YASTIĞIMIZIN ALTINDAKİ FISILTILAR Özgür Ozan Ceylan, Berkhan Genç, Büşra Kartal, Çisem Ulus, Burcu Yalçın Danışman: Öğr. Gör. Dr. A.Şebnem İLHAN ÖZET Uyku, geçmişte insanların dinlendikleri, günün yorgunluğunu atmak amacıyla geçirdikleri zaman dilimi olarak düşünülürken; günümüzde çok daha karmaşık, yüksek derecede organizasyon gösteren, geri dönüşümlü bilinçsizlik ve seçici yanıtsızlık süreci olarak tanımlanmaktadır. Tüm vücudu ilgilendiren etkileri olsa da uyku, aslen beynin bir işlevidir. Yeterince uyunmadığında fiziksel ve bilişsel çöküntü olduğu; hatta uzun süreli uykusuzluğun hayvan deneylerinde ölümlere kadar varabildiğini gösteren çalışmalar mevcuttur. Öğrenme sürecinin hemen ardından uyumanın, bilginin konsolidasyonunu (pekiştirilmesini) sağladığı; uykusuzluğun ise hatırlamada güçlük, algı eşiğinin yükselmesi, dikkat dağınıklığı gibi olumsuz etkileri olduğu gösterilmiştir. Tıp Fakültesi gibi bilginin çok, öğrenmenin yoğun; beynin de sürekli meşgul olduğu bölümlerdeki öğrenciler ve akademisyenler sıklıkla uykusuz ya da yetersiz uykuyla geçen uzun gecelerden ve bunun başarı üzerindeki olumsuz etkilerinden söz etmektedirler. Çalışma grubu olarak bu yoğun eğitim sürecinde hem uykudan hem de çalışmaktan ödün vermeden daha iyi nasıl öğrenilebileceği hatta uyku sırasında öğrenmenin mümkün olup olamayacağı ilgimizi çekmiştir. Çalışmamızda, uykunun öğrenme üzerine etkilerinin yanı sıra, son yıllarda tekrar gündeme gelmeye başlayan uyurken öğrenmenin mümkün olup olamayacağı konusunda literatür bilgisinin derlenerek geniş bir çerçevede sunulması amaçlanmıştır. Anahtar Kelimeler: Uyku, bellek, konsolidasyon, uykuda öğrenme GİRİŞ Bilgi, öğrenme, araştırma ya da gözlem yolu ile edinilen gerçekler; ilk sezi durumunda zihnin kavradığı temel düşünceler olarak tanımlanmaktadır (20). Bilginin işlenme dönemi olan öğrenme, canlının doğuştan gelen özelliklerine bağlı olmakla birlikte (40) çevreyle etkileşimi sonucu edindiği deneyimlere dayalı olarak, davranışlarında oluşan kalıcı değişikliklerdir. Bellek ise öğrenilmiş olan bilgilerin saklanmasını sağlayan bilişsel bir süreçtir. Bilginin bellekte yer alması; bilginin özümsenerek kodlanması, depolanması ve geri-çağrılması (retrieval) anlamına gelmektedir. ÖĞRENME Öğrenme, deneyime dayalı olarak davranışı değiştirme yeteneği, canlının çevreyle etkileşerek deneyim kazanması, en geniş anlamıyla da yaşantılar ve yineleme sonucunda davranışta oluşan kalıcı değişiklikler olarak tanımlanmaktadır (2). Öğrenme, algılama, sınıflama, bellek, dil, irdeleme, yaratıcı yetenek, tepkiye karar verme gibi süreçleri içerir. Anlama, algılama, bellek, soyut düşünme ve değerlendirmedeki azalmanın, öğrenmede güçlük ve eğitimde başarısızlıkla sonuçlandığı bilinmektedir (35,25). Tortora ve Grabowski, nöral plastisite kavramını kullanarak öğrenmeyi, değişme ve uyum sağlama yeteneği olarak tanımlamaktadır (19). Nöral plastisite, kısaca çeşitli iç ve 1 dış uyaranlara bağlı olarak beyindeki nöronların ve bunların oluşturduğu sinapsların yapısal özellikleri ve işlevlerindeki değişikliklerdir. Endojen ve ekzojen