal maddelerin miktarını değiştiren ilaçlardır. Etkileri genellikle kullanılmaya başladıktan sonraki ikinci haftadan itibaren başlar ve üçüncü haftada tam olarak etkileri görülür. Bu grup ilaçların tedavide iyileştirici etkilerinin olup olmayacağı kararı sekiz hafta geçmeden verilmez. Antidepresan ilaçların etkilerinin görülebilmesi için diğerinde olduğu gibi kaldırabilirizher biri için farklı olan seçilmiş ve doğru dozlarda kullanılmaları gereklidir. Doğru dozda kullanıldığında size iyi gelebilecek bir ilaç düşük dozda kullanılırsa aynı etkiyi gösteremez. Dolayısıyla ilacın etkisinden yararlanamamış olursunuz. Bu nedenle kullanılacak ilaca bir doktorun karar vermesi ve doz ayarlamasının onun tarafından yapılması çok önemlidir. Hemen tüm antidepresanların bazı yan etkileri vardır. Bu yan etkiler her hastada görülmeyebilir. Bazı hastalarda ise yan etkiler sanki hastalığın belirtilerini artırıyormuş gibi kendini gösterebilir. Bu yan etkilerin olabildiğince az görülmesi için bu ilaçlar düşük dozlarda başlanır ve doktor tarafından yapılan kontrollerde dozları etki edecekleri doza doğru yavaş yavaş artırılır. Benzer bir durum ilaçlar kesilirken de söz konusudur. Antidepresan ilaçlar uzun süre kullanıldıktan sonra birden bırakılırlarsa bazı kişilerde “kesilme sendromu” denilen ve huzursuzluk, uykusuzluk, bulantı, kusma, sinirlilik gibi geçici belirtilere neden olabilirler. Bu nedenle antidepresan ilaçların doktor kontrolünde ve doz yavaş yavaş azaltılarak bırakılması gerekmektedir. Anksiyolitik ilaçlar Panik bozukluğunun tedavisinde kullanılan ikinci grup ilaçlardır. Bu ilaçların en önemli özelliği, antidepresan ilaçların tersine, alışkanlık, bağımlılık yapıcı özelliklerinin bulunmasıdır. Bu nedenle bu grup ilaçlar Türkiye’de YEŞĐL REÇETE adı verilen üç nüshalı, özel bir reçeteyle satılırlar. Bu grup ilaçların yazıldığı reçetelerin bir kopyası doktorda kalır. Siz eczaneye iki kopyasını götürürsünüz. Eczane bu iki kopyanın birini kendinde saklar, diğerini Sağlık Bakanlığı’na gönderir. Bu yolla, bu ilaçların tüketimi kontrol altında tutulur. 8 Anksiyolitik ilaçlar, panik ve anksiyete ataklarını hızla yatıştırırlar. Bu ilaçların belirtileri geçici olarak iyileştirdiğini savunan doktorlar olduğu gibi hastalığı iyileştirdiğini savunan doktorlar da vardır. Doktorunuz size bu gruptan bir ilaç verdiğinde ya da YEŞĐL REÇETE ile ilaç verdiğinde bu seçenekleri ve bağımlılık risklerini sizinle konuşarak onayınızı alacaktır. Antihistaminik ilaçlar Daha önce bahsedilen iki ana grubun dışında, yardımcı bir grubu oluştururlar. Alerji tedavisinde kullanılan bazı antihistaminik ilaçların anksiyete giderici etkileri vardır. Bu ilaçlar panik bozukluğunu tedavi etmezler. Ancak, bazı durumlarda antidepresan grubu ilaçların yanında yardımcı ilaç olarak kullanıldıklarında yararlı olabilmektedirler. Bağımlık yapıcı etkileri yoktur. Panik bozukluğunun ilaçsız tedavileri Genel olarak psikoterapi adı altında toplanan ve bu konuda eğitim almış bir psikiyatri uzmanı tarafından yapılması gereken tedavilerdir. Panik bozukluğunun tedavisinde çok çeşitli psikoterapi yöntemleri vardır. Bunlardan herhangi birinin diğerine olan özel bir üstünlüğü bilimsel olarak gösterilmemiştir. Aynı şekilde, ilaçsız tedavilerin ilaçla yapılan tedavilerden çok daha iyi ve üstün olduğunu gösteren bilimsel çalışmalar da yoktur. BU GÜN KABUL