23057_Haber_1_201612311001

advertisement
31 ARALIK 2016
BASIN BÜLTENİ
MENGÜŞOĞLU İSLAM’DA BENLİK BİLİNCİNİ ANLATTI
- İBRAHİM PAŞA KÜLTÜR MERKEZİ’NDEKİ HİKMET EVİ PROGRAMINDA KONUŞAN ŞAİRYAZAR METİN ÖNAL MENGÜŞOĞLU, DOGMATİK DİN ALGISINA YÖNELİK ÖNEMLİ
TESPİTLER YAPTI.
- MENGÜŞOĞLU, “BENLİĞİNİ VE KİŞİLİĞİNİ GELİŞTİRMEYEN MÜSLÜMAN, KÜLTÜRÜN VE
GELENEĞİN KARGOCUSU OLMAKTAN ÖTEYE GİDEMEZ” DEDİ.
BURSA-Büyükşehir Belediyesi iştiraklerinden Kültür A.Ş. bünyesinde faaliyetlerini sürdüren İbrahim
Paşa Kültür Merkezi’ndeki “Hikmet Evi” programıyla okurları ile buluşan Şair-Yazar Metin Önal
Mengüşoğlu, İslam’da benlik bilincini anlattı.
Dogmatik din algısına yönelik önemli tespitler yapan usta kalem, konuşmasına 15 Temmuz
darbesinin toplum üzerinde yarattığı travmayı hatırlatarak başladı. 27 Mayıs 1960 askeri darbesi
başta olmak üzere, Cumhuriyet dönemindeki tüm askeri darbelere bizzat şahit olduğunu ifade eden
Mengüşoğlu, askeri kalkışmaların hiç birinde tepki ve itiraz görmediğini, 15 Temmuz akşamı ise
milletin iman gücüyle adeta bir destan yazdığını söyledi. Devrimlerin belirli bir silsile içinde milletten
otoriteye, darbelerin ise otoriteden millete yapıldığının altını çizen Mengüşoğlu, henüz tehlikenin
geçmediği uyarısında bulundu. Mengüşoğlu, “Girişimin püskürtülmesi tehlikenin geçtiği, her şeyin
çözüldüğü anlamına gelmemeli. Bu atılan ilk adımdır ve kervan yola çıkmıştır. Bu düşünceden
hareketle, ülkeye ve millete sahip çıkmak adına son derece uyanık ve tedbirli olmak durumundayız”
dedi.
Programda ağırlıklı olarak İslam’da doğru bilinen yanlışlar üzerinden “Benlik Bilinci”ni anlatan
Mengüşoğlu, itaat ve teslimiyet kültürlerindeki sosyo politik sorunlara dikkat çekti. İlahi kelamın
öğretisinde imanın öncelendiğini ifade eden Mengüşoğlu, ben idraki çerçevesinde “Nefs” kavramının
geleneksel inanç ve kabuller nedeniyle Müslüman dünyanın büyük çoğunluğunda yanlış algılandığına
dikkat çekti. Mengüşoğlu, “İslam tarihinde “Nefs” kavramı dehşet bir şekilde yanlış anlaşılmış, bu
durum da korkunç bir kültürel cinayete yol açmıştır. Geleneksel kültür, Nefs’i kötülüğün odağına
koyar ve insanın içindeki kötülüğün kaynağı olarak görür. Bu son derece yanlıştır. Bu yanlıştan
dönmek için evvela İlahi kelama bakmak gerekir. Kur’an da “Nefs” kavramı Allah için de kullanılır ki bu
ayetlerle sabittir. Nefs, kötülüğün kaynağı olsa Allah kendisine yakıştırır mı?” diye konuştu. Araf 172.
Ayet-i kerimeye de dikkat çeken Mengüşoğlu, “Allah, Âdemoğullarının sulbünden zürriyetlerini
çıkardı. Kendini kendine tanık kıldı. Ben sizin Rabbiniz değil miyim” dedi. Ayet böyle söylüyor ancak,
bunu geleneksel kültür, Kâlû Belâ istiaresi uydurarak, sanki Allah ruhları toplamış da onlara konuşmuş
şeklinde çok yanlış anlamıştır. Kuran’ın öğretisi, insanda nefsin dışında bir de insanın ruhu varmış gibi
bir aldanışa kurban edilmeye çalışılmıştır. Kur’an-ı Kerim de insan ruhu diye bir şey yoktur. Bu düalist
bir yaklaşımdır ve son derece yanlıştır” dedi. Düalist mantığın Hıristiyanlarda, Musevilerde, Uzakdoğu
ve Hint kültüründe yaygın olduğunun altını çizen Mengüşoğlu, “İslam inancına göre Allah, insanı
fıtratı üzerinden günahsız ve tertemiz yaratmıştır ancak Hıristiyan inancında kul, günahkârdır ve
haftada bir kez kiliseye giderek günahlarından arınır. İslam inancında insan tertemiz yaratıldığına
göre, nefsi kötülüğün odağına koymak başka kültürlerden etkilenmenin bir sonucudur” diye konuştu.
