Chapter 3 Cellular Structure, Proteins, and Metabolism

advertisement
Bölüm 03
Dersin Anahatları
Hücresel Yapı, Proteinler, ve
Metabolizma
Eric P. Widmaier
Boston University
Hershel Raff
Medical College of Wisconsin
Kevin T. Strang
University of Wisconsin - Madison
1
Copyright © The McGraw-Hill Companies, Inc. Permission required for reproduction or display.
Hücrelerin Mikroskobik Gözlemi
Fig. 3-1 2
Elektron Mikroskopisi
Fig. 3-2 3
Hücre organelleri
Fig. 3-3
4
Sitosol vs Sitoplazma
Fig. 3-4
5
Membranlar
• Membranlar hücrelerde önemli bir yapısal elemanı
oluşturur.
• Membranların fonksiyonları :
1. Moleküllerin geçişine seçici bir bariyer olma
2. Diğer hücrelerden gelen kimyasal sinyalleri
algılama
3. Hücreleri, bağ-dokusu proteinlerinin oluşturduğu
hücre dışı matrikse ve komşu hücrelere sabitleme
6
Membran (Zar) Yapısı
•
Bütün zarlar gömülü proteinleri ihtiva eden ikili bir tabaka halindeki lipit
moleküllerinden oluşur.
• Ana membran lipidleri fosfolipidlerdir. Fosfolipidler amfipatiktir. Plazma
membranlarındaki fosfolipidler , polar olmayan yağ asiti zincirlerinin orta
kısma yönlendiği çift-katlı tabaka biçiminde düzenlenir. Fosfolipidlerin
polar bölgeleri zarın dış yüzeylerine doğru yönlendirilmiş olup hücre dışı
sıvı ve sitozoldeki polar su moleküllerini kendine çeker.
• Hücre içi zarlar, çok az kolesterol içersede plazma membran, önemli
oranda kolesterol içerir. Kolesterol, plazma zarı fosfolipidleri ve belli sınıf
proteinler ile birleşerek, çeşitli hücre içi organellere içeriğini taşımak üzere
veziküller oluşturmak için plazma zarı bölümleriyle birlikte çalışmak için
organize olmuş kümeleri oluşturur.
7
Membran (Zar) Yapısı
•
•
•
•
membran proteinlerinin iki türü vardır :İntegral ve çevresel.
İntegral zar proteinleri, zar lipitleri ile yakından ilişkilidir, lipid çift
katmanını bozmadan membrandan çıkartılamaz ve amfipatiktir.
İntegral proteinlerin çoğu tüm zarı kapsar ve transmembran proteinleri olarak
anılır. Bu transmembran proteinlerin çoğu iki katmanlı lipit zarı bir kaç kez
geçer. Bazı transmembran proteinleri, iyonların veya suyun zarı geçebilmesi
için kanallar oluştururlarken diğerleri zardan kimyasal sinyallerin iletimi veya
hücredışı ve hücre içi protein filamentlerinin plazma zarına sabitlenmesi ile
ilişkilidir,
Çevresel membran proteinleri amfıpatik değildir ve membran içindeki
lipidlerin polar olmayan bölgeler ile bağlanmazlar. Bunlar membran
yüzeyinde integral zar proteinlerinin polar bölgelerine bağlanırlar.
8
Membran (Zar) Yapısı
Fig. 3-5ab
9
Membrana bağlı reseptörler
Fig. 3-710
Integral Membran Proteinleri
Fig. 3-8
11
Hücre Zarının İşlevleri
Organeller ile sitozol arasındaki ve hücre içine ve dışına olan madde
geçişini düzenler
Hücre yüzeyine gelen kimyasal mesaj getirenleri saptar
Zar bağlantılarıyla komşu hücreleri birbirine bağlar
Hücreleri Hücre-dışı matrikse sabitler
12
Zarlar Arası bağlantı noktaları
• Birçok hücre fiziksel arabağlantı tipleri ile
birbirine bağlanır, dezmozomlar, sıkı bağ
noktaları ve ara bağlantılar:
• İntegrinler hücre dışı matris içinde spesifik
proteinlere bağlanan ve bunların komşu
hücreler üzerindeki zar proteinlerine
bağlanmasını sağlayan plazma membranındaki
transmembran proteinlerdir.
