21.YÜZYIL’IN ÜNİVERSİTE MODELİ OLARAK GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTELER ODABAŞI Yavuz, “21.Yüzyıl’ın Üniversite Modeli Olarak Girişimci Üniversiteler”, Değişim Çağında Yükseköğretim Global Trendler-Paradigmal Yönelimler, (Editör:Coşkun Can Aktan), (İzmir:Yaşar Üniversitesi Yayını, 2007), s.117-133. 1.GİRİŞ Kurumsal, ulusal ve küresel baskılar altında kalan üniversiteler, daha dinamik olmaya zorlanmakta ve diğer ülkelerdeki benzerleri gibi girişimcilik kuramı ve uygulamalarını keşfetmeye, öğrenmeye ve böylece varolan yeteneklerinin ötesinde, yeni fırsatların yaratılmasına çalışmaktadırlar. Girişimcilik ve üniversite kavramlarının bilinçli ve yeni bir bakış açısından ele alınıp incelenmesi ve uygulanması çok eskilere dayanmamaktadır. Son yıllarda önemi daha çok artan “üniversitelerdeki girişimcilik” konusunda çok farklı yaklaşımlarla karşılaşılmaktadır. Yeni oluşumları gerektiren değişim baskıları, ekonomiye ve sosyal kalkınmaya yararlı olabilecek bilgi üretimini ve bunu kullanabilecek olan sanayi ile işbirliğini zorunlu kılıyor. Üniversiteler, yüksek kalitede insan gücünü eğitme görevleri yanında, bilgi üreten ve yayan kurumlar olma yönünde büyük bir değişimi yaşıyorlar. Aynı zamanda, ülkenin rekabetçi gelişme stratejilerinin yaratılması ve gerçekleştirilmesinde önemli oyuncular olmaya başlıyorlar. Tam da bu dönüşüm ve oluşum sürecinde, girişimci üniversite modeli tüm ülkelerin dikkatini ve ilgisini çekmektedir. Ülkemiz yüksek öğretiminde de yeni ufuklar ve fırsatlar yaratacak bir yaklaşımı belirlemek ve bilinçli biçimde uygulamak kaçınılmaz olmaktadır. 2.GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE: Tanım ve Özellikleri Fransızca bir fiil olan “entreprendre” kelimesinden türeyen ve “bir şeyi farklı yapmak” anlamına gelen girişimcilik, Avusturya’lı ekonomist Joseph Schumpeter’in girişimcilik konusundaki görüşleri ile birlikte yeni bir ekonomik modelin parçası olarak kabul edilmektedir. Schumpeter’e göre yenilik, mevcut kaynakların birleşimini ifade etmekte ve kişi ya da kurum sadece yenilik faaliyeti yapıyorsa girişimci olma özelliğini taşıyabilmektedir (TÜSİAD, 2002:35). Yenilik, yaratıcılık ve değişim yaratmak, girişimci olmak için gerekli temel özelliklerin başında gelmektedir. Bunun dışında, risk almak, öncü olmak ve rekabetçi düşünme becerisine sahip olmak da girişimci düşüncenin temellerini oluşturan bileşenlerdendir (Başar, Tosunoğlu ve Demirci, 2001:89). Girişimcilik yaklaşımı ve uygulamaları; kuruluşların büyüklüğüne, türüne, geçmişine bakılmaksızın her türlü kuruluş için performans, verimlilik ve rekabet gücünün arttırılmasında büyük bir önceliğe sahiptir. Bu açıdan bakıldığında, “Girişimci Üniversite” kavramı, girişimciliğin üniversitelere uygulanması anlamını taşır. Girişimci üniversite kavramı, A.B.D üniversitelerinde zaten var olan girişimcilik özünün iki yüz yıl öncesinden gelişmeye ve kurum içinden başlayıp büyüyerek, yayılmaya başlamıştır. M.I.T. ve Stanford gibi araştırmacı ve yenilikçi A.B.D. üniversitelerindeki uygulamalar, önceleri akademik personelin sanayi ve ticaret alanında danışmanlık yapmalarıyla başlamış ve zaman içinde girişimci üniversiteye dönüşmüştür. Son yıllarda başta Cambridge olmak üzere Twente gibi Avrupa ülkelerindeki üniversiteler A.B.D.’deki üniversiteleri örnek almakta, bu uygulamalar üst yönetimden başlanarak yaşama geçirilmeye çalışılmakta ve yenilikçilik uçurumunun böylece kapatılabileceği umulmaktadır. 1990’lı yıllar, bu ülkelerde oluşan girişimci üniversite sistemi ile karakterize edilebilir. Genel olarak odaklanma, üniversite ile endüstri arasında çalışan bağımsız kuruluşların yaratılmasından, üniversiteye yeni özellikler ve işlevler eklenmesine doğru kaymıştır (Lazzeroni ve Piccaluga, 2003:38). Böyle bir dönüşüm için, üniversitelerin temel işlev ve görevlerinden vazgeçmeleri ya da bunları değiştirmeleri bir zorunluluk değildir. Üniversiteler birer bilgi üretme merkezi olarak, bilgi yaratma düzeyini artırmayı sürdüren araştırmacıları yetiştirmenin yanı sıra, kaliteli profesyonellerin ve geleceğin önderlerinin eğitilmesine ve yetiştirilmesine yönelik işlevlerine de devam edeceklerdir. O halde, üniversitelerde değişen nedir? Bu soruya, “küreselleşmeye yönelik hızlı bilgi değişimi ve hızlı ekonomik gelişmeler çerçevesinde, üniversitelerin görevlerinin genişlemesi” şeklinde yanıt verilebilir (Mészáros, 1999:91). Günümüzde değişime olan ihtiyaç giderek toplumsal çevreyle bağlantılı araçlarla,tekniklerle ilişkili bir bakışı gerektirmektedir. Üniversiteler, geleneksel eğitim ve araştırma amaçlarını (nitelikli insan yetiştirme ve bilgi üretme) yerine getirirlerken; işlevlerini ve rollerini yeni oluşan bu taleplere yanıt verebilecek biçimde geliştirerek, “geleneksel” ile “değişim”i birlikte sürdürebilmelidirler. Bir başka deyişle, akademik gelenek ile piyasa değerleri arasındaki birlikteliği sağlayabilmelidirler. Eğitim ve araştırmanın yanına “ekonomik ve toplumsal gelişmeye katkı” işlevinin eklenmesi sonucunda oluşan Girişimci Üniversiteler, bu işlevleri yerine getirmek için amaçlarını şöyle biçimlendirebilirler (Schulte, 2004:188): ► Eğitim ve öğretim sonucunda üniversite mezunlarını sadece iş arayan değil, bunun da ötesinde birer iş yaratıcısına dönüştürebilmek, ► Yeni şirketlerin gelişme dönemlerinde ortaya çıkan zorluklarla nasıl başa çıkacakları konusunda, “Girişimcilik Yönetimi”ni disiplinler arası araştırma konusu haline getirebilmek, ► Araştırmaların sadece akademik yayınlara yönelik olarak kalmayıp, aynı zamanda toplum ve ekonomideki yeniliklerin kaynağını ve yeni şirketler için iş fikirleri geliştirmede başlangıç noktasını oluşturmasını sağlayabilmek. Girişimci üniversitenin eğitim içeriklerini, yapılarını ve uygulamalarını hem öğrencilerin, hem de iş dünyasının ihtiyaçlarına yönelik olarak geliştirmiş ve yenilikçi bir biçimde değiştirmiş olması gerekmektedir. Yükseköğretim üzerindeki önemli baskılardan biri de ne üretildiği konusudur. Özellikle de, sanayi ve ticaret dünyasının istediği niteliklerde öğrenci yetiştirilmesi son yıllarda önem kazanmıştır. Girişimcilik kültürü ve düşüncesinin, eğitim-öğretim süresinde