SAYIN HANIMEFENDİ’NİN ‘TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİNE DUYARLI ÜNİVERSİTE’ ÇALIŞTAYI KONUŞMA METNİ 7 MAYIS 2015 – PERŞEMBE – SAAT: 9.30 – YÖK KONFERANS SALONU Sayın Yükseköğretim Kurulu Başkanı, Çok değerli Akademisyenler, Hanımefendiler, Beyefendiler, Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. ‘Toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı üniversite’ çalıştayında, sizlerle birarada bulunmaktan büyük memnuniyet duyuyorum. Böylesine önemli bir konuyu ele aldığınız için, sizlere teşekkür ediyorum. Üniversiteler geleceğimizin teminatıdır. Eğitim hayatının en önemli basamaklarından birisidir. Gençlerimizin hayata atıldığı bir eşiktir. İnsan kaynağımızın yoğurulduğu bir mecradır. Aynı zamanda, toplumsal değişime yön vermesi beklenen pusuladır. Hepinizin bildiği gibi, ülke olarak çok önemli bir toplumsal değişim ve dönüşüm sürecinden geçiyoruz. Bu süreçte, üniversitelerimize büyük görevler düşüyor. Üniversitelerimiz sadece eğitim kurumları değildir. Araştırma, bilgi üretme, bilgiyi dönüştürme, toplumsal değişimi analiz etme ve nihayetinde, topluma danışmanlık yapma gibi, misyonları vardır. Üniversiteleri, yalnızca, gençlere meslek kazandırma ve uzman yetiştirme kurumları olarak görmek, sanayi toplumuna has bir tutumdur. Bugün üniversitelerin işlevi bambaşkadır. Bilgiye ulaşmanın hiç zor olmadığı bir çağda, artık yorum, analiz ve sentez gücü ile donatılmış, insan kaynağına ihtiyacımız var. Üniversitelerimizin de, bu doğrultuda kendini yenilemesi ve sosyal meseleler karşısında, varlık göstermesi gerekir. Toplumsal sorunlarla mücadele konusunda üniversite, en önemli paydaşlardan birisidir. Bürokrasi, sivil toplum ve medya ile birlikte, üniversitenin dönüştürücü gücü, belki de en kalıcı olandır. Üniversitelerimizin ilgisini bekleyen, nice toplumsal mesele var. Çözüm süreci bunlardan birisi. Ülkemizde çok sayıda misafirin olduğu bir dönemde, mültecilik bir diğeri. Yargıyı, oligarşik yapılardan temizleyecek sağlam bir hukuk sistemi bir başkası. Ve nihayetinde, kadına üniversitelerimizin alakasını bekleyen bir diğer sorun. karşı şiddet, Bu toplantının amacı da zaten, ‘toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlılık’ üstbaşlığı ile, kadınla ilgili pekçok meseleyi, üniversitenin gündemine taşımaktır. Bu meseleler karşısında, üniversitenin etkinliğini artırmaktır. Bu girişim nedeniyle Yükseköğretim Kurulu’na ve siz değerli akademisyenlerimize, tekrar teşekkür etmek istiyorum. Değerli Katılımcılar, Hepinizin bildiği gibi şiddet, tüm dünyada olduğu gibi, Türkiye’de de, önemli toplumsal sorunlardan birisi. Şunu net bir şekilde ifade etmek gerekir ki, ‘şiddete sıfır tolerans’, bizim değişmez tavrımızdır. İnanıyorum ki bu tavır, tüm toplum tarafından da benimsenmektedir. Kadına şiddeti destekleyecek, onu meşru gösterecek hiçbir akıl ve vicdan sahibi olabileceğini, düşünmüyorum. Fakat hal böyleyken, şiddetin neden hâlâ var olduğunu, nice kadının, çocuğun ve ailenin, bu sorun altında neden hâlâ ezildiğini, oturup düşünmemiz gerekir. Şiddeti besleyen kültürel kalıpları, analiz etmemiz lazım. Şiddet uygulayan erkek zihniyetini çözümlemek gerek. Çünkü biliyoruz ki, kadın meselesi aynı zamanda bir erkek meselesidir. İşte bu noktada üniversitelerimizden beklentimiz büyük. Toplumsal sorunların kaynağını tespit etmek, onları ortadan kaldıracak çözüm yolları önermek, cinsiyet algıları ile ilgili, yeni kavramsal çerçeveler inşa etmek, üniversitelerin meselesidir. Hukuki ve yasal tedbirler, elbette işin temelini oluşturur. Özellikle şiddet gibi, acil müdahale gerektiren konularda, kadınlarımızın haklarını koruyacak düzenlemeler, kuşkusuz devletimizin öncelikli meselesidir. Nitekim bu konuda devletimiz, son 12 yılda önemli yasal düzenlemeler yapmış, kadın hakları alanında, çok önemli adımlar atmıştır. Fakat kadın sorunları, uzun soluklu çaba ve uzun vadeli politikalar gerektiren, kapsamlı bir mücadele alanıdır. Kadınlara toplumun her alanında, hakettikleri yeri açmak ve kadının ilerlemesinin önündeki engelleri, elbirliği ile kaldırmak gerekir. Siyasette, iş dünyasında, akademide kadın varlığı, adaletin, toplumsal dengenin ve huzurun teminatıdır. 