13
Dezmozomlar
• Dezmozomlar plazma zarının sitoplazmik yüzeyi boyunca
yoğun plaklar olarak bilinen protein birikimleri ile karakterize
edilir.
• Bu proteinler kadherinler gibi sabitleme noktaları olarak
hizmet vermektedir. Kadherinler bitişik hücrelerden uzanan
kadherinler ile bağlantı kurmak için hücre dışı uzay içine
hücreden uzanan proteinlerdir.
• Dezmozomlar tabii deri gibi, önemli miktarda gerilerek komşu
hücreleri sıkıca birarada tutar.
14
Sıkı bağlantılar
• Sıkı birleşmede aralarında hiçbir hücre-dışı
boşluk kalmayacak şekilde, iki komşu plazma
zarının dış yüzeyleri bir araya gelerek bağlanır.
• disk şekilli bir membran alanına kısıtlanan
dezmozomun aksine, sıkı bağlantı hücrenin
tüm çevresi etrafında bir bant içinde meydana
gelir.
15
Ara bağlantılar
• Ara bağlantı komşu hücrelerin sitosollerini protein kanalları
aracılığı ile birbirine bağlar.
• Bağlanan iki zardan Connexinler iki hücreyi birbirine bağlayan
küçük, protein kaplı kanalları oluştururlar.
• Bu kanallar (yaklaşık 1.5 nm) küçük çaplı olup yalnızca Na +
ve K + gibi küçük molekül ve iyonların, birbirine bağlanmış
hücre sitosolleri arasında geçişine izin verirken büyük
proteinlerin değiş-tokuşunu sınırlar.
• Çeşitli hücre tipleri ara bağlantılara sahiptirler örneğin
hücreler arasındaki elektriksel aktivitenin iletiminde önemli bir
rol oynadıkları kalp kas hücrelerinde olduğu gibi,.
16
Zar
bağlantıları
Fig. 3-9
17
Çekirdek
• Çekirdeğin birincil işlevi hücrelerdeki genetik bilginin ve
depolama ve yen nesillere aktarılmasıdır.
• DNA moleküllerinde kodlu bu bilgiler, aynı zamanda protein
sentezi için kullanılır.
• Çekirdeğin içerisinde, DNA, proteinler ile birlikte, kromatin adı
verilen ve iplikçiklerden oluşan ince bir ağ oluşturur.
•
Hücre bölünmesi esnasında, kromatin iplikleri sıkıca
yoğunlaşarak kromozom olarak bilinen çubuk biçimli gövdeleri
oluşturanurlar.
18
Çekirdek
• Çekirdeğin içinde en belirgin yapı çekirdekçik dir.
• Bu, bir membranla çevrelenmeyen boyandığında koyu renkli olan
lifli bölgedir.
• Ribozomlar, denen sitoplazmik organellerde bulunan özel tip bir
RNA nın oluşturulması için gerekli genleri ihtiva eden spesifik
DNA bölgeleri ile ilişkilidir.
• Bu RNA ve ribozomların protein bileşeni, çekirdekçikte bir araya
gelerek, çekirdek zarındaki porlardan sitoplazmaya transfer edilir
ve burada fonksiyonel ribozomları meydana getirir.
19
Çekirdek
• Nükleer zar bir engel olarak Çekirdeği çevreler.
• Nükleer zarf yüzeyi boyunca düzenli aralıklarla duran iki
membrandan oluşur. Iki zar nükleer gözenekler olarak bilinen
dairesel açıklıklarla birbirine birleşmiştir.
• Sitoplazmada sentezlenen proteinlerin yapısını belirleyen RNA
molekülleri bu nükleer gözenekler aracılığıyla çekirdek ve
sitoplazma arasındaki hareket eder. DNA üzerinde çeşitli genlerin
ekspresyonunu modüle eden proteinler, bu porlar vasıtasıyla,
çekirdeğe doğru hareket ederler.