öğrencilere kazandırılması ve onların ileride her tür riski alarak düşüncelerini hayata geçirmeye, düşlerini gerçekleştirmeye çalışan birer girişimci olmalarını sağlayacak her türlü donanımın temin edilmesi yoluna gidilmelidir. Girişimcilik eğitimi için bu konuda öncelikle bir niyet ve eğilimin olması şarttır. Girişimciliğin anlaşılması, girişimcilik sürecinin deneyimle kazandırılması ve bir eylem ile fırsatın değerlendirilmesi aşamaları, genel girişimci davranışı oluşturmaya yönelik girişimci eğitiminin özünü oluşturur (Heionen ve Poikkijoki, 2006:85). Bu amaca yönelik olarak ülkemizde de dersler, çalıştaylar, sertifika ve diploma programları veren üniversiteler ve programları çeşitlenerek yaygınlaşmaktadır. Ancak, daha çok sayıdaki üniversitemizin atılım yaparak girişimcilik eğitimi veren özgün merkezler oluşturmaları gerekmektedir (Gürol ve Atsan, 2006:36). Sadece girişimcilik özelliklerinin öğretilmesi ile kalınmayıp, öğrencilerin gerçek birer girişimci olmaları yönündeki oluşumların uygulamaya konması, uluslararasılaşma katabilecektir. yolundaki üniversitelerimize özgün bir rekabet özelliği Eğer özgün, yaratıcı (sanatsal ve endüstriyel) çalışmalar lisans ve patent alınabilecek bir yeniliğe, uygulanabilir projelere dönüşmeden hemen önceki aşamada duruyor ve başta yayınlar olarak herkese açılıyorsa bu, “maliyetleri yüklenip, yarardan faydalanmamak” anlamına gelmektedir. Özellikle devlet üniversitelerinde bu maliyet toplumun tümüne aittir ve altın tepsi içinde, karşılığı ekonomik bir değer sağlanmadan sunulmuş olmaktadır. Endüstride; artan maliyetler, verimli olmama ve bilginin çabuk eskimesine yetişememe gibi düşüncelerden dolayı büyük hacimli araştırma laboratuarları ve yapı yatırımlarından vazgeçme eğilimi ortaya çıkmaktadır. Giderek üniversitelere ve araştırmacılara daha düşük maliyetlerle araştırma yaptırma ve böylece düşük maliyet ile serbest bilgi transferinden olabildiğince yararlanmak arzusu ortaya çıkmaktadır. Üniversiteler, şirketlerin rahatlıkla ve karşılıksız kullanabildiği laboratuarlar ve atölyeler olmamalıdır. Öte yandan, şirketler yenilikçi ve yaratıcı fikirleri için, bunların en güzel biçimde geliştirilebileceği yerler olan üniversitelere giderek yeni iş ortaklıkları ve işbirlikleri sunmaktadırlar. Böylece, girişimci üniversite olma özelliklerinden biri olarak “entelektüel sermaye” getirisinin, bilgi üretimine dayalı lisanslar, patentler ve uygulanabilir projeler aracılığıyla girişimci üniversiteye geri dönmesinin sağlanması amaçlanmalıdır. Bu konudaki yakınlaşma ve işbirliğine yönelik eleştirilerde bulunanların bir kısmı, araştırmaların seçiminde ve sonuçlarının değerlendirilmesindeki sapmaların tamamen finansal nedenlerle olabileceğini öne sürmekte (Etzkowitz, 2003:115) ve araştırmacıların hemen ekonomik yararlara dönüşemeyen temel araştırmalardan uygulamalı araştırmalara, bir tür güdümlü araştırmalara yönelmeye başladıklarını ifade etmektedir. Bu tür sakıncaları olmasına karşın, sorunlara çözüm üretmeye yönelik teknolojinin ön plana çıkması ile araştırmaların yapısında da değişim yaşanmaktadır. Bu açıklamalar ışığında girişimci üniversitenin üç anlama geldiği öne sürülebilir (Röpke, www.wiwi.uni-marburg.de): ► Üniversitenin kendisi bir kuruluş olarak girişimci olur, ► Üniversite üyeleri (akademik personel, öğrenciler, çalışanlar) kendilerini birer girişimciye dönüştürür, ► Üniversite ile çevre etkileşimi (üniversite ile bölge arasında oluşan ikili birliktelik) girişimci yapılanmalar oluşturur. Girişimci üniversite olabilmek için, bu üç yapının hepsi zorunlu koşulları oluşturur. İkincinin olabilmesi birinciye, üçüncünün olabilmesi ise ikincinin varlığına ve gerçekleşmesine bağlıdır. Akademik personelin kendi şirketlerini kurmaları, var olan şirketlere ortak olmaları ve buralarda yenilikçiliğin özünü oluşturan bilgiyi üreterek “bilgi üreticisi” haline gelmeleri üniversite tarafından özendirilmelidir. Benzer biçimde eğitim-öğretimin, öğrencilerin özellikle ve öncelikle birer teknoloji girişimcisi olarak yetişmelerine olanak sağlayacak biçimde yeniden yapılandırılması zorunlu hale gelmektedir. Bu durumun oluşmasındaki temel güdü, bilimsel bilginin kazanç sağlayabilecek verimli fikirlere dönüştürülmesi isteğidir (Anderseck, 2004:194). Öğrencilerin, girişimcilik ve yenilikçilik alanlarındaki becerilerinin gelişmesi sonucu kuracakları şirketler ve yaptıkları stajlarla yakın çevrelerindeki şirketlere bilgi aktarımı yapmaları olanaklıdır. Böylece bilgi aktarıcıları olarak bu öğrencilerin, iş dünyası başta olmak üzere, çevrenin farklılık yaratabilecek rekabetçi teknoloji ve yenilikler konusunda bilinçlenmesine, değişimine katkıda bulunmaları arzulanan bir durumdur. Geleneksel olarak bilinen bir gerçek, üniversitelerin bulundukları yörenin sosyo-ekonomik ve kültürel yaşantısına her dönem katkıda bulunduklarıdır. Bu konuda yeni olan ise, ortak girişimlerin ve bilgi-endüstri parklarının, havzalarının ve bölgelerinin kurulmasından, yeni şirketlerin oluşturulup çevreye yayılmalarını sağlamaya kadar uzanan geniş yelpazedeki çabaları hayata geçirebilmektir. Bilgiyi üreten kurumlar olarak üniversiteler ile bunları kullanma durumunda olan sanayi ve ticaret dünyası birbirine ihtiyaç duymaktadırlar ve ortak bir amaç etrafında birleşebileceklerdir. Her biri birbirinden bağımsız, önemli ölçüde birbirinden farklı, ancak birbirine muhtaç olan bu kurumlar, üçgensel bir alanda bir etkileşim ve birliktelik kurabilme becerisine sahiptirler.