EDĐLEN BĐLĐMSEL GÖRÜŞE GÖRE, PANĐK BOZUKLUĞUNUN EN ĐYĐ TEDAVĐSĐ ĐLAÇ VE PSĐKOTERAPĐ UYGULAMALARININ BĐRLĐKTE YAPILMASIDIR. PANĐK ATAĞI SIRASINDA HĐSSETTĐĞĐNĐZ KORKULARIN YANITLARI KALP KRĐZĐ GEÇĐRĐYORUM: Panik atağı sırasında ortaya çıkan şiddetli kalp çarpıntısını bir çok kişi kalp krizinin bir belirtisi olarak yorumlar. Atak sırasında kalp çarpıntısı o kadar şiddetli hissedilir ki çoğu kişi kalbin çarpma sesini kulaklarıyla işittiğini söyler. Bu kadar hızlı çarpmanın kalbe zarar verebileceği korkusu çok yaygındır. Gerçekte, bazı kalp hastalıklarında kalp panik atağında olan çarpıntıdan çok daha uzun süre ve çok daha hızlı çarpmasına karşın en küçük bir zarar bile görmez. 9 SOLUK ALAMAYACAĞIM: Atak sırasında oluşan hızlı soluk alıp vermeler kişide sanki soluğu kesilecekmiş, boğulacakmış korkusuna neden olur. Aslında bu tümüyle olanaksızdır. Kimse hızlı soluk alıp verdiği için boğulmaz. Ancak, hızlı soluk alıp verdikçe kandaki oksijen ve karbondioksit oranları değişir, bu yüzden atak sırasındaki baş dönmesi ve sersemlik hisleri ortaya çıkar. Atak sırasında düzenli soluk alıp vermeye çalışmak bu belirtilerin oluşmasını engelleyecektir. BAYILACAĞIM: Oluşan sersemlik ve baş dönmesi hissi nedeniyle kişiler bayılmaktan korkarlar. Oysa panik atağı sırasında ortaya çıkan fizyolojik değişiklikler nedeniyle kişinin bayılması neredeyse olanaksızdır. Panik atağı tehlike karşısında vücudun tamamının alarma geçtiği bir andır, bu nedenle bayılmanın tersine tam bir aşırı uyanıklık hali vardır. ÇILDIRACAĞIM: Panik atağı sırasında bir çok hasta çıldıracağı, aklını kaçıracağı, kontrolünü kaybedeceği korkularına kapılır. Hatta bu korku yüzünden doktora gitmeyi geciktirir. Çünkü doktorun da aklını kaçırabileceğini söyleyebileceğinden korkar. Çıldırmak, aklını kaçırmak, kontrolünü kaybetmek gibi deyimlerden herkes farklı farklı şeyler anlar. Gerçek olan tek şey ise panik atağı sırasında kişinin son derece aklı başında olduğu, yalnızca istemdışı bir korkuya kapılmış olduğudur. Kişinin kontrol edemediği kendisi değil korkusudur. 10 ATAKLARLA BAŞA ÇIKMAK ĐÇĐN KULLANABĐLECEĞĐNĐZ SÖZEL ĐFADELER BEKLE GEÇECEK Panik ataklarıyla ilgili bilmeniz gereken en önemli gerçek; ATAKLAR KENDĐ KENDĐNĐ SINIRLAR BAŞLAYAN HER PANĐK ATAĞI MUTLAKA BĐTECEKTĐR Atakların bu özelliğini atakla başa çıkabilmek için kendi yararınıza kullanabileceğinizi gösteren DESTEK CÜMLELERĐ aşağıda verilmiştir. nasıl Bu cümlelerden birini ya da birden fazlasını, atak sırasında kullanmak üzere seçebilirsiniz. Ama en iyisi, sayfanın altındaki boşluğa sizin kendi özgün cümlenizi bulup yazmanız, atak geldiğinde kullanmanız ve kontrol görüşmesinde doktorunuzla paylaşmanızdır. Böylece sizin atakla başa çıkmak için bulduğunuz yolu, doktorunuz bir başka hastaya önerebilecektir. - Bu geçici bir durum, daha önce de yaşadım ve geçtiğini biliyorum. Şimdi de geçecek. - Yaşadığım bu durum tehlikeli değil, yalnızca huzursuzluk duyuyorum ve geçecek. - Ne aklımı kaçırıyorum ne de kontrolümü kaybediyorum, yalnızca öyle olacağım diye geçici bir korku yaşıyorum ve geçecek. - Hepsi benim zihnimde olup bitiyor, dikkatimi sağlıklı düşüncelere yöneltebilirim. - Fiziksel sağlığım ya da yaşamım tehlike altında değil, yalnızca öyle bir korku hissine kapılmış durumdayım ve bu duygum geçici, birazdan kendimi yine iyi hissedeceğim. - Şimdi hissettiğim sıkıntı ilk kez hissettiğim sıkıntı kadar şiddetli değil. - Hissettiklerim beni ilk kez olduklarındaki kadar korkutmuyor, geçeceğini biliyorum. - Hissettiğim korkunun ne olduğunun ve geçici olduğunun farkındayım, artık bu korku beni ne olduğunu bilmediğim zamanlardaki kadar korkutmuyor. 