20
Çekirdek Yapıları
Fig. 3-10
21
Ribozomlar
• Ribozomlar hücrenin protein fabrikalarıdır.
• protein molekülleri, Ribozomlar üzerinde, çekirdekteki DNA
daki, haberciRNA molekülleri tarafından taşınan genetik
bilgiler kullanılarak, amino asitlerden sentezlenir
• Serbest ribozomlar üzerinde sentezlenen proteinler onların
çeşitli fonksiyonları yerinegetirecekleri sitosol içine salınır.
• Endoplazmik retikulum bağlı ribozomlar tarafından
sentezlenen proteinler retikulumun lümeni içine geçer ve daha
sonra Golgi aygıtına aktarılır.
22
endoplazmik retikulum
•
En yaygın sitoplazmik organel olan endoplazmik retikulumu oluşturan
membrandan ağ
Endoplazmik retikulumun iki farklı formu ayırt edilebilir. Kaba, ya da granüllü
ve pürüzsüz veya düz
• Kaba endoplasmic retikulumun sitozolik yüzeyine bağlı ribozomlar vardır, ve
bir basık-kese bir görünümüne sahiptir. Kaba endoplazmik retikulum
proteinlerin paketleme yeridir ve bunlar Golgi aygıtında işlemden sonra, ya
hücre tarafından salgılanır ya da diğer hücre organellerine dağıtılır.
• Düz endoplazmik retikulum yüzeyi üzerinde herhangi bir ribozomal parçacık
bulunmaz ve dallı, boru şekilli bir yapıya sahiptir. Burası belli hidrofobik
moleküllerin detoksifikasyonunda bir rol oynar, bazı lipit molekülleri
sentezlenir ve aynı zamanda çeşitli hücre faaliyetlerini kontrolünü içeren
kalsiyum iyonlarının depolalandığı ve salgılandığı yerdir.
•
23
Endoplazmik retikulum
Fig. 3-11
24
Golgi
Golgi aygıtı yakından bakıldığında bir dizi kapalı bir kupa şekilli yapı
oluşturan, hafif eğimli düzleştirilmiş zarsı keselerin üst üste yığını biçimindedir.
Bu organel ile ilişkili özellikle de içbükey yüzeyine yakın, kabaca küre
şeklinde, zar içindee bir dizi veziküller vardır.
• Kaba endoplasmic retikulumdan Golgi aparatına gelen Proteinler bir Golgi
bölmesinden diğerine geçerek bir dizi değişikliklere uğrar. Örneğin,
karbonhidratlar glikoproteinleri oluşturmak üzere proteinler ile bağlar ve
proteinin uzunluğu genellikle polipeptit zincirin uç kısımlarının kesilmesiyle
kısaltır.
•
•
•
Golgi aygıtını değiştirilmiş proteinleri sıralayarak, çeşitli hücre organellerine
veya kesecik protein içeriği hücrenin dışına serbest bırakılılmak üzere, plazma
zarına doğru gidecek taşıma veziküllerini ayrı sınıflara ayırır,
Proteinler içeren ve hücreden salgılanacak olan veziküller salgı vezikülleri
şeklinde bilinmektedir.
25
Golgi
Fig. 3-12 26
Endozomlar
• Endozomlar plazma zarı ve Golgi aygıtı arasında uzanan
membrana bağlı veziküler ve boru şeklindeki yapılardır.
• Plazma zarından çekirdeklenen keseciklerin bazı türleri
Endozomlar ile seyahat eder ve birleşir
• Buna karşılık, endozom çekirdeklenen vezikülleri diğer hücre
organelleri taşıdıktan sonra plazma zarına dönebilir.
• Endozomlar, hücrelerdeki veziküler trafiği yönlendiren
sıralama, değiştirme gibi görevlere katılmaktadırlar.
27
Mitochondria
•
Mitokondri yeni ATP molekülleri oluşturmak için besin moleküllerinin
kimyasal bağlarından enerji transferi eden kimyasal süreçlere katılır.