uyarılara karşı, merkezi sinir sisteminin verdiği en güçlü ve önemli adaptif yanıt olan öğrenme, sinaptik plastisite yolu ile gerçekleşir (26). Hipokampus, öğrenme ve hafıza mekanizmalarının oluşumunda önemlidir. Hipokampusun CA1 bölgesindeki sinaptik bağlantılar ve süreklilikleri hafıza oluşumu ve öğrenme aktivitesi için gereklidir (9). Nöronların oluşturduğu sinaps sayısı ne kadar fazla olursa, bilgi işleme süreci o kadar güçlü olmaktadır. Öğrenme ile beyin hücreleri arasındaki ilişkiyi inceleyen araştırıcılar, öğrenme süreci sonucunda nöronlarda yeni sinapsların oluştuğunu bildirmişlerdir. Araştırıcılara göre, her öğrenme süreci, yeni sinaptik bağlantıların oluşması demektir (17). Yenidoğanlarla yapılan bir çalışmada, deney grubunda uyuyan bebeklere, göze gelecek olan havayı üflemeyi işaret edecek şekilde ses verilmiştir. Verilen sesler arasında ton farkı da kullanılarak bebeklerin seçilmiş seslerin ardından göz kırpacak şekilde koşullandırılması denenmiştir. Bunun için ses-puf eşleşmesinin düzenli olduğu grup (deney grubu) ve rastgele olduğu grup (kontrol grubu) kullanılmıştır. Bu şekilde, uyurken koşullandırılabildiği görülen yenidoğanların, olaylarla ilgili bilgileri tek tek işlemekle kalmayıp; aynı zamanda aralarındaki bağlantıyı da öğrenmekte oldukları ve ses tonlarını ayırt edebildikleri bildirilmiştir (10). BELLEK Bellek, bilginin depolanabilme ve yeniden kullanılabilme yeteneği olarak tanımlanmaktadır (41). Belleğin duysal kayıt, kısa süreli ve uzun süreli bellek olmak üzere bilgiyi işleme ve yorumlamada farklı aşamalar kat ettiği bilinmektedir (7). Çevre ile etkileşim halinde bulunan bireyin, duyu reseptörleri vasıtasıyla kendine gelen uyarıları devamlı algılaması, duysal kayıt olarak tanımlanır. Bireyin gördüğü, işittiği, tattığı ya da hissettikleri duysal kayıtın içeriğini oluşturmaktadır. Bu kayıt, saniyenin milyonda biri hızda gerçekleşmekte ve sadece birkaç saniye sürmektedir. Yeterli dikkatin harcanması durumunda duysal kayıttaki bilgilerin kısa süreli belleğe aktarılması mümkün olabilmektedir (7). Zaman açısından bakıldığında, bellek temel olarak kısa süreli ve uzun süreli bellek olmak üzere ikiye ayrılmaktadır. 1.Kısa Süreli Bellek (Primer bellek): Düşünmenin çoğunun ve bilgi işleme sürecinin gerçekleştiği kısa süreli bellek, belleğin en fazla iş gören bölümüdür. Gelen bilgiyi görüntülemesi, sınırlı kapasite ve sürece sahip olması en belirgin özellikleridir. Kısa süreli bellekte, bilgilerin çoğu ses olarak saklanmakta ve buraya gelen bilgi için üç alternatif bulunmaktadır; bilgi ihmal edilebilir, tekrar edilerek kısa süreli hafızada tutulabilir ya da tekrarlama ile daha önceki bilgilerle birleştirilerek hipokampuste saklandıktan sonra uzun süreli belleğe aktarılabilir (41,7). 