kişilik bozukluklarının çocuk ve ergenlerde öncül bulguları

advertisement
KİŞİLİK BOZUKLUKLARININ ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖNCÜL BULGULARI
(PRECURSORS OF PERSONALITY DISORDERS IN CHILDREN AND ADOLESCENTS)
Merve ÇIKILI UYTUN¹, Didem Behice ÖZTOP2
¹Dr,²Doç.Dr.,Erciyes Üniversitesi Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalı
Yazışma adresi/Corresponding address: Dr. Merve Çıkılı Uytun
Erciyes Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi
Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Polikliniği, 38039, Melikgazi, KAYSERİ
Tel/Phone: 0352 207 6666- 20853
Elektronik Posta Adresi/E-mail: mervecikili@yahoo.com
KİŞİLİK BOZUKLUKLARININ ÇOCUK VE ERGENLERDE ÖNCÜL BULGULARI
ÖZET
Geçtiğimiz yıllarda kişiliğin ve kişilik bozukluklarının çocukluk ve ergenlik döneminde
araştırılmasına dair gittikçe artan bir ilgi olmuştur. Son yıllarda birçok psikiyatrik bozukluğun
çocukluk ve ergenlik döneminden itibaren belirtilerinin başladığının gösterilmesi, şüphesiz bu
çalışmaların artışına katkı sağlamıştır. Ayrıca biyolojik alanda yapılan çalışmalar ve hayvan
deneylerinin de bu alandaki çalışmalara katkısı olmuştur. Bu çalışmalarla birlikte kişilik
bozukluklarının çocukluk ve ergenlikte tanısal değerlendirmesine ilişkin konular da gündeme
gelmiştir. Henüz yapılan çalışmalar bu açıdan yetersiz olmakla birlikte ileride kişilik
bozukluklarına yönelik çocuk ve ergenler için ayrı bir tanı sınıflandırması oluşturulması
bakımından ümit vericidir.
Çalışmalarda en çok üzerinde durulan kişilik bozuklukları ise sınırda ve antisosyal kişilik
bozuklukları olmuş ve özellikle bu kişilik bozukluklarının çocuk ve ergenlerde öncül
bulgularına dair önemli veriler elde edilmiştir. Histrionik, bağımlı ve çekingen kişilik
bozukluklarına dair ise göreceli olarak sınırlı sayıda bilgi bulunabilmiştir.
Bu konuyla ilgili yurt dışında giderek artan sayıda çalışma ve derleme olmasına rağmen
ülkemizde henüz bu konuda yapılmış çalışma ve derlemelere rastlanmamıştır. Bu açıdan
literatüre katkı sağlaması amacıyla kişilik bozukluklarının çocukluk ve ergenlik dönemindeki
öncül bulguları konusunda yapılan çalışmalar makalemizde derlenmiştir.
Anahtar Kelimeler: Çocukluk, ergenlik, kişilik bozuklukları
PRECURSORS OF PERSONALITY DISORDERS IN CHILDREN AND ADOLESCENTS
ABSTRACT
In previous years, there was an increasing interest on investigation of personality and
personality disorders at childhood and adolescence. Obviously, demonstration the fact that
the symptoms of many psychiatric disorder commence as from childhood and adolescence
in recent years contributed to this increased interest. Moreover, studies in biology field and
animal trials also contributed to the investigations in this field. By these studies, issues
regarding diagnostic assessments of personality disorder at childhood and adolescence come
to the order. Although studies are insufficient in this context, they are promising in terms of
developing a distinct diagnostic classification in personality disorders for children and
adolescents in the future.
In the studies, borderline and anti-social personality disorders were the most frequently
addressed personality disorders and, in particular, important data were obtained about
precursors of these personality disorders in children and adolescents. Relatively limited
information can be found about histrionic, dependent and avoidant personality disorders.
Although there are increasing numbers of studies and reviews on precursors of personality
disorders at childhood and adolescence worldwide, no such study or review was found on
this field so far in Turkey. Thus, we reviewed the articles on precursors of personality
disorders at childhood and adolescence to provide a contribution to literature.
Keywords: Childhood, puberty, personality disorders
GİRİŞ
Kişilik, bireylerin düşünce, duygu ve davranış gibi psikolojik tepkilerindeki farklılıkları
belirleyen, sadece yaşanan an, içinde bulunulan biyolojik durum veya sosyal ortam ile
açıklanamayan biçimde süreklilik gösteren özellikler ve eğilimler olarak tanımlanabilir
(Berens 1999). Kişilik, devamlı gelişme eğiliminde olup bu gelişimin amacı olgun ve dengeli
bir benlik geliştirmektedir (Kuzgun 1972). Kişilik Bozuklukları (KB) ise DSM-IV’te, bireyde
kendisini öznel sıkıntı ve/veya toplumsal - mesleki işlevsel bozuklukla ortaya koyan biçimde,
uzun süreli uyum bozukluğu ve katı eğilimlerin var olması şeklinde tanımlanmıştır (APA
1994). Kişilik Bozuklukları DSM-IV-TR de üç sınıfa ayrılmıştır (Sadock BJ 2007). A kümesi KB
larının; şizofreni spektrum bozuklukları ile biyolojik zayıflıkları ortak, fakat bilişsel ve sosyal
fonksiyon bozuklukları şizofreni spektrum bozukluklarına göre daha hafiftir (Thaker ve ark.
1993). Şizotipal, Şizoid ve Paranoid KB larından oluşmaktadır (APA 2000). B kümesi; narsistik,
borderline, antisosyal, ve histriyonik gibi dramatik, dürtüsel ve duygusal özellikleri olan dört
bozukluğu içerir (Knutson 2004). C kümesi; obsesif-kompulsif, bağımlı ve çekingen olmak
üzere endişeli ve korkulu özellikleri paylaşan üç bozukluğu içerir (Sadock 2007). DSM-V’ te
de kişilik bozuklukları aynı şekilde sınıflandırılmıştır (APA 2013).
Genel
toplumda
kişilik
bozukluklarının
yaygınlığının
%10-20
arasında
olduğu
hesaplanmaktadır (Sadock 2007). Ergenler için bu oranın % 6-17 arasında olduğu tahmin
edilmektedir (Johnson ve ark. 2006). Shiner (2009) yaklaşık olarak 10 ergenden 1 ‘inde kişilik
bozukluğu bulunabileceği, belirli kişilik bozukluklarının oranlarının %1-2 civarında
olabileceğini bildirmiştir. Sharp ve Bleiberg (2007) sınırda kişilik bozukluğunun, ergenlerde
erişkinlere göre daha fazla görüldüğünü ileri sürmüşlerdir.
Kişilik, erişkinliğe kadar tam olarak olgunlaşmamış kabul edildiği için çocuk ve ergenlerde
kişilik bozukluklarına dair yapılan araştırmalar ihtilaflı ve başlangıç düzeyindedir (Trull ve
Durrett 2005, Esterberg 2010). DSM’de de; “kişilik, çocuklukta henüz instabil ve çocukluktaki
kişilik özelliklerin her zaman değişmeden kalmamaktadır” şeklinde bir görüş bulunmasına
rağmen (APA 1994), DSM-IV-TR’ de çocuk ve ergenlerde kişinin uyum bozukluğuyla giden
özel birtakım kişilik özelliklerinin yaygın ve sürekli olduğu dolayısıyla eksen I veya gelişim
dönemi özellikleri ile sınırlı olmayan durumlarda kişilik bozuklukları tanı kategorilerinin
uygulanabileceği belirtilmiştir. En az 1 yıl bu belirtilerin sürmüş olması gerektiği söylenmiştir
(APA 2000).
Son yıllarda yapılan çalışmalar ergenlik dönemindeki gelişimsel değişikliklere rağmen, çocuk
ve ergenlerde kişilik bozukluklarının öncüllerinin saptanabileceğini ileri sürmektedir (Millon
ve Davis 1996). Bernstein ve arkadaşlarının çalışmasında (1996) ergenlerde tanımlanan kişilik
bozukluğu olgularının önemli bir kısmında, tanı konulmasından 10 sene önce bile davranış
sorunları ve duygusal sorunların belirgin olduğu bulunmuştur. Ayrıca takip eden diğer
çalışmalarda çocuklardaki uyumsuz davranışların, ergenlik ve erişkinlik döneminde kişilik
bozuklukları ile ilişkili olduğunu göstermiştir (Hart ve ark. 1997, Newman ve ark. 1997, Cohen
1999).