Üniversite-devlet-sanayi arayüzleri oluşturmaya ve işbirliğine dayanan girişimci üniversite kavramı ve uygulaması; akademik yapıları ve işlevleri genişleterek, ulusal-bölgesel kalkınma ve dolayısıyla refah yaratımı ile bağlar kurulmasını öngörmekte ve gerektirmektedir. Üniversite-devlet-sanayi (iş dünyası) arasında kurulacak üçgensel ilişkiye dayalı ortak anlayış ve uygulamalar kadar, üniversite içinde akademisyenler-öğrencilerçalışanlar arasında da, girişimcilik kültürünün benimsenmesinin ve içselleştirilmesinin önemli olduğu çok açıktır. Girişimci üniversitenin içinde bulunduğu bölgeye yaptığı toplumsal ve ekonomik katkılar; bölgedeki insan sermayesini arttırmak; küresel bilgi ağları ile bölgesel ihtiyaçlar arasında köprü oluşturmak ve bölgeye teknoloji transferinde liderlik yapmak; kentleşme, nitelikli işgücü oluşumu ve kültürel gelişmelerde yol gösterici olmak; başarılı öğrencilerin bölgeye çekilmesini sağlamak olarak sıralanabilir (Parellada ve Bertran, 1999:74). Bu durum, küresel bir oyuncu olarak rekabet etmek isteyen bizim gibi ülkeler açısından yadsınamaz bir öneme sahiptir. Yetişmiş yaratıcı ve güçlü beyinleri koruyarak, beyin göçünün önlenerek yön değiştirmesini ve yüksek insan sermayesi düzeyini sağlayabilmek zorunluluktur.Ancak bu yolla,bilgi ve yaratıcınitelikli insanların, sınırlar ötesine akışının kolaylaşması ile beyin savaşları haline dönüşen rekabetin meydan okuyuşuna karşı konulabilecektir. Özet olarak söylemek gerekirse, örgütsel gelişme açısından geleneksel akademik girişimciliğin, içe dönük akademik gelişmeye odaklanmaktan, bölgesel sosyal ve ekonomik gelişmeye dönük bir şekilde genişlediğini görmek olanaklıdır. Araştırma ve eğitimde bir dizi örgütsel yenilik, girişimci üniversite için temel oluşturmaktadır. Gelişmekte olan girişimci bir üniversiteye yönelik dönüşümü gösteren ana öğeler şunları içerebilir (Etzkowitz, 2003:326): ► Araştırma grubu örgütü ► Ticari potansiyeli olan bir araştırma yapısının yaratılması ► Entelektüel sermaye olarak korunan bir örgütlenme içinde, araştırmanın üniversite dışına çıkmasını sağlayacak mekanizmanın geliştirilmesi ► Üniversite içerisinde şirket oluşturabilme yeteneği ► Üniversite-sanayi araştırma merkezleri gibi yeni bir biçim içerisinde akademik ve işletme (piyasa) unsurlarının bütünleştirilmesi Bunlardan ilk ikisi bir araştırma üniversitesi kapsamı içinde yer alırken, üçüncüsü araştırma üniversitesinden girişimci üniversiteye kısmen dönüşümün bir öğesini; son ikisi ise girişimci üniversitenin özgün niteliklerini oluşturmaktadır. Tüm bu oluşumların yanında, üniversitelerdeki girişimcilik boyutunun değerlendirilmesindeki en önemli ölçüt, geleneksel bölüm yapısının varlığının dışında, bağımsız araştırma merkezleri ve bunlara benzer oluşumların sayısı olarak görünmektedir. Yaratıcı, yenilikçi ve buluşçu şirket iklimi, kültürü ve örgütlenmesi yaratmak amacıyla doğrudan üniversite şirketleri kurarak, ortaklıklar oluşturarak ekonomik ve toplumsal kalkınmaya katkı sağlamak gerçekleşebilmektedir.Bunun yanı sıra, küresel yükseköğretim piyasasına ve kaynaklarına da ulaşarak, çeşitlendirilmiş üniversite gelirleri sayesinde “ekonomik özgürlük” de kazanılabilmek olanaklı hale gelebilmektedir. 3.GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTE MODELLERİ: KOŞULLAR VE SEÇENEKLER Girişimcilik kavramında olduğu gibi, girişimci üniversite kavramı ve varlığı da çok farklı biçimlerde ve genişlikte yorumlanabilmektedir. Girişimci üniversite uygulamalarının, sadece öğrenci ücretlerinin yükseltilmesi, iş dünyası ile yakın biçimde çalışan üniversite olma, akademisyenlerin kendilerine fon bulmadaki başarıları, bilgiyi eğitim ve araştırma yolu ile kamu ya da özel sektördeki müşterilerine aktarabilmeleri gibi anlamı sınırlı uygulamalardan, bütünsel bir dönüşüm sürecini kapsayan uygulamalara kadar geniş bir yelpazede olduğu görülmektedir. Oysa dar bir bakış açısı ve tamamen ticari kaygılara yönelik yorum farklılığı, üniversitelerin onurlarını yıkıcı nitelikte olabildiği gibi kurumsal üniversite girişimciliğine de örnek oluşturmaz. Olması gereken, üniversitelerin bir bütün olarak girişimciliğe dönük olabilmeleridir (Fuller, 2005:40). Günümüzün gereklerine uyan bir yapıyı öneren “Girişimci Üniversite” kavramı birçok kesime, değişik açılardan itici gelebilmektedir. Bu nedenle, “Girişimci Üniversite” kavramının gerçeğin ve doğrunun değil, paralı eğitim ve kârlılığın peşinde koşan kâr amaçlı özel üniversitelerle özdeşleştiğini ileri sürenlerin daha rahat edebileceği, daha yumuşak ve daha az olumsuzluk çağrıştıran kavramlar/tanımlar kullanılmaya başlanmıştır. “Yaratıcı Üniversite” bu kavramlardan birisidir. Buna, “Hizmet Üniversitesi”,“Yenilikçi Üniversite”, “Proaktif Üniversite” ve “Öğrenen Üniversite” kavramlarını da eklemek olasıdır. Hangi kavram ve ad kullanılırsa kullanılsın, günümüz üniversiteleri için geçerli olabilecek bir model ve uygulama olarak “Girişimci Üniversite” önem kazanmaktadır. Ancak, girişimcilik kavramının kâr amaçlı da olabilmesi, fırsatları gözetleyerek, onları değerlendirmeye ve çıkar sağlamaya odaklı olması ilk tepkilerin merkezini oluşturmaktadır. “Üniversiteler ticarileşiyor”, “akademik kapitalizm”, “üniversitelerin kapitalistleşmesi” ve “paracı üniversiteler” gibi eleştiriler birçok açıdan haklı nedenlere dayanarak yapılabilmektedir. Her şeyin paraya odaklanması, üniversitelerin geleneksel onurunun tehdit edilmesi, bağımsız eleştiri yerleri olmaktan çıkmaları, piyasaya, sermayeye, devlete ve öğrenciye finansal açıdan bağımlı olmaları ve özerkliğin kaybolması gibi açıklamalar hem ülkemizde hem de diğer birçok ülkede yapılmaktadır (Odabaşı ve Odabaşı, 2004:20). Ancak, akademik kültür ile piyasa kültürünü bir denge içinde tutabilen ve girişimcilik faaliyetlerini sadece kâr getiren ve girişimci üniversiteleri ticari kuruluş olarak kabul eden uygulamalar noktasına indirgemeyen yaklaşımların çok daha etkin olduklarını söylemek olanaklıdır. Her ülkenin, her üniversitenin tarihinin, kültürünün deneyimlerinin ve amaçlarının farklı olabileceğini kabul ederek, tek bir girişimci üniversite modelinin olmayacağı bilinmektedir. Melez (hibrid) bir model incelemesi Avustralya için yapılmış ve üç düzeyde girişimci üniversite modelinden söz edilmiştir (De Zilwa, 2005:391). Bunlardan birincisi, “Tam Girişimci Oluşum” olarak adlandırılabilir. Bunlar; bazılarında eğitim sürdürülürken, şirket ve ortaklıklar oluşturan, araştırma merkezleri ile patentlenmiş araştırma bulguları yoluyla gelir elde eden üniversitelerdir. İkinci tür, “Yarı Girişimci Oluşum” dur ve araştırma merkezlerinin, akademik birimlerin yenilikçilik, risk alma ve endüstri ortaklığı gibi girişimcilik teknikleri aracılığıyla, kâr amacı şart olmaksızın daha fazla gelirin yaratılması ile belirginleşen üniversitelerdir. Üçüncü ve son tür ise, “Kamunun Fonladığı Oluşumlar” biçimindeki üniversitelerdir. Akademik ve yönetim birimleri kamu fonlarına bağlıdır. Bazı birimler girişimcilik çabaları gösterse bile, tam girişimcilik çabaları üniversitenin çekirdek yapılarında değil, dış çevresinde oluşmaktadır. Hiç şüphesiz ki, üniversitelerin yön değiştirmesi konusunda Avustralya örneğinde de iç ve dış engeller, çekingenlikler olmaktadır. Girişimcilik olgusu, üniversitelerin eskisinden daha fazla girişimci çaba içinde bulunması olarak tanımlandığında; iç ve dış etkenler ve girişimci çabaları yanıtlayabilmek için örgütsel dönüşümler ile bağlantılı olarak beş tür üniversiteden söz edilebilir (Yokomaya, 2006:527). 1.Örnek Tip Üniversite (Prototype). Belirli bir ölçüde girişimci çabalara girme düzeyi, kurumsal farkına varmanın artışı ve yönetim, liderlik, finansal kaynakların gözden geçirilmesi özellikleri ile farklılaşır. 2.Girişimciliğe Yönelik Üniversite. Daha fazla girişimci ve piyasa eğilimli olmaya doğru giden üniversitedir. Girişimci çabaların ve yönetsel bakışın ortaya çıkışı gibi özellikler belirginleşir. 3.Acemi Girişimci Üniversite: Özellikle kamu fonlarının azalmasını gidermek için girişimci çabaları arayan üniversitedir. Acemi girişimci üniversitelerin üç önemli özelliğinden ilki, kamu finansmanına bağlı olmasının getirdiği kısıtlılıktır. İkincisi, üniversitenin kendini girişimci olarak tanımlaması ve bu konuda değişim için bir çabada bulunmasıdır. Son özelliği ise, bölge ekonomisi ile bağ kurması ve topluma hesap verebilmeye yönelik uygulamalar yapmasıdır. 4.Uyumlu Girişimci Üniversite: Yeniliklere ve değişimlere uyum sağlamaya yönelik üniversitedir. Özellikleri arasında, kendi geleceğini belirleme, dış kaynaklardan daha fazla fon elde edebilme, piyasa odaklı yönetime uyum sağlayabilme ve girişimci ile akademik kültürün birlikteliği söylenebilir. 5.İdeal Tip Üniversite: Özerk ve kendine güvenen üniversitedir. Girişimci çabalarda bulunanların, sorumlulukların ve risklerin açık biçimde dağılımını; akademik kültür ile girişimci kültürün ve meslektaş kültür ile yönetsel kültürün çatışma olmadan bütünleşmesini ortaya koyar. Değişik nitelikleri ele alıp girişimci üniversite sınıflandırması ve açıklamaları yapılan çalışmalara ek olarak, oldukça kapsamlı ve derinlemesine yapılmış bir çalışmada girişimcilik Şekil 1’de gösterildiği gibi ele alınmıştır (Barnett, 2005:57). Şekil 1.Yüksek Öğretimde Girişimcilik Türleri YUMUŞAK (Yenilikçi) a. Toplumcul Girişimcilik b. Temkinli Girişimcilik (Proaktif) SERBEST PİYASALAR KONTROLLÜ PİYASALAR (Uyumlu) c. Sınırlandırılmamış Girişimcilik d. Sınırlandırılmış Girişimcilik (Kendine güvenen) KATI Şekil 1’de girişimciliğin varlığını gösteren alanların özelliğini anlamada yardımcı olabilecek yatay ve dikey eksenler tespit edilmiş ve bu eksenlerden ilki “yumuşak-katı” girişimcilik, ikincisi ise “güçlü devlet - güçlü piyasalar” olarak belirlenmiştir. İkinci eksende belirtilen piyasaların kontrollü ya da serbest olması ile sunulacak ürün ve hizmetlerin ücretlerinin serbestçe belirlenmesi ya da sıkı kontrol edilmesi anlaşılmaktadır. İki ölçeğin birbirlerine karşıt eksenlerdeki bir düzleme yerleştirilmesi sonucu dört alan oluşmakta ve girişimcilik türleri kendilerini anlatan biçimde ortaya çıkmaktadır Şekil 1’de görüleceği gibi, dört alandan birincisi Toplumcul (civic) Girişimci olarak adlandırılmıştır. Sosyal girişimcilik olarak da açıklanan bu türde, üniversite kendini serbest pazar koşullarında güçlü biçimde geliştirebilir. Proaktif bir özelliğe sahip olduğu gibi yenilikçilik de temel özelliklerindendir. Örneğin, müzik bölümü etnik gruplarla aktif etkileşimde olduğu gibi, farklı etnik müziklerle tanışarak toplum ile ilişkilerini genişletebilir. Benzer biçimde arkeoloji bölümü, diğer bölümlerle (bilgisayar, kimya, istatistik, antropoloji, anatomi, biyokimya gibi) ilişkiler kurabildiği gibi, televizyonda daha geniş kitlelerin ve genel izleyicinin izleyeceği programlar yaparak arkeolojiye ilginin çekilmesi projelerinde de yer alabilir. Bunlardan gelir elde edilmesi söz konusu olabilir, ancak bu temel güdü değildir. Temkinli Girişimcilik olarak belirlenen alandaki üniversite ya da o üniversitenin bir bölümü, ilk gruptaki gibi davranmaya eğilimli olsa da, yüksek öğretimin bir “Kamu Malı” olduğu inancına sahip genel yönetimin yönlendirmeleri etkili olmaktadır. Girişimciliğe teşvik edilmesine karşın, üstlenebileceği risklere karşı çekingen ve isteksiz kalabilmektedir. Kurumlar öğrenci çekebilmek için birbirleriyle rekabet edebilmekte, ancak değişik sosyal sınıflardan gelen öğrencilere eğitim fırsatları verme konusunda, kendilerinden beklenen sorumlulukları yerine getirmektedirler. Araştırmalarında, toplumun nasıl bu araştırmaların sonuçlarından yararlanacağı konusu öncelik taşımaktadır. Kısaca, kamu sermayesi, ekonomik sermaye ile rekabet/ çatışma halindedir. Bu nedenle, girişimcilik eğilimi sınırlı, risk yüksek ve kazanımlar ise küçüktür. Girişimciliğe ilgi olsa bile, temkinli davranış ve bakış hâkimdir. Üçüncü alan Sınırlandırılmamış Girişimcilik olarak adlandırılabilir ve kendine güven ile yenilikçilik özellikleri baskındır. Üniversite kendini bilgi ekonomisinin bilgi sermayesi üreticisi, kaynağı ve sahibi olarak konumlandırdığı için bundan en fazla getiriyi bekleyen bir tarza sahiptir. Oluşan serbest pazar koşullarına göre, üniversite kendi bilgi ürünlerine ve hizmetlerine arzuladığı ücreti isteyebilmektedir. Bu konuda verimli çalışmaların kaynağı olan maliyet-fayda yaklaşımı ön planda olabilmektedir. Son ve dördüncü alan Sınırlandırılmış Girişimcilik olarak adlandırılabilir. Piyasayı devlet kontrol etmektedir, dolayısıyla üniversitenin girişimcilik eğilimi, sunacağı ürün ve hizmetler ile bunlardan elde edebileceği kaynak sınırlıdır. Devlet, seçenekleri yasalar ve bürokratik yollarla etkin biçimde daraltmakta ve üniversitelerin yeni işlemlerinden elde edebileceği ek kaynaklar yasaklanmakta ya da belirli oranlarda devlet fonlarına aktarılmaktadır. Temkinli girişimcilikteki gibi pazar devlet tarafından kontrol edilmektedir,ancak kamu ve sosyal mal piyasalarını yönetmedeki rolleri daha güçlüdür.Piyasa, devletin ekonomik çıkarları tarafından sınırlandırılmaktadır. Benzer bir analiz kullanarak, değişik türlerde girişimci üniversite modellerine yönelik yatay ve düşey eksenler oluşturarak üzerinde çalışmak olanaklıdır. Örneğin, eksenlerden birine alıcı-sunucu gibi bir özellik verilebilir, içe dönük-dışa dönük bir özellik diğer eksende yer alabilir. Şekil 2. Girişimci Üniversite İçin Karma Model Kamu / Devlet Girişimciliği Girişimci Üniversite Sosyal Girişimcilik Akademik Girişimcilik Öğrenci Girişimciliği Kurumsal Girişimcilik İç Girişimcilik Ülkemiz açısından da yapılacak bir çalışma, değişik tür girişimcilik modellerinin incelenmesi ve uygun özelliklerin bir arada bulundurulacağı bir karma yapıda düşünülmesini gerektirir (Odabaşı, 2006:97). Girişimcilik türleri göz önüne alınarak, “bunların ortak yönlerinden nasıl bir model çıkar” sorusu böyle bir analizin temelini oluşturur. “Hangi girişimcilik özellikleri uygundur? Bunları nasıl değerlendirip, geliştirip bir model içinde oluşumuna ortam sağlayabiliriz?” soruları özenle incelenerek Şekil 2’deki bir yapıya dönüşmek olanaklıdır. Kamu ya da devlet girişimciliği bir taraftan, sosyal ve kurumsal girişimcilik özellikleri diğer taraftan yeni oluşacak modelin alt yapısını oluşturmaktadır (Odabaşı, 2005:94). Üniversite eğitiminin kamusal ya da yarı kamusal (getirisi kamu ve kişisel nitelikteki) olma özelliği göz ardı edilmeden, kâr amacının öncelikli olmadığı, öğrencilerin girişimciliği gerçekleştirebildiği ve meslektaşların da akademik girişimciliğin yanında birer de iç girişimci olabileceği bir girişimci üniversite anlayışı üzerinde tartışılmasının ülkemiz açısından uygun olacağı düşünülebilir. 4.GİRİŞİMCİ ÜNİVERSİTELERDE YÖNETİM VE ÖRGÜT YAPISI Tipik bir şirkete dönüşmeden, temel değerlerini/işlevlerini riske atmadan kaynak yaratan ve kaynaklarını iyi yöneten üniversitenin girişimci üniversite özelliği kazanabileceği kabul edilebilir. Ancak, dar bir bakış ve uygulama olan ve soruna hızlı çözüm getirebileceği için tercih edilme tehlikesi içeren sadece “gelirin arttırılması ve çeşitlendirilmesi” sonucuna odaklanma yerine, süreçlere eğilen yapısal ve örgütsel dönüşümü sağlamak gerekiyor. Süreçlere odaklanma,eskisinden daha bilinçli ve daha fazla girişimci çabalarda bulunmayı ifade etmektedir. Dönüşüme yönelik bu çabalar beraberinde farklılaşmaları da doğurabilecektir. Sadece araştırma ya da eğitim odaklı olmak; yerel, bölgesel ya da küresel yarışta yer edinecek üniversiteler olmak gibi aşamalar farklı ülkelerde, farklı hızlarda ve farklı yoğunluklarda gerçekleşebilecektir. Bu açıdan bakıldığında, model taklit etme ya da uyumlaştırmanın geçerli olmayacağı söylenebilir. Ülkemizde de hükümet politikaları ve insan kaynakları politikaları uygulamaları, bütçe türleri ve yapıları, yatırım düzeyleri, yasalar gibi faktörlerin etkisinde olan devlet ve vakıf üniversitelerinin yönetimleri için tek bir normatif modelin geçerli olamayacağı ileri sürülebilir.. Eğitim odaklı üniversitelerden, araştırma odaklı üniversitelere ve oradan da girişimci üniversitelere dönüşüm sadece kâğıt üzerindeki çalışmalarla gerçekleşmemekte, yoğun bir yönetim ve örgütsel değişimi gerektirmektedir. Bu dönüşüm ve girişimci üniversitenin oluşabilmesi için gereken unsurları belirlemeye yönelik bir çalışma 1994-97 yılları arasında Avrupa’daki çeşitli üniversiteler üzerinde gerçekleştirilmiştir (Clark, 1998:6). Bu çalışmaya göre, yenilikçilik ve uyum sağlayabilen başarılı bir dönüşümü belirleyen unsurlar beş başlık altında toplanmıştır. ►Güçlendirilmiş yönetim özü. Liderliğin de ötesinde hızlı ve tutarlı bir biçimde kurumun çıkarlarına yönelik eylem gerçekleştirebilmek, risk alabilmek ve bunları güçlü biçimdeki yeni yapılanmalarla yönetebilmek. ► Genişletilmiş gelişme çevresi. Üniversitenin dış çevre sınırını genişleterek, yeni oluşumlara olanak tanımak ve böylece dış bağlantıları geliştirmek ve sürdürmek. Üniversite-Sanayi-Devlet arsındaki üçgensel (triple-helix) ilişkinin sonucunda, iş ortaklığı ve teknoloji transfer birimleri gibi oluşumlara sahip olabilmek. ►Çeşitlendirilmiş kaynaklar. Sadece devlet kaynaklarına bağlı kalmamak için yeni (patent gelirleri, araştırma fonları, kısa kurslar, danışmanlıklar, hizmet sunumları, bilim ve teknoloji parkları gibi) kaynaklar oluşturmak. Bunların oranları ve yüzdeleri, nerelerde gelişmeler yapılabileceği, dönüşümün hangi kaynağa doğru olabileceği konularında çalışmalar yapmak. ►İvme kazandırılmış akademik merkezi alan. Geleneksel akademik değerler ile yeni bakış açısı ve değişim arasında birlikteliğin sağlanması. Geleneksel akademik alanın can damarları ile ihtiyaç duyulan yeni alanların kapsam altına alınması. Böylece, eski ve yeni alanların birlikteliği ve disiplinler arası yaklaşımın gerçekleştirilmesi. ►Girişimcilik kültürü. Yapısal nitelikteki dört unsura karşın, bu özellik daha çok sembolik bir nitelik taşımakta ve girişimcilik ruhu olarak adlandırılan kavramla eş düşmektedir: bütünleşik bir biçimde yeni kültürü tüm üniversite içinde yaşamak. Özellikle, başta akademik personel olmak üzere, geleceğin girişimcileri ve bilgi ile yeniliklerin taşıyıcıları olarak öğrencilerin bir bütün içinde kültürel değişime maruz kalması ve içselleştirilmesi. Yıllar sonra, uygulamalardan elde edinilen ve yapılan yeni çalışmalar ve değerlendirmeler sonucu, “girişimci üniversitelere dönüşüme adanmışlığın sürdürülebilirliği” önemli yeni bir unsur olarak eklenmiştir (Clark, 2004:357). Değişime ve dönüşüme tepki veren bir üniversitenin bu konudaki kapasitesi, örgütsel yapının değişimine sıkı sıkıya bağlıdır. Bir üniversitenin etkin bir girişimci olabilmesi için uygun bir tür örgütsel yapılanmaya ihtiyacı vardır. Böyle bir örgüt yapısı, üniversitenin sürekli değişim içinde olmasını kolaylaştırmalı, çalışanları bireysel ya da ekip olarak eskisinden daha etkin biçime yönlendirebilmeli, sürekli değişen topluma etkin biçimde yanıt verebilmesi için uyumu sağlamaya yardımcı olabilmelidir. Değişikliğe uğratılarak yenilenen ya da yeni oluşturulacak örgütsel yapının çerçevesi, sürekli bir hareketliliği ve değişim odaklı eğilimleri, tutumları ve davranışları teşvik etmelidir. Kısacası, başarılı bir girişimci üniversite dönüşümünden söz edebilmek için, tüm girişimci çabaların örgüt tarafından kabul edilmiş olması ve başta yönetim olmak üzere, herkes tarafından sistemli ve tutarlı biçimde desteklenmesi şarttır. Girişimcilik yolunda önerilen, piyasa odaklı, hizmet anlayışına yönelik yeni uygulama süreçlerinin incelenmesi ve yerleştirilmesi olasılığı üniversitelerde güç dengelerinin değişeceği ve eğitimin önemsizleştirileceği kaygılarını getirebilmektedir. Özellikle, komiteler yoluyla kendi kendini yönetme biçimi, güncelliğini kaybettiği için eleştirilen bir özellik haline dönüşmektedir. Üniversite ile bağlantılı her grubun temsil edildiği demokratik biçimde oluşturulan yönetimin de çok verimli ve etkin olamadığı için eleştirildiği görülmektedir.