Artan Şiddet Olayları Ve Zorlaşan Öfke Kontrolü Teknolojinin dolayısıyla da toplumun gelişmesi insanlar birbirlerine daha yabancılaşmasına neden oldu. Tam tersi olması beklenirken yani zaman ile insan sevgisinin daha fazla ön plana çıkması gerekirken vahşet tabir edilebilecek olaylara varan şiddet olayları daha da sık yaşanmaya başladı. Bunun kişisel, toplumsal, ekonomik ve hatta teknolojik bir çok nedeni var. Bu nedenlere değineceğim ve öfkeyi kontrol edebilme üzerine birşeyler paylaşacağım ama önce öfkenin tanımını yapmakta yarar olduğunu düşünüyorum. Öfke nedir? Önce bu soruyla başlayalım. Öfke çıkarların çatışması, engellenme, rahatsızlık gibi duygulardan kaynaklanan ve insanın doğasında varolan bir duygudur. Öfke aslında normal ve her insanda olması gereken bir duygudur, mutluluktan bir farkı yoktur. Ama kontrol edilemeyip yıkıcı hale dönüştüğünde, kişinin hayatında ve ilişkilerinde sorunlara neden olur, kontrol edilemediği takdirde, olumsuz durumların yaşanmasına neden olur. Mutluluk da, öfke gibi kontrol edilemediği takdirde bireyi zor durumda bırakabilir. Yani kontrolsüz öfke de kontrolsüz mutluluk da sağlıklı değildir. Ayrıca öfke sadece insanlara özgü bir duygu değildir, her canlıda tehdit ile karşılaştığında ortaya çıkabilecek doğal bir hisdir. Öfke kontrol edilemediği sürece anormaldir, normal miktarda olduğu ve kontrol edildiği müddetçe sağlıklıdır. Yani hiç öfke yaşamamak, çok fazla öfke yaşamak gibi olumsuz bir durumdur. Öfkenin Nedenlerine bakalım. • • Fiziksel Nedenler: Havanın sıcak ya da soğuk olması, gürültü, çalışma şartlarının kötü olması, doğal afetler, trafik yoğunluğu, kişinin hasta olması vs. Sosyal Nedenler: Sosyal, ekonomik ve politik koşullar (İşsizlik, Teknolojik Gelişmeler, Maddi Sınırlılıklar) Aile ortamı (İş yükünün paylaşılamaması, Cinsiyetin gerektirdiği roller, Siyasi ve Kültürel değerler ve bu değerlere ait olan bireylerin bir arada yaşama zorunlulukları, Ailede yaşanan kayıplar ve rahatsızlıklar, Maddi ihtiyaçlara cevap verememe vs.) İş ve kariyer (Kısıtlı zamanda yapılması gereken işler, İşyerinde rekabet, Baskıcı yöneticiler ile çalışma, İşyerinde sosyal kabul vs.) Sosyal Çevre (Kişiler arası farklı değer yargıları, Yapılması gereken zorunluluklar vs.) Öfkelenmeye neden olan bir olay ile karşılaşıldığı zaman birey ya kendini kontrol altında tutar ya da sonu şiddete varan tepkiler verebilir. Aslında öfke tepkisi, ortamda ne olduğuna bağlı olarak değil, insanın olana nasıl tepki verdiğine bağlı olarak ortaya çıkar. Bunda kişinin o an içinde bulunduğu ruh hali de etkilidir. Birey bir gün aşırı tepki verdiği bir olaya bir başka gün tepki vermeyebilir. Öfke ve strese neden olan olaylar yeni mi oluşmaya başladı da şiddet olayları bu kadar fazla yayıldı? Yeni ihtiyaçlar ortaya çıktı; öfke ve strese neden olan bazı olaylar yeni yeni oluşmaya başladı. Ama şiddet olaylarının bu kadar üst düzeylerde yaşanmasındaki en etkili nedenler teknolojik gelişmeler ile insanların birbirlerine yabancılaşması, sosyal ortamlardan uzak kalma, şiddet içeren öğelere çok kolay ulaşabilme ve yazılı ve görsel basında şiddet içeren görüntülerin çok fazla bulunması ile insanların bilinçaltlarında