Kişilik özellikleri çocukluk ve ergenlik döneminde, erişkinliğe göre daha değişken ve tutarsız
olmasına rağmen (Roberts ve Delvecciho 2000) uyumsuz kişilik özelliklerinin çocukluk
döneminde zayıf akademik başarı, ergenlik döneminde kişiler arası ilişkilerde sorunlar (Shiner
2000) ve erken yetişkinlikte alkol kötüye kullanımı için yordayıcı olduğunu göstermiştir
(Cloninger ve ark. 1988). Cohen ve arkadaşları yaptıkları çalışmada (2005) adolesan kişilik
bozukluğu tanısı alan çocukların, erişkin yaşamda I. Eksen patolojileri için geliştirdiğini
belirtmişlerdir. Klinisyenlerin ve araştırmacıların ergenlerde kişilik bozuklukları tanısını nadir
kullanmalarına rağmen, giderek artan veriler ergenlik dönemindeki önemli değişime rağmen
uyumsuz kişilik özelliklerinin ergenlik döneminden itibaren kalıcı olarak devam ettiğini
göstermektedir (Bradley 2005). Ayrıca ciddi kişilik bozukluğu belirtileri olan bazı çocuk ve
ergenlerin belirtileri erişkin yaşamda da devam ederken I.Eksen patolojisi eklenmesiyle
prognoz daha da kötüleşebilmektedir (Crawford ve ark 2008).
Özellikle bu alanda son 2 dekatta giderek artan çalışmalar, ergenlerde sınırda kişilik
bozukluğu ve antisosyal kişilik bozukluğunun sık görüldüğünü ileri sürmektedir (Seagrave ve
Grosse 2002, Frick 2002). Bu artışın muhtemel nedenlerinden biri, yetişkinlikte tanı konan
birçok ruhsal bozukluğun öncül belirtilerinin ve hatta başlangıcının ergenlik döneminde
olduğunun gösterilmesidir (Cohen 2008). Bu çalışmalarda; yaşam boyu anksiyete
bozuklukları, duygu durum bozuklukları, dürtü kontrol bozuklukları ve madde kullanım
bozukluklarının yarısının 14 yaşından itibaren başladığı bildirilmiştir (Kessler ve ark. 2005).
Diğer bir neden ise kişilik bozukluklarının etiyolojisinde gen ve çevre etkileşimi görüşünün
hayvan ve insan çalışmalarında da gösterilmiş olması ve ruhsal bozuklukların etiyolojisinde
giderek bu görüşün önem kazanmasıdır (Penke ve Denissen 2007).
Yakın dönemde epigenetik alanında yapılan çalışmalar, gen ve çevre etkileşiminin altında
yatan mekanizmaların anlaşılmasını sağlamıştır (Svrakic ve Cloninger 2010). Epigenetik
çalışmalarda çevrenin etkisiyle DNA diziliminde değişiklik olmadan gen ekspresyonunun
değiştiği gösterilmiştir. Gen- çevre etkileşimi, direk olarak DNA da değil, DNA’ nın
ekspresyonunun düzenlenmesiyle ilgili değişiklikler oluşturur (Fraga ve ark. 2005). Hayatın
erken evresinde meydana gelen epigenetik değişikler sabit kalmaya eğilimli olsa da
(Champagne ve Curley 2009) erişkin yaşamda bile çevresel etkilere, kimyasal etkilere veya
sosyal olaylara bağlı olarak değişebilmektedir (Fraga ve ark. 2005). Bu çalışmalar ile de
gösterilmiştir ki insan yaşamının erken döneminde yaşadıkları, epigenetik mekanizmalar
aracılığıyla hayat boyu ruhsal bozukluklar ile ilişkilidir (Svrakic ve Cloninger 2010).
KİŞİLİK BOZUKLUKLARININ GENEL ÖNCÜL BELİRTİLERİ
Kişilik bozukluklarının genel olarak bazı öncül belirtileri bulunduğu yapılan araştırmalarda
gösterilmiştir.
Bu
kararsız, uygunsuz veya
bulgular;
sınırlı
düşmanca,
duygulanım,
paranoyak dünya
dürtüsellik veya
görüşü,
katılık,
yoğun,
aşırı yakın veya
uzak / çekingen ilişkiler, benlik duygusunda aşırılık veya eksiklik, tuhaf düşünce süreçleri
ve davranışlar, sosyal alanlarda bozulma, okul ve iş problemleri, adli problemler, intihar
düşüncesi ve davranışı, depresyon, madde kullanımı ve psikopatidir (Bernstein ve ark. 1993,
Brent ve ark. 1993, Brent ve ark. 1994, Geiger ve Crick 2001). Ayrıca duygusal ve davranışsal
problemler kadar çocukluk çağındaki I.Eksen patolojileri de daha sonra eksen II patolojilerinin
gelişimi ile ilişkilidir (Bernstein ve ark. 1996, Johnson ve ark. 1999, Daley ve ark. 1999, Kasen
ve ark. 2001). 641 Çocuğun dahil olduğu 10 yıllık izlem çalışmasında (Children in the
Community); davranış problemlerinin her 3 kümedeki kişilik bozuklukları için yaklaşık %20%30 oranında, depresif semptomların A ve B kümesi bozuklukları için yaklaşık %40 oranında,
olgunlaşmamanın her 3 kümedeki kişilik bozuklukları için yaklaşık %20-%30 oranında,
anksiyete problemlerinin ise sadece B kümesi kişilik bozukları için yordayıcı olduğu
bulunmuştur (Bernstein ve ark. 1996). Erken ergenlik döneminde yıkıcı davranım bozuklukları
olanların, ortalama 43 yaşlarında B kümesi bozuklukları, duygusal bozuklukları olan ergen
kızların ise C kümesi KB ları için artmış riske sahip oldukları gösterilmiştir (Helgeland ve ark.
2005).
KB larının gelişiminde erken çocukluk döneminde yaşanan olumsuz psikososyal olayların rolü
olduğu bilinmektedir. İhmal; sınırda, çekingen, antisosyal, şizotipal KB ları ile ilişkili, cinsel
istismar; Bağımlı KB hariç diğer kişilik bozuklukları ile ilişkili, fiziksel istismar; antisosyal,
sınırda, şizotipal KB ları ile ilişkili, duygusal istismar; sınırda, bağımlı, şizotipal, şizoid, obsesif
kompulsif, narsisistik ve paranoid KB ları ile ilişkili bulunmuştur (Johnson ve ark. 2005,
Teicher ve ark. 2006). Aşırı yükleyici, tutarsız veya aşırı kapsayıcı ebeveyn tutumları, ailede
ruhsal hastalık, madde kullanımı, suç işleme, düşük sosyoekonomik düzey, ebeveyn kaybı,
tek ebeveyn ile büyüme, sosyal yalıtma gibi psikososyal faktörler, kişilik bozukluklarının
gelişiminde rol oynayan diğer faktörlerdir (Bezirganian ve ark. 1996, Cohen 1996, Guzder ve
ark 1999, Bradley ve ark. 2005, Johnson ve ark. 2006, Tackett ve ark. 2009).
1.ŞİZOTİPAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Şizotipal KB, ilk olarak DSM- III’ te, şizofreni hastalarının birinci derece yakınlarında
tanımlanmıştır (Siever ve Gunderson 1983). Şizotipal KB, referans fikirleri, tuhaf inançlar,
farklı algısal deneyimler, tuhaf düşünce ve konuşmalar, paranoid düşünceler, uygunsuz veya
kısıtlı duygulanım, tuhaf görünüm veya davranışlar, yakın ilişkilerde yoksunluk ve paranoya
ile ilişkili sosyal anksiyete bu KB’ nun tanı ölçütleridir (APA 2000).
Epidemiyoloji
Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568
hastada
şizotipal
kişilik
bozukluğu
prevalansının
ortalama
14
yaşında
yapılan
değerlendirmede %1.8, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %2.5, 22 yaşında yapılan
değerlendirmede %3.3 oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
Şizotipal KB tanısı almış ergenlerin, stresli yaşam olaylarına daha fazla maruz kaldıkları
(Tessner ve ark. 2009) ve annelerinden yüksek olasılıkla daha erken dönemde ayrıldıkları
(Anglin ve ark. 2008) yapılan çalışmalarda gösterilmiştir. Düşük sosyoekonomik düzey de
şizotipal KB için bir risk faktörü olarak bulunmuştur (Cohen ve ark. 2008). Beyin yapısının
nörogörüntüleme yöntemleri ile değerlendirildiği çalışmalarda 22q11.2 delesyon sendromu
ile şizotipal bulgular arasında bir ilişki olduğu yakın zamanda gösterilmiştir (Campbell ve ark.
2006). Başka bir çalışmada ise şizotipal özellikleri yüksek olan çocukların prefrontal
gyrifikasyonlarında artış olduğu bulunmuştur (Stanfield ve ark 2008). Nörobiyolojik
çalışmalarda ise şizotipal KB olan hastalarda dopamin metaboliti olan homovalinik asidin
(HVA) Beyin Omurilik Sıvısında (BOS) sağlıklı gönüllülere göre daha yüksek olduğu
bulunmuştur. Ayrıca şizotipal KB olanlarda psikotik semptomların sayısı ile BOS-HVA
düzeyleri arasında pozitif bir ilişki olduğu bulunmuştur (Siever ve ark. 1993). Başka bir
çalışmada ise Şizotipal ve Borderline KB bir arada bulunduğunda amfetamin enjeksiyonu ile
psikotik semptomlar görülürken, sadece Borderline KB olanlarda böyle bir durum olmadığı
bulunmuştur (Schulz ve ark. 1998). Şizotipal kişilik bozukluğunda yapılan MRI çalışmalarında
ise; kaudal superior temporal gyrus ve planum temporale hacminde azalma olduğu
gösterilmiştir (Takahashi ve ark. 2010). Doğum öncesi ve sonrası faktörlere bağlı gelişen
düşük zekâ düzeyinin de ergenler ve erişkinlerde özellikle şizotipal KB için risk faktörü
olabileceği düşünülmektedir (Cohen 1996, 1998).
Öncül Bulgular
Şizotipal KB tanısı almış ergenlerin çocukluk dönemlerinde yüksek oranda otistik özellikler
gösterdikleri (Esterberg ve ark. 2008) ve agresyona yatkınlıklarının daha fazla olduğu
görülmüştür. Arkadaşlarıyla ilgilenmeme (Olin ve ark.1997), bilişsel işlevlerde sınırlılıklar
(Trotman ve ark.2006) tek başına kalma, yaşıtlarıyla ilişkilerinin kötü olması, toplumsal
anksiyete duyma, okul başarısı düşüklüğü, aşırı duyarlılık, acayip düşünceler, acayip bir dil
kullanma ve özel birtakım fantezilerin olması (APA 2000) görülebilen diğer bulgulardır.
Şizotipal kişilik bozukluğu tanısı alan ergenlerin, aynı yaştaki sağlıklı gönüllüler ile
karşılaştırıldıklarında, bilişsel sorunların (Diforio ve ark. 2000, Trotman ve ark. 2006) ve
hareket anormalliklerinin daha fazla olduğu (Mittal ve ark. 2008) ve kortizol salınımında artış
(Mittal ve ark. 2007) gösterdikleri görülmüştür. Başka bir çalışmada gençlerde sık görülen
fantezi yatkınlığının şizotipal belirti skorları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (SanchezBernardos ve Avia 2006). Fantezi yatkınlığının, büyüsel düşünce ve bilişsel-algısal boyutlar
gibi şizotipinin pozitif özellikleri ile ilişkili olduğu bulmuşken, sosyal kaygı gibi kişilerarası
belirtilerle ilişkili olmadığı bulunmuştur. Başka bir çalışmada ise, ergenlerde şizotipinin pozitif
özellikleri ile depresyon ve anksiyeteyi de içeren ciddi duygu durum semptomlarının ilişkili
olduğu gösterilmiştir (Deurell ve ark. 2008).
Prognoz
Asarnow (2005) çocukluk döneminde düşünülen şizotipal KB nun nispeten tutarlı seyrettiğini
ve erişkin dönemde daha ciddi şizofreni spektrumu bozuklukları için risk teşkil ettiğini
göstermiştir.
2.ŞİZOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Şizoid KB, kişilerarası ilişkilerde eksiklik ve bu şekilde ilişki kurmaya yönelik isteksizlik ile
karakterizedir. Şizoid KB olanlar, yaşamlarını, diğer insanlarla en az etkileşime girecekleri
şekilde düzenlerler. Genellikle yetenekleri doğrultusunda çok az sosyal iletişim gerektiren
işler tercih ederler (Beck ve Freeman 1990).
Epidemiyoloji
Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568
hastada şizoid kişilik bozukluğu prevalansının ortalama 14 yaşında yapılan değerlendirmede
%1.1, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %1.8, 22 yaşında yapılan değerlendirmede %2.8
oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
Şizoid KB'na özgü kısıtlı sayıdaki araştırmalar bu bozukluğu olanlarda dopamin 2 reseptörü
TAqA1 aleli sıklığında artış olduğunu ve bu bireylerin frontal lob işlevlerini ölçen bir test olan
Wisconsin Kart Sıralama Testinde normal bireylere göre daha kötü performans
gösterdiklerini ortaya koymuştur (Tien ve ark. 1992, Blum ve ark. 1997). Cinsel ve duygusal
isitismarın, şizoid KB ları ile ilişkili olduğu gösterilmiştir (Johnson ve ark. 2005, Teicher ve ark.
2006).
Öncül Bulgular
Şizoid KB, hakkında pek fazla veri bulunmamaktadır. Wolff ve arkadaşlarının (1991a, 1991b)
çalışmalarında, bir grup okul çağı çocukta şizoid KB özellikleri, empatide güçlük, zihinsel
katılık, kişiler arası hassasiyette artış, iletişimde değişik stiller ve yalnızlık olarak
tanımlanmıştır. Yalnız başına yaşama, yaşıtlarıyla olan ilişkilerde bozukluk ve okul başarısında
düşüklük gibi özellikler de erken dönemde bu çocuklarda görülebilir (APA 2000).
Prognoz
Şizoid KB genellikle erken çocukluk döneminde başlar (Sadock ve Sadock 2007). Takip
çalışmalarında bu özelliklerin giderek sabit hale geldiği, bu kişilerin yetişkin dönemde
şizotipal KB kriterlerini karşıladığı ve şizofreni için risk taşıdıkları gösterilmiştir (Wolff ve ark.
1991).
3. PARANOİD KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Paranoid KB olanlar, yaygın ve sürekli şüphecilik ve savunma gösterirler. Bu şüpheciliğin
başkaları tarafından incinebileceği beklentisi ve başkalarını manipülatif ve aldatıcı olarak
algılama nedeniyle olduğu düşünülmektedir (APA 2000).
Epidemiyoloji
“Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568 hastada
paranoid kişilik bozukluğu prevalansının ortalama 14 yaşında yapılan değerlendirmede %1.9,
16 yaşında yapılan değerlendirmede %3, 22 yaşında yapılan değerlendirmede %4 oranında
olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
Natsuaki ve ark. (2009) nın yaptığı çalışmada paranoid KB tanısı almış ergenlerin, çocukluk
dönemi boyunca kötü muameleye uğradıkları saptanmıştır. Çocukluk çağında dikkat eksikliği
hiperaktivite bozukluğu (DEHB) tanısı almış bireylerde, geç ergenlik döneminde paranoid KB
gelişimi açısından artmış bir risk olduğu gösterilmiştir (Miller ve ark. 2008). Ayrıca erken
dönemde anksiyete bozuklukları veya artmış anksiyete semptomları paranoid KB açısından
artmış risk teşkil etmektedir (Kasen ve ark.2001). Paranoid KB olan yetişkinlerin
çocukluklarında istismar ve ihmale maruz kaldıkları da gösterilmiştir (Grant ve ark. 2004).
Öncül Bulgular
Çocukluk ve ergenlik dönemi bulgularına dair veriler sınırlıdır. Ancak paranoid KB’ nun tek
başına kalma, yaşıtlarıyla ilişkilerinin kötü olması, toplumsal kaygı duyma, okul başarısı
düşüklüğü, aşırı duyarlılık, acayip düşünceler, acayip bir dil kullanma ve özel birtakım
fantezilerin olması ile çocukluk ve ergenlik döneminde de ilk kez ortaya çıkabilir (APA 2000).
Zayıf akran ilişkileri, akran zorbalığı ve dışa vurum bozuklukları gösterdikleri görülmüştür
(Natsuaki 2009).
Prognoz
Paranoid KB’ nun prognozu ile ilişkili bilgiler diğer A kümesi KB ‘larına göre daha sınırlıdır.
Şizotipal KB’ dan daha az olmasına rağmen, paranoid KB’ u da şizofreni spektrum
bozuklukları için risk teşkil etmektedir (Esterberg ve ark. 2010). Johnson ve ark.ları (2000a)
ise ergenlik döneminde paranoid KB tanısı alan ergenlerin, erişkinlikte şiddet ve suça yönelik
dışa vurum bozuklukları açısından artmış riske sahip olduklarını göstermişlerdir.
4. NARSİSİSTİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Narsisistik KB, ilk olarak 1980 yılında DSM-III’ te tanımlanmıştır. Narsisistik KB, kendilerini
aşırı derecede önemseme ve aynı alanda eşi olmadığı şeklinde büyüklük duyguları, eleştiriye
tahammülsüzlük ile karakterizedir. Ergenlerde gelişimsel olarak narsisistik özellikler
görülebilir fakat bu özellikler narsisitik KB’ ndan ayırt edilmelidir (APA 2000).