Önerilen yol ise, “yönetimin girişimcilik modeli” olarak da adlandırılabilir (Liesner, 2006:485). Burada, bir çelişki gibi duran ve demokratik ve katılımcı üniversite yapısının girişimci üniversite modelinin olmazsa olmaz özelliği sanki zedeleniyormuş gibi görünmektedir. Ancak, yaratıcı ve akademik yenilikçiliğin gelişmesi, uygun bir girişimciliğin desteklendiği çevrelerin varlığında söz konusu olabilir. Öte yandan, oldukça merkezi kontrole bağlı, bürokratik ve hiyerarşik yapılarda çalışmalarını yürüten üniversitelerde de benzer duruma rastlamak olanaklıdır (Shattock, 2005:19). Bürokratik direncin azaldığı ya da bittiği yapılar, karar vericiler ile uygulamacılar arasındaki uzun mesafelerin kısalması sonucunu yaratacağından girişimcilik için çok daha uygun bir iklim ortaya koymaktadır. Bürokratik bir yönetim tarzı olsa bile artık gözetleyen, gereksiz yerlerde kontroller yapan, komutlar veren yapılardan yönlendiren, teşvik eden yapılara dönüş hızlanmaktadır. Özellikle, üniversiteleri var olan tek tip üniversite anlayışından uzaklaştırmak kaçınılmaz bir zorunluluktur (TÜSİAD, 2003:50). Üniversite yönetimini bekleyen tehlikelerden biri olarak, katı bir “bürokratik yönetim” modeliyle yönetilen üniversitenin, üniversite niteliğini kaybetmesi olduğu ve dönüşümün girişimci üniversiteye doğru olması gösterilebilir. Birçok Avrupa ülkesi gibi ülkemiz de hükümet politikalarına, bütçesine ve denetimine bağlıdır. Üniversiteler, kendi koşullarına, yapılarına ve kültürlerine göre, yerel, bölgesel veya küresel bir aktör olabileceği gibi; merkezi otorite kamu fonları ile eğitim ve öğretime daha çok önem verme ve bir bütün olarak ya da bölümleriyle araştırma üniversitesi olma noktasındaki rollerini seçme konularında üniversitelere destek ve yön verebilir (Kitagawa, 2005:82). Üniversitelerin yerel/bölgesel yapılarla bağlantıları ve ilişkileri birçok faktörden etkilenir. Kamu yönetimindeki merkezileşmeme düzeyi, yüksek öğretim yönetim sistemleri ve spesifik olarak her kurumun faaliyetlerinin yerelleşme ve bölgeselleşme düzeyleri bu faktörler arasında sayılabilir. Böyle bir durumda kalan devlet üniversiteleri için, piyasa ya da devlet arasında bir yöne ağırlık vermek yerine, üçüncü bir yol olarak ikisinin de varoluş değerini vurgulayan yaklaşım önem kazanmaktadır. “Meslektaş Girişimciliği” bu konuda yararlanılabilecek bir model olarak düşünülmelidir (Clark, 2000:18). Tepeden inme, akademik gelenekleri hiçe sayan ve meslektaşın önceliğini geride bırakan bir değişim uygulaması, korku, endişe ve direnç ortaya çıkmasına neden olabilmektedir. Öte yandan, olumlu olabilecek esnek ve verimli bir yapıdan da vazgeçilemez. Meslektaşlar arasında bölünme, dışlanma ve hizipçiliğin yok edildiği, meslektaşların değişimin sahibi olduğu ve bu konuda oluşturulacak yönetim kademe ve kurullarında yer aldıkları bir yapılanma günümüz girişimci üniversiteleri için önerilebilecek bir modeldir. İç ve dış paydaşlarla etkileşim içinde olan, liderliği öne çıkartırken geniş bir kesimin sesini dinleyen, hem değişimi hem de geleneksel değerlerini korumaya özen gösteren bir yapı olarak birçok yönden olumlu özellikler taşıyabilir. “Yönetsel” ya da “iş yönetimi” (managerial) olarak bilinen modelden “meslektaş yönetimi” (collegial) olarak adlandırılan modele geçişte girişimci bir modele doğru yönelmeden söz edilebilir. “Meslektaş Yönetimi Modeli”nde yöneticilerin seçiminden, yetki paylaşımı ve seçim sistemine kadar pek çok değişik konuda farklı uygulamalar gözlenmektedir (YÖK, 2006:46). Tamamen ya da kısmen dışarıdan atanan kurullar aracılığıyla yönetim daha çok iş yönetimi modelinde görülüp, bu çerçevede tamamen meslektaşların hâkimiyetine ve ağırlığına dayanan modelden de gittikçe uzaklaşılmaktadır. “Yeni Kamu Yönetimi”, “Şirket Akılcılığı” ya da “Girişimcilik Yönetimi” olarak da adlandırılan bu yönetim kültürü devriminde, üniversitelerin endüstrinin deneyiminden yararlanmak istemesi ve stratejik planlamada sorumluluklar alma arzusunun taşıması kadar, devletin üniversitelere daha fazla çevreye yönelmesi konusundaki baskıları da etkin rol oynamaktadır (Rinne ve Koivula, 2005:108). Bu iki yaklaşım arasında bir yerde oluşacak, sadece ekonomik başarıya göre değil akademik başarıların daha çok önemsendiği ve amaçlandığı karma bir “Meslektaş Girişimcisi Üniversite” yaklaşımı günümüzde daha uygun görünmektedir. Üniversiteler, iç ve dış paydaşlarının etkin biçimde yer alabileceği bir örgütlenme ve kendini yöneten bir yönetim tarzı, kalitedeki değişimler sonucu rekabet edebilirlik, hesap verebilirliğe dayalı özerklik, kaynaklarıyla kendine yetme ve ölçülebilirlik standartlarıyla evrensel ölçütlere uyumda başarı kazanma olasılığına sahip olabilecektir. Üniversitelerin girişimci türlerinden ve modellerinden herhangi birine doğru dönüşümü, girişimcilik yönelimini ve girişimci yönetim davranışını içerir. Bunlardan girişimcilik yönelimi, girişimciliğe yoğun biçimde adanmışlığı ifade eden örgütsel yapıların oluşturulmasını ve bunların davranışlarını ifade etmektedir. Bir kurum olarak tüm üniversitenin ya da onun içindeki bir bölümün girişimci davranışa sahip olması ise, girişimciliğin temel özelliklerinden olan yenilikçilik, risk alma, bağımsızlık ve kendini gerçekleştirme olarak açıklanabilir. Girişimci yönetim anlayışı ve örgütlenme biçimi; fırsatları yakalama, esneklik ve yenilikçi davranış biçimine sahip olma olarak nitelendirilebilir. Bu açıdan bakıldığında, geleneksel