Son Dönem Türkiye Ekonomisi 2003-2013 Ekonominin Genel Seyri 1980’li ve 1990’lı yıllarda, büyüme rakamlarını yüksek tutmak isteyen hükümetler, genişletici maliye politikaları (açık bütçe politikaları) uygulamış ve bu da “İç Borç Stoklarının” artmasına yol açmıştır. Artan iç borç stokları, faiz oranlarının yükselmesine yol açmış (crowding-out) ve bu da iç borçların çevrilebilirliğini olumsuz yönde etkilemiştir. Borçların maliyeti yükselmiştir. 2001 krizi ile birlikte, ülkeden önemli miktarda uluslararası sermaye çıkışı olmuş (sıcak para kaçışı) ve Türkiye’nin dış borçlarında da önemli artışlar yaşanmıştır. Üretim düşmüş, istihdam daralmış (işsizlik artmış), enflasyon yükselmiş, rezervler azalmıştır. Ülkeyi bu durumdan kurtarmak için GEGP (Güçlü Ekonomiye Geçiş Programı) oluşturulmuştur. Bu programa göre; 1 – Bütçe açıkları kapatılmalı, mali disiplin sağlanmalıdır, 2 – Yani, “Faiz Dışı Fazla” verilmelidir. Verilecek faiz dışı fazlalar, iç borç stokunun ödenmesinde kullanılacak ve böylece iç borç stoku azalacaktır. 3 – Nominal (piyasa) faiz oranları düşürülmelidir İç borç stokunun faiz dışı fazlalar ile ödenmesi zaten piyasa faiz oranlarını düşürecektir (ters crowding-out) 4 – Enflasyon oranları düşürülmelidir, Kamu mali disiplini sağlanınca (yani bütçe açıkları önlenince) ve faiz oranları düşünce (ters crowding-out) enflasyon oranları da kendiliğinden düşecektir. 5 – Kaçan uluslararası sermayeyi tekrar ülkeye çekmek için “Reel Faiz Oranları” yüksek tutulmalıdır. Bunun için “Enflasyon oranındaki düşüş”ün, “Nominal faiz oranları”ndaki düşüşten daha fazla olması gerekmektedir. Çünkü, Reel Faiz = Nominal Faiz – Enflasyon 6 – Yükselen reel faiz, ülkeye yeniden sıcak para akışı sağlayacak, böylece rezervler yeniden artacak ve dış borçların ödenmesi kolaylaşacaktır. 7 – Özelleştirmeye hız verilmeli, satışlardan kamuya taze kaynaklar sağlanmalıdır. GEGP budur ve son dönem Türkiye ekonomi politikalarına bu program yön vermiştir. Peki, böyle mi oldu? Dönemin ilk yılları için evet. GEGP aynen uygulandı ve programın beklentileri gerçekleşti. “Faiz Dışı Fazla” verilerek, kamunun iç borç stoku azaltıldı bu da “Nominal Faiz Oranları”nın azalmasına yardımcı oldu. Bütçe denkliğine önem verilmesi ve hatta faiz dışı fazla verilmesi, parasal genişlemeyi durdurdu. Özelleştirme gelirleri de bütçeye ek kaynak yarattığı için “Kamu Açıkları” son buldu ve böylece “Enflasyonda” ciddi düşüşler yaşandı. Hatta enflasyondaki düşüş piyasa faiz oranlarındaki düşüşten daha fazla olduğu için “Reel Faiz Oranları” yükseldi. Yükselen reel faizler ülkeye yeniden uluslararası sermayenin (sıcak paranın) akmasına yol açtı (GEGP’nın öngördüğü gibi). Ülkeye bolca akmakta olan sıcak para, piyasada ABD Dolarının bollaşmasına, döviz kurlarının düşmesine ve TCMB döviz rezervlerinin artmasına yol açtı. Aynı tarihlerde FED’in (Amerikan Federal Merkez Bankası’nın) uyguladığı “Genişlemeci Politikalar” da dünya piyasalarında ABD Dolarının bollaşmasına yol açtığı için, döviz akışında (sıcak para girişinde) herhangi bir sıkıntı yaşanmadı. Yüksek getirilerden yararlanmak isteyen uluslararası sermaye, tahvil, bono ve senede yatırım yaptı. Tahvil ve bonoya yapılan yatırım rezervleri artırırken, senede yapılan yatırım IMKB (BIST) endeksinin artmasını sağladı. Kamu açıklarının ortadan kalkması ve özelleştirme gelirleri ile ek kaynak bulan dönemin yöneticileri, yüksek büyüme rakamları için “Alt Yapı Yatırımları”na yöneldi. Karayolu yapımı ve konut inşaatı en çok kamu yatırımı çeken alanlar oldu. Alt yapı yatırımlarının önemli bir özelliği “Çarpan Mekanizması”nı harekete geçirmesi ve büyüme rakamlarını yüksek göstermesidir. Bu açılardan bakıldığında GEGP gerçekten de öngörülere uygun bir şekilde “Başarılı Olmuştur!”… Öngörülemeyenler ! 1. 2. 3. 4. 5. 