2002 yılında 24 kadın milletvekilimiz varken, 2011 yılında bu sayı 3 kat artarak 78’e çıktı. İnanıyorum ki, 7 Haziran seçimlerinde bu sayı daha da artacak. Öte yandan akademide kadın varlığı, Türkiye’de, dünya ortalamasının hayli üzerinde, % 43’ler civarında. Bu sevindirici gelişmeyi, daha ileri noktalara taşımak gerekir ki, bu, yükseköğretimde kadın liderliğini yaygınlaştırmaktır. Kadınların ilerlemesindeki ‘cam tavan’ engeli kaldırılarak, karar mekanizmalarında, kadınlara daha çok yer verilmelidir. Bu çalıştayın konusu olan, toplumsal cinsiyet eşitliğinin gerçek manada, adalet ekseninde, uygulama alanı önce üniversiteler olmalıdır. Çünkü, üniversite, ışığını tüm topluma yayabilecek yegane kurumdur. Siz değerli akademisyenler, bugün burada ‘bu ışığı topluma nasıl taşırız’ sorusunun, cevabını arayacaksınız. Öğrencilerin bireysel hayatlarında, eşitlikçi ve adaletten yana tutum geliştirmelerini sağlayacak, müfredat düzenlemesini tartışacaksınız. Akademik ve idari personele, toplumsal cinsiyet farkındalığının kazandırılması ve her türlü şiddetin, akademik hayattan uzak tutulması noktasında, neler yapılması gerektiğini ele alacaksınız. Tüm bunlar esaslı bir bilinç devrimini gerektirir ki, bunun yeri tam da üniversitelerdir. Bu vesileyle, gün boyu burada yapılacak çalıştayın sonuçlarını, merakla beklediğimi ifade etmek isterim. Umuyorum ki, hem şiddet gibi acil konularda, hem de kadın aleyhine, yerleşik tüm kültürel ve geleneksel kalıpların değiştirilmesi konusunda, bugün burada önemli adımlar atılır. Ayrıca yeni kavramsal denemelerin yapılması açısından da, verimli bir çalıştay olmasını diliyorum. Sözgelimi ‘toplumsal cinsiyet eşitliği’ tanımını da, irdelemek gerektiği kanaatindeyim. Tek başına eşitliğin yetmediği tecrübesinden hareketle, eşitliğin adalet perspektifi ile ele alınmasının, gerekli olduğunu düşünüyorum. Hepimiz biliyoruz ki, herhangi bir alanda, kadın ve erkek oranı sayısal olarak eşit olsa bile, kültürel ama daha da önemlisi, fıtri özellikler nedeniyle eşitlik bazan, eşitsizliğe dönüşebilmektedir. Kadınların çocuk sahibi olma ve annelik gibi sorumluluklarla artan yüklerinin, çalışma hayatındaki ek tedbirlerle hafifletilmesi gerekir. Nitekim son aylarda hükümetimiz, kadının yükünü hafifletecek bir takım düzenlemeler yaptı. Kreş imkanı, esnek çalışma saatleri gibi düzenlemeler, adaletin tesisi için atılan, önemli adımlar olmuştur. Öte yandan, sosyal bilimcilerin çok iyi bildiği gibi sosyal olaylar, yerel şartlarla, kültürel alışkanlıklarla yakından alakalıdır. Kadınla ilgili kimi sorunlar, bazı bölgelerde yerel şartlara bağlı olarak, farklı şekillerde çözülebilir. Ya da bir bölgede geçerli olan sebep, diğer bölgede hükümsüzdür. İşte tam da bu noktada, her ilde bir üniversite yapılanması, hayati önem taşımaktadır. Bildiğiniz üzere bugün, ülkemizin her vilayetinde, asgari, bir üniversite var. Üniversiteyi bina ve tabela olmaktan çıkaracak şey, üniversitenin fonksiyonunu icra edebilmesidir. Bulunduğu şehrin nabzını tutabilmek, yerel sorunları teşhis edebilmek, sorunlara çözüm üretmek, üniversitenin temel işlevlerindendir. Üniversiteler toplum sorunlarından uzak, fildişi kuleler olmak yerine, gerektiğinde yerel yönetimlerle işbirliği yaparak, toplumsal hayata artı değer katmalıdır. Değerli katılımcılar, kıymetli hanımefendiler, Malumunuz, kadınla ilgili sorunları çözme konusunda kadın duyarlılığı, çok önemli. Bu nedenle, özellikle kadın akademisyenlerimizin çabaları, ayrıca kıymetli. Kadın Araştırma Merkezlerini, enstitüleri, aktif olarak, toplumsal değişim sürecine dahil edelim. Ülkemizin aydınlık geleceği sizlerin elinde. Bu konuda kadınlararası dayanışmanın da, önemli olduğunu düşünüyorum. ‘Akademisyen Kadınlar Birliği’ gibi oluşumlar kurarak, kadınlarımız akademik alanda, daha kolay inisiyatif alabilirler. Üzerinde yaşadığımız topraklar bilimin, ilmin ve sanatın merkezidir. İnsanlığın bütün birikimini içine alan bir kuşatıcılık ile, üniversitelerimizin gerçek işlevini yerine getirmesi ve özellikle, adalet temelli, toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı bir ortam inşa etmesi, bugün en büyük ihtiyaçlarımızdandır. Bu çalıştayın, bu yüksek amacın gerçekleşmesine vesile olacağını umuyorum. Bu yolda gösterdiğiniz ve göstereceğiniz çabalar için, şimdiden teşekkür ediyorum. Türkiye’de 181 üniversitede, beş milyon altı yüz bin öğrenci var. Ve bu öğrencilerin %46’sını kızlarımız oluşturuyor. Türkiye’nin geleceği olan bu gençler, sizlerin açtığı yolda yürüyecek. Adalet, merhamet, şefkat konusunda, birbirine karşı duyarlı nesiller yetiştirmek sadece kadınla ilgili sorunların değil, başka toplumsal meselelerin de aşılmasını sağlayacaktır. Bu yolda bizler de her zaman yanınızdayız ve rehberliğinizi, ışığınızı bekliyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle toplantının hayırlara vesile olmasını diliyor, gayretleriniz için hepinize teşekkür ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum.