MİLLET YARATMA TEKNİKLERİ VE TARİHSEL BİR YAKLAŞIM Nation Building Techniques and a Historical Approach ÖZ P r o bl e m D ur u mu : M i l l e t ya r a t m a t e kn i kl e r i , mi l l i y e t ç i l i k t e o r i s i i ç i n d e e l e a l ı n d ı ğı n d a , iddia edildiği gibi, sığ teoriler midir? A r aş t ı r ma n ı n A ma c ı : B u ç a l ı ş m a d a t a r i h b o yu n c a ku l l a n ı l m ı ş m i l l e t ya r a t m a t e kn i k l e r i n i n n e l e r o l d u ğu o r t a ya ko n u l m a ya ç a l ı ş ı l m ı ş t ı r . Y ö n t e m: D e t a yl ı l i t e r a t ü r t a r a m a s ı ya p ı l d ı kt a n s o n r a , t a r i h t e n ö r n e kl e r d e r l e n e r e k, ö z e l l i k l e u l u s a l m i t l e r i n ya r a t ı l m a s ı s ü r e ç l e r i i n c e l e n m i ş v e “ h a ya l i c e m a a t l e r ” o l a r a k n i t e l e n d i r i l e n m i l l e t l e r i n n e d e r e c e d e h a ya l i o l d u kl a r ı t e s p i t e d i l m e ye ç a l ı ş ı l m ı ş t ı r . B ul g u l a r : A r a ş t ı r m a s o n u c u n d a u l u s - d e vl e t l e r i n ve m i l l e t l e r i n u z u n v a d e l i t a r i h s e l m i t l e r e s a h i p o l d u kl a r ı g e r ç e ği n d e n yo l a ç ı k a r a k, “ h a y a l i c e m a a t l e r ” t e o r i s i n i n g e n e l ge ç e r u ygu l a n a b i l i r b i r t e o r i o l m a d ı ğı ka n a a t i n e v a r ı l m ı ş t ı r . Ö ne r i l e r : M i l l e t ya r a t m a t e kn i k l e r i ko n u l u m i l l i ye t ç i l i k t e o r i l e r i , a r g ü m a n l a r a d a ya l ı b i r yö n t e m ç e r ç e ve s i n d e ye n i d e n e l e a l ı n m a l ı d ı r . A na h t ar K e l i me l e r : M i l l e t , T a r i h , M i t l e r , K ü l t ü r e l U l u s ç u l u k. ABSTRACT P r o bl e m S t a t e me n t : A r e t h e n a t i o n - b u i l d i n g t e c h n i q u e s s h a l l o w a s t h e y a r e c l a i m e d t o be, considered within the nationalism theories? R e s e a r c h A i ms : I n t h i s r e s e a r c h , i t i s a i m e d t o d i s c u s s a n d a n a l yz e t h e n a t i o n - b u i l d i n g t e c h n i q u e s d u r i n g t h e h i s t o r y. M e t h o d : A f t e r a d e t a i l e d l i t e r a t ı r e r e vi e w , h i s t o r i c a l f a c t s w e r e c o l l e c t e d . E s p e c i a l l y, t h e c r e a t i o n o f n a t i o n a l m yt h s h a v e b e e n a n a l yz e d a n d t h e l e v e l o f “ i m a gi n a t i o n ” fo r t h e s o c a l l e d “ i m a gi n e d c o m m u n i t i e s ” w a s t r i e d t o b e d e t e r m i n e d . F i n d i ng s a n d R e s ul t s : I t h a s b e e n c l a i m e d t h a t , a s t h e n a t i o n - s t a t e s a n d t h e n a t i o n s t h e m s e l v e s p o s s e s s l o n g - t e r m n a t i o n a l m yt h s , “ i m a g i n e d c o m mu n i t i e s ” t h e o r y c i s n o t o n e t h a t c o u l d b e a p p l i e d u n i v e r s a l l y. P r o po s al s : N a t i o n a l i s m t h e o r i e s , b a s e d o n n a t i o n b u i l d i n g t e c h n i q u e s , s h o u l d b e r e e x a m i n e d w i t h a m e t h o d d e p e n d i n g o n mo r e a r gu m e n t a l vi e w s . K e y w or d s : N a t i o n , H i s t o r y, M yt h s , C u l t u r a l N a t i o n a l i s m GİRİŞ Milliyetçilik modern bir kavram ve ideol oj i olarak iki yönlü bir okumaya tabi tutulabi lir. Bunlardan biri, tarihte özellikle Fransız modeli olarak, far klı etni k, dinsel ya da kültürel aidiyetlerin üzerinde, bir üst ki mli k olarak ulusu kuran; bir yan dan aydı nlanma felsefesinin sonuçlarını taşıyan, di ğer yandan burj uvazinin pazar ve toprak egemenliğini pekiştiren, bir başka deyişle yukarıdan aşağı ya işleyen bir sürece gönder me yapar. İkinci okuma ise Alman modeli olarak belirginleşir ve ulusun kan, kül tür ve ırk bağına ve bu ulusun tarih içinde devamlılı ğına işaret eder. Bu ulusla birlikte varolan milliyetçili k ise o ulus içinde yaşayan bireyler in aşağıda paylaştı kları ve besledikleri bir duygudur. Milliyetçilik, sınıflararası güç ilişkileri ya da devle t ve toplum ilişkileri içinde, hegemoni k yapı yı, egemen ideoloj iyi yansıtırken, aynı zamanda o topl um içinde kültürel ve tarihsel bağlar, bireyler arasında beslenen ortak kodlar, mitler ve duygularla beslenerek evrilen bir ideoloj idir. MİLLET YARATMA TEO RİSİ Milliyetçilik teorileri arasında göze çarpan en önemli teorilerden biri Millet Yaratma Teorisi ’dir. (Nation-Buil ding Theor y) Karl Deutsch ve Charles Tilly gibi akademisyenler tarafından öne sürülen bu teoriye göre; hem karar vericiler tarafından bili nçli olarak uygulanagel en hem de toplumun kendili ğinden ortaya çı kardı ğı bir ulus -devletten ya da ulustan bahsedilebilir. Modern devlet öncesi geleneksel toplum, tabanda bi rbirinden kopuk ve izole edil mi ş kitlelerle yukarıda onları yönettiğini iddia eden b ir idari sınıftan oluşmaktaydı. Millet yarat ma sayesinde, birbirinden kopuk bu iki kesi m birbiriyle i lişki içine gir miş ve ortak bir bilinç kazandırılmaya çalışılmıştır. Eğiti m ve siyasal katılı m yoluyla, yerel toplulukların üyeleri devletle ilişki içine gir miş ve ulusun bir parçası haline getirilmişlerdir. Monark’ın özneleri, ul us -devletin vatandaşı olarak dönüştürül müştür. Rej ai’ye (1969, s.146) göre u lusal onur, kendi kaderini tayin et me ve ulusal egemenli k gi bi üç temel milli yetçiliğin kavram en önemli tamamlayıcılarıdır. Fr ansız Devri mi ile birlikte tüm dünyaya yayılan bu kavramlar, tüm ulusçulukların gelişi minde etkili ol muşlardır. İmal edilmiş olan ulusçuluklara içselleştirildiğini baktı ğı mı zda, ve toplumun bu üç organi k kavramın birer ne b ütünleyicisi şekilde haline getirildiklerini gör memi z mümkündür . Daha çok Fransı z ulusçuluğunun yayıl masına başladıkları tepki olarak Avrupa’nın diğer ül kelerinin geliştirmeye kendi ulusçuluklarına bakarsak, zorlamaları ve hayallerin gerçeğe dönüştürül mesi çabalar ını daha net görebiliriz. Al man Ulusçuluğu, Herder’le birlikte “ kültürel ulusçuluk ” adı altında gelişmeye başl adı. Rej ai (1969, s.148), Her der’in insanlığı her biri farklı gelenekl erden ve kültürlerden oluşan bi r topluluk olarak tanımla dı ğını söyler. Bu kültürlerin parçaları; dil, müzi k, gelenekler, edebi yat ve “ ruh”tur. Herder, bu ulusal kültürlerden farklı ulus -devletlerin kurul masını öner m iş ve ulusalcılığı romanti k bir idealizm olarak tanı mlamıştır. Hegel, Herder’in tanı mladı ğı farklılıkları siyasal boyu tlara taşımayı hedeflemiş il k düşünürdür. Hegel, devleti Tanrısal bir varlı k olarak tanı mlamış ve bireyin varlı ğının temel koşutu olarak ifadelendirmiştir. Al man ve Fransı z ulusçuluklarını karşılaştırdığı mı zda, Fransa’da devletin ulusu, Al manya’da ise ulus un devleti yarattı ğını gör ürüz. Stein Rokkan’a gore, millet yarat manın dört aşaması sözkonusudur. Il k aşama sonucunda, elitler ekonomi k ve kültürel olarak birleşmişlerdir. Ikinci aşamada, toplumun büyük kat manları orduda askerlik yapmak ya da ulusal eğiti min parçası ol mak gi bi yollarla sisteme entegre edil mişlerdir. Bu aşamada, kitle güçlendir mesi medyasının de, toplumun bireylerin bireyleri kendilerini ulusun arasında bir iletişimi parçası olarak gör melerinde işlevsel bir rol oynamıştır. Üçüncü aşamada kitleler siyasal sistem için çalışır hale getiril mişler ve aktif katılı mları sağlanmıştır. Dördüncü ve son aşamada ise, devletin idari gücü arttırılmış ve toplum içinde ekonomi k açıdan denge sağlamak amacıyla, refah sağlayıcı hizmetler yoğunlaştırılmıştır. (Rej ai, 1969, s.154) Öte yandan, Benedict Anderson ” Hayali Cemaatler ” ismini verdiği kitabında, (Anderson, 1995) modern ul uslardan bahseder ken ” hayali cemaatler” kavramını kullanmayı yeğlemi ştir. Anderson’a göre millet, üyelerinin birbirini gerçekte tan ı madı ğı fakat ortak değerler ve ülküler etrafında birleştiklerini hayal ettikleri bir kavramdır. Anderson, bu tanımlamayı yapar ken milletlerin üretilmiş kavramlar değil, sadece üyeleri tarafından varlığı hayal edilerek oluşmuş kavramlar olduğunu net olarak belirtmekte ve ulusun/ milletin yaratıl ması sürecinde yapayl ığı kabul etmemektedir. Karl Deutsch’a (1966, s. 42) gö re Avrupa’da yaşanan belirli “ siyasal bütünleşme”leri taki ben, böl gesel gelişme süreci yaşanmış; yeni yerleşmelerin oluşması, yol ağları nın zenginleşmesi ve i yileşmesi, daha fazla iletişim ve daha fazla iktisadi hareket birçok nüfus grubunu birbirine bağlamış ve bu yolla belli bir ülke hal kı, o ül keye aidi yetlerine dair bir bilinç geliştir mişti. Özelli kle büyük ır mak vadileri ve onların ar talanları arasındaki bağlantılar ile trafiğin yoğunlaşması, bu bütünleşmede, özelli kle geç Ortaçağ’dan sonra, büyük rol oynamıştı. Deut sch’un bütünleşme sürecinde hayati önem atfettiği bir di ğer süreç “ dillerin bütünleşmesi ”dir. Ticaret yollarındaki canla nma ve hareket yoğunluğu, daha ö nce geçerli olan yerleşi k i zole hayat tarzı nedeni yle far klılaşmış olan lehçe ve ağı zları, siyasal ve i ktisadi bakı mdan başat hale gelen yörenin lehçesi ya da ağzı etrafında standartlaştır mıştır. (Deutsch, 1966, s. 57) Bu standar t “ulusal” ağı z, seçkinler ve aydınlar için bir model çerçevesi sağlamış ve böylece seçkinler bütünleşmi ştir. Zincirleme yaşanan bütünleşme süreçleri akrabalı ğa, kan bağına ve aşiret ilişkilerine dayalı tutunum ilişkilerini de çözmeye başlayacak, bunla rın yerine “halk ” kavramı geçecektir. Belirli bir halka ait ol mak önem ve değer kazanınca, bireyler davranışlarının anlamlarını ve di ğer bireylerin davranışlar ı ile koordineli hareket et meyi öğrendiler. Yeni kült ür kodları oluştu ve b u yeni toplumsal eşiği n üyeleri birbirlerine güven ör güsü etrafında birleştiler. İletişi min kitleselleşmesinin, ekonominin parasallaşmasının, okur -yazarl ık artışının, tarı msal ol mayan mesleklere kayışın, ücretli emeği n yaygınl aşmasının ve iç göç sürecinin destekledi ği toplumsal hareketlilik, kişileri bir “ ulus”un siyasal hayatına sokar. (Deutsch, 1966, s. 95) Benedict Anderson’a gö re (Anderson, 1995) ulus