Hücrenin kullandığı ATP'nin çoğu hücresel solunum denilen bir süreç ile
mitokondride oluşturulur, solunumda oksijeni tüketilirken, karbondioksit, ısı,
ve su üretilir ,
• Mitokondri bir iç ve bir dış zar ile sarılmış, küresel ya da ince uzun, çubuk
şeklinde yapıdadır. dış membran, düzken İç zar cristae olarak bilinen levha
veya tübüller şeklinde katlanmış, matrix olarak bilinen iç mitokondrial
bölmelere ayrılmış şekildedir
• Mitokondri sitoplazmanın heryerinde bulunur. Daha az aktif hücrelerde daha az
olsada büyük miktarda enerji kullanan bir takım hücrelerde (1.000 kadar) çok
sayıda bulunmaktadır..
•
28
Mitochondria
Fig. 3-13
29
lizozomlar
• Lizozomlar tek zar ile sarılmış, küresel ya da oval şekilli
organellerdir.
• Tipik bir hücre birkaç yüz lizozom bulunabilir. Bir lizozom
içinde çeşitli sindirim enzimleri ve asidik sıvı bulunurr.
• Lizozomlar bir hücre tarafından yutulmuş olan bakteri ve ölü
hücrelerden kalan enkazları yıkmak için görevlidir. Onlar da
normal hücre organelleri hasar görmüş ve artık işlevini
yapamaz durumdaki hücreler olabilir
30
Peroksizomlar
•
Peroksizomlar orta yoğunlukta, tek zarla çevrili oval şekilli organellerdir.
•
Peroksizomlar moleküler oksijen tüketir ve lipidler, alkol, ve potansiyel
toksik maddeler de dahil olmak üzere yenilen organik moleküllerden
hidrojeni kaldıran tepkimelerin gerçeleştiği yerdir.
Reaksiyon ürünlerinden biri organele adını da veren hidrojen peroksit,
H2O2, dir. Hidrojen peroksit yüksek konsantrasyonlarda hücre için toksik
olabilir, ama peroksizomlar aynı zamanda hidrojen peroksidi yok etmek ve
bu sayede toksik etkilerini önleyebilir.
•
•
Peroksizomlar hücre daha sonra ATP üretmek için bir kaynak olarak
kullanabileceği yağ asitlerini 2-karbonlu parçalara ayıran süreçlerinde
olduğu yerdir.
31
Vaultlar
• Vaultlar son zamanlarda tespit edilen ve protein ve bir tür RNA
‘dan(vaultRNA (vRNA) denilen ) oluşan sitoplazmik yapılardır.
• Vault fonksiyonları tam olarak henüz bilinmesede, elektron
mikroskobu kullanarak yapılan çalışmalar ve diğer yöntemler
vaultların çekirdek gözenekleri ile ilişkili olduğunu ortaya
koymuştur.
• Bu vaultun sitosol ve çekirdek arasındaki moleküllerin taşınması
için önemli olduğu hipotezine yol açmıştır. Buna ek olarak, en az
vault, proteininin bazı ilaçlar için hücre hassasiyetinin
düzenlenmesinde işlev gördüğüne inanılmaktadır.
32
Hücre İskeleti
•
Hücre iskeleti hücre şeklini korumak ve değiştirebilmek ve hücresel hareketler
meydana getiren işlemleri ortaya çıkarann lifli bir ağdır.
•
Üç kendi çaplarına içerdikleri protein türlerine göre hücre iskeleti filamentleri
3 sınıf vardır. Boyutu için, inceden başlayarak, bunlar:
(1) Aktin filamentler (mikrofilamanlar olarak da adlandırılır )
(2) Intermediate filamentler
(3) mikrotübüller
Aktin filamentler ve mikrotübüller hücre değişen ihtiyaçlarına göre hücre
iskeleti çerçevesinin bu bileşenleri değiştirmek için izin hızla monte ve
demonte edilebilir. Bunun aksine, orta filamanlar, bir kez monte edildikten
sonra, kolay kolay demonte edilmez.
•
33
Hücre iskeleti
• Aktin filamanlar G-aktin (veya "küresel aktin") proteininin
monomerlerinden oluşur.