Epidemiyoloji
“Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568 hastada
narsisistik kişilik bozukluğu prevalansının ortalama 14 yaşında yapılan değerlendirmede
%3.2, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %4.9, 22 yaşında yapılan değerlendirmede %5.3
oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
İkiz çalışmalarında monozigot ve dizigot ikizler arasında belirgin farkın olması narsisistik KB
‘nda genetik faktörlerin etkili olduğunu göstermektedir (Torgersen 2000). Nöro görüntüleme
çalışmalarında, empati ile ilişkili olarak düşünülen anterior insulada fonksiyonel anormallik
saptanmıştır (Fan ve ark. 2001b). Başka bir nöro görüntüleme çalışmasında ise tamamlayıcı
tüm beyin analizinde fronto-paralimbik ağda anormallikler saptanmıştır. Daha spesifik olarak
sol ön insula, rostral ve median singulat korteksin yanı sıra prefrontal korteksin dorsolateral
ve medial kısmında ise kontrollere göre daha az gri madde hacmi bulunmuştur (Schulze
2013).
Psikoanalitik açıdan kendilik psikolojisi kuramında narsisistik patoloji, anne baba tarafından
gereksinimleri karşılanmayan, ebeveynleri tarafından uygun aynalama yapılmayan çocuğun,
bu gereksinimi büyüklenmeci kendiliği ile kapatmaya çalışmasına bağlanmaktadır. Normal
gelişimde anne babanın yaşa uygun aynalamalarıyla büyüklenmeci kendilik nötralize
edilirken bu süreçte anne babanın yetersiz kalması büyüklenmeci kendilikten gerçekçi
tutkulara ya da ebeveyn imgesinin yüceltilmesinden ego idealine geçişte bir ketlenmeye yol
açar bu durumda narsisistik patoloji için bir zemin oluşturmaktadır. Ebeveyn kayıpları,
istismar, ebeveynin çocuğun gereksinimlerini karşılayacak yeterlilikte olmaması veya
çocuğun kendisini gerçekçi olarak görmesine izin vermemesi de bu süreçte bozulmaya neden
olarak narsisistik patoloji gelişimine neden olabilecek diğer faktörlerdir (Kohut 1978).
Öncül Bulgular
Bağımlılık ihtiyacı hissetmeme, bakılmayı hak ettiğini düşünme, ilişkilerde duygusal olarak
karşılık vermeme, minnet duygularını ifade etmeme narsistik patolojisi olan çocuklarda
görülen özelliklerdir (Öncü 2007). Psikopatinin narsisistik KB için yordayıcılığı gösterilmiştir
(Westen ve ark. 2005). Yapılan bir çalışmada ise ergenlerde hipomanik semptomların,
narsisistik kişilik özellikleri için yordayıcı olduğu saptanmıştır (Shahar ve ark. 2008).
Çocukluktaki yıkıcı davranım bozuklarının narsisistik KB ile ilişkisi de çalışmalarda
gösterilmiştir (Kasen ve ark. 2001).
Prognoz
Yetişkin dönemde kronik seyreden ve tedavisi zor bir KB olup (Sadock ve Sadock 2007)
çocukluk ve ergenlik döneminde prognozu ile ilişkili veri bulunamamıştır.
5.SINIRDA (BORDERLINE) KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Çocukluk çağında sınırda KB nun klinik tanımlaması ilk kez 1940’ ların sonunda Margeret
Mahler ve ark. tarafından yapılmıştır. Mahler, Weil, Ekstein, Wallerstein ve Geleerd’ in
tanımlamalarına
göre
bozukluğun
karakteristikleri;
ego
durumları
arasında
hızlı
dalgalanmalar, ilkel regresyonlara yatkınlık, kişilerarası ilişkilerde bozulma, şiddetli ve yaygın
panik anksiyete olarak tanımlanmıştır (Weil 1953, Ekstein ve Wallerstein 1957, Geleerd 1958,
Mahler 1958, Mahler 1960). DSM- IV-TR’ de ise sınırda KB; duygusal değişkenlik, fırtınalı ve
belalı ilişkiler, terk edilmeye dair gerçekçi olmayan korkular, sürekli boşluk duygusu,
dürtüsellik, özkıyım düşünce ve davranışlarını içeren ruhsal bir bozukluk şeklinde
tanımlanmaktadır (APA 2000). 1980 ‘lerden bu yana çocuk ve ergenler için tanı ölçütlerinin
geliştirilmesine ilişkin çabalar söz konusu olmakla birlikte geçerliliği ve güvenilirliği
kanıtlanmış ölçütlerin varlığı tartışmalıdır (Tamar 2008).
Epidemiyoloji
Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568
hastada borderline kişilik bozukluğu prevalansının ortalama 14 yaşında yapılan
değerlendirmede %0.9, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %1.4, 22 yaşında yapılan
değerlendirmede %3.2 oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
Genetik faktörlerin araştırıldığı çalışmalarda, sınırda KB nun konkordansının dizigotik ikizlerde
%35, monozigotik ikizlerde %7 oranında olduğu bulunmuştur (Torgensen ve ark. 2001). Bu
çalışmalar etiyolojide genetik rolün olduğunu işaret etmekle birlikte çocuk ve ergen
çalışmaları henüz yetersizdir (Viding ve ark. 2005). Psikososyal açıdan bakıldığında ise bu
çocukların 10 yaşlarından önce daha kötü muamele gördükleri ve annelerinin daha fazla
olumsuz duyguları ifade ettikleri görülmüştür (Belsky ve ark. 2012). İhmal ve istismar sınırda
KB gelişiminde rol oynayan diğer faktörlerdir (Johnson ve ark. 2005, Teicher ve ark. 2006).
Psikodinamik açıdan bakıldığında, nesne ilişkileri kuramcılarına göre nesne ilişkileri
gelişiminde kendilik ve nesne reprezantasyonlarının ayrıldığı, gerçeği değerlendirmenin
başladığı 3. Dönemde saplanma olması sınırda KB na zemin hazırlar (Çevik 2007). Kendilik
piskolojisi kuramcılarına göre kendilik tasarımlarındaki bütünleşmenin olmayışı sınırda KB na
neden olmaktadır (Kernberg 1976). Bağlanma kuramcılarına göre ise öngörülemez,
korkutucu ve/vey İsitismar eden bakım ve bunun sonucunda gelişmesi aksayan içsel işleyen
modeller temel olarak etiyolojide rol oynamaktadır (Tamar 2008).
Nörobiyolojik araştırmalarda ise agresyon ve nörotizmin serotonin ile ilişkili olduğu
gösterildikten sonra sınırda KB olan hastalarda Selektif Serotonin Geri alım inhibitörleri(SSGI)
kullanıldığı zaman agresyonun azaldığı gösterilmiştir (Salzman 1995). Bu çalışmalar sınırda KB
nda serotonerjik bir fonksiyon bozukluğu olduğu görüşünü desteklemektedir.
Başka bir çalışmada, sınırda KB olan hastalara beyinde Asetilkolini arttıran fizostigmin
verildiğinde, bu hastalarda depresif belirtilerin arttığı gözlenmiştir. Sağlıklı gönüllülerde ise
değişiklik olmamıştır (Steinberg ve ark. 1997). Ancak Asetilkolin ve Borderline KB ilişkisini
gösterecek araştırmalar yetersiz kalmıştır.
Yapısal Magnetik rezonans görüntüleme (MRI) çalışmalarında sınırda KB olan hastalarda
amigdala ve hipokampus hacimlerinde azalma olduğu gösterilmiştir. Bu alanda yapılan
çalışmalar bir araya geldiğinde frontolimbik ağda işlev bozukluğuna işaret etmektedir. Bu tür
bir işlev bozukluğuna uyarlanacak nöral döngü; anterior singulat korteks, orbitofrontal ve
dorsolateral prefrontal korteks, hipokampus ve amigdaladan oluşmaktadır (Sharp ve Bleiberg
2007). Sınırda KB olanlarda yapılan başka bir çalışmada, medial ve lateral bölgelerde beyin
kan akımının, sınırda KB olan hastalarda anormallik gösterdiği ve bu hastalarda
medial/lateral orbitofrontal kortex kan akımı ile dürtüsellik arasında anlamlı ilişki olduğu
gösterilmiştir (Wolf ve ark. 2012). Ayrıca sınırda KB özellikleri olan ergen kızların beyin
gelişimlerinin anormal olduğu görülmüştür (Houston ve ark. 2005) . Doğum öncesi ve sonrası
faktörlere bağlı gelişen düşük zekâ düzeyinin de ergenler ve erişkinlerde özellikle sınırda KB
için risk faktörü olabileceği düşünülmektedir (Cohen 1996, 1998).