2.Uzun Süreli Bellek: Bilginin dakikalar boyu ya da uzun yıllarca saklanabildiği bellektir (31). Uzun süreli bellek; sekonder ve tersiyer bellek olarak iki safhadan oluşmaktadır. a.Sekonder bellek: Bilgilerin yıllarca saklanabildiği sekonder bellekteki herhangi bir bilginin hatırlanması güçtür. Bir bilginin bu belleğe aktarılması için 30 dakika ile 3 saat arasında bir zaman dilimi gerekmektedir. Kısa süreli bellekteki bilgilerin sekonder belleğe 2 aktarılması için bilgilerin kodlanması gerekir. Benzerlik ya da zıtlıkların sınıflandırıldığı bu bellekte detaylar geri planda, genellemeler ise ön plandadır. b.Tersiyer bellek: Bilginin hem görsel hem de sözel olarak depolanabildiği bellektir. Bilgilerin tersiyer belleğe aktarılması güç olmakla birlikte, bu bellekte depolanan bilgiler bir ömür boyu hatırlanabilir. Bir bilginin uzun süreli belleğe yerleştirilebilmesi için sık sık tekrar edilmesi gerekmektedir (41). Kısa süreli bellek duysal kodlama ve dikkate daha duyarlı iken, uzun süreli bellek semantik ve daha derin bir kodlamaya gereksinim duyar (31). Uzun süreli bellekte sözcükler genellikle işitildikleri sesleriyle birlikte değil, taşıdıkları anlamları ile saklanmaktadır. Bununla birlikte uzun süreli bellekte ses, koku ve görüntülerin saklanması da mümkündür. Bir bilginin uzun süreli bellekte saklanması ancak beyindeki nöronal bağlantılarda meydana gelen kalıcı fonksiyonel, biyokimyasal ve yapısal değişikliklerle mümkün olabilmektedir. UYKU 1920’deki modern uyku araştırmalarının öncesinde, bilim adamları, uykuyu beynin pasif bir durumu olarak nitelendirmişler ve uyku süresince beynin kısmen kapandığını; sabah yeniden çalışmaya başladığını bildirmişlerdir. 1929 yılında EEG’nin icadı ile birlikte farklı yaklaşımlar ortaya atılmıştır. EEG kayıtlarından alınan bilgilere göre, araştırmacılar uykunun dinamik bir davranış olduğunu, beynin bu süreçlerde oldukça aktif olduğunu, tümüyle pasif olmadığını gözlemlemişlerdir (21). Günümüzde ise uyku, yüksek derecede organizasyon gösteren, birçok iç ve dış faktörden etkilenen karmaşık bir dönem olarak ifade edilmektedir. Uyku, belli dönemlerinde beynin uyanıklık kadar aktif olduğu, geri dönüşümlü bir bilinçsizlik ve seçici yanıtsızlık dönemidir. Tüm vücudu ilgilendiren etkileri olsa da aslen beynin bir işlevidir (32). Uykunun başlaması, eş zamanlı olarak meydana gelen bir dizi faaliyet sonucu olmaktadır. Retiküler aktivatör sistem (RAS) ile periferik sinir sistemi arasındaki pozitif geribildirim döngüsünün engellenmesi, uyku merkezlerinin engelleyici etkileri ve uykuyu oluşturan kimyasal ajanların (nörotransmiterlerin) birikmesi uyanıklıktan uykuya geçişe yol açmaktadır (38,27). Uykuyu hipotalamustaki ventrolateral preoptik çekirdek (VLPO) başlatırken uyanıklığı lateral hipotalamustan gelen oreksinerjik, beyin sapından gelen kolinerjik, noradrenerjik, serotonerjik, posterior hipotalamustan gelen histaminerjik uyarılar sağlamaktadır. Bunların azalması da yine uykuyu başlatmaktadır. Beyin sapındaki mezopontin çekirdekler ise uyku sırasındaki NREM-REM döngüsünü kontrol etmektedir (37). Uykuya geçerken vücut ısısı ve kortizol düzeyi düşmekte, melatonin salgısı artmakta böylece organizma, sirkadyen ritme uygun olarak uykuya girişe hazırlanmaktadır. Sinir sisteminde korteks altı bölgelerde, lokus seroleusta engellenme başlamakta, giderek dorsal rafe çekirdeklerinde (DR) faaliyetin arttığı dikkati çekmektedir. Tüm bu