6. Özelleştirmenin günün birinde mutlaka bitmesi gerektiği (satacak KİT kalmayınca mutlaka bitecektir) Altyapı yatırımlarının üretimi artırmadığı, sadece çarpan vasıtasıyla büyümeyi yüksek gösterdiği (istihdam yaratmadığı) FED’in genişlemeci politikalarının bir gün sona ereceği Ekonominin sıcak para nedeniyle giderek “Ticarete (Hizmetler Sektörüne)” bel bağlamak zorunda kalacağı (AVM ve Rezidans inşası) Enflasyon düşüşlerinin bir noktada tıkanacağı (en fazla tek haneye indirebilirsiniz, daha fazla indiremezsiniz) dolayısıyla bir noktada “Reel Faizlerin” de düşmek zorunda kalacağı Reel Faizler düşünce “Sıcak Para”nın yeniden kaçacağı! Reel Faiz = Nominal Faiz - Enflasyon Sektörlerin Durumu Sektör 1998 2012 --------------------------------------------------(İmalat) Sanayi %23.9 %15.6 Tarım %12.1 %7.7 Hizmetler %64 %76.7 Yukarıdaki tablo, sıcak para girişlerinin ekonomiyi nasıl ticarete kaydırdığını, bollaşan uluslar arası sermayenin hizmetler sektörünü nasıl şişirdiğini açıkça göstermektedir. Son açıklanan tablo, sanayi ve tarım sektörlerinde üretimin azaldığı şeklinde yorumlanmamalıdır. Sanayi üretimi ve tarımsal üretim artmaktadır. Ancak “Hizmetler” sektöründen elde edilen hasıla o kadar çok artmıştır ki, toplam GSYİH içerisinde “Sanayi” ve “Tarım” sektörlerinin payı azalmıştır. Büyüme %5.2 %9.3 2005 %8.4 2006 %6.8 2007 %4.6 2008 %0.6 2009 -%4.7 2010 %9.1 2011 %8.7 2012 %2.1 2003 2004 (GEGP işliyor) (Küresel kriz) (Teğet geçmemiş) (KDV ve ÖTV indirimleri) (Normale dönüş) Dönem ortalaması = %5.01 Maliye Politikası GEGP çerçevesinde mali disipline önem verilmiş olsa da ilerleyen yıllarda bu politika terk edilmiş, “Faiz Dışı Fazla” verilememiştir. Örneğin 2006 yılı faiz dışı bütçe açığı (“Bütçe Gelirleri” eksi “Faiz Dışı Bütçe Harcamaları”) 18 milyar TL iken, 2009 yılı için 64 milyar TL, 2012 için 149 milyar TL olmuştur. Bu durumda ortaya çıkan ilk beklenti “İç Borçlar”ın yeniden artmaya başlaması olmalıdır. Bakalım iç borçlar artmış mı? İç Borç Stoku 2003 yılı toplam iç borç stoku 194 milyar TL iken 2013 yılı toplam iç borç stoku 405 milyar TL’dir. “Faiz Dışı Fazla” politikası terk edildiği için elbette iç borçlar azalmamış, tam tersine artmıştır. Dış Borç Stoku Toplam dış borç stokunda artış var. 2003 yılı toplam dış borç stoku 144 milyar $ iken 2013 yılı toplam dış borç stoku 367 milyar $. Artış oranı %154 Toplam borçlar içinde “Kısa Vadeli” borçlardaki artış %446. “Kamu”nun payındaki artış %1047, “Özel” kesimin payındaki artış %481 Toplam borçlar içinde “Uzun Vadeli” borçlardaki artış %99,5. “Kamu”nun payındaki artış %34, “Özel” kesimin payındaki artış %375. Yani özetle toplam dış borçlar artarken, özel kesim çoğunlukla “Uzun Vadeli”, kamu kesimi ise çoğunlukla “Kısa Vadeli” borçlanmaktadır. Ama sonuçta ülkenin toplam dış borcu tartışmasız bir şekilde artmaktadır. Enflasyon GEGP hatırlanacak olursa, reel faiz oranlarının yükselmesi için enflasyonun süratle düşmesi gerektiğini de hatırlarsınız. Şimdi enflasyon rakamlarına bakalım 2004 %14 2005 %6 2006 %9 2007 %6.8 2008 %12 2009 %1.2 (Küresel kriz yani durgunluk sebebiyle) 2010 %8.7 2011 %10.9 2012 %6.2 Enflasyon konusunda istikrarın yakalanamadığını, dalgalı bir seyir takip ettiğini ve dönem ortalamasının %8.3 olduğunu görmekteyiz. Dış Ticaret İhracat rakamları “Cumhuriyet Tarihi”nin rekorunu kırmış ve ulaştığı en yüksek seviyeye gelmiştir ! Ancak ithalat da aynı şekilde “Cumhuriyet Tarihi”nin rekorunu kırmış ve ulaştığı en yüksek seviyeye gelmiştir ! (Bu konuda “Blog”umdaki yazıyı okuyabilirsiniz!) Ancak, ithalattaki artış, ihracattaki artıştan daha fazla olduğu için, “Dış Ticaret Bilanço Açıkları” ve dolayısıyla “Cari Açıklar” da rekor üstüne rekor kırmıştır. Hülasa (Sonuç) GEGP programı, ilk yıllarda fena bir şekilde uygulanmamış, 2001 krizinden sonra ekonomi birazcık kendini toparlamıştır. Ancak ilerleyen yıllarda, programın ana ilkelerinden verilen tavizler nedeniyle, ekonomi giderek daha da ağırlaşan zor bir dönemece girmektedir. Ayrıca, Programın kendi içerisinde de bir takım eksiklikler (gözden kaçmalar) söz konusudur! Özelleştirmenin bir yerde biteceği, Enflasyonun daha fazla düşürülemeyeceği bir noktaya ineceği ve FED’in bir gün genişlemeci politikalara son vereceği… GÖZ ARDI EDİLMİŞTİR!