KURUMSAL YÖNETİŞİM= VERİMLİLİK Küreselleşmenin etkisiyle yönetim anlayışı önemli ölçüde değişmektedir. Güçlü merkeziyetçi yapıdan daha esnek yönetime, kapalılıktan şeffaf yönetime, bürokratik yapıdan etkileşimli yapıya, yurttaşı/çalışanı dışarıda bırakan karar alma uygulamalarından katılımcı uygulamaların yaygınlaştırılmasına yönelik önemli anlayış değişimleri yaşanmaktadır. Kurumsal yapılardaki değişiklik, şirketlerin gelişimi ve büyümesi sonucunda ortaya çıkan değişiklik ihtiyacına kurumsal yönetişim cevap vermiştir. Sermaye artışında ve rekabet ortamında var olabilmek için belli hız ve esnekliği yakalamaya ihtiyaç duyan örgütler, gelişmelerine devam edebilmek adına yeni ortaklıklara, kurumsal ve bireysel yatırımcılara ihtiyaç duymuşlardır. Sürdürülebilirlik ve kaynak ihtiyacını karşılamaya çalışma, kurumsallaşma ihtiyacını doğurmuştur. Klasik yönetim yapısında şirketi kuran ile yönetenin aynı insan olması söz konusuyken; şirketlerin hızlı gelişimi kurucu sermayedar pozisyonuyla yönetici pozisyonların ayrılmasına ve birlikte yönetmek kavramının ortaya çıkışına neden olmuştur. Klasik yönetim anlayışının hiyerarşik yapısı, hızı ve kaliteyi aynı anda gerektiren rekabet ortamında başarılı olamamıştır. Kurumsal yönetişim bu değişikliklere cevap veren bir yönetim şeklidir. KAVRAMSAL BOYUTU İLE KURUMSAL YÖNETİŞİM Türk Dil Kurumuna göre yönetişim; resmi ve özel kuruluşlarda idari, ekonomik ve politik otoritenin ortak kullanımıdır. Bu tanımda dikkat çeken iki unsur söz konusudur. İlki, bir önceki cümlede sözü edilen üç alanda yetkinin ortak kullanımıdır. Bir başka ifadeyle, tanımda özellikle vurgulanan, yetkinin tek başına kullanımı değil, yetkinin tek başına kullanımının yaratacağı olası sakıncaları azaltmak adına, .katılımcı anlayışla hareket ederek yetki kullanımının üzerinde durulmaktadır. İkincisi ise, kavramın hem resmi, hem de özel kuruluşlarda uygulama alanı bulmasıdır. Katılmalı demokrasinin gelişmiş şekli olarak nitelendirilen "yönetişim kavramı, farklı biçimlerde tanımlanmıştır. Kavram "karşılıklı yönetim", "etkileşim içinde yönetim" tarzında anlamlandırılmakta olup, bu açıdan, "sivil toplum" ve "özyönetim" kavramlarının gelişimiyle yakından ilintilidir. Yönetişim, yönetim süreci içerisinde yer alan tüm tarafların konsensüsü üzerinde temellenmiş kuralların, yine bu tarafların sürece etkin katılımıyla uygulanabilir olması anlamına gelmektedir. Bu açıdan, yönetişim "kuralsızlık" ya da "gevşek yönetim" olarak algılanmamalıdır. Aksine, yönetişim mekanizması "katılımcılık," "ortaklık," "paydaşlık," "etkililik," verimlilik" ve "sürdürülebilirlik" gibi değerlerle ilgilidir. Corporate Governance kavramıyla aynı anlama gelen kurumsal yönetişim, kurumdaki farklı paydaşların nasıl yönetildiğini ve denetlendiğini anlatan kurum anayasası gibidir. Ekonomik İşbirliği ve Gelişim Örgütü (OECD) tarafından yapılan tanımda ise, kurumsal yönetim iş operasyonlarının yönetildiği ve kontrol edildiği bir sistem olarak ele alınmaktadır. Bu yönetim yapısı, yönetim kurulu üyeleri, müdürler, hissedarlar ve diğer pay sahipleri gibi işletme üyeleri arasındaki hakları, sorumlukları, kurumsal ilişkiler hakkında karar almak için kuralları ve prosedürleri belirler. Bunu yaparken aynı zamanda işletme amaçlarının ortaya konduğu yapı ve bu amaçlara ulaşmak ve gidişatı gözden geçirmek için gerekli araçları da sağlar. Kurumsal yönetişim bu kesimler için olduğu kadar kredi