süreçlerin sonunda, eşzamanlı olarak derin uyku ortaya çıkmakta, uyku derinleştikçe sinir sistemindeki engellenme derinleşmektedir. Engellenme sürdükçe korteks altı bölgelerde kolinerjik sistem faaliyet göstermeye başlamakta ve kolinerjik faaliyet belirli bir noktaya ulaştığında ise, hızlı göz hareketlerinin görüldüğü uyku ortaya çıkmaktadır (39,29). Uyku Evreleri 1950’li yıllarda memelilerde, NREM ve REM uyku olmak üzere başlıca iki tip uyku olduğu keşfedilmiştir. NREM (non-rapid eye movement) uyku, hızlı olmayan göz hareketlerinin 3 olduğu dönemi, REM (rapid eye movement) uyku ise hızlı göz hareketlerinin olduğu dönemi ifade etmektedir. Bu evreler, beynin elektriksel aktivitesinin EEG ile ölçümü, göz hareketleri ve kas tonusundaki değişiklikler değerlendirilerek belirlenmiştir (8). NREM Uyku (S uyku, yavaş dalga uykusu, tam uyku) NREM uyku, 4 evre içermektedir. Evre 1: Uyanıklıktan uykuya geçiş dönemidir. Bu dönemde vücut ısısı düşer, nabız yavaşlar, periferik kas aktivitesi devam eder. Tüm uykunun %2-5’ini oluşturur. Evre 2: Kas tonusunun azaldığı hafif uyku dönemidir. Tüm uykunun %2-5’ini oluşturur. Evre 1 ve 2 yüzeyel uyku olarak adlandırılır. Evre 3: Kas tonusunun daha da azaldığı uykudur. Evre 4: Evre 3 ile birlikte tüm uykunun %20-25’ini oluşturur. Evre 3 ile birlikte evre 4 derin uyku, yavaş dalga uykusu (SWS), delta uykusu şeklinde isimlendirilir. REM Uyku (D uyku, tutarsız uyku) REM uykusunda hızlı, konjuge göz hareketleriyle birlikte kas potansiyelinde azalma, kalp hızında artma, EEG’de düşük voltajlı, hızlı desenkronize bir aktivasyon mevcuttur. Bu dönemde periferik kasların aşırı inhibisyonuna rağmen bazı düzensiz kas hareketleri ortaya çıkar. Bunların arasında özellikle hızlı göz hareketleri dikkati çeker. Rüya da REM döneminde görülür (14). Uykunun başında alfa dalgaları ile belirli bir uyanıklık evresinin ardından evre 1’den evre 2’ye geçilir; 30-45 dakika sonra ise delta uykusu başlar. Bu dönem yaklaşık 1 saat sürer. Ardından evre 3 ve evre 2’ye dönülür (4). Bu şekilde yaklaşık 70-100 dakikalık bir NREM döneminden sonra REM uyku başlar (34). Bu dönemde kişi artık derin uykudadır. Gecenin ilk REM’ini evre 2 takip eder. Bu döngü, ortalama 50-90 dakikalık periyodlarla her gece 46 kez tekrarlanır. Her siklusta delta uykusu daha da kısalır ve sabaha karşı görülen REM en uzun uyku dönemidir (13). Birçok türde NREM uyku toplam uykunun 4/5’ini oluşturur ve REM uyku arası dönemler farede 10 dakikadan az, insanda 90 dakika olmak üzere beyin büyüklüğüyle ilişkili olarak değişir (8). Memeli sinir sisteminin erken gelişim evresinde uykunun, plastisite süreçlerini teşvik ettiği düşünülmüştür. NREM uyku 32-35. gestasyonel haftalarda, REM uyku, 29. haftadan itibaren organize olmaya başlar. Yenidoğanlar, erişkinlerden daha fazla uyumakta ve bu uyku sürecinin büyük kısmını REM döneminde geçirmektedirler. Doğumdan sonraki ilk yıllarında REM uykunun oranı giderek azalmakta ve yaklaşık 10 yaşında erişkin seviyesine ulaşmaktadır. Ana rahminde de beyin aktivitesi tamamen REM dönemindeki aktiviteyle benzer durumdadır. Bu bulgular, bebek