• G-aktin, F-aktin olarak bilinen iki büküm zincirlerinin bir
polimer halinde birleştirmektedir, (" lifli").
• Bu filamanlar, tüm hücrelerin hücre iskeletinin önemli bir
kısmını oluşturur. Bunlar, hücre şekli, Amipsi benzeri
hareketleri ile hücrelerin hareket yeteneği, hücre bölünmesi ve
kas hücre kasılmasında önemli rol oynar.
34
Hücre iskeleti
• Ara filamanlar çeşitli proteinlerin bükülmüş şeritlerinden
oluşur:
• -Keratin
• -Desmin
• -Lamin
• Bu filamentler de hücre şeklini ve çekirdeği sabitlemeye
yardımcı katkıda bulunur.
• Bu hücrelere önemli ölçüde mukavemet sağlamakta ve bunun
sonucu olarak mekanik gerilmeye maruz hücrelerde özel
bölgeler gelişmiştir (örneğin, dezmozom ile birlikte).
35
Hücre iskeleti
• Mikrotübüller, tübülin denen proteinlerin alt birimlerini
oluşturan yaklaşık çapları 25 nm, içi boş borulardır.
• Bunlar hücre iskelet filamanların arasında en rijit olanlar olup
silindir şeklini koruyacak şekilde bir çerçeveye sahiptirler,
nöronların uzun işlemlerinde yer almaktadır.
• Mikrotübüller da birbirine kaynaşık dokuz mikrotübül setinden
oluşan Sentriyoller olarak adlandırılan iki küçük silindirik
gövdeyi sarmalayan ve sentrozom, olarak bilinen hücrenin bir
bölgesinden etraf doğru yayılır.
36
Hücre iskeleti
• Sentrozom mikrotübül oluşmasını ve uzamasını düzenleyen
amorf malzeme bulutudur. Hücre bölünmesi sırasında,
sentrozomlan kromozomların ayrılması için kullanılan
mikrotübüler mil liflerini oluşturur.
• Mikrotübüller ve aktin filamentler de sitoplazma içinde
organellerin hareketleri ile ilişkilendirilmiştir. Bu lifli
elemanlar yollar oluşturur ve organeller bu izler boyunca ,
organellerin yüzeyine bağlı kontraktil proteinler tarafından
itilir.
37
Hücre iskeleti
• Sil, bazı epitel hücrelerin yüzeylerinden saç benzeri hareketli
uzantılardır. Sentriyoller içinde bulunana benzer bir model
içinde düzenlenmiş mikrotübüllerden bir merkezi çekirdeğe
sahiptir.
• Bu mikrotübüller, bir kontraktil proteini ile kombinasyon
halinde, silya hareketlerini oluştururlar.
• içi boş organların iç yüzeyi Silli epitel doku ile kaplıdır , silli
epitel yüzeyi boyunca lümen içeriğini ileri ve geri dalga
oluşturarak iter,. Buna bir örnek mukusun trakeanın
yukarısındaki, akciğerlere zarar verebililecek solunan
parçacıkları temizlenmesine yardımcı olan, bir silya-aracılı
harekettir.
38
Hücre iskeleti
Fig. 3-15
39
Proteinler
• Proteinler organ fonksiyonu için hücre
haberleşmesinden yeniden doku oluşumuna
kadar, tüm fizyolojik süreçlere dahil olurlar
• Hatırlayınız:
DNA
RNA
Kopyalama/Transcription
PROTEIN
Çeviri/Translation
40
Protein Sentezi
Fig. 3-16
41
Bir DNA
şeridinde bir
gen parçası
Gen tarafından
kodlanan Amino
asit sırası
Fig. 3-17
42
DNA kodları
• DNA alfabesindeki dört bazın 64 farklı üç harfli
kombinasyonlarıyla 64 üçlü kelime oluşturmak için
düzenlenebilir.
• Bir amino asit, genellikle birden fazla üçlü kelime ile
tanımlanabilir. Örneğin, DNA üçlülerinden C-C-A, C-C-G,
C-C-T ve C-C-C, dört adedi de amino asit glisini belirtir.