üniversiteyi girişimci üniversiteye dönüştürme stratejisi dört ana yapıda ortaya konabilir (Zaharia ve Gibert, 2005:37): ►Bunlardan ilki; ortak karar alma, yeni uzmanlıkların, bölümlerin ve eğitim türlerinin oluşturulması, girişimci akademik yapının gerçekleştirilmesine yönelik kurumsal yapı olarak bilinen başlıkta incelenebilir. ►İkincisi, bütünleşik girişimci kültürün oluşturulması ve dinamik bir akademik çekirdeğin oluşturulmasına odaklı insan kaynakları yönetimidir. ►Üçüncüsü, finans kaynaklarının çeşitlendirilmesi, proje ve bilgi yönetimlerini önemseyen örgütsel yönetimdir. ►Sonuncusu ise, açıklık ve uluslararası projeler ve ağların içinde yer edinmeyi amaçlayan uluslararasılaşmadır. Kısaca ifade etmek gerekirse; Hiyerarşik Yapılardan Kaynak Odaklılıktan Statüko Korumacılığından Akademik Bürokrasiden Savunmacı Tepki Vermeden Fonksiyonlara Odaklılıktan Tek Tipleşmekten Bilgi Aktarandan Meslektaş Merkezlilikten Merkezi Bürokrat Yapı ve Denetimden Tekil Olmaktan → → → → → → → → → → → Yalın ve Esnek Yapılara Fırsat Odaklılığına Atılımcılığa Akademik Rekabet ve Yaratıcılığa Proaktif Tepki Vermeye Performans Odaklılığa Farklılaşmışlığa Öğrenmeyi Öğrenmeye Öğrenci Merkezliliğe Öz Denetim ve Hesap Verebilirliğe Bütünleşik Ağ Sistemine Girmeye doğru dönüşüm kaçınılmaz görünmektedir. Böyle bir dönüşüm sonucu; sürekli değişime açık ve buna uyum sağlayabilen esnek bir örgütsel yapı; girişimcilik kültürünün yayılması sonucu stratejik bakış ve uygulama; katılımcı ve demokratik karar alma sürecini benimsemiş, etkin yönetim becerilerini öne çıkartarak gerçek ve nesnel anlamda başarımların ölçümünü sağlayabilmede etkin roller oynamaktadır. Hiç şüphesiz, girişimci üniversiteye doğru değişim ve dönüşüm, önemli boyutta risk ve belirsizlik yaratmaktadır ki, bu durum “akılcı alanlar” ve “fırsat pencereleri” yarattığı gibi örgütsel kültürde de doğal olarak kendi içinde yüksek bir risk taşıyan değişime direnç gösterme olarak ortaya çıkabilmektedir. Özellikle, geleneksel meslektaş (collegial) yönetim kültürü ve girişimci olmayan bir yönetim kültürüne, hiyerarşik bir yapıya ve onaylamanın çokluğuna dayanan bir örgütlenmeye sahip üniversitelerde değişim ve dönüşümün çok daha sancılı olabileceği düşünülmektedir. Kendilerini eğitimci ve araştırmacı olarak gören, girişimciliği benimsemiş rollere sahip olduklarına inanan akademik personel ile akademik personelin girişimci rollere yönelmeleri sonucu kurumda araştırma performansının azalacağına inanan yöneticilerin varlığı, bu tür bir dönüşümü engelleyebilecek faktörlerin başında gelmektedir (Kirby, 2006:599). Bu dönüşüm özellikle meslektaşların kurumun akademik yaşamındaki mutlak kontrolleri ellerinden alınmasını getirmekte, gelir, rekabet ve verimlilik gibi yeni konular ön plana çıkmaktadır. Değişime ve dönüşüme direnç gösterme nedenleri kişisel ve yönetsel boyutlarda ortaya çıkabilir. Örneğin kişisel direnç gösterme nedenleri olarak; bilinmeyen bir yöne gidişin kuşkusu, risk alma, bağımlılık, alışkanlık, özel çıkarlar, güven ihtiyacının yüksekliği sayılabilir. Üniversitelerden, yerel ve bölgesel ekonomilere katkılarla yayılmayı en üst düzeye çıkarabilmek amacıyla; işin daha başlangıcında akademik personelin süreci anlaması ,desteklemesi ve ayrıca bu sürece katılarak elde edebileceği teşvikler konusunda açık biçimde bilgilendirilmesi gerekir (Renault, 2006:238). Yönetsel boyutta ise; güç ve kontrol etme alanına ve yoğunluğuna yönelik tehdit, kaynak sınırlamaları, özellikle gelirin dağılımıyla ilgili belirsizlik ve sürtüşmeler, güven eksikliği ve statüko endişesi olası nedenler olarak sıralanabilir. Her iki grup altında toplanan nedenlerin sonucu olarak da varolan yönetsel anlayış ve geleneksel kültürün ürünü olan akademisyenler, girişimci üniversite yönetim modeline dönüşmede bir atalet içerisinde kalmayı yeğleyebilir; bu konuda sürdürülen projeleri yavaşlatmayı deneyebilir, önerilen tüm değişimlere şüphe ile yaklaşarak girişimlerin tamamına karşı olma ve onları engelleme tavrı geliştirebilirler. Tüm bu olumsuzlukların üstesinden gelebilmek için, şeffaf olma, hesap verebilirlik anlayışına dayalı örgütsel bakış ve işbirliğini gerektiren ekip çalışması ile adanmışlığı hayata geçirecek bir stratejik bakış ve uygulama ve en önemlisi değişim yanlısı yönetim ve akademisyenler gerekmektedir. 5.SONUÇ Üniversitelerin tarihsel ve geleneksel olarak bilinen üç amaçlı yapıya ve görevlere dönüşümü; eğitim-öğretim, araştırma, topluma hizmet konularında buluş, yaratıcılık ve yenilikçilik gibi değişimlere ayak uydurma çabalarını destekleyen bir bakışı gerektirmektedir. Yaratıcı ve yenilikçi çabalar varolan stratejileri değerlendirmek kadar, girişimci süreç ve bu konudaki ilkelerin ve etkin yönetimin istekli biçimde uygulanmasını da gerekli kılmaktadır. Küresel rekabette güçlü bir aktör olarak yer almak isteyen ülkemiz üniversiteleri için de girişimci üniversite modeli bu açıdan büyük fırsatlar ve yararları içinde barındırmaktadır. Gerekli yapısal ön koşulların yaratılması ve yasal çerçevenin gerçekleştirilmesi sonucunda girişimci üniversiteye doğru bir değişim ve dönüşüm ile elde edilebilecek yararların başında, yenilikçilik ve yaratıcılık konusunda oluşan toplumsal, kurumsal ve küresel taleplere doğru yanıt verebilmek gelmektedir. Öğrenmenin; bireylerin, kuruluşların, bölgelerin ve ülkelerin stratejik ihtiyaçlarına göre belirlendiği bir dönem içindeyiz. Toplumun sadece ekonomik değil, kültürel ve sosyal açıdan da gelişmesi amacıyla, toplumun her kesimine yönelme olarak açıklanabilen “eğitimin demokratikleştirilmesi”ni gerçekleştirebilmek ve bu kavramın uygulama biçimlerinden biri olarak, fırsat eşitliği yaratacak biçimde herkese esnek ve sürekli “yaşam boyu eğitim” verebilmek için kampus sınırları ötesine çıkabilme olanağına kavuşulmaktadır. Yaşlılar, eski mezunlar ve yarı zamanlı öğrenciler gibi kitleler için yeni olanaklar yaratan yaşam boyu öğrenme ve bilgi ekonomisi, ekonomik ve sosyal kalkınma için önem kazanmaktadır. Böylece, zaman baskısı ve mekan kısıtlarından arınmış bir boyuta geçmek, küresel rekabette etkin bir rol almak kolaylaşmaktadır. Hiç şüphe yok ki, yüksek öğretim sistemi içerisinde