i mgesini or taya çıkaran şey, özel bir kapitalist gelişme biçi mi dir. Eğer “matbaa kapitalizmi ” doğmasaydı, Deutsch’un beli rttiği dillerin bütünleşmesi , seçkinlerin bütünleşmesi ve ortak kültür kodlarının oluşması mümkün ol mayacaktı. Yine Anderson’a gore toprak bütünlüğü olan bir devlet içinde seyahat eden uyruklar, bu olanak sayesinde tanıdı kları kültürdaşları ile özdeşleşmiş ler; böylece oluşan ortak tecrübe ve birleştirici devlet dili, kendilerini “ötekiler”den ayrı bir cemaat olarak “ tahayyül etmeleri ”ne yol açmıştır. KÜLTÜR DEVLETİ YARATMA “Kültür devleti ”, bir etnik grubu , bir anadili ve bir anayurdu esas alır. Iki nci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar bu türden devlet deneyi mleri, genelli kle milliyetçi tek parti iktidarlarını n önderli ğinde “ ulusal birliği ” inşa sürecini yaşamışlardır. Böyle bir devlet modeli içinde “ ulusal birlik ”, kültür birliği anlamındadır ve hem mevcut ülke içinde bu birliğin tesisi mücadelesini hem de o kültürün yayıl ma al anı olduğu farzedilen ama henüz siyasal sınırların dışı nda bulunan böl geler e doğru yayıl manın, bu açıdan meşru sayıl masına dayanan bir dış mücadele potansi yelini içinde barındır maktadı r. Al man Nazi zmi’nin ve İtal yan Faşi zmi’nin iç ve dış tecrübesi bunun en uç örnekleridir. Devlet için uygun ki mli ğin inşası, bir tür “gelenekler yarat ma ” çabası yla ya da “ kitlelerin uluslaştırılması ” ve “ulusal mutabakat ”ın sağlanması yla başarılabilir. (Anthony D. Smith, 1996, s. 191) İnsanları bir ulusa ai t, yani kültür sahibi bir varlı k, yapan ulusun doğuş ya da kurtu luş mücadelesinin başarısıdır. İ şte “ulus”u kuran ya da özgür kılan bu kutsal mücadeledir. Doğal olarak ulusal tarih de, bu kutsal mücadelenin tarihidir . “Ulusları doğal Ernest saymak Gellner’a ve onları (Gellner, 1992, s. Tanrı’nın 94) belirlediği göre; şekilde sınıflandırmak, ve onların doğuştan varolan ancak uzun süre ertel enmiş bir siyasal kaderi olduğunu savunmak bir efsaneden ibaretti r. Bazen önceden varolan kültürleri al ıp onları uluslara dönüştüren ulusçuluk, bazen de ulusları kendi yaratır ve çoğu kez de önceden varolan kültürleri yokeder. İyi de olsa kötü de olsa gerçek olan budur ve genellikle kaçınılmazdır.(…) Fakat biz ulusçuluk efsanesini kabul etmemeliyiz. Uluslar eşyanın tabiatında varolan ve doğal türler doktrininin siyasal uyarlaması olan şeyler değildir. Ulusal devletler, etnik veya kültürel grupların belirgin ve nihai kaderleri de değildir .” “Halk ruhu” ile özdeşleştirilen “ ulusal karakter ”i en iyi taşıyan kesi m, kozmopolitizme b ulaşmadan dış et kilerden yalıtılmış olarak yaşayan “köylülük”tür. olmayan”, “Köyl ülük” daha “evrensel ” ile ya “halk” da özdeştir, kozmopolit zira bir kentlil er “yüksek “ ulusal kültür”ün tüketicisidirler. Har ke’ye ( Har ke, 1995, s. 54) göre ö zelli kle Al manya’da görülen bu 18. yüzyı l Al man romantizmi, etnoloj i, folklor araştırmaları, Al man filoloj isi ve Alman tarihi başta olmak üzere “ beşeri biliml er ”in önem kazandı ğı bir dönemi temsil eder. Bu gel enekten hareketle, ul us -devlet for munun bir ayağı kapitalist dünya sisteminin dayattı ğı nesnel bir zemine basarken, di ğer ayağı masalsı ve mitoloj ik bir tarih kur gusunda ya da saflığını korumuş hal ka ilişkin olduğu var sayılan ama devlet tar afından “millileştirilen” folklorik bil gide dur maktadır diyebiliriz. ( Fontana, 2003, s. 74) Modern bir ol gu olan ulus, böyleli kle tarihin diplerinde yeniden yaratıl makta ve bu yaratım süreci çeşitli ideoloj ik yazın türler i yoluyla sağlanarak, yine modern ç ağın bir olgusu ol an kitlesel iletişim i mkanları yla yayıl makta ve böylelikle yurttaş, yeni ki ml iğini kendisi yaşamadan, kendi hayatının dışında öğrenmektedir. Aydın’a ( Aydın, 1998, s. 57) göre e tni kli k, ulus -devlete temel olan ve onu kuran bir unsur değil tersine ulus -devlet tarafından varlı ğını meşrulaştır mak ve belirli bir seküler sadakat çerçevesi oluşturmak için kur gulanan bir üründür. Ulus -devletin oluşumu sürecinde başvur ulan etni k ki mli k ile reel ki mli kler çoğu kez örtüşmemekte , bu yüzden ulus -devletin kültür ve eğiti m pol itikasının temeli bu ki mli ği beni mset me ekseninde şekillenmektedir. Sonuç olarak, etni k ya da ulusal ki mli ğin öznel yanı her zaman ağır basmaktadır. İnsanların belirli bir “ ulus”la ilişkileri, onların pasaportları, doğum yerleri, konuştukları dil, mensup oldukları din, ırk ya da kökenden bağı msı z olarak, “ öteki”nce algılanmaları ile kendilerini ne olarak hissettikleri arasındaki ilişkini n kırıl ma noktaları nda ortaya çıkmaktadır. Devletlerin, ulusal ni teliklerle kendilerini meşrulaştır ma sürecinde kendi “muhayyel ulus ” anlayışlarını temellendirirken başvurdukları etniklik anlayışı kur gusal ve ideoloj iktir. Bu etnik temel, tarih yazıcılığı yoluyla kur gulanarak yurttaşlara standart bir ki mli k kodu sunul maktadır. TARİH YAZICILIĞI VE YARATILAN MİTLER Tarihçilik, “muhayyel ulus ”un inşası nda en önemli rolü üstlenmektedir. Yarat ılmaya çalışılan tarih senaryolarla doldurulur ve programa dayanır. Bu inşa sürecinde tarih yazıcısı, kendi tezlerini çürütebilecek iddialardan ve olaylardan ar ındırılmış bir tarih yaratmaya çalışır. Amaç, devleti meşrulaştır mak olduğundan, kitlelerin kafalarında soru işaretleri doğuracak tarihsel sapmalara yer veril mez. Milliyetçi girişirler. tarih Aydın’a yazıcılıkları, (Aydın, 1998, genelde s. 89) i lkçi göre bir bu tarih inşada, inşasına tarihin derinliklerinden bu yana tarihsel düşmanlarını alt ederek günümüze gel miş modern ulusun çekirdeği olan bir etnik birimin mitoslarına inilir ya da uygun mitoslar icat edilir. Örneğin; bir kabile ya da boy birliğinin şefi “ulusal idealler ” peşinde koşan bir öndere dönüştürülebilir; kabil e ve aşiret ki mli ğinin ötesine tarihsel olarak geçemeyecek kategoriler “ ulusal bilinçle ” ve ideallerle yüklenir. İmal ( ya da tahayyül) edilen ulusların yaratılması sürecinde kuşkusu z ki mitlere ( mitoslar) büyük önem atfedil mişt ir. Gellner (1992, s. 78) ul usal miti bir ulusun tarihi hakkı nda ilham verici bir hikaye ya da anekdot olarak tanımlar. Gerçek olayl arı abartarak anlat ma, kanıtlanamayacak bazı verileri hikayeleştir me, ya da ki msenin inanmadı ğı kur gusal bir hi kayeyi anlatmak gibi çeşitleri bulunabilir. Liberal devletlerde bile ulusal mitler önemlidir, çünkü böylece devlete bağlılık ve ortak ül küler pekiştirilir. Bazı uluslardan örnekler ver mek, mitlerin ulus bilincinin oluşmasın da ne derecede etkili olduklarını göster mesi açısından faydalı olacaktır. Arnavutluk için, İskender Bey önemli bir mitosdur. Kendi ulusal kahramanları olan Kas trioti (1405-1468)’ ye İskender Bey di yen Arnavutlar, kendisini Osmanlı’ ya karşı bağı msı zlı k müc adelelerinde ve ulusal ki mli klerinin oluşumunda bir mihenk taşı ol arak gör mektedirler. Osmanlı’ ya karşı savaşmış ol masından dolayı , Arnavutlar’ın gözünde önem taşı yan İskender Bey; bir dağ zir vesinden di ğerine atlayabilen, tek vuruşta düşmanını ortadan iki ye bölen ve savaşlar boyunca hiç yaralanmamış bir muci zevi varlı k olarak tanı mlanmaktadır. Japonya ör neğine baktı ğı mı zda, ilk Japon i mparatoru ve Japon ulusunun kurucusu olarak adlandırılan İmparator Jimmu’nun, Güneş tanrıçası Amaterasu’nun soyundan geld i ğine inanılır. Bu soybili m sayesinde Japon İmparatoru’nun Japon halkı içindeki üstünlüğü de meşrulaştırılmıştır. Kore ulusunun yaratılması mitosu da ilgi çekicidir. Mite göre; bir mağarada yaşayan bir kaplan ve ayı , gökl er tanrısı Hwanin’e kendilerini insan yapması için dua ederler. Tanrı, ayı ve kaplana 100 gün boyunca güneş ışı ğına çı kmamalarını ve bu 100 gün boyunca sadece 20 dal sarı msak ve pelin yemelerini söyler. Kaplan vazgeçer ama ayı kalır ve Hwanin ayı yı bir kadına dönüştürerek onunla evlenir. Çocukları Dangun da, Kore’nin il k kralı olur. Bu mitos da, Kore milli yetçiliğinin temel dayanağı olarak literatüre gir miştir. İnanç, sabır ve bağlılı ğa vur gu yapar ve Kore ulusunun temellerini bu kavraml ar çerçevesinde atar. Meksika ulusunun mi tosu ise, Hıristiyanlı ğın ülkede yayıl ması için geçerli ve yeterli tek sebebi oluşturur. İnanışa göre Mer yem, bi r Meksi ka yerlisine görünmüş ve kendi teninin de Meksika yerlileriyle aynı olduğunu söylemiştir. Meryem’in Meksi kalılar, oğlunun dinine kendi soylarından sadakatle bağlanmış kökenlerini Hıristiyan mitoloj isinde bul muşl ardır. geldi ğine i nandı kları ve uluslarının kendi Sırp ulusunun mitosu da, 1389 Kosova Savaşı sonrasında savaş alanında gezinmekte olan I. Murat’ı öldür en Milos Obilic’in kahramanlı ğı ve bas kı ya, yaratıcılarına otoriteye göre, karşı Obilic’in dur ması olarak gerçekleşti rdiği kur gulanmıştı r. sui kast, Sırp Mitos ulusunun bağı msı zlığa ve özgür lüğe olan düşkünlüğünü si mgelemesi açısından büyük önem taşı maktadır. Görüldüğü tanrıların üzere; çocukları gördüğümüz gibi, Japonya olan ilahi ve uluslar güçler Kore savı zaman örneklerinde güçlüdür . zaman tanrısallı k ve Meksi ka örneğinde sömür geciler tarafından sömür ge topraklarına götürülen dinlerden esinlenerek ulusların doğmasında önemli rol oynamaktad ır. Arnavut ve Sırp örnekleri ise bizlere, Osmanlı gibi imparatorluklara karşı verilen bağı msı zlık ve özgürlük mücadeleleri ve kahramanların tüm bir ulusun atası oldukları ve ulusun karakterini biçimlendirdiklerini göster mektedir. 1960 SONRASI ULUS YA RATMA TEK NİKLERİ Pek çok tarihçi, sömür gelerden çı kmaları 1960 sonrası dönemde sömür ge devletlerinin sonucu sözkonusu böl gelerde ulus -devletlerin ortaya çı kabil meleri için, ulus yarat ma tekniklerinin daha sistematik bir şekilde kullanılageldi ğini anlatır lar. Jochen Hippler’a (2003, s. 7) göre; 1960 sonrası dönemde üç aşamalı bir ulus yarat madan bahsedil ebilir. İlk aşama, bütünleştirici bir ideoloj i kur maktır . Bir ulusun üyeleri kendilerini belli bir kabilenin ya da boyun üyeleri olarak gör mekten çı karılır lar. Bunun için de, tüm ulus üyelerini birarada tutabilecek