• Sadece 64 olası üçlünün 61tanesi amino asitleri belirtmek için
kullanılır. Amino asitleri belirtmeyen üçlüler, durdurma
sinyalleri olarak bilinir. Bir cümlenin sonundaki nokta ile aynı
işlevi yerine getirir -genetik bir mesajın sonu ulaşıldığını
göstermektedir.
43
DNA’nın mRNA’ya kopyalanması
DNA’nın kalıp
olmayan şeriti
DNA ‘nın kalıp şeridi
Durdurma
sinyali
burda
DNA polimeraz ve
transkripsiyon faktörlerine
bağlanma için baz
diziliminin başlatıcısı
Fig. 3-18
44
Spliceosomes
Fig. 3-19
45
Fig. 3-20
46
47
48
Transcription/Kopyalama
Büyüyen
Polipeptit zinciri
Tamamlanan
Protein
Serbest
Ribozom altüniteleri
Fig. 3-22
49
Splicing
Fig. 3-23 50
Protein Sentezinin Düzenlenmesi
Fig. 3-2451
Mutasyonlar
• Bazı kimyasal maddeler ya da iyonize edici
radyasyon nükleotid dizisi içindeki sıralamada bir
değişiklik ile sonuçlanan DNA’da yapısal
değişikliklere neden olabilir
• Nükleotid dizisi içinde bir değişiklik, proteinin
yapısındaki bir değişmeye yol açabilmektedir.
• Protein yapısındaki değişiklikler hücre fonksiyonunu
bozabilir veya hücrenin ölümüne neden olabilir.
52
Protein Bozulması
• Farklı proteinleri farklı hızlarda yıkılırlar.
• Bir denatüre protein hali hazırda daha sağlam bir
konformasyonu olan bir proteinden daha kolay
yıkılır.
• Proteinler, ubikitin adlı küçük bir peptidin, proteine
bağlanması ile yıkılması için hedeflenebilir. Bu
peptit, proteini açan ve küçük peptidler halinde
ayıran, ve proteazom olarak bilinen bir protein
kompleksine proteini yönlendirir.
53
Protein salgılanması
Fig. 3-25
54
Terminoloji
• Bir ligand, aşağıdaki kuvvetlerden biri tarafından bir proteine
bağlanan herhangi bir molekül ya da iyondur.
(1) Ligand ve protein üzerindeki zıt yüklü iyonik ya da
polarize gruplar arasındaki elektriksel çekim
(2) iki molekülün üzerinde polar olmayan bölgeler arasındaki
hidrofobik kuvvetler nedeniyle oluşan zayıf çekim
• Kovalent bağlar içermeyen bu türden bağlar genellikle geri
dönüşlüdür.
• Bir ligantın, bir proteine bağlandığı bölgesi bağlanma bölgesi
olarak bilinir.
55
Terminoloji
• Bir protein, belirli bir ligand için, her biri özel bir kaç bağlanma
bölgesi ihtiva edebilir veya aynı ligant için birden fazla bağlayıcı
bölgeye sahip olabilir.
• Tipik olarak, bir proteine bir ligandın bağlanması proteininin şeklini
(konformasyonunu) değiştirir. Bu durumda, proteinlerin özel
fonksiyonları liganda bağlı olarak, aktive ya da inhibe edilebilir.
örneğin, bir enzim olması durumunda, ligand kaldırılana kadar
konformasyondaki bir değişiklik enzimi daha aktif hale getirebilir.
56
Proteine Bağlanma: Kimyasal Özgünlük
• iki proteinin bağ yapmak için , birbirine yeterince yakın olmalıdır, bu
nedenle güçlü bağ yapabilmesi için yükleri ve şekilleri tamamlayıcı
olmalıdır.
• bir proteinin bağlanma yerinin spesifik ligandlara bağlanma
kabiliyeti, kimyasal özgüllük olarak bilinir, Çünkü bağlanma yeri,
bağın kimyasal tipini belirler,
• Uygun bir şekilde bağlamak için proteinlerin doğru yapısal şekle
sahip olması gerekir.