Ayrıca çocukluk ve ergenlik döneminde DEHB ve Karşıt olma Karşıt gelme bozukluğunun
(KOKGB), sınırda KB için risk faktörü olduğu belirtilmektedir (Fossati ve ark. 2002, Philipsen
ve ark. 2008, Stepp ve ark. 2012).
Öncül Bulgular
Sınırda KB tanısı alan erişkinlerde ve ergenlerde duygusal düzenlemede problemler, kişiler
arası ilişkilerde problemler, bağlanma bozukluğu, cinsel istismar öyküsü gelişimsel öncüllerdir
(Westen ve ark. 1990, Ludolph ve ark. 1990, Johnson ve ark. 1995, Pinto ve ark. 1996,
Carlson ve ark. 2009).
Zor mizaç, yüksek etkinlik düzeyi, düşük uyum kapasitesi, olumsuz duygu durumu, ritmik
uyku uyanıklık kalıpları, beslenme sorunları, zor yatışma ve bakım verene güçlük yaşatma gibi
erken gelişimsel sorunlar ileride sınırda KB gelişimi için risk faktörü olarak bildirilmektedirler.
Okul öncesi ve okul dönemi sınırda KB olan çocuklarda, hiperaktivite, öfke nöbetleri,
ayrılmaya duyarlılık, ebeveyne yapışma, anksiyete ve duygu durumu sorunları görülebilir ve
genellikle DEHB, Davranım bozukluğu, anksiyete bozuklukları, duygu durum bozuklukları gibi
tanılarla takip edilirler (Tamar 2008). Okul döneminde sınırda patoloji düşünülen çocuklarda
Wisconsin ve sürekli performans testi ile yapılan çalışmalarda yürütücü fonksiyonlarında
travma öyküsünden bağımsız olarak anormallik olduğu görülmüştür (Paris ve ark. 1999).
Başka
bir
çalışmada
ise
sınırda
kişilik
özellikleri
olan
çocuklar
12
yaşlarında
değerlendiklerinde, daha düşük IQ düzeyine sahip oldukları, “zihin kuramı” nda daha az
gelişme gösterdikleri, kendilerini kontrol edemedikleri, dürtüsel oldukları ve 5 yaşlarındayken
içe atım ve dışa vurum bozukları tanıları aldıkları gösterilmiştir (Belsky ve ark. 2012).
Ergenlik döneminde; dürtüsel öfke, bulimik davranış, yenilik arayışı, anksiyöz, huysuz,
patlamaya hazır, küçük üzüntü ve engellenmeler karşısında yoğun duygusal fırtınalar,
duygulanımda dengesizlik, aile ve arkadaş ilişkilerinde sorunlar, soyut düşünme yetisinde
zayıflık, kendine zarar verme ve intihar davranışı (Bagge ve ark. 2004, Zanarini ve ark. 2006),
yürütücü işlevlerde bozukluk (Zelkowitz ve ark. 2001), işlevsellikte bozulma, madde kullanımı
ve riskli cinsel davranışlar görülebilir (Steinberg 2008).
Prognoz
Sınırda KB erişkinlikte oldukça durağan seyreder. Şizofreni ile ilişkisini gösteren çalışmalar
olmamakla birlikte major depresif epizot açısından hastalar yüksek riske sahiptirler (Sadock
ve Sadock 2007). Ergenlerde yapılan bir çalışmada sınırda kişilik özelliklerinin unipolar
depresyon için yordayıcı olduğu gösterilmiştir (Shahar ve ark. 2008).
Aile işlevselliğinde bozulma, mesleki yetersizlik, özkıyım riski ve madde kötüye kullanımın
ergenlik döneminde daha sık olup erişkinliğe doğru azalma eğilimi gösterdiği bilinmektedir
(Tamar 2008).
6.ANTİSOSYAL KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Antisosyal kişilik bozukluğu, işlevsellikte çok ciddi bozukluk oluşturan, sosyalliği ciddi şekilde
bozan ve sıklıkla tedaviye yüksek direnç gösteren bir kişilik bozukluğudur (Loeber ve ark.
2005). 18 yaşından önce antisosyal KB tanısı konmamakta, antisosyal kişilik özellikleri
bulunan çocuklara davranım bozukluğu (DB) tanısı konmaktadır. Çocuklukta görülen
davranım bozukluğu (DB), erişkin yaşamdaki antisosyal KB nun öncülü olarak
tanımlanmaktadır (APA 2000).
Epidemiyoloji
Davranım
bozukluğunun
görülme
sıklığı
yapılan
araştırmalarda
%1-16
arasında
değişmektedir. Erkek kız oranı 4-12: 1 olarak belirtilmektedir (Mash ve Barkley 2003).
Etiyoloji
DB ‘nin etiyolojisinde genetik etkenlerin çok önemli oranda çevresel faktörlerle etkileşerek
bozukluğun oluşumuna neden olduğu düşünülmektedir (Ercan 2008). 2. Dünya savaşı
sırasında doğum öncesi dönemde kıtlığa maruz kalmanın antisosyal KB için yordayıcı bir
faktör olduğu bildirilmiştir (Neugebauer ve Hoek 1999). Bir çalışmada; DEHB’li çocuklarda
serotonin regulasyon bozukluğu ile antisosyal kişilik özellikleri gelişimi arasında ilişki
bulunmuştur (Flory ve ark.2007). Caspi ve arkadaşlarının (2002) yaptığı bir çalışmada
çocukluk döneminde yaşanan zorlu yaşam olayları ile Monoamin oksidaz- A düşüklüğü
arasında bir ilişki bulunduğu, bu durumunda DB gelişimi için risk faktörü olduğu
bulunmuştur. Bu ve benzeri çalışmalar DB etiyolojisinde gen çevre etkileşim modelinin
desteklemektedir (Foley ve ark. 2004).
Öncül Bulgular
Çocuklarda antisosyal KB için öncül olduğu düşünülen davranım bozukluğunda görülebilecek
belirtiler; insanlara, hayvanlara fiziksel olarak eziyet etme, kabadayılık etme, kavga başlatma,
hırsızlık, cinsel etkinliğe zorlama, yangın çıkarma, evden ve/veya okuldan kaçma, başkasının
malına zarar verme, bir başkasının evine ya da arabasına zorla girme, yalan söylemektir (APA
2000). Antisosyal KB için nörogelişimsel sorunların olması, belirtilerin erken çocuklukta
başlaması, olumsuz çevresel koşulları, kaygı düzeyinin düşük olması kötü prognozun
göstergeleridir (Frick ve ark. 1994).
Prognoz
Yalnız DB bulunan çocukların %30-40 kadarında antisosyal KB gelişmektedir (Robins ve ark.
1991). Bununla birlikte DB olan çocuklardan antisosyal KB gelişecek veya gelişmeyecek olan
çocukların özelliklerin ayrımı önemlidir (Loeber ve ark. 2002). Loeber ve ark. ları (2002)
yaptıkları bir çalışmada 7-12 yaşlarındaki 177 erkek çocuğu 18-19 yaşlarına kadar
izlemişlerdir. Öncesinde DB olan veya takip esnasında DB gelişen, KOKGB eşlik eden veya
etmeyen 114 hastanın 54’üne ileride antisosyal KB tanısı konmuştur. KOKGB olan 40
hastanın 14 ‘üne takipte DB tanısı, 5’ine AKB tanısı konmuştur. KOKGB ve DB olmayan
gruptan ise 1 hastada antisosyal KB gelişmiştir. KOKGB’ nun DB için, DB’ nin de antisosyal KB
için belirleyici olduğu söylenebilir. Ayrıca bu çalışmada DB olan çocuklarda antisosyal KB
gelişimi için katı/duygusuz davranışlar, depresyon ve esrar kullanımının en yüksek riske sahip
olduğunu göstermiştir. Ayrıca psikopatinin ve depresyonun da antisosyal KB için yordayıcılığı
gösterilmiştir (Kasen ve ark. 2001, Westen ve ark. 2005).
7. HİSTRİYONİK KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Histrionik KB olan kişiler renkli, heyecanlı, duygusal, dramatik ve dışa dönük şekilde
davranırlar. Gösterişli yönleriyle birlikte genellikle uzun süreli ,derin ilişkiler kurmakta
yetersizdirler (Sadock ve Sadock 2007).
Epidemiyoloji
Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568
hastada ortalama 14 yaşında yapılan değerlendirmede %1.6, 16 yaşında yapılan
değerlendirmede %2.3, 22 yaşında yapılan değerlendirmede %3.7 oranında olduğu
bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
İkiz çalışmalarında histrionik KB ile genetik faktörler arasında güçlü bir ilişki olduğu
gösterilmiştir (Torgersen 2000).