yer alan her üniversite girişimcilik yolunda tek tip, tek düze ve aynılık içeren bir uygulamaya yönelmeyecektir. Her üniversitenin kendi koşulları ve tarihini göz önüne alarak ilkelerini kendilerinin oluşturması yoluyla, girişimcilik düzeyi en düşükten en üst düzey uygulamalara kadar çeşitlilik ve farklılıklar gösterebilecektir. Esas olan hepsinin girişimci üniversite özelliklerini taşıyan stratejik yönelime sahip olabilmeleri ve kendi farklılıklarını ifade edebilmeleridir. Günümüzün rekabetçi bilgi ekonomisi ve bilgi toplumu; üniversitelerin değişik misyonları yerine getirmeye çalışan, farklılıklarını koruyabilen, yeknesaklık yerine çeşitliliği ve küresel aktörler olmayı amaçlayan kurumlar haline gelmesini gerektiriyor. Üniversitelerin, sadece kendi ülkelerinin değil, dünyanın da varlıkları arasında olduklarının bilincine varmaları kaçılmaz görünmektedir. KAYNAKÇA Anderseck, Klaus (2004), “Institutional and Academic Entrepreneurship: Implications for University Governance and Management”, Higher Education in Europe, Vol.29, No:2, s.194. Barnett, Ronald (2005), “Convergence in Higher Education: The Strange Case of “Entrepreneurialism”, Higher Education Management and Policy, Vol.17, No:3, s.57. Başar, Mehmet, Tuğberk Tosunoğlu ve Emre Demirci (2001), Girişimcilik ve Girişimcinin Yol Haritası: İş Planı, Eskişehir Ticaret Odası Yayın No:14. Clark, Burton R. (1998), Creating Entrepreneurial University: Organizational Pathways of Transformation, Oxford, IAU Press –Pergamon. Clark, Burton R. (2000), “Collegial Entrepreneurialism in Proactive Universities”, Change, Ocak/Şubat, s.18. Clark, Burton R. (2004), “Delineating the Character of the Entrepreneurial University”, Higher Education Policy, Vol:17, s.357. Etzkowitz, Henry, Andrew WEBSTER, Christiane GEBHARDT ve Branca Regina Cantisano TERRA; (2000), “The Future of The University and The University of The Future: Evolution of Ivory Tower to Entrepreneurial Paradigm”, Research Policy, No.29, s.314. Etzkowitz, Henry (2003), “Research Groups As ‘Quasi-Firms’: The Invention of The Entrepreneurial University”, Research Policy, No:32, s.115. Etzkowitz, Henry (2003), “The European Entrepreneurial University”, Industry & Higher Education, Ekim, s.326. Fuller, Steve (2005), “What Makes Universities Unique? Updating The Ideal for an Entrepreneurial Age”, Higher Education Management and Policy, Vol.17, No:3, s.40. Gürol, Yonca ve Nuray Atsan (2006). “Entrepreneurial Charactersitics Amongs University Student: Some Insights for Entrepreneurship Education and Training in Turkey”, Education and Training, Vol.48, No:1, s.36. Heıonen, Jarna ve Sari-Anne Poıkkıjokı (2006), “An Entrepreneurial-Directed Approach to Entrepreneurship Education: Mission Impossible?”, Journal of Management Development, Vol.25, No:1, s.85. Kirby, David A. (2006), “Creating Entrepreneurial Universities in The UK: Applyng Entreneurship Theory to Practice”, Journal of Technology Transfer, Vol.31, s.599. Kitagawa, Fumi (2005), “Entrepreneurial Universities and The Development of Regional Societies: A Spatial View of The Europe of Knowledge”, Higher Education Management and Policy, Vol.17, No:3, s.82. Lazzeroni, Michela ve Andrea Piccaluga (2003), “Towards The Entrepreneurial University 1”, Local Economy, Vol.18, No:1, s.38. Liesner, Andrea (2006), “Education or Service? Remarks on Teaching and Learning in The Entrepreneurial University”, Educational Philosophy and Theory, Vol.38, No:4, s.485. Mészáros, Rezsö (1999), “Vital Resources for Global Competition: Quality, Adaptability, and The Regional Role”, Higher Education in Europe, Vol.24, No:1, s.91. Odabaşı, Ferhan ve Yavuz Odabaşı (2004), “Girişimci Üniversitelere Doğru”, Cumhuriyet Bilim Teknik Dergisi, 18 Eylül 2004, S: 913, s.20. Odabaşı, Yavuz (2005), “Girişimci Üniversitelere Doğru Stratejik Dönüşüm”, Üniversitelerde Stratejik Planlama Sempozyumu, Akdeniz Üniversitesi, Antalya, 3-4 Ekim 2005, s.94. Odabaşı, Yavuz (2006), “Değişimin ve Dönüşümün Aracı Olarak Girişimci Üniversite”, Girişimcilik ve Kalkınma Dergisi, Haziran/Temmuz, Vol.1, S:1, s.97. Parellada, Francesc Sole ve Josep Coll Bertran (1999), “The Responses of Higher Education Institutions to Global Challenge: Innovative Universities and Human Resources Development”, Higher Education in Europe, Vol.24, No:1, s.74. Renault, Catherine Searle (2006), “Academic Capitalism and University Incentives for Faculty Entrepreneurship”, Journal of Technology Transfer, Vol.31, s.238. Rınne, Risto ve Jenni Koıvula (2005), “The Changing Place of The University and a Clash of Values The Entrepreneurial University in The European Knowledge Society A Review of The Literature”, Higher Education Management and Policy, Vol.17, No:3, s.108. Röpke, Jacher, “The Entrepreneurial University: Innovation, Academic Knowledge Creation and Regional Development in A Globalized Economy”, http:/www.wiwi.unimarburg.de/ lehrstuehle/vwl/WITH03/main. html. Indirme tarihi: Haziran 2005. Schulte, Peter (2004), “The Entrepreneurial University: A Strategy for Institutional Development”, Higher Education in Europe, Vol.29, No:2, s.188. Shattock, Michael (2005), “European Universities for Entrepreneurship: Their Role in The Europe of Knowledge The Theoretical Context”, Higher Education Management and Policy, Vol.17, No:3, s.19. TÜSİAD (2002), Türkiye’de Girişimcilik, Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği. TÜSİAD (2003), Yükseköğretimin Yeniden Yapılandırılması: Temel İlkeler, Türkiye Sanayici ve İş Adamları Derneği. YÖK (2006), Türkiye’nin Yükseköğretim Stratejisi Taslak Raporu, T.C. Yüksek Öğretim Kurulu. Yokomaya, Keiko (2006), “Entrepreneurialism in Japanese UK Universities: Governance, Management, Leadership, and Funding”, Higher Education, Vol.52, s.528. Zaharia, Sorin E. ve Ernest Gibert (2005), “The Entrepreneurial University in The Knowledge Society“, Higher Education in Europe, Vol.30, No:1, s.37. Zilwa, Deanne De (2005), “Using Entrepreneurial Activities As A Means of Survival: Investigating E Processes used by Australian Universities to Diversify Their Revenue Streams”, Higher Education, Vol.50, s.391.