verenler, tedarikçiler, müşteriler ve toplum için de önem taşıyor. Kurumsal yönetişim, kurumsal güvenin temelini oluşturmaktadır. Ulusal ekonomilerin büyümesi, uluslararası ekonomik ilişkilerin gelişmesi, uluslararası sermaye akışkanlığının artması, şirket hissedarlarının işletme yönetimindeki etkinliklerinin azalması, şirket yönetim kurulları ve özellikle kurul içinde murahhas yönetici (CEO-Genel Müdür) unvanını taşıyan yöneticilerin verdikleri kararların öneminin artması gibi faktörler kurumsal yönetişim kavramının doğuşunda etkili olmuştur. Argüden, kurumsal yönetişimin işletmelerin kendi yönetim yapılarında şeffaflığı, hesap verebilirliği, katılımcı yönetim tarzını, etkinliği ve verimliliği yaşama geçirmeye yardımcı olduğunu vurgulamaktadır. Ülgen ve Mirze ise üst yönetimin çalışması ve ilişkilerine değinmekte ve kurumsal yönetişimi şöyle tanımlamaktadır. Kurumsal yönetişim, işletmenin stratejik yönetimi ile görevli ve sorumlu üst yönetimin (söz sahipleri), bu görevlerini ve sorumluluklarını yerine getirirken, işletme üzerinde kendilerini belirli nedenlerle hak sahibi gören pay sahipleri, çalışanları, tedarikçi, müşteri ve diğer toplumsal kurumlarla olan ilişkilerini kapsar. KURUMSAL YÖNETİŞİMİN TEMEL İLKELERİ • Şeffaflık: Kurumların çevrelerindeki diğer kurumlar ve kamuoyu ile olan ilişkilerine, beraber çalıştıkları müşterilerine ve ulusal ve uluslararası düzenlemelere karşı şeffaflığı sağlaması, standartlara uyması arada oluşacak olan güvenin temelidir. Şirket ile ilgili bilgilerin zamanında ve doğru şekilde paylaşılması anlamına gelir. • Adillik: Adillik, temelde tüm faaliyetlerde pay ve menfaat sahiplerine eşit davranılması anlamına gelir. Kurum içinde güven adil davranma temeline oturtulabilir. Kurum içinde çalışan bireyler herkese eşit muamele yapıldığına inanmıyorsa, kurum içi güven dolayısıyla da kurum içi iletişim sağlanamaz. • Hesap verebilirlik: Kurumlar yaptıkları işlerin nedenlerini ve ortaya çıkan sonuçları objektif olarak açıklayabilmelidirler. Yönetim kurulu üyelerinin pay ve menfaat sahiplerine hesap verebilirliği anlamına geldiği gibi, kurumlar içinde de açıklanabilirliği sağlamak için performans değerlendirme ve ödüllendirme sistemlerinin kullanılması, kriterlerin açıkça belirtilmesi ve planlamaya bu kriterler doğrultusunda kurum içindeki bireylerin katılımı gibi yöntemler etkilidir. • Sorumluluk: Şirket yönetiminin tüm faaliyetleri mevcut kanunlara, anlaşmalara ve şirket içi düzenlemelere uygun yapması ve yapıldığını denetlemesi sorumluluğun esas unsurudur. Kurum içine ve dışına karşı sorumluluklar yönetişim için önemlidir. Kurum içinde yapılan rol dağılımları ve birlikte planlama, çalışanların yönetime katılımını artıracaktır. ÖRGÜTSEL SÜREÇLER AÇISINDAN KURUMSAL YÖNETİŞİMİN ÖNEMİ Kurumsal yönetişim bir tek yönetim kurulunu değil, kurumun kültürünü ilgilendirir. Dolayısıyla bu konu sadece yönetim kurulu konusu olarak görülmeyip kurum kültürünü, her personelin eğitimini ve davranışlarını kapsayan bir konu olarak ele alınmalıdır. Her seviyede alınan her türlü kararda verilere dayalı olarak sürekli gelişme mantığının ortaya konabilmesini, hesap verebilirliği, şeffaflığı, adilliği, tutarlılığı ve etkinliği Yaşatabilen kurumlar kurumsal yönetişimde ileriye giden kurumlardır. Kurumsal yönetişim, uyulması gereken kurallar dizisinin çok ötesinde, bir yönetim anlayışıdır. Bu nedenle kurumun her seviyesinde insan kaynağını da etkileyen