Öncül Bulgular
Çalışmalarda, çocuklukta histrionik cinsel davranışların, duygusal düzenleme bozuluğunun ve
depresyonun histrionik KB için yordayıcı olduğu bulunmuştur (Kasen ve ark.2001, Westen ve
ark. 2005). Çocukluk dönemi bulgularına dair başka veri bulunamamıştır.
Prognoz
Erişkin yaşamda yaş ilerledikçe bu kişiler daha az belirti gösterirler. Bu kişiler madde kötüye
kullanımı ve suçla ilgili sorunlar yaşayabilirler (Sadock ve Sadock 2007). Çocukluk dönemi
prognozu ile ilgili veri bulunamamıştır.
8.OBSESİF KOMPULSİF KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Bozukluğun temel özelliği yaygın bir kalıp olan mükemmeliyetçilik ve esnek olamamaktır
(Sadock ve Sadock 2007). Bu özellikler normal gelişim sırasında çocuklarda görülebilir. Ancak
normal gelişim gösteren çocuklarda kuralların bozulmasına aşırı bir duyarlılık yoktur. Obsesif
kompulsif KB olan çocuklardaysa, kendi veya çevre ruh halini kontrol etmekle ilgili sıkıntı
olduğunda aşırı bir öfke veya kaygı olabilir (Öncü 2007).
Epidemiyoloji
“Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568 hastada
obsesif
kompulsif
kişilik
bozukluğu
prevalansının
ortalama
14
yaşında
yapılan
değerlendirmede % 0, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %0, 22 yaşında yapılan
değerlendirmede %0,7 oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
İkiz çalışmalarında monozigot ikizlerde dizigotik ikizlere göre konkordans farkının anlamlı
olması obsesif kompulsif KB ‘nda genetik faktörlerin etkili olduğunu göstermektedir
(Torgersen 2000).
Nörobiyolojik çalışmalarda obsesif kompulsif KB nda fenfluraminle prolaktin salınımı
arasındaki negatif ilişki bu kişilik bozukluğunda serotonerjik fonksiyon bozukluğunu
göstermektedir (Stein ve ark. 1996).
Öncül Bulgular
Bu çocuklardaki genel özellikler; okulda devamlı yazma ve silme, beğenmediği ödevi yırtma,
sinirlenme, kuralların bozulmasına aşırı duyarlılık, hatalarını kabul etmemedir (Öncü 2007).
Mükemmeliyetçilik, esnek olamama, kurallara aşırı uyma, aşırı şüphe ve dikkatlilik, işleri
sırayla yapma ve simetri çocukluk döneminde obsesif kompulsif KB nu yansıtan diğer
özelliklerdir (Anderluh ve ark. 2003). Ayrıca çocukluk döneminde anksiyöz obsesyonların
obsesif kompulsif KB için yordayıcı olduğu bulunmuştur (Westen ve ark. 2005).
Obsesif kompulsif bozukluk ile kişilik bozuklarının değerlendirildiği bir çalışmada 10 yaşından
önce obsesif kompulsif bozukluğu olanlarda, geç başlangıçlı obsesif kompulsif bozukluğu
olanlara göre obsesif kişilik bozukluğu gelişme oranı anlamlı olarak yüksek bulunmuştur
(Maina ve ark. 2008).
Prognoz
Obsesif kompulsif KB nun seyri değişkendir. Obsesif kompulsifKB olan bazı gençler sıcak, açık
ve sevgi dolu erişkinlere dönüşebilirken, bazılarında ise yıllar içinde şiddetlenerek major
depresif bozukluk veya şizofreninin habercisi olabilir (Sadock ve Sacok 2007).
9. BAĞIMLI KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Bağımlı KB nun temel özelliği uysal ve yapışkan davranışa ve ayrılma korkusuna yol açacak
biçimde, aşırı düzeyde kendisine bakılma gereksinmesinin olmasıdır. Çocuklara ve ergenlere
bu tanı konarken dikkatli olunmalıdır, çünkü bağımlı davranış gelişimsel olarak uygun olabilir
(APA 2000).
Epidemiyoloji Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak
değerlendirilen 568 hastada bağımlı kişilik bozukluğu prevalansının ortalama 14 yaşında
yapılan değerlendirmede %0.2, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %0.5, 22 yaşında yapılan
değerlendirmede %3 oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
İkiz çalışmalarında etiyolojide genetik faktörlerin rolü olduğu gösterilmiştir (Torgersen ve ark.
2000, Gjerde ve ark. 2012). Özellikle çocuklukta veya ergenlikte kronik fiziksel hastalık varlığı
veya ayrılık anksiyetesi bozukluğu geçirilmiş olması kişide bu KB’ na zemin hazırlayabilir (APA
2000).
Öncül Bulgular
Çocukluk döneminde disforinin ve depresyonun bağımlı KB için yordayıcı olduğu
bulunmuştur (Kasen ve ark.2001, Westen ve ark. 2005). Bağımlı KB, anksiyete bozuklukları ile
de ilişkili bulunmuştur (Millon ve Davis 1996).
Prognoz
Bu KB ‘nun prognozu açısından bilgi bulunamamıştır.
10. ÇEKİNGEN KİŞİLİK BOZUKLUĞU
Tanım
Çekingen KB olanlar, reddedilmeye karşı aşırı hassasiyet gösterirler ve sosyallikten yokshun
bir hayat yaşarlar. Çekingen olmalarına rağmen, asosyal değildirler ve ilişki kurmak için istek
duyarlar (Sadock ve Sadock 2007). Çocuk ve ergenlerde utangaç veya çekingen davranışlar
gelişimsel olarak uygun olabileceği için tanı konarken dikkatli olunmalıdır (APA 2000).
Epidemiyoloji
Yapılan “Community in the Children” çalışmasında prospektif olarak değerlendirilen 568
hastada
çekingen
kişilik
bozukluğu
prevalansının
ortalama
14
yaşında
yapılan
değerlendirmede % 1.2, 16 yaşında yapılan değerlendirmede %1.8, 22 yaşında yapılan
değerlendirmede %4 oranında olduğu bulunmuştur (Johnson ve ark. 2008).
Etiyoloji
İkiz çalışmalarında etiyolojide genetik faktörlerin rolü olduğu gösterilmiştir (Torgersen ve ark
2000, Gjerde ve ark. 2012). Çekingen KB olan erişkinler kötü bir çocukluk geçirdiklerini
belirtmişlerdir. Fiziksel ve duygusal istismar oranları da yüksek bulunmuştur (Rettew ve ark.
2003).
Öncül Bulgular
DSM’de KB larının “sıklıkla bebeklik ya da çocuklukta utangaçlık, yalnız kalma ve yabancılar
ya da yeni ortamlardan korkma” şeklinde başladığı belirtilmektedir (APA 2000). Yetişkin
dönemde çekingen KB olanların, ergenlik dönemlerinde daha düşük atletik performans
gösterdikleri, daha az hobileri olduğu ve daha az popüler oldukları gösterilmiştir (Rettew ve
ark. 2003). Erken dönem sosyal ketlenmenin, panik bozukluk ve major depresyondan her
ikisi veya biri bulunan ebeveynlerin çocuklarında çekingen kişilik bozukluğu ile ilişkili olduğu
gösterilmiştir (Biederman ve ark. 2001). Çocukluk döneminde disforinin de çekingen KB için
yordayıcı olduğu bulunmuştur (Westen ve ark. 2005). Çekingen KB özellikle sosyal fobi ile de
ilişkili görülmektedir (Dyck ve ark. 2001). Ayrıca Çekingen KB ve bağımlı KB, içe atım
bozukluklarıyla olduğu kadar, normal kişilik özelliklerinden özellikle nörotisizmle de ilişkili
bulunmuşlardır (Saulsman ve Page 2004).
Prognoz
Bu KB nun prognozu ile ilgili veriye ulaşılamamıştır.
SONUÇ
Kişilik bozuklukları erişkin yaşamda yaygın ve işlevselliği önemli ölçüde bozan ruhsal
bozukluklardır. Kronik gidişli ve tedaviye dirençli olmaları bu bozukluklarla ilişkili en önemli
sorunlardır. Son yıllarda çocuk ve ergenlerde kişilik bozuklukları araştırmalarının artması, bu
bozuklukların erken dönemde tanınabilmesi ve tedavi edilebilmesi açısından önemli
görülmektedir. Bu alanda çalışmaların artışı ile çocuk ve ergenlerde, KB larının öncüllerinin
net olarak tanımlanabilmesinin ve tanı kriterleri oluşturulmasının, erken dönem tedaviye
başlamaya ve kişilik bozukluklarının toplumda azaltılmasına olanak sağlayabileceği
düşünülmektedir.