11 GEVŞEME VE SOLUK EGZERSĐZĐ Panik atağı ya da bunaltı hissinin başlayacağını hissettiğinizde yapacağınız basit bir gevşeme-soluk egzersizi ile atağı kontrol altına alabilirsiniz. Bunun için: Eğer bulunduğunuz yer uygunsa uzanın yoksa oturun. Gözlerinizi sıkmadan kapatın. Düşüncelerinizi aşağıdaki sırayla bedeninizin parçalarına odaklayın: Topuklarınızdan başlayarak ayak bileklerinizi, bacaklarınızı, kalçalarınızı, belinizi, karnınızı, göğsünüzü, kollarınızı, ellerinizi, parmaklarınızı, boynunuzu ve başınızı zihninizde canlandırın. Her bölüme ayrı ayrı yoğunlaşmaya çalışın. Sonra sırayla sol bacağınızı, sağ bacağınızı, sol kolunuzu, sağ kolunuzu ve sonra hepsini bir arada gerip gevşetin. Uykudan uyanıp geriniyormuş gibi yapın. Bütün bu süreç boyunca gözleriniz kapalı olsun. Ardından, yine gözleriniz kapalı olarak, içinizden 1001, 1002, 1003 diye sayarken burnunuzdan soluk alıp, 1004, 1005, 1006 diye sayarken ağzınızdan soluğunuzu verin. Bu arada en sevdiğiniz yerde olduğunuzu hayal edin. Bir kaç dakika için de sıkıntı hissinizin hafifleyip kaybolduğunu fark edeceksiniz. Ayaktasınız: Üzerinizde belinizi ve boynunuzu sıkmayacak genişlikte bir giysi var, Elleriniz iki yanınızda serbestce sallanıyor, Burnunuzdan derin bir soluk alıyorsunuz, Soluğunuzu beş saniye tutuyorsunuz (içinizden 1001, 1002, 1003, 1004, 1005’e kadar sayın) Đçinizdeki soluğu ağzınızdan beş eşit bölümde salıyorsunuz (1005, 1004, 1003, 1002, 1001) Bu egzersizi parmak uçlarınızda karıncalanmalar hissedene kadar tekrarlıyorsunuz Karıncalanmalar başladıktan kısa bir süre sonra panik duygusunun hafifleyip, silindiğini göreceksiniz. 12 SIK SORULAN SORULAR Bir kez panik atağı geçirince panik bozukluğu hastalığı başlamış olur mu? Hayır, tek bir atak sizin panik bozukluğu hastalığına yakalandığınızı göstermez. Herhangi bir ay içinde en az dört panik atağı geçirilirse, ya da ataklar sayıca az olsa da şiddetleri nedeniyle kişi işini gücünü yapamaz, ailesiyle ve yakınlarıyla ilişkilerini sürdüremez hale gelmişse ve bu şiddet düzeyi doktor tarafından da aynı şekilde değerlendirilirse panik bozukluğunun olduğu artık söylenebilir. Unutulmaması gereken, tanının bir doktor tarafından konması gerektiğidir. Bana tedavim için antidepresan ilaçlar verildi, oysa benim hastalığım depresyon değil. Bu ilaç bana nasıl yarayacak? Antidepresan ilaçlar beyinde hücreler arasındaki haberleşmeyi sağlayan serotonin, noradrenalin ve dopamin gibi bazı kimyasal maddelerin miktarlarını değiştirirler. Bu etkileriyle hem depresyonun hem de panik bozukluğu ve diğer anksiyete bozukluklarının iyileşmelerini sağlamaktadırlar. Kullandığım antidepresan ilaçlar bağımlılık yapar mı? Antidepresan grubu ilaçlar bağımlılık yapmaz. Bağımlılık yapıcı özelliği olan ilaçlar Türkiye’de “yeşil reçete” ve “kırmızı reçete” adı verilen üç nüshalı özel reçetelerle satılmaktadır. Doktorun bana önerdiği ilaçlar mide bulantısı, sersemlik hissi ve huzursuzluğa yol açtı. Bunlar geçecek mi? Bütün antidepresan ilaçlar başlangıçta bazı hastalarda benzer yan etkilere neden olabilir. Bu yan etkiler genellikle geçicidir ve ilk