bir unsurdur. Bu amaca ulaşmak için fırsat eşitliği yaratılır, performans ödüllendirilir, bireylerin ve takımların gelişimi teşvik edilir. Rekabetçi ücretlendirme ve sosyal yardım programları hazırlanır. Çalışanların bilgi ve becerileri, temel ve teknik yetkinlik tanımları doğrultusunda değerlendirilir. Performans yönetimi sürecinde ve kariyer gelişimi boyunca çalışanlara temel ve teknik yetkinliklerini değerlendirme ve geliştirme konusunda fırsatlar sunulur. Şirketin İnsan Kaynakları Politikası yayınlanır. İlgili yönetmelikler tüm çalışanların Erişimine açıktır. Çalışanlar ile ilişkileri İnsan Kaynakları politikası doğrultusunda yöneticiler ve İnsan Kaynakları Bölümü yürütür. İnsan kaynakları, bu işin kilit noktasını, can damarını oluşturmaktadır. Bir kurumun yönetim kurulu başkanından kapıdaki güvenlik görevlisine kadar giden süreç içerisinde görev dağılımlarının yapılması, eğitim programlarının hazırlanması gibi tüm süreçleri insan kaynakları profesyonelleri gerçekleştirmektedir. Bunun yanı sıra kurumda yönetim kurulunun görev ve sorumluluklarını içeren bir prensip paketinin de mutlaka hazırlanması gerekmektedir. Kurumun ihtiyaç ve beklentileri doğrultusunda, insan kaynağının yöneticilerden başlayarak kurumsal yönetişim ilkeleri çerçevesinde yetiştirilmesi çok önemlidir. Üst kademede bulunan insanların hepsi belli dönemlerde alt ve orta kademelerde görev almış kişilerdir. Alt seviyelerden itibaren bu anlamda yetiştirildiklerinde, yönetici konumuna geldikleri zaman benimsedikleri bu ilkeleri uygulama fırsatına sahip olmaktadırlar. Açık ve şeffaf olmayan, hesap alma verme sistemleri kurulmamış birçok uluslararası şirket de bulunmaktadır. Fakat şu çok iyi bilinmektedir ki, uzun dönemde bu şirketler yaşamlarını sürdürememekte ve büyük problemlerle karşılaşmaktadır çünkü otokrat ve tek adam yönetimine dayanan şirketler, katılımcı yönetime giden şirketlere göre daima daha kötü performans göstermektedir. Katılımcı bir şekilde paylaşarak, anlaşarak veya uzlaşarak yürütülen yönetim anlayışları, kurumlarda mutlaka daha büyük başarıya yol açmaktadır. Bu anlayışın tüm kademelere yerleştirilmesi departmanlarına çok önemli bir rol düşmektedir. konusunda da insan kaynakları Kurumsal yönetişim, kurumun tüm paydaşlarıyla ilişkilerindeki davranışlarını ve iletişimini yürüten herkesin görevi olmakla birlikte, kurumların en üst karar ve denetim organı olan Yönetim Kurullarındaki uygulamalar, bu yönetim anlayışının kurum kültürü haline gelmesinin temelini oluşturmaktadır. İster kamu ister özel, tüm kurumlar için denetimin kapsamı gelişmiş ve önemi artmıştır. Günümüzde toplumun hemen her kesimi kamu idarelerinden güçlü yönetişim beklemektedir. Toplum artan biçimde hesap veren kamu idaresi talep etmektedir. Bu duruma artan toplumsal eğitim düzeyi, bilgi ve iletişim teknolojisindeki hızlı gelişmeler sebep olmuştur. Tüm paydaşlara güven sağlayabilen kurumlar, tüm değer zincirinde daha çok kaynağı harekete geçirip vizyonları doğrultusunda yönlendirerek, başarıya daha kolay ulaşabilmektedirler. Bu nedenle, kurumsal güvenin temelini oluşturan kurumsal yönetişim hemen hemen tüm örgüt yapılarında her geçen gün yaygınlaşmakta ve kurumsal kültür öğeleri arasındaki yerini almaktadır. Örgütsel süreçteki gelişmeleri sürekli kılabilmek, oluşan ya da oluşabilecek riskleri yönetebilmek ve kurumsal itibar adına kurumsal yönetişim örgütler açısından hayati önem taşımaktadır.