KAYNAKLAR
1. American Psychiatric Association (1994) Diagnostic and statistical manual of mental
disorders. 4th edition. Washington, DC.
2. American Psychiatric Association (2000) Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders (4th ed, text revision). Washington:American Psychiatric Association.
3. American Psychiatric Association (2013) Diagnostic and Statistical Manual of Mental
Disorders 5th edition. 13.07.2013 tarihinde http://www.dsm5.org/Documents/
Personality%20Disorders%20Fact%20Sheet.pdf adresinden indirildi.
4. Anderluh MB, Tchanturia K, Hesketh SR ve ark (2003) Chilhood ObsessiveCompulsive Personality Traits in Adult Women with Eating Disorders: Defining
Broader Eating Disorder Phenotype. Am J Psychiatry, 160: 242-47.
5. Anglin DM, Cohen PR, Chen H (2008) Duration of early maternal separation and
prediction of schizotypal symptoms from early adolescence to midlife. Schizophrenia
Research, 103: 143–150.
6. Asarnow JR (2005) Childhood-onset schizotypal disorder: a follow-up study and
comparison with childhood-onset schizophrenia. Journal of Child and Adolescent
Psychpharmacology,15: 395–402.
7. Bagge C, Nickell A, Stepp S ve ark (2004) Borderline personality disorder features
predict negative outcomes 2 years later. Journal of Abnormal Psychology,113(2);
279–288.
8. Beck AT, Freeman A (1990) Kişilik Bozukluklarının Bilişsel Psikoterapisi (Çev.Özden
Yalçın, Eylem Akçay). Litera yayıncılık, İstanbul, 2008.
9. Belsky DW, Caspi A, Arseneault L ve ark (2012) Etiological features of borderline
personality related characteristics in a birth cohort of 12-year-old children . Dev
Psychopathol, 24(1): 251–265
10. Bernstein DP, Cohen P, Skodol A ve ark (1996) Childhood antecedents of adolescent
personality disorders. Am J Psychiatry, 153(7):907–13.
11. Biederman J, Hirshfeld-Becker DR, Rosenbaum JF ve ark (2001) Further evidence of
association between behavioral inhibition and social anxiety in children. Am J
Psychiatry, 158(10):1673–9.
12. Bradley R, Jenei J, Westen D (2005) Etiology of borderline personality disorder –
disentangling the contributions of intercorrelated antecedents. J Nerv Ment Dis,
193:24–31.
13. Carlson EA, Egeland B, Sroufe LA (2009) A Prospective Investigation of the
development
of
borderline
personality
symptoms.
Development
and
Psychopathology ,21:1311–1334. .
14. Caspi A, McClay J, Moffitt TE ve ark (2002) Role of genotype in the cycle of violence in
maltreated children. Science, 297:851-854.
15. Caspi A, Roberts BW, Shiner RL (2005) Personality development: stability and change.
Annu Rev Psychol, 56: 453–484.
16. Champagne FA, Curley JP (2009) Epigenetic mechanisms mediating the long-term
effects of maternal care on development. Neurosci Biobehav, 33: 593-600.
17. Cohen P, Crawford TN, Johnson JG (2005) The children in the community study of
developmental course of personality disorder. Journal of Personality Disorders, 19(5):
466–486.
18. Cohen P (2008) Child development and personality disorder. Psychiatric Clinics of
North America, 31: 477–493.
19. Cohen P, Chen H, Gordon K ve ark (2008) Socioeconomic background and the
developmental course of schizotypal and borderline personality disorder symptoms.
Development and Psychopathology, 20: 633–650.
20. Crawford TN, Cohen P, First MB ve ark (2008) Comorbid axis I and axis II disorders in
early adolescence: prognosis for 20 years later. Arch Gen Psychiatry, 65(6).
21. Çetin FÇ (2008) Kendilik Psikolojisi Kuramı. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı,
Çetin FÇ (Ed), Ankara. Hekimler Yayın Birliği, s.122-128.
22. Çevik A (2007) İçe alınmış nesne ilişkileri kuramı. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları, Aysev AS, Taner YI(Ed), İstanbul. Golden Print, s.13-22.
23. De Clercq B, De Fruyt F (2007) Childhood antecedents of personality disorder. Curr
Opin Psychiatry, 20(1):57–61.
24. Deurell M, Weischer M, Pagsberg AK ve ark (2008) The use of antipsychotic
medication in child and adolescent psychiatric treatment in Denmark. Nordic Journal
of Psychiatry,62: 472–480.
25. Dyck IR, Phillips KA, Warshaw MG ve ark (2001) Patterns of personality: Pathology in
patients with generalized anxiety disorder, panic disorder with and without
agoraphobia, and social phobia. Journal of Personality Disorders,15: 60–71.
26. Ercan ES (2008) Davranım Bozukluğu. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel Kitabı, Çetin
FÇ (Ed), Ankara. Hekimler Yayın Birliği, s.312-315.
27.Esterberg ML, Goulding SM, Walker EF (2010) Cluster A Personality Disorders:
Schzotypal, Schizoid and Paranoid Personality Disorders in Chilhood and Adolescence.
J Psychopathol Behav Assess, 32: 515–528
28. Esterberg ML, Trotman HD, Brasfield J ve ark (2008) Childhood and current autistic
features in adolescents with schizotypal personality disorder. Schizophr Research,
104: 265–273.
29. Fan Y, Wonneberger C, Enzi Bve ark (2011b) The narcissistic self and its psychological
and neural correlates: an exploratory fMRI study. Psychologie Medicale, 41:16411650.
30. Flory JD, Newcorn JH, Miller C ve ark. (2007) Serotonergic function in children wtih
attention- deficit hyperactivity disorder: Relationship to later antisocial personality
disorder. The British Journal of Psychiatry, 190: 410-414.
31. Fraga MF, Ballestar E, Paz MF ve ark. (2005) Epigenetic differences arise during the
lifetime of monozygotic twins. Proc Natl Acad Sci, 102: 10604- 10609.
32. Frick PJ (2002) Juvenile psychopathy from a developmental perspective: Implications
for construct development and use in forensic assessments. Law and Human
Behavior, 26: 247–253.
33. Foley DL, Eaves LJ, Wormley B ve ark (2004) Childhood adversity, Monoamine oxidase
A, and risk for conduct disorder. Arch Gen Psych, 61: 738-744.
34. Geiger TC, Crick NR (2001) A developmental psychopathology perspective on
vulnerability to personality disorders. In: Ingram RE, Price JM, editors. Vulnerability to
psychopathology: risk across the lifespan, New York, Guilford Press, s. 57–102.
35. Gjerde LC, Czajkowski N, Roysamb E ve ark (2012) The heritability of avoidant and
dependent personality disorder assessed by personal interview and questionnaire.
Acta Psychiatr Scand, 126: 448-457.
36. Grant BF, Hasin DS, Stinson FS ve ark (2004) Prevalence, correlates, and disability of
personality disorders in the United States: Results from the National Epidemiologic
Survey on Alcohol and Related Conditions. Journal of Clinical Psychiatry, 65: 948–958.
37. Johnson JG, Cohen, P, Brown J ve ark (1999) Child maltreatment increases risk for
personality disorders during early adulthood. Archives of General Psychiatry, 59:
741–749.
38. Johnson JG, Cohen P, Kasen S ve ark (2000a) Age-related change in personality
disorder trait levels between early adolescence and adulthood: A commonly-based
longitudinal investigation. Acta Psychiatrica Scandinavica, 102: 265–275.
39. Johnson JG, Cohen P, Chen H ve ark (2006) Parenting behaviors associated with risk
for offspring personality disorder during adulthood. Arch Gen Psychiatry, 63(5): 579–
87.
40. Johnson JG, Cohen P, Kasen S ve ark (2008) Cumulative Prevalance of Personaltiy
Disorders between adolescence and adulthood. Acta Psychiatr Scand, 118: 410-13.
41. Kasen S, Cohen P, Skodol AE ve ark (2001) Childhood depression and adult
personality disorder: alternative pathways of continuity. Arch Gen Psychiatry,
58(3):231–6.
42. Kasen S, Cohen P, Chen H ve ark (2009) School Climate and Continuity of Adolescent
Personality Disorder Symptoms. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 50:
1504–1512
43. Kesebir S, Kavzoğlu SÖ, Üstündağ MF (2011) Bağlanma ve Psikopatoloji. Psikiyatride
Güncel Yaklaşımlar, 3(2):321-332.