• Bazı yerler sadece bir ligandı bağlarken, diğerlerine pek çok ligand
bağlanabilir. Proteinlerin ve ilaçların şeklinin çok önemli omasının
nedeni budur. Bir ilaç daha fazla yere bağlanırsa istenmeyen yan
etkilerin ortaya çıkma ihtimali daha yüksek olur.
57
Proteine Bağlanma:Afinite(çekim)
• Ligand-protein bağının gücü, afinite olarak bilinen
bağlanma bölgesinin bir özelliğidir.
• Bir ligand için bir bağlanma yerinin afinitesi, bir
bağlı ligandın protein yüzeyini terk ederek proteini
bağlanmamış duruma ne kadar büyük bir olasılıkla
döndüreceğini belirler.
• Bir ligandı sıkıca bağlayan bağlama yerlerine yüksek
afiniteli bağlanma yeri; ligandını zayıf bağlayanlara
düşük afiniteli bağlanma yeri denir.
58
Proteine Bağlanma:Afinite(çekim)
Farklı proteinlerin aynı liganda bağlaması mümkün olabilir, yani, aynı
kimyasal özgüllük ama aynı ligand için farklı afinitelere sahip olabilir.
• Örneğin, negatif yüklü iyonize grubuna sahip bir ligant, pozitif yüklü bir amino
asit yan zinciri içeren bir bağlanma yerine güçlü bir şekilde bağlanırken, ancak
aynı şekle fakat pozitif yüke sahip olmayan bir bağlanma yerine daha az güçlü
bir şekilde bağlanır.
•
•
Afinite, fizyoloji büyük bir öneme sahiptir. Çünkü bir proteinin, bir ligand için
yüksek afiniteye sahip bir bağlanma yeri varsa, proteine bağlanma için çok az
ligand gerekli olur,
•
Örneğin, bir terapötik ilaç, bir proteine bağlanarak etki edebilir; Proteinin bu
ilaç için yüksek bir afiniteli bağlanma yerine sahip olması halinde, genellikle
bir hastalığı tedavi etmek için ilacın sadece çok küçük miktarlarda, alınması
yeterli olur. Bu ise, istenmeyen yan etkilerin ortaya çıkma olasılığını azaltır.
59
Kilit ve Anahtar Bağlanma
Fig. 3-26 60
Protein-Bağlanma Yerleri
Fig. 3-27 61
Kimyasal Özgüllük
Fig. 3-28
62
Affinite
Fig. 3-29
63
Doyma
• Çözelti içinde bağlanmamış ligandlar ve bunlara karşılık gelen
protein bağlanma yerleri arasında bir dengeye hızla ulaşılır.
• Doyma terimi,, herhangi bir anda işgal edilen toplam bağlanma
yerleri oranını ifade eder
• Tüm bağlanma yerleri işgal edildiğinde, bağlama yerleri nüfusu
yüzde 100 doymuştur. mevcut yerlerin yarısı işgal edildiğinde,
sistem yüzde 50 doymuştur vb.
•
bağlanma yeri yüzde doyma değeri iki faktöre bağlıdır. Çözelti
içinde bağlanmamış ligandın (1) konsantrasyonu ve bir ligand
için bağlanma yerinin (2) afinitesi.
64
Doyma
Fig. 3-30
65
Yarışma
Fig. 3-31 66
Allosterik Düzenleme
• iki bağlanma yerine sahip bir protein, de yerlerden biri bir
liganda bağlanınca diğer yer şeklini değiştiriyorsa allosterik
modülasyonu gerçekleşir.
• bir allosterik bir protein üzerindeki bir bağlantı yeri,
Fonksiyonel (ya da aktif) yer olarak bilinir proteinin
fizyolojik fonksiyonunu gerçekleştirir
• Diğer Bağlanma yerine düzenleyici yer denir. Onun alosterik
bağlanma için bir modülatör molekülü olarak bilinen ligandı
düzenleyici yere bağlanır, şekli ve bu nedenle aktivitesini
fonksiyonel yer modüle eder.
67
Kovalent Modülasyon
• Kovalent modülasyon bazı protein yan
zincirlerinin yüklü kimyasal gruplara kovalent
bağlanmasıdır.