uykusunun memelilerde gelişimsel rolü olduğu düşüncesini akla getirmektedir. Çocuklarda NREM’in 3. ve 4. evreleri uzundur ve yaşla azalır. Yaşlılarda ise evre 4 hemen hemen hiç görülmez (16). Toplam uyku süresi de kişiye göre değişmekle birlikte erişkinlerde 7-8 saat arasındadır. Bu süre yaş ilerledikçe azalır (13). UYKU ve ÖĞRENME İLİŞKİSİ NREM ve REM uyku evrelerinin işlevleri hakkında bir takım hipotezler öne sürülmektedir. Bu hipotezler arasında, enerjinin korunması, beyin detoksifikasyonu (23), beyin termoregülasyonu (30), doku yenilenmesi (1) ve bizim de üzerinde durmak istediğimiz öğrenme ve bellek oluşumunda rol oynayabilecekleri (28) konularını saymak mümkündür. Öğrenme ve bellek konusunda özellikle REM uyku ile ilgili çeşitli teoriler ileri sürülmektedir. Nobel ödülü almış moleküler genetikçiler olan Crick ve Mitchison, REM 4 uykunun uyanıklık süresince kaçınılmaz şekilde ortaya çıkan milyonlarca nöronal bağlantının gereksiz olanlarından beyni temizleme işlevi gördüğünü ileri sürmüşlerdir (28). Araştırıcılara göre gün boyunca yaşanan olaylar, beyinde yeni nöronal bağlantıların gelişmesine ve anıların depolanmasına neden olmaktadır. Bunlar arasında önemi olmayanlar ya da kötü olanlar ortadan kaldırılarak karışıklıklar engellenmelidir. Bu süreç araştırıcılar tarafından “negatif öğrenme” olarak adlandırılmakta olup REM uykunun, beyne böyle bir öğrenme olanağı sağlamadığı ileri sürülmektedir (24). Uyanıklıktaki gibi uykuda da bilgi işleme sırasında, gelen bilgiye hücresel bir cevap (uyanıklıktakinden daha geç bir sürede ve şiddette) ve beynin faaliyet düzeyine göre bazı bilgi ağlarında (özellikle serebral yapılarda) aktif bir hazırlık görülmektedir (18). Uyku yoksunluğunun, uyanıklıktaki bilgi işleme süreçlerine olumsuz etki yaptığı gösterilmiştir. Uyku yoksunluğu gerek yoksunluktan hemen sonraki uyanıklık döneminde hedeflenen belli bir öğrenme yaşantısına, gerekse yoksunluğu izleyen gün içindeki genel bilgi işleme süreçlerine olumsuz etkiler yapmaktadır (39,11). Diğer yandan uyku yoksunluğu çalışmalarında, yoksunluğun zamanı ve hangi uyku evresinde yapıldığı önem kazanmaktadır çünkü farklı zamanlardaki ve farklı uyku dönemlerindeki yoksunlukların, bilgi işleme süreçleri üzerine olan etkileri de farklı olmaktadır (12, 15). Yeterince uyunmadığında fiziksel ve bilişsel çökkünlük oluştuğunu gösteren hayvan deneylerinde 67 haftalık toplam uyku yoksunluğundan (deprivasyon) sonra nedeni açıklanamayan ölümler ortaya çıkmaktadır. Yoksunluk sürecinde, önce adrenerjik sistemde aktivasyon başlamakta, psikomotor alanda uyarılmışlık oluşmaktadır. Bu dönemde yeterince besin alınmasına karşın kilo kaybı olmakta, sistemin dengesi bozulmakta ve hayvan ölmektedir. Deney sırasında uyku yoksunluğu sona erdirildiğinde hayvanın hızla normale döndüğü gösterilmiştir (6,5). Rudoy ve arkadaşlarının yaptıkları bir çalışmada katılımcılara objelerin sesleri ve lokasyonları öğretilmiştir. Daha sonra NREM uyku sırasında belli sayıda objenin sesi, bilgi verilmeksizin tekrar dinletilmiştir. Katılımcılar, uyku sırasında sesini dinledikleri