şiddetin normalleşmesidir. Şiddet nasıl normalleşebilir ki? Yaşadığınız şehirde yeni bir araba gördünüz, bu araçtan hiç kimsede yok, rengine takıldınız, şöyle bir incelediniz ve onu çok beğendiniz. Bir süre sonra o araçtan şehrinizde daha fazla görmeye başladınız, bir çok kişi o arabaya biniyor. Artık bu araç sizin eskisi kadar ilginizi çeker mi? Yoksa artık sizin için onu trafikte görmek normal midir? O araç artık sizin ilgilinizi eskisi kadar çekmeyecek, başkalarında da o aracı görmek size normal gelecektir. Şiddet de aynı örnek ile açıklanabilir. Diyelim ki yaşadığınız şehir çok sessiz ve sakin bir yer. Bir şiddet olayı ile karşılaştınız, direk maruz kalmasanız da o olayı gördünüz ya da işittiniz, muhtemelen tepki gösterirsiniz. Bir süre sonra yaşadığınız yer o eski sessiz sakin bir yer olmaktan çıktı ve şiddet olayları çok fazla yaşanmaya başladı ve siz de bu olayları biliyorsunuz, artık sizi eskisi kadar etkilemeyecek size nispeten normal gelmeye başlayacaktır. İşte şiddet böyle normalleşmeye başlar. Dünyada her geçen gün binlerce şiddet vakası yaşanıyor ve bunların bir çoğunu görmemiş olsak da görsel ve yazılı basın aracılığı ile şahit oluyoruz ve artık şiddet bizim için normal bir hal almaya başlıyor, tıpkı hayatın bir parçası oluveriyor. Yetişkin bireyler üzerinde bile çok fazla etkili oluyorken, bir de bunun çocuklar üzerinde ki tahribatını siz düşünün. Yetişkinler sessiz ve sakin yaşamın ne olduğunu bildikleri için şiddet olaylarının olumsuz olduğunu bilirler. Peki ya çocuklar? Onlar artık direk şiddet toplumu içinde dünyaya geliyorlar ve bu şiddet toplumunda yaşamaya başlıyorlar, internetten televizyondan şiddet olaylarına o kadar çok maruz kalıyorlar ki bu durum artık onlar için normal bir hal almaya başlıyor ve işin kötüsü bu çocuklar bu normalleşmenin içinde büyüyorlar. Sevgili anne babalar bu sözüm sizlere çocukları bu normalleşmeden olabildiğince uzak tutmaya çalışın. Televizyon ya da internet aracılığı ile bunlara ulaşmalarını elinizden geldiğince engellemeye çalışın. Şiddet içerikli filmleri onlara izlettirmeyin, şiddet içerikli haberlerden onları uzak tutun, internetini kontrol altına alın, bu iş kolay değil ama siz en azından elinizden geleni yapın. Bir de önce siz öfkenizi kontrol edebilmeyi öğrenin ve daha sonra da çocuklarınıza öfkelerini nasıl kontrol altında tutmaları gerektiğini öğretin. Çünkü çocuklar ilk önce anne babalarını ve yakın çevrelerini model alırlar. Gelin bir de öfkeyi nasıl kontrol altında tutabiliriz ona bakalım ama tüm bu etkenlerin dışında birde bireyin kendisinden kaynaklı olan ve stres ile başa çıkmasını zorlaştıran düşünce biçimleri vardır. Bu düşünce biçimleri nelermiş onlara bir göz atalım: Bir insanın herkes tarafından sevilmesi gerekir. Herkes tarafından sevilmek ve kabul edilmek mümkün değildir. Her zaman mükemmel olmak gerekir. Hiçbir insan dört dörtlük değildir, zaten hatalarımız olduğu için insanız. Bütün kötü olaylar benim başıma gelir. Bazen insanların hayatlarında terslikler üst üste gelebilir. Bunda kişinin etkiye çok fazla açık olması ve içinde bulunduğu çevrenin etkisi olabilir ama bu bazı insanları şanslı bazılarının ise bütün felaketleri