Foto Kimya BIOCHEMICAL MECHANISM OF LOW LEVEL LASER THERAPY FOR THE NONINVASIVE REDUCTION OF SUBCUTANEOUS ADIPOSE TISSUE. makalesinden bir pasaj >>Tamamı için ilgili makaleye başvurunuz. Hemen aklımıza gelen ilk soru, ışığın, haricen uygulandığında, hücresel seviyede nasıl böyle bir olağanüstü etkiyi harekete geçirme kapasitesine sahip olduğudur. Pekâlâ, cevap için en iyi açıklama foto kimyasal temel prensipleri ortaya koymaktır. Foto kimya atomlar, moleküller ve ışık etkileşimlerini inceleyen bir kimya disiplinidir. Kuantum teorisine göre, ışık radyasyon enerjisi ayrı bir parça olan fotonlar tarafından soğurulur ve moleküler seviyede, hemen biyolojik seviyede gözlenebilir etkilerin oluşmasını sağlayan foton etkileşimli bir kimyasal işlevdir. Foto kimyanın ilk yasası, yayılan fotonik enerjiyi soğurma kapasitesine sahip bir molekülü yani foto alıcı molekülü ifade eder. Fotonik soğurma kapasitesine sahip böyle bir molekül genelde kromofor olarak bilinen bir ışık emme merkezine sahiptir. Işık soğurma merkezleri çoğu kez tamamlanmamış iç yörüngeleriyle kolaylıkla tanımlanan geçiş metallerinin ve elementlerinin yuvalarıdır. Fizikçi Niel-Bohrs modeli baz alındığında, bir atomun iç yörüngelerini enerji seviyesine bağlı olarak her bir elektronun yerleşebileceği olası kuantum konumunu belirtir. Elektronlar kuantum sıçramalarını yapabilme kapasitesine sahiptir. Elektronların bir kuantum konumundan bir diğerine yani bir enerji seviyesinden diğerine geçişi sonrasında bir foton tarafından soğurulur veya yayılır. Düşük enerji konumundan yüksek enerji konumuna geçiş, dolu bir yörüngeden belirli boş bir yörüngeye atlama anlamında bir elektron uyarımıdır. Bakır (Cu) veya Demir (Fe) geçiş elementleri açısından bakıldığında, bu elementler benzersiz elektron konfigürasyonları sebebiyle bir elektron kaymasına karşı çok daha hassastırlar. Foto alıcı moleküller, geçiş metaller de dahil, lazer ışımalarını takip eden foto biyolojik etkilerden sorumludur. Foton soğurumu, elektronik uyarım durumuna bağlı olarak molekülün dengeli bir geometrik konfigürasyona ulaşması sonrasında vibrasyonda hızlı bir azalım başlar. Bu değişim foto soğurucu moleküllerin biyolojik davranışlarını düzenleyebilir. Araştırmalar sitokrom c oksidazın foto alıcı molekül olarak işlev verdiğini göstermektedir. Sitokrom c oksidaz, suda çözünür sitokrom c’den oksijene elektronlarının transfer edilmesini kolaylaştıran binükleer bakır kökünü (CuA) bir heme binükleer (α3-CuB) kökle birlikte ihtiva eden çok bileşenli bir hücre zarı proteinidir. Sitokrom c oksidaz elektron taşıma zincirinde terminal bir enzimdir ve bir hücrenin biyo enerjisinde yaşamsal bir rol oynamaktadır. İncelemeler, 633 nm lazer ışınımları sonrasında mitokondrial zardaki potansiyel ve proton gradiant artışının mitokondrianın optik özelliklerini değiştirerek adenosin difosfat/adenosin trifosfat (ADP/ATP) değişimini hızlandırdığını göstermektedir. Lazer ışımalarının, sitokrom c oksidazın sitokrom c’den dioksijene elektronları transfer etme oranını arttırdığı ileri sürülmektedir. Ayrıca, lazer ışımaları sitokrom c oksidazın katalitik kök özelliğini (elektron kazanım) kısıtladığından dioksijen redüksiyonu için daha yüksek sayıda elektron açığa çıkardığı görüşü önerilmektedir.. Terminal enzimlerin foto aktivasyonu, stokrom c oksidaz gibi, lazer ışımaları takiben görülen farklı biyolojik ardışıklığın aktivasyonunda vazgeçilmez bir rol oynamaktadır. Sitokrom c oksidazın pik soğurumu kırmızıdan yakın enfraruj tayfa kadar aralıkta gerçekleşmektedir. Bu nedenle, optimal biyolojik stimülasyon