objeleri sesi dinletilmeyenlere göre yerlerine daha başarılı şekilde yerleştirmişlerdir. Araştırıcılar, bu çalışmayla uyku sırasında dinletilen seslerin hatırlama ve pekiştirmeye yardımcı olduğunu göstermişlerdir (36). Bir başka çalışmada, yeni bir labirenti öğrenen sıçanların, uyutularak beyin elektriksel aktiviteleri ölçülmüştür. Ölçümler sonucu uyku sırasında “yeniden koşma (re-running)” aktivitesi gösterdiği düşünülen sıçanların ertesi gün yeniden koşma aktivitesi göstermeyenlere göre labirenti daha iyi öğrendikleri ve uykuda bu bilginin konsolidasyonunu gerçekleştikleri bildirilmiştir (22). SONUÇ Uyku, öğrenme sürecinin vazgeçilmezidir. Gerek insan gerekse hayvan deneylerinde uykunun öğrenmeyi pekiştirdiği, uykusuzluğun ise öğrenme üzerinde olumsuz etkilerinin olduğu bilinmektedir. Literatür bilgilerimiz, uyurken öğrenmenin çok basit düzeyde mümkün olabileceğini, kompleks öğrenmenin ise henüz tam anlamıyla mümkün olamadığını göstermektedir. Araştırmalarımız sonucunda artık biliyoruz ki, bir bilgiyi ya 5 da görevi öğrendikten hemen sonra gece ya da gündüz uykuya daldığımızda, bilgilerimiz yastığımızın altından fısıldayarak kendilerini hatırlatmaktadırlar. KAYNAKLAR 1. Adam K, Oswald I. Sleep is for tissue restoration. J R Coll Physicians Lond.1977 Jul;11(4):376-88 2. Aksoy Y. The Role of Glutathione in Antioxidant Mechanism. Türkiye Klinikleri J Med Sci 2000; 22:442–448 3. Aminoff MJ. Electroencephalography. In: Aminoff MJ, editor. Electrodiagnosis in Clinical Neurology, 3rd ed. USA: Churchill Livingstone; 1992;711-36 4. Aminoff MJ. Electroencephalography. In: Aminoff MJ, editor. Electrodiagnosis in Clinical Neurology, 3rd ed. USA: Churchill Livingstone; 1992:41-91 5. Aydın, H. Uykuda Uyanan Hayallerimiz: Rüya. Bilim ve Teknik, 1994b; 318:22-28 6. Aydın, H. Yaşamımızın Gizli Kalmış Kesiti: Uyku. Bilim ve Teknik.1994a; 317:32-37 7. Banikowski AK, Mehring, TA. Strategies to Enhance Memory Based on BrainResearch, Focus on Exceptional Children, 1999; 32:1-16 8. Benington JH, Frank MG. Cellular and Molecular Connections Between Sleep and Synaptic Plasticity. Prog Neurobiol. 2003 Feb;69(2):71-101 9. Bliss TV, Collingridge GL. A Synaptic Model of Memory: Long-term Potentiation in the Hippocampus. Nature. 1993;361(6407):31-9 10. Cheour M, Martynova O, Näätänen R, et al. Speech Sounds Learned by Sleeping Newborns. Nature. 2002 Feb 7;415(6872):599-600 11. Cicogna P, Cavallero C, Bosinelli M. Cognitive Aspects of Mental Activity During Sleep. Am J Psychol. 1991 Fall;104(3):413-25 12. Datto, L. Sleep Stages, Memory and Learning. CMAJ,1996;154(8), 1193-1196 13. Fisch BJ. Neurological Aspects of Sleep. (In:Aminoff MJ. Ed.) Neurology and General Medicine: The Neurological Aspects of Medical Disorders,2nd Ed, Churchill Livingstone,New York,USA;1995:491-520 14. Gillin JC, Zoltoski RK, Salin-Pascual R. Basic Science of Sleep. In: Kaplan HB, Sadock BJ, eds. Comprehensive Textbook of Psychiatry. 6th ed. Baltimore, Williams & Wilkins; 1995:80-88 15. Guerrien A, Dujardin K, Mandai O, et al. Improvement of Memory by auditorystimulation during REM sleep. Int J Psychophysiol. 