• En yaygın türü bir fosfat grubunun eklenmesidir.
Buna fosforilasyon denir.
• Fosforilasyon (ekleme) ve defosforilasyon
(kaldırma) enzimleri gerektirir.
68
Terminoloji
• kinaz bir proteine bir fosfat grubu ekleyen bir
enzimdir.
• fosfataz, bir proteinden, bir fosfat grubunu
uzaklaştıran bir enzimdir.
• Bu enzimler kendi hedeflerini bulmak için
proteindeki özgül dizileri tanırlar.
69
Allosteric Modulasyon & kovalent Modulasyon
Fig. 3-32 70
Enzimler ve Hücresel Enerji
• Hücresel metabolizma şunlardan oluşur:
– Katabolizma:Organik moleküllerin yıkımı
– Anabolizma:Organik moleküllerin sentezi
71
Kimyasal Tepkimeler
• Kimyasal reaksiyonlar kimyasal bağları
oluşturur ve kırar.
• organik moleküllerin sentezi ve yıkımı
kimyasal reaksiyonlar aracılığıyla
gerçekleştirilir.
72
73
74
Kütle Eylem Yasası
• Bir kimyasal reaksiyonun yönü, reaktant ve
ürünlerin konsantrasyonları ile kısmen
belirlenir.
75
Enzimler
• Enzimler, protein moleküllerir, yani, bir enzim, bir protein
katalizör olarak tanımlanabilir.
• Enzimler aktivasyon enerjisini azaltarak biyolojik
reaksiyonların daha yüksek bir reaksiyon hızı devam etmesini
sağlarlar.
• Fonksiyon için, bir enzim, reaktanlar ile temas durumuna
gelmelidir, enzim aracılı reaksiyonlarda bu durumuna
substratlar denir.
• Substrat bir enzim-substrat kompleksi oluşturmak üzere
enzime bağlanır ve daha sonra bu kompleks ürün ve enzimi
serbest bırakmak için yıkıma uğrar.
76
Enzimlerin Katalize ettiği Biyolojik Tepkimeler
Fig. 3-33 77
Doyma
Fig. 3-34
78
Konsantrasyon ve Doyma
Fig. 3-35
79
80
Kofaktör ve Koenzimler
• Metal iyonları enzimler için kofaktör olarak
işlev görürler
• Organik moleküller koenzim olarak işlev
görürler.
• Koenzimler vitaminlerden elde edilir.
– Örneğin, koenzimler NAD + '(nikotinamit adenin
dinükleotit) ve FAD (flavin adenin dinükleotit),
sırasıyla B vitaminleri, niasin ve riboflavin,den
elde edilir.
81
Enzim-aracılı Tepkimelerin Düzenlenmesi
• Enzim-bağlı reaksiyonlar üç ana faktör
tarafından kontrol edilmektedir:
– Substrat konsantrasyonu
– Enzim konsantrasyonu
– Enzim aktivitesi
82
Enzim-aracılı Reaksiyonların hızı
Fig. 3-38 83
Çoklu enzim Reaksiyonları
Fig. 3-39 84
Metabolik Yollar
• çoklu enzim yolları, hücresel enerji transferini
kapsar
– yakıt moleküllerinin parçalanması sonucu salınan
enerjinin ATP ye transferi
85
Hücresel Enerji Transferi
Fig. 3-40
86
Aerobik (Oksijenli) Metabolizma
Fig. 3-41 87
Anaerobik (oksijensiz) Metabolizma
Fig. 3-42
88
89
90
Krebs Döngüsü
Fig. 3-44 91
Elektron Taşıma & Oksidatif Fosforilasyon
Fig. 3-45 92
93
karbonhidrat katabolizması
Fig. 3-46 94
Glikojen Depolanması
Fig. 3-47 95
glukoneogenez
Fig. 3-48
96
Yağ Metabolizması
Fig. 3-49
97
Protein ve Amino Asit Metabolizması
Fig. 3-52
98
Yakıt Metabolizması Özet
Fig. 3-53
99
100
mRNA’nın Proteine Tercümesi
Fig. 3-21 101
Download