bir üst ideoloj i yaratılır. Sözkonusu ideoloj i, önceki ideoloj ileri ya da ki mli kleri ortadan kaldır maz fakat hepsinin üstünde olduğunu ulusun tüm üyelerine kabul ettirir. (Hippler, 2003, s. 9) Bu bütünleştirici ideoloj i; din, dil, ırk ya da din mer kezli olabilir. İkinci aşama ; ortak kimli k ve ideoloj inin yanında, entegre ol muş bir topl um yarat ma aşamasıdı r. İletişi m, ekonomi k temaslar, trafik v.b. alanlarda yoğunlaşma sağlanarak, toplumun far klı bö l gelerden ve geçmişlerden gelen gr upları birleştirilmeye çalışılır. Böylece, böl gesel ya da gruba dayalı i zole edil mişli k ortadan kaldırılır. Bu noktada, kitle medyasına düşen görev aslidir. Üçüncü aşamada ise; düzgün işleyen bir hükümet ve devlet mekani zması kurulur. Bu mekani zma, ki mli k oluşumu ve t oplumsal bütünleşme olarak adlandırabileceği mi z önceki iki aşama gerçekleştiril meden başarılı olamaz. ( Hippl er, 2003, s. 14) Vergi toplama, sadık bir bürokrasi, güç tekeli (asker , polis v.b.), işleyen bir hukuk sistemi ve tüm ül ke topraklarında aynı derecede etkin olabil me gibi i şlevler, bu aşamada gerçekleştirilmesi gereken temel göstergelerdir. SONUÇ 18. yüzyılın sonları nda ortaya çı kmaya başlayan milli yetçilik ideoloj isi ve ulus -devletler, kendi uluslarını yaratabil mek için çeşitli yöntemler uygulamışl ardır. Bu yöntemler e “ millet yaratma t eknikleri ” demekteyi z. İşte bu yöntemler, günümüzde pek çok tarihçi tarafından tartışılmakta ve ul usların da “ yaratılan” kavramlar olduğu iddia edilmektedir. Oysa; moder n anlamda ulus açısından doğr u kabul edebileceği mi z bu “millet yaratma teknikleri ”nin mitlere daha dikkatli baktı ğı mı zda, 18. yüzyıl öncesi dönemde, pek çok hal kın kendilerini diğerlerinden ayı r mak için kullanageldi kleri söylemler de dik kate alındığında, önceden beri varolduklarını söyleyebiliriz. Bir devlet tarafından sistemati k hale getirilen ulus yaratma tekni kleri, sözkonusu ulusun ulus ol ma özelli klerini ortadan kaldırmaz. Sözkonusu tekni kler ve oluşturulan uluslar, belli bir birik i m ve tarihin sonucudurlar. Birbirinden kopuk halde yaşayan, aynı dili konuşan ve aynı kültürü paylaşan hal kı n biraraya getirilip onlara bir ulus bilinci aşılanması , bir deney için laboratuarda bir grup kobayı n biraraya getirilip onlardan yeni bir tür yarat ma çabası olarak nitelendiril memelidir. KAYNAKÇA ANDERSON, Benedict. (1995) Hayali Cemaatler. Metis Yayınları, İstanbul. AYDIN, Suavi. (1998) Kimlik Sorunu, Ulusallık ve Türk Kimliği. Öteki Yayınevi, Ankara. DEUTSCH, Karl. (1966) Nationalism and Social Communications: An Inquiry into the Foundation of Nationality. Cambridge, Mass: MIT Press. FONTANA, Josep. (2003) Çarpıtılmış Geçmişe Ayna. Literatür Yayınları, İstanbul. GELLNER, Ernest. (1992) Uluslar ve Ulusçuluk. İnsan Yayınları, İstanbul. HARKE, Hermann. (1995) German Archaeology and National Roots. Oxford Üniversitesi Yayınları, Oxford. HIPPLER, Jochen. Ethnicity, State and Nation Building: Experiences, Policies and Conceptualization. State and Society, Cilt 12, Sayı 2, Aralık 2003. REJAI, Mostafa. Nation-States and State-Nations. International Studies Quarterly, Cilt 13, Sayı 2, Haziran 1969. SMITH, Anthony D. (1996) “Chosen Peoples” içinde Ethnicity. (der.) John Hutchinson ve Anthony D. Smith, Oxford Üniversitesi Yayınları, Oxford.