1991;11(1), 36-37 16. Guilleminault C. The Polysomnographic Evaluation of Sleep Disorder In: Aminoff MJ, editor. Electrodiagnosis in Clinical Neurology, 3rd Ed, Churchill Livingstone, New York, USA; 1992. 711-736 17. Hebb DO. The Role of Neurological Ideas in Psychology. J Pers. 1951;20(1):17-39 18. Hennevin E, Hars B, Maho C,et al. Processing of Learned Information in Paradoxical Sleep: Relevance for Memory. Behav Brain Res. 1995;69(1-2):125-35 19. http://faculty.washington.edu/chudler/plast.html 20. http://tdkterim.gov.tr/bts 21. http://www.psikologlardernegi.com.tr/makale/uyku.html 22. http://www.psychologytoday.com/blog/conquering-cyber-overload/201005/sleepsuccess-creativity-and-the-neuroscience-slumber 23. Inoué S, Honda K, Komoda Y. Sleep as Neuronal Detoxification and Restitution, Behav Brain Res, 1995;69(1-2):91-6 6 24. Jouvet M. Paradoxical Sleep as a Programming System. J Sleep Res. 1998;7 Suppl 1:1-5 25. Karaman Y, Sofuoğlu S, Tin Z. Parkinson hastalığında P300 ve kognitif fonksiyonlar. Erciyes Tıp Dergisi 1993, 15:1-11. 26. Kocabaşoğlu N. Medikal Açıdan Stres ve Çareleri; Stres ve Anksiyete . 181-198;2005 27. Köroğlu, E. (1996). Uyku Monografları Serisi 1 ve 2, Ankara: Hekimler Yayın Birliği. 28. Maquet P. The Role of Sleep in Learning and Memory. Science. 2001 Nov2;294(5544):1048-52 29. McFadden, D. Neural Mechanisms in Behavior: A Texas Symposium Conference Publication, Springer-Verlag New York,USA;1980 30. McGinty D, Szymusiak R. Keeping Cool: A Hypothesis About The Mechanisms and Functions of Slow-wave Sleep,Trends Neurosci,1990;13(12):480-7 31. Mesulam MM. Principles of Behavioral and Cognitive Neurology,2nd Ed, Oxford University Press, USA;2000, 257-293 32. Öztürk L. Yanıtını Arayan Eski Bir Soru: Niçin Uyuruz? İstanbul Tıp Fakültesi Dergisi.2007;70(4):114-121 33. Pace-Schott EF, Hobson JA. The Neurobiology of Sleep: Genetics, Cellular Physiology and Subcortical Networks, Nat Rev Neurosci, 2002;3(8):591-605 34. Parkes JD. Excessive Daytime Sleepness. In: Bradley WG, Daroff RB, Fenichel GM, Marsden CD, editors. Neurology in clinical practica, 2nd Ed, Butterworth-Heinemann,USA; 1996:61-70 35. Polich J. Frequency, Intensity, and Duration as Determinants of P300 from Auditory Stimuli. J Clin Neurophysiol. 1989 Jul;6(3):277-86 36. Rudoy JD, Voss JL, Westerberg CE, et al. Strengthening Individual Memories by Reactivating Them During Sleep, Science, 2009 20;326(5956):1079 37. Schott EF, Hobson JA. The neurobiology of sleep: genetics, cellular physiology and subcortical networks. Nat Rev Neurosci,2002;3:591-605 38. Siegel, J.M. Mechanism of Sleep Control. Journal of Clinical Neurophysiology.1990;(7):49-65 39. Smith, C. Sleep States, Memory Processes And Synaptic Plasticity, Behav Brain Res ,1995 (78):49-56 40. Yıldırım R. Öğrenmeyi Öğrenmek (8. Baskı). İstanbul: Sistem Yayıncılık,2003:3-177 41. Ziylan, YZ. Kontrol Sistemleri Sindirim ve Boşaltım Fizyolojisi Ed. Refik Yiğit İ.Ü. İstanbul Tıp Fakültesi Temel ve Klinik Bilimler Ders Kitapları, Nobel Tıp Kitapevleri, İstanbul, 2001 7