kırmızı tayfta ışıma yapan bir cihaz kullanılarak elde edilebilir. Ayrıca, uygun nüfuz etme derinliği e derin doku stimülasyonu sağlamak için koherent lazer kaynağı kullanılması kesinlikle kaçınılmazdır. Biyolojik yönden bakıldığında, çok yüzeysel uygulamalarda ışık ileten diyot (LED) ile lazer diyot arasında kayda değer bir fark bulunmamaktadır. Yine de, derin dokular, subkütan adipositler gibi, hedeflenerek yapılan uygulamalarda koherent bir lazerin kullanılması vazgeçilmezdir. Sitokrom c oksidazdaki başlangıç fiziksel ve/veya kimyasal değişiminin hücre içi redoks konumunu değiştirdiğini göstermiştir. Bir hücrenin redoks konumunun gen boşalımını kontrol eden hücresel sinyal geçişlerini düzenlediği ileri sürülmektedir. Hücresel redoks konumunun farklılaştırılması redoks duyarlı çevrimsel faktörleri ve/veya fosfolipaz A2 gibi sinyal iletici geçişleri aktive edebilir veya sınırlayabilir. İki adet tam bilinen çevrimsel faktör olarak, nükleer faktör kappa B (NF- кB) ve aktivatör protein-1 (AP-1) hücre içi bir redoks konumundan düzenlenmektedir. Ayrıca, NF-κB ve AP-1, hücre içi redoks kayması sonrasında daha yüksek bir alkali düzeyine ulaştığından aktivasyonu daha da artar. (32,33) Lazer ışınımını takiben, daha yüksek bir oksidasyon (alkalize) konumuna doğru kademeli bir şekilde yükseldiği gözlenmektedir. Daha da önemlisi, redoks duyarlı çevrimsel faktörlerin aktivasyonu ve takip eden gen boşalımı görülmektedir. Hücresel metabolizmayı farklılaştırma ve gen boşalımından sorumlu çevrimsel faktörleri değiştirme kapasitesi baz alındığında düşük güç lazer tedavilerinin (LLLT) gen boşalımını (36), hücre çoğalımını, hücre içi pH dengesini, mitokondrial zar potansiyelini, geçici reaktif oksijen türlerini ve kalsiyum iyon seviyesini, proton seviyesini ve oksijen tüketimini değiştirdiği bulunmuştur. Bunun ötesinde, bilimsel yazınlar lazer ışınımının aşırı derecede düşük dozlarında keratinositlerin ve fibroblastların çoğalmasını sağladığını belirtmektedir. Çevrimsel faktörleri farklılaştırmak, özel genlerin boşalımını hızlandırmak veya önlemek için genel bir terapötik yaklaşım haline almıştır ve bu yaklaşım çok çeşitli tıbbi rahatsızlıkların tedavi edilmesi anlamına potansiyel bir destek olacaktır. Jackson ve çalışma arkadaşları (2002) hücre içi redoks konumundan düzenlenen 20’den fazla çevrimsel faktörü tanımladılar. Hücre içi redoks konumunu değiştirebildiği belirlenen lazer tedavinin adipozit zarların oluşması ve korunması ile ilişkili çevrimsel faktörlerin fonksiyonlarını etkileyebileceği öne sürülmektedir. Bu iddiayı desteklemek için, daha geniş araştırmalar yapılması gerekir. Yine de, lazer ışınımının kırmızı tayf aralığında özel genlerin boşalımında benzersiz bir rol oynadıklarını destekleyen yeterli sayıda kanıt bulunmaktadır ve LLLT uygulamasını takiben gözlenen geçici porların gen boşalımındaki değişimden kaynaklandığı konusu makul bir yaklaşım olarak görülmektedir. 3.) Niera, R., Arroyave, Ramirez, H., et al. Fat liquefication: Effect of low-level laser energy on adipose tissue. Plast. Reconstr. Surg. (2002): 110; 912-22. 32.) Sun, Y. and Oberley L.W. Redox regulation of transcriptional activators. Free Radic. Biol. Med. (1996): 21; 335-348. 33.) Haddad, J.J. Oxygen-sensing mechanisms and the regulation of redox responsive transcription factors in development and pathophysiology. Respir. Rex. (2002): 3;26-53. 36.) Byrnes KR, Wu X, Waynant RW, Ilev IK, Anders JJ. Low power laser irradiation alters gene expression of olfactory ensheathing cells in vitr. Lasers Surg. Med. 2005;37:161-171