İnsanın nefsinin Allah’tan geldiğini, iyilik ve kötülüğe temayül kabiliyeti olduğunu ifade eden
Mengüşoğlu, insanın içindeki arzuların tek başına kaynağının da nefs olmadığının altını çizdi. Nefs’in
doğru anlaşılabilmesi, Türkçe karşılığının verilerek okunmasıyla mümkündür, böylece ancak tüm
yanlışlar kökten çözülebilir diyen Mengüşoğlu,
İlahi kelam’da nefs kelimesinin geçtiği yerler,
Türkçede “kendi” kelimesi ile telaffuz edildiğinde kavram sorununun da ortadan kalkacağını ifade
etti. Kavramı Kur’an-ı Kerim’den alıp, tarifi kültürden yapanların bu büyük yanılgıya düştüğünü ifade
eden Mengüşoğlu, bu anlayışın nefsini bütünüyle şeyhine teslim etmeyi önceleyen öğretilere yol
açtığını ve insanı Allah ile kendi arasında şefaatçi tayin eden bir robotlaşmaya sürüklediğine dikkat
çekti. Mengüşoğlu “ Allah’tan başka kimsenin önünde eğilmeyen ve rızık dilemeyen, hiçbir aracı ve
kurtarıcıya ihtiyaç duymayan bir benlik bilincine sahip olan insan gerçek mümindir.”dedi.
Günümüz insanının kimliği var kişilikten yoksun
DAEŞ, Boko Haram, El Kaide, FETÖ gibi dini referans gösteren terör örgütlerine yönelik olarak önemli
bir saptamada bulunan Mengüşoğlu, “Her biri altından kalkılamayacak iddia sahibi olmalarına
rağmen ciddi bir entelektüel birikimleri yoktur. Namaz kılıyor, ibadet ediyor görüntüsünde olabilirler
ancak İslam’ın dışladığı hal ve tavırlar içindedirler. Son dönemde yaşanan olayda da görüldüğü gibi
onlar bir büyükelçiyi ancak sırtından vurur ve bununla övünür. Bunun ne bir benlik bilinciyle ne de
imanla ilgisi vardır.” diye konuştu. Herkesin bir kimliği olmasının kişiliğinin oturduğu anlamına
gelmeyeceğini söyleyen Mengüşoğlu, kimliğini bir kişiye, bir partiye ya da kolektif bir yapıya teslim
edenlerin kişiliklerini kaybettiklerinin de farkına varamadıklarını belirtti. “Bu anlayış robotlaşmayı da
beraberinde getirir. Ocu, bucu olmak, kişilikten sıyrılıp rozet arkasına saklanmaktır. Mesela bazı
kimseler “Ben ekmek partiliyim” der. Son derece yanlıştır. O vakit soruyorum “Sana kim kemik
atarsa onu mu savunacaksın?” İnsan doğruyu yanlıştan ayırmak zorundadır. Elimine etmeli, tasnif
etmelidir. Körü körüne bağlanmak, benimsemek yanlıştır. Rozet insanı değil, rozetin kendisi olmak
gerekir” diyen Mengüşoğlu, Pakistanlı İslam Âlimi- Şair Muhammed İkbal’in “İnsan, Allah’ın sevk ve
idare iradesinden pay sahibidir” sözüne dikkat çekti. İnsanı, kendi içinde de Allah’ın ayetlerinin
bulunduğu bir varlık olarak kabul etmek gerektiğini ifade eden Mengüşoğlu, “Günümüz insanı
kimlikten ibaret. O kimliği de yakasında taşıyor. İnsanlar yakalarına taktıkları rozetin arkasına sığınıp,
kişiliklerini kaybediyorlar. Bizzat kişiliğiniz rozetleşmedikçe o kimlikten ne fayda? “ şeklinde konuştu.
Benliğini ve kişiliğini geliştiremeyen Müslüman’ın geleneğinin kargocusu olmaktan öteye
gidemeyeceğini ifade eden Mengüşoğlu, Allah’ın yarattığı insanın kendi davranışlarının yaratıcısı
olarak görülmesi gerektiğini, insanın kendini hesaba çekme melekesi ile yaratıldığını sözlerine ekledi.
BURSA BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ
BASIN VE HALKLA İLİŞKİLER ŞUBE MÜDÜRLÜĞÜ
Download