44. Kessler RC, Berglund P, Demler O ve ark (2005) Lifetime prevalence and age-of-onset
distributions of DSM-IV disorders in the national comorbidity survey replication. Arch
Gen Psychiatry, 62(6):593–602.
45. Lenzenweger MF (2008) Epidemiology of personality disorders. Psychiatric Clinics of
North America, 31(3): 395–403.
46. Loeber R, Green SM, Lahey BB ve ark (2000) Findings on disruptive behavior disorders
from the first decade of the developmental trends study. Clinical Child and Family
Psychology Review, 3(1): 37–60.
47. Loeber R, Burke JD, Lahey BB (2002) What are adolescent antecedents to antisocial
personality disorder? Crim Behav Ment Health, 12(1): 24–36.
48. Maina G, Albert U, Salvi V ve ark (2008) Early onset obsessive-compulsive disorder
and personality disorders in adulthood. Psychiatry Research, 158: 217-225.
49. Miller C J, Flory JD, Miller SR ve ark (2008) Childhood attention-deficit/hyperactivity
disorder and the emergence of personality disorders in adolescence: a prospective
follow-up study. Journal of Clinical Psychiatry, 69: 1477–1484.
50. Mittal VA, Dhruv S, Tessner KD ve ark (2007) The relations among putative biorisk
markers in schizotypal adolescents: minor physical anomalies, movement
abnormalities and salivary cortisol. Biological Psychiatry, 61: 1179–1186.
51. Mittal VA, Neumann C, Saczawa M ve ark (2008) Longitudinal progression of
movement abnormalities in relation to psychotic symptoms in adolescents at high
risk of schizophrenia. Archives of General Psychiatry, 65(2):165–171.
52. Nakash-Eisikovits O,Dutra L, Westen D (2003) The relationship between attachment
patterns and personality pathology in adolescents. Journal of the American Academy
of Child and Adolescent Psychiatry, 41: 1111-1123.
53. Natsuaki MN, Cicchetti D, Rogosch FA (2009) Examining the developmental history of
child maltreatment, peer relations, and externalizing problems among adolescents
with symptoms of paranoid personality disorder. Development and Psychopathology,
21: 1181–1193.
54. Öncü B (2007) Ergenlerde Kişilik Bozuklukları. Çocuk ve Ergen Ruh Sağlığı ve
Hastalıkları, Aysev AS, Taner YI(Ed), İstanbul. Golden Print, s.727-736.
55. Özdemir O, Özdemir PG, Kadak MT ve ark. (2012) Kişilik Gelişimi. Psikiyatride Güncel
Yaklaşımlar, 4(4): 566-589
56. Panksepp J (2004) Textbook of Biological Psychiatry, New Jersey, Wiley- Liss
Publication, s.145-160
57. Paris J, Zelkowitz P, Guzder J ve ark (1999) Neuropsychological factors associated with
borderline pathology in children. J Am Acad Child Adolesc Psychiatry, 38(6):770–4.
58. Penke L, Denissen JA, Miller GF (2007) The evolutionary genetics of personality.
European Journal of Personality, 21(5):549–87.
59. Rettew DC, Zanarini MC, Yen S ve ark (2003) Childhood antecedents of avoidant
personality disorder: A retrospective study. Journal of the American academy of Child
and Adolescent Psychiatry, 42: 1122- 1130.
60. Robins LN (1991) Conduct disorder. Journal of Child Psychology and Psychiatry, 32:
193–212.
61. Sadock VJ, Sadock BA (2007) Kaplan & Sadock’s Synopsis of Psychiatry, 10 .baskı, New
York, Lippincott Williams &Wilkins, s.791-812.
62. Saulsman LM, Page AC (2004) The five-factor model and personality disorder
empirical literature: a meta-analytic review. Clin Psychol Rev, 23: 1055–1085.
63. Schulz M (1998) Limits to bureaucratic growth: The density dependence of
organizational rule births. Administrative Science Quarterly, 43: 845-876.
64. Schulze L, Dziobek I, Vater A ve ark (2013) Gray matter abnormalities in patients with
narcissistic personality disorder. Journal of Pscyhiatric Research, in press.
65. Shahar G, Ann Scoti M, Rudd MD ve ark (2008) Hypomanic symptoms predict an
increase in narcissistic and histrionic personality disorder features in suicidal young
adults. Depression and Anxiety, 25: 892-898.
66. Sharp C, Bleiberg E (2007) Personality disorders in Children and Adolescents. Lewis
Child and Adolescent Psychiatry : A Compherensive Textbook. Fourth Edition. A
Martin, F Volkmar, M Lewis (Ed) Lippincott Williams and Wilkins, s: 732-736.
67. Shiner RL (2005) A developmental perspective on personality disorders: lessons from
research on normal personality development in childhood and adolescence. J
Personal Disord, 19(2): 202–10.
68. Siever LJ, Gunderson JG (1983) The research for a schizotypal personality: Historical
origins and current status. Comprehensive Psychiatry, 24: 199–212.
69. Stanfield AC, Moorhead TWJ, Harris JM ve ark (2008) Increased right prefrontal
cortical folding in adolescents at risk of schizophrenia for cognitive reasons. Biological
Psychiatry, 63: 80–85.
70. Stein DJ, Trestman RL, Mitropoulou V ve ark (1996) Impulsivity and serotonergic
function in compulsive personality disorder. Journal of Neuropsychiatry and Clinical
Neurosciences, 8: 393–398.
71. Stein MB, Walker JR, Forde DR (1996) Public speaking fears in a community sample:
Prevalence, impact on functioning and diagnostic classification. Arch Gen Psychiatry,
53: 169– 174.
72. Steinberg L (2008) A social neuroscience perspective on adolescent risk-taking.
Developmental Review, 28: 78–106.
73. Stepp SD (2012) Development of Borderline Personality Disorder Symptoms in
Adolescence and Young Adulthood :Introduction to the special section. J Abnorm
Child Psychol, 40: 1–5.
74. Stepp SD, Burke JD, Hipwell AE ve ark (2012) Trajectories of attention deficit
hyperactivity disorder andoppositional defiant disorder symptoms as precursors of
borderline personality disorder symptoms in adolescent girls. Journal of Abnormal
Child Psychology, 40: 7-20.
75. Svrakic DM, Cloninger RC (2010) Epigenetic Perspective on Behavior Development,
Personality and Personality Disorders. Psychiatria Danubina, 22: 153-166.
76. Tamar M (2008) Borderline Kişilik Bozuklukları. Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi Temel
Kitabı, Çetin FÇ (Ed), Ankara. Hekimler Yayın Birliği, s.569-577.
77. Taymur İ, Türkçapar MH (2012) Kişilik: Tanımı, Sınıflaması ve Değerlendirilmesi.
Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 4(2): 154-177
78. Torgensen S, Lygren S, Oien PA ve ark. (2001) A twin study of personality disorders.
Compherensive Pscyhiatry, 41: 416-425.
79. Trotman HD, McMillan A, Walker, EF (2006) Cognitive function and symptoms in
adolescents with schizotypal personality disorder. Schizophrenia Bulletin, 32:489–
497.
80. Trull TJ, Durrett C (2005) Categorical and dimensional models of personality disorder.
Ann Rev Clinical Psychol, 1: 1–26.
81. Viding E, Blair RJ, Moffitt TE, Plomin R (2005) Evindence for substantial genetic risk
for psychopaty in 7 years old. J Child Psychol Pscyhiatry, 46(6): 592-597.
82. Westen D, Ludolph P, Lerner H, Ruffins S, Wiss FC (1990) Object relations in
borderline adolescents. Journal of the American Academy of Child and Adolescent
Psychiatry, 29: 338–348.
83. Westen D, Dutra L, Shedler J (2005) Assessing adolescent personality pathology. Br J
Psychiatry, 186(3):227–38.
84. Wolff S (1991a) ‘Schizoid’ personality in childhood and adult life I:The vagaries of
diagnostic labeling. British Journal of Psychiatry, 159: 615–620
85. Wolff S (1991b) ‘Schizoid’ personality in childhood and adult life III: The childhood
picture. British Journal of Psychiatry, 159: 629–635.
86. Wolff S, Townshend R, McGuire RJve ark (1991) ‘Schizoid’ personality in childhood
and adult life II :Adult adjustment and the continuity with schizotypal personality
disorder. British Journal of Psychiatry, 159: 620–629.
87. Zanarini MC, Frankenburg FR, Hennen Jve ark (2006) Prediction of the 10-year course
of borderline personality disorder. Am J Psychiatry, 163:827–832.
88. Zanarini MC, Frankenburg FR, Hennen J ve ark (2003) The longitudinal course of
borderline psychopathology: 6-year prospective follow-up of the phenomenology of
borderline personality disorder. Am J Psychiatry, 160(2):274–83.
Download