on-on iki günde kaybolur. Kontrole gittiğinizde, yan etkilerle ilgili kaygılarınızı lütfen doktorunuzla paylaşın. Doktorumun bana önerdiği antidepresan ilacı kendi başıma bırakırsam bir şey olur mu? Antidepresan ilaçlar bağımlılık yapmazlar. Ancak aniden bırakıldıklarında “kesilme belirtileri” denilen bulantı, kusma, uykusuzluk, huzursuzluk gibi geçici, ancak sıkıntı verici yan etkilere neden olabilirler. Bu nedenle doktorunuza danışarak ve dozu onun kontrolünde giderek azaltarak kesmeniz daha doğru olacaktır. Ataklar sırasında kalbim o kadar hızlı çarpıyor ki duracak ya da bozulacak diye korkuyorum. Panik atağı sırasında oluşan kalp çarpıntısının kalbe bir zararı yoktur. Bazı kalp hastalıklarında kalp çok daha hızlı çarpmasına karşın bir zarar görmez. Tedavim başlayalı üç ay oldu. Son bir aydır hiç atak geçirmemiştim. Ancak geçen hafta yine panik atağı yaşadım. Tekrar başa mı dönmüş oldum? Kesinlikle hayır. Panik bozukluğu iyileşirken ara sıra eskisine göre daha hafif ve seyrek olmakla birlikte yineleyen ataklar olabilir. Bu hastalığın en başına dönüldüğü anlamına 13 gelmez. Đyileşme, atak sayısı, sıklığı ve şiddetinin giderek azalması ve sonunda kaybolması şeklinde olur. Biraz da bu nedenle ilaç tedavisine uzun süre devam edilir. Bedenimde hissettiklerim, kalbimin çarpması, göğsümdeki ağrı, başımın dönmesi gibi hislerim nasıl oluyor da ruhsal oluyor? Ruhsal hastalıklar bedensel belirtilere yol açabilir. Öfkelendiğimizde ellerimizin titremesi; utandığımızda yüzümüzün kızarması; heyecanlandığımızda tuvalet hissimizin gelmesi gibi. Kapı zili bile çalsa kalbim yerinden çıkacak gibi çarpmaya başlıyor, neden? Panik bozukluğunda ortaya çıkan beklenti kaygısı kişiyi her an tetikte tutan genel bir uyarılmışlık haline neden olur. Sürekli kötü bir şey olacak duygusu yaşadığınızdan her türlü işaret sizi alarma geçiriyor. Bu hastalık kalıtsal mı? Kardeşimde de benzer yakınmalar var, çocuğumda da olur mu? Bu hastalığın kesinlikle kalıtsal olduğu kanıtlanmamıştır. Ancak ailenin bir bireyinde varsa ailenin diğer üyelerinin bazılarında da olabildiği gösterilmiştir. Benzer belirtileri olan yakınlarınız varsa onların da doktora başvurmalarında yarar var. Sizde bu hastalığın olması çocuğunuzda da mutlaka olacağı anlamına gelmez. Bu hastalık çocukluğumda yaşadığım olumsuzluklar yüzünden mi oldu? Bunu bilebilmek çok zor. Çocuklukta ya da geçmişte yaşananların bu hastalığa yakalanma için bir eğilim oluşturabileceği bilinmektedir. Ancak bu durumun şimdiki halinizin tedavisine bir zararı ya da yararı yoktur. Önemli olan şimdi tedavi olmanızdır. Son zamanlarda yaşadığım olumsuz olaylar bu hastalığa neden olmuş olabilir mi? Belki… Genellikle bu tip hastalıklardan önce olumsuz bir olay yaşanmış olabiliyor. Ancak bu şart değil. Panik atakları, genellikle, ortada hiçbir şey yokken, kendiliğinden başlarlar. Son zamanlarda yaşadığınız olumsuz olayları doktorunuzla paylaşın. Peki ben zayıf karakterli olduğum için mi hastalandım? Öncelikle “zayıf karakter” kavramı herkes için farklı farklı şeyleri ifade eder. Panik ataklarının en önemli özelliği ĐSTEMDIŞI olmalarıdır. Kişilik özellikleri bu tip hastalıklara yatkınlığı artırabilir ama bu hastalığa “zayıf karakterliler” ya da “iradesiz insanlar” yakalanır gibi herkes için farklı anlamlar taşıyabilen ve ruhsal bir karşılığı olmayan kavramlarla yaklaşmamak gereklidir.