üzerine çeken bir paratoner olduğu anlamına gelmez. Hiç bir yol dümdüz değildir. Bazen yükselişleri bazen de düşüşleri vardır. Sonsuza kadar yükselen ya da sonsuza kadar düşen bir yol olmayacağı gibi sonsuza kadar iyi bir yaşam süren ya da sonsuza kadar kötü bir yaşam süren insan da olmaz. Her çıkışın bir inişi her inişin de bir çıkışı vardır. Önemli olan inerken de çıkarken de dikkatli olmaktır. Olaylar her zaman benim istediğim şekilde gelişmelidir. Her şeyi her zaman kontrol altında tutmak mümkün değildir. Hele toplum içinde yaşıyorsak böyle bir şey zaten mümkün değildir. Önemli olan bütün her şeyi kontrol altında tutmak değil, oluşan olumsuzlukları tolore edebilmeyi bilmektir. Diğer insanların istediği gibi olmasam yalnız kalırım. Bütün herkesi memnun edebilmek mümkün değildir. Herkesi memnun etmeye çalışmak akıntıya kürek çekmekten daha fazla bir enerji gerektirir. Belki akıntıya karşı zafere ulaşabilirsiniz ama bütün herkesi memnun edemezsiniz. Önce kendi mutluluğumuzu değil başkalarının mutluluğunu düşünmeliyiz. Kendi mutlu olamayan insan başkalarını mutlu edemez. Duygular bulaşıcıdır. Mutlu olursak çevremize mutluluk saçabiliriz. Mutsuz olursak mutsuzluk saçarız. Öfkeyi Kontrol Altında Tutabilmek İçin Neler Yapılabilir? Bir çok insan öfkesini saman alevine benzetir. Bir anda parlar ve kısa bir süre sonra söner gider. Ama iş işten geçmiş yanan yanmıştır. Sonuç önceden görülemediği için bir tepki verilmiştir, sonra da ortaya çıkan sonuçtan pişmanlık duyulmuştur. Bu senaryo bazılarınıza tanıdık gelebilir, düşüncesizde atılan bir adım ve sonrasında pişmanlık. O zaman burada kritik olan nokta sonrasını düşünebilmek. Öfke yaratan bir olay oluştu ve bir tepki doğacak, eğer o tepkiyi birkaç saniye erteleyebilir sonrasını düşünüp öyle hareket edebilirseniz belki de sorun çıkmadan engelleyebilirsiniz. Bu noktada birkaç saniye beklemek içinden ona kadar saymak, tepkiden sonrasını düşünebilmek ve ona göre hareket etmek gerekiyor. Fiziksel egzersiz yapmak ve dengeli beslenmek sağlıklı düşünebilmek için bize ön zemin hazırlar, o yüzden spor yapmalı ve dengeli beslenmeliyiz. Bunlar zengin işi diye aklınızdan geçiyor olabilir. Sadece zenginler mi dengeli besleniyor ya da zenginlerin hepsi dengeli mi besleniyor. Dengeli beslenmekten kastım en güzel yemekleri yemek değil, fast food tabir edilen aperatiflerden uzak durmak, yemeği öğünlerinde yemek. Spor yapmak içinde illa spor salonlarına gitmeye gerek yok, gün içinde yarım saat yürümek, asansör yerine merdivenleri kullanmak bile yeterli olacaktır. Kişiler Arası İlişkilerin geliştirilmesi ile ilgimizi ve enerjimizi yoğunlaştıracağımız bir alan bulabilmek, stresin etkilerini oldukça azaltacaktır. Çevresinde samimi dostları olan, eşiyle dostuyla arkadaşıyla bir şeyler paylaşabilen insanlar; kendine özel zamanlar ayırıp hobi geliştirebilenler (balığa gitmek, bir müzik aleti çalmak, halı sahada futbol oynamak, resim yapmak, şiir yazmak vs.) öfke yaratan durumlar ile daha kolay başa çıkabilmektedir. Eğer öfkenizi kontrol altında tutmakta başarılı değilseniz bir danışmandan psikolojik destek almak da seçenekleriniz arasında bulunmalıdır. Kamil DAYI Psikolojik Danışman